 |
YIL 16 SAYI 188 25-Ekim-2014
|
 |
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
BAHÇELER
SARARDI
Mevsim sonbahara dönerken
yapraklar eski yeşilliklerini kaybetmeye başladılar. Birkaç hafta sonra
sararak vazifelerini tamamlayarak dökülecekler,dallar ve ağaçlar kış
hazırlıklarını yapacaklar. Yeni bir dönemin yani ilkbaharın gelişine kadar
uykuya dalacaklar. Bu dönüşüm ağacın ömrü boyunca tekrarlanarak devam
edecek.
Ne yazık ki insanoğlu bu
tekrar ve tekrar eden ölüm ve dirilişi ancak bir kere yaşayacak. Sonbahar
gelmesi ile birlikte, gözümüzün feri gidecek, kulağımız ağır işitecek, saç
ve sakalımız ağaracak, dergilerimiz kırışacak, ayaklarımızın dermanı
kesilerek belki de bastona bineceğiz. Zamanımız bitince, ömür vefa edince
bu dünyadan göçeceğiz ve arkamızda bırakacağımız, iyilik ve kötülükten
başka bir şey bırakmayacağız. Emir yüksek yerden. Bu döngü ve yazgıyı
yazan böyle emretmiş. Bizlerin yapabilecekleri ise; bildiklerimizi,
öğrendiklerimizi, gördüklerimizi de beraberimizdi alıp götüreceğiz.
Bizlerin kendi bilgi ve
becerilerinin de başkalarına öğretilmeden öte tarafa götürülmeleri ne acı.
Bilgiler zaten yaratan tarafından bizlere mahsus olarak veriliyor. Bu
bilgilerle insanlığa faydan dokunsun, onlar faydalansın diyerek sana
tebliğ ediliyor. Bu bilgileri sende ihsanların faydalanması için
kullanmadan, birisine göstermeden ve hatta sadece sen faydalanarak bu
dünyayı terk etmen çok vahim.
O yüzden; bütün bildiklerimizi
kendimizce derleyerek başkalarına da lazım olur diyerek yazalım, mümkün
olduğunda bu bilgilerimizi kitap haline getirelim ki; bizden sonraki
kuşaklar bizim faydalandığımız bu bilgilerden faydalansınlar.
Mevsim sonbahar. Yapraklar
teker teker dallarından kopuyor. İnsanlarda yaşlandıkça, vadeleri yettikçe
sonsuz aleme gitmek için gözlerini kapıyorlar. Bizlerde belli bir birikime
erersek, belli bir yaşa gelirsek bu bilgi ve birikimlerle ebedi aleme
geçmede, dünyevi aleme bir bilgi yumağı bırakalım.

Dergilerimizde çalışmaları
yayınlanan arkadaşlarımız da vade denilen ömür sonu geldikçe esas
vatanlarına gidiyorlar. Bu ay içinde de 15 Ekim 2014 tarihinde Hocamız
"İsa KAYACAN"I yolcu ettik. Ailesine ve dergilerimizde çalışmaları
yayınlanan arkadaşlarımıza da sabır ile baş sağlığı dilerim!
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
 |
Mahfi EĞİLMEZ |
Mahfi EĞİLMEZ
Hayat Hikayesine tıklayarak gidiniz! |
Dünyanın ilk örgütlü
devletlerinden birini kurmuş olan Hititlerle ilgili arkeolojik kazılarda
elde edilmiş bulunan bilgileri ve eserleri bilim dünyasına tanıtmak amacıyla
düzenlenen ve 10 yıldan bu yana yapılmakta olan Uluslararası Hititoloji
Kongresi'nin beşincisi pazartesi günü Çorum'da başladı. Kongre 6 Eylül
tarihine kadar sürecek. 2-6 Eylül tarihlerinde bilimsel bildiriler sunulacak
ve tartışılacak, 7-8 Eylül tarihlerinde de Hattuşa, Alacahöyük, Şapinuva ve
Yörüklü gezilip son gelişmeler yerinde görülecek. Bu kongreye dünyanın
çeşitli ülkelerinden yaklaşık 250 bilim adamı çeşitli tebliğler ve
görüşlerle katılıyor.
Böylesine önemli bir kongrede ev sahipliğini Hititlerin başkenti Hattuşa'nın
bağlı olduğu Çorum'un yapması hem Hititlerin, hem Çorum'un hem de
Türkiye'nin tanıtım, açısından büyük bir fırsat yaratıyor. Hattuşa, UNESCO
tarafından dünya kültür mirası listesine dahil edilmiş bir antik kent. Öte
yandan Hattuşa'da bulunan Hitit çivi yazılı tabletlerin, UNESCO tarafından
dünya belleğine alınması projesi de kabul edilmiş bulunuyor. Hattuşa'nın
yanı sıra çok önemli Hitit kentleri olan Alacahöyük ve Şapinuva'da da önemli
bilgiler ve bulgular var. Özellikle Şapinuva'da son yıllarda Türk bilim
adamları tarafından ortaya çıkarılan bilgiler ve eserler bu kongreye
damgasını basacak nitelikte. Şapinuva'da ortaya çıkarılan büyük kapalı çarşı
ve bulunan eserlerin kongre sonrasında yapılacak yerinde inceleme gezileri
açısından fazlasıyla ilgi çekmesini bekliyorum.
Bu kongrenin Türkiye'nin tanıtımı açısından bir fırsat olarak kabul
edilmesiyle birçok kültürel faaliyet de eş anlı olarak aynı tarihler içinde
Çorum'da düzenlenmektedir. Hititoloji Kongresi süresince Çorum Valiliği
Çevre Koruma Vakfı tarafından organize edilen 'Geçmişten Günümüze
Uygarlıklar' adlı fotoğraf yarışması ödül töreni ile fotoğraf
sanatçılarımızdan İbrahim Zaman'ın 'Türkiye'de Zaman' adlı fotoğraf
sergisinin açılışı yapılacaktır. Buna ek olarak peş peşe günlerde Ankara
Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Konseri; Konya Türk Tasavvuf Müziği
Topluluğu'nun tasavvuf müziği ve sema gösterisi; Ankara Devlet Opera ve
Balesi'nin modern bale gösterisi; İstanbul Devlet Modern Folk Müziği
Topluluğu'nun konseri; Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının konseri
ve Mersin Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının konseri yer alacak.
Kongre ve kongre süresince düzenlenecek kültürel faaliyetler pek çok kişi ve
kurumun imzasını taşıyor. Çorum Valisi Atıl Uzelgün, Belediye Başkanı Arif
Ersoy, Şapinuva hafiri Aygül Süel, Prof. Dr. Sedat Alp ve Kültür Bakanlığı
bunlardan en önde gelenleri. Kongreye katkıda bulunan bilim adamları,
sanatçılar ve Kültür Bakanlığı yetkililerine Türkiye'nin tanıtımı için
yaptıklarından dolayı teşekkür borçluyuz. Çorumluların bu tarihi fırsatı
değerlendirerek kentlerine gelen yerli ve yabancı bütün turistlere sıcak
misafirperverliklerini göstereceklerinden hiç kuşkum yok. Hitit tarihinin
gizem perdesini biraz daha aralamamıza yardımcı olacak olan bu kongrenin
bildirilerinin ve tartışmalarının yer alacağı kitabı da sabırsızlıkla
bekliyoruz.
Not: Hahfi EĞİLMEZ'DEN Tabibimiz üzerine sitesinden alınarak dergimizde
yayınlanmıştır!
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Mustafa TURAN |
Mustafa TURAN Hayat Hikayesi
|
-
ÖNCE SELAM SONRA
KELAM
Millet olarak bizim: ”Önce
selam sonra kelam “diye bir düsturumuz vardır. Selam; saygıdır, sevgidir,
muhabbettir. Selam; esenliktir, iyilik ve güzelliktir. Selam; hayırdır,
hasenattır. Dünyada bütün insanlığa ortak hitap edecek bir selam şekli
yok. Bu durum, antropoloji ve etnoloji sahalarında da ilmen tespit
edilmiştir.
-
Mesela;Yeni Zelanda’daki Maori’ler selamlaşmak için
burunlarını birbirlerine sürterken,Tibetliler de dillerini çıkararak
selamlaşırlar.
-
Eski Türk selamlarına gelince,atalarımız
birbirleriyle selamlaşırken sağ ellerini kalplerinin üzerine koyduktan
sonra, göğüslerinde soldan sağa doğru bir işaret çekerler ve bu şekilde
selamladıkları kimselerin gönüllerinde yerleri olduğunu ifade ederlerdi.Bu
hareket,aynı zamanda sen benim kalbimdesin demekti.
-
Bu şekilde selamlanan kimseler ise:
-
“-Sen benim hem kalbimdesin,hem başımla berabersin.”şeklinde karşılık
vermek için sağ ellerini göğüslerinden sonra başlarını da göstermek
üzere,alınlarına da çıkarmışlardır.
-
Zamanla kalp işareti unutularak,ikinci şekil selam
şeklini almıştır.Halihazırdaki askeri ve polis selamları, bu selamın
disiplinize edilmiş,ama ona paralel gelişmiş bir versiyonudur.Batıda ki
askeri selamın kaynağı da budur.
-
Bir de “temenna” vardır.Bunda da iki hareket
bulunur.Önce el çeneye,sonrada alnın ortasına getirilir.Önceki selamda elin
kalbe götürülüşü,temenna da çene şekline dönüşmüştür.Yer yer hala bu selam
şekilleri günümüze kadar gelmiştir.
-
Türklerin İslamiyetçi kabul etmesiyle,bu şekli
selam:“Esselamü Aleyküm ve rahmatullah” (Allah’ın selamı ve rahmeti senin
üzerine olsun) diye karşılama şeklinde kavli selamla takviye edilmiştir.
-
Hz. Peygamber :“İşlediğiniz takdirde sevineceğiniz bir şeyi size söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.” buyurdu.Başka bir hadiste
ise :“Allah-ü Teala Adem A.S'ı yarattığı vakit : “Git şu oturan meleklere
selam ver.Selamını nasıl karşılayacaklarını dinle. Zira onların karşılığı
senin ve evladının selamı olacaktır.” Buyurdu.Bunun üzerine Hz. Adem: “Esselamü
aleyküm” dedi.Melekler de:”Esselamü aleyke ve rahmetullah”diye mukabelede
bulundular şeklinde bilgi verilmektedir.
-
Batı toplumlarının da kendine özgü selam şekilleri bulunmaktadır. Biz de şapkanın
kabul edilmesiyle,sokakta şapkayı çıkarma veya kalabalıklarda
şapkayı sallama şeklinde selam biçimleri de uygulanmıştır.Kapalı yerlerde de
kafayı eğmek bir çeşit şekli selam biçimidir.
-
Şimdilerde öz kültürümüzden çok şey kaybettiğimizden midir nedir? Genellikle akşam eve gelen ihtiyar dede
evdekilere:“Selamün aleyküm”derken,orta yaş oğul:“Hayırlı akşamlar” diyor.Torundaki:”Günaydın-Tünaydın”şekli,torun’un
çocuğunda ,”N’aaber”,“Baaay” hafif bir el işareti ve kıvırtma ile “
hello” şeklinde görülüyor.
-
Demek ki,her konuda olduğu gibi kültürümüzün bu en
güzel geleneği konusunda da büyük bir dejenerasyon yaşıyoruz.Millî,dînî
,ahlâkî ve insanî değerler idealini kumara verircesine harcayan milletlerin,
geleceğinin pek parlak olamayacağı gerçeğini hatırdan çıkarmamak gerekir.
-
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki
Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Mustafa Nevruz SINACI |
Mustafa Nevruz SINACI Hayat Hikayesi
|
- MENDERES’İN KATİLİ İNÖNÜ’MÜ?
- 27 Mayıs kalkışması: Dâhili ve harici
bedhahların (gizli ve kinci düşmanların) isyanı; Dönme, devşirme ve
kriptoların devleti “cebren, kalleşçe ve hile ile” ele geçirmesi; Alçakça
gasp ve irtikap ederek, şanlı ve şerefli Türkiye Cumhuriyeti’nin dizleri
üstüne çökertilmesi ve memleket üzerine “mezar toprağı serpilmesi”
olayından ibarettir. Yeni Türkiye, açılım/atılım söylemlerinin tavan
yaptığı günümüzde 12 Eylül ve 28 Şubat, kısmen de olsa yargılanmasına
rağmen; İnsan hakları, Adalet, Hukuk, Demokrasi, İnsanca yaşama, kalkınma
ve gelişmenin çökertilme milâdı olan 27 Mayıs’ın hâlâ yargı önüne
çıkartılamamasının nedeni budur.
- O gün bu gündür millet vekilini
seçememekte; Devlet idaresinde, millet iradesi tecelli edememekte;
İktisatta, siyasette, ticarette, maddi-manevi, ahlâki, ilmî ve kültürel
hayatımızda sulta, cunta, vesayet, oligarklar ve güdümlü paralel
yapılanmalar hüküm sürmektedir!..
- Bazı menfur unsurlar sayesinde bu gün:
Yunan'a adalar, eşkıya’ya Diyarbakır, bir takım paralellere ekonomi,
siyaset ve emniyet ve sair devlet ve adalet cihazı terk ve teslim edilmiş
haldedir. Kanunsuzluk, ahlâksızlık ve zorbalık had safhadadır. Daha düne
kadar katli kabil olan zani, cani, katil ve her nevi hain ortalıkta
serbestçe cirit atmaktadır. Tarihin en şanlı ve onurlu ülkesinde “zina”
suç olmaktan çıkartılmış; Bebek katili, tecavüz suçluları, suiistimal
erbabı, rüşvetçi, hırsız ve yolsuzlar adeta himaye edilir hale gelmiştir.
- Dahası: Halkımızın büyük bölümü AKP
narkozu ile uyutuluyor; Dün kapımızı çalan felâket, bu gün içerde kol
geziyor; Çalışan ve özellikle emeklilerin kahir ekseriyeti açlık ve
yoksulluk sınırı altında maaş almakta iken; 1155 liraya oyunu satacak
hâkim/savcı aranıyor; Esasen hak/adalet dağıtma mecburiyeti taşıyan
“kesime” adaletsizlik ve haksızlık yapılıyor, adeta iltimasla, HSYK
seçimleri öncesinde rüşvet teklif ediliyor!;
- Adalet ve Dad; Hüküm ve hikmet; Merhamet
ve muhabbet yok!..
- İte, bütün bunların nedeni ve sebebi 27
Mayıs’tır.
- 27 Mayıs olmasaydı bu gün Türkiye
Cumhuriyeti; Milli geliri fert başına/reel olarak 50 bin doları aşmış; En
dip toplumsal ve sosyal hücrelerine kadar adalet, ahlâk, refah, huzur,
hukuk, demokrasi ve barışı yaşayan; Dünyanın en gelişmiş üç medeni ülkesi
içinde yer alan.; Özgürlük ve güvenlik sorununu “hakkaniyet, hukuk,
eşitlik ve adalet” düzleminde halletmiş bir memleket olacaktı. Ama olmadı,
olamadı!.. Neden? 27 Mayıs ve İnönü yüzünden…
- Lütfen “şu olanları” tam bir dikkat,
insani bilinç ve vicdanınıza vurarak inceleyin:
- 05 Eylül 1961 günü görülen “Anayasa
ihlâli (!) davası” ile duruşmalar sona erdi. En son yapılan “Anayasa
İhlâli” duruşması, tarihin en komik, mesnetsiz ve aptalca tiyatrosu idi.
Zira 27 Mayıs’ta Mustafa Kemal Atatürk’ün Anayasası ilga edilmiş ve
kurduğu Cumhuriyet, en zalimane biçimde, alçakça ve hunharca tarihin
çöplüğüne atılmıştı.
- 13 Eylül 1961’de, Atatürk ve Menderes
düşmanlığı/kindarlığı ile maruf İsmet İnönü, “henüz belli olmamış kararlar
ölüm cezası içeriyorsa” tatbik edilmemesi hususunda tavassut istirhamı
içeren bir mektubu orgeneral Cemal Gürsel’e yolladı., 15 Eylül 1961’de
Yassıada Mahkemeleri cezaları açıkladı., 16 Eylül'de Zorlu ve Polatkan.,
17 Eylül'de Menderes idam edildi., 15 Ekim 1961’de genel parlamenter
atamaları (namı diğer seçim) yapıldı.
- Tarihlere dikkat! Yassıada süreci
yaklaşık bir sene sürdü. Bu süreçte yeni anayasa imal edildi. İdamlardan 1
ay önce oylandı ve % 60’la kerhen kabul edildi. Kurucu meclis CHP'nin
güdümünde ve Meclis hükmünde idi. Buna rağmen İnönü idamları meclise
götürmeyi kabul etmedi. MBK Başkanı Cemal Gürsel’in, 15 Kasım1961
Hürriyet'te röportajı var. "Seçimlerin altı ay önce yapılmasını teklif
ettim. CHP idamların sorumluluğunu üstlenmemek için kabul etmedi." İsmet
Paşa idamların takvimini seçimlerin önüne aldı. CHP Menderes'in katilidir
unvanını almamak için meclise gelen idam kararını sonuçta
onaylamayacaktı.. Cemal Gürsel; "Memleketin bu hale düşmesinde en büyük
mesuliyet CHP'ye düşmektedir" dedi. 27 Mayıs'ı yapan adam, seçimlerden bir ay sonra bu
lafı söyledi. Bu bir itiraf ve günah çıkartmadır. Neden? Çünkü “bütün
sebeplerle” Menderes'in katili İsmet Paşa'dır da ondan.
|
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Selma GÜRSEL |
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi |
|
KAZAN MANTISI
- MALZEMESİ : 4 bardak un,1
bardak un hamur açılırken kullanmak üzere,1 yemek kaşığı tuz,1,5 su
bardağı ılık su,istenilirse 10 gram kavrulmuş kıyma,1 kaşık margarin veya
yarım çay bardağı sıvı yağ
- Çabucak hazırlanan ve yapılır yapılmaz hemen
tencereye konularak pişirilirken istenilirse içine bir miktar kavrulmuş
kıyma da konulan bir çeşittir.
- Un maya katılmadan katı bir şekilde yoğrulur,oklava
ile 2 milim kalınlığında açılır.
- Açılan hamur 3x3 ebadında kesilerek dört kenarı
birleştirilerek sıkılır. İhtiyaç kadar yapılan mantı hazırlanarak ihtiyaca
göre su bir tencereye su konularak kaynatılır,kaynayan suya bir miktar tuz
atılır.Kaynayan suya hazırlanan mantılar atılarak bir müddet kaynatılır ve
sulu olarak alınarak tabaklara veya tepsiye dökülür.
- İstenilirse üzerine kızgın yağ,salça ve bir miktar
kıyma ile sos yapılır tabakların veya tepsinin üzerine ekilir. Biraz
soğuyunca üzerine bol sarımsaklı yoğur ekilerek servis yapılır
|







 |
|
|
|
|
|
05 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
-
BAŞINA BAĞLAMIŞTA İNCİLİ
YAZMA
-
-
Başına bağlamışta incili
yazma,
-
Yazmanın etrafında pulunan
dizme,
-
Kız ben sana dedim elinen
gezme,
-
Elinen gezer sende ar gelir
bana.
-
Yar eylen,eylen dur gitme
gelem oy.
-
Her sabah,her seher gel geç
buradan.
-
Ben ayrıldım da o kaşı
karadan.
-
Elin ayrılığı üç beş gün
sürer
-
Bizim ayrılığımız hayli bir
zaman.
-
Yar eğlen eğlen. Dur gitme
gelem oy.
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
1 |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL
yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
1 |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
189 SAYI 25 Kasım 2014 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız! |