YIL 15  SAYI 181    25 Mart 2014

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN  İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ!

YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ!

Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1

 

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

 
Mahmut Selim GÜRSEL SEÇİM Mİ;GEÇİM Mİ,AYRILIK MI?
Mustafa Nevruz SINACI KÜRTLERİN LOZAN’A GÖNDERDİĞİ MEKTUP
Müslüm TUNABOYLU TEKERLEĞİN GÜCÜ VE ÖZGÜRLÜKLER
Mustafa TURAN İLGİNÇ ŞAİR ve YAZAR HATIRALARI
KUR’AN-I KERİM MEALİNDE “RIZIK”
Mahmut Selim GÜRSEL YEP YENİ BİR “YABANCI”
Mahfi EĞİLMEZ
HİTİTLERDE FİYAT VE ÜCRETLER
Selma GÜRSEL SİGARA BÖREĞİ
Sevim HARDAL GURBET İLDE DURMAK ZOR GELİR
Ahmet CANBABA KENDİNE GEL SENDE
Mahmut Selim GÜRSEL MERMER BİLGİ MERMER KAFA

 

 

 
 
 
 
 
 
 01

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Mahmut Selim GÜRSEL
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi
GEÇİM Mİ,AYRILIK MI?
            Bu dönem mahalli seçimler neler getireceğini hep birlikte göreceğiz.
            Hele bu mahalli seçimler de ekonomik kriz denilen dünyayı yönetenlerce empoze edilen suni ve ekonomik özgürlüklerini kazanamayan ve dış borç içinde yüzen ülkemiz gibi ülkeleri yok etme veya ufaltma için yapılan operasyonlarda deneme tahtası haline gelmekteyiz.
            Bu yıl bu mahalli seçimlerin ekonomik krizin olup olmadığını bizlere gösterme açısından da büyük bir sınavı da bizlere göstermiş olacaktır.
            Aday adayların tamamının hemen hemen belli olduğu bu günlerde parti ve parti adaylarının yaptıkları harcamaların mercek altına alınması ve bu harcamalarda da takip edilmesi gerekli olması bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
            Seçimlerde her nedense parti harcamalarının pek çoğunun bağış ve katkı olarak harcanması ise başka bir problem olarak karşımıza çıkacaktır.
            Seçimlerde iktidar olanların ise avantajlarını kullanmaları kaçınılmaz olarak görülecektir.
            Krizin sonucu işsizlik büyük ölçüde artarken, fakirlikte artmaktadır. Gelirler kişilerce değil ailelerce tüketilerek geçim çabası verilmektedir.
Mahalle seçimlerin sonuçlanmasından sonra krizin devam edeceği, bu krizi bize empoze edenlerin gönlü yetene kadar da devam edeceği gözükmektedir.
            Bizde buradan sizlere “Seçim mi; Geçim mi Ayrılık mı?” diye soralım dedik.
            İleride bu konuların devamının dergimizde yayınlanacağını da sizlerin de görüşlerinin bizim için çok kıymetli olduğunu bilmenizi isteriz.
 
 
 
 
 
 
 02

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Mustafa Nevruz SINACI
Mustafa Nevruz SINACI Hayat Hikayesi
KÜRTLERİN LOZAN’A GÖNDERDİĞİ MEKTUP
Hakikatte bilumum-u Yahudi, Ermeni, Rum, Sırp ve Cermen dönmesi oldukları halde; amansız bir aşk, şevk ve sevda ile “Kürt Meselesi” ne sarılan-soyunan sahtekârlara: “1923’ DE KÜRT   HALK  HEYETİNİN  LOZAN’A GÖNDERDİĞİ  TARİHİ  MEKTUP” ithaf olunur. “Bu günlerde (Lozan Konferansı görüşmeleri sırasında)  İngiltere yetkili kurul başkanı Lord Curzon’un Kürtlere bağımsızlık verilmesi fikrini ortaya atarak, Kürtlerin koruyucusu tavrını takınmasını, hayret ve şaşkınlıkla karşıladık!
Biz Kürtler, Turan neslinden bir kavimiz. Milli hatıralarımız ve özelliklerimizden dolayı Türkler bize, “yiğit ve cesur” anlamına gelen “Kürt” ismini vermişlerdir. Kürt adıyla anılan ve büyük hizmetleri geçen kahramanların isimlerinin yaşaması amacıyla Deminan, Hayderan, Kureyşan ve Lolan gibi isimler kabile ve aşiretlere verilmiştir. Bu aşiretler bugün anavatanın Doğu Türklerini oluşturmaktadır. Kürtlerin 1876 tarihinden önceki ve sonraki durumları araştırılacak olursa, “İranlı misyonerlerin” aşiretler üzerinde yaptıkları çalışmaların sonucunda Kürtler kendi öz dilleri olan Türkçe lehçesini ve öz kültürlerini yavaş, yavaş kaybettiler. Bundan dolayı Erzurum, Van, Bitlis ve Musul taraflarındaki aşiretler, Farsçadan başka bir şey olmayan, Kırmanç adı verilen Farisi lehçeyi konuşmaya başladılar. Bu misyoner faaliyetlerinden az etkilenen, Harput ve Diyarbakır taraflarındaki Kürt aşiretler ise ana dilleri olan Türkçe lehçesi ile karışık Zaza lehçesini konuşmaya başladılar. Bu Öz Türkoğlu Türkleri Yavuz Sultan Selim Han, Kürtlerin hanı Şeyh İdris-i Bitlisi’ye gönderdiği fermanla kendi ülkesine dâhil etti. O günden bu güne kadar, Türk akrabalarının şefkat ve himayelerinde huzurlu ve rahat yaşamakta ve Türk lehçesi ile de konuşmaktadırlar.
Yukarıda yapılan değerlendirmeden sonra, İngiltere yetkili kurul başkanı Lord Curzon’a sorarız ki;  İranlıların dilini biraz konuşmakla, o millete mensup olunduğu kabul edilirse, İngilizlere de dâhil her milletin durumu tartışılır. Doğu ülkelerini istila eden ve genellikle dünyanın kendi toprakları içerisinde olmasını hayal eden İngilizlerin, diğer milletlerin kabullenemediği  “müstemleke” kelimesinin yerine kulağa hoş gelmeyen ve aynı anlamı taşıyan “manda” kelimesinin de aslında aynı şey olduğunu Kürtler anlamıştır.
Dünyadaki zenginlik kaynaklarına sahip olmak isteyen İngilizlerin,  10/12si Türk olan Musul’u ve petrol kaynaklarını biz Müslüman Türk’lere çok görmesini hayretle karşılıyoruz. Lozan Konferansı’nda İngiltere yetkili kurul başkanı Lord Curzon’un,  Dersim (Tunceli) ve Bitlis olaylarından bahsederek tek millet olan Türk-Kürt arasına ayrılık düşünceleri sokma gayretini biz Kürtler anladık. Biz Kürtler, Avrupa ve İngiliz diplomatlarının parlak vaatlerinin altında kendi menfaatlerinin olduğunu biliyoruz. Bundan dolayı kendi direniş kuvvetlerimizi oluşturduk. 1917 yılında İngiltere yetkili kurul başkanı Lord Curzon gibi bağımsızlık vaatlerinde buluna Ruslara biz Kürtler: “Bizi anavatandan hiçbir kuvvet ayıramaz. Bizim rahata kavuşmamız sizin hemen bu topraklardan çekilmenizle olacaktır,” dedik.
İşte bugün bütün Kürtler, Lozan’daki Avrupa ve bilhassa İngiliz diplomatlarına aynı yanıtı veriyoruz. Kürtler bağımsızlıklarını, kendilerini yok edecek yabancılara değil, kendi ailelerinden olan Türk’lere ve Onları temsil eden Büyük  Millet Meclisi Hükümeti’ne emanet etmiştir. Sonuç olarak biz Kürtler, İngiltere yetkili kurul başkanı Lord Curzon’un bizler için fikirler üretmemesini rica eder ve Lozan’daki Temsil Heyetine ve başkanı sevgili hemşerimiz  (Kürt) İsmet Paşa hazretlerine başarılar dileriz.”
İMZALAR: Umum Kürt Amele ve Esnaf Cemiyeti; İstanbul Umum Kürtleri adına Reis Salih Kâhya; Lolan aşiret reisi; Sabık Erzurumlu İsazade Ahmet; Kürt Gençler Cemiyeti;  Düzerzade Dersimli Mehmet Sabri.
Kaynak: 24 Kânun-u Sani  (1339 - 24 Ocak 1923)  Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Başbakanlık Osmanlı Arşivi,  HR.İM, 60/

 

 
 
 
 
 
 
 03

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Müslüm TUNABOYLU
Müslüm TUNABOYLU Hayat Hikayesi
TEKERLEĞİN GÜCÜ VE ÖZGÜRLÜKLER
İnsanoğlunun dünyayı tanıması öyle kolay olmamıştır. Yazımın başlığında belirttiğim tekerlek insanoğlunun en önde gelen yardımcısı olmuştur. Tekerlek konusunda, yani tekerleğin icadı ile ilgili değişik kaynaklardan bilgi edinmek kolay.
Zaman tünelini çok eskilere uzattığımızda insanoğlunun bugün daha güzel bir yaşam biçimi ile karşı karşıya olduğunu görürüz. İnsanoğlu mağara Devrinin sürdüğü yıllarda tekerleği henüz bilmez iken ormanda bir ağaç gövdesinin yuvarlandığını görmesi ile tekerleği insanoğlunun gücünü kullanmada ona ihtiyaç duyduğunu görürüz.
Taşımacılıkta tekerleğin görevlerini saymaya başlarsak sona varmak için çok güçlüklerle karşılaşabiliriz. Tek tekerlek le başlayan taşımacılık giderek çift tekerleğe geçiş yapmış, insanoğlu düşmanlarına karşı kendisini korumak için iki tekerlekli savaş arabaları icat etmiştir.  Bisikleti incelediğimizde önce tek tekerlekli olarak görürüz. Tek tekerlek üzerinde güç sağlamak ve yol almak bir hayli güç olmuştur. İnsanoğlu bir süre sonra iki tekerlekli bisikletleri bulmuş ve yolculuğa öylece devam etmiştir. İnce tekerlek kalın tekerlek bunlar bir gücün değişimi için insanoğlunun dikkatini çekmiştir. Tarihi incelemelere göz ezdirdiğimizde güney batı Asya topraklarında insanın tekerleği bulduğunu görürüz.Yolculukta, taşımacılıkta, savaşta, barışta uzun süre kullanılan iki tekerlek daha sonra üç tekerleğe, sonra da dört tekerleğe ulaştırılmış araçları görürüz. Tek tekerlekte denge çok zor sağlanır. İnsanoğlu kolay denge sağlayacak araçları hizmete sürebilmek için inanılmaz modeller üretmiştir.
Aradan yıllar geçmesine karşın dört tekerlek en uzun süre yürürlükte olan bir taşıt aracıdır insanoğlu için.
Günümüz dünyasında dört tekerlekli araçların cadde ve sokakları daralttığını, insanların ulaşımını güçleştirdiğine tanık oluyoruz. Dört tekerlekli araçlar için insanoğlunun yaptığı ekonomik tüketim azımsanmayacak derecede yükselmiştir. Tekerlek bir yerde rahatlık sağlarken öbür tarafta umulmayan tehlikeleri de birlikte getirir. Kabahatli olan tekerlekler değildir elbet, onu kullanan sürücülerin dikkatsizlikleri kazaları oluşturur ve her yıl çok sayıda insanımızı karayollarında kaybediyoruz. Bir yandan göze kulağa çok güzel gelen yapıtlar iyi kullanılmadığında insanın ömrünü azaltmaktadır.Kentlerde nüfus artışı ile birlikte trafiğe çıkan araç sayıları da hızlı bir biçimde artış göstermekte, cadde ve sokaklar adeta hale gelmektedir. İnsan yaya gideceği bir mesafeye aracı ile ulaşamamaktadır. Geniş caddeler yetersiz hale gelmiştir. Her geçen güvenliği diğer güvenlik dallarını unutturur hale gelmiştir.Önümüzde ki yıllarda caddeleri iki katlı yapmak zorunda kalacağız. Trafik sorunu hemen her yerleşim biriminde birinci sorun haline geldiğini görmek yöneticileri zor durumda bırakmaktadır. 
Yazının başlığında değindiğim gibi tekerleğin gücü günümüz dünyasında öyle bir artış göstermiştir ki insanın özgürlüğünü tehdit eder hale gelmiştir. Yayalara adeta kentlerin sokaklarında ayrılan bölümler giderek küçülmektedir.Cadde ve sokakları yaya olarak gezmek çok dikkatli adımları atmaya zorlamaktadır insanımızı.Cadde ve sokakları tümden tekerleklere bırakırsak özgürlüklerimizin bir bölümünü kullanamaz hale geliriz.İnsanoğlu özgürlükleri yalnız kendisi için kullanmayı düşünmemeli,karşısındakileri de biraz düşünmelidir.Bu dünya yalnız güçlülerin dünyası olmamalı.Güçlü olanlar bugün ki güçlerine güçsüzlerin yardımlarıyla ulaştıklarını unutmamalıdırlar diyor,beni okuduğunuz için teşekkür ediyorum!
 
 
 
 
 
 
 
 
 04

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Mustafa TURAN
Mustafa TURAN Hayat Hikayesi
İLGİNÇ ŞAİR ve YAZAR HATIRALARI
Şairler ve yazarlar pratik zekâlı ve esprili insanlardır. Bu sebeple diğer insanlara göre, hayatı daha renkli ve dolu dolu yaşarlar. Tıpkı Hz. Davud’un elinde yumuşayan demirin kolayca her şekle sokulması gibi, onlar da hadiseleri kolayca değerlendirip sağlıklı yorum yapabilme yeteneğine sahiptirler. Genelde sevgi dolu, neşeli ve müsamahakârdırlar. Zaten iyimser ve neşeli olmak kendine güvenin bir işaretidir.
Şairlerin ve yazarların ruh asaletinden doğan fikirleri bir şelale haşmetiyle gürül gürül akar ve çorak gönülleri kana kana sular. Mümtaz Tarhan’ın ifadesiyle onlar: “Cehli örten kumaşın harıl harıl satıcılarıdır.” Her yönüyle dünya medeniyetine katkımız olduğu gibi espri açısından da, hatırı sayılır bir yerimiz vardır dünyada. Şair ve yazarlar söz ustalarıdır. Espri ise, sözün gamzesidir. Bu yazıda meşhurların hatıralarına yer vereceğiz. Bu hatıraların çoğu da nükte tarzında olduğu için zevkle okunacağını düşünüyorum.
Abdülhak Hamid’in otomobili ile Beyoğlu tarafına geçen bir dostu anlatıyor: Biz, direksiyonda Hamid olduğu halde Abdülhak Hamid caddesinden geçiyorduk. Baktım üstat hem iç çekiyor hem gülüyordu. Sebebini sorunca bana dedi ki:
-İstanbul Belediyesi benim ismimi bu caddeye vereceğine, bu caddenin bir apartmanını bana verseydi daha çok makbule geçerdi. Dedi.
Yine bir sohbette Abdülhak Hamid’e sormuşlar:
-Efendim zenginlikle züğürtlüğün farkı nedir?” O da demiş ki:
- Zenginin derdi bin türlü iktisadi gailesidir. Fakirin derdi de besleyemediği ailesidir. Onun için aralarında bir fark yoktur. Çünkü ikisinin de derdi çoktur.
Meşhur yazarlarımızdan ve hemşerimiz olan rahmetli Faik Baysal bir gün bize şu hatırasını anlattı : Ben bir gün Beyoğlu’nda gezerken, bir bayan çıktı karşıma ve hayretle:
-A! siz Faik Baysal değil misiniz?” dedi. Ben de:
 -Olmaz olsaydım hanımefendi” dedim.
-Neden” dedi. Dedim ki:
Paris’te bir roman yazarı yazdığı kitabın geliriyle bir villa satın alabilir. Ben 76 kitap yazdım. İstanbul’da bir dairenin balkonunu bile alamadım. Dedim. Bu şaka yollu serzenişim karşısında Hanımefendi de dedi ki:
-Ama olsun efendim. Sizi de bütün Türkiye tanıyor. Dedi.  
            Yine bir gün bir dergide çıkan yazımın telif ücretini almak üzere bankaya gitmiştim. Kimliğimi unutmuşum. Görevliye derdimi anlatırken Banka Müdürü benim adımın Faik Baysal olduğunu duymuş. Hemen geldi ve memura çıkışarak:
- Niye zorluk çıkarıyorsun” dedi ve benim koluma girerek:
-Aman efendim kusura bakmayın. Ne demek derhal öderiz. Lütfen buyurun bir çay içelim” diye beni odasına soktu. İzzet ikram etti ve kısa sohbetimizde benim yazar olduğumu anladı ve derhal yerinden kalkarak:
 Ne! Yani siz şimdi keresteci Faik Baysal değil misiniz? Dedi. Ben de:
-Hayır deyince, bana kapıyı gösterdi ve ücretimi de alamadım. Yani o zaman bir kalas olmadığıma hayıflandım.
Yine bir gün büfe önünde kuyruk olmuş öğrencilere sordum:
            -Siz Sait Faik’i tanıyor musunuz?
-Evet! Hikâyecidir. Dediler.
-Peki dedim Faik Baysal’ı tanıyor musunuz?  Hiç ses çıkmadı, içlerinden biri:
- Ben tanıyorum dedi.
-Peki kim dedim.
- Bizim mahallede manavdır. Dedi. Yani bir manav da olamadık tanınmak için.
            Genç Ziya Gökalp Diyarbakır’dayken dostları babasına,
-Artık Ziya’yı Avrupa’ya gönder, orada tahsilini tamamlasın. derler. Babası:
-Avrupa’ya giderse gavur olur diye korkarım! Der. Arkadaşları:
-Peki ya burada kalırsa? Diye sorarlar. Babası içini çekerek şöyle cevap verir:
- O zaman da eşek olur!”
İbnülemin Mahmut Kemal  edebiyat tarihcilerimizdendir. Konağında musıki faslı verilirken adı şaibeli bir çok hadiseye de karışan milletvekili sordu:
-Siz burda ne çalıyorsunuz? Bu soru üzerine İ.Mahmut Kemal şu ilginç cevabı verdi:
-Biz burada saz çalıyoruz, ya siz mecliste ne çalıyorsunuz?”
Mehmet Niyazi Özdemir anlatıyor: Bir sempozyumda laf dönüp dolaşıp Harem’e geldi. Bir doçent hışımla konuşmaya başladı. Zavallı zenciyi alıp, hadım ediyor ve onu karının başına bekçi dikiyorsun. Karını bekle be adam. Çatık kaşlı doçent konuşmasına devam ederken yanımda oturan Batılı bir tarihçi kağıtlarını toplamaya başladı.
-Niçin acele ediyorsunuz? Diye sormam üzerine şu cevabı verdi:
-Galiba sizde bilmediği konuda konuşmak marifet sayılıyor. Bu meslekdaşa Harem ağalığını nasıl anlatmalı? Yalnız Osmanlı’ya ait bir husus değildi ve Osmanlı onları hadım etmiyordu. Harem, bu beyefendinin söylediği gibi Padişah karılarının, cariyelerinin tıkıldığı bir kümes de değildi.
Osman Gazi, Orhan Gazi dönemlerinde Harem yoktu. Peki sonra niçin kuruldu? Sebep bilinmeden, zuhurat anlaşılmaz. Ne anlatayım, nasıl anlatayım?
Bilindiği gibi İslam hukukunda hadımlaştırma yasaktır. Bu hadımlar Orta Afrika bölgesinden getirilip Mısır ve İstanbul’a Akdeniz limanlarından satılan insanlardır.
Necip Fazıl’a :
-Özel arabanız var mı? Dediler. O da:
-Olmaz olur mu? Ona en son bineceğim.” dedi.
Çıkmış olduğu mahkemelerin birinde Hakim, Üstada derki:
-Bak dostum, seni bundan böyle bir daha huzurumda görmeyeceğim değil mi? Bunun  üzerine, Necip Fazıl da hayretler içinde:
-Hayrola Hakim bey, yoksa istifa mı ediyorsunuz? Diye nükteli bir cevap verir. Üstad bazı kötü insanları alçak diye nitelemenin, alçak kelimesine hakaret olduğu zira alçağın da bir seviyesinin bulunduğu, bu tür insanlara Çukur demenin daha uygun olacağı kanaatını ifade eder.
Arif Nihat Asya’ya sormuşlar:
-Mini etek konusunda neler diyeceksiniz?  O da şöyle cevap vermiş:
-Onlar diyorlar mini etek; Ben diyorum hani etek?
Seyrani gözleri kör olmuş bir dostuna rastlar ve hal hatır sorar. O da:
-Ne bileyim ben de dünyayı görecek göz kalmadı! Der. Bunun üzerine Seyrani de:          
-Üzülme dostum, zaten dünyada da bakılacak yüz kalmadı. Diye cevap verir.
 
 
 
 
 
 
 05

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

 KUR’AN-I KERİM MEALİNDE “RIZIK”
2:172. Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yeyin, eğer siz yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız O'na şükredin.
2:212. Kâfir olanlar için dünya hayatı câzip kılındı. (Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler. Oysa ki, (iman edip) inkârdan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.
2:254. Ey iman edenler! Kendisinde artık alış-veriş, dostluk ve kayırma bulunmayan gün (kıyamet) gelmeden önce, size verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın. Gerçekleri inkâr edenler elbette zalimlerdir.
2:267. Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye lâyıktır.
3:27. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de sayısız rızık verirsin.
3:37. Rabbi Meryem'e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına, mâbede her girişinde orada bir rızık bulur ve "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?" der; o da: Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız rızık verir, derdi.
3:169. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.
4:8. (Mirastan payı olmayan) yakınlar, yetimler ve yoksullar miras taksiminde hazır bulunursa bundan, onları da rızıklandırın ve onlara güzel söz söyleyin.
5:88. Allah'ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yeyin ve kendisine iman etmiş olduğunuz Allah'tan korkun.
5:114. Meryem oğlu İsa şöyle dedi: Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki, bizim için, geçmiş ve geleceklerimiz için bayram ve senden bir âyet (mucize) olsun. Bizi rızıklandır; zaten sen, rızık verenlerin en hayırlısısın.
6:142. Hayvanlardan yük taşıyanı ve tüyünden döşek yapılanları yaratan O'dur. Allah'ın size verdiği rızıktan yeyin, şeytanın ardına düşmeyin; şüphesiz o sizin için apaçık bir düşmandır.
7:32. De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.
7:50. Cehennem ehli, cennet ehline: Suyunuzdan veya Allah'ın size verdiği rızıktan biraz da bize verin! diye seslenirler. Onlar da: Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır, derler.
7:160. Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde oniki kabileye ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa'ya, "Asanı taşa vur!" diye vahyettik. Derhal ondan oniki pınar fışkırdı. Her kabile içeceği yeri belledi. Sonra üzerlerine bulutla gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik. (Onlara dedik ki) "Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yeyin. "Ama onlar (emirlerimizi dinlememekle) bize değil kendilerine zulmediyorlardı.
8:3. Onlar namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcayan kimselerdir.
8:4. İşte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için Rableri katında nice dereceler, bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır.
8:26. Hatırlayın ki, bir zaman siz yeryüzünde âciz tanınan az (bir toplum) idiniz; insanların sizi kapıp götürmesinden korkuyordunuz da şükredesiniz diye Allah size yer yurt verdi; yardımıyla sizi destekledi ve size temizinden rızıklar verdi.
8:74. İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.
10:31. (Resûlüm!) De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâlik (ve hakim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor, diriden ölüyü kim çıkarıyor? (Her türlü) işi kim idare ediyor? "Allah" diyecekler. De ki: Öyle ise (Ona âsi olmaktan) sakınmıyor musunuz?
10:59. De ki: Allah'ın size indirdiği rızıktan bir kısmını helâl, bir kısmını da haram bulmanıza ne dersiniz? De ki: Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?
10:93. Andolsun biz İsrailoğullarını güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz nimetlerden rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki Rabbin, kıyamet günü onların, aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmedecektir.
11:88. Dedi ki: Ey kavmim! Eğer benim, Rabbim tarafından (verilmiş) apaçık bir delilim varsa ve O bana tarafından güzel bir rızık vermişse buna ne dersiniz? Size yasak ettiğim şeylerin aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Fakat başarmam ancak Allah'ın yardımı iledir. Yalnız O'na dayandım ve yalnız O'na döneceğim.
13:22. Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, dünya yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır.
14:31. İman eden kullarıma söyle: Namazlarını dosdoğru kılsınlar, kendisinde ne alışveriş, ne de dostluk bulunan bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan (Allah için) gizli-açık harcasınlar.
14:32. (O öyle lütufkâr) Allah'tır ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkardı; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleri de sizin (yararlanmanız) için akıttı.
14:37. "Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler."
15:20. Orada hem sizin için hem de rızıkları size ait olmayanlar için (gerekli) geçim vasıtaları yarattık.
16:56. Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah'a andolsun ki, iftira etmekte olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz!
16:71. Allah kiminize kiminizden daha bol rızık verdi. Bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere verip de bu hususta kendilerini onlara eşit kılmazlar. Durum böyle iken Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
16:72. Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi temiz gıdalarla rızıklandırdı. Onlar hâla bâtıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
16:73. (Müşrikler) Allah'ı bırakıp da kendilerine göklerde ve yerde olan rızıktan hiçbir şey veremeyen ve buna asla güçleri yetmeyen şeylere (putlara) tapıyorlar.
16:75. Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak harcayan (hür) bir kimseyi misal verir. Bunlar hiç eşit olurlar mı? Doğrusu hamd Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
16:114. Artık, Allah'ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yeyin, eğer (gerçekten) yalnız Allah'a ibadet ediyorsanız, onun nimetine şükredin.
17:70. Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.
19:62. Orada boş söz değil, hoş söz duyarlar. Ve orada, sabah-akşam kendilerine ait rızıkları vardır.
20:81. Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yeyiniz, bu hususta taşkınlık ve nankörlük de etmeyiniz; sonra sizi gazabım çarpar. Her kim ki kendisini gazabım çarparsa, hakikaten o, yıkılıp gitmiştir.
20:132. Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir.
22:28. Ta ki kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler de Allah'ın ismini ansanlar . Artık ondan hem kendiniz yeyin,hem de yoksula, fakire yedirin.
22:34. Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah'ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık. İmdi, İlâhınız, bir tek İlah'tır. Öyle ise, O'na teslim olun. (Ey Muhammed!) O ihlâslı ve mütevazi insanları müjdele!
22:35. Onlar öyle kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer; başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah için) harcarlar.
22:50. İman edip sâlih ameller işleyen kimseler için mağfiret ve bol rızık vardır.
22:58. Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenleri hiç şüphesiz Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, evet O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
23:72. (Resûlüm!) Yoksa sen onlardan bir karşılık mı istiyorsun? Rabbinin vereceği daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
24:26. Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yaraşır. Bu sonuncular, (iftiracıların) söylediklerinden çok uzaktırlar. Kendileri için bağışlanma ve güzel bir rızık vardır.
24:38. Çünkü (o günde) Allah, onları yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandıracak ve lütfundan onlara fazlasıyla verecektir. Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.
27:64. (Onlar mı hayırlı) yoksa ilk baştan yaratan, sonra yaratmayı tekrar eden ve sizi hem gökten hem yerden rızıklandıran mı? Allah'tan başka bir tanrı mı var! De ki: Eğer doğru söylüyorsanız siz kesin delilinizi getirin!
28:54. İşte onlara, sabretmelerinden ötürü, mükâfatları iki defa verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar.
28:57. "Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız" dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
29:17. Siz Allah'ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Ancak O'na döndürüleceksiniz.
29:60. Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir.
30:28. Allah size kendinizden bir temsil getirmektedir: Mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinde, size verdiğimiz rızıklarda -birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz derecede sizinle eşit (haklara sahip)- ortaklarınız var mı? İşte biz âyetlerimizi, aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz.
30:40. Allah, (o yüce varlıktır) ki sizi yaratmış, sonra rızıklandırmıştır; sonra O, hayatınızı sona erdirecek, daha sonra da sizi (tekrar) diriltecektir. Peki sizin (Allah'a eş tuttuğunuz) ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var mı? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.
32:l6. Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.
33:31. Sizden kim, Allah'a ve Resûlüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa ona mükâfatını iki kat veririz. Ve ona (cennette) bol rızık hazırlamışızdır.
34:4. Allah, inanıp iyi işler yapanları mükâfatlandırmak için (her şeyi açık bir kitapta tesbit etmiştir). Onlar için büyük bir mağfiret ve güzel bir rızık vardır.
34:24. (Resûlüm!) De ki: Göklerden ve yerden size rızık veren kimdir? De ki: Allah! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya doğru yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindedir.
34:36. De ki: Rabbim, dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden) kısar; fakat insanların çoğu bilmezler.
34:39. De ki: Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık verir ve (dilediğinden de) kısar. Siz hayıra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
35:3. Ey insanlar! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; Allah'tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mı? O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl oluyor da (tevhidden küfre) çevriliyorsunuz!
35:29. Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler.
36:47. Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarfediniz, denildiğinde, kâfirler müminlere dediler ki: Allah'ın dilediği takdirde doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız? Siz gerçekten apaçık bir sapıklık içindesiniz.
37:41. Bunlar için bilinen bir rızık vardır.
38:54. Şüphesiz bu, bizim verdiğimiz rızıktır. Ona bitmek ve tükenmek yoktur.
40:13. Size âyetlerini gösteren, sizin için gökten rızık indiren O'dur. Allah'a yönelenden başkası ibret almaz.
40:40. Kim bir kötülük işlerse, onun kadar ceza görür. Kim de kadın veya erkek, mümin olarak faydalı bir iş yaparsa işte onlar, cennete girecekler, orada onlara hesapsız rızık verilecektir.
40:64. Yeri sizin için yerleşim alanı, göğü de bir bina kılan, size şekil verip de şeklinizi güzel yapan ve sizi temiz besinlerle rızıklandıran Allah'tır. İşte Allah, sizin Rabbinizdir. Alemlerin Rabbi Allah, yücelerden yücedir.
42:19. Allah kullarına lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O kuvvetlidir, güçlüdür.
42:38. Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar. Onların işleri, aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar.
45:5. Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allah'ın gökten indirmiş olduğu rızıkta (yağmurda) ve ölümünden sonra yeri onunla diriltmesinde, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde, aklını kullanan toplum için dersler vardır.
45:16. Andolsun ki biz, İsrailoğullarına Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik. Onları güzel rızıklarla besledik ve onları dünyalara üstün kıldık.
50:11. Kullara rızık olması için.Ve o su ile, ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.
51:57. Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.
51:58. Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır.
56:89. Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.
62:11. Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: Allah'ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
63:10. Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam! demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın.
65:3.Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.
65:11. İman edip sâlih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah'ın apaçık âyetlerini okuyan bir Peygamber göndermiştir. Kim Allah'a inanır ve faydalı iş yaparsa Allah onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. Allah o kimse için gerçekten güzel bir rızık vermiştir.
67:21. Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verebilecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.
73:20. (Resûlüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, (bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini yatmadan (ibadetle) geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü (içinde olup bitenleri iyiden iyiye) ölçüp biçen ancak Allah'tır. O sizin, bunu sayamayacağınızı bildiği için, sizi bağışladı. Artık, Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah'ın lütfundan (rızık) aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da Allah yolunda çarpışacaklardır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allah'tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.
 

 

 
 

 

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Mahfi EĞİLMEZ
Mahfi EĞİLMEZ Hayat Hikayesine tıklayarak gidiniz!

 

HİTİTLERDE FİYAT VE ÜCRETLER

 

Hititler, malların fiyatlarını ve işçi ücretlerini yasalara yazarlardı. Bu yasaların yazılı olduğu tabletler de bulunup okunduğu için bundan 3 bin 500 yıl önceki fiyatlar konusunda bugün bilgimiz var. Aşağıda 3 bin 500 yıl öncesinde Anadolu'da geçerli olan bir fiyat listesi sunuyorum size. Fiyatları gösteren para (aynı zamanda ağırlık) birimi olan 1 şekel, 12.5 gram ağırlıkta gümüş çubuk ya da halkalara eşit.

40 şekel (yani 500 gram ağırlıkta gümüş) ise 1 minaya eşit. Tahılları ölçmekte kullanılan ağırlık ölçüsü 'parisu'nun yaklaşık 38 kilogram olduğu sanılıyor. Hitit gümüşünün de bugünkü gibi 900 ayar olduğunu varsayarsak (gümüşün gramı bugün yaklaşık 275 bin TL olduğuna göre) şöyle bir hesaplama yapabiliriz.

Şimdi de benzer bir işi ücretler için yapmaya çalışalım. Hititolog Meltem Doğan Alparslan 'Hititler Döneminde Esnaf ve Zanaatkârlık' (İÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi) adlı bildirisinde, yasa metinlerindeki ücretlerin bir bölümünü vermektedir. Buna göre bir demir ustasının yaptığı 100 mina ağırlığındaki bir bronz kutuya karşılık 12.5 şekel gümüş değerinde arpa ödendiğinin yazılı olduğunu belirtiyor. 12.5 şekel gümüşün karşılığı bugünkü parayla (12.5 x 12.5 x 275 bin 000 =) 42 milyon 968 bin 750 TL ediyor. Arpanın parisusu 859 bin 938 TL ettiğine göre demek ki bu ustaya yaptığı bronz kutu karşılığında 50 parisu arpa ödenecek. Buna karşılık 2 mina ağırlığında bronz bir baltanın yapım ücreti 0.33 şekel gümüş değerinde arpadır. Yani bugünkü karşılığı 1 milyon 134 bin 375 TL. Buradan giderek bronz bir kutunun bir minasının işçilik ücretini (42 milyon 968 bin 750/100 =) 429 bin 688 TL; bronz bir baltanın bir minasının işçilik ücretini ise (1 milyon 134 bin 375/2 =) 567 bin 188 TL olarak hesaplayabiliriz. Yani bronz balta yapmanın işçiliği bronz kutu yapmaktan dörtte bir oranında daha pahalıdır. Hititlerde kiralama ile ilgili bazı bilgiler de yasalara geçirilmiş.

Örneğin 3 mina (1.54 kg.) ağırlığındaki bir bronz baltanın bir aylık kirası 1 şekeldir. Yani 3 milyon 437 bin 500 TL. Oysa bu baltayı yaptırmaya kalksa, yukarıdaki eşitliklerden hareketle hesaplarsak, 0.495 şekel gümüş değerinde arpa verecekti (yani 1 milyon 701 bin 563 TL ödeyecekti.) 1 mina bakır 859 bin 938 TL olduğuna göre bu baltanın tümü bakırdan yapılsa malzeme bedeli (859 bin 938 x 3 =) 2 milyon 579 bin 814 TL olacaktı. Buna işçiliği de eklersek toplam balta maliyeti 4 milyon 281 bin 377 TL etmektedir. Yani baltanın fiyatı 37 günlük kiralamaya eşit çıkıyor. Bu doğru bir hesap değil. Çünkü bronzun içinde yüzde 10-20 oranında kalay da var. Bu durumda bronzun içindeki ikinci metal olan kalayın çok pahalı bir malzeme olması gerekiyor. Aksi takdirde kimse balta kiralamaz herkes yaptırırdı.

Not: Hahfi EĞİLMEZ'DEN Tabibimiz üzerine sitesinden alınarak dergimizde yayınlanmıştır!

 

 
 

 

 
 
 
 06

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Mahmut Selim GÜRSEL
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi
YENİ BİR “YABANCI”
Çorum’un bir atalar sözü vardır. “Evin danası hiçbir zaman öküz olmaz” Derler.
El bu. Yaparda. El bu atarda. El bu okurda. Beş yıl. Internet dünyasında beş yıl çok uzun bir zaman dilimidir.
Biz söyleyelim. Sizde dinleyin. Zaten Yabancı siteler sadece bir tane değiller ki. Çorum sanki bir reklam potansiyeli veren maden. corumlu.com Çorum’da bulunmakta. Burada sadece tanıtım değil Çorum hakkında bilgilerde vermekteyiz.
Biz kimsenin yaptığı işleri karalama çabasında değiliz. Yalnız benim kendime vazife gördüğüm, Çorumluların yanılmamaları.
Bir firma şu günlerde Çorum’da katalog yapacağından bahsederek sayfa reklamı toplamakta. İşleri kolay gelsin. Yalnız bizi üzen olay ise kendi sitelerinde bu reklamlarında yayınlanacağı ve bu reklamların sitede beş yıl kalacağını ifade etmeleri.
Internet’te beş yıl değil bir yıl bile uzun süredir. Sitenizi barındıran firmanın ömrünün ne kadar olduğunu hiç mi hiç tahmin edemezsiniz. Bu nedenle site ömrü vermek mantığa aykırı gelmekte!
Biz yine bildiğimizi söyleyelim: Kendiniz bilirsiniz. Pek çok zaman Çorumluyu aldatan firmalar Çorum’a geldi ve geçti. Birçok vaatlerde bulunmalarına rağmen pek çoğu bu vaatlerinde bulunmadılar. Kimileri basacakları katalogları on binlerce gösterdi, kimileri katalagları bütün Türkiye ye dağıtacağını söyledi, kimileri de söylediklerinin hiç birisini yerine getirmedi.
Hele 1994 yılında Çorum’da bir firma güzel bir katalog yaptı ve o zamanın parası ile tam 40 milyon sayfa başına istemde bulundu, katalogu başarı ile bastı fakat adet olarak söylediği sayıya ulaşamadı.
Sonra ertesi yıl o zamanın enflasyon ve devalüasyon şartları yüzde 200 leri bulduğu halde bu firma katalog çalışması için bir önceki yılın yarı fiyatını talep etti. Bu teklif karşısında Çorumlular adeta şok oldular. Katılım ise bir önceki yılın dörtte birisi kadar ancak oldu. Eski katılımcılardan ise katılan pek bulunmadı.
Bizden söylemesi. Para sizin. Bilgi isteme hakkınızı kullanın. İstenilen ücrete tek yaprak renkli katalog yapılıp yapılamayacağını sorun, öğrenin.
Çorumlu 2000 Dergisinin basımının biterek yeni teknoloji ile sitede yayınlanmasından sonra bazı problemlerin ortaya çıkması ve bazı okurların tarafıma bildirdiği gibi dergiyi okuyamama sıkıntılarının arttığını düşünmek iken, derginin sahibi olarak şu soruyu yöneltebilirsiniz:
- Internet ve bilgisayarı olmayan kişiler derginin yazılarını nasıl okuyacaklar?
Gelen cevabı sizlerle sayfalarımda cevaplamayı uygun gördüm.
- Evet. Herkesin evinde bilgisayar yoktur. Olsa bile Internet’e bağlanma imkânı bulamaya bilirler. Dergi için verdikleri paradan biraz fazla vererek herhangi bir Internet Kafeye giderek, bilgisayar kullanmayı bilmiyorlarsa bile, orayı işletene veya bir gence söyleyerek http://corumlu.com adresine girmelerini isterler ve orada yazıları görürler. Şayet ellerinde o yazının olmasını dilerlerse birkaç kuruş daha ödeyerek orada yani kafede yazıcıdan çıkışını alarak evlerinde okurlar diyorum.
Bu öneri kendi imkanına ve bilgisine göre tamam da, okuyucular açısından tamam mı onu bilemiyorum.
Tek amacının; kendisindeki bilgiyi ortaya koymak olan dergi sitesinde bilgiler devamlı çoğalıyor. Çorum hakkında pek çok bilgi barındırmakta ve yenileri ortaya çıkmakta.
Çorum tarihini ve coğrafyasını incelemek isterseniz bir haftanızı ayırmak zorunda kalabilirsiniz. Ayrıca sitede yayınlanan yazıları da okumak için biraz özverili olmanız ve vakit ayırmanız gerekli.
Ne yapayım. Dergimi 63 sayı bastırdım ve hemen hemen hepsini sizlerin ayağına getirdim.
Ben görevimi yaptım.
O yüzden dergi neden basılmadığını önce sanayici, tüccar, esnaf ve kobi olarak siz bir düşünüverin. Her şeyin maddiyat ile ölçüldüğü bir zaman diliminde “bir dergi” parasını vermemek için neler çevrildiğini, ne yalanlar uydurulduğunu bana sakın sormayın.
Ben artık okumaz iseniz de, İnternetiniz olamazsa da, ilgilenmezseniz de sizler ile badece bu sayfalarda yazarak, tenkit ederek çalışmalarımı Allah C.C. Nasip ederse ölene kadar devam edeceğim.
Bu bilgilerde benden sonra ne olursa olsun.
Ben görevimi yaptım. Bastırdım, sanal olarak da devam ettirdim.
CD ortamı içinde hazırladım.
Benim için hava hoş!
 
 
 
 
 
 
 
 07

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Selma GÜRSEL
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi
SİGARA BÖREĞİ
Hazır Yufka
Peynir
Bir bardak sıvı yağ
Bir yumurta
Hazır yufka alınarak sert bir zenime açılır ve Bıcak ile önce ortadan ikiye sonra diklemesine kesilerek dörde bölünür.
Bir tabağa yumurta kırılarak sarısı alınır kenarda bekletilir.
Her bir parçanın içerisine peynir konularak  rülo uç taraf kadar sarılır. Sarılan bu börek tekrar ucundan  uç taraf da kırılan yumurtanın akına  batırılarak yufka hamurunun yapışması sağlanır.
Tavaya konulan sıvı yağ kızınca hazır yufka gül böreği tavaya konulur kızarınca arka kısmı da kızartılır ve sıcak olarak servis yapılır.

 

 

 
 
 
 
 
 
 
  08

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

GURBET İLDE DURMAK ZOR GELİR
Kimi anneanne der kimi de ana
O yakınlarımda el oldu bana
Stres geçiriyorum ben yana yana
Gurbet elde durmak zor gelir bana.
 
Her yanım sızlıyor ben sandım çıban
Bu dünya diyorlar yalan mı yalan.
Şimdiye kadar dünyada oldu mu kalan?
Gurbet elde durmak zor gelir bana.
 
Aman yaram azdı bana değmeyin
Sakın kimselere boyun eğmeyin
Gurbet elde beni yalnız koymayın
Gurbet elde durmak zor gelir bana.
 
Gün be gün artıyor gamım kederim
Nere gitsen seni takip ederim
İçerime sandın yaram pek derin
Gurbet elde durmak zor gelir bana
 
Dayanamaz firğatına zarına
Bulgur saldın nazlı yarim suyuma
SEVİM’İM yanıyor acep zoru ne?
Gurbet elde durmak zor gelir bana.
15,11,2010 Bursa YILDIRIM
 
 
 
 
 
 09

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Ahmet CANBABA
Ahmet CANBABA Hayat Hikayesi
KENDİNE   GEL  SENDE  
Güzel hislerle  başlasın  yeni  güne  uyanış
Nasihat dinle  bir  danış  bu  düğümü  çöz  sende
İlk  heyecan  aşkla  yanış  istek  sende  haz  sende
Sen  kendine  bir  gel  hele hele  aşkla  bir  tanış
Bir  soluklan  öyle   konuş  sıra  sende  söz  sende
Yalan  yanlış  yazar,  duyup  nice  ozanlar  gördüm
Verdiği  sözünden  cayıp  halkı  ezenler  gördüm
Doğrular  toplumda  kayıp  bulamazsın  gez sende
Günahı  sevaptan  sayıp  tövbe  bozanlar  gördüm
Neler  gördüm  ne  yaşayıp   söylüyorum  yaz  sende
Çilesi  dolmayanlara  mutlu  günler   gelmez ki
Hiç yüzü gülmeyenlere  bereketin   kalmaz ki
Dersini  almayanlara  dersini  ver,  koz  sende
Söz verip gelmeyenlere  güveniniz  olmaz ki
Haddini  bilmeyenlere   haddin  bildir, kız  sende
Ok  çıkmış birkere  yaydan hedef  oluşulmamış
Az  düşüyor  akçe  peyden  hakça  bölüşülmemiş
Kızmışsın  belli  heyheyden herkes  yapar  boz  sende
Dök  içini  üfle  neyden  sözler  alışılmamış
Kaçırmışsın  fazla  meyden  bir  köşeye  sız  sende
 
 
 
 
 
 
 
 10

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

 MERMER BİLGİ MERMER KAFA
Bindiler bir arabaya gidiyorlardı sordular mı gittiği yer nere diye?
Bazıları bir konuşanın dediği ile bazıları onu dinleyenin dediğiyle.
 
Çıktılar bu uzun yola mermer bilgi ile kafalarda olmuştu mermer işte;
Sonucun ne olduğu belli olmayan bir bilinmeyene yol alıyordu bu işle.
 
Baktıkları yoktu etraflarına hiç birinin yalçın kayaların yükseldiği bir yol ver de
Onlara örnek olması gereken bir komşu vardı baktıkları yoktu dünya menfaatler için de
 
Geleceklerinin mirasının harcandıklarına yol alıyordu araba bütün yükü ilerlemekte
Kendileri ile birlikte istemeyenlerde mecbur yürüyorlardı arkadan araba ile birlikte
 
Gidiyordu bu toplum onu kurtaranın; onlarca yıl önce söyleyen büyüğüne
Satılacak bu vatan Ey Gençlik Uyan demişti ta o zaman ülkesinin fertlerine
 
Görmüştü insanlarının isteklerini O; bu uyarı için güvendiği gençliğin vermişti eline
Ey gençlik oku o emri uyan sahip ol, gidilecek gösterilen yolu incele
 
Ülken gidecek birkaç yeni çıkartılan ile, olma Mermer bilgi mermer kafayı işle
Ülkemizin selametliği inanırsan sende uyanık ol yeni çıkan tek tip kafalara
 
Onları yıkadılar bakmadılar çoğalmalarına birbirini yemeye başlatacaklar ülkeni
En yakın komşu ülkende aynı oyunla gitti, orayı kukla azınlık olarak birileri idare ediyor!

YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ!

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN  İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ!
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR!

1

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

 Hukuka, Yasalara, Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.

1

Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

182 SAYI 25 Nisan 2014 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız!