|
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
|
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
İÇİNDEKİLER
Tıklayarak yazılara gidebilirsiniz |
Takdim |
Hayat Hikayesi |
İskilip Heyelanı |
İlimizin Nüfusu azalıyor |
Osmanlı Devletine Hizmet Eden Çorumlular |
60 Yıl Önce Çorum ve Çevresinde yapılan bir
Jiolojik araştırma |
Selanikli Mustafa ve Çorumlu Mustafa ! |
Cumhuriyetimizin 75. yılı Kutlanırken |
Obruk
Barajı |
İlimizin Can Damarı Kızılırmak |
Eski Ankara Caddesi |
Türk Milleti Yaşa Varol |
Teşekkürler Aygaz! |
Tam Güneş Tutulması |
Korku Yolu Kırkdilim |
2000 Yılında Çorum |
İlimizin Tarımına Genel Bakış |
Türk Forkloru ve Çorum Halayı |
Çorum ve 2000 Yılı Genel Nüfus Sayımı |
Çorum ve Turizm |
Çorum Ovası ve Jeomorfolojisi |
|
|
|
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Sitemiz ve yazarlarımız;hukuka, yasalara, telif
haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
Hazırlayan Mahmut Selim GÜRSEL |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
TAKDİM
Sizlere
sunduğum bu çalışmalar arkadaşlarımızın dergilerimizde
yayınlanmış çalışmalarıdır. http://corumlu2000.dergisi.info
Çorumlu2000 Aylık Kültür Sanat ve Tarih ve Edebiyat Dergimizde
Yayımlanmış yazılarından aktarılmıştır.
Mahmut Selim GÜRSEL
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
Oğuz LEBLEBİCİOĞLU |
-
23.09.1935 de
Çorum'da Yeniyol Mahallesi, eski PTT
yanındaki evde doğdum. Babam, Öğretmen
Sadi Leblebicioğlu,annem Ayşe Payen de
hanımdır.
-
İlkokula
başlamadan önce,Çorum Halkevi Ar Şubesi Başkanı olan babamdan keman
ve bateri dersleri aldım. Birçok konserlere katıldım.
-
2. Dünya Savaşı
yıllarına Çorum’a gelen Cumhurbaşkanı İsmet İnönü şerefine Halkevi
tarafından hazırlanan konserde çaldığım bateri ve
-
Ezbere okuduğum
” Lozan’dan Bugüne ” isimli şiir ile, İnönü’nün beğenisini
kazanarak,iki takım Sümerbank elbiselik kumaş ve şehir turu gezisi
ile ödüllendirildim.
İlköğrenimimi Tanyeri İlkokulunda 1947 yılında bitirdim.İlkokuldan
sonra Ankara Devlet Konservatuarına girdim. 1 yıl dünyaca meşhur
kemancı Liko
Amar'dan keman, H. Bedii Yönetken' den ritim ve kulak,Ragıp
Kösemihal'den de musiki nazariyatı
dersleri aldım. Daha sonra Çorum'da ortaokul ve liseyi bitirdim.
Lisede bir orkestra kurarak törenlerde, düğünlerde ve Hava Üssünün
daveti üzerine Merzifon'da keman çaldım. 1957-1958 öğretim yılında
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin Coğrafya
bölümüne kayıt oldum. Fen Fakültesinde jeoloji ve paleontoloji,
Ziraat Fakültesinde toprak bilgisi ve öğretmenlik için pedagoji
dersleri aldım öğretmenlerim ile birlikte Türkiye'nin bir çok yerinde
yapılan gezi ve incelemelerde bulundum. 1959 tarihinde Konya'da
yapılan Türk Coğrafya Kurumunun Coğrafya Meslek Haftasına katıldım.
"Çorum Ovası ve Çevresinde Jeomorfolojik Gözlemler" isimli mezuniyet
tezimi hazırlayıp Fiziki Coğrafya ve Jeoloji Kürsüsünden 1961 yılı
Haziranında,bölüm birincisi olarak mezun oldum. .
-
Balıkesir
Ordudonatım Yedek Subay Okulunda 6 ay
eğitim görerek,56. Dönem mezunu oldum. Kayseri'de 18 ay Asteğmen ve
teğmen olarak vatani görevimi yaptım.
1963 tarihinde K.G. Müdürlüğü Araştırma Fen Heyetinde
Jeomorfolog olarak çalıştım. Ankara-
Kurtboğazı, Eskişehir-Alpu-Çiçeroz,
Trabzon-Sürmene-Of-Derepazarı sahil yolu
zemin etütlerini yaptım. Daha sonra Alaca İlçesi Nedim
Tugaltay Ortaokuluna,Coğrafya Öğretmeni
olarak atandım.
-
1965
tarihinde evlendim. 1966 da Çorum İmam Hatip Okuluna Müdür
Yardıcısı olarak atandım.
-
1966 da,bir
erkek çocuğum oldu.
-
1969 tarihinde,
Prof. Dr. Talip Yücel'in yönettiği Eğe
Bölgesi gezisine davet edildim. 1972 de de
bir kız çocuğum oldu. 1974 tarihine kadar bu
okulada coğrafya ve müzik dersleri verdim.
1975-1978 yıllarında,Çorum Öğretmen Lisesi ve Eğitim Enstitüsünde
sosyal bilgiler öğretmenliğinde bulundum.
-
25.3.1975 de
babamı kaybettim. Eti Ortaokulunda,sosyal bilgiler ve müzik
derslerine girdim. İlk defa bu okula masa tenisini tanıttım. 1979 da
Çorum'da yapılan Türkiye Ortaokullar Masatenisi Şampiyonasında Eti
Ortaokulunu yarı finale kadar yükselttim. 1980 tarihleri arasında
Gençlik ve Spor Bakanlığının ve Masatenis
Federasyonunun Ankara'da antrenör kursuna katıldım.
Çimentospor ,
Çorumspor takımları ile yaz spor okullarında masatenisi
antrenörlüğü yaptım. İlimizi bir çok Türkiye Şampiyonasında
oyuncu,idareci ve antrenör olarak temsil ettim. Ayrıca atletizm
hakemi olarak bir çok yarışmalarda hakemlik yaptım, 1980 de Çorum
Akşam Ortaokuluna geçtim. Burada sosyal bilgiler,din ve ahlak
derslerine girdim. 22.11 1983 tarihine kadar görev yaptım.
-
22.11.1983
tarihinde Çorum Atatürk Lise-sine geçtim. Coğrafya dersleri
yanında,yakın çevrelere öğrencilerimle geziler düzenledim ve masa
tenisi çalışmaları yaptım.
10.9.1987 tarihinde Atatürk Lisesinden emekli oldum. Hizmet sürem
25 yıl 7 aydır.
1957 yılından beri Çorum’da yayımlanan Hüryol,Çorum,Yeni
Çorum,Köylü'nün Sesi,Çorum
Ekspres,Çorum'un Sesi ve Çorum Haber gazetelerinde 200'e yakın
köşe yazısı ve makale yazdım.Ayrıca;bir süre, Dünya ve Vatan Gazetesi
Çorum Muhabirliğinde bulundum. Halen;Çorum Haber Gazetesi ve Çorumlu
2000 Dergisinde yazılarım yayınlanmaktadır.
-
Çocukluğumdan
beri gerçek bir doğa aşığıyım. Çoraklık ve Ilıca bağlarında bir çok
fidan diktim. Çeşitli ürünler ürettim.
-
8.9.1999
tarihinde sevgili eşimi kaybet tim.
-
Bu günlerde "
Çorum Coğrafyası " Üzerindeki çalışmalarım devam ediyor.
-
Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info , Dergimizde yazıları yayınlanmıştır
|
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
İSKİLİP HEYELANI
-
Genel Bilgi:
-
Heyelan: Herhangi bir kaya ve toprak
kütlesinin yer değiştirmesi veya göçmesi haline denilir.
-
Heyelan olayına, dağ göçmesi,yer
göçümü,göçme,göçük,yer kayması gibi isimlerde verilmektedir. <1>
-
Heyelanlarda, yer değiştirmeyi ve
göçmeyi hazırlayan nedenler arasında;kuvvetli eğim, yer çekimi,su ile
doyma jeolojik yapı en önemli etkenlerdir.
-
Kuvvetli eğim: Eğimin çok fazla olduğu
yerlerde heyelan olasılığı artar. Bazı,çok dik- eğimlerin meydana
gelmesine neden olarak heyelanların oluşmasını kolaylaştırır. Ayrıca,
demiryolu, kanal,maden ocaklarında ve kara yollarında yapılan kazılar
arazinin dengesinin bozulmasına neden olur.
-
Yerçekimi: Yerçekimi kuvveti bütün
heyelanlar için geçerli olan en önemli yardımcı etkendir. Rasyonel
bir araştırma için en göze batan temel, yerçekimi kuvvetinin
harekete sebep olan bütün kuvvetlerin kaynağı olduğu gerçeğidir.
-
Su İle Doyma: Hemen bütün
heyelanlarda,bilhassa gevşek malzeme ile ilgili olanların-da su,
heyelana yardım edici bir etkendir. Genel olarak heyelanlar bilhassa
yağışlı,nemli mevsimlerde oluşurlar. Şiddetli veya devamlı
yağmurlar,karların erimesi,kayaların ve örtü
tabakaganlaşır. Diğer taraftan suyun ilavesi,kütlenin
ağırlığını artırır. O halde su ile dolgunlaşma,sürtünmeyi azaltarak,
bazı kayaların hamur haline gelerek ağırlığını artırarak heyelanların
meydana gelmesinde büyük bir etken olur.
-
Jeolojik Yapı: Tabakaların,jeolojik ve
tektonik konumları ile heyelanlar arasında sıkı bir ilişki vardır.
Tabakaların yamaç eğimine paralel olarak dal hele,bu tabakaların
arasında killi bir tabakanın bulunması çok önemlidir. Kar,yağmur veya
yeraltı sızıntı sularının,yerin içine sızıp kil tabakasına ulaşması ile
kaygan bir hal alan, killi tabaka üzerindeki kütleler,eğim ve
yerçe kimi nedeniyle aşağılara doğru
kayabilirler.
-
Netice olarak:Heyelanlar,yukarıda
belirtilen nedenlerden biri veya birkaçının birlikte etkileşimiyle
meydana gelirler. Heyelanlar, topografya da bazen çok önemli
değişikliklere neden olurlar. Bu nedenle heyelanlar,
jeomorfologlar tarafından dikkatle
incelenip etütleri yapılır. <2>
-
-
Yurdumuzda,çok eskiden beri sık
sık heyelanlar olmaktadır. Genellikle, çok
yağışlı ve sellerin oluştuğu zamanlarda ,heyelanlar can ve mal kaybına
neden olabilirler.
-
Türkiye'de en çok heyelanlara Karadeniz
Bölgesinde rastlıyoruz. Çok engebeli, yüksek ve bol yağışlı olan bu
bölgemizin, Batı Karadeniz Bölümünde geçtiğimiz
Mayıs ayında seller ve heyelanlar birlikte oluşmuştur. Bir çok
vatandaşımız hayatını kaybetmiş, yerleşim alanları ,yol ve
köprüler,tarım alanları büyük zararlara uğramıştır.
-
Yazımıza konu olan İskilip'te de
heyelanlar sık sık oluşmaktadır. Asarcık,
Çavuşoğlu, Dağkıyısı,İbik,İkipınar,Sarıkavak,Seyirçay
ve Doğangir heyelanlı köylerdir.
-
En son meydana gelen heyelan, İskilip
İlçe Merkezinin 4 km. kuzeybatısındaki,
Kaymakampınarı denilen mevkidedir. Burada
kuzeybatıdan,güneydoğuya doğru ve İs-kilip
içerisinden geçen Meydan Deresi akmaktadır.
-
Bu dere kaynağını
Sakarözü Dağından alır. Kıvrılarak İskilip'e yaklaşırken,
dar ve bir vadide akar. Vadi yamacının batısından İskilip-Tosya
karayolu geçer.
-
Heyelan bölgesinin jeolojik
yapısında;mezozoik yaştaki ofiolitik seri
en önemli yeri tutar. Ayrıca , kireçtaşı,marno
kalker ve kil de görülmektedir. Son İskilip heyelanı da çok yavaş
oluşan heyelanlara bir örnektir.
-
Nisan ayı ortalarında başlamış 30-31
Mayıs 1998 günü tam gece yarısı sona ermiştir. Başlangıç ve
bitimi arasında 45 günlük bir süre vardır.
-
-
Heyelanın kopma,sökülme yeri Meydan Deresi
vadisinin batı yamacında yükselen Akyol
Tepesidir. Bu tepe,kuzey ve güney ta rafından ,küçük vadilerle
yarılmıştır. Akyol Tepe bir burun şeklinde
meydan deresine doğru,çok eğimli bir şekilde alçalmakta ve dere
yatağından da İskilip-Tosya karayolu geç 1998 Nisan ve Mayıs aylarında
düşen yağışlar, son yılların ortalamalarından çok yüksektir. Buradaki
fazla eğim,çok fazla yağış nedeni ile Akyol
Tepede küçük çatlaklar oluşmuştur. Çatlakların eni 20-30 santimi
bulmuştur. Buralardan derine dalan yağmur suları ve tepe içindeki
sızıntı suları tabanda birleşmiştir. Alttaki kil tabakasına ulaşan
sular zamanla mevcut tabakaları su ile doyurmuştur. Adeta bir hamur
haline gelen kütleyi alt tarafındaki kuşak şeklin de olan kil
tabakası,yer çekimi etkisiyle kaydırmaya başlamıştır. Heyelan sökülme
yerinden doğuya doğru yavaş yavaş kayarak,Meydan Deresini ve
içerisinden geçen karayolunu, Kaymakampınarı
mevkiinde kapatmıştır. Kopan, kayan ve biriken kütlenin hacmi
yaklaşık 400. 000 m3 civarındadır.
-
Heyelan sona erince,Meydan Deresinde akan
sular,35 metre yüksekliğinde,70 metre uzunluğunda ve 10 metre
genişliğinde birikme alanı gerisinde toplanmaya başlamıştır. Böylece
dere içerisinde yaklaşık 500.000 ton suyun bulunduğu bir heyelan gölü
oluşmuştur.
-
Heyelan gölünün kot seviyesi,İskilip
İlçesine göre 100 -150 metre daha yüksektir. Bu nedenle setin
gerisinde biriken su,İskilip için sel afeti doğurabilecekti.
-
Heyelanı önceden gözlem altında tutan ve
heyelan bittikten sonraki oluşan göldeki suyun,İskilip için çok
tehlikeli olduğunu sezen Belediye Başkanı, seddi
doğu ucundan derin bir kanalla belediyenin imkanları ile yarmış,ayrıca
ilçede bir panik olmaması için,olası bir sele karşı vatandaşları
uyarmıştır.
-
Netice:
-
a)
İsmi geçen derenin önünü tıkayan, heyelan enkazının derhal
kaldırılması gerekir. Çünkü,içinde bulunulan mevsim nedeniyle yeniden
gelebilecek sel, mevcut göldeki suya ekleneceğinden, hamur halinde
bulunan seddi yıkabilir.
-
b) Geçici olarak açılan servis yolu,
halen heyelanın tehdidi altındadır. Yeni bir yağış ve kayma
servis yolunu da kapatabilir.
-
c) Türkiye'nin kazma-kürekle yapılan
ilk karayollarından olan İskilip - Tosya karayolunu,yeni güzergaha
almak gerekir .Üstelik , Tosya'dan geçen kuzey yolu (ipek yolu)
İskilip ve Çorum İli için büyük bir potansiyele sahiptir. Çorum İlinin,
İskilip ve Osmancık kara yolu bağlantılarının iyileştirilmesi,ağır
vasıta ve otobüslerin kuzey yolunu kullanmalarını da
sağlayacaktır.
-
d) Doğal bitki
örtüsünün mutlaka korunması ve çeşitli nedenlerle çıplak
hale getirilmiş alan süratle ağaçlandırılması şarttır.
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
İLİMİZİN NÜFUSU
AZALIYOR
- İnsanlar
ve toplumlar Dünyanın en değerli varlıklarıdır. Dünyada,coğrafi koşullar
çok değişik olduğundan,nüfus bazı yerlerde çok sık,bazı yerlerde çok
seyrektir.
- Ayrıca siyasal ,sosyal ve ekonomik etkenlerde
insanların ve toplumların yarattığı kurallar olup, insanların
yaşamlarında çok önemli rol oynarlar.
- Son yıllarda,hızla gelişen ulaşım ve iletişim,
insanları daha dinamik bir hale getirmiştir.
- Türkiye'de, son yıllarda bir çok
sosyo - ekonomik değişimler görülmektedir.
Bunların en başında nüfus gelmektedir.
- Türkiye'nin nüfusu hızla artmakta, şehirleri
gelişip, nüfusları çoğaltmaktadır. Kırsal alanlarda oturan sayısında
hızla azalmaktadır.
- Kısacası,yıllardan beri tarım ve hayvancılıkla
uğraşan ve nüfusunun pek çoğu köylerde oturan, ülkemiz şimdi doğal bir
değişim süreci içine girmiş bulunmaktadır.
- İşte bu çok uzun süreden beri alışılagelmiş
sistemden, sanayi toplumu olma düzenine geçiş,bu
gün bir çok problemleri de beraberinde getirmiştir.
- İl toplam Nüfusu
- 1927 247.602
- Tablo - 1- 1990 609.863 1997 575.787
-
- Tablo 1'de görüldüğü gibi, İlimizin toplam nüfusu
1927 'den 1990 yılına kadar devamlı artmıştır. İlk defa ,1997 sayımı
sonunda nüfusumuzun azalmaya başladığı görülmüştür !
- Toplam Köylü Nüfusu
-
1927
1927 1927 1927 1927 1927 1927 203.711
- Tablo -2-
1997 404.558 1980 286.503
-
- Tablo 2'de görüldüğü gibi , İlimizin toplam köylü
nüfusu,1927-1980 yılları ararından sonra hızla azalmaya başladığı
görülmüştür. İlimizin bu günkü köylü nüfusu,yaklaşık elli yıl önceki
düzeyine inmiştir!
-
- Toplam Şehirli Nüfusu
- 1927
1927 1927 1927 1927 1927 1927 43.891
- Tablo- 3- 1940 49.340 1945
47.167 1997 289.284
-
- Tablo 3'te görüldüğü gibi,1927-1940 yılları
arasında ilimizin şehirli nüfusu çok az artmıştır. 1940-1945
arasında,başta 2. Dünya Savaşı'nın etkileri ile biraz azalmıştır.
1945'ten günümüze kadar hızla artışına devam etmektedir.
-
- Toplam Köylü Şehirli Nüfusu
- 1997 Köylü Nüfusu 286.503
- Tablo -4- 1997 Şehirli Nüfusu 289.284
-
- Tablo 4'te görüldüğü gibi,1997 sayımında,ilk defa
İlimizde şehirli nüfus,köylü nüfusu geçmiştir.
- İlimizin, 1927'den 1977'ye kadar olan 70 yıllık
nüfus hareketlerini yukarıdaki grafikte görüyoruz.
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
OSMANLI
DEVLETİ'NE HİZMET EDEN ÇORUMLULAR
- Tarih;bizlere şimdiye dek dünyada pek çok
milletlerin çeşitli devletler kurduklarını ve bunların çoğunun çok kısa
ömürlü olduklarını göstermektedir. Hitit, Mısır, Roma ve Osmanlı
Devletleri ise çok uzun ömürlü olmuşlardır.
1999'da, yurtiçinde ve yurt dışında bir çok ülkede, Osmanlı Devleti'nin
700'üncü Yılı Kutlamaları yapılmaktadır.Yazımı hazırlığım bu gün,Sayın
Cumhurbaşkanımız , Fransa'nın Luvr Müzesinde,300 parçadan oluşan,çok
değerli bir Osmanlı kültür hazinesini tanıtmak için bulunuyordu.
Dünyanın bazı ülkeleri,Osmanlı'ları sadece iyi kılıç sallayan,barbar bir
toplum olarak görürler.Halbuki, 3kıtayayayılmış ve halen, Türk
düşmanlarının yaka, yıka tüketemedikleri kaleler, köprüler,
kervansaraylar, çeşmeler, camiler, yollar, anıtlar, türbeler, okullar,
imarethaneler, kütüphaneler, çeşitli saraylar ve konaklar, barbarlığın
eserimidir ?...Tarih, iyi incelenirse uzun ömürlü devletlerin, zamanına
göre en iyi sosyal ve ekonomik yasaları çıkartıp uyguladıklarını görülür.
Dünyanın en hareketli coğrafyalarında, din, dil, ırk ve kültür bakımından
çok çeşitlilik gösteren,Balkanlarda, Kafkaslarda,Ortadoğu'da en az 500-
600 yıl kalıp, dünyanın lider ülkesi olmak,sadece kılıç kuvveti ile
açıklanabilir mi ?...
Fatih'ten önce, bir çok defa kuşatılan, ancak bir türlü ele geçirilemeyen
İstanbul'un alınması bir rastlantı olamaz. Onun ilme ve ilim adamlarına
verdiği değer göz ardı edilebilir mi ?.. İstanbul'u;onun zamanına kadar
kuşatan hangi komutan çok iyi bir eğitim alıyor, 5-6 dil biliyor, bu gün
bile modern orduların kullandığı havan topunu icat ediyor,devrinin en
büyük ve en güçlü topunu döktürebiliyor,tersane kuruyor, karadan gemiler
yürütüyor ,Avrupa' dan sanatçılar getirip resmini yaptırıyor ,üniversite
kuruyor, sosyal, ekonomik ve ticari bir çok yasalar çıkartıyor ?...
Dünya tarihinde, çağ kapatıp,çağ açan Osmanlı Devleti'nin kuruluş yılı
1299 olarak kabul edilir.Oğuz Türkleri'nin Bozok Koluna ve Kayı Aşiretine
mensup olan, Osman Bey'den ismini alan bu büyük Türk Devleti'ni 36 padişah
yönetmiştir. Osmanlı Devleti 3 kıtada egemen olmuş,Akdeniz'i bir göl
haline getirmiş ve 16. Yüzyılda, dünyanın lider ülkesi haline
gelmişti.20.000.000 kilometre kare yüzölçümü ve
100.000.000nüfusaerişmişti. İlimiz; Osmanlı Devleti'ne ekonomisi ile
hizmet ederken,pek çok siyaset,ilim ve Din adamı ve şair yetiştirmiştir.
Tarihe damga vuran, birçok tanınmış Çorumlu arasında, en meşhur olanları
şunlardır:
AŞIK PAŞAZADE
Elvançelebi köyünde 1392'de doğmuştur. Bir çok seferlere de katılmıştı.
1448 de yapılan İkinci Kosova Savaşında bulunmuş ve 55 yaşında olmasına
rağmen bir düşman askeri öldürmüş ve padişah tarafından kendisine bir at
hediye edilmiştir.İstanbul'un Fethi'ne de katılan Aşıkpaşazade ilk Osmanlı
Tarihçisidir. "Tevârih-i Al-i Osman-i"isimli eseri o zamanın Türkçe'si ile
yazılmış çok değerli bir eserdir.88 yaşında ve 1481 yılında vefat
etmiştir.
KOCA MEHMET PAŞA
İlimizin Osmancık ilçesindendir.İkinci Sultan Murat zamanında 10 yıl Baş
Vezirlik yapmıştır.Doğum tarihi kesin olarak bilinmeyen Koca Mehmet Paşa
1439 yılında vefat etmiş olup, külliyesi(Aşevi,Hamam,Çeşme) mezarı
Osmancık'ta yaptırdığı caminin bahçesindedir.
AKŞEMSETTİN
1390 -1459yıllarıarasındayaşamış olup, Osmancıklıdır. Fatih'in hocalığını
yapmış, büyük din ve tıp alimidir. "Hayatın Maddesi" isimli eserinde,ilk
defa mikrop ve bakteri nazariyesini ortaya atmıştır.İstanbul'un fethine de
katılmış ve Eyüb Sultan Hazretlerinin mezarının yerini bulmuştur.
EBUSUUD EFENDİ
İskilipli olup,1490-1574 yılları arasında yaşamıştır.II. Beyazıt'ın
hocalarından olan Şeyh Muhittin Yavsi'nin oğludur. Hem doğu, hem de batı
ülkelerinde bile isim yapmış ,büyük hukuk bilginidir. Sultan Süleyman'ın
isminin başına Kanuni sözcüğünün eklenmesi onun çıkarttığı yasalar nedeni
ile olmuştur. Kanuni'nin büyük güvenini kazanmış ve adeta onun sırdaşı
olmuştur.1550yılında Süleymaniye Caminin temelini padişahın isteği üzerine
o atmıştır. Ayrıca Kıbrıs'ın Fethi Fetvasını da vermişti."Hoca Çelebi" ve
"İkinci Ebu Hanife" diye de anılırdı. II. Selim tarafından büyük saygı
görenve 30 yıl süren, Şeyhülislamlığı sırasında kazandığı çok büyük üne
rağmen,bunu asla kötüye kullanmamıştır.Ayrıca ; şeriatı Türk örfüyle
bağdaştırmasını bilmiş ve devlet düzenini bozmak istidadını gösteren
tasavvufi cereyanlara karşı şiddetli cephe almıştır.
BALTACI MEHMET PAŞA
İlimizinOsmancıkilçesinde1660yılında doğmuştur. İstanbul'a gidip,sarayda
odun taşıyıcılığı yapmış ve Sadrazamlığa kadar yükselmiştir. 1711 yılında
ordunun başına geçip,Rus ordusunu Prut Nehri yakınlarında, çember içine
almıştır. Bazı tarihçiler Baltacı'nın eline geçen büyük bir fırsatı
kaçırdığını iddia etmekte iseler de, bunun bir gerçek olmadığı
anlaşılmaktadır. Prut Seferi, her taraftan tehdit edilen Osmanlı
İmparatorluğunun, bir damla Türk kanı dökülmeden, muazzam bir zafer
kazanmışçasına elde ettiği çok büyük bir başarıdır. Baltacı Mehmet
Paşa,Ruslarla antlaşma şartlarını o kadar ezici ve mutlak bir tarzda kabul
ettirmişti ki; ayrıca bir zafer, ona bu imkanları verebilirdi. Baltacı
Mehmet Paşa,hiçbir Sadrazamın kılıç ile elde etmediği muazzam bir barış
sağlamış, İmparatorluğu,yüceltmiş ve kuvvetlendirmiştir.12 .Charles'in ve
Topkapı Sarayı’nın çevirdiği entrika ve iftiraların sonun da III. Ahmet
tarafından Limni Adasına sürülmüş ve burada 1712 yılında, üzüntüsünden
vefat etmiştir.
YEDİ SEKİZ HASAN PAŞA
1831 yılında kentimizin Gülabibey Mahallesinde doğmuştur.Kırım'da ve
Kafkas Cephesinde büyük başarılar göstermiştir. Bir süre İstanbul'dan
Çorum'a geri dönmüştür. Ancak İstanbul ve çevresinde ki eşkıyaların
bastırılması için geri çağırılmıştır. Sultan II. Abdülhamit tarafından
Beşiktaş Muhafızlığına atanmıştır . Kentimizde ki,Saat Kulesi, Kütüphane,
Hıdırlık Camii onun memleketine yaptığı başlıca hizmetleridir. Ayrıca bir
çok Çorumlu fakir ve yetenekli genci okutarak,bu gençlerin
Cumhuriyetimizin kuruluşunda faydalı olmalarını da sağlamıştır. 1902
yılında İstanbul'da vefat etmiştir.
İlimizden pek çokta şair çıkmıştır. Bunlardan bir kısmı,şairlikleri
yanında,dini ve ilmi konular la da ilgilenmişler, çeşitli devlet
görevlerinde bulunmuşlardır.Sayılar yüzleri geçer. Bunlardan bazıların
isimleri şunlardır: Yeğen Gazi,Aşıki,Dedemoğlu, Kul Mustafa, Aşık
Feyzullah, Hüseyin,Mehemmed, İbrahim, Mustafa Vazıh, Yusuf Bahri, Hacı Ali
Arif, Hafızi, Deli Boran, Sefil Ahmet, Sabri Zeki,Enver, İffet, Mehmet
Arif, Fedai, Sefil Ali, Nafız, Edna,Rıfat, Nakti gibi şairlerimiz beşeri
ve sosyal konular ve doğa sevgisiyle dolu olup,çok değerli yapıtlar ortaya
koymuşlardır.
16. Yüzyılda, çevresine göre yavaş yavaş gelişen ilimiz, daha sonraki
yıllarda,Celali ve Karayazıcı gibi birçok isyanlar yüzünden, beşeri ve
ekonomik büyük zararlara uğradı. Bu isyanlarla çok sarsılan ilimiz bir çok
savaşlar ve bilhassa ortalama yirmi yılda bir Ruslarla yapılan çarpışmalar
ve diğer deniz ve kara savaşlarında bir çok genç erkek Çorumlu nüfusun yok
olması da acı bir gerçektir. Örneğin ; sadece Çanakkale Savaşında,ilimizin
verdiği şehit sayısı 1500'e yaklaşmaktadır. İlimizde en büyük Osmanlı
eseri Kızılırmak üzerindeki 1487 yılında yapılmış,259 metre uzunluğunda ve
512 yaşına basmasına rağmen halen kullanılan Koyunbaba Köprüsüdür. Bu
köprü sadece Çorumlu için değil, İran'a uzanan,doğu sefer yolunun ana
köprülerinden birisi olarak yapılmıştı.
Osmanlı yönetiminde Çorum,tarım,hayvancılık ve ormancılık yöresi olarak
biliniyordu. İyi kaliteli un ve arpa çoğu yıllar vergi karşılığında
toplanır,depo edilir ve gerekli yerlere gönderilirdi.Çorum ve İskilip
merkezinde,Osmanlı Donanması için,sert buğday unundan hazırlanan ve çok
uzun süre nemli ortamlarda bozulmayan peksimetler fırınlarda kızartılır ve
İstanbul'a araba konvoyları ile yollanırdı. Üst sınıf yöneticilerin
develerinin bir kısmı arpa ve saman bol olduğu için Çorum'da kışlatılırdı.
İstanbul'un tereyağı ve et ihtiyacının yine bir kısmı ilimizden temin
edilirdi. Orman köylerinden elde edilen kereste gemi yapımı için Sinop ve
Samsun iskelelerine gönderilirdi. Osmanlı Devletinin son yıllarına
kadar,başta il merkezi olmak üzere ilçe merkezlerinde tarım,hayvancılık ve
ormancılığa dayanan el sanatları ve yörede demircilik,bakırcılık önemli
sayılırdı. Osmanlıların son yıllarında henüz,Avrupa'da suni boyalar
yapılmadığı için,en iyi doğal boya elde edilen cehri bitkisi,ilimiz
üreticilerine çok büyük gelir sağlıyordu. Bu nedenle; Çomar Deresi ve
Sıklık Boğazı hep bu bitkilerden oluşan cehriliklerle kaplı idi. Aslında
cehri bitkisinin Çorum'daki tarihsel geçmişi ta Hititlere dayanmakta idi.
Çorumlu Osmanlı Devletine ilmi ve irfanı ile,ürettiği çeşitli ürünlerle ve
kahraman evlatlarının kan ve canlarıyla daima sahip çıkmıştır. Ancak;
ilimiz bu büyük ve kapsamlı hizmetlerinin karşılığını, acaba Osmanlı
yönetiminden yeterince alabilme imkanı bulmuş mudur ?...Sorusuna olumlu
cevap verebiliyor muyuz ?...
Artık önemli olan,Osmanlı Devleti topraklarının bir kısmı üzerinde yer
alan modern Türkiye Cumhuriyeti'nin 2000'liyıllarda,dünyanın ilk 10 ülkesi
arasında yer alabilmesi yarışıdır. Bunu gerçekleştirmenin temeli,Türk
Milletinin Milli Birlik ve beraberliğidir. Geçmişten ders
almayanlar,gelecekte başarılı olamazlar !...Osmanlı Devletini, dünyanın
lider ülkesi haline getirip, kültürü,kahramanlığı ve yönetimi ile cihana
örnek olan,başı sıkışan nice Avrupa krallarına ve mazlum insanlarına kucak
açan, gelmiş geçmiş, bütün Türk büyüklerini rahmetle anarken, ilimizde de
onlara yakışan,anlamlı ve kapsamlı 700'üncü Yıldönümü Kutlama Törenlerinin
yapılmasını,sayın ilgililerden diliyorum.
Kaynakça:
-Ebussuud Bibliyografyası Atsız M.E. Basımeviİstanbul 1967
-Aşıkpaşaoğlu Tarihi A.N.Atsız Kültür ve Turizm Bak. Yay. 1985 -Sona Doğru
Türkiye Tarihi A. De Lamartine 6, cilt Tercüman 1001 temel eser no. 43H.
R. Uzman İstanbul
-Çorum 1967 ve 1973 İl Yıllıkları
-Çorum Tarihi 5. Hitit Fes.Kom. Çorum 198514. yüzyıldan
-Günümüze Çorumlu Şairler, Abdullah Ercan. Hitit Fes. Kom. Çorum 1991
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
- 60 YIL ÖNCE ÇORUM VE ÇEVRESİNDE YAPILAN
BİR JEOLOJİK ARAŞTIRMA
-
Çorumlu 2000 Dergimizin 7.
Sayısın da " Çorum'un Jeolojik Vaziyeti Hakkında Muhtıra"
başlıklı bir yazı yayımlandı. Bu yazı,Çorum Halkevi
tarafından,1940 yılının Ağustos ayında hazırlanan Çorumlu
Dergisinin 24'üncü sayısından orijinal alıntı olarak
aktarılmıştı.
-
M.T.A. Enstitüsünün 25/3/1940
tarihli bu raporunu,E.Lahn isimli Jeolog hazırlamıştır
-
Uzun yıllar M.T.A. Enstitüsünde
çalışan bu kişi ayrıca,Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin kuruluş yıllarında Coğrafya
bölümünde çalışmış ve Türk Coğrafya Dergisinde de bir çok
bilimsel yazılar yazmıştır. Adı geçen kişi,ülkemizin pek çok
yerinde ve ilimizde çalışmalar yapmış ve yukarıda
bahsedilen jeolojik raporunu hazırlamıştır.
-
60 yıl önce M.T.A.
Enstitüsünün yayınladığı bu rapordan,hemen dört ay sonra
haberdar olan ve Çorumlu Dergisinde bu raporu neşredenleri
kutlamak ve hayırla anmak gerekir...
-
Ancak ; kentimizin ve çok yakın
çevresinin jeolojisinin ilk kez ortaya konduğu bu değerli
rapordan şimdiye kadar yararlananlar oldu mu ? ...
-
Bilhassa ; şehircilik yönünden
çok kıymetli olan bu rapordan 60 yıl içinde,gelmiş geçmiş hangi
belediye başkanımız veya ilgili yöneticilerimiz haberdar
olmuşlar veya faydalanmışlardır ?...
-
Bu rapora bir de, 1/100000
ölçekli bir jeolojik harita eklenmiştir. Haritada jeolojik
formasyonlar ve Çorum Ovası'nın etrafındaki marjinal faylar
gösterilmiştir. Üstelik bu fayların, şehir merkezine 2,5-3,5
km kadar yakın oluşları ve fayların depremlerle yakın
ilişkisi nedeniyle kentte yapılacak konutların ve diğer
inşaatların yapılışında, depremlere karşı önlemler alınması
belirtilmiştir.
-
Kentimizde, bir kaç yıl önce
Yukarı Ilıca Bağlarında sıcak su konusu gündeme gelince,
23/10/1998 tarihinde Çorum Haber Gazetesin de " Yukarı
Ilıca'da Sıcak Su Var mı?" başlıklı yazımı yazarken,bu değerli
jeologun raporundan ve haritasından faydalanmıştım.
-
Şimdi ,yukarıda adı geçen
yazımdan bir bölümünü aynen aktarıyorum: "... Şehrimiz ve
çevresinde 1940'lı yıllardan beri M.T.A. Enstitüsü
tarafından çeşitli araştırmalar yapılmıştır. E. Lahn isimli
araştırmacının 1/100000 ölçekli Haritasın da jeolojik
bilgiler yanında fay hatları da gösterilmektedir. Bu
faylardan birisi de Çorum Barajı ile, Yukarı Ilıca Bağları
arasından geçmektedir.
-
Bilindiği gibi Türkiye de pek
çok sıcak su kaynakları vardır. Bunlar genellikle fay hatları
üzerinde bulunurlar. İlimizde de modern tesislere kavuşan ve
işletilen, Mecitözü'ne bağlı Figani köyünde Beke Kaplıcaları
bulunmaktadır. Ayrıca işletilmeyen Laçin ve Hamamlıçay sıcak
suları da çok eskiden mevcuttur. İlimize çok yakın olan
Havza, Hamamözü ve Sorgun kaplıcaları da şifalı suları ile
tanınmaktadır. Ayrıca, sıcak su kaynaklarımız iç turizmimizde
çok önemli bir etkendir.
-
Şimdi, Yukarı Ilıca ve
çevresinden sıcak su çıkar mı ? Sorusuna bu açıklamalardan
sonra cevap verelim.
- 1- Ilıca ismi gelişi güzel konulmamıştır. Buradan ılık
sular çıkmaktadır.
- 2 - Bu alanda faylar bulunmaktadır. kaplıcalar genellikle
faylar üzerinde yer alır.
- 3 - Bu alana yakın yerlerde ( İsimleri yukarıda sayıldı )
işletilen veya işletilmeyen sıcak su kaynakları mevcuttur.
-
İşte ; bu ana nedenlerle
Yukarı Ilıca ve çevresinde, yer altında sıcak su vardır.
Ancak 1000-1500 metre derine inebilecek ve oldukça pahalı
sondajları yapabilmek gerekir. Üstelik, bu üç ana şart sadece
Yukarı Ilıcada değil, Çorum Ovasının etrafındaki faylar boyunca
da geçerlidir. Bir an önce sondajlar yapılırsa, kısa bir süre
sonra modern kaplıcalara kavuşabilir. Bu durumda ilimizin
kalkınmasında büyük bir atılım sağlayabilir.
-
" Not : 23/10/1998 tarihli bu
yazımdan bir süre sonra, Yukarı Ilıca Bağlarında bir şahsa
ait bağda yapılan bir sondajda 200 metre derinliğe kadar
inilmiş ve 30 dereceden daha sıcak bir suya rastlanmıştır.
-
Bunun üzerine ilgililerimiz,
D.S.İ. Genel Müdürlüğü'ne baş vurmuşlar olumlu cevap
almışlardır.
-
Her yıl , binlerce Çorumlunun
başka illerdeki kaplıcalara gidip milyarlarca liralık
harcamalar yaptıklarını biliyoruz. Bu nedenle çıkartılacak
sıcak sularla yapılacak termal tesisler ilimizin ekonomisine
büyük katkılar sağlayacaktır.
-
Şimdi bir an evvel,D.S.İ.
tarafından derin sondajların yapılmasını ve olumlu sonuçlar
alınmasını heyecanla bekliyoruz.
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
SELANİKLİ MUSTAFA
VE ÇORUMLU MUSTAFA !
-
Mustafa Kemal 1904 yılında
Harp Akademisini bitirdikten sonra,1905'te Kurmay Yüzbaşı
olarak 5.Ordu' ya tayin edildi.
Şam,Beyrut, Hayfa ve Kudüs'te 3
yıl kadar görev yaptı.
-
5. Ordu'nun merkezi olan
Şam'a gelen Mustafa Kemal, arkadaşı Kırşehirli Müfit ile
iki odalı basit bir eve yerleştiler.
-
Bir gün Mustafa Kemal, Müfit
ve diğer bir Subay arkadaşı olan Lütfi
ile Şam'da Hamidiye Çarşısında
dolaş maya çıktılar. Çarşının bir yerinde, küçük bir
dükkancıkta önemsiz alış verişlerle geçimini sağlamaya
çalışan birisi ile tanıştılar.Burası Mustafa Efendinin
İstanbul Pazarı adında bir tuhafiye dükkanı idi.<1>
-
Bundan sonraki geçenleri
"Tek Adam " adlı kitabın 1. cildinden aynen alıyoruz. <2>
"Mustafa Efendi, ayağında kundura yerine nalın-la dolaşan
babacan bir adam. Dükkânı rahat olmadığı için sandalye
getirtip dükkanın önüne otururlar.
-
Mustafa Efendinin hali
Mustafa Kemal'in dikkatini çekiyor. Dükkânın içini görmek
istiyor. Boş denecek kadar hafif raflar. Ortada bir masa, ama
masada ve bazı raflarda birçok kitaplar. Tıbba, felsefeye,
inkılâba hatta sosyalizme ait eserler. Anlaşıyor ki; Mustafa
Efendi (Cantekin) aslında bir
tıbbiyelidir. Fakat, hürriyetçi hareketlerinden dolayı
yakalanmış, mektepten çıkartılmış, Şam'a sürülmüştür.
-
Mustafa Kemal onunla
ilgileniyor. O gün kü tanışmadan
sonra bir gece ve Mustafa'nın mütevazı evinde buluşmaya
karar veriliyor. O gece Dr. Mustafa'nın söyledikleri
kesindir:
-
-İhtilâl yapmalı,inkılâp
yapmalı...
-
Mustafa Kemal bu fikirlere
çoktan hazırdır. Tıbbiyenin son sınıfından çıkartılıp
sürülen Mustafa ilave ediyor:
-
-İhtilâl yapmalıyız. Çok
kıymetli arkadaşlarımız vardır. İnkılâp yapmalıyız !
-
Müfit ayağa kalkıp bağırıyor:
-
-Behemal
yapmalıyız !
-
Hepsi heyecan içindedir.
Fakat Lütfi Bey bu hareketlere
fiilen karışmak arzusunda değildir:
-
-Sizinle beraberim. Ama
benden bir şey beklemeyiniz,diyor.
-
Mustafa Kemal durumu
hallediyor:
-
- O Halde siz buradan derhal
gidiniz.Bizim bundan sonra konuşacağımız şeyleri duymanız iyi
olmaz ! Lütfi Bey,dostça
ayrılır.Ondan sonra konuşmalar başlar.İhtilâlden,bu uğurda
ölmekten bahsedilir. Ama,Mustafa Kemal, ondan sonra da
daima göstereceği hesaplı ve muvazeneli gayeciliği orada da
gösterir:
-
-Mesele ölmekte
değil,ölmeden idealimizi yaratmak,yapmak ve yerleştirmektir...
-
Bu kısa cümlede, onun inancı
ve büyük hikaye-sinin ona daima hakim olan bütün bir
prensipler sistemi vardır; Ölümü ve tehlikeyi göze almak,
ama ölmeden muvaffak olmak, yaratmak,yapmak ve
yerleştirmek... İşte gizli, ihtilâlci "Vatan ve Hürriyet
Cemiyeti " orada ve o gece üç kişi arasında kuruldu.
-
Niçin Hürriyet ?... Niçin
Vatan ?... Mustafa Kemal buna şöyle cevap verir:
-
-Ancak hür fikirli
insanlardır ki,Vatanına faydalı olabilirler. Onlardır ki,
Vatanlarını kurtarıp muhafaza kudretine malik olurlar...
-
Mustafa Kemal'in Suriye
arkadaşları, o günlere ait renkli hatıralar nakletmişlerdir.
Şam mahallelerinin sapa bir yerinde ve bir sürgün evinde üç
kişi arasında "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"nin kurulduğu
geceden sonra Mustafa Kemal'in uykuları kaçmıştır. Geceleri
uyuyamaz. Şam'ın zenginleriyle orta hallileri kayısı ve
üzüm kokan Birdan Nehrinin
arkları ile sulanan Şam bahçelerinde "ya
leyl " ve ud
sesleri arasında geviş getirirken o, Şam'
ın pis bir
mahallesinde,daracık,eğri büğrü sokaklara açılan,kirli
renkli, soğuk bir taş binanın iki çıplak kasvetli
odacığında geceleri bunaltılar, sıkışıklık,sıcak ve
bıkkınlık hakimdir. Mustafa Kemal,odasının taş döşemeleri
ve taştan soğuk yalnızlığı içinde yarı çıplak,bir aşağı,bir
yukarı dolaşır, kükrer. O zaman çevresini saran ve kendisini
boğacak gibi olan bu sefalet içinde bazen isyan eder,
bazen de gerçeği olduğu gibi kabullenmeye çalışır:
-
-Vatanımız bu, Milletimiz
bu. Bunlar lâyık görülen bu sefaletin bir sorumlusu olması
lazım. Ama bu sorumlular bu zavallılar değil !
-
Ve kendisine gene, ruhundan
dayanaklar arar. Gene Namık Kemal'e sarılır:
-
-
'Hakir düştüyse millet
şanına noksan gelir sanma,
-
Yere düşmekle cevher sâkıt
olmaz ; kadr-ü kıymetten’
-
-
Bu imanı sanki çevresinde
de duyurmak, göklere de haykırmak ister gibi küçük, dar,
demir parmaklıklı penceresine saldırır. Hıncından
çaresizliğinden yumruklarını sıkar, şakaklarını sıkar,bazen
de duvarları yumruklar
-
Evde duramaz. Sokağa fırlar.
Çalgılı bir bahçeye sığınmak ister. Bir manolya ağacının
altında bir boş masa bulur......
-
Bahçeden çıkar. Nehre doğru
yürür. Ne yapmalı, nereye gidecektir ? Hiç ! Bir bataklığa
düşmüş,bir batağa yakalanmış gibidir. Her şey sefil,her şey
ümit kırıcı,kırmızı zırhlı, siyah pantolonu, yakalarında
kurmay armaları parlayan beyaz, sırma apoletli ceketiyle
yaz kıyafeti içinde,bir eli ile kılıcını taşıyarak
gelişigüzel yürür. Etrafını çeviren aşağılıklar,
ümitsizliklerde boğulacak gibidir. Yalnız gök ışıl
ışıl yanar. Evet gök bütün şark ve
kuru güney gecelerinde renk ve esrar veren gök;tarihin
bütün peygamberlerine dişli bir iman,şairlere,bilim
adamlarına enginlik, fatihlere uçsuz bucaksız ihtiraslar
veren o berrak, mavimsi ışıklı ve temiz gök,yeryüzünün
bütün bu kirlerini ve düşkünlüklerini örter, siler süpürür.
-
Mustafa Kemal gene ümitlenir.
Gene kendini bulur. Yürüyecektir. Dönmeyecektir ve bir gün
mutlaka başaracaktır. Neyi ? O,belki biraz belirsiz! Ama niçin
belirsiz olsun ? Vatan ve Hürriyet Cemiyeti var
ya! Evet, Vatan ve Hürriyet ! O
artık gizli bir cemiyetin bir ihtilâl teşkilatının başıdır.
Vatan ve Hürriyet teşkilatının...
-
Bu cemiyet gerçi Şam'ın
pis bir mahallesinde, fakir bir sürgünün, göze kitaplardan
başka bir şey çarpma yan kasvetli, çıplak demir parmaklıklı
taş odasında kurulmuştur.
-
Artık bir ihtilâl cemiyeti
vardır ve davası bütün imparatorluğu kurtarmaktır. Düşünceleri
bu dayanağı bulunca adımları sertleşir. Baş yukarıda,
vücudu dik,sanki yarın altın bir tahta çıkacak bir yolda ve
muzaffer bir ordu önündeymiş gibi koşarcasına ilerler.
Güneyin Nebilerine, düşünürlerine, fatihlerine ilham ve
heyecan veren ışıklı ve uçsuz bucaksız esrarlı gök'ü
onu da sarmıştı. Kendini bir ordu kadar güçlü ve bir ordu
kadar yenilmez duyar. Evet niçin ümitsizlik? Niçin
yalnızlık? Onun artık kocaman bir ihtilâl komitesi var.
Şimdi O, bir ihtilâl cemiyetinin başıdır. Yarın padişahı
devirecektir. Vatanı kurtaracaktır. Hürriyeti getirecek ve
önünde kim bilir ne yollar açılacaktır. Gerçi üç kişidirler.
Mustafa Kemal Sürgün tıbbiyeli Mustafa ve Müfit. Ama bu üç
kişi üç imanlı ve birleşmiş insan değil mi ? Yeter!
-
Gece ilerlemiştir . Şam
sokakları artık tenhadır. Ama O, Şam'ın neresinde olduğunun,
nerelere gittiğinin bile farkında değildir. Yolunu sanki
kendi içinde bulmuş-tur. Sanki, kendi içinde yürür,hem yürür
hem gök'e haykırır:
-
-
'Elde tedvir-i âlem, bir
mekinin kuvve-i azmi,
-
Cihan titrer sebat-ı pây-i
erbâb-ı meta-netten’
-
-
Evet, değil üç, hatta
inanan ve direnen tek bir adamın bile ayaklarının altında
Dünya titrer , böyle bir tek adamın bile azmi ve kuvveti
âlemi idare edebilir.
-
- Ne doğru söz,ne doğru söz
diye kendi kendine konuşur ve durmadan yürür.....“
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
CUMHURİYETİMİZİN 75. YILI KUTLANIRKEN
Bütün Türkiye'de olduğu gibi,
Cumhuriyetimizin 75. Yıldönümü Çorum'da da şimdiye kadar görülmemiş bir
coşku ile kutlandı.
Kutlamanın zirvesi 29 Ekim günü olmakla
beraber , günlerce önceden ve halen bir çok kutlama faaliyetleri
sürmektedir. Bu faaliyetler 28 Ekim 1999 tarihine kadar sürecektir.
Kutlamalar , Cumhuriyetimizin kurucusu
ATATÜRK'ün aramızdan ayrılışı olan 10 Kasımla
da 60.Yıl anma töreni ile birleşecektir.
29 Ekim günü Gazi Caddesinde yapılan tören
Vali ,Garnizon Komutanı ve Belediye Başkanının törene katılanların
bayramlarını kutlamaları ile başladı. On binlerce Çorumlu töreni
baştan sona kadar büyük bir heyecanla izlediler.
Kutlamalar , Cumhuriyetimizin kurucusu
ATATÜRK'ün aramızdan ayrılışı olan 10 Kasım-la
da 60.Yıl anma töreni ile birleşecektir.
Sayın Valimiz Atıl
Üzelgün'de günün anlam ve önemini bildiren konuşmalarını yaptılar.
Konuşmalarının bazı pasajları şöyleydi:
"ATATÜRK ; Hürriyet olmayan her memlekette
ölüm ve izmihlâl vardır. Her terakkinin ve kurtuluşun anası hürriyettir.
Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir.”
"Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile
işlerlik kazanması,hem halkımızın,hem de devletimizin birinci isteği
konumundadır. Bu Türkiye Cumhuriyetinin de bir teminatı niteliğindedir.
Demokrasimizin ve Cumhuriyetimizin ikinci teminatı ise,güçlü bir ekonomiye
sahip olmaktır. Türkiye ekonomik devrimini yapmak,ekonomisi içinde bütün
vatandaşlarımızı mutlu edecek bir konuma getirmek durumundadır. Türkiye
Cumhuriyetinin ayakta durmasının üçüncü teminatı da yüksek bir savunma
gücüdür.“
"Ülkemizin yer aldığı coğrafyada bu üç
teminata sahip belki de tek ülke Türkiye'dir. İşte bu nedenle,ülkemizin
göz bebeği,art niyetlilerin ise göze batan kara çalıdır. Sevgili
Çorumlular ! Demokrasi , güçlü ekonomi ve güçlü savunma; Türkiye
Cumhuriyeti'nin daha çağdaş,daha kalkınmış, daha bağımsız bir biçimde
ilelebet payidar kalmasını sağlayacaktır.”
"Sevgili Çorumlular ! Büyük önderimiz; 10.
Yıl Nutkunda; 'Ebediyete akıp giden her on senede bu büyük millet
bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde
kutlanmasını' önermiştir.”
"Dilerim, Türkiye Cumhuriyeti bağımsız,
çağdaş,demokrat,laik,Atatürkçü,anayasal ilkeler çerçevesinde sonsuza değin
sürüp gider. Dile-rim bu süreç içinde gelecek
günler ülkemize ve tüm halkımıza iyilikler, güzellikler,kolaylıklar ve
mutluluklar getirir. Bu dileklerle tüm Çorumlulara sevgi ve saygılarımı
sunuyorum “
Daha sonra yapılan konuşmalar,okunan şiirler
ve halk oyunları dikkatle izlendi. Çeşitli derecelerdeki okullarımızın
resmi geçit törenine çok iyi hazırlandıkları belli oluyordu. Çeşitli
derneklerimizin,kuruluşlarımızın ve Kahraman Mehmetçiklerimizin
geçişlerini gururla izledik.
Gece yapılan havai fişek gösterileri de
muhteşemdi. 29 Ekim günü Çorum'da çıkan gazetelerde Cumhuriyetle ilgili pek
çok ve kapsamlı yazılar yayımlandı.
Eski Çorum Valisi,şimdi Kayseri Valisi olan
Sayın Mustafa Yıldırım'da Çorumluların bayramını basın yoluyla bir mesajla
kutladı. Çeşitli fabrikalarımızın, bankalarımızın, siyasi partilerimizin,
meslek kuruluşlarımızın ve odalarımızın, derneklerimizin çeşitli
dershanelerin , alışveriş merkezlerinin inşaat ve turizm şirketlerinin
ve bu gibi pek çok kuruluşun kutlama mesajları ile, gazetelerin bazıları
30 sayfayı buldu,bazı gazetelerimizde çeşitli ilaveler 75. Yıl özel
sayıları düzenlediler.
Düzenlenen Cumhuriyet baloları, çeşitli
paneller ve konferanslar,musiki konserleri, mehter takımı gösterileri,çeşme
açılışları,bahçe düzenlemeleri, sportif faaliyetler, resim ve fotoğraf
sergileri,ağaç dikimleri ve daha pek çok sosyal ve kültürel faaliyetler
ile gerçektende 75. Yıl kut-lamaları,Milli Birlik ve beraberliğimizin
pekiştirilmesinde çok yararlı olmuştur.
Sonsuza kadar,
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇOK YAŞA......
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
|
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
09 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
OBRUK BARAJI
İlimizde,75 yıllık Cumhuriyet Tarihimizin en büyük yatırımı Obruk
Barajıdır. Baraj D.S. İşleri'nin kontrolünde olarak,Limak İnşaat Sanayi ve
Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılmak tadır.Başlama tarihi 1996,bitiş
tarihi 2002 yılıdır.
Obruk Barajı,Çorum il merkezine kuş uçumu 28, Laçın ve Oğuzlar'a 7,
Dodurga'ya 11, Osmancık'a 22 ve İskilib'e 30 km. Uzaklıktadır.
Barajın doğusunda 1500 metre yükseklikteki Algöz,batısında 1376 m.
yükseklikteki Dede Dağı bulunur. Bu iki dağ arasında Kızılırmak dar ve uzun
İbik Boğazı içinden,hızla kuzeydoğuya doğru akar. Obruk Barajı işte bu İbik
Boğazının bulunduğu yerde inşa edilmektedir.
Baraj alanını,jeolojik yapısında volkanik andezit napları çok önemli yer
tutar. Alagöz Dağı, paleozoik kompleks eski bir kütledir. Irmağın akış
yönünün tersine doğru gidildikçe aglomeralar, tüfler ve radiolitler gibi
oluşumlar vadiye renkli ve hoş bir görünüm kazandırır.
Baraj tabanı,Türkiye'nin birinci derecede deprem alanı içindedir. Bir çok
eski ve yeni faylar, sıcak su kaynakları ve heyelanlar,bölgenin
jeomorfolojik yapısında göze çarpmaktadır.
Barajın başlıca iki amacı vardır.
1-Elektrik enerjisi elde etmek,
2-Sulama yapmak.
Baraj bittiğinde 1 yılda 473.000.000 kw./ saat enerji üretecektir. Üretilen
enerji ülkemizin enterkonnekte sistemine aktarılacaktır.sol sahil sulaması
olan projeye,sağ sahil sulaması da eklenmelidir. Çünkü, gölün alanı 50.2 km2
olacaktır. Su altında 20 köyün arazisi kısmen ,Karlık Köyünün de tamamı
kalacaktır. Ayrıca Çorum - İskilip karayolu üzerindeki Kızılırmak Köprüsü de
sular altında kalacağından, 1247 m. Uzunluğunda ve daha yüksek,
ışıklandırılmış bir köprü de yapılacaktır.
Obruk Barajının enerji ve sulama dışında, balıkçılık, su sporları,turizm ve
çevre arazilerinin değerlenmesi gibi bir çok yan faydaları da olacaktır.
Ayrıca ; oluşacak büyük bir gölün çevrenin ikliminde olumlu etkileri olacağı
kesindir.
Halen günde 900 kişinin çalıştığı barajın ilimiz ekonomisi için büyük bir
güç olacağı anlaşılmaktadır. Baraj inşaatının henüz 1 / 3 bitirilmiştir.
İnşaatta yakın çevre köylerden, her gün yüzlerce işçi çalışmaktadır.
Türkiye'nin en uzun akarsuyu olan Kızılırmak'ta henüz 5 adet baraj vardır.
Bu Gün ülkemizin akarsularından % 30 oranında faydalanıyoruz.
İlimiz sınırları içerisindeki uzunluğu 200 km.ye yaklaşan Kızılırmak
üzerinde çok Elverişli baraj yerleri vardır. Şimdiye kadar boşa akmış
sayılan sularımız artık Obruk Barajı ile tanışmaktadır. Ancak,ülkemizin
hızla artan enerji ihtiyacı,daha pek çok barajların yapılmasını
gerektirmektedir.
Barajın aksatılmadan, 2002 yılında hizmete girmesi,bütün Çorumluların
arzusudur.
İlimizin diğer büyük projeleri de mutlaka tamamlanmalıdır. Bunlarda
bilindiği gibi, doğal gaz boru hattı,demiryolu hattı,hava alanı ve
üniversitemizdir.
İşte bu ana projelerle ilimizi 3.binli yıllara taşıyabiliriz. Bunları
gerçekleştiremez
24 Eylül 1998 Perşembe günü Kızılırmak'ın Obruk derivasyon tüneline
akıtılması törenine Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman DEMİREL ve diğer
ilgililer katılmışlardır. DEMİREL;Yaptığı konuşmada"Türkiye
durmuyor,durmayacak. Bu günkü Türkiye dünden güzeldir. Yarın ki Türkiye
bugünkünden güzel olacaktır." Ayrıca, toprakları sular altında kalan
vatandaşlarımızın gönüllerini rahat tutmalarını istemiş ve kesinlikle
haksızlık yapılmayacağını belirtmiştir. Obruk Barajı ve Hidroelektrik
santraline ait bazı teknik bilgiler:
Baraj Gölü Alanı : 50.2 km2,
Baraj Gölü Uzunluğu : 38 km.
Baraj Hacmi : 661.110.000 m3
Baraj Tipi :Kil çekirdekli yarı geçirimli
Baraj Beton Hacmi :400.000 m3
Kret uzunluğu :504 m.
Kret Eni :12 m.
Nehir tabanından Yüksekliği : 67 m.
Temelden Yüksekliği :125 m.
Derivasyon Tüneli Uzunluğu : 655 m.
Derivasyon Tüneli Beton Çapı : 10 m.
Derivasyon Tüneli Debisi: 1040 m3/sn.
Dolu Savak Tipi :Karşıdan alışlı kapaklı
Dolu Savak Boşaltım Kapasitesi: 5000 m3/sn.
Kapak Sayısı ve Cinsi:4 adet,radyal kapak
Enerji Tüneli ve Tipi: 2 adet,dairesel
Enerji Tüneli İç Çapı: 7 m.
Sulama Yapısı ve Tipi:Dairesel
Sulama Cebri Boru Çapı :2 m.
Santral Tipi:Düşey eksenli,Francis,
Brüt Maksimum Düşme: 65.6 m.
Üretilen Enerji toplam:473.000.000 kw. Saat/yıl
Barajın Kazı ve Dolgu Toplam: 25.000.000.000 m3
NOT:Obruk Barajı hakkında ÇORUMLU 2000 Dergisine teknik bilgiler veren
D.S.İ. proje İnşaat Mühendisi Sayın İbrahim Hakkı ŞENÖZ'e ve Obruk Şantiye
Şefi Mehmet KARACA’ya teşekkür ederiz.
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir
sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
İLİMİZİN
CAN DAMARI KIZILIRMAK
-
Yeryüzünün temel yaşam
maddelerinden birisi de sudur. Tarihi süreçte akarsulara sahip olan ve
onları iyi değerlendiren toplumların, yüksek kültür ve medeniyet
düzeyine ulaştıklarını görüyoruz.
-
Dicle ve Fırat'ın
suları,Mezopotamya, Nil'in suları Mısır,
Kızılırmak ve Yeşilırmağın suları Hitit
medeniyetlerinin temellerini oluşturmuşlardır.
-
21'ci Yüzyıla
girerken, çok hızlı artan Dünya nüfusu, suyun önemini daha çok
artırmıştır. Bilhassa, kurak, yarı kurak ülkeler için su, şimdi
ekonomik boyutu da aşmış,bu ülkelerin siyasi projelerinde en ön plana
çıkmıştır.
-
Komşularımızdan
Suriye ve Irak'ın bize karşı başlattığı ve inatla sürdürdüğü dış
politikalarında suyu öne çıkardıklarını açıkça görüyoruz.
-
Şimdi Kuzey Kıbrıs'a
balonlarla içme suyu gönderiyoruz. İsrail'de bizden para ile su satın
almak istiyor.
-
Çok yakında da,petrol ve
doğal gaz boruları gibi,ülkeden ülkeye su taşıyan,uzun boru hatları
göreceğiz.
-
Türkiye,yılda dört
mevsimi yaşayan elverişli iklimi ile Dünyanın zengin akarsularına
sahiptir. Üstelik ülkemizin çeşitli yeryüzü şekilleri de akarsularımıza
pek çok özellikler kazandırmıştır.
-
İlimiz alanının
2/3'nünsularını Kızılırmak, 1/3'nün sularını da
Yeşilırmak,Karadeniz’e taşır.
-
Bilindiği
gibi,Türkiye'nin ve ilimizin en uzun akarsuyu Kızılırmak'tır. Uzunluğu
girintili,çıkıntılı olarak 1355 kilometredir. Sivas'ın doğusundaki
Kızıldağ'dan doğar. Kaynak yüksekliği
2000 metredir. OrtalaMa eğimi 0 / 00 1.48
dır. Sularını topladığı alanı 76.250 kilometre karedir. Sırası
ile ;Sivas,Kayseri, Nevşehir,Kırşehir, Kırıkkale, Çankırı, Çorum,Sinop
ve Samsun illerinden geçer. Büyük bir delta ovası yaparak Karadeniz’e
ulaşır.
-
Türkiye
genç,engebeli,yüksek yer yer düzlükleri ve
kırıkları Olan, kısaca çeşitli jeolojik ve jeomorfolojik özellikleri
olan bir ülkedir .Bu nedenle akarsularımızın en belirgin özelliği
"DERİNDE AKMALARI"dır.
-
Akarsulardan maksimum
fayda elde etmemiz için bu suları kendi yatakları içinde yükselterek
, yer düzeyine çıkartmak gerekmektedir. Bunun yolu da, akarsuların
elverişli yerlerine bir set yapmaktır. Bu set gerisinde biriken suyun
düzeyi yükselir ve geriye doğru bir göl oluşur. Baraj da biriken
sular, teknik yöntemler ve araçlarla aşağıya doğru hızla
düşürülüp,dinamolar çalıştırılır. Elektrik enerjisi elde edilir. Baraj
önündeki topraklar sulanır. Da ha bol ürün alınır.
-
Ayrıca barajlar, erozyonu
önlemede, akarsuyun rejiminin düzenlenmesinde, çevrelerinin
ikliminde,balık üretiminde,su sporlarında,turistik tesisler yapımında ve
daha bir çok alanda faydalar sağlar.
-
Kısacası , akarsularımız
Türkiye ve ilimizin ekonomisi için çok büyük bir potansiyel
taşıyorlar. Ancak biz bunlardan ne kadar yararlanabiliyoruz ?
-
Kızılırmağın
yaklaşık 1/7 si ilimizin topraklarından geçiyor
. Yüzlerce de irili ufaklı kolları var. İlimizde uzun yıllar
Valilik yapmış olan sayın Mustafa Yıldırım'ın Kızılırmak için
söylediklerini üzülerek aktarıyorum :
-
"Tarımda verimliliği
artırmak için mutlaka sulu tarıma geçerek,ekilebilen
ürün çeşitlerini çoğaltmamız gerekir. İlimiz hudutları içerisinde 182
km. olan Kızılırmak üzerinde Devlet tarafından yapılmış bir tane
baraj ya da sulama bendinin bulunmaması
üzüntü vericidir. Devletin hiçbir desteği olmadığı halde çalışkan
Çorum çiftçisi Kızılırmak üzerinde çeltik tarımı yapmakta ve
Türkiye pirinç üre-timinin %18'ini yetiştirmektedir. Halen Çorum' da
sulanabilir arazinin ancak 1/3'ü Sulanabilmektedir.
-
Tarımda verimliliği
artırmak için, tüm yerüstü ve yer altı sularından faydalanıp her
karış toprağı sulamalıyız. Kızılırmak üzerinde planlanan baraj ve
sulama bentlerinin en kısa zamanda yatırım programına alınmasını
dilemekteyim" <1> Bu candan gerçekçi sözleri söyleyen, şimdi de
Kayseri Valisi olan Sayın Mustafa Yıldırım'a teşekkür ederiz.
-
Son yıllarda ülkemiz
enerji konusunda tekrar dar boğazlara girdi,bu nedenle çok öteden beri
hazırlanmış ve raflarda,dosyalarda tozlanmış "Obruk Barajı" * projesi
nihayet inşaat safhasına erişti.
-
Çorum
ili için,en büyük yatırım olan bu proje, ödeneklerinde bir aksama
olmaz ise 2002 yılında bitirilecektir. Hızla yapımı devam eden ve
Kızılırmak'ta doğması beklenen Obruk'un bir an evvel Dünya'ya
gelmesini ilimize ve ülkemize ışık, bereket getirmesini hepimiz
heyecanla bekliyoruz.
- Kaynak:1 Çorum ve Tarım.İl Tarım
Md.1995 Çorum
- * 4.Sayımızda Obruk Barajı Hakkında
yazımız yayınlanacak.
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir
sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
11 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
ESKİ ANKARA CADDESİ
-
Bundan 40 - 50 yıl evvel,şehrimizin en
işlek caddesi eski Ankara Caddesi idi. Saat Kulesinden başlar,
şimdiki Kuyumcular Caddesinden geçer ve Kubbeli Camiinden itibaren
kıvrılarak devam ederdi. Dar yolun, iki tarafında tahta kepenkli,çeşitli
dükkanları ,güler yüzlü esnafı ve hanları ile her gün uğradığımız çok
hareketli bir cadde idi. Eski Belediye binası da, caddenin ortalarında
bulunmaktaydı. Karşısındaki boşlukta da,İtfaiye bulunuyordu.
-
Daha sonraki yıllarda,merkez Saat Kulesi
olmak üzere birçok ana caddeler açıldı. Bu caddelerin en genişi de,
şimdiki Gazi ve İnönü Caddeleri oldu. Bu caddeler açılırken, bazı
kişiler eni 30 metreyi aşan bu yolları çok geniş buldular. Şimdi
ise,şehrimizin bütün ana caddeleri ve sokakları araç ve insan
trafiğini taşıyamaz hale geldi. Hemşehrilerimizin
yaya kaldırımlardan ve sokaklarda rahatça yürümeleri bile
zorlaştı.Kısacası;Çorumlu Çorum'a sığmaz oldu. Şehrimizin hızla artan
nüfusu,arsaların süratle değer kazanması,Belediye işlerini de zorlaştırdı.
-
Geçtiğimiz
günlerde,eski Ankara Caddesinin Belediyemiz tarafından restore edilip,
modern hale getirilmesine çok sevindik. Yayaların ve esnafın sevincine
ortak olduk. Güzel zemin döşemesi,lambaları ve yer altına alınan elektrik
şebekesi ile de,örnek bir mekan oluştu. Artık,eski Ankara Caddesinde
görüntü kirliliği yok ! Her şey estetik !
-
Ancak önemli olan vatandaşın parası ile
yapılan bu güzel eserin bozulmaması,el birliği ile daha güzel hale
getirilmesi ve bu gibi mekanların daha da çoğaltılması gerekir.
-
Sayın Belediye Başkanımız,Prof. Dr. Arif ER
SOY'un sokağın açılışında dükkanları tek
tek dolaşıp "Sokağınıza sahip çıkın,onu iyi
koruyun,sokağı size emanet ediyorum"demesi
beni çok duygulandırdı.
-
Şehrimize bu örnek sokağı hazırlayanlara bir
Çorumlu olarak sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
-
Şehrimizi uzun süre görmeyip de tekrar
görenler, hayretlerini gizleyemiyorlar. Bu gelişmeyi sağlayan gelmiş
geçmiş bütün Belediye Başkanlarımıza saygılar sunarken, aramızdan
ayrılan eski Belediye Rahmetle anıyorum
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
12 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
TÜRK MİLLETİ ÇOK YAŞA,VAROL
Biz Türk'ler vatanımızı çok
severiz. Gerektiğinde topraklarımız için hepimiz canımızı seve
seve veririz.
-
Orta Asya'da büyük
bir Türk devleti kuran Oğuz han vatanı için şöyle diyor ! " Vatan,ölü
sağ bütün Türklerindir.
-
Vatanın mukadderatı üzerinde, yalnız
bu gün yaşayanların değil,onun bağrında gömülü bulunanlarında reyi
vardır. Atalarımızın can vererek bize emanet bıraktıkları bu vatan
toprağını, bizimde çocuklarımıza tas tamam devretmemiz bir namus
borcudur. Şimdi , kıyasıya dövüşmeden tek karış topraktan dahi
fedakarlık yapamayız.
-
"Beyler; namussuz yaşamaktansa namus
ile ölmek yeğdir."
-
İşte atalarının bu sözlerini tutan Oğuz
Türkleri 26 Ağustos 1071'de,Anadolu'nun kapılarını bir daha
kapanmamak üzere bizlere açtılar. Türk ve Dünya tarihinin çok önemli
dönüm noktalarından birini oluşturan bu sonucu,Sultan Alp Aslan'ın
kazandığı Büyük Malazgirt Zaferine borçluyuz.
-
Yirminci Yüzyıl başlarında , siyasal
ortamdan yaralanan düşmanlarımız,bir Haçlı ordusu gibi tekrar
Anadolu'ya saldırdılar. Amaçları,Türkleri Anadolu'dan atmak ve bu
cennet topraklarda bir çok devlet kurmaktı. Yunan askerlerini
İzmir'e çıkarttılar. Kısa eteklikli Efzon
askerlerini "Megalo-İdea"ları
peşinden iterek Polatlı'ya kadar sürdüler. Yunan orduları her tarafı
yakıp yıkarak,her türlü insanlık dışı davranışlarını pervasızca
sergileyerek,Avrupalı destekçilerin gözlerine girmeye çalıştılar.
-
Düşmanlarımızın en büyük yanlışları
da, Türk Tarihini iyi bilmeyişleri oldu ! Her türlü iç ve dış
olumsuzluklara karşın, sonsuz vatan sevgimiz bizi,
kadın-erkek,genç-ihtiyar demeden korkusuzca düşmanlarımızın üzerine
sevk etti. Oğuz hanın "Namussuz yaşamaktansa namus ile ölmek yeğdir"
sözü, Mustafa Kemal'de şöyle tezahür etti. "Halbuki, Türk'ün onuru,
kendine güveni ve yetenekleri çok yüksektir. Böyle bir ulus tutsak
yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Öyleyse,YA İSTİKLAL YA ÖLÜM"
sözlerindeki gücü anlayamadılar !
-
İstiklal Savaşımızın dönüm noktası
olan Sakarya Zaferinden sonra, 26 Ağustos 1922'de ,artık şımarık
düşmana gerekli dersi vermek zamanı gelmişti . Yunanlıların
öğündükleri ve arkasına saklandıkları siperleri Mehmetçiğe birkaç saat
bile dayanamadı.
-
Afyon kurtarıldı. Panik içinde kaçan
düşman Dumlupınar'da sarıldı, 30 Ağustos 1922 günü Baş Komutan Meydan
Muharebesi ile de tamamen yok edildi. Yunan ordusu Baş Komutanı
General Trikupis'i esir aldık. Sonra da
ülkesine saldık !Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Savaşı 1071
Malazgirt Zaferinin ikinci halkası oldu. Anadolu'nun sonsuza dek Türk
yurdu kalacağı böylece ispatlandı. Atatürk bu büyük başarıyı şöyle
yorumlar; "Her evresi ile düşünülmüş,hazırlanmış ve yönetilmiş,sonu
zaferle bitirilmiş bu harekat, Türk Ordusunun, Türk Subayının ve Komuta
Kurulunun yüksek güçlerini ve yiğitliklerini tarihte bir daha
saptayan büyük bir eserdir.
-
Bu eser,Türk Ulusunun özgürlük ve
bağımsızlık düşüncesinin ölümsüz anıtıdır. Bu eseri yaratan bir ulusun
çocuğu,bir Ordunun Başkomutanı olduğum için sevincim ve mutluluğum
sonsuzdur.“
-
Ağustos ayını da tarihinde parlak
zaferlerle süsleyen kahraman, eşsiz büyük Türk Ordusu ve onu
bağrından çıkaran yüce Türk Milleti, çok yaşa varol !
-
-
Kaynakça:Nutuk,1995
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
13 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
TEŞEKKÜRLER AYGAZ A.Ş. !
Kentimizde Haziran ayının ikinci yarısında
"Çorum 19. Uluslararası Hitit Fuar ve Festivali yapıldı. Çorum ilini,
çevresinde ve Türkiye'de tanıtmak için, çok yararlı olan bu festivali 19
yıldır geliştirerek ,bu günlere kadar getirenlere,bir Çorumlu olarak
teşekkürlerimi sunarım. Son yıllar da yapılan festivallerde ,bilhassa
kültür ve sanat ağırlıklı aktivitelerin daha da nicelik ve nitelik
kazanması,ilerisi için çok daha ümit verici olmuştur. Bu güne kadar
yapılan festivallerin bütün yükünü, Belediye ve Özel İdare çekmiştir.
Halbuki , 2000'li yıllara girerken,bu festivali ismine yakışır bir şekilde
ve bütün Çorum İlini temsil edecek büyük organizasyon ile gerçekleştirmek
gerekir.
Bilindiği gibi,ilimiz birkaç il büyüklüğün de
ve 600.000 kişilik bir nüfusa sahip olup, coğrafi konumu ve mevcut
potansiyeli ile büyük avantajlara sahiptir. Üstelik,Çorum "Türkiye
ekonomisinin son yıllarda doğal olarak geçirdiği,klasik tarım hayatından,sanayie
doğru yön değiştiren bir büyük transformasyon" yaşamaktadır. Çalışkan
Çorumluların son yıllarda ve sadece kendi başlarına oluşturdukları "Anadolu
aslanları veya kaplanları" bu değişimin sonuçlarıdır.
Türkiye'den yüzyıllarca önce sanayileşmiş
ve bugünün gelişmiş ülkelerinde yapılan fuar ve festivaller,iyi organize
edilir,finans kaynaklarını " Sponsorlar" karşılar ve yerel yönetimlere
yük olmadıkları gibi ,büyük kazançlar ve tanıtım sağlarlar.
Son yıllarda da Türkiye'de yavaş yavaş
sosyal ve kültürel etkinliklerin finans kaynaklarını " Sponsor "
firmaların karşılamaya başladıklarını kıvançla görmekteyiz.
Bunun örneğini de 21.6.1999 Pazartesi
günü,Festival Programı içinde yer alan " AYGAZ
TİYATROSU"nun etkinlikleri ile yaşadık. Çorumlu
hemşehrimiz Sayın Tuncer
Cücenoğlu'nun 1997 yılında Ankara Devlet
Tiyatrosu'nda oynanan " Boyacı " isimli tiyatro eserlerini, bizler de Çorum
Devlet Tiyatro Salonu'nda izledik ve dakikalarca alkışladık."
Boyacı"nın “AYGAZ TİYATROSU” tarafından
Çorum'dan başka 16 ilimizde daha oynayacağını öğrenmek bizleri daha çok
mutlu etti. Bir çok yabancı dile çevrilen ve yabancı ülkelerde de oynanan
iki bölümlük komediyi hazırlayan hemşehrimiz
Sayın Cücenoğlu, tanıtım broşüründe şöyle
diyor: " Gülmeye en çok gereksinim duyduğumuz bu günlerde,başta kendi
insanlarımız olmak üzere,dünyanın tüm insanlarını,'Boyacı' ile biraz
güldürebilirsek ne mutlu bize !"
Eserin baş oyuncularından Sayın Şemsi
İnkaya da: "Düşümüzü AYGAZ
TİYATROSU'nun çatısı altında gerçekleştirirken
AYGAZ AİLESİ”ni hem oyuncu arkadaşlarım
adına,hem de kendi adıma teşekkür ederim" diyor.
Ben de ; 39 yıl önce 1 Temmuz 1960 tarihinde
Çorum'da yayınlanan "Hüryol Gazetesi"nde " ÇOK
YAŞA KOÇ'UM " başlıklı şöyle bir köşe yazısı yazmıştım. Bu yazımın ilk
bölümünü aynen aktarıyorum: "Sayın Vehbi Koç'un hazineye 26 kilogram altın
ve 1 milyonluk hastane,ayrıca onun idare ettiği müesseselerin de 235 bin
lira para ve 250 adet altın bağışladıklarını iftiharla öğrendik KOÇ ;
Türkiye'nin hatırı sayılır zenginlerindendir. Allah daha çok versin ! Çünkü
o kazandığı helal parayı yalnız tekrar para kazanmak için
kullanmamış,hayır dua,sevap almak için kullanmıştır. Milyonlarını seve
seve başkaları için karşılık beklemeden
harcamış ve harcamakta olan bir vatanseverdir. O ; dünyada maddeye değil,
manevi değerlere önem veren hakiki bir zenginimizdir."
İşte ; 39 yıl önce yazdığım köşe yazımın ne
kadar yerinde ve gerçek olduğunu aradan geçen uzun yıllar gösterdi.
Rahmetli Koç'un kurduğu yüzlerce şirketten sadece birisi olan "AYGAZ A.Ş.
nin de ilimizin festivaline "Sponsorluk" yaparak
katılımı ile "Sosyal paylaşım"ın en güzel bir örneğini verdiğini ve büyük
kurucusunun yolunda olduğunu sevinerek gördük.
Ekonomik kalkınmanın, kültür ve sanatla
gelişebileceğine yürekten inanan rahmetli Vehbi Koç ve bugünkü KOÇ
HOLDİNG A .Ş.'nin "Türk ekonomisinin devi"
olabilmesinin altında yatan gerçek, "Halktan kazandığının bir kısmını,sosyal
ve kültürel aktivitelerle,tekrar halkına geri verebilme özverisidir. " AYGAZ
A.Ş'nin ilimiz festivali nedeniyle gösterdiği
bu güzel "Sponsorluk" çalışmasının, ilimizin bütün sanayici ve
işadamları ile,diğer büyük kuruluşlara da örnek olacağına inanıyor ve
yüce Atatürk'ün : " TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN TEMELİ KÜLTÜRDÜR" vecizesi ile
tüm okuyucularıma sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
14 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
TAM GÜNEŞ TUTULMASI
Toplumların gök ile olan ilişkisi insanlık
tarihi kadar eskidir. Yıldızlı gök kubbe, her çağda bütün canlıları
etkilemiş, daima insanların ilgi ve dikkatini çekmiştir.
Çok eski yıllardan beri, bir çok gök cismi
insanların kültür ve medeniyetlerine girmiş,mistik duygularını etkilemiş ve
bir çok sembollerinin hatta;bazı ülkelerin bayraklarına bile simge
olmuştur.
Bugün bile;Güneş,Ay,Kuyruklu Yıldızlar,
Meteoritler, Gezegenler, Uydular,Güneşteki patlamalar, Kozmik fırtınalar,
Karadelikler vb. gerekli ve yeterli bilgilere
sahip değiliz.
Ancak,ay ve güneş tutulmalarının nedenlerini
artık iyice biliyor ve daha önceden tutulmaların nerede ve ne zaman
meydana geleceklerini hesaplayabiliyoruz. İnsanoğlunun çok eskiden
beri, gök cisimlerinin uzaydaki durumlarını, hareketlerini ,fiziksel ve
kimyasal yapılarını incelemesi,"Astronomi Bilim"inin,diğer ilimlere göre
daha önceden gelişmesine ve ilerlemesine neden olmuştur.
Son yıllara da,dev yer teleskopları, optik
cihazların gelişmesi, ve en son olarak da uzaya fırlatılan teleskop'un
yapılması uzay çalışmalarına yeni bir ivme kazandırmıştır. Ülkemizde;
astronomik olayları bilimsel olarak inceleyen kuruluşların başında,
İstanbul'da bulunan "Kandilli Gözlemevi " gelmektedir.
Bu değerli kuruluşumuzun verdiği bilgilere
göre,11 Ağustos 1999 Çarşamba günü "TAM GÜNEŞ TUTULMASI" olayını
yaşayacağız.
Bilindiği gibi, dünya, güneş sistemine bağlı
bir gezegen,ay da dünyanın bir uydusudur. Gezegenler ve uyduları,uzayda
belli yörüngeler üzerinde devamlı hareket ederler. Bu hareketler
sırasında, bazen ay,güneş ile dünya arasına girer ve bu üç gök cismi
bir süre aynı doğrultuda bulunurlar.
Güneş tutulmasının olabilmesi için, ayın
mutlaka yeni ay konumunda bulunması gerekir. Yeni ay konumunda,güneş ile
dünya arasında bulunan "Ay" ın gölgesi
dünyanın bazı yerlerine düşerek oraları, yarı karanlık veya tam karanlık
duruma getirir.
Güneş tutulması başlıca üç şekilde
görülür:
1-TAM TUTULMA: Ayın, gölge konisinin
uzunluğu yer - ay uzaklığından daha büyük olursa meydana gelir. Bu gölge
konisini yer keserse,kesit içinde kalan yer yüzünün kısımları güneşten ışık
alamaz ve karanlık bir şerit oluşturur. Ayın ve dünyanın hareketleri
nedeniyle,karanlık yerler,belli bir süre sonra bir kuşak çizerek hareket
eder. Tam tutulma,çok az görülür. Bir insan ömrü içinde bir kez, ömrü
uzun olanlarda ikinci defa "TAM GÜNEŞ TUTULMASI"nı
görebilirler.
2-HALKALI TUTULMA:Ayın gölge konisinin
uzunluğu,dünyaya kadar gelmez ise,koninin öbür yanına doğru uzantısı yere
gelir. Uzantının geldiği yerlerde halkalı tutulma olur. Bu gibi yerlerde
güneş bir halka şeklinde görülür. Bu sırada bazı yerlerde eksik tutulma
görülür.
3-EKSİK (PARÇALI) TUTULMA: Yarı gölgenin
geldiği yerlerde olur. Bu yerler,güneşin her tarafından ışık alamaz.
Buralarda güneş hilâl biçiminde görülür. Yarı gölgenin, yerde kapladığı
alan,tam gölge alanından daha geniş olduğundan,eksik tutulma daha büyük bir
alanda izlenir.
11 Ağustos 1999 Çarşamba günü, gündüz
yaşayacağımız "TAM GÜNEŞ TUTULMASI 11 Ağustos 1999 Çarşamba günü
kentimizde saat 13.01'den itibaren,güneşin batı kenarının yavaş
yavaş kararması ile güneş tutulması
başlayacaktır. Ay, güneşin önemli bir kısmını örttüğü halde bile ortalık
birden bire kararmayacaktır. 85 dakika içinde yavaş
yavaş güneş kararacak,ortalık tam saat 14 ü 26 geçe kapkaranlık
olacak ve bir dakika 52 saniye süreyle, "TAM GÜNEŞ TUTULMASI" olayını
yaşayacağız. Bu kısa süre içinde, görüş açımızın içinde,yoğun bulutlar
olmaz ise ,tam tutulma en güzel şekli ile izlenebilecektir. Bu sırada
sanki koyu karanlık bir geceyi iki dakika kadar yaşarken,gökte yıldızlar
bize göz kırpacaktır !...
Isı da birkaç derece azalacaktır. Saat
14.28'den sonra, güneş bir saat 18 dakika içinde,yavaş yavaş tekrar
aydınlanmaya başlayacak ve saat 15.46'da tutulma olayı sona erecektir.
Havada tamamen tekrar aydınlanacaktır. Ogün güneş normal olarak 19.52'de
batacaktır.
Tam tutulma eksenin,Çorum İlinin kuzey
doğusundan geçmesi ve bilhassa Osmancık ve
Kargı İlçelerimizin tam tutulma merkez eksen çizgisi üzerinde
bulunmaları, ayrıca İstanbul üzerinden (E-80) İpek Yolu ile ulaşım
kolaylığının bulunması,birçok yabancı ve yerli bilim adamının Osmancık'a
gelişine neden olacaktır.
Bu konuda 26.03.1999 ve 18.06.1999 .Çorum
Haber Gazetesinde iki makalem çıkmıştı. 8 Temmuz 1999 Perşembe günü,
Çorumlu 2000 Dergisinin sahibi Sayın M. Selim Gürsel ile Samsun'a
yaptığımız bir seyahat sırasında, "Merzifon - Havza karayolu"nun gidiş ve
gelişlerine, bir trafik levhası gibi konan "reklam panoları"nın
birisinin resmini sizlere aktarıyoruz.
Amasyalı komşularımızın yaptığı bu ilginç
tanıtımın, bizim ve bu yoldan geçenlerin büyük ilgisini çektiğini gördük!...
Acaba biz (!) Çorumlular,bu ve bunlar gibi orijinal tanıtımlar için nasıl ve
ne gibi girişimlerde bulunduk ?...
Görülüyor ki;eşine nadir rastlanan ve 20.
Yüzyılın son "TAM GÜNEŞ TUTULMASI" olayı iyi değerlendirilebilirse,
İlimiz ve komşu iller,hatta Türkiye'miz için,ele
geçmez bir tanıtım fırsatı olacaktır.
Bizlerde, 11 Ağustos Çarşamba günü öğle üzeri
saat tam 13'te güneş tutlmasını izlemek için "
İSLİ CAMLARIMIZI,veya YANMIŞ FLİM"lerimizi
hazırladık mı ?... Toplam 2 saat 45 dakika sürecek olan "Gündüzün Kısa
Gecesi" ne hazır mıyız ?...
Kesinlikle korkacak,telaş edilecek hiçbir
şeyin olmadığını da peşinen söyleyelim. Belleklerimizden hiç
çıkmayacak,ömür boyu, bir veya en fazla iki defa yaşanabilecek bu nadir
"DOĞA OLAYI"nın baştan sonuna kadar iyice
gözlenmesini dilerim.
ÇORUM İL MERKEZİ
Enlemi : 40 derece.33 dakika
kuzey
Boylamı :34 derece,58 dakika doğu
Güneş tutulmasının başlaması : Saat 13.01
Tam tutulmanın başlaması : Saat 14.26
Tam tutulmanın sonu : Saat
14.28
Güneş Tutulmasının sonu : Saat 15.46
11 Ağustos 1999 Çarşamba günü,
gündüz tam güneş tutulması gölge kuşağı haritası
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
15 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
KORKU YOLU "KIRKDİLİM”
İnsanların bir
yerden bir yere gitmesi,üretilen maddelerin taşınası ve haberleşme bir
ülkenin temel konularıdır.
Yol;bir yerden
bir yere gitmek için üzerinden veya içinden geçilen
yerdir. Yollar,yeryüzünün ana ve kılcal damarları gibidir. Çok gelişmiş
ülkeler ulaşım sorunlarını çoktan çözmüşler ve şimdi ise,gezegenler arası
ulaşımı gerçekleştirmek için uğraş vermektedirler. Geri kalmış ülkeler ise,
yolları, taşıtları ve taşıdıkları yolcu ve yük miktarları, hatta trafik
kazaları yönünden olumsuz bir tablo arz etmektedirler.
Türkiye,bilindiği
gibi,dünyanın üç önemli kıtasını birbirine birleştiren,etrafı denizlerle
çevrili kara,deniz ve hava ulaşımı için dünyada eşi ve benzeri olmayan tek
ülkedir.
Anadolu
Tarihinin,Kültürünün,çok eski zengin ve hareketli oluşunun ana nedeni,
kıtalar arası ulaşıma çok elverişli olan coğrafi konumudur.
Hitit,Lidya,Roma
ve Bizans imparatorluklarının ekonomilerinin temelinde Anadolu üzerinden,
Avrupa, Asya ve Afrika'ya uzanan ticaret yollarının büyük etkileri olmuş ve
onları dünyanın en zengin ülkeleri
konumuna getirmiştir.
Anadolu
Selçukluları da kıtalar arası yolların ve bu Yollarda seyahat eden
yerli ve yabancı tüccarların değerini iyi bilmiş ve bu nedenle
güçlü ve ekonomik bir yapıya sahip olabilmişlerdir.
Osmanlılar da
aynı anlayışı benimsemişlerdir. 512 yıl önce, Osmancık'ta, Kızılırmak
üzerinde inşa ettikleri 259 metre uzunluğundaki "Koyunbaba"
Köprüsü bunun bir kanıtıdır. Son Osmanlı Bakanlarından rahmetli Halil Rıfat
Paşanın "Gidemediğin yer senin değildir " vecizesi, 1950'li yıllarda kurulan
ve Türkiye ekonomisinin,atak yapmasında öncü görevi üstlenen Karayolları
Genel Müdürlüğü nün değişmez parolası olmuştur. Ancak;aradan geçen elli
yılda, karayolları, demiryolları,denizyolları ve havayolları ile entegre
edilemediğinden,bu gün Türkiye'nin yolcu ve yükünü çekemez duruma
düşmüştür.
İlimizde de,
karayolları artık yetersiz kalmaktadır. Haziran ayı sonunda kentimizde
yapılan "Çorum ilinin başlıca sorunları ve çözüm yolları " konulu panelde
en çok konuşulan konuların başında,ilimiz karayollarının içler acısı
durumu bir daha orta ya konmuştur.
Kırıkkale - Çorum - Samsun yolunun şimdiye kadar çift yol olarak bir
türlü yapılamaması,Çorum çevre yolunun yarım oluşu yanında, son aylarda
Çorum yerel basının "Korku yolu" ismini taktığı,Çorum - Osmancık yolu
güzergahında ki " Kırkdilim " mevkiinin durumu
acil çözümler beklemektedir. Yazımın ana teması olan "Kırkdilim"
den çocukluk yıllarımda çok gidip geldim. 55-60 yıl önce Çorum'da
otobüs,otomobil vb. yoktu... Sadece ömürlerini fazlası ile doldurmuş birkaç
külüstür kamyon vardı... Bunlardan birisi de rahmetli şoför
İsmail'in bu yolda, hem yük,hem de yolcuları birlikte taşıyan
kamyonu idi. Yolculardan en hatırlı olan sadece iki kişi,
kamyonun şoför mahalline oturabilme şansına sahipti !... Balık
istifi bindiğimiz kamyon bir süre sonra "
Kırkdilim" e geldiğinde, içimi bir korku kaplardı. Sayıları kırk
civarında olan virajların yamacında , bütün heybeti ile yükselen dik ve
som kalker kayalıklar sanki bir cendere gibi beni sıkardı. Bu sıkıntı ve
kor kumu yenebilmek için,bildiğim bütün duaları içimden ezbere ve peş peşe
okurdum. Emektar kamyonumuzda bu uzun ve dik virajları, hele yazın hiç
çıkamaz, sık sık radyatörü su kaynatırdı... Şoför muavini de böyle
anlarda, tekerin arkasına takozu koyar koymaz,eline boş bir teneke
alıp,koşa koşa su getirmeye giderdi... Külüstür kamyon biraz dinlenip,
muavinin getirdiği soğuk suyu da radyatöründe bulunca, son bir gayretle
homurdana homurdana dik virajlara dalar ve ancak
bir-iki saatte "Kırkdilim"i çıkabilirdi. Aradan
çok uzun yıllar geçti ve değişen hiçbir şey yok !... Hatta zaman
zaman " Kırkdilim"
resmen trafiğe kapatılmakta ve burada meydana gelen kazalarda yükümlü
sigorta şirketleri bile hiçbir ödeme yapmamaktadırlar.
Karayolları
tarafından 1961 yılından beri,burada birçok iyileştirmeler yapılmıştır.
Varyant çalışmaları ve daha sonra yapılan tünel yeterli olmamış ve bir süre
sonra yamaç heyelanı nedeniyle tamamen kullanılamaz hale gelmiştir.
Aktif Kuzey
Anadolu Fay Hattı üzerinde bulunan "Kırkdilim"de
yamaçlardan zaman zaman büyük bloklar halinde
kayalar da yuvarlanıp yolu kapatabilmektedir. Çok eğimli,dik kayalık
yamaçlar,çatlaklı Mezozoik kalkerlerden oluştuğundan şev heyelanları oluşmuş
ve birçok masraf , emekle açılmış olan uzun tüneli açılışından çok kısa
bir süre sonra deforme etmiş kullanılamaz hale getirmiştir.
Sadece "Kırkdilim"
için harcanan para ile tamamen yeni bir güzergahtan geçen 58
kilometrelik Çorum - Osmancık yolu yeniden yapılabilirdi !...
İlimizin, kuzey
kısmındaki ilçelerimiz, beldelerimiz ve yüzlerce köyümüz ile ana
bağlantısını sağlayan bu tek ve yetersiz yolun, Sarmaşa - Osmaniye
köyleri arasındaki çok eğimli ve dar açılı ters virajlar da büyük
tehlikeler arz etmektedir.
Kısacası Çorum -
Osmancık yolu,çok eski güzergahı ile artık ömrünü çoktan beri
tamamlamış,müzelik olmuş ve bugünkü taşıtların yolu olmaktan çıkmıştır. Bu
yolda yolculuk ve şoförlük yapan cesur yürekli insanları yetenek ve
cesaretlerinden dolayı ödüllendirmek gerekir !..
Yeni bir güzergah
ve üstün vasıflı kaliteli bir yol ile, Çorum'un Laçin
ve Osmancık ilçesine bağlanması ilimizin ekonomisinde büyük bir atılım
başlatacaktır...
Pek çoğumuz
henüz ilimizin kuzeyinden geçen ,Osmancık ve Hacıhamza
üzerinden devam eden (E-80) kıtalar arası mega yolun farkında değiliz
!... Bu yolun sadece Türkiye içindeki uzunluğu 1500 km. den fazla
olup, batıda Atlas Okyanusu,doğuda Büyük Okyanusa kadar uzanmaktadır. Bu
kıtalar arası yol,bir kısmı Türkiye ve ilimizden geçen üç kıtanın ortak
yoludur. Uzunluğu 10.000 km .den fazla olup pek çok ülkeden, şehir, kasaba
ve köylerden geçmektedir. Bu nedenle her gün
ekonomisi gelişen ve şu anda demir yolu ve havayolu ile bağlantısı olmayan,
sadece yetersiz ve ilkel karayollarına tutsak edilen ilimiz için, altın
değerinde olan bu yolun, kenarlarında bir çok turistik nitelikte, otel,
lokanta, benzinlik, dinlenme tesisleri gibi çeşitli hizmet ünitelerinin
yapılması, bu mega yolun Türkiye ve ilimiz ekonomisine katkılarının ilk
sevindirici işaretleridir.
Geçen yıl
İstanbul'a karayolu ile; Çorum - Ankara üzerinden değil,Çorum-Osmancık
yolundan ve (E80) ile,6 saatte ulaşınca ben de hayret ettim !...
Ayrıca,yolun çevresinin doğal bitki örtüsü yönünden zengin,çeşitli ve sık
yeşil oluşu,yolculuğa ayrı bir zevk katıyordu. Böylece Çorum -İstanbul
arası en az 3-4 saat kısalmış oluyordu. Bunun ekonomik değeri hesaplanırsa
mutlaka trilyonları bulur.
İşte; ilimizin bu günkü
"Korku yolu" ismini verdiğimiz ve sadece 58 km'lik
Çorum -Osmancık karayolunun,yeni bir güzergah ile kıtalar arası (E-80)
mega yoluna bağlanması ,mutlaka en kısa zamanda gerçekleştirilmelidir... "
Korku yolu " bizleri daha ne kadar korkutmaya devam edecek ? Bilhassa kış
mevsiminde,yolcu ve şoförlerimizin korkarak yolculuk yaptıkları hatta,vaz
geçip başka yollardan Çorum'a gitmek veya gelmek
zorunda kaldıkları " Kırkdilim " mutlaka "
Korku yolu" olmaktan çıkarılmalıdır !..
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
16 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir
sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
- 2000 YILLARINDA ÇORUM
-
-
Dünyanın, en değerli varlığı
insanlardır. İnsanların oluşturduğu nüfus, dünyanın her yerin-
de bir çok değişiklikler gösterir.
-
Coğrafi etkenler nedeniyle
toplumlar devamlı olarak bir hareketlilik içindedirler.
- Atalarımızın binlerce yıl önce,Orta Asya'dan diğer kıtalara
yaptıkları çok uzun süreli göçler,fiziki coğrafya koşullarından
olan iklim değişikleri sonucunda meydana gelmiştir.
- Ayrıca, insanların beşeri ve ekonomik coğrafya etkenleri ile
de göç etmek zorunda kaldıkları bir gerçektir.
-
Son yıllarda, dünya nüfusunun
hızla artması, endüstriyel gelişmeler, ulaşım ve iletişimin
kolaylaşması gibi birçok nedenlerle insanların hareketliliği
daha çok artmıştır.
- Anadolu'muz bilindiği gibi, üç eski dünya kıtasının
birbirleriyle birleştiği, çok önemli coğrafi konumu nedeni ile
dünyanın kesintisiz olarak en eski medeniyetlerine sahiptir.
İlimizin bulunduğu topraklar en az on bin yıldan beri insanların
oluşturduğu toplumların kültür ve medeniyetlerinin açık hava
müzesi gibidir.
-
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında,
Türkiye bilindiği gibi, ilkel bir tarım ve hayvancılık ülkesi
idi. Şimdi ise, yüzyıllarca sürmüş olan bu geleneksel ekonomik
yapımızın yavaş yavaş doğal bir transformasyon ile sanayileşmeye
dönüştüğünü görmekteyiz.
-
Bu gün, Türkiye ihracatının %85
'i sanayi ürünleridir. 65 milyon nüfusumuzun 1/3'ü, ilk önce
endüstrileşen İstanbul, Ankara ve İzmir'de toplanmıştır. Öteki
büyük illerimizin de, sanayileşme ye başlaması ile kırsal
kesimlerden birçok vatandaşımız bu kentlere göç etmişlerdir.
-
İlimiz, Türkiye'nin küçük bir
kesitidir. Bilhassa, son on yıl içinde, başta Çorum il merkezi
olmak üzere peş peşe kurulan çok çeşitli fabrika lar,
ilçelerimize de yayılmaktadır. İlimizin pek çok köyü, sanki bir
toprak erozyonu gibi, nüfus erozyonuna uğramıştır.
-
Bu nedenle ilk kez 1997 Nüfus
Tespitine göre; Çorum ilinde, köylerde oturanlardan sayısı
şehir, kasaba ve beldelerde oturanların altına düşmüştür.
-
Ayrıca, göç edenlerin pek çoğu
başta Ankara olmak üzere diğer şehirlere gittikleri için,
ilimizin toplam nüfusu da ilk kez azalmaya başlamıştır. Bu gün,
Çorum ili dışındaki Çorumluların tahminen 1,5 milyonu aştığı
bilinmektedir. Türkiye'de Çorum gibi iç ve dış göç veren pek çok
ilimiz vardır.
-
Cumhuriyet döneminde, Türkiye'de
ve ilimizde bir göçe neden olacak düzeyde bir fiziki coğrafya
etkeni veya bir iklim değişikliği olmadığına göre, bu hızlı ve
ekonomik göçlerin ana nedeni, beşeri ve ekonomiktir.
-
Artan Türkiye nüfusunun sadece
tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sağlamaları mümkün
olamamaktadır. İşte; ekonomik sürecimizin doğal olarak geldiği
yer sanayileşmedir. Bu büyük transformasyonda, hızlı ve yoğun
göçlere ne den olmaktadır.
-
Şimdi, önemli olan, bu büyük
değişimi en az sarsıntı ile atlatabilmektir. Tarım ve
hayvancılığı bırakarak endüstrileşmek çok yanlıştır. Bu gün
dünyanın bizden yıllarca evvel endüstrileşen ülkeleri buna çok
dikkat etmişler ve sağlıklı bir şekilde sanayileşmişlerdir.
- İşte, seçimlerden sonra kurulacak hükümetlerin,
yöneticilerin, planlamacıların en temel projesi, içinde
bulunduğumuz bu ekonomik değişim olmalıdır. Çünkü ekonomik
değişimler sosyal değişimlere de neden olurlar.
-
Başta, Yasama, Yargı ve
Yürütmede gerekli reformlar, demokratik kurallar içinde
yapılırken, Mahalli İdarelere geniş yetkiler vermek ve bu
yetkilerin mahallinde, vatandaşlar tarafından denetlenmesini
sağlayıcı yasaları mutlaka çıkarmak gerekir.
-
Kısacası, bütün olanaklarımızı
gerçekçi bir siyasetle, Milli birlik ve beraberliğimizi her şey
den üstün tutarak,particilik yapmadan,Milli çıkarlarımızı,şahsi
çıkarlarımızdan üstün tutarak, doğruda , iyide, güzelde
birleşerek, 2000'li yıllarda, dünyanın ekonomisi güçlü ilk on
ülkesi arasında olabiliriz. Bu hedefe ulaşabilmek için ilimizde
yapılması gereken ve hatta geçmekte olan konuları ana
başlıklarıyla şöyle sıralayabiliriz.
-
- 1-İL SANAYİNİ GELİŞTİRME
-
-
İlimizin nüfusu daha çok
azalabilirdi. Azalma henüz az ise, bunu il merkezindeki ve az da
olsa ilçe merkezlerimizde kurulan sanayi kuruluşlarına
borçluyuz. Hatta 300 civarında irili ufaklı fabrikalarımız
olmasa idi, Çorum il merkezinin bile nüfusu artmaya bilirdi.
-
Tuğla, kiremit, un ve çimento
fabrikası ile başlayan sanayi, bugün bir çok dala yayılmış ve
dış ülkelere ihracat yapar konuma gelmiştir. Başta,ilimizin ve
çevresinin ham maddelerini işleyen fabrikaların , ilçelerimizde
hatta beldelerimizde de kurulması gerekir. İl merkezimizde
kurulan bazı fabrikalarımızın çok kaliteli ve dünya çapında
üretim yapmaları, hatta ürünlerini Internet yolu ile
pazarlayabilmeleri, bizleri ilerisi için çok ümitlen- diriyor.
Üstelik bütün dünya sanayinin durgunluğa girdiği bu günlerde,
Türkiye ve il sanayimizin bunu hafif atlatması da
sevindiricidir. Kendi çabaları ile yoktan var etmesini bilen
Çorumlu sanayicilerin bu çabalarını daha da artıracaklarına
inancımız sonsuzdur. Ancak, hükümetlerimizin ve ilgili
kuruluşlarımızın hiçbir ayırım yapmadan Çorumlu sanayi ve iş
adamlarımıza gerekli destekleri vermelerini bekliyoruz.
-
- 2-ULAŞIM
-
-
İlimiz, coğrafi konumu nedeniyle
birçok illerimize göre ulaşım yönünden de büyük bir potansiyele
sahiptir. Ancak ne yazıktır ki, ilimizin ulaşımı sadece kara
yollarına kalmış, mevcut kara yolları da 50 yıldan beri
ömürlerini ve fonksiyonlarını tamamlamışlardır.
- En son yapılan, Osmancık ve Hacıhamza'dan geçen Kuzey Yolu
(İpek Yolu) kıtalar ara- sı bir yoldur. İlimiz için büyük bir
kazanç ise de, yeterli değildir.
-
A)Demiryolu Cumhuriyetimizin ilk
yıllarında demir yollarına verdiğimiz önem, sonraları yerini
kara yollarına kaptırdı. Gelişmiş ve sanayileşmiş ülkelerde,
demir yolları da en az kara yolları kadar gelişmiştir. Hızlı,
konforlu,ucuz ve güvenli bir şekilde işletilecek demir
yollarımız zarar değil kâr edecek, kara yollarındaki yoğun yolcu
ve yük trafiğini rahatlatacaktır.Ayrıca,projesi hazır olan
demiryolu hattının Samsun-Ankara hattını da,çok kısaltacağı da
bir gerçektir. İlimizin, maden, zirai,hayvansal ve sanayii
ürünlerinin taşınması için, ideal olan demir yoludur. Bir an
önce, Çorumluların yıllardan beri hayal ettikleri demiryolunun
gerçekleşmesi hepimizin hakkıdır. Artık her gün trafik
kazalarında ölmek istemiyoruz...
-
b) Havayolu Her ile bir
havaalanı sloganı ile başlayan, havaalanımızın inşaatı yerinde
saymaktadır. Dünya insanı artık zamanla yarışıyor. Birkaç il
büyüklüğünde yüz ölçümüne sahip olan ilimiz,yarım milyon
üzerinde mevcut nüfusu ve dışarıdaki 1,5 milyon Çorumlu ile
sadece otobüslerle ve otomobillerle taşınmaktan bıktık.
-
İstanbul'a 1-2 saatte,Avrupa'ya
2-3 saatte diğer kıtalara da 5-6 saatte ulaşmak istiyoruz.
Üstelik,en güvenli ulaşım hava yoludur.
-
Sanayicilerimizin ve iş
adamlarımızın en çok kullandığı araç uçaktır. Ayrıca,dünyanın
kültür ve medeniyet merkezlerinden birisi olan Hitit Uygarlığını
tanımak isteyen yabancı turistler için büyük bir kolaylık
olacaktır. Bir an önce Çorum Havaalanını bitirilip,uçakların
inip kalkmasını bütün Çorumlular heyecanla beklemektedir.
-
- 3-ÜNİVERSİTE
-
-
Kurulduğu yerlere sosyal,
ekonomik ve kültürel canlılık getiren bu eğitim kurumları için,
son günlerde kamu oyunda büyük bir bilinçlenme başlatılmıştır.
-
Yüzlerce, Çorumlu bilim
adamımızın bu konuda yaptıkları ilk çalışmalar bizleri
ümitlendirmiştir. Ancak, bu adımları daha da sıklaştırmaya
mecburuz. YÖK ve siyasi yetkililerin de bu önemli konunun bir
ucundan tutmaları gerekir. Aslında Gazi Üniversitesi'ne bağlı
olarak birkaç fakültesi ile zaten var olan üniversiteyi daha da
geliştirerek ve ilçelerimizde de bazı fakültelerini kurarak,
bağlı olduğu üniversiteden koparıp, Çorum veya Hitit gibi bir
isim altında bağımsız üniversitemizi kurmalıyız.
-
Türkiye'nin her ilinde bir
üniversite kurulmasını hepimiz mutlaka isteriz. Ancak, Çorum ili
kadar potansiyeli ve Orta Öğretim yapısı olma-yan illerde
üniversitelerin açılması ile Çorumlunun hakkı yenilmiştir...
-
Bu konuyu bütün ilgililerin ve
Çorumluların gündemde sıcak tutmaları gerekir. Yeni seçeceğimiz
Milletvekilleri artık bu konuyu çözmelidirler.
-
- 4-DOĞALGAZ BORU HATTI
-
-
Enerjinin her gün daha çok önem
kazandığı bir dönemde, Rusya'dan Karadeniz üzerinden Samsun ve
oradan da Çorum Şehrinin doğu kıyısından geçmesi kesinleşen bu
hat çok büyük bir önem taşımaktadır.
-
Sanayide, ısınmada, seracılıkta
ve birçok alanda kullanılacak doğalgaz, hava kirliliği çok fazla
olan şehrimiz için en ideal yakıttır. Şimdiden gerekli dağıtım
şebekesinin hazırlanması, hatta ilçelerimize ve geçtiği ana hat
yakınlarında ki belde ve köylere de verilmesi çok yerinde
olacaktır. Bir an evvel bu kıymetli projenin bitirilip hizmete
girmesini bekliyoruz.
-
- 5- ASKERİ BİRLİK
-
-
İlimize, bir askeri birliğin
yerleştirilmesi en az bir üniversite kurulması kadar önemlidir.
Genel olarak askeri birliklerimiz demiryolları üzerinde veya
yakınlarındadır Bu nedenle ilimizin demiryoluna kavuşması,
askeri birliğinde konuçlandırılmasını da kolaylaştıracaktır.
-
Askeri birliklerimizin
bulundukları yerlerde, sosyal ve ekonomik hayatın ne kadar
canlandığını hepimiz iyi bilmekteyiz. Ayrıca, askeri bir okulda,
ilimizde kurulabilir. Bu konuda ilimizin yetiştirdiği değerli
paşalarımızın desteğini istiyoruz.
-
Güvenlik güçlerimizden olan
Polis Okulunun da ilimizde bir an önce kurulması sevindirici
olacaktır.
-
- 6-BARAJLARIMIZ
-
-
İlimiz, maalesef şimdiye kadar
akarsu potansiyelini iyi değerlendirememiştir. İçme, kullanma ve
sulama suyunun değeri, her gün artarken ve sulama suyunun
değeri,her gün artarken, bilhassa sanayileşen ülkemiz için
barajlarımızdan elde edilecek hidroelektrik enerjisi ön plana
çıkmıştır.
-
Bu nedenle, tozlu raflarda uzun
yıllar bekleyen Obruk Barajı projesi inşaat safhasına
ulaşmıştır. 2001 yılında bitirilmesi için hızla çalışılan bu
büyük barajın zamanında bitirilmesi ile Çorum ili Cumhuriyet
Tarihimizin en büyük yatırımına kavuşacaktır. Diğer
barajlarımızın ve göletlerimizin de zamanında bitirilerek,
ekonomimize katkılarını bekliyoruz.
-
- 7- TARIM VE HAYVANCILIKTA REFORM .
-
Klâsik tarım ve
hayvancılığımızın artık yeterli olmayacağı görülmüştür.
Yıllardan beri beklenen Mer'a Yasası bile yeni çıkartılmıştır.
20 yıldan beri yaşadığımız yüksek enflasyon en çok yoksul
çiftçilerimizi etkilemiş ve onları göçe zorlamıştır.
-
Yeni proje ve finans kaynakları
ile çiftçilerimiz desteklenmeli ve onların kaliteli ürün elde
etmeleri sağlanmalıdır. Ayrıca,arıcılık,halı do- kumacılığı,
mantarcılık, tarla balıkçılığı,seracılık, kavak ve ceviz
üretimi,et tavukçuluğu,hindi üretimi, besi çiftlikleri ile et
kombinası ve peynir, süt fabrikaları ilimizde yapılacak en
faydalı yeni yatırımlar olacaktır.
- İlimizde kurulacak üniversitenin mutlaka Ziraat ve Veteriner
Fakültelerini de kapsaması şarttır. Çiftçilerimizin örgütlenerek
seslerini ve problemlerini ilgili kuruluşlara da duyurabilmeleri
de önemlidir.
-
- 8-TURİZM
-
-
On bin yıllık kesintisiz
medeniyetlerin sanki açık hava müzesi olan ilimiz, turizm
potansiyelinden faydalanamıyor. Bütün dünyanın ilgi-sini çeken
Hitit Uygarlığının merkezini barındıran ilimize, havaalanı ve
demir yolunun bağlantısının yapılması, ilimizin turizminin
motoru olacaktır. Ayrıca, yine kurulacak Çorum Üniversite-sinin
bir fakültesi de Tarih veya Hititoloji olmalıdır. Yapılacak
kazılardan çıkartılan belgelerin, ilimizde sergilenmesi hatta
daha önceden, ilimizden çıkartılıp, başka illere götürülen çok
değerli eserlerin geri getirilip ilimizde sergilenmesi gerekir.
-
Bu nedenle başta, Alacahöyük
-Boğazkale olmak üzere modern yerleşim alanları, üniversite
birimleri, müzeler, oteller, konferans salonları, iletişim
hatları, kampingler, alış veriş merkezleri gibi üniteler
kurulmalı ve bu kuruluşlar bütün yıl boyunca hizmet
vermelidirler.
-
Dumansız fabrika sayılan turizm
için ilimizin pek çok olanaklarını değerlendirmek baştan Çorumlu
iş adamlarımıza düşer. Turizm konusun da ülke çapında ve dışında
deneyimli pek çok Çorumlu iş adamlarımızda mutlaka ilk adımı
atmalıdırlar.
-
Yukarıda başlıca sekiz ana madde
altında toplanan ilimizin çözüm bekleyen sorunları, birçok
ilimizde çoktan çözülmüştür. Sıra artık bizdedir. Bütün
Çorumlular bu konulara sahip çıkmadıkça daha pek çok yıllar
oyalanırız. Halbuki bunlar Çorumlu için bir lüks değil,
gerçekleşme vakti gelmiş ve geçmiş konulardır. Bunları birkaç
yıl içinde yapamaz isek, Çorum ili 2000'li yıllar-da Türkiye
ölçeğinde küçülecektir !...
-
- HAYDİ ÇORUMLULAR !
-
- Geleceğimiz için !
- Çocuklarımız için !
- Büyük Türkiye'miz için !
- Birlik ve beraberlik içinde,el ele,kol kola, bütün
güçlerimizi birleştirelim ve bu problemlerimizi çözelim !
-
- BAŞKA ÇORUM YOK !
- BAŞKA TÜRKİYE YOK !
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir
sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
17 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir
sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
- İLİMİZİN TARIMINA GENEL BİR BAKIŞ
-
Tarım; geniş anlamıyla ekilip,
dikilebilen, topraklardan faydalanma, tarım bitkilerinin
yetiştirilmesi, doğal çayır ve otlaklardan yararlanma, hayvan
yetiştirme işleri olarak tanımlanabilir. İnsanlar, yaşamlarını
sürdürebilmek için, hayatları boyunca çeşitli yöntemler ve
araçlar kullanarak, karınlarını doyurmak,daha fazla ürün elde
edip,başka ürünlerle değiştirmek veya satmak gereksinimini
Duymuşlardır.
-
Anadolu ve ilimizin toprakları
dünyanın en eski kültür ve medeniyet alanıdır. Yaklaşık on bin
yıldan beri burada tarım yapıla gelmektedir. Anadolu dünya
tarımının beşiğidir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulunca, ekonomik kalkınmamız için, tarıma
çok büyük bir önem verildi. Issız yurt köşeleri yollarla
birbirlerine bağlandı. Birçok örnek çiftlikler ve fidanlıklar
kuruldu. Ziraat Bankalarının şubeleri yurdun her tarafına
yayıldı. Toprak Mahsulleri Ofisi kuruldu. Köylüyü topraklandırma
Yasası çıkartıldı. Çeşitli baraj ve göletlerle sulama sistemleri
kuruldu. Bazı ürünlere de ilk kez taban fiyatı uygulaması
başlatıldı. Kısaca-sı; "Sabanın kılıçtan daha üstün olduğu"
gerçekleştirilmeye çalışıldı.
-
Bilindiği gibi; ilimizin bu
günde ekonomik temeli tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Ancak
son yıllarda ülkemizin sanayiye doğru kayması ilimizde de
kendini hissettirmiştir.
-
İlimizin alanı; 12.820 Km2
olup, Kıbrıs ve Lübnan'dan daha geniştir. Tarım ve hayvancılığa
çok elverişli olan ilimizin alanını son yıllarda aşağıda
gösterilen 1 no lu çizelgedeki oranlarda kullanıyoruz.
-
- İLİMİZİN TOPRAKLARININ KULLANIŞI ÇİZELGESİ (Çorum ve Tarım
İl Md. 1995 ÇORUM) Kullanım şekli Alanı (Km2) Yüzdesi
(%)
Tarım alanları 6.230 % 48
Orman 3.656 % 29
Çayır,Mer'a,Otlak 1.412 % 11
Tarım dışı alanlar 1.522 % 12
TOPLAM 12.820 Km2 %100
-
Çizelgeden anlaşıldığı gibi
ilimizin tarım alanları son yıllarda artarak,tüm alanının
yarısıka dar genişlemiştir. Diğer yarısını da orman, çayır,
mer'a,otlak ve tarım dışı alanlar kaplamaktadır. İlimizin
işlenir tarım alanlarına şu bitkiler ekilmekte ve dikilmektedir.
Çizelge 2: İLİMİZİN TARIM ALANLARINA EKİLENLER VE DİKİLENLER
ÇİZELGESİ
(Çorum ve Tarım İl Md. 1995 ÇORUM )
Cinsi Ekiliş alanları (hektar) Yüzdesi (%)
Tahıllar 381.663 % 61.3
Nadas 118.129 %18.9
Baklagiller 43.629 % 7.0
Endüstri bitkileri 36.431 % 5.8
Yem bitkileri 22.136 % 3.6
Bağlar 10.286 % 1.7
Sebzeler 7.985 % 1.3
Meyveler 2.689 % 0.4
TOPLAM 622.948 %100.0
-
Çizelgeden anlaşılacağı gibi
ilimizin tarım alanlarının % 80'nini tarım ve nadas alanları
kaplamaktadır. Tahıllar içerisinde en çok ekileni buğdaydır.
Tarım alanlarının % 46'sını kaplar. İlimiz üretiminde yıllardan
beri ekim alanı ve üretim miktarı yönünden en ön sırada gelir.
1993 yılı üretimi 700.000 tona yakındır. Son yıllarda,400.000
ton şeker pancarı, 220.000 ton arpa ve 200.000 ton kuru soğan
olmak üzere,çalışkan Çorum çiftçisi 2 milyon tondan fazla
tarımsal üretim yapabilme başarısını göstermiştir.
-
Bilindiği gibi, köylerimizde
şimdiye kadar yapılan hayvancılık ilkel de olsa çiftçilerimizin
bir kazanç kaynağı idi. Hatta;hayvancılık yoksul çiftçilerimizin
sigortası sayılırdı. Çünkü; bilhassa iklim koşullarının iyi
gitmediği yıllarda,beklediği ürünü elde edemeyen köylümüz,evinde
beslediği hayvanları satarak o yıl geçimini sağlayabilmekte idi.
Ancak 25 yıldan beri çok yüksek düzeyde seyreden devamlı
enflasyon, tarımdaki girdileri artırdıkça, bilhassa az topraklı
yoksul çiftçilerimizin ellerindeki hayvanlarını satmaları da
yeterli olamadı. Son yıllarda elde ettikleri,tarımsal ve
hayvansal ürünleri de maliyetinin altında satmak zorunda
bırakıldılar.
-
Daha doğrusu,ülkemiz
sanayileşirken,çalışkan ve fedakar köylümüz, uygulanan yanlış
politikalar yüzünden,akın akın gittikleri kentlerde, büyük bir
yaşam savaşı verirlerken,köylerinde kalanlar da yetiştirdikleri
ürünlerle geçinemez bir duruma düşürüldüler.
-
Ülkemiz son yıllara kadar
dünyada kendi kendini besleyebilen yedi ülke içinde sayılırken,
artık dış ülkelerden buğday dahil olmak üzere tarım
ürünleri,sebze meyveler ile hayvansal ürünleri satın almak
zorunda kaldık...
Aşağıdaki 3 nolu çizelgeyle ilimizin küçük baş hayvancılığı , 4
nolu çizelge ile de büyük baş hayvancılığına ait maalesef üzücü
rakamları sunuyorum.
İLİMİZİN KÜÇÜK BAŞ HAYVANLARI ÇİZELGESİ
(Çorum Tarihi 5. Hitit Fes. Kom. 1985 ÇORUM)
Cinsi Yıl 1931 Yıl 1979 Yıl 1993
Koyun 163.786 810.390 272.887
Kıl keçi 145.892 271.530 47.318
Tiftik keçi 162.730 200.110 22.701
TOPLAM 472.408 1.282.030 342.906
-
Yukarıda çizelgede görüldüğü
gibi 1931 yılından 1979 yılına kadar,küçük baş hayvanları-mızın
sayısı artmış ve en çok artış koyunda ol-muştur. Son yıllarda
ise azalmıştır. 1979'a göre her dört küçük baş hayvanımızdan 3'ü
1993'e ka-dar yok olmuştur.
Bunda ; birçok nedenlerin yanı sıra en ö-nemli etken
olarak;çayır,mer'a ve otlakların trak-törlerle sürülerek
küçültülmesi olmuştur.
İLİMİZİN BÜYÜK BAŞ HAYVANLARININ ÇİZELGESİ
(Çorum Tarihi 5. Hitit Fes. Kom. 1985 ÇORUM)
Cinsi Yıl 1931 Yıl 1963 Yıl 1993
Sığır 102.645 295.758 221.392
Manda 18.508 60.858 14.165
At 7.104 15.087 2.709
Katır 498 5.604 2.604 Eşek 21.612 66.740 23.238 Deve 150 28 --
TOPLAM 150.517 443.805 264.148
-
Yukarıdaki çizelgede görüldüğü
gibi,1931 yılından 1963 yılına kadar 3 kat artan büyükbaş
hayvanlarımız,1993 yılında yarı yarıya azalmış ve bilhassa
gücünden yararlandığımız hayvanlarımız artık yok olma derecesine
kadar inmişlerdir. Büyük ve küçük baş hayvancılığımız köylerde
can çekişirken, tavuk yumurtacılığı çok hızlı bir atak
yapmıştır. Ancak ; sayıları 200'den fazla olan bu tavuk
çiftlikleri köylünün elinde değil kentimizin ya kınlarında ve
daha çok sermayelerin birleştirilmesiyle kurulan ortaklıklarla
oluşturulmuştur. Bu gün ilimiz,Türkiye yumurta üretiminin %
20'sini sağlamaktadır. Ülkemizin her tarafına yollandığı gibi,en
çok,Bulgaristan,Gürcistan,Azerbeycan, Arnavutluk,Bosna-Hersek,
Makedonyaya ihraç edilmektedir. İlimizde 1 yılda , 1 milyardan
fazla yumurta üretilmektedir .( Geçen yılın verilerine göre bu
sayılar biraz azalmıştır)
-
Sonuç :Türkiye'miz son yıllarda
sanayileşirken,uygulanan yanlış politikalar nedeniyle,tarım ve
hayvancılıkla yüzyıllardır ge-çimini sağlayan köylümüz kendi
kaderleriyle baş başa bırakılmıştır...
-
Aslında bizleri bu günkü
ekonomik düzeyimize ulaştıranların başında çalışkan, cefakar ve
fedakar çiftçilerimiz gelir. Eğer sağlıklı bir sanayileşme
istiyorsak tarım ve hayvancılığı, mutlaka son yıllarda içine
düştüğü bu çıkmazdan kurtarmak zorundayız. Hükümetlerimizin
politikaları bu doğrultuda olmalı ve geniş halk kitlelerinin
refahı ön planda tutulmalıdır.
Zaten,girmek için yıllardır çaba harcadığımız Avrupa Birliği de
bizlere birçok koşulları ileri sürerken,içinde bulunduğumuz ve
çökmüş tarım ve hayvancılığımızın derhal sağlıklı bir hale
getirilmesini istemektedir.
-
"Tarım ve hayvancılığı olmayan
bir ülkenin,gerçekten sağlıklı bir sanayi ülkesi olması asla
mümkün olamaz !.."
- Kaynaklar:1-Coğrafya Terimleri Sözlüğü. Prof. Dr. İzbırak.
1964 Ankara.2-Çorum Tarihi 5. Hitit Festival Kom. 1
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir
sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
18 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir
sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
TÜRK
FOLKLORU ve ÇORUM HALAYI
Türkiye; coğrafi
yapı ve jeo - fizik oluşum bakımından son derece önemli sosyal ve
tarihi olaylara sahne olmuş, Milletimizin folklorunu zengin
kaynaklarla beslemiştir. Tarihi akışın ortaya koyduğu
mecburiyetler toplumun sosyal ve ekonomik düzenine uyma veya
kaderine isyan edercesine onlardan yakınması, çeşitli kaynaklardan
folklorumuza girmiştir. Harpler, afetler, ağıtlar ve destanlarla
terennüm edilmiştir. Sadece halk oyunlarımızı alıp inceleyecek
olursak, onlarında türküler gibi sosyal davranış ve
hissedilişleri,dile getirilen müzikâl, hareketli ve ritmik
tablolar olduğunu görürüz.
Türkiye sathına
yayılan Halk Oyunlarımızı: 1- Kafkas Oyunları Bölgesi, 2- Horon
Oyunları Bölgesi, 3- Bar Oyunları Bölgesi, 4- Halay Oyunları
Bölgesi, 5- Trakya Oyunları Bölgesi, 6- Kaşık Oyunları Bölgesi, 7-
Zeybek Oyunları Bölgesi olarak sayabiliriz.
HALAY OYUNLARI
BÖLGESİ Bu bölge Orta Anadolu yaylasıdır. Fa-kat güneye ve kuzeye
doğruda yayılmıştır. Sivas,
Malatya,"Çorum",Elazığ,Bitlis,Van,Gaziantep, Şanlıurfa
vilayetlerini içine alır. Kadın erkek müşterek gruplar halinde
oynanır. Kollar dirsekten, omuzdan ve el el kenetlenmeler
gösterir. Düz ve dairevi diziler halinde oynanır. Ritm bakımından
hem "hetero",hem de "İzokron" değişmeler görülür. Halay bölgesinin
folklorik elbiseleri çeşitlilik arz eder. Şalvar,kuşak,sırmalı
cepken,Cezayir yeleği,min-tan,külah, poşu,kırmızı yemeni,renkli
mendil, tütün kesesi, sarı çorap, kadınlarda ilaveten salmalı
gömlek,yazma,gümüş taç ve kemer gibi zengin aksesuar mevcuttur. Bu
da maddi folklor materyali bakımından zenginliğini belirttiği
gibi, harsiyat dediğimiz manevi folklor yönünden de bir hazine
niteliğinde olduğunu göstermesi bakımından da önemlidir.
Toplumumuzun sosyal davranışların-dan olan halk oyunlarımızın her
figüründe pek çok mânâ gizlidir. Geçmişten günümüze kadar gelen
Türk Milletinin örf,adet ve an'anelerinin ses ve ritm halindeki
çizgilerini,halk oyunlarımızın figürlerinde gayet bariz tarzda
görmek mümkündür. (1)
(1) Türk Folklorunun Psiko-Sosyal Yönü ve
Özellikleri. Adli EĞİTER Hayat Tarih Mecmuası
1972 İstanbul Sayı 12 Sayfa 17 ÇORUM HALAYI
En çok
köylerimizin düğünlerinde, toplantılarında müstesna bir yeri almış
meydan oyunlarındandır. Şehir halkının da bir çoğu sever ve oynar.
Son yıllarda Çorum gençleri tarafından yapılan müsamere ve
konserlerde birçok defalar oynatılmış, Türk'ün görüş ve duyuşundan
doğan bu oyun seyircileri tarafından heyecanla takip edilmiş ve
alkışlanmış tır.
Muhitimizde oynanan bu oyunun ne zamandan beri oynandığı belli
değildir. Yalnız;Osmanlı ve Selçuk Türkleri kıyafetleri arasında
görülen,salta,cepken gibi elbiselerin bu günkü "Halay"
oynayanlarımızın Milli kıyafetini teşkil etmesi, Osmanlı ve Selçuk
Türkleri devirlerinden beri bu oyunun eski bir tarihe sahip olması
ihtimalini uyandırmaktadır. Bu gün dahi;sevile sevile oynandığına
ve seyredildiğine göre,asırlarca yaşamak isti- dadında olduğunu
göstermektedir.
Bu oyun,vücudumuzun bütün organlarını sağlamlaştıracak mükemmel
bir beden eğitimi aracıdır. Beş ile yirmi kişi tarafından
oynanabilir. Oyuncular cepken, salta, zıvga (Bir nevi dar,körüklü
şalvar) gibi Milli kıyafet giyerler. Hepsinin ellerinde birer
çevre (men-dil) bulunur. Oyuncular sağ baştaki şefin hareketine
uyarlar. Şefin en ince hareketini kaçırmazlar.
Birinci bölüm ağır,ikinci orta, üçüncü daha çabuk oynanır. Bu
oyunu yalnız erkekler değil,düğünlerde bayanlarda oynar. Dik başlı
duruşlar,keskin,ciddi bakışlar, gergin bacaklarla, vakurane
başlayan bu oyunda adeta Türklük okunur. Oyunun ilk kıs mından
itibaren oyuncuların bakışları, hare-ketleri,sezişleri birdir.
Bazen;figürleri icabı kollar birbirlerinin omuzlarına atılır.
Çelikten bir duvar gibi, bazen de eğilerek betondan bir köprü gibi
durumlar alırlar. Hep bir ağızdan (Hey !,Hey!) nidalarını
savurarak bir kat da-ha dincelirler. İkinci bölümde figürler
başkalaşır,hareketlerde canlılık görünür. Üçüncü bölüm daha çabuk
başlar,oyun gittikçe süratlenir. Çevik ve çâlâk hareketlerle
nihayet bulur. Bu oyun seyircilerine, Türk'ün eğlencesinde bile
vakarını,ciddiyetini,çevikliğini,emre itaatını gösteren canlı bir
örnektir.
Seyirciler
arasında birçok ihtiyarların bile coşarak bu oyuna karıştıkları
görülür.
Halayın sözleri
melodisini,melodisi hareketlerini tamamlamıştır.
Halayın notasını
halk lisanından çıktığı gibi doğruca almaya çalıştık. Figürlerinin
tespitini de genç okuyucularıma bırakıyorum.
ÇORUM HALAYI'NIN
SÖZLERİ VE BÖLÜMLERİ
1
Name yazdım sokuya.
Gelen giden okuya.
Kızlar şaraba düşmüş,
Gelinler ırakıya .
2
Karşıda kürt evleri.
Yayılır develeri.
Oturmuş inek sağar,
Terliyor memeleri.
3
Hey nazından nazından.
Sürmesi gitmez gözünden.
Yaylada Türkmen kızından,
Dönüver meydan senindir. (1)
ÇORUM HALAYI'NIN
FİGÜRLERİNİN AÇIKLAMASI
1- Çorum Halayı,
Milli karakterimizin akislerini, yiğitlerimizin gururla tevazuu
nasıl mecz ettiğini gösterir. Milli aşkla heyecandan titreyen,
emre müheyya mucizeleşmiş hareketlerle başlar.
2- Oyuncularımızın
dik başlı duruşlarında, gergin bacaklarında,keskin
bakışlarında,seciyeni okuyabilirsin.
3- Ruh, beden,imân
birliğinden doğan ritmik figürlerinde, Türk enerjisinden tunçtan
kalelerin,beton köprülerin,çelik gibi yaylandığı görülür.
4- Bu oyunda başa
bağlılık,onun yolunda yürüyüş,başın yanındakilere idareyi
iti-matla bıraktığı,hürmete karşı sevgi, çaprazlaşma
kucaklaşmalarla seyir edilir.
5- Hedefe varmak
için ağır başlı hare- ketlerin tedricen,sürate nasıl inkılâp
ettiğine dikkat edilmelidir.
6- Halinden memnun,omuz omuza ve
(1) Çorum'un Halay Oyunu ve Arzı Türküsü Sâdi LEBLEBİCİ Çorumlu
Dergisi 1938 Çorum Sayı 1. Sayfa 21ren Türk bahadırlarının deniz
gibi coşup taştığına bakınız.
7- Ağır ve güç figürlerinden, âsil Türk Irkının, meşakkatler
altında olsa dahi, vazifesini nasıl bir neş'e ve zevk ile
başarabileceğini öğrenebilirsiniz.
8- Çorum Halayı'nın en son deminde, Milli aşkla çarpan
kalplerimizin nasıl coştuğunu zevkle tadabilirsiniz.
9- Bir davul ve zurna ile,bir avuç Türk bahadırının oynadığı Çorum
Halayı' nın, Yurdumuzun bütün bölgelerinde oynanan Milli
oyunlarımızın külliyatı olduğunu takdir buyuracaksınız.
HALAY
Sağda: Şark,imbiğinden dökülen meyle sızar;
Solda: Kolunu çarka kaptırmış Avrupa var.
Gel çek beni elimden,sağım,solum uçurum;
Ruhumu badireden kurtar artık ey ÇORUM !
Madenimi sarmadan ta içe işleyen pas,
Ruhumu badireden kurtar artık ey Sivas !
Bu ruh,bu avare ruh,şaşırmış çoktan yolu;
Uzan artık,tut artık,elimden,Anadolu !
Elin,göğü tokatlar;toprağı döver dizin;
Bu: Coşması bir tene sığabilmiş denizin,
Bu: Çorağın sel olup suya doğru taşması,
Bu: Bakırın bembeyaz tepelerden aşması,
Bu: Rabbin topraktaki hali,uyku semesi,
Bu: Dilsiz yaylaların ansızın kükremesi,
Bu: Kalbi topraklarda bulmasıdır kanların.
Bu: Ebedî raksıdır putperest şamanların.
Ey karanlık ! Ey cüce hayaletler ! Savulun:
Tekin değil yabana nârası bu davulun.
Uzuvlar,kubbeleri çiziyor mâbetlere;
Endamlar,sütun gibi çıkıyor birden bire. Diz,temel atar gibi
çökertiyor toprağı;
Ve beden andırıyor kıpırdanan bir dağı...
<Hey>dedikçe ummanlar silkiniyor yosundan;
<Hey>dedikçe asırlar kalkıyor uykusundan.
<Hey>dedikçe gönüller mucizeyi görecek:
Bu halay,içimizde akşamlara sürecek;
Batıyı çevre diye alacak ele halay;
Göğün busesi gibi düşecek her alna Ay,
Ey şehrin çoktan beri uyuyan uşağı kalk !
Uzatıyor elini yâylalardan kopan halk.
Birleşince çoktandır ayrı duran iki uç
Değince birbirine iki ürpermiş avuç
Bir devir açılacak,yeni engin,ve gerçek,
Ve eski dallarında açacak yeni çiçek.(1)
Behçet Kemal ÇAĞLAR
(1) Milli Oyunlar Festivalinde Çorum Halayı. Çorum Yüksek Tahsil
Gençliğini Koruma Derneği İstanbul Şubesi 1955 İstanbul (4
sayfalık tanıtım broşürü)
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir
sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
19 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir
sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
- ÇORUM VE 2000 YILI GENEL NÜFUS SAYIMI
-
-
Nüfus;bir ülkenin en değerli
temel kaynağıdır. Nüfusu olmayan bir millet asla düşünülemez.
Bir çok nedenlerle ülkelerin nüfusla rı zamanla artar,eksilir
veya aynı kalır.
İnsan çok dinamik bir varlıktır. Bu nedenle nüfus daima hareket
halindedir. Fiziki, beşeri,ekonomik,sosyal ve siyasal nedenlerle
sayıları ve yerleri her zaman değişebilir.
Ülkeler çok eskiden beri nüfuslarının ne kadar olduğunu,hatta
çeşitli özelliklerini bilebilmek için bir çok sayımlar
yapmışlardır.
-
Biz Türk'lerde,Orta-Asya'dan bu
yana çeşitli sayımlar yaptık. Osmanlı Devleti'nin ilk kuruluş
yıllarında nüfus,tarım ve arazi sayımları yapılmıştır.
-
Kanun-i Sultan Süleyman'ın
meşhur Kanunnamesinde,her yüz yılda bir sayım yapılması
emredilmiştir. Daha sonraki yıllarda da bu süre otuz yıla
indirilmiştir. 1918 yılında çeşitli sayımlar yapmak İstatistik-i
Umumiye Teşkilatı kurulmuştur.
-
Cumhuriyetin ilanı ile bu
kuruluş geliş tirilmiş ve Devlet İstatistik Enstitüsü ismini
almıştır. DİE ilk Genel Nüfus Sayımını 1927 yılında yapmıştır.
Daha sonra çıkarılan bir yasa uyarınca 1935 yılından
başlayarak,sonu sıfır ve beş ile biten,her beş yılda bir olmak
üzere kapsamlı sayımlar yapılmıştır. DİE böylece 1990 yılına
kadar 13 Genel Nüfus Sayımı yapmıştır. 23 Şubat 1990 tarih 403
sayılı Kararname ile Nüfus Sayımlarının her 5 yılda bir
yapılması yerine,10 yılda bir yapılması kararlaştırıldı. Bu yıl
22 Ekim Pazar günü yapılacak olan "Genel Nüfus Sayımı" bu
Kararnameye göre yapılacaktır.
-
Bilindiği gibi; 18 Nisan 1998'de
Ülkemizde Genel ve Yerel Seçimler yapıldı. Seçimlerde seçmen
sayılarının tespiti,illerin toplam nüfusları ve çıkartacakları
Millet Vekillerinin sayılarının sağlıklı bir şekilde
saptanabilmesi için,30 Kasım 1997 Pazar günü zorunlu olarak bir
sayım yaptık. Yaptığımız bu sayıma "Genel Nüfus Tespiti" ismini
verdik. Türkiye gibi genç nüfuslu ve gelişen bir Ülkede, genel
nüfus sayımlarının her 10 yılda bir yapılması,genel ve yerel
seçimler yönünden çok uzun bir süredir. Yukarıda açıklandığı
gibi zorunlu olarak 10 yıl dolmadan sayım yapmak zorunda kaldık.
Kanımca; genel nüfus sayımlarının,seçimlerle olan çok ya kın
ilişkisi göz önüne alınarak,eskisi gibi sonu "0" ve "5" ile
biten her beş yılda bir yapılması daha uygun olacaktır.
-
DİE tarafında 1927'den bu yana
1990 yılına kadar 13 genel nüfus sayımı yapılmıştır. 1997
yılında da "Genel Nüfus Tespiti" yapılmıştır. 22 Ekim 2000 Pazar
günü yapılacak "Genel Nüfus Sayımı",tüm Türkiye'de olduğu gibi
İlimizde de 14. Genel Nüfus Sayımı olacaktır.
-
Aşağıdaki tabloda 1927 yılına
1997 yılına kadar olan 70 yıllık süre içinde; Çorum ili toplam
nüfusu sunulmuştur. Ayrıca; bu yıl yapacağımız sayımda, İlimizin
toplam nüfusu için bir tahminim yer almaktadır.
ÇORUM İLİ TOPLAM NÜFUSU
Sayım yılları Toplam il nüfusu Kaç kişi arttı 1927 247.602 -
1935 284.773 37.171
1940 302.745 17.972
1945 312.723 9.978
1950 341.353 28.630
1955 401.547 60.194
1960 446.389 44.842
1965 485.567 39.178
1970 518.366 32.799
1975 547.580 24.251
1980 571.831 27.373
1985 599.204 31.676
1990 609.863 10.659
1997 578.187 -31.676(azaldı)
2000(Tahminim) 550.000 -28.187(azaldı) Bu tablodan şu ana
sonuçlar ortaya çıkmaktadır:
-
1-İlimizin toplam nüfusu
1927-1990 arasında geçen 63 yıl boyunca devamlı olarak hep
artmış, hiç azalmamıştır. Toplam artış miktarı,362.261 kişidir.
-
2- 63 yıl içerisinde en az artış
1985-1990 sayımları arasında olup sadece 10.659 kişidir. (%0
3.53)
-
3- 63 yılda en çok artış
ise,1950-1955 sayımları arasındaki 5 yılda 60.194 kişidir. (%0
32.48)
-
4- 1997 yılında yapılan "Genel
Nüfus Tespiti" sonuçlarına göre,ilimizin toplam nüfusu
Cumhuriyet Tarihimizde ilk kez azalma göstermiştir. Bu azalış
miktarı 1990-1997 sayımları arasında 31.676 kişidir. (%0 - 7.25)
-
5- Bu yıl 22 Ekimde yapılacak
Genel Nüfus Sayımında, ilimizin toplam nüfusunun azalmasına
devam edeceğini ve mevcut istatistik-i verilerine göre;550.000
dolaylarına düşeceğini tahmin ediyorum.
Şimdi de;Çorum kent merkez nüfusu tablosunu sunuyorum:
ÇORUM KENT MERKEZ NÜFUSU
Sayım yılları Kent nüfusu Kaç kişi arttı
- 1927 19.664 -
1935 20.151 487
1940 22.776 2.625
1945 20.307 -2.469 (azaldı)
1950 22.833 2.526
1955 25.765 2.932
1960 34.726 8.961
1965 41.574 6.848
1970 55.890 14.316
1975 64.852 8.962
1980 75.726 10.874
1985 96.725 20.999
1990 116.810 20.095
1997 147.112 30.302
2000(Tahminim) 160.000 12.888
- Bu tablodan ana sonuçları çıkarabiliriz:
-
1- Çorum kent merkez nüfusu
1927-1997 sayımları arasındaki 70 yıllık süre içerisinde 127.448
kişi artmıştır. (8 kattan daha fazla artış)
-
2-Ancak II. Dünya Savaşı
yıllarına rastlayan 1940-1945 sayımları arasındaki 5 yıl içinde
toplam 2.469 kişilik bir azalma görülmektedir.
-
3-En çok artış 1990-1997
sayımları arasındaki 7 yıllık süre içinde olup,artış miktarı
30.302 kişidir. (Yıllık artış %0 37)
-
4- Bu yıl 22 Ekimde yapılacak
Genel Nüfus Sayımında,kentimizin nüfusunun elde-ki verilere
göre,artarak 160.000 civarına ulaşacağını tahmin ediyorum.
SONUÇ:
-
-
- Çorum ili toplam nüfusu 73
yılda sadece 2 katından biraz daha fazla artma-sına karşın,
Çorum kent merkezi aynı süre içinde 8 kattan daha fazla
artmıştır.
-
- 1985- 1990 yılları arasında
ilimizin toplam 746 köyünden,581'inin nüfusu azalmış, ancak
165'inin aynı kalmış veya biraz artmıştır.
-
- Tüm Türkiye'de görülen hızlı
kentleşme İlimizde de yaşanmaktadır.
-
- Yüz yıllardır alışageldiğimiz
tarım ekonomisinden, sanayi toplumuna doğru geçiş, Türkiye'nin
yaşamakta olduğu en büyük ekonomik bir transformasyon olup, bu
değişimi sağlıklı ve en az sorunla atlatabilmek, Ülkemizin
parlak geleceğinin bir güvencesi olacaktır.
-
KAYNAKLAR:
1-Genel Nüfus Sayımı 19 Çorum. DİE No:1237/1988
2-Genel Nüfus Sayımı 19 Çorum. DİE No: 1623/1993
3- Türkiye İstatistik Yıllığı DİE No:1845/1996
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir
sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
20 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir
sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
- ÇORUM VE TURİZM
-
-
Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi'nin son sınıfında bir Öğrenci iken, Çorum'da
yayınlanan "Hüryol Gazetesi"nin 16 Şubat 1961 tarihli sayısında
"TURİZM" Başlığı adı altında bir başyazı yazmıştım.
-
Aradan 40 yıla yakın bir süre
geçmesine karşın bu konu,tüm ülkemiz ve ilimiz yönünden gün
geçtikçe daha fazla önem kazandığı için o zamanki yazımı siz
değerli okuyucularıma aynen sunuyorum.
-
" Şu son asırda gelişen teknik
ve dolayısıyla süratli nakil araçları dünyanın bir ucundan bir
ucuna mekik dokumaya başlamışlardır. Mütecessis olan insan oğlu
bu araçlardan faydalanıp, dünyanın çeşitli ülkelerini adeta
birbirleri ile yarış edercesine dolaşıp durmaktadırlar. Turizm
bugün adeta salgın bir moda halini almış,"yayan-yapıldak" dünya
turuna çıkanlar olmuştur.
-
Turistlerin en çok rağbet
ettikleri yerler, tarihi şehirler ve anıtlarla,tabii
güzellikleri taşıyan çevrelerdir. Bu bakımdan memleketimiz
dünyanın en avantajlı bir yeri sayılabilir. Ama ne yazık ki
dünyada en az turist bize gelmektedir. Hemen şu yanı başımızdaki
küçücük Yunanistan'a bile yılda on binlerce turist gelir ve
milyara yakın döviz bırakıp giderler. Dış borçlarımızın ne kadar
fazla olduğu meydanda iken, insanın aklına turizm konusu zorla
giriyor. Turizm yönünden birçok devletlerin en büyük gelirleri
temin ettikleri ortadadır. O halde bizim de gözümüzü açmamız
şarttır. Artık el değmemiş ve çöktüğü gibi kalmış o tarihi
eserleri yeniden dikelim ve eski canlılıklarını kazandıralım.
Tabiat güzelliklerimizi bulup, meydana çıkartalım, yollarını
yapalım,temiz ve ucuz oteller kurup,turistlerin rahatlık ve
emniyetlerini sağlayalım. İşte o gün akın- akın turistler bize
geleceklerdir. Fakat bu günkü haliyle bize ne turist gelir, ne
de döviz. Esaslı bir planlama ve yönetme ile bu mesele ele
alınmadıkça, turisti kazıklama zihniyetini yıkmadıkça durum
değişmeyecektir. Asıl turizmden en çok kazanacağımız şey
memleketimizin tanınması olacaktır. Çünkü; Amerikalı
dostlarımızın çoğu bile Türkiye'nin nerede olduğunu dahi
bilmemektedirler. Türkiye'yi bildiklerini sananlar da, bizi
kavuklu,peçeli ve beli kamalı olarak tanımaktadırlar. Hem
kendimizi dünyaya olduğu gibi tanıtmak, hem de döviz temin etmek
istiyorsak bu önemli konuya eğilelim ve sadece eğilmekle de
kalmayıp bir şeyler yapalım.
-
“ Bu yazımdan yaklaşık kırk yıl
sonra, turizm konusunda Türkiye'de ve ilimizde büyük gelişmeler
olduğunu görmeyi ve söylemeyi çok isterdim. Bizim çok büyük
devimiz yıllarca mışıl-mışıl uyurken, Fransa, İspanya,
Al-manya,İtalya,İsviçre,İngiltere,Yunanistan gibi bir çok Avrupa
ülkelerinde bu bacasız sektöre büyük yatırımlar yapılmış ve
bugün gelirlerinin önemli bir kısmını iç ve dış turizmden elde
eder duruma gelmişlerdir.
-
İlimizin,turizm de
silkinip,varlığını göstermesinin ilk temel koşulu çok zengin
tarihi ve kültürel değerlerini ortaya çıkarıp,turistlere sunmak
olacaktır. "Çorum ili tarihi ve kültürel açıdan M.Ö. 5000
yıllarına kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Sırasıyla;Yontma
Taş,İlk Tunç Çağı,Asur Ticaret Kolonileri, Hitit, Frig, Roma,
Galat, Bizans, Sel çuklu ve Osmanlı dönemlerini yaşamıştır. Ana
dolu'da ilk kez organize devlet kuran Hititlerin başkenti olan
Boğazköy (Hattutas) Yazılıkaya kabartmaları ile ilk kez 1834
yılında keşfedilmiş ve gelişi güzel yapılan ilk kazılardan sonra
1906 yılında bilimsel kazılar yapılmaya başlanmıştır. Günümüzde
bu kazılar Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından
sürdürülmektedir.
-
lacahöyük'te 1907 yılında
başlatılan kazılar 1935 ten sonra Türk Tarih Kuru-mu tarafından
sürdürülmüştür. 1990 yılında ise Ortaköy (Şapinuva) da kazılar
başlamış-
tırAyrıca,Pazarlı,Kuşsaray,Yalınkaya,Buget,Büyük Gülücek,Balım
Sultan ve Mahmudiye köylerinde bilimsel kazı ve sondaj
çalışmaları yapılmıştır. Alınan bilgilere göre müzelerde bulunan
envanterli tarihi eser sayısı 27.399 adettir.
-
Hitit mimarlığının en önemli
örneklerini barındıran Boğazköy'ün merkezini oluşturan Boğazkale
surlarla çevrili bir iç kale gö-rünümündedir. En önemli
bölümleri,"saray ve arşiv"dir. Arşiv bölümünden 3000'i aşkın
çivi yazılı tablet çıkartılmıştır. Hattusas ören yeri
ile,Yazılıkaya Açık Hava Tapınağı birer açık hava müzesi olarak
milli park projesi kapsamına alınmış ve "Dünya Kültür Mirası
Listesi"ne dahil edilmiştir. Yazılıkaya üstü açık bir kaya
mabedi olup,bu mabed içinde Hitit Pantheonu (Tanrılar Ailesi)
nun kabartmaları yer almaktadır.
-
İlin en önemli turizm
merkezlerinden biri olan Alacahöyük'te Eski Tunç Çağı'na ait
altın,gümüş ve elektron gibi kıymetli madenlerden yapılma
eşyalara sahip 13 mezar ortaya çıkartılmıştır. Bu mezarlarda
ortak hediye "Güneş Kursları" olarak bilinen dini amblemlerdir.
Hitit ve Frig'lere ait birçok tarihi kalıntı da bulunmuştur.
-
Ortaköy'de 1990 yılında başlayan
ka-zılarda ise Hitit İmparatorluk Dönemine ait 18 odası açığa
çıkarılan anıtsal bir bina bulun-muştur. Ayrıca,Çorum ilinde
birçok kaya me-zarları,köprü,cami ve mağara bulunmaktadır.
-
Tarihi eserler yanında Kargı,
Bayat, İskilip ilçelerinde yayla turizmine elverişli alanlar
bulunmaktadır.
-
Çorum ili önemli tarihi
kalıntılara rağmen ülkenin batı ve güney kesimlerine göre fazla
gelişmiş değildir. Mevcut tesislerin azlığı ve hizmet açısından
gelişmişlik göstermemesi sonucu il turizm açısından hak ettiği
payı al-mamıştır. İlde hava alanı olmaması gelen turistlerin
karayolunu kullanmasını gerekti-mekte ve bu durum Çorum iline
tur turizmini çekmektedir. Bunun sonucu olarak ilde turizm
hareketliliği durağandır. Mevcut turizm hare-ketliliği tarihi ve
kültürel açıdan bölgede Alaca-höyük, Ortaköy ve Boğazkale
üzerinden yapılan turlarla sağlanmaktadır. Turların günü birlik
olmaktan çıkartılıp kentte konaklamasını sağlamak gerekmektedir.
Organizasyon ve yatırım eksikliği sonucu günümüzde ilde ko-naklama
sağlanamamakta ve turizmde ilin geri kalmasına neden olmaktadır.
-
Aşağıdaki 1 nolu tabloda Çorum'
a gelen turist sayısı görülmektedir:
Yine aşağıda 2 nolu tabloda turizm işletme belgeli ve Belediye
belgeli tesislerde 1990-1996 yılları için doluluk oranları %
olarak gösterilmiştir.
-
Çorum ilinde hem yerli hem de
yabancı turist konaklama değerlerinde dalgalanma ve düzeysizlik
görülmektedir. Toplam turist sayısı içinde yabancı turist sayısı
düşük düzeydedir.
Çorum ilinin İç Anadolu'yu Karadeniz'e ve buradan da Doğu
Anadolu'ya bağlayan tur güzergahı üzerinde bulunmasına rağmen bu
güzergah üzerinde bir mola noktası olmamıştır. Kültür turizmini
tamamlayıcı nitelikte yayla,dağ, vb. turizm türlerinin
geliştirilmesi ve teşvik edilmesiyle Çorum turizmi hak ettiği
düzeye ulaşacaktır. Var olan tarihi eserlerin tanıtılması ve
gelen turistler için gerekli olan alt yapının
(karayolu,konaklama tesisleri gibi) hazırlanması,başlatılan
kazılara hız verilerek tarihi eserlerin sergilenmesi ile
birlikte Çorum kültür turizmi açısından önemli il
merkezlerimizden biri haline gelebilecektir.
"Kaynak: 1-Yerel Ekonomik Gelişme Programı . Rapor No: YEGP-1998
/6 ÇORUMÇorum Sanayi ve Ticaret Odası 1998
- ÇORUM'A GELEN TURİST SAYISI (Tablo 1)
Yıllar Yerli Turist Yabancı Turist Toplam
1990 55.556 51.281 106.837
1991 24.721 17.662 42.383
1992 35.538 4.036 39.574
1993 169.520 26.970 196.490
1994 122.607 15.588 138.195
1995 321.741 18.299 340.040 1996 121.706 21.849 143.555
Kaynak: Çorum İl Turizm Müdürlüğü
TESİSLERDE DOLULUK ORANI (%) (Tablo 2)
Yıllar 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996
Turizm işletme belgeli 34 23 41 29 28 33 43
Belediye Belgeli 25 36 42 32 20 33 35
Kaynak: Çorum İl Turizm Müdürlüğü
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Bir
sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
21 |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
ÇORUM OVASI VE
ÇEVRESİNİN JEOMORFOLOJİSİ
Kentimiz, Çorum Ovası'nın
kuzeydoğu kenarında kurulmuştur. Çorum Ovası, orta lama olarak
denizden 750 metre yüksekte bulunmaktadır. Ovanın etrafında 1800
metreye ulaşamayan, orta yükseklikte ve çeşitli zamanlarda
üzerleri aşınmış ve düzleşmiş (yontuk-düz) dağlar yer alır.
Kentimiz ; etrafı
çepeçevre dağlarla kaplı ve faylarla kesilmiş bir depresyon
(çöküntü) ovası üzerinde yer almaktadır. Bu tektonik ova
ile,etrafını çevreleyen dağlar arasın da 800-1100 metre
yüksekliklerde, Eosen ve Oligosen de oluşan tepecikler halinde
yükselen tortullar yer almaktadır.
Çorum Ovası; iki
kopartmandan oluşmaktadır. Kentin hemen güneyinde yer alan
Yaydiğin, Salkuşa, Hacıpaşa ve Karapürçek köylerinin bulunduğu
alanlarda,doğu-batı yön lerinde uzanan bir eşik saha
bulunmaktadır. Bu jipsli eşik sahayı kuzeyden güneye doğru akan
Derinçay geniş bir şekilde yarmıştır. Bu eşiğin güneyindeki
düzlükler,Bozboğa ve Ovasaray Ovası isimleri ile anılmakta iseler
de, yapı ve şekilleri bakımından tamamen Çorum Ovasının bir
devamıdırlar. Böylece Çorum Ovası 500 Km2 den daha
geniş bir alana yayılmaktadır. Çorum Ovasını,batıdan Köse Dağı
kaplar. Denizden yüksekliği 1750 metredir. Koyu renkli ve kasvetli
bir görünüşü vardır. Kuzeydoğu - güneybatı yönünde uzanır. Köse
Dağı, Hersinien kıvrımlarına iştirak etmiş ve Alp'in hareketler
sırasında da bu yönü nü koruyabilmiştir. Köse Dağın,Paleozoik
temelinin büyük bir kısmı yüzeye çıkmıştır. Bazı yerlerinde de,
rekristalize olmuş kalkerler ve serpantinler bulunmaktadır.
Köse Dağı eski bir
masiftir. Kanımca, Çorum Ovasının kuzey Anadolu ovaları gibi, doğu
- batı yönünde uzanış göstermeyişinin başlıca nedeni, eski kütle
olmasıdır. Çünkü; bu eski kütle,Alp'in hareketleri sırasında bile
eski uzanış yönünü devam ettirebilmiştir. Bu dağlar arasındaki
ovalarda,bu yönde uzamak zorunda kalmışlardır. Çorum- İskilip
Karayolunun güneyinde,Köse Dağı kısmen alçalmak ta ve Paleozoik
örtü artık yüzeyde görülmemektedir. Alt ve üst Kretase kalkerleri
bu eski kütleyi tamamen örtmüşlerdir. Köse Dağın eteğindeki,İsmail
Köyü civarında tespit ettiğim rekristalize kalkerler içinde,küçük
bir akarsu tarafından oluşturulan ve "Derecik" ismi verilen bir
kısık,dağın zaman zaman yükselmelere uğradığını net bir şekilde
göstermektedir. Ovanın, etrafındaki en yüksek dağ Eğerci Dağıdır.
Ovanın kuzeyinden doğusuna doğru uzanır. Yüksekliği 1765 metredir.
Bü-yük bir kısmı volkanik kökenli andezitlerden oluşmaktadır. M.
Blumenthal'e göre: Eğerci Dağı, bir nap kalıntısıdır ve eski
temelin üzerini kaplamıştır. Dağdan aşağılara inildikçe Eosen fliş
ve Neojen'den oluşan kabartılar bulunur.
Ovanın kuzeyi pek
yüksek değildir.Batıdan Köse Dağın, kuzeydoğudan Eğerci Da-ğının
uzantıları ile 1200 metre yüksekliğe erişirler. Büyük bir kısmı
tarım alanları olup; Eosen,Neojen ve alüvyon tortullarla kaplanmış
tır. Ovanın güneyinde,Hersinyen kıvrımlarına katılmış ve Paleozoik
bir temele sahip olan Dörttepe Dağları bulunmaktadır.
Yükseklikleri 1500 metreye kadar ulaşır. Ovanın doğusun-da ise,
kentimizin yaslandığı , Melekgazi ve Kandilkaya tepeleri bulunur.
Yükseklikleri 1200 metreyi bulur. Yapıları kalker kayalardan
oluşur.
Çorum Ovası'nın
bulunduğu alanda, Paleozoik,Mezozoik devirlerde birçok Trans-
gresyonlar oluşmuştur. Burada Alp'in hareketlerinden önce oluşan
Hersinien kıvrımları da kuzeydoğugüneybatı yönünde uzanmaktadır.
Ovanın batısındaki Köse Dağı,eski kütlesi, Alp'in hareketler
sırasında aynı yönünü muhafaza ettiğinden,Çorum Ovası'nın,Kuzey
Anadolu'nun Tektonik ovaları gibi doğu - batı yönlü olmasını
engellemiştir. Bu suretle, Tersiyer'e kadar orojenik hareketler
tamamlanmış ve epirojenik hareketler Eosen'de başlamıştır. Bu
epirojenik hareketler sırasında Köse Dağı doğusunda,yeni Çorum
Ovası'nda biriken,karasal ve denizel tortul depolar,
plastisitelerini büyük bir oranda kaybettiklerinden, yükselmelere
ayak uyduramayıp kırılmışlardır. Böylece Köse Dağı masifi önünde
bulunan ilk primer çöküntü yerine depolanan tortullar yükselerek,sekonder
hale geçmiş ve bu tortuların düzeyleri bir miktar yükselmiştir.
Yine tersiyer'de,Eosen'den sonra bir Andezit kütlesi olan Eğerci
Dağı da yerini almış ve böylece Çorum Ovası'nın ana çizgileri
belli ol muştur. Eosen sonunda burada bulunan de-niz sığlaşarak
tabanında jipsli serileri tortulan mıştır. Kentimiz ;gün geçtikçe
büyümektedir. Bu büyüme daha çok kuzey,kuzeydoğu ve güney
yönlerine doğru olmaktadır. Kentimizin tamamı alüvyonlar veya
Kuaterner terasları üzerindedir. Etrafındaki çok yakın olan fay
hatlarına doğru yerleşim alanları hızla yaklaş maktadır. Üstelik,
hemen Kırkdilim'den itib-ren,Dünya'nın en aktif fay kırığına çok
yakın-dır. Bilhassa kentimizde son yıllarda yapılan konutlardaki
kat sayıları da 10'u bulmaktadır. 1509 yılında,kentimizde oluşan
ve 40 gün süren depreme tarihçiler "Küçük Kıyamet " ismini
vermişlerdir. 1501, 1543, 1559, 1578,1692,1729,1733,1734, 1758,
1786,1793,1800,1824 depremlerinde çok büyük can ve mal kayıpları
olmuş,bir çok Çorumlu başka illere veya ülkelere göç etmişlerdir.
1939 Erzincan Depremi ve ilimizde 1942 yılının Kasım ve Aralık
aylarındaki depremler ve 1943 yılının 27 Kasım
gece yarısı oluşan depremde, kuzey Anadolu fay hattının ilimizden
geçen kısmında, çok büyük bir aktivite yaşanmıştır.
İlimizde yaşanan bu depremleri incelemek üzere
coğrafyacılarımızdan rahmetli Prof. H. N. Pamir ile İ. H. Akyol,
Kızılırmağ'ın Osmancık ile Obruk köyleri arasındaki kesimlerde ve
yan kolları çevresindeki köylerde araştırmalar yapmışlardır.
Bilindiği gibi
kentimizde,en son,şiddetli depremleri 1996 peş peşe 2 kez yaşadık.
Bir süre bahçelerde, bağlarda,çadırlarda yaşamak zorunda kaldık.
Bu depremden hemen sonra kentimize gelen sayın Prof. Mete Işıkara
bilhassa,bu kadar çok fay arasında bulunan ve kuzey Anadolu fay
hattının da çok yakında olan Çorum'da ,10 katlı evlerin yapılmış
olmasına şaşırıp kalmıştır <!>
Halen artçı
sarsıntıların devam ettiği Marmara Depremi göz önüne alınırsa,
kentimiz ve ilimiz için şunları tespit edebiliriz.
1- İlimizde ve
kentimizde her an yıkıcı depremler olabilir. Zaten daha evvelki
zamanlarda da olmuştur.
2- Kentimizin
şimdiki bulunduğu zemin tamamen alüvyonlu olduğu için depreme
dayanıklı değildir.
3- Yeni Çorum
kenti,şehrin hemen kenarlarında bulunan, fayların ötesindeki Pale-ozoik
ve Mezozoik,eski ve sağlam zeminlerde kurulmalıdır. Bu alanlar
1100 - 1200 metre yüksekliklerden itibaren,kentin doğu kısmına 5
-6 kilometre,batısına ise 12-13 kilometre uzaklıktadır.
4- Kentimizin
kuzeyi, kuzeybatısı ve güneyi jeolojik yapısı yönünden,yerleşime
el-verişli değildir.
5- Mevcut Çorum
kentini kısa zamanda, Çorum Ovası'nın dışında kurmak olanaksız
olduğundan, az katlı (en fazla 3), kaliteli malzeme, iyi işçilik
ve deprem hesapları yapılmış proje ve planlara göre, konut yapmak
ve yapımı sırasında mutlaka kontrollerini sağlamak gerekmektedir.
6- Belediyemizin
İmar Müdürlüğü kadrosunda,Mühendis ve Mimarlar yanında mut-laka,
Jeolog, Jeomorfolog,Coğrafyacı,Yer Bi-limci,Çevreci vb. gibi
teknik bir ekip oluşturulmalı ve bu kişiler attıkları imzalardan
mutlaka sorumlu tutulmalıdırlar.
" Kendi ülkesinin
coğrafyasını bilmeyenler,veya coğrafi gerçekleri göz ardı
edenler,bu ülkede mutlu yaşayamazlar."
Kaynaklar:
1- Çorum'un Jeolojik Vaziyeti Hakkında Muh-tıra Dr. E. LAHN
"Çorumlu Dergisi yıl 2 sayı, 24 sayfa 725" Çorum 1940.
2- Çorum ve Erbaa Depremleri Prof. H. N. PAMİR İ. H. AKYOL Türk
Coğrafya Dergisi yıl 1 sayı 2 İstanbul 1943.3
- Bolu Civarı İle Aşağı Kızılırmak Mecrası Arasındaki Kuzey
Anadolu Silsilesinin Jeolojisi M. BLUMENTHAL Ankara,1948.4-
Kızılırmak- Yeşilırmak Arasında Kalan Bölgenin Jeolojisi Hakkında
Rapor. Dr. Talip YÜCEL Ankara 1953.
5- Çorum Vilayetinde Hidrojeolojik Etütler M. T.A. Derleme no:2327
Ankara 1955.
6- Çorum Ovası ve Çevresinde Jeomorfolojik Araştırmalar. Oğuz
LEBLEBİCİOĞLU A.Ü.D. T.C.F.Fiziki Coğrafya Jeoloji Bölümü Mezuni-yet
Tezi Ankara 1961.
|
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımız
Ve bizden izin almadan kullanılmaz!
corumlu2000@gmail.com |
Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
OĞUZCA Kitabı içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
|
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
|