 |
YIL
9 SAYI 106 25 Aralık 2007 |
 |
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
- ÜÇ DİNİ BAYRAM KURBAN BAYRAMI HANUKAH VE
YENİ YIL
- Kurban.
- Bütün semavi dinler ve semavi olmayan dinlerde dini
vecibelerden birisi. Şu an kaldırılmış diğer semavi dinler de “Kurban”
bulunduğunu hepimiz bilmekteyiz.
- Kurban; aslında bir cana kıymaktan daha
çok; o kıydığı canın maliyetine kıyabilme olarak düşünmek gerekmektedir.
Belirli bir geçerli alım satım gerecini kullanarak, aldığınız canlıyı belli
bir amaç için yok etmek dememiz daha doğru olur.
- Düşünebiliyor musunuz; bir miktarı değeri
öldürüp yok etmektesiniz. Yani o aldığınız canın maddi yönünü kendi nefsinize
ağır gelen malı kaybetme korkusunu görerek ve isteyerek yapma aracı.
- Dinim olan Müslümanlık ta da “kurban”
vecibesi Allah’ı Telalanın bize yolladığı kitabımız Kur’an-ı Kerim dede bazı
ayetlerde buyuruyor:
- “Bismillâhirrahmânirrahîm
- 6:118. Allah'ın âyetlerine inanıyorsanız, üzerine O'nun
adı anılarak kesilenlerden yeyin.
- 6:119. Üzerine Allah'ın adı anılıp kesilenden
yememenize sebep ne? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında,
haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu bir çokları bilgisizce kendi
kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları çok
iyi bilir.
- 6:121. Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen
hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar
dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara
uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar olursunuz.
- 22:28. Ta ki kendilerine ait bir takım yararları
yakînen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık
hayvanlar üzerine belli günler de Allah'ın ismini ansanlar . Artık ondan hem
kendiniz yeyin,hem de yoksula, fakire yedirin.
- 22:34. Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan
cinsinden kendilerine rızık olarak verdiklerimiz üzerine Allah'ın adını
ansınlar diye- kurban kesmeyi gerekli kıldık. İmdi, İlâhınız, bir tek
İlah'tır. Öyle ise, O'na teslim olun. (Ey Muhammed!) O ihlâslı ve mütevazi
insanları müjdele!
- 22:36. Biz, büyük baş hayvanları da sizin için Allah'ın
(dininin) işaretlerinden (kurban) kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu
halde onlar, ayakları üzerine dururken üzerlerine Allah'ın ismini anınız (ve
kurban ediniz). Yan üstü yere düştüklerinde ise, artık (canı çıktığında)
onlardan hem kendiniz yeyin, hem de ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirlere
yedirin. İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.
- 5:27. Onlara, Adem'in iki oğlunun haberini gerçek
olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş,
diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık
yüzünden), "Andolsun seni öldüreceğim" dedi. Diğeri de "Allah ancak takvâ
sahiplerinden kabul eder" dedi (ve ekledi)”
- 108:2. Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes.”
- NOEL:
- Belli bir takvim yılı içerisinde senenin
belli bir diliminde 365 günün sonucu olan bir gün.
- Bu günü Allah C.C. Müslümanlıkla
yürürlükten kaldırmış olduğu Hıristiyanlık ve Musevilik Dininde Kasım ve
aralık Aylarında belirli günlerden olan “Hanukah*” ve ”Noel**” kutlamaların
da genellikle, İsa’nın doğumunun canlandırıldığı oyunlar sahnelenir.
- Noel ağaçları süslenir, ışıklı ev, bahçe, cadde
süslemeleri yapılır, hediyeler alınır, tebrik kartları verilir ve Noel
arifesinde “Noel Baba”nın gelişi simgesel olarak canlandırılır. Yaygın Noel
temaları, iyi niyet, sevecenlik ve ailenin birlikte zaman geçirmesi olarak
sıralanabilir.
- Bu Hıristiyan adetleri ne yazık ki Müslümanlarca da
tatbik edilmeye başlaması kültür ve dini deforme olmasına bağlayabiliriz.
- YENİ YIL:
- “Hicri Yeni Yıl ***”da Muharrem Ayının hilali ile
başlayan gündür. Miladi Yeni Yıl Aralık Ayının sonuncu günü ile Ocak ayının il
gününün başlaması arasında kutlanan bir gün. Bu günü yeni bir yılın başlangıcı
olarak görmemiz ve olarak kutlamamız gereklidir.
- Allah C.C. Dileseydi hepimizi tek dine inanan ve tek
Peygamberin ümmeti yardı. Hepimizin sağlık,sıhhat ve afiyetle bu günlere
girmemizi dilerim.
- * Hanukah Bayramı Eski Ahit’in Kislev ayında 8 gün
süreyle kutlanan bir bayramdır. Kislev ayı Kasım sonu ile Aralık ayının
ortalarından sonraki bir tarih arasına gelir.
- ** Noel, her yıl Hıristiyanlarca 25 Aralıkta kutlanır.
Kutlamalar 24 Aralıkta Noel arifesiyle başlamış olur, ve bazı ülkelerde,26
Aralık akşamına kadar devam eder. Hıristiyanların çoğunlukta olduğu ülkelerde
Noel tatili yeni yıl tatiliyle birleştirilir. Bazı Doğu Ortatoks Kiliseleri,
Jül Sezar takviminde 25 Aralıkta denk gelen 6 Ocak Noel olarak kutlarlar.
İsa’nın gerçek doğum günüyle ilgili çeşitli rivayetler olsa da geleneksel
olarak 25 Aralık Noel olarak kutlanır.
- *** Muharrem ayının hilâli ile başlayan Yeni Hicri Yıl
. Hicri Takvim Hz. Muhammed (SAV)'in Mekke'den Medine'ye hicretini başlangıç
kabul eden ve ayın dünya çevresinde dolanmasını esas alan bir takvim
sistemidir. Hicri Takvim; Hicri Şemsi ve Hicri Kameri Takvim olmak üzere ikiye
ayrılır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Sakin KARAKAŞ |
Sakin KARAKAŞ Hayat Hikayesi
|
- TÜRK BAYRAĞI BİRA KUTULARI ÜZERİNDE VE
AYAKLAR ALTINDA
- Bir bira firması Türk milli takımına
sponsor olmuş. Sponsorluk anlaşması yapıldıktan sonra milli takım loğolu ve
bayraklı armalar bira kutularının üzerine yerleştirilmiş. Sonunda Türk
bayraklı bira kutuları tezgâhlardaki yerini almış. Buraya kadar her şey normal
gibi görünüyor. İşin normal olmayan tarafı ise kutuların boşaltıldıktan
sonraki durumu. Bilindiği üzere bira kutuları boşaltıldıktan sonra çöpe
gidiyor. Ülkemizde ise genelde çöpe gitmeden önce bu tür atıklar ayaklar
altında geziyor. Ben ayaklar altında bira kutusu görmedim diyen yalan söyler.
Yurdum insanı hemen her gün bir yerlerde ayaklar altında bir bira kutusu
görür. Hatta memleketin varoşlarında bira kutusu ile top oynayan çocuklar
vardır. Hatta varoşlardan yetişin bazı meşhurlarımızda mutlaka bira kutusu ile
top niyetine oyun oynamıştır. Şimdi o bira kutularının üzerinde artık bayrak
var.
- Niyet ne olursa olsun buradaki sakıncalı
durum görmemezlikten gelinemez. Benim bayrak, vatan ve millet anlayışıma göre
bira kutusu üzerinde bayrak resmi olmamalıdır. Bayrağın yere düşmemesi
gerekiyor. Bayrağa sahip çıkmak aklıselim her Türk vatandaşının birinci
derecede önceliği olmalıdır kanaatini taşımaktayım. İnşallah bu yazı
yetkilileri harekete geçirir. Adına ister suç duyurusu deyin, isterseniz
sağduyu deyin. Ancak bira kutusu üzerindeki bayrakları lütfen kaldırın.
- Milli takıma bira firması sponsor olur mu?
Bu konu ise enine boyuna tartışılmalıdır. Konu ile ilgili tartışma programları
yapılmalıdır. Bu konu benim uzmanlık alanım değil ama böyle bir program olursa
her Türk vatandaşı gibi ben de oturum izlerim.
- Milli takım ile kulüp takımlarını ayrı
tutmak gerekir düşüncesindeyim. Benim düşünceme göre bira firmaları kulüp
takımlarına sponsor olabilir. Ancak milli takımda durum farklıdır. Milli takım
millidir. Yani bayrak gibi önemli ve kutsaldır. Bu nedenle alkollü içki imali
ve pazarlaması yapan firmaların milli takıma sponsor olmaları bence
sakıncalıdır. Milli takıma bira firmasını sponsor alanlar ve olanlar ne akla
hizmet bu işe giriştiler hala anlayabilmiş değilim.
- Milli takıma bira markasını sponsor
aldığınızda işte böylesine sakıncalı durumları da millete açıklamak ve bu
sakıncalı durumun altından kalkmak durumundasınız. Bir öğretmen olarak şimdi
bana bir öğrencim sorsa. Öğretmenim bu bira şişesini çöpte buldum. Üzerinde de
bayrağımız var. Vicdanım kabul etmedi aldım ve getirdim. Şimdi bu kutuyu ne
yapayım derse ben ne cevap vereceğim.
- Eğer bütün bu açıklamalara rağmen bir sakınca
görmüyorsanız oldu olacak bir kaç rakı firmasını da sponsor olarak alın da
kadro tamamlansın. Kutulardan sonra şişelerin üzerine de bayrak konulsun.
Yetmedi Milli formaların üzerinde bayrağın yanına rakı şişesi koyarsınız olur
biter. O zaman millet belki daha çok içer. Millet içtikçe de milli takım
belki kazanır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki
Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Ali EMİROĞLU |
Ali EMİROĞLU Hayat Hikayesi |
- AKIL FİKİR VE İYİ NİYET
-
Başlıkta bir araya
getirdiğimiz üç nosyon, bazı çetrefil noktalarda anlaşmak için,
tartışmalarımızın esasını teşkil etmeleri gerekir. Bunlardan uzak kalınınca,
herkes gibi, bizim vatandaşlarımız da bocalayacaklardır.
-
Bir yazarımız,
Yugoslavya’da bir münasebette bulunurken, verilen resepsiyona bir gazetecimiz
de davetli bulunuyor. O zamanın Devlet Başkanı ve Yugoslavya’nın kurucusu Tito,
eşi ile birlikte, herkesle çok nazik bir şekilde ilgilenirken, bizim
gazeteciye de rastlıyor. Tito ve sayın eşleri, gazetecimize iltifatlarda
bulunuyorlar. Türk olduğu anlaşılınca da, Tito sözlerini Atatürk’e getiriyor.
Atatürk’ü sevdiğini söyleyen Tito, yeni Türk Devletinin kuruluşu, eğer,
kendisininki gibi, federatif olsa idi, daha akıllıca bir şey yapılmış
olacaktı, gibi fikir beyanında bulunuyor. Gazetecimiz Ali Sirmen de, bunu
zamanın göstermesinin daha iyi olacağını söylüyor.
-
Ali Sirmen, bizim,
Fethiyeli Mehmet Yerguz’un Fransa’dan arkadaşıdır. Mehmet Yerguz, herkesle,
sıradan kimselerle arkadaş olacak bir genç değildi. Arkadaşımın, Nevzat
Yerguz’un oğlu olduğu için, ben Mehmet’i çocukluğundan beri iyi tanırım. Siz
de, Ali Sirmen’i yazılarından tanıyorsunuz. Zaman Ali Sirmen’in doğru
düşündüğünü göstermiştir. Tito’nun Federal Devlet yok olmuş, yem olmuş,
Atatürk’ün Üniter Devleti yaşamaya devam ediyor. Kimin daha haklı olduğunun
tartışılmasına ihtiyaç kalır mı?
-
Allah’ın verdiği akıl
kullanılmayınca, insanlar arasında fikir ve iyi niyet te olmayınca,
tartışmada, odan ortaya çıkacak mücadelede devam edecektir.
-
Eski yazılarımızdan
bazılarında, Dünyada her şeyin söylenmiş ve hatta düşünülmüş olduğunu
söylemişimdir. Yine de ısrar ediyorum. Eski söylenenler, yeniden ısıtılıp
ortaya getirilmektedir. Ancak büyük kafa sahibi bazı istisna insanlar,
insanlara yol gösterebiliyor. İşte bizim Türkiye’de pek te itibar bulmuş
olmayan büyük insanımız, bu hakikatları görmüştür. Devleti de federal değil,
üniter sistem üzerine kurmuştur. Devletin ayrışmasından güya çıkar bekleyenler
ise, Federal sistem heveslerini canlı tutmak istemektedirler.
- Pek çok ülkede; çeşitli insan grupları, çeşitli etnik
köken sahibi insanlar yaşamaktadırlar. İnsanlar, niçin ayrışmayı, ufalmayı,
gelecek tehlikelere zayıflayarak muhatap olmayı isterler de; etnik kökenlerini
dağılmış olduğu ülkelere yakınlık göstermezler? Bizim kürtler için bu sözüm
geçerlidir. Suriye, Türkiye, Irak, İran ve Ermenistan’da yaşıyan kürt
ekalliyetinin insanları, bu beş ülkenin birbirine yakınlığını ve hatta, federe
devlet olmalarını istemezler?
- Bu devletlerin geçmişleri ve tarih içinde birer
medeniyetleri var. Bunlar etnik edildiklerinde, hem tarihlerinin ve hem de
medeniyetlerinin de birlik noktaları vardır. Bu var olan vasıflar, bu
devletlerin ayrışmalarından çok, bir birlerine yakınlaşmalarının yardımcısı da
olurlar. Eski Osmanlı, şimdiki İngiliz milletler topluluğu bu maksada uygun
teşekküllerdir. Sanıyorum ki, böyle birliktelikler, insanların daha mutlu
olmalarının, daha varlıklı olmalarının sebebi de olacaktır. Savaşlar, servet
yok eden vasıtalar olduklarına göre; savaşların oldukları bölgelerde zenginlik
görülmeyecektir. Fakirliğin mutluluğu ise, romanlara konu olmaktan öteye
geçmiş değildir.
-
Halkın ve hatta milletin
yol göstericileri aydınlardır. Kürt aydınları ve bunlarla birlikte Ermeni
aydınları oturup düşünmelidirler. Ayrılık taraftarı her aydın düşünmelidir. Bu
gün olduğu gibi, osmanlı’da olduğu gibi, bir devletin sahibi olarak, barış
içinde yaşamay ve zenginleşmeye mi devam etmelidirler; yoksa, Mareşal Tito
gibi ayrışmanın öncülüğünü yaparak, yeni efendilere uşak olma yolunu mu tercih
ederler? Bunların düşünceleri kendilerine aittir.
-
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
İsmet ÇENESİZ |
İsmet ÇENESİZ Hayat Hikayesi
|
KONUŞMAK, GÜZEL YAZMA
“Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı”
Evet başı kestiren de
söz, savaşı kestiren de söz!
“Gelinlere Bal
yedirdik, tatlı dilli olsun diye”
“Tatlı dil güler yüz”
“Dinlemeye
doyamıyorsun, ağzından Bal akıyor”
Yukarda
saydıklarımız, güzel konuşmayla ilgili söz ve deyişler.
Konuşmaların en
güzeli kısa ve öz olanıdır. Konuşma muhatabını sıkmamalı, kısa ve öz
olmalıdır. “Konuşma, kalpten kalbe akan bir yoldur” denir. Konuşma
aynı zamanda insanlardaki zekanın da bir göstergesidir. Bir atasözümüz
vardır, “ Söz kalpten çıkarsa kalbe ulaşır, ağızdan çıkarsa kulaktan
öte gidemez” diye.
Konuşmak ile güzel
konuşmak aynı şey değildir. Hani bir söz daha vardır, “Ağzı olan
konuşuyor” diye. Halbuki işin aslı öyle değildir, konuşmak bir sanat
ve bir Allah vergisidir. Güzel konuşanlar güler yüzlü olurlar, mutlu
olurlar ve aynı zamanda başarılıdırlar. Bu saydıklarımız birbirleriyle
bağlantılı şeylerdir efendim.
Ya susmak ve
dinlemek! Bunu başarmak konuşmaktan da daha önemli ve daha zordur.
“Çok dinlememiz ve az konuşmamız için iki kulağımız ve bir dilimiz
vardır” diyor, Diogenes.
Söz silahtan çıkan
mermi gibidir, ağızdan çıktıktan sonra bir daha geri dönmez. Bununla
ilgili yine bir atasözümüz vardır, “ Boğaz kırk boğumdur, otuz
dokuzunu yut, birini söyle” diye.
Konumuzun biraz
dışında ama birde yalnızlık vardır ki bu hepsinden beterdir. Geçen gün
televizyonda yalnızlıkla ilgili şöyle bir konuşma duymuştum. Bu
konuşma beni çok etkiledi. Şöyle deniyordu, “ Yalnız yaşayanlar
(yalnızlar) kendi SESİNİ BİLE ÖZLER!”
Güzel konuşmayı, iyi
dinlemeyi bilenlerden olalım efendim.
Güzel Yazma: Güzel
yazmak öncelikle bir kabiliyet, Allah vergisi, sonrasında ise biraz
gayret ve de çok okumayla gelişen bir alışkanlık durumudur
diyebiliriz.
Okuma yazma oranını
Türkiye’de, yüzde’ye yada binde’ye vurduğumuz zaman bana göre,
Türkiye’de okuyanlar azalıyor, yazanlar ise çoğalıyor. Gazetelerin
başlıklarına şöyle bir göz atanları ve sadece sayfayı karıştıranları
ben okumuş saymıyorum. Eğe okursanız, bir gazete bir saatte bitmez.
Onu okuyan, güzel okumasını bilen, kitap okuma alışkanlığı da edinir.
Herkesin kitap alabilmek için her ay para ayırmak gibi bir imkanı
yoktur. Ama işte burada kütüphaneler ne güne duruyor? Bu gün yaşı 25’i
geçmiş kaç insanımız kitap alıp okumuştur. Benim tahminim bu sayı yok
denecek kadar azdır.
Buna karşılık yazan
insan sayısında ise bir hayli gelişme gözlemliyorum. (Mesela bu yıl
Türkiye’de bir yazarımız Nobel Edebiyat ödülü bile aldı) Tabi ben
gözlemimi Çorum’da ki yazar arkadaşlarımı kıyaslayarak yapıyorum.
Çorum’da bir çok mahalli gazete çıkıyor. Bu yerel gazetelerimizin
hepsinde çok güzel yazılar çıkıyor ve bu yazılarda güzel konulara
değiniliyor. Bu günlük yazıların yanında çok güzel roman, hikaye ve
şiirler yazan arkadaşlarımız da var.
Son 3-4 yıldır kitap
yazan ve kitaplarını bastırma başarısı gösteren yazar arkadaşlarımız
da göz ardı edilemeyecek oranda. Arkadaşlarımızın yeni çıkan
kitaplarının içi kadar dışları da güzel. Son zamanlarda çıkan
kitapların kapak resimleri de bir hayli “Al beni”’li. Başarılarınız
daim olsun diyorum sevgili arkadaşlar.
Yazan, okuyan,
dinleyen bir toplum olmak ne güzel. Herkese kucak dolusu saygı ve
sevgilerimi sunuyorum efendim.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Salım SAVCI |
Salim SAVCI Hayat Hikayesi
|
- ÇOCUK KALBİ
-
Dünya çocuk klasikleri
arasında yer alan:
-
Çocuk Kalbi – Edmondo De
Amicis’in eseridir. (100) temel eser arasında M.E.B.’ca tavsiye edilmiştir.
-
Çocuk Kalbi kitabını aslına
uyarak, kendi anlatımımla dile getirdim. (220) sayayı buluyor. Şimdi bu kitaba
yazdığım önsözü aktaracağım:
-
Önsöz
-
Çocuk Kalbi’ni okuyanlar:
-
-Annenin, babanın,
öğretmenin önemini, tam anlamında, çok güzel bir anlatımla öğrenebilirler.
-
-Babanın, annenin, ablanın
yazdığı mektuplar, aile bağlarının nasıl kök saldığına tanık olurlar.
-
-Hele, sınıflarda
öğrenciler aylık öykülerle, bir ulusun kurtuluş savaşında geçen gerçek
olaylarla örnekleriyle okurlar, onların bıraktığı vatana, bayrağa sahip
çıkarlar.
-
Çocuk Kalbi’ni okumamış
olanlar:
-
-Baba, eksiklerini tam
olarak bilemez.
-
-Anne, anneliğini tam
anlamında yapamaz.
-
-Öğretmen, öğrencisinin ne
denli önemli bir varlık olduğunu tam olarak kavrayamaz.
- Kısaca söylersek; Çocuk Kalbi kitabı, her evin rafında
bulunursa, okuyacak kişiyi bekler.
-
Tüm iyilikler,
geleceğimizin garantisi olan çocuklarımızın olması dileğiyle, sevgilerimle!
-
Yanına Hazırlayan / Salim
Savcı
-
Bu kitabın bakımını
yüklenecek kişilere, kurumlara en büyük kolaylığı göstereceğim. Türkiye
dağıtımını da yürüteceğim. Sevgilerimle!
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Mustafa Nevruz SINACI |
Mustafa Nevruz SINACI Hayat Hikayesi
|
- GO HOME AMERİKA,HINAUS AB
-
Merak edenler için açıklıyorum: Makale
başlığımız “Avrupa (AB) dışarı” ve “Enine Dön Amerika” anlamına gelmektedir.
-
Peki neden böyle bir başlık ? Açıklayayım.
-
Türkiye Cumhuriyeti’nin AB ile yakınlaşması
üzerinden takriben 60; AB’ye katılma ve ciddi anlamda entegrasyon sürecinin
başlamasının üzerinden de (1963-2007) tam 44 sene geçti. Bu zaman zarfında çok
hükümetler görüldü. Koalisyonlar geldi geçti.
-
Sözde kalkınma, gelişme ve “muasır medeniyet
seviyesine ulaşma” yolunda mesafeler alındı. Veya alındığı sanıldı. Millet ne
anlasın ki. Hükümetler öyle dedi. Bizde öyle sandık !..
-
Ta ki, 30.08.2006 tarihinde Orgeneral Yaşar
Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı görevini devralana kadar. Genelkurmay
Başkanı Büyükanıt bu vesile ile yaptığı açıklama ve değerlendirmede:
-
“Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ağır
tehditler içeren döneminden geçmektedir” deyinceye kadar.
-
Aslında bu değerlendirme sadece Genelkurmay
Başkanı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin değil, Türk Milletinin büyük
kesimlerinin yerleşik kanaatidir. Devletin varlığı ve milletin bölünmezliğine
yönelik mevcut hayati tehdidi tek başına yaratan sadece bu iktidar değildir.
-
Hayati tehdit büyük bir sürecin sonunda
oluşmuştur.
-
Şu anda sadece süreç hızlanmış bulunmaktadır,
o kadar.
-
2007 yılı sonlarına doğru yayınlanan “AB
Raporu” ile dünkü Brüksel bildirisi dikkatle incelendiği vakit görülecektir
ki: Mevcut iktidarın izlediği politikalar Mustafa Kemal Atatürk ün “gaflet,
delalet ve hatta hıyanet diye nitelendirdiği” yanlış politikalar olup, birçok
noktada iktidar önderlerinin kişisel-siyasal ve partisel menfaatlerini,
yabancı güçlerin menfaatleri ile birleştirdiği görülmektedir.
-
Bu anlam ve bağlamda Türkiye, hayati tehdit
sürecinin zirvesine gelmiş olmaktadır.
-
Türkiye’ ye yönelik olarak zirveye ulaşmış
tehditleri temel olarak dört başlık altında toplamak mümkündür.
-
Bunlar sırası ile:
-
İç politik tehditler,
-
Dış politik tehditler,
-
Ekonomik tehditler, (ve)
-
Toplumsal tehditlerdir.
-
Bu tehdit ve tehlikelerin başlıca kaynağı ve
dayanağı ise: AB ve ABD’dir.
-
Sürdürülen politikaların Türkiye için
oluşturduğu hayati tehdidin değişik boyutlarını şu şekilde açıklayabiliriz:
-
1. Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzeni ve
Türk Milleti menfaatleri açısından oluşan kaos. Milli Devlet yapısına muhalif
konum ve Milli Devlet yapısından çok etnikli ve federal devlet yapısına
dönüşmeyi hedefleyen bir strateji.
-
2. Dış politikada Türkiye çok boyutlu bir
çöküş dönemine sürüklenmiştir. AB tam üyeliği süreci AKP den Önce 57.
hükümetin attığı adımlarla Türkiye’nin menfaatleri aleyhine raylar üzerine
oturtulmuştu. 57. hükümet döneminde AB tam üyelik sürecinin hızlanmasının
nedeni, tarihin çöplüğüne gittiğini fark eden bir lider ve siyasi parti’ nin
Anap’ın oylarını arttırmak için Türk toplumunu AB taraftarları ve karşıtları
olarak ikiye bölerek AB taraftarlarının oyları ile meclise girme çabasıdır. Bu
yolda çok yanlış yapılmıştır.
-
3. Ekonomik Tehditler had safhaya ulaşmış
bulunmaktadır. Millet perişan haldedir.
-
4. Sözde, anarşi-terör ve tedhiş örgütünü
kınayan ve yasa dışı ilân eden AB, bunların elebaşılarına AB Parlâmentosunda
söz hakkı vermiştir. Bu, tam bir iki yüzlülük, kirli oyun ve çifte
standarttır. Şimdi, onurlu-erdemli ve basirete kalan tek şey:
-
“Avrupa Dışarı ve ABD evine dön” demekten
başka bir şey değildir.
-
http://mustafanevruzsinaci.blogspot.com.tr
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Selma GÜRSEL |
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
TAVUK
- 1 Bütün Tavuk
- 1 Adet Orta baş soğan
- 1 Kaşık Tereyağı
- 1 Kaşık Salça
- Bir miktar tuz
- İstenirse baharat
- İstenirse sosun içine domates rendelenir.
- Alınan temizlenmiş tavuk güzelce yıkanır.
Tavuğun iç bölümleri de itina ile yıkanarak tencereye
konularak tencerenin alabildiği kadar soğuk su ilave
edilir. Kabuğu soyulmuş soğan bütün olarak tavuğun üzerine
konulur ve istenildiği kadar tu atılarak ateşte pişmeye
bırakılır.
- Tavuk pişerken sosu için bir tavada
tereyağı eritilir. İçerisine salça ilave edilerek yağ ile
karışması sağlanır. Pişen tavuğun üzerine bu sos dökülerek
ve bir miktar daha pişirilerek parçalanır ve sıcak olarak
servis yapılır.
















|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Güner KAYMAK |
Güner KAYMAK Hayat Hikayesi |
- GÜLERYÜZLÜ SEVGİLİM
- Gül yüzlü sevgilim yıpratma beni
- Ağarır saçlarım belim bükülür
- Yalnız bırakma bir başıma beni
- Akar gözyaşlarım sağanak dökülür
- Aşkımızı anlamaz eller ne bilsin
- Bahçemde acılan çiçeksin gülsün
- Dön artik meleğim yüzümüz gülsün
- Akar gözyaşlarım sağanak dökülür
- Gidişin yüreğimde yara açıyor
- Aşkının ateşiyle sinem yanıyor
- Bilmeyenler beni deli sanıyor
- Akar gözyaşlarım sağanak dökülür
- Yad ellere derdimi nasıl söyleyim
- Kime yalvarayım eman dileyim
- Dünya'nın malini sensiz neyleyim
- Akar gözyaşlarım sağanak dökülür
- Aşkımıza kuyu kazan kahrolsun
- Bizi ayırmak isteyene yuh olsun
- Bu gidişin ilelebet son olsun
- Akar gözyaşlarım sağanak dökülür
- Sensiz olamam ben biliyor musun
- Aşkımıza kıymet veriyor musun
- İki gözüm beni seviyor musun
- Akar gözyaşlarım sağanak dökülür
- Ozan Güner hasretinden sarardı
- Vefasız yar hiç halimi sormadı
- Başım döndü iki gözüm karardı
- Akar gözyaşlarım sağanak dökülür
- Amsterdam 24.01.2004
-
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
09 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Şükriye BEZGİN |
Şükriye BEZGİN Hayat Hikayesi |
- AŞKIN HAKİKİ YOLU
- Hani aşk’ı hakikinin yolu
- Aşk’ı mecaziden geçerdi ?
- Tüketilmiş onca mecazi aşklar
- Tükenirken beni de harcamışlar.
- Ezip geçmişler üstümden
- Paspas niyetine.
- Yine de gözümde hâlâ
- Aşk’ı mecazide
- Çorum 2000
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
|
 |
Paşa ÇETEN |
Paşa ÇETEN Hayat Hikayesi
|
- GÜL
DUDAKLARIN KALDI
- Düştü ömürden bahar
- Sevdalardan kül kaldı
- Bırakıp gitti her şey
- Gül dudakların kaldı
-
- Yaşlar çekildi gözden
- Heyecan uçtu sözden
- o dağlar gibi nazdan
- Gül dudakların kaldı
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
107 SAYI 25 Ocak 2008 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız! |