| 
           
          
             | 
              
              
          | 
           
            
            YIL 
            9  SAYI 109   25 Mart 2008   | 
              
              
        | 
           
                  
                     | 
              
              
        | 
          
         | 
              
              
          | 
          
                DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN  
          İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! | 
              
              
    | 
 
                
                
                YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK 
                İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ!  | 
              
              
          | 
 Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye 
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1  | 
              
              
    | 
         
          
    
     | 
              
              
        | 
         
                | 
              
              
        | 
         
                | 
              
              
          | 
           BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!  | 
              
              
                | 
                | 
                  
              
                
                
                  
                  
                  
                  
                  
                  
                  
                  
                  
                  
                  
                  
                 
                 | 
                  
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
              | 
              
              
                | 
              | 
              
              
                | 
              | 
              
              
                | 
              | 
              
              
                | 
              | 
              
              
                | 
              | 
              
              
                | 
              | 
              
              
                | 
              | 
              
              
                | 
              | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
              | 
              
              
                | 
                 01 | 
              
              
                | 
                 
                    
                    
                    Bu sayının 
                    içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir sonraki Sayfaya Gitmek için 
                Tıklayınız!  | 
              
              
              
                
                  | 
              
              
              | 
              Mahmut Selim GÜRSEL | 
              
              
              | 
              
              
              Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi | 
              
              
                        
        
          - 
          BELKİ
 
          
            - 
            Kendisinden başka birisini 
            düşünmeyen bir şahıs; ağlar mı güler mi belli olmayan dudakları ile 
            bakan, saygıyı bile bilemeyecek kadar düşüce yoksunu, olan birisini 
            düşüne bilir misiniz?
 
            - 
            Arakasında bir sürü bilmedikleri bu 
            şahsı alkışlayan; kişilerin koştuğu ve alkışladığını düşünün.
 
            - 
            Bunun gibi kişileri birileri 
            tarafından yetiştirildiğini ve o toplumun bütün değerlerinin yok 
            edilmesin ve değiştirmeleri için elinden geleni yapar ve görevini 
            tamamlayarak anasının kucağına gider ve oradan yapacaklarını yapmaya 
            devam ederler.  
 
            - 
            Yetiştirilenler filizlerini vermiş, 
            Vatanın toprağına kök salarlar ve iyice benimsedikleri yeni 
            görevlerine körü körüne bağlanır ve büyüdükleri, yiyip içtikleri 
            Vatanlarını ya mürşitleri için ya da birkaç kuruş için satarlar. Bu 
            yeni kök selenlerin esas köklerinin daha önceleri bu vatanın 
            toprağında yaşamış ve o Vatanın idarecileri tarafından tolerans ve 
            insandır diye ülkede kalmasına müsaade etmiş başka din 
            sahipleridirler.  
 
            - 
            Bunlar yeni yapılanmada kendi 
            dinlerine de artık serbestlik olarak gördükleri ve ele geçirdikleri 
            ülkenin artık sessizleştirilmiş fertlerinin sessizliği ölçüsünde 
            artık tohum olmaya başladıklarını zannederler.
 
            - 
            Bu kişilerin; kendilerini ve 
            etraflarındaki topluluktan başka hiçbir şey düşünmez, ülkenin diğer 
            fertlerini sömüren ve kanını emen varlıklar haline gelirler.
 
            - 
            “Ey Bu Topraklar İçin Toprağa 
            Düşenler” beni ve diğer susanları af edin. Susturulmuşları da af 
            edin! Karışmayanları da af edin!  
 
            - 
            Önündeki örnek olan ülkenin en yakın 
            komşusunun hali seninde başına gelmesine ramak kalmadı mı?
 
            - 
            Onlar da; bu suskunlukları ve 
            ülkelerin idarelerine katkıda bulunmadılar ve bildikleri doğruları 
            söylemediler veya söyletilmediler. Birkaçı ülkelerini kurtarmak 
            girişimi gibi göstererek Yeni Dünyadan güç ve kuvvet gelmesini 
            dilediler. Onlar da geldiler. Onları öldürdüler. On binlerce kadının 
            ırzına geçtiler ve bir o kadar çocukların masumluğuna bakmadan 
            katlettiler. Onları çağıran kuklalarına da yönetimi bırakarak ilerde 
            büyük bir yara olarak bıraktılar ve uzaktan kumandaya ait 
            programlarını çalıştırmak için kontrol mekanizmalarını kurmaya 
            başladılar.
 
            - 
            Ey uykuda olan ve üzerine ölüm 
            toprağı serpilmiş insanlar!
 
            - 
            Ne diyeceğiz?
 
            - 
            Belki!  
 
           
         
           | 
                      
              
    | 
     
                          
     | 
                  
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                        | 
                          | 
                      
              
                        | 
                          | 
                      
              
                        | 
 
   | 
                      
              
                | 
                 02 | 
              
              
                | 
                 
                    
                    
                    Bu sayının 
                    içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir sonraki Sayfaya Gitmek için 
                Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                        
  | 
                      
              
                        | 
Ali EMİROĞLU  | 
                      
              
                        | 
                         | 
                      
              
                        
  
     KADIN HAKLARI, İNSAN HAKLARI İÇİNDEDİR
    
  
 
Biz, insanlar dahil 
          bütün canlılarda, yaratılış farkı bilmiyoruz. Kromozom etkisini icra 
          etmektedir. Yaratılış farkı olmayan insanların, edinilmiş haklarının 
          da eşit olması gerekir. Biz buna inanıyoruz.
En azından medeni 
          milletlerde, bu gün artık kadın haklarında eksiklik söz konusu 
          değildir. Kanun önünde, insanlar eşittirler. Memleketimizde de bir çok 
          medeni Avrupa milletlerinden önce, insanlarımız eşit sayılmışlardır. 
          Türk kadınının hak eksikliği söz konusu değildir. Kadınlarımız bu 
          haklarını kullanıyorlar mı?  İşte sorun burada düğümlenmektedir.
Bizim ülkemizde, daha medeni kanun kabul 
          edilmeden önce bile, kadın erkek eşitliğine saygılı olan büyük bir 
          insan kesimi vardı. Ben, böyle bir aileden geliyorum. Babam, bir sorun 
          olunca, anama sorardı. Başka bir şahısla da bir iş kararlaştırırken, 
          bir de ev sahibesine sormayı adet edinmişti. Babamın bu sözü, bazen 
          şaka konusu bile olurdu.
Medeni kanun 
          kabulünden sonra da, bu kadın erkek eşitliğinin eksikleri 
          tamamlanmıştır. Hangi hak kullanma seviyesine gelmiş, o idraki edinmiş 
          kadın hakları kullanmıyor? Kadın, hangi işte başarısızlığını ortaya 
          koymuştur? Başbakan da yaptığınız bir ülkede, hala kadın hakları 
          eksikliğinden bahsedilemez. Kadından Devlet Başkanımız olmadığını 
          bahane edeniniz varsa, İsmet Paşa’nın kız torunu Gülsüm Meclis’te 
          Milletvekilidir. Kendisini Cumhurbaşkanı seçerse meclis, hem bu 
          eksiklik giderilir ve hem de Cumhurbaşkanlığı tartışması kökünden 
          bertaraf edilmiş olur.
Kanun eksikliği 
          yoksa, o zaman, kadınlarımız, haklarının bilincinde olmalıdırlar. 
          Haklarının bilincinde olmayan kadınlarımıza, su taşıyarak değirmen 
          kurulamaz. Haklar kullanılırsa hak olurlar. Kullanılmayan, 
          kullanmaktan çekinenler haklar lüks olurlar. Bunların, o zaman hiç bir 
          kıymeti kalmaz.
Kadına şiddet sorunu, 
          kadın haklarıyla ilgili değildir. Kadınlarımız için söylenmiş sözlerin 
          en güzelini ismet Paşa kafasından çıkarmıştır. Der ki İsmet Paşa, “Kız 
          çocuklarını okutmamış milletler, oğullarını ebedi öksüzlüğe mahkum 
          ederler.” Demektir ki, şiddet, yetişmemenin, okumamanın, cahil 
          kalmanın bir işaretidir. Dikkat edilirse, kadın döven insanların hemen 
          pek büyük bir nispeti cahildir. Kadını döveceksin, sonra kucaklayıp 
          öpeceksin! Bunun adını Türkçe olarak yazmış olsam, yaşıma ve başıma 
          yakıştıran olmayacaktır.
Müşahedem şu ki, 
          yanılmalar hariç, okumuş bir kadın, cahil bir erkekle, ne kadar 
          yakışıklı ve zengin olursa olsun evlenmiyor. Bunlar arasında, 
          dayaktan, zulümden bahsedildiğini de duymuş değiliz. Varsa bile 
          azınlıktadır. Bill Clinton da annesini öldürürcesine döven üvey 
          babasını bıçakla boğazlamaya kalkmıştır. Biz yine de, eğitimle bu 
          edepsizliklerin azalacağını sanıyoruz. Yine de vakalar olursa, onlara 
          da uygun sıfatlar seçmekte aciz kalmayız. Ancak, erkekler de, kadınlar 
          da toptan eğitilerek, birbirlerine saygılı olmaları temin edilmelidir. 
          Evlenme, bu düşünceden sonra insanların aklına gelmelidir. Haklarını 
          iyi kullanmaları ve şiddetten tam kurtulmaları için, genç neslin bütün 
          kız çocukları, İsmet Paşa’nın da tavsiyesi içine girerek eğitimi kabul 
          etmelidirler. Eğitimin, kızların gözlerini açarak, onları ahlaksız 
          yola sürükleyeceği, gericilerin haince uydurdukları bir yalandır. 
          Eğitilmiş kız çocuklarının, erkeklerin zevk aleti olmadıkları, 
          istemedikleri, çok büyük hukukçularımızın görüşleriyle sabittir. Ne 
          kötülük gelirse, bunu cehaletten bekleyeceksiniz. Kadınlarımız 
          bunların dışında kalamazlar.
Yetişmiş kadınlarımız 
          çağdaş olacaklardır. Kendi tatbikatı olan çağdışçılığın da bir 
          çağdaşlık olarak kabul görmesini isteyenlerden, ülkeye de, kendi 
          cinslerine de bir fayda beklenemez. Bu dikleşme, bu dayatma, hem 
          kendilerinin yaşanmamış hayatlarına, hem de aklını iyi kullanmayan 
          başka kadınlarımıza sadece zarar gelecektir. Buna da kimsenin hakkının 
          olmaması gerekir.
Ben, yine, kadınlar 
          günümüzde, bütün kadınlarımıza saygılarımı sunuyorum. Kendilerini, 
          haklarını kullanmaları için iş başına davet ediyorum. Hakların 
          kullanmak istemeyenlerin haklara ihtiyaçları yoktur. İnsanlığın da 
          onlara ihtiyacı yoktur.
   | 
                      
              
    | 
     | 
                  
              
                        | 
                         | 
                      
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
    | 
      | 
                  
              
    | 
      | 
                  
              
    | 
     
     
     | 
                  
              
                | 
                 03 | 
              
              
                | 
                 
                    
                    
                    Bu sayının 
                    içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız  | 
              
              
                | 
                 
                
                Bir önceki 
                Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir sonraki Sayfaya Gitmek için 
                Tıklayınız!  | 
              
              
              
              
                | 
              
              
              | 
              
              Atilla ALPAY | 
              
              
              | 
              
              Atilla ALPAY Hayat Hikayesi | 
              
              
                        
          
            - 
            KANSER OLMAK İSTEMİYORSANIZ
 
            - 
            Yeme ve içme alışkanlıklarınız hızla 
            değiştiriniz. Mümkünse elli yıl önceki atalarımızın yaşadığı gibi 
            yaşamaya başlayınız.  
 
            - 
            Kepekli ekmek fantezinizden 
            vazgeçin. Taze kepek bulmak her zaman mümkün değildir. Kepeğin 
            nemlenerek küflenmesi aflatoksine o da kansere sebep olur.  Son 
            günlerde içine boya maddesi kattıkları için artık güvenilmez 
            olmuşlardır. Beyaz ekmeğin mayasının içinde de sodyum peroksit 
            vardır. Çorum yufkası ile Çavdar ekmeğini tercih ediniz. Yoksa siz 
            bilirsiniz.  
 
            - 
            Mutfak tuzunuzu Çorum’daki turşuluk 
            için üretilen kaya tuzu ile değiştiriniz. Onun da tuzluk için ince 
            şeklini üretiyorlar. Çorum tuzu hatta deniz tuzu hala doğaldır. Hem 
            de çok lezzetlidir. Diğerlerini ağartırken kimyasal madde 
            kullanmaktadırlar. Kaçınınız.  
 
            - 
            Mutfaktaki çizilmiş teflon 
            kaplarınızı hemen atın. Hakiki teflonlar çok pahalıdır. Ya paraya 
            kıyıp onlardan alın veya çeliklere geri dönün. Piyasada teflon 
            yerine satılan Çin malı ince kahverengi boyalı hafif kapları asla 
            almayınız. İlk kullanışta çizilirler ve sizi kanser ederler. En iyi 
            kaplar ve tencereler eski kalaylı bakır kaplar ve toprak 
            güveçlerdir.
 
            - 
            Toz kırmızıbiberin kanser etmeyeni 
            nerede ise yoktur.  Acı biberinizi ve kurutulmuş sebzelerinizi 
            kendiniz üretiniz. Her türlü baharatı ve bitki çayını buzdolabında 
            saklayınız.
 
            - 
            Piyasadaki meşhur markalı 
            yoğurtlarda uzun süre dayanmaları için katılmış kimyasal maddeler 
            vardır. Reklamlara aldanmayınız. Ya Çorumda yapılan yoğurları tercih 
            edin ya da kendiniz mayalayın.  
 
            - 
            Hormonlu domateslerin zararlı 
            etkilerini yok etmek için birkaç gün mutfaktaki camın önüne güneş 
            ışığına koyunuz. Her gün çevriniz. Isı etkisi ile kimyasal maddeler 
            bozunmaya uğrayıp sizi kanser edemeyeceklerdir.  
 
            - 
            Hele zeytindeki kimyasallar saymakla 
            bitmez. Deterjanın ana ham madesi olan sodyum hidroksit yani sud 
            kostikle bir gecede karartıldıkları için kanserojendirler. Bu en 
            pahalı zeytinlerde bile böyledir. Ucuz, lezzetli ve kaliteli zeytin 
            bir şans işidir. Çekirdeği kahverengi zeytinleri nerede bulursanız 
            alın. Bir daha bulamıyabilirsiniz. Ülkemizde kimyasal kullanmadan 
            zeytin üreten tek kurum Vakıflar idaresidir. Balıkesir ve Akçay’daki 
            Çorum kolonisinde yaşayan akrabalarınıza sipariş veriniz. Orada 
            Vakıfların satış mağazaları vardır. Mümkünse üç-beş kilo alarak 
            buzdolabında saklayınız. Yiyeceğiniz kadarını beş-altı kere sıcak 
            sudan geçiriniz, soğuk suda asla bekletmeyiniz. Üçte iki sirke ve 
            üçte bir limon suyu ile terbiye ediniz.
 
            - 
            Artık mısırözü, soya yağı ve buna 
            benzer yağlara asla yaklaşmayınız. Ülkemizde geçen yıl gdo lu 
            ürünler yani genleriyle oynanmış ürünlerin girişi serbest 
            bırakılmıştır. Mısır ve soya yağı da gdo’lu ürünlerden elde 
            edilmektedir. Ayçiçek, Fındık yağı ve bilhassa zeytinyağını tavsiye 
            ediyoruz.  
 
            - 
            Diş macunlarının en iyisi Ulucami 
            civarında satılan ve kardeş İslâm ülkeleri tarafından toz misvaktan 
            üretilmiş macunlardır. Bunlarda alkol ve kloroform yoktur. Son 
            günlerde bizde de  buna benzer markalar  internet üzerinden  
            satılmaktadırlar. Fiyatları üç-beş liradır. Bir tüp altı ay gider. 
            Zaten kullanılacak miktar bir seferde insanın göz bebeği kadardır. 
            Birkaç tane alıp eşe dosta hediye ediniz.
 
            - 
            Saçınızı boyamak için kullanacağınız 
            kimyasal maddeler birçok kanserin baş sebebidir. Gençlerimizin 
            saçlarını boyamalarını önlemek için ebeveynlerin yoğun çaba 
            harcamaları gerekir. En doğal saç boyası bitkisel kınadır. O da  zor 
            bulunmaktadır. Onun yerine ucuz Hint kınalarından kaçınınız. En 
            doğal kına çeşitleri sadece İstanbul Kapalıçarşıda bulunur.  
 
            - 
            Gözüne sürme  çeken  mümin 
            kardeşlerimiz doğal sürmenin  artık yeryüzünde  bulunmadığını  
            bilmelidirler., Onun yerine kullanılan civa bileşikleri  
            zehirleyicidir. sarık, cübbe ve takke ile idare edelim. Sahte 
            sürmeler körlüğe ve kansere sebep olurlar. Vazgeçiniz.  
 
            - 
            Zayıflamak için üretilmiş çeşitli 
            biber haplarından ve buna benzer maddelerden faydalanmak için 
            mutlaka bir hekime danışınız. Ülkemize bunlar Tarım Bakanlığı izni 
            ile girerler. Ayrıca bunların ne olduklarını veya ne olmadıklarını 
            anlayacak teknik imkanlar-laboratuarlar - ülkemizde henüz mevcut 
            değildir. Sağlık bakanlığı izni ile  üretilenlerin sayısı çok azdır. 
            Son günlerde her önüne gelen bir şey üretip şişelemekte ve tv’ların 
            desteği ile  voliyi  vurmaktadır.  Hapı yutmak istemiyorsanız  bu 
            hapları asla yutmayınız. Zayıflamak için boğazımızı tutmak ve parkın 
            etrafında eşofmanları giyip onbeş- yirmi tur atmak yeterlidir.
 
            - 
            Çamaşır makinalarımızda  kireç 
            önleyici ve yumuşatıcı  gibi maddelere gerek yoktur. Vücudumuza 
            çamaşırlarımızdan terle  girecek  kimyasal madde sayısını  
            artırmayınız. Üçüncü  deterjan gözünü boş bırakınız. Makinanız orada 
            malzeme varmış gibi çamaşırınızı bir kere daha temiz suyla 
            durulayacaktır.  
 
            - 
            Saçlarını yüz bin volt cereyan  
            yemiş gibi  yapan  yavrularımızı  jöle kullanmaktan vazgeçirmek  
            için Necipbey Briyantini ile  tanıştırınız veya eskiden o işi  
            birkaç damla limon suyu  ile yaptığımızı  hatırlatınız. Yoksa daha  
            evlenemeden  isimlerinin önüne  üç harfli bir unvan yerleştircek ve 
            toplumda öyle anılacaklardır. Kel filanca vb gibi.
 
            - 
            Bu ve buna benzer daha  
            nakledilecek  çok mevzuu vardır. Ayrıntılı bilgi almak için  bizi 
            aramanızı; doğal malzemelerle  hayatınızı  yeniden  tanzim etmenizi 
            ve bilinçli bir tüketici olarak yaşamanızı tavsiye  eder, uzun 
            ömürler ve sağlıklar dileriz.
 
            - 
            Saygılarımızla..
 
           
             | 
                      
              
    | 
      | 
                  
              
                        | 
                          | 
                      
              
    | 
     
     
     | 
                  
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
    | 
      | 
                  
              
    | 
      | 
                  
              
                | 
                 04 | 
              
              
                | 
                 
                    
                    
                    Bu sayının 
                    içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir sonraki Sayfaya Gitmek için 
                Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                        
  | 
                      
              
                        | 
Müslüm TUNABOYLU  | 
                      
              
                        | 
                         | 
                      
              
                        
          
            - 
            ZİRVE KÖYE 53 YIL SONRA YAPILAN BİR GEZİ
 
            - 
            Bugün sizinle yine zaman tünelinde 
            bir yolculuk yapacağız. Bir zamanlar sağlığımız el verdikçe ,ya da 
            görev gereği ilimizin doğal güzelliklerini görme fırsatı buldum.1950 
            li yılları ilk yarısını tamamlayıp ikinci yarıya başladığımız 
            yıllarda kutsal görevimiz olan askerliğimizi yaptık.Kutsal 
            görevimizin ilk altı ayını Ege Bölgesinde,ikinci altı aylık kısmını 
            da Marmara Bölgesinde  tamamladık.  
 
            - 
            Yaş gurubumuz arkadaşlarla bir araya 
            geldiğimizde genellikle askerlik anıları, ya da hastane anıları 
            anlatılır. İlginç olanları uzun yıllar hafızlarımızdan silinmez.
 
            - Geçtiğimiz kış aylarında bir öğrencim ev ziyaretinde bulundu. 
            Eşi ve bir yavrusu ile , yıllar sonra hocasını hatırlayan 
            karı-koca,bu akşam hocamıza gidelim derler.Geç sayılmayan bir saatte 
            kapı zili çaldı.Rahatsızım,bacaklarım çok rahatsız çabuk açamadım 
            için çok üzüldüm. Genç olsaydım hemen birkaç saniyede kapı açılırdı 
            muhakkak. Yalnız olduğumu biliyorlardı. Hocamızla bir kış gecesi 
            değerlendirmesi yapar, anılarımızı tazeleriz demişler ve ziyareti 
            gerçekleştirmişler. Böyle bir ziyarete bir değer biçmek hiçbir zaman 
            mümkün olmaz. Kısaca ziyaretin getirdiği huzur ve güven insan için 
            çok önemli. Öğrencilerimin ikisi de ihtiyarlamışlar,saçları ağarmış 
            her ikisinin de Söz dolaştı durdu benim 1956 Aralık ayından 1957 
            Mayıs ayına kadar öğretmenlik yaptığım zirvede ki köy Devletoğlan 
            ageldi.öğrencim seninle o zirvede ki köy olan Devletoğlan a 
            önümüzdeki yaz birlikte bir gezinti yapar anılarımızı tazeleriz 
            dediler.Kısaca belirtmek gerekirse ben böyle bir öneriyi hemen 
            olumlu  yanıtladım.Sağlığım izin verirse gideriz birlikte 
            Dedim.Öğrencim Ömer Yüksel,öğretmeni ile yıllar sonra zirvedeki köye 
            gitmeyi bekler oldu.Kısaca ikimizde bekler olduk dersem yanılmış 
            olmam.
 
            - 
            Kış mevsiminin öncüsü olan 
            soğukların hemen sonrasında bir Pazar günü kapının zili  saat 12.00 
            sıralarında çalındı. Gelen öğrencimin oğlu idi. Yukarı çık dediysem 
            de,bekliyorlar dedi. Arkasından da hocam hazırlanın köye gidiyoruz. 
            Kışlık giysilerle donattık kendimizi kısa süre.de aşağıya inerek  
            araca bindik.Yerleşmemiz bir iki dakika gibi bir zamanımızı aldı. 
            Eskiden araca çabucak biner yolumuza devam ederdik.Vücutta  kan 
            azalır,kaslar yorgun olursa böyle oluyor.Beklettiğim için üzgün 
            olduğumu birkaç kelime ile belirttikten sonra aracımız zirveye doğru 
            yol almaya başladı.Kaymakçı yokuşu kısa sürede 
            geçildi.Çorum-Merzifon-Amasya yada Çorum –Amasya yolu da 
            diyebiliriz.Uzun yıllardır trafik kazalarının meydana geldiği 
            Çorum-Mecitözü-Amasya,yada Çorum-Merzifon-Amasya  Kavşağı da 
            diyebiliriz.  
 
            - 
            Gazeteci olunca insan biraz 
            kavşakları başka türlü de yorumlayabiliyor. Kavşaklar bazen 
            yolcularını yanıltabiliyor. Yanılanlar arsında komşu illerin valili 
            de oluyor.
 
            - Bakanlarımız genellikle Karadeniz Bölgesi illerine giderken bu 
            kavşağı kullanırlardı. Tarihini hatırlamam mümkün değil amma, olay 
            henüz bugün ki gibi beynimde saklı diyebilirim: Bakan Ankara’dan 
            Amasya’ya gidecek Yukarda belirttiğim iki güzergahın hangisini 
            kullanacak?  
 
            - 
            Güvenlik açısından her iki 
            güzergahta da tedbir alınması gerekiyor. Amasya Valisi, Bakanın 
            Merzifon üzerinden Amasya ya geleceğini tahmin ediyor ve Merzifon a 
            doğru yola çıkıyor. Merzifon a bir ki kilometre kala, yapılan bir 
            anonsla bakanın Mecitözü üzerinden Amasya ya gideceği belirtiliyor. 
            Sayın Vali hemen dönüş yapıyor. Geri döndükten sonra Amasya-Mecitözü 
            karayoluna hızla devam ediyor. Bunu neden anlatma hissettiğimi belki 
            vurgulamayı istediğim nedeni kolay bulasınız düşünü ile kaleme 
            alınmıştır. Bakan Amasya ya çok yakın bir yerde karşılanabiliyor. 
            Bir yurttaş olarak oluşan görüntüleri bir kere değerlendirmeye tabi 
            tuttuğunuzda bir zaman kaybına uğrandığını, ekonomik kayıp, 
            karşılamaya yetişememe heyecanı. Olay giden içinde , karşılayan 
            içinde bir sorun haline geliyor. Kavşakta ki düzenleme çok güzel 
            olmuş, artık, sanırım alt ve üst geçişler oldukça burada trafik 
            kazası olmaz, canlar yitirilmez diye düşünüyorum. Kavşağın tüm 
            güzergah yolcularına hayırlı olsun diyorum. Kavşağın Çorum a 
            uzaklığı 14 ya da15 km kadar. Trafik bu yörede çok rahatlamış bir 
            durumda.
 
            - 
            Kavşaktan Mecitözü ne doğru alırken 
            Elvançelebi Beldesinden geçtik. Beldenin yol güzergahı tarafındaki 
            konutların bakımı iç açıcı değildi. Evlerin önünde traktörler,binek 
            araçları bulunuyordu.Konutlara biraz onarım için harcama 
            yapılabilir,görüntü güzelleştirilebilirdi diye düşünüyorum.Elbette o 
            konutların sahipleri de güzel bir binada oturmak isterler 
            amma,ekonomi onları ancak bu kadar ayakta tutabiliyor sanırım.
 
            - Ana yoldan Söğütyolu köy yoluna sapıyoruz. Burada da 
            traktörlerle, binek araçları  var.Duvarlar beyaz.Eldeki olanaklarla 
            konutlar güzelleştirilmeye çalışılmış.Köyün  pek göç vermediği 
            izlemini verdi bize.Traktörlerle bazı köylünün yol boyundaki 
            tarlalarda ekim yapışları bizi sevindirmedi değil.Fırsatı iyi 
            değerlendirmesini biliyorlardı.Köy içersinden geçerken öğrencime  
            burada Talat Doğan diye bir eğitmen bulunduğunu bu eğitmenin  Harf 
            Devrimi sonrasında okuma-yazma seferberliğinde  büyük yükleri 
            omuzladığını.halkında onu unutmadıklarını seziyorum dedim. 
            Öğrenciminde benden daha çok övgü dolu sözler kullanması beni 
            olduğunca memnun etti.  
 
            - 
            Her yıl 24 kasımda kutlanan 
            Öğretmenler Gününde eğitmenlerin de öğretmenler gibi  Harf 
            Devriminde görev aldıklarını dikkate alınmaması  konusu beni 
            olduğunca etkilemektedir dedim.Onlarında bugüne ulaşılmasında büyük 
            görevleri olmuştur.Vefa borçlu olduğumuzu unutmamamız gerekir diye 
            düşünüyorum.  Harf Devrimi ile Eğitmenlerin yükümledikleri görevleri 
            konuşurken aracımız Devletoğlan Köyüne girmişti bile.Öğrencim 
            Yüksel,eski okulun yerini gösterdi.Yeni okul biraz daha uzak bir 
            yerde yapılmış.  
 
            - 
            Köy meydanı gibi bir yerde aracımız 
            durdu.Etrafımızı alan yurttaşlar hoş geldiniz sözcüğünden sonra 
            birbirlerine  bunlar kim,köye neden gelmişler,ne istiyorlar gibi 
            sözlerle birbirlerinin sezintilerini belirtiyorlardı.Küçük yerleşim 
            birimlerinde köye gelip gidenler geriden yada uzaktan sorgulanmaktan 
            kurtulmazlar.Köye giden kendi kimliğini önce tanıtacak,daha sonra 
            onlardan yaşantıları  ile ilgili bilgi alabilecek..Sana güvenmez ise 
            köylü sorununu hiç dile getirmez.Köylüler.sözünde durmayan insanları 
            hiç sevmez dersem sanırım yanılmış olmam.
 
            - 
            53 yıl önce bu köyde beş ay 
            öğretmenlik yaptığımı, beni buraya  bir öğrencimin getirdiğini, 
            onunda benim gibi emekli olduğunu, anılarımızı tazelemek için 
            geldiğimizi anlattım. Benim öğretmenlik dönemimde  buraya çok kar 
            yağıyordu.Şimdi öyle yağış oluyor mu diye sorduğumda yurttaşın 
            “eskisi gibi buralara kar yağmıyor.Obruk Barajı  tamamlandıktan 
            sonra  yörede iklimlerin değişime uğramaya başladığını,yağan karın 
            çok kısa zamanda eridiğini görüyoruz” dedi.  
 
            - 
            Devletoğlan Köyünün de çok göç 
            vermediğini,Çorum ve yöresine göçenlerin köyle olan bağlarını 
            koparmadıklarını köye gelerek tarıma devam ettiklerini 
            söylediler.Yol kenarlarında modern tarım araçlarını görünce 
            Devletoğlan Köyü halkının bundan sonra daha çok gelir sağlayacak 
            türde tarıma önem vereceklerini öğrenince  sevincim biraz daha 
            arttı.
 
            - Aracımızın etrafındaki yurttaşlardan izin isteyerek orman 
            kenarında  ki bir çeşme yada pınar diyelim.O na yakın yerde bulunan 
            fındık ağacı gölgesinde çayımızı yudumlarken.piknikçilerin bu güzel 
            yerleşim birimine uğramalarının kesilmeyeceğini,köy kenarındaki çam 
            ve meşe ormanının köye ayrı bir güzellik verdiğini  söylemeden 
            geçemeyeceğimi anımsatmak isterim.
 
            - Zirvenin hemen yamacında yapılan pikniğin başka bir yanının 
            bulunduğunu hissetmemenin mümkün olmayacağını anımsatmak gerekir 
            diye düşünüyorum. Devletoğlan Köyü Çorum un en yüksek yerleşim 
            birimlerinden birisi. Kırklar Tepesinin hemen yamacında.Çam ve meşe 
            ormanları insana öyle bir ferahlık veriyor ki anlatması çok 
            zor.Hafif bir rüzgarın çıkardığı hışırtı kulaklara öyle bir 
            güzellikle kıvrılarak uzanıyor ki ,kulak zarı sanki insana bu 
            değişik sesi devamlı duymak isterim diyor gibi kendi  kendine  
            mırıldanıyor.  
 
            - 
            Çam ve Meşe ormanlarının güzel 
            korunduğunu görmek beni ayrıca  sevindirdi.Sakın Kesme  “SAKIN KESME 
            YAŞ AĞACA BALTA VURAN EL ONMAZ” sözü burada önemli bir etki 
            göstermiş,Ormanın içersinde rahat yürüyüş yapamazsınız.Her yanı 
            irili ufaklı ağaçlarla donanmış bir orman.Yöre köylerini ve 
            Devletoğlanlıları kutlamak gerekir diye düşünüyorum. Kırklar 
            Tepesinin yamacından ayrılıyoruz. Dönüş yolculuğunu Fakıahmet 
            köyünden geçerek yapmak istedim.Burada AB projelerinden birinin 
            uygulandığını duymuştum.Buraya kadar gelmişken birde yeni Fakıahmet 
            Köyünü görelim dedim.Köye yaklaşırken konutların yükseldiğini 
            gördüm.Gerçekten  Fakıahmet liler çok akıllı davranmışlar. Onları 
            kutlamak lazım.Yolculuğumuz sürüyor,çam ormanları,meşe ormanları 
            öyle bir güzellik vermiş ki güzergaha.Aracı olanların bu güzergahta 
            bir yolculuk yapmalarını salık veririm. Fakıahmet Köyünden araçtan 
            inmeden ilerliyoruz.Bu köyü Devletoğlan da öğretmenken bir kez 1957 
            mayıs ayında görmüştüm.Evler tek katlı.Yıpranmış kerpiç duvarlardan 
            ibaret olan bir yerleşim yeriydi.Şimdiki çehresi çok değişik. 
            Aracımız her iki yanı ormanla kaplı yolda ilerlerken, Hıdırlık Köyü 
            Göletinin yanından geçiyoruz.Piknik için gölet kenarında çadırlar 
            kurulmuştu.İnsanlar göletin ve etrafındaki temiz orman havasını 
            almak için nelere katlanıyorlar demekten kendimizi alamadık. 
            Mecitözü üzerinden Çorum’a döndük. Yolculuğumuz bir saat sürdü. 
            Güzellikleri görmek unutulur cinsinden değil.
 
            - 
            Yıllar önce bir şairimiz şöyle 
            demişti.
 
            - 
            ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA
 
            - 
            O KÖY BİZİM KÖYÜMÜDÜR.
 
            - 
            GİTMESEKTE;GÖRMESEKTE
 
            - 
            O KÖY BİZİM KÖYÜMÜZDÜR.
 
            - 
            Çok güzel bir dörtlük. Sanırım bu 
            dörtlük bize çok şey anlatıyor. Okurlarımın bu dörtlüğü kendilerine 
            göre yorumlayacaklarını umuyor beni sabırla dinledikleri için onlara 
            saygılar sunuyorum.
 
           
             | 
                      
              
    | 
     
  
     | 
                  
              
    |   | 
                  
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
    | 
  | 
                  
              
    |   | 
                  
              
                | 
                 05 | 
              
              
                | 
                 
                    
                    
                    Bu sayının 
                    içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir sonraki Sayfaya Gitmek için 
                Tıklayınız!  | 
              
              
              
              
                | 
              
              
              | 
              Mustafa Nevruz SINACI | 
              
              
              | 
              
              
              Mustafa Nevruz SINACI Hayat Hikayesi
                | 
              
              
                        
  - ABD-AB VE SINIR ÖTESİ
 
  - 
  Sağduyu sahibi, aklıselim, uyanık, basiret ve 
  beka sahibi müteyakkız, Türkiye sevdası ile dolu, konjonktürü dikkatle izleyen 
  gazeteci-yazarlar; Bu gün için yaşanan vahim gerçeği korkusuzca ortaya koymaya 
  başladılar. Artık işin saklanacak-gizlenecek tarafı kalmadı. Uzun süredir 
  millet de anladı ve bildi ki; Türkiye büyük bir kırılma noktasına itilmiş ve 
  uçurumun ta kenarına kadar sürüklenmiştir. Bu hakikatle yüz yüze olan, her 
  şeyi en ince ayrıntılarına kadar bilen ve fakat ses çıkartmayan, farkında 
  değilmiş gibi davranan sadece hükümet ve siyasettir. Aslında günümüz siyaseti 
  ve sözde aydınları bu konuda pek de masum sayılmazlar.
 
  - Aksine, sırtlarında yıllar önce uygulama imkânı hasıl olmuş bir projeye 
  engel olmanın vebalini ve sorumluluğunu taşımaktadırlar. “Aldatan Put ve 
  Pusudaki İhanet” konulu yazım yayınlandıktan sonra bir hayli olumlu tepki 
  aldım. Bir tanesi, benim hassasiyetime ve yakın zamanda kaçırılan önemli 
  fırsatlara dair açıklamalarıma şöyle cevap vermiş:
 
  - 
  Adı bende mahfuz okuyucumun 
  mektubu aynen şöyledir: “15-16 yıl önce Kuzey Irak'a Özal'ın girmek isteğine 
  karşı çıkan şuursuz devlet ve yönetim anlayışının oluşturduğu kaosu 
  hatırlayınız. O zaman dünya kamuoyu Türkiye'nin (ilk kez!) lehinde idi ve 
  Körfezdeki Irak işgaline karşı savaşı merhum Özal tetiklemişti. Petrol Boru 
  Hattı'nı keserek Irak'a ambargoyu başlatan Özal'ı dinlemeyen, anası Kürt 
  olduğu için onu da Kürt sayan ve ilk kez Misak-ı Millî sınırlarına doğru 
  yürümeyi savunmasını doğru veya inandırıcı bulmayan asker-sivil aydınlarımızın 
  (!) özellikle de basınımızın oluşturduğu hadım siyaseti çok putları 
  canlandırmıştır. O yüzden, askeri göreve çağıran bütün tavırların bir ayağı 
  kaygan zemindedir. Çünkü askerin ne istediğini bizzat askerler bile 
  bilmemektedir. Tezkere çıktıktan sonra ‘Başbakanın Bush'la görüşmesini 
  bekleyeceğiz!’ diyen Genel Kurmay Başkanı'na sorulacak şu sorunun cevabı 
  verilmediği sürece Kuzey Irak'a yapılacak her harekat başarısız kalmaya 
  mahkum; tıpkı 25 harekatla bir sonuç alamadığımız gibi.
 
  - 
  Siz Genelkurmay Başkanı'na sorulacak şu 
  sorunun cevabını alabilirseniz, o cevap üzerine bir kitap bile yazmaya değer: 
  ‘Seçim öncesinde, Milli Güvenlik Kurulu'nda gündeme getirmediğiniz halde, Harp 
  Okulları'nda yaptığınız konuşmada neden Kuzey Irak'a girmeliyiz dediniz? Bu 
  konuşmada söylediğiniz, 'Kuzey Irak'a girince PKK'dan başka Peşmerge ve ABD 
  ile de bir iş tutacak mıyız?' sözlerinin ne anlama geldiğini Türkiye'de kimse 
  değerlendirmedi, ama ABD'li bir askeri gözlemci aynen şöyle dedi: "Bu 
  sözlerden anlaşılan şu ki, Türk Genel Kurmay Başkanı "Kuzey Irak'a 
  girmeliyiz!" dedikten sonra bu mülahazaları serdettiğine göre, o bölgeye 
  girmek istemiyor, ama iç politika malzemesi olarak kullanıyor." Bunları sizin 
  de tuhaf bulduğunuzu sanıyorum. Fakat hepsinin bir anlamı olmalı.
 
  - 
  Kısacası, Genel Kurmay Başkanı'ndan sonra kim 
  Kuzey Irak'a girelim dediyse, ya bu iç politikaya alet oldu, yahut da hamasi 
  duygularına mahkum haline geldi... Sınırın bu yanını kontrol altına alamayan 
  Genel Kurmay Başkanı'na sorulacak pek çok soru varken, "Daha ne bekliyor ASKER 
  ?" diye sormak bence çok anlamsız.
 
  - 
  Gelen yüzlerce eleştiri ve öneri arasından, 
  özellikle bu maili sizlerle paylaşmak isteyişimin nedeni şu: Evet Türkiye 
  1991-92 yıllarında çok büyük bir nimet ve fırsatı kaçırmış ve o zamanki 
  rivayetlere göre, günün Genelkurmay başkanı, başta donanım eksikliği olmak 
  üzere bazı nedenler ileri sürmek suretiyle harekâta karşı çıkmıştı. Bunun 
  bedeli binlerce şehit ve milyarlarca dolar oldu. Oysa o gün mevcut donanımla 
  bu harekât pekalâ başarılabilir ve şu an tepemizde asılı demoklesin kılıcı 
  bertaraf edilebilirdi. Dolayıyla bu hadisenin ve çok daha sonraları örgüt 
  kongreleri toplandıkça ve belirli mevsimlerde 8000-9000’e yakın militan Kandil 
  kamplarında bir araya geldikçe neden gereği yapılmadı? Bütün bunlar 
  sorgulanması ve cevap aranması gereken sorulardır.
 
  - 
  Ancak, bu sorulara cevap vermek bir yana 25 
  veya 40 yıllık geçmişi ve bu geçmiş içinde eşkıyanın nereden nereye geldiğini, 
  hangi dahili ve harici kaynaklardan beslendiğini dahi tam olarak sorgulamak 
  mümkün olamamıştır. Gerçek şu ki, tehdit hep büyüye gelmiştir.  
 
  - TÜRKİYE KİMLERLE SAVAŞIYOR ?
 
  - 
  Aslında, bu bağlamda “savaş” ve “bölücü örgüt” 
  terimlerini asla kullanmamak gerek. Zira, savaşın muhatabı aleni düşman ve 
  hukuken var olan bir devlettir. Bu kelimeleri özellikle uluslar arası 
  plâtformlarda ve Irakla ilişkilerde kullanmaktan özenle kaçınmak şarttır. Aksi 
  taktirde salt bu terminoloji dolayısıyla bir takım baskılara ve flebisit 
  taleplerine muhatap olunması ihtimali mevcuttur. Şu hale nazaran muhatap 
  unsurdan sadece “eşkıya” ve “çeteler” olarak bahsetmek mümkündür. Mamafi daha 
  açık ve anlaşılır olması bakımında biz sadece bu araştırma ile sınırlı kalmak 
  koşuluyla bu kelimeleri kullanmaktayız. Devam edelim.
 
  - 
  Türkiye kimlerle savaşıyor ? dedik...
 
  - 
  Bu soru, şu günlerde herkese sorulmalı.
 
  - 
  Millet vahametin tam anlamıyla farkına 
  varmalı.
 
  - 
  Zira, Türkiye şu anda başta ABD olmak üzere AB 
  ve OECD üyesi tam 28 ülke ile fiili savaş halindedir. Bu husus bizzat Cemil 
  Çiçek tarafından Adalet Bakanlığı zamanında açıklanmış, aslında yıllardır 
  bilinen ve belli olan bir gerçektir.  
 
  - 
  Ordu bizim ordumuz. Askerler bizim 
  evlâtlarımız ve kardeşlerimiz. Dahası, hepimiz Türk’üz ve askeriz. Bu bizim 
  atadan ve soydan mesleğimiz. Adaletin, hakkın, hakikatin ve hukukun 
  askerleriyiz biz. Ve dahası biz; Cumhuriyetiz, Demokrasiyiz, Lâiklik ve 
  İnsanca, mertçe, dürüstçe, adalet ve barış içinde yaşamanın yer yüzündeki 
  temsilcileriyiz.
 
  - 
  Biz bir hukuk devletiyiz.
 
  - 
  Ordumuz Türk ve Atatürk ordusudur.
 
  - 
  Bizim ordumuzda lânetli pavyon paşaları, 
  ABD-NATO ve AB kulu-kölesi, yeminli, biatlı dönme, devşirme, mason ve misyoner 
  tohumları yok. Olanlar varsa eğer, bunlar Türk milletinin emrinde ve 
  hizmetinde olamazlar! Temizlenmeleri ve tasfiyeleri gerekir.
 
  - 
  ABD-AB namına ihtilal yapanlar, "NATO" ya 
  sadakat yemini edenler ve "Ours boy" unvanını alanlar asla ve kesinlikle 
  damarlarında “asil kan” akanlar değildirler ve olamazlar da.
 
  - Gelin; Doğruya doğru, eğriye eğri, yanlışa yanlış deme cesaret ve cüretini 
  gösterelim.
 
  - Mesele, büyük önder Mareşâl Mustafa Kemal ATATÜRK’ün "Ya askerlik ya 
  siyaset" diyerek gösterdiği yoldan gitmeyenleri, sorumsuz olduğu halde 
  milletin kendilerine emanet ettiği silahları millete göstererek siyaset 
  yapanları teşhir etmek, bazı suiniyet ve sızmalara dikkat çekmektir.  
 
  - 
  Allah için konuşun, 25 yıl savaş mı olur? Tüyü 
  bitmemiş yetimin hakkı ve bu çilekeş halkın, el emeği ve göz nuru olan 500 
  milyar dolar nasıl sokağa atılır? Ülkeyi baştanbaşa üç kez imar ve ihya etmeye 
  kâfi büyük bir servet böyle nasıl hovardaca harcanabilir?  
 
  - 
  Hani, 12 Eylül öncesinde bu ülkede çok yaygın 
  bir anarşi ve terör vardı.
 
  - 
  Kalleş baronlar kardeş 
  kavgasını tahrik etmiş ve binlerce masum ve müsemmanın alçakça, haince kanına 
  girmişlerdi. 12 Eylül günü askeri müdahale oldu. Anarşi ve terör bir günde 
  bıçakla kesilir gibi kesildi. Bu neydi? Bir tesadüf mü? Yoksa mucize mi? O gün 
  pek alâ muktedir olanlar ondan sonra 25 yıldır hangi stratejiyi geliştirdi? 
   Bu 25 yılda güvenlik meselesinde sözde sivil iktidarların gücü ve etkinliği 
  ne oldu?
 
  - 
  Ülke çıkarlarını düşünenlerle, bir yerlere 
  savrulup milletin başında boza pişirenleri ayıralım..
 
  - 
  Açık ve net sormak gerek!
 
  - 
  Sincan'da İsrail tel’in edildi diye, 
  sokaklarda tank dolaştıran, o Şubat bülbülü, İsrail muhibbi Çevik Bir 
  beyefendi ve avanesi şimdi nerelerde.. Milletin cebinden kaç para alır. 
  Nerelerde yatar, nerelerde kışlar?
 
  - 
  Koskoca 25 yıl ve 500 milyar dolar!
 
  - 
  Sivil siyaset veya ordu, kabahat veya ihmal 
  kimde ise mutlaka hesap vermelidir.  
 
  - 
  Ve, daha da önemlisi bu trajikomik hikâye 
  burada bitmeli, bitirilmelidir.
 
  - ANCAK ! GERÇEKLER AÇIKLANARAK
 
  - 
  Fazla söze gerek yok. Irak'ın kuzeyi Türk 
  jetleri tarafından hallaç pamuğu gibi atılıyor.
 
  - 
  Başbakan İngiltere'den, ardından da ABD'den 
  sınır ötesi operasyon onayı almak için koşuşturuyor. Kendi ellerimizle 
  palazlandırdığımız Irak'ın kuzeyine en sonunda ekonomik yaptırımlar 
  uygulanması kararı istemeyerek de olsa çıkıyor. Açıkça sınır ötesi tehdit 
  olmasına karşın NATO kollarını kavuşturmuş, olanları seyrediyor.
 
  - 
  Her ne kadar uluslar arası bir barış ve 
  güvenlik örgütü olsa bile, cari konsepti itibarıyla NATO, adeta ABD’nin emrine 
  girmiş; Bunun yanı sıra AB çıkarlarını koruma kaygısına düşmüş ve tıpkı Bosna-Hersek’te 
  olduğu gibi, Irak’ın nahak yere işgaline de seyirli kalmıştır. Şu halde, BM 
  veya NATO’dan her hangi bir konuda sağlıklı karar beklemek olanaksızdır.
 
  - İşte bu ortamda hâlâ Türkiye K. Irak’a sınır ötesi operasyon yapsın mı – 
  yapmasın mı tartışmaları dinliyoruz. Sınır ötesi operasyonu istemeyenler 
  bölgenin bataklık olduğunu ve TSK'nin bu bataklığa batma tehlikesi olduğunu 
  ileri sürüyorlar. Oysa 1 Mart tezkeresi öncesi TSK'nin ABD kuvvetleriyle 
  birlikte mutlaka Irak'a girmesi savunuluyordu. O zaman, hele de Saddam 
  döneminde Irak'ın kuzeyinin de güneyinin de bataklık olduğu biliniyordu.
 
  - BİR MART TEZKERESİ
 
  - 
  Aslında doğru olan bir Mart tezkeresini kabul 
  etmek ve tam bir devlet ciddiyeti içinde uygulamaktı. Ben kişisel olarak 1 
  Mart tezkeresinin geçmesinden yana olanlardandım. Şimdi de hâlâ aynı düşüncemi 
  koruyorum. Çünkü koşullar ve belgeler çok iyi düzenlenmişti. ABD Türkiye'ye 
  girerse bir daha çıkmaz, gibi sözler söylendi. Kesinlikle öyle bir durum 
  mümkün değildi. Bunların hepsi efsaneydi. Hani, bilmeden fikir üretme var ya. 
  Aynısı yapıldı. Bunları çok aydınlarımız da maalesef yapıyor ve bu ülkeye çok 
  da zarar veriyorlar.
 
  - 
  Nitekim o tarihte Türkiye, hissiyattan 
  uzaklaşıp Genelkurmayın yapmış olduğu o çok mükemmel anlaşmalara uygun biçimde 
  oraya girseydi, bugün Irak'ın kuzeyindeki bu (PKK) ve benzeri sıkıntılar, 
  karşımızda önemli bir ulusal güvenlik sorunu olarak durmayacaktı.
 
  - Onun dışında bunun ülkemize daha başka getirileri de olacaktı.
 
  - 
  Tamam, demokratik bir ülkeyiz. TBMM'nin kararı 
  öyle çıktı.
 
  - 
  Ona da saygı duymaktan başka söyleyecek 
  sözümüz yok.
 
  - 
  Ancak, bugün yine sınır ötesi operasyona karşı 
  çıkanlar var. Ben buna katılmıyorum. Irak'ın kuzeyi TSK için asla bir bataklık 
  olmaz. Bunu düşünmek bile abestir, yanlıştır. Zira, ne Türkiye Cumhuriyeti 
  dünün devleti ne de TSK dünün silahlı kuvvetleridir. Dolayısıyla TSK bu konuda 
  fevkalade olgun bir noktaya ulaşmış durumdadır. TSK bir avuç eli kanlı PKK' lı 
  katil sürüsünün karşısında bataklığa saplanmış konumuna kesinlikle düşmez. 
  Düşebileceği de söylenemez. Bu türlü konuşanlara şüphe ile bakmak gerekir.
 
  - 
  Dahası, şu anda TSK komuta kademesinde yukarda 
  “bir zamanlar için” tanımladığımız “ABD-AB namına ihtilal yapan, "NATO" ya 
  sadakat yemini eden ve "Ours boy" unvanı alan ve damarlarında akan kan şüpheyi 
  calip” kimseler değil; Yürekten bir samimiyet ve sadakatle askerlik mesleğine 
  bağlı, Türk inkılâbı ve Atatürk ilkelerine sahip ve saygılı; Varlığını Türk 
  milleti ve devletinin devamlılığına adamış askerler vardır.  
 
  - 
  Bu Allah’ın bir lütfudur.
 
  - 
  Kıymeti-kadri bilinmeli 
  terör belâsına “şimdi” mutlaka son verilmeli, keza, 25 yıldır bunu sürüncemede 
  bırakan ve anarşi üzerinden rant sağlayanlara hesap sorulmalı, muaheze 
  edilmeli ve bedel ödettirilmelidir. Evet, bedel ödemek değil, bedel ödetmek 
  zamanıdır. Çünkü millet zaten bu güne kadar çok büyük bir bedel ödemiş 
  bulunmaktadır.  
 
  - TERÖRLE MÜCADELE
 
  - 
  Şimdi, bazı provokatif kesimler ve AB uzantısı 
  akredite medya tarafından bu düzenli bir savaş değil, asimetrik bir savaş 
  olması nedeniyle tehlike var, deniliyor... Maksat : TSK’nın sınır ötesi 
  harekâtını önlemek ve menfur amaçlarını adım adım gerçekleştirmektir. Elbette 
  karşı taraf o alçakça saldırılarını yapacak. Bu saldırılar karşısında TSK 
  kayıplar verebilir. Bu, terörle savaşın doğasında var. Özellikle de bu tür bir 
  savaşta kayıpları önlemek, düşünüldüğü kadar komutanların ya da liderlerin 
  elinde değildir. Çünkü terörle mücadele ediyorsunuz.
 
  - Karşınızdaki, onurlu bir devletin erdemli bir ordusu değil.
 
  - 
  Karşınızdaki, güya sizinle savaştığını 
  söyleyen çeteler. Bunlar herhangi bir ahlaki, insani ya da yasal bir kurala 
  bağlı değiller. Üstelik aralarında dünyanın bütün milletlerinden fırsat 
  düşkünleri ve maceraperestleri var. Elebaşıları ve militanlarının kahir 
  ekseriyeti ise Ermeni asıllı ve ASALA kökenli. Sanıldığı gibi Kürt unsuru 
  falan yok karşınızda. Üstelik bunlar ahlâken düşük marksist ve leninist 
  ideolojiye mensup bir güruh. İslâm’la veya insanla bağdaşır yanları yok.
   
 
  - 
  Ama siz TSK olarak insani kurallarla, 
  uluslararası hukuk kurallarıyla, kendi ülkenizin hukukuyla bağımlısınız. 
  Dolayısıyla işin zorluğu doğasında. Tabii ki tek bir insanımızın akan kanı 
  bizim için çok değerlidir. Ama bu ülke savunulmak zorunda. Bu ülkeyi 
  savunmasız bırakırsak, onun bunun arzusuna göre yol alacak hale getirirsek o 
  zaman neyimizi koruyabiliriz? Bunu bir sormak lazımdır.
 
  - 
  Pskolojik savaş birimleri yok edildi
 
  - 
  Onun bunun arzularından kastınız nedir?
 
  - 
  Bugünlerde özellikle TBMM çatısı altında bazı 
  sesler çıkıyor. "Başka çözüm bulmak lazım", diyorlar. Tamam, başka çözüm 
  bulmak lazım da karşınızda eli silahlı bir terör örgütü var. Yani Türkiye 
  Cumhuriyeti Devleti bu terör örgütüne, "Gel kardeşim, masaya oturalım. 
  Pazarlık edelim. Ben sana biraz vereyim. Sen de biraz fedakârlık yap. Şu işi 
  bir orta çizgide halledelim" mi demeli?
 
  - 
  Talabani de aynı şeyi teklif etmedi mi?
 
  - 
  O zaman Türkiye Cumhuriyeti bunu kabul mü 
  edecek? Başından beri Abdullah Öcalan 'ın talebi de oydu. Daha sonra 
  İmralı'dan avukatları aracılığıyla aynı mahiyette birçok mesaj gönderdi. Murat 
  Karayılan 'ın, Osman Öcalan 'ın, hepsinin talepleri bu oldu.
 
  - Bugün bu talepleri Irak'ın kuzeyindeki o lider bozuntuları, aşiret 
  reisleri seslendiriyorlar. Onların ne, kim olduklarını biz çok iyi biliyoruz. 
  Bu son 30 yıla yakın zaman içinde bir de oradaki insanları Türkiye Cumhuriyeti 
  besledi. Saddam zamanında ekmekleri yokken ekmeklerini verdi.
 
  - 
  ABD'nin Irak'ı işgal etmesiyle ortaya çıkan 
  Irak'ın kuzeyindeki Kürt bölgesine bizim işadamları yatırımlar yaptı. Okul, 
  hastane, konut, devlet daireleri, havaalanı inşa ettiler. Hatta petrol bile 
  çıkardılar. Türkiye'den oraya hepimizin bildiği gibi inanılmaz ucuz fiyattan 
  elektrik veriliyor. Yani Türkiye orayı kalkındırdı. Peki, hangi amaçla o bölge 
  palazlandırıldı, gelip bizim insanlarımızı vursunlar diye mi?
 
  - 
  Bu tür komşu ülkelere yönelik faaliyetlerin 
  mantıklı izahları olabilir. "Bu ülke insanları bize dost olsun. Karınları 
  doysun ki başka yerlere göç edip oralarda rahatsızlık yaratmasınlar. Ben 
  onlara kendi evlerinde belli bir hayat standardı sağlayacak biçimde yardımcı 
  olayım. Bir yandan paramı kazanayım, bir yandan da bu yardımı yapayım" diye 
  hükümetler bu yönde karar alabilirler.
 
  - 
  Ama bugün içinde bulunduğumuz koşullarda sizin 
  sorunuz çok geçerli. Acaba bu Türkiye açısından akıllıca bir davranış mı, 
  yoksa değil mi? Şu geldiğimiz aşamada, Barzani ve Talabani'nin Türkiye 
  Cumhuriyeti Devleti'ne böylesine kafa tutacak cesareti bulup "Size bir Kürt 
  kedisini bile teslim etmeyiz" gibi abuk subuk, ne idüğü belirsiz beyanlarda 
  bulunacakları bir noktaya geldiyse Türkiye, kendimize şunu sormalıyız: "Bu 
  katkılar devam etmeli midir?"
 
  - 
  TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu geçen gün, "Ulusal 
  güvenliğin söz konusu olduğu bir yerde artık kâr, ekonomi hesabı yapılmaz. Onu 
  yaptığınız zaman ihanetin içinde olursunuz" dedi. Onun üzerine çeşitli iş 
  çevrelerinden Hisarcıklıoğlu'na hücumlar var. Kıyısından köşesinden mazeret 
  üretip halkın gözünün önüne alacalı bir resim koyma gayreti içindeler. 
  Devletin elinde askerden önce kullanabileceği başka kozlar da var. En azından 
  bunları kullanırsınız.
 
  - 
  Bir de PKK'nin kaçırdığı sekiz asker konusu 
  var. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir terör örgütüyle pazarlık masasına 
  oturabilir mi?
 
  - 
  Bunu da psikolojik propaganda amaçlı 
  kullanıyorlar. Çok iyi baktıklarını söylüyorlar. Meğer ne kadar 
  insancıllarmış. "Türkiye isterse teslim şartlarını konuşuruz" diyorlar.
 
  - Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti terör örgütüyle masaya oturacakmış. İş, 
  Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, bu teröristlerin o şekilde konuşmasına 
  muhatap olacak noktaya geldi. Askeri adımlar atılıyor. Bu şehitler boşuna 
  verilmiyor. Ama bizim güvenlik güçlerimiz teröristle savaş veriyorlar. Terörle 
  savaşın ekonomik, siyasal, sosyal, psikolojik boyutları vardır.
 
  - 
  Bana göre psikolojik harekât konusunda 
  devletimiz hemen hemen sıfır noktasındadır. Bizim öyle bir birimimiz yok. 
  Yetişmiş kadrolarımızın olduğunu da pek sanmıyorum. Bu hükümetin işidir.
 
  - 
  Bu işle ilgili bir zamanlar 
  devletin ilgili kurumları vardı. Ama AB'nin talebiyle o kurumlar, birimler 
  külliyen bitti. O şartlar nasıl kondu, nasıl oldu? Akıl ermez bir iştir.
 
  - Bir zamanlar Barzani ve Talabani sözüm ona düşmanken iki kere onları 
  birbirlerinin tuzağına düşmekten TSK kurtarmadı mı?
 
  - 
  Öbürünün tuzağına düşmesin diye aldık adamı, 
  helikopterle başka yoldan götürdük. TSK bütün bunları yaptı. Ama gerek 
  Talabani'nin gerekse de Barzani'nin ne kadar kaypak, ne kadar dönek, ne kadar 
  sözüne güvenilmez yaratıklar olduklarını TSK'den daha iyi hiç kimse bilemez.
 
  - 
  Üstelik Talabani, Sovyetler Birliği döneminde 
  Sovyet yanlısıydı. Parti üyelerine "Yoldaşlarım" diye hitap ediyordu. Barzani 
  ABD'ciydi. Ama günün birinde baktık ki Talabani, ABD köstebeği çıkmadı mı?
 
  - 
  ABD ajanı olduğu ortaya çıkınca epeyce hayret 
  eden olmuştu, diye hatırlıyorum.
 
  - ABD'nin gizli gündemleri PKK dörde ya da beşe bölündü. Öcalan'ın artık 
  etkisi kalmadı. Bir kısmı Barzani ve takımının etkisi altına girdi, deniyor. 
  Bunlar sonuçta peşmerge. Bunlar bu kadar modern silahları nasıl 
  bulabiliyorlar?
 
  - 
  Bu terör örgütü diğer odakların desteği 
  olmadan tek başına ayakta duramaz. Ne yazık ki bunun arkasında buna payanda, 
  destek olan, ona bütün bu söylediklerinizi sağlayan ya da kendisinin bir 
  şekilde sağlamasına göz yuman unsurlar var.
 
  - 
  Kimdir bu unsurlar?
 
  - 
  İsterseniz yakından uzağa doğru gideyim. En 
  yakında olanlar Barzani-Talabani ikilisi, Irak'ın kuzeyindeki oluşumlar. Bir 
  yandan da dünyaya ve bize, "Biz otonom bir yönetimiz. Yönetimin başkanı da 
  var. Bağımsız da olabiliriz" diyorlar. Ben geçen yıl özel temsilcilik 
  görevindeyken Irak'ın kuzeyinden benimle temas halinde olan bir kişi 2007'nin 
  ajandasını getirdi.
 
  - 
  Ajandanın en son iki sayfasını kapsayacak 
  biçimde Büyük Kürdistan haritası vardı. Bu haritaya Mersin ve benim memleketim 
  olan Sıvas, yukarıda Kars da dahildi. Aynı haritanın şeklinde rozetler 
  yapmışlar. O kişi bana, "Bu rozetten bütün peşmergelerin, hatta çocukların 
  bile yakalarında var" dedi. Bunlar çocuklarına hedef olarak bu haritayı 
  gösteriyorlar.
 
  - 
  Şu anda Irak'ın kuzeyindeki büyük güç ABD. 
  ABD'nin bilgisi dışında bunları nasıl yapabilirler?
 
  - 
  Şu andaki konjonktürde aksini düşünmek mümkün 
  değil. Benim bilebildiğim kadarıyla ABD'nin Irak'ta, Ortadoğu'da, bir kısmını 
  henüz açıklamadığı, ama bir kısmını da açıkladığı ileriye yönelik bazı 
  projeleri var. Açıkladığı projelerden birisi de BOP. Zaten bizim Başbakan da 
  BOP'un eşbaşkanı olmakla övünmüyor mu?  
 
  - 
  Ümit ederim neyin ne 
  olduğunu ya da olmadığını çok iyi kavramışlardır. Ama benim anlayabildiğim 
  kadarıyla BOP henüz daha ABD'nin düşündüğünün tam şekliyle ortaya konmuş ya da 
  bizlere deklare edilmiş değil. Benim anlayabildiğim kadarıyla BOP onların 
  kafasında net. Ama o kafalarındaki net şekli bize anlatmış değiller.
 
  - 
  Şimdilik göründüğü kadarıyla bölge ülkelerine 
  demokrasi getirilecek, Türkiye bunlara model olacak, ama bunun olabilmesi için 
  Türkiye'nin biraz ılımlı İslam’a kayması lazım. Anlayamadığım, ılımlı ya da 
  sıcak İslam nasıl oluyor? Bizim bildiğimiz İslam İslam’dır. Yarı demokrasi, 
  yarı şeriat, ikisini de idare ediverin. Nasıl idare edilebilir? Onu bir türlü 
  kafamda canlandırabilmiş değilim. Laiklik ilkesinin olmadığı yerde 
  demokrasiden söz edemezsiniz.
 
  - Peki, bu peşmerge takımı TSK'nin mevzilendiği noktalarla ilgili bu kadar 
  isabetli haber alma bilgilerine nasıl ulaşabilirler?
 
  - 
  Öncelikle bunun hesabını vermesi gerekenler 
  demin sözünü ettiğim Irak'ın kuzeyindeki kişiler. Ondan sonra Irak yönetimi 
  geliyor. Ama bugün Irak yönetimi acınacak halde.
 
  - 
  Geçenlerde bir Iraklı yetkilinin, "Biz egemen 
  bir ülkeyiz. Sınırlarımıza müdahale ettirmeyiz" türünden bir beyanını okudum. 
  Doğrusu buna bir hayli güldüm. İşgal altındaki, bir ucundan bir ucuna ABD 
  askerinin kol gezdiği bir ülke nasıl egemen olur? Onu da çözebilmiş değilim. O 
  durumdaki bir yönetimden özellikle bu terör örgütüyle ilgili olarak fazla bir 
  şey bekleyemezsiniz.
 
  - 
  Esas terör örgütüyle ilgili yapabilecekleri 
  olup da yapmayanlar var. Bunların başında tabii ki ABD geliyor. Onun yanında 
  da AB ülkeleri... Bunların yapabilecekleri şeyler vardı; halen var, ama 
  yapmadılar. Şimdi, "Yapalım, edelim" gibi bazı beyanlar var. Bilmiyorum. 
  Sonucunu görmedikçe inanmam mümkün değil.
 
  - 
  Ben diyorum ki: "Benim dostum olduğunuzu 
  söylüyorsanız, böyle bir terör belasıyla mücadelemde bana katkı sağlayacak, 
  yardımcı olacak bazı şeyleri yapma yeteneğine sahipseniz, ama bunu yapmaktan 
  kaçınıyorsanız o zaman benim gözümde siz benim yanımda değil, o teröristin 
  yanındasınız."
 
  - 
  PKK denilen eli kanlı örgüt Türkiye'ye bu 
  kadar kapsamlı harekât yapabiliyor, canını böylesine yakabiliyorsa arkasında 
  çok belirgin güçler vardır. Bu güçler de bellidir.
 
  - Türkiye'de demokrasi oyunu oynanıyor
 
  - 
  Peki, ya AB?
 
  - 
  Onunla ilgili söylemem gerekenleri söylemek 
  istemiyorum. İçim bu konuda çok dolu. Ben biliyorum ki o Avrupa ülkelerinin 
  uyuşturucuya kurban verdikleri her genç insanın kanında PKK'nin kanlı elleri 
  var. Çünkü o uyuşturucunun oralara ulaşmasında en büyük taşıyıcı örgüt PKK. Bu 
  durum kendilerine defalarca bildirilmesine rağmen hâlâ ülkelerinde, 
  başkentlerinde PKK'nin işyerleri serbestçe çalışıyor. Hâlâ Brüksel'deki Grande 
  Place'ın etrafında PKK'nin sekiz-on tane döner dükkânı var. PKK'ye para 
  kesiyorlar. Önlerinde PKK bayrakları sallanan bütün büroları açık. Kendilerine 
  Interpol listesinde arananların isimleri bildirilmiş. Adresi, her şeyi belli. 
  Buna verilen cevap: "Benim ülkemde, yasalarıma aykırı bir şey yapmıyorlar." 
  Bundan sonra da bu insanlar uçağa bindirilip serbestçe Irak'ın kuzeyine 
  gidebiliyorlar. Bunu Öcalan'ın yakalanma süreci içindeki seyahati sırasında da 
  gördük. Bu ülkelerin insanlarıyla ilgili hiçbir sorunum yok. Ama oralardaki 
  yönetimler ne yazık ki böyle bir kasıtlı aymazlığın içinde. Türkiye'yi adam 
  yerine koymuyorlar; talebine aldırış bile etmiyorlar. Benim anlayabildiğim 
  kadarıyla onların Türkiye üzerinde başka hesapları var.
 
  - Ne gibi hesapları var?
 
  - 
  AB süreci içinde Ermeni meselesini halledin, 
  Kıbrıs sorununu çözün gibi dayatmalarla karşılaştık. Bunlar Kıbrıs'ın Rum 
  kesimini büyük törenlerle AB'ye tam üye yaptılar. Bu ne biçim bir mantıktır? 
  Demek ki bunlar Kıbrıs sorununun çözümünü arzu etmiyorlar. Yunanistan'ı da 
  AB'ye ucuz ve basit bir biçimde aldılar. Çünkü Türkiye'ye Ege sorununu çözmesi 
  söyleniyor, ama Yunanistan'a neden söylenmedi? Yunanistan'dan Kıbrıs sorununu 
  çözmesi neden istenmedi? Demek ki tam anlamıyla riya ve çifte standart 
  içindeler. Sonra çok yanlış bir kanı var. Batılılar, içimizdeki beşinci kol 
  faaliyetleri ya da psikolojik savaş unsurları bunu pompaladılar, sanıyorum. 
  Medyamızın bir kısmı da zaman zaman buna alet oldu. Halkta sanki o bölgenin 
  insanlarının tamamı PKK'yi destekliyor gibi bir düşünce yarattılar. Orada 
  halkımızın büyük çoğunluğu vatanını seven insanlardır.
 
  - 
  Ama Güneydoğu'da oyların hemen tamamı AKP'ye 
  ve DTP'ye gitmedi mi?
 
  - Oynadığımız bu demokrasi oyununu bir an önce sonlandırmak ve doğru dürüst 
  bir demokrasi uygulamasına başlamak zorunluluğumuz var. PKK gelsin, mezradaki 
  vatandaşın kafasına Kalaşnikof'u dayasın, "Bu mezradaki oyların birisi bile o 
  işaretten başka partiye giderse hepinizi yarın akşam halledeceğiz" desin. O 
  vatandaş ne yapacak? Oralarda her mezranın, her köyün başına asker, korucu 
  koymanız mümkün değil. Dolayısıyla o insanlar oralarda zorunlu olarak istenen 
  yere oy vereceklerdir, veriyorlar da. Başka çareleri yok. Bana göre o oyların 
  çok önemli bir kısmı bu şekilde sağlanmıştır. Ondan sonra da TBMM'de demokrasi 
  oyununu oynamaya başlarsınız.
 
  - 
  ABD, Saddam'ı teröre destek veriyor diye 
  yakaladı ve idam ettirdi. Türkiye açısından baktığınızda bu durum Barzani için 
  de geçerli değil mi?
 
  - 
  Bana göre Türkiye'ye karşı işlenmiş suç 
  bakımından Öcalan'dan pek farklı değil. Yaptıkları yanına kâr kalmamalı. Bir 
  şekilde cezalandırılması gerekiyor. Marmara Denizi'nde adamız boldur. Hayırsız 
  var, Yassıada var.
 
  - 
  Türkiye NATO'nun bir üyesi. NATO tüzüğünün 4. ve 5. maddeleri var. Bir NATO 
  üyesine dışarıdan gelen ve güvenliğini tehdit eden saldırılar karşısında NATO 
  üyelerinin harekete geçmeleri gerekiyor. Sizce NATO hâlâ neden harekete 
  geçmiyor? NATO bir açıklama yaptı. Sanıyorum bütün AB'nin görüşü de o noktada. 
  "Bu, Türkiye'nin iç meselesidir" diyorlar.
 
  - 
http://mustafanevruzsinaci.blogspot.com.tr
 
 
                         | 
                      
              
    | 
      | 
                  
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
    | 
      | 
                  
              
    | 
     
  
     | 
                  
              
    | 
      | 
                  
              
                | 
                 06 | 
              
              
                | 
                 
                    
                    
                    Bu sayının 
                    içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir sonraki Sayfaya Gitmek için 
                Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                        
  | 
                      
              
                        | 
        Mahmut 
        Selim GÜRSEL | 
                      
              
                        | 
                         | 
                      
              
                        
  - ASLAN BACANAKLAR 
 
  -             Hepimizin çoğunlukla bacanağı vardır. Binimde iki tane aslan 
  bacanağım var. Birisi benden on yaş büyük, sanayici iki fabrikası olan, diğeri 
  ise benden on yaş küçük Belediyede Memur.  
 
  - 
  Benim onlara karşı beslediğim ilgi ve sevgiye 
  karşı onlarında bana karşı yaptıkları ve davranışları beni üç ay öncesine 
  kadar riya ve yüzüme gülme olduklarını bir vesile ile gösterdiler. Eşimin de 
  bu sayede gözü açılarak kız kardeşlerinin ve eniştelerinin ne olduğunu 
  anlamalarına vesile olan olaylar dizisini anlatmak isterim.
 
  -             Aile içi problemler olabilmesine karşın, anlatacaklarımda da 
  bizim iyi niyetimizi ve onlara karşı “aman etraf duymasın, ayıp olmasın” 
  politikamızı da böylece sonuçlanmasına sebebiyet verdiler.
 
  -             Allah Rahmet eylesin kayınpederim vefat edeli 25 yılı geçti ve 
  kayınvalidem vefat edeli 23 yılı geçti. Allah yerlerinde rahatlık versin. 
  Benim onlardan bir şikâyetim, onlarında benden bir şikâyetim yoktu. Geldiler 
  geçtiler. Gittikten sonrada biraz kızlarına mal bıraktılar.
 
  - 
  Normal zamanlar dışında miras işlerini 
  yapılması gerekirken Büyük bacanak tarafından sattıkça bölüşürüz fikrini 
  benimsedik. İlk bir yıl içerisinde kayınvalidenin iki tarlasını sattık ve 
  bölüştük. Sonra bekle de satalım. Bu fiyata verilmez teraneleri başladı. Bizim 
  hanım da: sanayici eniştesine; satmayacaksanız benim hissemi siz alın dedi. 
  Dermez olaydı bir küstüler tam 5 ay ne aradılar, ne de sordular. Derken bir 
  bayram öncesi bizim eve geliverdiler. Gelenler Allah’ın misafirleri. Bizde 
  bozuntuya vermedik. Hoş beş, bir şey olmamış gibi devam eden ziyaretten sonra 
  biz biraz iade-i ziyarete gitmekte ağır aldık. Bir akşam telefon çaldı baldız 
  gelinde oturalım diye davet etti. Mecburen kalktık gittik. Gidip gelmeler 
  devam etti.  
 
  - 
  Dördüncü senede küçük bacanak ev aldım 
  borçluyum. Ağabey; bana para lazım. Tarlaları satsak. Ben evin borcunu ödesem, 
  size de hissenizi taksitle öderim. Önerisini hoş karşıladık. Eşim ve ben bizce 
  sakıncası yok. Büyük bacanak ne diyecek? O da olumlu bakarsa satalım dedik.
 
  - 
  Onunla da konuştuğunu ertesi gün telefonla 
  bildirdi. Hatta tarlalara da müşteri bulduğunu toptan tarlaları alacağını 
  büyük bacanakla beraber tarlalara bakmaya gidileceğini benimde gelmemi 
  istediğini söyledi.  
 
  - 
  Ertesi gün dediği iş yerinde buluştuk. 
  Tarlaları alacak adam, büyük bacanak, ben, küçük bacanak tarlaya talip kişinin 
  arabası ile tarlalara bakmak için köye gittik.
 
  -             Tarlaları alacak şahsınla tarlalara baktık, komşularla 
  konuştuk. Alıcı kişi çok iyi niyetli olduğunu tarla komşularının tarlalara 
  verdikleri düşük ücretlere itiraz ederek bu paraya bu tarla çok ucuz diye de 
  çıkıştığını şahit olduk.
 
  - 
  Tekrar arabaya binerek tarlalara müşteri olan 
  kişinin iş yerine geldik. Çayları içtik. Çaydan sonra adam belirli bir para 
  verdi. Büyük bacanak biraz daha ver dedi. Oda bir miktar daha arttırdı, büyük 
  bacanak biraz daha ver dedi adam arttırdı, üçüncü seferde aynı konuşmada adam 
  arttırdı. Dördüncü seferde bacanak arttır diyince adam kızdı ve ağzını bozdu 
  “si. git yavşak” derdi. Tabi bizde bu hitaptan nasibimizi almış olduk.
 
  - 
  Böylece tarlaların satışı kalmış oldu. Biz 
  satılmadığı için üzüldük. Büyük bacanak ise sevindiğini ileriki yıllarda 
  öğrenecektim.
 
  - 
  Küçük bacanak evin tarlaları alacak adamın 
  verdiği borçla işini gördü. Tabi ki sonraki yıllarda bizim arkamızdan çevrilen 
  Bizans Oyunlarından haberimiz olunca işin doğrusunu anlamıştık. İş işten 
  geçmiş, bizi akılları sıra kullanmışlardı.
 
  - 
  Biraz geriye gitmek itiyorum: Kayınvalide 
  vefat edince büyük bacanaklarda toplanmıştık. Büyük bacanak tarları ektirelim 
  boş durmasın demişti. Bizde olur ekilsin demiştik. Birkaç gün sonra bizimkinin 
  ablası kardeşine şu kadar tohum parası ve gübre parası hissenize düşüyor verin 
  diye bilgi yollamıştı. Eşimde bana bilgiyi iletti. Çıkarttım istenilen parayı 
  verdim. Sonra eşime parayı eniştene vermeden döviz bürosuna git bu para ile 
  kaç mark alınır diye sor diye tembih ettim. O da ablasına giderken döviz 
  bürosuna bu para ile kaç mark alınır diye sormuş ve sonucu bir kâğıda 
  yazmıştı. Hasat mevsiminden birkaç ay sonra işten eve geldiğimde bizim hanım 
  sevinerek ablasına, eniştesine, anasına dua ederek beni karşıladı. Tarlalardan 
  hissesine düşen paranın geldiğini söyledi. Bende, yarın git bu paraya kaç mark 
  verdiklerini öğren diye tembihte bulundum. Eşim ertesi gün gitmiş paranın kaç 
  mark ettiğini sormuş ve kâğıda yazdırmıştı. Ben akşam eve gelince suratı asık, 
  üzüntülü bir şekilde görünce durumu kavramış ve şaka ile sormuştum. Kaç mark 
  verdiler? Ağlamalı olarak kâğıdı önüme tuttu. Verdiğimiz paradan üç mark eksik 
  diyebilmiş ve ağlamaya başlamıştı. Üzülmemesini söyledim. Ticaret bu karda 
  edersin zarar da diye takılmıştım. Ertesi ay yine gübre ve tohum parası 
  istediler. Tarladan bir yıl öncesine göre verdiğimiz paradan üç mark eksilmiş 
  olan ekin paranın üzerine yarısı kadar daha ilave ederek eşime verdim ve 
  tembih ettim giderken sor kaç mark ediyor diye takıldım. O da parayı vermeden 
  kaç mark alınacağını öğrenerek bir yere yazmış. Hasat mevsiminden sonra yine 
  ekin parası geldi. Eşim ben demeden döviz bürosuna sonmuş. Tekrar on mark 
  kadar zarar ettiğimizi öğrenmiş. Ben eve gelince sordu. Bu ne biçim ekin 
  ektirme? Hiç buradan kar edilmeyecek mi? Diye serzenişte bulundu. Bende ne 
  yaparsın karıcığım tarlayı ekenin karnını doyuruyoruz ya. Demiştim. Eşime şu 
  teklifte bulundum. Hatun ya her sene üç veya on mart zarar eder sesini 
  çıkartmazsın ya da kardeşine söyle tarlalar satılana kadar o ektirsin o yesin! 
  Eşimde küçük kardeşine sen ektir sen ye diyerek, aile bütçemizi zarardan 
  kurtarmıştık.
 
  - 
  Aradan bir iki yıl daha geçti. Devlet 
  ekilebilen tarlalara teşvik vermeye başladı. Bizim tarla tapanla bir işimiz 
  olmadığı için ve yukarıda tarlaların ekimine karışmadığımız için ilgimiz 
  dışında kalan bir olaydan bi haber olmamız normaldi. Bir gün büyük bacanak 
  baldızla bize geldiler. Hoş beşten sonra tarlalar için teşvik verileceği için 
  annenizden kalan taşınmazları sizin üzerinize almak için tapuya müracaat ettim 
  baldız yarın bize gel de tapuya gideceğiz. Annenin taşınmazlarını üzerinize 
  aldıracağım dedi. Hanım olur dedi. Ertesi gün gitti tapuda imzalarını atmışlar 
  ve tapular üzerilerine geçmiş. Aradan bir ay geçince büyük bacanağa tapuların 
  fotokopisini verinde belediyeye beyanname verelim dedim. Büyük bacanak küçük 
  bacanak o işi halledecek diye bizi uyuttu. Görünce küçük bacanağa sordum 
  tapuların beyannamesini verdin mi dedim tamam abi vereceğim dedi.
 
  - 
  Bir yıl sonra tarlalardan birisine komisyoncu 
  arkadaş bir müşteri var diye bana geldi. Verdiği fiyatı büyük bacanağa 
  söyledim. O fiyata olmaz şu fiyata verelim dedi. Komisyoncuya durumu aktardım, 
  oda alıcıya sorar bilgi veririm dedi. İki gün sonra beni görünce tamam abi o 
  fiyata razı oldu dedi. Bende büyük bacanağa fiyatı söyledim bacanak yine fiyat 
  arttırdı. Komisyoncuya bildirdim oda alıcıya bildirdi olur aldık yine bacanak 
  arttırsın dedi. Ben durumu üzülerek komisyoncuya bildirirken tarlaları toptan 
  alacak kişiye yapılan arttır, arttır konuşmaları geldi. Komisyoncuya arkadaş 
  bizim büyük bacanağı tanıyorsun ona söyle, alıcıyı ona götür dedim. Komisyoncu 
  olur abi dedi. Ertesi gün gitmişler tarla için verilen fiyatın iki katı yeni 
  fiyat isteyen bacanağa kızarak dönmüşler.
 
 
   | 
                      
              
    | 
     
  
     | 
                  
              
    |   | 
                  
              
    | 
  | 
                  
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
    |   | 
                  
              
                | 
                 07 | 
              
              
                | 
                 
                    
                    
                    Bu sayının 
                    içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir sonraki Sayfaya Gitmek için 
                Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                        
  | 
                      
              
                        | 
İsa KAYACAN  | 
                      
              
                        | 
                         | 
                      
              
                        
  - BURDUR’DAN MİNİK BİR ŞAİR ADAYI:SEZA TUTKU AZAKLI
 
  - 
  Bazı büyükler, çocukluktan, gençlikten çıkıp, 
  olgunlaşınca (olgunlaşınca sözü doğru değil haddizatında) ne oldum delisi 
  oluyorlar, büyük-küçük tanımama gafleti içine giriyorlar. Sanat ve edebiyat 
  alanında bunların yüzlercesi, binlercesi var..  
 
  - 
  Bunlarla her gün ve sıklıkla karşı karşıya 
  geliyoruz, yüzyüze geliyoruz…
 
  - 
  ÇOCUKLAR
 
  - 
  Çocuklar, çocuklarımız.. Miniklerimiz, yarının 
  büyükleri gururlarımız… Bunlar için herhangi bir şey söylemek doğru değil. Hiç 
  değilse şimdiden.  
 
  - Burdur’dan Araştırmacı, şair ve yazarlar Derneği Başkanı Sebahat Gümüş 
  hocanımla Isparta’da bir vesileyle görüştüğümüzde, torununun şiirleri 
  olduğundan sözetmişti “Gönderin değerlendirelim, yarının şairlerine hizmet 
  edelim” demiştim. Torunu Seza Tutku Azaklı’nın bir fotoğrafı, bir mektup ve 
  minik şair adayımızın birkaç şiirinin eklendiği bir zarf aldım. Önce Sebahat 
  Gümüş hocamızın mektubu:  
 
  - 
  -Seza Tutku Azaklı… 19 Eylül 2001 doğumlu. 
  Burdur Cumhuriyet İlköğretim Okulu, 2-B sınıfında okuyor. Öğretmeni İbrahim 
  Günay. Okul Müdürü: Ahmet Şen.  
 
  - 
  Seza, şiir yazmayı, resim yapmayı çok seviyor. 
  Şiirlerini ana sınıfından itibaren yazmaya başladı. Şu anda sınıf birincisi. 
  çokk çalışkan, süper. Annesi Sevtap Gümüş  Azaklı. Babası Zafer Azaklı. 
  Anneannesi; Sebahat Gümüş. Onlarda şiir yazıyor.çok değerli hocam: Seza’nın 
  daha çok şiirleri var. 7 tanesini gönderiyorum (Sebahat Gümüş)
 
  -  
 
  - 
  SEZA’NIN ŞİİRLERİ
 
  - 
  Seza’nın duyguları tertemiz, sımsıcak. Hiç 
  bozulmamış anlatımlar, sözler ve mısralar bunlar:  
 
  - 
  Sev adlı şiirinde; sigaranın zararlarından söz 
  ediyor. Her şeyi seviyor, sevelim diyor… Ama “sigarayı asla” diye kesip 
  atıyor, kestirip atıyor. Minik yürek, minik duygular bunlar:  
 
  - 
  Dünyayı sev/Kalbini sev/Kendini sev/Sigarayı 
  sevme.  
 
  - 
  Ata’yı sev/Bayrağı sev/Seza’yı sev/Sigarayı 
  sevme.  
 
  - 
  Bir başka şiirinde “Anneanneme” başlığıyla 
  sesleniyor Seza Tutku Azaklı. Burada:  
 
  - 
  “Aşkım anneannem/Seni çok seviyorum/Sende 
  bensiz duramazsın/Bunu biliyorum”.Burada duyguların temizliğiyle doğruluğundan 
  başka bir şey aramak durumunda değiliz. Çocuk bu. Böyle anlatıyor.  
 
  - 
  Seza, şiirlerinin üstüne birde yazılış 
  tarihleri hakkındaki bilgilerle çıkıyor karşımıza. Bu kez dedesinden sözediyor. 
  “Dedeme” başlığı altındaki duygularından:  
 
  - 
  “Güzel dedem/Şirin dedem/Sen benim bir 
  tanemsin”…. dedikten sonra, “Ben seni çok seviyorum/Seni özlüyorum”diye de 
  ilavede bulunuyor.  
 
  - 
  Sıra annesinde. “Melek annem” başlığı 
  altındaki duyguları, daha doğrusu duygularının bir bölümü şöyle:
 
  - 
  “Canım annem/Tatlısın sen/Bir 
  meleksin/Canımsın”… İşte duygu anlatımı, işte sevgi aktarımı, anlatımı… Seza 
  yakınlarıyla ilgili duygularını anlatmaya devam ediyor: Bu kez sıra 
  babasındadır. “Babacığım” başlığı altındaki duygu aktarımında şöyle söylüyor:
  
  
 
  - 
  Babacığım/Sen beni seviyor musun?” diye bir 
  soru… Alın bakalım. “Yanımda huzur buluyor musun”? ikinci sual. “Ben seni 
  seviyorum/Seni çok özlüyorum”. Bu açıklamadan sonra, hangi baba kızı için” 
  sevmiyorum” diyebilir? Hele Seza gibi sevimli ve tatlı birisi olursa…
 
  - 
  Seza, Teyzesi için de bir şeyler söylüyor. 
  Aralarında konuştukları, hitabetlikleri adıyla “Nebuşum/Nebuşum nerdesin?” 
  diye soruyor. Seza Tutku Azaklı’nın, Atatürk’le ilgili duyguları da var. 
  Girişi bu şiirin:  
 
  - 
  “Atatürk, Atatürk/Ey Atatürk/Neredesin?” 
  dedikten sonra, “Çocuklar seni çok özlüyor” diyerek kendisinin ve 
  arkadaşlarının Atatürk sevgilerini anlatıyor .
 
 
                         | 
                      
              
    | 
     
  
     | 
                  
              
    |   | 
                  
              
    | 
  | 
                  
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
    |   | 
                  
              
                | 
                  08 | 
              
              
                | 
                 
                    
                    
                    Bu sayının 
                    içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir sonraki Sayfaya Gitmek için 
                Tıklayınız!  | 
              
              
              
              
                | 
              
              
              | 
              
              Selma GÜRSEL | 
              
              
              | 
              
              Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi | 
              
              
                        
            
              - ISPANAK YEMEĞİ KUŞBAŞILI 
 
              - 1 Kilogram ıspanak
 
              - 150 Gram Kuşbaşı a veya pastırma
 
              - 1 fincan zeytinyağı veya margarin
 
              - 1 Baş kuru soğan
 
              - 1 kaşık salça
 
              -             
              Ispanaklar güzelce yıkanır. Bir süzgece konarak suyunun süzülmesi 
              için bir kenara alınır. Soğan soyularak küçük tencereye olarak 
              doğranır. Tencerede doğranan kuşbaşılar konulur soğan ile birlikte 
              kavrulur üzerine bir yemek kaşığı salça konulun ve yarım kaşık tuz 
              atılır. İstenirse pul biber ilave edilir. İstenildiği kadar 
              zeytinyağı dökülerek üzerine soğuk su ile bir miktar kaynatılır. 
              Bu arada ıspanaklar vitaminini kaybetmemesi için doğranarak 
              kaynayan tencereye konulur on dakika kadar pişirilince bir fincan 
              pirinç ayıklanmış ve yıkanmış olan pirinç tencereye ilave edilir. 
              Beş dakika daha kaynatılan yemek hafif soğuyunca servise alınarak 
              üzerine istenilirse sarımsaklı yoğurt ekilerek yenilir.
 
             
  
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
              
            
                 | 
                      
              
    | 
      | 
                  
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
    |   | 
                  
              
    | 
  | 
                  
              
    |   | 
                  
              
                | 
                 09 | 
              
              
                | 
                 
                    
                    
                    Bu sayının 
                    içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir sonraki Sayfaya Gitmek için 
                Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                        
                        
                          | 
                      
              
                        | 
                        Adile TÜRKMEN | 
                      
              
                        | 
                         | 
                      
              
                        
                
                  - 
                  
                  HASTANE KÖŞESİ
 
                  - 
                  Ameliyat olduğuma kimse 
                  inanmaz,
 
                  - 
                  Hastane kapısına hiç kimse 
                  gelmez,
 
                  - 
                  Acılar içinde Adile ölmez,
 
                  - 
                  Ah şu hastanede hiç zaman 
                  geçmiyor.
 
                  - 
                   
 
                  - 
                  Kocam hastalığıma inanmaz,
 
                  - 
                  Gelip yanıma nasılsın demez,
 
                  - 
                  Ameliyat oldum diye yüzü 
                  gülmez,
 
                  - 
                  Ah şu hastanede hiç zaman 
                  geçmiyor.
 
                  - 
                   
 
                  - 
                  Doktor hemşire hepsi söyledi,
 
                  - 
                  Yinede inanmadı yanıma 
                  gelmedi,
 
                  - 
                  Çeke çeke bu çileler bitmedi,
 
                  - 
                  Ah şu hastanede hiç zaman 
                  geçmiyor.
 
                  - 
                   
 
                  - 
                  Yemeğini yiyip suyunu içemem,
 
                  - 
                  Para bulup kantine inemem,
 
                  - 
                  Acılara mahkum oldum gülemem,
 
                  - 
                  Ah şu hastane hiç zaman 
                  geçmiyor.
 
                  - 
                   
 
                  - 
                  Sigaramı elimden almayın 
                  sakın,
 
                  - 
                  Hemşire odası yanıma yakın,
 
                  - 
                  Doktor Tanju derdime bakın,
 
                  - 
                  Ah şu hastane hiç zaman 
                  geçmiyor.
 
                  - 
                   
 
 
                   | 
                      
              
    | 
     
  
     | 
                  
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
    | 
      | 
                  
              
    | 
      | 
                  
              
    | 
      | 
                  
              
                | 
                 10 | 
              
              
                | 
                 
                    
                    
                    Bu sayının 
                    içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız  | 
              
              
                | 
                 
                
                Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                 
                
                
                Bir sonraki Sayfaya Gitmek için 
                Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                        
  | 
                      
              
                        | 
Rıza HARDAL
  
 | 
                      
              
                        | 
                         | 
                      
              
                        
  
  - AĞLADI
 
  
  - Denizler kabardı yerler yarıldı
 
  - Gökte melekler yerde insan ağladı
 
  - Binalar yıkıldı yerler bir oldu
 
  - Görenler ağladı eller ağladı.
 
  - Bir çok insanın yüreği yandı
 
  - Karda kışta kaldı kimileri dondu
 
  - Tabiat afatı ocaklar söndü
 
  - Sönenler ağladı sönen ağladı
 
  - Kalmadı dünyada servete varan
 
  - Canları topluca mezara konan
 
  - Güçlü güçsüzle kırar da kıran
 
  - Kıran da ağladı, kıran ağladı
 
  - Tarihte olmadı böyle bir tufan
 
  - Onlar da oldular bayrama kurban
 
  - Kim idi denizi ikiye bölen
 
  - Bölenler ağladı, bölen ağladı.
 
  - Bayram geldi üzgün üzgün kullarda
 
  - Gelir yakınları gözü yollarda
 
  - Sıra gelmez tabutlara sallara
 
  - Tabutlar ağladı, sallar ağladı.
 
  - Tabiat azabı Buşhun zulümü
 
  - Dünya ahvalimi Allah kulumu
 
  - RIZA der ki şaşırdılar yolumu
 
  - Gelenler ağladı yollar ağladı.
 
  - 30/12/2004 Bursa Yanişehir
 
 
   | 
                      
              
    | 
     
  
     | 
                  
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                |   | 
              
              
                | 
                  | 
                
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
    |   | 
                  
              
    | 
  | 
                  
              
    | 
      | 
                  
              
                | 
                  | 
              
              
                | 
                 11 | 
              
              
                | 
                 
                    
                    
                    Bu sayının 
                    içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız  | 
              
              
                | 
                 
                
                Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!  | 
              
              
                | 
                  | 
              
              
              
              
                | 
              
              
              | 
              Güner KAYMAK | 
              
              
              | 
              
              Güner KAYMAK Hayat Hikayesi  | 
              
              
                        
  
  -  BEN BİR BANK’IM
 
  
  - Ben bir bankım 
 
  - Kordonbuyu İzmir'deyim 
 
  - Parka kurulmuşum ordayım 
 
  - Deniz en yakın komşum 
 
  - Neler gördüm neler yaşadım 
 
  - Bir kaç misal vereyim 
 
  - Bazen aşıklar gelirlerdi 
 
  - Üstüme otururlardı kumru gibilerdi 
 
  - Öyle sevişirler, öyle tatlı konuşurlar di ki 
  
 
  - Ben çok mutlu olurdum 
 
  - Hiç amma hiç yorulmazdım 
 
  - Elimde gelse kuş tüyünden, 
 
  - Minder olmak isterdim 
 
  - Bazen zalimler kötüler gelirdi 
 
  - Onlarda üstüme otururlardı 
 
  - Diken olup batmak isterdim 
 
  - Lakin elimden gelmezdi 
 
  - Onlar kalkıp gidene kadar 
 
  - Göz yaşlarım içime akardı 
 
  - Dullar gelirdi, yetimler gelirdi 
 
  - Evsiz kalıp, sokakta yaşayanlar gelirdi 
 
  - Üzerime uzanır yatarlardı 
 
  - Şefkatle basardım bağrıma 
 
  - Yağmur yağmasın diye, 
 
  - Rüzgar esmesin diye dua ederdim 
 
  - Alışırdım onlara çabucak 
 
  - Gelmediklerinde üzülürdüm ağlardım 
 
  - İhanet edenler gelirdi 
 
  - Nankörler gelirdi 
 
  - Nefret ederdim onlardan 
 
  - Hele de dedikoducuları, hiç sevmezdim 
 
  - Akşama kadar başkalarını çekiştirir, dururlardı 
  
 
  - Politikacılar gelirdi, halkı kandırmak için 
  
 
  - Yalan vaatlerini ezberlemeye çalışırlardı 
 
  - Duyardım hepsini, görürdüm sırıttıklarını 
 
  - Acırdım işçiye, köylüye,Memura, esnafa 
 
  - Vurguncular, soyguncular,hortumcular gelirdi 
  
 
  - Utanmadan üstüme otururlardı 
 
  - Hepside pis pis kokardı 
 
  - Burnumun direği sızlardı 
 
  - Onlar gidene kadar kıvranırdım 
 
  - Acı çekerdim, ağlardım 
 
  - Gittiklerinde derin bir nefes alır, rahatlardım 
  
 
  - Vatan hainleri gelirdi, teröristler gelirdi 
  
 
  - Masum insanları, çocukları katledenler gelirdi 
  
 
  - Analara feryat, figan ettirenler gelirdi 
 
  - Çalıştırdığı işçilerin haklarını vermeyenler gelirdi
  
 
  - Barışa düşman olanlar gelirdi 
 
  - Fitne gelirdi, fesat gelirdi 
 
  - Bomba olup patlamak isterdim 
 
  - Lakin elimden gelmezdi 
 
  - Ben bir eşya idim 
 
  - Bazen şükrediyorum, eşya olduğuma 
 
  - Allah korusun ya insan olsaydım 
 
  - Bende bu durumlara düşer miydim 
 
  - Bende bu kadar alçalır mıydım 
 
  - Haramla beslenir,hayasızca yaşar mıydım 
 
  - Derin düşüncelere dalar giderdim 
 
  - İnsanların dertlerini dinleyince, görünce 
 
  - Kendi dertlerimi unuturdum 
 
  - Oysa ben bilirdim ki 
 
  - İnsan en kutsal varlıktır 
 
  - Yeryüzünde Allah’ın halifesi bilirdim insanı 
  
 
  - İnsan zeki idi, insan akıllı idi 
 
  - Ya bu savaşlar ne, bu açlık neden 
 
  - Bu zulüm nedir, bu duyarsızlık niye 
 
  - Neme lazımcılık, almış başını gidiyor 
 
  - En ayıp olanı da ne biliyor musunuz 
 
  - Canlı savaş izlerken eğlenmek, yiyip, içmek 
  
 
  - Ayıp ediyorlar günaha giriyorlar 
 
  - Çok şükür ki insan değilim 
 
  - Çok şükür ki eşyayım 
 
  - Ben bir bankım 
 
  - Kordonboyu İzmir'deyim 
 
  - Bir gün benimde ömrüm bitecek 
 
  - Eskidim diye beni de yakacaklar 
 
  - Ben eşyayım gerekirse yanarım 
 
  - Amma siz insansınız 
 
  - Akıl nimetini size verildi 
 
  - Siz akıllısınız, siz zekisiniz 
 
  - Bir birinizi yakmayın 
 
  - Savaşsız bir dünyada 
 
  - Kardeşçe yaşayın 
 
  -  
 
 
   | 
                      
              
    | 
     
                
                
                YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK 
                İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! 
     | 
                  
              
                | 
           
                    
                    
                    Bu 
          sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız  | 
              
              
        | 
         
                | 
              
              
        | 
         
                | 
              
              
    | 
     | 
              
              
        | 
         
                | 
              
              
          | 
          
                DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN  
          İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! | 
              
              
          | 
          
        
            YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! | 
              
              
          | 
           
        Hazırlayan 
        Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com  | 
              
              
    |  
               | 
              
              
          | 
      
       Hukuka, Yasalara, 
Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. | 
              
              
          | 
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL 
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM | 
              
              
          | 
           BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!  | 
              
              
                | 
                 
    
    
    110 SAYI 25 Nisan 2008 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız!  |