|
YIL
9 SAYI 107 25 Ocak 2008 |
-
-
OBRUK BARAJI
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
-
Mahmut
Selim GÜRSEL KURBAN BAYRAMI VE YENİ YIL
-
Mahmut
Selim GÜRSEL OBRUK VE ÇORUM
-
Sakin KARAKAŞ ENGELLİ ÇOCUKLARIMIZIN GÖZLERİ GÜLÜYOR
-
Müslüm TUNABOYLU TEKNOLOJİ VE HABERLEŞME
ÖZGÜRLÜĞÜ
-
İsmet ÇENESİZ DUYGU SÖMÜRÜSÜ
-
Ali EMİROĞLU
ULUS OLMAK ZORDUR
-
Mustafa
Nevruz SINACI İNSAN HAKLARI GÜNÜ “İNSAN SEVGİSİ” VE İSLÂM
-
Selma GÜRSEL ISPANAK PASTIRMALI MIKLAMA
-
Adile TÜRKMEN KIRMIZI KARANFİL
-
Güner KAYMAK ABD AVRUPA DENEN SOYSUZLAR
-
Şükrüye BEZGİN SİMALAR
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
KURBAN BAYRAMI VE YENİ YIL
Dergimizin
yayınlanmasından sonra kutlayacağımız Kurban Bayramı ve 2007 yılını
bitirip,2008 yılına da başlayacağız.
Geriye dönüp
baktığımızda nice Kurban Bayramları ve Yeni yılları geride
bıraktığımızı hepimiz kendi yaşına göre hatırlar.
İnsanlık
tarihi içerisinde bir sürü bayram ve kutlamaların olduğu ve bunların
zaman içerisinde yavaş yavaş değerini yitirerek kaybolduğunu
görmekteyiz. Bu yok olan mutlu günlerin birisi de olan Kurban Bayramı
Müslümanların dini iki bayramından birisi olarak Müslümanlar
tarafından yaşatılmaktadır.
Kurban
Bayramının insanlar için öneminin birisi insanın belli bir mali gücü
olan kurban parasını bir an içinde yaşamı olan bir canlının Yaratanı
olan Allah C.C. rızasını kazanmak için kanını akıtılması ile imtihanı
olarak ta görmekteyiz. Allah C.C. Ne bizim cebimizdeki paraya,ne de o
para ile kanını akıttığımız hayvanın cani veya kanına ihtiyacı
bulunmamaktadır. Burada asıl olan insanın malını böyle bir harcamada
elinin veya gönlünün titremesinin olup olmayacağını denenmesi olarak
görmemiz doğru olur.
Kurban;
kesimine karşı olanların görüşleri bence o hayvanın hayatının
kurtarılması olarak insanlara anlatılması ise inandırıcı değildir. Bu
gibi karşı çıkışları yapanlar kendilerine bir çıkar olarak menşur
olabilme gibi art niyetler aramak hiçte yanlış olmaz.
İnsanların bütün
bir yıl içinde hiç et yemediklerini düşünebiliyor musunuz ? İşte bu
kasılan ve ihtiyaç sahipleri ile eşe dosta dağıtılan etlerle,Kurban
Bayramında bu insanlar et yemiş olurlar.
Kurbanı kesen de
kendi nefsine göre kurbandan bir haz almasına karşı Allah C.C.
tarafından da bir mükafat almaya hak kazanır.
Yukarıda
anlattıklarımız,bir Musevi’yi,bir İsevi’yi,bir Budist’ti,bir
Ateist’i,bir Satanist’i alakadar etmez. Onların gözünde kurbanın
değeri olmaz. Bu görüşte olanların Müslümanların ibadetine karşı
çıkması ve yaptığı kesim işlerine karışması asbestle iştigaldir. Fakat
bu Müslüman için bir deneme ve bir mükafat alış-verişi olarak
ilgilendirir.
Gelelim bir
yılın bitiminde kutlanan ve İsevilerin kutsal kutlamalarından birisi
olan Yeni Yıl Kutlaması;Yılbaşı olarak da bilinen Kristmas (Hz.
İsa'nın doğumu) ve Paskalyadır. Bu kutlama Hıristiyanlık için önemli
bir bayram olması bir Hıristiyan olarak kutlaması biz Müslümanları
ilgilendirmemekle beraber,saf ve masumane olarak sunulan Müslümanların
da bu Kristmas (Hz. İsa'nın doğumu) ve Paskalyayı kutlamaları
sağlanmaktadır.
Bu kutlama
Hıristiyanlığın olmasından dolayı bizimde bu Hıristiyan geleneğini
kutlarken Yeni Yıl olarak kutlamalıyız. Müslümanlığın müsaade ettiği
çerçevede biten bir yıl ve gelen Yeni bir Yeni Yıl olarak
düşünmeliyiz.
Karar sizin. Her iki kutlama da sizin
bileceğiniz ve sizin kutlayacağınız bir zaman dilimidir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
OBRUK VE ÇORUM
-
“Sabırla koruk üzüm olurmuş”
demiş atalarımız. Çorum da sabrederek barajını yaptı ve
barajına su tutmaya başladı.
-
Gidip yerinde görmek istedim
ve bayramın ertesi günü Obruk’a gittim. Biraz da resim
çektim.
-
Yine dergimiz basılırken
obruk baraj yapım alanına gitmiştik. Rahmetli İsmail Pamuk ,
Oğuz Leblebicioğlu, Müze’nin fotoğrafçısı Rahmetli Mustafa
Büke ve ben. Orayı resimlemiş ve “Çorumlu 2000 Aylık Kültür
Sanat ve Edebiyat Dergisi’nin Yıl:1 Ekim 1998 Sayı 4 15.
sayfa’da Oğuz Leblebicioğlu’nun ‘Obruk Barajı’ yazısı ile
renkli olarak basmıştık. İşte 9 yıl 2 ay sonra aslında 10
yılın içinde ikinci ziyaretimi yalnız yaptım ve resimledim.
Kızılırmak’tan çok sular aktı. Baskı de olmazsa sanal olarak
ve daha da çok okuyucuyla buluşarak dergimizi devam
ettiriyorum. Çorum’un en uzun süreli basılan dergisi olarak
da “63 sayı” sanal olarak da yayınımıza 107’inci sayı ile
karşınızda yine Obruğu tanıtmaya çalışıyorum.
-
Belki bir belge olarak
sizlerle paylaşmak istedim.
-
Burada yayınlanan yazıda belirtilen ve
bilgileri o tarihte görevde olan ve dergimize bilgi olarak
veren DSİ Proje inşaat Mühendisi İbrahim Hakkı Şenöz ve
Obruk Şantiye Şefi Mehmet Karaca’dan almıştık.
-
Baraj Gölü Alanı: 50.2 km2
-
Baraj Gölü Uzunluğu: 38 km.
-
Baraj Hacmi: 661.110.000 m3
-
Baraj Tipi: Kil Çekirdekli yarı geçirimli
-
Baraj Beton Hacmi: 400,000 m3
-
Kret Uzunluğu: 504 m
-
Kret Eni: 12 m
-
Nehir Tabanından Yüksekliği: 67 m
-
Temelden Yüksekliği: 125 m
-
Derivasyon Tünel Uzunluğu: 655 m
-
Derivasyon Tünel Çapı: 10 m
-
Derivasyon Tünel Debisi: 1040 m2/saniye
-
Dolu Savak Tipi: Karşıdan alışlı kapaklı
-
Dolu Savak Boşaltım kapasitesi: 5000 m2/saniye
-
Kapak sayısı ve cinsi: 4 adet radyal kapak
-
Enerji Tünel ve tipi: 2 adet dairesel
-
Enerji Tünel İç Çapı: 7 m
-
Santral Tipi: Düşey Eksenli Francis
-
Brütü Maksimum Düşme :66.6 m
-
Üretilen Enerji Toplamı:473.000.000 kw saat/yıl
-
Baraj Kazı Ve Dolgu Toplamı: 25.000.000.000 m3
-
Sulama Yapısı ve Tipi: Dairesel
-
Sulama Cebri Boru Çapı: 2 m
-
-
10 YIL ÖNCEKİ OBRUK VE ŞİMDİKİ OBRUK BARAJI RESİMLERİ
Fotoğraflar Gürsel Yayınevi telifidir
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki
Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Sakin KARAKAŞ |
Sakin KARAKAŞ Hayat Hikayesi
|
ENGELLİ ÇOCUKLARIMIZIN GÖZLERİ GÜLÜYOR |
- Avrupa’da olduğu gibi; Ülkemizde de son yıllarda engelli
vatandaşlarımıza sosyal hakları verilmeye başlandı. Bundan on yıl öncesine
kadar engellilerin haklarının hemen hiç konuşulmadığı ülkemizde; önce
engellilerin örgütlenmesi faaliyetleri başlatıldı.
- Engelli vatandaşlarımızın önceleri küçük sayılarla ifade
edilen sivil örgütlenme faaliyetleri devlet tarafından da desteklenince
örgütler birleşerek federasyona dönüştüler.
- Tabii ki örgütlenmenin önünü açan yasal düzenlemeler de
gerçekleştirilerek Avrupa birliği standartlarına uygun hale getirme
faaliyetleri de bir yandan devam ediyor.
- Daha önceleri insanların merhamet duyguları ile yaklaştığı
fiziksel ve zihinsel engelli vatandaşlarımız artık hemen her platformda
bireysel ya da örgütleri vasıtası ile kendilerini ifade edebiliyor, hak
arayabiliyor, kendine uygun bir iş sahibi olabiliyor. Devletin iş yasaları da
engellilerin istihdamına uygun hale getirilmiş durumda.
-
Bütün bu gelişmelerle birlikte engellilerin
spor yapabildiği hatta engellilerle ilgili özel olimpiyatların giderek etkili
bir organizasyona dönüştüğünü görüyoruz.
-
Ülkemizde de yukarıda açıklanan gelişmelerin
etkin olduğunu ve devletin engelli vatandaşların sorunlarını önemsediğini
görmekteyiz.
-
Söz konusu gelişmelerin en önemlisi ise
engelli vatandaşlarımızın eğitim giderlerinin devlet tarafından karşılandığı
ve devrim niteliğinde olan özel özel eğitim okulları ve rehabilitasyon
merkezlerinin açılmasıdır.
-
Engellilerin eğitim hakkının
yaygınlaştırılması ve ülkenin en ücra köşesindeki engelli vatandaşlarımıza
eğitim hakkının götürülmesi anlamına gelen bu uygulamada 2007 yılında küçük
sorunlar yaşansa da söz konusu uygulama ile engellilerimizin artık gözleri
gülmeye başladı.
-
Bu arada engellilerimizin gözleri gülerken
söz konusu merkezlerde otuz bine yakın istihdam olanı oluşturuldu. Uygulamanın
bu yönünü de ayrı bir güzellik olarak değerlendirmek gerekir diye
düşünmekteyim.
-
İlgili mevzuatlar çerçevesinde 2007 yılında
ülkemizin hemen her köşesinde olduğu gibi Osmancık’ta da Milli Eğitim
Bakanlığına bağlı bir Özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi açıldı.
-
Osmancık İlk Gülen Gözler Özel Eğitim ve
Rehabilitasyon Merkezinde tahminim odur ki 8 ile 10 kişi arasında bir istihdam
alanı oluşturuldu.
-
Engellilerin eğitimi açısından ismini de son
derece anlamlı bulduğum bu rehabilitasyon merkezinde bir yıla yakın bir
zamandır eğitim veriliyor ve Osmancık ve çevresinde yaşayan engelli
çocuklarımızın gözlerinin gülmesi amaçlanıyor.
-
Bir eğitimci olarak alanında oldukça başarılı
olduğunu gözlemlediğim Osmancık İlk Gülen Gözler Özel Eğitim ve
Rehabilitasyon Merkezinde yukarıda açıkladığım üzere kanaatim odur ki engelli
çocuklarımızın gözleri gülüyor.
-
Alanında uzman Çocuk Gelişimi Okul Öncesi ve
Özel Sınıf Öğretmenlerinin fedakarca engellilerin eğitimini üstlendiği kurumda
öğretmenlerin iş yerlerine gidiş ve dönüş işlemleri dahi düşünülmüş.
Öğretmenler evlerinden alınıyor ve iş bitiminde evlerine bırakılıyor.
-
Çalışanlar açısından da son derece muhteşem
bir aile ortamı ve ait olma duygusunun üşt düzeyde yaşatıldığı merkezde
verimin artırılması amacı ile çalışanların yaş günü yeni yıl kutlaması vb.özel
günleri de unutulmuyor ve objektif olarak yöneticinin ajandasında yer alan
notlar vasıtası ile hiçbir ayrım yapılmadan çalışanlara özel günlerinde
sürprizler yapılıyor.
- Çalışanların sürekli onore edildiği ve teşvik gördüğü böyle bir ortamda
çalışanların da sosyal, duygusal ve moral açısından da mutlu olduklarını
düşünüyorum. Üretilen eğitim hizmetinin özel ve meşakkatli olması
düşünüldüğünde kurum yöneticilerinin personeline objektif tavrı ve yukarıda
açıkladığım ayrıntılar daha da önem kazanıyor.
-
Merkez engelli çocuklarımızın eğitimi ile
ilgili zengin araç gereç vb. materyal ile donatılmış. Personel öğle
yemeklerinin aile ortamı içerisinde kurumda verildiği merkezde mutfaktan
öğretmenler odasına, veli bekleme odasından psikolog odasına kadar hemen her
ayrıntı düşünülmüş.
-
Durum böyle olunca da Osmancık İlk Gülen
Gözler Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezinde eğitim alan engelli
çocuklarımızın kurumun adında da belirtildiği üzere gözleri daima gülüyor.
-
Bu durumda kutsal bir görevi yerine getiren
kurum çalışanları ve işletmecileri de doğal olarak mutlu oluyorlar.
-
Bu bağlamda bir eğitimci olarak gözlemleye ve
etüt etmeye çalıştığım Osmancık İlk gülen gözler özel eğitim ve rehabilitasyon
merkezi işletmecilerini, öğretmenlerini ve diğer çalışanlarını alkışlıyorum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Müslüm TUNABOYLU |
Müslüm TUNABOYLU Hayat Hikayesi
|
- TEKNOLOJİ VE HABERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ
-
Teknoloji geliştikçe insanlar biraz daha rahat
birbirlerini tanıma olanağı bulmaya başladı. Geçmişe bir göz atacak olursak
büyüklerimiz bayram yada yılbaşı tebriklerini günler öncesinden hazırlar,
sayıları bir düzineden fazla olunca da ya bir lastik yada bir iple zarflar
bağlanır postaya verilecek günü beklerdi. Haberleşme merkezleri olan PTT
anılan günler arifesinde dolar taşardı.
-
Son birkaç yıldan bu yana sayıları ya da firma
adları sıralanamayacak kadar çok olan üretme merkezlerinde üretilen çok
değişik modellerle cep telefonları, yalnız konuşmak için değil fotoğrafçılık
da yapmaya elverişli duruma getirilince çekiciliği biraz daha dikkat çeker
oldu.
-
Şehir içersinde ki taşıt araçlarında yolculuk
yaparken çoğu kez ellerden birinin direksiyonda meşgul iken diğeri telefonla
haberleşmeye yardımcı oluyor. Çoğu kez uyarılara rağmen araçlarda hareket
halinde iken telefonla görüşme bir türlü son bulmuyor. Yasalar can kaybını
önlemek için yapılıyor ancak çok az sürücü duyarlı oluyor. Bu sorunun
giderilmesi için yasak yasalarından ziyade üretici firmalar yenilikler
getirmeli belli bir orandaki kapalı yerlerde görüşme kısıtlanmalı ancak o
zaman hareket halinde görüşmenin önüne geçilebilir. Teknoloji uzmanlarına,
bilim adamlarına bu konuda çok önemli görevler düştüğünü vurgularsak yanılmış
olmayız.
-
Haberleşmek elbette önemli bir konudur.
Vatandaşın bu önemli kişisel eyleminin önüne geçilmesi düşünmeyi bırak akla
bile getirilmemeli. Haberleşme özgürlüğü en önde gelen özgürlüklerdendir diye
düşünüyorum. Uzun yılları haberleşme ile uğraşan bir basın duayeni olarak
bugün getirilen kolaylıklar biraz dikkatimizi çekmiyor değil. Ulusal basınla
muhabirliğimiz dönemlerinde saatlerce öncelik tanınmasına rağmen haber
yazdırabilmek için telefonun ahizesini ne zaman kaldırabileceğiz diye
beklerdik. Bazen bu birkaç saatimizi alırdı.
-
1979 yılının 30 Ağustos unu 31 Ağustos a
bağlayan gece saat 22.45 sıralarında batıdan gelen ani bir yağış Çorum ve
yöresinde çok sayıda can ve mal kaybına neden olmuştu. O tarihte telefon
görüşmesi yapabilmek için biz önce Merzifon ilçesinin kuzeyindeki tavşan dağı
tepesinde bulunan radyo linklere ulaşmamız gerekiyordu. Telefon hatları
koptuğu için ne batıya nede doğu yönlerine çıkış yapılamıyordu.
-
Çorum’daki can kaybına neden olan yağışı
Ankara ya ulaşarak TRT yardımı ile ülkenin yöneticilerine, kamuya, kısaca tüm
insanlığa duyurmak gerekiyordu. Kentte telefonla haberleşme tümden durmuştu.
Yalnız itfaiyenin telefonu çalışıyor. Onlarda nereye yardıma koşabileceklerini
kestiremiyorlardı. Sabahın aydınlığında ilk olarak valimiz rahmetli Sayın
Nevzat Şensoy’u aradım. Can ve mal kaybının büyük olduğunu tahmin ettiklerini
Samsun ve Ankara yolunun otuzuncu kilometresine dek kontrollerin yapıldığını,
haberleşme yapılamadığını, durumu Ankara ya bile ulaştıramadıklarını söyledi.
PTT de 03 ü arayarak ilgili memureye Ankara ya ulaşmak için bütün yönleri
denemesini istedim. Biraz sonra karşıma Tosya’daki memur arkadaş çıktı.
Haberleri önce aktardım oda TRT ye aktardı. Bunları neden anımsatıyorum
sizlere. Haberin büyüğü, küçüğü olmaz. Haber bize küçük ve değersiz
gözükebilir ancak karşımızdaki için öyle olmayabilir. Geçtiğimiz Salı günü
siyasi partilerin parlamentoda ki gurup toplantılarını tv 3 den izlerken saat
tam 14.00 de televizyonun görüntüsü kayboldu yalnız bir iki saniye sesler
geldi daha sonra görüntüde giderek CANLI YAYIN yerine REKLAMLAR girdi.
Yaklış 3 yada 5 dakika sonra tekrar Canlı yayına geçti. Alışık olmadığım bir
olayı FLAŞ-FLAŞ-FLAŞ mesajı ile yerel yazılı basına ilettim.
-
Gurup konuşmasını CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu yapıyordu. Konuşmanın son günlerin en önde gelen konusu
konuşulurken yayının gitmesi ve araya reklam girmesi şahsen benin dikkatimi
çekti.Yardımcı olabilmek için kısa bir bilgiyi ulaştırmayı görev bildim.Konu
üzerine de durulması gereken bir konudur. Her canlı yayın arasına böyle
habersiz reklam girebiliyor mu? Yoksa Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun en önemli
notlarını. Engellemek için yapılan bir girişim mi idi. Orası beni
ilgilendirmez.Eğer bir televizyon istediği anda istediğini konuşturmazsa ona
bir çözüm bulmak gerekir diye düşünüyorum. Yalnız vatandaş değil yayım
organları da duyarlı olmak zorundadır. RTÜK bu konuda ne diyecek ya da ne
türlü bir uyarıda bulunacak. Özgürlükler, hele haberleşme özgürlükleri olur
olmaz böyle kısıtlanırsa yöneticilerimizin işi biraz zorlaşıyor demektir.
-
Tekrar etmekte yarar görüyorum, özgürlüğün de
bir noktaya kadar olabileceğini, o noktanın korunması gerektiğine inananlardan
olduğumu belirtiyor, okurlarıma saygılar sunuyorum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
İsmet ÇENESİZ |
İsmet ÇENESİZ Hayat Hikayesi
|
-
DUYGU SÖMÜRÜSÜ;
-
Dolandırıcılık mı desem,
çarpma mı yoksa yeni bir dilenme usulümü desem bilemiyorum.
-
(Bildiğim kadarıyla dilenmek kanunen
yasak. Belediye zabıta görevlileri vasıtasıyla gereken önlemleri
alıyor. Çorum’da eskiye nazaran öyle pekte dilenci yok. Mesela
Çorum’da görme özürlü dilenci yok. Altı Nokta körler Derneği, “biz
dernek olarak buna müsaade etmiyoruz, eğer gözleri görmeyen birini
dilenirken görürseniz bize bildiriniz, biz gereken önlemi alalım”
diyorlar. Fakir fukaraya devlet tarafından verilen maaşında bunda
büyük önemi var. Sayın Valimiz Mustafa Toprak Bey, Vali Yardımcısı
İsmail Çorumluoğlu ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanı
Sayın Hayrettin Demirci .Bey’e bu özenli çalışmalarından ve işlerini
ciddiyetle yürütmelerinden dolayı ayrıca teşekkür ediyorum.)
-
Bütün bu yapılanlara rağmen
dilenmekten vazgeçmeyen insanlar var. Yeni bir dilenme şekli daha
doğrusu duygu sömürüsü yaparak insanları kandıran kişiler çıktı. Bu
kişiler hem de büyük miktarlarda para topluyorlar.
-
Bunlar bir hafta kadar önce beni de
çarptılar. Kendi ifadelerine göre topladıkları para 1. milyar olmuş,
200 milyon eksikleri kalmış. Eksiklerini tamamlamak adına 100 milyon
da ben verdim. (Ellerinde uydurma bir liste, güya para verenlerin
listesi. Tabii bunların hepsi senaryoymuş.)
-
Albayrak Otoparkında
oturuyordum, öğle ezanı vaktinde tam da ezan okunurken bunlar
geldiler. İyi sayılabilecek bir arabayla 35-40 yaşlarında eli yüzü
düzgün, iyi giyimli birisi ve yanında 60 yaşlarında, ufak tefek,
zavallı rolünde bir adam. Eli yüzü düzgün olan ve arabayı süren adam,
“bu adam benim evimde kiracı, perişan durumda, bende 3 aydır kira
almıyorum. 2 yıl önce buna Çorum’da yanlış bir ameliyat yapmışlar.
Ayağı her gün inceliyor, ağrısı da çok oluyor, acıdan kıvranıyor, (bu
esnada adam ayağını açtı hakikaten sağ ayağı diğerine göre bayağı
ince) kendisini Ankara’ya götüreceğiz, Allah rızası için para
topluyoruz” dedi ve bir liste çıkardı. Listeye göre 50 milyondan aşağı
veren olmamış. Listede para verenlerin isimleri ve karşılarında
imzaları var. (Tabi yine sonradan öğreniyorum ki isimlerin çoğu
hayal,. imzalarda sahteymiş.)
-
Başında da yazdığım gibi 200 milyon
eksikleri kalmış. Bunun 100 milyonunu ben saf saf verdim. Adamlar,
“İsmet amca bizi gönderebileceğin biri var mı? Mübarek gün, sevaptır”
dediler. Bende inşaat demiri satan, arkadaşım Ömer Şenöz’e gönderdim.
-
Neyse adamlar gitti bizde camiye gittik.
Camiden dününce bir telefon, telefonda Ömer Ağa, “oğlum İsmet sen bu
para toplayan deyyuslardan ne kadar komisyon alıyorsun?” Nerden çıktı
Ömer Ağa, adamın ayağını görmedin mi, kağıda bakmadın mı, diye,
sordum. O da bana, bunların bu işi sanat haline getirdiğini ve 15-20
senedir, böyle sakat birilerini bulduklarını veya da bir çocuğu sakat
bırakıp bunu göstererek para topladıklarını anlattı.
-
Bu ahlaksızlara KİM DUR DER
BİLMİYORUM.? (Jandarma mı, Emniyet mi, Valilik mi yoksa Belediye mi
bilmiyorum)
-
Şimdi adını vereceğim iki köyde bu işten
geçinenler çokmuş. Çorum’a yakın olan bu iki köydeki bazı kişiler bu
işi sanat haline getirmişler. Bunların çoğu da Çorum’da lüks
apartmanlarda oturuyorlarmış.
-
Benden yazıp duyurması, ilgililerden
önlem alması.
-
Okuduklarımdan Hoşuma
Gidenler: Geçmiş zamanlarda yine bu yıl olduğu gibi kurak bir
yılda, bir Cuma günü köyün birinde yağmur duasına çıkılacakmış. İmam
efendi bir gün önceden herkesi bu duaya davet etmiş. Yalnız gelirken
herkes yanında inançlarını da getirsin diye, tekrar tekrar söylemiş.
Neyse ertesi gün olmuş ve duaya çıkılmış. Dua yapılmış ama yağmur
falan yağmamış. Bir gün geçmiş, iki gün geçmiş ama yağmur falan yok.
Bu sırada köylü İmama sorup duruyormuş, “neden yağmur yok?” diye,
İmam, “efendiler siz duaya geldiniz ama yanınızda inançlarınızı
getirmediniz sadece bir kişi getirdi o da yetmedi” demiş. (Duaya
gelenlerin içinde sadece bir kişinin elinde şemsiye varmış.)
-
Dua inanarak, içinde
duyularak ve yürekten yapılırsa kabul olur efendim.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Ali EMİROĞLU |
Ali EMİROĞLU Hayat Hikayesi |
-
ULUS OLMAK ZORDUR
-
Bu dünyada,
adam gibi, kimseden korkmadan yaşamak için, ulus olmak zorunluluğu
vardır. İnsanlık olmasa bile, şu içine girmek için çok
fedakârlıkları göze aldığımız Avrupa milletleri, ulus olmakta karar
kılmışlardır. Böylece benliklerini bulmuşlar, böylece geçmişlerine
sahip çıkabilmişlerdir. Geleceklerini de, böylece, ulus olarak
garanti altına alabilmişlerdir.
-
Bunları
okurken, AB ülkelerinin nüfus kompozisyonlarının bizden farklı
oldukları düşünülmemelidir. Onlar da karışıktır. Onların da
soylarında çeşitli yerlerden, çeşitli soylardan gelen insanlar
vardır. Çeşitli dil konuşulur. Renkleri bile birbirine uymazlık
gösterir. Fransa da öyledir. İtalya da öyledir.
-
Öyledir de,
bu ülkelerde birer millet, yani birer ulus teşekkül etmiştir. Bu
ulusların adları vardır. Bu ulusların birer resmi dilleri vardır. Bu
ulusların müşterek medeniyetleri vardır ve bu medeniyetler, o
milletin adı ile anılır.
-
Herkesin kökeni, dili, dini ayrılık
gösterdiği halde, kimse, milletin bütünlüğünü bozacak iddialar
peşinde olmazlar, olamazlar.
-
Bu
memleketlerin hepsinde, büyük sorun, sadece insan hakları ve insan
eşitliğidir. Azınlık adı altında anılan bir kesim insan da yoktur.
Eğer, o memleketin vatandaşı oldunuz ise, o memleketin insanı
sayarsınız. O memleketin vatandaşı olmayanlar azınlık değil,
yabancıdırlar.
-
Biz bunları
niçin yazıp duruyoruz? Türkiye’nin sorunlarını iyi bildiğimizi
düşünerek, güya bir gayretin, ikaz edici bir gayretin içine girmek,
içinde bulunmak istiyoruz. Ümit bu ya, belki bir hizmet bile yapmış
olabileceğimizi düşünüyoruz. Yazdıklarımızı eleştirenler de olmuyor.
Sokakta rastladıkça, tanıdığımız insanlardan takdirkâr sözler bile
işitiyoruz. Ümmetçiliğin daha iyi olduğunu bize söyleyen görmedik.
Ayrıcalık hakkının da hak olduğunu kimseden işitmedik. Fakat bunlar
Türkiye’de düşünülüyor. İnsanların düşünmeyenleri ümmetçilik
edebiyatı yapıyor. Tarikatçılık bu esaslar üzerine kurulmuştur.
Ayrıcalık ise, kimsenin itirazı olmayacak şekilde ortada bulunuyor.
Ülkenin bir kısmı, ne pahasına olursa olsun, koparılmak isteniyor.
40 bin kişi, bu düşünce olduğu için, bu ayrılık düşüncenin kurbanı
olmuştur.
-
Ayırıcı
düşünce, her defasında dış kaynaklı teşviklerin eseridir. Osmanlı
ülkelerinin dağılmasının sebebi budur. Arkada hep yabancı vardır.
Ermeni sorunu arkasında hep emperyalist devletler ve Çarlık Rusya’sı
olmuştur. Kürt isyanlarının hangisinin arkasında Avrupalı yoktur?
Amerika bu fikirde değil midir? Amerika’dan, silahlanmış bir Kürt
isyancı grubunun yok edilmesi beklenir mi? Adamlar bunları
kendilerine gaye etmişler ve zamanında bütçelerine tahsisat bile
koymuşlardır.
-
Ümmetçilik
yerli istektir. Ümmetçilik bir gaye taşırsa da, bu gaye Türkler için
olamaz. Bu gaye Arap milliyetçiliği için düşünülebilir. Ümmetçilik
Arapları bir araya getirmiş değildir ki, biz Türklerin asimile
edilmesinin vasıtası olsun? Nasıl ki, laiklikle İslamiyet’in bir
arada olmasını anlamayan insanlar bu memlekette çoksa; ümmetçi
olmadan da Müslüman olunmayacağına inanan insanlar çoktur. Bunları,
şimdilik yanılgı içinde kabul etmekle yetinmek gerekiyor.
-
Ortada
deneyimler var. Hıristiyanlıkta da ümmetçilik vardır. Bu gün bu
fikir toptan reddedilmiştir. Fransız, Fransız kalarak; Alman, Alman
kalarak ve hatta Bulgar, Bulgar kalarak Hıristiyan kalınacağını
göstermişlerdir. Biz de, Türk kalarak, Türk olarak Müslümanlığımızı
aslında göstermiş bulunuyoruz da; bu hakikati anlamayan kalın
kafalıları ikna etmek mümkün olmuyor.
-
Ümmetinden
olduğuna inandığınız hiç bir Arap kesimi Türkleri sevmiyor. Türkleri
Avrupalılar da sevmiyor. Eskimolar da çok azlar, bizi sevmiş olsalar
bile etkileri olmaz.
-
Hala Avrupa
içine girmeyi düşünmek istiyorsanız, Avrupalı milletler gibi ulus
olmak ve ümmet dışına çıkmak zorundasınız. Şahsiyet böyle kazanılır.
Şahsiyeti olmayan insanlar, günlük işlerinde başarılı olsalar bile,
gelecekleri karanlıktır. Milletler de aynıdırlar.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mustafa Nevruz SINACI |
Mustafa Nevruz SINACI Hayat Hikayesi
|
-
İNSAN HAKLARI GÜNÜ “İNSAN SEVGİSİ” VE İSLÂM
-
Siyaset Bilimci,
Hukukçu, Yazar
-
DP 7. ve 9. Dönem
-
Genel Başkan
Yardımcısı
-
-
Bu gün “Dünya İnsan
Hakları Günü ve İnsan Hakları Haftası” nın başlangıcı.
Mesele malum, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunca
10 Aralık 1948 tarihinde “İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi” kabul edilmiş ve Türkiye bu kabule 27
Mayıs 1949’da katılarak onay vermiş; Ve 27 Mayıs 1960
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin Kabul ve Resmen
Onayının” 11. yılında, kanlı bir darbe yaparak “en
insanlık dışı” cürümünü işlemiştir.
-
Bu gün “Dünya İnsan
Hakları Günü ve İnsan Hakları Haftası” nın başlangıcı.
-
Mesele malum,
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunca 10 Aralık
1948 tarihinde “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”
kabul edilmiş ve Türkiye bu kabule 27 Mayıs 1949’da
katılarak onay vermiş; Ve 27 Mayıs 1960 “İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesinin Kabul ve Resmen Onayının” 11.
yılında, kanlı bir darbe yaparak “en insanlık dışı”
cürümünü işlemiştir.
-
Bu tarih aynı zamanda:
Kazak İsyanının önderi Pugaçev’in idam edilişi (1774);
Bir zamanların en zararlı tahrip ve taarruz silâhı
olan dinamitin mucidi Alfred Nobel’in ölümü (1896);
Nedamet içinde kıvranan vahşi batının ilk NOBEL
ödülünü, İsviçre’li Henri Dunant’a vermesi (1901);
Celâl Bayar tarafından, “Tarihi Şark Raporunun”
yayınlanması (1936); AB’ nin, Türkiye’yi sözde “Aday
Ülke ilân etmesi” (1999); Siirt seçimlerinin iptal
edilmesi ile dokunulmazlığı düşen Fadıl Akgündüz’ün
gıyabi tutuklama kararının vicahiye çevrilerek, ceza
ve tevkif evine konulması ile; Hukuki engellerinden
arındırılmış Recep Tayip Erdoğan’a Milletvekilliği
yolunun açılması (2002); AB zirvesine tam bir hafta
kala, Leylâ Zana ve 150 civarında (terör ve tedhiş
örgütüne yardım ve yataklık faili) yandaşının Herald
Tribune ile Le Monde gazetelerine “Kürtler (Ermeniler)
Türkiye’ den Ne İstiyor” başlıklı, bölücü içerikli bir
ilân vermeleri büyük tepkilere neden oldu (2004);
Aslında daha çok şey var yazılacak...
-
Mesele burada yatan
büyük (vahim) çelişkiyi görebilmek.
-
İnsanlık alemi,
(namuslu-dürüst-onurlu ve akil insanlar tarafından
kullanılması halinde olabildiğince yararlı) doğal doku
(tabiat) ve başta deniz mahlukatı olmak üzere
hayvanlara büyük ölçüde zarar veren, “dinamitin
mucidinin” dünyayı terk etme günü; Diğeri de, bu günü,
“Yeni Dünya Düzeni Yapılanması” bağlamında ilân eden
“İlâh, Silâh ve İlâç” tüccarlarının haç (çarmıh) ile
simgeledikleri bir peygamberin “o günün muteber
insanları (!) tarafından, el ve ayaklarına çiviler
çakılarak infazı...
-
GÜLDÜRMEYİN BENİ
-
Medeniyetten nasip
almamış “uygar batı” ve mezkür batının hapishane
kaçkınlarının evlât, ayâl ve torunlarınca ilân edilen
bir “İnsan Hakları Günü” de, “İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi” de palavra. 1789 Fransız ihtilâli, Magna
Carta ve 1948 bildirgesine baz alarak sözde “İnsan
Hakları Savunucuları” da hikâye... Tıpkı bizdeki,
terör ve tedhiş örgütü nam ve hesabına “AB katkılı
yardım ve yataklık yapan” vakıf ve dernekler gibi.
-
Hani bu, “İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi” nam belgeyi insan tanımı
ve insanlık onuru adına, yukarda dercedilen örneklere
ilâveten (Birinci ve İkinci Dünya Harpleri dahil)
Bosna-Hersek, Karabağ, Afganistan, Sudan (Darfur),
Afganistan, Doğu Türkistan, berdevam olan Irak
bağlamında değerlendirmeleri halinde; İnsanlık
yönünden hiçbir değeri, insanlık, evrensel barış ve
refahın (dünya nimetlerinin adaletle paylaşımı
yönünde) her hangi bir yarar ve olumlu katkısının
olmadığını göreceklerdir. Yani;
-
Medeniyetten nasip
almamış uygar batının materyalist gözlüğü ile
dejenere, atıl ve muattal muharref Hıristiyanlık,
Yahudilik ve istikamette oluşup-yerleşen
fundamentalizmin paraya tapan perspektifinden “insan
haklarını görmeye çalışanlar” tarihi bir yanılgı
içindedir. Onlar, insanlık davasına karşı sağır, kör,
duyarsızdırlar. Vahşi kapitalizm ve tek yanlı işleyen
emperyalizmden başkaca bir şey düşünemezler. Sonuçta
bu belge, tam bir paranoya ve bütün insanlık aleminin
parçalanıp-un ufak edilerek (tıpkı Atlantis kavminin
son zamanlarında olduğu gibi) köleleştirilmesinden
başka bir şey amaçlamayan; Hırs ve ihtiraslarının
zebunu olmuş dessas insanlık düşmanlarının “hileli”
marifetlerinden biridir.
-
PEKİ: Gerçek “İnsan
Hakları, Hukuk ve Adalet” (medeniyet) mebdei nedir ?
-
EL CEVAP : İnsanı
“ins, ünsiyet, meşveret, sevgi-saygı-muhabbet, adâlet
ahlâkı ve kadim hukuk” bağlamında birleştiren İslâm
da; Medine Muahedesi, Kur’an âyetleri, Resul’ün
Hadis-i Şerifleri, Veda Hutbesi, Hazreti Ali ve
Ömer’in Valilere mektupları, Siyâsetname ve Milli Şâir
Mehmet Âkif’in hitabı ile M.Kemâl ATATÜRK’ün ilkeleri
ile Türk İnkılâbıdır.
-
İŞTE ÖRNEKLER:
-
Zilhicce l0 H./8 Mart
632 M. Cuma günü Peygamberimiz Efendimiz tarafından,
bütün insanlık alemine izafeten irad olunan “VEDA
HUTBESİ”
-
Peygamberimiz Hazreti
Muhammet Mustafa (s.a.s.) Vedâ haccında, 9 Zilhicce
Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde,
Arafat Vâdisi'nin ortasında orada hazır olan 124 bin
Müslümanın şahsında bütün insanlığa şöyle hitabetti:
-
"Hamd Allah'a
mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım isteriz. Allah
kime hidâyet ederse, artık onu kimse saptıramaz.
Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidâyete erdiremez.
Şehâdet ederim ki; Allah'dan başka ilâh yoktur.
Tektir, eşi ortağı, dengi ve benzeri yoktur. Yine
şehâdet ederim ki, Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür
(413/1)
-
Ey Nâs! Sözümü iyi
dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle
burada ebedî olarak bir daha berâber olamayacağım.
-
İnsanlar! Bu
günleriniz nasıl mukaddes bir gün, bu aylarınız nasıl
mukaddes bir ay, bu şehriniz Mekke nasıl kutsal bir
şehir ise, canlarınız, mallarınız, nâmus ve şerefiniz
de öylece mukaddestir; her türlü tecâvüzden
masûndur.(413/2)
-
Ashâbım! Yarın
rabbınıza kavuşacaksınız. Bugünkü her hâl ve
hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden
sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu
vurmayınız.(413/3) Bu vasiyyetimi burada bulunanlar,
bulunmayanlara bildirsinler. Olabilir ki, bildirilen
kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak
hıfzetmiş olur. (414)
-
Ashâbım! Kimin yanında
bir emânet varsa, onu sâhibine versin . Fâizin her
çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Fakat
aldığınız borcun aslını ödemek gerekir. Ne zulmediniz,
ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle bundan böyle
fâizcilik yasaktır. Câhiliyetten kalma bu çirkin
âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk
kaldırdığım fâiz de Abdülmuttalib'in oğlu amcam
Abbas'ın fâiz alacağıdır. (415/1)
-
Ashâbım! Câhiliyet
devrinde güdülen kan davaları da tamamen
kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası,
Abdülmüttalib'in torunu (amcalarımdan Hâris'in oğlu)
Rabîanın kan davasıdır(415/2)
-
Ey Nâs! Kadınların
haklarını gözetmenizi ve bu konuda Allah'tan
korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın
emâneti olarak aldınız. Onların nâmus ve ismetlerini
Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin
kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin
üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki
haklarınız, âile nâmusu ve şerefinizi kimseye
çiğnetmemeleridir. Eğer onlar sizden izinsiz râzı
olmadığnız kimseleri âile yuvanıza alırlarsa, onları
hafifçe dövüp korkutabilirsiniz. Kadınların sizin
üzerinizdeki hakları ise, örfe göre her türlü (meşru
ihtiyaçlarını), yiyecek ve giyeceklerini temin
etmenizdir. (416)
-
Mü'minler! Size iki
emânet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldıkça yolunuzu
hiç şaşırmazsınız. Bu emânetler, Allah'ın kitabı
Kur'ân ve O'nun Peygamberinin sünnetidir. (417)
-
Ey Nâs! Devâmlı
dönmekte olan zaman, Allah'ın gökleri ve yeri
yarattığı günkü duruma dönmüştür. Bir yıl, l2 aydır.
bunlardan 4'ü Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep
hürmetli aylardır.(418)
-
Ashâbım! Bugün şeytan
sizin şu topraklarınızda yeniden nüfûz ve saltanatını
kurma gücünü ebedî olarak kaybetmiştir. Fakat size
yasakladığım bu şeyler dışında, küçük gördüğünüz
şeylerde ona uyarsanız, bu da onu sevindirir. ona
cesâret verir. Dininizi korumak için bunlardan da uzak
kalınız. (419)
-
Mü'minler! Sözümü iyi
dinleyin, iyi belleyin. Rabbınız birdir, babanız
birdir. Hepiniz Âdem'densiniz, Âdem de topraktan
yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde soy sop
üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takvâ
iledir.(420) Müslüman müslümanın kardeşidir. Böylece
bütün müslümanlar kardeştir. Gönül hoşluğu ile kendisi
vermedikçe, başkasının hakkına el uzatmak helâl
değildir. Ashabım! Nefsinize de zulmetmeyin.
Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır. Bu
nasihatlarımı burada bulunanlar, bulunmayanlara tebliğ
etsinler.(421)
-
Ey Nâs! Cenâb-ı Hak
Kur'an da her hak sahibine hakkını vermiştir. Mirâsçı
için ayrıca vasiyyet etmeye gerek yoktur. (422)Çocuk
kimin döşeğinde doğmuşsa, ona âittir. Zina eden için
ise mahrûmiyet vardır. Babasından başkasına soy (neseb)
iddiâsına kalkışan soysuz, yahut efendisinden
başkasına intisâba yeltenen nankör, Allah'ın gazabına,
meleklerin lânetine ve bütün müslümanların ilencine
uğrasın. Cenâb-ı Hak böylesi insanların ne tevbelerini
ne de adâlet ve şâhitliklerini kabûl eder.(423)
-
Ashabım! Alllah'tan
korkun, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu
tutun, malınızın zekatını verin, âmirlerinize itaat
edin. Böylece Rabbınızın Cennetine girersiniz.(424)
-
Ey Nâs! Yarın beni
sizden soracaklar, ne dersiniz? Ashâbı kiram:
-
- Allah'ın dinini
teblîg ettin, vazîfeni hakkıyla yaptın, bize nasihat
ve vasiyette bulundun, diye şehadet ederiz, dediler.
Rasûlüllah (s.a.s.) mübarek şehâdet parmağını göğe
doğru kaldırdı, cemâat üzerine çevirip indirdikten
sonra üç defa:
-
- Şâhid ol Yâ Rab!
Şâhid ol Yâ Rab! Şâhid ol Yâ Rab! buyurdu". (1)
-
Gönderen Mustafa
Nevruz SINACI zaman: 04:20 Hiç yorum yok: Bu yayına
verilen bağlantılar
-
17 Aralık 2007
Pazartesi
-
GO HOME AMERİKA,HINAUS
AB
-
Merak edenler için
açıklıyorum: Makale başlığımız “Avrupa (AB) dışarı” ve
“Enine Dön Amerika” anlamına gelmektedir.
-
Peki neden böyle bir
başlık ? Açıklayayım.
-
Türkiye
Cumhuriyeti’nin AB ile yakınlaşması üzerinden takriben
60; AB’ye katılma ve ciddi anlamda entegrasyon
sürecinin başlamasının üzerinden de (1963-2007) tam 44
sene geçti. Bu zaman zarfında çok hükümetler görüldü.
Koalisyonlar geldi geçti.
-
Sözde kalkınma,
gelişme ve “muasır medeniyet seviyesine ulaşma”
yolunda mesafeler alındı. Veya alındığı sanıldı.
Millet ne anlasın ki. Hükümetler öyle dedi. Bizde öyle
sandık !..
-
Ta ki, 30.08.2006
tarihinde Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay
Başkanlığı görevini devralana kadar. Genelkurmay
Başkanı Büyükanıt bu vesile ile yaptığı açıklama ve
değerlendirmede:
-
“Türkiye Cumhuriyeti
tarihinin en ağır tehditler içeren döneminden
geçmektedir” diyinceye kadar.
-
Aslında bu
değerlendirme sadece Genelkurmay Başkanı ve Türk
Silahlı Kuvvetlerinin değil, Türk Milletinin büyük
kesimlerinin yerleşik kanaatidir. Devletin varlığı ve
milletin bölünmezliğine yönelik mevcut hayati tehdidi
tek başına yaratan sadece bu iktidar değildir.
-
Hayati tehdit büyük
bir sürecin sonunda oluşmuştur.
-
Şu anda sadece süreç
hızlanmış bulunmaktadır, o kadar...
-
2007 yılı sonlarına
doğru yayınlanan “AB Raporu” ile dünkü Brüksel
bildirisi dikkatle incelendiği vakit görülecektir ki:
Mevcut iktidarın izlediği politikalar Mustafa Kemal
Atatürk ün “gaflet, delalet ve hatta hıyanet diye
nitelendirdiği” yanlış politikalar olup, birçok
noktada iktidar önderlerinin kişisel-siyasal ve
partisel menfaatlerini, yabancı güçlerin menfaatleri
ile birleştirdiği görülmektedir.
-
Bu anlam ve bağlamda
Türkiye, hayati tehdit sürecinin zirvesine gelmiş
olmaktadır.
-
Türkiye’ ye yönelik
olarak zirveye ulaşmış tehditleri temel olarak dört
başlık altında toplamak mümkündür.
-
Bunlar sırası ile:
-
İç politik tehditler,
-
Dış politik tehditler,
-
Ekonomik tehditler,
(ve)
-
Toplumsal
tehditlerdir.
-
Bu tehdit ve
tehlikelerin başlıca kaynağı ve dayanağı ise: AB ve
ABD’dir.
-
Sürdürülen
politikaların Türkiye için oluşturduğu hayati tehdidin
değişik boyutlarını şu şekilde açıklayabiliriz:
-
1. Türkiye
Cumhuriyeti’nin anayasal düzeni ve Türk Milleti
menfaatleri açısından oluşan kaos. Milli Devlet
yapısına muhalif konum ve Milli Devlet yapısından çok
etnikli ve federal devlet yapısına dönüşmeyi
hedefleyen bir strateji.
-
2. Dış politikada
Türkiye çok boyutlu bir çöküş dönemine sürüklenmiştir.
AB tam üyeliği süreci AKP den Önce 57. hükümetin
attığı adımlarla Türkiye’nin menfaatleri aleyhine
raylar üzerine oturtulmuştu. 57. hükümet döneminde AB
tam üyelik sürecinin hızlanmasının nedeni, tarihin
çöplüğüne gittiğini fark eden bir lider ve siyasi
parti’ nin Anap’ın oylarını arttırmak için Türk
toplumunu AB taraftarları ve karşıtları olarak ikiye
bölerek AB taraftarlarının oyları ile meclise girme
çabasıdır. Bu yolda çok yanlış yapılmıştır.
-
3. Ekonomik Tehditler
had safhaya ulaşmış bulunmaktadır. Millet perişan
haldedir.
-
4. Sözde, anarşi-terör
ve tedhiş örgütünü kınayan ve yasa dışı ilân eden AB,
bunların elebaşılarına AB Parlâmentosunda söz hakkı
vermiştir. Bu, tam bir iki yüzlülük, kirli oyun ve
çifte standarttır. Şimdi, onurlu-erdemli ve basirete
kalan tek şey:
-
“Avrupa Dışarı ve ABD
evine dön” demekten başka bir şey değildir.
-
http://mustafanevruzsinaci.blogspot.com.tr
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Selma GÜRSEL |
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi |
ISPANAK PASTIRMALI MIHLAMA
1 kilo ıspanak
100 gram doğranmış pastırma
4 yumurta
İstenildiği kadar tuz ve biber
İsteyen 1 kaşık tereyağı, isteyen 2 kaşık sıvı yağ kullanabilir
Ispanakların kökleri ayıklanarak boy suda dört bey
defa yıkanır.
Ispanaklar süzgeçten süzülerek bir bıçakla ince ince
kıyılır.
Katı yağ kullananlar tencerenin altına yağı eritir
üzerine doğranmış ıspanağı koyarlar. Sıvı yağ kullanılacaksa
ıspanakların üzerinden sıvı yağ gezdirilir.
Tencere kısık ateşte kaşıkla beş dakika kadar
karıştırılarak suyu çektirilir. Üzerin pastırmalar serilir ve
yumurtalar kırılarak üzerlerine istenildiği yada tuz, kırmızı pul
biberi dökülerek tencerenin kapağı kapatılır.
Yumurtalar katılaşınca “Ispak Mıklama” pişmiş olur.
Tabaklara konularak servis yapılır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
09 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Adile TÜRKMEN |
Adile TÜRKMEN Hayat Hikayesi |
-
KIRMIZI KARANFİL
-
Öyle bir kalabalıkta gördüm
ki seni
-
Saçların ağarmış,hemen
çökmüşsün
-
Öyle bir gelişin ver ki
uzaktan
-
Kırımız karanfil vardı elide.
-
-
Öyle bir dalgın bakıp
gidersin
-
Ne olur bir daha dönüp
görseydin
-
Görünüşün hiçte mutsuz
değildi
-
Kırmızı karanfil vardı
elinde.
-
-
Keşke beni görmüş olsaydın
-
Tanır mıydın bilmem yıllar
sonra,
-
Yıkılmış bir beden,kırık bir
kalp,
-
Kırmızı karanfil vardı
elinde.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Güner KAYMAK |
Güner KAYMAK Hayat Hikayesi |
- ABD AVRUPA DENEN SOYSUZLAR
- Ülkemin üstünde kara bulutlar
- Her bir yandan bize gölge ediyor
- Terörizme destek veren aptallar
- Utanmadan insan hakları diyor
- İnsan olmayanın hakkı mı olur
- Çocuk katledenden insan mı olur
- Terör er geç bir gün sizi de vurur
- Abd Avrupa denen soysuzlar
- Ya terörden yana ya bizdensiniz
- Canınız yanınca siz böylesiniz
- Tarihler boyunca hep fitnesiniz
- Kılıktan kılığa giren soysuzlar
- Zulümle büyüdü şişti karnınız
- Ne sağınız belli ne de solunuz
- Sadece maddeye çıkar yolunuz
- Merhamet bilmeyen cani soysuzlar
- Böl parçala dağıt ayır kendine
- Akıl ermez iblislerin fendine
- Lanet olsun senin yedi ceddine
- Kan ile beslenen vampir soysuzlar
- Ürettiniz bin bir çeşit bombayı
- Kana buladınız bütün dünyayı
- Unuttuk sanmayın Hiroşima’yı
- İnsanlık düşmanı katil soysuzlar
- Geçenlerde Bosna daha dün ırak
- Sizi dost sananlar akıldan uzak
- Filistin Lübnan´a kurdunuz tuzak
- İsrail uşağı kalleş soysuzlar
- Afrika’yı soyup soğan ettiniz
- Değerli ne varsa çalıp gittiniz
- İnsanları sefalete ittiniz
- Mazlumun ahını alan soysuzlar
- Tabiatın dengesini bozdunuz
- Doğal felakete sebep oldunuz
- Gökyüzüne casus uydu kurdunuz
- Kainata düşman olan soysuzlar
- GÜNER lanet okur zalim olana
- Baş vurdunuz bin bir çeşit yalana
- Suretiniz benzer kara yılana
- Dost görünüp düşman olan soysuzlar
- Amsterdam 13.11.2007
-
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
11 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
|
|
Şükriye BEZGİN |
Şükriye BEZGİN Hayat Hikayesi |
- SİMALAR
- Simalar tanıdık belki,
- Dost gözlerde
- Bakışlar yabancı.
- Dün bu güne
- Ve bilinmez
- Bugün hangi yabancı
- Yarınlara gebe.
- Yabancı her şey,
- Yabancı herkes,
- Ben bana yabancı.
- Çorum Şubat 2002
-
|
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
108 SAYI 25 Şubat 2008 SAYIYA Gitmek İçin
Tıklayınız! |