|
YIL 13 SAYI 155 25
Ocak 2012 |
-
Üzeyir Lokman ÇAYCI
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
-
Mahmut Selim GÜRSEL BAŞKASININ ELİ İLE YILAN TUTMA
-
Mustafa Nevruz
SINACI MÜZMİN KRİZDEN KURTULUŞ
-
Mesut ARTAR
AHİLİK TEŞKİLATI
-
İsa KAYACAN
ÇANAKKALE İÇİNDE AYNALI ÇARŞI
-
Mahmut Selim GÜRSEL ADI GÜZELLEME KENDİ YEMEK KİTABI
-
Mustafa Nevruz
SINACI DÖNÜŞTÜRMENİN ÖZNESİ “AÇILIM”
-
Suhubi Ulvi CIRIL TEL TEL
-
Selma GÜRSEL PATATESLİ ÇÖREK
-
Rıza KOÇAK DEVİR DÖNDÜ
-
Rıza KANDAMİR YAYLANIN
-
Emine Sevinç
ÖKSÜZOĞLU ZAMANSIZ
-
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
BAŞKASININ ELİ İLE YILAN TUTMA
Bilinen
ve birlikteliğe yakın olan bu Ata Sözü dünyanın kuruluşundan bu güne
insan oğlunun işleri yalnız değil,birlikte yaptıklarına dair bir
Atasözü olarak algılayabiliriz.
Yalnız bu Atasözünde,birlikte yapılan önemli işlerde,yapanların bir
veya birkaçının el yani yabancı olması ve bu yabancılığın da sizin
gibi düşünmesi ve çalışması doğrultusunda beklentilerimizin yanlış
olduğunun açık bir beyanı değil midir ?
Acaba el olarak gördüğümüz ve birlikte iş yaptığımız kişi veya
kişilerin bizleri de aynen bizim gördüğümüz gibi el görmeleri ve
kendileri gibi çalışma ve düşünme boyutunda görmeleri onlar içinde
normal gözükmesi gerekir.
Birlikte iş yaparken,öncelikle ilke ve yapılacak iş veya işlemler
dizisini belirleme,bu belirleme ışığında yapılacakları ivedilik
sırasına koyma,en son yapılacağa doğru bir tasnife gerek gören bir
dizi program ve planın yapılması gerekliliği malumdur.
Ülkemizde bu gibi ortaklık olarak yapılan birlikteliklerin pek
çoğu,eş,dost,ahbap ilişkileri ile yapılmakta olduğundan işlerin
yürümemesi veya ilerlememiş de plan ve projelerin yapılmamasından ve
uygulama alanlarının belirlenmemesinden meydana geldiğini görürüz.
Bazı rast gelen birlikteliklerin de olması tesadüflerin ve
lazımlılığın meyvesi olarak karşımıza çıksa da bunlar fazla çoğunluk
olarak göremeyiz.
Çorum’da da bazı yatırımlara ön ayak olan girişimcinin,peşinden aynı
iş kolunda mantar biter gibi yeni girişimin benzerlerinin olduğunu
görmekteyiz. Her ne hikmetse bu işte iş var mantığı ile yukarıdaki
saydıklarımız doğrultusunda hemen yeni kurulan yapılanmanın
kardeşlerinin amip bölünme gibi çoğaldığını görmekteyiz.
Belirli birkaç yatırım ve sermaye gerektiren iş haricinde maalesef
Çorum’da aynı işi yapmalarından ötürü ve Pazar bulamamalarından
dolayı verdikleri çaba ve kaybettikleri sermayelerin haddi hesabı
yoktur. Bazı girişimlerin de malzeme,işçilik,yapılan üretimin
Çorum’da fazla tüketilmemesinden dolayı komşu il veya komşu ülke
pazarlarına açılamamanın sıkıntılarını görmekteyiz.
Bildiğiniz gibi Çorum organize sanayi bölgesi olan illerden birisi
olarak atılımlarını halen tamamlamış bir il olarak görülmesi bizleri
üzmektedir. Bir liderimizin dediği gibi “Bir bilene danışma”
alışkanlığı edinmemiz ve buna göre davranmamız gerekli olduğunu
artık düşünmemiz gerekmektedir. Danışacağımız kişi veya kurumun da
konu başlığı yaptığımız Atasözü gibi “Başkasının eli ile yılan
tutma” pozisyonunda olmamasına da dikkat etmemiz gerekmektedir.
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mustafa Nevruz SINACI |
Mustafa Nevruz SINACI Hayat Hikayesi
|
- MÜZMİN KRİZDEN KURTULUŞ
-
Dünkü makalemi
okumuş olmalısınız. Sonucu bağladığım “Gözyaşlarınız dinince, siz de düşünün
biraz. Yüreğiniz, Türk İnkılâbının ışık ve aşk’ına, idrakine açıksa EĞER!”
sözü ne kadar anlamlı, özgün, önemli ve değerlidir bilir misiniz?
-
Tıpkı Mustafa
Kemal Atatürk’ün; “Hayatta, en hakiki mürşit (yol gösterici) ilimdir” ve “Türk
demek: Türkçe düşünmek, Türkçe konuşmak ve Türkçe yaşamaktır. Ne mutlu Türk’üm
diyene” tanımlamasını içeren vecize gibi..
-
Bu kavramlar,
vecizeler, emir, tanım, hedef ve talimatların içi boş değil!
-
Hepsi bir değer.
Milli devletin ‘değişmez-değiştirilemez’ umdeleri.
-
Mürşidin irşadı
açık, anlamaya ve yaşamaya çalışmak gerek!..
-
Hele dünya
çapında bir krizin devasa dalgaları üstümüze yönelmiş iken; Daha derin
düşünmek, kalıcı ve sürdürülebilir çözümler üretmek ve bunları adaletle,
toplumun her kesimini kapsayacak biçimde uygulamak
-
Lozan Antlaşması
ile TC Müslüman bir devlet olarak kurulmuş, esas kurucu halk (günün
terminolojisi uyarı) Müslüman, Müslüman olmayanlar ise tali unsur, yani
gayrimüslim biçiminde tanımlanmıştır. Millet iradesinin devlet idaresinde,
tereddütsüz (mutlak) tecelligâhı “egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir”
emrinin muhatabı TBMM’dir. İdare cihazı vekiller, milletin; ‘illimde kadim,
ehli vukuf, fazilet ve liyakatte yüksek, seçkin, madden mutmain (maddi hırs,
egoizm-bencillik ve ihtiraslarından arınmış) manen Müslüman ve dindar”
insanlar (!) arasından seçilmek zorundadır. Bu, Cumhuriyet geleneğinin esasını
teşkil eder.
-
Bahse konu dindar
sözcüğü illâ Muhammedi olmak zaruretini mucip değildir. Elbette dininde samimi
İseviler ve Museviler de idarede ‘vekil’ sıfatını haiz olarak seçilebilir ve
yer alabilirler. Mesele dinsiz güruhun devlete sızmasını önlemektir.
-
Zira, Türk idare
sisteminin öznesi “İNSAN” dır. İnsan, “sadece ve yalnızca iyi, namuslu,
dürüst, onurlu-sorumlu ve hukuka saygılı kişiler” olarak tanımlanır. TC,
insanlık onuru, adalet ahlakı ve hukuk temeli üzerine inşa edilmiş bir
devlettir. Bunu idrak edemeyen gafil, cahil yahut da bedhahtır. Bunlar
‘derhal’ uygulanması lâzım gelen ilkelerdir.
-
Aksi takdirde
enflasyon minimize edilemez. Pahalılık, yoksulluk, yalan-talan, hırsızlık ve
yolsuzluk önlenemez. Kronik krizlerin önü alınamaz. Kaotik buhran ve
bunalımlara “dur” denilemez. Ta ki, ‘dip dalga’ ayağa kalkar ve yeni bir milli
mücadele başlayıncaya kadar.
-
Bilmeyenlere
bildirelim. Öncelikli ve ACİL, krizden kurtulma çareleri şunlardır:
-
1. Halen
müstahsil tarafından üretilen bir mal veya hizmet, tüketiciye fiyatı
katlanarak intikal etmekte, aracı-tefeci-komisyon ve spekülatör % 300’den 3
binlere kadar haksız çıkar sağlamakta dolaylı vergiler (kdv-ötv) nihai fiyat
üzerinden tahakkuk ve tahsil edilmekte; % 67’lere varan kayıt dışı nedeniyle
vatandaş soyulmakta, devlet büyük oranda istismar ve suiistimal edilmektedir.
Önce bunun önlenmesi, üretici-tüketici arasında vaki bütün hukuk ve ahlak dışı
unsurlar derhal ‘sosyal devlet’ mucibi temizlenerek diskalifiye edilmelidir.
-
2. Her ne
pahasına olursa olsun, milletin kanını-devletin canını emen nüfuz ticareti,
yolsuzluk-görevi kötüye kullanma biçimi ‘yandaş-yoldaş’ ekonomisi nizama
sokulmak; Başta fahiş fiyatlandırma, sabit ücret, rızaya muhalif mücbir
kesinti gibi zoraki gasp ve irtikaplara ‘teşmil kararlarıyla’ son verilmek;
Fakir-fukara yardımları, kaynak ve sarf cetvelleri itibarıyla
şeffaflaştırılmak; Kişi ve kurum borçları ülkenin her tarafında mutlaka tahsil
edilmek; Makam ve memuriyet saltanatına son verilmek; Özelleştirilmeler
durdurulmak ve her derece-düzeyde teyakkuz derecesinde tasarruf tedbirleri
alınarak adaletle uygulanmak zorundadır.
-
3. Ayrıca,
yukarıdaki ilkeler dâhilinde gelir adaletsizliği önlenmeli.. 3000 YTL üstü
maaşlar ile fiyatlar dondurulmalı. Haksız zamlar geri alınmalı. Bütün
sektörlere ücret ve kâr haddi sınırı getirilmeli; İşten atmalar durdurulmalı,
servete dayalı acil vergi reformu ile haksız edinim ve saadet zincirleri
kırılmalı, kamu hastaneleri ücretsiz olmalı ve asgari ücret derhal vergi dışı
bırakılarak, yürürlükte olan tüm ayrıcalık, muafiyet ve imtiyazlara son
verilmelidir.
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mesut ARTAR |
Mesut ARTAR Hayat Hikayesi
|
- AHİLİK TEŞKİLATI
-
Türkiye
Cumhuriyeti 85 yıl önce Osmanlı'dan devir aldığı yönetimi, Osmanlı da 700 yıl
önce Anadolu Selçuklu devletinden almıştı. Anadolu Selçuklu devleti de Büyük
Selçuklu İmparatorluğu'nun bir parçası olarak bu topraklarda yaklaşık bin yıl
önce kurulmuştu. Görüldüğü üzere 1000 yıldır Türkler Anadolu toprakları
üzerinde yaşamaktadır.
-
Türklerin tarihi
aslında bin yıl ile sınırlı değildir. Bilinen en eski insanlık tarihine kadar
uzanır. Oğuz Hanlığı, Uygur devleti, Göktürk devleti, Hun devleti M.Ö. 4000
yıldan beri, devletini ve kültürünü yaşatmaktadır. Dünyamızda bu süre
içerisinde birçok devletler kurulmuş, kültürler yaşamış, bunlardan birçoğu
yıkılmış ve kaybolmuşlardır. Türklerin altı binyıldır tarih sahnesinde
oluşunun önemli bir sebebi kültür değerlerini korumalarından ileri gelir. Bu
kültür değerlerinin özü Ahilik Kültürü biçimine dönüştüğü XI. yüzyıldan sonra
yeni bir anlayışla devam eder.
-
Tarih boyunca
Türkler daima iyiyi güzeli aramışlar ve bulduklarında da tereddüt etmeden
almışlardır. Türkler bu değerler ile mücehhez olarak çağın en yüksek
medeniyetini kurmuşlardır. Dünyada pek çok dinler, inançlar ile karşılaşan
Türkler bazılarını denemişler fakat kendilerine en uygun gelen İslam dinini
kabul etmişlerdir. Bu dini seçerken hiçbir zorlama, hiçbir baskı yapılmamış
kendi istekleri ile bu yüce dine geçmişlerdir.
Ahilik tüm bu değerleri kaynaştıran ve hayata geçirilmesini sağlayan bir
yeniliktir. Türklerin "Rönesans”ıdır.
-
Ahilik anlayışı,
toplumda yaşayan fertleri birbirine yaklaştırmak ve aralarında dayanışma
kurulmasını sağlamaktır.
-
Bir toplumda
birlik ve dayanışmayı sağlayan en önemli unsur müşterek değerlerin korunması
ile mümkündür. Türklerin Anadolu'da bin yıldan beri varlığını
sürdürmelerindeki sır Ahilik anlayışı içerisinde bu değerlere saygı
göstermeleridir.
Bu anlayışa göre din, dil, ırk farkı gözetmeksizin herkese eşit muamele
yapılmıştır. Bir toplumda sosyal tabakalaşma olabilir. Kimi zengin, kimi fakir
olabilir; fakat ikisi arasındaki fark fazla olmamalıdır. Ahilik zenginliğe
karşı değildir. Çalışmak ve üretmek, alın teri ile kazanmak Ahilikte bir ahlak
kuralıdır. Bunun için herkesin mutlaka bir mesleği ve işi olmalıdır. Ahilik,
halkın sırtından geçinenlere, bir köşeye çekilip miskin miskin oturanlara
karşıdır.
-
Ahilikte iş ve
meslek ahlakı, kabul edilmesi mecburi kurallar haline gelmiştir. Kendinden
önce başkalarını düşünmek ve kollamak, hak ettiğinden fazlasını istememek,
kanaat ve tevazu ölçüleri içerisinde "hırs" ve "tamah”tan uzaklaşmak, kendi
yeteneğine uygun bir işle meşgul olmak, sanatını mutlaka bir 3 üst addan
öğrenmek ve birliğin, beraberliğin korunması için dayanışma içerisinde
bulunmak ahiliğin mutlaka uyulması şart olan ahlak kaideleridir. Bu kaideler,
Ahileri tekke ve türbelerde çöreklenerek, el açıp halkın kutsal duygularını
sömürerek onların sırtından bedava geçinen asalak zümrelerden ayıran
farklardır. Ahiler yeniliğe açık insanlar olup, halka sanat, meslek ve genel
bilgiler öğretmek için var güçleriyle çalışırlar. Bu bakımdan Ahiliğin
eğitimcilere ışık tutacak önemli özellikleri vardır.
-
Ahilik
sisteminde, işyerinde çalışanlar ile çalıştıranlar arasında pek fark olmadığı
gibi aralarında baba-oğul ilişkileri vardır. İşyeri aynı zamanda sanatın ve
ahlakın öğretildiği bir okuldur. Burada üretilen mal, belli bir ihtiyacı
karşılayacak şekilde kusursuz ve tam olarak üretilir. Emeğin karşılığı
çalışanının alın teri kurumadan ödenir. İşyerlerinde çalışan ve çalıştıranlar
dayanışma içerisindedir. Bu uygulama emek ve sermaye'nin barışık olduğu bir
model oluşturur.
-
Ahilik
düşüncesinin kurduğu Ahi Birlikleri'ni batıdaki ve doğudaki benzer
teşkilatlardan ayıran özellik, din adamlarının da devlet adamlarının da Ahiler
üzerinde herhangi bir etkisinin olmayışıdır. Bunun sonucu olarak Ahilik sivil
toplum kuruluşlarının en eski bir modelidir.
-
Ahiler, daima
toplum yararına hizmet yapmışlardır. 2000'li yılları yaşadığımız şu günlerde,
Ahiliğin ahlak ve çalışmaya ait prensipleri kısaca Ahilik felsefesi,
dünyamızda ilerleyen toplumların modeli olacaktır. Bu görüş bir kehanet
değildir.
-
Bugün nasıl ki
kalkınmış birçok ülkede Ahilik prensiplerinin izlerini görüyorsak, yarın da
ilerlemiş toplumların yükselmesinde Ahilik ilkelerinin, önemli rol oynadığı
görülecektir.
- Ama artık hepimiz anlıyoruz ki, Kral çıplak
Kral Çıplak' günümüze kadar ulaşmış eski bir masalın adı. Buna göre, çevresi
yardakçılarla dolu bir kral, güya sadece akıllıların görebildiği, akıllı
olmayanların asla fark edemedikleri bir elbise giyerek törene katılır.
Herkes kralın üstündeki hayali elbisenin ne kadar güzel desenleri, renkleri,
dikişleri olduğunu konuşurken bir çocuk gerçeği haykırır: "Kral çıplak!"
-
Cumhuriyetimizin
kuruluşundan beri her seçim zamanı milletvekili adayları binbir seçim vaadinde
bulunur en aleni haksızlığı, adaletsizliği karşısında bile onlara toz
kondurulamaz bu vaatler hep Ankara’ya gidene kadardır,
-
Sonra vatandaşın
gözünün içine baka baka sizlere bu kadar şunları şunları yaptık derler acaba
biz vatandaş olarak kralın terzilerinin gözüyle bakamadığımızı ima ederler.
-
Şehrimizin tüm
yolları yeniden asfaltlandı, çeviz büyüklüğünde dahi bir çukur bulmak mümkün
değilken, en ücra ara sokaklarımızın, kaldırımları, tratuvarları, parklarımız
tertemiz, parklarda bulunan oyun grupları pırıl pırıl, çevre yolunda yapılan
kavşaklar 100 m koşucusu hızıyla yapılıyor da acaba biz mi göremiyoruz.
Şehrimizde oto park sorunu, sokak ve caddelerimizin keşmekeş olmadığını,
parklarımızın, mesire yerlerimizin en ücra köşedeki parklarımızın keneyle
mücadele edildiğini, Obruk Barajının faaliyete geçtiğini mi göremiyoruz.
-
Yok ama
gördüklerimizde var yıllardır Arap saçına dönen Çorum -Samsun -Çorum-Ankara
yol yapımı, Merzifon Hava alanının sivil trafiğe açılma çalışmaları, Hitit
Üniversitemiz ne hikmetse bunları görebiliyoruz.
-
Değerli Vekiller,
Sizden beklenenler aslında çok bir şey değil...
-
1) Onurlu dürüst
ve saygılı(yani burnunuz büyümesin başınızı öne eğecek işler yapmayın adil
olun şahsi menfaatiniz peşinde koşmayın)
-
2)Ülkemizin
yöremizin ve insanımızın menfaatleri için proje üretin çalışın ve
gerçekleştirin
-
3)Kimseyi
satmayın Değişmeyin ve Parti değiştirmeyin Ta ki atılana kadar..Unutma ki seni
seçen benim...(Değiştim diyen soldan sağa sağdan sola gidiyor.Biz değiştiysek
zaten oyumuzu ona göre bir partiye veriyoruz.
-
4)Trafik
kazalarını minimuma indirecek ve ticareti geliştirecek en önemli etken olan
çift şeritli yolları Çorum`un tüm ilçelerinde görmek istiyoruz
-
5)Çorum`a yatırım
yapabilecek insanları bir araya getirerek bir güç bir sinerji yaratın.Öncelik
hangi işlerde olmalı fizibilite yapın yaptırın.Yol gösterin ışık tutun. Ve
uzatmaya gerek yok Bağımsızlık özgürlük demokrasi Atatürk ilke ve İnkılapları
sana ışık tutsun. Bunları yaparsan yapmaya çalışırsan çabalarsan Allah yolunu
açık etsin.
-
Sadece daha
iyi koşullarda insanca ve kardeşçe şehrimizde yaşamaktan söz ediyoruz.
-
Evet,
doğrulara yaklaşımınızda ne teslimiyetçi ne de boş slogancı olmanıza gerek
yok. Ama artık hepimiz anlıyoruz ki, Kral çıplak!
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
İsa KAYACAN |
İsa KAYACAN Hayat Hikayesi
|
- ÇANAKKALE İÇİNDE AYNALI ÇARŞI
- Ruhlarımızın şelalesi, çağlayanı “Çanakkale
Türküsü”:
- Çanakkale içinde aynalı çarşı,
- Ana ben gidiyom, düşmana karşı.
- Çanakkale içinde vurdular beni,
- Ölmeden mezara koydular beni.
- Çanakkale içinde bir kırık testi,
- Analar, babalar umudu kesti.
-
Duygularımızın
karıştığı, duygularımızın buruklaştığı, gözlerimizin, gönüllerimizin yaşlarla
dolduğu mısralar, mısralar bütünlüğü. Mübarek toprakları bünyesinde barındıran
Çanakkale!
-
Çanakkale içinde,
Truva ve şehitliklerin gezilişi sırasındaki anlatılanlarla görülenler
karşısında duyguların doruğa ulaşması, bir anlamda geçmişin içinde yaşamak
herkes için anlam zenginliği ve sahip olunması gerekenlerin başında yer
alışının gösterge zirvesiydi.
- İngilizlerin, Fransızların, Anzak’ların vd.
Mezarlıkların düzeni, 1986 yılında üç gün süreyle inceleme fırsatı bulduğum,
Çanakkale şehitlerinin ruhlarıyla bizleri selamlayışları için yapılan
düzenlemeler 2000’li yıllardan sonra daha belirginleşmiş, güzelleşmiş.
-
Şehitlerin anıt
bölümünde kalın cam zeminler üzerine illeri, ilçeleri, öteki yerleşim
birimleri olarak zeminlere aktarılmalarındaki düzenleme güzelliğiyle
karışlaşmak beni sevindirdi. Şehitlerimizin yaşları genelde 19-26 yaş arası.
Çoğunluğu 20 yaş olarak görünüyor. Bunlardan bazılarıyla ilgili bilgilere
bakalım:
- - Aydın Çine, Gazioğlu Niyazi, 24 yaşında,
- - Aydın Germencik, Cezmioğlu Osman, 20
yaşında,
- - Burdur-Yeşilova, Niyazioğlu Ramazan, 20
yaşında,
- - Burdur-Bucak, Niyazioğlu Rüştü 22 yaşında
- - Burdur-ağlasun, Cezmioğlu Tevfik, 19
yaşında,
- - Isparta-Sütçüler, Eminoğlu Ayvaz 23 yaşında
- - Isparta-Gelendost, Alioğlu Hürrem 20
yaşında,
- - Isparta-Atabey, Muharremoğlu Arif, 21
yaşında.
-
Ruhları şad, mekanları Cennettir İnşallah.
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
|
|
05 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
ADI GÜZELLEME KENDİ YEMEK KİTABI
-
Aşık Edebiyatında; doğayı, yöreyi, kişiyi, hayvanı veya bir aracı
övmek ve güzelliğini anlatmak amacı ile söylenen “LİRİK ŞİİRE”
‘GÜZELLEME denilir.
-
Geçimini saz çalarak sağlayan ve gezdiği yerlerde konuk edilen saz
şairlerinin gördüğü ikram ve hürmet karşısında hane sahibini
kendisini dinleyenler karşı hane sahibini ve o mahalli öven ve
güzelliğini anlatan “KOŞMA” biçiminde şiirlerdir. Divan Şiirinde de
güzellemenin karşılığı ise “METHİYE”DİR.
-
Ayrıca
güzelleme, koşmanın
konusuna göre aldığı adlardan biri sayılır.
-
Genç kız ve
gelinler için söylenen güzellemelerde onların cilvesinden; ağız,
diş, yüz, kaş, göz ve saç güzelliğinden; boylarının uzunluğundan söz
edilir.
-
Doğa
güzellemelerinde dere, pınar, çiçek, dağ ve ağaçlarla ilgili
izlenimlere, övgülere yer verilir. Âşığın bu varlıklardan yola
çıkarak kendi sorunlarını dile getirmesi, sevgilisinden ya da
felekten yakınması güzellemelerde sık rastlanan özelliklerdendir.
-
Gezginci âşıkların
sıla özlemini dile getiren şiirleri de güzelleme sayılır.
-
Bazen bir
güzellemede birkaç konunun birlikte ve karışık olarak anlatıldığı
da olur. Azerbaycan ve Doğu Anadolu'da yetişen bazı âşıklar
güzelleme dörtlüklerinin arasına bağlantı sözleri eklerler. Bu
bağlantı sözleri yerine, güzellemenin konusuna uygun bayanların
yerleştirildiği de olur. Güzellemeler, saz eşliğinde ve konuya
göre oynak ya da hüzünlü makamlarla söylenir.Âşık edebiyatında
güzelleme söyleyen pek çok âşık vardır.
-
Başta Karacaoğlan olmak
üzere Türkmen âşıklarının birçoğu güzellemeleriyle ünlüdür.
-
Güzelleme Örneği:
-
Nasıl vasfedeyim
güzelim seni
Rumeli Bosna'yı değer gözlerin
Dünyaya gelmemiş eşin akranın
İzmir'i Konya'yı değer gözlerin
Kimsede görmedim sendeki nazı
Tunus Tırablus Mısır Hicaz'ı
Kars'ı Kağızman'ı Acem Şiraz'ı
Girid'i Yanya'yı değer gözlerin
Yüzünde görünür Yusuf nişanı
Yüzünü görenler çeker efganı
Büsbütün Gürcistan Erzurum Van'ı
Belh-i Buhaça'yı değer gözlerin
-
Ruhsatı'm eyledim senin de mehdin
Al yanaktan bir buse ver himmetin
Yüzbin saraf gelse bilmez kiymetin
Âhirî dünyaya değer gözlerin
-
-
Çorum Valiliğinin hazırlattığı “ÇORUM MUTFAĞINA GÜZELLEME”
Edebiyat ile mutfak ilişkilendirilmesi ve bu başlık ile yayınlanan
kitabın 12. sayfasında bu konu hakkında ne kadar bilgili olduğunu
“Tüm zenginliğini karşın şimdiye dek kendisini pek göstermemiş
Çorum mutfak kültürünün tanıtımı amacıyla” diyerek yayınlanmış
çalışmaları görmemezlikten gelmiştir. Bu serzenişim kendi
yayınevimi için değildir. Bu çalışma için beni de davet etmişler
ben kabul etmeyerek eşimin çalışmalarından ve yayınladığımız
sitelerde bulunan resim ve alıntı yapılmamasını
bana gönderilen yazıda çalışacaklara bizzat e-posta ile yazdım.
Bu tiüabı yayınlayan Metro Yayınları’ndan çıkan ‘Hitit Mutfağı’
isimli kitap ile basılmış adı geçen bu kitabın 148-149
kaynakçalarda da gelenek ve göreneklerde bahsedilen ve Çorum
Valiliğinin İl Yıllıkları, Başka yayınevlerinin şahısların da
araştırmaları yayınladığı göz ardı edilmiştir.
-
-
Çorum
Güzellemesi ismiyle müsemma kitapta her ne hikmetse Çorum
Tarihinde ve topraklarında Devlet, kavim ve milletlerin sadece
“Hititlerin” alınması da Çorum’un Hititlerden sonra başka devlet
kurulmamış ve başka devlet yaşamamış gibi lanse edilmiştir.
-
Kitabın 19. sayfasından sonra gelen 22-23-26-27-30-31.
sayfalarında Hititlerden bahsedilmiş sadece bu yazının içerisinde
19 sayfanın 1. paragrafında Balık, ekmek, besin ve “şimdi sen
ekmek yiyeceksin ve su içeceksin” kullanılmıştır.
-
Bu
kitabı yayınlayan ve “Yayınları’nın ikinci kitabı olan
“Deneysel Bir Arkeoloji Çalışması Olarak Hitit Mutfağı” kitabının”
gerçi görmedim fakat kitap için yazılan :
- “Çivi yazılı tabletlerde geçen
yemek adlarından ve pişirme tekniklerinden yola çıkılarak o döneme
ait muhtemel yemeklerin neler olabileceği ortaya konulmaya
çalışılmış.” Bilgilere de yer verilmemiştir.
-
Bu kitabın: 34-35-38-3940-41 sayfalarında hiç yemekle ilgili bir
bilgi bulunmamaktadır
-
Bu kitabın: 44-45 48 ve 49 sayfalarında yemekle ilgili yazı
bulunmaktadır. Ve İskilip ziyaretinden ve oraya gidenlerden
bahsedilmektedir.
-
Bu
kitabın:52-53-54-55 yemekle ilgili yazı vardır.
-
Bu
kitabın: 56-83 sayfaları yemek pişirme alet ve edevatları ile
yemek isimleri alfabetik dizinde verilmiştir.
-
Bu
kitabın:
86-87-90-9194-9598-99102-13104-105106-107-108-109110-111-112-113-116-117-120
Mutfak ve yemeği ilgilendirmektedir
-
Bu
kitabın: 121-122-123-124- sayfalar ise gelenek ve göreneklerle
ilgili bilgileri kapsar.
-
Bu
kitabın: 125-128-129-130 Bu kitaba alınması için gerekçe “Evlenme
Töreni” bölümünde verilen yemekle ilişkilendirilmiş olsa gerek!
131-132-133-134-135-136-137140-141142-143146-147 Gelenek ve
göreneklerde bilgiler aktarılmış.
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
|
|
06 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mustafa Nevruz SINACI |
Mustafa Nevruz SINACI Hayat Hikayesi
|
-
DÖNÜŞTÜRMENİN ÖZNESİ “AÇILIM”
-
Adalet ahlâkının kurumlaştığı hukuk devletleri, Cumhuriyetin kuruluş
felsefesi, Türk inkılâbı ve Atatürk ilkeleri’nde “mutlak dürüstlük,
namuskârlık ve şeffaflık” hükümettir.
-
Hatta 1950-60
dönemlerinde bundan daha da fazlası olur. Öyle ki; ülkede gündem belirleyen
unsurlar, sıradan vatandaşlar, parti üyeleri ve delegelerdir. Devlet tıpkı
Atatürk’ün yaptığı gibi halkla birlikte idare olunur.
-
Düzenli aidat ödeyen, ilkeli, onurlu ve sorumlu parti üyeleri baskıya maruz
kalmadan “özgür iradeleriyle” delege seçerler; ülke, halk ve parti sorunlarını
alenen dile getirir, gidişatı sorgular, (iktidar iseler) başbakan, bakan ve
memurları eleştirir, tavan-taban arasında köprü görevi görürlerdi. Lâkin
delege olmak zor işti. Siyasette kıdem, ehliyet, bilgi, birikim, cesaret,
yüksek ahlâk, lekesiz sicil, beka ve basiret (ileri görüş) gerektirirdi.
-
“O” zamanlar, parti sahipleri, din tüccarları, Misyon tacirleri, siyaset
şirketleri, ülkeyi (babalar gibi) pazarlayan (organize suç örgütü) kirli,
karanlık sultalar, dikta ve cuntalar yoktu.
-
SONRA “DEMOKRASİYE” TUZAK
- 1946 ‘açık oy, gizli sayım’ utancı, rezalet
ve halk düşmanlığı ile demokrasi ve hukuk cinayetinden sanık halk partisi
zihniyeti 1950, 54 ve 58’de uğradığı hukuk darbeleri ve sandık vurgunları
sonucu milletçe sandığa gömüldü. On yıl süren kin ve kurgu uykusu için
inlerine çekilerek 27 Mayıs 1960’a kadar köstebeklik ettiler. Nihayet, insan
hakları, demokrasi, adalet ve hukuka karşı beslenen derin nefret, kin; İktidar
hırsı, ihtiras ve tahammülsüzlük, tefrika, haset ve kıskançlık o menfur
kalkışmayı ‘ihanet, isyan ve başkaldırıyı’ tetikledi.
- DIŞGÜDÜMLÜ ATILIM VE AÇILIM
-
Bu zalim
başkaldırı, dış güdümlü, kirli-karanlık, hain tuzak; Türk adalet ve hukukunun
ebedi utancı, ihanete meşruiyet fetvası verilen ve ”buraya tıkan irade böyle
istiyor” denilen yassı ada engizisyon mahkemeleri .. Kin, kan, intikam,
dayatma senaryolar, idam ve katliam.
-
11 Kasım 1938,
saat 9’u 5 geçe ‘karşıdevrim’ kansız gerçekleşti..
-
27 Mayıs kin,
kıyım, kırılma ve bir çökertmedir. Atatürk anayasası ilga, “Milli devlet”
ilkesine son!.. İsmet, gizli Lozan taahhütleri gereği 1944’de başladığı milli
devlet ve yükselen değerleri yok etme projesin kaldığı yerden (1950) alıp,
tekrar uygulamaya koydu.
-
Süreçte partiler yozlaştırıldı. Demokrasi, adalet ve hukuk karşıtı kurumlar
oluşturuldu. İlkeler ve yükselen değerler çürütüldü. Koza-kriptolara
politik-ACI ve asker olma yolu açıldı. 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve sairi
ile cunta-sulta ve dikta’lar birlikte pekiştiler. Tıpkı, ‘Türk demek: Türkçe
düşünmek, Türkçe konuşmak ve Türkçe yaşamaktır, ne mutlu Türküm diyene’
vecizesinin öznesi ilga edilerek sadece; (domuzdan dönme ve devşirme güruhunun
tahammül edemediği) “Ne mutlu Türk’üm diyene” bölümü kalabilmiş,
orijinali “Egemenlik kayıtsız ve şartsız Türk Milletinindir” sözünden de
“Türk” kelimesi kaldırılarak hükümsüz kılınmıştır..
-
NEREDEN, NEREYE
-
27 Mayıs’tan buyana bütünüyle yapay, sahte ve sanal olarak tek merkezden
sağ-sol, alevi-Sünni, milliyetçi-sosyalist (enternasyonal) dinli-dinsiz gibi
‘parçala, böl, yönet’ yol ve yöntemleri amansız bir düşmanlıkla kurgulandı ve
uygulandı. Sonuçta bu art niyet ve kasıt’a dayalı bozulum,
psikolojik-sosyokültürel ve biyolojik savaş, dezenformasyon, husumet ve
Türk-Türkiye düşmanlığı (anarşi, terör, tedhiş, trafik, deprem, afet, kriz,
bunalım, buhran) gibi nedenlerle elli yılda 500 bine yakın insanımız telef
edildi.
-
Yerli
sulta, cunta ve dış müttefikleri’nce (Bak: Ergenekon idd.) oluşturulan cinayet
şebekeleri ve terör-tedhiş örgütleri ile mücadele, devlette yaklaşık “1
trilyon” dolara patladı. Medya-mafya-siyaset üçgeninde “Rüşvet-yolsuzluk,
dolandırıcılık, kaçakçılık, gasp çeteleri” devlet ve halktan yaklaşık “2
trilyon dolar” hortumladı. Böylece, ihanet açılımlarının devlete maliyeti
yaklaşık 3 trilyon doları buldu. (Bak: Hayali İhracat, Susurluk vb. dosyaları)
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
07 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Suhubi Ulvi CIRUL |
Suhubi Ulvi CIRIL Hayat Hikayesi
|
-
TEL TEL YAPIMI
-
Çorum`a özgü, soğuk kış geceleri eğlenmek amacıyla yapılan bir
şekerleme türü olan TEL TEL, havaların iyice soğuduğu kış
gecelerinde, akraba, eş dost veya konu komşu bir araya gelerek
yaptıkları, fakat yapılışı zor olmasına rağmen, sonrası eğlenceli
geleneklerimizdendir.
-
O anda
evde bulunan insanlara yetecek miktarda hazırlanılmak üzere, toz
şeker, çok az limontuzu ve su, şerbet olup köpürünceye kadar
kaynatılır, kaynatılan şerbet tepsiye dökülür, tepsi içindeki
şerbetin soğuması için kar üzerine bırakılır ve takip edilir.
Soğutulmak üzere tepsinin dışarıya bırakılmasıyla birlikte dikkat
edilmezse ilk şakalaşma ve eğlence de başlar. Tel Tel
yapıldığını öğrenen komşular şaka amacıyla, kar üzerine soğutulmaya
bırakılan tepsideki şeker ağdası soğumadan, eriyik halde iken ipin
ucuna takılan bir çengel, ağdanın içine atılıp soğuyunca çekilir ve
tepsiyi evine götürür. Ağdayı hazırlayan ev bekleye dursun tepsiyi
götüren ev Tel Teli hazırlar ve tepsisini aldığı ev halkını evine
davet eder, eğlence diğer evde devam eder. Tepsi başkaları
tarafından götürülmeden eve soğumuş halde getirilmişse, tepsi
içindeki şeker ağdası rulo biçiminde sarılır, ilk önce iki kişi
tarafından 18-21 kere sıkılarak inceltilip uzatılır, katlanır
inceltilip uzatılır halka yapılır sıkılarak halka çevrilir, ağda
beyazlayıncaya kadar çevirme işi devam eder.
-
Beyazlayan ağda halkası, kokulu olması için toz haldeki leblebi unu
karıştırılmış kavrulmuş un serilmiş tepsiye yerleştirilir, tepsinin
etrafına kaç kişi sığarsa oturulur. Ağda halkası, tepsinin içinden
dışına yarım tur dışa ve soldan sağa her iki yönde uyum içinde
çevrilerek halka uzadığında yine katlanarak tepsiye yerleştirilir,
ağda halkası tel tel ayrılıncaya kadar çevirme işlemi devam
eder.
-
Yapılmış olan tel tel, avuç içi büyüklüğünde kopartılarak orada
bulunanlara ikram edilir, çocuklar arasında çeşitli şekillerde tel
tel yeme yarışmaları düzenlenir, örneğin tel tel yenirken tosyaa
denilerek tel tel üzerindeki unun genze kaçmasıyla boğaz tahriş olur
öksürülür, diğer bir eğlence, yarışmaya katılan çocuklar ellerini
arkada tutarak yerdeki tabaktan, tel teli en hızlı yeme yarışı
yaparken yüzleri şeker ve un olur, yine undan boğazları tahriş olur
suu diye yardım isterler, gece böylece eğlenerek devam eder.
-
Bu tür
eğlencelerle, uzun kış geceleri eş dost ve çocuklarla birlikte hem
eğlenilir hem de kültürler gelecek nesillere aktarılır.
10
kişilik tel tel için gerekli malzeme: 3 kg. Toz şeker 3 litre
su 1 fındık büyüklüğü limon tuzu 2-3 kg. kavrulmuş un
10-Ocak -2011
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
08 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Selma GÜRSEL |
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi |
PATATESLİ ÇÖREK
1 kilo un
4 adet haşlanmış patates
Kibrit büyüklüğünde yaş maya
Bir miktar tuz
Yettiği kadar ılık su
Bir fincan kadar susan
Bir adet yumurta
Bir çay bardağı yoğurt
Bir miktar katı yağ
2 yemek kaşığı sıvı yağ
Önce
patatesler haşlanır.
Patatesler soğuyunca rendelenir.
Hamur
leğenine konulan una istenildiği kadar tuz ilave edilir.
Rendelenmiş patates içine yaş maya konularak ılık su ile kulak
memesinden cıvık olarak yoğrulur. Yoğrulan hamurun mayası gelmesi için
hamur leğeninde bekletilir. Masası gelen hamur tepsiye dökülerek
birazda tepside bekletilir. Hamurun pişireceği tepsi yağlanır. Bir
tutam un serpilerek tepsiye yapışması önlenir.
Tepside
çöreğin iyice mayası gelince; üzerine sürmek için bir çay bardağı
yoğurt, 1 yumurta 2 kaşık sıvı yağ bir kapta karıştırılarak hamurun
yüzüne sürülür, üzerine susamı ekilerek kızgın fırına sürülür.
Çörek
pişince fırından çıkartılan tepsinin üzerine çok az miktar su
serpilerek tepsinin üzerine kâğıt örtülür.
Çörek soğuyunca servis yapılır
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
09 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Rıza KOÇAK |
Rıza KOÇAK Hayat Hikayesi
|
DEVİR DÖNDÜ
Beyler ! Devir döndü,zaman bozuldu.
İşte şöyle,böyle günler geliyor
İnsan oğlu ibadetten soğudu
Fehlimize göre yıllar geliyor.
İnsanı azdırdı iplisi,ası
Ortalığa düştü benlik davası
Aman kardaş uyma nefsin havası
Nefsine göre göre yıllar geliyor.
Surette adam amma,manada hayvan
Gitti isimleri kalmadı cudan
Nefsinin peşine düşme ey Adem
Nefsimize göre yıllar geliyor
Arazi üstünde betonlar doldu
Kat kat üstünde evleri kondu
Komşudan komşuya varılmaz oldu
Fehlimize göre yıllar geliyor
Komşu olan bir birini bilmiyor
Hasta olsan garip halin sormuyor
Bencileyin yüzleri de gülmüyor
Nefsimize göre yıllar geliyor
Küçük büyüğünü tanımaz oldu
Yurduma bütünde çakallar doldu
Evlat babasını tanımaz oldu
Nefsimize göre yıllar geliyor
KOÇAĞIN gönlünde yaz oldu kışlar
Nefsimize göre oldu bu işler
Aman gafil kalman sizde kardaşlar
Silip süpürmeye,seller geliyor
16.10.2005
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
10 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Rıza KANDEMİR |
Rıza KANDEMİR Hayat Hikayesi
|
YAYLANIN
O koca kartalın karı erise,
Buzlu sular kuru çaydan yürüse
Gün doğup başından duman arılsa
Yolu çamur geçit vermez yaylanın.
Bahar gelip kızlar yola düzülse
Çadır yeri birer birer kazılsa
Oba gelip sıra sıra düzülse
Bir zaman söylenir göçü yaylanın
Çam dalına örü yayık kurulsa,
Ak ekmeğe tereyağı dürülse
Yoğurtlar yapılsa, kaymak serilse
Goynunda kuzusu sürü yaylanın.
Sarı çiçek, mor menekşe açarsa,
Arı bal aşkıyla kıra uçarsa
Hopallar çırpınır keklik uçarsa
Ninni söyler gayri kuşu yaylanın.
Büyük oluk gürül gürül akarsa
Madımak yeşerip mantarlar çıkarsa
Gonca gül açılır kekik kokarsa
KUL RIZA yolcusu olur yaylanın
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
11 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
|
Emine Sevinç ÖKSÜZOĞLU |
Emine Sevinç ÖKSÜZOĞLU Hayat Hikayesi |
- ZAMANSIZ
Aykırı şiirin ilk satırındayım henüz
İsmin dilimde titriyor daha söylenmeden
Bedenimi örseleyen aşk tutmuş dilimi
Söyletmiyor söylenmesi gerekeni nedense
Ve sen susuyorsun böyle zamansız
Yaşanmamış hüzünler ısmarladım gözlerime
Uzaklardan bir sıla ezgisi doluyor yüreğime
Yüreğimin üşüdüğü zamanlarda geliyorsun
düşlerime
Aşkın bütün iklimlerinde sevdim seni delice
Ve sen gülüyorsun böyle zamansız
Gözlerinden gözlerime taşıyor zamansızlığım
Uçarı bir kuş tadında çeviriyorum yönümü
rüzgâra
Tatlı bir esinti eşliğinde yarım yamalak
mırıldanıyorum
“Seni seviyorum seni seviyorum”
Ve sen gidiyorsun böyle zamansız
Çoban yıldızlarından yakamozlar yapıyorum
senin için
Aynaya her baktığımda kendimle yüzleşiyorum
Mazimden ne kalmışsa düne dair bir kez daha
anıyorum
Yavaş yavaş siliniyor siluetin gözlerimden
Ve ben ölüyorum böyle zamansız
19. 07. 2007 / ANKARA
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
1 |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL
yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
1 |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
156 SAYI 25 Şubat 2012 SAYIYA GİTMEK İÇİN
TIKLAYINIZ! |