 |
YIL
15 SAYI 178 25 Aralık 2013 |
 |
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL TÜRKİYE'M GÜZEL ÜLKEM
Mustafa Nevruz SINACI EZAN/TÜRBAN; AKP VE DP
Mustafa TURAN ÖNCE FİGÜRAN OLUP, SONRA PİŞMAN OLMAK
Mahfi EĞİLMEZ HİTİT TOPRAKLARINDA
Üzeyir Lokman ÇAYCI DESEN
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
 |
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
TÜRKİYE’M GÜZEL
ÜLKEM!
-
Güzel Ülkem!
-
Bizler senin barında yaşarken;
-
Sen
ne günlere kaldın?
-
Seni birileri ile baş başa bıraktık.
-
Seni emanet ettiğim ellere güvendik
-
Sen
ne şekilde yönetildin irdelemedik.
-
Etrafında bulunan ülkeler hep dost idi;
-
Bazılar düşmanlıklarını söylemekte korkar idi.
-
Hepsi ile hasım oldun birileri yüzünden.
-
Tüm
dünyada dost bırakmadır.
-
Hepsi bize hasım oldu.
-
Dünya ülkelerindin bile yüzüne bakacak kalmadı.
-
Emanet ettiğimiz eller yüzünden.
-
Nelerle karşılaştırıldın?
-
Ülkenin insanları aç iken sana sığınanları kabul
ettiler.
-
İnsanlık namına diyerek bizi aldattılar.
-
Kendi çıkarlarına kullanacak maşa olarak buyur
ettiler.
-
Güzel Ülkem.
-
Olmayan ayrımları PKK ile özleştirdiler.
-
Sana kaç yıldır düşman olan PKK yı bize açılım diye
tanıttılar.
-
Bizler sadece dinledik.
-
Bebek katilinden fikir almak için,
-
Nerede ise katili bırakacak seviyeye getirdiler.
-
Nerede ise eli kanlı tüfekli militanları ülkemize
bekçi kıldılar.
-
İtiraz etmek şöyle dursun o SENİN İÇİN
-
Şehit olanları bile görmemezlik den geldik.
-
Güzel Vatanı nelerle katlandın?
-
Kimler seni vatan gördü?
-
Kimler seni vatan görmedi?
-
Seni kurtarana alenen hakaret ettiler!
-
Milli değerlerini bir bir alıştıra alıştıra yok
ettiler.
-
Milli Bayramlarını yok etmeye sadece belirli yerlerde
kutlamaya kalktılar.
-
Ülkenin amblemi olan TC yi pek çok resmi kurumdan
kaldırarak ülkemizi rencide ettiler.
-
Dini ayrımcılık yaptılar, birbirimize düşürmeye
çalıştılar.
-
Dinin alet ederek seni harp alanı olarak ilan ettiler.
-
Bu
alanda yasak olmayan işlemleri alenileştirdiler.
-
Ülkemde bulunan milletleri bölmeye birbirlerine düşman
etmeye çalıştılar.
-
Sadece öküzün trene baktığı gibi bütün olanlara
BAKTIK.
-
Görmemezlikten GELDİK.
-
Her
zamanki gibi DUYDUK.
-
Duyduklarımızı anlamamış gibi DAVRANDIK.
-
Her
şeye akıl erdirirken nedense SUSTUK!
-
Bizler ne yaptık. HİÇ.
-
Ne
yapıyoruz HİÇ.
-
Bir
hiçlik içinde OLDUK.
-
Adını sadece söyler OLDUK.
-
Ve
utanmadan kurbanlık koyun gibi;
-
Sıranın gelmesini bekleyenlerden olduk.
-
Güzel Ülkem TÜRKİYE’M
-
Ben
geldim gidiyorum desem de sana
-
Yediğim, içtiğim, soluduğum havanla
-
Halen muhtacım sana!
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Mustafa Nevruz SINACI |
Mustafa Nevruz SINACI Hayat Hikayesi
|
-
EZAN/TÜRBAN; AKP VE DP
-
Resmi kuruluş tarihi olan 14 Ağustos 2001’den kısa bir
süre sonra, 03 Kasım 2002’de yapılan ve Parti
sahipleri, cunta, sulta, vesayet ve icazet erbabınca
hazırlanarak listelenen eşhası (sözde vekil) belirleme
(bazılarının “seçim” dediği, Vazifeli noter misali
usulen tefhim biçimi halka tasdik ettirme) merasimini
müteakip hükümet kuran AKP; Aradan geçen 10 yıl 8
aylık süreye rağmen hâlâ olduğu yerde saymakta ve
geldiği yerde durmaktadır.
-
Oysa henüz mahiyeti, içeriği, anlamı açıklığa
kavuşmamış fevkalâde muğlâk, aldatıcı ve sahte bir
kavram olan “milli görüş” furyası bağlamında 30 yıllık
bilgi, politika deneyimi ve birikime sahip olmalarına
rağmen; Bu kadar kararsız, istikrarsız, Milli Davalar
karşısında aciz, zavallı, korkak ve istikametsiz
kalmaları hayret ve dehşet vericidir.
-
Zira aradan geçen zamana, alenen vaat, sürekli beyan
ve dönem evveli taahhüt etmiş olmalarına rağmen; Başta
YÖK’ün ilgası, Baş Örtüsünün serbest bırakılması.,
Siyasi Partiler ve Seçim Yasalarının “Namuslu, dürüst,
adil, eşit, şeffaf ve demokrat” bir sisteme iblâğı;
“temsilde adalet / yönetimde istikrar” ilkesinin
hayata geçirilmesi; Millet-vekili ayrıcalık,
dokunulmazlık ve imtiyazlarının kaldırılması.;
Kalkınmanın tam bir adalet, hakkaniyet, hukuk “imkân
ve fırsat eşitliği” çerçevesinde, serbest rekabet
ilkesi, şeffaflık ve dürüstlükle icrası; “Eğitim,
Adalet ve Sağlık” konusunda insan hakları, evrensel
hukuk, adalet ahlâkı yönünde ‘kamu yararına objektif,
adil, dürüst ve realist’ düzenlemeler yapılması ve
nihayet Genel Kurmay Başkanlığı’nın Milli Savunma
Bakanına doğrudan bağlanması dâhil olmak üzere; Vaat
ve taahhüt ettikleri meselelerden hiç birini akıl,
ilim, irfan, hukuk, ahlâk ve demokrasi bağlamında
basiret, beka, milli menfaat ve evrensel hukuk
düzleminde çözemediler.
-
Bunun yerine, adeta “gayri milli unsurlar ile uluslar
arası, kirli emperyalist sermayeye teslimiyet”
anlamına gelen; Piyasa ilkeleri, kamu yararı, insan
hakları, vicdani sorumluluk ve halk (milli menfaat)
aleyhine özelleştirmeler, adeta peşkeş çekmeler,
bedelini zaman içinde en ağır biçimde halkın ödeyeceği
“yap-işlet devret” çılgınlıkları; Mümkün mertebe, “dış
ticaret dengeli” DENK BÜTÇE yerine, iç-dış borç
hovardalığı ile memleketin geleceğini karartan,
istikbalini kâbusa çeviren uygulamalar, hiç de doğru,
onurlu, sorumlu basiretli, ilmî, objektif, adil ve
dürüst değil!.. İcraatın ekseriyeti demokrasi, hak
karinesi, hukuk ve ahlâka aykırı vb.
-
Adı: “Adalet ve Kalkınma” olan bir siyaset hane için,
tam bir hayal-i sükut, alenen kendini inkâr, hezimet
ve hüsran bu! Özellikle, vukuu şaibeli, sebep ve
hikmeti izaha muhtaç, aradan geçen uzu süreye rağmen
gizemini koruyan ve esrarı çözülemeyen “gezi parkı
isyanı”, her ne kadar sebepleri meçhul kalsa da;
Sonuçları itibarıyla memleketi sarsacak bir vahamet
ortaya koymuştur. Bu vahamet: Kısa adı BOP/BİP olan,
Türkiye ve Ortadoğu ülkelerini “Çete Devleti İsrail”
lehine bölerek, “yeniden yapılandırma plânına” ivme
kazandırılması ile kod adı “AB” olan emperyalist
vampir kulübünün hegemonyasına boyun eğme
operasyonudur.
-
Buna rağmen, AKP’nin MENDERES istismarı mantıksız,
hayret ve dehşet vericidir.
-
Zira aralarında zerre kadar imtizaç, “eylem ve söylem
benzerliği” yoktur.
-
Yetmedi, kadim Demokrat Parti’nin def-i hacetinden,
misyon tacirliği ile sabık, malûl ve muhriç, defolu
atıklarından bile medet umulmaktadır. Kaldı ki, bu
sanal sevdaya mukabil; Halâ 27 Mayıs sorgulanmamış,
yargılanmamış, fevkalâde ehemmiyet ve aciliyetine
rağmen henüz dava bile açılmamıştır. Bu nasıl bir
mirasçılıktır ki; Varisi verasetten bihaber ve adeta
(Aydın Menderes gibi) reddi miras etmiş, hayırsız
evlât gibidir.
-
OYSA: TARİHİ VE KADİM DEMOKRAT PARTİ! Evet, burada
açıkça ifade etmek lâzımdır ki; Özellikle tarihi ve
kadim Demokrat Parti, Menderes ve bilumum kadrolarına
nazaran: AKP, üst yöneticileri ve cari politikaları
cihetiyle, aralarında zerre kadar bir ilgi, alâka ve
rabıta yoktur. Yerine göre örnekleyecek olursak:
-
Meselâ: Demokrat Parti 07 Ocak 1946’da kuruldu. 4 yıl
4.5 ay yıl süren muazzam bir furya, baskı, zulüm ve
ıstıraplı hak-hukuk mücadelesinden sonra 14 Mayıs 1950
seçimlerinde “halk hareketi ile” iktidar, akabinde de,
her şeye rağmen, millet adına “MUKTEDİR” oldu.
-
AKP’NİN MENDERES’LE SINAVI: Her ne hikmetse, 27 Mayıs
1960 kalkışmasının 53. sene-i devriyesinde patlak
veren “Gezi Parkı” olaylarına baktığımızda, açıkça
görürüz ki: Bunlar hâlâ hükümet, iktidar ya da
muktedir olamamışlar. Yahut başka bir anlam, düşünce
ve izah tarzına göre: Hükümet adına devlet erk’ini
elinde bulunduran kesim; Rejimi değiştirip dönüştürmek
suretiyle ülke ve halkı yeniden yapılandırıp; BOP-BİP
istikametinde bir anayasa, yeni bir rejim ve
muhafızlarından oluşan kadrolar teşkil etmek uğruna
“olayları kuruyor, kurguluyor ve yönetiyor” gibi!
-
Amaç ne olabilir? İddialara göre: Tam bir iştirak ve
işbirliği içinde hareket ederek, yerine göre legal
veya illegal ortaklık içinde faaliyet gösteren iktidar
ve bilumum muhalefet:, Her şeye rağmen, mevcut
Anayasayı (tıpkı 1960’da olduğu gibi) çöpe atarak;
“adına ‘süreç’ denilen menfur ihaneti meşrulaştırıp,
hainlere yasal yol ihdası” için, bir yeni yapılanma
(ihanet sürecinin öncüsü Turgut Özal’ın transformasyon
dediği) dönüşüm anayasası yapmak istemektedirler… İlk
etapta masum ve siyasetten müsemma başlayan Gezi Parkı
eylemlerinin, aynı günün akşamından itibaren MİT,
Jandarma, Polis ve bilumum kamu güvenlik unsurlarına
rağmen, eşkıya, sabotajcı, dezinformatör, etki ajanı,
yabancı casuslar ile yerli provokatörlerin işgaline
maruz kalması tam bir acizlik yahut müsamaha veya
gizli iştiraktir!
-
Zira devletin gücü ve güvenlik kurumları; İyi niyetle,
masum yüzler ve temiz gençler tarafından, ‘organize
olmaksızın ve kendiliğinden’ başlayan hareketi
sızmalardan, sabotajdan, dezinformatör, etki ajanı ve
provokatörlerden pek alâ koruyabilir, kontrol altında
tutabilir, 28 Mayıs’tan itibaren vaki taşkınlık,
saldırı ve tahribatı, çok rahatlıkla önleyebilirlerdi.
Aslında “DEVLET OLMAK” budur.
-
Devlet: Hüküm, hikmet, adalet ahlâkı, evrensel hukuk,
meşveret; Suç teşkil eden fiil ve (her kim olurlarsa
olsunlar) faillere karşı çelikleşmiş iradenin demir
yumruğu” demektir. Akp tarafından örnek alındığı iddia
olunan Adnan Menderes ve Demokrat Parti ile hükümet
kadroları böyle idi. Ki, bu bir hikmettir. Yüksek
fazilettir. Lânetli devrimcilik, zorbalık ve zalimlik
değil; Atatürk tarafından düstur olarak uygulanan
İnkılâpçılıktır. İnkılâpçılık nedir?.. Milletle
anlaşmak, asgari müştereklerde iştirak, demokrasi,
medeni siyaset ve uzlaşma kültürü çerçevesinde mutabık
kalmaktır.
-
Adnan Menderes ve Demokrat Parti Ezan-ı bu anlayışla
dönüştürmüş; Müslüman’ım demeyi bile yasaklayan yasa
müsveddelerinden milleti böylece kurtarmış ve her şeye
rağmen hırçınlık için yol arayan, fırsat kollayan
muhalefeti; Parayla-pulla ayartmaya, tehdit, taciz ve
şantajla yola getirmeye, ya da bölmeye, parçalamaya
kalkışmamıştır.
-
Maalesef güncel siyasette bunların tamamı yaşanmakta,
fakat: Siyasetti fazilete iblağ edecek “parti sahibi
sultası, genel merkez cuntası, milletvekili
ayrıcalıkları, dokunulmazlık ve imtiyazları” gibi
insanlık, ahlâk, adalet ve hukuk dışı ilkellikler
yürürlükten kaldırılmaktansa, inatla, ısrarla
sürdürülmekte ve tahkim edilmektedir. Oysa DP ve
Menderes zamanında başta “hazine yardımı domuzluğu”
olmak üzere bu ve benzeri millet iradesi, hakkaniyet
ve adalet karinesi ile eşitlik ilkesine bütünüyle
aykırı “mugayir hiçbir uygulama yoktu!
-
Devletin tepesinde Demoklesin kılıcı gibi asılı,
bölücülük tehdidi; Çok ciddi, hırçın, sert ve
saldırgan muhalefete rağmen ihanet şebekeleri ile
flört, zaaf, acizlik ve pazarlık gibi derin bir utanç
göremezsiniz. Dahası, kimse, ama hiç kimse kadim DP,
Menderes ve ekibini “hainlerle görüşme, iştirak ve iş
birliği ile” suçlayamaz. Ama günün hükümeti ve iktidar
partisi en ağır biçimde şaibe altındadır. İktidarın
iltimas, haksızlık, yolsuzluk, hakkaniyet ve hukuk
dışı icraatlarına göz yuman, suç, cürüm ve yasa
dışılıkları görmezden gelen, bilumum muhalefet de bu
iddialar ve iddiacı kesimlerce alenen veya zımnen
ihanetle suçlanmaktadır.
-
Nihayet: DP davasının özü, esas misyonu olan
“antiemperyalist ve antisiyonist Türk İnkılâbı
geleneğinin” son halkası, varis ve güncel versiyonu
olması bu cihetle de asla kabul ve tasvip edilemez.
Dahası kadim DP: “Milli Mücadele ve Misak-ı Millici”,
tam özgürlükçü, mütekabiliyetçi, Milli Devlet, Milli
Hâkimiyet ve Milli hükümranlıktan yanadır.
-
Ya
AKP?!
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki
Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Mustafa TURAN |
Mustafa TURAN Hayat Hikayesi
|
-
ÖNCE FİGÜRAN OLUP, SONRA PİŞMAN OLMAK
-
Milli Şairimiz M. Akif:” İki yüzlü insanları sevmeye
başladım. Bin yüzlü ,insanları görünce” der ya.
Batı’nın acaba kaç yüzü var düşündük mü hiç?
-
Bir
örnekle konuyu vuzuha kavuşturalım.
-
Filozof Şair Rıza Tevfik şu ilginç ve düşündürücü
hatırasını anlatıyor:“1908 ihtilalinden evvel, bizleri
başta İngiliz sefiri olmak üzere, Fransız, İtalyan
sefirleri de çok teşvik ettiler. Onlardan büyük
mikyasta yardım ve teşvik gördük. Hey Rıza! Meğer
kimlere hizmet etmiş.
-
Nihayet hürriyeti de kimlere ilan ettik. Bir gün
Talat’a (Talat Paşa) dedim ki: biz bu ihtilal için
ecnebi sefirlerden hayli teşvik gördük. İşte hürriyeti
ilan ettik. Gidelim teşekkür edelim. Evvela İngiliz
sefaretine gittik. Galatasaray’daki o muhteşem binayı
tam bir ölü sessizliği içinde bulduk. Ben emindim ki
Sefir içerde idi. Kimi sorduysak yok dendi. Bir mana
veremeden dönmüştük.
-
(Yıllar sonra) Oğlum Said, İngiltere’de oturuyordu.
Onu ziyarete Londra’ya gitmiştim. Lord Nikılsın’ı
(1909’da İngiltere’nin Türkiye büyükelçisi) ziyarete
gittim. Sohbet esnasında o soğuk adem-i kabulün
sebebini sordum.
-
-Dostum Rıza Tevfik Bey! Biz Jön Türkleri teşvik
ettik. Onlardan büyük bir netice bekliyorduk. İhtilal
olacak, Sultanla beraber Hilafet müessesesi de alaşağı
edilecek diye bekliyorduk. Fakat aldanmış olduk.
Tekrar sordum:
-
-İngiltere’yi Hilafet müessesesi bu derece şiddetle
neden alakadar ediyor?
-
-Ha; dostum! Biz Mısır’da, bilhassa Hindistan’da İslam
kitlelerini idare altına alabilmek için milyonlarca
altın harcadık, muvaffak olamadık. Hâlbuki Sultan,
yılda bir defa selam-ı Şahane, bir de Kur’an-ı Kerim
gönderiyor, bütün İslam ümmetini emrinde tutuyor. İşte
biz ihtilalden ve siz Jön Türklerden kitleleri
avucunda tutan kuvvetin de devrilmesini bekledik,
aldandık. İşte bu sebeple soğuk adem-i kabul
gördünüz!”
-
Sonraları başta Talat Paşa olmak üzere pek çok
İttihatçı, Sultan Hamid’i Ermeniler ve Yahudilerle
birlikte tahttan indirmenin ne büyük felaketlere yol
açtığını görmüşler ve dış devletlerin oyununa gelerek
yaptıklarından pişman olmuşlardır. Sultan, Umumi
Harbin sonlarına doğru ölünce; yığın yığın halkın
cenazedeki gözyaşları, senin kıymetini bilemedik der
gibiydi. Şair Süleyman Nazif:
-
“Kaç zamandır gelmemişken yade biz
Padişahım hasret olduk eski istibdada biz.”
-
Diye üzüntüsünü belirtirken, İttihatçıların içinde
olan Şair Rıza Tevfik de, II. Abdülhamit Han için
itirafını şöyle dile getiriyordu:
-
“Tarihler adını andığı zaman,
-
Sana hak verecek ey koca Sultan!
-
Bizdik utanmadan iftira atan,
-
Asrın en siyasi padişahına!
-
Divane sen değil meğer bizmişiz;
-
Sade deli değil edepsizmişiz
-
Tükürdük atalar kıblegahına!
-
Sadece atalar kıblegahına tükürseler iyi, ittihatçılar
( Enver-Talat-Cemal üçlüsü) ve avanesi koca bir
devletin de idam fermanını imzaladılar.
-
Almanlara figüranlık ettiklerini anladıklarında artık
çok geç olmuştu. İşte bu Batı anlayışı. Kendi menfaati
için kullanır ve atar. Dün böyleydi. Bu gün de
böyledir.
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Mahfi EĞİLMEZ |
Mahfi EĞİLMEZ
Hayat Hikayesine tıklayarak gidiniz! |
HİTİT TOPRAKLARINDA
Geçen hafta
Çorum'da Hitit Festivali vardı. Festival dolayısıyla Çorum Müzesi'nde bir
konferans verdim ve 'Hitit Ekonomisi' başlıklı çalışmamın müsveddelerini ilk
kez tartışmaya açtım. Ardından 'Hattuşa'ya Mektup' yarışmasının ödül töreni
yapıldı. Birincilik ödülü 500 milyon lira olduğu ve 3-5 sayfalık bir
mektupla katılmak mümkün olduğu için Çorumlu gençlerin bu yarışmaya ilgi
göstereceğini ve dolayısıyla en az bir kaç bin mektup geleceğini sanmıştım.
Çorum'dan Gazanfer Eryüksel arayıp da yarışmaya toplam 30 mektup geldiğini
söylediğinde hayal kırıklığına uğradım. Yarışmanın birincisi Ahmet İlbars
oldu.
Bu yılki Hitit Festivali'nin bir yeniliği de Hitit Moda Defilesi idi.
Tekstil yüksekokulu mezunu olan 20 yaşındaki Ayşenur Şahinci'nin Hitit
kıyafetlerini bir defile ile sunacağını ilk kez Çorum'dan Ali Alakoç'dan
öğrenmiş ve çok heyecanlanmıştım. Defile, Anitta Otel'de yapıldı. Çorum'da
ne zaman bir faaliyet olsa Anitta Otel'e gidiyoruz ve her zaman büyük
misafirperverlik görüyoruz. Defilede 30'dan fazla giysi sunuldu. Elbiseler,
kumaşlar, dikişler ve sunum çok iyiydi. Ayşenur Şahinci bir ay gibi kısacık
bir süre içinde müthiş bir iş başarmış. Ayşenur'u bu başarısının yanı sıra
asıl olarak Çorumlu gençlere örnek olduğu için kutlamak istiyorum. Bu
defileyi destekleyen Ece Grubu, Hakkı Bilal Mağazacılık A.Ş., Uğur Makine
Grubu ile bu defileye katkıda bulunan diğer kişi ve kurumları da kutluyorum.
Ne var ki bütün bu tanıtım faaliyetlerine hep aynı kişiler ve kurumlar
destek oluyor. Artık bu işlere Çorum esnafının da gücüyle orantılı olarak
katkı yapması gerekli.
Vali Erhan Tanju, çok anlamlı bir işe girişmiş ve eskimeye, yıpranmaya yüz
tutmuş kazı fotoğraflarını hem onarttırmış hem de dijital arşive geçirmiş.
Çok doğru bir sloganı var: 'Bu iş leblebiyle olmaz. Tanıtımın merkezine
Hititleri koymamız gerekir' diyor. Belediye Başkanı Turan Atlamaz da tanıtım
için kolları sıvamış. Hitit temasını da içine alan bir dizi filmin Çorum'da
yapılması fikrini ortaya atıyor. Gerçekten de arkeolojiyi ve kazıları içine
alan bir dizi çekilebilir.
Hitit topraklarına gitmişken Alacahöyük ve Hattuşa'ya uğramamak olmazdı.
Alacahöyük'ü otlarla kaplanmış halde bulduk. Bir süredir kapalı olan müze
açılmış ama biz gittiğimizde elektrikler kesik olduğu için karanlıkta
dolaştık müzeyi. Hattuşa ise oldukça iyi durumda. Otları temizlenmiş,
bakımlı. Hattuşa kazı heyetinden Ayşe Baykal Seeher, arkadaşlarıyla birlikte
bundan 3 bin 500 yıl önceki tekniği kullanarak kerpiç tuğlalar üretiyor ve
bunları kentin girişindeki temel sur taşlarının üzerine yerleştiriyor.
Böylece surlar görsellik kazanıyor ve Hattuşa'nın eski Mısır kentlerine göre
en önemli dezavantajı giderilmeye çalışılıyor. Bu çalışma eğer aynı yerdeki
yamaç evine de taşınabilirse gerçekten müthiş olacak. Ayşe Baykal Seeher ile
ayaküstü sohbet ettik. "Biz" diyor "çok amatörce giriştik bu işe. Bu kadar
çaba ve para gerektireceğini bilsem korkar, girişmezdim." Ve ekliyor: "Hitit
kralları bu işleri kesinlikle kölelere yaptırmışlar, başka türlü olamaz."
Kazı heyeti başkanı Jürgen Seeher'e, eşi Ayşe Baykal Seeher'e ve bütün kazı
heyeti ile onları destekleyenlere teşekkür borçluyuz.
Hattuşa ile Alacahöyük arasındaki bakım farkını yaratan şey sponsorluk
müessesesi. Hattuşa'yı Alman Arkeoloji Enstitüsü ve JTI destekliyor,
Alacahöyük'ü destekleyen yok. Devletin ayırdığı parayla da bu kadar oluyor.
Özel kesimin bu çok önemli antik kente sahip çıkması gerekiyor. Bizim için
büyük bir hazine olan bu geçmişi yabani otlara terk edemeyiz.
Dönüş yolunda Sungurlu'da Mavi Ocak Motel'de mola verdik. Biz oradayken iki
otobüs Japon geldi yemeğe. Onlarla Hattuşa'yı gezerken de karşılaşmıştık.
İki günde bir Japonların turlarla gelip buraları gezdiğini anlattı Mustafa
Mavi. Binlerce kilometre öteden gelen Japonlar, 3 bin yıl arayla aynı
toprakları paylaştığımız Hititlere bizden fazla ilgi duyuyor.
Not: Hahfi EĞİLMEZ'DEN Tabibimiz üzerine sitesinden alınarak dergimizde
yayınlanmıştır!
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Selma GÜRSEL |
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi |
|
-
YANMAZ TAVA BÖREĞİ
-
Malzemesi
-
Kişi başına 1 hazır böreklik
yufka
-
İstenildiği kadar sucuk
-
Yarım çay bardağı sıvı yağ
-
Bir kaşık margarin veya
tereyağı
-
Kullanılacak
sucuğun zarı soyularak ince olarak kargal olarak
doğranır.
-
Yufka temiz bir
yere serilerek bir kaşık sıvı yağ güzelce ekilir.
Sonra alt kısmı dörtte biri kadar katlanarak kangal
sucuklar düzgünce yufkanın üzerine konulur bir kaşık
sıvı yağı sucukların üzerine ekilir. Yufkanın karşı
karadı sucukların üzerine kapatılır. Bir yemek kaşığı
sıvı yağı ekilerek diğer kanatlar kapatılarak Yanmaz
Tava böreği dört köşe haline getirilir.
-
Isıtılmış tavaya
nohut kadar tereyağı konularak eritilir ve yanmaz tava
böreği iki tarafı kızartılınca tavadan alınır.
Tereyağı ile bir tarafı hafifçe yağlanır. Hafif
soğuyunca bıçakla 4 parçaya bölünerek servis yapılır.
-
İstenirse içinin
harcı beyaz peynir, kaşar peyniri, diğer peynirler,
kavrulmuş kıyma, haşlanmış rendelenmiş patates
konularak da yapılabilir.
|




























|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
06 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Mehmet KARADAĞ |
Mehmet KARADAĞ Hayat Hikayesi
|
-
ÇORUM İLİNE
-
Şöyle bir baktım ki Çorum İline
-
Türküsünü söylemek geldi dilime
-
Hasreti kor ateş oldu gönlüme
-
Gönül turnam uğrar Çorum İline
-
-
Alaca’dan Sungurlu’ya uğrayın
-
İskilip’ten Oğuzlar’a turlayın
-
Mehmet Dededen himmet sağlayın
-
Gönül turnam uğrar Çorum İline
-
-
Dodurga, Osmancık ihmal etmeyin
-
Çatak dağını silip gitmeyin
-
Kargı yaylasından öte yetmeyin
-
Gönül turnam uğrar Çorum İline
-
-
Konun derim Laçin Dağına
-
İnin Mecitözü ilçe özüne
-
Uğrak verin Ortaköy yüzüne
-
Gönül turnam uğrar Çorum İline
-
-
Bayat’ı unutman selam söyleyin
-
Boğazköy’de dost gönül eyleyin
-
Evren’de de dosta sitem etmeyin
-
Gönül turnam uğrar Çorum İline
-
-
KARADAĞ’IM der ki turna
gönüldür
-
Çabuk geçen dostlar ömürdür
-
Buda bizlere can Hak’tan
emirdir
-
Gönül turnam uğrar Çorum İline
-
07/07/2010
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
07 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Arap KURT |
Arap KURT Hayat Hikayesi |
-
UZAK DURMA ÖYLE
-
Bir sancı başladı içime
düştüğünden beri
-
Alnımda dindi rüzgâr
-
Bağrımda iz; yağmur dövmesi
-
Korku: kuruturum korkusu
-
Hazan dediğin ne ki
-
Sadece gül benzinin solması
-
Ölüm: ömrüm dediğin yaprakların
-
Sevgimden yoksun dökülmesi
-
-
Ben senin baharınım
-
Başak bereketli yazın
-
Son güzün
-
Kışa meyilli hüznün
-
-
Vakit umudu biçme vaktidir
-
Acının hasadı mevsim ötesi
-
Aldırma aynalara
-
Sırrı kendine kalsın
-
Mahkûm olsun yüzündeki çizgiler
-
Anlamsız gülüp de yorma kendini
-
Sussun artık
-
Gönlü hicrana salan ezgiler
-
-
Uzak durma öyle
-
Haydi, beriye gel
-
Daha beriye
-
Sokul içime
-
Ben senin baharınım
-
Başak bereketli yazın
-
Ben senim
-
Sen bensin işte
-
-
Düşüncesi bile acı
-
Kalan ömrümün senden yoksun
geçmesi
-
Hangi tohum ister ki
-
Düştüğü yerde kurumayı
-
Canda can bulmak değil mi?
-
Toprak denilen dosta köklerin
sarılması
|
Telif Eseridir izinsiz
kullanmayınız |
|
|
|
|
|
08 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Şükrü GÜLTEPE |
Şükrü GÜLTEPE Hayat Hikayesi
|
-
VEFASIZ DOSTLAR
-
Bahçeye vardım güller kurumuş.
-
İnsanlar alemini kinler
bürümüş.
-
Amansız dağların karı çok imiş,
-
Hazana döndürdü rüzgarın beni.
-
-
Bahçenin başına varamaz oldum
-
Ağladı gözlerim silemez oldum.
-
Doğru yolu gördüm sapmaz oldum.
-
Vefasız dostlarda kalamaz oldum
-
-
İnsanlar vefasız halden
bilmiyor.
-
Düşenin halini kimse görmüyor.
-
Bilet alsam bile kimse
gülmüyor.
-
Ömür bitmeyince insan ölmüyor.
-
-
Çalışmak istedim iş bulamadım.
-
Şu fani dünyada hiç gülemedim.
-
Sağlık uçtu gitti bende
bilmedim,
-
Vefasız dostlarda kalamaz
oldum.
-
-
Şükrü yazarsın derdin bitmiyor.
-
Virane yerlerle bülbül ötmüyor.
-
Paran olmayınca hayat gitmiyor,
-
Vefasız dostlarda kalamaz oldum
-
31,01,2002 Şükrü GÜLTEPE
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
1 |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL
yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
1 |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
179 SAYI 25 Ocak 2014 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız! |