|
YIL 16 SAYI 189 25-Kasım-2014
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
BİLMEK VE SİLMEMEK
Bazı konulur olur ki insan hayatında.
Bakarsın sayfa ortadan kalkmış, bilmiş olduğun o koru kaybolmuştur.
Hepimizin zaman içerisinde bildiğimiz o
konuyu hatırlayamadığımı, bazen çok Samim olduğumuz kişilerin isimlerini
hatırlayamadığımız günler olmuştur. Acaba .u bizim beynimizin bize oynadığı
bu oyunun sebebi nedir?
İzah edildiğine göre, zaman içerisinde
hatırlamadığım o olayların beynimiz tarafından bu benim sahibime artık
yaramaz. Hafızamdan sileyim. Komutunu kendi kararı ile kaldırması ile izah
edilmektedir.
Beynimizin bu kararı iye yapay zekâ olarak
sayılabilecek bilgisayarlarımız da bu işlemi bizim emrimizle yapmaktadır.
Yani daha evde kullandığımız bilgisayarların gelişmediği ve bu gelişmenin
çalışmalar ile bilgisayarlarında verilen komut haricinde ayarlanan zaman
dilimi içerisinde kendi kararırı verebileceği bir program üzerinde
çalışıldığını öğrenmekteyiz.
Bu insanlık için belki faydalı olacak.
Belki de insanlık için çok zararlara meydan verecek bir konum olabilecek
diye düşünmekteyim.
Saman içerisinde bu konunun devamını
bildiğim kadar anlatmaya çalışacağım! |
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
|
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahfi EĞİLMEZ |
Mahfi EĞİLMEZ
Hayat Hikayesine tıklayarak gidiniz! |
-
Çorum Müzesi'nin yeni binası
olağanüstü bir bina. Dışı müthiş bir tarihi, içi de bir müze için modern bir
atmosferi yansıtıyor. Henüz resmen açılmamış. Çevre düzenlemesinin
tamamlanması bekleniyor. 2-6 Eylül tarihlerinde yapılacak olan Uluslararası
Hititoloji Kongresi'ne yetişecek. Bu müze önümüzdeki yıl Avrupa'da yılın
müzesi olabilir. Böyle bir eseri Çorum'a kazandıran bütün yetkililere
teşekkür borçluyuz.
Alacahöyük ve Hattuşa'yı bir kez daha gezdim. Defalarca gezmeme karşın yine
yeni şeyler öğrendim. Müze asistanlarının bilgisi sevincimi kat kat artırdı.
Her ikisi de Çorumlu olduğu için Hitit tarihine hem büyük ilgi duyuyorlar
hem de sahip çıkıyorlar. Her geçen gün Çorumlu işadamlarının Hitit
uygarlığına biraz daha fazla sahip çıktıklarını görmek de ayrı bir mutluluk.
Dönüş yolunda Sungurlu'daki Mavi Ocak tesislerinde akşam yemeği yedik. Yüzme
havuzuyla, yürüyüş parkurlarıyla, doğayla iç içe girmiş konumuyla sessiz,
sakin ve son derecede kaliteli bir tesis.
Hattuşa ve Alacahöyük'e 25 kilometre uzaklıkta olması büyük bir avantaj.
Yemekleri, odaları ve servisi mükemmel.
Boğazkale'nin (Hattuşa) maddi sıkıntıları devam ediyor. Yolunun,
kanalizasyon sisteminin yenilenmesi gerekiyor. Burası Unesco'nun dünya
mirası listesinde yer alan bir başkent. Buraya gözümüz gibi bakmamız
gerekiyor. Devletin imkânları sınırlı. Türkiye'de bakılması gereken pek çok
yer var. Ama burası Anadolu uygarlıklarının en eskisinin başkenti. Bu
anlamda Hattuşa yalnızca Çorum'un değil hepimizin üzerine titrememiz gereken
bir yer. Özel kesimin buraya biraz ilgi göstermesi sorunu çözebilir. Ya da
uluslararası kuruluşlardan yardım sağlanabilir. Hattuşa, Alacahöyük,
Şapinuva Türkiye'ye çok para kazandıracak ileride.
Çorum'a gidin. Eylül ayında giderseniz yeni müzeyi gezme imkânınız da olur.
İster Sungurlu'daki Mavi Ocak tesislerinde, ister Çorum'daki Anitta Otel'de
isterseniz Hattuşa yakınındaki Başkent motelde veya başkasında geceleyin.
Çorumluların tertemiz ve saf sıcaklığını hissedin. 4000 yıllık tarihe
dokunun Hattuşa ve Alacahöyük'te 4000 yıllık Hitit sokaklarında yürüyün,
Hattuşa'da kral sarayının kalıntılarını gezerken binlerce yıl önce orada
işlenen taht cinayetlerini hayal edin. Alacahöyük'deki tünel ve Hattuşa'daki
Yerkapı tünelinden geçerken 3500 yıl önce böyle bir mühendislik harikasının
nasıl yapıldığına şaşırın. Yazılıkaya'da IV.Tuthalya'nın tanrılar
katına nasıl çıktığını görün. Sonra durup bir düşünün. Bunları
canlandıramazsak ekonomik büyüme kalıcı olabilir mi?
Eczacıbaşı Grubu'ndan Vitra, Kadeş Barış Antlaşması'nın replikasını
yaptırmış. Son derece de güzel bir replika. Hititlerle ilgili yakılan meşale
giderek güçleniyor. Çorum müzesi eğer yılın müzesi seçilirse 2003 yılı Hitit
yılı olabilir. Uluslararası Hititoloji Kongresi ve Çorum Müzesi'ni
kullanarak bunu sağlamaya çalışmamız gerekir. Kadeş Antlaşması replikasını,
Eczacıbaşı'ndan izin alıp, çoğaltmak ve çeşitli dillere yapılmış
çevirileriyle birlikte birçok yere yollamak da düşünülmeli.
Her geçen gün Hititlerin Batı uygarlığının temeli olduğu yolunda yeni
belgeler çıkıyor ortaya. Kendilerine Yunan uygarlığını başlangıç noktası
olarak almaya alışmış olan Batılıların başlangıç noktasını daha geriye
Hititlere çekmesi çok kolay değil tabii. Ama gidiş o gidiştir. Bir süre
sonra tarih kitapları yeniden yazılacak. Böyle bir değişime yalnızca
tanıklık etmekle kalmayıp katkıda bulunmak büyük keyif.
Not: Hahfi EĞİLMEZ'DEN Tabibimiz üzerine sitesinden alınarak dergimizde
yayınlanmıştır!
|
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mustafa Nevruz SINACI |
Mustafa Nevruz SINACI Hayat Hikayesi
|
-
MİLLİ DAVA (KIBRIS) GERÇEĞİ!
-
Web sitesinde milletten
iane (bağış) dilenen kıytırık bir İngiliz
milletvekili, şu sıralar Türkiye aleyhine atağa
kalktı. TukishForum penceresinden baktığımızda
Rum-Yunan ve İbrani lobileri ve Ermeni diyasporası ile
çok sıkı-fıkı ilişkiler içinde olduğu görülüyor.
-
Maznun’un (zanlı,
şüpheli, potansiyel sanık) adı: Andrew Dismore. Menfur
yayın, iftira ve karalama yazılarını yayınladığı site
adresi şöyle: http://www.andrewdismoremp.com,
-
Bu link Andrew
Dismore'in sitesine ait. İngilizce bilenler lütfen
açıp ibret için baksınlar.
-
Mesele şu ki; bu menfur
şahıs, dâhili-harici bedhahlarla iştirak ve işbirliği
halinde yine Türkiye aleyhine furyalar ve kumpaslara
girerek, başta Kıbrıs konusu olmak üzere; Bizdeki
menfur özürcülerle, Kıbrıs’ta vaki toplumlararası (!)
müzakerelere paralel sözde Ermeni soykırım yalanlarını
ısıtıp tetiklemeye başladı.
-
Kefereye ilk cevap;
“Turkish Reconciliation Front-UK, Ingiltere Türkleri
Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği”nden geldi.
-
ANDREW DISMORE'A
CEVAP: SIKIYSAN GEL DE AL!..
-
Satırı satırına son
derece önemli ve anlamlı ve üstelik İngiltere de
kurulu bir Türk Sivil Toplum Kuruluşu’ndan gelen tokat
gibi cevabı aynen naklediyorum: Hiç bir bilimsel
dayanağı olmayan sözde Ermeni Soykırımı yalan ve
iftiralarına her fırsatta sarılan ve her konuda
izlemiş olduğu Türk düşmanı tavır ve söylemlerle yüce
Türk milletini inciterek rencide etmeye çalışan
İngiliz Milletvekili Andrew Dismore'a Turkish
Reconciliation Front–UK ve İngiltere Türkleri Day. ve
Yard. Derneğinden cevaptır:
-
“Türkiye'yi Kıbrıs'ta
işgalci olarak tanımlayan ve Türk askerinin adadaki
asker sayısını azaltmasını ve Kıbrıs'ı (GKRY)
tanımasını isteyen Andrew Dismore adada yasayan
binlerce Kıbrıs Türk'ünün varlığını nasıl oluyor da
bir kalemde silip atıyor.1571'de Lala Mustafa Paşa'yla
yani 417 senedir devam eden Türk varlığını bir çırpıda
atmak şu ana kadar hiç bir dış güce nasip olmadıysa
bundan böyle de Türk kalacaktır..Ve buna dünyadaki hiç
bir güç engel olamayacaktır. Bu yüzdendir ki Kıbrıs
üzerinde gizli ve hain emelleri olan her kim, hangi
ülke ve hangi gizli güçler topluluğu varsa bu
hayallerinizden vazgeçme zamanınız gelmiştir artık.
Sizlere politik bir dil kullanmanın hiç bir faydası
olmadığını çok iyi biliyoruz. Çünkü kurmuş olduğunuz
kurum ve kuruluşlarla ve zayıf karakterli işbirlikçi
hainlerle politik arenada kazanmanın sinsi (menfur)
hesapları içindesiniz.
-
Türk insanını her
coğrafyada olduğu gibi haince, alçakça ve kalleşçe
arkadan vurmaya çalışıyorsunuz. Türk'ün essiz
karakterini yozlaştırmaya, vatansever ve milliyetçi
duygularını zayıflatarak yiğitçe savaşarak
alamayacağınız şeyleri haince ele geçirmeye
çalışıyorsunuz.
-
Kıbrıs Davasına
onurunu vermiş isimleri küçük düşürmeye çalışıyor,
yüce insan Fazıl Küçük’ün resimlerini Kıbrıs
pullarından çıkartıyor, Dr. Rauf Denktaş’a düşmanca
duygular besliyor ve büyük kurtarıcı, essiz önder
Mustafa Kemal Atatürk'ün adını ders kitaplarından
çıkartma cüretini gösteriyorsunuz. Bunları yaparken
Andrew Dismore denilen şahısla aynı hizada hareket
ettiğinizi görebiliyor musunuz.? Bu yüzdendir ki
Andrew Dismore'a ve Kıbrıs’ı pazarlamaya çalışan hain
güruhuna buradan bir tek cevap veriyoruz. Sitende
insanlara bağış yapmaları için yalvararak zaman
kaybedeceğine biraz tarih kitaplarına zaman ayır!
Bilesiniz ki! Kıbrıs her zaman Türk'tü Türk
kalacaktır! Sıkıysa Gel de Al!
-
Turkish Reconciliation
Front-UK, İngiltere Türkleri Day. ve Yardımlaşma
Derneği”
-
İşte bu menfur
tetikçi ve provokatörler sayesinde tıpkı, hiç olmayan
bir meseleyi sanal ortamda hayalen üretip “sorun” gibi
sunmak, devleti, insanları ve kamuoyunu meşgul etmek
suretiyle milletin kimyasını bozmak, lânetli özürcüler
listesinde isimleri yazılı ihanet şebekesi ve yer
yüzüne dağılmış Andrew Dismore gibi insanlık
düşmanları için meşgale haline geldi.
-
Örneğin etnik köken,
anadil, siyasal-sosyal haklar ve Kürt sorunu (!) vb.
-
Yine bu güruhça
dillendirilen ve barış’ı sorun’a dönüştüren Kıbrıs
meselesi. Her ne kadar kalkışmacıya verilen cevap
uygun ise de bizim de diyeceklerimiz var.
-
Gerçek şu ki; Türkiye’nin
başına ‘sorun-sorun” diye dert açanların kendileri
sorun.
-
Üstelik durup
dururken sorun yaratanların ve bizatihi sorun
olanların kahir ekseriyeti etnik kök olarak Ermeni,
Rum-Yunan, İbrani, hâsılı dönme-devşirme veya sabetay
çıkıyor. Ne gariptir ki, Kürt sorununu
dillendirenlerin arasında Kürt, alevi sorunu
diyenlerin arasında bir tane dahi Müslüman yok. Milli
Dava Kıbrıs konusunda, Türkiye’ye karşı AB tezleri ile
karışık Rum-Yunan politikalarını (Akritas Plânını)
savunanların da tamamı aynı orijin.
-
Dahası bunlar çok
rahatlıkla yalan söyleyebiliyor, tarihi tahrife
yelteniyor, fütursuz iftira ve tefrikalarla
‘demokratik (!) hakları istismar’ devleti suiistimal
ve kamu vicdanını taciz ve tarumar ediyorlar. Neden
oldukları yanlış yönlendirme, gündem saptırma, derin
tahrik ve alenen suça teşviklerin faturası çok ağır.
Bu faturaları kendileri yahut akredite oldukları
bedhahlar değil bizzat Türk milleti ve Türk devleti
ödüyor.
-
Şimdilerde kendini bilmez
biri artistlik olsun diye ‘ben de 10 Rum öldürdüm”
deyince kıyametleri kopartan ve soluğu AİHM de alan
GKRY Rumları ve Yunanlılara rağmen; Ortada apaçık
Mahkeme kararı olmasına rağmen harekete geçmeyen ve
bil-mukabil dava açmayan, bu güne değin ödenmiş haksız
ve yolsuz tazminatları geri istemeyen hükümete
şaşıyorum!..
-
GÜNEŞ BALÇIKLA
SIVANMAZ
-
Her ne hikmetse,
hâlihazır Kıbrıs’ta yaşanan barış; Barış’ı ‘sorun’
olarak algılayan iç ve dış düşmanlar yüzünden AB
nezdinde gerçekten de Türkiye'nin kendini anlatamadığı
ciddi bir ‘dış sorun’ haline geldi. Sürece bakarsanız,
burada da yukarda bahsettiğim dönme ve devşirmelerden
müteşekkil oligark, koza ve kriptoların kirli
marifetlerini görürsünüz.
-
Özellikle Avrupa
Birliği'ne tam üyelik süreci olarak lanse dilen,
gerçekteyse AB’ye bağlanma sürecinden başkaca bir şey
olmayan gidişatta konunun gündeme gelmesiyle birlikte,
"Kıbrıs'taki işgale son verilmesi" çağrıları da arttı.
Öte yandan, Kıbrıs’ta iki toplum arasında sürdürülen
görüşmeler tam anlamıyla yüz karası, utanç ve hicap
verici.
-
Görüşmeler uzayıp, Türk
toplumu ihanetin boyutunu kavradıkça, Milli Kahraman
Dr. Rauf Denktaş’a komplo düzecek ve suikastler
düzenleyecek kadar azgınlaşan-çılgınlaşan bazı
monşerler, iç odaklar ve paralel dış mihraklar telâş,
panik ve acz içinde kıvranarak saldırıya geçtiler. Bir
yandan aba altından sopa gösterip, diğer yandan "Eğer,
Kıbrıs'taki işgale son vermezseniz AB'ne tam üyeliğe
alınmazsınız ha!" türünden tehditlere başvuruyorlar.
Dahası, tüm bunlar yetmezmiş gibi, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinde Titiana Loizidu davasındaki gibi
siyasi kararlarla Türkiye’yi sanık sandalyesine
oturtmak istemekteler.
-
Rum-Yunan ikilisinin
taleplerine boyun eğen Batı'nın bu çağrıları, kendi
tarihinden kopmuş, mazisinden utanan bazı
vatandaşlarımızı da maalesef etkilemektedir.
-
Sağda-solda
duymuşsunuzdur; "Hani canım biz de az yapmamışız!",
"Yahu madem Kıbrıs da Avrupa Birliği'ne giriyor biz de
gireceğiz. O zaman mesele yok. Hele Kıbrıs'tan bir
çekilelim gerisi kolay!" Bunların tamamı kirli ve
kasıtlı bir dezinformasyon ürünüdür.
-
Tarihi tarihçilere
bırakalım ama yakın tarihin gerçeklerini bile unutacak
kadar tarih bilincine sahip olamayan, gaflet ve
dalalet içinde sürüleşen toplumların başlarına çok
şeyler gelebileceğini hatırlatarak konuya girmek
istiyorum. Hem de çok ciddi ve resmi belgelerle.
-
Kıbrıs'ta gerçek
işgalci Yunanistan'dır.
-
Türkiye Kıbrıs'a Yunan
işgali ve EOKA zulmüne son vermek için ‘Barış
Harekâtı’ çerçevesinde ve Londra-Zürich (garanti
antlaşması mucibi) girmek zorunda kalmıştır. Bu tarihi
gerçek Rum-Yunan resmi Kaynakları ve mahkeme
kararlarınca da teyit edilmektedir.
-
Belge 1; Başpiskopos
Makarios'un konuşması: 15 Temmuz 1974 Nikos Sampson
Darbesi sırasında adadan kaçarak canını zor kurtaran
Başpiskopos Makarios'un Güvenlik Konseyi'nde yaptığı
konuşmasında; (devamı var) "Kıbrıs'ta geçen Pazartesi
sabahından bu yana süregelen olaylar gerçek bir
trajedidir. Yunanistan'daki askeri cunta, Kıbrıs'ın
bağımsızlığını acımasızca ihlal etmiştir. Yunan
Cuntası, Kıbrıs halkının demokratik haklarına, Kıbrıs
Cumhuriyeti'nin bağımsızlık ve egemenliğine en ufak
bir saygı göstermeden, diktatörlüğünü Kıbrıs'a da
uzatmıştır.
-
Bu darbe, Kıbrıs
Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ve hükümranlığını
açıkça ihlal eden dış kaynaklı bir işgaldir. Sözde
darbe, Milli Muhafız Ordusu'nu yöneten Yunanlı
subayların işidir... Atina'nın düzenlediği darbe ile
yaratılan bu olağandışı durumu sona erdirmek için
Genel Kurul üyelerine ellerinden geleni yapma
çağrısında bulunuyorum. Kıbrıs'taki anayasal durumun
ve Kıbrıs halkının demokratik haklarının yeniden
teşhir edilebilmesi için; Güvenlik Konseyi'ne elindeki
tüm imkânları gecikmeden kullanması çağrısında
bulunuyorum. Daha önce de ifade ettiğim gibi,
Kıbrıs'taki olaylar Kıbrıs Rumlarının bir iç
meselesini teşkil etmemektedir. Kıbrıs Türkleri de
etkilenmektedir. Yunan cuntasının düzenlediği darbe
bir istiladır ve sonuçlarından tüm Kıbrıs halkı,
Türkler ve Rumlar acı çekmektedir..." diyor. (The
Cyprus Triangle sa;128- Genelkurmay Askeri Tarih ve
Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, "Türk-Yunan
İlişkileri" konulu 3. Askeri Tarih Semineri, sa;
367-372, Ankara-1986)
-
Belge 2; Yunanistan
Temyiz Mahkemesi'nin 21.3.1979 tarih ve 2658/79 sayılı
"Türk Ordusu'nun Kıbrıs'a müdahalesi yasaldır. Suç
Yunan subaylarına aittir" kararına giden yol: 1976
yılı Aralık ayında bir Yunanlı, mahkemeye başvurarak,
22 Temmuz 1974'te Lefkoşe üzerinde uçarken, Güney
Kıbrıslı Rumların açtıkları ateş sonucu düşüp
parçalanan Yunan Delta Nakliye uçağında ölen oğlu için
tazminat talebinde bulundu. Atina Mahkemesi, 1978
yılında aldığı kararda "Davacı davasında haklıdır.
Hazineden tazminat alması gerekir” dedi.
-
Ekonomi Bakanlığı
tazminatı ödememek için karara itirazla temyiz
mahkemesinin kararı bozması talebinde bulundu.
Bakanlığın bu talebi üzerine toplanan Temyiz Mahkemesi
21.3.1979 tarih ve 2658/79 sayılı kararı aldı. Karar
şöyle: "Davacı tarafından öne sürülen iddiaların
gerçek olduğu, mahkememizce yapılan araştırma sonucu
kanıtlandı. Zürich Anlaşmasını imzalayan taraflar,
Yunanistan, Türkiye ve İngiltere "garantör" devletler
olarak, Kıbrıs'ın herhangi bir devlet ile birleşmesini
ya da bölünmesini önlemek için "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin
güvenliğini garanti altına alıp koruyacaklarına dair
taahhütte bulunmuşlardır. 1974 Temmuz ayının ilk
haftası içinde Kıbrıs Devlet Başkanı Makarios, adada
görev yapan bazı subayların, darbe girişimi hazırlığı
içinde bulunduklarını ve kendisini öldürmeyi
planladıklarını öğrenmiş ve durumu Atina'ya duyurarak,
Yunanistan Devlet Başkanı General Gizikis'ten önlem
almasını istemiş olmakla; Atina'daki yönetim, bu
talebe resmi bir cevap vereceği ya da önlem alacağı
yerde, 15 Temmuz 1974'te, General Yoannidis,
Makarios'a karşı, Kıbrıs'taki Yunan Birliğinin
Komutanı General Yorgitsis ve General Yanakodimos ile
birlikte 102 Yunan subayının da yer aldıkları darbeyi
gerçekleştirdi ve Makarios'u öldürmeye teşebbüs etti.
Lefkoşe'deki Başkanlık Sarayı ağır silahlarla ateşe
tutulmuş, Başkan Makarios bu saldırıdan bir mucize
eseri olarak kurtulmuştur. Kıbrıs Anayasası asi Yunan
subayları tarafından çiğnendikten sonra, Nikos Sampson
başa getirildi. Türkiye ise 20 Temmuz 1974'te
yaratılan fiili durum nedeniyle, hukuki haklarını
kullanarak Kıbrıs'a müdahalede bulunmuştur."
(http://www.inaf.gen.tr), (e-mail: info@inaf.gen.tr )
-
İşte “Milli davada
haklılığın ve hukuka dayalı güçlülüğün belgeleri” Buna
göre cari hükümet ‘haklılığa dayalı’ gücünü
kullanmalı, ağırlığını koymalı ve komediye son
vermelidir! Yunanistan Temyiz Mahkemesinin bu
kararının ardından neler olduğu merak edilebilir. Onu
da özetleyelim;
-
Temyiz kararıyla zamanın
Savunma Bakanı Evangelos Averof güç duruma düşer.
Savunma Bakanlığı'ndan Ekonomi Bakanlığına gönderilen
12.6. 1979 tarih ve F-800/109-B5849 sayılı gizli
yazıda, Bakanlığın her ne olursa olsun mahkemeye
tekrar başvurmaması ve düşen uçakta ölen askerlerin
ailelerine tazminatların sessizce ve problem
yaratılmadan ödenerek meselenin kapatılması istenir.
Mahkeme kararı, zamanın Yunan hükümeti ile yargı
organlarını da birbirine düşürür. Başbakan Konstantin
Karamanlis imzasını taşıyan; "Kıbrıs ile ilgili
davalar açılmadan önce hükümete bilgi verilecek ve
onay alınmadan davaya bakılmayacaktır. Milli nedenler,
Türk istilasına yol açan sorumluların, sonsuza kadar
yargılanmamalarını gerektiriyor" şeklindeki yazı
Adalet Bakanlığı'na gönderilir. Yazı büyük tepkiye
neden olur. Adalet Bakanlığı'nın Başbakanlığa
gönderdiği 14289/78 sayılı cevabi yazı şöyledir;
"Vatandaşların menfaatlerinin korunması, gerçeklerin
aydınlığa kavuşmasıyla mümkündür. Hiçbir kuvvet,
adaleti, gerçek sorumluları ortaya çıkarmaması
konusunda susmaya mecbur edemez." Bu gelişmeler
üzerine zamanın Başbakanı Konstantin Karamanlis,
"Yunanistan aleyhine kullanılabilir" gerekçesiyle
Temyiz mahkemesi kararının kamuoyuna duyurulmasını
yasakladı. (Yunanistan Temyiz Mahkemesi kararı ve
karara ilişkin gelişmeler, Uluslararası İlişkiler
Araştırma Merkezi İnaf'ın Aralık-200 tarihli
bülteninden alınmıştır.)
-
Dr. George Nakratzas.
'1960 Anayasasını İhlal Eden Makarios'du'" başlıklı
haberi: "Hollanda'da ikamet eden Yunan asıllı Dr.
George Nakratzas, Yunanistan Komünist Partisi Yeniden
Yapılanma Merkez Komitesi'nin yayın organında yer alan
makalesinde, Rum tarafının Enosis hayalini ve Rum
barbarlığını gözler önüne serdi. Dr. Nakratzas,
Kıbrıslı Türk ve Rum ortak yönetiminden oluşan 1960
Kıbrıs Cumhuriyeti'nin anayasasını ihlal edenin,
Kıbrıs Türk tarafı değil, Başpiskopos Makarios
olduğunu vurguladı. Dr. Nakratzas makalesinde,
Başpiskopos Makarios'un Enosis hayaliyle 1960
Anayasası'nın 13 maddesinde değişiklik yaparak, Türk
tarafını ortaklık cumhuriyetinden dışladığını ve hemen
ardından 21 Aralık'ta Kıbrıslı Türkleri katletmek
amacıyla saldırı başlattığını yazdı. Makarios'un, Türk
tarafının anayasadaki değişikliği reddetmesini dünyaya
"Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti'ne itaatsizlik" şeklinde
duyurduğunu, ancak bunun tamamen gerçek dışı olduğunu
vurgulayan Dr. Nakratzas, "Yasal açıdan bakılacak
olursa, anayasayı tek yanlı olarak keyfi şekilde ihlal
etme girişiminde bulunan Kıbrıslı Türkler değil,
Makarios'du dedi. Dr. Nakratzas, Kıbrıslı Türklerin,
1963 ile 1967 yılları arasında, Sampson, Yorgacis ve
Lissarides tarafından yönetilen çetelerce
öldürüldüğüne işaret ederek, "Bu konuda genç
Yunanlıların bir fikri yok" dedi ve bu katliamlarda
"Kıbrıs Hükümeti" olarak adlandırdığı Rum yönetiminin
büyük sorumluluğu bulunduğunu vurguladı.
-
Rum tarafının kayıplar
konusunu propaganda haline getirdiğini ve gerçek kayıp
sayısının açıklanandan çok daha az olduğunu BM
belgelerinden alıntılar yaparak makalesinde gözler
önüne seren Dr. Nakratzas, 21.12.1963 ile 8.06.1964
tarihleri arasında kayıp olduğu resmen açıklanan
Kıbrıslı Türklerin sayısının 232 olduğuna dikkati
çekti. Nakratzas, "Bu dönemde sadece 43 Rum'un kayıp
olduğu belirlenmiştir. Bu rakamlar BM Genel
Sekreteri'nin S/5950 sayılı raporundan alınmıştır"
diye konuştu. Nakratzas, kayıplar konusundaki
gerçekler bu iken, Rum basınının devamlı şekilde
ellerinde sevdiklerinin fotoğraflarını tutan Rum
kadınların resimlerini yayınladığını, ancak kayıplar
hakkında bilgi edinmeye çalışan Türk kadınların
fotoğraflarına bugüne kadar hiç yer vermediğine
dikkati çekti.
-
1963-1967 yılları
arasındaki katliamlardan Rum Yönetimi'nin sorumlu
olduğunu da vurgulayan Dr. Geroge Nakratzas, Rum
Yönetimi'nin Avrupa Birliği'ne giriş müzakereleri
sırasında iki soruya yanıt vermesi gerektiğini
belirtti ve bu soruları şöyle sıraladı:
-
"Kıbrıs Hükümeti
Kıbrıs Türk Devletini tanımayı reddediyor veya gevşek
bir Türk- Rum Konfederasyonunu kabul etmiyorsa, geriye
kalan şu iki çözümden hangisini düşünüyor?
-
A) Kıbrıslı Türklerin
1963 öncesinde yaşadıkları köylere geri dönmelerini
mi, yoksa B) Kıbrıslı Türklerin 11 yıl mahsur
kaldıkları enklavlara geri dönmelerini mi?
-
Son Söz: TC hükümeti ve
Cumhurbaşkanı Talat bu gerçeği mutlaka dikkate
almalı!.
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki
Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Müslüm TUNABOYLU |
Müslüm TUNABOYLU Hayat Hikayesi |
-
ÖĞRETMENLERİN ÖNERİLERİNİ DEĞERLENDİRELİM
- Hemen her yıl 24 Kasım günü öğretmenlerimizi övgülerle
hatırlamaya çalışırız. Önce Öğretmen sözcüğü üzerinde duralım. İyi bir
cümle iyi sözcüklerden oluşur. İnsan dilini güzel sözcükleri kullanmaya
alıştırırsa hayatta ulaşamayacağı bir hedef kalmaz. Hiç kimse duygu ve
düşünlerini karşısındaki insanı incitecek sözcükleri kullanarak cümle
kurmaya çalışmaz.
-
Ancak
bazen istenmeden kullanılan sözcüklerde olabilir. Yanlış yorum getirdim
deriz amma; iş işten geçmiş olur. Kendimizi sorgularız. Sözcükleri
zamanında ve cümledeki yerinde kullanmak çok zor bir eylemdir. Güzel
sözcüklerle karşısındaki insanları duygulandıran kişi, dinleyicinin sıkılıp
sıkılmadığını izleyenin tavırlarından anlar. Onları daha çok etkilemenin
yollarını arar, ancak bazen güzel sözcüklerin beyninde tükendiğini anlar.
İşte her şey orada bitmiş demektir. Konuşmayı sürdürmenin artık bir yararı
yoktur. Yapılacak iş eyleme son vermek olmalı.
- Tüm bu güzel vasıfları kim sevmez ki. Güzellikler
aileden okula taşındığı gün biraz o daha değer bulur ve giderek yükselir.
Okul ailenin bir başka bölümüdür diyebiliriz. Okulda eğitici ve öğretici
insana verilen değer başkaları için değil kendimiz içindir. Gözümüz gibi
koruduğumuz çocuğumuz okulda öğretmeni tarafından yaşına ve öğrenim
durumuna göre biçimlendirilir.
- İlköğretimden alın en yükseğine kadar yüceltmek
istediğimiz çocuğumuz öğretmen tarafından eğitim ve bilgi yönünde gereği
kadar beslenebilirse başarı arkasından hemen kendisini gösterir. Olumlu
gelişmeler hem aileyi hem de okulda ki öğretmeni olduğunca mutlu eder.
-
Bu
saydıklarım öğretmen ve öğrencisi için yeterli olmayabilir. Eğitim
ordusunda uzun süre görev alan bu satırların yazarı ilköğretim sonrası beş
yıllık bir eğitim ile Köy Enstitüsü diploması almış daha sonda da köylerde
15 yıl, kent merkezinde de 10 yıl öğretmen olarak görev almıştır.
- Çok zor koşullarda eğitim ve öğretim görevini üstlenmek
bir başka vasıf kazandırıyor insana. Güçlükleri yenerek çocuklara,
düşündüğü bilgi ve beceriyi verebilmek ayrı bir duygudur. Öğretmen
kendisine verilen görevi ifa ederken yalnız öğrencisinin bilgi dağarcığını
genişletmeyi, engelleri aşabilme becerisine ulaştırmayı düşünmelidir.
-
Öğretmen,
günün gelişen teknolojisi karşısında kendini donatabilirse ülkesi için daha
yararlı olur, öğrencilerde zaman kaybına uğramaz. Yaşa göre eğitim
gerçekleşemez ise yıl kayıpları olursa çocuğun ailesinin mağduriyeti ile
öğrencinin mağduriyeti hiçbir zaman unutulmamalıdır.
- Yıl kayıpları çocukları üzdüğü kadar öğretmenleri de
üzer. Öğretmenler eğitim ve öğrenim dönemlerinde günün ekonomik koşullarını
hiç ama hiç düşünmemelidir. Eğer öğretmen bir matematik dersinde cebindeki
parayı da düşünüyor, problemi öyle çözmeye çalışıyorsa öğrenci mağdur
ediliyor demektir.
- 24 Kasım Öğretmenler Günün de öğretmenlere sunulan güzel
birkaç sözcük bana göre bir değer taşımaz. Öğretmen günü savlarla geçiren
kişi durumundan kurtarılmalıdır. Bu o kadar zor bir proje olmamalıdır.
- Günün gelişimine ve teknolojinin değişimine
öğretmenlerin uyumları sağlanmalıdır. Aksi halde öğretmen öğrencisinin
karşısında zor durumlarda kalabilir. Bütün bunları hatırlamanın sıkıntısı
içinde olduğumu belirtirsem beni kınamayın.
- Öğretmen öğrencisi için çok değişik bir bilgi yükü ile
donatılmış insandır. Eğer öyle değilse biraz kendimizi sorgulamalıyız. Bu
arada okullarda göstermelik bulundurulan teknolojinin bazı parçaları genele
doğru yayılmalıdır. Kırsal ve kentsel yaşam biçimleri dikkate alınarak
öğrenci, öğretmen ve okulu gereği gibi donatılmalıdır.
- Eskiden okullarda müze odaları bulunurdu. Burada doğal
ve siyasal haritalar ile bazı deneyleri derslikte öğrencilerle birlikte
uygulanabilecek araçlar bulunurdu. Örneğin küçük bir lokomotif modeli ile
buharın gücü öğrencilerle birlikte izlenebiliyordu.
- Buraya kadar ele almaya çalıştığım konular, genelde
öğretmen, öğrenci ve eğitim kurumunu ilgilendirdiği kadar birazda siyasi
güçleri ilgilendirmektedir. Çocuklar bizim çocuklarımızdır. Zamanında
istenilen seviyi ye gelemiyorlarsa biraz kendimizi sorgulamalıyız
başarısızlığı öğretmenlere aktarmamalıyız.
- Okullarda sınıflar belli bir kapasitede öğrenci ile
öğrenim görmeli. Derslik sayıları artırılmalı, öğretmenin kontrol
edebileceği kapasitede öğrenci derslikte bulundurulmalıdır. Okullarda bazı
dersler öğretmensiz geçerken, siyasi güç bu boşlukları doldurmak için biraz
daha etkin olmalıdır.
- Zaman kaybetmeden atama bekleyen genç öğretmenler
öğrencileri ile buluşturulmalıdır. Eğitim bütçeleri savunma bütçeleri kadar
güçlü olmalıdır diyor,24 Kasım Öğretmenler Gününü son tünele yaklaşırken
bir kez daha kutluyorum.
- Saygılarımla.
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Selma GÜRSEL |
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
OĞMAÇ
-
Çorum'da yapılan oğmaç:
Sahanda yumurtanın çoğaltılması için evde yapılan
ekmeğin yani yufka ekmeğini ufalayarak sahanda
yumurtanın çoğaltılması ile yapılan ve ev ekmeğine
dürülerek yenilen kahvaltılık veya atıştırmalık
sahanda yumurta çeşididir.
-
Malzemesi
-
2 ev ekmeği
-
2 yumurta
-
1 kaşık katı yağ tuz ve
biber
-
Ekmeğin birisinin dörtte
biri alınarak ufak parçalara bölünerek ufalanır. Yağ
tavada eritilerek yumurtalar kırılır üzerine tuz ve
biberi atıldıktan sonra bu ufalanan ekmekler ile
birlikte yumurtalar katılaşana kadar karıştırılır.
Yumurta ateşten alınarak hafif soğuyunca ev ekmeğinin
içerisine dürülerek yenilir.
-
İv ekmeğinin bulunmadığı
zamanda bayat ekmek kabukları ile de yapılabilir. Bu
işlem bayat ekmek ile yapılır ise yağ biraz fazla
kullanılmalıdır. Yumurtalar pişince tabakta servis
edilir.
|
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
06 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Hüseyin TAŞKAYA |
İhsan TAŞKAYA Hayat Hikayesi |
- ÖĞRETMEN
- Öğretmen babadan sonra gelir
- Öğrenciler öğretmenin kıymetini bilir
- Öğretmenler olmazsa insanlar yaşarken ölür
- Dünyayı ışıktır öğretmen
- Öğretmenler olmazsa alimler olmaz
- Öğretmeyi bilmeyen toplum huzur bulmaz
- Öğretmene değer veren devlet geri kalmaz
- Herkese bir şeyler öğreten öğretmen
- Her öğretmenin bir öğrencisi vardır
- Bir şeyler öğrenmek en büyük kârdır
- Cahil olanların dünyası dardır
- Herkese bir şeyler öğreten öğretmen
- Öğretmenlerin çeşidi çoktur
- Öğretmenin yaşı yoktur
- Öğretmenlerle anlımız aktır
- Altın gibi kıymetlidir öğretmen
- Öğretmenin yüzü devamlı gülmeli
- Öğretmenler sorumluluğunu bilmeli
- Öğrencilere huzur sükun gelmeli
- Güneş gibi ışıtandır öğretmen
- Öğretmen herkese örnek olmalı
- İsteyen herkes öğretmen bulmalı
- İnsanlar bir şeyler öğrenip bilmeli
- Dünyayı ışıtandır öğretmen
- Öğretmene kıymet biçilmez
- Öğretmensiz akla kara seçilmez
- Köprüler olmazsa sular geçilmez
- Her şeyi öğretendir öğretmen
-
- Öğretmen olmak gururlu meslek
- Onlara verelim devamlı destek
- Kimsenin öğrenmesine olmayalım köstek
- Ana baba gibidir öğretmen.
- Öğretmen olmazsa bize öğreten olmazdı
- Barajlara sular elbet dolmazdı
- Sular olmasaydı yeşil kalmazdı
- Yeşillik gibi güzeldir öğretmen
- Öğretmen olmazsa insanlar geride kalır
- Öğrenmek isteyen öğretmen bulur
- Dünyada güzellikler bilgiyle olur
- Dünyaya değer öğretmen
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
07 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Ahmet CANBABA |
Ahmet CANBABA Hayat Hikayesi |
-
OLMAZ MI
-
Atmosferi delip atık gazlarla
-
Buzulları eritmezsek olmaz
mı?
-
Karşılıksız soru gibi
suskunken
-
Pişkin pişkin sırıtmazsak
olmaz mı?
-
-
Yön şaşırır yaşam böyle
gelirle
-
Nasıl geçinilir önce belirle
-
Yanlışı savunup Allah
bilirle
-
Doğruları çürütmezsek olmaz
mı
-
-
Seçmenler uyurken yaparlar
hile
-
Çalmadan oynarlar lüzum yok
zile
-
Kıyak emeklilik kanunu ile
-
Hazineden yürütmezsek olmamı
-
-
Sürümden kazanır çetenin başı
-
Mevcut iktidarın olur yandaşı
-
İthalat yapılıp standart dışı
-
Çürük mallar üretmezsek olmaz
mı?
-
-
Çevreciler kızgın
halkın usu yok
-
Kirliliğin haklı
şusu busu yok
-
Dereler akmıyor
göllerde su yok
-
Bataklığı kurutmazsak
olmaz mı
-
-
Dünya oyalanır
garip tezlerle
-
Nutuklar atılır
bin bir pozlarla
-
Atmosferi delip
atık gazlarla
-
Buzulları eritmezsek
olmaz mı
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
08 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
-
- BAŞ SAĞLIĞI
-
- Çizerimiz Uğur PAMUK'UN
KAYINBABASI
- Yusuf POLAT'I
-
- Kaybettiğimiz haberini aldık.
- Yazarımız Uğur Pamuk'a,eşi
Gülser Hanıma, akrabalarına
- Çorumlu 2000 dergisi
yazarları adına baş sağlığı ve sabırlar dileriz!
-
- Mahmut Selim GÜRSEL - Selma
GÜRSEL
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
1 |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL
yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
1 |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
190 SAYI 25 Aralık 2014 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız! |