DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

 
 

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

İÇİNDEKİLER Tıklayarak yazılara gidebilirsiniz

Takdim

Hayat Hikayesi

İskilip Heyelanı 

İlimizin Nüfusu azalıyor 

Osmanlı Devletine Hizmet Eden Çorumlular

60 Yıl Önce Çorum ve Çevresinde yapılan bir Jiolojik araştırma
Selanikli Mustafa  ve Çorumlu Mustafa !
Cumhuriyetimizin 75. yılı Kutlanırken
Obruk Barajı
İlimizin Can Damarı Kızılırmak
Eski Ankara Caddesi
Türk Milleti Yaşa Varol
Teşekkürler Aygaz!
Tam Güneş Tutulması
Korku Yolu Kırkdilim
2000 Yılında Çorum
İlimizin Tarımına Genel Bakış
Türk Forkloru ve Çorum Halayı
Çorum ve 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı
Çorum ve Turizm
Çorum Ovası ve Jeomorfolojisi
 

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com
Sitemiz ve yazarlarımız;hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.
Hazırlayan Mahmut Selim GÜRSEL   

 

 

 
 

 01

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 

TAKDİM

            Sizlere sunduğum bu çalışmalar arkadaşlarımızın dergilerimizde yayınlanmış çalışmalarıdır. http://corumlu2000.dergisi.info  Çorumlu2000 Aylık Kültür Sanat ve Tarih ve Edebiyat Dergimizde Yayımlanmış yazılarından aktarılmıştır. 

Mahmut Selim GÜRSEL

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 

 02

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 

Oğuz LEBLEBİCİOĞLU
23.09.1935 de Çorum'da Yeniyol Mahallesi, eski  PTT   yanındaki   evde  doğdum. Babam, Öğretmen Sadi Leblebicioğlu,annem Ayşe Payen de hanımdır. 
İlkokula başlamadan önce,Çorum Halkevi Ar  Şubesi Başkanı olan babamdan keman ve bateri dersleri aldım. Birçok konserlere katıldım. 
2. Dünya Savaşı yıllarına  Çorum’a gelen Cumhurbaşkanı  İsmet  İnönü şerefine Halkevi tarafından hazırlanan  konserde  çaldığım  bateri ve 
Ezbere okuduğum ” Lozan’dan Bugüne ” isimli şiir ile, İnönü’nün  beğenisini  kazanarak,iki takım Sümerbank elbiselik kumaş  ve  şehir  turu  gezisi ile ödüllendirildim. 
 İlköğrenimimi Tanyeri İlkokulunda 1947 yılında bitirdim.İlkokuldan sonra Ankara Devlet Konservatuarına  girdim.  1  yıl  dünyaca  meşhur kemancı Liko  Amar'dan  keman, H. Bedii Yönetken' den  ritim ve kulak,Ragıp Kösemihal'den de musiki nazariyatı dersleri aldım. Daha sonra Çorum'da ortaokul  ve  liseyi  bitirdim. Lisede bir orkestra kurarak   törenlerde,  düğünlerde  ve Hava Üssünün daveti üzerine Merzifon'da keman çaldım.  1957-1958 öğretim yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin Coğrafya bölümüne  kayıt  oldum.  Fen  Fakültesinde jeoloji ve paleontoloji, Ziraat  Fakültesinde  toprak bilgisi ve öğretmenlik  için pedagoji dersleri aldım öğretmenlerim ile birlikte Türkiye'nin bir çok yerinde yapılan  gezi ve incelemelerde bulundum. 1959 tarihinde  Konya'da  yapılan  Türk Coğrafya Kurumunun Coğrafya Meslek Haftasına katıldım. 
"Çorum  Ovası ve  Çevresinde Jeomorfolojik Gözlemler" isimli mezuniyet tezimi hazırlayıp Fiziki Coğrafya ve Jeoloji Kürsüsünden  1961  yılı Haziranında,bölüm birincisi olarak mezun oldum. . 
Balıkesir Ordudonatım Yedek Subay Okulunda  6 ay eğitim görerek,56. Dönem mezunu oldum.  Kayseri'de 18 ay Asteğmen ve teğmen olarak vatani görevimi yaptım. 
 1963 tarihinde K.G. Müdürlüğü Araştırma Fen Heyetinde Jeomorfolog olarak çalıştım. Ankara- Kurtboğazı, Eskişehir-Alpu-Çiçeroz,  Trabzon-Sürmene-Of-Derepazarı sahil yolu zemin etütlerini yaptım. Daha sonra Alaca  İlçesi Nedim Tugaltay Ortaokuluna,Coğrafya Öğretmeni olarak atandım. 
1965  tarihinde   evlendim.  1966 da  Çorum İmam Hatip Okuluna Müdür Yardıcısı  olarak atandım. 
1966 da,bir erkek çocuğum oldu. 
1969 tarihinde, Prof. Dr. Talip Yücel'in yönettiği  Eğe  Bölgesi  gezisine davet edildim. 1972 de de bir kız çocuğum oldu.  1974  tarihine  kadar bu okulada   coğrafya  ve  müzik  dersleri  verdim. 
1975-1978 yıllarında,Çorum  Öğretmen  Lisesi ve Eğitim Enstitüsünde sosyal bilgiler öğretmenliğinde bulundum. 
25.3.1975  de babamı kaybettim. Eti Ortaokulunda,sosyal bilgiler ve müzik  derslerine  girdim. İlk defa bu okula masa tenisini tanıttım. 1979 da Çorum'da yapılan Türkiye Ortaokullar  Masatenisi  Şampiyonasında  Eti Ortaokulunu  yarı finale kadar yükselttim. 1980   tarihleri arasında Gençlik ve Spor Bakanlığının ve Masatenis Federasyonunun  Ankara'da antrenör kursuna katıldım. Çimentospor , Çorumspor   takımları ile yaz spor okullarında masatenisi  antrenörlüğü yaptım. İlimizi bir çok Türkiye Şampiyonasında  oyuncu,idareci  ve antrenör olarak temsil ettim. Ayrıca atletizm hakemi olarak bir çok yarışmalarda  hakemlik yaptım, 1980 de Çorum Akşam Ortaokuluna  geçtim.  Burada sosyal bilgiler,din ve ahlak derslerine girdim. 22.11 1983 tarihine kadar görev yaptım. 
22.11.1983 tarihinde Çorum Atatürk Lise-sine geçtim. Coğrafya dersleri yanında,yakın çevrelere öğrencilerimle geziler düzenledim ve masa tenisi çalışmaları yaptım. 
 10.9.1987 tarihinde Atatürk Lisesinden emekli oldum.   Hizmet  sürem 25 yıl 7 aydır. 
 1957  yılından beri Çorum’da yayımlanan  Hüryol,Çorum,Yeni Çorum,Köylü'nün Sesi,Çorum Ekspres,Çorum'un Sesi ve Çorum Haber  gazetelerinde   200'e  yakın  köşe yazısı ve makale yazdım.Ayrıca;bir süre, Dünya ve Vatan Gazetesi Çorum Muhabirliğinde bulundum.  Halen;Çorum Haber Gazetesi ve Çorumlu 2000 Dergisinde yazılarım yayınlanmaktadır. 
Çocukluğumdan beri gerçek bir doğa aşığıyım.  Çoraklık  ve  Ilıca bağlarında bir çok fidan diktim. Çeşitli ürünler ürettim. 
8.9.1999 tarihinde sevgili eşimi kaybet tim. 
Bu  günlerde " Çorum  Coğrafyası "  Üzerindeki çalışmalarım devam ediyor. 
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Dergimizde yazıları yayınlanmıştır

 

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 03

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

İSKİLİP  HEYELANI

Genel Bilgi: 
 Heyelan:  Herhangi   bir  kaya  ve toprak kütlesinin yer değiştirmesi veya göçmesi haline denilir.   
Heyelan  olayına, dağ göçmesi,yer göçümü,göçme,göçük,yer kayması gibi isimlerde verilmektedir. <1> 
Heyelanlarda, yer  değiştirmeyi  ve göçmeyi hazırlayan nedenler arasında;kuvvetli eğim, yer çekimi,su ile doyma jeolojik yapı en önemli etkenlerdir. 
Kuvvetli eğim: Eğimin  çok  fazla  olduğu  yerlerde  heyelan  olasılığı artar. Bazı,çok  dik- eğimlerin  meydana  gelmesine  neden olarak heyelanların oluşmasını  kolaylaştırır. Ayrıca, demiryolu, kanal,maden ocaklarında ve kara yollarında yapılan  kazılar arazinin dengesinin bozulmasına neden olur. 
Yerçekimi: Yerçekimi  kuvveti  bütün  heyelanlar  için  geçerli olan en önemli yardımcı etkendir. Rasyonel bir  araştırma için  en göze  batan  temel, yerçekimi kuvvetinin harekete sebep olan bütün kuvvetlerin kaynağı olduğu gerçeğidir. 
Su  İle Doyma:  Hemen  bütün heyelanlarda,bilhassa gevşek malzeme ile ilgili olanların-da su, heyelana  yardım edici  bir  etkendir. Genel olarak heyelanlar bilhassa yağışlı,nemli mevsimlerde  oluşurlar. Şiddetli   veya  devamlı yağmurlar,karların erimesi,kayaların ve örtü tabakaganlaşır. Diğer  taraftan   suyun ilavesi,kütlenin  ağırlığını artırır. O halde su ile dolgunlaşma,sürtünmeyi  azaltarak, bazı kayaların hamur haline  gelerek ağırlığını artırarak heyelanların meydana  gelmesinde  büyük bir etken olur. 
Jeolojik  Yapı: Tabakaların,jeolojik ve tektonik konumları  ile  heyelanlar  arasında  sıkı bir  ilişki  vardır. Tabakaların yamaç eğimine paralel olarak dal hele,bu tabakaların arasında killi bir tabakanın bulunması çok önemlidir. Kar,yağmur veya yeraltı sızıntı sularının,yerin içine sızıp kil tabakasına  ulaşması ile kaygan bir hal alan, killi tabaka üzerindeki kütleler,eğim ve yerçe kimi nedeniyle aşağılara doğru kayabilirler. 
Netice olarak:Heyelanlar,yukarıda belirtilen nedenlerden biri veya birkaçının birlikte etkileşimiyle meydana gelirler. Heyelanlar, topografya da bazen  çok  önemli  değişikliklere neden olurlar. Bu nedenle heyelanlar, jeomorfologlar   tarafından  dikkatle   incelenip etütleri yapılır. <2> 
 
Yurdumuzda,çok eskiden beri sık sık heyelanlar olmaktadır. Genellikle, çok yağışlı ve sellerin oluştuğu  zamanlarda ,heyelanlar can ve mal kaybına neden olabilirler. 
Türkiye'de  en  çok heyelanlara Karadeniz  Bölgesinde  rastlıyoruz. Çok engebeli, yüksek ve bol yağışlı olan bu bölgemizin, Batı  Karadeniz  Bölümünde  geçtiğimiz   Mayıs ayında  seller ve heyelanlar birlikte oluşmuştur. Bir çok vatandaşımız hayatını kaybetmiş, yerleşim alanları ,yol ve  köprüler,tarım alanları büyük zararlara uğramıştır. 
Yazımıza konu olan İskilip'te de heyelanlar  sık  sık oluşmaktadır. Asarcık, Çavuşoğlu, Dağkıyısı,İbik,İkipınar,Sarıkavak,Seyirçay ve Doğangir heyelanlı köylerdir. 
En son meydana gelen heyelan, İskilip  İlçe  Merkezinin 4 km.  kuzeybatısındaki, Kaymakampınarı  denilen  mevkidedir. Burada  kuzeybatıdan,güneydoğuya doğru  ve İs-kilip  içerisinden  geçen  Meydan  Deresi akmaktadır. 
Bu dere  kaynağını  Sakarözü Dağından  alır.  Kıvrılarak  İskilip'e  yaklaşırken, dar  ve  bir vadide akar. Vadi yamacının batısından İskilip-Tosya karayolu geçer. 
Heyelan  bölgesinin   jeolojik yapısında;mezozoik  yaştaki  ofiolitik  seri en önemli yeri tutar.  Ayrıca ,  kireçtaşı,marno kalker ve kil de görülmektedir. Son  İskilip  heyelanı da çok   yavaş  oluşan  heyelanlara  bir örnektir. 
Nisan ayı ortalarında başlamış  30-31 Mayıs 1998  günü  tam  gece  yarısı  sona  ermiştir. Başlangıç  ve  bitimi  arasında  45 günlük bir süre vardır. 

Heyelanın kopma,sökülme yeri Meydan Deresi vadisinin batı yamacında  yükselen Akyol Tepesidir. Bu tepe,kuzey ve güney ta rafından ,küçük vadilerle yarılmıştır. Akyol Tepe bir burun şeklinde meydan deresine doğru,çok eğimli  bir  şekilde alçalmakta ve dere yatağından da İskilip-Tosya karayolu geç 1998 Nisan  ve  Mayıs aylarında düşen yağışlar, son yılların ortalamalarından çok yüksektir. Buradaki  fazla eğim,çok fazla yağış nedeni ile Akyol Tepede küçük çatlaklar oluşmuştur. Çatlakların eni 20-30 santimi bulmuştur. Buralardan  derine  dalan  yağmur  suları ve tepe içindeki sızıntı suları tabanda birleşmiştir. Alttaki  kil tabakasına ulaşan sular zamanla mevcut tabakaları  su ile doyurmuştur. Adeta bir hamur haline gelen kütleyi alt tarafındaki kuşak şeklin de olan kil tabakası,yer çekimi etkisiyle kaydırmaya  başlamıştır. Heyelan  sökülme  yerinden doğuya  doğru  yavaş  yavaş  kayarak,Meydan Deresini ve içerisinden geçen karayolunu, Kaymakampınarı   mevkiinde  kapatmıştır.  Kopan, kayan  ve  biriken kütlenin hacmi yaklaşık 400. 000 m3 civarındadır. 
Heyelan  sona erince,Meydan Deresinde akan sular,35 metre yüksekliğinde,70 metre uzunluğunda ve  10 metre genişliğinde birikme alanı  gerisinde toplanmaya başlamıştır. Böylece dere içerisinde yaklaşık  500.000 ton suyun bulunduğu bir heyelan gölü oluşmuştur. 
Heyelan  gölünün kot seviyesi,İskilip İlçesine göre 100 -150 metre daha yüksektir. Bu nedenle  setin  gerisinde  biriken  su,İskilip için sel afeti doğurabilecekti. 
Heyelanı önceden gözlem altında tutan ve  heyelan bittikten sonraki oluşan göldeki suyun,İskilip için çok tehlikeli olduğunu sezen Belediye  Başkanı, seddi  doğu ucundan derin bir kanalla belediyenin imkanları  ile yarmış,ayrıca ilçede bir panik olmaması için,olası bir sele karşı vatandaşları uyarmıştır. 
Netice:
 a) İsmi geçen derenin önünü tıkayan, heyelan  enkazının  derhal  kaldırılması gerekir. Çünkü,içinde bulunulan mevsim nedeniyle  yeniden  gelebilecek  sel, mevcut göldeki suya  ekleneceğinden, hamur  halinde bulunan seddi yıkabilir.
b) Geçici olarak açılan servis yolu, halen  heyelanın  tehdidi  altındadır. Yeni bir yağış  ve  kayma  servis  yolunu da kapatabilir. 
c) Türkiye'nin  kazma-kürekle  yapılan ilk karayollarından olan İskilip - Tosya karayolunu,yeni güzergaha  almak  gerekir .Üstelik ,  Tosya'dan geçen  kuzey  yolu (ipek yolu) İskilip ve Çorum İli için büyük bir potansiyele sahiptir. Çorum İlinin, İskilip  ve Osmancık kara yolu bağlantılarının  iyileştirilmesi,ağır vasıta ve otobüslerin kuzey  yolunu   kullanmalarını  da   sağlayacaktır. 
 d)  Doğal bitki örtüsünün mutlaka korunması ve çeşitli  nedenlerle  çıplak  hale  getirilmiş  alan süratle ağaçlandırılması şarttır. 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 04

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

İLİMİZİN NÜFUSU AZALIYOR

               İnsanlar  ve  toplumlar Dünyanın en değerli varlıklarıdır. Dünyada,coğrafi koşullar çok değişik olduğundan,nüfus bazı yerlerde çok sık,bazı yerlerde çok seyrektir.
              Ayrıca  siyasal ,sosyal  ve ekonomik etkenlerde insanların ve toplumların yarattığı  kurallar  olup, insanların yaşamlarında çok önemli rol oynarlar.
              Son  yıllarda,hızla gelişen ulaşım ve iletişim, insanları daha dinamik bir hale getirmiştir.
              Türkiye'de, son  yıllarda bir çok sosyo - ekonomik  değişimler  görülmektedir. Bunların en başında nüfus gelmektedir.
              Türkiye'nin  nüfusu  hızla  artmakta, şehirleri   gelişip, nüfusları  çoğaltmaktadır. Kırsal  alanlarda  oturan sayısında hızla azalmaktadır.
              Kısacası,yıllardan beri tarım ve hayvancılıkla uğraşan ve nüfusunun pek çoğu köylerde  oturan, ülkemiz  şimdi  doğal  bir değişim süreci içine girmiş bulunmaktadır.
              İşte  bu çok uzun süreden beri alışılagelmiş  sistemden, sanayi  toplumu olma düzenine geçiş,bu gün bir çok  problemleri de beraberinde getirmiştir.
              İl toplam Nüfusu
                 1927 247.602
              Tablo  - 1-  1990   609.863        1997   575.787
 
             Tablo  1'de  görüldüğü  gibi,  İlimizin toplam nüfusu 1927 'den 1990 yılına kadar devamlı artmıştır. İlk defa ,1997 sayımı sonunda nüfusumuzun  azalmaya  başladığı görülmüştür !
             Toplam Köylü Nüfusu
1927  1927  1927  1927  1927  1927  1927  203.711           
Tablo -2-  1997 404.558     1980  286.503
 
             Tablo 2'de  görüldüğü  gibi ,  İlimizin toplam köylü nüfusu,1927-1980 yılları ararından   sonra  hızla  azalmaya  başladığı görülmüştür. İlimizin  bu günkü köylü nüfusu,yaklaşık elli yıl önceki düzeyine inmiştir!
 
             Toplam Şehirli Nüfusu
1927    1927    1927    1927    1927    1927    1927    43.891     
Tablo- 3-  1940  49.340      1945  47.167      1997  289.284
 
              Tablo 3'te görüldüğü gibi,1927-1940 yılları  arasında  ilimizin  şehirli nüfusu çok az   artmıştır. 1940-1945 arasında,başta 2. Dünya  Savaşı'nın etkileri ile biraz azalmıştır. 1945'ten günümüze kadar hızla artışına devam etmektedir.
 
             Toplam Köylü Şehirli Nüfusu
            1997 Köylü Nüfusu 286.503
           Tablo -4- 1997 Şehirli Nüfusu 289.284
 
              Tablo   4'te  görüldüğü gibi,1997 sayımında,ilk defa İlimizde şehirli nüfus,köylü nüfusu geçmiştir.
              İlimizin, 1927'den   1977'ye kadar olan 70 yıllık  nüfus hareketlerini  yukarıdaki grafikte görüyoruz.

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 05

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 

OSMANLI DEVLETİ'NE HİZMET EDEN ÇORUMLULAR

Tarih;bizlere şimdiye dek dünyada pek çok milletlerin çeşitli devletler kurduklarını ve bunların çoğunun çok kısa ömürlü olduklarını göstermektedir. Hitit, Mısır, Roma ve Osmanlı Devletleri ise çok uzun ömürlü olmuşlardır.
1999'da, yurtiçinde ve yurt dışında bir çok ülkede, Osmanlı Devleti'nin 700'üncü Yılı Kutlamaları yapılmaktadır.Yazımı hazırlığım bu gün,Sayın Cumhurbaşkanımız , Fransa'nın Luvr Müzesinde,300 parçadan oluşan,çok değerli bir Osmanlı kültür hazinesini tanıtmak için bulunuyordu.
Dünyanın bazı ülkeleri,Osmanlı'ları sadece iyi kılıç sallayan,barbar bir toplum olarak görürler.Halbuki, 3kıtayayayılmış ve halen, Türk düşmanlarının yaka, yıka tüketemedikleri kaleler, köprüler, kervansaraylar, çeşmeler, camiler, yollar, anıtlar, türbeler, okullar, imarethaneler, kütüphaneler, çeşitli saraylar ve konaklar, barbarlığın eserimidir ?...Tarih, iyi incelenirse uzun ömürlü devletlerin, zamanına göre en iyi sosyal ve ekonomik yasaları çıkartıp uyguladıklarını görülür. Dünyanın en hareketli coğrafyalarında, din, dil, ırk ve kültür bakımından çok çeşitlilik gösteren,Balkanlarda, Kafkaslarda,Ortadoğu'da en az 500- 600 yıl kalıp, dünyanın lider ülkesi olmak,sadece kılıç kuvveti ile açıklanabilir mi ?...
Fatih'ten önce, bir çok defa kuşatılan, ancak bir türlü ele geçirilemeyen İstanbul'un alınması bir rastlantı olamaz. Onun ilme ve ilim adamlarına verdiği değer göz ardı edilebilir mi ?.. İstanbul'u;onun zamanına kadar kuşatan hangi komutan çok iyi bir eğitim alıyor, 5-6 dil biliyor, bu gün bile modern orduların kullandığı havan topunu icat ediyor,devrinin en büyük ve en güçlü topunu döktürebiliyor,tersane kuruyor, karadan gemiler yürütüyor ,Avrupa' dan sanatçılar getirip resmini yaptırıyor ,üniversite kuruyor, sosyal, ekonomik ve ticari bir çok yasalar çıkartıyor ?...
Dünya tarihinde, çağ kapatıp,çağ açan Osmanlı Devleti'nin kuruluş yılı 1299 olarak kabul edilir.Oğuz Türkleri'nin Bozok Koluna ve Kayı Aşiretine mensup olan, Osman Bey'den ismini alan bu büyük Türk Devleti'ni 36 padişah yönetmiştir. Osmanlı Devleti 3 kıtada egemen olmuş,Akdeniz'i bir göl haline getirmiş ve 16. Yüzyılda, dünyanın lider ülkesi haline gelmişti.20.000.000 kilometre kare yüzölçümü ve 100.000.000nüfusaerişmişti. İlimiz; Osmanlı Devleti'ne ekonomisi ile hizmet ederken,pek çok siyaset,ilim ve Din adamı ve şair yetiştirmiştir.
Tarihe damga vuran, birçok tanınmış Çorumlu arasında, en meşhur olanları şunlardır:
AŞIK PAŞAZADE
Elvançelebi köyünde 1392'de doğmuştur. Bir çok seferlere de katılmıştı. 1448 de yapılan İkinci Kosova Savaşında bulunmuş ve 55 yaşında olmasına rağmen bir düşman askeri öldürmüş ve padişah tarafından kendisine bir at hediye edilmiştir.İstanbul'un Fethi'ne de katılan Aşıkpaşazade ilk Osmanlı Tarihçisidir. "Tevârih-i Al-i Osman-i"isimli eseri o zamanın Türkçe'si ile yazılmış çok değerli bir eserdir.88 yaşında ve 1481 yılında vefat etmiştir.
KOCA MEHMET PAŞA
İlimizin Osmancık ilçesindendir.İkinci Sultan Murat zamanında 10 yıl Baş Vezirlik yapmıştır.Doğum tarihi kesin olarak bilinmeyen Koca Mehmet Paşa 1439 yılında vefat etmiş olup, külliyesi(Aşevi,Hamam,Çeşme) mezarı Osmancık'ta yaptırdığı caminin bahçesindedir.
AKŞEMSETTİN
1390 -1459yıllarıarasındayaşamış olup, Osmancıklıdır. Fatih'in hocalığını yapmış, büyük din ve tıp alimidir. "Hayatın Maddesi" isimli eserinde,ilk defa mikrop ve bakteri nazariyesini ortaya atmıştır.İstanbul'un fethine de katılmış ve Eyüb Sultan Hazretlerinin mezarının yerini bulmuştur.
EBUSUUD EFENDİ
İskilipli olup,1490-1574 yılları arasında yaşamıştır.II. Beyazıt'ın hocalarından olan Şeyh Muhittin Yavsi'nin oğludur. Hem doğu, hem de batı ülkelerinde bile isim yapmış ,büyük hukuk bilginidir. Sultan Süleyman'ın isminin başına Kanuni sözcüğünün eklenmesi onun çıkarttığı yasalar nedeni ile olmuştur. Kanuni'nin büyük güvenini kazanmış ve adeta onun sırdaşı olmuştur.1550yılında Süleymaniye Caminin temelini padişahın isteği üzerine o atmıştır. Ayrıca Kıbrıs'ın Fethi Fetvasını da vermişti."Hoca Çelebi" ve "İkinci Ebu Hanife" diye de anılırdı. II. Selim tarafından büyük saygı görenve 30 yıl süren, Şeyhülislamlığı sırasında kazandığı çok büyük üne rağmen,bunu asla kötüye kullanmamıştır.Ayrıca ; şeriatı Türk örfüyle bağdaştırmasını bilmiş ve devlet düzenini bozmak istidadını gösteren tasavvufi cereyanlara karşı şiddetli cephe almıştır.
BALTACI MEHMET PAŞA
İlimizinOsmancıkilçesinde1660yılında doğmuştur. İstanbul'a gidip,sarayda odun taşıyıcılığı yapmış ve Sadrazamlığa kadar yükselmiştir. 1711 yılında ordunun başına geçip,Rus ordusunu Prut Nehri yakınlarında, çember içine almıştır. Bazı tarihçiler Baltacı'nın eline geçen büyük bir fırsatı kaçırdığını iddia etmekte iseler de, bunun bir gerçek olmadığı anlaşılmaktadır. Prut Seferi, her taraftan tehdit edilen Osmanlı İmparatorluğunun, bir damla Türk kanı dökülmeden, muazzam bir zafer kazanmışçasına elde ettiği çok büyük bir başarıdır. Baltacı Mehmet Paşa,Ruslarla antlaşma şartlarını o kadar ezici ve mutlak bir tarzda kabul ettirmişti ki; ayrıca bir zafer, ona bu imkanları verebilirdi. Baltacı Mehmet Paşa,hiçbir Sadrazamın kılıç ile elde etmediği muazzam bir barış sağlamış, İmparatorluğu,yüceltmiş ve kuvvetlendirmiştir.12 .Charles'in ve Topkapı Sarayı’nın çevirdiği entrika ve iftiraların sonun da III. Ahmet tarafından Limni Adasına sürülmüş ve burada 1712 yılında, üzüntüsünden vefat etmiştir.
YEDİ SEKİZ HASAN PAŞA
1831 yılında kentimizin Gülabibey Mahallesinde doğmuştur.Kırım'da ve Kafkas Cephesinde büyük başarılar göstermiştir. Bir süre İstanbul'dan Çorum'a geri dönmüştür. Ancak İstanbul ve çevresinde ki eşkıyaların bastırılması için geri çağırılmıştır. Sultan II. Abdülhamit tarafından Beşiktaş Muhafızlığına atanmıştır . Kentimizde ki,Saat Kulesi, Kütüphane, Hıdırlık Camii onun memleketine yaptığı başlıca hizmetleridir. Ayrıca bir çok Çorumlu fakir ve yetenekli genci okutarak,bu gençlerin Cumhuriyetimizin kuruluşunda faydalı olmalarını da sağlamıştır. 1902 yılında İstanbul'da vefat etmiştir.
İlimizden pek çokta şair çıkmıştır. Bunlardan bir kısmı,şairlikleri yanında,dini ve ilmi konular la da ilgilenmişler, çeşitli devlet görevlerinde bulunmuşlardır.Sayılar yüzleri geçer. Bunlardan bazıların isimleri şunlardır: Yeğen Gazi,Aşıki,Dedemoğlu, Kul Mustafa, Aşık Feyzullah, Hüseyin,Mehemmed, İbrahim, Mustafa Vazıh, Yusuf Bahri, Hacı Ali Arif, Hafızi, Deli Boran, Sefil Ahmet, Sabri Zeki,Enver, İffet, Mehmet Arif, Fedai, Sefil Ali, Nafız, Edna,Rıfat, Nakti gibi şairlerimiz beşeri ve sosyal konular ve doğa sevgisiyle dolu olup,çok değerli yapıtlar ortaya koymuşlardır.
16. Yüzyılda, çevresine göre yavaş yavaş gelişen ilimiz, daha sonraki yıllarda,Celali ve Karayazıcı gibi birçok isyanlar yüzünden, beşeri ve ekonomik büyük zararlara uğradı. Bu isyanlarla çok sarsılan ilimiz bir çok savaşlar ve bilhassa ortalama yirmi yılda bir Ruslarla yapılan çarpışmalar ve diğer deniz ve kara savaşlarında bir çok genç erkek Çorumlu nüfusun yok olması da acı bir gerçektir. Örneğin ; sadece Çanakkale Savaşında,ilimizin verdiği şehit sayısı 1500'e yaklaşmaktadır. İlimizde en büyük Osmanlı eseri Kızılırmak üzerindeki 1487 yılında yapılmış,259 metre uzunluğunda ve 512 yaşına basmasına rağmen halen kullanılan Koyunbaba Köprüsüdür. Bu köprü sadece Çorumlu için değil, İran'a uzanan,doğu sefer yolunun ana köprülerinden birisi olarak yapılmıştı.
Osmanlı yönetiminde Çorum,tarım,hayvancılık ve ormancılık yöresi olarak biliniyordu. İyi kaliteli un ve arpa çoğu yıllar vergi karşılığında toplanır,depo edilir ve gerekli yerlere gönderilirdi.Çorum ve İskilip merkezinde,Osmanlı Donanması için,sert buğday unundan hazırlanan ve çok uzun süre nemli ortamlarda bozulmayan peksimetler fırınlarda kızartılır ve İstanbul'a araba konvoyları ile yollanırdı. Üst sınıf yöneticilerin develerinin bir kısmı arpa ve saman bol olduğu için Çorum'da kışlatılırdı. İstanbul'un tereyağı ve et ihtiyacının yine bir kısmı ilimizden temin edilirdi. Orman köylerinden elde edilen kereste gemi yapımı için Sinop ve Samsun iskelelerine gönderilirdi. Osmanlı Devletinin son yıllarına kadar,başta il merkezi olmak üzere ilçe merkezlerinde tarım,hayvancılık ve ormancılığa dayanan el sanatları ve yörede demircilik,bakırcılık önemli sayılırdı. Osmanlıların son yıllarında henüz,Avrupa'da suni boyalar yapılmadığı için,en iyi doğal boya elde edilen cehri bitkisi,ilimiz üreticilerine çok büyük gelir sağlıyordu. Bu nedenle; Çomar Deresi ve Sıklık Boğazı hep bu bitkilerden oluşan cehriliklerle kaplı idi. Aslında cehri bitkisinin Çorum'daki tarihsel geçmişi ta Hititlere dayanmakta idi.
Çorumlu Osmanlı Devletine ilmi ve irfanı ile,ürettiği çeşitli ürünlerle ve kahraman evlatlarının kan ve canlarıyla daima sahip çıkmıştır. Ancak; ilimiz bu büyük ve kapsamlı hizmetlerinin karşılığını, acaba Osmanlı yönetiminden yeterince alabilme imkanı bulmuş mudur ?...Sorusuna olumlu cevap verebiliyor muyuz ?...
Artık önemli olan,Osmanlı Devleti topraklarının bir kısmı üzerinde yer alan modern Türkiye Cumhuriyeti'nin 2000'liyıllarda,dünyanın ilk 10 ülkesi arasında yer alabilmesi yarışıdır. Bunu gerçekleştirmenin temeli,Türk Milletinin Milli Birlik ve beraberliğidir. Geçmişten ders almayanlar,gelecekte başarılı olamazlar !...Osmanlı Devletini, dünyanın lider ülkesi haline getirip, kültürü,kahramanlığı ve yönetimi ile cihana örnek olan,başı sıkışan nice Avrupa krallarına ve mazlum insanlarına kucak açan, gelmiş geçmiş, bütün Türk büyüklerini rahmetle anarken, ilimizde de onlara yakışan,anlamlı ve kapsamlı 700'üncü Yıldönümü Kutlama Törenlerinin yapılmasını,sayın ilgililerden diliyorum.
Kaynakça:
-Ebussuud Bibliyografyası Atsız M.E. Basımeviİstanbul 1967
-Aşıkpaşaoğlu Tarihi A.N.Atsız Kültür ve Turizm Bak. Yay. 1985 -Sona Doğru Türkiye Tarihi A. De Lamartine 6, cilt Tercüman 1001 temel eser no. 43H. R. Uzman İstanbul
-Çorum 1967 ve 1973 İl Yıllıkları
-Çorum Tarihi 5. Hitit Fes.Kom. Çorum 198514. yüzyıldan
-Günümüze Çorumlu Şairler, Abdullah Ercan. Hitit Fes. Kom. Çorum 1991

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 06

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
60 YIL ÖNCE ÇORUM VE ÇEVRESİNDE YAPILAN BİR JEOLOJİK ARAŞTIRMA
Çorumlu 2000 Dergimizin 7. Sayısın da " Çorum'un  Jeolojik  Vaziyeti Hakkında Muhtıra" başlıklı bir yazı yayımlandı. Bu yazı,Çorum Halkevi tarafından,1940 yılının Ağustos ayında hazırlanan Çorumlu Dergisinin 24'üncü sayısından orijinal alıntı olarak aktarılmıştı. 
M.T.A.  Enstitüsünün 25/3/1940 tarihli bu raporunu,E.Lahn isimli Jeolog hazırlamıştır
Uzun yıllar M.T.A. Enstitüsünde çalışan  bu  kişi ayrıca,Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya  Fakültesi'nin kuruluş yıllarında  Coğrafya bölümünde  çalışmış  ve  Türk Coğrafya Dergisinde de bir çok bilimsel yazılar yazmıştır.  Adı geçen kişi,ülkemizin pek çok yerinde ve  ilimizde  çalışmalar yapmış ve   yukarıda   bahsedilen jeolojik raporunu hazırlamıştır.
60  yıl  önce M.T.A. Enstitüsünün yayınladığı bu rapordan,hemen dört ay sonra haberdar olan ve Çorumlu Dergisinde bu raporu neşredenleri kutlamak ve hayırla anmak gerekir...
Ancak ; kentimizin ve çok yakın çevresinin  jeolojisinin  ilk  kez ortaya konduğu bu değerli  rapordan  şimdiye kadar yararlananlar oldu mu ? ...
Bilhassa ; şehircilik  yönünden  çok  kıymetli olan bu rapordan 60 yıl içinde,gelmiş geçmiş hangi belediye başkanımız veya ilgili  yöneticilerimiz haberdar olmuşlar veya faydalanmışlardır ?...
Bu rapora  bir de,  1/100000 ölçekli bir  jeolojik  harita  eklenmiştir. Haritada jeolojik formasyonlar ve  Çorum  Ovası'nın  etrafındaki  marjinal  faylar gösterilmiştir.  Üstelik bu fayların, şehir merkezine 2,5-3,5 km  kadar  yakın oluşları ve fayların depremlerle yakın ilişkisi  nedeniyle   kentte  yapılacak konutların  ve diğer inşaatların yapılışında, depremlere karşı önlemler  alınması belirtilmiştir.
Kentimizde, bir kaç yıl önce Yukarı Ilıca Bağlarında sıcak su  konusu gündeme gelince, 23/10/1998 tarihinde Çorum Haber Gazetesin de "  Yukarı Ilıca'da  Sıcak  Su Var mı?" başlıklı yazımı yazarken,bu değerli jeologun raporundan ve haritasından faydalanmıştım.
Şimdi ,yukarıda adı geçen yazımdan bir bölümünü aynen aktarıyorum: "... Şehrimiz ve çevresinde 1940'lı yıllardan  beri  M.T.A.   Enstitüsü tarafından çeşitli araştırmalar  yapılmıştır. E.  Lahn isimli araştırmacının 1/100000   ölçekli Haritasın da jeolojik  bilgiler  yanında  fay  hatları da gösterilmektedir. Bu faylardan  birisi de  Çorum Barajı ile, Yukarı  Ilıca  Bağları arasından geçmektedir.
Bilindiği  gibi Türkiye de pek çok  sıcak su kaynakları vardır. Bunlar genellikle fay hatları  üzerinde bulunurlar. İlimizde de modern tesislere  kavuşan ve işletilen, Mecitözü'ne bağlı Figani  köyünde Beke Kaplıcaları  bulunmaktadır. Ayrıca işletilmeyen  Laçin  ve Hamamlıçay sıcak suları da çok  eskiden mevcuttur. İlimize çok  yakın  olan  Havza, Hamamözü ve  Sorgun kaplıcaları da şifalı   suları  ile   tanınmaktadır.  Ayrıca, sıcak  su kaynaklarımız iç turizmimizde  çok önemli bir etkendir.
Şimdi, Yukarı Ilıca ve çevresinden  sıcak su  çıkar mı ? Sorusuna bu açıklamalardan sonra cevap verelim.
1-     Ilıca ismi gelişi güzel konulmamıştır. Buradan ılık sular çıkmaktadır.
2 - Bu alanda faylar bulunmaktadır. kaplıcalar genellikle faylar üzerinde yer alır.
3 - Bu alana  yakın yerlerde ( İsimleri yukarıda sayıldı ) işletilen  veya işletilmeyen sıcak su kaynakları mevcuttur.
İşte ;  bu ana  nedenlerle Yukarı Ilıca ve çevresinde, yer  altında  sıcak  su vardır. Ancak 1000-1500 metre derine  inebilecek  ve oldukça pahalı  sondajları yapabilmek gerekir. Üstelik, bu üç ana şart sadece  Yukarı Ilıcada  değil, Çorum Ovasının etrafındaki faylar boyunca da geçerlidir. Bir an önce sondajlar yapılırsa, kısa bir süre sonra modern kaplıcalara kavuşabilir.  Bu durumda ilimizin kalkınmasında büyük bir atılım sağlayabilir.
" Not : 23/10/1998 tarihli bu yazımdan bir süre  sonra, Yukarı  Ilıca Bağlarında bir şahsa ait  bağda  yapılan  bir   sondajda 200  metre derinliğe kadar inilmiş  ve 30  dereceden daha sıcak bir suya rastlanmıştır.
Bunun  üzerine  ilgililerimiz,  D.S.İ. Genel  Müdürlüğü'ne  baş  vurmuşlar olumlu cevap  almışlardır.
Her yıl ,  binlerce Çorumlunun başka illerdeki kaplıcalara gidip milyarlarca liralık harcamalar  yaptıklarını biliyoruz. Bu nedenle  çıkartılacak sıcak sularla yapılacak termal tesisler ilimizin  ekonomisine   büyük  katkılar sağlayacaktır.
Şimdi bir  an  evvel,D.S.İ. tarafından derin sondajların yapılmasını ve olumlu sonuçlar alınmasını heyecanla bekliyoruz.

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 07

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 

SELANİKLİ MUSTAFA  VE ÇORUMLU MUSTAFA !

Mustafa Kemal   1904 yılında  Harp Akademisini bitirdikten   sonra,1905'te Kurmay Yüzbaşı olarak 5.Ordu' ya tayin edildi. Şam,Beyrut, Hayfa ve Kudüs'te 3 yıl kadar görev yaptı.
5. Ordu'nun  merkezi  olan Şam'a gelen Mustafa  Kemal,   arkadaşı  Kırşehirli Müfit ile iki odalı basit bir eve yerleştiler.
Bir gün Mustafa  Kemal, Müfit ve diğer bir Subay arkadaşı olan Lütfi ile Şam'da Hamidiye Çarşısında dolaş maya  çıktılar. Çarşının  bir yerinde, küçük bir dükkancıkta önemsiz alış verişlerle  geçimini  sağlamaya çalışan birisi ile tanıştılar.Burası Mustafa Efendinin İstanbul Pazarı adında bir tuhafiye dükkanı idi.<1>
Bundan  sonraki  geçenleri "Tek Adam " adlı kitabın 1. cildinden aynen alıyoruz. <2>  "Mustafa Efendi, ayağında kundura yerine nalın-la dolaşan babacan bir adam. Dükkânı rahat olmadığı için  sandalye getirtip dükkanın önüne otururlar.
 Mustafa Efendinin hali Mustafa  Kemal'in dikkatini çekiyor. Dükkânın içini görmek istiyor. Boş denecek  kadar hafif raflar. Ortada bir masa, ama masada ve bazı raflarda birçok kitaplar. Tıbba, felsefeye, inkılâba hatta sosyalizme ait eserler. Anlaşıyor ki; Mustafa   Efendi (Cantekin) aslında bir tıbbiyelidir. Fakat, hürriyetçi hareketlerinden dolayı yakalanmış, mektepten çıkartılmış, Şam'a sürülmüştür.
Mustafa Kemal onunla ilgileniyor. O gün tanışmadan  sonra bir  gece  ve  Mustafa'nın mütevazı  evinde  buluşmaya  karar  veriliyor. O gece Dr. Mustafa'nın söyledikleri kesindir:
-İhtilâl yapmalı,inkılâp yapmalı...
Mustafa  Kemal  bu fikirlere çoktan hazırdır. Tıbbiyenin  son  sınıfından çıkartılıp sürülen Mustafa ilave ediyor:
-İhtilâl  yapmalıyız.  Çok  kıymetli arkadaşlarımız vardır. İnkılâp yapmalıyız !
Müfit ayağa kalkıp bağırıyor:
-Behemal yapmalıyız !
Hepsi heyecan içindedir. Fakat   Lütfi Bey bu hareketlere  fiilen karışmak  arzusunda değildir:
-Sizinle  beraberim.   Ama benden bir şey beklemeyiniz,diyor.
Mustafa Kemal durumu hallediyor:
- O Halde siz buradan derhal gidiniz.Bizim  bundan sonra konuşacağımız şeyleri duymanız iyi olmaz ! Lütfi Bey,dostça ayrılır.Ondan sonra konuşmalar başlar.İhtilâlden,bu uğurda ölmekten bahsedilir. Ama,Mustafa  Kemal, ondan sonra da  daima  göstereceği  hesaplı ve  muvazeneli gayeciliği orada da gösterir:
 -Mesele ölmekte  değil,ölmeden idealimizi yaratmak,yapmak ve yerleştirmektir...
Bu  kısa cümlede, onun inancı ve büyük hikaye-sinin  ona  daima  hakim  olan  bütün bir prensipler  sistemi vardır; Ölümü ve tehlikeyi göze  almak, ama  ölmeden muvaffak olmak, yaratmak,yapmak ve yerleştirmek... İşte gizli, ihtilâlci "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti " orada ve o gece üç kişi arasında kuruldu.
Niçin  Hürriyet ?...   Niçin Vatan ?...  Mustafa Kemal buna şöyle cevap verir:
-Ancak  hür  fikirli  insanlardır ki,Vatanına faydalı  olabilirler.  Onlardır ki, Vatanlarını kurtarıp muhafaza kudretine malik olurlar...
Mustafa  Kemal'in  Suriye arkadaşları, o günlere ait  renkli hatıralar nakletmişlerdir. Şam mahallelerinin sapa  bir  yerinde ve bir sürgün evinde üç kişi arasında "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"nin    kurulduğu  geceden  sonra Mustafa Kemal'in uykuları  kaçmıştır. Geceleri uyuyamaz. Şam'ın  zenginleriyle  orta  hallileri kayısı ve  üzüm kokan Birdan Nehrinin arkları  ile sulanan  Şam  bahçelerinde "ya  leyl " ve ud  sesleri arasında  geviş  getirirken o, Şam' ın  pis  bir mahallesinde,daracık,eğri büğrü sokaklara açılan,kirli  renkli, soğuk  bir  taş  binanın  iki  çıplak  kasvetli odacığında  geceleri  bunaltılar, sıkışıklık,sıcak ve bıkkınlık hakimdir. Mustafa  Kemal,odasının taş  döşemeleri  ve taştan  soğuk  yalnızlığı içinde yarı çıplak,bir aşağı,bir yukarı dolaşır, kükrer. O zaman çevresini saran ve kendisini boğacak  gibi  olan  bu sefalet içinde  bazen  isyan  eder, bazen de  gerçeği olduğu gibi kabullenmeye çalışır:
-Vatanımız  bu, Milletimiz   bu. Bunlar lâyık görülen bu sefaletin  bir  sorumlusu olması lazım. Ama bu sorumlular bu zavallılar değil !
Ve  kendisine  gene, ruhundan  dayanaklar arar. Gene Namık Kemal'e sarılır:
 
'Hakir  düştüyse  millet  şanına  noksan gelir sanma,
Yere düşmekle cevher sâkıt olmaz ; kadr-ü kıymetten’
 
Bu  imanı sanki  çevresinde  de  duyurmak, göklere de haykırmak  ister gibi  küçük, dar, demir parmaklıklı penceresine saldırır. Hıncından  çaresizliğinden  yumruklarını sıkar, şakaklarını sıkar,bazen de duvarları yumruklar
Evde duramaz. Sokağa fırlar. Çalgılı bir bahçeye  sığınmak ister. Bir manolya ağacının altında bir boş masa bulur......
Bahçeden çıkar. Nehre doğru yürür. Ne yapmalı, nereye  gidecektir ? Hiç ! Bir bataklığa düşmüş,bir batağa  yakalanmış  gibidir. Her şey sefil,her şey ümit kırıcı,kırmızı   zırhlı, siyah  pantolonu, yakalarında  kurmay  armaları parlayan  beyaz,  sırma apoletli ceketiyle yaz kıyafeti içinde,bir eli  ile  kılıcını  taşıyarak  gelişigüzel  yürür. Etrafını çeviren aşağılıklar, ümitsizliklerde  boğulacak gibidir. Yalnız gök  ışıl ışıl yanar. Evet gök bütün şark ve kuru güney gecelerinde  renk  ve   esrar  veren gök;tarihin bütün peygamberlerine  dişli   bir iman,şairlere,bilim adamlarına enginlik, fatihlere  uçsuz  bucaksız ihtiraslar veren o  berrak, mavimsi  ışıklı ve temiz gök,yeryüzünün  bütün bu  kirlerini ve düşkünlüklerini örter, siler süpürür.
Mustafa Kemal gene ümitlenir. Gene kendini bulur.  Yürüyecektir.  Dönmeyecektir  ve bir gün mutlaka başaracaktır. Neyi ? O,belki biraz belirsiz! Ama niçin belirsiz olsun ? Vatan ve Hürriyet   Cemiyeti  var   ya! Evet, Vatan ve   Hürriyet ! O artık  gizli bir cemiyetin bir ihtilâl teşkilatının başıdır. Vatan ve Hürriyet teşkilatının...
Bu  cemiyet  gerçi  Şam'ın  pis bir mahallesinde, fakir bir sürgünün, göze kitaplardan başka bir şey çarpma yan  kasvetli, çıplak demir parmaklıklı taş odasında kurulmuştur.
Artık bir ihtilâl cemiyeti vardır ve davası bütün imparatorluğu kurtarmaktır. Düşünceleri bu dayanağı  bulunca  adımları  sertleşir.  Baş yukarıda, vücudu dik,sanki yarın altın  bir  tahta çıkacak bir yolda ve muzaffer  bir  ordu önündeymiş  gibi koşarcasına  ilerler.  Güneyin  Nebilerine, düşünürlerine,  fatihlerine ilham ve heyecan veren  ışıklı  ve  uçsuz  bucaksız  esrarlı  gök'ü  onu da  sarmıştı. Kendini bir ordu kadar güçlü ve bir  ordu  kadar  yenilmez duyar. Evet  niçin ümitsizlik? Niçin  yalnızlık? Onun   artık  kocaman bir  ihtilâl komitesi var. Şimdi O, bir ihtilâl cemiyetinin  başıdır. Yarın padişahı devirecektir. Vatanı  kurtaracaktır.  Hürriyeti  getirecek ve önünde kim bilir ne yollar  açılacaktır. Gerçi üç kişidirler. Mustafa Kemal Sürgün tıbbiyeli Mustafa ve Müfit. Ama  bu üç kişi üç imanlı ve birleşmiş insan değil mi ? Yeter!
Gece ilerlemiştir .  Şam  sokakları artık tenhadır. Ama O,  Şam'ın  neresinde olduğunun, nerelere  gittiğinin bile  farkında  değildir. Yolunu sanki  kendi içinde bulmuş-tur. Sanki, kendi içinde yürür,hem yürür hem gök'e haykırır:  
 
'Elde  tedvir-i  âlem, bir mekinin kuvve-i azmi,
Cihan   titrer sebat-ı pây-i erbâb-ı meta-netten’
 
Evet,  değil   üç,  hatta  inanan ve direnen tek bir  adamın  bile  ayaklarının altında  Dünya  titrer ,  böyle  bir tek adamın bile azmi ve kuvveti âlemi idare edebilir.
  - Ne doğru  söz,ne doğru söz diye kendi kendine konuşur ve durmadan yürür.....“
 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 08

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

CUMHURİYETİMİZİN 75. YILI KUTLANIRKEN
Bütün  Türkiye'de  olduğu gibi, Cumhuriyetimizin  75. Yıldönümü Çorum'da  da  şimdiye kadar görülmemiş bir coşku ile kutlandı.
Kutlamanın zirvesi 29 Ekim günü olmakla beraber , günlerce  önceden  ve halen bir çok kutlama  faaliyetleri  sürmektedir.  Bu  faaliyetler 28 Ekim 1999 tarihine kadar sürecektir.
Kutlamalar , Cumhuriyetimizin  kurucusu ATATÜRK'ün  aramızdan ayrılışı olan 10 Kasımla da 60.Yıl anma töreni ile birleşecektir.
29  Ekim günü Gazi Caddesinde yapılan tören Vali ,Garnizon Komutanı ve Belediye Başkanının törene  katılanların  bayramlarını   kutlamaları  ile  başladı. On  binlerce  Çorumlu töreni baştan  sona  kadar  büyük bir heyecanla izlediler.
Kutlamalar , Cumhuriyetimizin  kurucusu ATATÜRK'ün  aramızdan ayrılışı olan 10 Kasım-la da 60.Yıl anma töreni ile birleşecektir.
Sayın  Valimiz Atıl Üzelgün'de günün anlam  ve  önemini bildiren konuşmalarını yaptılar. Konuşmalarının bazı pasajları şöyleydi:
"ATATÜRK  ; Hürriyet olmayan her memlekette ölüm ve izmihlâl vardır. Her terakkinin ve kurtuluşun  anası  hürriyettir.   Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir.”  
"Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile işlerlik  kazanması,hem halkımızın,hem de devletimizin birinci isteği konumundadır. Bu Türkiye Cumhuriyetinin de bir teminatı niteliğindedir. Demokrasimizin ve Cumhuriyetimizin ikinci teminatı  ise,güçlü bir ekonomiye sahip olmaktır. Türkiye ekonomik  devrimini  yapmak,ekonomisi içinde  bütün vatandaşlarımızı mutlu edecek bir konuma getirmek durumundadır. Türkiye Cumhuriyetinin  ayakta  durmasının üçüncü  teminatı da yüksek bir savunma gücüdür.“
"Ülkemizin  yer  aldığı  coğrafyada bu üç teminata sahip belki de tek  ülke Türkiye'dir. İşte bu nedenle,ülkemizin göz  bebeği,art niyetlilerin ise göze batan kara çalıdır.  Sevgili Çorumlular ! Demokrasi , güçlü ekonomi  ve güçlü  savunma; Türkiye  Cumhuriyeti'nin daha çağdaş,daha kalkınmış, daha bağımsız bir biçimde ilelebet payidar kalmasını sağlayacaktır.”
"Sevgili   Çorumlular ! Büyük  önderimiz; 10.  Yıl Nutkunda; 'Ebediyete akıp  giden her on senede bu büyük millet  bayramını  daha  büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlanmasını' önermiştir.”
"Dilerim, Türkiye Cumhuriyeti  bağımsız, çağdaş,demokrat,laik,Atatürkçü,anayasal ilkeler çerçevesinde  sonsuza  değin sürüp gider. Dile-rim bu süreç içinde gelecek günler ülkemize ve tüm  halkımıza  iyilikler, güzellikler,kolaylıklar ve mutluluklar getirir. Bu dileklerle tüm Çorumlulara sevgi ve saygılarımı sunuyorum “
Daha  sonra yapılan konuşmalar,okunan şiirler  ve  halk  oyunları  dikkatle  izlendi. Çeşitli derecelerdeki okullarımızın resmi  geçit törenine çok  iyi hazırlandıkları belli oluyordu. Çeşitli derneklerimizin,kuruluşlarımızın ve Kahraman Mehmetçiklerimizin geçişlerini gururla izledik.
Gece  yapılan  havai  fişek  gösterileri de muhteşemdi. 29 Ekim günü Çorum'da çıkan gazetelerde Cumhuriyetle ilgili pek çok ve kapsamlı yazılar yayımlandı.  
Eski  Çorum Valisi,şimdi Kayseri Valisi olan Sayın Mustafa Yıldırım'da Çorumluların bayramını  basın  yoluyla bir mesajla kutladı. Çeşitli fabrikalarımızın, bankalarımızın, siyasi  partilerimizin, meslek  kuruluşlarımızın ve odalarımızın, derneklerimizin   çeşitli  dershanelerin , alışveriş merkezlerinin inşaat  ve  turizm  şirketlerinin  ve bu  gibi pek çok kuruluşun kutlama mesajları ile, gazetelerin  bazıları 30 sayfayı buldu,bazı gazetelerimizde  çeşitli  ilaveler  75.  Yıl  özel sayıları düzenlediler.
Düzenlenen  Cumhuriyet  baloları, çeşitli paneller ve konferanslar,musiki konserleri, mehter  takımı gösterileri,çeşme açılışları,bahçe düzenlemeleri, sportif  faaliyetler, resim ve fotoğraf sergileri,ağaç dikimleri  ve daha  pek çok sosyal ve kültürel faaliyetler ile gerçektende 75. Yıl kut-lamaları,Milli Birlik  ve beraberliğimizin pekiştirilmesinde çok yararlı olmuştur.
Sonsuza kadar,
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇOK YAŞA......
 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

 

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 09

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
OBRUK BARAJI
 
İlimizde,75 yıllık Cumhuriyet Tarihimizin en büyük yatırımı Obruk Barajıdır. Baraj D.S. İşleri'nin kontrolünde olarak,Limak İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılmak tadır.Başlama tarihi 1996,bitiş tarihi 2002 yılıdır.
 
Obruk Barajı,Çorum il merkezine kuş uçumu 28, Laçın ve Oğuzlar'a 7, Dodurga'ya 11, Osmancık'a 22 ve İskilib'e 30 km. Uzaklıktadır.
Barajın doğusunda 1500 metre yükseklikteki Algöz,batısında 1376 m. yükseklikteki Dede Dağı bulunur. Bu iki dağ arasında Kızılırmak dar ve uzun İbik Boğazı içinden,hızla kuzeydoğuya doğru akar. Obruk Barajı işte bu İbik Boğazının bulunduğu yerde inşa edilmektedir.
 
Baraj alanını,jeolojik yapısında volkanik andezit napları çok önemli yer tutar. Alagöz Dağı, paleozoik kompleks eski bir kütledir. Irmağın akış yönünün tersine doğru gidildikçe aglomeralar, tüfler ve radiolitler gibi oluşumlar vadiye renkli ve hoş bir görünüm kazandırır.
Baraj tabanı,Türkiye'nin birinci derecede deprem alanı içindedir. Bir çok eski ve yeni faylar, sıcak su kaynakları ve heyelanlar,bölgenin jeomorfolojik yapısında göze çarpmaktadır.
Barajın başlıca iki amacı vardır.
1-Elektrik enerjisi elde etmek,
2-Sulama yapmak.

Baraj bittiğinde 1 yılda 473.000.000 kw./ saat enerji üretecektir. Üretilen enerji ülkemizin enterkonnekte sistemine aktarılacaktır.sol sahil sulaması olan projeye,sağ sahil sulaması da eklenmelidir. Çünkü, gölün alanı 50.2 km2 olacaktır. Su altında 20 köyün arazisi kısmen ,Karlık Köyünün de tamamı kalacaktır. Ayrıca Çorum - İskilip karayolu üzerindeki Kızılırmak Köprüsü de sular altında kalacağından, 1247 m. Uzunluğunda ve daha yüksek, ışıklandırılmış bir köprü de yapılacaktır.   

Obruk Barajının enerji ve sulama dışında, balıkçılık, su sporları,turizm ve çevre arazilerinin değerlenmesi gibi bir çok yan faydaları da olacaktır. Ayrıca ; oluşacak büyük bir gölün çevrenin ikliminde olumlu etkileri olacağı kesindir.

 

Halen günde 900 kişinin çalıştığı barajın ilimiz ekonomisi için büyük bir güç olacağı anlaşılmaktadır. Baraj inşaatının henüz 1 / 3 bitirilmiştir. İnşaatta yakın çevre köylerden, her gün yüzlerce işçi çalışmaktadır.

Türkiye'nin en uzun akarsuyu olan Kızılırmak'ta henüz 5 adet baraj vardır. Bu Gün ülkemizin akarsularından % 30 oranında faydalanıyoruz.
İlimiz sınırları içerisindeki uzunluğu 200 km.ye yaklaşan Kızılırmak üzerinde çok Elverişli baraj yerleri vardır. Şimdiye kadar boşa akmış sayılan sularımız artık Obruk Barajı ile tanışmaktadır. Ancak,ülkemizin hızla artan enerji ihtiyacı,daha pek çok barajların yapılmasını gerektirmektedir.
Barajın aksatılmadan, 2002 yılında hizmete girmesi,bütün Çorumluların arzusudur.
İlimizin diğer büyük projeleri de mutlaka tamamlanmalıdır. Bunlarda bilindiği gibi, doğal gaz boru hattı,demiryolu hattı,hava alanı ve üniversitemizdir.
İşte bu ana projelerle ilimizi 3.binli yıllara taşıyabiliriz. Bunları gerçekleştiremez  24 Eylül 1998 Perşembe günü Kızılırmak'ın Obruk derivasyon tüneline akıtılması törenine Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman DEMİREL ve diğer ilgililer katılmışlardır. DEMİREL;Yaptığı konuşmada"Türkiye durmuyor,durmayacak. Bu günkü Türkiye dünden güzeldir. Yarın ki Türkiye bugünkünden güzel olacaktır." Ayrıca, toprakları sular altında kalan vatandaşlarımızın gönüllerini rahat tutmalarını istemiş ve kesinlikle haksızlık yapılmayacağını belirtmiştir. Obruk Barajı ve Hidroelektrik santraline ait bazı teknik bilgiler:
Baraj Gölü Alanı : 50.2 km
2,
Baraj Gölü Uzunluğu : 38 km.
Baraj Hacmi : 661.110.000 m3
Baraj Tipi :Kil çekirdekli yarı geçirimli 
Baraj Beton Hacmi :400.000 m
Kret uzunluğu :504 m. 
Kret Eni :12 m. 
Nehir tabanından Yüksekliği : 67 m. 
Temelden Yüksekliği :125 m. 
Derivasyon Tüneli Uzunluğu : 655 m. 
Derivasyon Tüneli Beton Çapı : 10 m. 
Derivasyon Tüneli Debisi: 1040 m
3/sn. 
Dolu Savak Tipi :Karşıdan alışlı kapaklı 
Dolu Savak Boşaltım Kapasitesi: 5000 m3/sn. 
Kapak Sayısı ve Cinsi:4 adet,radyal kapak 
Enerji Tüneli ve Tipi: 2 adet,dairesel 
Enerji Tüneli İç Çapı: 7 m. 
Sulama Yapısı ve Tipi:Dairesel 
Sulama Cebri Boru Çapı :2 m.
Santral Tipi:Düşey eksenli,Francis, 
Brüt Maksimum Düşme: 65.6 m.
Üretilen Enerji toplam:473.000.000 kw. Saat/yıl 
Barajın Kazı ve Dolgu Toplam: 25.000.000.000 m3
NOT:Obruk Barajı hakkında ÇORUMLU 2000 Dergisine teknik bilgiler veren D.S.İ. proje İnşaat Mühendisi Sayın İbrahim Hakkı ŞENÖZ'e ve Obruk Şantiye Şefi Mehmet KARACA’ya teşekkür ederiz. 

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 10

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

İLİMİZİN CAN DAMARI KIZILIRMAK 
 

Yeryüzünün  temel yaşam maddelerinden birisi de  sudur. Tarihi  süreçte akarsulara sahip olan ve onları iyi  değerlendiren toplumların, yüksek kültür  ve medeniyet düzeyine ulaştıklarını görüyoruz.
Dicle  ve  Fırat'ın suları,Mezopotamya, Nil'in suları  Mısır,  Kızılırmak  ve Yeşilırmağın suları  Hitit  medeniyetlerinin  temellerini oluşturmuşlardır.
 21'ci  Yüzyıla  girerken, çok  hızlı artan Dünya  nüfusu, suyun önemini daha çok artırmıştır. Bilhassa, kurak, yarı  kurak  ülkeler için su, şimdi ekonomik  boyutu da aşmış,bu ülkelerin siyasi projelerinde en ön plana çıkmıştır.
 Komşularımızdan   Suriye   ve   Irak'ın   bize karşı  başlattığı ve inatla  sürdürdüğü  dış politikalarında suyu öne  çıkardıklarını  açıkça görüyoruz.
 Şimdi   Kuzey  Kıbrıs'a balonlarla içme suyu  gönderiyoruz.  İsrail'de  bizden  para  ile su satın almak istiyor.
 Çok yakında da,petrol ve doğal gaz boruları  gibi,ülkeden ülkeye su taşıyan,uzun boru hatları göreceğiz.
 Türkiye,yılda dört mevsimi yaşayan elverişli   iklimi  ile  Dünyanın zengin akarsularına  sahiptir. Üstelik  ülkemizin  çeşitli  yeryüzü şekilleri de akarsularımıza pek  çok  özellikler kazandırmıştır.
İlimiz  alanının  2/3'nünsularını Kızılırmak, 1/3'nün sularını da Yeşilırmak,Karadeniz’e taşır.
Bilindiği gibi,Türkiye'nin ve   ilimizin  en  uzun akarsuyu Kızılırmak'tır. Uzunluğu girintili,çıkıntılı olarak  1355 kilometredir. Sivas'ın  doğusundaki Kızıldağ'dan    doğar.  Kaynak  yüksekliği   2000  metredir. OrtalaMa  eğimi   0 / 00 1.48 dır.  Sularını   topladığı   alanı  76.250 kilometre   karedir.  Sırası   ile ;Sivas,Kayseri, Nevşehir,Kırşehir, Kırıkkale,  Çankırı,  Çorum,Sinop   ve  Samsun  illerinden   geçer.  Büyük bir delta ovası yaparak Karadeniz’e ulaşır.
Türkiye genç,engebeli,yüksek  yer yer düzlükleri  ve kırıkları Olan, kısaca çeşitli jeolojik ve  jeomorfolojik   özellikleri olan bir ülkedir .Bu  nedenle akarsularımızın en belirgin özelliği "DERİNDE AKMALARI"dır.
Akarsulardan   maksimum  fayda  elde etmemiz  için  bu suları  kendi  yatakları içinde yükselterek , yer  düzeyine  çıkartmak   gerekmektedir. Bunun yolu da, akarsuların  elverişli  yerlerine bir  set  yapmaktır.  Bu  set gerisinde biriken suyun düzeyi yükselir  ve geriye doğru bir  göl oluşur. Baraj da   biriken  sular,  teknik  yöntemler  ve  araçlarla  aşağıya  doğru  hızla  düşürülüp,dinamolar  çalıştırılır. Elektrik  enerjisi  elde  edilir. Baraj önündeki topraklar sulanır. Da ha bol ürün alınır.
Ayrıca barajlar, erozyonu önlemede, akarsuyun  rejiminin  düzenlenmesinde, çevrelerinin  ikliminde,balık üretiminde,su sporlarında,turistik tesisler yapımında  ve  daha bir çok alanda faydalar sağlar.
Kısacası , akarsularımız Türkiye  ve ilimizin ekonomisi için  çok  büyük bir potansiyel taşıyorlar.  Ancak   biz bunlardan ne kadar yararlanabiliyoruz ?
Kızılırmağın yaklaşık 1/7 si ilimizin  topraklarından  geçiyor .   Yüzlerce de  irili  ufaklı kolları var. İlimizde uzun  yıllar  Valilik  yapmış  olan   sayın Mustafa  Yıldırım'ın  Kızılırmak  için  söylediklerini üzülerek aktarıyorum :
"Tarımda  verimliliği  artırmak  için mutlaka  sulu  tarıma  geçerek,ekilebilen ürün çeşitlerini  çoğaltmamız  gerekir. İlimiz  hudutları  içerisinde  182 km. olan  Kızılırmak   üzerinde Devlet  tarafından yapılmış  bir  tane  baraj ya da sulama bendinin bulunmaması üzüntü  vericidir. Devletin  hiçbir   desteği olmadığı halde çalışkan  Çorum  çiftçisi  Kızılırmak   üzerinde çeltik tarımı  yapmakta  ve  Türkiye pirinç üre-timinin %18'ini yetiştirmektedir. Halen  Çorum' da   sulanabilir arazinin ancak 1/3'ü Sulanabilmektedir.
Tarımda  verimliliği  artırmak  için, tüm yerüstü ve yer altı  sularından  faydalanıp  her  karış toprağı  sulamalıyız. Kızılırmak üzerinde  planlanan baraj  ve  sulama  bentlerinin en kısa  zamanda  yatırım  programına  alınmasını  dilemekteyim" <1> Bu   candan gerçekçi sözleri söyleyen, şimdi de  Kayseri  Valisi  olan Sayın Mustafa Yıldırım'a teşekkür ederiz.
Son  yıllarda ülkemiz enerji konusunda tekrar dar boğazlara girdi,bu nedenle çok öteden  beri  hazırlanmış  ve  raflarda,dosyalarda tozlanmış "Obruk Barajı"  *  projesi nihayet inşaat safhasına erişti.
Çorum ili için,en büyük yatırım olan bu proje,   ödeneklerinde  bir  aksama   olmaz ise 2002 yılında  bitirilecektir. Hızla yapımı devam eden ve Kızılırmak'ta  doğması  beklenen Obruk'un  bir an evvel Dünya'ya  gelmesini  ilimize  ve ülkemize ışık, bereket getirmesini hepimiz heyecanla bekliyoruz.

 

Kaynak:1 Çorum ve Tarım.İl Tarım Md.1995 Çorum
* 4.Sayımızda Obruk Barajı Hakkında yazımız yayınlanacak.

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

11

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

ESKİ ANKARA CADDESİ

 Bundan  40 - 50  yıl evvel,şehrimizin en işlek caddesi  eski  Ankara  Caddesi idi.  Saat Kulesinden başlar, şimdiki  Kuyumcular  Caddesinden  geçer  ve Kubbeli Camiinden itibaren kıvrılarak devam  ederdi. Dar yolun, iki  tarafında tahta kepenkli,çeşitli dükkanları ,güler  yüzlü esnafı ve hanları ile her gün uğradığımız  çok hareketli bir cadde idi. Eski Belediye binası da, caddenin ortalarında bulunmaktaydı. Karşısındaki boşlukta da,İtfaiye bulunuyordu.
Daha sonraki yıllarda,merkez Saat Kulesi olmak  üzere birçok ana caddeler açıldı. Bu caddelerin en genişi de, şimdiki  Gazi  ve  İnönü Caddeleri oldu. Bu  caddeler  açılırken, bazı  kişiler  eni  30   metreyi aşan bu yolları çok geniş buldular. Şimdi ise,şehrimizin  bütün  ana  caddeleri  ve sokakları araç ve insan trafiğini  taşıyamaz hale geldi. Hemşehrilerimizin yaya  kaldırımlardan  ve sokaklarda rahatça yürümeleri bile zorlaştı.Kısacası;Çorumlu Çorum'a sığmaz oldu. Şehrimizin hızla artan nüfusu,arsaların süratle değer kazanması,Belediye işlerini de zorlaştırdı.
Geçtiğimiz günlerde,eski Ankara Caddesinin  Belediyemiz  tarafından  restore  edilip, modern hale getirilmesine  çok  sevindik. Yayaların ve esnafın sevincine ortak olduk. Güzel zemin döşemesi,lambaları ve yer altına alınan  elektrik şebekesi ile de,örnek bir mekan oluştu. Artık,eski Ankara Caddesinde görüntü kirliliği yok ! Her şey estetik !
Ancak  önemli olan vatandaşın parası ile yapılan bu güzel  eserin bozulmaması,el birliği ile daha güzel hale getirilmesi ve  bu gibi mekanların daha da çoğaltılması gerekir.
Sayın Belediye Başkanımız,Prof. Dr. Arif ER SOY'un  sokağın  açılışında  dükkanları tek tek dolaşıp "Sokağınıza sahip çıkın,onu iyi koruyun,sokağı size emanet ediyorum"demesi beni çok duygulandırdı.
Şehrimize bu örnek sokağı hazırlayanlara bir Çorumlu olarak sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Şehrimizi  uzun  süre görmeyip de tekrar görenler, hayretlerini gizleyemiyorlar. Bu gelişmeyi sağlayan  gelmiş geçmiş bütün Belediye Başkanlarımıza saygılar  sunarken, aramızdan  ayrılan eski Belediye Rahmetle anıyorum

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 12

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 

TÜRK MİLLETİ ÇOK YAŞA,VAROL 

        Biz Türk'ler vatanımızı çok severiz. Gerektiğinde  topraklarımız için hepimiz canımızı seve seve veririz.
Orta  Asya'da  büyük  bir Türk devleti kuran Oğuz han vatanı  için  şöyle  diyor ! " Vatan,ölü sağ bütün  Türklerindir.      
 Vatanın  mukadderatı üzerinde, yalnız bu gün yaşayanların değil,onun bağrında gömülü bulunanlarında reyi  vardır.  Atalarımızın  can vererek  bize emanet bıraktıkları bu vatan toprağını, bizimde çocuklarımıza tas tamam devretmemiz bir namus  borcudur. Şimdi , kıyasıya  dövüşmeden tek karış topraktan dahi fedakarlık yapamayız.
"Beyler; namussuz yaşamaktansa namus ile ölmek yeğdir."
İşte atalarının bu sözlerini tutan Oğuz Türkleri  26  Ağustos 1071'de,Anadolu'nun kapılarını bir daha kapanmamak  üzere  bizlere  açtılar. Türk  ve Dünya tarihinin çok önemli dönüm noktalarından birini oluşturan bu sonucu,Sultan Alp Aslan'ın kazandığı Büyük  Malazgirt Zaferine borçluyuz.     
Yirminci  Yüzyıl  başlarında , siyasal ortamdan yaralanan düşmanlarımız,bir Haçlı  ordusu gibi tekrar Anadolu'ya saldırdılar. Amaçları,Türkleri Anadolu'dan atmak ve  bu  cennet  topraklarda  bir  çok devlet  kurmaktı. Yunan  askerlerini  İzmir'e çıkarttılar. Kısa eteklikli Efzon askerlerini "Megalo-İdea"ları peşinden iterek Polatlı'ya kadar sürdüler. Yunan orduları her tarafı yakıp yıkarak,her türlü insanlık dışı davranışlarını pervasızca sergileyerek,Avrupalı destekçilerin gözlerine girmeye çalıştılar.
Düşmanlarımızın  en  büyük  yanlışları  da, Türk Tarihini iyi bilmeyişleri oldu ! Her türlü iç ve dış olumsuzluklara  karşın, sonsuz vatan sevgimiz bizi,  kadın-erkek,genç-ihtiyar demeden korkusuzca  düşmanlarımızın  üzerine  sevk  etti.  Oğuz hanın  "Namussuz yaşamaktansa namus ile ölmek yeğdir" sözü, Mustafa  Kemal'de  şöyle tezahür etti. "Halbuki, Türk'ün onuru, kendine  güveni  ve  yetenekleri çok yüksektir. Böyle  bir  ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Öyleyse,YA İSTİKLAL YA ÖLÜM" sözlerindeki gücü anlayamadılar !
İstiklal Savaşımızın dönüm noktası olan  Sakarya   Zaferinden sonra, 26 Ağustos 1922'de ,artık şımarık  düşmana gerekli dersi    vermek zamanı gelmişti . Yunanlıların öğündükleri ve arkasına saklandıkları  siperleri  Mehmetçiğe birkaç saat bile dayanamadı.
Afyon  kurtarıldı. Panik  içinde  kaçan düşman Dumlupınar'da sarıldı, 30 Ağustos 1922 günü Baş Komutan Meydan Muharebesi ile de tamamen yok  edildi.  Yunan  ordusu  Baş  Komutanı General Trikupis'i esir aldık. Sonra da ülkesine saldık !Büyük  Taarruz  ve  Başkomutanlık  Savaşı 1071 Malazgirt Zaferinin ikinci halkası oldu. Anadolu'nun sonsuza dek Türk yurdu kalacağı böylece ispatlandı. Atatürk bu büyük başarıyı şöyle yorumlar; "Her  evresi  ile düşünülmüş,hazırlanmış ve yönetilmiş,sonu zaferle bitirilmiş bu harekat, Türk Ordusunun, Türk  Subayının ve Komuta Kurulunun yüksek güçlerini  ve  yiğitliklerini  tarihte  bir daha saptayan büyük bir eserdir.
Bu eser,Türk Ulusunun özgürlük ve bağımsızlık düşüncesinin ölümsüz anıtıdır. Bu eseri yaratan bir ulusun çocuğu,bir Ordunun  Başkomutanı olduğum için sevincim ve mutluluğum sonsuzdur.“
Ağustos ayını da tarihinde parlak zaferlerle süsleyen  kahraman, eşsiz  büyük  Türk Ordusu ve onu bağrından çıkaran yüce Türk  Milleti, çok  yaşa varol ! 
 
                                                                                                                              Kaynakça:Nutuk,1995

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 13

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 

TEŞEKKÜRLER AYGAZ A.Ş. !

Kentimizde Haziran ayının ikinci yarısında "Çorum 19. Uluslararası  Hitit Fuar ve Festivali yapıldı. Çorum  ilini, çevresinde ve Türkiye'de tanıtmak  için, çok yararlı olan bu festivali 19 yıldır geliştirerek ,bu  günlere  kadar getirenlere,bir Çorumlu olarak teşekkürlerimi sunarım. Son yıllar da  yapılan festivallerde  ,bilhassa kültür ve sanat ağırlıklı aktivitelerin  daha da  nicelik   ve  nitelik kazanması,ilerisi için çok daha ümit verici olmuştur.         Bu güne kadar yapılan festivallerin bütün yükünü, Belediye ve Özel İdare çekmiştir. Halbuki , 2000'li  yıllara girerken,bu festivali ismine yakışır bir şekilde  ve bütün Çorum İlini temsil edecek büyük organizasyon ile gerçekleştirmek gerekir.

Bilindiği gibi,ilimiz birkaç il büyüklüğün de ve 600.000 kişilik bir nüfusa sahip olup, coğrafi konumu  ve mevcut potansiyeli ile büyük avantajlara sahiptir. Üstelik,Çorum "Türkiye ekonomisinin son yıllarda doğal olarak geçirdiği,klasik tarım hayatından,sanayie doğru yön değiştiren bir büyük transformasyon" yaşamaktadır.  Çalışkan Çorumluların son yıllarda ve sadece kendi başlarına oluşturdukları "Anadolu aslanları veya kaplanları" bu değişimin sonuçlarıdır.

Türkiye'den  yüzyıllarca  önce  sanayileşmiş ve bugünün gelişmiş ülkelerinde yapılan fuar ve festivaller,iyi organize edilir,finans kaynaklarını " Sponsorlar"  karşılar  ve  yerel yönetimlere yük olmadıkları gibi ,büyük  kazançlar ve tanıtım sağlarlar.

Son  yıllarda da  Türkiye'de  yavaş  yavaş sosyal  ve  kültürel etkinliklerin finans  kaynaklarını " Sponsor " firmaların karşılamaya başladıklarını kıvançla görmekteyiz.

Bunun  örneğini de  21.6.1999   Pazartesi günü,Festival Programı içinde yer alan " AYGAZ TİYATROSU"nun etkinlikleri ile yaşadık. Çorumlu hemşehrimiz   Sayın   Tuncer  Cücenoğlu'nun 1997 yılında  Ankara Devlet Tiyatrosu'nda oynanan " Boyacı " isimli tiyatro  eserlerini, bizler de Çorum Devlet Tiyatro Salonu'nda izledik ve dakikalarca alkışladık." Boyacı"nın “AYGAZ TİYATROSU” tarafından Çorum'dan başka 16 ilimizde daha oynayacağını  öğrenmek  bizleri  daha  çok  mutlu etti. Bir çok yabancı  dile çevrilen ve yabancı ülkelerde de oynanan iki  bölümlük komediyi hazırlayan hemşehrimiz  Sayın  Cücenoğlu, tanıtım broşüründe şöyle diyor: " Gülmeye en çok gereksinim duyduğumuz bu  günlerde,başta kendi insanlarımız olmak üzere,dünyanın tüm insanlarını,'Boyacı' ile biraz güldürebilirsek ne mutlu bize !"

Eserin  baş  oyuncularından  Sayın Şemsi İnkaya da: "Düşümüzü AYGAZ   TİYATROSU'nun çatısı altında gerçekleştirirken AYGAZ  AİLESİ”ni hem  oyuncu  arkadaşlarım adına,hem de kendi adıma teşekkür ederim" diyor.

Ben de ; 39 yıl önce 1 Temmuz 1960 tarihinde Çorum'da yayınlanan "Hüryol Gazetesi"nde " ÇOK YAŞA KOÇ'UM " başlıklı  şöyle  bir köşe yazısı yazmıştım. Bu yazımın ilk bölümünü aynen aktarıyorum: "Sayın Vehbi Koç'un  hazineye 26 kilogram altın ve 1 milyonluk hastane,ayrıca onun idare ettiği müesseselerin de  235 bin lira para ve 250 adet altın bağışladıklarını iftiharla öğrendik  KOÇ ; Türkiye'nin hatırı sayılır zenginlerindendir. Allah daha çok  versin ! Çünkü o kazandığı helal  parayı yalnız tekrar  para kazanmak için kullanmamış,hayır dua,sevap almak için kullanmıştır. Milyonlarını seve seve başkaları için karşılık beklemeden  harcamış ve harcamakta olan bir  vatanseverdir.  O ; dünyada maddeye değil, manevi değerlere önem veren hakiki bir zenginimizdir."

İşte ; 39  yıl  önce yazdığım köşe yazımın ne kadar  yerinde ve  gerçek olduğunu aradan geçen uzun yıllar gösterdi. Rahmetli Koç'un kurduğu yüzlerce şirketten  sadece birisi olan "AYGAZ A.Ş. nin de ilimizin festivaline "Sponsorluk" yaparak katılımı ile "Sosyal paylaşım"ın en güzel bir örneğini verdiğini ve büyük kurucusunun yolunda olduğunu sevinerek   gördük.

Ekonomik  kalkınmanın, kültür ve sanatla gelişebileceğine yürekten inanan  rahmetli  Vehbi Koç ve bugünkü KOÇ HOLDİNG  A .Ş.'nin "Türk ekonomisinin devi" olabilmesinin altında yatan gerçek, "Halktan kazandığının bir kısmını,sosyal ve kültürel aktivitelerle,tekrar halkına geri verebilme özverisidir. " AYGAZ A.Ş'nin  ilimiz festivali nedeniyle gösterdiği  bu  güzel "Sponsorluk" çalışmasının, ilimizin  bütün  sanayici  ve işadamları ile,diğer büyük  kuruluşlara da  örnek olacağına inanıyor ve  yüce Atatürk'ün : " TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN  TEMELİ KÜLTÜRDÜR" vecizesi ile  tüm okuyucularıma sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

 
 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 14

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

TAM GÜNEŞ TUTULMASI

Toplumların gök ile olan   ilişkisi insanlık tarihi kadar eskidir. Yıldızlı gök kubbe, her çağda bütün canlıları etkilemiş, daima  insanların  ilgi  ve  dikkatini çekmiştir.

Çok  eski  yıllardan beri, bir çok gök cismi insanların kültür ve medeniyetlerine girmiş,mistik duygularını etkilemiş ve  bir  çok sembollerinin hatta;bazı ülkelerin bayraklarına bile simge olmuştur.

 

Bugün bile;Güneş,Ay,Kuyruklu Yıldızlar, Meteoritler, Gezegenler, Uydular,Güneşteki patlamalar, Kozmik fırtınalar, Karadelikler vb. gerekli ve yeterli bilgilere sahip değiliz.

Ancak,ay ve güneş tutulmalarının nedenlerini artık  iyice  biliyor ve daha önceden tutulmaların nerede  ve ne  zaman  meydana geleceklerini hesaplayabiliyoruz.   İnsanoğlunun  çok  eskiden beri,  gök cisimlerinin uzaydaki durumlarını, hareketlerini ,fiziksel  ve kimyasal yapılarını incelemesi,"Astronomi Bilim"inin,diğer ilimlere  göre daha önceden gelişmesine  ve  ilerlemesine neden olmuştur.

Son yıllara da,dev yer teleskopları, optik cihazların gelişmesi, ve en son olarak da uzaya fırlatılan  teleskop'un  yapılması  uzay çalışmalarına yeni bir ivme kazandırmıştır.  Ülkemizde; astronomik  olayları bilimsel olarak inceleyen kuruluşların başında, İstanbul'da bulunan "Kandilli Gözlemevi " gelmektedir.  

Bu  değerli kuruluşumuzun verdiği bilgilere göre,11 Ağustos 1999 Çarşamba günü "TAM GÜNEŞ TUTULMASI" olayını yaşayacağız.

Bilindiği  gibi, dünya, güneş sistemine bağlı bir gezegen,ay da dünyanın bir uydusudur. Gezegenler ve uyduları,uzayda belli yörüngeler üzerinde  devamlı  hareket  ederler. Bu  hareketler sırasında, bazen  ay,güneş ile dünya   arasına  girer ve  bu üç gök cismi bir süre aynı doğrultuda bulunurlar. 

Güneş tutulmasının olabilmesi için, ayın mutlaka  yeni ay konumunda bulunması gerekir. Yeni ay  konumunda,güneş ile dünya  arasında bulunan "Ay" ın   gölgesi  dünyanın bazı  yerlerine  düşerek oraları, yarı karanlık veya tam karanlık duruma getirir.

Güneş  tutulması  başlıca  üç  şekilde görülür:

1-TAM TUTULMA:  Ayın, gölge  konisinin uzunluğu yer - ay uzaklığından daha büyük olursa meydana gelir. Bu gölge konisini yer keserse,kesit içinde kalan yer yüzünün kısımları güneşten  ışık alamaz  ve karanlık bir şerit oluşturur. Ayın ve dünyanın hareketleri nedeniyle,karanlık yerler,belli bir süre sonra bir kuşak çizerek hareket eder. Tam tutulma,çok az görülür.  Bir  insan  ömrü içinde bir kez, ömrü uzun olanlarda ikinci defa "TAM GÜNEŞ TUTULMASI"nı görebilirler.

2-HALKALI TUTULMA:Ayın gölge  konisinin uzunluğu,dünyaya kadar  gelmez  ise,koninin öbür yanına  doğru uzantısı yere gelir. Uzantının geldiği yerlerde  halkalı tutulma olur. Bu gibi  yerlerde güneş  bir halka şeklinde görülür. Bu sırada bazı yerlerde eksik tutulma görülür.

3-EKSİK (PARÇALI) TUTULMA: Yarı gölgenin  geldiği  yerlerde olur.  Bu  yerler,güneşin her tarafından ışık alamaz.  Buralarda  güneş hilâl biçiminde görülür.   Yarı  gölgenin, yerde kapladığı alan,tam gölge alanından daha geniş olduğundan,eksik tutulma daha büyük bir alanda izlenir.

11  Ağustos  1999  Çarşamba    günü, gündüz yaşayacağımız  "TAM GÜNEŞ TUTULMASI 11 Ağustos 1999 Çarşamba günü kentimizde  saat 13.01'den itibaren,güneşin batı kenarının  yavaş yavaş  kararması ile güneş tutulması başlayacaktır. Ay, güneşin  önemli bir kısmını  örttüğü halde bile ortalık birden bire kararmayacaktır.   85  dakika içinde yavaş yavaş güneş kararacak,ortalık  tam saat 14 ü 26 geçe kapkaranlık  olacak ve  bir dakika 52 saniye süreyle, "TAM GÜNEŞ TUTULMASI" olayını yaşayacağız. Bu kısa süre içinde, görüş açımızın içinde,yoğun  bulutlar  olmaz ise ,tam  tutulma  en güzel şekli ile izlenebilecektir. Bu sırada  sanki koyu karanlık bir geceyi iki dakika kadar yaşarken,gökte yıldızlar bize göz kırpacaktır !...

Isı da  birkaç derece azalacaktır. Saat 14.28'den   sonra, güneş  bir saat 18 dakika içinde,yavaş yavaş tekrar aydınlanmaya başlayacak ve saat 15.46'da tutulma olayı   sona erecektir.  Havada tamamen tekrar aydınlanacaktır. Ogün güneş normal olarak 19.52'de batacaktır.

Tam tutulma eksenin,Çorum İlinin  kuzey doğusundan  geçmesi  ve bilhassa Osmancık ve Kargı   İlçelerimizin  tam  tutulma merkez  eksen çizgisi  üzerinde bulunmaları, ayrıca İstanbul üzerinden (E-80) İpek Yolu ile ulaşım kolaylığının bulunması,birçok yabancı ve yerli bilim   adamının Osmancık'a gelişine neden olacaktır.

Bu konuda 26.03.1999 ve 18.06.1999 .Çorum Haber Gazetesinde  iki makalem çıkmıştı.   8 Temmuz 1999 Perşembe günü, Çorumlu 2000 Dergisinin sahibi Sayın M. Selim Gürsel  ile  Samsun'a yaptığımız bir seyahat sırasında, "Merzifon - Havza karayolu"nun gidiş  ve  gelişlerine, bir trafik levhası gibi konan   "reklam   panoları"nın birisinin resmini sizlere aktarıyoruz.

Amasyalı   komşularımızın   yaptığı bu ilginç tanıtımın, bizim ve bu yoldan geçenlerin büyük ilgisini çektiğini gördük!... Acaba biz (!) Çorumlular,bu ve bunlar gibi orijinal tanıtımlar için nasıl ve ne gibi girişimlerde bulunduk ?...

Görülüyor ki;eşine  nadir rastlanan ve 20. Yüzyılın  son  "TAM GÜNEŞ TUTULMASI"  olayı iyi  değerlendirilebilirse,  İlimiz   ve komşu iller,hatta Türkiye'miz için,ele geçmez bir tanıtım fırsatı olacaktır.

Bizlerde, 11 Ağustos Çarşamba günü öğle üzeri saat tam 13'te güneş tutlmasını izlemek için   " İSLİ CAMLARIMIZI,veya YANMIŞ FLİM"lerimizi hazırladık mı ?... Toplam 2 saat 45 dakika sürecek olan "Gündüzün Kısa Gecesi" ne hazır mıyız ?...

Kesinlikle korkacak,telaş edilecek hiçbir şeyin olmadığını da  peşinen söyleyelim. Belleklerimizden hiç çıkmayacak,ömür boyu, bir  veya  en fazla iki defa yaşanabilecek bu nadir "DOĞA OLAYI"nın  baştan sonuna kadar iyice gözlenmesini dilerim.

 

ÇORUM İL MERKEZİ

Enlemi               : 40 derece.33 dakika kuzey

Boylamı             :34 derece,58 dakika doğu

Güneş tutulmasının başlaması :  Saat 13.01

Tam tutulmanın başlaması        :  Saat 14.26

Tam tutulmanın sonu                 :  Saat 14.28

Güneş Tutulmasının sonu          :  Saat 15.46

 

11   Ağustos   1999   Çarşamba günü,      gündüz     tam güneş tutulması gölge kuşağı haritası

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

15

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

KORKU YOLU "KIRKDİLİM”

 İnsanların bir  yerden bir yere gitmesi,üretilen maddelerin taşınası ve haberleşme bir ülkenin temel konularıdır.

Yol;bir yerden bir yere gitmek için üzerinden veya içinden geçilen yerdir. Yollar,yeryüzünün ana ve kılcal damarları  gibidir.  Çok gelişmiş ülkeler ulaşım   sorunlarını  çoktan çözmüşler ve şimdi ise,gezegenler arası ulaşımı gerçekleştirmek  için uğraş vermektedirler. Geri kalmış ülkeler ise, yolları, taşıtları ve taşıdıkları yolcu ve yük  miktarları, hatta trafik kazaları yönünden  olumsuz  bir tablo arz etmektedirler.

Türkiye,bilindiği gibi,dünyanın üç önemli kıtasını birbirine birleştiren,etrafı denizlerle çevrili kara,deniz ve hava ulaşımı için dünyada eşi ve benzeri olmayan tek ülkedir.

Anadolu Tarihinin,Kültürünün,çok eski zengin  ve hareketli oluşunun ana nedeni, kıtalar arası  ulaşıma  çok elverişli olan coğrafi konumudur.

Hitit,Lidya,Roma ve Bizans imparatorluklarının  ekonomilerinin  temelinde Anadolu üzerinden, Avrupa, Asya ve Afrika'ya uzanan ticaret yollarının büyük etkileri olmuş ve onları dünyanın en zengin ülkeleri
konumuna getirmiştir.

Anadolu Selçukluları da kıtalar     arası yolların  ve  bu Yollarda seyahat  eden yerli ve yabancı tüccarların değerini iyi bilmiş  ve bu  nedenle
güçlü  ve  ekonomik bir  yapıya sahip olabilmişlerdir.

Osmanlılar da  aynı anlayışı benimsemişlerdir.   512  yıl önce, Osmancık'ta,  Kızılırmak üzerinde inşa ettikleri 259 metre uzunluğundaki "Koyunbaba" Köprüsü bunun bir kanıtıdır.  Son Osmanlı Bakanlarından rahmetli Halil Rıfat Paşanın "Gidemediğin yer senin değildir " vecizesi, 1950'li yıllarda kurulan ve   Türkiye ekonomisinin,atak yapmasında öncü görevi üstlenen Karayolları  Genel   Müdürlüğü   nün değişmez parolası olmuştur. Ancak;aradan geçen elli yılda, karayolları, demiryolları,denizyolları ve havayolları ile entegre edilemediğinden,bu gün Türkiye'nin yolcu ve  yükünü çekemez duruma düşmüştür.

İlimizde de,  karayolları  artık  yetersiz kalmaktadır. Haziran ayı sonunda kentimizde yapılan "Çorum ilinin başlıca sorunları ve çözüm  yolları " konulu  panelde  en  çok  konuşulan konuların başında,ilimiz karayollarının içler  acısı durumu bir  daha orta ya konmuştur.    Kırıkkale  -  Çorum  - Samsun yolunun şimdiye  kadar çift yol olarak  bir türlü yapılamaması,Çorum çevre  yolunun  yarım  oluşu  yanında, son aylarda  Çorum   yerel   basının "Korku yolu" ismini taktığı,Çorum - Osmancık  yolu  güzergahında ki " Kırkdilim "   mevkiinin durumu acil çözümler beklemektedir.  Yazımın  ana teması  olan "Kırkdilim" den çocukluk yıllarımda çok gidip geldim. 55-60 yıl önce Çorum'da otobüs,otomobil vb. yoktu... Sadece ömürlerini fazlası  ile doldurmuş birkaç külüstür kamyon vardı... Bunlardan birisi de   rahmetli şoför    İsmail'in     bu   yolda,  hem     yük,hem de yolcuları birlikte taşıyan kamyonu     idi.  Yolculardan      en   hatırlı  olan     sadece  iki  kişi, kamyonun    şoför      mahalline     oturabilme şansına sahipti !...   Balık istifi     bindiğimiz kamyon bir süre sonra  " Kırkdilim" e     geldiğinde, içimi bir korku kaplardı. Sayıları kırk civarında olan  virajların yamacında , bütün heybeti     ile yükselen dik ve som kalker  kayalıklar  sanki bir cendere gibi beni sıkardı. Bu sıkıntı ve kor kumu  yenebilmek  için,bildiğim bütün duaları içimden ezbere ve peş peşe okurdum. Emektar  kamyonumuzda  bu  uzun ve dik virajları, hele yazın hiç çıkamaz, sık  sık  radyatörü su kaynatırdı...  Şoför muavini de böyle anlarda, tekerin arkasına  takozu  koyar  koymaz,eline boş bir teneke alıp,koşa koşa su getirmeye giderdi... Külüstür kamyon biraz dinlenip, muavinin  getirdiği  soğuk suyu da  radyatöründe bulunca, son  bir gayretle homurdana homurdana dik virajlara dalar ve ancak bir-iki saatte "Kırkdilim"i çıkabilirdi. Aradan çok uzun yıllar geçti ve  değişen  hiçbir şey yok !... Hatta zaman zaman " Kırkdilim" resmen trafiğe kapatılmakta ve burada meydana gelen kazalarda yükümlü  sigorta  şirketleri  bile  hiçbir ödeme yapmamaktadırlar.

Karayolları  tarafından  1961  yılından beri,burada  birçok iyileştirmeler  yapılmıştır. Varyant çalışmaları ve daha sonra yapılan tünel yeterli  olmamış ve bir süre sonra yamaç heyelanı nedeniyle tamamen kullanılamaz hale gelmiştir.  

Aktif  Kuzey  Anadolu Fay Hattı üzerinde bulunan  "Kırkdilim"de yamaçlardan zaman zaman büyük bloklar halinde kayalar da yuvarlanıp yolu kapatabilmektedir. Çok eğimli,dik  kayalık yamaçlar,çatlaklı Mezozoik kalkerlerden oluştuğundan şev heyelanları oluşmuş ve birçok masraf , emekle  açılmış olan uzun  tüneli açılışından çok kısa bir süre sonra  deforme etmiş kullanılamaz hale getirmiştir.  

Sadece "Kırkdilim" için harcanan para ile tamamen  yeni   bir güzergahtan geçen 58 kilometrelik  Çorum - Osmancık yolu yeniden yapılabilirdi !...  

İlimizin, kuzey  kısmındaki  ilçelerimiz, beldelerimiz  ve  yüzlerce köyümüz  ile   ana bağlantısını  sağlayan  bu  tek ve yetersiz yolun, Sarmaşa - Osmaniye  köyleri  arasındaki çok eğimli ve dar  açılı  ters  virajlar da büyük tehlikeler arz etmektedir.  

Kısacası Çorum -  Osmancık yolu,çok eski güzergahı ile artık ömrünü çoktan beri tamamlamış,müzelik olmuş ve bugünkü taşıtların yolu olmaktan çıkmıştır. Bu yolda yolculuk ve şoförlük yapan cesur yürekli insanları yetenek ve cesaretlerinden dolayı ödüllendirmek gerekir !..  

Yeni bir güzergah ve üstün vasıflı kaliteli bir yol ile, Çorum'un  Laçin ve  Osmancık ilçesine bağlanması ilimizin ekonomisinde büyük bir atılım başlatacaktır...  

Pek  çoğumuz henüz ilimizin kuzeyinden geçen ,Osmancık ve Hacıhamza üzerinden  devam  eden  (E-80)  kıtalar arası mega yolun farkında değiliz !...    Bu  yolun  sadece Türkiye içindeki uzunluğu 1500 km. den fazla olup,  batıda  Atlas  Okyanusu,doğuda Büyük Okyanusa  kadar uzanmaktadır. Bu kıtalar arası yol,bir kısmı  Türkiye  ve ilimizden geçen üç kıtanın  ortak yoludur.   Uzunluğu 10.000 km .den fazla olup pek çok ülkeden, şehir, kasaba ve köylerden  geçmektedir. Bu nedenle her gün ekonomisi gelişen ve şu anda demir yolu  ve havayolu ile bağlantısı olmayan, sadece yetersiz ve ilkel karayollarına tutsak edilen  ilimiz  için, altın değerinde olan bu yolun, kenarlarında  bir  çok turistik nitelikte, otel, lokanta, benzinlik, dinlenme tesisleri gibi çeşitli hizmet ünitelerinin yapılması, bu mega yolun Türkiye ve ilimiz ekonomisine katkılarının ilk sevindirici işaretleridir.  

Geçen yıl  İstanbul'a karayolu ile; Çorum - Ankara üzerinden değil,Çorum-Osmancık  yolundan ve   (E80) ile,6 saatte ulaşınca ben de hayret ettim !... Ayrıca,yolun çevresinin doğal bitki örtüsü yönünden zengin,çeşitli ve sık yeşil oluşu,yolculuğa ayrı bir zevk katıyordu.  Böylece Çorum -İstanbul arası en az 3-4 saat kısalmış  oluyordu. Bunun ekonomik değeri hesaplanırsa mutlaka trilyonları bulur.  

İşte; ilimizin bu günkü "Korku yolu" ismini verdiğimiz ve sadece 58 km'lik Çorum -Osmancık karayolunun,yeni bir  güzergah ile kıtalar arası  (E-80) mega yoluna bağlanması ,mutlaka en  kısa zamanda gerçekleştirilmelidir... " Korku yolu "  bizleri daha ne kadar korkutmaya devam edecek ? Bilhassa kış mevsiminde,yolcu ve şoförlerimizin korkarak yolculuk yaptıkları hatta,vaz geçip başka yollardan Çorum'a gitmek veya gelmek zorunda kaldıkları  " Kırkdilim "  mutlaka " Korku yolu" olmaktan çıkarılmalıdır !..

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 16

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

2000 YILLARINDA ÇORUM
 
Dünyanın, en değerli varlığı insanlardır. İnsanların oluşturduğu nüfus, dünyanın her yerin- de bir çok değişiklikler gösterir.
Coğrafi etkenler nedeniyle toplumlar devamlı olarak bir hareketlilik içindedirler.
Atalarımızın binlerce yıl önce,Orta Asya'dan diğer kıtalara yaptıkları çok uzun süreli göçler,fiziki coğrafya koşullarından olan iklim değişikleri sonucunda meydana gelmiştir.
Ayrıca, insanların beşeri ve ekonomik coğrafya etkenleri ile de göç etmek zorunda kaldıkları bir gerçektir.
Son yıllarda, dünya nüfusunun hızla artması, endüstriyel gelişmeler, ulaşım ve iletişimin kolaylaşması gibi birçok nedenlerle insanların hareketliliği daha çok artmıştır.
Anadolu'muz bilindiği gibi, üç eski dünya kıtasının birbirleriyle birleştiği, çok önemli coğrafi konumu nedeni ile dünyanın kesintisiz olarak en eski medeniyetlerine sahiptir. İlimizin bulunduğu topraklar en az on bin yıldan beri insanların oluşturduğu toplumların kültür ve medeniyetlerinin açık hava müzesi gibidir.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, Türkiye bilindiği gibi, ilkel bir tarım ve hayvancılık ülkesi idi. Şimdi ise, yüzyıllarca sürmüş olan bu geleneksel ekonomik yapımızın yavaş yavaş doğal bir transformasyon ile sanayileşmeye dönüştüğünü görmekteyiz.
Bu gün, Türkiye ihracatının %85 'i sanayi ürünleridir. 65 milyon nüfusumuzun 1/3'ü, ilk önce endüstrileşen İstanbul, Ankara ve İzmir'de toplanmıştır. Öteki büyük illerimizin de, sanayileşme ye başlaması ile kırsal kesimlerden birçok vatandaşımız bu kentlere göç etmişlerdir.
İlimiz, Türkiye'nin küçük bir kesitidir. Bilhassa, son on yıl içinde, başta Çorum il merkezi olmak üzere peş peşe kurulan çok çeşitli fabrika lar, ilçelerimize de yayılmaktadır. İlimizin pek çok köyü, sanki bir toprak erozyonu gibi, nüfus erozyonuna uğramıştır.
Bu nedenle ilk kez 1997 Nüfus Tespitine göre; Çorum ilinde, köylerde oturanlardan sayısı şehir, kasaba ve beldelerde oturanların altına düşmüştür.
Ayrıca, göç edenlerin pek çoğu başta Ankara olmak üzere diğer şehirlere gittikleri için, ilimizin toplam nüfusu da ilk kez azalmaya başlamıştır. Bu gün, Çorum ili dışındaki Çorumluların tahminen 1,5 milyonu aştığı bilinmektedir. Türkiye'de Çorum gibi iç ve dış göç veren pek çok ilimiz vardır.
Cumhuriyet döneminde, Türkiye'de ve ilimizde bir göçe neden olacak düzeyde bir fiziki coğrafya etkeni veya bir iklim değişikliği olmadığına göre, bu hızlı ve ekonomik göçlerin ana nedeni, beşeri ve ekonomiktir.
Artan Türkiye nüfusunun sadece tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sağlamaları mümkün olamamaktadır. İşte; ekonomik sürecimizin doğal olarak geldiği yer sanayileşmedir. Bu büyük transformasyonda, hızlı ve yoğun göçlere ne den olmaktadır.
Şimdi, önemli olan, bu büyük değişimi en az sarsıntı ile atlatabilmektir. Tarım ve hayvancılığı bırakarak endüstrileşmek çok yanlıştır. Bu gün dünyanın bizden yıllarca evvel endüstrileşen ülkeleri buna çok dikkat etmişler ve sağlıklı bir şekilde sanayileşmişlerdir.
İşte, seçimlerden sonra kurulacak hükümetlerin, yöneticilerin, planlamacıların en temel projesi, içinde bulunduğumuz bu ekonomik değişim olmalıdır. Çünkü ekonomik değişimler sosyal değişimlere de neden olurlar.
Başta, Yasama, Yargı ve Yürütmede gerekli reformlar, demokratik kurallar içinde yapılırken, Mahalli İdarelere geniş yetkiler vermek ve bu yetkilerin mahallinde, vatandaşlar tarafından denetlenmesini sağlayıcı yasaları mutlaka çıkarmak gerekir.
Kısacası, bütün olanaklarımızı gerçekçi bir siyasetle, Milli birlik ve beraberliğimizi her şey den üstün tutarak,particilik yapmadan,Milli çıkarlarımızı,şahsi çıkarlarımızdan üstün tutarak, doğruda , iyide, güzelde birleşerek, 2000'li yıllarda, dünyanın ekonomisi güçlü ilk on ülkesi arasında olabiliriz. Bu hedefe ulaşabilmek için ilimizde yapılması gereken ve hatta geçmekte olan konuları ana başlıklarıyla şöyle sıralayabiliriz.
 
1-İL SANAYİNİ GELİŞTİRME
 
İlimizin nüfusu daha çok azalabilirdi. Azalma henüz az ise, bunu il merkezindeki ve az da olsa ilçe merkezlerimizde kurulan sanayi kuruluşlarına borçluyuz. Hatta 300 civarında irili ufaklı fabrikalarımız olmasa idi, Çorum il merkezinin bile nüfusu artmaya bilirdi.
Tuğla, kiremit, un ve çimento fabrikası ile başlayan sanayi, bugün bir çok dala yayılmış ve dış ülkelere ihracat yapar konuma gelmiştir. Başta,ilimizin ve çevresinin ham maddelerini işleyen fabrikaların , ilçelerimizde hatta beldelerimizde de kurulması gerekir. İl merkezimizde kurulan bazı fabrikalarımızın çok kaliteli ve dünya çapında üretim yapmaları, hatta ürünlerini Internet yolu ile pazarlayabilmeleri, bizleri ilerisi için çok ümitlen- diriyor. Üstelik bütün dünya sanayinin durgunluğa girdiği bu günlerde, Türkiye ve il sanayimizin bunu hafif atlatması da sevindiricidir. Kendi çabaları ile yoktan var etmesini bilen Çorumlu sanayicilerin bu çabalarını daha da artıracaklarına inancımız sonsuzdur. Ancak, hükümetlerimizin ve ilgili kuruluşlarımızın hiçbir ayırım yapmadan Çorumlu sanayi ve iş adamlarımıza gerekli destekleri vermelerini bekliyoruz.
 
2-ULAŞIM
 
İlimiz, coğrafi konumu nedeniyle birçok illerimize göre ulaşım yönünden de büyük bir potansiyele sahiptir. Ancak ne yazıktır ki, ilimizin ulaşımı sadece kara yollarına kalmış, mevcut kara yolları da 50 yıldan beri ömürlerini ve fonksiyonlarını tamamlamışlardır.
En son yapılan, Osmancık ve Hacıhamza'dan geçen Kuzey Yolu (İpek Yolu) kıtalar ara- sı bir yoldur. İlimiz için büyük bir kazanç ise de, yeterli değildir.
A)Demiryolu Cumhuriyetimizin ilk yıllarında demir yollarına verdiğimiz önem, sonraları yerini kara yollarına kaptırdı. Gelişmiş ve sanayileşmiş ülkelerde, demir yolları da en az kara yolları kadar gelişmiştir. Hızlı, konforlu,ucuz ve güvenli bir şekilde işletilecek demir yollarımız zarar değil kâr edecek, kara yollarındaki yoğun yolcu ve yük trafiğini rahatlatacaktır.Ayrıca,projesi hazır olan demiryolu hattının Samsun-Ankara hattını da,çok kısaltacağı da bir gerçektir. İlimizin, maden, zirai,hayvansal ve sanayii ürünlerinin taşınması için, ideal olan demir yoludur. Bir an önce, Çorumluların yıllardan beri hayal ettikleri demiryolunun gerçekleşmesi hepimizin hakkıdır. Artık her gün trafik kazalarında ölmek istemiyoruz...
b) Havayolu Her ile bir havaalanı sloganı ile başlayan, havaalanımızın inşaatı yerinde saymaktadır. Dünya insanı artık zamanla yarışıyor. Birkaç il büyüklüğünde yüz ölçümüne sahip olan ilimiz,yarım milyon üzerinde mevcut nüfusu ve dışarıdaki 1,5 milyon Çorumlu ile sadece otobüslerle ve otomobillerle taşınmaktan bıktık.
İstanbul'a 1-2 saatte,Avrupa'ya 2-3 saatte diğer kıtalara da 5-6 saatte ulaşmak istiyoruz. Üstelik,en güvenli ulaşım hava yoludur.
Sanayicilerimizin ve iş adamlarımızın en çok kullandığı araç uçaktır. Ayrıca,dünyanın kültür ve medeniyet merkezlerinden birisi olan Hitit Uygarlığını tanımak isteyen yabancı turistler için büyük bir kolaylık olacaktır. Bir an önce Çorum Havaalanını bitirilip,uçakların inip kalkmasını bütün Çorumlular heyecanla beklemektedir.
 
3-ÜNİVERSİTE
 
Kurulduğu yerlere sosyal, ekonomik ve kültürel canlılık getiren bu eğitim kurumları için, son günlerde kamu oyunda büyük bir bilinçlenme başlatılmıştır.
Yüzlerce, Çorumlu bilim adamımızın bu konuda yaptıkları ilk çalışmalar bizleri ümitlendirmiştir. Ancak, bu adımları daha da sıklaştırmaya mecburuz. YÖK ve siyasi yetkililerin de bu önemli konunun bir ucundan tutmaları gerekir. Aslında Gazi Üniversitesi'ne bağlı olarak birkaç fakültesi ile zaten var olan üniversiteyi daha da geliştirerek ve ilçelerimizde de bazı fakültelerini kurarak, bağlı olduğu üniversiteden koparıp, Çorum veya Hitit gibi bir isim altında bağımsız üniversitemizi kurmalıyız.
Türkiye'nin her ilinde bir üniversite kurulmasını hepimiz mutlaka isteriz. Ancak, Çorum ili kadar potansiyeli ve Orta Öğretim yapısı olma-yan illerde üniversitelerin açılması ile Çorumlunun hakkı yenilmiştir...
Bu konuyu bütün ilgililerin ve Çorumluların gündemde sıcak tutmaları gerekir. Yeni seçeceğimiz Milletvekilleri artık bu konuyu çözmelidirler.
 
4-DOĞALGAZ BORU HATTI
 
Enerjinin her gün daha çok önem kazandığı bir dönemde, Rusya'dan Karadeniz üzerinden Samsun ve oradan da Çorum Şehrinin doğu kıyısından geçmesi kesinleşen bu hat çok büyük bir önem taşımaktadır.
Sanayide, ısınmada, seracılıkta ve birçok alanda kullanılacak doğalgaz, hava kirliliği çok fazla olan şehrimiz için en ideal yakıttır. Şimdiden gerekli dağıtım şebekesinin hazırlanması, hatta ilçelerimize ve geçtiği ana hat yakınlarında ki belde ve köylere de verilmesi çok yerinde olacaktır. Bir an evvel bu kıymetli projenin bitirilip hizmete girmesini bekliyoruz.
 
5- ASKERİ BİRLİK
 
İlimize, bir askeri birliğin yerleştirilmesi en az bir üniversite kurulması kadar önemlidir. Genel olarak askeri birliklerimiz demiryolları üzerinde veya yakınlarındadır Bu nedenle ilimizin demiryoluna kavuşması, askeri birliğinde konuçlandırılmasını da kolaylaştıracaktır.
Askeri birliklerimizin bulundukları yerlerde, sosyal ve ekonomik hayatın ne kadar canlandığını hepimiz iyi bilmekteyiz. Ayrıca, askeri bir okulda, ilimizde kurulabilir. Bu konuda ilimizin yetiştirdiği değerli paşalarımızın desteğini istiyoruz.
Güvenlik güçlerimizden olan Polis Okulunun da ilimizde bir an önce kurulması sevindirici olacaktır.
 
6-BARAJLARIMIZ
 
İlimiz, maalesef şimdiye kadar akarsu potansiyelini iyi değerlendirememiştir. İçme, kullanma ve sulama suyunun değeri, her gün artarken ve sulama suyunun değeri,her gün artarken, bilhassa sanayileşen ülkemiz için barajlarımızdan elde edilecek hidroelektrik enerjisi ön plana çıkmıştır.
Bu nedenle, tozlu raflarda uzun yıllar bekleyen Obruk Barajı projesi inşaat safhasına ulaşmıştır. 2001 yılında bitirilmesi için hızla çalışılan bu büyük barajın zamanında bitirilmesi ile Çorum ili Cumhuriyet Tarihimizin en büyük yatırımına kavuşacaktır. Diğer barajlarımızın ve göletlerimizin de zamanında bitirilerek, ekonomimize katkılarını bekliyoruz.
 
7- TARIM VE HAYVANCILIKTA REFORM .
Klâsik tarım ve hayvancılığımızın artık yeterli olmayacağı görülmüştür. Yıllardan beri beklenen Mer'a Yasası bile yeni çıkartılmıştır. 20 yıldan beri yaşadığımız yüksek enflasyon en çok yoksul çiftçilerimizi etkilemiş ve onları göçe zorlamıştır.
Yeni proje ve finans kaynakları ile çiftçilerimiz desteklenmeli ve onların kaliteli ürün elde etmeleri sağlanmalıdır. Ayrıca,arıcılık,halı do- kumacılığı, mantarcılık, tarla balıkçılığı,seracılık, kavak ve ceviz üretimi,et tavukçuluğu,hindi üretimi, besi çiftlikleri ile et kombinası ve peynir, süt fabrikaları ilimizde yapılacak en faydalı yeni yatırımlar olacaktır.
İlimizde kurulacak üniversitenin mutlaka Ziraat ve Veteriner Fakültelerini de kapsaması şarttır. Çiftçilerimizin örgütlenerek seslerini ve problemlerini ilgili kuruluşlara da duyurabilmeleri de önemlidir.
 
8-TURİZM
 
On bin yıllık kesintisiz medeniyetlerin sanki açık hava müzesi olan ilimiz, turizm potansiyelinden faydalanamıyor. Bütün dünyanın ilgi-sini çeken Hitit Uygarlığının merkezini barındıran ilimize, havaalanı ve demir yolunun bağlantısının yapılması, ilimizin turizminin motoru olacaktır. Ayrıca, yine kurulacak Çorum Üniversite-sinin bir fakültesi de Tarih veya Hititoloji olmalıdır. Yapılacak kazılardan çıkartılan belgelerin, ilimizde sergilenmesi hatta daha önceden, ilimizden çıkartılıp, başka illere götürülen çok değerli eserlerin geri getirilip ilimizde sergilenmesi gerekir.
Bu nedenle başta, Alacahöyük -Boğazkale olmak üzere modern yerleşim alanları, üniversite birimleri, müzeler, oteller, konferans salonları, iletişim hatları, kampingler, alış veriş merkezleri gibi üniteler kurulmalı ve bu kuruluşlar bütün yıl boyunca hizmet vermelidirler.
Dumansız fabrika sayılan turizm için ilimizin pek çok olanaklarını değerlendirmek baştan Çorumlu iş adamlarımıza düşer. Turizm konusun da ülke çapında ve dışında deneyimli pek çok Çorumlu iş adamlarımızda mutlaka ilk adımı atmalıdırlar.
Yukarıda başlıca sekiz ana madde altında toplanan ilimizin çözüm bekleyen sorunları, birçok ilimizde çoktan çözülmüştür. Sıra artık bizdedir. Bütün Çorumlular bu konulara sahip çıkmadıkça daha pek çok yıllar oyalanırız. Halbuki bunlar Çorumlu için bir lüks değil, gerçekleşme vakti gelmiş ve geçmiş konulardır. Bunları birkaç yıl içinde yapamaz isek, Çorum ili 2000'li yıllar-da Türkiye ölçeğinde küçülecektir !...
 
HAYDİ ÇORUMLULAR !
 
Geleceğimiz için !
Çocuklarımız için !
Büyük Türkiye'miz için !
Birlik ve beraberlik içinde,el ele,kol kola, bütün güçlerimizi birleştirelim ve bu problemlerimizi çözelim !
 
BAŞKA ÇORUM YOK !
BAŞKA TÜRKİYE YOK !

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 17

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

İLİMİZİN TARIMINA GENEL BİR BAKIŞ
 
Tarım; geniş anlamıyla ekilip, dikilebilen, topraklardan faydalanma, tarım bitkilerinin yetiştirilmesi, doğal çayır ve otlaklardan yararlanma, hayvan yetiştirme işleri olarak tanımlanabilir. İnsanlar, yaşamlarını sürdürebilmek için, hayatları boyunca çeşitli yöntemler ve araçlar kullanarak, karınlarını doyurmak,daha fazla ürün elde edip,başka ürünlerle değiştirmek veya satmak gereksinimini Duymuşlardır.
Anadolu ve ilimizin toprakları dünyanın en eski kültür ve medeniyet alanıdır. Yaklaşık on bin yıldan beri burada tarım yapıla gelmektedir. Anadolu dünya tarımının beşiğidir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulunca, ekonomik kalkınmamız için, tarıma çok büyük bir önem verildi. Issız yurt köşeleri yollarla birbirlerine bağlandı. Birçok örnek çiftlikler ve fidanlıklar kuruldu. Ziraat Bankalarının şubeleri yurdun her tarafına yayıldı. Toprak Mahsulleri Ofisi kuruldu. Köylüyü topraklandırma Yasası çıkartıldı. Çeşitli baraj ve göletlerle sulama sistemleri kuruldu. Bazı ürünlere de ilk kez taban fiyatı uygulaması başlatıldı. Kısaca-sı; "Sabanın kılıçtan daha üstün olduğu" gerçekleştirilmeye çalışıldı.
Bilindiği gibi; ilimizin bu günde ekonomik temeli tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Ancak son yıllarda ülkemizin sanayiye doğru kayması ilimizde de kendini hissettirmiştir.
İlimizin alanı; 12.820 Km2 olup, Kıbrıs ve Lübnan'dan daha geniştir. Tarım ve hayvancılığa çok elverişli olan ilimizin alanını son yıllarda aşağıda gösterilen 1 no lu çizelgedeki oranlarda kullanıyoruz.
 
İLİMİZİN TOPRAKLARININ KULLANIŞI ÇİZELGESİ (Çorum ve Tarım İl Md. 1995 ÇORUM) Kullanım şekli Alanı (Km2) Yüzdesi (%)
Tarım alanları 6.230 % 48
Orman 3.656 % 29
Çayır,Mer'a,Otlak 1.412 % 11
Tarım dışı alanlar 1.522 % 12
TOPLAM 12.820 Km2 %100

 
Çizelgeden anlaşıldığı gibi ilimizin tarım alanları son yıllarda artarak,tüm alanının yarısıka dar genişlemiştir. Diğer yarısını da orman, çayır, mer'a,otlak ve tarım dışı alanlar kaplamaktadır. İlimizin işlenir tarım alanlarına şu bitkiler ekilmekte ve dikilmektedir. Çizelge 2: İLİMİZİN TARIM ALANLARINA EKİLENLER VE DİKİLENLER ÇİZELGESİ
(Çorum ve Tarım İl Md. 1995 ÇORUM )

Cinsi Ekiliş alanları (hektar) Yüzdesi (%)

Tahıllar 381.663 % 61.3
Nadas 118.129 %18.9
Baklagiller 43.629 % 7.0
Endüstri bitkileri 36.431 % 5.8
Yem bitkileri 22.136 % 3.6
Bağlar 10.286 % 1.7
Sebzeler 7.985 % 1.3
Meyveler 2.689 % 0.4

TOPLAM 622.948 %100.0

 
Çizelgeden anlaşılacağı gibi ilimizin tarım alanlarının % 80'nini tarım ve nadas alanları kaplamaktadır. Tahıllar içerisinde en çok ekileni buğdaydır. Tarım alanlarının % 46'sını kaplar. İlimiz üretiminde yıllardan beri ekim alanı ve üretim miktarı yönünden en ön sırada gelir. 1993 yılı üretimi 700.000 tona yakındır. Son yıllarda,400.000 ton şeker pancarı, 220.000 ton arpa ve 200.000 ton kuru soğan olmak üzere,çalışkan Çorum çiftçisi 2 milyon tondan fazla tarımsal üretim yapabilme başarısını göstermiştir.
Bilindiği gibi, köylerimizde şimdiye kadar yapılan hayvancılık ilkel de olsa çiftçilerimizin bir kazanç kaynağı idi. Hatta;hayvancılık yoksul çiftçilerimizin sigortası sayılırdı. Çünkü; bilhassa iklim koşullarının iyi gitmediği yıllarda,beklediği ürünü elde edemeyen köylümüz,evinde beslediği hayvanları satarak o yıl geçimini sağlayabilmekte idi. Ancak 25 yıldan beri çok yüksek düzeyde seyreden devamlı enflasyon, tarımdaki girdileri artırdıkça, bilhassa az topraklı yoksul çiftçilerimizin ellerindeki hayvanlarını satmaları da yeterli olamadı. Son yıllarda elde ettikleri,tarımsal ve hayvansal ürünleri de maliyetinin altında satmak zorunda bırakıldılar.
Daha doğrusu,ülkemiz sanayileşirken,çalışkan ve fedakar köylümüz, uygulanan yanlış politikalar yüzünden,akın akın gittikleri kentlerde, büyük bir yaşam savaşı verirlerken,köylerinde kalanlar da yetiştirdikleri ürünlerle geçinemez bir duruma düşürüldüler.
Ülkemiz son yıllara kadar dünyada kendi kendini besleyebilen yedi ülke içinde sayılırken, artık dış ülkelerden buğday dahil olmak üzere tarım ürünleri,sebze meyveler ile hayvansal ürünleri satın almak zorunda kaldık...
Aşağıdaki 3 nolu çizelgeyle ilimizin küçük baş hayvancılığı , 4 nolu çizelge ile de büyük baş hayvancılığına ait maalesef üzücü rakamları sunuyorum.

İLİMİZİN KÜÇÜK BAŞ HAYVANLARI ÇİZELGESİ
(Çorum Tarihi 5. Hitit Fes. Kom. 1985 ÇORUM)

Cinsi Yıl 1931 Yıl 1979 Yıl 1993

Koyun 163.786 810.390 272.887
Kıl keçi 145.892 271.530 47.318
Tiftik keçi 162.730 200.110 22.701

TOPLAM 472.408 1.282.030 342.906

 
Yukarıda çizelgede görüldüğü gibi 1931 yılından 1979 yılına kadar,küçük baş hayvanları-mızın sayısı artmış ve en çok artış koyunda ol-muştur. Son yıllarda ise azalmıştır. 1979'a göre her dört küçük baş hayvanımızdan 3'ü 1993'e ka-dar yok olmuştur.
Bunda ; birçok nedenlerin yanı sıra en ö-nemli etken olarak;çayır,mer'a ve otlakların trak-törlerle sürülerek küçültülmesi olmuştur.

İLİMİZİN BÜYÜK BAŞ HAYVANLARININ ÇİZELGESİ
(Çorum Tarihi 5. Hitit Fes. Kom. 1985 ÇORUM)

Cinsi Yıl 1931 Yıl 1963 Yıl 1993

Sığır 102.645 295.758 221.392
Manda 18.508 60.858 14.165
At 7.104 15.087 2.709
Katır 498 5.604 2.604 Eşek 21.612 66.740 23.238 Deve 150 28 --

TOPLAM 150.517 443.805 264.148

 
Yukarıdaki çizelgede görüldüğü gibi,1931 yılından 1963 yılına kadar 3 kat artan büyükbaş hayvanlarımız,1993 yılında yarı yarıya azalmış ve bilhassa gücünden yararlandığımız hayvanlarımız artık yok olma derecesine kadar inmişlerdir. Büyük ve küçük baş hayvancılığımız köylerde can çekişirken, tavuk yumurtacılığı çok hızlı bir atak yapmıştır. Ancak ; sayıları 200'den fazla olan bu tavuk çiftlikleri köylünün elinde değil kentimizin ya kınlarında ve daha çok sermayelerin birleştirilmesiyle kurulan ortaklıklarla oluşturulmuştur. Bu gün ilimiz,Türkiye yumurta üretiminin % 20'sini sağlamaktadır. Ülkemizin her tarafına yollandığı gibi,en çok,Bulgaristan,Gürcistan,Azerbeycan, Arnavutluk,Bosna-Hersek, Makedonyaya ihraç edilmektedir. İlimizde 1 yılda , 1 milyardan fazla yumurta üretilmektedir .( Geçen yılın verilerine göre bu sayılar biraz azalmıştır)
Sonuç :Türkiye'miz son yıllarda sanayileşirken,uygulanan yanlış politikalar nedeniyle,tarım ve hayvancılıkla yüzyıllardır ge-çimini sağlayan köylümüz kendi kaderleriyle baş başa bırakılmıştır...
Aslında bizleri bu günkü ekonomik düzeyimize ulaştıranların başında çalışkan, cefakar ve fedakar çiftçilerimiz gelir. Eğer sağlıklı bir sanayileşme istiyorsak tarım ve hayvancılığı, mutlaka son yıllarda içine düştüğü bu çıkmazdan kurtarmak zorundayız. Hükümetlerimizin politikaları bu doğrultuda olmalı ve geniş halk kitlelerinin refahı ön planda tutulmalıdır.
Zaten,girmek için yıllardır çaba harcadığımız Avrupa Birliği de bizlere birçok koşulları ileri sürerken,içinde bulunduğumuz ve çökmüş tarım ve hayvancılığımızın derhal sağlıklı bir hale getirilmesini istemektedir.
"Tarım ve hayvancılığı olmayan bir ülkenin,gerçekten sağlıklı bir sanayi ülkesi olması asla mümkün olamaz !.."
 
Kaynaklar:1-Coğrafya Terimleri Sözlüğü. Prof. Dr. İzbırak.
1964 Ankara.2-Çorum Tarihi 5. Hitit Festival Kom. 1

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

   18

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

TÜRK FOLKLORU ve ÇORUM HALAYI
 

Türkiye; coğrafi yapı ve jeo - fizik oluşum bakımından son derece önemli sosyal ve tarihi olaylara sahne olmuş, Milletimizin folklorunu zengin kaynaklarla beslemiştir. Tarihi akışın ortaya koyduğu mecburiyetler toplumun sosyal ve ekonomik düzenine uyma veya kaderine isyan edercesine onlardan yakınması, çeşitli kaynaklardan folklorumuza girmiştir. Harpler, afetler, ağıtlar ve destanlarla terennüm edilmiştir. Sadece halk oyunlarımızı alıp inceleyecek olursak, onlarında türküler gibi sosyal davranış ve hissedilişleri,dile getirilen müzikâl, hareketli ve ritmik tablolar olduğunu görürüz.

Türkiye sathına yayılan Halk Oyunlarımızı: 1- Kafkas Oyunları Bölgesi, 2- Horon Oyunları Bölgesi, 3- Bar Oyunları Bölgesi, 4- Halay Oyunları Bölgesi, 5- Trakya Oyunları Bölgesi, 6- Kaşık Oyunları Bölgesi, 7- Zeybek Oyunları Bölgesi olarak sayabiliriz.

 

HALAY OYUNLARI BÖLGESİ Bu bölge Orta Anadolu yaylasıdır. Fa-kat güneye ve kuzeye doğruda yayılmıştır. Sivas, Malatya,"Çorum",Elazığ,Bitlis,Van,Gaziantep, Şanlıurfa vilayetlerini içine alır. Kadın erkek müşterek gruplar halinde oynanır. Kollar dirsekten, omuzdan ve el el kenetlenmeler gösterir. Düz ve dairevi diziler halinde oynanır. Ritm bakımından hem "hetero",hem de "İzokron" değişmeler görülür. Halay bölgesinin folklorik elbiseleri çeşitlilik arz eder. Şalvar,kuşak,sırmalı cepken,Cezayir yeleği,min-tan,külah, poşu,kırmızı yemeni,renkli mendil, tütün kesesi, sarı çorap, kadınlarda ilaveten salmalı gömlek,yazma,gümüş taç ve kemer gibi zengin aksesuar mevcuttur. Bu da maddi folklor materyali bakımından zenginliğini belirttiği gibi, harsiyat dediğimiz manevi folklor yönünden de bir hazine niteliğinde olduğunu göstermesi bakımından da önemlidir. Toplumumuzun sosyal davranışların-dan olan halk oyunlarımızın her figüründe pek çok mânâ gizlidir. Geçmişten günümüze kadar gelen Türk Milletinin örf,adet ve an'anelerinin ses ve ritm halindeki çizgilerini,halk oyunlarımızın figürlerinde gayet bariz tarzda görmek mümkündür. (1)

 

(1) Türk Folklorunun Psiko-Sosyal Yönü ve Özellikleri. Adli EĞİTER Hayat Tarih Mecmuası

1972 İstanbul Sayı 12 Sayfa 17 ÇORUM HALAYI

En çok köylerimizin düğünlerinde, toplantılarında müstesna bir yeri almış meydan oyunlarındandır. Şehir halkının da bir çoğu sever ve oynar. Son yıllarda Çorum gençleri tarafından yapılan müsamere ve konserlerde birçok defalar oynatılmış, Türk'ün görüş ve duyuşundan doğan bu oyun seyircileri tarafından heyecanla takip edilmiş ve alkışlanmış tır.
Muhitimizde oynanan bu oyunun ne zamandan beri oynandığı belli değildir. Yalnız;Osmanlı ve Selçuk Türkleri kıyafetleri arasında görülen,salta,cepken gibi elbiselerin bu günkü "Halay" oynayanlarımızın Milli kıyafetini teşkil etmesi, Osmanlı ve Selçuk Türkleri devirlerinden beri bu oyunun eski bir tarihe sahip olması ihtimalini uyandırmaktadır. Bu gün dahi;sevile sevile oynandığına ve seyredildiğine göre,asırlarca yaşamak isti- dadında olduğunu göstermektedir.
Bu oyun,vücudumuzun bütün organlarını sağlamlaştıracak mükemmel bir beden eğitimi aracıdır. Beş ile yirmi kişi tarafından oynanabilir. Oyuncular cepken, salta, zıvga (Bir nevi dar,körüklü şalvar) gibi Milli kıyafet giyerler. Hepsinin ellerinde birer çevre (men-dil) bulunur. Oyuncular sağ baştaki şefin hareketine uyarlar. Şefin en ince hareketini kaçırmazlar.
Birinci bölüm ağır,ikinci orta, üçüncü daha çabuk oynanır. Bu oyunu yalnız erkekler değil,düğünlerde bayanlarda oynar. Dik başlı duruşlar,keskin,ciddi bakışlar, gergin bacaklarla, vakurane başlayan bu oyunda adeta Türklük okunur. Oyunun ilk kıs mından itibaren oyuncuların bakışları, hare-ketleri,sezişleri birdir. Bazen;figürleri icabı kollar birbirlerinin omuzlarına atılır. Çelikten bir duvar gibi, bazen de eğilerek betondan bir köprü gibi durumlar alırlar. Hep bir ağızdan (Hey !,Hey!) nidalarını savurarak bir kat da-ha dincelirler. İkinci bölümde figürler başkalaşır,hareketlerde canlılık görünür. Üçüncü bölüm daha çabuk başlar,oyun gittikçe süratlenir. Çevik ve çâlâk hareketlerle nihayet bulur. Bu oyun seyircilerine, Türk'ün eğlencesinde bile vakarını,ciddiyetini,çevikliğini,emre itaatını gösteren canlı bir örnektir.

Seyirciler arasında birçok ihtiyarların bile coşarak bu oyuna karıştıkları görülür.

Halayın sözleri melodisini,melodisi hareketlerini tamamlamıştır.

Halayın notasını halk lisanından çıktığı gibi doğruca almaya çalıştık. Figürlerinin tespitini de genç okuyucularıma bırakıyorum.

ÇORUM HALAYI'NIN
SÖZLERİ VE BÖLÜMLERİ
1
Name yazdım sokuya.
Gelen giden okuya.
Kızlar şaraba düşmüş,
Gelinler ırakıya .
2

Karşıda kürt evleri.
Yayılır develeri.
Oturmuş inek sağar,
Terliyor memeleri.
3
Hey nazından nazından.
Sürmesi gitmez gözünden.
Yaylada Türkmen kızından,
Dönüver meydan senindir. (1)

ÇORUM HALAYI'NIN
FİGÜRLERİNİN AÇIKLAMASI

 

1- Çorum Halayı, Milli karakterimizin akislerini, yiğitlerimizin gururla tevazuu nasıl mecz ettiğini gösterir. Milli aşkla heyecandan titreyen, emre müheyya mucizeleşmiş hareketlerle başlar.

2- Oyuncularımızın dik başlı duruşlarında, gergin bacaklarında,keskin bakışlarında,seciyeni okuyabilirsin.

3- Ruh, beden,imân birliğinden doğan ritmik figürlerinde, Türk enerjisinden tunçtan kalelerin,beton köprülerin,çelik gibi yaylandığı görülür.

4- Bu oyunda başa bağlılık,onun yolunda yürüyüş,başın yanındakilere idareyi iti-matla bıraktığı,hürmete karşı sevgi, çaprazlaşma kucaklaşmalarla seyir edilir.

5- Hedefe varmak için ağır başlı hare- ketlerin tedricen,sürate nasıl inkılâp ettiğine dikkat edilmelidir.

6- Halinden memnun,omuz omuza ve

(1) Çorum'un Halay Oyunu ve Arzı Türküsü Sâdi LEBLEBİCİ Çorumlu Dergisi 1938 Çorum Sayı 1. Sayfa 21ren Türk bahadırlarının deniz gibi coşup taştığına bakınız.
7- Ağır ve güç figürlerinden, âsil Türk Irkının, meşakkatler altında olsa dahi, vazifesini nasıl bir neş'e ve zevk ile başarabileceğini öğrenebilirsiniz.
8- Çorum Halayı'nın en son deminde, Milli aşkla çarpan kalplerimizin nasıl coştuğunu zevkle tadabilirsiniz.
9- Bir davul ve zurna ile,bir avuç Türk bahadırının oynadığı Çorum Halayı' nın, Yurdumuzun bütün bölgelerinde oynanan Milli oyunlarımızın külliyatı olduğunu takdir buyuracaksınız.

HALAY

Sağda: Şark,imbiğinden dökülen meyle sızar;
Solda: Kolunu çarka kaptırmış Avrupa var.
Gel çek beni elimden,sağım,solum uçurum;
Ruhumu badireden kurtar artık ey ÇORUM !
Madenimi sarmadan ta içe işleyen pas,
Ruhumu badireden kurtar artık ey Sivas !
Bu ruh,bu avare ruh,şaşırmış çoktan yolu;
Uzan artık,tut artık,elimden,Anadolu !
Elin,göğü tokatlar;toprağı döver dizin;
Bu: Coşması bir tene sığabilmiş denizin,
Bu: Çorağın sel olup suya doğru taşması,
Bu: Bakırın bembeyaz tepelerden aşması,
Bu: Rabbin topraktaki hali,uyku semesi,
Bu: Dilsiz yaylaların ansızın kükremesi,
Bu: Kalbi topraklarda bulmasıdır kanların.
Bu: Ebedî raksıdır putperest şamanların.
Ey karanlık ! Ey cüce hayaletler ! Savulun:
Tekin değil yabana nârası bu davulun.
Uzuvlar,kubbeleri çiziyor mâbetlere;
Endamlar,sütun gibi çıkıyor birden bire. Diz,temel atar gibi çökertiyor toprağı;
Ve beden andırıyor kıpırdanan bir dağı...
<Hey>dedikçe ummanlar silkiniyor yosundan;
<Hey>dedikçe asırlar kalkıyor uykusundan.
<Hey>dedikçe gönüller mucizeyi görecek:
Bu halay,içimizde akşamlara sürecek;
Batıyı çevre diye alacak ele halay;
Göğün busesi gibi düşecek her alna Ay,
Ey şehrin çoktan beri uyuyan uşağı kalk !
Uzatıyor elini yâylalardan kopan halk.
Birleşince çoktandır ayrı duran iki uç
Değince birbirine iki ürpermiş avuç
Bir devir açılacak,yeni engin,ve gerçek,
Ve eski dallarında açacak yeni çiçek.(1)

Behçet Kemal ÇAĞLAR
(1) Milli Oyunlar Festivalinde Çorum Halayı. Çorum Yüksek Tahsil Gençliğini Koruma Derneği İstanbul Şubesi 1955 İstanbul (4 sayfalık tanıtım broşürü)

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

  19

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

ÇORUM VE 2000 YILI GENEL NÜFUS SAYIMI
 
Nüfus;bir ülkenin en değerli temel kaynağıdır. Nüfusu olmayan bir millet asla düşünülemez. Bir çok nedenlerle ülkelerin nüfusla rı zamanla artar,eksilir veya aynı kalır.
İnsan çok dinamik bir varlıktır. Bu nedenle nüfus daima hareket halindedir. Fiziki, beşeri,ekonomik,sosyal ve siyasal nedenlerle sayıları ve yerleri her zaman değişebilir.
Ülkeler çok eskiden beri nüfuslarının ne kadar olduğunu,hatta çeşitli özelliklerini bilebilmek için bir çok sayımlar yapmışlardır.
Biz Türk'lerde,Orta-Asya'dan bu yana çeşitli sayımlar yaptık. Osmanlı Devleti'nin ilk kuruluş yıllarında nüfus,tarım ve arazi sayımları yapılmıştır.
Kanun-i Sultan Süleyman'ın meşhur Kanunnamesinde,her yüz yılda bir sayım yapılması emredilmiştir. Daha sonraki yıllarda da bu süre otuz yıla indirilmiştir. 1918 yılında çeşitli sayımlar yapmak İstatistik-i Umumiye Teşkilatı kurulmuştur.
Cumhuriyetin ilanı ile bu kuruluş geliş tirilmiş ve Devlet İstatistik Enstitüsü ismini almıştır. DİE ilk Genel Nüfus Sayımını 1927 yılında yapmıştır. Daha sonra çıkarılan bir yasa uyarınca 1935 yılından başlayarak,sonu sıfır ve beş ile biten,her beş yılda bir olmak üzere kapsamlı sayımlar yapılmıştır. DİE böylece 1990 yılına kadar 13 Genel Nüfus Sayımı yapmıştır. 23 Şubat 1990 tarih 403 sayılı Kararname ile Nüfus Sayımlarının her 5 yılda bir yapılması yerine,10 yılda bir yapılması kararlaştırıldı. Bu yıl 22 Ekim Pazar günü yapılacak olan "Genel Nüfus Sayımı" bu Kararnameye göre yapılacaktır.
Bilindiği gibi; 18 Nisan 1998'de Ülkemizde Genel ve Yerel Seçimler yapıldı. Seçimlerde seçmen sayılarının tespiti,illerin toplam nüfusları ve çıkartacakları Millet Vekillerinin sayılarının sağlıklı bir şekilde saptanabilmesi için,30 Kasım 1997 Pazar günü zorunlu olarak bir sayım yaptık. Yaptığımız bu sayıma "Genel Nüfus Tespiti" ismini verdik. Türkiye gibi genç nüfuslu ve gelişen bir Ülkede, genel nüfus sayımlarının her 10 yılda bir yapılması,genel ve yerel seçimler yönünden çok uzun bir süredir. Yukarıda açıklandığı gibi zorunlu olarak 10 yıl dolmadan sayım yapmak zorunda kaldık. Kanımca; genel nüfus sayımlarının,seçimlerle olan çok ya kın ilişkisi göz önüne alınarak,eskisi gibi sonu "0" ve "5" ile biten her beş yılda bir yapılması daha uygun olacaktır.
DİE tarafında 1927'den bu yana 1990 yılına kadar 13 genel nüfus sayımı yapılmıştır. 1997 yılında da "Genel Nüfus Tespiti" yapılmıştır. 22 Ekim 2000 Pazar günü yapılacak "Genel Nüfus Sayımı",tüm Türkiye'de olduğu gibi İlimizde de 14. Genel Nüfus Sayımı olacaktır.
Aşağıdaki tabloda 1927 yılına 1997 yılına kadar olan 70 yıllık süre içinde; Çorum ili toplam nüfusu sunulmuştur. Ayrıca; bu yıl yapacağımız sayımda, İlimizin toplam nüfusu için bir tahminim yer almaktadır.
ÇORUM İLİ TOPLAM NÜFUSU
Sayım yılları Toplam il nüfusu Kaç kişi arttı  1927 247.602 -
1935 284.773 37.171
1940 302.745 17.972
1945 312.723 9.978
1950 341.353 28.630
1955 401.547 60.194
1960 446.389 44.842
1965 485.567 39.178
1970 518.366 32.799
1975 547.580 24.251
1980 571.831 27.373
1985 599.204 31.676
1990 609.863 10.659
1997 578.187 -31.676(azaldı)
2000(Tahminim) 550.000 -28.187(azaldı) Bu tablodan şu ana sonuçlar ortaya çıkmaktadır:

 
1-İlimizin toplam nüfusu 1927-1990 arasında geçen 63 yıl boyunca devamlı olarak hep artmış, hiç azalmamıştır. Toplam artış miktarı,362.261 kişidir.
2- 63 yıl içerisinde en az artış 1985-1990 sayımları arasında olup sadece 10.659 kişidir. (%0 3.53)
3- 63 yılda en çok artış ise,1950-1955 sayımları arasındaki 5 yılda 60.194 kişidir. (%0 32.48)
4- 1997 yılında yapılan "Genel Nüfus Tespiti" sonuçlarına göre,ilimizin toplam nüfusu Cumhuriyet Tarihimizde ilk kez azalma göstermiştir. Bu azalış miktarı 1990-1997 sayımları arasında 31.676 kişidir. (%0 - 7.25)
5- Bu yıl 22 Ekimde yapılacak Genel Nüfus Sayımında, ilimizin toplam nüfusunun azalmasına devam edeceğini ve mevcut istatistik-i verilerine göre;550.000 dolaylarına düşeceğini tahmin ediyorum.
Şimdi de;Çorum kent merkez nüfusu tablosunu sunuyorum:
ÇORUM KENT MERKEZ NÜFUSU
Sayım yılları Kent nüfusu Kaç kişi arttı
1927 19.664 -
1935 20.151 487
1940 22.776 2.625
1945 20.307 -2.469 (azaldı)
1950 22.833 2.526
1955 25.765 2.932
1960 34.726 8.961
1965 41.574 6.848
1970 55.890 14.316
1975 64.852 8.962
1980 75.726 10.874
1985 96.725 20.999
1990 116.810 20.095
1997 147.112 30.302
2000(Tahminim) 160.000 12.888
Bu tablodan ana sonuçları çıkarabiliriz:

 
1- Çorum kent merkez nüfusu 1927-1997 sayımları arasındaki 70 yıllık süre içerisinde 127.448 kişi artmıştır. (8 kattan daha fazla artış)
2-Ancak II. Dünya Savaşı yıllarına rastlayan 1940-1945 sayımları arasındaki 5 yıl içinde toplam 2.469 kişilik bir azalma görülmektedir.
3-En çok artış 1990-1997 sayımları arasındaki 7 yıllık süre içinde olup,artış miktarı 30.302 kişidir. (Yıllık artış %0 37)
4- Bu yıl 22 Ekimde yapılacak Genel Nüfus Sayımında,kentimizin nüfusunun elde-ki verilere göre,artarak 160.000 civarına ulaşacağını tahmin ediyorum.
SONUÇ:
 
- Çorum ili toplam nüfusu 73 yılda sadece 2 katından biraz daha fazla artma-sına karşın, Çorum kent merkezi aynı süre içinde 8 kattan daha fazla artmıştır.
- 1985- 1990 yılları arasında ilimizin toplam 746 köyünden,581'inin nüfusu azalmış, ancak 165'inin aynı kalmış veya biraz artmıştır.
- Tüm Türkiye'de görülen hızlı kentleşme İlimizde de yaşanmaktadır.
- Yüz yıllardır alışageldiğimiz tarım ekonomisinden, sanayi toplumuna doğru geçiş, Türkiye'nin yaşamakta olduğu en büyük ekonomik bir transformasyon olup, bu değişimi sağlıklı ve en az sorunla atlatabilmek, Ülkemizin parlak geleceğinin bir güvencesi olacaktır.

 
KAYNAKLAR:
1-Genel Nüfus Sayımı 19 Çorum. DİE No:1237/1988
2-Genel Nüfus Sayımı 19 Çorum. DİE No: 1623/1993
3- Türkiye İstatistik Yıllığı DİE No:1845/1996

 

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

  20

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

ÇORUM VE TURİZM
 
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin son sınıfında bir Öğrenci iken, Çorum'da yayınlanan "Hüryol Gazetesi"nin 16 Şubat 1961 tarihli sayısında "TURİZM" Başlığı adı altında bir başyazı yazmıştım.
Aradan 40 yıla yakın bir süre geçmesine karşın bu konu,tüm ülkemiz ve ilimiz yönünden gün geçtikçe daha fazla önem kazandığı için o zamanki yazımı siz değerli okuyucularıma aynen sunuyorum.
" Şu son asırda gelişen teknik ve dolayısıyla süratli nakil araçları dünyanın bir ucundan bir ucuna mekik dokumaya başlamışlardır. Mütecessis olan insan oğlu bu araçlardan faydalanıp, dünyanın çeşitli ülkelerini adeta birbirleri ile yarış edercesine dolaşıp durmaktadırlar. Turizm bugün adeta salgın bir moda halini almış,"yayan-yapıldak" dünya turuna çıkanlar olmuştur.
Turistlerin en çok rağbet ettikleri yerler, tarihi şehirler ve anıtlarla,tabii güzellikleri taşıyan çevrelerdir. Bu bakımdan memleketimiz dünyanın en avantajlı bir yeri sayılabilir. Ama ne yazık ki dünyada en az turist bize gelmektedir. Hemen şu yanı başımızdaki küçücük Yunanistan'a bile yılda on binlerce turist gelir ve milyara yakın döviz bırakıp giderler. Dış borçlarımızın ne kadar fazla olduğu meydanda iken, insanın aklına turizm konusu zorla giriyor. Turizm yönünden birçok devletlerin en büyük gelirleri temin ettikleri ortadadır. O halde bizim de gözümüzü açmamız şarttır. Artık el değmemiş ve çöktüğü gibi kalmış o tarihi eserleri yeniden dikelim ve eski canlılıklarını kazandıralım. Tabiat güzelliklerimizi bulup, meydana çıkartalım, yollarını yapalım,temiz ve ucuz oteller kurup,turistlerin rahatlık ve emniyetlerini sağlayalım. İşte o gün akın- akın turistler bize geleceklerdir. Fakat bu günkü haliyle bize ne turist gelir, ne de döviz. Esaslı bir planlama ve yönetme ile bu mesele ele alınmadıkça, turisti kazıklama zihniyetini yıkmadıkça durum değişmeyecektir. Asıl turizmden en çok kazanacağımız şey memleketimizin tanınması olacaktır. Çünkü; Amerikalı dostlarımızın çoğu bile Türkiye'nin nerede olduğunu dahi bilmemektedirler. Türkiye'yi bildiklerini sananlar da, bizi kavuklu,peçeli ve beli kamalı olarak tanımaktadırlar. Hem kendimizi dünyaya olduğu gibi tanıtmak, hem de döviz temin etmek istiyorsak bu önemli konuya eğilelim ve sadece eğilmekle de kalmayıp bir şeyler yapalım.
“ Bu yazımdan yaklaşık kırk yıl sonra, turizm konusunda Türkiye'de ve ilimizde büyük gelişmeler olduğunu görmeyi ve söylemeyi çok isterdim. Bizim çok büyük devimiz yıllarca mışıl-mışıl uyurken, Fransa, İspanya, Al-manya,İtalya,İsviçre,İngiltere,Yunanistan gibi bir çok Avrupa ülkelerinde bu bacasız sektöre büyük yatırımlar yapılmış ve bugün gelirlerinin önemli bir kısmını iç ve dış turizmden elde eder duruma gelmişlerdir.
İlimizin,turizm de silkinip,varlığını göstermesinin ilk temel koşulu çok zengin tarihi ve kültürel değerlerini ortaya çıkarıp,turistlere sunmak olacaktır. "Çorum ili tarihi ve kültürel açıdan M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Sırasıyla;Yontma Taş,İlk Tunç Çağı,Asur Ticaret Kolonileri, Hitit, Frig, Roma, Galat, Bizans, Sel çuklu ve Osmanlı dönemlerini yaşamıştır. Ana dolu'da ilk kez organize devlet kuran Hititlerin başkenti olan Boğazköy (Hattutas) Yazılıkaya kabartmaları ile ilk kez 1834 yılında keşfedilmiş ve gelişi güzel yapılan ilk kazılardan sonra 1906 yılında bilimsel kazılar yapılmaya başlanmıştır. Günümüzde bu kazılar Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından sürdürülmektedir.
lacahöyük'te 1907 yılında başlatılan kazılar 1935 ten sonra Türk Tarih Kuru-mu tarafından sürdürülmüştür. 1990 yılında ise Ortaköy (Şapinuva) da kazılar başlamış-
tırAyrıca,Pazarlı,Kuşsaray,Yalınkaya,Buget,Büyük Gülücek,Balım Sultan ve Mahmudiye köylerinde bilimsel kazı ve sondaj çalışmaları yapılmıştır. Alınan bilgilere göre müzelerde bulunan envanterli tarihi eser sayısı 27.399 adettir.
Hitit mimarlığının en önemli örneklerini barındıran Boğazköy'ün merkezini oluşturan Boğazkale surlarla çevrili bir iç kale gö-rünümündedir. En önemli bölümleri,"saray ve arşiv"dir. Arşiv bölümünden 3000'i aşkın çivi yazılı tablet çıkartılmıştır. Hattusas ören yeri ile,Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı birer açık hava müzesi olarak milli park projesi kapsamına alınmış ve "Dünya Kültür Mirası Listesi"ne dahil edilmiştir. Yazılıkaya üstü açık bir kaya mabedi olup,bu mabed içinde Hitit Pantheonu (Tanrılar Ailesi) nun kabartmaları yer almaktadır.
İlin en önemli turizm merkezlerinden biri olan Alacahöyük'te Eski Tunç Çağı'na ait altın,gümüş ve elektron gibi kıymetli madenlerden yapılma eşyalara sahip 13 mezar ortaya çıkartılmıştır. Bu mezarlarda ortak hediye "Güneş Kursları" olarak bilinen dini amblemlerdir. Hitit ve Frig'lere ait birçok tarihi kalıntı da bulunmuştur.
Ortaköy'de 1990 yılında başlayan ka-zılarda ise Hitit İmparatorluk Dönemine ait 18 odası açığa çıkarılan anıtsal bir bina bulun-muştur. Ayrıca,Çorum ilinde birçok kaya me-zarları,köprü,cami ve mağara bulunmaktadır.
Tarihi eserler yanında Kargı, Bayat, İskilip ilçelerinde yayla turizmine elverişli alanlar bulunmaktadır.
Çorum ili önemli tarihi kalıntılara rağmen ülkenin batı ve güney kesimlerine göre fazla gelişmiş değildir. Mevcut tesislerin azlığı ve hizmet açısından gelişmişlik göstermemesi sonucu il turizm açısından hak ettiği payı al-mamıştır. İlde hava alanı olmaması gelen turistlerin karayolunu kullanmasını gerekti-mekte ve bu durum Çorum iline tur turizmini çekmektedir. Bunun sonucu olarak ilde turizm hareketliliği durağandır. Mevcut turizm hare-ketliliği tarihi ve kültürel açıdan bölgede Alaca-höyük, Ortaköy ve Boğazkale üzerinden yapılan turlarla sağlanmaktadır. Turların günü birlik olmaktan çıkartılıp kentte konaklamasını sağlamak gerekmektedir. Organizasyon ve yatırım eksikliği sonucu günümüzde ilde ko-naklama sağlanamamakta ve turizmde ilin geri kalmasına neden olmaktadır.
Aşağıdaki 1 nolu tabloda Çorum' a gelen turist sayısı görülmektedir:
Yine aşağıda 2 nolu tabloda turizm işletme belgeli ve Belediye belgeli tesislerde 1990-1996 yılları için doluluk oranları % olarak gösterilmiştir.
Çorum ilinde hem yerli hem de yabancı turist konaklama değerlerinde dalgalanma ve düzeysizlik görülmektedir. Toplam turist sayısı içinde yabancı turist sayısı düşük düzeydedir.
Çorum ilinin İç Anadolu'yu Karadeniz'e ve buradan da Doğu Anadolu'ya bağlayan tur güzergahı üzerinde bulunmasına rağmen bu güzergah üzerinde bir mola noktası olmamıştır. Kültür turizmini tamamlayıcı nitelikte yayla,dağ, vb. turizm türlerinin geliştirilmesi ve teşvik edilmesiyle Çorum turizmi hak ettiği düzeye ulaşacaktır. Var olan tarihi eserlerin tanıtılması ve gelen turistler için gerekli olan alt yapının (karayolu,konaklama tesisleri gibi) hazırlanması,başlatılan kazılara hız verilerek tarihi eserlerin sergilenmesi ile birlikte Çorum kültür turizmi açısından önemli il merkezlerimizden biri haline gelebilecektir.

"Kaynak: 1-Yerel Ekonomik Gelişme Programı . Rapor No: YEGP-1998 /6 ÇORUMÇorum Sanayi ve Ticaret Odası 1998 
ÇORUM'A GELEN TURİST SAYISI (Tablo 1)
Yıllar Yerli Turist Yabancı Turist Toplam
1990 55.556 51.281 106.837
1991 24.721 17.662 42.383
1992 35.538 4.036 39.574
1993 169.520 26.970 196.490
1994 122.607 15.588 138.195
1995 321.741 18.299 340.040 1996 121.706 21.849 143.555
Kaynak: Çorum İl Turizm Müdürlüğü


TESİSLERDE DOLULUK ORANI (%) (Tablo 2)

Yıllar 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996
Turizm işletme belgeli 34 23 41 29 28 33 43
Belediye Belgeli 25 36 42 32 20 33 35

Kaynak: Çorum İl Turizm Müdürlüğü
 

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 21

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

 

 

ÇORUM OVASI VE ÇEVRESİNİN JEOMORFOLOJİSİ

            Kentimiz, Çorum Ovası'nın kuzeydoğu kenarında kurulmuştur. Çorum Ovası, orta lama olarak denizden 750 metre yüksekte bulunmaktadır. Ovanın etrafında 1800 metreye ulaşamayan, orta yükseklikte ve çeşitli zamanlarda üzerleri aşınmış ve düzleşmiş (yontuk-düz) dağlar yer alır.

Kentimiz ; etrafı çepeçevre dağlarla kaplı ve faylarla kesilmiş bir depresyon (çöküntü) ovası üzerinde yer almaktadır. Bu tektonik ova ile,etrafını çevreleyen dağlar arasın da 800-1100 metre yüksekliklerde, Eosen ve Oligosen de oluşan tepecikler halinde yükselen tortullar yer almaktadır.

Çorum Ovası; iki kopartmandan oluşmaktadır. Kentin hemen güneyinde yer alan Yaydiğin, Salkuşa, Hacıpaşa ve Karapürçek köylerinin bulunduğu alanlarda,doğu-batı yön lerinde uzanan bir eşik saha bulunmaktadır. Bu jipsli eşik sahayı kuzeyden güneye doğru akan Derinçay geniş bir şekilde yarmıştır. Bu eşiğin güneyindeki düzlükler,Bozboğa ve Ovasaray Ovası isimleri ile anılmakta iseler de, yapı ve şekilleri bakımından tamamen Çorum Ovasının bir devamıdırlar. Böylece Çorum Ovası 500 Km2 den daha geniş bir alana yayılmaktadır. Çorum Ovasını,batıdan Köse Dağı kaplar. Denizden yüksekliği 1750 metredir. Koyu renkli ve kasvetli bir görünüşü vardır. Kuzeydoğu - güneybatı yönünde uzanır. Köse Dağı, Hersinien kıvrımlarına iştirak etmiş ve Alp'in hareketler sırasında da bu yönü nü koruyabilmiştir. Köse Dağın,Paleozoik temelinin büyük bir kısmı yüzeye çıkmıştır. Bazı yerlerinde de, rekristalize olmuş kalkerler ve serpantinler bulunmaktadır.

Köse Dağı eski bir masiftir. Kanımca, Çorum Ovasının kuzey Anadolu ovaları gibi, doğu - batı yönünde uzanış göstermeyişinin başlıca nedeni, eski kütle olmasıdır. Çünkü; bu eski kütle,Alp'in hareketleri sırasında bile eski uzanış yönünü devam ettirebilmiştir. Bu dağlar arasındaki ovalarda,bu yönde uzamak zorunda kalmışlardır. Çorum- İskilip Karayolunun güneyinde,Köse Dağı kısmen alçalmak ta ve Paleozoik örtü artık yüzeyde görülmemektedir. Alt ve üst Kretase kalkerleri bu eski kütleyi tamamen örtmüşlerdir. Köse Dağın eteğindeki,İsmail Köyü civarında tespit ettiğim rekristalize kalkerler içinde,küçük bir akarsu tarafından oluşturulan ve "Derecik" ismi verilen bir kısık,dağın zaman zaman yükselmelere uğradığını net bir şekilde göstermektedir. Ovanın, etrafındaki en yüksek dağ Eğerci Dağıdır. Ovanın kuzeyinden doğusuna doğru uzanır. Yüksekliği 1765 metredir. Bü-yük bir kısmı volkanik kökenli andezitlerden oluşmaktadır. M. Blumenthal'e göre: Eğerci Dağı, bir nap kalıntısıdır ve eski temelin üzerini kaplamıştır. Dağdan aşağılara inildikçe Eosen fliş ve Neojen'den oluşan kabartılar bulunur.

Ovanın kuzeyi pek yüksek değildir.Batıdan Köse Dağın, kuzeydoğudan Eğerci Da-ğının uzantıları ile 1200 metre yüksekliğe erişirler. Büyük bir kısmı tarım alanları olup; Eosen,Neojen ve alüvyon tortullarla kaplanmış tır. Ovanın güneyinde,Hersinyen kıvrımlarına katılmış ve Paleozoik bir temele sahip olan Dörttepe Dağları bulunmaktadır. Yükseklikleri 1500 metreye kadar ulaşır. Ovanın doğusun-da ise, kentimizin yaslandığı , Melekgazi ve Kandilkaya tepeleri bulunur. Yükseklikleri 1200 metreyi bulur. Yapıları kalker kayalardan oluşur.

Çorum Ovası'nın bulunduğu alanda, Paleozoik,Mezozoik devirlerde birçok Trans- gresyonlar oluşmuştur. Burada Alp'in hareketlerinden önce oluşan Hersinien kıvrımları da kuzeydoğugüneybatı yönünde uzanmaktadır. Ovanın batısındaki Köse Dağı,eski kütlesi, Alp'in hareketler sırasında aynı yönünü muhafaza ettiğinden,Çorum Ovası'nın,Kuzey Anadolu'nun Tektonik ovaları gibi doğu - batı yönlü olmasını engellemiştir. Bu suretle, Tersiyer'e kadar orojenik hareketler tamamlanmış ve epirojenik hareketler Eosen'de başlamıştır. Bu epirojenik hareketler sırasında Köse Dağı doğusunda,yeni Çorum Ovası'nda biriken,karasal ve denizel tortul depolar, plastisitelerini büyük bir oranda kaybettiklerinden, yükselmelere ayak uyduramayıp kırılmışlardır. Böylece Köse Dağı masifi önünde bulunan ilk primer çöküntü yerine depolanan tortullar yükselerek,sekonder hale geçmiş ve bu tortuların düzeyleri bir miktar yükselmiştir. Yine tersiyer'de,Eosen'den sonra bir Andezit kütlesi olan Eğerci Dağı da yerini almış ve böylece Çorum Ovası'nın ana çizgileri belli ol muştur. Eosen sonunda burada bulunan de-niz sığlaşarak tabanında jipsli serileri tortulan mıştır. Kentimiz ;gün geçtikçe büyümektedir. Bu büyüme daha çok kuzey,kuzeydoğu ve güney yönlerine doğru olmaktadır. Kentimizin tamamı alüvyonlar veya Kuaterner terasları üzerindedir. Etrafındaki çok yakın olan fay hatlarına doğru yerleşim alanları hızla yaklaş maktadır. Üstelik, hemen Kırkdilim'den itib-ren,Dünya'nın en aktif fay kırığına çok yakın-dır. Bilhassa kentimizde son yıllarda yapılan konutlardaki kat sayıları da 10'u bulmaktadır. 1509 yılında,kentimizde oluşan ve 40 gün süren depreme tarihçiler "Küçük Kıyamet " ismini vermişlerdir. 1501, 1543, 1559, 1578,1692,1729,1733,1734, 1758, 1786,1793,1800,1824 depremlerinde çok büyük can ve mal kayıpları olmuş,bir çok Çorumlu başka illere veya ülkelere göç etmişlerdir. 1939 Erzincan Depremi ve ilimizde 1942 yılının Kasım ve Aralık aylarındaki depremler ve 1943 yılının 27 Kasım gece yarısı oluşan depremde, kuzey Anadolu fay hattının ilimizden geçen kısmında, çok büyük bir aktivite yaşanmıştır.
İlimizde yaşanan bu depremleri incelemek üzere coğrafyacılarımızdan rahmetli Prof. H. N. Pamir ile İ. H. Akyol, Kızılırmağ'ın Osmancık ile Obruk köyleri arasındaki kesimlerde ve yan kolları çevresindeki köylerde araştırmalar yapmışlardır.

Bilindiği gibi kentimizde,en son,şiddetli depremleri 1996 peş peşe 2 kez yaşadık. Bir süre bahçelerde, bağlarda,çadırlarda yaşamak zorunda kaldık. Bu depremden hemen sonra kentimize gelen sayın Prof. Mete Işıkara bilhassa,bu kadar çok fay arasında bulunan ve kuzey Anadolu fay hattının da çok yakında olan Çorum'da ,10 katlı evlerin yapılmış olmasına şaşırıp kalmıştır <!>

Halen artçı sarsıntıların devam ettiği Marmara Depremi göz önüne alınırsa, kentimiz ve ilimiz için şunları tespit edebiliriz.

1- İlimizde ve kentimizde her an yıkıcı depremler olabilir. Zaten daha evvelki zamanlarda da olmuştur.

2- Kentimizin şimdiki bulunduğu zemin tamamen alüvyonlu olduğu için depreme dayanıklı değildir.

3- Yeni Çorum kenti,şehrin hemen kenarlarında bulunan, fayların ötesindeki Pale-ozoik ve Mezozoik,eski ve sağlam zeminlerde kurulmalıdır. Bu alanlar 1100 - 1200 metre yüksekliklerden itibaren,kentin doğu kısmına 5 -6 kilometre,batısına ise 12-13 kilometre uzaklıktadır.

4- Kentimizin kuzeyi, kuzeybatısı ve güneyi jeolojik yapısı yönünden,yerleşime el-verişli değildir.

5- Mevcut Çorum kentini kısa zamanda, Çorum Ovası'nın dışında kurmak olanaksız olduğundan, az katlı (en fazla 3), kaliteli malzeme, iyi işçilik ve deprem hesapları yapılmış proje ve planlara göre, konut yapmak ve yapımı sırasında mutlaka kontrollerini sağlamak gerekmektedir.

6- Belediyemizin İmar Müdürlüğü kadrosunda,Mühendis ve Mimarlar yanında mut-laka, Jeolog, Jeomorfolog,Coğrafyacı,Yer Bi-limci,Çevreci vb. gibi teknik bir ekip oluşturulmalı ve bu kişiler attıkları imzalardan mutlaka sorumlu tutulmalıdırlar.

" Kendi ülkesinin coğrafyasını bilmeyenler,veya coğrafi gerçekleri göz ardı edenler,bu ülkede mutlu yaşayamazlar."

Kaynaklar:
1- Çorum'un Jeolojik Vaziyeti Hakkında Muh-tıra Dr. E. LAHN "Çorumlu Dergisi yıl 2 sayı, 24 sayfa 725" Çorum 1940.
2- Çorum ve Erbaa Depremleri Prof. H. N. PAMİR İ. H. AKYOL Türk Coğrafya Dergisi yıl 1 sayı 2 İstanbul 1943.3
- Bolu Civarı İle Aşağı Kızılırmak Mecrası Arasındaki Kuzey Anadolu Silsilesinin Jeolojisi M. BLUMENTHAL Ankara,1948.4- Kızılırmak- Yeşilırmak Arasında Kalan Bölgenin Jeolojisi Hakkında Rapor. Dr. Talip YÜCEL Ankara 1953.
5- Çorum Vilayetinde Hidrojeolojik Etütler M. T.A. Derleme no:2327 Ankara 1955.
6- Çorum Ovası ve Çevresinde Jeomorfolojik Araştırmalar. Oğuz LEBLEBİCİOĞLU A.Ü.D. T.C.F.Fiziki Coğrafya Jeoloji Bölümü Mezuni-yet Tezi Ankara 1961.

 

Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız  Ve bizden izin almadan kullanılmaz!   corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR
 
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM
 Hukuka, Yasalara, Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.