|
245 SAYI 25 TEMMUZ 2019 |
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
-
Mahmut Selim GÜRSEL
ODUNCU
-
Necati ÇAVDAR KUL OLDUM
-
Orhan AFACAN TAŞ ATAN ÇOCUKLAR
-
Özgür BİÇER ÖZLÜYORUM
Sakin KARATAŞ İLGAZ TANRI DAĞLARINDAN TANRI DAĞLARINA
-
Şevket TOMBUŞ ABLAMA
-
Şükrü GÜLTEPE ANAM
-
Cuma TÜRKMEN BERİ KARDEŞİM
-
Mehmet
Ferik KADAYIFÇI ADINI SEN KOY
-
Hıfzı ÖZBEKMEZ ASLAN MEHMEDİM
-
Mehmet
KARADAĞ HÜNKAR YOLUNDA
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
Bir
önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
- KÜTÜKÇÜ
- Evde otururken sıkılarak eşine baktı. Eşine dönerek:
- -Hanım! Bu gün ne yemek yapacaksın diye sordu. Eşi:
- -Evde olanlardan yemek yaparım diye geçiştirdi. Eşine
baktı biraz neşesinin olmadığın gördü. Kendisi de evde oturmaktan
usanmıştı. Saat de on altıya gelmekte idi. Eşi bu ara mutfağa gitmiş
yemek hazırlama için hazırlık yapıyordu. Eşine:
- -Yemek yapmayı bırak. Üzerini giyin. Çoktandır
dışarıda pide yemiyoruz. Haydi, pide yemeye gidelim üzerini giy. Dedi.
Eşi:
- -Evde yemek yapacaktım. Pide yiyebiliriz. Üzerimi
giyeyim gidelim dedi. Üzerini değiştirmek için yatak odasına gitti.
Biraz sonra ikisi de hazırlanmış evlerinin önünde bulunan araçlarına
binerek beş yüz metre uzakta bulunan pide yapan fırına gittiler. İki
pide siparişi vererek pidelerinin hazırlanmasını beklediler. Pide
gelince yayına ayran söyleyerek pidelerini yediler. Pideden sonra
pideci onlara birer bardak çay getirdi. Çaylarını da içtiler hesabı
ödeyerek araçlarına bindiler.
- Arabayı çalıştırdı. Eşine dönerek hava çok güzel tam
balık havası ne dersin bir iki saat olta atsam sende temiz hava alsan.
Nasıl olsa karnımızı doyurduk! Dedi. Eşi:
- -Sen bilirsin! Diye cevap verdi. Pide yemesi ve
çıkmaları ile saat on yediye gelmişti. Yollarının üzerinde mahalle
pazarı vardı. Hemen orada durarak bir miktar üzüm ve meyve alarak
yollarına devam ettiler. Gidecekleri yer yirmi kilometre kadar
uzaklıkta idi. Saat on sekizde balık tutmak istedikleri baraja
gelmişlerdi.
- Olta atacakları yer olta balıkçılarının tercih
ettikleri yer olması sebebi ile biraz olta atacak yer aradı.
Geldikleri şehir ile ilçeyi baraj yapılmadan önce nehirden ulaşım için
kullanılan eski köprünün giriş yeri idi. Eski köprünün birkaç yüz
metre ötesinde daha yüksek ve uzun olarak karayolu için yapılan yeni
köprü eski köprüyü kuvvetli rüzgârlardan koruduğu için balık tutmak
isteyenlerin tercin etmeleri bu yüzdendi. Son geldiklerinde araçları
eski köprüden suya kadar girişi bulunmakta idi. Köprünün girişinde
aracı olan balık tutmaya gelenlerin park ettiklerini gördü. O da
aracını müsait bir yer bularak park etti. Eşine dönerek.
- -Sen araçta otur neden araçlar burada bir bakıp
gelirim dedi. Araçtan aynılarsak köprüye doğru gitti. Köprü araçların
geçemeyeceği kader beton kırma komposörlerle betonu kırılarak trafiğe
kapatılmıştı. Yayaların geçeceği yer duruyordu. Köprüde olta atanlar
araçlarını bu kırık yüzünden araçlarını bırakmışlardı.
- Aracına dönerek eşine:
- -Biraz yürümemiz gerekecek haydi gidelim. Ben olta
atarken sende etrafı seyredersin dedi. Eşi araçtan inerken adacın
bagajından minder ile pazardan aldıkları meyveleri su şişesi ile olta
takımlarını aldı. Beraberce olta atabilecekleri bir yer için köprünün
baraj suları ile birleştiği yere kadar gittiler. Bagajdan aldıkları
minderleri yere serdiler. Köprü ulaşıma kapatılınca köprü korkuluk
demirleri kesilerek alınmış köprü ile baraj arasında bir engel
kalmamıştı. Oltaya takmak için bir miktar un ile hamur kararak
makaralı oltayı baraja doğru attı. Oltayı gergiye aldı. Oyalanmak için
de bir el oltasını yemleyerek eski köprünün su içinde kalan yere attı.
- Eşi pazardan aldıkları meyveleri yıkadı. Beraberce
etrafı seyreder iken meyvelerini yediler. Bu sırada güneş batmak üzere
iken makaralı olta hafifçe titredi. Kalkarak oltanın başına gitti.
Misine hafifçe gidip geliyordu. Suda hafif bir dalga köprüye doğru
elemekte idi. Oltayı inceledi. Belki dalgadan misine oynamış olabilir
diye düşündü. Oltayı eline almadı yerine oturacakken makaranın
tıkırdaması ile oltayı eline aldı. Misina gerilmiş ve sol tarafa doğru
kaymaya başlamıştı. Makarayı durdurarak oltayı çekmeye çalıştı. Olta
iyice gerilmişti. Oltanın kamışı bayağı bükülmüştü. Durumu gören diğer
balık tutanlar da merak ile oltaya bakıyorlardı.
- Oltanın makarasını hafifçe sarmaya başlamıştı. Oltanın
makaranın tıkırtısı ile gerilen misina ve bükülen kamış herkes
heyecanlandırmıştı. Oklanın bulundu yer suya bir buçuk metre kadar
yüksekti. Oltayı çeker iken köprünün su ile birleştiği yere kadar
yayaş yavaş yürürken misina iyice sağa doğdu kaymakta idi. Etrafta
seyredenler birbirlerine epey büyük bir balık diye konuşuyorlardı.
Oltayı yavaş yavaş çekti. Evet! Oltanın ucunda yük kiloya yakın bir
ağaç gövdesi duruyordu. Oltayı iyice çekerek oltanın iğnesini kütükten
çıkarttı. Orada kendisini seyredenlere dönerek:
- -Bu günde kütükçü olduk. kendisi seyredenlere; Haydi!
Gelinde bunu sudan çıkartalım. Gece gelenler ateş yakman isterlerse
kırarak bu ağaçtan faydalanırlar diye takıldı. İki kişi ile beraber
kütüğü sudan çıkartarak oraya bıraktılar. Oltayı tekrar yemleyerek
aynı yere atarak eşinin yanına oturdu. Biraz meyve yedi. Güneş bu
sırada batmış hava kararmaya ve soğumaya başlamıştı. Eşine baktı:
- -Gidelim mi? Diye sordu. Eşi de
gülerek:
- -Gidelim Kütükçü. Diye cevap verdi.
Ayağa kalkarak makaralı oltayı çekmeye başladı. Oltayı çıkarttı
iğneleri temizledi. El oltası diye attığı oltanın başına gitti.
Misinanın sarıldığı lakadı eline aldı yavaş yavaş sarar iken misina
birden gerildi. Ve ileriye doru çekmeye başladı. Lakadı atarak
misinayı eline aldı ve yavaş şavaş çekmeye başladı. Evet bu sefer
kütün değil balık gelmekte idi. Dikkatlice misinayı çekmeye başladı.
Balık biraz sağa biraz sola gitmeye başladı. Dört beş metre kala balım
balıkçıyı görüp çırpınmasın diyerek geri geri giderek balığı köprünün
üzenine aldı. Balık eşi ile ona yetecek büyüklükte idi üç-dört kilo
gelecek büyüklükte bir sazan balığı idi. Balığı oltadan çıkartarak
poşete koydu. Misinayı sararak eşine gülerek dönerek:
- -Haydi, Kütükçülükten balıkçılığa
tekrar terfi ettim mi? Diyerek arabalarına doğru gülüşerek yürüdüler.
- Allah C.C. Nasiplerini son anda
ayaklarına yollamıştı.
|
-
|
Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız
|
Bir
Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
Bir
önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
Necati ÇAVDAR |
Necati ÇAVDAR Hayat Hikayesi
|
KUL OLDU
Tükenmez zannedip,
Kuşağına kul oldu
Solmaz diye ,
Bir dilberin eteğine kul oldu
Gelmedi aklına ihtiyarlık,
Sözlerine gözlerine kul oldu
Bitmez diye,
bir ağanın parasına kul oldu
Beyni fikri felç oldu da,
Bir soytarının sözlerine kul oldu
Kurmaz cümleyi, bilmez dili;
Bir iki “entel” kelimeye kul oldu
Bunca yıl yapmaz sporu,
Hiç atmamış vücuttan teri
Sahalardakinin çalımına kul oldu
Okumaz kendi çokça meth eder,
Bilemez gerçeği bir cahile kul oldu
Başı gökte, ayağı bulutta gider
Göremez aczini, benliğine kul oldu
Kendini bilemeyip,
Özdeki o cevheri göremeyip
Fani, süflî arzulara,
Kararacak güneşlere kul oldu
|
|
|
|
Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız
|
Bir
Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
Bir
önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
Orhan AFACAN |
Orhan AFACAN Hayat Hikayesi
|
TAŞ ATAN ÇOCUKLAR
Sanki oyundasın taş atan çocuk
Cahil mi, cesur mu sonra görürsün
Seni kimler böyle oynatan çocuk
Sanmam bu eğlencen çok uzun sürsün
Sökülen kaldırım, ayaklarındır
Ölünceye kadar bir kötürümsün
Kundaklanan dükkân yarınlarındır
Vicdanında yargılanan cürümsün
Elinde molotof, yuzünde maske
Neden bir gizliliğe bürünürsün
Yıllarca sonra, desen bile keşke
Vatan ahı ağırdır, sürünürsün.
Senin yaşıtlarda taso salgını
Yahut bir iple topaç çevirirsin.
Oyun sandığın işlerin çılgını
Çamı hedeflerken, can devirirsin
Hapiste mi geçsin ergenlik çağı
Ordada sarmalar pisliğin ağı.
Kopmak bilmez asla takvim yaprağı
Harf harf, cümle cümle sen sökülürsün.
Kaynağıdır dinlerin Ortadoğu.
Din olmaktan uzak dinlerin çoğu.
Tarih boyu bundan kinlerin çoğu
Müslümansın, müslüman görünürsün.
Benimde devletle sorunlarım var
Yapamam bunu aramızda duvar.
Hırs, nefret, cahillik, benlik canavar
Davanı hukuk ile sürdürürsün.
Hadis ;vatan aşkından iman doğar
İmansızı, iman her zaman boğar
Nefret, öfke beyne, kalbe zor sığar.
Kendini ellerinle öldürürsün.
Bir taş konuyu nereye götürdü
Kalkınmamızı dereye götürdü
İç, dış düşman biz nasıl düşürdü.
Devamlı boş çareye bürünürsün..
Araya girmesin etnik tefrika
İşte Ortadoğu, işte Afrika
Global siyasetler binbir entrika
Ne yapsan hep mata düşürülürsün
Sömürgecidir her zaman Avrupa
Sanma takdir edilir, övülürsün
Şimdi demokrası elinde sopa
O sopayla da bir gün dövülürsün |
|
|
|
Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız
|
Bir
Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05SAYFA
BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
Bir
önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
Özgür BİÇER |
Özgür BİÇER Hayat Hikayesi
|
- ÖZLÜYORUM
- Saat akşam yirmi bir suları,
- Yağmur çiseliyor içime
- Her bir yağmur damlası,
- Hüzün yumağı sanki,
- İçimi üşütüyor.
-
- Ah özlüyorum Bingöl’ü
- Öğrencilerimi.
- Gözlerimi yaşartıyor,
- Her sızılı yürek,
- Şiir de yazamıyorum zaten son zamanlar
-
- Kayın ağaçları nasıl rüzgara karşı duruyorsa güzün
- Bende canımın parçalarından uzak
- Öyle karşı duruyorum
- Hasret sancılarıma.
-
- Saatlerce süren yolculuklarda,
- Bir çocuk gülücüğü,
- Minicik bir el,
- Sırdaşım oluyor, habersiz.
-
- Yolum üzerine serilen
- Kasaba kahveleri, tıka basa dolu
- Radyo da Leman Sam, söylüyor:
- ‘Ayrılığa dayanamam’ diyor
- Ben de dayanamam,
- Zamansız ayrılıklara.
- Dıdo’nun son şarkısı dimağım da…
- 05.04.2001 22:05
Laçin/ÇORUM
|
|
|
|
Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız
|
Bir
Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
Bir
önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
Sakin KARAKAŞ |
Sakin KARAKAŞ Hayat Hikayesi
|
ILGAZ DAĞLARINDAN TANRI DAĞLARINA
Benim sevgili yurdum
Ilgaz dağlarında,
Bir pınar başında;
Sevdalar içtim.
Senden yudum yudum.
Bir bulut süzüldü;
Kızılırmak boylarından
Altaylara doğru,
Billur derelerin berraklığını sunarcasına,
Tanrıdağına
Türkü yaktım,
Hazar sularına,
Ve Sivas dağlarına
Kırım’dan esen rüzgara karışıp;
Kavuştum Kerkük bağlarına
Kerkük bağlarının üzümleri kurumuş,
Bulanık sular akar pınarlarından
Tanıyamadım insanların gözyaşlarından
Ve Taşkent yaylasında gördüğüm;
Aybala isimli kız.
Sundu sevdama bir tas kımız.
Onu kıskandıran bir Asena,
Bir “Kızıl Elma” sundu bana. |
|
|
|
Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız
|
Bir
Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
Bir
önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
Şevket TOMBUŞ |
Şevket TOMBUŞ Hayat Hikayesi
|
ABLAMA
Kalmış idik hatıra ikimiz bir anadan
İtiş, kakış büyüdük yıllar geçti aradan.
Nihayet sen evlendin gittin yeni yuvana,
Çocukların doğmuştu sen de olmuştu ana.
Yavrunu büyütürken bin bir itina ile,
Birisini kaybettin felekten yedin sille.
İkinci ve üçüncüsü aynı mival üzere,
Girdiler birer birer o menhus kara yere.
İşte seni çürütmüş, mahvetmişti bu keder,
Dedim ağlama abla; Dünyaya gelen gider!
Yavruların ateşi içimizde yanarken,
Kaybettik birden bire seni bir sabah erken.
Son verdin şu dünyanın derdine, mihnetine,
Yavruların uçurdu seni hak Cennetine.
Kavuştun mu Cennette o sevgili anaya?
Uçuyor mu ruhumuz meleklerle yan yana?
Dünyaları arasam bulamam bir eşini,
Bur daha öksüz koydun şu garip kardeşini.
İçimden çıkmayacak ömür boyu bu acı,
Genç yaşında kaybettim seni sevgili bacı.
|
|
|
|
Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız
|
Bir
Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
Bir
önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
Şükrü GÜLTEPE |
Şükrü GÜLTEPE Hayat Hikayesi
|
ANAM
Sütünle besledin aram,
Çileli çalışkan anam
Senin hasretine nasıl dayanam
Gece gündüz demez koşarsın anam!
Ağladıkça bana meme verirdin
Çalışarak işlerini görürdün
Soğuk sıcaklarda bizi korurdun
Gece gündüz demez koşarsın anam!
Sevip kucağına alırdın beni
Emeklerin çoktur unutamam seni
İnsanlıkta gösterdin doğru yolu
Gece gündüz demez koşarsın anam!
ŞÜKRÜ der ki anam sana köleyim
Hakkın çoktur öl diyorsan öleyim
Senin yollarına kurban olayım
Gece gündüz demez koşarsın anam! |
|
|
|
|
|
|
|
Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız
|
Bir
Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
09
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
Bir
önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
Cuma TÜRKMEN |
Cuma TÜRKMEN Hayat Hikayesi |
BERİ KARDEŞİM
Sucu,bucu değil işte ben buyum
Adem’i atadan beri kardeşim
Zaman,mekan değiştirmez bu huyum
Siyah,beyaz,sarı,gri kardeşim.
Yaratan Mevla’mız rızık veren de,
Biri tanımıyor farkı bilen de
Hak aşkına merhameti sevende
Hak’ı anlamayanın yeri kardeşim
Ya hayır söyle,yada sus
Yaşantında dök ki alsın hissesin
Objektife göz ile yapsın kıssasın
Çalış ki,metotla seri olasın
Dünya Müminlerin çile yeridir
Mümin olan,Hakkın gözü,elidir,
TÜRKMENOĞLU ölse bile diridir
İşte Hak’ın evliyası,eri kardeşim.
|
|
|
|
|
|
|
Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız
|
Bir
Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
Bir
önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
Mehmet Ferit KADAYIFCI |
Mehmet Ferit KADAYIFCI Hayat Hikayesi
|
- ADINI SEN KOY
- Gurbettesin şimdi,
Senden ayrı kalbim yaralı,
Dolaşıyorum sokaklarda sensiz
Duygularımla kalıyorum baş başa.
Eskisi gibi değilim sanma sakın
Yaralı kalbim kan ağlıyor ayrıldık diye
Duygularım dile geldi ismin diye diye
Şimdi buradayım,yoktur derdimi dinleyen.
Duygularım yine yanılttı beni
Seni bana gelmiş zannettim o zaman
Kahroldum gelmeyince,seni görmeyince
Beni arayıp sormaz mısın sevgilim.
Gene kaldım duygularımla baş başa.
Geçen günlerimi arar oldum,
Seni yanımda görmeyince
Kaderime isyan ettim,seni bulamayınca.
Seni unutmak için kalbime taş bastım
Belki aklımdan çıkarsın diye
Yeminliyim artık kimseyi sevmeye
Artık eski güne dönmeyim diye sevgilim.
Bir dünya istiyorum seninle
Bir mutluluk istiyorum ruhumda
Yaşamak istiyorum doyasıya
O günler gelecek mi dersin
Yaşadığımız anlar olacak mı ?
Duygularım hissedecek mi ?
O güzel yüzün gülmeyecek mi ?
O günler gelecek mi dersin ?
Bak karşıda bir çocuk ağlıyor
Sessiz sesiz derinlerden
Sanki oda anlamış yalnızlığı
O günler gelecek mi dersin.
Kulaklarımda sözlerin
Dudaklarımda cümlelerin
Ruhumda hayalin,derinden
O günler gelecek mi dersin.
İşte yaşıyorum geçmişten
Düşündüm gene içten
Yalan değil seviyorum seni
O günler gelecek mi dersin ?
|
|
|
|
|
Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız
|
Bir
Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
11
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
Bir
önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
Hıfzı ÖZBEKMEZ |
Hıfzı ÖZBEKMEZ Hayat Hikayesi
|
ASLAN MEHMEDİM
İmanlı göğsünü dağlara vurur
Hainin peşinde Aslan Mehmedim
Şarkın sınırında kaledir durur
Düşmanın düşünde Aslan Mehmedim
Tertibi kolunda versede canı
Unutulup yerde kalır mı kanı
Namı titretiyor koca cihanı
Yazında kışında Aslan Mehmedim
Alnından vurulup şahadet içer
Melekler yanında semaya uçar
Her mevsim gül olur yeniden açar
Toprağın döşünde Aslan Mehmedim
Anayı babayı o nazlı yari
Vatan için terk ediyor diyarı
Geçiyor ömrünün gençlik baharı
Yirmili yaşında Aslan Mehmedim
Ahir ömür gelir geçer yel olur
Sensiz bu topraklar bize el olur
Latifim göz yaşım dinmez sel olur
Mezarın başında Aslan Mehmedim |
|
|
|
|
|
Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız
|
Bir
Sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
12
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
Bir
önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız |
|
Mehmet KARADAĞ |
Mehmet KARADAĞ Hayat Hikayesi
|
- HÜNKARIN YOLUNDA
Güzel Anavatan Hacı Bektaş’tan
Dünyaya barışı sarmak isterim
Doğruluk,güzellik temel felsefem
Hünkarın yolunda ölmek isterim
Yunus gibi girdim gönül bağına
Yaslanmak isterim dostun dağına
Dünyalar gelsinler benim çağıma
Hünkarın yolunda ölmek isterim
Hakları verdim, Hakkı sevelim
Doğrunun güzeli iyi bilelim
Ölürsek de dostum mertez ölelim
Hünkarın yolunda ölmek isterim
Boşa kaynamasın kara kazanlar
KARADAĞ’A kulak verin ozanlar
Bizleri yargılar tarih yazanlar
Hünkarın yolunda ölmek isterim
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
1 |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL
yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
1 |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
246 SAYI 25 Ağustos 2019 SAYIYA Gitmek İçin
Tıklayınız!
|