Yıl 18   SAYI  217  25 Mart 2017

İNCESU KALYONU ÇORUM

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN  İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ!

YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ!

Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1

 

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

 

Mahmut Selim GÜRSEL
Selma GÜRSEL HELİSE
İhsan TOMBUŞ HAYALLERİM
Ayşe ÇOBAN KÖYÜM
Mustafa AKÖZ FAKİR
Adile TÜRKMEN KALSIN
Ahmet CANBABA ELİM ELİNE DEĞİNCE
Özgür BİÇER BU ŞEHİR BENİM VAZGEÇİLMEZİMDİ
Hüseyin TAŞKAYA ŞİİR
Erol DUYGUN İSTEMEM
Paşa ÇETEN VAHŞETİN ISINMASI
Cuma TÜRKMEN ALMIŞ GİDİYOR
Metin DEMİRCİ AŞK VE AŞK
Aydın KARABAY GÜLMEK ÖLMEK
Muhsin AKTAŞ ALKIŞ TUTTULAR
Sakin KARAKAŞ MAVİ SEVDALARA TUTKUN
Serkan ÖKÇE DÖNÜŞ YOK
 Mehmet GÜNDOĞAR BAHAR GELİNCE
Şevket TOMBUŞ KÖYDE SABAH
Mesut ARTAR UNUTURUM SANMA !
Özkan KARACA KARACAAHMET'TE Kİ VESİKALIK

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 01

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Mahmut Selim GÜRSEL
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi
İŞTE BÖYLE BİR ŞEY!
            Zamanın içinde bu gün!
            Ülke büyük sıkıntı içerisinde!
            Bizleri bölüp parçalamak için çeşitli oyunlar içerirside bulunan Türk Halkı karma karışık duygular içerisinde.
            Gelecek ay içerisinde Ülke hangi durumda olacak?
Hep birlikte göreceğiz!
            Bütün bu karmaşa içerisinde birileri Vatan için yaptıkları söyleyerek Türkiye’ye anlatacaklar.
            Birileri belki tamam diye ses çıkartamayacaklar.
            Birileri de birileri ile birlikte yeni yeni anlatımlarla bilgiler verecekler!
            Bu günler gelip geçer de ülkenin de geleceği hakkında verilecek kararlar ile geleceğin teminatı olan gençler ile bizler de göreceğiz!
            Ben geldim gidiyorum!
            Sizlere selam olsun!
            Ne ekerseniz onu biçeceğinizi anlamış omlarız gerekir!

 

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 02

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Selma GÜRSEL
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi
HELİSE   
MALZEMESİ: 2-3 porsiyon için, 500 gram kemiksiz,yağsız daha eti,500 gram yarma,nane,kırmızı biber 100 gram tereyağı. 
Önce yağsız ve kemiksiz dana eti haşlama olarak pişirilir.
Et suyundan ayrılarak bir kapta soğumaya bırakılır.
Ayrı bir kapta ise yarmalar haşlanarak suyu süzülür. Haşlanan yarma ve et büyük bir havana konarak ikisi güzelce dövülerek karıştırılır. Bu bulamacın üzerine biraz et suyu ve tuz konularak bir taşım pişirilir. Yağ tavasında, yağ,nane,kırmızı biber kızdırılarak tabağa konulan helisenin üzerine dökülerek servis yapılır.   

 

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 06

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

İhsan TOMBUŞ
İhsan TOMBUŞ Hayat Hikayesi
HAYALLERİM
Eğer ben olsaydım görünmez adam,
Çekmezdim artık ne keder, ne gam.
Alırdım felekten mutlak intikam
Eğer ben olsaydım görünmez adam.
Yıkardım dünyayı hep baştan başa,
Hiç para vermezdim ekmeğe aşa.
Geçerdim her yerde mutlak ben başa,
Eğer ben olsaydım görünmez adam.
Yıkardım şahları, tüm taçlarını
Kırardım Papanın hep haçlarını,
Keserdim Hitlerin ön saçlarını
Eğer ben olsaydım görünmez adam.
15 Aralık 1939 İstanbul

 

 

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 07

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Ayşe ÇOBAN
Ayşe ÇOBAN Hayat Hikayesi

KÖYÜM
Köyüm;bu şiirim,özlemim sana !
Doğduğum yer anam gibisin bana.
Unutamam toprağını taşını,
Kumuyla oynadığım pınar başını.
Gölün üst başında Ahar Dedemiz,
Suyu görünürdü berrak ve temiz,
Kulağı akanlar şifa dilerdi,
Çamur ve suyundan alıp giderdi.
Tuğla ocağına toprak satıldı,
Gelirine ek bir gelir katıldı.
Sevgi kokuyordu toprağı taşı,
İştahla yiyorduk biz bulgur aşı.
Çalışırdık büyük,küçük demeden,
Kimseyi hor görüp küçümsemeden.
Arpayı,buğdayı ederdik harman,
Düvene binmesi hoştu o zaman,
Çocuktuk bizlere oyun gelirdi,
İşin zorluğunu babam bilirdi.
Burcu burcu kokar iğdesi,gülü,
Şekerden tatlıydı ebemin dili,
Anlatırdı bize geçen zamanı,
Unutma ey yavrum köyünü tanı.

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

 

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 08

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Mustafa AKÖZ
Mustafa AKÖZ Hayat Hikayesi

FAKİR
Boz eşektir fakirin arabası,treni
Ne direksiyon olur ne dümen,nede freni
Ne lambası var,ne kornası,ne de sireni
Sürmek için ehliyeti bile yoktur fakirin.

Altına bir bisiklet alsa düldül zanneder
İki laf konuşabilse kendini bülbül zanneder
Sevdiği için papatya bulsa kırmızı gül zanneder
Lale,menekşe,karanfil olmaz ki fakirin.

Mesleğini sorsan ya amele,yada hamallık yapar
Helal kazanmak için ya eski toplar,ya simit satar.
Şehre inse ya garson ya da kapıcılık yapar
Hiç kendi işi olmaz ki fakirin.

Köyde kalsa yapacağı ya hizmetkar ya da çoban
Yiyeceği yufka ekmekle çörek ya da kuru soğan
Ağustos’ta bile soğuk kardır başına yağan
Baharı yazı olmaz ki fakirin.

Ceketi yamalı,gömleği eski,çorabı deliktir.
Botu,potini bilmez giydiği kara lastiktir
İç çamaşırına baksan birkaç yeri yırtıktır,
Ütülü pantolonu,kravatı olmaz ki fakirin

Fakiri seven ne anası olur,ne de babası,
Ne saygı duran evladı,nede seven karısı
Kerpiçten yapılmıştır fakirin evi yuvası
Apartmanı,villası olmaz ki fakirin.

Sanki kış günü gibi soğuktur fakirin yüzü
Hiçbir yerde dinlenmez ki sohbeti,sözü
Fakirliğin derdi söyletir MUSTAFA AKÖZ’Ü
Doğru sözü bile yalan olur fakirin.

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 09

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Adile TÜRKMEN
Adile TÜRKMEN Hayat Hikayesi

KALSIN
Savurun dünyayı meçhul yerlere,
Ardında ne bir iz,ne delil kalsın.
Kalbine taş basıp ıssız yollarda,
Gölge gibi giden bir sefil kalsın.

İçimde fırtına olur hüzünler,
Belki nemli gözler yolları bekler,
Ufukta virane bir menzil kalsın.

Daralır gün be gün baktığım yerler,
Abanır üstüme bir kanlı hançer,
Hissesi olanlar vururda geçer,
Sanmayın hıncıma bir şekil kalsın.

Yaramı hüzünle nice sardım da,
Öfkemi eyledim şimdi yanımda,
Meçhule gidince hemen ardımda,
Gözyaşlarıyla bir dost,bir mendil kalsın.
 

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 10

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Ahmet CANBABA
Ahmet CANBABA Hayat Hikayesi
ELİM ELİNE DEĞİNCE
Elim eline değince,
Artar şekerim.
Kurur dudaklarım, kalmaz ferim,
Dizlerimde.
Etrafı sarılmış bir anarşist gibi,
Teslim oluyorum bir gülüşüne
Ve kendimi sana bırakıyorum
Dalıyor gözlerim.
Yokluğunda seni düşünüp.
Damlıyor bir iki damla yaş.
Damlıyor yokluğun
Sana olan sevgim içimde bir törene dönüşüyor
Hele dostlarıma sarılışım,
Bir faciayı önlüyor.
İçimdeki sessiz fırtınada
Stresim doruğa çıkıyor.
Sessizliğim, bastırılmış duygularımın suskunluğudur.
Yüreğim ,yaban kuşları gibi ürkek,
Sönmüş bir volkan gibi durgundur.
Bir gölge bile korkutur beni.
Ve korku bir fobiye dönüşür içimde
Oysa,
Yasadışıdır kural tanımayan aşkım
Sevgindir ,içimdeki isyanımı bastıran
Bir başkaldırışa son darbedir yokluğun.
Son darbedir bir güce dönüşüp,
Zapt edilmeyen.
Sanki batan bir gemiden
S.O.S verir umutlar
Tehlike sinyalleri sarar dört bir yanımı
Ve anlamsız bir mavide
Anlamsız bir geleceğe yelken açar umutlar.
Ve o mavide kaybolur
Bir kasırgaya dönüşür bulutlar
Hayaller yıkılır ,savrulur düşler.
Sonra beyaz bir leke gibi durur.
Çıldırmış dalgaların köpükleri
Yorgun bir savaşçı gibi sahile vurur
Ve deniz yorulur.
Bir bakarsın sakinleşir liman,
Sakinleşir yürek.
Sular durgun ve sessiz,
Ve açıklardan yol alır sahile ,bir sandal nefessiz.
Çekilmez kürek
Bir büyünün tılsımı olsa gerek
Ve belki de dalan gözlerimde zaman
Erişemeyeceğimiz bir yerdedir,
Olmamız gereken yerlere inat.
Bir bakarsın kış sarar dört bir yanımızı.
Ağlamaklı bulutlar, gökyüzünden siner yere.
Yağan kırağıdır şimdi yağmur yerine
İliklerine
Nakşeder soğuğu.
Ve dalgın bakışlarımızdan
Havayı ısıtan ciğerlerimize çekeriz soluğu.
Ve şimdi ciğerlerimizde
Peş, peşe yanan sigara dumanları var.
Artık üşütmeyecek beni
Ne kırağı, ne kar
Bak bu soğukta bir başka çıkıyor sesim.
Hele nefesim,
Her soluk alışverişte,bir buhara dönüşüp kaybolur
Kaybolur yürüdüğüm sokaklarda
Ve karda
Kar ,
Şimdi düşünebildiğim kadar
Uzaklarda.
Yalnızlık işlemiş iliklerime ,yalnızlık
Yemin ettim seninle olmağa.
Seninle olmağa bir adağım var.
Adağım, o kutsal mabetlerde değil,
O ,kutsal mabetlerin ayinlerinde gizli.
O gizli ayinlerde şimdi
Anlayamadığım mırıldanmalar var
Anlayamadığım mırıldanmalarla,
Ne yokluğa, ne sevgisizliğe ve nede
Çaresiz bir derde , açılıp kapanmasın dudaklar.
Açılıp kapanmasın eller.
Ne hocaların ve nede rahiplerin
Sade ve sessiz,
Yalın, gösterişsiz,
Giysilerle dua etmeleri ilgilendirmeyecek beni.
İlgilendirmeyecek bir başka kültürün kucağına itilmiş
Seçkin bir kabilenin kızı.
İçimdeki sızı,
Uyanışım.
Uyanışım,dalan gözlerimdeki o tatlı rüyadan.
Ve o mor dağları geçit vermeyen dünyadan
Ve o dünyadan sana gelişim
Sana seslenişim.
Çünkü bu dünyada ben adadım kendimi sana
Ve biliyorum ki,
Elim eline değince ,artar şekerim.
Kurur dudaklarım,
Kalmaz ferim
Dizlerimde
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

11

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Özgür BİÇER
Özgür BİÇER Hayat Hikayesi
BU ŞEHİR BENİM VAZGEÇİLMEZİMDİ
İnatçı bir hüzün sarıyor içimi
Gidiyorum ya Bingöl'den,
Fazlaca kırılgan oluyorum.
Bu  şehir benim vazgeçilmezimdi.
 
İşte  beni hayata bağlayan mutluluk formülüm:
Tebeşir tozu, yazı tahtası,
Birbirinden fırtına üç yüz elli öğrencim
Bu şehir benim vazgeçilmezimdi.
 
Sırf belli etmemek için göz yaşlarımın rengini
Neşeli bir çocuğun gülümseyişleri
Ardına sığınıyorum, şimdi.
 
Yaşanan anılar belleğimizde taptaze kalacak
Her öğrencim ideallerine ulaşacak.
Biliyorum kimi öğretmen, kimi avukat, kimi doktor olacak.
Bu şehir benim vazgeçilmezimdi.
BİNGÖL

 

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 12

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Hüseyin TAŞKAYA
ŞİİR
Şiir dertleri dile getirir
Dertli dertli söyler derdin bitirir.
Bunalanın derdin alır götürür
Anlar bizi şiirlerimiz
Şiiri yazan elimiz,söyler dilimiz
Bahçede solmasın gonca gülümüz
Hep yazın boş kalmasın eliniz
Sizi anlatsın şiirleriniz.
Şiirler mısra mısra yazılır
Şiirlerle dünya alem gezilir
Bunalan dertlerin altında ezilir
Anlatır bunları şiirlerimiz.
Şiirlerden alınacak dersler vardır
Okuyup yazmak elbet kârdır
Şiirlerde en çok ismi geçen yardır
Yarları anlatır şiirlerimiz.
Canlı cansız her şeye şiir yazılır
Bir gün gelir mezarımız kazılır
Zengin olunca bazı insanlar bozulur
Bunları anlatır hep şiirlerimiz
Her şiir bir anlam taşıyor
Parası olanlar güzel yaşıyor
Zengin fakir hanımını boşuyor
Bunları da anlatır şiirlerimiz
Şiir yazarlar ilhamını yaşamından alıyor
Her şiire ayrı ayrı mevzu buluyor
Mısralar birleştirip şiir oluyor
Dillerde söylenir hep şiirlerimiz
Dertlerimizi şiirlere dökelim
Elimizden geldikçe çiçek ekelim.
Şiirlerle zalimlerin boynun bükelim
Anlatsın dertlerimizi şiirlerimiz
Şiirler insanları mutlu kılıyor
Bazı şiirler gerçek ve güzel oluyor
Dertlere çareyi şiirde buluyor
Anlatsın dertlerimizi şiirlerimiz.
Şiirler dertlerimizi sıralar
Bağrımızda açmasın yaralar
Bazı şiirler bağrımızı yaralar
Dertlerimizi anlatsın şiirlerimiz.

 

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 13

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Erol DUYGUN
Erol DUYGUN Hayat Hikayesi
Erol DUYGUN
İSTEMEM

Rakının yerine şarap içerim.
Cebimde yok ise dosttan istemem.
Şiirde nesirde olursa yerim
Mazide yazılmış destan istemem

İstemem dediğim çirkinin aşkı
Sevene gıdadır cananın meşki
Sineni dağlasın aşkın ateşi
Ateşi olmayan közden istemem

Bir ismi ali'dir bir ismi yezdan
Eser ılgıt ılgıt bahardan yazdan
Bana ne düşer ki birazdan azdan
Kışları geçmişim yazdan istemem

Duygunun payına düşünce sevgi
Oturur gönlüne aşkın mihengi
Boynuma yükmüdür sevginin dengi
Çoğu var ederim azdan istemem
18.08.2016 04:00
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 14

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Paşa ÇETEN
Paşa ÇETEN Hayat Hikayesi
VAHŞETİN ISINMASI
güneşte deprem var gözleri kopmuş kudüs'ün
beynimin çiçekleri dışarı çıkmayın
kaderimle beraber korkunun ortasındayım
ne yukarı çıkıyorum ne aşağıya düşüyorum
beli kırılmış taş gibi boşlukta sallanıyorum
dünyanın gözleri korse bende başına düşmeliyim
ölüm gölgeleri üstümüze geliyor dalga dalga
tunç heykelin gözlerinde zamanı durduramıyorum
bense intikam terazisi yapıyorum kinden
bir gözünde canı bir gözünde bedeni tartıyorum
ibresi vahşetiyle söndürmeden canları söndürmede
yazık hedefte birleşiyor iki kızıl kardeş
biri toprağın üstüne biri altına düşüyor
sükut içinde o maden o et parçası
öldüreni bağrında nasılsa yaşatıyor toprak
kartalın kanatlarında nehirler kurudu
zafer denizinde kandan köprüler
insanlığın merhamet ağları şerre takılıyor
canlarımıza ölüm mayalanıyor zalimce
havanın oksijenini nasılda kurutuyor barış
ey nebiyi miraca uğurlayan şanlı mekan
senden kopan insanlık çıkmaza sürükleniyor
yeryüzüne dağılan o günden heyecan ver
sabrın kadar dayanıklı gül gibi nazik itaatkar
neredeysen çık ey zulme kelepçe takan aşk
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

15

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Cuma TÜRKMEN
Cuma TÜRKMEN Hayat Hikayesi
ALMIŞ GİDİYOR
Şaştıkça şaşarım dönen çarklara
Argo kelimeler almış gidiyor
Azınlıklar hitap eder çoklara
Moda kılıcını vurmuş gidiyor
Şu sözleri şimdi dedem duysaydı
Eski bir tanıdık beni görseydi
İçim sızlamazdı selam verseydi
“Çav” deyip sırtını dönmüş gidiyor
Dükkan levhaları nasibin almış
Dilimiz yerine yaban dil gelmiş
Hani kültürümüz sararmış solmuş
Sandviç, pizalar yenmiş gidiyor.
Ben anlamam “dank”e, “şönd”en ve “yes”ten
İngiliz beyler anlasın çüşten
Geçmişte o beyler olmuştu postan
Bakıp halimize gülüp gidiyor
Tarih tekerrür dersin almalı
İşin hesabını kime sormalı
TÜRKMENOĞLU halimizi yermeli
Eski hatıralar solmuş gidiyor.
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 16

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Metin DEMİRCİ
Metin DEMİRCİ Hayat Hikayesi 
AŞK VE AŞK
Oysa Adem yandı da oldu olan o zaman
Oysa Adem yanmasa da olurdu olacak olan o zaman
Oysa isyanım gereği değil de
Teslimiyettin gereğiyle yaşanırdı yaşanacak olan o zama
O zaman belki biz
Bir başka âlemde yaşar olacaktır
Bu dünyadan habersiz,şimdi yaşadığımız gibi
O zaman belki de biz
O yüzünden yaşayacaktık hayatı bambaşka biçimde
Ya da neden böyleyiz diye soracaktık kendimize
Şimdi sorduğumuz gibi
Bu alemden haber vermiş olsaydı o zaman teslim diyarından
İsyana akıl erdirenler olmayacaktık
Şimdi isyana akıl erdiremeyenler gibi
Ve bu âlemden o âleme değil de o zaman
O âlemdin bu âleme geçiş kapısı olsaydı ölüm
Yine korkuyor olacaktık şimdi korktuğumuz gibi
Ya da yine soruyor olacaktık
Neden böyleyiz diye,şimdi sorduğumuz gibi
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 17

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Aydin KARABAY
Aydın KARABAY Hayat Hikayesi
GÜLMEK ÖLMEK
Ağıt görmek istemiyorum
Doğduğumda ağladığım yeter
Gülmek, gülen yüzler istiyorum
Senin için olsa be ANAM...

Gülmek istiyorum be ANAM
İster senin doğruluğunda
İster bir karış toprağın uğrunda
Gülmek istiyorum, Şehitlik yolunda....

Gülmek istiyorum be ANAM
İster senin uğrunda ölmekle
İster bildiğim hak yolunda ölmekle
Doğduğumda ağladım,gülmek ölmekle...
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

   18

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Muhsin AKTAŞ
Muhsin AKTAŞ Hayat Hikayesi
ALKIŞ TUTTULAR
İhale yaptılar hep hile yaptım
Allah’ı bırakıp paraya taptım
Yoksulun elinden malını kaptım
Coşarak güldüler alkış tuttular

Müminin yanında camiye gittim
Ayyaşı görünce şişede bittim
Menfaati gördüm dinimi attım
Koşarak geldiler alkış tuttular

Seviyorum deyip yalan söyledim
Aşkla dalga geçip gönül eyledim
Yolda aşüfteden çocuk peyledim
Övüp saz çaldılar alkış tuttular

İdareci oldum altımı ezdim
Mesaiden kaçıp sokakta gezdim
Nice garibanın derisin yüzdüm
Gülmekten öldüler alkış tuttular

Dedi kodu ettim yuvalar yıktım
En güzel ormanı elimle yaktım
Mehmet’in göğsüne kurşunlar sıktım
O yapmaz bildiler alkış tuttular
 

Lise önlerinde eroin sattım
Fitne tohumunu sulara kattım
Dürüstleri kovup hırsızla yattım
Gaflete daldılar alkış tuttular
 

Menfaat uğruna bindim sallara
Dikenleri döktüm düzgün yollara
Makam için girdim çirkef kollara
Göklere saldılar alkış tuttular

Gücüm yettiğince halka söyledim
Mizabice biraz sitem eyledim
Dilim döndüğünce varıp payladım
Alaya aldılar alkış tuttular
10.09.2008
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

  19

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Sakin KARAKAŞ
Sakin KARAKAŞ Hayat Hikayesi
MAVİ SEVDALARA TUTKUN
Tuna’nın coşkusu kalmasın başka bahara
Ay ışığıyla obaya insin anılar.
Ve bir Asena’nın ok atışıyla
Çalsın sazlar,vurulsun davullar.

Varsın duygular asırlardan öteye,
Bir yol bulup maziyi getirsin inceden ince,
Karışsın yürekler tatlı bir sevince.
Kara sevdalar kimin aklında,
Mevsimler mavi,sevdalar tutkun.

 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

  20

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Serkan ÖKÇE
Serkan ÖKÇE Hayat Hikayesi
DÖNÜŞ YOK
Bir çizgi uzar
Uzar sınır çizer
Yol yok, gidiş yok
Demir parmaklıklar örülür
Görüş yok,
Varsam diyorum tutsam
Eli deyse elime
Deyse de dönüş yok
Mavi bir buluttan düşüyorum
Düşüyorum saçlarına
Dikenli tel gibi bedenin
Kanar, kanar…
Bir kere
Deymiş temine tenin …

O son anı var
Ağır ağır bakışı
Gidişi
Yabancı bir diyar
Söylediğim gurbet türküsü
İçinde sen var,
Feryat var,figan var
Harman gibi dağılmış saçlarının örgüsü
Ayrılık dediğin aramıza örülmüş bir duvar
Döşenmiş tel örgüler
Kapalı kapılar
Bir çizgi gibi
Uzar sana giden yollar
Uzar bir daha mı sevmek
Bir daha mı
Gözlerin gözlerime düşer
Üstümüze
Çekilmiş kurma kolları
Sürülmüş sürgüler…

Tutuşmak
Sevişmek bir daha mı
Umut, umut bir daha mı
Çok bekleyeceksin
Daha çok
Gidişi vardı
Dönüşü yok…
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 21

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Mehmet GÜNDOĞAR
Mehmet GÜNDOĞAR Hayat Hikayesi
BAHAR GELİNCE
Çözülür gönlümün buzları,karı,
Havalar ılıyıp bahar gelince.
Tükenir gönlümün sabrı,kararı
Tabiat süslenip bahar gelince.

Çiçekle bezenir bahçesi,bağı
Yeşile boyanır ormanı,dağı
Canlanır gönlümde gençliğim çağı
Şakırken bülbüller bahar gelince.

Umutlar boyanır,aşklar uyanır.
Hayaller toz pembe renge boyanır.
Her anı bir hançer kalbe dayanır.
Hıçkırık misali bahar gelince.

Duygular kabarır akan sel gibi,
Anılar vefasız sanki el gibi,
Devirip dağıtan esen yel gibi,
Çırpınır şu gönlüm bahar gelince.
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 22

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Şevket TOMBUŞ
KÖYDE SABAH

Gün doğarken uyandım kuzuların sesiyle,
Her taraf neşelenmiş bülbülün namesiyle.
Koştum da pencerenin açtım bir kanadını,
Çıkmaktı maksadım şu sabahın tadını.
Baktım güneş ufuktan nurlar saçıyor,
Çiçekler ona karşı kucak açıyor.
Arılar vızıldayarak çiçeklere konuyor
Balı koyup peteğe insanlara sunuyor.
Derenin şırıltısı kulakları okşuyor
Kuzular anneleri ile emişiyor.
Köylüler hazırlıkta gitmek için işine
Köpekler takılıyor çobanların peşine.
Çok tatlı bir şamata ortalığa alıyor,
Kadınlar koyunların sütlerini sağıyor.
Dolduruyor sütleri bembeyaz kovalar
Çiçeklerin kokusu yayıldı ovalara.
Kokladım mis kokuyu derin aldım nefesi,
Doldurdum o havayla göğsümdeki kafesi.
Çok hafif tık taklarla kapı vuruldu yine
Baktım güler yüzlü yaşlı bir hanım nine.
Elindeki tepside süt,yumurta, bal vardı.
Kusura bakma diye o adeta yalvardı.
Ben kahvaltı yaparken ilişti iskemleye
Eski günleri andı başladı söylemeye.
Yiğidim Şehit oldu, gitti Vatan uğruna.
İki yetim büyüttüm bastımda ben bağrıma.
Acı günler geçirdik. Aç kaldık, açık kaldık.
Çok geceler yemeden aç aç uykuya daldık.
Karnımız açtı amma gözümüz toktu bizim.
Hiç kimsenin malında gözümüz yoktu bizim.
Sıkıntılı günlerde anardım yiğidimi,
Ben keselli ederim iki küçük yetimi.
Sonunda işittik ki; Vatanımız kurtulmuş,
Temizlenmiş düşmandan hep selameti bulmuş.
Sevindik, neşelendik, acıları unuttuk.
Gözümüzün yaşını mendillerle kuruttuk.
Çok şükür yavruları büyütüp yetiştiler,
Çalışıp kazandılar bu günlere eriştiler.
Konuşması bitince kalktı tepsiyi aldı,
Çıktı gitti kapıdan yine işine daldı.
Düşündüm derin derin hayran oldum köylüye,
Dua ettim Allah’a onlara bol ver diye.
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 23

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Mesut ARTAR
Mesut ARTAR Hayat Hikayesi
UNUTURUM SANMA !
Mekanım her gece sensizliğe bürünür,
Ağlar gönlüm hayalinle avutamam!
Penceremde durmadan hayalin görünür,
Bir türlü şu umutlarımı uyutamam!
Güneş doğmayı unutur ben seni unutamam!

Duvarlar bile güler benim halime!
Bilmezler düşmüsüm bir zalime!
kelimeler gelir dizilir dilime!
Susarım derdimi kimseye anlatamam
Güneş doğmayı unutur ben seni unutamam!

Hayalin gitmez gözümden!
İsmin her an dudaklarımda!
Hayalin canlanır beynimde!
Yatağım buz tutar sensiz yatamam!
Güneş doğmayı unutur ben seni unutamam !

Geceler gibi karanlık bu sevdan!
Hep sonunda ayrılık bu sevdan!
Sanma sakın bende satılık bu sevdan!
Milyon verseler sevdanı satamam!
Güneş doğmayı unutur ben seni unutamam !

Odalar kara,şu benim bahtım kara!
Bir elde resmin bir elde sigara!
Baktıkça resmine sarılırım efkara!
Keyfim kaçar kovalarım tutamam!
Güneş doğmayı unutur ben seni unutamam !
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 24

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Özkan KARACA
Özkan KARACA Hayat Hikayesi
KARACAAHMET'TE Kİ VESİKALIK
Gözlerime topraktan sürme çekildi
Dudaklarıma taşların telaşında mim gerildi
Selvilerin gölgesinde, tarihin göbeğinde
Yüreğimin tenine hüzün yeli serildi
Karacahmet'in takibinde ruh torbaları
Ensemin damarına devrildi

Mermer köşeli yüzü
Ceset döşeli yükü
Toprak köseli teli
Anılarla yüzleşmiş seli
Akar hazin kuyuların duruluğuna

Saatler, elimde hovardaca kaçan
Çöllerin kuruluğuna ayak vuran deli

Bir vesikalık buldum
Karacaahmet'in ölüm evrakında dürülen filesinde

Anların mengenesinde sıkışmış
Hayatın yaşlılığında gerilerde sıkılmış
Alınların penceresine karanlık boya yıkılmış
1960 yılında kalan er kişi vesikası
toprağın tabağına gömülen yakamoz
bedenini çürüttü...

Dudaklarında hafif tebessüm,
Ufukların avucuna uzanan tezekkür bakışlarında,
yürek seferi vardı, kafanın kürek eseri sardı...
Kıvırcık saçları maviyi ve maziyi kaç kere yaladı
Yorgun gözleri kimbilir hangi kaldırımları kamcıladı
Bilinmez, dostlarının şahitliğinde hatıralarla yaslandı

Bu yüze ölümü sordum
Kendisinden kaçınılmaz vuslatın ağırlığını duydum
Ruhumun savrulan sağırlığında
toprak yüküne eğildim
Kara toprağın kelepçesinde teslim...

Bir vesikalık fotoğraf
Bin anın ininde aklıma yatalak
Elimde ki benim vesikalığım olsa
Geleğin izinde donan yüzle
Mezarlığa ayna...
 

YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ!

DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN  İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ!
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR!

1

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

 Hukuka, Yasalara, Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.

1

Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

218 SAYI 25 Nisan 2017 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız!