|
YIL 17 SAYI 197 25-Temmuz-2015
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
-
Mahmut Selim GÜRSEL NEDEN BU GÜNLER HEP BÖYLE BOZUK?
-
Mustafa
Nevruz SINACI HÜKÜMET VE HARAKİRİ AKAN KANI DURDURMAK!
-
Mahfi EĞİLMEZ TARİHE SAYGISIZLIK
-
Selma GÜRSEL KOLAY ÇÖREĞİ
-
Üzeyir Lokman ÇAYCI
ŞİDDET ADAMIN İÇİNDEYDİ
-
Orhan AFACAN CEYLANPINAR ŞEHİTLERİNE
Mehmet KARADAĞ ŞU GURBETLİK BÜKTÜ BELİMİ
-
Üzeyir Lokman ÇAYCI
DESEN
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
NEDEN BU GÜNLER HEP BÖYLE BOZUK?
-
Nedeni bizlerin bu günlere gelir iken
yaptığımız sahtekarlıkları ve diğer Dinen ve İnsani olarak yaptığımız
bozuklukların birikimi olarak burada karşımıza çıkmasından değil midir?
-
Bunları inceler isek; Hakkımız olmadığı
halde başkalarının haklarını almadık mı?
-
Benim olsun onun olmasın
diye birbirimizin hakkını gasp etmedik mi?
-
Hakkımız olmadan hak
sahibine iftira ve suç atarak onun hakkını yemedik mi?
-
Birisinin hakkın
yediğimiz zaman o kişinin bakmakta olacağı ailesini de hakkını yemedik
mi?
-
Çalmayı alma olarak
görmek işte bunda olsa gerek!
-
Dedelerimiz herkes
savaşa gider iken bazıları askerden kaçarak dağlarda eşkıyalık yaparak onun bunun ufak tefek
mallarını gasp etmediler mi?
-
Anamız babamız da bir
zamanlar para biriktirerek faiz parası alarak bizlerin özüne haramı
sokmadılar mı?
-
Okur iken imtihanda
kopya çekerek haksız olarak bir üst sınıfa geçmedik mi?
-
Okur iken diğer
talebelerin haklarını yemek için önceden tarafımıza verilen şifreler ile
üniversitelere girmedik mi?
-
Okul bitiminde torpil
yaptırarak başkalarının hakkı olan makamlara girerek eşimize ve
evlatlarımıza hak etmediğimiz paralar ile iaşelerini sağlamadık mı?
-
Esnaf olduk devlet
teşvik verdi diye hak etmediğimiz halde hak etmiş gibi teşvik alarak
belki helal olan kazancımızı haram ile taçlandırmadık mı?
-
Sıkıştıkça banka denen
faiz tuzağına giderek hem alır iken hem verir iken faizi vererek helal
olacak kazancımıza dolayalı da olsa faiz haramını katmadık mı?
-
Adalet için müracaat
ettiğimizde gereğini yapmayan adaletin kurbanı olarak sesimizin
kısılması işte hep bundan değil mi?
-
Bizi idare edenlerin de
layık olduğumuz için bu günleri gördüğümüz düşünmüyor muyuz?
-
Yalanı, dolanı, hak
yemeyi, başkasını kayırmayı, aklanmaya, paklanmayı, katilleri kendi
kendisine af etmeyi, faiz almayı, faiz vermeyi, kumar oynatarak,
genelevi patronundan vergi alarak, kâr getiren fabrikaları ve
işletmeleri yandaşlarımıza peşkeş çekerek idare edilmen hepimizin yediği
haramlar yüzünden değil mi?
-
Bana bu gün ben hiç haram yemedim
diyen bir kişi gösteremezsiniz!
-
Neden mi nedenleri yukarıda aklımın
yettiği kadar sıralamaya çalıştığım nedenlerde bulunmaktadır.
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mustafa Nevruz SINACI |
Mustafa Nevruz SINACI Hayat Hikayesi
|
-
HÜKÜMET VE HARAKİRİ AKAN KANI DURDURMAK!
- Mesele bir evrensel (uluslar arası)
hukuk sorunu ise; İşte cevabı:
-
ANARŞİ
VE TERÖR KONUSU BM ANTLAŞMASI
- Madde 51- Bu Antlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş
Milletler üyelerinden birinin silâhlı bir saldırıya hedef olması halinde,
Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli
önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru
savunma hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru savunma hakkını
kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyine bildirilir ve
Konsey’in işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin
korunması ya da yeniden kurulması için gerekli göreceği biçimde her an
hareket etme yetki ve görevini hiçbir biçimde etkilemez.
- 11 Eylül (sözde) provokasyonundan bu yana ABD, uluslar arası onay görmüş bu hükme dayanarak dünyanın
yarısında terör estirmekte, maddeyi (Antlaşma hükmünü) tepe-tepe
kullanmakta ve pervasızca kan akıtmaktadır.
- Antlaşma hükmü gereği Türkiye Cumhuriyeti Ordusu’nun da,
gerektiğinde sınır ötesi harekât için hukuki-siyasi bir prosedür
veya TBMM’nin tezkeresine ihtiyacı yoktur. Var diyen yalan söyler. Şu hale
nazaran; 44 yıldır TSK’nın her ihlâlde derhal Irak’a girme ve gerekirse
mütecaviz (terör ve tehdit unsurlarını) Bağdat’a kadar izleme ve tümüyle
yok etme, kökünü kurutma hakkı vardır.
- Ancak, (her ne hikmetse) TSK hukuken sabit uluslar arası yasal hakkını bu güne değin kullanmaktan
kaçınmış ve illa hükümetlerden teskere beklemiştir. Bu atalet, kararsızlık
ve pasif politikanın bedeli on-binlerce can, mal, ayni ve nakdi değer
kaybıdır. Kaldı ki, bu hadisede sınır güvenliğini sağlamakla sorumlu
İçişleri Bakanlığı (Polis-Jandarma) ve MİT’in bağlı bulunduğu Başbakanlığın
da çok büyük hata, ihmal ve sorumluluğu vardır.
Bu hata, ihmal ve sorumluluk sadece ve yalnızca RTE Hükümeti ile sınırlı
değil; Bilakis 1968’den itibaren bütün İçişleri Bakanı ve Başbakanları
şamil bulunmaktadır. Yani, ülkemiz ve milletimizi bunca acı, kayıp, ıstırap
ve şeamete mahküm eden hadise çok derindir.
- Devlet Denetleme Kurullarını çalıştırmayan ve kurumlar
arası Anayasal eşgüdüm ve koordinasyonu sağlamaktan imtina eden dönem
Cumhurbaşkanları da sorumluluk sahibidir.
- Peki, bu hak (iç veya dış fark etmez) ‘hangi ihanet
şebekeleri’ yüzünden kullanılmaz?
- Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve
Genelkurmay bu hakkı ve uluslar arası hukukun
hükmünü bilir. Yıllardır tehlikenin farkındadır. Kamu vicdanının bu kin,
kan ve hain katliam karşısındaki duyarlık ve rahatsızlığının pek ala
idrakindedir.
-
Dahası Türk devleti,
ulusu ve ordusu’nun konuyla ilgili düsturu “İstiyorsan eğer devlette sulh-ü
salâh, hazır ol cenge her daim” biçiminde olup; Büyük önder Mareşal M.
Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh cihanda sulh” vecizesi, güçlü kuvvetli,
kudretli, kararlı, hâkim ve güvenlik sorunlarında tek hükümran; İç ve dış
düşmana karşı daima hazır-nazır ve müteyakkız bir ordu anlamını taşır.
O, halkı daima
hükümetlere karşı uyanık ve dikkatli olmaya ve fakat Peygamber Ocağı “Türk
Ordusuna” ilelebet inanmaya, dayanmaya, itimat etmeye ve güvenmeye
çağırmıştır. Zira Türk milleti zaten topyekün bir ordudur.
- TSK’nın Cumhuriyeti koruma ve kollama görevinin sebep ve
hikmeti budur.
Evveli kırk yılı bulan ve ahirinde; Başta ABD, AB, İsrail ve Ermenistan’ın
yardım ve yataklığı sayesinde ülkemizin parçalanmasını hedefleyen bu menfur
anarşi, terör ve tedhiş örgütünün; TBMM çatısı dahil olmak üzere, alenen
faaliyet gösterdiği alanlar, kurumlar, kuruluşlar, şahıslar, gizlendiği
inler, girip-çıktığı ve kullandığı bütün mekanlar net olarak (mahalle
muhtarından, jandarma, emniyet ve MİT tarafından) bilinir ve devletçe takip
edilirken!... Niçin? 12 Eylül 1980’de olduğu gibi
TOPYEKÜN üzerine gidilmez ve bir kaç günde bataklık kurutulmaz? Acaba milli
hukukta uygun bir karine mi yoktur?
- Bunu iddia eden varsa kör, cahil, aptal ve dumur,
değilse ihanetle maluldur!...
- BAKINIZ “Mustafa Kemal ATATÜRK” NE DİYOR:
- “Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını
esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur. Bu itibarla, kendiniz için
değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların
en yükseği budur” DEVAMLA: “Kendiniz için değil, bağlı olduğumuz ulus için
elbirliğiyle çalışınız, çalışmanın en yükseği budur.Bir
adam ki, memleketin ve milletin saadetini düşünmek yerine daha çok kendini
düşünür, bu adamın kıymeti ikinci derecededir.En iyi kişi, kendinden çok,
bağlı olduğu toplumu düşünen, kendini onun varlığının ve mutluluğunun
korunmasına adayan insandır.Hususi menfaat, ekseriya, umumi menfaatle tezat
halinde olur.Ulusları yönetenler için ilk ve en zor görev, kişisel
bencilliğe kapılmaktan kendilerini korumalarıdır.”der.
- Kaldı ki Cumhuriyet Anayasası ve TCK terör ve tedhişe
karşı idam ve infaz dâhil her türlü hükümle tahkim edilidir. Sanıldığı gibi
ne hükümetin, ne Jandarma, güvenlik teşkilatı ve ne de TSK’nın eli bağlı
değildir. Olsa-olsa ‘devletin içine çöreklenmiş’ el bağlayan, yol kesen ve
engel olan bir takım harici ve dâhili bedhahlar’ ile terör örgütüne yardım
ve yataklık eden ayan-beyan eşkıya vardır. Devlette millet adına hüküm
süren, maaş alan ve halkın sırtından geçinen (seçilmiş veya atanmış)
istisnasız her kamu görevlisinin görevi “bu menfur unsur ve vatan
hainlerini” deşifre etmek, yakalayıp yargı önüne taşımak değil midir? Aksi
takdirde kendilerinin “vatan haini” sayılacaklarını; Bidayette halkın pasif
direniş, meşru müdafaa ve müdahale hakkının olduğunu bunlar hiç bilmezler
mi? Yoksa milleti ahmak mı sanırlar?
YOK ÖYLE ŞEY!...
- Üç Ekim günü öğle vakti 15 askerimiz alçakça şehit
edilmiş; 4 Ekim günü akredite medya hain körler ve aptal sağırları oynamış;
Genelkurmay ciddiyet ve kararlılıkla bastırınca ancak aklını başına
devşirebilmiştir. (Bak: 4 ve 5 Ekim tarihli gazeteler)
Şimdi artık kimse çıkıp da “kanları yerde kalmayacak” diye millete yalan
söylemesin.
Buna hiç kimsenin hakkı da yok, yüzü de. Üstüne üstlük hala birileri kalkıp
ta “Kürt sorunu var” demesin!.. İşte bunlar ihanet
şebekelerinin menfur mensupları, politik-ACILARI veya şeytanın
avukatlarıdır.
- Aciliyetine rağmen teskereyi 1 Ekim’de gündeme koymayanlar
da sorgulanmalı!
Dahası halk 40 yıldır ‘kullanılan’ bu dümenin iç yüzünü, 500 milyar doları
aşan sarfını ve bu sarfiyatın kendisine olan maliyetini de çok iyi
bilmektedir. Ümraniye soruşturması kapsamında ortaya çıkan belgeleri,
iddiaları ve bu güne kadar gizlenen gerçekleri de…
Bu kez onurlu ve sorumlu devlet organlarının resen inisiyatif
kullanma ve hükümetin konuyla ilgili ihlas ve samimiyetini ortaya koyma
zamanı gelmiştir. Her kurum ve kişinin anayasa ve kanunda yazılan görev ve
yetkisi bellidir. Ya herkes “DERHAL” görevini yapsın veya onur, şeref ve
haysiyet sahibi ise istifa edip gitsin. Aksi takdirde “yönetimi sorgulamak
ve yargılamak üzere” Cumhuriyetin Savcı ve Yargıçları derhal harekete
geçmek zorundadır.
HÜKÜMETE GELİNCE:
- Bu kertede gerekli tedbir ve radikal kararlar alarak
derhal uygulamaya koymak en başta hükümetin görevidir. Aksi takdirde aczini
itiraf ve istifasını vermek zorundadır. Mevcut ve mer’i siyasi partiler bu
neticeyi temine memur ve mecburdur. Aksi takdirde Türkiye de siyasi parti
yok demektir. Peki, hükümet her iki formülden birini yapmazsa ne olur? Her
halde HARAKİRİ yapmış olur ki, bunun sonu, yalnızca ve sadece kendileri
için değil millet için de büyük hayal kırıklığı, bunalım, buhran, muhtemel
iç çatışma ve hüsrandır. Bunu ancak vatan hainleri göze alabilir. Aziz
vatan, kutsal bayrak ve binlerce yıllık toprağın sahipleri asla!... Görelim mevlâm neyler, neylerse güzel eyler. On
sözler:
- “Vatan benim için ne yapabilir değil, ben vatanım için
ne yapabilirim diye sorun” J. F. Kennedy; “Bencil varlıklar kendileri için
çalışırlar, ama onlar ulus için çalıştıklarını sanırlar.” Galip Baran; “Sen
görevini yap, gerisini Tanrıya bırak.” Latin Atasözü; “Siz, öncelikle
komşularınızı ve mahallenizi içinizden gelerek koruyun. çünkü
düşman, komşunun evini talan ederse sıra sendedir.' Nuh Peygamber…
- NETİCE: “Niyet hayr, akibet hayr”
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki
Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahfi EĞİLMEZ |
Mahfi EĞİLMEZ
Hayat Hikayesine tıklayarak gidiniz! |
-
-
Geç Hitit kent krallıkları
döneminden kalan ve yaklaşık olarak M.Ö. 730'lara tarihlenen İvriz Kaya
Anıtı 4.20 m.x2.40 m. boyutlarındadır. Kaya zemin üzerine kabartma
tekniğiyle yapılmış anıtta Kral Warpalavas'a Tanrı Tarhundas tarafından üzüm
salkımı ve buğday başağı verilişi gösterilmektedir. Tanrı Tarhundas'ın Kral
Warpalavas'a verdiği üzüm ve buğday bereketi simgeler. Tanrının yüz kısmının
önünde ve kralın arkasında Hitit hiyeroglif yazısıyla şunlar yazılı: "Ben
egemen ve kahraman Kral Warpalavas, sarayda bir prens iken bu asmaları
diktim, Tarhundas onlara bereket ve bolluk versin."
Anadolu Ajansı'nın 7 Ocak tarihli haberinde Hititlerden kalma İvriz Kaya
Anıtı'nın bakımsızlık ve ilgisizlikten yok olma tehlikesi yaşadığı yer
alıyordu. İvriz Kaya Anıtı'nın çevresi birinci derece doğal sit alanı, yakın
çevresi de İvriz Çayı boyunca ikinci derece doğal sit alanı ilan edilmiş.
2700 yıllık bu olağanüstü kaya kabartması anıtta doğal tahribat nedeniyle
derin çatlaklar oluşmaya başladığı haberin en önemli ayrıntılarından
birisiydi. Yağmur ve kar sularının biriktiği bu çatlaklar, donan suyun
erimesiyle giderek genişlemeye başlamış. Ereğli Müze Müdürlüğü'nün uyardığı
Konya Kültür Müdürlüğü önlem almak için harekete geçmiş. Anıtlar ve Röleve
Müdürlüğü mimarlarının incelediği anıtın, kar, yağmur suları ve dış
etkenlerden korunması için bir beton şemsiye ile kapatılması ve çevre
düzenlemesi ile anıtın tabanına akan gölet sularının izolasyonunun
yapılmasına karar verilmiş. Ne var ki yine haberden anlaşıldığı kadarıyla
kabartmanın yer aldığı arazinin mülkiyetinin ait olduğu TEAŞ, anıtın
korunması için yapılan işbirliği çağrılarına yanıt vermemiş.
Aramlar ve Fenikelilerin güneyden gelip Kuzey Mezopotamya'ya yayılmaları
sonucu, Hitit sanatına bu kavimlerin sanatına ilişkin öğeler de egemen
olmaya başlamış. İvriz Kaya Kabartması, Geç Hitit döneminin, Aram ve Fenike
etkisi altında yapılmış en önemli eserleri arasında sayılıyor. Her yıl
yüzlerce turist anıtı görmek için geliyor.
Anadolu Ajansı'nın haberinden sonra İvriz Kaya Anıtı ile ilgili başka bazı
haberler de yer aldı gazetelerde. Yayımlanan fotoğraflardan anlaşıldığı
kadarıyla kabartmadaki figürler hedef olarak kullanılmak suretiyle
kurşunlanmış. Figürlerin burunları, kulakları tabanca kurşunlarıyla
parçalanmış. Yani yalnızca doğa değil anıtı yıpratan. Tarihe karşı
ilgisizliğimiz bilinen bir şey. Buna fazlaca diyecek bir şeyim yok. Ama
tarihe karşı saygısızlığımız çok can sıkıcı. 2700 yıllık bu esere sahip
çıkamıyoruz. Sahip çıkmak ne kelime onu nişan tahtası haline getiriyoruz.
Ondan sonra da kalkmış Berlin'den iade edilmeyen Hitit Aslanı'nı geri
istiyoruz. Ne yapacağız o aslanı? İvriz Kaya Kabartması'nı hedef olarak
kullanmaktan bıktık da şimdi o aslanı mı kurşunlayacağız?
Milyonlarca dolarlık turizm gelirinin temel dayanağını oluşturan tarihsel
mirasına sahip çıkamayan bir ülkenin alacaklarına sahip çıkamaması, bırakın
sahip çıkmayı bu alacağın var olup olmadığını merak etmemesi şaşırtıcı
olmamalı aslında.
Not: Hahfi EĞİLMEZ'DEN Tabibimiz üzerine sitesinden alınarak dergimizde
yayınlanmıştır!
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki
Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Selma GÜRSEL |
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
KOLAY ÇÖREĞİ
- 2 su bardak ılık su
- 1 yemek kaşığı şeker
- 1 su bardak yoğurt
- 1 kiprit kutusu kadar yaş maya
- 1 su bardak sıvı yağ
- 8 su bardağı un
- 2 yumurta
- 200 gram kaşer peyniri
- bir miktar susam
- bir miktar çörek otu
- bir tatlı kaşığı tuz
-
-
Maya, bir bardak yoğurt,
bir bardak sıvı yağ, iki bardak ılık su , şeker, tuz konularak yumurtalar
kırılır bir tanesinin sarısı alınarak bir kapta muhafaza edilir bu sarı
bir kaba konularak kolay hamur böreğinin üzerine sürülmek için bekletilir.
-
Kaba un yoğurularak kulak
memesi halinde olacak şekilde hazırlanır.
-
Fırın tepsisinin altına az
bir sıvı yağ ile yağlanır.
-
Kaşarlar ince dilimler
halinde doğranarak hazırlanır.
-
Yoğrulan hamurun yarısı
alınarak tepsiye güzelce eşit şekilde yayılır. Bu yayılan hamurun üzerine
kesile kaşarlar sıra ile düzülür. Kalan hamur azar azar alınarak tepsiye
döşenmiş kaşarın üzerine yayılır.
-
Bir bıçak alınarak tepsi
önce ikiye, daha sonra eşit şekilde kareler halinde kesilir. Kesilen
hamurun üzerine fırça ile aldığımız yumurta sarısı sürülür susam ekilir,
çörekotu da serpilir.
-
Tepsiden 15 dakika kadar
hamurun mayası gelmesi beklenir. Fırın 200 derecede ısıtılır ve tepsi
fırına sürülür.
-
Kızdırılmış Fırında 20
dakika kolay hamur böreği pişirilir. Fırından çıkartılınca biraz soğuması
beklenir bıçak ile kesilen yerlerden tekrar kesilerek erimiş kaşarlar
ayrılır.
-
Biraz soğuyunca servis
yapılır! İyice soğuyunca da tadı değişmeyen nefis bir kolay hamur böreği
elde etmiş olursunuz!
|
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Üzeyir Lokman ÇAYCI |
Üzeyir Lokman ÇAYCI Hayat Hikayesi |
- ŞİDDET ADAMIN İÇİNDEYDİ
- Kirlenmeler arasında farkedilmeyenler
- Büyük bir mağazanın giriş kapısında
- « Hayvanlar giremez … » uyarısına rağmen
- İçeride yaşananlar bu yazının dışındaydı…
-
- Paris’te hırpalanan çocuk
- Irak’ta bombalanan…
- Filistin’de kurşunlanan çocuklar gibi
- Çaresizdi.
- Adı konulamayan davranış bozuklukları
-
- Raflar arasında
- İki veya üç yaşında annesiz bir çocuk
- Babası tarafından
- Evrile çevrile dövülüyordu.
-
- Ne görüntü alıcılarının
- Ne de görevlilerin izleme alanında olmayan
- İğrenç bir manzara.
- Çocukken yaşlandırılanlar
-
- Çevresindeki insanların
- Sezgilerini önemsemeden
- Küçük bir varlığın
- Masumiyetini umursamadan
- Kaba eylemlerini sadistçe sürdüren bir baba…
- Kendi kendilerini yönetemeyenler
-
- Yavrusunun geleceğini
- Ve umutlarını çalan bir çocuk üreticisi
- Kontrolsüz güç sahibi
- İnsan sevmez bir hayal…
- Şiddet adamın içindeydi
-
- Bir alışveriş merkezinde
- Sevmesini bilmeyen bir gölge
- Öfkeyle beslenen şiddet
- « Git evine bardak kır… Kapılarına vur...
- Sakız çiğne!» diyemeyen
- Bir çevre...
- Bir başkasının yükünü sana taşıtacaklar
-
- Acılarının profili hakla, hukukla anlaşılmayacak...
- Yarınlarda geçmişine bakmadan seni suçlayacaklar!
- Kırılganlığından... haksızlıklara baş kaldırmandan
- Faydalanmak isteyenler olacak...
- Şiddet hamalı baban ise
- Kendi kabalıklarının cezasını
- Sana rağmen
- Yalnız ve kimsesiz kalmakla çekecek…
-
- Acılarının profili hakla, hukukla anlaşılmayacak...
- Yarınlarda geçmişine bakmadan seni suçlayanlar
- Bir başkasının yükünü sana taşıtacaklar!
- Bouchelay, 01.12.2007
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
05 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Orhan AFACAN |
Orhan AFACAN Hayat Hikayesi |
-
CEYLANPINAR ŞEHİTLERİNE
Resmi tören yapmayın ben darılmam.
Tabutla yeter bayrağa sarılmam.
Yüz yüze mücadeleden hiç yılmam
Şehit edildim ne yazık kalleşçe.
Şehitle olur devletin bekası
Devamlı ölümle onun alakası.
Vatan aşkının böyle olur ası.
Şehit edildim ne yazık kalleşçe.
Düşman uyumazmış uyursa da su.
Uykumu yaptılar seherde pusu.
Silahı susturmuş benden korkusu.
Şehit edildim ne yazık kalleşçe.
Adına benzerdi Ceylanpınar'ı m.
Acımla anılır ona yanarım.
Her seher,her kalpte artık kanarım
Şehit edildim ne yazık kalleşçe.
İzmir 24.7.2015
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
06 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mehmet KARADAĞ |
Mehmet KARADAĞ Hayat Hikayesi
|
ŞU GURBETLİK
BÜKTÜ BELİMİ
Gel, gel diyor oğlum bana ellerin
Bülbül gibi tatlı olmuş dilleri
Hayalimden gitmiyor ki gözlerin
Şu gurbet büktü benim belimi.
Gurbet ellerinde ellerim bağlı
Yokluğundan ciğer yüreğim dağlı
Gelemem yollarım tuzaklı ağlı
Şu gurbet büktü benim belimi.
Gözümün yaşları deryaya döndü
Yüreğim yandı, ciğerim söndü
Eyvah oğlum baban ölmeden öldü
Şu gurbet büktü benim belimi.
Hayatım boyunca çileler çektim
Yeter felek yeter yerlere aktım
Ölmeden önce de kefeni diktim
Şu gurbet büktü benim belimi.
ÇAĞDAŞ ozanım da sizlere emanet
Vadem bu kadarmış veda nihayet
KARADAĞ babandır sevmez ihanet
Şu gurbet büktü benim belimi.
Ankara 02/05/1982
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
07 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Üzeyir Lokman ÇAYCI |
Üzeyir Lokman ÇAYCI Hayat Hikayesi |
DESEN |
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
1 |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL
yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
1 |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
198 SAYI 25 Ağustos 2015 SAYIYA Gitmek İçin
Tıklayınız! |