|
YIL 15 SAYI 181 25 Mart 2014
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
-
Mahmut Selim GÜRSEL SEÇİM Mİ;GEÇİM Mİ,AYRILIK MI?
Mustafa Nevruz SINACI KÜRTLERİN LOZAN’A GÖNDERDİĞİ MEKTUP
Müslüm TUNABOYLU TEKERLEĞİN GÜCÜ VE ÖZGÜRLÜKLER
Mustafa TURAN
İLGİNÇ ŞAİR ve YAZAR HATIRALARI
KUR’AN-I KERİM MEALİNDE “RIZIK”
Mahmut Selim GÜRSEL YEP YENİ BİR “YABANCI”
Mahfi EĞİLMEZ
HİTİTLERDE FİYAT VE ÜCRETLER
-
Selma GÜRSEL SİGARA BÖREĞİ
Sevim HARDAL GURBET İLDE DURMAK ZOR GELİR
Ahmet CANBABA
KENDİNE GEL SENDE
Mahmut Selim GÜRSEL MERMER BİLGİ MERMER KAFA
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
- GEÇİM Mİ,AYRILIK MI?
-
Bu dönem mahalli seçimler neler getireceğini hep birlikte göreceğiz.
-
Hele bu mahalli seçimler de ekonomik kriz denilen dünyayı yönetenlerce empoze
edilen suni ve ekonomik özgürlüklerini kazanamayan ve dış borç içinde yüzen
ülkemiz gibi ülkeleri yok etme veya ufaltma için yapılan operasyonlarda deneme
tahtası haline gelmekteyiz.
-
Bu yıl bu mahalli seçimlerin ekonomik krizin olup olmadığını bizlere gösterme
açısından da büyük bir sınavı da bizlere göstermiş olacaktır.
-
Aday adayların tamamının hemen hemen belli olduğu bu günlerde parti ve parti
adaylarının yaptıkları harcamaların mercek altına alınması ve bu harcamalarda
da takip edilmesi gerekli olması bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
-
Seçimlerde her nedense parti harcamalarının pek çoğunun bağış ve katkı olarak
harcanması ise başka bir problem olarak karşımıza çıkacaktır.
-
Seçimlerde iktidar olanların ise avantajlarını kullanmaları kaçınılmaz olarak
görülecektir.
-
Krizin sonucu işsizlik büyük ölçüde artarken, fakirlikte artmaktadır. Gelirler
kişilerce değil ailelerce tüketilerek geçim çabası verilmektedir.
- Mahalle seçimlerin sonuçlanmasından sonra
krizin devam edeceği, bu krizi bize empoze edenlerin gönlü yetene kadar da
devam edeceği gözükmektedir.
-
Bizde buradan sizlere “Seçim mi; Geçim mi Ayrılık mı?” diye soralım dedik.
-
İleride bu konuların devamının dergimizde yayınlanacağını da sizlerin de
görüşlerinin bizim için çok kıymetli olduğunu bilmenizi isteriz.
|
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mustafa Nevruz SINACI |
Mustafa Nevruz SINACI Hayat Hikayesi
|
- KÜRTLERİN LOZAN’A GÖNDERDİĞİ
MEKTUP
-
Hakikatte
bilumum-u Yahudi, Ermeni, Rum, Sırp ve Cermen dönmesi oldukları halde; amansız
bir aşk, şevk ve sevda ile “Kürt Meselesi” ne sarılan-soyunan sahtekârlara:
“1923’ DE KÜRT HALK HEYETİNİN LOZAN’A GÖNDERDİĞİ
TARİHİ MEKTUP” ithaf olunur. “Bu günlerde (Lozan Konferansı görüşmeleri
sırasında) İngiltere yetkili kurul başkanı Lord Curzon’un Kürtlere
bağımsızlık verilmesi fikrini ortaya atarak, Kürtlerin koruyucusu tavrını
takınmasını, hayret ve şaşkınlıkla karşıladık!
-
Biz Kürtler,
Turan neslinden bir kavimiz. Milli hatıralarımız ve özelliklerimizden dolayı
Türkler bize, “yiğit ve cesur” anlamına gelen “Kürt” ismini vermişlerdir. Kürt
adıyla anılan ve büyük hizmetleri geçen kahramanların isimlerinin yaşaması
amacıyla Deminan, Hayderan, Kureyşan ve Lolan gibi isimler kabile ve
aşiretlere verilmiştir. Bu aşiretler bugün anavatanın Doğu Türklerini
oluşturmaktadır. Kürtlerin 1876 tarihinden önceki ve sonraki durumları
araştırılacak olursa, “İranlı misyonerlerin” aşiretler üzerinde yaptıkları
çalışmaların sonucunda Kürtler kendi öz dilleri olan Türkçe lehçesini ve öz
kültürlerini yavaş, yavaş kaybettiler. Bundan dolayı Erzurum, Van, Bitlis ve
Musul taraflarındaki aşiretler, Farsçadan başka bir şey olmayan, Kırmanç adı
verilen Farisi lehçeyi konuşmaya başladılar. Bu misyoner faaliyetlerinden az
etkilenen, Harput ve Diyarbakır taraflarındaki Kürt aşiretler ise ana dilleri
olan Türkçe lehçesi ile karışık Zaza lehçesini konuşmaya başladılar. Bu Öz
Türkoğlu Türkleri Yavuz Sultan Selim Han, Kürtlerin hanı Şeyh İdris-i
Bitlisi’ye gönderdiği fermanla kendi ülkesine dâhil etti. O günden bu güne
kadar, Türk akrabalarının şefkat ve himayelerinde huzurlu ve rahat yaşamakta
ve Türk lehçesi ile de konuşmaktadırlar.
-
Yukarıda yapılan
değerlendirmeden sonra, İngiltere yetkili kurul başkanı Lord Curzon’a sorarız
ki; İranlıların dilini biraz konuşmakla, o millete mensup olunduğu kabul
edilirse, İngilizlere de dâhil her milletin durumu tartışılır. Doğu ülkelerini
istila eden ve genellikle dünyanın kendi toprakları içerisinde olmasını hayal
eden İngilizlerin, diğer milletlerin kabullenemediği “müstemleke”
kelimesinin yerine kulağa hoş gelmeyen ve aynı anlamı taşıyan “manda”
kelimesinin de aslında aynı şey olduğunu Kürtler anlamıştır.
- Dünyadaki zenginlik kaynaklarına sahip olmak
isteyen İngilizlerin, 10/12si Türk olan Musul’u ve petrol kaynaklarını
biz Müslüman Türk’lere çok görmesini hayretle karşılıyoruz. Lozan
Konferansı’nda İngiltere yetkili kurul başkanı Lord Curzon’un, Dersim
(Tunceli) ve Bitlis olaylarından bahsederek tek millet olan Türk-Kürt arasına
ayrılık düşünceleri sokma gayretini biz Kürtler anladık. Biz Kürtler, Avrupa
ve İngiliz diplomatlarının parlak vaatlerinin altında kendi menfaatlerinin
olduğunu biliyoruz. Bundan dolayı kendi direniş kuvvetlerimizi oluşturduk.
1917 yılında İngiltere yetkili kurul başkanı Lord Curzon gibi bağımsızlık
vaatlerinde buluna Ruslara biz Kürtler: “Bizi anavatandan hiçbir kuvvet
ayıramaz. Bizim rahata kavuşmamız sizin hemen bu topraklardan çekilmenizle
olacaktır,” dedik.
- İşte bugün bütün Kürtler, Lozan’daki Avrupa
ve bilhassa İngiliz diplomatlarına aynı yanıtı veriyoruz. Kürtler
bağımsızlıklarını, kendilerini yok edecek yabancılara değil, kendi
ailelerinden olan Türk’lere ve Onları temsil eden Büyük Millet Meclisi
Hükümeti’ne emanet etmiştir. Sonuç olarak biz Kürtler, İngiltere yetkili kurul
başkanı Lord Curzon’un bizler için fikirler üretmemesini rica eder ve
Lozan’daki Temsil Heyetine ve başkanı sevgili hemşerimiz (Kürt) İsmet
Paşa hazretlerine başarılar dileriz.”
-
İMZALAR: Umum
Kürt Amele ve Esnaf Cemiyeti; İstanbul Umum Kürtleri adına Reis Salih Kâhya;
Lolan aşiret reisi; Sabık Erzurumlu İsazade Ahmet; Kürt Gençler Cemiyeti;
Düzerzade Dersimli Mehmet Sabri.
-
Kaynak: 24 Kânun-u Sani (1339 - 24 Ocak 1923) Devlet Arşivleri
Genel Müdürlüğü Başbakanlık Osmanlı Arşivi, HR.İM, 60/
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Müslüm TUNABOYLU |
Müslüm TUNABOYLU Hayat Hikayesi |
- TEKERLEĞİN GÜCÜ
VE ÖZGÜRLÜKLER
-
İnsanoğlunun dünyayı tanıması öyle kolay olmamıştır. Yazımın
başlığında belirttiğim tekerlek insanoğlunun en önde gelen
yardımcısı olmuştur. Tekerlek konusunda, yani tekerleğin icadı
ile ilgili değişik kaynaklardan bilgi edinmek kolay.
-
Zaman tünelini çok eskilere uzattığımızda insanoğlunun bugün
daha güzel bir yaşam biçimi ile karşı karşıya olduğunu
görürüz. İnsanoğlu mağara Devrinin sürdüğü yıllarda tekerleği
henüz bilmez iken ormanda bir ağaç gövdesinin yuvarlandığını
görmesi ile tekerleği insanoğlunun gücünü kullanmada ona
ihtiyaç duyduğunu görürüz.
-
Taşımacılıkta tekerleğin görevlerini saymaya başlarsak sona
varmak için çok güçlüklerle karşılaşabiliriz. Tek tekerlek le
başlayan taşımacılık giderek çift tekerleğe geçiş yapmış,
insanoğlu düşmanlarına karşı kendisini korumak için iki
tekerlekli savaş arabaları icat etmiştir. Bisikleti
incelediğimizde önce tek tekerlekli olarak görürüz. Tek
tekerlek üzerinde güç sağlamak ve yol almak bir hayli güç
olmuştur. İnsanoğlu bir süre sonra iki tekerlekli bisikletleri
bulmuş ve yolculuğa öylece devam etmiştir. İnce tekerlek kalın
tekerlek bunlar bir gücün değişimi için insanoğlunun dikkatini
çekmiştir. Tarihi incelemelere göz ezdirdiğimizde güney batı
Asya topraklarında insanın tekerleği bulduğunu
görürüz.Yolculukta, taşımacılıkta, savaşta, barışta uzun süre
kullanılan iki tekerlek daha sonra üç tekerleğe, sonra da dört
tekerleğe ulaştırılmış araçları görürüz. Tek tekerlekte denge
çok zor sağlanır. İnsanoğlu kolay denge sağlayacak araçları
hizmete sürebilmek için inanılmaz modeller üretmiştir.
-
Aradan yıllar geçmesine karşın dört tekerlek en uzun süre
yürürlükte olan bir taşıt aracıdır insanoğlu için.
-
Günümüz dünyasında dört tekerlekli araçların cadde ve
sokakları daralttığını, insanların ulaşımını güçleştirdiğine
tanık oluyoruz. Dört tekerlekli araçlar için insanoğlunun
yaptığı ekonomik tüketim azımsanmayacak derecede yükselmiştir.
Tekerlek bir yerde rahatlık sağlarken öbür tarafta umulmayan
tehlikeleri de birlikte getirir. Kabahatli olan tekerlekler
değildir elbet, onu kullanan sürücülerin dikkatsizlikleri
kazaları oluşturur ve her yıl çok sayıda insanımızı
karayollarında kaybediyoruz. Bir yandan göze kulağa çok güzel
gelen yapıtlar iyi kullanılmadığında insanın ömrünü
azaltmaktadır.Kentlerde nüfus artışı ile birlikte trafiğe
çıkan araç sayıları da hızlı bir biçimde artış göstermekte,
cadde ve sokaklar adeta hale gelmektedir. İnsan yaya gideceği
bir mesafeye aracı ile ulaşamamaktadır. Geniş caddeler
yetersiz hale gelmiştir. Her geçen güvenliği diğer güvenlik
dallarını unutturur hale gelmiştir.Önümüzde ki yıllarda
caddeleri iki katlı yapmak zorunda kalacağız. Trafik sorunu
hemen her yerleşim biriminde birinci sorun haline geldiğini
görmek yöneticileri zor durumda bırakmaktadır.
-
Yazının başlığında değindiğim gibi tekerleğin gücü günümüz
dünyasında öyle bir artış göstermiştir ki insanın özgürlüğünü
tehdit eder hale gelmiştir. Yayalara adeta kentlerin
sokaklarında ayrılan bölümler giderek küçülmektedir.Cadde ve
sokakları yaya olarak gezmek çok dikkatli adımları atmaya
zorlamaktadır insanımızı.Cadde ve sokakları tümden
tekerleklere bırakırsak özgürlüklerimizin bir bölümünü
kullanamaz hale geliriz.İnsanoğlu özgürlükleri yalnız kendisi
için kullanmayı düşünmemeli,karşısındakileri de biraz
düşünmelidir.Bu dünya yalnız güçlülerin dünyası olmamalı.Güçlü
olanlar bugün ki güçlerine güçsüzlerin yardımlarıyla
ulaştıklarını unutmamalıdırlar diyor,beni okuduğunuz için
teşekkür ediyorum!
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mustafa TURAN |
Mustafa TURAN Hayat Hikayesi
|
-
İLGİNÇ ŞAİR ve YAZAR HATIRALARI
-
Şairler ve yazarlar pratik zekâlı ve esprili
insanlardır. Bu sebeple diğer insanlara göre, hayatı daha renkli ve dolu dolu
yaşarlar. Tıpkı Hz. Davud’un elinde yumuşayan demirin kolayca her şekle
sokulması gibi, onlar da hadiseleri kolayca değerlendirip sağlıklı yorum
yapabilme yeteneğine sahiptirler. Genelde sevgi dolu, neşeli ve
müsamahakârdırlar. Zaten iyimser ve neşeli olmak kendine güvenin bir
işaretidir.
-
Şairlerin ve yazarların ruh asaletinden doğan
fikirleri bir şelale haşmetiyle gürül gürül akar ve çorak gönülleri kana kana
sular. Mümtaz Tarhan’ın ifadesiyle onlar: “Cehli örten kumaşın harıl harıl
satıcılarıdır.” Her yönüyle dünya medeniyetine katkımız olduğu gibi espri
açısından da, hatırı sayılır bir yerimiz vardır dünyada. Şair ve yazarlar söz
ustalarıdır. Espri ise, sözün gamzesidir. Bu yazıda meşhurların hatıralarına
yer vereceğiz. Bu hatıraların çoğu da nükte tarzında olduğu için zevkle
okunacağını düşünüyorum.
-
Abdülhak Hamid’in otomobili ile Beyoğlu tarafına
geçen bir dostu anlatıyor: Biz, direksiyonda Hamid olduğu halde Abdülhak Hamid
caddesinden geçiyorduk. Baktım üstat hem iç çekiyor hem gülüyordu. Sebebini
sorunca bana dedi ki:
-
-İstanbul Belediyesi benim ismimi bu caddeye
vereceğine, bu caddenin bir apartmanını bana verseydi daha çok makbule
geçerdi. Dedi.
-
Yine bir sohbette Abdülhak Hamid’e sormuşlar:
-
-Efendim zenginlikle züğürtlüğün farkı nedir?” O
da demiş ki:
-
- Zenginin derdi bin türlü iktisadi gailesidir.
Fakirin derdi de besleyemediği ailesidir. Onun için aralarında bir fark
yoktur. Çünkü ikisinin de derdi çoktur.
-
Meşhur yazarlarımızdan ve hemşerimiz olan
rahmetli Faik Baysal bir gün bize şu hatırasını anlattı : Ben bir gün
Beyoğlu’nda gezerken, bir bayan çıktı karşıma ve hayretle:
-
-A! siz Faik Baysal değil misiniz?” dedi. Ben de:
-
-Olmaz olsaydım hanımefendi” dedim.
-
-Neden” dedi. Dedim ki:
-
Paris’te bir roman yazarı yazdığı kitabın
geliriyle bir villa satın alabilir. Ben 76 kitap yazdım. İstanbul’da bir
dairenin balkonunu bile alamadım. Dedim. Bu şaka yollu serzenişim karşısında
Hanımefendi de dedi ki:
-
-Ama olsun efendim. Sizi de bütün Türkiye
tanıyor. Dedi.
-
Yine bir gün bir dergide çıkan yazımın telif ücretini almak üzere bankaya
gitmiştim. Kimliğimi unutmuşum. Görevliye derdimi anlatırken Banka Müdürü
benim adımın Faik Baysal olduğunu duymuş. Hemen geldi ve memura çıkışarak:
-
- Niye zorluk çıkarıyorsun” dedi ve benim koluma
girerek:
-
-Aman efendim kusura bakmayın. Ne demek derhal
öderiz. Lütfen buyurun bir çay içelim” diye beni odasına soktu. İzzet ikram
etti ve kısa sohbetimizde benim yazar olduğumu anladı ve derhal yerinden
kalkarak:
-
Ne! Yani siz şimdi keresteci Faik Baysal değil
misiniz? Dedi. Ben de:
-
-Hayır deyince, bana kapıyı gösterdi ve ücretimi
de alamadım. Yani o zaman bir kalas olmadığıma hayıflandım.
-
Yine bir gün büfe önünde kuyruk olmuş öğrencilere
sordum:
-
-Siz Sait Faik’i tanıyor musunuz?
-
-Evet! Hikâyecidir. Dediler.
-
-Peki dedim Faik Baysal’ı tanıyor musunuz? Hiç
ses çıkmadı, içlerinden biri:
-
- Ben tanıyorum dedi.
-
-Peki kim dedim.
-
- Bizim mahallede manavdır. Dedi. Yani bir manav
da olamadık tanınmak için.
-
Genç Ziya Gökalp Diyarbakır’dayken dostları babasına,
-
-Artık Ziya’yı Avrupa’ya gönder, orada tahsilini
tamamlasın. derler. Babası:
-
-Avrupa’ya giderse gavur olur diye korkarım! Der.
Arkadaşları:
-
-Peki ya burada kalırsa? Diye sorarlar. Babası
içini çekerek şöyle cevap verir:
-
- O zaman da eşek olur!”
-
İbnülemin Mahmut Kemal edebiyat
tarihcilerimizdendir. Konağında musıki faslı verilirken adı şaibeli bir çok
hadiseye de karışan milletvekili sordu:
-
-Siz burda ne çalıyorsunuz? Bu soru üzerine
İ.Mahmut Kemal şu ilginç cevabı verdi:
-
-Biz burada saz çalıyoruz, ya siz mecliste ne
çalıyorsunuz?”
-
Mehmet Niyazi Özdemir anlatıyor: Bir sempozyumda
laf dönüp dolaşıp Harem’e geldi. Bir doçent hışımla konuşmaya başladı. Zavallı
zenciyi alıp, hadım ediyor ve onu karının başına bekçi dikiyorsun. Karını
bekle be adam. Çatık kaşlı doçent konuşmasına devam ederken yanımda oturan
Batılı bir tarihçi kağıtlarını toplamaya başladı.
-
-Niçin acele ediyorsunuz? Diye sormam üzerine şu
cevabı verdi:
-
-Galiba sizde bilmediği konuda konuşmak marifet
sayılıyor. Bu meslekdaşa Harem ağalığını nasıl anlatmalı? Yalnız Osmanlı’ya
ait bir husus değildi ve Osmanlı onları hadım etmiyordu. Harem, bu
beyefendinin söylediği gibi Padişah karılarının, cariyelerinin tıkıldığı bir
kümes de değildi.
-
Osman Gazi, Orhan Gazi dönemlerinde Harem yoktu.
Peki sonra niçin kuruldu? Sebep bilinmeden, zuhurat anlaşılmaz. Ne anlatayım,
nasıl anlatayım?
-
Bilindiği gibi İslam hukukunda hadımlaştırma
yasaktır. Bu hadımlar Orta Afrika bölgesinden getirilip Mısır ve İstanbul’a
Akdeniz limanlarından satılan insanlardır.
-
Necip Fazıl’a :
-
-Özel arabanız var mı? Dediler. O da:
-
-Olmaz olur mu? Ona en son bineceğim.” dedi.
-
Çıkmış olduğu mahkemelerin birinde Hakim, Üstada
derki:
-
-Bak dostum, seni bundan böyle bir daha huzurumda
görmeyeceğim değil mi? Bunun üzerine, Necip Fazıl da hayretler içinde:
-
-Hayrola Hakim bey, yoksa istifa mı ediyorsunuz?
Diye nükteli bir cevap verir. Üstad bazı kötü insanları alçak diye
nitelemenin, alçak kelimesine hakaret olduğu zira alçağın da bir seviyesinin
bulunduğu, bu tür insanlara Çukur demenin daha uygun olacağı kanaatını ifade
eder.
-
Arif Nihat Asya’ya sormuşlar:
-
-Mini etek konusunda neler diyeceksiniz? O da
şöyle cevap vermiş:
-
-Onlar diyorlar mini etek; Ben diyorum hani etek?
-
Seyrani gözleri kör olmuş bir dostuna rastlar ve
hal hatır sorar. O da:
-
-Ne bileyim ben de dünyayı görecek göz kalmadı!
Der. Bunun üzerine Seyrani de:
-
-Üzülme dostum, zaten dünyada da bakılacak yüz
kalmadı. Diye cevap verir.
|
|
|
|
|
|
|
05 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
- KUR’AN-I KERİM MEALİNDE
“RIZIK”
-
2:172. Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz
olanlarından yeyin, eğer siz yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız
O'na şükredin.
-
2:212. Kâfir olanlar için dünya hayatı câzip kılındı. (Bu
yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler. Oysa ki, (iman
edip) inkârdan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir.
Allah dilediğine hesapsız rızık verir.
-
2:254. Ey iman edenler! Kendisinde artık alış-veriş, dostluk
ve kayırma bulunmayan gün (kıyamet) gelmeden önce, size
verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın. Gerçekleri inkâr
edenler elbette zalimlerdir.
-
2:267. Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık
olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size
verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır
diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye
lâyıktır.
-
3:27. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden
diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de
sayısız rızık verirsin.
-
3:37. Rabbi Meryem'e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki
gibi yetiştirdi. Zekeriyya yı da onun bakımı ile
görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına, mâbede her girişinde
orada bir rızık bulur ve "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?"
der; o da: Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız
rızık verir, derdi.
-
3:169. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis
onlar diridirler; Rableri yanında rızıklara mazhar
olmaktadırlar.
-
4:8. (Mirastan payı olmayan) yakınlar, yetimler ve yoksullar
miras taksiminde hazır bulunursa bundan, onları da
rızıklandırın ve onlara güzel söz söyleyin.
-
5:88. Allah'ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan
yeyin ve kendisine iman etmiş olduğunuz Allah'tan korkun.
-
5:114. Meryem oğlu İsa şöyle dedi: Ey Rabbimiz! Bize gökten
bir sofra indir ki, bizim için, geçmiş ve geleceklerimiz için
bayram ve senden bir âyet (mucize) olsun. Bizi rızıklandır;
zaten sen, rızık verenlerin en hayırlısısın.
-
6:142. Hayvanlardan yük taşıyanı ve tüyünden döşek yapılanları
yaratan O'dur. Allah'ın size verdiği rızıktan yeyin, şeytanın
ardına düşmeyin; şüphesiz o sizin için apaçık bir düşmandır.
-
7:32. De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz
rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında,
özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir
topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz.
-
7:50. Cehennem ehli, cennet ehline: Suyunuzdan veya Allah'ın
size verdiği rızıktan biraz da bize verin! diye seslenirler.
Onlar da: Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır, derler.
-
7:160. Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde oniki kabileye
ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa'ya, "Asanı taşa
vur!" diye vahyettik. Derhal ondan oniki pınar fışkırdı. Her
kabile içeceği yeri belledi. Sonra üzerlerine bulutla gölge
yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik.
(Onlara dedik ki) "Size verdiğimiz rızıkların temizlerinden
yeyin. "Ama onlar (emirlerimizi dinlememekle) bize değil
kendilerine zulmediyorlardı.
-
8:3. Onlar namazlarını dosdoğru kılan ve kendilerine rızık
olarak verdiğimizden (Allah yolunda) harcayan kimselerdir.
-
8:4. İşte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için Rableri katında
nice dereceler, bağışlanma ve tükenmez bir rızık vardır.
-
8:26. Hatırlayın ki, bir zaman siz yeryüzünde âciz tanınan az
(bir toplum) idiniz; insanların sizi kapıp götürmesinden
korkuyordunuz da şükredesiniz diye Allah size yer yurt verdi;
yardımıyla sizi destekledi ve size temizinden rızıklar verdi.
-
8:74. İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler,
(muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek
müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.
-
10:31. (Resûlüm!) De ki: Size gökten ve yerden kim rızık
veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâlik (ve hakim)
bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor, diriden ölüyü kim
çıkarıyor? (Her türlü) işi kim idare ediyor? "Allah"
diyecekler. De ki: Öyle ise (Ona âsi olmaktan) sakınmıyor
musunuz?
-
10:59. De ki: Allah'ın size indirdiği rızıktan bir kısmını
helâl, bir kısmını da haram bulmanıza ne dersiniz? De ki:
Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?
-
10:93. Andolsun biz İsrailoğullarını güzel bir yurda
yerleştirdik ve onlara temiz nimetlerden rızık verdik.
Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz
ki Rabbin, kıyamet günü onların, aralarında ihtilaf etmekte
oldukları şeyler hakkında hükmedecektir.
-
11:88. Dedi ki: Ey kavmim! Eğer benim, Rabbim tarafından
(verilmiş) apaçık bir delilim varsa ve O bana tarafından güzel
bir rızık vermişse buna ne dersiniz? Size yasak ettiğim
şeylerin aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum. Ben
sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Fakat
başarmam ancak Allah'ın yardımı iledir. Yalnız O'na dayandım
ve yalnız O'na döneceğim.
-
13:22. Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden,
namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan
gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü
iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, dünya yurdunun
(güzel) sonu sadece onlarındır.
-
14:31. İman eden kullarıma söyle: Namazlarını dosdoğru
kılsınlar, kendisinde ne alışveriş, ne de dostluk bulunan bir
gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan (Allah
için) gizli-açık harcasınlar.
-
14:32. (O öyle lütufkâr) Allah'tır ki, gökleri ve yeri
yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü
meyveler çıkardı; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için
gemileri emrinize verdi; nehirleri de sizin (yararlanmanız)
için akıttı.
-
14:37. "Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları
için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin
(Kâbe'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim.
Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara
meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu
nimetlere şükrederler."
-
15:20. Orada hem sizin için hem de rızıkları size ait
olmayanlar için (gerekli) geçim vasıtaları yarattık.
-
16:56. Bir de kendilerine rızık olarak verdiklerimizden,
mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar.
Allah'a andolsun ki, iftira etmekte olduğunuz şeylerden
mutlaka sorguya çekileceksiniz!
-
16:71. Allah kiminize kiminizden daha bol rızık verdi. Bol
rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere verip de
bu hususta kendilerini onlara eşit kılmazlar. Durum böyle iken
Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
-
16:72. Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı,
eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi
temiz gıdalarla rızıklandırdı. Onlar hâla bâtıla inanıp
Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
-
16:73. (Müşrikler) Allah'ı bırakıp da kendilerine göklerde ve
yerde olan rızıktan hiçbir şey veremeyen ve buna asla güçleri
yetmeyen şeylere (putlara) tapıyorlar.
-
16:75. Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş
bir köle ile katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızıktan
gizli ve açık olarak harcayan (hür) bir kimseyi misal verir.
Bunlar hiç eşit olurlar mı? Doğrusu hamd Allah'a mahsustur.
Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
-
16:114. Artık, Allah'ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz
olarak yeyin, eğer (gerçekten) yalnız Allah'a ibadet
ediyorsanız, onun nimetine şükredin.
-
17:70. Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık.
Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde
taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları,
yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.
-
19:62. Orada boş söz değil, hoş söz duyarlar. Ve orada,
sabah-akşam kendilerine ait rızıkları vardır.
-
20:81. Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından
yeyiniz, bu hususta taşkınlık ve nankörlük de etmeyiniz; sonra
sizi gazabım çarpar. Her kim ki kendisini gazabım çarparsa,
hakikaten o, yıkılıp gitmiştir.
-
20:132. Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et.
Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz.
Güzel sonuç, takvâ iledir.
-
22:28. Ta ki kendilerine ait bir takım yararları yakînen
görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık
hayvanlar üzerine belli günler de Allah'ın ismini ansanlar .
Artık ondan hem kendiniz yeyin,hem de yoksula, fakire yedirin.
-
22:34. Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan
cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine
Allah'ın adını ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık.
İmdi, İlâhınız, bir tek İlah'tır. Öyle ise, O'na teslim olun.
(Ey Muhammed!) O ihlâslı ve mütevazi insanları müjdele!
-
22:35. Onlar öyle kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri
titrer; başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve
kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah için)
harcarlar.
-
22:50. İman edip sâlih ameller işleyen kimseler için mağfiret
ve bol rızık vardır.
-
22:58. Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut
ölenleri hiç şüphesiz Allah güzel bir rızıkla
rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, evet O, rızık verenlerin
en hayırlısıdır.
-
23:72. (Resûlüm!) Yoksa sen onlardan bir karşılık mı
istiyorsun? Rabbinin vereceği daha hayırlıdır. O, rızık
verenlerin en hayırlısıdır.
-
24:26. Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü
kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de
temiz kadınlara yaraşır. Bu sonuncular, (iftiracıların)
söylediklerinden çok uzaktırlar. Kendileri için bağışlanma ve
güzel bir rızık vardır.
-
24:38. Çünkü (o günde) Allah, onları yaptıklarının en güzeli
ile mükâfatlandıracak ve lütfundan onlara fazlasıyla
verecektir. Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.
-
27:64. (Onlar mı hayırlı) yoksa ilk baştan yaratan, sonra
yaratmayı tekrar eden ve sizi hem gökten hem yerden
rızıklandıran mı? Allah'tan başka bir tanrı mı var! De ki:
Eğer doğru söylüyorsanız siz kesin delilinizi getirin!
-
28:54. İşte onlara, sabretmelerinden ötürü, mükâfatları iki
defa verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar,
kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için
harcarlar.
-
28:57. "Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan
atılırız" dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık
olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli,
dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi?
Fakat onların çoğu bilmezler.
-
29:17. Siz Allah'ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız
sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da
taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah
katında arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Ancak O'na
döndürüleceksiniz.
-
29:60. Nice canlı var ki, rızkını (yanında) taşımıyor. Onlara
da size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir.
-
30:28. Allah size kendinizden bir temsil getirmektedir:
Mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinde, size verdiğimiz
rızıklarda -birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden
çekineceğiniz derecede sizinle eşit (haklara sahip)-
ortaklarınız var mı? İşte biz âyetlerimizi, aklını kullanacak
bir kavim için böylece açıklıyoruz.
-
30:40. Allah, (o yüce varlıktır) ki sizi yaratmış, sonra
rızıklandırmıştır; sonra O, hayatınızı sona erdirecek, daha
sonra da sizi (tekrar) diriltecektir. Peki sizin (Allah'a eş
tuttuğunuz) ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek
var mı? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve
yücedir.
-
32:l6. Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet
ettikleri için), vücutları yataklardan uzak kalır ve
kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.
-
33:31. Sizden kim, Allah'a ve Resûlüne itaat eder ve yararlı
iş yaparsa ona mükâfatını iki kat veririz. Ve ona (cennette)
bol rızık hazırlamışızdır.
-
34:4. Allah, inanıp iyi işler yapanları mükâfatlandırmak için
(her şeyi açık bir kitapta tesbit etmiştir). Onlar için büyük
bir mağfiret ve güzel bir rızık vardır.
-
34:24. (Resûlüm!) De ki: Göklerden ve yerden size rızık veren
kimdir? De ki: Allah! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya
doğru yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindedir.
-
34:36. De ki: Rabbim, dilediğine bol rızık verir ve
(dilediğinden) kısar; fakat insanların çoğu bilmezler.
-
34:39. De ki: Rabbim, kullarından dilediğine bol rızık verir
ve (dilediğinden de) kısar. Siz hayıra ne harcarsanız, Allah
onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en
hayırlısıdır.
-
35:3. Ey insanlar! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın;
Allah'tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir
yaratıcı var mı? O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl oluyor da (tevhidden
küfre) çevriliyorsunuz!
-
35:29. Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve
kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık
sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler.
-
36:47. Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden hayra
sarfediniz, denildiğinde, kâfirler müminlere dediler ki:
Allah'ın dilediği takdirde doyuracağı kimseleri biz mi
doyuracağız? Siz gerçekten apaçık bir sapıklık içindesiniz.
-
37:41. Bunlar için bilinen bir rızık vardır.
-
38:54. Şüphesiz bu, bizim verdiğimiz rızıktır. Ona bitmek ve
tükenmek yoktur.
-
40:13. Size âyetlerini gösteren, sizin için gökten rızık
indiren O'dur. Allah'a yönelenden başkası ibret almaz.
-
40:40. Kim bir kötülük işlerse, onun kadar ceza görür. Kim de
kadın veya erkek, mümin olarak faydalı bir iş yaparsa işte
onlar, cennete girecekler, orada onlara hesapsız rızık
verilecektir.
-
40:64. Yeri sizin için yerleşim alanı, göğü de bir bina kılan,
size şekil verip de şeklinizi güzel yapan ve sizi temiz
besinlerle rızıklandıran Allah'tır. İşte Allah, sizin
Rabbinizdir. Alemlerin Rabbi Allah, yücelerden yücedir.
-
42:19. Allah kullarına lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır.
O kuvvetlidir, güçlüdür.
-
42:38. Yine onlar, Rablerinin davetine icabet ederler ve
namazı kılarlar. Onların işleri, aralarında danışma iledir.
Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar.
-
45:5. Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allah'ın gökten
indirmiş olduğu rızıkta (yağmurda) ve ölümünden sonra yeri
onunla diriltmesinde, rüzgârları değişik yönlerden
estirmesinde, aklını kullanan toplum için dersler vardır.
-
45:16. Andolsun ki biz, İsrailoğullarına Kitap, hüküm ve
peygamberlik verdik. Onları güzel rızıklarla besledik ve
onları dünyalara üstün kıldık.
-
50:11. Kullara rızık olması için.Ve o su ile, ölü toprağa can
verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.
-
51:57. Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da
istemiyorum.
-
51:58. Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak
Allah'tır.
-
56:89. Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.
-
62:11. Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen
dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki:
Allah'ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha
yararlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
-
63:10. Herhangi birinize ölüm gelip de: Rabbim! Beni yakın bir
süreye kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!
demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan harcayın.
-
65:3.Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a
güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine
getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.
-
65:11. İman edip sâlih amel işleyenleri, karanlıklardan
aydınlığa çıkarmak için size Allah'ın apaçık âyetlerini okuyan
bir Peygamber göndermiştir. Kim Allah'a inanır ve faydalı iş
yaparsa Allah onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî
kalacakları cennetlere sokar. Allah o kimse için gerçekten
güzel bir rızık vermiştir.
-
67:21. Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık
verebilecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette
direnip durmaktadırlar.
-
73:20. (Resûlüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını,
(bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini yatmadan (ibadetle)
geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da
(böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü
(içinde olup bitenleri iyiden iyiye) ölçüp biçen ancak
Allah'tır. O sizin, bunu sayamayacağınızı bildiği için, sizi
bağışladı. Artık, Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah
bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız
Allah'ın lütfundan (rızık) aramak üzere yeryüzünde yol
tepecekler, diğer bir kısmınız da Allah yolunda
çarpışacaklardır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun.
Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a gönül hoşluğuyla ödünç
verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik
hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün
ve mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allah'tan mağfiret
dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.
|
|
|
|
|
|
|
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahfi EĞİLMEZ |
Mahfi EĞİLMEZ
Hayat Hikayesine tıklayarak gidiniz! |
HİTİTLERDE FİYAT VE ÜCRETLER
-
Hititler, malların fiyatlarını ve
işçi ücretlerini yasalara yazarlardı. Bu yasaların yazılı olduğu tabletler
de bulunup okunduğu için bundan 3 bin 500 yıl önceki fiyatlar konusunda
bugün bilgimiz var. Aşağıda 3 bin 500 yıl öncesinde Anadolu'da geçerli olan
bir fiyat listesi sunuyorum size. Fiyatları gösteren para (aynı zamanda
ağırlık) birimi olan 1 şekel, 12.5 gram ağırlıkta gümüş çubuk ya da
halkalara eşit.
40 şekel (yani 500 gram ağırlıkta gümüş) ise 1 minaya eşit. Tahılları
ölçmekte kullanılan ağırlık ölçüsü 'parisu'nun yaklaşık 38 kilogram olduğu
sanılıyor. Hitit gümüşünün de bugünkü gibi 900 ayar olduğunu varsayarsak
(gümüşün gramı bugün yaklaşık 275 bin TL olduğuna göre) şöyle bir hesaplama
yapabiliriz.
Şimdi de benzer bir işi ücretler için yapmaya çalışalım. Hititolog Meltem
Doğan Alparslan 'Hititler Döneminde Esnaf ve Zanaatkârlık' (İÜ Edebiyat
Fakültesi Tarih Araştırma Merkezi) adlı bildirisinde, yasa metinlerindeki
ücretlerin bir bölümünü vermektedir. Buna göre bir demir ustasının yaptığı
100 mina ağırlığındaki bir bronz kutuya karşılık 12.5 şekel gümüş değerinde
arpa ödendiğinin yazılı olduğunu belirtiyor. 12.5 şekel gümüşün karşılığı
bugünkü parayla (12.5 x 12.5 x 275 bin 000 =) 42 milyon 968 bin 750 TL
ediyor. Arpanın parisusu 859 bin 938 TL ettiğine göre demek ki bu ustaya
yaptığı bronz kutu karşılığında 50 parisu arpa ödenecek. Buna karşılık 2
mina ağırlığında bronz bir baltanın yapım ücreti 0.33 şekel gümüş değerinde
arpadır. Yani bugünkü karşılığı 1 milyon 134 bin 375 TL. Buradan giderek
bronz bir kutunun bir minasının işçilik ücretini (42 milyon 968 bin 750/100
=) 429 bin 688 TL; bronz bir baltanın bir minasının işçilik ücretini ise (1
milyon 134 bin 375/2 =) 567 bin 188 TL olarak hesaplayabiliriz. Yani bronz
balta yapmanın işçiliği bronz kutu yapmaktan dörtte bir oranında daha
pahalıdır. Hititlerde kiralama ile ilgili bazı bilgiler de yasalara
geçirilmiş.
Örneğin
3 mina (1.54 kg.) ağırlığındaki bir bronz baltanın bir aylık kirası 1
şekeldir. Yani 3 milyon 437 bin 500 TL. Oysa bu baltayı yaptırmaya kalksa,
yukarıdaki eşitliklerden hareketle hesaplarsak, 0.495 şekel gümüş değerinde
arpa verecekti (yani 1 milyon 701 bin 563 TL ödeyecekti.) 1 mina bakır 859
bin 938 TL olduğuna göre bu baltanın tümü bakırdan yapılsa malzeme bedeli
(859 bin 938 x 3 =) 2 milyon 579 bin 814 TL olacaktı. Buna işçiliği de
eklersek toplam balta maliyeti 4 milyon 281 bin 377 TL etmektedir. Yani
baltanın fiyatı 37 günlük kiralamaya eşit çıkıyor. Bu doğru bir hesap değil.
Çünkü bronzun içinde yüzde 10-20 oranında kalay da var. Bu durumda bronzun
içindeki ikinci metal olan kalayın çok pahalı bir malzeme olması gerekiyor.
Aksi takdirde kimse balta kiralamaz herkes yaptırırdı.
Not: Hahfi EĞİLMEZ'DEN Tabibimiz üzerine sitesinden alınarak dergimizde
yayınlanmıştır!
|
|
|
|
|
|
|
06 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
YENİ BİR “YABANCI”
-
Çorum’un bir atalar sözü vardır. “Evin danası hiçbir
zaman öküz olmaz” Derler.
-
El bu. Yaparda. El bu atarda. El bu okurda. Beş yıl.
Internet dünyasında beş yıl çok uzun bir zaman
dilimidir.
-
Biz söyleyelim. Sizde dinleyin. Zaten Yabancı siteler
sadece bir tane değiller ki. Çorum sanki bir reklam
potansiyeli veren maden. corumlu.com Çorum’da
bulunmakta. Burada sadece tanıtım değil Çorum hakkında
bilgilerde vermekteyiz.
-
Biz kimsenin yaptığı işleri karalama çabasında
değiliz. Yalnız benim kendime vazife gördüğüm,
Çorumluların yanılmamaları.
-
Bir firma şu günlerde Çorum’da katalog yapacağından
bahsederek sayfa reklamı toplamakta. İşleri kolay
gelsin. Yalnız bizi üzen olay ise kendi sitelerinde bu
reklamlarında yayınlanacağı ve bu reklamların sitede
beş yıl kalacağını ifade etmeleri.
-
Internet’te beş yıl değil bir yıl bile uzun süredir.
Sitenizi barındıran firmanın ömrünün ne kadar olduğunu
hiç mi hiç tahmin edemezsiniz. Bu nedenle site ömrü
vermek mantığa aykırı gelmekte!
-
Biz yine bildiğimizi söyleyelim: Kendiniz bilirsiniz.
Pek çok zaman Çorumluyu aldatan firmalar Çorum’a geldi
ve geçti. Birçok vaatlerde bulunmalarına rağmen pek
çoğu bu vaatlerinde bulunmadılar. Kimileri basacakları
katalogları on binlerce gösterdi, kimileri katalagları
bütün Türkiye ye dağıtacağını söyledi, kimileri de
söylediklerinin hiç birisini yerine getirmedi.
-
Hele 1994 yılında Çorum’da bir firma güzel bir katalog
yaptı ve o zamanın parası ile tam 40 milyon sayfa
başına istemde bulundu, katalogu başarı ile bastı
fakat adet olarak söylediği sayıya ulaşamadı.
-
Sonra ertesi yıl o zamanın enflasyon ve devalüasyon
şartları yüzde 200 leri bulduğu halde bu firma katalog
çalışması için bir önceki yılın yarı fiyatını talep
etti. Bu teklif karşısında Çorumlular adeta şok
oldular. Katılım ise bir önceki yılın dörtte birisi
kadar ancak oldu. Eski katılımcılardan ise katılan pek
bulunmadı.
-
Bizden söylemesi. Para sizin. Bilgi isteme hakkınızı
kullanın. İstenilen ücrete tek yaprak renkli katalog
yapılıp yapılamayacağını sorun, öğrenin.
-
Çorumlu
2000 Dergisinin basımının biterek yeni teknoloji ile
sitede yayınlanmasından sonra bazı problemlerin ortaya
çıkması ve bazı okurların tarafıma bildirdiği gibi
dergiyi okuyamama sıkıntılarının arttığını düşünmek
iken, derginin sahibi olarak şu soruyu
yöneltebilirsiniz:
-
- Internet
ve bilgisayarı olmayan kişiler derginin yazılarını
nasıl okuyacaklar?
-
Gelen
cevabı sizlerle sayfalarımda cevaplamayı uygun gördüm.
-
- Evet.
Herkesin evinde bilgisayar yoktur. Olsa bile
Internet’e bağlanma imkânı bulamaya bilirler. Dergi
için verdikleri paradan biraz fazla vererek herhangi
bir Internet Kafeye giderek, bilgisayar kullanmayı
bilmiyorlarsa bile, orayı işletene veya bir gence
söyleyerek http://corumlu.com adresine girmelerini
isterler ve orada yazıları görürler. Şayet ellerinde o
yazının olmasını dilerlerse birkaç kuruş daha ödeyerek
orada yani kafede yazıcıdan çıkışını alarak evlerinde
okurlar diyorum.
-
Bu öneri
kendi imkanına ve bilgisine göre tamam da, okuyucular
açısından tamam mı onu bilemiyorum.
-
Tek
amacının; kendisindeki bilgiyi ortaya koymak olan
dergi sitesinde bilgiler devamlı çoğalıyor. Çorum
hakkında pek çok bilgi barındırmakta ve yenileri
ortaya çıkmakta.
-
Çorum
tarihini ve coğrafyasını incelemek isterseniz bir
haftanızı ayırmak zorunda kalabilirsiniz. Ayrıca
sitede yayınlanan yazıları da okumak için biraz
özverili olmanız ve vakit ayırmanız gerekli.
-
Ne yapayım.
Dergimi 63 sayı bastırdım ve hemen hemen hepsini
sizlerin ayağına getirdim.
-
Ben
görevimi yaptım.
-
O yüzden
dergi neden basılmadığını önce sanayici, tüccar, esnaf
ve kobi olarak siz bir düşünüverin. Her şeyin maddiyat
ile ölçüldüğü bir zaman diliminde “bir dergi” parasını
vermemek için neler çevrildiğini, ne yalanlar
uydurulduğunu bana sakın sormayın.
-
Ben artık
okumaz iseniz de, İnternetiniz olamazsa da,
ilgilenmezseniz de sizler ile badece bu sayfalarda
yazarak, tenkit ederek çalışmalarımı Allah C.C. Nasip
ederse ölene kadar devam edeceğim.
-
Bu
bilgilerde benden sonra ne olursa olsun.
-
Ben
görevimi yaptım. Bastırdım, sanal olarak da devam
ettirdim.
-
CD ortamı
içinde hazırladım.
-
Benim için hava hoş!
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Selma GÜRSEL |
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi |
- SİGARA BÖREĞİ
- Hazır Yufka
- Peynir
- Bir bardak sıvı yağ
- Bir yumurta
-
Hazır yufka alınarak sert bir
zenime açılır ve Bıcak ile önce ortadan ikiye sonra
diklemesine kesilerek dörde bölünür.
-
Bir tabağa yumurta kırılarak
sarısı alınır kenarda bekletilir.
-
Her bir parçanın içerisine
peynir konularak rülo uç taraf kadar sarılır.
Sarılan bu börek tekrar ucundan uç taraf da kırılan
yumurtanın akına batırılarak yufka hamurunun
yapışması sağlanır.
-
Tavaya konulan sıvı yağ
kızınca hazır yufka gül böreği tavaya konulur kızarınca
arka kısmı da kızartılır ve sıcak olarak servis yapılır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
-
GURBET İLDE DURMAK ZOR
GELİR
- Kimi anneanne der kimi de ana
- O yakınlarımda el oldu bana
- Stres geçiriyorum ben yana yana
- Gurbet elde durmak zor gelir bana.
-
- Her yanım sızlıyor ben sandım çıban
- Bu dünya diyorlar yalan mı yalan.
- Şimdiye kadar dünyada oldu mu kalan?
- Gurbet elde durmak zor gelir bana.
-
- Aman yaram azdı bana değmeyin
- Sakın kimselere boyun eğmeyin
- Gurbet elde beni yalnız koymayın
- Gurbet elde durmak zor gelir bana.
-
- Gün be gün artıyor gamım kederim
- Nere gitsen seni takip ederim
- İçerime sandın yaram pek derin
- Gurbet elde durmak zor gelir bana
-
- Dayanamaz firğatına zarına
- Bulgur saldın nazlı yarim suyuma
- SEVİM’İM yanıyor acep zoru ne?
- Gurbet elde durmak zor gelir bana.
- 15,11,2010 Bursa YILDIRIM
|
|
|
|
|
|
09 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Ahmet CANBABA |
Ahmet CANBABA Hayat Hikayesi |
-
KENDİNE
GEL SENDE
-
Güzel hislerle
başlasın yeni güne uyanış
-
Nasihat dinle
bir danış bu düğümü çöz sende
-
İlk heyecan
aşkla yanış istek sende haz
sende
-
Sen kendine
bir gel hele hele aşkla bir
tanış
-
Bir soluklan
öyle konuş sıra sende söz
sende
-
Yalan yanlış
yazar, duyup nice ozanlar gördüm
-
Verdiği
sözünden cayıp halkı ezenler gördüm
-
Doğrular
toplumda kayıp bulamazsın gez sende
-
Günahı
sevaptan sayıp tövbe bozanlar gördüm
-
Neler gördüm
ne yaşayıp söylüyorum yaz sende
-
Çilesi
dolmayanlara mutlu günler gelmez ki
-
Hiç yüzü
gülmeyenlere bereketin kalmaz ki
-
Dersini
almayanlara dersini ver, koz sende
-
Söz verip
gelmeyenlere güveniniz olmaz ki
-
Haddini
bilmeyenlere haddin bildir, kız sende
-
Ok çıkmış
birkere yaydan hedef oluşulmamış
-
Az düşüyor
akçe peyden hakça bölüşülmemiş
-
Kızmışsın
belli heyheyden herkes yapar boz sende
-
Dök içini
üfle neyden sözler alışılmamış
-
Kaçırmışsın
fazla meyden bir köşeye sız
sende
|
|
|
|
|
|
|
|
10 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
- MERMER BİLGİ MERMER KAFA
- Bindiler bir arabaya gidiyorlardı sordular mı
gittiği yer nere diye?
- Bazıları bir konuşanın dediği ile bazıları
onu dinleyenin dediğiyle.
-
- Çıktılar bu uzun yola mermer bilgi ile
kafalarda olmuştu mermer işte;
- Sonucun ne olduğu belli olmayan bir
bilinmeyene yol alıyordu bu işle.
-
- Baktıkları yoktu etraflarına hiç birinin
yalçın kayaların yükseldiği bir yol ver de
- Onlara örnek olması gereken bir komşu vardı
baktıkları yoktu dünya menfaatler için de
-
- Geleceklerinin mirasının harcandıklarına yol
alıyordu araba bütün yükü ilerlemekte
- Kendileri ile birlikte istemeyenlerde mecbur
yürüyorlardı arkadan araba ile birlikte
-
- Gidiyordu bu toplum onu kurtaranın; onlarca
yıl önce söyleyen büyüğüne
- Satılacak bu vatan Ey Gençlik Uyan demişti ta
o zaman ülkesinin fertlerine
-
- Görmüştü insanlarının isteklerini O; bu uyarı
için güvendiği gençliğin vermişti eline
- Ey gençlik oku o emri uyan sahip ol,
gidilecek gösterilen yolu incele
-
- Ülken gidecek birkaç yeni çıkartılan ile,
olma Mermer bilgi mermer kafayı işle
- Ülkemizin selametliği inanırsan sende uyanık
ol yeni çıkan tek tip kafalara
-
- Onları yıkadılar bakmadılar çoğalmalarına
birbirini yemeye başlatacaklar ülkeni
- En yakın komşu ülkende aynı oyunla gitti,
orayı kukla azınlık olarak birileri idare ediyor!
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
1 |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL
yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
1 |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
182 SAYI 25 Nisan 2014 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız! |