|
YIL
10 SAYI 115 25 Eylül 2008 |
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
-
Mahmut Selim GÜRSEL KERİM ÖZBEKLER
-
Ali EMİROĞLU BİZİM GÖĞÜS HASTANEMİZ
-
Sakin KARAKAŞ KADIN SIĞINMA EVİNİZ VAR MI
-
Mahmut Selim GÜRSEL YOL VERDİ KIRKDİLİM
-
Müslüm TUNABOYLU BİR PAZAR GEZİNTİSİ
-
Salim SAVCI MEHMETÇİK
-
Mustafa Nevruz SINACI Türban (Yahut) Başörtüsü TBMM'de
-
İsa KAYACAN ŞEMSETTİN KÜZECİ'NİN “IRAK
BASIN TARİHİ” KİTAPLAŞTIRILIYOR
-
Selma GÜRSEL POĞAÇA
-
Halil KAYMAK BAŞA GİT EY YÜCE ATAM
-
-
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
KERİM ÖZBEKLER
-
Kerim Özbekler. Internet’ten tanıştığım ve sanal da olsa arkadaş
olduğum zatlardan birisi.
- Kendisi edebiyat ve coğrafya ile yakından ilgilenmiş
ve bu sayede birçok kitap sahibi olmuş nadir bir kişi.
- Kendi çabaları ve kendi girişimleri ile pek çok
kültürel etkinliklerde bulunmuş ve adeta bir günlük ve gelen bilgileri
paylaşmak için çırpınmış birisini sizlere tanıtmaktan onur duyuyorum.
-
Aşağıda hayat hikâyesini bulacağınız
Kerim ÖZBEKLER’İN birçok ta Internet sayfaları bulunmaktadır.
-
01.11.1951 tarihinde Nazilli'de
dünyaya geldi.
-
1957 tarihinde Turan İlkokulunda okula
başladı.
-
1962 tarihinde Nazilli Cumhuriyet
İlkokulundan mezun oldu
-
1967 tarihinde İHA-HHA-AA-THA
muhabirliğine başladı
-
1967 tarihinde Ortaokul'dan ayrılarak
çalışma hayatına atıldı.
-
1967 tarihinde Nazilli'ye bağlı
İsabeyli kasabası'nın futbol takımı “İsabeyli Gençlik Spor Kulübü”nün
lisanslı futbolcusu oldu.
-
01.03 1972 tarihinde askerlik görevini
yapmak üzere Sivas'a gitti.
-
15.04.1974 tarihinde Sümerbank Bez
Fabrikası'na işçi olarak girdi.
-
05.11.1974 tarihinde Nazilli'de
“Ticaret Ajansı” ismi ile bir ticarethane kurdu, Nazilli Ticaret Odası
ve Bağ-kur'a üye oldu. Ticarethane veresiye mal satmaktan bir yıl
sonra iflas etti.
-
05.11.1974 tarihinde “YALNIZLIKLAR BENİMDİR” ismini verdiği 16
sayfalık ilk şiir kitabını çıkardı. Kitaplardan 100-150 tanesi
satıldı, gerisi elinde kaldı.
-
01.11.1975 tarihinde “Anadolu Basın”
isimli aylık bir dergi yayınlamaya başladı, 1 ay uğraşıp derginin 75
tanesini satmaya muvaffak oldu. 1 dergilik sermayesi olduğu için
derginin 2.sayısını çıkaramadı.
-
1975 tarihinde “MUHABİRLİK” isimli
2.kitabını yayınladı. Bu kitap basın piyasasında isim yapmasına neden
oldu ve birçok gazete'nin muhabiri oldu. Son Havadis Gazetesi,
Milliyet Gazetesi, İstanbul Gazetesi vb. gibi.
-
02.10.1975 tarihinde Aydın'ın
Yenipazar ilçesinde “EFE” isimli gazeteyi yayınlamaya başladı.
-
1975 tarihinde işporta tezgahında
kartpostal satmaya başladı.
-
09.08.1976' tarihinde merkezi
Karabük'te olan “Anadolu Gazeteciler Derneği” Ege Bölgesi Başkanlığına
getirildi.
-
1976 tarihinde “ŞAİRLER VE ŞİİRLERİ”
antolojisi ,“NAZİLLİ”, “SANAT ALBÜMÜ” isimli kitaplarını yayınladı.
-
1976 tarihinde “VARAN BİR” bir isimli
kitabı yayınladı.
-
11.12.1977'de Nazilli Belediye
Başkanlığı için bağımsız aday oldu, seçimi kaybetti,
-
1977 tarihinde “MUHTEŞEM BİR ESER
İSİMLİ” kitabı yayınladı.
-
08.03.1978 tarihinde Nazilli Turizm
Derneği Yönetim Kurulu Üyeliğine seçildi.
-
18.05.1978 tarihinde Bozdoğan
İlçesi'nde “FISILTI” gazetesi'ni, 22.06.1978 tarihinde Kuyucak
İlçesinde “HİZMET” gazetesi'ni yayınlamaya başladı, gazete'nin yazı
işleri Müdürlüğünü Ali Rıza GÖNÜLLÜ yaptı.
-
24.12.1978 tarihinde Nazilli Belediye
Başkanlığı için bağımsız aday oldu, seçimi yine kaybetti.
-
07.08.1978 tarihinde “AYDIN VE
İLÇELERİ” isimli kitabı yayınladı. 1979 tarihinde Aydın’ın 11
ilçesinde kitap piyasasına girdi,
-
1980 tarihinde çıkardığı 3 gazeteyi
kapattı, Kasım 1981 tarihinde Ankara'da yayınlanan “GÜLPINAR”
dergisi'nin 28.sayfasında “'NESİL YETİŞTİRMEKTE DİKKAT EDİLECEK
HUSUSLAR” başlıklı yazısı yayınlandı.
-
1981 tarihinde “AYDIN VE İLÇELERİ
TURİZM REHBERİ” isimli kitabı yayınladı.
- 1981 tarihinde “EGE BÖLGESİ TURİZM REHBERİ”, “İÇ ANADOLU
BÖLGESİ”,“İZMİR VE İLÇELERİ” isimli kitaplarını yayınladı. Aynı
tarihte: ilkokul, ortaokul ve liselerde “KİTAP VE KÜLTÜR” üzerine
toplam 69 konferans verdi.
-
1982 tarihinde İstanbul'da yayınlanan
“GÜNÜN KADINI” dergisi'nin ocak-şubat sayısının 27.sayfasında
“Mutluluğu Nasıl Bulabilirsiniz ?” başlıklı yazısı yayınlandı.
-
23 Nisan 1982 tarihli “YENİ KARABÜK
GAZETESİ”nin 3.sayfası'nda “DUA” başlıklı şiiri yer aldı.
-
1982' tarihinde “İÇ ANADOLU BÖLGESİ
TURİZM REHBERİ” isimli kitabı yayınladı,
-
10.05.1982 tarihinde Milli Eğitim
Bakanlığı 2112 sayılı Tebliğler Dergisi ile “AYDIN VE İLÇELERİ-İZMİR
VE İLÇELERİ-EGE BÖLGESİ-İÇ ANADOLU BÖLGESİ” isimli 4 kitabını okullara
tavsiye etti,
-
Ekim 1983 tarihinde Ankara'da
yayınlanan “GÜLPINAR” dergisi'nin 26.sayfasında “EN BÜYÜK ZENGİNLİK
VÜCUT SAĞLIĞIDIR” başlıklı yazısı
yayınlandı.
-
1983 tarihinde “EGE BÖLGESİ” İç
Anadolu bölgesi'nin 11 vilayetinde kitap piyasasına girdi,
-
11.03.1984 tarihinde Nazilli Ticaret
Odası Meclis Üyeliği'ne seçildi,
-
25.3.1984' tarihinde Nazilli
Cumhuriyet Mahallesi Muhtar adayı oldu, 253 oy alarak seçimi kaybetti.
-
Mart 1984 tarihinde Ankara'da
yayınlanan “GÜLPINAR” dergisi'nin 27.sayfasında “67 VİLEYETİMİZE
TRENYOLU GİDEBİLMELİDİR” başlıklı makalesi yayınlandı,
-
1984 tarihinde “HER YÖNÜ İLE AYDIN VE
İLÇELERİ” isimli kitabı yayınladı,
-
Kasım 1995 tarihli “ERCİYES”
dergisi'nin 21.sayfası'nda “NAZİLLİ'DE 4 USTA KALEM” başlığı adı
altında “Tayyar TAHİROĞLU” imzası ile Kerim ÖZBEKLER’İ tanıtan bir
yazı yayınlandı,
-
1985 tarihinde 10.000 okula 10.000
kitap bağışladı. Kitapların demirbaş kayıtları okullar tarafından
yapılmıştır, bağış süresi 4 yıl sürmüştür,
-
22.10.1985 tarihinde Ege Zeybeklerini
Anma ve Yaşatma Derneği Nazilli Şubesi Yönetim Kurulu Üyeliği'ne
seçildi.
-
21.2.1986 tarihli Batman “ÇAĞDAŞ”
gazetesi'nin 2.sayfası'nda “DENİZ” başlıklı şiiri yer aldı
-
Mayıs 1986 tarihinde İstanbul'da
yayınlanan “EFLATUN” dergisi'nin 12.sayfasında “DEVE GÜREŞLERİ”
başlıklı makalesi yayınlandı.
-
1986
tarihinde Nazilli Ticaret Odası'nı Temsilen Nazilli Vergi Dairesi
Takdir Komisyonu Üyeliğine seçildi.
-
1986 tarihinde Ankara'da bulunan
Folklor Araştırmaları Kurumu'nun Üyesi oldu,
-
Ekim 1987 tarihinde Ankara'da
yayınlanan “GÜLPINAR” dergisi'nin 28.sayfasında 'HER YERLEŞİM
MERKEZİNE BİR SPOR TESİSİ YAPILMALIDIR' başlıklı makalesi yayınlandı.
-
1987 tarihinde Nazilli Belediyesi'nin
Bastırdığı “NAZİLLİ” isimli kitabın içinde ilk defa renkli olarak
efelerle birlikte fotoğrafı yayınlandı,
-
18.11.1988 tarihinde Cumhurbaşkanı
Kenan EVREN’İ Nazilli'ye davet etti.
-
1988 tarihinde Ankara'da ki Folklor
Araştırmaları Kurumu Üyeliğinden istifa etti,
-
26.03.1989 tarihinde Nazilli
Cumhuriyet Mahallesi Muhtar adayı oldu, 450 oy alarak seçimi kaybetti,
-
5.4.1989 tarihli “BİTLİS BİRLİK”
gazetesi'nin 3.sayfasında “BİLMEDİM” başlıklı şiiri yayınlandı.
-
1990 tarihinde Nazilli Halk
Kütüphanesi toplantı salonunda 12 hafta süren sevgi yılı kültür ve
sanat toplantılarını organize etti ve yönetti, birçok gazete ve dergi
gelenlere tanıtıldı. Sanatçıların birbirlerini tanımasına imkân
hazırladı, toplantılar 100'e yakın gazete ve dergi sütununda haber
olarak yer aldı, bazı köşe yazarları ise bu konuları öven yazılar
yazdılar.
-
5.9.1991 tarihinde nazilli belediyesi
adına yayın ve sanat fuarı açtı, bir çok gazete ve dergi tanıtıldı,
bir çok gazeteci-yazar-şair-ressam-el işleri
sanatçıları-heykeltıraş-rölyef sanatçıları eserlerini sergileme ve
halka tanıtma fırsatı buldular, burada bir çok sanatçı birbiri ile
tanışma fırsatı buldu, 1 hafta süren bu fuar'ı 10.000'den fazla
ziyaretçi akın etti, fuar etkinlikleri gazete-dergi-radyo ve TV’lerde
yer aldı, bu etkinlikler Kerim ÖZBEKLER tarafından 7-8 yıl sürdürüldü,
-
20.10.1991 tarihinde Aydın İli Bağımsız Milletvekili adayı oldu,
seçimlerde dağıtılmak üzere 100.000 broşür bastırdı. Bu broşürlerin
30.000 kadarını tek başına dağıttı, gerisi elinde kaldı, 400 geçerli
oy aldı ve seçimi kaybetti.
-
1992 tarihinde İstanbul'da 75 dergi
sahibi, gazete ve dergilerde sanat sayfası yöneten gazeteci-şair-yazar
-ressam vb. gibi sanatçılara çalışmaları ile ilgili ayrıntılı brifing
verdi.bu brifingle ilgili haberler 50'ye yakın gazete ve dergi
sütununda yer aldı.
-
01 Nisan 1995 tarihinde babası
Türkistan'lı İbrahim ÖZBEKLER öldü,
-
1998 yılında Cumhuriyetin 75.yılı
münasebeti ile ilgili olarak Aydın Valiliği tarafından yayınlanan
“YAZARLAR ŞAİRLER ANTOLOJİSİ”NDE hayat hikâyesine ve renkli vesikalık
bir fotoğrafına yer verildi.
-
1999 yılında İzmir'de Şeref ÜSKÜP’ÜN
yazdığı “Milli Mücadele'de Efeler” isimli kitabın 121.sayfasında
fotoğrafı yayınlandı.
-
1999 yılında Aydın Kültür ve Turizm
Müdür Yardımcısı ve Yazar Turgay AYDIN’IN yayınladığı “Aydın
Güzellemesi” isimli kitabın 71.sayfası'nda “AYDIN’IM” isimli şiirine
yer verildi.
-
2001'de Kerim ÖZBEKLER gross market'en
nokia 6110 cep telefonu'nu çaldılar,
-
26.12.2002 tarihinde Nazilli'de
Perşembe günü pazar yerinde alış veriş ederken çantası'nda bulunan 2
milyar lirasını 1 dakika içinde yankesiciye çarptırdı.
-
18.6.2004 tarihinde ilk bilgisayarını
aldı, herkese faydalı olsun diye web sayfası açtı.
-
25 Ocak 2005 tarihli Ankara'da
yayınlanan “BELDE” gazetesinde Dr.İsa Kayacan imzası ile “Nazilli'den
Kerim Özbekler” başlığını taşıyan bir makale ve efe giysisi ile boydan
bir fotoğrafı yayınlandı.
-
18.4.2005 tarihinde Kerim Özbekler
gross market'e giren bilgisayar, yazar kasa, 2 çuval sigara ile 2
milyar nakit parayı alarak kayıplara karıştılar. Polis hırsızları
bulamadı, bulamıyor.
-
2005 Haziran ayı içinde Aydın'da
yayınlanan “HÜRÖZ” gazetesi “Şairler Antolojisi'nin 114.sayfasında
fotoğraflı bir biyografisi ile 10 kadar şiiri yayınlandı.
-
2005 yılında Aydın Yazarlar ve Şairler
Derneği'nin üyesi oldu.
-
20.04.2006 tarihli Aydın Güzelhisar
Gazetesi'nin 8.sayfası'nda şükrü öksüz tarafından “ANADOLU”' başlıklı
şiiri yayınlandı.
-
04.05.2006 tarihli aydın'da yayınlanan
Güzelhisar Gazetesi'nin 8.sayfası'nda kültür ve sanat sayfası'nı
yöneten Şükrü Öksüz tarafından resimli biyoğrafisi ile “HAYAL”
başlıklı şiiri yayınlandı.
-
16.03.2006 tarihinde tır şoförü
kardeşi Ekrem Özbekler Bilecik-Pazaryeri'nde aşırı süratle girdiği
virajı alamayarak başka bir tır a yandan çarparak ve tır dan fırlayıp
6 m. uzağa düşerek hayatını kaybetti,
-
2006 yılında Aydın Yazarlar ve Şairler
Derneği Denetleme Kurulu Üyeliğine seçildi.
-
21 Ekim 2006 tarihinde Ankara'da İhsan
Işık (Elvan Yayınları tarafından) yayınlanan 'RESİM VE METİN ÖRNEKLİ
TÜRKİYE EDEBİYATÇILAR VE KÜLTÜR ADAMLARI ANSİKLOPEDİSİ”NDE biyografisi
yayınlandı,
-
2007
yılında Aydın'da “HÜRSÖZ” gazetesi tarafından yayınlanan “2006 ŞAİRLER
ANTOLOJİSİ”NDE hayat hikayesine-vesikalık bir
fotoğrafı ile şiirlerine yer verildi.
-
2008 tarihinde Bodrum'da yapılan
1.Uluslararası Kültür ve Sanat şölenine davet edildi, orada ''BODRUM
KALESİ'' isimli şiirini okudu.
-
Haziran 2008 tarihinde Manisa'nın
Salihli ilçesi'nde yayınlanan ''GÜLDESTE 2008'' İSİMLİ ŞAİRLER
ANTOLOJİSİ'NDE hayat hikâyesi ile şiirleri yayınlandı
-
Aydın'ın Söke İlçesi'nde yayınlanan
Mayıs 2008 tarihli ''PAMUKKALE GÜNEŞİ” dergisinin 13.sayfasında Selim
Sabit Pülten ve Şerif Ekiz'le birlikte fotoğrafı yayınlandı
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Ali EMİROĞLU |
Ali EMİROĞLU Hayat Hikayesi |
- BİZİM GÖĞÜS HASTANEMİZ
-
Bizim Göğüs Hastanemiz, şehrin
ortasında kalmıştır. Aslında, bu hastahane şehrin ortasına yaptırılmış
değildir. O zaman, hastane şehrin dışında idi. Çorum’un etrafı
mezarlıklarla çevrilmişti. Çorum şehrinin mezarlıkları aşarak bu
derece genişleyeceğini rüyalarda bile göremez, düşünemezdiniz. İşte
böyle bir anda, Çorumlu olmayan bir doktor, Abdurrahman Soyarslan, hem
Çorum Göğüs Hastalıkları Hastanesi’ni ve hem de Verem Dispanseri’ni
yaptırmış ve işletmeye açmıştır. O zaman içinde, şimdiki zaman içinde
ve gelecek zaman içinde, bu iki sağlık kurumunun yaptığı hizmetler
küçümsenemez. Fakat Çorum’da, her devirde, bu ehemmiyetli hizmetleri
istemeyenler ve kendi kafalarına göre yanlış bulanlar olmuştur. Bu
gidişle, Çorumluların bazılarında, bu çirkin düşünce tarzı hep
bulunacaktır. Bu düşünmeyi bilmeyen zavallı insanlar, kendi yanlış
mantıklarını, her devirde, devrin yetkili adamlarına taşımaya
çalışacaklardır.
-
Araya sıkıştıralım ki, Göğüs
Hastanesi’ni yaptıran bu büyük insan, kendisine bir ev satın almadan,
otel köşelerinde ölmüştür. Bakanlıkta bir Genel Müdür makamına da
tayini yapılmış olduğu halde, bir ev satın alamamıştır. Tasarruf
ettiği paralarını da, bir tüccar yapıcı iç etmiştir.
-
Dedik ki, Çorumlu bazı muzır
insanımız, böyle hayırlı işlerin karşısındadırlar. Ta, başlangıçta,
daha rahmetli Menderes Başbakan olarak Çorum’u ziyaret ettiği anlarda,
bu muzır insanlardan Çorum’da vardı. Bunlar, o zaman da devrin iktidar
partisinin üyeleri idiler. Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nin yerinin
yanlış seçilmiş olduğunu, şehir içinde, mikroplu hastaları barındıran
bir hastanenin bulunmasının yanlış olduğunu kendisine anlatmışlar ve
tavırlarını da koymuşlardır. Bu hastane şehir dışına çıkarılacak ve
burası okul olacaktır.
-
O kadar ileri gidilmiştir ki, resmi
otorite sahipleri, o zaman da seslerini çıkarmaktan çekinmişlerdir.
Rahmetli Menderes bu hastaneyi görmek istemiş ve gitmiştir. Daha
kapıdan girerken, yardım edenlerin levhasını kapının yanında görünce,
“Ben dediğinizi yapmak isterim ama, bu yardım edenlerin ruhları buna
razı olmazlar; bunun için, bu Hastane burada kalacaktır” demiştir.
-
Hastane yerinde kalmıştır da, bu muzır
insanlar, iddialarında vazgeçmemişlerdir. Sonradan, Başhekim olarak
uzun yıllar burada hizmet veren Abdurrahman öztürk ise, biriktirdiği
dernek parasıyla, hastane bahçesini genişletmiş idi.
-
Bu hastanenin, Göğüs Cerrahisi haline
çevrilmesi teşebbüsleri de, bizim de düşüncemiz içinde idi, ise de,
başarılı olmamıştır. Bu hastane, siyasi şahsiyetlerce pek makul
sayılmamıştır.
-
Çorum’da, bezen benim de yaptığım
gibi, herkes aklının erdiği işlerle uğraşmıyor. Bezen bezen, hiç ehil
olmayan insanların, akıl ve kültür isteyen işlere de karıştıkları
görülüyo. Kan Bankası için de, böyle siyasi müdahaleler olmuştu. Ona
da ses çıkaran olmamıştı. Bizim yazdıklarımız ise, bir işe
yaramamıştı. O gün bu gün, Kan Bankası beklenilen düzene erişmemiştir.
Kan Bankası yönetimi ise, pek çok işlerden daha da zordur.
-
Şimdi de, Çorum Göğüs Hastalıkları
Hastanesi, yine siyasi bir sorun yapılmıştır. Bu Hastanenin yerinden
kaldırılması isteği yine uyanmıştır. Sebeplerin niceliği bilinmiyor
ise de, şehir içinde mikrop saçan insanların bir hastanesinin olması
istenmemiş olması çok muhtemeldir. Hâlbuki her ülkede, bu hastaneler
şehirlerin içlerinde bulunmaktadır ve ulaşım için bu durum zorunlu da
görülmektedir.
-
Bize ulaşan bilgilere göre, bu defa da
niyet bu değildir. Hastane şehrin ortasında kalmıştır ve yeri de
oldukça geniştir. Lojmanların işgal ettikleri yerleri de düşünürseniz,
arsanın büyüklüğü ve yerin iyiliği dikkati çekmektedir.
-
Son zamanlarda, Çorum’da daha beş
yıldızlı otel yapımına da heveslenenler, vardır. Galiba, bu niyeti
olanlara arsa temini için, sözde kudret sahibi insanlar harekete
geçirilmişlerdir. Şehrin tam ortasında, geniş bahçesiyle, yirmi katlı
bir beş yıldızlı otelin buraya dikilmesi kötü müdür? Bu düşünce,
saygılı kalınması gereken birçok telakkiyi gölgede bırakmaz mı? Bir
de, buradan elde edilecek gelirden ayrılacak pay düşünülürse, bu
teşebbüs sahiplerine hak verilmez mi?
-
Ben hak vermem. Yapılan bir eser, hele
halk tarafından yardım edilmişse, yapıldığı gaye için kullanılmalıdır.
Bu gün, beş yıldızlı otel için arsa yoksa, şehir planını yapıp ortaya
koyanlarda günah aranmalıdır. Pilavdan önce plan prensibi benimsense,
bu zorlukların hiç birisi bu gün olmazdı!
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki
Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Sakin KARAKAŞ |
Sakin KARAKAŞ Hayat Hikayesi
|
-
KADIN SIĞINMA EVİNİZ VAR MI ?
-
Hemen her gün gazete ve televizyon
haberlerinde bir kadının işkenceye maruz kaldığı haberlerine şahit
olmaktayız. Ne acıdır ki dünyada kadının konumu en çok suiistimal
edilen ülkelerden birisi Türkiye.
-
Dilerseniz öncelikle kadının tehlike
yaşadığı ve suiistimal edildiği konuları hatırlayalım. Ülkemizin doğu
ve güney doğusunda töre gereği pek çok kadın yakınları tarafından
öldürülüyor ya da ölüm korkusu ile yaşıyor. Yine aynı bölgede kadınlar
kendinden yaşça büyük ve istemediği insanlarla evlendiriliyor. Bu
bağlamda kadının rızasına başvurmak yok. Yine ülkemizin tamamında on
binlerce kadın kocası tarafından yapılan işkence ve dayak olayına
maruz kalıyor. İş bununla da bitmiyor ve özellikle bu ülkenin
varoşlarında kadının bedeni suiistimal edilerek fuhuş yapmaya
zorlanıyor. Ana çerçevede özetlemeye çalıştığımız bu olay ve sebeplere
benzer suiistimalleri eklemek mümkündür.
-
Ülkenin dört bir yanında psikolojisi
bozulmuş ve acil tedavi edilmesi gereken on binlerce erkeğin baskı,
fiziksel, cinsel ve sözlü şiddetine maruz kalan kadınların önemli bir
kısmının da psikolojisi bozuluyor. Bu durumda olan kadınların çoğunun
baba evine dönme çabaları da boşa çıkıyor. Dolayısı ile pek çoğu
aileleri tarafından şiddet gördüğü eve dönmeye ikna ediliyor ve
zorlanıyor. Birkaç deneme sonunda malum kadın ortada kalıyor.
Toplumsal bir yara haline gelen bu durumu çözmek ve kadına sahip
çıkmak ta tabii ki sosyal ve modern devlete düşüyor.
-
Ülkenin metropollerinde yetersiz de
olsa kadının korunmasına yönelik çalışmaların var olduğu ve başarı
ile uygulandığı bilinen bir gerçek. Acilen bölgemizle ilgili bir
durum değerlendirmesi yapmamız gerek.
-
Belediyelerimizin sokak hayvanlarına
sahip çıktığı ve sokak hayvanlarını koruma altına aldığını biliyoruz.
Burada bir eleştiri getirmek gibi bir niyetimiz yok. Sokak
hayvanlarına sahip çıkmak modern toplumların birinci
önceliklerindendir. Ancak kadına sahip çıkmak ve durumu yukarıda
özetlenen kadınlarla ilgili bir çalışma yapmak ve bu bağlamda insana
yatırım yapmak ta modern toplumların en birinci önceliklerinden
olmalıdır.
- Buna göre; konu ile yakından ilgili olduğunu düşündüğümüz il
sosyal hizmetler müdürlüğü, Çorum, Osmancık, Sungurlu, İskilip ve
Alaca olmak üzere beş büyük belediyenin toplumda suiistimal edilen
fiziki, sözlü ve cinsel şiddete maruz kalan kadınlarla ilgili bir
faaliyeti var mı? Yine il genelinde faaliyet gösteren konu ile ilgili
sivil toplum örgütleri, kadın derneklerinin bu konuda bir faaliyeti
bir girişimi var mı? Baskı, şiddet ve korku altında kalan kadınlara
yönelik bir koruma, bilgilendirme, lobi vb. Etkinliklerde bulunmak ve
konu ile ilgili gündem oluşturmak söz konusu sivil toplum örgütlerinin
öncelikli hedefi olmalıdır diye düşünmekteyim? Ayrıca Çorum’umuzun
bilim ışığı çiçeği burnunda Hitit üniversitesinin kadına yönelik
şiddet konusunda ne gibi faaliyetleri var. Çorum’da bu konuda seminer,
sunum, panel sempozyum vb. faaliyetler olacak mı merak ediyorum.
-
Yukarıda özetmeye ve konu ile
ilişkilendirmeye çalıştığım kamu ve özel bütün örgütler ve 5 büyük
belediye bölgede kadın sığınma evleri açmayı düşünüyor mu?
-
Çocukları ile ortada kalan bu
kadınlara sahip çıkmak ve bu insanları koruma altına alarak; barınma,
korunma, rehabilite edilme, istihdam ve topluma kazandırılma
faaliyetlerinin bir arada yürütüldüğü kadın sığınma evlerinin açılması
halinde Çorum ülkenin gündem oluşturacaktır. Dolayısı ile Çorumlu bu
önemli toplumsal konuda haklı olarak alkışlanacaktır.
-
Haydi, kolay gelsin.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
YOL VERDİ KIRKDİLİM
-
Bir bahar sabahı usanınca arabama
atlayarak şöyle yakın bir yere gitmeye karar verdim. Eşim
kumanyamızı hazırladı. Termosumuza çayımızı demledi. Dergimizin
yazarı olan bir ağabeyimizin köyüne ziyarete gitmek için yola
koyulduk.
-
Şehirden çıkınca baharın latif
kokuları, canlanan haşaratın camlara çapmalarının eşliğinde Osmancık
yolu üzerinde bulunan Kırkdilim köyüne doğru yola koyulduk. Keskin
virajlar ve haddinden fazla diklikteki yolu aracımızla tırmanarak
Gölün yazıya vardık. Şehirde karın adı kalmadığı halde Çorum’un en
soğuk noktalarından birisi olan Gölün Yazıda halen kış hükmünü
kaybetmemişti. Aracın kaloriferini yakma mecburiyetinde kaldık.
Aslında bizim planımız burada bulunan büyük su birikintisinin
yanında piknik yaparak köye tok karnımıza gitmek ve ziyaret etmekti.
Aracımızı Gölün yazıda bulunan su birikintisinin kenarına kadar
aldık. Nevalemizi çıkararak arabanın içerisinde pikniğimizi yaptık.
-
Aracın gürültüsünden gölün
sakinlerinden olar ördekler kamışların içerisine gizlenmiş olmuşlar
ki biraz sonra yavruları ile yüzerek ortaya çıktılar. Gölün yazı
denmesi buranın çok eskilerden bu güne bulunmasından dolayı verilmiş
ad olsa gerek. Öğlene kadar araçtan gölü seyrettik. Gözümüz suyun
verdiği rehavet ile doydu ve ruhumuzu adeta parlattı. Aracımızla
yola tekrar koyulduk. On dakika sonra köye gelmiştik.
-
Köy adeta boşalmış ve hayalet bir
görünüm almıştı. Çorum-Osmancık yolu köyü ikiye bölmesine karşın köy
sakinleri şehrin yakınlığından dolayı Çorum’a taşınmışlardı. Ekrem
Ağabeyimizin evini soracak kimse bulamadık. Önce camiden tarafa
aracımı sürerek oradan sorarım düşüncesi ile camiye doğru gittik.
Gittiğimiz iyi olmuştu. Cami dağıldı ve beş cemaat çıktı. Birisi
imamı, birisi müezzini birisi de Ekrem Ağabeydi. Aracın kapısını
açtım:
-
-Ağabey biz seni ziyarete geldik
dedim. Çok sevindi arabaya binerken bizim hanıma:
-
-Hoş geldiniz gelin hanım dedi. Evi
tarif etti ve eve gittik. Götürdüğümüz çoban armağanı çam sakızı
hediyemizi takdim ettik. Biraz hoşbeşten sonra sofra sermeye
kalkınca bizim karnımız tok dedik. Güldüler. O zaman bal yiyin diye
takıldılar. Bir tabak dolusu kaymak ve bir tabak dolusu eski kovan
(sepet) balı sofraya konuldu. Buyurun dendi. Hanım ve bende şeker
olduğundan yanaşmak istemedik. Ekrem ağabey:
-
-Çocuklar yiyin korkmayın bu halis
yayla balıdır. Şeker katkısı yoktur. Şeker hastaları makul zaman
içerisinde yiyebilirler. Dedi. Çatalı aldım baldan bir miktar aldım
çok lezzetliydi ve içerisinde bazı maddeler vardı. Tereddüt ettiğimi
görünce:
-
- O gördüğün polendir. Şifa verici
maddedir. Arının çiçeklerden toplayarak kendisine yiyecek olarak
getirdiği tabii antibiyotikli bir maddedir. Polenli petek balını her
yerde bulamazsını diyerek yememizi teşvik etti. Biraz oturunca Ekrem
ağabey:
-
- Haydi yediklerinizi yakın biraz
yürüyelim dedi. Hanım:
-
- Ben otururum. Siz gidin dedi.
Ekrem ağabeyin evi caminin karşısındaki yolun karşı kısmında idi.
Oradan geçen yoldan yürümeye başladık. Bana dönerek:
-
- Bu yolun nereye doğru gittiğini
biliyor musun? Diye sordu. Bende:
-
- Hayır ağabey bilmiyorum. Nereye
gidiyor? Diye sordum. Anlatmaya başladı.
-
- Adını aldığı Kırkdilim yolunun,15
dilime düşüren askeri istikam subaylığından emekli Galip Beydir.
Kırkdilim yolunun ilk açıldığını bilen, gören yoktur. Bilindiği
gibi, bu yoldan at, merkep ve eski öküz kağnısı geçebilirdi. Kağnı
ve arabalar az bir yükle yokuş yukarıya çok zor çıkarlardı.
-
1939 senesine kadar Çorum'dan
Osmancık'a veya Kargı'ya tayin olan memurların eşyaları deve ile
yapıldığını çok gördüm. Develerin geri dönüşlerinde Kırkdilim
yokuşunu gördüğü zaman acı acı mangırdarlardı.
-
1938 yılında Vali Salih Kılıç Bey
Çorum'a geldi. Kırkdilim yoluna bir çare aramış olacak ki; Kırkdilim
köyüne gelerek köyün ileri gelenlerini topladı. Bu yolun
görülebileceği yere kadar yaya gidildi. Uzaktan yolun bir keşfini
yaptılar. Köye döndüklerinde Vali Bey Laçin'e bir atlının gitmesini,
Nahiye Müdürü olan Kazım Beyi alıp getirmesini emretti. Kazım Beyin
çevrede lakabı “Kara Müdür”dü. Kazım Bey geldi, konuştular. Vali Bey
Çorum'a, Kazım Bey Laçin'e döndüler.
-
Birkaç gün sonra Kazım Bey köye
geldi,Vali Beyin geleceğini söyledi. Bir süre sonra Vali Bey Köye
geldi. Arabasından kısa boylu 60-70 yaşlarında bir ihtiyar çıktı.
Vali Bey Kırk dilim Muhtarı Mahir Çiftçi'ye hitaben: Bu bey istihkâm
subaylığından emekli. İsmi Galip Beydir. Kırkdilim yolunun etüdünü
yapacak. Yardımcı ol, sende misafir kalsın dedi ve Çorum'a döndü.
-
Ertesi gün Muhtar Mahir Çiftçi
köylüyü topladı. Herkes kazma kürek alsın, yol etüdü yapılacak,
kazık çakılacak dedi. Köylü kazma küreği alarak Kırkdilim yolunun
başına geldiler. Bu sırada Kazım Bey de oraya geldi. Galip Bey yaşlı
olması ve ayağındaki ufak aksamadan dolayı yol yürüyemiyordu.
İşçiler onu taşıyorlardı. Galip Beyin dediği yerlere kazıklar
çakıldı. Bu ara Kırkdilim'den İsmail Sorgun, Kazım Uysal ve Şakir
Laçin işçilerin başına çavuş seçildiler. Bu şahıslar 1930-1932
tarihleri arasında Vali Cemal Bardakçı zamanında da ormandan Laçin'e
inen yolda çavuş olarak çalıştılardı.
-
Kara Müdür çok dirayetli bir adamdı.
Köyden köye bekçi göndererek muhtarlara köylüyü toplatıp, her
vatandaşın 20 gün imece olarak bu yolda çalışacağını bildirmesini
söyledi. Yol inşaatı başlayınca yakın köylerden gelenler sabah gelir
akşam köylerine dönerlerdi. Uzak köyden gelenler ise yola yakın yere
kendi imkanları ile çadır kurarak kaldılar. Galip Bey ve Kara Müdür
altı ay yazı burada geçirdiler. Kırk dilimli yolu istikam subayı
Galip bey on beş dilime indirdi. Bu yolun tamamlanması iki yılı
aldı. Bu yolda çok insan çalıştı. Bu yol yapılırken İkinci Cihan
Savaşı, açlık, yoksulluk zamanında imkansızlıklarla yapıldı. Bu
zamanda iş makineleri olarak kazma, kürek, el arabası, geçkere ve
kova kullanılıyordu. Dört metrelik yol yarması için kazma, kürek
gücü ile yaptılar. O zamanlar kompresör olmadığı için kayalar elde
murç balyozla kırk santim delinir, dinamit yerleştirilir atılırdı.
Bu yol kış hariç yazın çalışıldı. Bu günkü eski Kırkdilim yolu,Vali
Salih Kılıç,Kara Müdür Kazım Bey ve Emekli Galip beylerin
cesaretleri ile meydana geldi. Dedi.
-
Bende kendisinden bu arılarını
yazarsanız dergimde yayınlanır dedim.
-
Sözümüzü kırmadılar eskiye ait
anılarını yazdılar bende yayınladım. O şimdi gerçek yerinde. Allah
Razı olsun. Arkasından bir bilgi bırakarak gitti. Ben de görevimi
yaparak Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat dergimin
2000 yılının Kasım ayı 23. Sayısında onun ismi ile yayınladım.
-
Bir gezi bir yakın tarihin meydana
çıkmasına sebep olmuş, bir yazar edinmiş ve yazılarını
yayınlamıştım. Daha sonra bu yolda terk edilerek şimdi kullanılan
yol yapılmış ve kullanılmaktadır. Çorum’u Laçin, Osmancık ,Dodurga,
Hamamözü ve etrafındaki köylere bağlayan tek kestirme yoldur
-
Bu anı ile Ekrem Solak Ağabeyimizele.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Müslüm TUNABOYLU |
Müslüm TUNABOYLU Hayat Hikayesi
|
-
BİR PAZAR GEZİNTİSİ
-
-
-Alo,Alo,Alo.
-
-Merhaba arkadaş.
-
-Merhaba dost.
-
-Ne yapıyorsun?
-
-Bildiğin gibi,günlük işlerin tamamlanması
için yoğun şekilde çaba harcıyorum.
-
-Ne güzel ediyorsun. Birde bana sorsan ne
yapıyorsun diye. Canım ne sorayım arkadaş,hepsini sen biliyorsun.Senden bir
şey mi saklıyorum.
-
-Sen iş kovalarken biz ne kovalıyoruz hiç
sordun mu.Ne soracaksın tabi senin işler ,halk deyimi ile tıkırında .Sen
haftanın sonuna gelmeyi düşünüyorsun.Senin Belli bir işin yok mu arkadaş,İş
arıyorum amma bir türlü bulamadım.Halk tabiri ile konuşursak sinek
avlıyoruz.Avladığımız sinek cinsi de belli değil.Karasinek mi sivri sinek mi
bilemiyorum.Sinek çeşitlerini sana saymama gerek yok.Sen sinekleri
tanırsın.Onlara karşı bağışıklık edinmişsin.Ya biz bir türlü bağışıklık
kazanamadık.Dostlara selam vermekten başka bir iş yaptığımız yok.Soruyorlar
insana.Bir işin var mı ?Var mı dersin yoksa yok mu ? Tabii ki var
diyoruz.Ancak iş yerine geldiğimizde elimize alacak bir işimizin bulunmadığını
anlıyoruz.
-
-İşimiz olmasa da bilgisayarımız var. Onunla
ilgileniyoruz. Onu boş bırakmak olmaz bilirsin. İş yerine doğru birisi
yaklaştığında hemen bilgisayara dikkatli bir şekilde bakmaya başlarsın.
Dostlar alışverişte görsün diye. Kapıdan içeri dalan kişi bir bakarsın,zaman
doldurmak için mi yoksa bir işini yaptırmak için mi geldiğini kişinin tavrına
ve rengine yani yüzünün rengine bir bakarsın.Bu kişi zaman doldurmak
istemiyor.İşi acele herhalde. Selamlaşırsın, oturması için ısrar edersin.
Biliyorsun ki bu kişi sana iş için geldi. Ne var ne yok derken,kapıdan giren
kişi derdini açmayı biraz geciktirmiş olsa da yavaş, yavaş içini dökmeye
başlar..Anlattıklarını dinler görünür bilgisayara bakmayı da ihmal
etmezsin.Çünkü bilgisayar sana bilgi aktarıyor,zamanın boş olsa da tatlı
saatler geçirmeni sağlıyor. İş yerine iş için dalan kişi kendi kendine
söylenmeye başlar. Bu adam bana değil de bilgisayara neden bakıyor. Sanki bu
ülkede o mu var. Bende bir başka yere giderim derken bilgisayar başında, yani
masa başında oturan kişi. Evet! Seni dinledim. Senin bu işin görülmesi için
elimizde parça yok. Bilgisayara bir bakalım, fiyatı neymiş? Bir dakika bekler
misin? Elbet beklerim yanıtını alır. Bilgisayar açıktır. Haberleşme için
birkaç adrese bakar, fiyatlardaki farklılığı görür ondan sonra bilgi bekleyen
vatandaşa dönerek, işin maliyetini söyler. İş alanla işveren anlaşırlar.
- Sizinle kısa bir gezinti yaptık. Buna benzer daha nice iş türleri var.
Saymakla bitmez.
-
Hafta sonunu, yani yorgunluğu dışarıda
gidermenin yolunu ararken, karşı taraftaki vatandaşın ekonomisini düzenlemek
için harcanan çabadan birkaç saniyelik bölümünü okurlarıma aktarmak istedim.
-
Pikniğe gitmek apayrı bir zaman alır. Arkadaş
bulma, ailece pikniğe gidebilme. Komşuların pikniğe gidişleri, sizin ise evin
kapısından onlara bakışınız. İnsanlar, yaşamak için ekonominin artık gerekli
olduğunu anlamaya başladılar. Eskiden hal hatır sorulurken, şimdilerde bir
işin var mı, ayda ya da yılda ne kadar ciro yapabiliyorsun?
-
-Sen hangi cirodan bahsediyorsun arkadaş,
bizim ciromuz öyle hesap makineleri ile hesaplanacak gibi değil.
-
-Ya nasıl arkadaş.
-
-Bir kez olsun arkadaşına. Seninle uzun
süredir görüşemiyoruz. Dedin mi?
-
-Hafta sonu geldi, pikniğe gidelim diye piknik
yeri seçmeye çalışıyorsun. Bizim pikniklerle işimiz kalmadı.
-
-Pikniğe gidip etrafı kirletme derdimiz bari
yok. Karayolu boyunca rüzgar neler uçuruyor neler. Bir görsen arkadaş! Pazar
günü pikniğe gidenler piknik yerlerini kente dönmezden önce geleceğe güzel
bir biçimde bırakabilirlerse,pikniğe çıkmayanlar iş yerlerinde bir güzel bakım
yapabildilerse ne mutlu onlara.
-
Güzellikler sizin olsun saygı değer okurlarım.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Salım SAVCI |
Salim SAVCI Hayat Hikayesi
|
-
MEHMETÇİK
-
Mehmetçik; sözcüğünü bilmeyen yoktur
amma, bir de Türk Dil Kurumu sözlüğünden aktarma yapalım:
-
Mehmetçik öz.a. sevgi duygusu ile Türk
askerine verilen ad. Sayfa: 818
-
Her erkek Türk vatandaşı, askere
çağrıldığı zaman; anasında, babasından, akrabalarından ayrılarak
vatani görevine koşarak gider. Birliğine teslim olur. Eğitimini alır,
o artık çakı gibi askerdir. Her vatandaş onu Mehmetçik diye kalbine
basar. Ona ait ninniler, türküler söyler. Mehmetçiğini, göğsünü
kabartarak sevgiler içerisinde yaşatın.
-
Mehmetçik, sınır boylarında, iç
güvenlik isteyen yerlerde görev alır. Sorumluluğunu bilir. Bir
çatışmada gözünü kırpmadan görevini yapar. O görev sırasında ölürse o
şehitlik mertebesine ulaşır. Onu seven tüm insanların kalbi cayır
cayır yanar. O Mehmetçiği, bayrağa sarılı olarak, son yolculuğuna
çıkarır. Tüm gözler yaşlıdır. Ağlayanlar çoktur. Buna karşın her Türk:
- Vatan bölünmez, şehitler unutulmaz! Der. Sonra da onu toprağa
verir.
- Eğer bugün yaşıyorsak, bu yaşamayı tüm şehitlerimize borçluyuz.
Şehitlerimizin nur içerisinde yatmalarını Allah’tan diliyoruz.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mustafa Nevruz SINACI |
Mustafa Nevruz SINACI Hayat Hikayesi
|
- Türban (Yahut) Başörtüsü TBMM'de
-
Türbanın sadece ve yalnızca “üniversitelerde”
serbest bırakılmasıyla ilgili anayasa değişikliği görüşmeleri 6.Şubat.2008
Çarşamba günü TBMM’nde, oldukça sıkıntılı, gergin ve huzursuz bir ortamda
başladı. Adalet ve Kalkınma Partisi'yle Milliyetçi Hareket Partisi' nin
birlikte sundukları teklifin ilk tur görüşmeleri bu hava içinde başladı ve
beklendiği gibi sonuçlandı. Görüşmelerde gözlenen tek şey, karşılıklı atışma
ve sataşmalara rağmen ortaya ciddi bir çözüm önerisinin konulamaması idi. Yani
taraflar havanda su dövdü.
-
Şu halde Anayasa değişikliği ile ilgili ikinci
tur görüşmeler 9 Şubat 2008 Cumartesi günü gerçekleşecek. Anayasa değişikliği
teklifinin kabulü, üye tam sayısının beşte üçü-yani 330 milletvekilinin gizli
oyu ile mümkün. Değişikliklerin Anayasanın 10'uncu ve 42'inci maddelerinde
yapılması isteniyor. Konuyla yerli basın, halk ve kamuoyunun hassasiyetinin
yanı sıra yabancı medya da yakından ilgileniyor ve/veya ülkemizde “Türkçe”
yayınlanan mütareke (Ali Kemal) tröstü tarafından özellikle bilgilendirilmek
suretiyle; İç politika ve kamuoyu etkilenmek, yönlendirilmek-motive edilmek
isteniyor.Yani bu konuda, inanılmaz bir ‘dahili ve harici’ işbirliği söz
konusu. Örneğin: EL PERIODICO:
-
“TÜRK (!) REKTÖRLER BAŞÖRTÜSÜNE KARŞI
HAYKIRIYORLAR”
-
İspanya'da yayımlanan 2 Şubat 2008 tarihli El
Periodico gazetesinin ana sayfalarında yukarıdaki başlık altında Andres
Mourenza imzasıyla yayınlanan İstanbul mahreçli yazı, makalenin Türkçe
çevirisi şöyledir: “Kampüste kaos, sokaklarda şiddet ve Cumhuriyetin sonu. (?)
Yükseköğretim Kurulu Rektörler Komitesi tarafından yayımlanan bildiriye göre,
başörtüsünün kullanımını serbest bırakmanın sonucu bu olacak. Hakimler,
askerler ve bürokratlardan oluşan laik kesim, milliyetçi bir partinin
desteğiyle hükümetteki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) hamiliğini
üstlendiği reformdan duyduğu hoşnutsuzluğu sürekli dile getiriyor.
Üniversiteler Arası Kurul Başkanı Mustafa Akaydın, "Anayasa üzerinde yapılan
bu değişiklikler, laikliğe son vermek isteyenlerin mücadelesini güçlendirecek.
Bu değişikliklerin sonu, üniversitelerimizi rasyonel ve bilimsel zihniyetten
uzaklaştırmaktır; böylece Türkiye Cumhuriyeti önlenemez bir şekilde dini bir
devlete dönüşecektir" diye belirtti. Rektörler için başörtüsü takma
serbestisi, "başörtüsü takan ve takmayan öğrenciler arasında bölünmeye" sebep
olacak. "Cumhuriyetin laiklik ilkesinin yok edilmesi, ekonomik krizle"
birleşerek kaosa sürükleyecek. Ayrıca, yasağın kaldırılması sadece
üniversitelerle kalmayıp vaatlerin aksine tüm kamu kurumlarına da yayılacak.
-
Bu yüzden Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı Yusuf
Ziya Özcan Rektörlere, siyasete karışmamaları ve tartışmalardan uzak durmaları
konusunda tavsiye ve telkinlerde bulundu. Özcan, "Üniversitelerimizin en
önemli görevlerinden biri, demokratik, laik, sosyal ve hukuk devleti içinde
farklı görüşlere saygı duymak ve hoşgörüyle bakmaktır" dedi. Ayrıca, yüzü
aşkın akademisyen de, "demokratik" olarak addettikleri reforma destek
mahiyetinde bir bildiriye imza attılar. Geçen eylül ayında gerçekleştirilen
bir kamuoyu yoklamasına göre, Türklerin yüzde 73,7'si, üniversitede başörtüsü
yasağının kaldırılmasını istiyor ve büyük bir çoğunluk da laik kesimin şikayet
ettiği şekliyle bunu siyasi bir sembol olarak görmüyor.
- Geçtiğimiz ay İspanya'ya gerçekleştirdiği ziyaretinde başbakan R. Tayip
Erdoğan, öğrencilerin Türkiye'de üniversitelere başörtüsüyle giremezlerken
Avrupa (AB) veya Kuzey Amerika üniversitelerine girebilmelerinin yarattığı
ikilemden şikayet etti. Laik muhalefetin lideri Deniz Baykal, (CHP) Mecliste
yaptığı konuşmada, hükümetin teklifini sert bir şekilde eleştirdi ve Arap
giysisi olması dolayısıyla türbanın yabancı bir üniforma olduğunu vurguladı.
Belki de kravatının Türk menşeli olmadığını unutmuştur.”Yüzlerce yabancı
gazeteden sadece biri bu. Özgün bir örnek.
- ÇÖZÜM BUNUN NERESİNDE ?
-
Şimdi, büyük bir ihtimalle 9 Şubat Cumartesi
günü değişiklik önergesi TBMM’de tekrar kabul edilecek ve tez elden ‘onay
için’ Cumhurbaşkanına gönderilecek. Elbette köşk tarafından değişiklik aynı
gün veya aynı saatte mutlaka onaylanacak. Muhtemelen ertesi gün de muhalefet
Anayasa Mahkemesinde soluğu alacak. Mevcut yapı itibarıyla Anayasa mahkemesi
ya istemi reddedecek veya Anayasaya uygunluk kararı verecek. Her iki halde de
halka gitmenin yolu kapatılacak ve sonuçta İnsan Hakları, Adalet ve Hukuka
vurulacak darbe ile son derece aykırı bir uygulama hayata geçmiş olacak.
-
Çok açık bir anlatımla: Artık ‘üniversiteler’
dışında İmam Hatip Liseleri dahil olmak üzere bütün eğitim kurumları doğrudan
yasak kapsamına girecek. İş bununla da kalsa iyi. Başörtülü kızlarımız rahatça
üniversiteyi okuyup Avukat, Mimar, Mühendis veya Doktor çıkacaklar. Lâkin,
bütün kamu kurum ve kuruluşları yüzlerine kapanacağı için, bu defa diplomaları
ile baş başa kalacaklar. Amma, bir kere Üniversite mezunu olacaklar.
- Dahası, bu aleni ve ‘Anayasa emri yasak’ nedeniyle şu anda bazı
kurum-kuruluş ve belediyelerde çalışan binlerce kadın-kız zorunlu bir tercihle
karşı karşıya kalacak. Onlara; “Ya açıl, ya çık !..” diyecekler. İşte
toplumsal felâket ve yıkım önce buradan başlayacak. Sonra mezun olanların
çilesi... Bu tasarruf sonucu toplumu bekleyen binlerce sorun var.
-
Şimdi onlara sorarlar : Çözüm bunun neresinde
?...
-
Üniversite rektörleri 27 Mayıstan önce de
yürümüşlerdi. Hakimler de..Sonra ne oldu?
-
Cumhuriyet tarihinin en mâkus talihi,
zincirleme kâbuslar, ihtilâller, kaos, kriz, bunalım, buhran, anarşi, terör,
tedhiş, baskı, zulüm, işkence, enflâsyon, adi ve ahlâksız-fahiş piyasa,
rüşvet, iltimas, yalan-talan adeta bir mezar toprağı gibi ümüğümüze çöktü.
-
Lâkin, bu ilim ve demokrasi düşmanı kesim,
yeni durumdan mükemmel bir biçimde nemalandı. Ayrıcalık, dokunulmazlık,
istisna ve imtiyazlar birbirini kovaladı.Rantiye türedi. Önlerinde tek bir
sorun vardı. Türk halkı ve medeniyetinin yüksek ahlâkı. El iman minel vatan
diyen “namuslu, dürüst ve berrak” zihniyet. Şimdi el ele vermişler en büyük
darbeyi vuracaklar. Maalesef oynanan oyun ve uygulanan senaryo bu. Yahut da,
‘şimdilik bunu hal yoluna koyalım, sonra da gerisini hallederiz’ zihniyeti.Bu,
samimi bir temenni değil, sadece bir art, suiniyetten ibarettir. Yaklaşım
toplumda daha derin yaralar açmaktan ve sorunları kronikleştirmekten başka işe
yaramaz. Şimdi bakınız; Konunun uzmanı ve Ülkenin tek bilinçolog’u ne diyor ?
-
GALİP BABA DİYOR Kİ: Uyanın
alt-kattakiler!Uyanın üst-kattakiler!Uyanın ey Türban-zedeler!Türbana ‘Evet’
ya da ‘Hayır’ diyerek nereye varacağınızı sanıyorsunuz? Türbana ‘Evet’ ya da
‘Hayır’ demenin, “Yurtta Barış”ı ya da “Dünyada Barış”ı sağlayacağını,
sürdüreceğini ya da Küresel Isınma” veya muhtemel “Helâk”i önleyeceğini
sanıyorsanız, vay halinize..Tez elden kendinize gelmezseniz, Adem Baba da
kurtaramaz, sizi! Çok kalabalıksınız…Hele bir de, “We are in the same boat”
demiyor, sonra da tutup, kendi geminizi kurtarmak için çalışmıyor musunuz…PES,
DOĞRUSU !...
-
SONUÇ : Türk halkının türban veya başörtüsü
diye bir sorunu yoktur. Varlığını iddia edenler gerici, yobaz, irticai unsur
ve mürtecidirler. ÇÖZÜM: Mustafa Kemâl ATATÜRK ve Cumhuriyet Türkiye’sinin
İnkılâp kanunlarında yer almayan bir yasak meşru ve insani; Kamu yararına
olmaktan uzaktır. Esasen “yasak olmayan” bir fiilin sözde ‘serbest
bırakılması’ abesle iştigal etmekten öteye bir önem ve değer ifade etmez. Siz
gelin ! enerjinizi, ülkemizin ve halkın iktisadi-sosyal ve sair sorunlarını
halletmeye vakfedin. İnsanı istismarı bırakın !...
-
Galip BARAN (*) Galip BARAN, “NEFS” iyle baş
edebilmiş; bahtı-açık bir adem. BARAN : “Bi-baht olanın bağına bir katresi
düşmez, baran yerine dürü gevher yağsa da semadan”. Ziya Paşa.
-
http://mustafanevruzsinaci.blogspot.com.tr
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
|
İsa KAYACAN |
İsa KAYACAN Hayat Hikayesi
|
- ŞEMSETTİN KÜZECİ'NİN “IRAK
BASIN TARİHİ” KİTAPLAŞTIRILIYOR
-
Araştırma ve
değerlendirmeler yayın haline gelince anlam kazanıyor.
-
Kerküklü
gazeteci araştırmacı yazar Şemsettin Küzeci’nin, Gazi
Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV ve Sinema bölümünde
yapmış olduğu “Irak’ta Kitle İletişimi ve Basın Özgürlüğü”
konulu Yüksek lisans tezini Fakülte yönetimince
kitaplaştırılması kararlaştırıldı. İletişim Fakültesinin 40.
Yıl kitaplığı kapsamında basılacak olan Yüksel Lisans Tezi, “
Irak Basın Tarihi” adıyla yeniden gözden geçirilerek fakülte
bünyesinde yayınlanacak. Söz konusu yayına Başbakanlık Basın
yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından da destek
verildi.
-
“Irak Basın
Tarihi” kitabının önsözünün bir yerinde Gazi Üniversitesi
İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Korkmaz Alemdar;
“Şemsettin Küzeci’nin Irak Basın Tarihi başlıklı çalışmasının
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi 40. Yıl Kitaplığı içinde
yayınlanmasına tanıklık etmek mutluluk verici bir olaydır. Bir
kere Kerküklü olarak Irak’ta pek çok sorunla baş etmeye
çalışırken bir tez çalışmasını tamamlayabilmesi ve bu tezden
bir kitap üretebilmesinin coşkusunu paylaşmak başlı başına
takdir konusudur. Şemsettin Küzeci pek çok öğrenci ve
akademisyene örnek olacak bir çalışma disiplini içinde
olmuştur” diyor.
- Şemsettin Küzeci, ise kitabın teşekkür
bölümünde hocalarına vefa borcunu yerine getirirken; “Gazi
Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki çalışmalarımda beni
teşvik eden, yol haritamı çizen, iletişim tarihi
araştırmalarına değer veren, şahsımı, Türkmen toplumunu ve
ülkemi önemseyen, ilgi gösteren, tez danışmanım İletişim
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Korkmaz Alemdar’a ve mesleğimin
dönüm noktasında bana fikir öğretmenliği yapan Gazeteci-Yazar
İsa Kayacan’a ayrıca teşekkür ederim” şeklindeki görüşleriyle
vefakârlığını gösteriyor.
- Yakında bizlerle merhabalaşacak “Irak
Basın Tarihi” adlı kitapta yer alanlardan: Irak’ta ilk
gazete1869 yılında dönemin Bağdat Valisi Mithat Paşa’nın
Osmanlı Devleti tarafından Irak’a Vali atanmasıyla
çıkarılmıştır. Reformcu Vali Mithat Paşa tayininden iki ay
sonra Paris’ten Irak’a ilk matbaayı getirmiş; Vilayet Matbaası
adı altında faaliyete başlayan matbaa Irak’ta Zevra adı
altında ilk gazete’yi Arapça ve Türkçe olarak 15 Haziran 1869
tarihinde yayınlanmaya başladı. Ancak, bazı kaynaklara göre
Irak’ta yayınlanan ilk gazete Zevra değil, Jurnal Irak
gazetesidir.
-
Irak’ta görsel
basın 1952 yıllarına dayanır, O tarihlerde İngilizler
tarafından Kerkük’te düzenlenen İlk Sanayi Fuarında bir
televizyon istasyonu olduğu gibi Irak’a hediye edilmiştir.
Dolayısıyla da 1953–1956 yıllarında Irak Televizyonu kurulmuş
olup siyah beyaz olarak 1956 yılında yayına başladı. İktidarın
kontrolünde yayın yapan Irak TV Kerkük-Musul ve Basra’da
irtibat büroları açtı. Oralardan da bazı programlar ve belli
zamanlarda yayın yapılmaya başladı. Irak televizyonu Kerkük
Bürosu günde 8 saat bölgesel yayın yapıyordu. Bu yayınlar
Kerkük ili sınırları dışında Irak’ın Kuzeyi Erbil, Süleymaniye
ve Dohok illerinde de izleniyordu. 6 Saat Kürtçe, 75 dakika,
Arapça, 15 dakika Süryanice ve 30 dakika Türkmence yayın yapan
Kerkük TV Irak’ın Kuzey bölgesini kapsamaktaydı.
-
Yine kitap’ta
yer alacak önemli bilgilerden: Saddam sonrası bir takım
gazete, dergi, TV kanalları, radyo ve iletişim organları
devletten izin almadan, serbestçe yayın yaptılar ve hala da
yayınlarını sürdürüyorlar. Bunların yanında devlete ait TV
kanalları, radyo istasyonları Irak İletişim Ağı’na bağlı
olarak faaliyet göstermektedir. Ancak, Irak’ta yayın organları
Planlama Bakanlığı’na bağlı Sivil Toplum Dairesi’nden ticari
iş yaptıkları için çalışma müsaadesi ve izin belgesi almak
zorundadırlar. Devletin dışında özel sektörce yayımlanan
gazetelerin tek sıkıntıları güvenlik ve ekonomidir. Güvenlik
ve basım giderleri temin edilirse yayınlar sürekli olarak
devam eder. Bugün birçok gazete ve yayın organı iflas
etmiştir. Birçok yayın organı da çalışanlarının can
güvenlikleri tehlikede olduğu için kapatılmıştır.
-
Irak’ta
2003–2007 tarihleri arasında yaklaşık 2000 civarında gazete,
dergi, bülten vs. yayınlar günlük, haftalık, 15 günde bir,
aylık olarak, siyasi parti ve hareketler, sivil toplum
kuruluşları tarafından ülkenin etnik guruplarının konuştukları
muhtelif dillerde çıkarılmaktadır. Bu gazetelerin sayısı kadar
gazete ve dergi de çeşitli nedenlerden dolayı birkaç ay
yayınlanarak kapanmak zorunda kalmıştır. Ancak 2003–2007
tarihleri arasında Irak Gazeteciler Cemiyeti yayın yapmak için
resmi izin başvurusunda bulunan gazete, dergi, haber ajansı,
TV, radyo ve İletişim şirketlerinin sayısı 367 olarak tespit
edilmiştir.
- Irak Türkmenleri’nin Türkiye de ki fahri
temsilcisi dostum gazeteci-yazar Şemsettin Küzeci’nin
imzasıyla Günyüzü görecek bu kitapla, Türk ve Türk
dünyasındaki Irak Basın tarihi ile ilgili kütüphanelerdeki
boşluğun dolduracağına inanıyor, Gazi İletişim Fakültesi ile
Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğüne de
böyle bilimsel eserlerin yayınlanmasında katkıda
bulunmalarının onur verici bir yayın çalışması olduğu
kanaatimi belirtmek istiyorum… Efendim.
- GÜNÜN SÖZ VE HABERİ:
-
1. Eğer bir
insan; hem çalışkan, hem akıllı ise, takdir et; Çalışkan,
fakat akılsız ise, dikkat et; Akıllı, fakat tembel ise, ikaz
et.
-
Hem akılsız,
hem de tembel ise, imha et. (Rahmetli Vali Recep Yazıcıoğlu)
-
2. TRT
Kurumunca, yeniden yapılanma adıyla yürütülen çalışmalar
kapsamında, bölgesel yayın yapan Antalya Radyosu’nun teşkilat
şemasından çıkarıldığı ve kapatılacağı haberi tamamen gerçek
dışıdır. (İbrahim Şahin, TRT Genel Müdürü, Yenigün Gazetesi,
Burdur, 22.11.2008)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
09 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Selma GÜRSEL |
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
POĞAÇA
- 1 su bardağı sıvı yağ
- 1 su bardağı yoğurt
- 1 su bardağı ılık su
- Kiprit kutusu büyüklüğünde yaş maya
- 1 tatlı kaşığı şeker
- 1,5 tatlı kaşığı tuz
- 150 gram peynir
- 2 yumurta (birisinin sarısı puaçanın üzerine sürülecek)
- 1 kilo un
- Hamuru yapacağımız kaba yoğurt,su,sıvı
yağ,yumurtaların (birisinin sarısı alınır poğaça ya sonradan
sürülecek)maya doğranır un ilave edilerek kulak memesinden biraz
daha yumuşak olarak yoğrulur.
- Poğaçaların pişirileceği tepsi hafice yağlanır.
- Hamur, yumurta büyüklüğünde yumak yapılır kalıca
yassılanarak peynir veya kıyma maydanoz istenirse patates haşlaması
da konularak ikiye katlanır tepsiye dizilir.
- Poğaça tepside (kabarınca) mayası gelince yumurta
fırçası ile alınan sarı sürülerek istenilirse üzerine susam
serpilerek fırına sürülür.
- Pişince servis yapılır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Halil KAYMAK |
Halil KAYMAK Hayat Hikayesi |
-
BAŞA GİT
EY YÜCE ATAM!
- Ey yüce Atatürk! Büyük atamsın,
- Hakkın unutulmaz bir kahramansın.
- Sana saldıran vicdansız utansın,
- Dahiler başkanı Kemal Atatürk!
- On dokuz Mayıs’ta gittin Samsun’a,
- Bütün Türk Milleti minnettar sana,
- Namını duyurdun bütün cihana,
- Dahiler başkanı Kemal Atatürk!
- Savunmak için meclisi kurdun.
- O zaman düşmanı kalbinden vurdun,
- Sevinç’e gark oldu her yanı yurdun,
- Dahiler başkanı Kemal Atatürk!
- Büyük bir atalık ettin bize,
- Terk ettin bizleri doymadık size,
- İzmir’de Yunan’ı döktün denize,
- Dahiler başkanı Kemal Atatürk!
- Anıt Kabir’i mesken tutun nihayet,
- Vatanı gençlere ettin emanet,
- Ruhun şad olsun, mekanın Cennet,
- Dahiler başkanı Kemal Atatürk!
- İnsan olmaz sana böyle atanlar,
- Onlar için vicdanını satanlar,
- Lanet olsun bu şahısı tutanlar
- Dahiler başkanı Kemal Atatürk!
- Sanmasınlar yanlarında kalacak,
- Türk Milleti haklarından gelecek,
- Er geç adalet yerini bulacak,
- Dahiler başkanı Kemal Atatürk!
- Bu çirkin sözlere arttı nefretim,
- Atatürk hem atamdır hem de pederim
- Ataya kem bakana küfrederim,
- Dahiler başkanı Kemal Atatürk!
- Canilerin yanımızda yoktur yeri,
- Kendisini bilmez beynamazın biri,
- Atsınlar bunu meclisten dışarı
- Dahiler başkanı Kemal Atatürk!
- Herkesin gönlünde atam yaşıyor,
- Sözünü bilmezlere aklım şaşıyor,
- HALİL KAYMAK söyledikçe coşuyor
- Dahiler başkanı Kemal Atatürk!
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ!
|
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
116 SAYI 25 Ekim 2008 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız! |