245 SAYI 25 TEMMUZ 2019

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN  İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ!

YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ!

Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1

 

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

Mahmut Selim GÜRSEL ODUNCU
Necati ÇAVDAR KUL OLDUM
Orhan AFACAN TAŞ ATAN ÇOCUKLAR
Özgür BİÇER ÖZLÜYORUM
Sakin KARATAŞ İLGAZ TANRI DAĞLARINDAN TANRI DAĞLARINA
Şevket TOMBUŞ ABLAMA
Şükrü GÜLTEPE ANAM
Cuma TÜRKMEN BERİ KARDEŞİM
Mehmet Ferik KADAYIFÇI ADINI SEN KOY
Hıfzı ÖZBEKMEZ ASLAN MEHMEDİM
Mehmet KARADAĞ HÜNKAR YOLUNDA

 01  SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız
Mahmut Selim GÜRSEL
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi
KÜTÜKÇÜ
            Evde otururken sıkılarak eşine baktı. Eşine dönerek:
            -Hanım! Bu gün ne yemek yapacaksın diye sordu. Eşi:
            -Evde olanlardan yemek yaparım diye geçiştirdi. Eşine baktı biraz neşesinin olmadığın gördü. Kendisi de evde oturmaktan usanmıştı. Saat de on altıya gelmekte idi. Eşi bu ara mutfağa gitmiş yemek hazırlama için hazırlık yapıyordu. Eşine:
            -Yemek yapmayı bırak. Üzerini giyin. Çoktandır dışarıda pide yemiyoruz. Haydi, pide yemeye gidelim üzerini giy. Dedi. Eşi:
            -Evde yemek yapacaktım. Pide yiyebiliriz. Üzerimi giyeyim gidelim dedi. Üzerini değiştirmek için yatak odasına gitti. Biraz sonra ikisi de hazırlanmış evlerinin önünde bulunan araçlarına binerek beş yüz metre uzakta bulunan pide yapan fırına gittiler. İki pide siparişi vererek pidelerinin hazırlanmasını beklediler. Pide gelince yayına ayran söyleyerek pidelerini yediler. Pideden sonra pideci onlara birer bardak çay getirdi. Çaylarını da içtiler hesabı ödeyerek araçlarına bindiler.
            Arabayı çalıştırdı. Eşine dönerek hava çok güzel tam balık havası ne dersin bir iki saat olta atsam sende temiz hava alsan. Nasıl olsa karnımızı doyurduk! Dedi. Eşi:
            -Sen bilirsin! Diye cevap verdi. Pide yemesi ve çıkmaları ile saat on yediye gelmişti. Yollarının üzerinde mahalle pazarı vardı. Hemen orada durarak bir miktar üzüm ve meyve alarak yollarına devam ettiler. Gidecekleri yer yirmi kilometre kadar uzaklıkta idi. Saat on sekizde balık tutmak istedikleri baraja gelmişlerdi.
            Olta atacakları yer olta balıkçılarının tercih ettikleri yer olması sebebi ile biraz olta atacak yer aradı. Geldikleri şehir ile ilçeyi baraj yapılmadan önce nehirden ulaşım için kullanılan eski köprünün giriş yeri idi. Eski köprünün birkaç yüz metre ötesinde daha yüksek ve uzun olarak karayolu için yapılan yeni köprü eski köprüyü kuvvetli rüzgârlardan koruduğu için balık tutmak isteyenlerin tercin etmeleri bu yüzdendi.  Son geldiklerinde araçları eski köprüden suya kadar girişi bulunmakta idi. Köprünün girişinde aracı olan balık tutmaya gelenlerin park ettiklerini gördü. O da aracını müsait bir yer bularak park etti. Eşine dönerek.
            -Sen araçta otur neden araçlar burada bir bakıp gelirim dedi. Araçtan aynılarsak köprüye doğru gitti. Köprü araçların geçemeyeceği kader beton kırma komposörlerle betonu kırılarak trafiğe kapatılmıştı. Yayaların geçeceği yer duruyordu. Köprüde olta atanlar araçlarını bu kırık yüzünden araçlarını bırakmışlardı.
            Aracına dönerek eşine:
            -Biraz yürümemiz gerekecek haydi gidelim. Ben olta atarken sende etrafı seyredersin dedi. Eşi araçtan inerken adacın bagajından minder ile pazardan aldıkları meyveleri su şişesi ile olta takımlarını aldı. Beraberce olta atabilecekleri bir yer için köprünün baraj suları ile birleştiği yere kadar gittiler. Bagajdan aldıkları minderleri yere serdiler. Köprü ulaşıma kapatılınca köprü korkuluk demirleri kesilerek alınmış köprü ile baraj arasında bir engel kalmamıştı. Oltaya takmak için bir miktar un ile hamur kararak makaralı oltayı baraja doğru attı. Oltayı gergiye aldı. Oyalanmak için de bir el oltasını yemleyerek eski köprünün su içinde kalan yere attı.
            Eşi pazardan aldıkları meyveleri yıkadı. Beraberce etrafı seyreder iken meyvelerini yediler. Bu sırada güneş batmak üzere iken makaralı olta hafifçe titredi. Kalkarak oltanın başına gitti. Misine hafifçe gidip geliyordu. Suda hafif bir dalga köprüye doğru elemekte idi. Oltayı inceledi. Belki dalgadan misine oynamış olabilir diye düşündü. Oltayı eline almadı yerine oturacakken makaranın tıkırdaması ile oltayı eline aldı. Misina gerilmiş ve sol tarafa doğru kaymaya başlamıştı. Makarayı durdurarak oltayı çekmeye çalıştı. Olta iyice gerilmişti. Oltanın kamışı bayağı bükülmüştü. Durumu gören diğer balık tutanlar da merak ile oltaya bakıyorlardı.
            Oltanın makarasını hafifçe sarmaya başlamıştı. Oltanın makaranın tıkırtısı ile gerilen misina ve bükülen kamış herkes heyecanlandırmıştı. Oklanın bulundu yer suya bir buçuk metre kadar yüksekti. Oltayı çeker iken köprünün su ile birleştiği yere kadar yayaş yavaş yürürken misina iyice sağa doğdu kaymakta idi. Etrafta seyredenler birbirlerine epey büyük bir balık diye konuşuyorlardı. Oltayı yavaş yavaş çekti. Evet! Oltanın ucunda yük kiloya yakın bir ağaç gövdesi duruyordu. Oltayı iyice çekerek oltanın iğnesini kütükten çıkarttı. Orada kendisini seyredenlere dönerek:
            -Bu günde kütükçü olduk. kendisi seyredenlere; Haydi! Gelinde bunu sudan çıkartalım. Gece gelenler ateş yakman isterlerse kırarak bu ağaçtan faydalanırlar diye takıldı. İki kişi ile beraber kütüğü sudan çıkartarak oraya bıraktılar. Oltayı tekrar yemleyerek aynı yere atarak eşinin yanına oturdu. Biraz meyve yedi. Güneş bu sırada batmış hava kararmaya ve soğumaya başlamıştı. Eşine baktı:
-Gidelim mi? Diye sordu. Eşi de gülerek:
-Gidelim Kütükçü. Diye cevap verdi. Ayağa kalkarak makaralı oltayı çekmeye başladı. Oltayı çıkarttı iğneleri temizledi. El oltası diye attığı oltanın başına gitti. Misinanın sarıldığı lakadı eline aldı yavaş yavaş sarar iken misina birden gerildi. Ve ileriye doru çekmeye başladı. Lakadı atarak misinayı eline aldı ve yavaş şavaş çekmeye başladı. Evet bu sefer kütün değil balık gelmekte idi. Dikkatlice misinayı çekmeye başladı. Balık biraz sağa biraz sola gitmeye başladı. Dört beş metre kala balım balıkçıyı görüp çırpınmasın diyerek geri geri giderek balığı köprünün üzenine aldı. Balık eşi ile ona yetecek büyüklükte idi üç-dört kilo gelecek büyüklükte bir sazan balığı idi. Balığı oltadan çıkartarak poşete koydu. Misinayı sararak eşine gülerek dönerek:
-Haydi, Kütükçülükten balıkçılığa tekrar terfi ettim mi? Diyerek arabalarına doğru gülüşerek yürüdüler.
Allah C.C. Nasiplerini son anda ayaklarına yollamıştı.
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Bir Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

  03 SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız
Necati ÇAVDAR
Necati ÇAVDAR Hayat Hikayesi
KUL OLDU
Tükenmez zannedip,
Kuşağına kul oldu
Solmaz diye ,
Bir dilberin eteğine kul oldu
Gelmedi aklına ihtiyarlık,
Sözlerine gözlerine kul oldu
Bitmez diye,
bir ağanın parasına kul oldu
Beyni fikri felç oldu da,
Bir soytarının sözlerine kul oldu
Kurmaz cümleyi, bilmez dili;
Bir iki “entel” kelimeye kul oldu
Bunca yıl yapmaz sporu,
Hiç atmamış vücuttan teri
Sahalardakinin çalımına kul oldu
Okumaz kendi çokça meth eder,
Bilemez gerçeği bir cahile kul oldu
Başı gökte, ayağı bulutta gider
Göremez aczini, benliğine kul oldu
Kendini bilemeyip,
Özdeki o cevheri göremeyip
Fani, süflî arzulara,
Kararacak güneşlere kul oldu
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Bir Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

  04 SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız
Orhan AFACAN
Orhan AFACAN Hayat Hikayesi
TAŞ ATAN ÇOCUKLAR
Sanki oyundasın taş atan çocuk
Cahil mi, cesur mu sonra görürsün
Seni kimler böyle oynatan çocuk
Sanmam bu eğlencen çok uzun sürsün

Sökülen kaldırım, ayaklarındır
Ölünceye kadar bir kötürümsün
Kundaklanan dükkân yarınlarındır
Vicdanında yargılanan cürümsün

Elinde molotof, yuzünde maske
Neden bir gizliliğe bürünürsün
Yıllarca sonra, desen bile keşke
Vatan ahı ağırdır, sürünürsün.

Senin yaşıtlarda taso salgını
Yahut bir iple topaç çevirirsin.
Oyun sandığın işlerin çılgını
Çamı hedeflerken, can devirirsin

Hapiste mi geçsin ergenlik çağı
Ordada sarmalar pisliğin ağı.
Kopmak bilmez asla takvim yaprağı
Harf harf, cümle cümle sen sökülürsün.

Kaynağıdır dinlerin Ortadoğu.
Din olmaktan uzak dinlerin çoğu.
Tarih boyu bundan kinlerin çoğu
Müslümansın, müslüman görünürsün.

Benimde devletle sorunlarım var
Yapamam bunu aramızda duvar.
Hırs, nefret, cahillik, benlik canavar
Davanı hukuk ile sürdürürsün.

Hadis ;vatan aşkından iman doğar
İmansızı, iman her zaman boğar
Nefret, öfke beyne, kalbe zor sığar.
Kendini ellerinle öldürürsün.

Bir taş konuyu nereye götürdü
Kalkınmamızı dereye götürdü
İç, dış düşman biz nasıl düşürdü.
Devamlı boş çareye bürünürsün..

Araya girmesin etnik tefrika
İşte Ortadoğu, işte Afrika
Global siyasetler binbir entrika
Ne yapsan hep mata düşürülürsün

Sömürgecidir her zaman Avrupa
Sanma takdir edilir, övülürsün
Şimdi demokrası elinde sopa
O sopayla da bir gün dövülürsün

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Bir Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

  05SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız
Özgür BİÇER
Özgür BİÇER Hayat Hikayesi
ÖZLÜYORUM
Saat akşam yirmi bir suları,
Yağmur çiseliyor içime
Her bir yağmur damlası,
Hüzün yumağı sanki,
İçimi üşütüyor.
 
Ah özlüyorum Bingöl’ü
Öğrencilerimi.
Gözlerimi yaşartıyor,
Her sızılı yürek,
Şiir de yazamıyorum zaten son zamanlar
 
Kayın ağaçları nasıl rüzgara karşı duruyorsa güzün                     
Bende canımın parçalarından uzak
Öyle karşı duruyorum
Hasret sancılarıma.
 
Saatlerce süren yolculuklarda,
Bir çocuk gülücüğü,
Minicik bir el,
Sırdaşım oluyor, habersiz.
 
Yolum üzerine serilen
Kasaba kahveleri, tıka basa dolu
Radyo da Leman Sam, söylüyor:
‘Ayrılığa dayanamam’ diyor
Ben de dayanamam,
Zamansız ayrılıklara.
Dıdo’nun son şarkısı dimağım da…
05.04.2001    22:05     Laçin/ÇORUM

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Bir Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 06 SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız
Sakin KARAKAŞ
Sakin KARAKAŞ Hayat Hikayesi
ILGAZ DAĞLARINDAN TANRI DAĞLARINA
Benim sevgili yurdum
Ilgaz dağlarında,
Bir pınar başında;
Sevdalar içtim.
Senden yudum yudum.

Bir bulut süzüldü;
Kızılırmak boylarından
Altaylara doğru,
Billur derelerin berraklığını sunarcasına,
Tanrıdağına

Türkü yaktım,
Hazar sularına,
Ve Sivas dağlarına
Kırım’dan esen rüzgara karışıp;
Kavuştum Kerkük bağlarına
Kerkük bağlarının üzümleri kurumuş,
Bulanık sular akar pınarlarından
Tanıyamadım insanların gözyaşlarından

Ve Taşkent yaylasında gördüğüm;
Aybala isimli kız.
Sundu sevdama bir tas kımız.
Onu kıskandıran bir Asena,
Bir “Kızıl Elma” sundu bana.

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Bir Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 07 SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız
Şevket TOMBUŞ
Şevket TOMBUŞ Hayat Hikayesi
ABLAMA
Kalmış idik hatıra ikimiz bir anadan
İtiş, kakış büyüdük yıllar geçti aradan.

Nihayet sen evlendin gittin yeni yuvana,
Çocukların doğmuştu sen de olmuştu ana.

Yavrunu büyütürken bin bir itina ile,
Birisini kaybettin felekten yedin sille.

İkinci ve üçüncüsü aynı mival üzere,
Girdiler birer birer o menhus kara yere.

İşte seni çürütmüş, mahvetmişti bu keder,
Dedim ağlama abla; Dünyaya gelen gider!

Yavruların ateşi içimizde yanarken,
Kaybettik birden bire seni bir sabah erken.

Son verdin şu dünyanın derdine, mihnetine,
Yavruların uçurdu seni hak Cennetine.

Kavuştun mu Cennette o sevgili anaya?
Uçuyor mu ruhumuz meleklerle yan yana?

Dünyaları arasam bulamam bir eşini,
Bur daha öksüz koydun şu garip kardeşini.

İçimden çıkmayacak ömür boyu bu acı,
Genç yaşında kaybettim seni sevgili bacı.
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Bir Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 08 SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız
Şükrü GÜLTEPE
Şükrü GÜLTEPE Hayat Hikayesi

ANAM
Sütünle besledin aram,
Çileli çalışkan anam
Senin hasretine nasıl dayanam
Gece gündüz demez koşarsın anam!

Ağladıkça bana meme verirdin
Çalışarak işlerini görürdün
Soğuk sıcaklarda bizi korurdun
Gece gündüz demez koşarsın anam!

Sevip kucağına alırdın beni
Emeklerin çoktur unutamam seni
İnsanlıkta gösterdin doğru yolu
Gece gündüz demez koşarsın anam!

ŞÜKRÜ der ki anam sana köleyim
Hakkın çoktur öl diyorsan öleyim
Senin yollarına kurban olayım
Gece gündüz demez koşarsın anam!

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Bir Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 09 SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız
Cuma TÜRKMEN
Cuma TÜRKMEN Hayat Hikayesi
BERİ KARDEŞİM
Sucu,bucu değil işte ben buyum
Adem’i atadan beri kardeşim
Zaman,mekan değiştirmez bu huyum
Siyah,beyaz,sarı,gri kardeşim.

Yaratan Mevla’mız rızık veren de,
Biri tanımıyor farkı bilen de
Hak aşkına merhameti sevende
Hak’ı anlamayanın yeri kardeşim

Ya hayır söyle,yada sus
Yaşantında dök ki alsın hissesin
Objektife göz ile yapsın kıssasın
Çalış ki,metotla seri olasın

Dünya Müminlerin çile yeridir
Mümin olan,Hakkın gözü,elidir,
TÜRKMENOĞLU ölse bile diridir
İşte Hak’ın evliyası,eri kardeşim.
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Bir Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 10 SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız
Mehmet Ferit KADAYIFCI
Mehmet Ferit KADAYIFCI Hayat Hikayesi
ADINI SEN KOY
Gurbettesin şimdi,
Senden ayrı kalbim yaralı,
Dolaşıyorum sokaklarda sensiz

Duygularımla kalıyorum baş başa.
Eskisi gibi değilim sanma sakın
Yaralı kalbim kan ağlıyor ayrıldık diye
Duygularım dile geldi ismin diye diye
Şimdi buradayım,yoktur derdimi dinleyen.

Duygularım yine yanılttı beni
Seni bana gelmiş zannettim o zaman
Kahroldum gelmeyince,seni görmeyince
Beni arayıp sormaz mısın sevgilim.

Gene kaldım duygularımla baş başa.
Geçen günlerimi arar oldum,
Seni yanımda görmeyince
Kaderime isyan ettim,seni bulamayınca.

Seni unutmak için kalbime taş bastım
Belki aklımdan çıkarsın diye
Yeminliyim artık kimseyi sevmeye
Artık eski güne dönmeyim diye sevgilim.

Bir dünya istiyorum seninle
Bir mutluluk istiyorum ruhumda
Yaşamak istiyorum doyasıya
O günler gelecek mi dersin

Yaşadığımız anlar olacak mı ?
Duygularım hissedecek mi ?
O güzel yüzün gülmeyecek mi ?
O günler gelecek mi dersin ?

Bak karşıda bir çocuk ağlıyor
Sessiz sesiz derinlerden
Sanki oda anlamış yalnızlığı
O günler gelecek mi dersin.

Kulaklarımda sözlerin
Dudaklarımda cümlelerin
Ruhumda hayalin,derinden
O günler gelecek mi dersin.

İşte yaşıyorum geçmişten
Düşündüm gene içten
Yalan değil seviyorum seni
O günler gelecek mi dersin ?

 

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Bir Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

11  SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız
Hıfzı ÖZBEKMEZ
Hıfzı ÖZBEKMEZ Hayat Hikayesi
ASLAN MEHMEDİM
İmanlı göğsünü dağlara vurur
Hainin peşinde Aslan Mehmedim
Şarkın sınırında kaledir durur
Düşmanın düşünde Aslan Mehmedim
Tertibi kolunda versede canı
Unutulup yerde kalır mı kanı
Namı titretiyor koca cihanı
Yazında kışında Aslan Mehmedim
Alnından vurulup şahadet içer
Melekler yanında semaya uçar
Her mevsim gül olur yeniden açar
Toprağın döşünde Aslan Mehmedim
Anayı babayı o nazlı yari
Vatan için terk ediyor diyarı
Geçiyor ömrünün gençlik baharı
Yirmili yaşında Aslan Mehmedim
Ahir ömür gelir geçer yel olur
Sensiz bu topraklar bize el olur
Latifim göz yaşım dinmez sel olur
Mezarın başında Aslan Mehmedim

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Bir Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 12  SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız
Mehmet KARADAĞ
Mehmet KARADAĞ Hayat Hikayesi
HÜNKARIN YOLUNDA
Güzel Anavatan Hacı Bektaş’tan
Dünyaya barışı sarmak isterim
Doğruluk,güzellik temel felsefem
Hünkarın yolunda ölmek isterim

Yunus gibi girdim gönül bağına
Yaslanmak isterim dostun dağına
Dünyalar gelsinler benim çağıma
Hünkarın yolunda ölmek isterim

Hakları verdim, Hakkı sevelim
Doğrunun güzeli iyi bilelim
Ölürsek de dostum mertez ölelim
Hünkarın yolunda ölmek isterim

Boşa kaynamasın kara kazanlar
KARADAĞ’A kulak verin ozanlar
Bizleri yargılar tarih yazanlar
Hünkarın yolunda ölmek isterim

 

YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ!

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN  İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ!
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR!

1

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

 Hukuka, Yasalara, Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.

1

Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

246 SAYI 25 Ağustos 2019 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız!