|
YIL
10 SAYI 111 25 Mayıs 2008 |
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
-
Mahmut
Selim GÜRSEL ATATÜRK'Ü ANMA,
GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI 19 MAYIS
-
Mahmut Selim GÜRSEL 27 MAYIS
-
İsmet ÇENESİZ ANNELER GÜNÜ
-
Mehmet Ali SULUTAŞ MERSİN ULUSLARARASI MÜZİK FESTİVALİ
-
Hikmet OKUYAR
ŞEBİNKALE ŞİİR ŞENLİKLERİ
-
Sakin
KARAKAŞ AH ŞU TRAKTÖRLER
-
Ali EMİROĞLU AMERİKA’NIN İKİ DEVRİ
-
Atilla
ALPAY KIRKA YAKIN TİRYAKİ DAHA SİGARAYI BIRAKTI
-
Mustafa Nevruz SINACI ULUS (MİLLET) BİLMEK İSTİYOR
-
Selma GÜRSEL PATATES PÜRESİ
-
Şükrü GÜLTEPE
GÖNLÜMÜZ YARALI BABAM
-
Güner KAYMAK ORTADOĞU ELDEN GİDİYOR CANLAR
-
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
ATATÜRK'Ü ANMA,
GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI 19 MAYIS
-
Tarihimizin önemli ve
kutlanması muhakkak elzem olan önemli günler vardır. Bunların içinde 19
Mayıs 1919 Anadolu'da yeni Türk Devleti'nin kuruluşunun temellerinin ve
Türkiye Cumhuriyeti’nin başladığı gündür.
-
Önderimiz; Atatürk
Nutkunu bu tarihi olayı anlatarak başlaması ve kendisine doğum gününü
soranlara 19 Mayıs'ı olarak söylemesi bizleri düşündürmelidir.
-
19 Mayıs'ın Millî
Bayram olarak ilanı Atatürk’ün bu güne önem vermesi ve Millî Mücadele
döneminde sonradan da 19 Mayıs yasa ile Millî Bayram kabul edildi.
-
Atatürk; Millî
Mücadeleden yana az sayıda, fakat etkin bir grup ile birlikte Millî
Mücadele Anadolu'dan başlatmaya karar verdi. Bir görevle tevdisi ile
Anadolu'ya geçme emri ile İstanbul'dan Samsun'a çıktı.
-
19 Mayıs 1919 Türk
millî kurtuluş hareketinin başlangıcı oldu. Yeni kurulan Türk Devletinin
çağdaş değerlerle milletler ailesi içerisinde yerini almasını da
sağladı. Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıktığı gün bir devrin
başlangıcının nişanesi olarak “Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı
19 Mayıs “ kutlanmakta ve kutlanmaya devam edecektir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
- 27 MAYIS 1960
- Bu tarih benim hayatımda birçok
dönemin tarihi olarak yer buldu.
- İlk 27 Mayıs 1960 günü
sabahleyin Ankara Yenimahalle 9. durakta bulunan evimizden okula
gitmek için giyinip çıktım ve sokakta bir asker yolumu keserek:
- -Çocuk dışarı çıkma yasağı var.
Okullar kapatıldı evine dön dedi. Nede olsa subay çocuğu olduğum
için askere:
- -Asker ağabey! Neden çıkma
yasağı var? Diye sorunca asker:
- -İhtilal oldu haydi eve git!
Dedi. Eve girdim. Annem benden sonrada babam için kahvaltı
hazırlıyordu. Anneme:
- -Babam kalktı mı? Diye sordum.
Annem: Birazdan kaldıracaktım git kaldırıver! Dedi. Babamla
annemin odasının kapısına gittim, kapıyı tıklattım. Saat 07 yi 3
geçiyordu. Babam:
- -Gir dedi. Girdim. Babam
üzerini giymekle meşguldü. Döndü kapıdan tarafa baktı. Beni
görünce şaşırdı. Bana dönerek:
- -Oğlum okula niçin gitmedin?
Bende heyecanla:
- -Baba sokakta askerler var
askerin biri okullar kapatıldı. İhtilal oldu dedi. Ben böyle
diyince babamın yüzü bembeyaz oldu. Koşar adımla salonda bulunan
radyoyu açtı. O sırada bir tok ses ihtilal’ı haber veriyordu.
Bebem ceketini ve şapkasını alarak kapıya yöneldi. Aracının
gelmesine daha 15 dakika olmasına rağmen ve kahvaltı yapmadan
çıkması beni de şaşırttı. Biraz sonra babamda eve girdi. Babam
da subay olmasına rağmen eve girmesi ihtarı ile karşılaşmış ve
aracınız görev kağıdı ile gelir binbaşım evde bekleyiniz
denmişti.
- On dakika sonra kapı çalındı.
Babamın aracının şoförü kapıda idi. Selam vererek:
- Komutanım araç hazır
gidebiliriz dedi ve çıktılar.
- Aradan yıllar yıllar geçti.
Biraz bakanlık ile, biraz kitapların gitmemesi için mücadelemiz
ve memuriyette görevimizin son bulması üzerine Çorum’da
bulunmayan bir iş yapmayı düşündüm il olarak Çorum’da Gürsel
Yayınevini açtım. 27 Mayıs1988
- Yakın tarihlerde de bir
mahkememizin başlangıç tarihi 27 Mayıs 2008 Bu mahkemeye
Yargıtay itirazım 27 Mayıs 2010 en sonda bu tarihte yeni
pasaportumu aldığım tarihde aynı tarihi taşımakta.
- Artık; bu bir tesadüf mü ilahi
bir takdir mi onu da siz değerlendirirsiniz.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki
Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
İsmet ÇENESİZ |
İsmet ÇENESİZ Hayat Hikayesi
|
- ANNELER GÜNÜ;
(ANALAR)
-
(Ana ile evlat sevgisi bir zincirin iki
ucu gibidir.)
-
Belki çoğu insan bilmiyordur her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar
günü bütün dünyada, “Anneler Günü” olarak kutlanmaktadır.
Herkesin yavrusu herkese balaban, herkesin anası herkese canan
gelir. Birisi bizi doğuran, birisi de çocuklarımızın anası olan
anamız, analarımız!
-
Ana anadır. Kuşun anası da olsa, kuzunun, kurdun, aslanın anası
da olsa ana anadır.
- Bir
korku anında, bir tehlike anında ananın yavrusunu korumada ki
gücü, koruyuculuğu bir başkadır. O andaki fedakarlığı ise her
fedakarlıktan üstündür.
- Ana
neslin devamı, sevdanın yeli, gülün kokusu ve burcu burcu
terdir. Emektir, süttür ana. Yemez yedirir, giymez giydirir.
Yavrusuyla o bambaşka övünür.
-
Ana yavrusuna sevdalı, yavru anaya kara sevdalı. Kara toprak
aldı anamı/ Diktim mezarına güller, sümbülleri/ Kokunu getirsin
diye rüzgar ile yeller/ Sularım toprağını soğusun bağrın/
Göğsünde açsın güller sümbüller/ Gelmek isterim koynuna,
kıyamaz/ Erken der savarsın/ Hasretini rüyalarımda gideririm
ancak/ Rüyalarımda yine seversin, okşarsın gocunmayarak.
-
Dünyada her şey kıskanılırmış. Tek kıskanılmayan şey evladın
başarısıymış. Evlat sevdamızın kaynağı, en büyük aşk. Evladın
ana sevgisi daha da bir başka. Bu sevdaya karışmaz hile hurda.
Çünkü o ciğerin taa kavrulan yerinden gelme.
-
Sobalı evlerde o soğuk kış günlerinin gecelerinde belki on kere
kalkan, bizi emziren, doyuran, üstümüzü örteceğim, üşütmeyeceğim
ve hasta etmeyeceğim diye kendini hasta eden anamızdır.
-
Anamız kakalı bezlerimizi yıkarken bile ellerini ona bulaştıran.
İğrenmeden, yüzünde gülücüklerle yavrusunun hayalini karşısına
alıp gülerek zevkle yıkayan yine anamız. Anamız bizi doyurmadan,
uyutmadan kendi karnını doyurmayan ve uyumayan anamız. Rabbimin
kendisine bahşettiği sütü göğsünden yavrusunun ağzına
aktarırken onun zevkini, heyecanını anamız bilir anamız.
-
Cennet anaların ayağı altında olduğu gibi dünyanın sefası,
mutluluğu da anaların duasındadır. Siz hiç beddua almış
birisinin mutlu payidar ve mevki sahibi olduğunu gördünüz mü?
Anasını babasını sevmeyen, ona hürmette kusur eden neden bilmez
ki o ektiği kötü tohumun daha da katlanarak evlatlarınca
kendisine geri döneceğini? Anasını ağlatıp da güleni, anasının
duasını almayıp ta güzelce ölenini duydunuz mu? Anasının,
babasının mezarını gömülürken orda olduğu halde gitmeye gitmeye
mezarı kaybeden çok insan vardır AMMAA evladının mezarını
kaybeden ana baba olmasa gerek.
- Ana
yar, analık ince ayar. Bu ayarı bilmeyen bu terazinin nizamından
geçmeyen ne anlar anasının analığından? Ne anlar insan
sevgisinden, merhametten, yavru kokusundan? Yavrunun anasının
sütünü emince anasının göğsü üstünde bir yatışı vardır ya; o
anda ananın da, evladına bir bakışı vardır ya, işte o zevkli an
cennet halinden bir parça olsa gerek.
-
Ana oğlunu vatana hizmet için askere gönderir. Hem sevinir hem
de o günleri gösterdiği için rabbine şükreder ve ağlar. Gözünden
yaş yağmur taneleri gibi dökülür. Yavrusu askerden gelir yine
ağlar. Şükreder, sevinir “ yavrum” der. “Yavrum” der de bir
koklar ki, taa ciğerlerini onun kokusuyla dolduruncaya kadar.
Evladının iyi gününde sevinçten ağlar. Kötü gününde de çay olur,
sel olur akar gözünün yaşı.
-
“Ağlarsa anam ağlar geresi yalan ağlar’” ın arkasında ana ile
yavrunun ayrılmaz bir parça oluşu yatar. Ana sevdası sevdaların
en güzeli. Ana sevdası gök kubbe kadar yüce. Kadının elinin
değdiği yer başka ananın elinin değdiği yer ise bambaşka olur.
-
Anlatma! Anlatamazsın sen. Erkeksin bunu tadamazsın. Sen anana
hizmet ve hürmette bu sevgiyi belki birazcık sezebilirsin.
- Ana
başta taç imiş, her derde ilaç imiş/ Uçtu gitti elimden, hasreti
ateş imiş....
-
Ananızın sevdasıyla sizleri baş başa bırakıyor, bütün anaları
kutluyor, mutluluk dileklerimle birlikte sevgi ve saygıyla
ellerinden öpüyorum.
- Gurbette yar
özlenir de yârânımız, anamız özlenmez mi? (2004)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
Mehmet Ali SULUTAŞ |
- MERSİN ULUSLARARASI MÜZİK FESTİVALİ
-
Değerli sanatseverler, sevgili müzik
tutkunları;
-
Mersinliler bir güzel etkinlik
başlattı yedi yıl önce. Uluslararası kimlik taşıyan bu etkinlik daha
altıncı yılında (geçen yıl), merkezi Brüksel’de bulunan Avrupa
Festivaller Birliği’ne (EFA) 9 Haziran 2007 tarihinden geçerli üye
kabul edilmiştir. Bu yıl EFA üyesi olarak gerçekleştirilecek
festivalimiz boyunca Mersinli sanatseverler ve Mersin’i ziyaret
edenler “müziğin keyifli dünyasında bir yolculuğa çıkacak” ve Mersin
ilinin eşsiz doğal ve kültürel zenginliklerini izleme olanağı da elde
edeceklerdir. Bu bağlamda ilgililerin açıklamalarını, etkinlikleri
izleme, yer ayırtıp bilet temin etme konularında bilgileri aşağıda
bulacaksınız.
-
Bu yıl 57incisi düzenlenen Ottawa Lale
Festivali’nin ancak on yıllar geçtikten sonra Festivaller Birliği’ne
kabul edildiğini göz önüne alırsak, Mersin Müzik Festivali’nin altı
yılda Birlik üyeliğine kabul edilmesi övünülecek bir gelişme ve
olgunluktur. Bu nedenle de nelere sahip olduğumuzun bilincinde olarak
bu Festival etkinliklerimizi de onurlandırmaya, destek vermeye,
alkışlamaya, dostlarınıza ve dünyaya duyurmaya davet ediyoruz sizleri…
-
Ülke, bölge ve kent kültürünün
yansımasını uluslararası bir buluşmada paylaşma ve dünya kamuoyuna
aktarma çabalarına katılımınız ve katkınız önemlidir. Çünkü sizler
önemlisiniz…
-
Saygı ve sevgilerimizle,
-
Mehmet Ali Sulutaş, MBA (Ottawa)
-
Mersin Sivil Toplum Birliği Platformu
-
Kurucu Başkanı ve Birinci Eşgüdümcüsü
-
Kanada Büyükelçiliği Onursal
Temsilcisi
-
-
-
Sevgili Sanatsever Dostlarımız! Bu yıl
7. sini gerçekleştireceğimiz Mersin Uluslararası Müzik Festivali, 22
Mayıs - 02 Haziran tarihleri arasında yapılacaktır. Programla ilgili
bilgileri ekli dosyada sunulan festivalin biletleri: Festival ofisi
(Tel: 2388184 - 85), Kültür Merkezi Gişesi, Forum AVM Festival Bilet
Satış Standında satışa sunulmuştur.
-
Mersin Kent Birliğinin hayat bulduğu
bu etkinliğin gelecekte de yaşatılması ve sürdürülebilir kılınması,
etkinliği bugün sahiplendiğimiz oranda mümkündür. Bu da ilgi ve
desteğinizle sağlanacaktır.
-
Sevgi ve saygılarımla
-
Faik BURAKGAZİ
-
Sanat Etkinlikleri Derneği Bşk
-
FESTİVAL
BAŞLIYOR
-
Mersin Uluslararası Müzik Festivali 22
Mayıs – 02 Haziran 2008 tarihleri arasında bir kez daha Mersin’in
ulusal ve uluslararası alanda duyulmasını sağlayacak etkinliklere imza
atacak. Türkiye'nin kültür ve sanat aracılığıyla tüm dünyaya
tanıtılması ve Mersin’in tarihi ve kültürel birikiminin, günışığına
çıkarılarak şehrimizin uluslararası alanda marka bir kent olabilmesi
amacıyla gerçekleştirilen festivalimiz bu yıl da Mersin’de yaşayanları
müziğin evrensel dünyası ile buluşturacak. 7. Mersin Uluslararası
Müzik Festivali kapsamında İspanya’dan Azerbaycan’a uzanan yelpazede
konuk sanatçılar Mersin’e gelecek ve farklı müzik türlerini
izleyenlerle paylaşacaklar. Festival her yıl olduğu gibi Kanlıdivane,
Tarsus St. Paulus Müzesi ve Kızkalesi gibi antik mekânların yanı sıra
düzenlenecek yerel etkinliklerle de Mersin’in pek çok farklı mekânına
sanatı taşıyacak.
-
- FESTİVAL PROGRAMI - 2008
22/05 AÇILIŞ GALA KONSERİ - JANINE JANSEN
23/05 BİLKENT SENFONİ ORKESTRASI
24/05 VOKALİZ GRUBU
25/05 LOS VIVANCOS DANS GÖSTERİSİ
26/05 VİYOLA/AKORDEON
27/05 UFUK-BAHAR DÖRDÜNCÜ
28/05 BAKÜ OPERASI SOLİSTLERİ / KANUN KONÇERTOSU
29/05 BAKÜ OPERASI SOLİSTLERİ / ECLIPSE
30/05 TRIO AEGEAN / PERCUSSION
31/05 STRING INSPIRATIONS QUINTET
01/06 ENBE ORKESTRASI / STRING INSPIRATIONS QUINTET
02/06 LEIPZIG STRING QUARTET KAPANIŞ KONSERİ
EFA üyeliğinin ardından ilk festival
Mersin Uluslararası Müzik Festivali geçtiğimiz yıl ana hedeflerinden
birine ulaşmış ve Merkezi Brüksel’de bulunan Avrupa Festivaller
Birliği’ne (EFA) 09 Haziran 2007 tarihi itibariyle üyeliğe kabul
edilmiştir. Bu yıl EFA üyesi olarak gerçekleştirilecek festivalimiz
boyunca Mersinli sanatseverler müziğin keyifli dünyasında bir
yolculuğa çıkacak. İzleyenler klasik müzikten dansa, Akapella korodan
caza kadar pek çok farklı müzik ve gösteri türünü festival süresince
bir arada izleme olanağı bulacak. edecektir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
Hikmet OKUYAR
|
- ŞEBİNKALE ŞİİR ŞENLİKLERİ
-
Aylardan beri heyecanla beklenen şiire
ve şaire ödül töreni yine şiir şenliklerinin şöhretler şehri
Şebinkarahisar'ın çok meşhur Şebinkale kültür sanat etkinlikleri
alanında yapılacak. Şebinkale'de gerçekleştirilen ve Türkiye’nin en
ilginç şiir etkinliği olma özelliği taşıyan Şebinkale şiir
etkinliklerinin cazibesi; aşık ozan şair ve şiir yorumcularının piri
dünyaca ünlü şair Abdi Beğ'in Şebinkarahisar topraklarında doğup
büyüyüp bir süre de hayatının sonunu Karahisar-ı şarki sancağı ağır
ceza reisi olarak yaşamış olmasından ve bir bahar akşamı şiir
dinletisi etkinliklerini Şebinkarahisar'dan İstanbul fatih Kiz
Taşı'na, Sümbül Efendi' ye oradan da Balkanlar'a ve tüm Türkiye'ye
yayan halk bilimcisinin geleneğini canlı canlı yaşatmaktan şiir yazmak
için oturduğu mekanlarda soluklanmak istenmesindendir.
- 19 mayıs 2008 Şebinkale şiir şenlikleri ve hikmet okuyan tanıtım
turizm kültür sanat etkinlikleri programı:
-
O8:00-09:00.....Abdi Beğ, Bayburtlu
Zihni, Abdullah Okuyar, Mehmet Emin Yurdakul, Hasan Tahsin Okutan,
Mehmet Hayri Akyüz, Murat Akyüz, Coşkun Ertepınar, M.Bülent Ecevit,
Coşkun Öner, Rafet Hancıoğlu, Mahmut Yeles, Ali Özdemir, Aziz Şeker,
Selehattin Erdal, Aşık Veysel, Mehmet Emin Ertem,Hüseyin Toygar,
Alişarlı Ozan Nurhayat Sakarya, Fotoğrafçı Hasan Karaca ve diğer sanat
dostları için anma töreni yapılması ve aşıkların ozanları şairlerin
ve şiir yorumcularının piri dünyaca ünlü şair halkbilimcisi ve halk
önderi Abdi Beğ'in mezarına Şebingülü konması.
-
09:00-10:00 .....bayram kutlamaları
bir şiir yorumcusu öğrenciye ''Giresun okuyor'' kampanyasına ''Okuyar''
diyerek yüzde yüz katkı için Türkiye sevdası armağan edilmesi,
-
10:00-11:00..... Resmi ve özel
ziyaretlerin yapılması, Şebinkarahisar lisesi bahçesine yeşil çevre
uzmanı şema gönüllüleri başkanı Hikmet Okuyar tarafından Şebincevizi
fidanı dikilmesi,
-
11:000-12:00..... Şebinkale'de medya
mensuplarına ve ödül kazananlara sabah kahvaltısı ikram edilmesi (
yufka, Şebingül suyu ve tereyağı ile kavrulmuş Şebincevizli un
helvası, Şebindut suyu tirbolu çayı)
-
12:00-13:00...şair şiir yorumcusu kay
tv şiir programları yönetmeni ve sunucusu Öngüngün Yıldırım'ın
sunumları ve Şebinkarahisarlı şiir yorumcusu Lelemanların yorumlarıyla
Hikmet Okuyar imzalı Şebinkarahisar türküsü, Alucra türküsü, Çamoluk
türküsü, aksu şenlikleri isimli eserlerin okunması,
-
13:00-14:00 ''ilimiz ve ilçeleri''
konulu ''XI. Hikmet Okuyar ödüllü şiir yarışması''nın ödül töreni ve
2007 Hikmet Okuyar kültür sanat ödülü verilecek yarışmacılar ile şiir
dostlarının takdimi.. Mehmet yüksel engin bay konseri..
-
14:00-15:00.....Şebinkale'de medya,
kültür sanat siteleri ve özel arşivler için toplu ikili üçlü hatıra
fotoğrafı çektirilmesi özel şiir sohbeti,
-
15:00-18:00.....Şebinkale şiir
dinletisi etkinlikleri(kaval eşliğinde) foklar gösterileri,
Şebinkale'den güneşin batışının izlenmesi,
-
18:00-20:00.....şehirde gezinti ve
özel ziyaretler,akşam yemeği,
-
20:00-24:oo Şebinkarahisar Atatürk evi
ve müzesi bahçesinde 13. Şebinkarahisar şiir akşamları etkinlikleri;
Şebinkarahisalı şiir yorumcusu elemanların ustalara ve medya
mensuplarına Tanıtlılması, Şebinkarahisar, Giresun ve Türkiye
şiirlerinin okunması, Türk Halk Müziğinin yeni sesi Engin Bay'ın şiir
dostlarına takdimi.
-
Şebinkarahisar Giresun Karadeniz
Türkiye ve sevda şiirlerinden örnekler..
-
20 mayıs 2008 günü
-
24:00-04:00 şiir sohbetleri ve taş
mahallesi camiine ziyaret, ezan sesinin dinlenmesi;
-
04:00-08:00....Kavaklar, Kıkgöz,
Biroğul, İkikoğul, Avutmuş, Kütküt bağlarında bülbül sesi dinlenmesi.
Şebingül bahçelerinde gezinti..Abdi Beğ konağında inceleme,
Köprübaş'ında sabah sabah çay sohbeti..ırmak sesi dinletisi, Abdi Beğ
ile ilgili hatıraların dinlenmesi;
-
O8:00-12:00.....tamzara'da sabah
kahvaltısı..teşekkür ve Şebinkale'ye veda ziyaretleri;
-
13:00-14:00 Eğribel Tepesi'de Mayıs
yedisi kutlamaları Eğribel çobanlarına Giresun okuyor kampanyasına
''Okuyar'' diyerek yüzde yüz katkı için Giresunlu şairlerin ve Türkiye
şairlerinin şiir kitapları ile kaval ve şapka armağan edilmesi,
-
17:00 -17.30 Giresun Atapark'da saygı
duruşu, Hikmet Okuyar birincilik ödülü alan ve bestekar Erol Güngör
tarafından bestelenen Nevşehirli Dr .Nedim Uçar tarafından yazılan
''Giresun'da Günbatımı'' şiirinin; şiir yorumcusu Canan Pir-öngün
yıldırım birlikteliğinde yorumlanması, Giresun Valisi sayın Mustafa
Taşkesen'e şiire çok özel ilgisi münasebetiyle teşekkür ziyareti ve
Türkiye sevdası armağan edilmesi..18:00-24:00 Karadeniz sahil gezisi,
yeni bir ''Hikmet Okuyar ödüllü şiir yarışması'' ve Hikmet Okuyar
tanıtım turizm kültür sanat etkinliklileri dileği ile veda..
-
Not: sürpriz ödüllerin dışında ödül
alacaklar ile Kayseri pastırması, Malatya kayısısı, Şebincevizli dut
pestili, Çorum leblebisi, Giresun simidi, Afyon kaymağı,
Kahramanmaraş dondurması, Çamoluk balı gibi sürpriz ödüller
''Şebinkarahisar kalesi şiirlerle şenlenecek başlığı'' altında
indirilebilir.reisimler de Şebinkale Görselerinden .iyi yayınlar
dileğiyle saygılar..
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Sakin KARAKAŞ |
Sakin KARAKAŞ Hayat Hikayesi
|
AH ŞU TRAKTÖRLER
Yaklaşık son 1 aydan bu yana işimize
gidip gelebilmek için kısa süreli de olsa gece yolculuğu yapmak
zorunda kalıyoruz. Mesai saatlerinin akşam 17.00 sona ermesi
nedeni ile hava iyice karardıktan sonra yola çıkmak zorundayız.
Laçin ilçesi ile Osmancık arası otomobil ile normal şartlarda
22-23 dakikalık yol olarak biliniyor. Günlerin iyice kısalmış
olması dolayısıyla kısa süreli de olsa her gün tekrarlandığından
bu yolculuk riskli hale geliyor.
Yol arkadaşım Mehmet bey
oldukça dikkatli bir sürücü trafik kurarlarına harfiyyen uymaya
özen gösteriyor. Bizlerde bu yolculuk vesilesi ile yolda
gördüklerimizi ve gelişmeleri konu ediyor ve o akşamın gündemine
almaya çalışıyoruz.
Son günlerde de konumuz
traktörler. Malum Çorum Osmancık yolu oldukça dar. Bu durum da
aslında ayrı bir sohbet konusu. Bu konuda sözlerimizi daha önce
defalarca harmanladık. Çorum Osmancık yolu aslında sadece bizim
değil bütün yöre halkının gündeminden düşmüyor. Çünkü artık bu yol
bu trafiği taşıyamıyor. Bütün bu bilgilere rağmen yolu gündemine
almamakta ısrar eden yetkililer bence bu millete hiç te hak
etmediği çileyi reva görüyorlar. Bu açıdan benden söylemesi Çorum
Osmancık yolu ivedilikle projelendirilmeli ve yenilenmelidir. Eğer
5 yıla kadar yol yenilenmezse Özellikle Kırkdilim mevkiinde
yaşanan facialar artacak ve işte o zaman yol sadece yöre halkının
değil Türkiye’nin gündemine yerleşecek.
Neyse biz gelelim traktör
meselesine. Bütün Türkiye’de ve her zaman olduğu gibi traktörlerin
hemen tamamına yakını birer trafik canavarı. Neden mi? Genellikle
traktör kullananlar gerekli trafik kültüründen yoksun. Bu nedenle
hemen her yüz traktörün doksanının aydınlatma sistemi doğru
dürüst çalışmıyor. Romörklarında bulunması gereken stop lambaları
ya kırık ya patlak ya da yok. Üstelik park lambaları olmadığı
gibi aydınlatıcı reflektörde takılmamış. Hiçbir önlem almadan,
lastiklerinde hiçbir temizlik yapılmadan araziden doğruca yoğun
trafik ortamına çıkan bu araçlar bu haliyle adeta ölüme davetiye
çıkarıyor.
Yukarıda bahsettiğimiz
üzere zaten oldukça dar olan Çorum Osmancık yolunda karşıdan araç
ışığının yansıması ile birlikte traktörleri görmek ve önlem almak
mümkün değil.
Bu durumda hani derler ya işimiz
Allah’a kalmış diye yorum yapmaktan kendimizi alamıyoruz
Özelikle çeltik
hasadının sona ermesi ve pancar hasadının başlaması nedeni ile
standartlara uygun olmayan traktörler adeta yolları işgal etmiş
durumda. Tabiî ki bu olumsuz durum sadece Çorum Osmancık yoluna
özgü değil. Ülkemin hemen her yerinde tablo bu şekilde.
İşte bütün bu bilgiler
ışığında hayret ettiğim bir şey daha var. O da nedir biliyor
musunuz? Biz sadece sözleri harmanlayarak çok önemli gördüğümüz
bir sorunu gündeme almaya çalışıyoruz. Yani sorun zaten belli
belli de. Hayret traktörlere etkili bir önlem alan yok. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Ali EMİROĞLU |
Ali EMİROĞLU Hayat Hikayesi |
- AMERİKA’NIN İKİ DEVRİ
-
Ben, ABD’nin iki devrini de
tanıyorum. Aslında, Amerika’nın kendisi de pek eski değil.
Keşfiyle birlikte, topu yarım bin yılın içinde. Bunun bir kısmı
da kavga ile geçmiş. Kıtanın asıl sahipleri, sonradan gelenlerin
taarruzuna uğramış ve hayat mücadelesi yapılmıştır. Biraz sonra
da, gelenler birbirleriyle mücadeleye tutulmuşlardır. Ancak, ABD
kurulunca, insanlar hem zengin olmuşlar ve hem de millet, yani
ulus olma gayreti içine girmişlerdir. Amerika’daki bu yeni
devletler, pek te dışarı ile, hatta geldikleri asıl
milletleriyle bile ilgilenmemişlerdir. Birinci Dünya Savaşı’ndan
sonra da, Avrupalı devletlerin hodbinlikleri karşısında, biraz
da kırgın olarak tekrar kıtalarına dönmüşlerdir. Kıtalarında
kalmak, Amerika’nın ana politikası olarak kalmıştır.
-
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra,
niçinse, Amerikan milletlerinden bizim Birleşik Devletler diye
andığımız Amerika, ikinci defa tehlikeden kurtardığı Avrupa’yı
terk etmek istememiştir. Hatta savaş esnasında, Avrupa’nın
geleceği konuşulurken, Fransa’nın durumu ne olacağı
sorulduğunda, onu üç-beş sene kendilerini idare edeceklerini
açıklayarak, niyetlerin de ortaya koymuşlardı. Fransa’nın
Amerikan aleyhtarlığı bundandır.
- Rusların deneyimsiz ve düşüncesiz hareketleri de,
Amerika’nın Avrupa’da kalmasına yardım etmiştir. Rus tehlikesi,
Amerikalılar tarafından istedikleri gibi kullanılmıştır.
NATO’nun teşekkül etmiş olmasının sebebi de budur.
-
Şimdi iyi anlıyoruz ki,
Amerika’nın Avrupa’da kalmak istemesi, Avrupa’yı korumak iyi
niyeti değildir. NATO’yu organize etmek suretiyle, Avrupa’yı
ordusuz bırakmıştır. Avrupa, artık Amerika için, bir tehlike
olmaktan çıkmıştır. Bu defa, Amerika Cumhurbaşkanları, biraz da
Osmanlılaşarak, Dünya hâkimiyetine oynar duruma gelmişlerdir.
Burada, Demokratları Cumhuriyetçiler derecesinde ateşli görmesek
bile, onların niyetleri aynıdır. Bill Clinton’ın kitabındaki
üslup dikkatle izlenirse, derecesi az olmakla birlikte, Bush
edasını taşımaktadır. Amerikalı, Amerikalı olduğunu
göstermiştir.
-
Latin Amerika ile Kanada’yı
hesap içi saymayalım. Kuzey Amerika, cidden zengin bir ülkedir.
Yeraltı ve yer üstü servetleri, hiç bir ülkeninkilerle
kıyaslanmaz. İnsanları varlıklıdırlar. Amerika’da olan hayat
standardı, başka ülkelerde görülmüyor.
-
Amerika’nın akıllı insanları,
memleketlerinde kalarak, hiç olmazsa büyük bir ülkeyi mutlu
etmek isteyemez mi idiler? Kanada, onlardan daha az varlıklı
sayılmaz. Kendi hallerine bırakılmış olsalar, Latin Amerika da
kurtulmuş olabilir. Amerika Birleşik Devletleri, bunların
elinden tutmakla bir şey de kaybetmiş olmaz. Dünyanın beş
kıtasından biri, en son keşfedileni, mutluluğa erişmiş olur. En
azından biz böyle düşünüyoruz.
- Teknik gelişimi ve Amerika’nın, ikinci büyük savaş sonu,
bütün Avrupa’nın yıkılmış kurumlarına ortaklıkla onların
zenginliklerine ortak olmuş olmaları, iştahlarını kabarttı.
Amerika, Dünya devleti olmak değil, Dünya hâkimiyetini kurmak
yolunu seçti. Bunun vasıtasının da silah olduğu kanaatlerini
sergilemiştir.
-
Vietnam’daki başarısızlık ve
Amerikan kayıplarının 60 bini geçmiş olması, Amerika’yı uyardı
sanmıştık. Yanıldığımızı anlıyoruz. Amerika’nın Dünya hakkında
büyük deneyimi yok. Dünyayı hâkimiyeti altına alacağını sanıyor.
Her insan için bu hayal tatlıdır. Hayal tatlıdır da, getirisi ve
götürüsü bir hesap işidir. Bir insan ölümü göze alınca, başka
insanları da öldürüyor. Canlı bomba Ortadoğu icadıdır. Irak
savaşını kayıp vermeden bitirdim sanan Amerika, savaşı bitti
ilan ettikten sonra, verdiği kayıp üç bini geçmiştir. Bu rakam
orada kalacak ta değildir. Amerika, mevcut devletleri
parçalayarak, kendini dinleyecek yeni peyk devletler
kurmaktadır. Bunların sadakatine da inanmaktadır. Bunun hakkında
deneyim eksikliği vardır. İngilizlerin Hindistan’dan çıkacağı
akıllarına gelmiyordu. Onun için, bazı parklara, köpeklerin ve
Hintlilerin giremeyeceğini levhalara da yazmışlardı. Dünya, etme
bulma dünyasıdır, deyip durmuyor muyuz? Dünya, Amerikalılar için
başka olacak değildir.
- Dünya, bana göre, ikiye ayrılmıştır. Zenginler ve fakirler.
Nüfus ta artmaktadır. Bu zengin ülkeler ve de Amerikanlar, Dünya
nüfusunun çokluğunu bahane edip te nazariyeler kurmaya
kalkarlarsa, insanlık şaşırmamalıdır. Bu yeni Dünyanın
insanları, geri kalmışları geri zekâlı olarak görüyorlar ve
kaybedilmelerinin insanlık için eksiklik olmayacağını da kabul
ediyorlar İnsanlık uyanmalı ve bu zihniyeti taşıyanlardan da
uzak durmalıdır. Bu büyük tehlike, ancak ve ancak, dünyayı
geliştirmekle olur. Ümmetçilikle bu olmaz; Ulusalcılıkla bu
olur.
Ramazan Bayramınız Kutlu olsun. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Atilla ALPAY |
Atilla ALPAY Hayat Hikayesi |
-
KIRKA YAKIN TİRYAKİ DAHA SİGARAYI BIRAKTI
-
Geçtiğimiz günlerde başlayan sigara yasaklarını bir başlangıç kabul
eden birçok tiryakinin artık sigaralarını bıraktıkları ve sağlıklı
bir yaşama başladıkları öğrendik.
-
Türkiye
Yeşilay Derneği Çorum Temsilciliği olarak ana caddemizde açtığımız
“sigaranın zararlarını” anlatan sergiyi gezdikten sonra nefis
muhasebesi yaparak kendi istekleri ile sigarayı bırakan kırka yakın
Çorumlu hemşerimizin de yeni ve sağlıklı bir yaşamı seçtikleri
gözlendi.
-
Yeşilay
Sergisindeki panolar ve resimlerle sigaranın dehşet verici yönlerini
gören ve öğrenen tiryakiler dağıttığımız cd lerle de bu bilgilerini
pekiştirerek birer ikişer sigarayı bıraktılar.
-
Uzun
yıllar sigara içtiklerini ama kimsenin kendilerini bu denli
bilgilendirmediğini, artık sigara denilen büyük madde bağımlılığının
arka planlarını ve gerçek yüzünü de gördüklerini kaydeden tiryakiler
aldıkları bu karardan geri dönmeyeceklerini de açıkladılar.
-
On gün
süren Yeşilay Sergisinin son günlerinde artık sigara
içmeyeceklerini beyan eden tiryakilere Türkiye Yeşilay Derneği
Çorum Temsilcisi olarak şükran belgeleri ve armağanlar verdik.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
09 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mustafa Nevruz SINACI |
Mustafa Nevruz SINACI Hayat Hikayesi
|
- ULUS (MİLLET) BİLMEK İSTİYOR
-
Almanya ve Fransa’nın aleyhimizde gelişen
aleni tavrı, Hollanda, Yunanistan ve diğer bazı ortakların düşmanca
kalkışmalarına rağmen hükümet AB sürecini hızlandırmakta ısrarlı.
- ABD’de öteden beri Yahudi, Ermeni ve Rum-Yunan lobi ve diyasporaları
tarafından ısrarla sürdürülen zincire şimdi Kanada da katıldı. Üstelik, hem
“sözde soykırımın” kabul edilmesi ve hem de “Alevilerin İslâm dışı bir
topluluk ve azınlık” olması dayatılıyor. Bunun yanı sıra; Yaklaşık bir asırdır
devam eden bir Kürt (aslında Ermeni) devleti furyası var.
-
Ülkemiz aleyhine sistematik periyotlarla sıkça
düzenlenen, ısrarla, inatla ve düşmanca sürdürülen bu ve benzeri sözde sivil
inisiyatif, kampanya ve komplolar karşısında hükümetin çok daha duyarlı
davranması, hassasiyet göstermesi ve (Kerkük’te olduğu gibi değil) “doğal
kırmızı çizgilerin” her ne pahasına olursa olsun korunması beklenirdi. En
azından, hukuk-u düvelin mütekabiliyet hükümlerinin işletilmesi bir haktır?
Olmadı, mukabele-i bilmisil... Türkiye Cumhuriyeti olmak budur. Şu halde
izlenen yol hatadır, tarihi yanılgıdır, gaflet ve dalâlet içinde olmakla
birdir. Kaldı ki, 1963 Ankara antlaşmasından günümüze; AB’nin asla bir
medeniyet projesi olmadığı; Emperyalist partnerlerin bir araya gelerek birliği
küresel sömürünün iğrenç bir aracı olarak kullandığı; İnsan hakları, adalet,
hak, hukuk, demokrasi ve barış söylemlerinin yalan ve sanal olduğu;
Türkiye’nin asla tam üye sıfatıyla bu kulübe alınmayacağı ve sadece
“kayıtsız-şartsız” müstemleke (sömürülen ülke-manda) misal bir statü
çerçevesinde düşünüldüğü; Bunu kolaylaştırmak için ABD’nin BOP ve BİP
projeleri muvacehesinde bölünmek ve parçalanmak istendiği, iyice anlaşılmış ve
ortaya çıkmıştır.
- Allah korusun! dahili ve harici işbirlikçi (hain ve delâillerin kişisel
çıkarları uğruna gaflet dalâlet ve hıyanet uykusu içinde olanların)
bedhahların çabaları sonuçlansa bile; Batı uygarlığı ile (medeniyetinin değil;
zira Avrupa kesinlikle bir medeniyet değildir) ortaklığın yegâne avantajı olan
serbest dolaşım, serbest yerleşim, karşılıklı işbirliği, tam mütekabiliyet,
entegrasyon ve ekonomik yardım gibi hayati unsurların gerçekleşmeyeceği bizzat
kendileri tarafından da açıkça söylenmekte ve ilân edilmektedir.
-
Bunun yanı sıra: Türk Ordusunun (TSK)
rehabilitasyonu (milli-manevi Kemalist ve Türkçü unsurlardan arındırılarak
Avrupa’nın bekçisi durum ve konumuna indirgenmesi), ekonominin ise, kökü
dışarıda mason-misyoner (ilâh-silâh ve ilâç tüccarlarına),
kabalist-ateist-pagan paraya tapan, spekülâtif-sansasyonel,
vurguncu-soyguncu-pahacı kesime teslimi; Türk milletinin, Jean Jack
Rousseau’nun dediği gibi “kulluğa ve köleliğe alıştırılarak esaretin
sevdirilmesi” madde ve manâ imtizacından soyutlanarak materyalist süjeler
haline getirilmesi (buna bireyselleşme ve modernite demekteler); Hasılı,
Atatürk ilkeleri, Türk İnkılâbı, Milli Mücadele Ruhu ve Milli kimliğin yok
edilerek, “dünyanın en büyük ve tek medeniyeti” insanlık davası, eşitlik,
adalet, hak, hukuk ve fazilet timsali olan şanlı tarihimizin beyinlerden
kazınması ve milli hafızanın tümüyle silinmesi amaçlanmaktadır.
-
Bunu görmeyen kör, anlamayan cahil; Her şeye
rağmen “AB” diye dayatan ve inatla diretenler ise, her halde provokatif
unsurlar ve ajanlar olsa gerektir.
-
En vahimi ise; TCK 301. maddenin
değiştirilerek Türk insanı ve milletine hakaretin serbest bırakılması. Bunu AB
niye ister ? Elbette, ülkelerinde ve gümrük kapılarında yaptığı aşağılama,
horlama, insanlık dışı muamele, hakaret ve tezyif yetmezmiş gibi, bir de
yüzümüze karşı küfretmek için; Bir takım dönme, devşirme ve sabetayları bu
istikamette kullanmak için. Başka ne olabilir ? Olsa olsa bir de, Türk tarihi,
kimliği ve inancı ile alay etmek içindir.
-
Tıpkı zinanın suç olmaktan çıkartılması;
İdamın kaldırılması; Hırsızlığa-yolsuzluğa, ekonomik suça ekonomik ceza;
Suçluların-maznunların, failin korunup, haksız fiil, tecavüz ve tasalluta
muhatap masum, mazlum ve mağdurların kendi kaderlerine terk edilmesi (CMUK)
düzenlemesi; Tekelleşme ve tröstleşmesin önünün açılması; Haksız rekabet,
fahiş fiyat, stok ekonomisi ve spekülâtörlük patlaması; Denetimin
daraltılması; Kayıt ve kapsam dışılığın teşvik edilmesi; Vergide çifte ve
çoklu standarda gidilmesi; Özelleştirmelerde peşkeş gibi. Aslında dahası var.
Fakat, olay sadece bundan ibaret değil. Bakınız emarelere:
-
Türk milleti ve gençliğini bölmeye matuf sinsi
cereyanlar hızla geliştiriliyor.
-
1980 öncesi baronlarınca tezgâhlandığı gibi
Sağcılık-Solculuk, Alevilik-Sünnilik, Etnik-Dinsel ve dil ayrımcılığı, AB
karşıtlığı-yandaşlığı, ABD karşıtlığı-yoldaşlığı, kapitalist-emperyalist,
nasyonal-enternasyonal, dindar-dinsiz ve nihayet yumuşak Müslümanlık (!),
sonra da gündeme taşınan Ortodoks İslâm tahrik ve teşvik ediliyor... Tam bir
kepazelik.
- Yani, Milli Devleti ortadan kaldırmak üzere Jeopolitik–stratejik–istihbari-psikolojik,
asimetrik savaş, örtülü işgal ve kültür emperyalizmi yıkıcı faaliyetlerle
desteklenerek; AB ve ABD tarafından tahkim ve ikame edilmek suretiyle sürüp
gidiyor. Ermeni kaynaklı anarşi, terör ve tedhiş örgütünün ABD taşeronu olduğu
en net biçimde ortaya çıkmadı mı ? Millete sorarlar: Farkında mısınız?
Değilseniz, gaflet ve dalâlet içindesiniz demektir.
-
YASA ÇOK BİLİNÇ YOK: Hükümet, bütün bunlara
rağmen yasa ve anayasa peşinde koşmakta. Oysa, ülkemizin dört bir yanında
anarşi-terör ve tedhiş kol geziyor. İstanbul, Ulus ve Diyarbakır
sabotajlarında görüldüğü ve TSK tarafından katillerin inlerinde bulunduğu
gibi; Memlekete bir orduyu donatacak kadar tonlarca (her türden, çoğu asker ve
Poliste bile bulunmayan kalitede) ateşli silâh, TNT kalıbı, C4 patlayıcı,
mühimmat, mayın ve bombalar sokulmuş durumda. AB’den ! yayın yapan Rojtv
yöneticileri lüks villa malikleri olarak Anadolu’da yakalanıyor. Emniyet felç,
genel güvenlik dumura uğramış vaziyette. Vatandaşların araçları yakılıyor,
canları ve malları tehdit altında. Kalabalık yerlerde şüpheli paketlerden
geçilmiyor. Ve, tabii ki ulus/millet/vatandaş soruyor: Devlet yok mu ?.. Eğer
varsa, bunca tehdit, tehlike ve tecavüz neden ? İçişleri Bakanlığı sınırlara,
Maliye Bakanlığı gümrüklere, sahil koruma denize, polis ve jandarma görev
alanına hakim-sahip değil mi nedir ? Köy ve Mahalle Muhtarından başlayıp MİT’e
kadar giden bilgi toplama-derleme-değerlendirme ve devleti uyarma kurumları ne
iş yapar? İşini yapamayanlar niçin defedilmez?
-
Yasal boşluk desen yok. Lâkin Hükümet
yasalarla meşgul. Çünkü AB öyle istiyor.
-
Oysa, sadece “bilimin yokluğunda” yasa,
“bilincin yokluğunda” ise anayasa gereklidir.
-
Bilinçsiz toplumlarda Anayasalar da, çok
kapsamlı, ciddi ve önemli bir sorundur.
-
Üstüne üstlük Türkiye, bir taraftan da bu
sorunu yaşamaktadır.
-
Oysa bilim evrenseldir. Namuslu-dürüst,
ilkeli-onurlu ve sorumlu “milli” bir hükümet, AB’de sahip olunan “uygarlık
değerlerini” (endüstri, teknoloji, bilim, fen) milletimize teşmil etmek için
illâ AB’ye katılmak ve ABD’ye stratejik ortak olmak zorunda mıdır?
-
Elbette hayır.
-
Sözün özü yine Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK
tarafından söylenmiş. Bakın:
- “Bir devletin istinat ettiği/dayandığı esaslar ‘istiklâl ve kayıtsız
şartsız milli hakimiyet’ den ibarettir. İstiklali tam (bağımsız) denildiği
zaman, bittabi ‘siyasi-mali-iktisadi-adli-askeri-harsi (kültürel) ve ilâahir,
her hususta istiklâli tam ve serbesti tam demektir. Bu saydıklarımın herhangi
birinde istiklâlden mahrumiyet, millet ve memleketin manâyı hakikisiyle bütün
istiklâlinden mahrumiyet demektir. Siyasi-askeri muzafferiyetler (zaferler) ne
kadar büyük olurlarsa olsunlar, iktisadi muzafferiyetler (zaferler) ile tezvic
(tamamlama-bütünleme-tahkim) edilmezlerse, (taçlandırılmazlarsa) kazanılan
zaferler asla payidar olamaz.
-
SONUÇ: Yasa çok. Yenisine ihtiyaç yok. Amma
bilinç yok. Sürekli bilinç kaybı var.
-
ULUS BİLMEK İSTER: Devlet varsa, (ki, var)
öyleyse bunca sorun neden ? Bütün organ, kişi, kurum ve kuruluşları ile “milli
devlet” ve hükümetlerin asli görevi: Yeni sorunlar yaratmak yerine, mevcut
sorunları çözümlemek-halletmek, İnsan’a insanca bir yaşam ortamı sağlamak
değil midir ? Hani ne demiş atalarımız: İnsanı “insanca” yaşat ki, devlet
yaşasın.
-
UNUTMAYINIZ ! Devlet ve Millet adına yönetim
sorumluluğunu üstlenen hükümet ve emrindeki bürokrasi; Adaletle hükmetmek,
refahı tabana yaymak, sorunları ‘hakkaniyet ve hukuk” çerçevesinde çözmek,
eşitlik ilkesine mutlaka riayet etmek, mal ve can güvenliğini en ileri düzeyde
sağlamak; Devletin istiklâl, hakimiyet-özgürlük, birlik ve bütünlüğünü ilke,
onur ve erdemle korumak ve ülkede mütecanis (uyumlu-barış ve huzur içinde) bir
yaşamı mümkün kılmak zorundadır. Eğer, ülkede bunlar yoksa; Hükümet “niçin”
vardır?
-
Bilmek gerek!
-
YAŞAM ÇOK DEĞERLİDİR VE YÜREĞİN İKİ VURUŞU
ARASINDAKİ SÜREDİR.
-
http://mustafanevruzsinaci.blogspot.com.tr
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Selma GÜRSEL |
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi |
- PATATES PÜRESİ
- 6 adet orta boy patates
- 1 Baş kuru soğan
- 3 yemek kaşığı sıvı yağ
-
Önce patatesler yıkanarak suda haşlanır.
-
Haşlanan patatesler biraz soğumaya
bırakılır.
-
Patateslerin kabukları soyulur. Patatesler
rende ile rendelenir.
-
Bir tencereye soğan doğranarak sıvı yağ konulur ve ocakta soğanlar hafifçe
kızartılır. Tencereye ayrı kapta bulunan rendelenmiş patatesler
aktarılarak üzerine istenildiği kadar tuz ve kırmızı pul biber konularak
sağlam bir kaşıkla bastırılarak devamlı karıştırılır.
-
Patatesler iyice ezilince ocaktan indirilerek tabaklara konur ve servis
yapılır. İstenirse tabakların kenarına kıvırcık marul konulur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
11 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Şükrü GÜLTEPE |
Şükrü GÜLTEPE Hayat Hikayesi
|
GÖNLÜMÜZ YARALI BABAM!
Büyük bir çınardın devrilip gittin,
O dallara kuşlar konmuyor babam!
Mücadele verip sonunda bittin
Kara topraklara gömüldün babam!
Esprili sözlerle öğüt verirdin,
İnsanlık yolunda önden giderdin,
Bizi hatırladın bazı gelirdin
Sözlerinle seni anardım babam!
Otu beş senedir saygı duyduğum
Senin sözlerinden ilham aldığım
Doğru yolda bana öğüt verdiğin
Hayalimde seni anarım babam!
Haksızlık yoksulluk hiçte sevmezsin
Doğru sözden hiçbir zaman caymazdın
İyilikseverdin haram yemezdin
Sözlerini anar ararım babam!
Gelmez yola götürdüler yolunu
Zalim felek kırdı senin belini
Sevenlerin götürdüler salını
Unutamam seni anarım babam!
Bu yalan dünyada kimseye kalmaz
Gidenler elbet geriye gelmez
Para hırsı olan kimseyi görmez
Unutamam seni anarım babam!
Ozan ŞÜKRÜ der ki ecel götürdü
Ömür çilesini çekti bitirdi
Seksen yıllık ömrü aldı götürdü
Unutamam seni ağlarım babam! |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
12 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
|
Güner KAYMAK |
Güner KAYMAK Hayat Hikayesi |
- ORTADOĞU ELDEN GİDİYOR CANLAR
- Katil Amerika işaret verdi
- Uşağı İsrail Lübnan'a girdi
- Dönen oyunları kör bile gördü
- Ortadoğu elden gidiyor canlar
- Nükleer var dedi de Irak'a girdi
- Arap milletini ayırdı böldü
- Dostuz deyip Türk'ün yüzüne güldü
- Ortadoğu elden gidiyor canlar
- Amaç İsrail'i güçlü kılmaktı
- Engel olanları yakıp yıkmaktı
- Filistin'i toprağından atmaktı
- Ortadoğu elden gidiyor canlar
- Suriye ve Iran sırada şimdi
- Terörü koruyup besleyen kimdi
- Yirmi yılda ülkem kaç şehit verdi
- Ortadoğu elden gidiyor canlar
- Bizde de öküz var kördür görmüyor
- Amerika katil sanki bilmiyor
- Yahudi’nin oyununa geliyor
- Ortadoğu elden gidiyor canlar
- Yıllardır Filistin gözyaşı döker
- Çocuklar masumdur boynunu büker
- Manevi değerler çok sürmez çöker
- Ortadoğu elden gidiyor canlar
- Türkiye’m görüyor bundan zararı
- Katillerin olmaz bize yararı
- Avrupa birliği Bizans pazarı
- Ortadoğu elden gidiyor canlar
- İnsan hakları nerede kaldı
- Avrupa mazlumun ahını aldı
- Bu sırtlanın yalnız bir dişi kaldı
- Ortadoğu elden gidiyor canlar
- İş işten geçecek böyle giderse
- Bir kardeş ölürken biri izlerse
- Tüm İslâm alemi birlik olmazsa
- Ortadoğu elden gidiyor canlar
- Bu gün ona olan yarin bizedir
- Kardeş olan kardeşini gözedir
- Dinimizce yaşam hakkı yücedir
- Ortadoğu elden gidiyor canlar
- Kör olası zalim rahat durmuyor
- Filistin yurdunda huzur bulmuyor
- Hitler’in artığı nankör oluyor
- Ortadoğu elden gidiyor canlar
- Ozan GÜNER der ki yüreğim yanar
- Çocuk katledilir analar ağlar
- Katliamdan sonra sefalet başlar
- Ortadoğu elden gidiyor canlar
- Amsterdam / 24.07.2006
-
|
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
112 SAYI 25 Haziran 2008 SAYIYA Gitmek İçin
Tıklayınız! |