Yıl 19   SAYI  219 25 Mayıs 2017

 

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN  İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ!

YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ!

Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1

 

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 01

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Mahmut Selim GÜRSEL
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi
ORUÇ VE RAMAZAN!
            Oruç bütün dinlerde çeşitlilik arz eden bir ibadet olarak insanların karşısına çıkmaktadır. Her inanmışın kendi usul ve inanışının gereği kendi inanışının emrini getirmeleri için belirli bir zaman dilimi olarak insanlara bildirilmiştir.
            Dinlerin semavi olanlarında da oruçlar Allah C.C. Tarafından insanlara Peygamberleri tarafından usul ve zamanı bildirilerek ibadet etmeleri gösterilerek emredilmiştir.
Kur’an-ı Kerim “2(Bakara Suresi):183. Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.
Müslüman olarak bizlere de kameri aylardan “RAMAZAN” ayında oruç tutmamızı emretmiş, Ramazan ayının bizlere yol gösteren, eğriyi doğrudan ayıran delil olara Kur’an-ı Kerim’in indirildiği ay olduğunu belirtmiştir.
Kur’an-ı Kerim “2(Bakara Suresi):185. Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.
Ramazan Ayına erişenler, akıl erdirenler “ORUÇ”  tutmamız emredilmiştir.
Ramazan Ayında; Hasta, yolcu olanların daha sonra oruç tutmaların gerektiği emredilmiştir.
Peygamberimiz Hazreti Muhammed S.A.V.

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 02

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Selma GÜRSEL
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi
PEYNİRLİ PİDE    
Peynir , Rendelenmiş kaşar veya çökelik evde çiği yumurta kırılarak karılır Karışım Pazar ekmeği yapan fırına götürülür. Pazar ekmeği hamurunun içine bu karışım konulur,fırına sürülür.
Fırından çıkan pidenin üzerinde bulunan uğra süpürüldükten sonra tereyağı ile yağlanır,yayvan bir sepete konularak eve getirilir ve servis yapılır. 
Şimdi fırınlarda harçları bulunmakta olup yaptırılıp sunulabilmekte veya eve götürmek için paket yaptırılmaktadır.

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 06

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Ayşe ÇOBAN
Ayşe ÇOBAN Hayat Hikayesi

ZELZELE
Hep bir oldu zengin fakir
Çorum sallandığı anda.
Rabb’im bağışladı şükür,
Kullarını dar zamanda.

Allah’ın lütfüdür yine,
Uyandık ezan sesine,
Geçmiş olsun cümlesine
Tüyler ürperdi insanda.

Bir zaman salladı durdu,
Korkanlar çadırı kurdu.
Bebekliye çadır zordu,
Diye düşündü olanda.

İsteyen tedbirin alsın,
Takdiri Mevlâ’ya salsın,
İsterse evinde kalsın

 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 07

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Mustafa AKÖZ
Mustafa AKÖZ Hayat Hikayesi

GÜLÜM
Çok seviyorum unutmam diyorum
Ben seni değil sen beni unuttun gölüm
Başını dizime koyup da atıyorum
Ben seni değil,sen beni unuttun gülüm

Nasılda sevmiştim ben seni,
Civciv koymuştum senin ismini
Kalbimde taşıyorum bir resmini
Ben seni değil,sen beni unuttun gülüm.

Bir zamanlar bana Mustim diyordun,
Tek sevdiğim,tek dostum diyordun
Sevmiyorum diyince küstüm diyordun,
Ben seni değil sen beni unuttun gülüm.

Hastane köşesi şehit sevgimize,
İkimi söz vermiştik birbirimize,
Hiç laf söyletmezdin MUSTAFA AKÖZ’E
Ben seni değil,sen beni unuttun gülüm.
 

 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

 

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 08

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Adile TÜRKMEN
Adile TÜRKMEN Hayat Hikayesi

KILIBIK ERKEKLER
Hanımım ne söylerse çıkmam onun sözünden
Ne arzu ettiğini keşfederim gözünden,
Saygı gösterip ona sabah erken kalkarım,
Ortalığı toplar, sobamızı yakarım.

Çayımızı hazırlar, soframızı kurarım.
Bu arada uyanır sultanlar gibi hanım.
İbriği, tası alıp eline su dökerim
Hizmetimi beğenir, taktir eder şekerim.

Evi badana eder, duvarları sıvarım,
Elimden her iş gelir tahtaları ovarım.
Sinirliyim, titizim, terstir biraz damarım.
Yırtık, sökük gördüm mü hemen alır yamarım.

Sporu çok severim, salıncağı sallarım.
Çocuk doğdu doğalı idmanlıdır kollarım,
Fazla gönüllüyüm her yemeği yiyemem,
Gururluyum, hanıma şunu pişir diyemem.

Ev işine karışmam herkes gibi aşırı,
Haftada bir yıkarım biriken çamaşırı,
Kimseye boyun eğmem temizlerim ocağı,
Misafir günümüzde toplarım dört bucağı.

Hanıma fincan, cezve getirdim Kahire’den
Kahve pişirmem için çağırır beni daireden.
Unutur karıştırırsam, şekerliye, sadeyi,
Oklavanın altında veririm ifadeyi.

Hanımım ne söylerse çıkmam onun sözünden
Ne arzu ettiğini keşfederim gözünden,
Saygı gösterip ona sabah erken kalkarım,
Ortalığı toplar, sobamızı yakarım.

Çayımızı hazırlar, soframızı kurarım.
Bu arada uyanır sultanlar gibi hanım.
İbriği, tası alıp eline su dökerim
Hizmetimi beğenir, taktir eder şekerim.

Evi badana eder, duvarları sıvarım,
Elimden her iş gelir tahtaları ovarım.
Sinirliyim, titizim, terstir biraz damarım.
Yırtık, sökük gördüm mü hemen alır yamarım.

Sporu çok severim, salıncağı sallarım.
Çocuk doğdu doğalı idmanlıdır kollarım,
Fazla gönüllüyüm her yemeği yiyemem,
Gururluyum, hanıma şunu pişir diyemem.

Ev işine karışmam herkes gibi aşırı,
Haftada bir yıkarım biriken çamaşırı,
Kimseye boyun eğmem temizlerim ocağı,
Misafir günümüzde toplarım dört bucağı.

Hanıma fincan, cezve getirdim Kahire’den
Kahve pişirmem için çağırır beni daireden.
Unutur karıştırırsam, şekerliye, sadeyi,
Oklavanın altında veririm ifadeyi.

 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 09

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Ahmet CANBABA
Ahmet CANBABA Hayat Hikayesi
BEN SUSARIM
Babam anam kardaşım
Dostlarım merhaba merhaba.
Gitsem canım kalır darda.
Bir ölecek askerin var
Oğlunla gurur duy baba.
Ayrılmak ne zormuş sizden.
Son bir kere daha sarıl
Ardımdan dua et
Yalvar Allaha.
Anam gardaşım ne olur
Bu son deyip sarıl daha
Sarıl daha
Daha daha çok sımsıkı.
Biliyorum sarılmanın
Gelmez sonu.
El sallamak yaşlı göze.
Bunlar giderken söylenen.
Ya dönmeyen geliş nasıl.
Adım anıldığı anda
Bir yıkıma döner her şey
Köşe bucak dostlar ağlar.
Söylenmemiş sözüm saklı içimde.
Söylenmemiş sözüm ağlar
Mehmet ağlar satır satır.
Hani ağlama demiştim sözlüme.
Söz verdi
Sözün zoruna.
Veda demek bu son mektup
Kendini bırakma bana.
Susmak demek geleceğe
Susmak demek bu son mektup.
Birçok Mehmetlere
Sıra gelir tükenmez Mehmetler.
Makineli ölüm kusar
Neler gelmez ki hatıra.
Ama en son
Kalem susar
Ben susarım
Hasret susar
Ölüme.
 
 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 10

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Özgür BİÇER
Özgür BİÇER Hayat Hikayesi
OLMAZ
Gözlerin’siz olmaz
Hayallerim bulamazlar ki yolunu, saparlar çıkmaza
 
Sözlerin’siz olmaz
Nasıl vazgeçerim
Umut dolu türküleri dinlemekten
 
Sensiz olmaz,
Nasıl avunurum
Çağlayanların resmine bakmakla.
 
Ellerin’siz olmaz.
Yalnızlığın soğukluğunu hissederim aciz avuçlarımda
 
Nefesinin serinliği olmazsa olmaz
Kanıpta düşemem sahte poyrazların ardına
 
Gülücüklerin’siz olmaz
Geçici mutluluklarla saramam ki kanayan yaralarımı.
15.10.1996.        20:21        SAMSUN

 

 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

11

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Hüseyin TAŞKAYA
İhsan TAŞKAYA Hayat Hikayesi
YALAN
Yalanla bir yere varılmaz
Yalancılıkla bir şey sorulmaz
Yalan o kadar kötüdür ki;
Ondan medet umulmaz
Yalan bir gün açığa çıkar
Yalancıdan herkes bıkar
Yalancılar çok utanmazdır
Her gün birini ateşe yakar
İnsan olana yalan yakışmaz
Gerçekte söylese kimse inanmaz
Yalancılar çok tehlikelidir
Bilenler onlarla takışmaz
Yalandan medet umulmaz
Yalancının yanında durulmaz
Yalancı bir aşağılıktır
Onlardan biri olmayın
Yalan çok tehlike yaratır
Yanan ocakları karartır
Yalancılar o kadar zalimdir ki
Geniş dünyayı daraltır
Yalan yüzünden cinayetler çıkmıştır
Yalandan dünya âlem bıkmıştır
Yalancılar çok insafsızdır
Bütün gerçekleri yıkmıştır
Türlü çeşit yalan olur
Yalan söyleyen ceza alır
Ne olur söylemeyin yalan
İnsanlar yalandan kötülük bulur
Yalanla gerçek bir arada olamaz
Yalana tapanlar doğruları bulamaz
Yalan söyleyenler beş para etmez
Dünyada yalandır kimseye kalmaz
Yalanla dolanla hayat sürülmez
Yalancıların gözü doğruları görmez
Aklı olanlar yalan söylemez
Yalancılar doğrunun kıymetini bilmez
Yalan söyleyenin imanı olmaz
Tapmayın servete kimseye kalmaz
Diyorum ki sakın yalandan
Yalandan hiç kimse fayda bulamaz

 

 
 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 12

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Erol DUYGUN
Erol DUYGUN Hayat Hikayesi
BÜLBÜL ÖTMÜYOR (1 EYLÜL İÇİN)
Bu nasıl insanlık bu nasıl yaşam.
İnsanın insana kini bitmiyor.
Bu kadarla kalmaz benim endişem.
Sevgi ocağında duman tütmüyor.
Dünya barışına vurdular kement
Zalimin gönlünde olmaz merhamet.
Böyle yaşanıyor gerçek kıyamet.
Bağı gülşenimde bülbül ötmüyor.
Nice masumların kanı döküldü
Sevgi ocağında barış yakıldı
Dostluk ormanında fidan yıkıldı.
Bir tohum ekmeye gücüm yetmiyor.
DUYGUN’iyem bu bağ bu bostan bizim.
Barış gelsin artık sana niyazım.
Getirmesin bize 1 EYLÜL hüzün
Aslanın gönlünde tilki yatmıyor.
 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 13

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Rıza HARDAL
Rıza HARDAL Hayat Hikayesi
BU ZAMANIN KIZLARI
Bu zamanın kızları
Sevdiğine beyim der
Eğer canı çekmezse
Fırıldak gibi döner
Bu zamanın kızları
Güzele akıl şaşar
Göz ile kaş etmeden
Hemen peşine düşer.
Bu zamanın kızları
Süse püse düşkündür
Hemen eyvallah dersen
O gün sana küskündür.
Bu zamanın kızları
Başın kıçını açar
Hele gel beri desen
O gün bırakır kaçar.
Bu zamanın kızları
Akortsuzdur sayları
Varınca akort tutmaz
Utandırır bizleri.
RIZA doğruyu söyler
İyi kızı met heyler
Hepsi bir değildir
Hem sever hem sevilir.
05.12,2002
 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 14

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Paşa ÇETEN
Paşa ÇETEN Hayat Hikayesi
AŞKIN DAĞARCIĞINDA
Denize dalan yüzünü göstermeyen şanıymış
Bu gün hüzün diliyle konuşan sen misin
Kor gibi hırsınla balıkları yakarsın
Gözyaşımı acıyla kavurup evimi süslersin
Ateş gibi gelip canımı elleyen yar mısın
Sevginin gözbebeği olan huyla konuşsun
Çiçeklerin rengi güneşi söndürmeden
Sevgiye giden yolu aklımdan yapsan
Güle gül olan hislerimle gelirsin bana
Ay ve güneşin ruhundan giyinirsin
Hasret nazıyla başıma taç olursun sen
Bu mevsimde açan sevda gibi
Yeri göğü bir sudan toplayansın
Yeryüzünün sevgisi nebiyle süslenir
Hakka tapan nurun gelişi sende var
Göğün burçlarından inmeyen bayrak sensin
Her sözün cennete açılan kapı
Ölümün ölümsüzlüğü giydiği yerdeyim
Azaldıkça çoğalır sayılar
Öldükçe dirilen canlar bilirim
Gamdan beslenen baharda
Selamsız geçen gün haram bana
Yokluğum varlığa yürüyen sevgili
Aşkın darağacında canım gözlerini çeker
Aşkın darağacında gözlerin canımı çeker
Aşkın darağacında canımı gözleri çeker
Aşkın darağacında gözlerini canın çeker

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

15

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Cuma TÜRKMEN
Cuma TÜRKMEN Hayat Hikayesi
ŞÜKÜR
Çok şukur çekmemi sakın kınama
Şu alıp verdiğim nefese yetmez
Nakş eylesem bedenime, sinem
Kalbimi koruyan kafese yetmez.
Kim kime verir ki bunca nimeti
Rabb’imin kuluna ikram, hörmeti
Bilenler bilir, bilmeyenler kıymeti
Kadir, kıymet bilme nakısa yetmez.
Emrine amade koskoca âlem
Kimseye verme ki acı ve elem
Nasıl şükretmez ki Cennette olan
Yetmezse o cimri nefise yetmez.
Şükür TÜRKMENOĞLU emrine şükür
Her işte bir hayır, sırrına yetir
Ne verirsen ver de rızana götür
Akıl, beyin, şuur, hafıza yetmez.
 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 16

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Suhubi Ulvi CIRUL
Suhubi Ulvi CIRIL Hayat Hikayesi
GÖZLER VE SÖZLER
Biriyle karşılaşsam,önce gözlerine
Sonra sözlerine bakarım.
Niye mi ?
Gözler;
Gözler yalan söylemez
Beyinde oluşan sevgi,nefret
Veya boşluğun ışıkları ile yanar.
Ya nefret dolu kıpkırmızı.
Ya bomboş sapsarı,
Ya da hayat dolu yemyeşil.
Sözlerine bakarım sonra.
Sonra sözler;
Niye mi ?
Kalpte olan acı,tatlı,
Duyguların dışa vurumudur.
Bazen doğruyu söylerken,
Bazen de yayanları savurur.
Bazen zehir kusar,
Söyler bomboş anlamsız,
Bomboş kelimeler.
Sevdiğine,sevgi dolu.
Hayat dolu heceler,
Çıkar uçarak ağızdan sözler.
04,04,2002
 
 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

   18

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Muhsin AKTAŞ
Muhsin AKTAŞ Hayat Hikayesi
SANİYELER YORDU SEVDİĞİM
Zalim gurbet bizi yine ayırdı
Etlerimi kemiğimden sıyırdı
Güneş bile kuyruğunu kıvırdı
Sensiz saniyeler durdu sevdiğim

Saatler özlemi kurşuna dizer
Bu ruhum şehrini her gece gezer
Kaldırım taşları göğsümü ezer
Densiz saniyeler vurdu sevdiğim

Aramızda yollar ırayıp durur
Bülbülün dilinde nameler kurur
Rüzgârlar bağrımı hançerle vurur
Dinsiz saniyeler yordu sevdiğim

Yıldızların çığlığı geceyi deldi
Yatağım çiğ oldu buzlara geldi
Sanki tüm yaratık bana bir eldi
Dünsüz saniyeler sırdı sevdiğim

Ay tutuldu gece boyu ağladı
Dalgalar kudurdu taşı dağladı
Mizabi hasretle kara bağladı
Kansız saniyeler sürdü sevdiğim
16.08.2008
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

  19

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Necati ÇAVDAR
Necati ÇAVDAR Hayat Hikayesi
GİBİ
Ne korkunç şeydir; olmak senden uzakta
Yalnız başıma o karanlık, ıssız gecelerde
Muhtaçken bir ışığa, sen başka yerde
Özledim çiçeğin meyveyi özlediği gibi

Bölüyor gecenin sessizliğini saatin gongu
Bazen çok uzaklardan bir tıkırtı bir gürültü
Bazen bir motor sesi, bazen bir tren düdüğü
Özledim Ağustos’ta bitkinin yağmuru özlediği gibi

Bu dert bunca meşgale, bitmez sıkıntı içinde
Benim ve dünyanın ateş içinde olması nafile
Senin hayalin, senin gülüşün gözüm önünde
Özledim dağların yeşili özlediği gibi

Bu sessiz gecelerde yazarken kalemim
Söylemez olan dilim, söylerken kelamım
Esen rüzgarlardan alır gibiyim selamın
Özledim arının çiçeği özlediği gibi
 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

  20

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Serkan ÖKÇE
Serkan ÖKÇE Hayat Hikayesi
BULUTLARIN KALBİ KIRILINCA
Bulutların kalbi kırılıp
Kararınca mı yağar yağmur
O kadar sinirli o kadar öfkeli
Neden yırtıp atmak isterler kalbini
Ne söyler bu rüzgar onlara
Neydi ki acıları arttırırlar şiddetini
Ben de onlar gibi olunca
Yüzüm kızarır,
Çenem titrer,
Neden hep ağlar kafamda ki gözler
 
 
 
 
 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 21

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Zeliha GÖK
Zeliha GÖK Hayat Hikayesi
TANIŞALIM
Ölüm bir adım yakınımda bugün
Ölsem de kimin umurunda her gün
Geçiyor ömrüm her gününde hüzün
Gel Azrail gel de tanışalım artık

Umutlarım sönmüş bitmiş bugün
Bugünlerim düne dönük bitkin her gün
Gidiyorum karanlık mabetlere döndüm
Gel Azrail gel de tanışalım artık

Filizler yeşermiyor ölüyor bugün
Hayaller kırılıyor kopuyor her gün
Yürekler kanıyor kırmızı bu son gün
Gel Azrail gel de tanışalım artık

GÖKKIZ deki harap bitap gönlüm
Yer kalmadı kimseye şimdi solgun
Bir yavrum var anlayın gülgün
Gel Azrail gel de tanışalım artık
 
 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 22

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Mustafa GÖKGÖZ
Mustafa GÖKGÖZ Hayat Hikayesi
DENİZ KENARINDA
Zemherin soğuğunu dün giyindim sırtıma,
Bedenim üşümeyi yokluğunla unuttu,
Uzaklardan bir gemi yaklaşırken rıhtıma,
Yine aklıma geldin ağlayacağım tuttu.

Göz yaşımı akıttım, masmavi dalgalara,
Ecel gibi bir rüzgar yanağımı kuruttu,
Hıçkırığım aksetti gökteki martılara,
Onların çığlığını deli bir rüzgar yuttu.

Dalgaların sesinde saba nameler duydum,
Sanki ney sesi vardı, sanki çalan bir ut du,
Mihrabım diyerek bu namelere uydum,
Beni yaşatan işte böylesi bir umuttu.

Minarelerden gelen tatlı bir ezan sesi,
Duyunca daldığım, bambaşka bir boyuttu,
Sağ yanağıma konan perilerin busesi,
Şaha kalkan gönlümü bir an için uyuttu.

Gözlerimi ufuğun uzaklığına diktim,
Gördüğüm şey sadece karanlık bir buluttu,
Anladım ki ben bugün dünden daha siliktim,
Anladım ki bu dünya kocaman bir tabuttu.
 
 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 23

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Mesut ARTAR
Mesut ARTAR Hayat Hikayesi
HER ŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır
Doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer,
Verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana
Güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın
Kadar ona yakınsın
Unutma !
Yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak!
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın
Her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini
Unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve her şeyi öğrendiğin kadar
Bilirsin bunu da öğren,
SEVDİĞİN KADAR SEVİLİRSİN...
 
 
 
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 24

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Ömer SEZER
Ömer SEZER Hayat Hikayesi
NEDEN
Hüzünler içimde bir fırtına! estiği kadar!
Yalnızlığım kumlarda yazılı baş aşağı ağlayışlar!
Bir dalganın sürükleyişinde şimdi onlarda kayboldular!
Yaşam içimde soluklandığım kadar!
Bir nefesten sebep sadece işte o kadar!
Kırık cam parçaları ayağıma batar!
Kan revan olsa da hissetmem sızısını!
Sadece kırmızı bir boya gibidir gözümün gördüğü kadar!
Hayat nasılda kayıp gitmiş ayaklarımın altından!
Haberim olmamış sadece günlermiş rutin takvim yapraklarından yırtılan!
Birde yırtılmış yüreğim var!
Diyorlar ki bu hüzün dolu şiirler niye!
Kimse bilmiyor ben hapisim dünya denilen koca kafeste!
Sahi yalnız değildir diyorlar hiç kimse ve hiç bir zerre!
Peki bu bendeki tek kalmışlık niye!
Acılar mıhlansa da insana bir zaman sonra kendiliğinden düşer!
Ama bu bendekiler bitmiyor her nedense!
Sözlermiş aynası insanın ele veren gözlermiş!
Ben ne aptalmışım da hep yanlışmı görmüşüm!
Geceymiş düşman olan gündüze!
Peki gecedeki bu gündüze kavuşma hasreti niye!
Güneşin doğduğu yer kimin kalbinde!
Neden hep bozuk pusula bende!
Şimdi ağlıyorum göle dönmüş bir ıslaklığın içerisinde!
Sadece ıslanmıyorum seninde bunu anlayabildiğin kadar!
 

YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ!

DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN  İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ!
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR!

1

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

 Hukuka, Yasalara, Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.

1

Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

220 SAYI 25 Haziran 2017 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız!