YIL 17  SAYI 196    25-Haziran-2015

RAMAZANINIZI KUTLARIZ!

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN  İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ!

YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ!

Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1

 

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

 
Mahmut Selim GÜRSEL KÜRDİSTAN MI, ERMENİSTAN MI, GAPİSTAN MI?
Mahfi EĞİLMEZ HİTİTLERİN DÜNYASI
Mustafa Nevruz SINACI CHP, MHP VE HDP KOALİSYONU HÜKÜMET KURMAK VE DEVLET OLMAK ZORUNDADIR
Selma GÜRSEL KATMER
Adile TÜRKMEN EY BÜYÜK RABBİM!
Şükrü GÜLTEPE ON BİR AYIN SULTANISIN
Muhsin AKTAŞ RAMAZAN BÜYÜK NİMET
Rıza HARDAL ÜCE MEVLAM NASIL VARAM DİVANE BEN
Üzeyir Lokman CAYCI DESEN
   
 
 
 
 01

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Mahmut Selim GÜRSEL
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi

KÜRDİSTAN MI, ERMENİSTAN MI, GAPİSTAN MI?

            Neler yaptık yılardır güneydoğu Anadolu’da GAP deniler “Güney Doğu Anadolu Projesi” Türkiye Hükümetler neler yapmıştı bu gün Kürdistan kuracağız diye bağıranların esas amaçları Kürdistan’ı mı kurmak mı yoksa 50 yıl sonra Dünya’da çok önemli olacak olan ve canlıların yaşaması için çok elzem olan SU için oluyor olmasın?
            Dünya yaratıldıktan sonra bilinen en önemli imi akarsu arasına çeşitli medeniyetler kuran insanlar Dicle ve Fırat’ı gayet iyi bilmektedir. Bu iki suyun suladığı mümbit topraklar dünyada en iyi verimi veren tarım alanlarının bulunduğu bu alan burada daha önceki tarihler medeniyet kurarak belli bir din ile bu alanda yaşamış olan ve daha sonra Türkiye’nin elinde çeşitli desiseler ile yeni bir devlet olarak kurumuş olan Yahudiler olmasın?
Bu bölgede yaptıkları ve burada bulunan ülkelere öyle veya böyle yaptırdıkları yatırımların artık sahiplenmelerinin gerektiğini düşünen İsrail’in oyunu olması gerçeği bulunmaktadır.
Ayrıca bu olayların başka bir kendine yontan milleti de vardır ki kendi yaptığı mezalimi Türkiye üzerine atarak büyük yalanlar ile Dünyayı kandırdığını zan ederek, dünyanın Türkiye'ye bir koz olarak sunulması için maşa olarak gördükleri olaydır. Bu olayın 100. yılı 2015 Nisan ayında hazırlıkları yapılarak ülkemize karşı bir dizi hukuki ve belki de terör olarak yöneltilebilecek bir öç alma olarak göreceğimiz olaylara gebe bulunmaktadır. Zaten bu öç alma öcalanları yaratan bir oluşumun başlangıcı sayılan ASALA ila başlamış ve PKK ile de Türkiye'nin başını ağrıtan bir olan ve dünyanın desteklediği bir caniler grubunun varlığı ile halen ülkemizin başını ağrıtmaktadır. Ne yazık ki ülkemizin yanlış politikaları bu topluluğu şımartarak karşımızda durduklarını görüyoruz.
Devamlı dış güçlerden bahseder iken bunların esas kaynağının ne Kürdistan, Ne Ermenistan kurulması olduğunu Dünyayı idare etmeye soyunan ülkelerin bildikleri aşikardır. Bu iki kukla ile Türkiye adeta ilerlememesi için bir mania gibi bizlerin karşısında durmakta ve sırıtmaktadır.
Su meselesi yeni bir olay değildir.  http://www.gap.gov.tr Resmi sitesinde: “GAP, 1970’lerde Bölge’nin su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesine dayalı bir program olarak ele alınmış; Fırat- Dicle Havzası’nda sulama ve hidroelektrik enerji üretimine yönelik 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali ile 1,8 milyon ha alanda sulama yatırımlarının yapımı planlanmıştır. Proje'nin, enerji santrallerinin toplam kurulu gücü 7476 MW olup, yılda 27 milyar kilovat-saat enerji üretimi öngörülmüştür.” Denmektedir.
Burada bahsi geçen ırmaklardan: Dicle Nehri Türkiye’de doğup birçok kolları olan ve Irak topraklarına geçip orada Fırat’la birleşerek Şattülarap’ta Basra Körfezi'ne dökülen nehirdir. Havza alanı: 375.000 km², Debi: 1.014 m³/s Uzunluk: 1.850 km olarak gözükmektedir.
Diğer nehri olan Fırat Nehri Fırat  Fırat nehri, Türkiye'nin en verimli ve su potansiyeli en yüksek ırmağıdır. Başlangıç noktaları Ağrı Diyadin'den kaynayan Murat Nehri ve Erzurum Dumludağ'da kaynayan Karasu' dur. Havza alanı: 500.000 km² Debi: 356 m³/s Uzunluk: 2.800 km Ağız: Şattülarap  Kaynaklar: Murat Nehri, Karasu Şehirler: Deyrizor, Rakka, Nasiriye, Felluce, Mayadin ilçesi, Birecik,
 İsrail, bu meseleyi o kadar ciddiyetle ortaya koymaktadır ki, mesela eski Dışişleri Bakanlarından Şimon Perez "Su insanlığın müşterek malıdır" diyebilmiş ve "Su için gerekirse savaşırız" tehdidinde bile bulunabilmiştir."
İsrailli uzman Hillel Shuval'a göre Türkiye, kişi başına 4500 m³ su potansiyeli ile bölgenin en zengin ülkesi olarak göstermektedir ki bu doğrudur.
Suriye’de “Batı Kürdistan” kurulması girişimi ülkemiz için Başka bir problem olarak gözükmekte olan Türkiye’mizin başına büyük belalar getirecek olan Suriye’de kurulmakta olan ve genel adı “Kürdistanın Akdeniz’e açılma” girişimi olarak gözüken Türkiye’nin güneyinde bulunan Suriye sınırı Yeni kur ülke ile komşu olacağa benziyor.
Suriye Bu bölge her ne hikmet ise “Ayn Al arab” KOBANİ BÖLGESİ 2014 yılının en önemli olaylarının olduğu bölge olarak gözükmektedir. Şanlıurfa Akçakale  ile Gaziantep Karkamış ilçelerinin karşısında bulunan Kobani için Türkiye’den Irak Tür kuvvetlerinin lojistik desteklenen topraklarımızdan geçmesi için müsaade ederek bu Akdeniz’e açılma politikasını adeta destekleme durumuna düşmüş bu günlerde bu koridorun tamamlanması için Suriye’de toprak ayrımı yapılma girişimleri yapılmaktadır.
Türkiye Suriye Sınırının mayınlardan temizlenmesi için girişimler 216 bin dönümlük bölümün mayınlardan temizlenmesi 2010 yılında gündeme gelmiş olup bu mayınların temizlenmesi karşılığında petrol yataklarının da bulunduğu bölgenin işletim hakkının verilmesi kararlaştırılmış sonrada bu karadan Türk insanını tepkisi karşısında vaz geçilmişti
Türkiye Suriye sınırında bulunan petrol yataklarını da bu girişimlerin olmasında büyük payı olduğu gözükmektedir. Suriye Hükümeti ise kurulan bu “Batı Kürdistan” ses çıkarmayarak görüşmelerde bulunacağın iması verilmekle beraber bu oluşumun ülkenin içerisinde bulunan ittifaklar ve işit ile baş etmek için adeta bir göz yumma olarak görmekteyim.

 

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız

 
 
 
 
 

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Mahfi EĞİLMEZ
Mahfi EĞİLMEZ Hayat Hikayesine tıklayarak gidiniz!
 
HİTİTLERİN DÜNYASI 29/04/2001)

Dünyanın en eski imparatorluklarından birisinin kurucusu olan Hititlerin Anadolu'ya M.Ö. 2000'lerde göç yoluyla geldikleri sanılıyor. Nereden geldikleri henüz aydınlanmış değil. Avrasya'dan yola çıkıp, Karadeniz ve Hazar'ın arasından geçerek Anadolu'ya geldikleri ve Kızılırmak dolaylarına yerleştikleri sanılıyor.

Hititler, Anadolu'ya geldiklerinde Orta Anadolu'da egemen olan kavim Hattilerdi. En önemli kentleri Kızılırmak yayı içinde Hattuşa (Hatti dilinde Hattuş) kentiydi. Hititler, Kızılırmak yayının dışında yerleştiler. Bilinen ilk kentleri Kuşşara, bilinen ilk kralları Pithana'dır. Pithana'nın oğlu Anitta, Hattuşa'yı, Hattilerden savaşla aldıktan ve yakıp yıktıktan sonra Göklerin Fırtına Tanrısı Tepuş'tan, Hattuşa'yı canlandıracak olan kralların belasını vermesini diledi. Neşa'yı başkent yaptı. Hattuşili, Anitta'nın lanetini dinlemeyip, Hattuşa'yı yeniden canlandırdı. Sonraki krallar, özellikle Labarna zamanında, Hattuşa iyiden iyiye gelişti. Çepeçevre surlar ve kulelerle çevrildi. O zamanın bilinen dünyasının en büyük ve güçlü kentlerinden biri konumuna geldi. Hattuşa'nın aşağı yukarı 30 bin kişinin yaşadığı bir kent olduğu sanılıyor.

Hititler, Hattuşa'nın sonsuza dek başkentleri olarak kalacağına inanıyorlardı. Ama öyle olmadı. I. Şuppiluliuma döneminde, Mısır'la yarışa girerek o zamanın bilinen dünyasının en güçlü imparatorluklarından biri konumuna gelen Hititler, M.Ö. 1200'lere doğru zayıflamaya başladılar. Asur saldırıları, Hitit kentlerini sarsmaya ve fazlasıyla yıpratmaya başlamıştı zaten. Buna karşın Hititler, eteklerdeki topraklarını kaybederek ve biraz zayıflayarak deniz kavimlerinin M.Ö. 1200'lerde başlayan Anadolu'ya göçlerine kadar, imparatorluklarını korumayı başardılar. M.Ö. 1200'lerde Anadolu'da değişik şeyler yaşanmaya başladı. Deniz kavimleri Anadolu'ya çıktılar. Yerli halkı ve kentleri darmadağın ettiler. Hititler, Kızılırmak yayı içinde ve dışında yayılan kentlerini; Hattuşa'yı, Neşa'yı, Kuşşara'yı, Arinna'yı, Nerik'i terk ettiler.

Hattuşa, sonsuza kadar başkent olarak kalamamıştı. Hititler, Anadolu'nun güneydoğusundaki Kargamış, Sakçagözü gibi kentlere göç ettiler. Deniz kavimlerinden kaçarken ezeli düşmanları Asurluların yakınlarına yerleşmek zorunda kaldılar. Denize düşenin yılana sarılması gibi. Güneydoğu Anadolu'da aşağı yukarı 500 yıla yakın bir süre küçük kent devletleri olarak ayakta kalmaya devam etti Hititler. M.Ö. 700'lerde Asur Kralı II. Sargon, Hititleri tam anlamıyla bir soykırıma tabi tuttu. Hititler, böylece yeryüzünden silindiler.

Hititler ile ilgili araştırmaların tarihi henüz 100 yıllık bir geçmişe uzanıyor. Son yıllardaki bulgular bu gizemli halkın tarihinin aydınlatılmasına büyük katkı yapmaya başladı. Her yeni bulunan arşiv, pek çok belgenin ve dolayısıyla bilginin gün ışığına çıkmasına yol açıyor.

'Boğazköy'den Karatepe'ye-Hititbilim ve Hitit Dünyasının Keşfi' sergisi, bu hafta içinde Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Salonu'nda açıldı. Serginin açılışındaki izdiham, Hititler konusuna duyulmaya başlayan ilginin her geçen gün arttığını gösteriyor. Hitit dünyasına özet bir bakış sağlayan bu önemli sergi 30 Haziran'a kadar gezilebilir.

Not: Hahfi EĞİLMEZ'DEN Tabibimiz üzerine sitesinden alınarak dergimizde yayınlanmıştır!

 

 
 
 
 
 
 
 02

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Mustafa Nevruz SINACI
Mustafa Nevruz SINACI Hayat Hikayesi

CHP, MHP VE HDP KOALİSYONU HÜKÜMET KURMAK VE DEVLET OLMAK ZORUNDADIR

         Sıradan bir seçim, aldatan put ve rejimin anatomisi; Sözde İslâm ülkelerinde ironi, ötelenen bilim ve gerçek:
Hakikatte: “Hak, Hüküm-Hikmet ve Hükümet”
Başta Orta Doğu (güdümlü Arap hükümranlıkları) olmak üzere, İslâm ülkeleri nam ya da Müslümanların yoğunlukta olup idare cihazına hâkim bulundukları memleketlerde, müthiş bir rüşvet-iltimas, yalan-talan, ikiyüzlülük, nitelikli (organize) sahtekârlık hüküm sürmektedir. 
İslâm’ın zorunlu kıldığı hak, adalet, ahlâk, eşitlik ve hukuk ilkelerine tamı tamına ters, bütünüyle aykırı ve bir nevi “emanet, vesayet ve icazet” sistemine dayalı olarak teşekkül eden sultalar, cuntalar!
Ortak akıl ve maşeri vicdanın asla kabul etmeyeceği biçimde kamu gücünü kullanarak gasp, irtikap, hırsızlık, yolsuzluk, suiistimal, hile-desise, ayırma-kayırma, aldatma-kandırma, takiyye ve çifte standart yoluyla vatandaşları alenen soymaktadırlar. Ki bu, mensup olduklarını iddia ettikleri dinle taban tabana zıt, Kuran-ı kerim vahiylerine tümden aykırı, tam bir sapkınlık, mürailik, müşriklik ve bilinçli bir kilise mukallitliği hali arz etmektedir.
Oysa Demokratik hukuk devletleri ve özellikle idarede Müslümanların yer aldığı İslâm referansı ile anılan devletlerde hükümetler eliyle; Seçilmişler tarafından doğrudan veya bazı yüksek dereceli atanmışlar (memurlar) kullanılmak suretiyle haksızlık, yolsuzluk ve suiistimal yapılıyor olması; Dünya milletlerine karşı ve İslâm adına çok büyük bir utançtır.
Uzun bir süredir “paralel devlet” yaftası altında ülkemizde sürdürülen operasyonlar da bu sosyal mutasyon ve toplumsal çürümüşlüğün, en az elli yıldır Türkiye Cumhuriyetinde var olduğunu kanıtlamaktadır. Alınan tedbirler ve yapılan operasyonların ‘namuslu-dürüst, onurlu ve sorumlu hükümet; Mutlak adaletli, demokrat, lâik, şeffaf devlet doğrultusunda gelişmesini ve gerçekleşmesini dilerim. Aksi takdirde, sür’atle yayılan yozlaşma, kokuşma ve çürümenin önlenmesi, devletin “haksız, hırsız, yolsuz” takımından kurtarılması mümkün olmayabilir!
Aslında “dinler arası diyalog” namıyla ileri sürülen ve bazı beyinsiz kitlelere dayatılan ütopyanın sebebi; Bu koyu cehalet hali, iğrenç fanatizm veya (büyük bir ihtimalle de) dönme-devşirme (kripto) orijini olsa gerek! Bir başka şekilde, evrende var olan tek dine eş koşulur ve dinler arası diyalog safsatası nasıl ortaya konulabilir? Müslümanların çok dikkatli olması şart! Zira “el iman minel vatan” emri, “her insan bir devlettir” olgusu, “tam bağımsız, özgür, hâkim ve hükümran” devlet algısı ile “Meclisler, vekiller ve hükümetler halkın emrine ve vatandaşın hizmetine memur unsurlardır” hakikati asla unutulmamalıdır.
            KELİMELERİN KAVGASI VE DİL İSTİSMARI 
            Böyle bir durumda bizim her konuya, “mutabık kalınmış tanımlar” veya “kelime ve kavramların” soy anlamları ile başlamamız gerek. Aksi takdirde, ilim-irfan, emir ve ilmihale dair beyan ve bildirimlere açıkça muhatap oldukları halde, davranış biçimlerini düzeltmeyen, doğrusal yönde değiştirmeyen, yaşama tarzlarını doğrultmadan; Küfür, yanlış, hata, ihmal ve kusurda ısrar edenleri primitif varlıklar, paralize veya mutasyona uğramış mundarlar şeklinde kabul, ilân ve telâkki etmek gerekir. Böyleleri, akil olmadıkları ve rüştlerini ispatlamadıkları cihetle, hiçbir derece ve düzeyde yöneticilik görevlerine seçilemez veya atanamazlar. Velev ki seçilmiş veya atanmış olsalar bile, bu geçersiz bir eylem, gayrimeşru ve yok hükmündedir. Şu kadar ki: Bu durum, malûm eşhası işledikleri suçlardan mütevellit ceza ehliyetini kaldırmaz.
            GELELİM GÜNÜN EN ÖNEMLİ MESELESİNE
            Şöyle ki: 07 Haziran günü, adına seçim (!) denilen bir çeşit “saptama/tespit” prosedürü ifa ve icra edildi. Nihayetinde her an ‘asıl olan millet’ tarafından azli kabil 550 vekil tayin ve tespit olundu. Şimdi! “Sadece halka vekil olduklarını idrak, asla bir Avukattan fazla hak, yetki ve güce sahip olmadıklarının bilinciyle vekiller” hükümet kurma yolunda. Bu aşamada sadece millete karşı sorumlu olduklarını; görev ve yetkilerini doğrudan milletten aldıklarını; kanunlar gereği “sadece koordinasyonla görevli parti başkanına” biat etmemeleri; Türkiye Cumhuriyeti anayasası dışında kimseye itaat ve sadakat göstermemeleri gerektiğini bilmeye mecburdurlar.
            AYRICA: HAK kavramının Allah anlamına geldiğini, haksızlığın Allahsızlık-kâfirlik; Hüküm’ün, Hikmet bağlamında ilim-ahlâk ve fazileti zorunlu kıldığını; Hükümet’in eşitlik, hak (Hakkıdır Hak’a tapan Milletimin İstiklâl), (evrensel) hukuk ve adaleti uygulamaya memur ve her şekilde mecbur olduğunu bilmek ve bu bilinçle hükümet etmek zorundadırlar!
            Evrensel gerçek, İlâhi, ilmî ve insani (fıtrat) hakikat şudur ki: Adil (adaletli, eşitlikçi, namuslu, dürüst, şeffaf ve demokrat) olmayan hükümetler meşru değildir. Milletler arası bazı temas, tedbir ve misillemeler hariç olmak üzere, devlette gizlilik olmaz. Gizlilik melânettir.
BU İDRAK VE HAKİKAT IŞIĞINDA HÜKÜMET ŞUURU
(Sözde) seçimlerin hemen akabinde koalisyon konusunda kırmızıçizgiler çizen Ana Muhalefet partisi (CHP)’nin, MHP ve HDP’ye bazı hatırlatmalarda bulunduğuna şahit olduk. “Hele durun, kaçmak var mı? Seçimlerde, halkın huzuruna çıkıp vaki hükümetin yeteneksiz, yetersiz ve başarısız olduğunu söylediniz. Seçim oldubitti. Yeni hükümet kurmak için icazet aldınız. Şimdi nereye kaçıyorsunuz? Emekliler, çifte ikramiye, asgari ücretliler, yüksek maaş, eşitsizlikler, çiftçiler, ucuz mazot, aç sefil çocuklar, püskevit, dar gelirli aileler, Hilal Kart ne olacak? İşsizler iş, evsizler ev bekliyor. 13 yıldan bu güne sürüp gelen yolsuzluk, yalan-talan, soygun-vurgun, rüşvet ve iltimasla suçladığınız hükümetin hesaba çekilmesi, sorgulanması, yargılanması, yargı önünde; Yüce Divanda hesap vermesi gerekmiyor muydu? Sizler, ey bu günün muhalefete soyunan ve iktidara icazet, lütuf ve inayet arz eden sözde siyaset haneleri!
Seçim döneminde yalan söylemediyseniz gelin, mertçe sözünüzün arkasında durun. 
HESAPLAŞMA YOKSA İBRA’DA YOKTUR
Sözünüzü tutmadan ve adaleti hayata geçirmeden nereye kaçıyorsunuz?
Evvelâ bu hükümete hesap sormak, sonra da haksız, adaletsiz, hukuk ve ahlâka aykırı olarak gerçekleştirilmiş bütün karar, edinim ve icraatların muhakemesini yapmak için sizler (Chp, Mhp, Hdp) hep birlikte koalisyon kurmaya mecbursunuz. Tarafsız ve bağımsız yargı önü ve kamu vicdanı nezdinde hükümet ve AKP aklanırsa; Bu defa sizler yalancı, müfteri ve bozguncu durumuna düşersiniz. İkisinin ortası yoktur. Ya hükümet olup, hesap soracaksınız ya da siyaset ve fazilet sahnesinden çekilip gideceksiniz.  Böyle bir durumda kaçmak veya kaçamak yollara sapmak yiğitlik değil, resmen (hariçle iştirakli) dâhili bedhahlıktır. 
Baştanbaşa Güney Doğu olmak üzere hemen, hemen her sandıkta yolsuzluk, hırsızlık ve hile yapıldığına dair vahim iddialar bütün İnternet medyasında yer alıyor. Buna mukabil yandaş, yoldaş ve sırdaş basın ile akredite medyada tek satır yok. Herkes neticeden memnun ve mutlu görünüyor. Hatta bir takım kaşarlı politik ACI’lar pişkinlikle sırıtarak rol kesiyorlar. Sanki bu sahne, hain oyun ve senaryo demokrasi düşmanları tarafından hazırlandı gibi geliyor insana! Peki, Yüksek (!) Seçim Kurulu kesin sonuçları neden ve niçin bu kadar geç açıkladı?..
Malum, menfur, bakkalcı ve çakkalcı medya bunu neden, niçin sorgulamadı?
SOSYAL MEDYADA YER ALAN İDDİALARDAN
Bütün bu savları yok saymak ve ithamları duymazdan gelmek herkes için zuldür.
Silah tehdidiyle vatandaşın "seçme hakkına" tasallutta bulunulduğu gerçeğine delalet edecek onlarca, yüzlerce örnek varken ve binlerce plâkasız araç sandık sandık dolaşmış iken; Bu şaibeye rağmen sizler, adalete hesap vermeden mi yüce Meclise sığınıp, dokunulmazlık zırhına sarılarak, tüyü bitmemiş yetimin hakkını domuz gibi yiyip zıkkımlanacaksınız? Bu vaziyette “millet bize muhalefet görevi verdi” demek, iğrenç bir yalandır, ayıptır, bühtandır, korkaklık, yalakalık, avantacılık, haramzadelik ve hazımsızlıktır diyen yok mu içinizde?..
Sahi, neden bu seçimde kimse “çöpten oy pusulası çıktığını” ileri sürmüyor?
Haksızlık, yolsuzluk, sahtecilik, organize sahtekârlık, görevi kötüye kullanma, hile ve desise yapıldığına dair “milletvekili çıkaran partilerin” bir iddiaları yok. Gariptir Vatan partisi gibi, “çok ağır bir yenilgi, hayal kırıklığı ve hüsrana uğrayanlar” dâhil bütün partiler neticeden memnun. Yaklaşık iki haftadır ortaya konulan eylem ve söylemlere bakılırsa, sanki mevcut hükümetin yerinde kalarak, hiçbir şey olmamış gibi fiil ve icraatına devam etmesi umuluyor, bekleniyor ve sanki akla-hayale gelmeyecek atraksiyonlarla AKP’ye gizli destek veriliyormuş gibi! Bu ne acayip pişkinlik, vurdumduymazlık ve aymazlık?
Gören de bunları AKP’nin saklı ortakları, siyasi iştirak ve müttefikleri sanacak.
Açıklaması mümkün olmayan çok şaşılacak, garip ve tuhaf bir durum!..
Oysa millet, CHP-MHP ve HDP’ye koalisyon hükümeti kurma görevi verdi.
Evet, elbette! Seçim sonuçları akıl, erdem ve vicdan ışığında okunduğunda açıkça görülür ki; Millet CHP, MHP ve HDP’ye koalisyon hükümeti kurmaları için görev, yetki ve sorumluluk verdi. Zaten, daha dün, bunu çok istiyorlardı. Yandaşları "Yaşasın koalisyon" çığlıkları atıyor; "Koalisyon felakettir" diyenlere karşı kuyruğu dik tutup, "Ne münasebet. Pek âlâ koalisyon hükümetiyle de ülke idare edilebilir. Siz, geçmişin kötü örneklerine bakmayın, piştik elhamdülillah" demiyorlar mıydı?
Şimdi fırsatı değerlendirmek zorundalar. Şekvacı, şikâyetçi ve millete karşı davacı oldukları mevcut hükümete karşı başarılı olabilecek bir koalisyon hükümeti kurmalı ve miting meydanlarında taahhüt ettikleri iddialı vaatlerini mutlaka yerine getirmelidirler. Bu bir namus, akıl, mantık, şeref ve haysiyet borcudur. Millete alenen verdikleri sözleri tutmamaları halinde; Belki de ikinci bir fırsatı asla bulamayabilirler.
KAÇMAK YOK VAATLERİ YERİNE GETİRECEKSİNİZ!
Malum ve mezkür muhalefetin, aynı telden çalıp müştereken yaptıkları en büyük, en önemli vaat ve taahhütlerini şöyle bir gözden geçirelim: Büyük insanlık; Hak, adalet, eşitlik ve barış; Birlik, bütünlük ve beraberlik içinde adaletle kalkınma:, Objektif-Evrensel hukuk ve tarafsız, bağımsız yargı; İşsize iş, herkese aş; Namuslu, dürüst ve saydam yönetim; Bedelsiz eğitim, karşılıksız sağlık ve ücretsi adalet; Makul asgari ücret; Çalışan ve emekli maaşlarında norm ve standart birliği; Seyyanen ücret zammı; Aracı-tefeci ve komisyoncu soygununa son verilerek, üretici ve tüketici arasında dolaşan kene, kan emici vampir ve sülük saltanatına dur denilmesi… Daha neler, neler. Alın sokaklara dağıtılan afiş, pankart ve el ilânlarına bakın.
Şunu kimse unutmasın: Siyasette herkes sözünden vaat ve taahhüdünden sorumludur.
Aslında Yüksek Yargı, TBMM ve Adalet Bakanlığının olması gereken görevi: Yerine getirilmediği sürece: Nitelikli sahtekârlık, organize hırsızlığa teşebbüs, bireyleri ve top yekûn kitleleri kandırmaya, aldatmaya ve bu yolla çıkar sağlamaya hazırlık, TBMM, siyasi partiler ve Milletvekilliği kurumunu istismar, suiistimal ve kötüye kullanma suçlarını takip biçiminde düzenlenmek zorundadır. Zira sıkı bir takip, denetim ve belgeleme olmadan suç önlenemez.
UTANMADAN, ARLANMADAN POLEMİK YAPILIYOR   
Kılıçdaroğlu yan mı çiziyor? Demirtaş "MHP ile asla bir araya gelemeyiz" mi diyor? Bahçeli erken seçim mi istiyor? Bir dakika beyler! Kaçmak var mı? Halkın huzuruna çıkıp bu hükümetin başarısız olduğunu sizler söylediniz ve hükümet kurmak için icazet aldınız. Şimdi nereye kaçıyorsunuz? Emekliler, çifte ikramiye, asgari ücretliler, yüksek maaş, çiftçiler, ucuz mazot, çocuklar püskevit, fakirler hilal kart, işsizler iş, evsizler ev:, Top yekûn millet adalet, hak, hukuk ve eşitlik bekliyor. Açılım-saçılım sahtekârlığı yalan, tiksindirici bir hile, desise... Bu milletin yegâne sorunu: Herkese adalet, eşitlik ve hukuktur. Hani söz namustu, bu vaatleri gerçekleştirmeden nereye kaçıyorsunuz? Bahane üçlü koalisyon kurulamaz. Niye? Görünüşte Erdoğan nefreti sizi bir araya getirdi. Pek âlâ da ortak çalışabilirsiniz. Neden olmasın…
“MHP'nin olduğu yerde HDP, HDP'nin olduğu yerde MHP olmazmış. Bunlar düşman kardeşler, bir yapı içinde huzurlu olamazlar, sürekli "maraza" çıkarırlar. İkisinin olduğu yerde CHP olmaz. Kurulacak bir "azınlık hükümetine" dışarıdan destek de vermezler. Yapıları, çatı ve ideolojileri buna uygun değil. Dünya yıkılsa bir araya gelemezler” söylemleri doğru değil.
RTE nefretinde bir araya gelebilen, Pekâlâ bir ‘ortak çalışma’ düzeni kuran, kurdukları düzende birbirlerini kırmayan, üzmeyen, suçlamayan, incitmeyen, karşılıklı atışmayan, ağız dalaşına girmeyen ve maraza çıkarmayanlar, hükümeti haydi haydi kurar ve birlikte çalışmayı başarabilirler. Daha dün bunlar birbirlerini vatana ihanet, hırsızlık, yolsuzluk, hele ki devleti satmakla hiç suçlamıyorlardı. Seçim sathında adeta paslaşıyor halkın çok iyi bildiği suçlarını; Görevi ihmal, ihanet ve suiistimallerini, haksızlık-yolsuzlukta ortaklıklarını dile getirmiyorlar; Birlikte atıp-tutuyor, üç aşağı beş yukarı tamamı benzer vaatlerde bulunuyorlardı.
Sıra vaatleri gerçekleştirmeye gelince mi "düşman kardeşler" oldular?

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız

 
 
 
 
 
 03

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Selma GÜRSEL
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi

KATMER 

MALZEMESİ: 2-3 porsiyon için,2 su bardağı un bir bardağı su,bir miktar tereyağı,peynir veya kavrulmuş kıyma,1 tatlı kaşığı tuz.
İki bardak un mayasız olarak içine bir tatlı kaşığı tuz konarak kulak memesi sertliğinde yoğrulur. Oklava ile bir parmak kalınlığında açılır. Açılan hamurun üzerine yağ sürülerek rulo haline getirilir. Rulolar küçük yumaklar halinde kesilerek oklava ile on beş yirmi santim kadar açılır.
Hazırlanan katmerler;ekmek sacı veya tavada iki tarafı pişirilir. Ekmek sacı veya yanmaz tavada pişirilen katmerler sıcakken iki tarafı tereyağı ile yağlanır. İstenilirse tavada kızgın bol yağ ile kızartılır. Sıcak olarak servisi yapılır.

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız

 
 
 
 
 
 04

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Adile TÜRKMEN
Adile TÜRKMEN Hayat Hikayesi
EY BÜYÜK RABBİM
Şu fani dünyada kaderime el atıp günlerimi zehir eden,
Yüreğimi patlatmış bir volkan misali paramparça,sılamdan ayrı.
Yurdumdan ayrı,kimsesiz yaban ellerinin ıssız köşelerinde,
Garip,garip boynum bükük,ellerim koynumda tesellimi,
Gözümün yaşıyla sigaramda koyan,
Yüksek tepelerin üstünde,pembe ufukların ardından,
Pırıl pırıl doğan güneşin yeryüzünü aydınlattığı gündüzlerimi,
Zifiri karanlık gibi yaşatan,insafsız bir kulun bana,
Ettiklerinin günahını çekmeyecek mi ?
Beni bu hallere koyan kulun ettiğimi buldum diyecek mi?

 Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız

 
 
 
 
 05

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Şükrü GÜLTEPE
Şükrü GÜLTEPE Hayat Hikayesi
ON BİR AYIN SULTANISIN
Tanrımıza kavuşalım
Gerçek yolda buluşalım
Kırgın isek barışalım
On bir ayın sultanısın
 
Vakit gelir oruç açar
Gençlik geçer,ömür uçar
Sağlık bir ol tren kaçar
On bir ayın sultanısın
 
Bu dünyadan göçeceğiz
Kefen gömlek biçeceğiz
Tabut ile uçacağız
On bir ayın sultanısın
 
Adem Baba,Havva Ana,
Günahlarım kaba,kaba
Kıble yöne eyle eda
On bir ayın sultanısın

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız

 
 
 
 
 06

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Muhsin AKTAŞ
Muhsin AKTAŞ Hayat Hikayesi
RAMAZAN BÜYÜK NİMET
Her ramazan oruçlar Allah için tutulur
Rahmandan inen nurlar huşu ile yutulur
İftar ile sevaba bin kat daha katılır
Sen ne büyük nimetsin ya mübarek Ramazan
 
Evlerde camilerde her gün Kur’an okunur
İmanlı yüreklere nakış gibi dokunur
Gerçeği gören mümin günahlardan sakınır
Sen ne büyük nimetsin ya mübarek Ramazan
 
Teravih büyük sünnet ne mutlu ki kılana
Sahur başka bir hikmet kıymetini bilene
Merhamet dileyerek huzuruna gelene
Sen ne büyük nimetsin ya mübarek Ramazan
 
Tövbe eden kalplere tüm kapılar açılır
Yüce Rabbin katından rahmet yere saçılır
Mümin ile münafı koruç ile seçilir
Sen ne büyük nimetsin ya mübarek Ramazan
 
Kalbi coşan müminler yardım için koşarlar
Allah için nefisten çok uzakta yaşarlar
Bin aydan da hayırlı gece ile coşarlar
Sen ne büyük nimetsin ya mübarek Ramazan
 
Tüm kalpleri yoğurur mumlara çevirirsin
Şeytanın kalesini kökünden devirirsin
Nice olmaz işleri bir ayda evirirsin
Sen ne büyük nimetsin ya mübarek Ramazan
 
Oruç tutan varlıklı yoksulları hatırlar
Ey MİZABİ yazmakla yetmez kısa satırlar
Sevabını taşımaz âlemdeki katırlar
Sen ne büyük nimetsin ya mübarek Ramazan
06.09.2009

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız

 
 
 
 07

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Rıza HARDAL
Rıza HARDAL Hayat Hikayesi
YÜCE MEVLAM NASIL VARAM DİVANE BEN
Oruç tutmam,namaz kılmam.
Nasıl varam yanına ben,
Bir lokmacık haram yeyem,
Nasıl varam huzura ben ?
 
Zekat dedin veremedim,
Dertlerime dert ekledin.
Param yok Hacca gitmedim,
Nasıl varam yanına ben ?
 
Kelime şahadet getirdim,
Yurdum,yuvamda oturdum.
Şeytanlarımı artırdım,
Nasıl varam yanına ben ?
 
Gercecik idim yaşlandım,
Dünya ahvalin başladım
Şeytanlarımı taşladım,
Nasıl yanına varam ben ?
 
Can cesetten çıktığı an,
Dertlerime sen ol derman
İşte geldim huzura ben.
Nasıl varmam yanına ben ?
 
Doğru yoldan ayrılmadım,
Yandaşlarca kayrılmadım,
Kutnu kumaş giyinmedim,
Nasıl vardım yanına ben ?
 
Yeşil toprak gazel oldum
Dünya bize güzel oldu,
RIZA candan bezer oydu,
Nasıl varam divane ben ?
05-10-2005

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız

 
 
 
 
 
  08

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Üzeyir Lokman ÇAYCI
Üzeyir Lokman ÇAYCI Hayat Hikayesi

 

YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ!

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN  İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ!
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR!

1

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

 Hukuka, Yasalara, Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.

1

Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

197 SAYI 25 Temmuz 2015 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız!