|
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
|
İÇİNDEKİLER TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
TAKDİM |
HAYAT HİKAYESİ |
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN
KULLANMAYINIZ corumlu2000@gmail.com |
corumlu2000@gmail.com |
Mahmut Selim GÜRSEL |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
TAKDİM
Bir kitabın doğması, o kitabı yazmaya kalkan kişinin amacına ve
bilgi birikimine göre değerlendirilmesi uygun olarak
görülmelidir.
Elinizde bulunan bu çalışmanın sizlere ulaşması için günlerini
veren bu çabası için şükranlarımı sunarken, bu çalışmada da
benim ufacık bir katkımın da bulunması beni bahtiyar etmiştir.
Bu
çalışma ile sizlerde bazı bilgileri edinmiş ve faydalanmış
olarak uzun yılların birikimlerinden aydınlanacağınızı
göreceksiniz.
Bilgi; yazılmadıkça kaybolmaya açık birikimlerdir. Her insan bir
kitaptır; onu okumamız gereklidir.
Tanımadığımız ve anlamadığımız kişiler hakkında nasıl kararlar
veremezsek; bir çalışmayı da incelemeden, okumadan karar
veremeyiz.
Mahmut Selim GÜRSEL
|
BU ÇALIŞMA TELİF
ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
Kamil AYCAN
- 30 Mayıs 1963 yılında Çorum'da doğdu.
- İlk, Orta ve Lise öğrenimini Çorum'da
tamamladı.
- İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Coğrafya Bölümünden mezun olduktan sonra çeşitli dergilerde
reklam sorumlusu olarak görev yaptı.
- Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih
ve Edebiyat Dergisinde çalışmaları yayımlandı.
- Kamil AYCAN Uzun bir süredir sektörel
bir dergide Anadolu bölge müdürü olarak görev yapmaktadır.
|
BU ÇALIŞMA TELİF
ESERİDİR İZİN ALMADAN
KULLANMAYINIZ corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
- SFENKS'İMİZ VAR;
PİRAMİT'İMİZ NEDEN YOK?
- Hitit Başkenti Hattuşa ile Mısır Başkenti
Amarna'da bulunan tabletlerde,Mısır'ın 17. sülale firavunları
arasından III ve IV. Armenofis ile Hitit,Suriye,Kıbrıs kralları
arasındaki yazışmaları içeren “Mısır Belgeleri” ve Orta Fırat
Bölgesindeki,Mari ile kuzey Suriye'deki Raswşamra (Ugarit)
arşivlerinde ele geçirilmiş olan mektuplar,Hitit
İmparatorluğu'nun en güçlü ordu kumandanı ve en başarılı devlet
adamı olan I. Şuppiluliuma döneminin (MÖ:1380-1345)
aydınlatılmasında büyük rol oynar. Bu dönem uluslar arası
siyasal ilişkilerin yoğun olduğu bir dönemdir.
- I. Şuppiluliuma'nın uzun süren idaresi boyunca
oluşturduğu “Büyük Krallık” Babil ve Mısır'la eş güçte idi.
Ortaçağdaki uygarlık dünyasını bu üç devlet paylaşıyordu. Büyük
Hitit Kralı Anadolu'da durumunu sağlamlaştırdıktan sonra
iktidarının doruğuna yükseltmişti.
- Bu güçlü Hitit Kralının ünü o denli büyüktü ki;
genç yaşta ölen Mısır Fravunu Tutanohemon (MÖ:1347-1388)'un dul
eşi Ankhesenpaam, onun oğullarından birisi ile evlenmek
istiyordu. Bu olay oğlu II. Murşiyi tarafından yazılmış, babası
zamanındaki olayları anlatan Boğazköy'de ele geçen bir tablette
açıkça bellidir.
- “Babam I.Şuppiluliuma Kargamış'ta olduğu sırada
Lupakki'yi ve Tarhunta Zalma'yı Anka ülkesine gönderdi. Onlar da
Anka ülkesine hücum ettiler. Yakaladıkları sivil halkı,sığır ve
koyunları babamın önüne getirdiler.
- Mısırlılar babamın Anka ülkesine hücum ettiğini
öğrenince korktular. Üstelik kralları Nifururiya (Tutanchamon)'da
ölmüş olduğundan Mısır Kraliçesi olan dul karısı (Ankhesenpaam)
babama bir haberci gönderdi ve şöyle yazdı:
- - Kocam öldü. Oğlum yoktur. Benin ise birçok
oğlun olduğunu söylüyorlar. Eğer sen bana bir oğlunu yollarsan o
kocam olabilir. Hiçbir zaman bir kölemi alıp kocam yapmak
istemem. Bundan çok korkarım.
- Ancak Büyük Kral bu alışagelmemiş evlenme
isteğini kuşku ile karşıladı. Bu nedenle ülkenin büyüklerini
danışma için topladı.
- -Bütün yaşantım boyunca böyle bir şey başıma
gelmedi. Diyen Suppıluliuma Büyük Odacı Başı Hattuşa-Ziti'ye:
- -Git ve bana gerçek sözü getir. Diyerek Mısır'a
gönderdi.
- Suppıluliuma, kuşattığı Kargamış'ı zapt
edip,kışı geçirmek için Hattuşaş'a döndükten sonra yollayan
Hititlinin Mısır Kraliçesinin ikinci mektubunu getiren Mısır
Elçisi Hani ile birlikte geri döndüğü aynı metinden
anlaşılmaktadır.
- Bu mektupta Kraliçe Suppıluliuma'ya kendisine
inanmadığı için sitem etmekte:
- -Neden beni aldatacaklar diyorsun? Eğer bir
oğlum olsa idi bir yabancıya yazıp sıkıntımı açığa vurur
Hitit Başkenti Hattuşa ile Mısır Başkenti Amarna'da bulunan
tabletlerde, Mısır'ın 17. sülale firavunları arasından III ve IV.
Armenofis ile Hitit, Suriye, Kıbrıs kralları arasındaki
yazışmaları içeren “Mısır Belgeleri” ve Orta Fırat Bölgesindeki,
Mari ile kuzey Suriye'deki Raswşamra (Ugarit) arşivlerinde ele
geçirilmiş olan mektuplar, Hitit İmparatorluğu'nun en güçlü ordu
kumandanı ve en başarılı devlet adamı olan I. Şuppiluliuma
döneminin (MÖ:1380-1345) aydınlatılmasında büyük rol oynar. Bu
dönem uluslar arası siyasal ilişkilerin yoğun olduğu bir
dönemdir.
- I. Şuppiluliuma'nın uzun süren idaresi boyunca
oluşturduğu “Büyük Krallık” Babil ve Mısır'la eş güçte idi.
Ortaçağdaki uygarlık dünyasını bu üç devlet paylaşıyordu. Büyük
Hitit Kralı Anadolu'da durumunu sağlamlaştırdıktan sonra
iktidarının doruğuna yükseltmişti.
- Bu güçlü Hitit Kralının ünü o denli büyüktü
ki;genç yaşta ölen Mısır Fravunu Tutanohemon (MÖ:1347-1388)'un
dul eşi Ankhesenpaam,onun oğullarından birisi ile evlenmek
istiyordu. Bu olay oğlu II. Murşiyi tarafından yazılmış, babası
zamanındaki olayları anlatan Boğazköy'de ele geçen bir tablette
açıkça bellidir.
- “Babam I.Şuppiluliuma Kargamış'ta olduğu sırada
Lupakki'yi ve Tarhunta Zalma'yı Anka ülkesine gönderdi. Onlar da
Anka ülkesine hücum ettiler. Yakaladıkları sivil halkı,sığır ve
koyunları babamın önüne getirdiler.
- Mısırlılar babamın Anka ülkesine hücum ettiğini
öğrenince korktular. Üstelik kralları Nifururiya (Tutanchamon)'da
ölmüş olduğundan Mısır Kraliçesi olan dul karısı (Ankhesenpaam)
babama bir haberci gönderdi ve şöyle yazdı:
- - Kocam öldü. Oğlum yoktur. Benin ise birçok
oğlun olduğunu söylüyorlar. Eğer sen bana bir oğlunu yollarsan o
kocam olabilir. Hiçbir zaman bir kölemi alıp kocam yapmak
istemem. Bundan çok korkarım.
- Ancak Büyük Kral bu alışagelmemiş evlenme
isteğini kuşku ile karşıladı. Bu nedenle ülkenin büyüklerini
danışma için topladı.
- -Bütün yaşantım boyunca böyle bir şey başıma
gelmedi. Diyen Suppıluliuma Büyük Odacı Başı Hattuşa-Ziti'ye:
- -Git ve bana gerçek sözü getir. Diyerek Mısır'a
gönderdi.
- Suppıluliuma, kuşattığı Kargamış'ı zapt
edip,kışı geçirmek için Hattuşaş'a döndükten sonra yollayan
Hititlinin Mısır Kraliçesinin ikinci mektubunu getiren Mısır
Elçisi Hani ile birlikte geri döndüğü aynı metinden
anlaşılmaktadır.
- Bu mektupta Kraliçe Suppıluliuma'ya kendisine
inanmadığı için sitem etmekte:
- -Neden beni aldatacaklar diyorsun? Eğer bir
oğlum olsa idi bir yabancıya yazıp sıkıntımı açığa vurur
-
-
|
BU ÇALIŞMA TELİF
ESERİDİR İZİN ALMADAN
KULLANMAYINIZ corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
- 21. YÜZYILA GİRERKEN
- "Geçmişini bilmeyen geleceği anlayamaz. "
Hepimiz biliriz bu sözü. Biliriz ama, geçmişe ilişkin de
nostaljiden öteye gitmez bir tutum içerisindeyiz. Tarih
okumuşsunuzdur, dinlemişsinizdir, hatta belki de farkında
olmadan yazmışsınızdır bile. Yinede tarih, okul dönemlerinden
beri sıkıcı, kasvetli, loş bir koridor gibi uzanmaktadır.
Arkamıza dönüp bakmayı pek istemeyiz. Önümüz açık, aydınlık,
umut doludur. Geçmişe ait iyiler, nostalji oluştururken; kötü
hiçbir şey hatırlanmak istenmez. Oysaki geçmişimiz bu günümüzü
meydana getirmektedir ve geleceğimize ilişkin de ipuçları ile
doludur.
- Üzerinde yaşadığımız coğrafyada geçmişi
anlamlandırmak, bu günümüzü ilişkilendirerek eşiğinde
bulunduğumuz 21. Yüzyıla ait vizyonumuzu oluşturabiliriz.
- Bu da bilmekten, anlamaktan, anlamlandırmaktan
geçmektedir.
- Yaşadığımız tarihsel dönem içerisinde iki bin
yıl geride bırakmak üzereyiz. Bu iki bin yıl, öncesinden de
tarihsel bir döneme sahiptir. Kendimizi şanslı görebilirim.
Çünkü; elimizin altında binlerce yıllık geçmişe ait bilgilerin
bulunduğu bir hazine var ve biz bunun mirasçısıyız. Yapmamız
gereken " üçüncü bin yıllık" döneme girerken yaşadığımız
coğrafyada mevcut bilgilerimizi geliştirerek tüm tarihi süreci,
bütün dünya genelinde bir bütün olarak anlamlandırmak
olmalıdır.
- Türkiye; Cumhuriyeti'nin 75. Yılı, Osmanlı
İmparatorluğunun 700. Yılı, Selçuklu Devleti'nin 900. Yılı,
Müslümanlığın 1400. Yılı, Hıristiyanlığın 2000. Yılı hepsi
birer tarih abidesi olarak önümüzde durmaktadır.
- Anadolu; dünyanın en eski
tarihine sahip bir coğrafyada yer almaktadır. Anadolu'da tarih
çağlarına ilk organize devleti kuran Hititler'le MÖ.2000'ler de
girildiğine göz önüne alınırsa 4000 yıllık bir tarih geleneğine
ve kültür mirasına sahip olduğumuz ortaya çıkmakta, erken
yerleşme dönemleriyle birlikte 5000 yıllık birikimin oluşturduğu
bir kültür piramidinin tam tepe noktasında bulunmaktayız.
- Dünya tarihi ile olan
paralelliği de hesaba katarak girmekte olduğumuz 21. Yüzyılda
nasıl bir vizyona sahip olduğumuzu çok iyi irdelemeliyiz. Bunu
bir görev olarak almalıyız.
- Bu yüzden böyle bir vizyona sahip bir derginin
Çorumlu 2000 Olarak yayınlanması beni bir Çorumlu olarak çok
mutlu etti.
-
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF
ESERİDİR İZİN ALMADAN
KULLANMAYINIZ corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
- ANTİK GÜZERGÂHTA ÇORUM
- Çorum ili ve çevresinde tarih önceki çağlardan.
Paleolitik (Yontma taş),Neolitik (Cilâlılaş) evrelerinin
varlığını işaret eden bazı taş aletlere rastlanmışsa da, gerçek
anlamda yerleşmelerin Kalkolitik (Bakırtaş) çağında başladığı,
hatta yoğunlaştığı görülmektedir.
- Kalkolitik devrin özelliği taş aletlerin yanı
sıra doğal bakırdan yapma malzemenin kullanılmış olmasıdır.
Çorum ilinde rastladığımız ilk yerleşmeler Kalkolitik dönemin
geç safhasına rastlamaktadır
- Çorum ili içerisinde kazısı yapılan merkezlerin
hemen hepsinde örneğin Büyük Güllücek, Boğazköy, Alacahöyük,
Eskiyapar, Kayapınar, Kuşsaray gibi merkezlerin hemen hepsinde
Kalkolitik çağa ait kap kacak ile bakırdan yapılma malzeme ele
geçirilmiştir. Her antik yerleşmenin altında Kalkolitik döneme
rastlanması yörede doğal bakırın varlığına bağlanabilir. Bayat
ilçesinin Astar Deresi mevkiinde doğal bakır filizleri ele geçil
irmiştir.
- Ayrıca; yörede diğer zengin
maden yataklarının bulunması zengin etnik grupların ve
krallıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur. En önemli
Kalkolitik yerleşme Alaca'nın 15 km. kuzeyinde Büyük Güllücek
köyünde yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Büyük güllücek
yerleşmesi yörenin bu dönem içinde Balkanlarla ilişki vermesi
bakımından da ilgi çekicidir. Büyük Güllücek ile Karanova
(Bulgaristan) ve Karadeniz'in Kızılırmak Deltasındaki İkiztepe
Kalkolitik çağ kapkacaklarının arasındaki benzerlikler
rastlantının ötesinde Balkanlar ile Karadeniz ve İç Anadolu
arasındaki ekonomik ilişkilerin başlangıcının Kalkolitik döneme
kadar uzandığının göstergesidir. Maden ve kereste yönünden
zengin Karedeniz Dağları İç Anadolu ile Karadeniz'i ayırıcı
unsur olmasına rağmen, Çorum ilindeki bulguların Samsun yöresi
ve Bulgaristan'ın Karanova kültürü ile olan ilişkileri, Kuzey
yol güzergahının ve alışverişinin en eski izlerini ortaya
koymaktadır.
- 3. binden beri devam eden Mezopotamya ticaret
ilişkileri ise güney yolunun da o zamanlardan beri var olduğunu
göstermektedir. Arkeolojik bulgular 3.binde Mezopotamya ile
kültür alışverişinin varlığını kanıtlamaktadırlar. Ayrıca bu
dönemlere ait bazı yazılı belgelerde, Kapadokya da Asurlu
tüccarların olduğuna dair kayıtların bulunması, 2. binin
başlarında ki yoğun Asur-Anadolu ticaretinin da ha da eskilere
dayandığını açıklamaktadır. Bu ticaret ilişkileri döneme adını
verecek kadar yoğun ve önemlidir. 2.binin başlarında Asurluların
bazı önemli Anadolu kentlerinin yanı başına yerleştikleri
görülür. Yerli kent beyliklerinin güvencesi altında sarayların
yanında kurulan 10 büyük 9 küçük (Karum ve Vabartum ) Pazar
kentinden birinin Hattuş'ta (Boğazköy-Hattuşaş) olduğu yapılan
kazılarda saptanmıştır.
- Hitit çivi yazılı belgelerinden anladığımıza
göre kentlerin arasındaki yollar yalnızca kervanların, hayvan
tüccarlarının, atlıların geçtiği yollar olmayıp, kral
arabalarının ve ordunun da kullandığı yollardır.
- Herodet'un " Kral Yol " olarak sözünü ettiği,
daha sonra Romalıların geliştirdiği Pers Yolu, Lidya'nın
başkenti Sardes'ten (Batı Anadolu Manisa yöreleri) Pers
İmparatorluğunun Mezopotamya'daki Susa'ya kadar uzanmakta idi.
Daryus'un (Darius-Dara Pers Kralı ) bu meşhur yolu; Sardes'ten
sonra, Pessinus (Gordion, Sivrihisar, Polatlı) ve Ankara'ya
uğrayıp, Kızılırmağı geçtikten sonra Kapadokya da ki Pteria
(Çorum Boğazköy ) kentine varmakta, daha sonra Tavium'dan
(Yozgat il sınırı-Büyük Nefesköy) güneye inmektedir. Tavium'dan
ayrılan başka bir yolun kuzeye Pont Kapadokyasına gittiğini Stra-bon'dan
öğreniyoruz.
- Kapadokya ile olan ticaretin
önemli mallarından biride Sinop boyasıdır. Strabo'ya göre bu
boya Kapadokya'da yapılmakta ve Sinop limanından dış ülkelere
ihraç edilmektedir. Millet'liler tarafından İ.Ö. 7. Yüzyılda
Sinob'un kurulma nedeninin Kapadokya'dan Sinop limanına
götürülmesinde hangi yolun takip edildiğine ve bu boyanın
esasına ilişkin ilginç bir olgu ile karşılaşmaktayız.
- Plinius'a göre, boya Zenebar (civa
filizi) ile Sorbus adlı bir bitkinin ezilerek karışımından elde
edilmektedir. Sorbus Çorum'da 30 - 40 yıl öncesine kadar boya
için yetiştirilen Cehri bitkisi (Rhamnus-Akdiken) olmalıdır. (Alkesna
olarak Hititler'de de bilinmektedir) çalı cinsinden olan
bitkinin boyada kullanılan meyvesi Çorum ilinin belli başlı
ihraç maddesi arasında yer almaktaydı. Zamanında bir batmanı (6
kilosu) bir altına satılan Cehri kimyasal boyaların çıkması ile
önemini yitirmiş, Çorum ilindeki Cehrilikler de tarihe
karışmıştır. Ancak 1/25 000 lik Çorum il haritalarında
cehriliklerin yer aldığı görülmektedir.
- Aslında İç Anadolu'yu kuzeye bağlayan yol
Yozgat, Alaca, Amasya, Samsun yoludur. Ancak Samsun ile Sinop
arasında sahilden seyahate elverişli bir yol bağlantısının
olmadığı Xsenephon'un "On binlerin Dönüşü" adlı kitabından da
anlaşılmak tadır.
- O halde;Sinop Kapadokya
ticaretinin yapıldığı başka bir yol güzergahı
olmalıdır. Tavium'dan kuzeye giden yol Boğazköy
önünden geçip Alaca'ya gelindiğinde, herhalde ikiye ayrılmakta,
birisi Amasya üzerinden Samsun'a, diğeri ise Osmancık (Pimolisa)
Hacıhamza ve Kargı üzerinden Sinob'a gitmekteydi. Şimdiye değin
Sinop yolu pek araştırılmış değildir. Ancak bu ikinci yol
üzerinde 2. Bine kadar geriye giden yerleşim yeri kalıntıları
ile Pers soylularının kaya oyulmuş mezarları bu yolun
varlığını ortaya çıkaracağı gibi tartışma konusu pek çok konuya
da ışık tutacaktır
- Kaynak: Çorum Tarihi ;5. Hitit
Festival Komitesi Yayını 1981
-
-
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN
KULLANMAYINIZ corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
- ÇORUM'A YAKIŞAN FESTİVAL
- 20nci Uluslar arası Hitit Fuar ve Festivalini de
geride bıraktık.
- Çorum halkı yüzünün akıyla bir uluslar arası
festival daha başarmanın haklı gururunu yaşadı.
- Düzenlenen etkinliklerle Çorum'da gerçek anlamda
bir kültür şoku yaşandı ama bu şoku yaşayanlar işin ilginç
tarafı festivale davet edilen, birçok kez fuar ve festivallere
katılmış, dünyanın birçok ülkesinde gösterilerde bulunmuş
topluluk, grup, solist ve orkestra üyeleri kısaca konuklarımız
oldular. Birçokları belki de kendilerini izlemeye gelen Çorumlu
izleyicilerin ne derece gelişkin bir kültüre sahip olduklarını
büyük bir şaşkınlık ve hayranlıkla gördüler.
- Karşılarındaki seyirci; tanıdıkları, bildikleri
onların Londra' da, Paris'te, New York'ta, Tokyo'da yani
dünyanın her tarafında karşılarında gördükleri seyircilerdi. Bu
kez de Çorum'da karşılaşmışlar, üstelik çok daha sıcak ve çok
daha samimi bir şekilde karşılanmışlardı. Bize sunulan gerçek
değerlere karşı gösterdiğimiz sıcak ilgi ve beğenimizin
karşımızdakilerce şaşkınlıkla karşılanması popüler kültür adı
altında dayatılan niteliksiz, yozlaşmış temelsiz yapıtlar ve
yorumlara karşı karşıya bırakılmamıza karşı verdiğimiz en güzel
cevap olmalıdır.
- Gelelim festivalin güzelliklerine: Dünyanın
tartışmasız en büyük klasik caz ve folk yorumcularından birisi
kabul edilen Yıldız İBRAHİMOVA eşsiz güzellikteki sesi ve
yorumuyla enstrümansız da neler yapabileceğini gösterip o
muhteşem ses bir çok konserlerinde tekrar tekrar sahneye davet
edilmiş olmasına karşın kaç gösteride piyanisti kaldırarak kendi
piyano yorumuyla bis (tekrar) yapmıştır?
- Ülkemizin son derece değerli klasik müzik
akademisyenlerinden ve virtiyözlerinden birisi olan Cihat AŞKIN
ve ona muhteşem yorumuyla piyanoda eşlik eden Mehru ENSANİ her
zaman karşılaşmasa bile olası bir talihsizlik sonucunda (sahne
ışığını sağlayan spotlardan birisinin yangın tehlikesi dahi
yaratabilecek bir şekilde yanması sonucunda) yetersiz ışık
altında nota okumasının da güçleşmesine rağmen salonun büyüsünü
hiç bozmadan kaç gösteride sahnede kalmışlardır.
- Sayın Gürel AYKAL'IN da her konserinde bir baget
hediye ettiğin hiç sanmıyorum. Borusan İstanbul Senfoni
Orkestrası Şefi Sayın Valimize (şahsında tüm Çorum halkına) o en
değerli şeyi, gördükleri ilgiden kaynaklanan memnuniyetlerinin
bir nişanesi olarak sundu.
- Bütün bunlar her zaman yaşanılan olaylar
değildir ve gerçekten de çorum halkına karşı duyulan hayranlığın
birer göstergesidir.
- İBRAHİMOVA bir dahaki sefere orkestrası ile
geleceğini söylerken samimi idi ve bunu gerçekten istiyordu.
- Cihat AŞKIN ve Mehru ENSARİ'NİN de seyirci ile
aralarında kurulan büyülü atmosferin aksiliklerine rağmen
bozulmamış olması bir sonraki festivale şimdiden hazır
olduklarının göstergesidir. Gürel AYKAL ve Borusan İstanbul
Senfonisi Orkestrası üyeleri ise daha büyük bir orkestra ile,
daha geniş bir alanda açık hava konseri verememekten
kaynaklanan sıkıntılarını Devlet Tiyatro Salonunun harika
akustiğini gördükten ve seyircinin sıcak ilgisini hissettikten
sonra unutmuş, yine geleceklerine söz vermişlerdir.
- Çorum halkı tüm bu güzelliklere fazlasıyla
layıktır ve layıkıyla da karşılığını vermeye hazırdır.
- Uluslar arası Hitit Fuar ve Festivalini
düzenleyenlere ve katkıda bulunanlara sonsuz teşekkürler.
-
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN
KULLANMAYINIZ corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
- DÜNYA NEDEN SALLANIYOR?
- Pasifik Okyanusu olarak da bilinen Büyük
Okyanus, dünyadaki okyanusların en büyüğü ve derin olanıdır.
Dünya yüzeyinin üçte birini kaplar ve tüm Karaların toplam yüz
ölçümünden daha büyüktür (163 Kilometre Kare)
- Okyanusla ilgili şaşırtıcı bir gerçek, dünyanın
etkin yanardağlarının beşte dördünün Büyük Okyanusta ya da
çevresindeki karalarda bulunmasıdır. Yanardağların etkin olduğu
bu topraklar aynı zamanda depremlerinde en yoğun görüldüğü
yerdir.
- Büyük Okyanusta irili ufaklı binlerce ada
vardır. Pasifik Adaları olarak bilinen bu adaların bazıları Asya
ve Avustralya kıtalarından deprem sonucu çatlayıp ayrılmış
parçalar, bazıları da okyanus tabanından yükselen sıradağların
doruklarıdır.
- Okyanusun kuzey ve batı sınırları boyunca uzanan
Japon Adaları, Taiwan (Eski Formoza), Filipinler ve Endonezya
adalarına “Kıta Adaları” Büyük Okyanusun açıklarında
yanardağların püskürmeleri ya da mercan kümeleşmeleri sonucu
oluşmuş adalara da “Okyanus Adaları” denir. Üç ana gruba ayrılan
okyanus adalarının adları Yunanca&dan gelmektedir. Malezya:
”Siyah adalar”,Mikronezya: “Küçük adalar”, Polinezya: “Birçok
ada” anlamına gelmektedir.
- İkinci Dünya Savaşından sonra Okyanuslarda
yapılan deniz dibi jeolojisi ve jeofiziği ile ilgili yoğun
araştırmalar, Atlas Okyanusu ve Hint Okyanusunun orta
kısımlarında,Büyük Okyanusun ise güney doğu bölgesinde,deniz
seviyesinden birkaç bin metre derinliğinde “sırtlar” (Ridges)
bulunduğu ortaya çıkarılmıştır. Yaklaşık 40.000 kilometre
uzunlukta olan bu sırtlar bir timsah gibi okyanus diplerinde
uzanır. (kabaca “H” harfi düşünülürse Atlas Okyanusu ile Büyük
Okyanus sırtlarını birleştiren ortadaki yatay çizgi üzerinde
ülkemizde yer almaktadır.) Deniz tabanından itibaren 3000 metre
ve daha fazla yükseklikleri ve yer yer 1000-1200 metre
genişlikleri vardır.
- Yerkabuğu;”Okyanus Kabuğu” ile “Kıta Kabuğu”
olmak üzere iki ayrı bölümden oluşur. Bunların her ikisinin de
altında “Manto” katmanı bulunur.
- Mantodaki erimiş kayaçlar sıkışıp okyanus ortası
sırtlarından dışarı akar ve böylece sürekli olarak yeni okyanus
kabuğu oluşur.
- Okyanus ortası sırtlarda ve okyanus çukurlarında
birçok yanardağ yer alır. Bu okyanus yanardağlarının en
yüksekleri Havaii Adaları ve İzlanda gibi adalar biçiminde suyun
üstüne çıkmışlardır. Okyanus yanardağlarındaki lavlar hemen
hemen tümüyle balzattır.
- Okyanus kabuğu, Büyük Okyanusu çevreleyen
kıyılarda ve Hint Okyanusunun kuzeydoğusunda derin okyanus
çukurluklarında yeniden dünyanın iç kesimlerine doğru yönelir.
Buralarda okyanus kabuğunun dibe dalan Levhasının üstünde bir
yanardağ zinciri oluşur. Bu tür yanardağ zincirleri, Büyük
Okyanusun kuzeyindeki Aleut Adaları gibi bir adalar zinciri ya
da kıtaların kenarları boyunca uzanan Güney Amerika Andları gibi
bir sıradağ oluşturabilir.
- Bu bilgilerin ışığı altında şimdi gelin dünyada
10 yılda 1989-1998 yılları arasında meydana gelen en şiddetli
depremlere bir göz atalım. Veriler ABD Ulusal Deprem Bilgi
Merkezinin web sayfasından alınmıştır. Tarih sırasına göredir.
- 1- 23.05.1989 Macquarie Adası civarı 8.2 Derinliği 10 Km.
- 2- 08.09.1993 Mariana Adaları güneyi 8.0 Derinliği 59Km.
- 3- 09.06.1994 Bolivya Kuzeyi 8.2
Derinliği631Km.
- 4- 04.10.1994 Kuril Adalar 8.3
Derinliği 14Km.
- 5- 07.04.1995 Tonga Adaları 8.0 Derinliği
21Km.
- 6- 30.08.1995 Şili Kuzey kıyıları 8.0 Derinliği
45Km.
- 7- 09.10.1995 Meksika Jalisca kıyıları 8.0 Derinliği 33
Km.
- 8- 17.02.1996 Endonezya 8.2 Derinliği
33 Km.
- 9- 25.03.1998 Balleny Adaları 8.8 Derinliği
10 Km.
- 10-29.11.1998 Ceram Denizi 8.3 Derinliği 33
Km.
- Aynı web sayfasında 2001 yılındaki büyük deprem-lere
de yer verilmiş.
- 13 Ocak 2001 Orta Amerika açıkları 7.7 Magnıtud
- 26 Ocak 2001 Hindistan 7.7 Magnıtud
- 13 Şubat 2001 El Salvador 6.6 Magnıtud
- Bu verilere bakıp dünyadaki depremlerin sıklığı
artıyor mu? Şeklinde bir sual akla gelmekle birlikte bunun son
yıllardaki ölçüm araştırma ve haberleşmedeki gelişmelerin
yarattığı bir yanlış izlenim olabileceği de akıldan
çıkmamalıdır. Bununa birlikte şu da bir gerçektir ki; Dünya
üzerinde milyonlarca yıldın beri süregelen yapısal süreçler
günümüzde de devam etmekte, insanların gözleri önünde yeni
volkanik adalar oluşmakta, aktif yanardağlar faaliyetlerine
devam etmektedirler. Bütün bu süreçlerden de dünyanın aktif fay
sistemleri etkilenmektedir. Buna ülkemiz de dahildir.
-
-
-
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN
KULLANMAYINIZ corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08 |
Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
- HİTİTLERİN ARABA KULLANMA
SANATI
- Ticaret ve ulaşım açısından
önemli buluşlardan birisi olan araba günümüze değin teknolojinin
ilerlemesine paralel bir gelişme göstermiştir.
- Tarihsel uzmanlaşma düzeyi ne
olursa olsun, çoğu kişi tekerlekli ulaşımın uygarlığın bir
göstergesi olduğuna inanılır. Elimizdeki arkeolojik bulgular
arabanın M.Ö:3500’lerde Mezopotamya da ürünleri taşımak için
Sümer çiftçileri tarafından kullanılmaya başladığını
göstermektedir. Tekerlekli taşıtlar Sümerlerden Asya ya, Avrupa
ya yayıldı. Tekerlekli taşıtlara ilgili en eski belge Erek’te
(Varak) Geç Uruk tabletlerinde yer alan bir betimlemededir. Bu
örnekte iki ya da üç parçadan oluşan içi dolu tekerlekler çapraz
desteklerle tutturulmuş ve merkezde güçlendirilmiştir.
- Arkeolojik kayıtlar dikkatlice
tarandığında ilk tekerlekli taşıtların kuttörensel ve törensel
amaçlarla kullanıldığı görülür. Elimizdeki en eski duvar
resimleri bu taşıtların tanrıların ya da önemli kişilerin
heykellerinin taşınması amacıyla kullanıldığını gösteriyor.
Tekerlekli taşıtlara alt en eski kalıntılar ise mezarlarda
bulunmuştur. Dinsel bir cenaze töreninin parçası olarak ölülerle
birlikte gömülen bu taşıtlar, çoğunlukla savaşlarda kullanılan
savaş arabalarıydı.
- Araba çekmekte kullanılan ilk
hayvanlardan biri öküzdür. Savaş arabalarında ise başlangıçta
yaban eşeği kullanıldığı sanılmaktadır. MÖ. 2000’lerde atın
evcilleştirilmesi ye çabuklu tekerlerin yapılması araba
kullanımını kısa zamanda yaygınlaştırdı.
- Anadolu’da Hititler döneminde
araba kullanıldığını gösteren belgeler günümüze kadar
ulaşmıştır. Kapadokya tabletlerinde ve silindir mühürlerde araba
betimlemeleri görülür Boğazköy arşivlerinde Hitit krallarının
savaş arabalarından söz ettikleri metinlerde bulunmaktadır.
Malatya İmamkulu ve Karkamış kabartmalarında da değişik Hitit
arabası türlerine rastlanmıştır.
- Helen efsanelerinde savaş
arabası sürücüsü olarak görülen Myrtilos’n Hitit dünyasında kı
KraI Murşili adıyla benzerliği ilgi çekicidir Hititlerin at
yetiştirdiği ve savaş arabalarını kullanma taktiklerinde
uzmanlar olarak; M.0 13. Yüz yıla ait Ahhiyava mektuplarında
Hitit Kralı bir Ahhiyava Kralına elçi gönderdiğinde aynen şu
ifadeyi kullanmıştır. “Gençliğimden bu yana savaş arabama
benimle ve sadece benimle değil, senin erkek kardeşin ve
Tavagalavaş ile de binmiş at ustası” bu tümceler her halde
Hititli bir at terbiyecisinin Ahhiyava sarayında bulunduğunu
dolaylı olarak göstermektedir,ayrıca Ahhiyava Krallık ailesi
üyelerinin de savaş arabası kullanma sanatanı öğrenmek üzere
Hitit Başkenti Hattuşu’ya geldikleri Hitit Kralı II: Mürşil’ih
hastalığının iyileşmesi için bir Ahhiyava tanrısının heykelinin
getirildiği gibi bilgiler bulunmaktadır.
- Fedetatif bir devlet biçiminde
örgütlenmiş olan Hitit Büyük Krallığı kendisine antlaşmalarla
asker ve savaş arabası desteği vermeyi kabul etmiş, bütün
krallık ve beyliklerin M.Ö. 1285’te yapılan Kadeş Meydan
Savaşına katılmalarını sağlayabilmiş, Muvatalli komutasında
35.000 asker ye 3500 savaş arabasından oluşan büyük bir ordu
meydana getirebilmişti. Örneğin 10.000 er ve 700 savaş arabası
ile Muvatelli’ye katılan Hayaşa (Doğu Anadolu Bölgesinde)
krallığı gibi.
- Hititlerin vurucu gücü büyüktü
çünkü hem arabalarının sayısı çoktu hem de Mısır tapınaklarında
ki tasvirlerde görüldüğü gibi her atlı arabada üç kişi yer
alıyordu. Mısırlılar da ise,bir arabada ancak iki kişi
bulunuyor,iki Hititli savaşçıya karşı bir Mısırlı savaşçı
dövüşmek zorunda kalıyordu.
- Hititlerin savaş atabalarını
kullanma becerileri ile bölgesinin en güçlü devleti olma
özelliğini kazandıkları bir gerçektir.
- Kaynakça:Ana Britinica II. Cilt.sh.412
- Aktugai,Ekrem. Anadolu Kültür
Tarihi Tübitak Ya. 1989
- Basalla.Geoege. Teknokjinin
Evrimi Tübitak yay. 1996
-
-
-
-
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN
KULLANMAYINIZ corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
09 |
Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
- KARUN İLE KEYHUSREV
ÇORUM'DA SAVAŞTI MI?
- Tarihin babası olarak anılan Halikarnasos'lu
(Bodrum) Heredo-tos ,kendi edını taşıyan tarihinde Likya
(Lydia) Kralı Kroisos (Karun) ile Pers Kralı Kyros (Keyhusrev
II) arasında geçen ve Sardes Savaşı ile noktalanan olaylar
zincirinden bahsederken, bu iki kralın ilk ola-rak " Pteria "
denilen yerde karşı karşıya geldiğini söyler. Pteria'nın
lokalizasyonu Çorum-Boğazköy ola-rak yapılmaktadır.
- Heredot Tarihi'nden Özet-le aktaracağımız
olaylar yöremiz açısından oldukça ilgi çekici özel-likler
taşımaktadır.
- Küçük Asya olarak bilinen ve daha çok
Anadolu'nun batısını içi- ne alan bölgede Lidya (Lydia), doğu
sunda ise Med (Media) Krallığı hü-küm sürmekteydi. Orta
Anadolu
- Bölgesindeki Kappadokia'lılar Med- ler'e bağlı idiler ve
Halys Irmağı (Kızılırmak) Lydia ile Media arasın- da doğal bir
sınır oluşturuyordu. Lydia ile Media arasında
yıllarca süre giden savaş, ara bulucuların gayretiyle
yapılan barış antlaşma-sıyla dostluğa,hatta bir akrabalığa
dönüştürülmüştü. Lidya Kralı Alyat tes, kızının Med Kdalının
oğlu Ast-yages ile evlendirmesine rıza gös-termişti. Bu
iki krallık arasındaki dostluk, Med hükümdarı Astyages'
- e baş kaldırarak, imparatorluğunu elinden alan ve tüm
Perslerin kralı olarak krallık konutunu Pasargedai (İran)'da
kuran Kyros (Keyhusrev II) dönemine kadar devam etmişti. (M.Ö.550)
Lidya'da ise Alyatles oğ lu Kroisos (Karun) hüküm sürüyor-du.
Kendini zamanının en zengin a-damı olarak görüyordu.
- Karun; Kyros (Keyhusrev II)' den kaynı olan
Astyages'in öcünü almak amacıyla,Kappadokia üzerine sefer
başlattı. Palys (Kızılırmak) kıyılarına vardığında
askerlerini karşıya geçirmek için mevcut köp-rüleri kullandı.
(Bir başka yaygın kanıya göre de ırmağın yatağını de
ğiştirmişlerdir) Irmağı aştıktan sonra da Pteria (Boğazköy)
denilen yörede konakladı. Çevrede köy, kasaba ne varsa hepsini
alarak Kappa dokia başkentini ele geçirdi. Halkı-nı göç
etmeye zorladı. Bu arada Kyros (Keyhusrev II)'da ordusunu
toplamış ve Pteria (Boğazköy) 'da Kyros ( Keyhusrev II )
karşısında konaklamıştı. Burada çok büyük bir savaş oldu. Her
iki taraf ta büyük kayıplar verdiler. Kroisos (Karun) sayıca
daha az olduğunu görüp Sar des (Manisa)'a çekilmeyi uygun gördü.
Kyros (Keyhusrev II)'de Lidya lıların yeniden
toparlanmalarına fırsat vermemek için ordusunu Lydia'ya
soktu,Sardes (Manisa) ü-zerine yürüdü. Persler Lydia
baş-kentini ve Kroisos'u on dört günlük bir kuşatma sonucu
M.Ö. 547'de ele geçirdi.
-
-
-
-
-
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN
KULLANMAYINIZ corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10 |
Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir
sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
- ÜNİVERSİTEYE HAZIRLIK
- Eğitim; temel olarak kişileri ileriki
mesleklerine hazırlamaya yönelik bir araçtır. Ancak bütün
dünyada olduğu gibi ülkemizde de orta öğretimin kişileri genelde
mesleğe hazırlamadığı bilinmektedir. Bazı meslek okulları
dışında ortaokul ve lise eğitiminin neredeyse tek amacı
öğrencileri üniversite sınavlarına hazırlamaktır. Bu durumun yol
açtığı sakıncalardan birisi öğrencilerin okudukları derslerin
gerçek yaşamla bağlantısını kuramamalarıdır. Birbirinin devamı
olması, hatta yaşam boyu iç içe sürmesi gereken eğitim ve
çalışma birbirinden kopuk olarak algılanmaktadır.
- Tek amacı üniversiteye hazırlanmak olan genç
üniversite sınavını kazanmadığında bütün emeklerinin boşa
gittiği düşüncesine kapılabilir. Okul başarısızlığı, özellikle
de üniversite sınavını kazanamamak gençlerde kendine güven
kaybı, sıkıntı, huzursuzluk yaratmaktadır. Genç bir yandan
kendini başarısız hissetmekte, bir yandan da aldığı eğitimin bir
işe yaramadığı düşüncesine kapılmaktadır. Bu duruma sıklıkla
aile ve çevrenin beklentilerini yerine getirememiş olmanın
yarattığı suçluluk duygusu eşlik etmekte iş bulamadıklarında ise
gençlerde ümitsizlik ve depresyon ortaya çıkmaktadır.
- Meslekleri gereği gençlerle çalışmaları gereken
kişilerin gençlerin özelliklerine uygun bir yaklaşım
geliştirmeleri gerekmektedir. Gençlerle ilgilenen öğretmenlerin,
onların gelişim aşamalarına bilmeleri gerekir. Düşünce
yapılarını, zekalarını, duygulanım özelliklerini,
yaratıcılıklarının düzeyini ve diğer psikolojik özelliklerini
bilmek öğretmenin gençlere karşı tutumlarını belirlemede
yardımcı olur. hangi yaşta, hangi bilginin aktarılabileceğinin
ve hangi davranışların belirlenebileceğinin bilinmesi
öğretmenlerin eğitim programlarını hazırlamasına yardımcı
olmaktadır.
- İster orta eğitime devam edip üniversiteye
hazırlansın, isterse okulu bırakıp çalışmaya başlasın, iş seçimi
ergenlik döneminde kişinin karşısına çıkan önemli sorunlardan
birisidir. Gençlik döneminin kişinin sosyal ve ekonomik
bağımsızlığını kazanması ile sonlandığı kabul edilecek olursa,
iş sahibi olmanın dönemin başlıca gelişimsel görevlerinden
birisi olduğu ortaya çıkar.
- Genç on yedi, on sekiz
yaşlarında gerçekçi seçimler yapma dönemine ulaşır. Bu dönemde
yapacağı seçimler gencin geleceğini büyük ölçüde belirler. Kendi
gereksinim ve ilgilerini, işle ilgili beklentilerini tekrar
gözden geçirir. Bütün bu süreç boyunca gençlerin iş seçimi
konusunda bilgilenmeleri gerekir. Çünkü genç ilgilendiği işin
neler gerektirdiğini, kendisine ne tür imkanlar sağlayacağını, o
alanda iş bulup bulamaya-cağını bilemeyebilir.
- Yönlendirildiğinde gencin
ilgileri genellikle dağınık biçimde gelişir. Bu dönem genç için
olduğu kadar ailesi için de değişiklikler getiren bir dönemdir.
Ebeveyn, çocuğunu sürekli koruyup, onun adına seçimler yapıp
sonra birden kendi haline bırakamaz. Geleceği gerçekçi ve
iyimser biçimde görebilmek için bir güven duygusu gereklidir.
Kişi kendini ortaya koyabilmeli riskler alabilmeli ve neler
yapıp neler yapamayacağını görmelidir. Gencin bazen zorluklar
yaşayarak bunlarla baş etmeyi öğrenmesi, kendi seçimlerini
yapabilir hale gelmek için başarısızlıklar yaşaması, sonuçlardan
ders alması gerekir. Bağımsızlık, sorumluluk ve kendini kontrol
yavaş yavaş deneyerek ve öğrenilerek gelişir.
- Üniversiteye ve hayata hazırlanan tüm
gençlerimize başarılar.
- Kaynak: H. Özbey/E. Özyürek
Gençlik Y.Y.K. İletişim yayınları
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN
KULLANMAYINIZ corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir
sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
11 |
Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
- YERYÜZÜNÜN BÜYÜK YIRTILMA
FAYLARI
- Yırtılma fayları dik düzlemler boyunca oluşan
yatay hareketlerdir.
- Sağ ve sol yönlü olmak üzere iki
şekli vardır.
- Bu çeşit faylar kompresyon
gerilmeleri nedeniyle meydana gelirler ve dike yakın düzlemler
halinde bulunurlar.
- En büyük asal gerilme ile en
büyük asal gerilme yatay düzlem üzerindedir; fay orta gerilme
doğrultusuna paralel olarak, dik düzlem üzerinde gelişir.
- Yırtılma fayları yerkabuğunun
kristalin temel kütlelerine kadar uzanırlar; fakat aynı zamanda
hareketli bölgelerde blokları birbirlerinden ayrılacak şekilde
davrandıkları da görülür. Bunlar çok defa yanlara doğru bindirme
faylarına geçerler. Öte yandan birçok yırtılma faylarının
gravite fayı şeklinde bir birleşeni vardır. Bu bileşen bazen
önemli olabilir veya büyük bir değer taşıyabilir.
- Doğrultu atılımlı faylar
(yırtılma fayları) çoğunlukla kıvrımlı veya bindirmeli dağ
şeritlerinde gözükürler ve kıvrım eksenleri diagonal veya dik
olarak keserler.
- DOĞRULTU ATILIMLI FAYLARIN ÖZELLİKLERİ
- 1-Bu çeşit fayların yeryüzündeki
görünüşleri çoğunlukla düz bir çizgi halindedir. Eğilimleri dik
veya dike yakındır.
- 2-Fay çizgisi boyunca; fay
bileşeni milonit veya ultramilonit oluşumlarına elverişli bir
ortam vardır.
- 3-Atılım az da olsa
topografyadaki görünüşü çok belirgindir.
- 4-Fay boyunca oluşan yer
değiştirme miktarı birkaç santimetre ile yüzlerce kilometre
arasında değişir.
- 5-Çok defa bunlar uç
kısımlarında çatallanırlar veya bindirme faylarına geçerler ya
da bindirme fayları yer yer yırtılma fayı şeklinde gelişir. Bu
durumda bindirme fayı ile yırtılma fayı doğrultuları arasında
küçük bir açı ortaya çıkar.
- 6-Yırtılma faylarının oluşumu,
genellikle kıvrılma olaylarının son oluşumu, genellikle kıvrılma
olaylarının son aşamasını teşkil eder.
- 7-Sağ veya sol yönlü olarak
gelişmek için özel bir şartın bulunması gerekmez.
- 8-Büyük bir yırtılma fayı ile
birlikte çok sayıda küçük ikinci ve üçüncü derecede fayları da
teşekkül eder.
- 9-Fay zonu boyunca çoğu zaman
dere yataklarının ötelendiği, vadilerin karşısında tepelerin
geldiği, yer yer küçük göllerin oluştuğu, mortolojide belirli
bir değişikliğin meydana geldiği gözlemlenir.
- KUZEY ANADOLU FAYI
- 1939 Erzincan depreminden
başlayarak 1967 Adapazarı-Mudunlu vadisi depremi de dahil olmak
üzere, hemen her defasında arazi üzerinde müşahede edilen Kuzey
Anadolu Fayı.
- Batıda; Biga yarımadasında Yenice kazasının yakın batısından
başlayarak, Gönen yakın doğusuna kadar uzanmakta, takriben
Manyas Gölü güney kıyısını takip ederek Mustafakemalpaşa
istikametinde ilerlemektedir. Buradan Mudunlu Vadisinde Dokurcu
yakınlarına kadar bir ara verdikten sonra bu vadiyi yukarı doğru
takip etmekte, Abant Gölü kuzey kenarından, Abant Ayağı
Deresinden, Bolu'nun 5 kilometre güneyinden, Yeni Çağa ve Gerede
ierisinden, İsmetpaşa İstasyonundan geçerek Soğanlı Vadisinde
ilerlemekte, Boyalı güneyinden, Bayramören'den, Ilgaz ve Tosya
kuzeyinden, Ilgaz Masifi içerisinden geçerek Kargı istikametinde
uzanmaktadır.
- Kargı'dan sonra fay hattı
Avlağı'dan (Kamil) geçmekte, oradan Soruk Vadisini takip ederek
Vezirköprü güneyinden, Havzan'nın yakın kuzeyinden geçerek
Samsun-Amasya demiryolunu kesmekte, oradan Ladik Ovasınını kuzey
kenarı boyunca ilerleyerek Dersek Boğazına girmekte, Dersek
Boğazından, Taşova ve Erbaa kuzeyinden geçerek Niksar'a kadar
uzanmaktadır.
- Doğu istikametinde ise, Kelkit
Çayını takip ederek Reşadiye içerisinden, Koyunhisar yakın
yönünden, Suşehri kenarından, Refahiye ulaşmaktadır. Buradan
ovanın kuzey kenarını takip ederek Sansa Boğazına varmakta,
Karasu (Fırat) nehrini keserek Elmalı Deresi Vadisine girmekte
ve vadi boyunca ilerleyerek takriben Karlıova yakın kuzeyine
kadar uzanmaktadır.
- Karlıova'dan sonraki kısmı 1966 Varto Depremi esnasında
oluşan yarık ve çatlak sistemleri yardımıyla izlenerek, Üstükran
ve Varto yakınlarından geçtiği ve doğuya doğru Hamurpet Gölü
üzerinden Bulanık'a kadar Uzandığı tespit edilmiştir.
Bulanık'tan sonra fayın Van Gölü kuzeyinden geçerek İran
Sınırına ve hatta bizzat İran içlerine uzandığı sanılmaktadır.
- Kuzey Anadolu Fayı tek bir kayma düzlemi olmayıp birçok
parçalardan meydana gelmiş ve yerine göre 500-1000 kilometre
genişliğinde olan bir “Fay Zonu” durumundadır. Fayın bütün
parçalarına sağ yönlü yatay kayma hareketleri hakim olmuş, aynı
zamanda,fakat daha küçük ölçüde düşey hareketler de kendini
göstermiştir. Her defasında fayın Kuzeyinde kalan arazi
güneydekilere nazaran izafi olarak sağa ve aşağı doğru
kaymıştır. (Doğrultu Atılımlı-Sağ Yönlü)
- KUZEY ANADOLU FAYINA BENZER BÜYÜK YIRTILMA FAYLARI:
- SEN ANDREAS FAYI: Kaliforniya'da Pasifik kıyısına paralel
olarak uzanan bu fayın jeolojik özelliği 1906 nisanında San
Franko şehrini tahrip eden büyük depremden sonra devamlı bir
şekilde incelenmiştir. 800 kilometre boyundaki bu fay Tejon
Pass'dan itibaren kuzey ve güney olmak üzere iki perçeye
ayrılır.”Garlock Fayı” bu iki parçayı az çok sınırlar.
- FİLİPİNLER FAYI: 1200 kilometre uzunlukta olan sol yönlü bir
yırtılma fayıdır. Fay güzergahında Bao Nehri 350 metrelik sol
yönlü bir öteleme yapmıştır. Fay düzlemi 90 dereceye yakındır.
Bu fay Mindanao Çukuruna paralel olarak uzanır.
- TAİWAN FAYI: Ada yüzeyindeki “Longitüdial Vadi” boyunca
uzanır. 25 Kasım 1951 deki 7.3 Magnitüdlü deprem esnasında fayın
40 kilometrelik bölümü harekete geçmiştir. Sol yönlü olan bu
harekette 168 santim yatay atım ve 130 santim düşey atım
ölçülmüştür. Yatay kayma Yuli Okul binasını ikiye bölmüştür. Bu
bina bu şekliyle korunmaktadır.
- YENİ ZELANDA ALPİN FAYI: Pasifik Okyanusunu çevreleyen Mobil
Kuşak üzerinde bulunur. 300 mil uzunlukta düz bir çizgi boyunca
açıkça görülür. Son buzullaşmadan sonraki dönemde 75-80 metrelik
sağ yönlü bir atım olmuştur. Fay zonu milonitleşmiştir. Fay
hareketinin yılda ortalama olarak 3.75 milimetre kadardır.
Jura'dan beri 300 mil kadar bir yer değiştirmenin olduğu
sanılmaktadır.
- AFGANİSTAN HERAT FAYI: Afkanistan'ın kuzeyini doğu-kuzeydoğu
doğrultusunda boydan boya kesen Herat Fayı en az 1100 kilometre
boyunda sağ yönlü bir yırtılma fayıdır. Herat kasabasının 7
kilometre ve Kabil şehrinin 70 kilometre kuzeyinden geçer.
Kabil'in 200 kilometre kuzey doğusunda dere yatakları 60-100
kilometre sağa doğru ötelenmiştir.
- KAMAN FAYI: 800 kilometre boyunda ve sol yönlü olan Kaman
fayıda büyük kısmı ile Afganistan-Pakistan sınırına yakın geçer.
Güney-güheybatı ile kuzey-kuzeydoğu doğrultusunda olan fayın 230
kilometrelik kısmı 1892 depreminden sonra haritalanmıştır.
Chasman Demiryolunu kesen fay üzerinde 20-120 metrelik atılımlar
tespit edilmiştir. Fay hareketinin hızı senede 2 milimetre ile 2
santimetre olarak tahmin edilmektedir.
- ŞAHRUD FAYI: Kuzey İran'daki Şahrud (Shahrud) fayı Hazar
Denizi güney kıyısına ve İran-Türkistan sınırına paralel olarak
yay şeklinde uzanır. Yaklaşık 900 kilometre boyundadır. İki
büyük parçadan meydana gelmiştir. Sol yönlü olan fayın batı ucu
Tahran yakınına kadar gelir. 1962 deki Buyin-Zara Depreminde 10
santimlik sol yönlü atılımlar tespit edilmiştir. Fayın kestiği
derelerde ise 50 metrelik sol yönlü ötelemler olmuştur. Fay
genellikle jeolojik sınırlara paralel olarak Elburuz Dağlarının
ekseni boyunca uzanır.
- DORUNEH FAYI: Şahrud Fayının 250 kilometre güneyinde ve ona
az çok paralel olarak seyreden Doruneh Fayı da sol yönlü
olup,600 kilometre kadar yay şeklinde bir uzanışı vardır. Hava
fotoğraflarında çok iyi beliren fayın sol yönlü
atılımı,derelerin 75-200 metrelik sol yönünde ötelenmiş olmaları
nedeniyle tetkik edilmiştir.
- ZAGNOS FAYI: Tahran'ın 500 kilometre batısında
kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan Zagnos Fayı
Türkiye-İran-Irak sınırlarının birleştiği köşeden başlayarak
güneydoğu istikametinde Kerman güneyine kadar iner.
Boyu,takriben 1200 kilometre kadardır. Sağ yönlü olduğu tahmin
edilmektedir. N.Pavani 1961 bu fayı Kuzey Anadolu Fayının bir
devamı olarak kabul etmiş ve sağ yönlü olduğunu ileri sürmüştür.
- Kaynak: N. CANITEZ-İ. KETİN Yapısal Jeoloji İTÜ Yayınları.
İstanbul.
-
|
|
|
|
|
|
|
Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
|
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
|