Suhubi Ulvi CIRIL
-
16 EKİM 1958 - 11 KASIM 2013
Vefat Etti
-
16-Ekim-1958 Çorum
doğumluyum. Çorum'un Destanoğulları ailesine mensubum. Evliyim iki çocuk
babasıyım. Merkez Zafer İlkokulu, Eti Ortaokulu ve Endüstri Meslek
Lisesi'ni bitirdikten sonra 1978 yılında kazandığım Ankara Teknik
Öğretmen okuluna ön kayıt yaptırmama rağmen o yılların anarşik ortamı ve
ailemin ekonomik durumunun yeterli olmaması nedeniyle kazandığım yüksek
okula gidemedim.
-
1970-1980 yılları
arası ülkemiz sağ-sol v.d. çatışmalar nedeniyle çok sıkıntılı günler
yaşamış, özellikle büyük şehirlerde bazı mahalle ve sokaklar sağ ve sol
gruplar tarafından bölünmüş durumda idi. Karşıt grupların ve tarafsız
kişilerin buralara girmesi neredeyse imkansızdı. Okullar boykotlar
nedeni ile okunamaz, fabrikalar grevler nedeniyle çalışamaz olmuştu.
Sonuçta 12-Eylül-1980 ihtilali oldu ve ülkemiz tamamen bir bölünmenin
eşiğinden döndü. Allah o günleri tekrar göstermesin fakat unutmamak ve
yeni yetişen neslimize de bunları bilip oyunlara gelmemesi için
hatırlatmakta fayda var diyorum.
-
Yüksek okulu okuma
arzuma 1998'de yeniden kazandığım ÖSS imtihanı ile kavuştum. Yüksek puan
almama rağmen çalıştığım için ve ayrıca sevdiğim bir bölüm olan Açık
Öğretim Fakültesi Halkla İlişkiler bölümünü seçtim ve 2000 yılında
mezun oldum.
-
İlkokul
sıralarındaki idealim subay olmaktı, nasip olmadı. Kısmet Sanat Okulu
imiş. Burayı bitirince subaylık arzum yine depreşti. Hava astsubaylığı
imtihanına müracaat ettim. İkinci sınıftan borçlu geçmiştim o yüzden
imtihana katılamadım. Üzüntümden bir hafta hasta yattım, kısmetten öte
olmuyormuş. Mesleğim olan kaynakçılığa devam ettim. Atalarımız "Sanat
altın bileziktir."demişlerdi bunun faydasını çalkantılı geçen iş
hayatımda gördüm. Çok sıkıntılı dönemlerden geçtim fakat rabbime
şükürler olsun nasip olan kaynakçılığımın sayesinde işsiz kalmadım.
-
Her insanın hayat
çizgisi ilk önce ailesinin, sonra da çevresindeki şartlara ve gelişen
olaylara göre şekilleniyor diye düşünüyorum. Çalkantılı bir iş hayatımın
olduğunu belirtmiştim. Bu çeşitli iş ortamları ve aralarda katıldığım
çeşitli sosyal aktivitelerde çok değişik yer ve insanla karşılaşmama,
çok dostluklar kurmama ve hayat ufkumun açılmasına vesile oldu.
-
İlk memurluğuma
1977 yılında Çorum Endüstri Meslek Lisesi Teknisyeni olarak başladım.
Askerliğimi 1980 yılında Urfa'da tankçı olarak tamamladıktan sonra
tekrar aynı işime döndüm.1983 yılında yetiştirme yurdu teknisyenliğine
gönderildim. O yıllarda Kenan Evren Paşamız Devlet Başkanımız idi ve her
gittiği ilde yetiştirme yurtlarını geziyordu, onun vesilesi ile altı ay
görev yaptığım eski yetiştirme yurdunda önerilerimle çok iş yapıldığını
düşünüyorum.1983 yılı Eylül ayında memuriyetten istifa ederek Ankara'da
bulunan Gama şirketi ile Irak'ta bulunan bir petrol rafinerisi
montajında işçi olarak çalışmaya başladım. Irak'ta çalıştığım süre
içinde tatil günleri birçok tarihi yeri görmek nasip oldu. Irak'tan
geldikten sonra bir müddet çelik tencere pazarladım.1984 yılı sonlarında
Çorum Çimento Fabrikasında işçi kadrosunda kaynakçı olarak çalışmaya
başladım.
-
İşçi kadrosunda
çalıştığım için işçilerin siyasi ve sosyal faaliyetlere girme
serbestliğinden istifade ederek bir takım sosyal ve siyasi faaliyetin
içinde de bulundum. Niçin bu faaliyetlere katıldığımı ve bu konularla
ilgili görüşlerimi de bu yazımın içinde anlatacağım.
-
İlk önce avcılık
merakımdan başlayayım. Çimento fabrikasındaki avcı arkadaşlarımın
teşviki ile ruhsat alarak tek kırma bir av tüfeği ile sözüm ona bende
avcılığa başladım, birkaç yıl devam ettim. Bu iş, gezmek ve spor olarak
çok hoşuma gitmişti. Arkadaşlarım av peşinde koşarken tüm tahriklere
rağmen av yapmayıp güzel yöremizin yüce dağlarına ve tepelerine çıkıp
etrafın güzelliklerini seyretmek, mis gibi havasını teneffüs edip hele
birde kekliklerin o karşılıklı şakımalarını dinlemek benim için ne büyük
mutluluktu. İnanın cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz da kıymetini
bilmiyoruz. Bir de bu sporun sağlık açısından, dinamiklik açısından çok
faydalarını gördüm. Bana kalırsa sadece ekili alanlara zarar veren yaban
hayvanları için kontrollü olarak yapılması, diğer hayvanlar için
yasaklanması gelecek nesillere bu güzelliklerin emanet edilmesi iyi olur
diyorum. Çevremizde gezilecek o kadar güzel yerler var ki hem spor hem
de gezi amaçlı olarak turlar düzenlense ruh ve beden sağlığımıza iyi
gelir. Avcılıkta ve sokaklardaki, bir takım kutlamalardaki silah
kullanma heves ve arzusunda şehirlerin uzağında yapılacak atış
poligonlarında giderilmesi de milletimizin geninde var olan silah
sevgisini tatmin edecektir. Bu şekilde av silahı yapan sanayi de
kapanmaz hem de birçok tehlikenin önüne geçilir ve birçok canlı da
kurtulur.
-
Katıldığım sosyal
aktivitelerden biride bir vakıfta gönüllü olarak çalıştım. Sebebini de
anlatayım; zengin bir aileye mensup idik. İlkokula gittiğimde babamın
iflası babam üzerinde ister istemez hırçın ve kavgacı bir insan olmasına
sebep olmuştu. Rabbime şükür sonradan babam işlerini biraz düzeltmişti
ve kamyonuyla nakliyeciliğe başlamıştı. Fakat eski günlerin özlemi onu
üzüyor babam da dolaysıyla bizi üzüyordu bu durum hep devam etti.
Gençliğimde sosyal bir çevre edinemedim. İnsan hep okulda, evde, iş
yerinde duracak değil ya şöyle bir gezineyim, biraz kafamı dinleyim dese
eğer bir arkadaş grubunuz yoksa hangi yaştan olursanız olun parkların
haricinde gidilecek ya kahvehane ya birahane yada şimdilerde atari
salonları var diyorum. Hele birde kış günü ise başka alternatifte
düşünemiyorum ve buralara giden insanlara da kızamıyorum. Hayalimde öyle
bir vakıf düşledim ki fakat olmadı ve göremedim de. Çeşitli okuma
salonları, sohbet yerleri olan ve her yaş grubundaki insanların
gidebileceği, maliyetine hizmetlerle oturabileceği sığınma yeri değil
birkaç saat dinlenebileceği, sohbet edebileceği yerlerimiz de olsun ki
gidilmesini arzulamadığımız yerlere gitme ihtiyacı duyulmasın. Hatta eli
ayağı tutan boş gezen insanların gönüllüleriyle ağaçlandırma çalışmaları
yapılıp bozkırlarımızda yeşertilebilir. Ufak tefek el becerili işler
yaptırılıp o kişiler oyalandırılırken ekonomiye de katkı sağlanır.
-
Katıldığım diğer
bir faaliyette işçilik yaptığım süre içinde demokrasinin olmazsa olmazı
siyasi partilerimizin birinde çalıştım. Siyasi parti ve
milletvekillerimizden hep şikayetçi olacağımıza memleket meselelerimiz
hakkında onlara yol göstermek, yeri geldiğinde uyarmak hepimizin görevi
ve ödevi iken bir kenarda durmanın adına neme lazımcılık denir. Böyle
olunca da ne yapılırsa kabul edeceksiniz. Tabiri caiz ise önünüze
getirilen yemeği yemeye mecbursunuz yada yemek önünüze gelmeden
arzuladığın şekilde hazırlığını yaparsın. Efendim yemeğin tadı yok bize
de müsaade etmiyorlar diyorsanız biraz gayret edip iyi işler yapmak için
didinen vatansever insanlarla bir araya gelmek için uğraşacaksın. Sadece
şu partide iyi diyemeyiz. Bir yerde ne kadar iyi düşünceler varsa o
kadar da istismarı olacağını unutmamak lazım. Tüm siyasi görüşlerin
içinde ülkemizi ve milletimizi seven insanlar olduğu gibi maddi
çıkarları için oralara gelen insanlar da olmaktadır. Eğer gerçekten
ülkemizi seviyorsak hangi görüşten olursak olalım o görüşün içindeki
ülkemizi ve milletimizi seven ve hakkıyla çalışan insanlarla beraber
olursak, beraber olamadığımızda ise çeşitli yollarla onlara destek
verirsek tüm partiler iyi ve çalışkan insanlar tarafından idare edilir.
Tüm partilerin de tek ortak noktası ülke ve millet menfaati olacağı için
yapılan tüm çalışmalar ülke ve millet menfaatleri doğrultusunda
gerçekleşir.
-
Sizlere soruyorum
Çorum'dan her dönem değişik partilerden beş veya altı tane
milletvekilini meclise göndermekteyiz. Partili veya partisiz kaç kişi
Çorum'umuzun meseleleri için milletvekilleriyle veya diğer yetkililerle
görüşmek zahmetinde bulundu. Maalesef meclisteki milletvekili odaları İş
ve işçi Bulma Kurumu gibi çalışmaktadır. Bir iktidar döneminde başlanmış
bir yatırım daha sonraki gelen iktidar tarafından desteklenmiyor, bu
şekilde yatırımlar çürümeye terk edilirken memlekete hizmet gelmiyor.
Sadece yerel gazetelerde birkaç kişinin gayretini okuyoruz o da cılız
kalıyor.
-
Sizlere bir
öneride bulunuyorum. Mademki memleketimizi seviyoruz ve iyi hizmetler
yapılmasını istiyoruz örnek bir isim de vereyim: Çorum'u Sevenler
Derneği olabilir. Partiler üstü bir çalışmada bulunarak derneği kuralım.
Üniversiteden havaalanına, yollarından hava kirliliğine değin birçok
sorunu çözümleriyle birlikte çok katılımlı bir kamuoyu ile etkin bir
şekilde takipçisi olalım. Biraz gayret diyorum.
-
Çimento
fabrikasının özelleştirilmesi nedeniyle ara ara toplu çıkışlar yapıldı.
Ben de bir kısım arkadaşlarla birlikte işten çıkarıldık. Aldığım
tazminatımla bodrum katta olsa bir daire sahibi olmak nasip oldu ona da
şükür. İşten çıkarıldığımızda çok sıkıntı yaşadık, ilerlemiş yaştaki bir
elemanı her iş yeri kabul etmemekte kabul edilse bile uyum
sağlanamamaktadır. Dolayısıyla birçok arkadaşımız elindeki birikimlerini
bitirdi. Özelleştirmeden amaç iyi idare edilememekten v işçi
ücretlerinin yüksekliğinden devlete getirdiği yük gösterilmekte ne yazık
ki özelleştirmeye de düşük ücretle işçi çalıştıran hatta kendi yağıyla
kavrulan işletmelerden başlanılmaktadır. Direkt devlet bütçesinden, bir
kısmı da masa başında işçi ücreti alan ve yüksek ücret veren yerlere
dokunulmamaktadır. Kimsenin aldığında gözümüz yok fakat verilen bu
yüksek ücretler halkının bir bölümü açlık sınırında yaşayan ülkemizin
bütçesinden ödenmektedir.
-
Ben özelleştirmeye
farklı bir açıdan bakmak istiyorum. İş yerleri özelleştikten sonra bile
genelde idareciler görevlerine devam ederken işçilerin büyük bir bölümü
çıkarılmaktadır. Diğer taraftan devletimizde vergi geliri ve SSK
primlerinin düşük yatırılması nedeniyle devlet bütçeside kayba
uğramaktadır. Bir de buraların yabancılara ve yabancı ortaklıklara
verilmesiyle iş yeri karları da ülkemiz dışına çıkmaktadır. Eğer amaç
devletin elindeki iş yerlerindeki işçi ücretlerinin yüksekliği ve
dengesizliği ise özelleştirilerek işçi çıkartılacağına tüm iş yeri
temsilcileri ile bir araya gelip ülke imkanlarını ortaya koyup işçi ve
memur dahil özel ve resmi kuruluşlardaki tüm çalışanların ve emeklilerin
aldığı tüm gelirler açıklanarak ücret dengesi sağlanıncaya kadar yüksek
ücret alanların sabretmeleri istenebilir. Önceki yazılarımda hakka
hukuka riayet etmeyerek mal-mülk biriktirenleri ve elindeki maddi ve
manevi imkanları kötü şekilde kullananlarıda eleştiren yazılar
yazmıştım. Fakat ülkemizde asgari ücretin bile yarısı ile çalışan
insanları ve işsizlikten intihar eden aile reislerini de görüyorum.
Onlar da bu vatanın insanları unutmayalım.
-
Çimento fabrikası
özelleştikten sonra bir müddet aynı iş yerinde taşeronla çalıştım. Daha
sonra ayrılarak birkaç özel iş yerinde de çalıştım. Memurluktan istifa
edenlerin imtihansız olarak yeniden memurluğa açıktan atanması hakkından
yararlanarak 1997 yılında Ankara'da bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı'nda memur olarak tekrar göreve başladım. Evi de götürmüştüm.
Ailecek Ankara'yı da sevmiştik fakat ev kiralarının yüksekliği ve
Ankara'nın Çorum'a göre daha pahalı olması nedeniyle tekrar Çorum'a
dönmek istedim. Çorum Belediye'si İtfaiye Müdürlüğü'nde boş kadro
varmış, on ay sonra nakil yoluyla buraya gelerek İtfaiye Eri olarak
çalışmaya başladım.
-
İtfaiyecinin işi
sürekli can ve mal kurtarmakla ilgili olduğu için bence tüm çalışmaları
önemli. İnsanların o çok sevdiği malları yandığında kaçarken, en
yakınlarına yaklaşamazken itfaiyecilerin koşarak o tehlikelerin içine
girmeleri çok kutsal bir duygu. O yüzden en son mesleğim olan
itfaiyeciliği de çok seviyorum. Bu meslekte başımdan geçen en önemli
olay:Asrın felaketi olan 17-Ağustos-1999 tarihinde meydana gelen Marmara
Bölgesi depreminde Adapazarı'nda yardım için gittiğimiz çalışmalar ve
gördüklerimdir. Tüm servetlerin ve ölüm ile yaşamın arasındaki sürenin
45 saniye kadar bir ömür olduğunu orada daha iyi gördüm. Çok etkilendim.
Deprem bölgesinde yaşadıklarımı ve önerilerimi kaleme aldım. Mahmut
Selim GÜRSEL Bey ve Şevket ERZEN Beylerinde teşvikleriyle deprem ile
ilgili yazılarım 2000 yılı içerisinde Çorumlu-2000 dergisinde ve Çorum
Hakimiyet gazetesinde aralıklarla yayınlandı. Buradan onlara, dergi ve
gazete çalışanlarına teşekkürlerimi sunarım. Depremle ilgili
yazdıklarımı herkesin okumasını tavsiye ediyorum. Herkesin alacağı bir
ders ve tedbir mutlaka bulunmaktadır. Arzu eden olursa depremle ilgili
yazılarımı Gürsel Yayınevine ait ınternet sayfasından ücret karşılığı
alabilir. Maalesef önceki depremlerden ders almadığımızı
Sakarya(Adapazarı) Valiliğinin 2000 yılı Ağustos ayı içerisinde
bastırdığı Sakarya ve Deprem isimli kitabın 157. sayfasında kısaca
şöyle denilmektedir : "Sakarya'nın deprem riskinin bilinmesine rağmen
buna hazırlık olarak ciddi bir şey yapılmadığı, çalışacak potansiyel
gruplar bulunmasına rağmen teknolojik araç ve gereçler bir yana tek bir
kazma dahi bulunamamıştır." Asrın felaketinden sonra birçok hazırlık
yapıldı fakat yinede asrın felaketi ve sonuçları iyice irdelenerek
hazırlıkların daha dikkatli olarak gözden geçirilmesini öneriyorum.
-
Teknolojinin
ilerlemesi ve buna paralel olarak da her türlü afet ve tehlikelerinde bu
oranda yüksek olması nedeniyle ülkemizin her yerinde mevcut bulunan ve
24 saat her türlü can ve mal kurtarma çalışmalarına direkt katılan
İtfaiyelerin de tümünün çağın gereklerine uygun olarak yüksek
teknolojili araç gereçlerle donatılması ve personel de her türlü
afetlere hazırlıklı bir şekilde eğitilirse yeni kadrolara gerek olmadan,
bir anlamda afetlere de hazırlığın bir bölümü gerçekleştirilmiş olur.
İlk yazımı Irak'ta çalışırken Türk Büyük Elçiliği'mizin
Cumhuriyet'imizin 60.yılı nedeniyle açmış olduğu yarışmaya katılmak için
yazdığım Cennet Türkiyem isimli yazı idi. Türkiye'ye dönünceye kadar da
şirket şantiyesindeki duvar gazetesinde güncel olaylara değinen yazılar
yazdım. Uzun bir süre fırsat oluşmadığında olacak yazı yazmadım. Şimdiye
kadar yazdıklarımdan bir ödül almadım fakat depremle ilgili yazdığım
yazılardan tanıyan kimselerden çokça teşekkür aldım. Yayınlanmış bir
çalışmam kitap halinde basılmadı. İçinde bulunduğum ortam ve şartlara
göre yazı yazıyorum. Irak'ta iken ülkemin özlemi ve durumu hakkında,
deprem bölgesine yardıma gittiğimde orada görebildiğim aksaklıkları ve
önerilerimi, Turizm açısından daha güzel bir şekilde
değerlendirebileceğimiz Çatak hakkında, çok fazla yağmur yağdığında
Çorum için büyük tehlike arz eden Sıklık Deresi hakkında ve en sonda
Selam Üzerine olmak üzere değişik konularda yazı yazmaktayım. Yazılarım
Çorumlu-2000 Dergisi ve Çorum Hakimiyet gazetesinde aralıklarla
yayınlanıyor.
-
İdealim;
çalıştığım ve bulunduğum her ortamda, her türlü hal içinde, mesleğimin
içinde olsun olmasın çok sevdiğim ülkeme ve onun insanlarına hizmet
etmek, hizmet edemediğim durumda da aklımın erdiğince önerilerimi
sunmaktır.
-
Üzülerek
belirteyim tembelliğin, "bana ne" ciliğin, "sana ne" ciliğin, "neme
lazım"cılığın hakim olduğu ülkemizde tembellik eden kişiler, çalışmak
isteyenin çalışma azmini:"İleri gitme burnuna, geri kalma kuyruğuna
basarlar" sözü ile engellemeye çalışmaktadırlar. Bu yüzden de salla başı
al maaşı zihniyetiyle de ülkemiz kalkınamamaktadır. Ülkemizi seven ve
hizmet etmek isteyen her insanın durumunda olduğu gibi ideallerimi
gerçekleştirmeye çalışırken çok zorlanıyorum. Çalıştığım tüm işlerde
aldığım ücretlerimin helal olmasına gayret ettim. Tüm işlerimde ülkemin
ve onun insanlarına her zaman faydalı olmaya çalıştım. Hizmet için
elimdeki imkan ve yetkiler bu kadardı onları da yaptığıma inanıyorum.
-
Yayınevimizin
basılmış ve sanal yayınlanmış dergilerinde yazıları bulunmaktadır.
-
11 KASIM 2013
Tarihinde vefat etmiştir.
|