|
YIL
8 SAYI 91 25 Eylül 2006 |
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
-
Mahmut Selim GÜRSEL RAMAZAN
-
Mahmut Selim GÜRSEL BU GÜN KONUMUZ HASAN PAŞA KÜTÜPHANESİ
-
Mahmut
Selim GÜRSEL BİLGİ İSTENİNCE VERİLİYOR
-
İsmet ÇENESİZ MUTLULUK VE HORMONLAR
-
Ö. Ertuğrul SOYOCAK
SAĞ VE SOL
-
Salim SAVCI BAZI SÖZCÜKLERİ HİÇ
SÖYLENMEMELİDİR
-
Güner KAYMAK- Mahmut Selim GÜRSEL İNTERNETTE SÖYLEŞİ BİR EL YAZMALARI VE ÇÖPLÜK ÇARŞISI
-
Hasan Lâtif SARIYÜCE BATI TRAKYA’YA DOĞRU GÜMÜLCİNE’DE
-
Selma GÜRSEL PATLICAN YEMEĞİ
-
Hasan Latif SARIYÜCE MENEKŞELER
-
Şükrüye BEZGİN GİDİYORSUN
-
Paşa ÇETEN ARAF
-
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
RAMAZAN
-
Bu ay içinde
Mübarek günleri idrak ederken 12 ayın sultanı başlayacak. 24 Eylül 2006
tarihinde sonra oruç tutanlar, oruçlu olacaklar.
-
Allah C.C. Kur’anı Kerim Bakara Suresinde şöyle
buyurmaktadır:
-
“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve
doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an-ın indirildiği
aydır...”
-
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de bu ayla ilgili
olarak:
-
"Bir kimse, inanarak ve sevabını sadece Allah’tan
bekleyerek, Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır “Buharî, Savm,7.
-
Dünyamızın en güzel günlerinden
bir gün de bu ayın içinde bulunan Kadir Gecesini de kutlayacağız.
-
İnananlar için güzelliğin,
hayırın, iyiliğin bulunduğu bu ay içerisinde de bazı zararlı şeylerden de uzak
kalacağız. Alkol, sigara, çok yemek gibi alışkanlıklarımızı terk edeceğiz.
-
Bu ayda yapacağımız ibadetlerin
Rabbimizin katında verilecek sevahları, diğer günlerden daha fazla olacağı
için açıktır. Oruç Allah C.C. Emri ile tutulması ve kimin oruçlu, kimin
oruçsuz olduğu dıştan bilinmediği için Allah’la kulu arasında olan bir ibadet
olduğundan da değeri daha fazla olmaktadır.
-
Bizlerin sadece ağzımızla oruç
tutmamamız, elimizle, dilimizle, hareketlerimizle de oruç tutmamız
gerekmektedir. Alacağınız sevabı kat kat hak etmek için bu uzuvlarımıza dikkat
etmemiz gerekmektedir.
-
Ramazan ayı içerisinde hayır
ve hasenatları bol bol yapmanın da, bu aya mahsus bereketten faydalanmak için
bizlere sunulmuş bir imkandır. Bu imkanın kıymetini bilen müminler de
zekatlarını bu ayda vermeyi adet edinmişlerdir. Zekat ibadeti de bilindiği
gibi belirli mallar üzerine olan Allah C.C. fakirlere biçtiği bir hak ödeme
şeklidir.
-
Bu ayda ayrıca bolca Kur’an-ı
Kerim okumalıyız. Arapça Kur’an okumalı bilmiyorsan Kun’an Meali yada Kur’an
tefsiri okuyarak dini bilgilerimizi geliştirmeliyiz. İbadetlerimizi
çoğaltmaya bakmalı ve Ramazan’dan sonrada bırakmamak için gayret
göstermeliyiz.
-
İnananların;
Ramazan Ayı’nın, milletimize,
tüm Müslüman alemine hayırlar getirmesini, insanlığın hidayet ve barışına
vesile olmasını diler;
bu bereketli günlerden layık
oldukları bereketi almalarını dilerken hepinizin mübarek Ramazan’ını kutlarım
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
- BU GÜN KONUMUZ HASAN PAŞA KÜTÜPHANESİ (*)
-
Cumhuriyet Döneminin ilk
kütüphanesi, yukarıda ismi geçen kitaplıklarda bulunan kitaplar
birleştirilerek halkın istifadesine sunulması için Çorum'da bazı çalışmalar
yapılmıştır.<1> Çorum'da bulunan kitapların önemi ve Çorum için gerekliliği
belirtilerek <2> çeşitli girişimler neticesinde, kütüphane hususi inşaat
komisyonu kurulmuştu. <3> Komisyon, Çorum'un çarşı ve Hükümet binasına yakın
olan bir akarın arkasında bulunan kullanılmayan arsaya kütüphane binası
yapılması için karar verildi.<4>
-
Kütüphanenin temel atma
töreninde, Çorum'un ileri gelenlerinin tamamı bulundu. <5> Törende, Hoca
Kamil Efendi, kütüphanelerin ve kitapların ehemmiyeti ve önemi hakkında
konuşma yaptı. <6> Konuşmasının sonunda, istikbalin münevver gençlerini
şimdiden selamlarım diyerek konuşmasına son verdi. <7> Merasime o tarihte
görevli bulunan İçişleri Bakanı Cemil Bey, Sağlık Bakanı Refik Beyde
bulunmuşlardır. Bina için sarı taşları köylüler parasız getirmişler, ustalar
da bazen para almadan çalışmışlardı. Devrin mimarlarından olan amcam
Abdülmuttalip Usta tarafından planı ve yapımı üstlenilmişti.
-
Binanın bitiminden sonra,
bütün kitaplıklardan birleştirilen kitaplar, binanın ikinci katına bulunan
dört oda bir salon olan kısmına taşındı. Birleştirmeyi gerçekleştiren Dr.
Mustafa Cantekin'dir. Üç kitaplığın ikisi Maarif Müdürü Şefik Bey,
Üçüncüsünü de Vali Cemil Bardakçı tarafından yıktırılmıştır. Kitaplıkların
birleştirilme kararından sonra üç kitaplığın vakıfları, Evkaf Müdürlüğünce
satılmıştır.<8> Kurulan kütüphanenin adı, “Milli Kütüphane“ olarak
verilmiştir.<9>
-
Kütüphanenin açılışı o
zamanki İçişleri Bakanı Cemil Bey tarafından yapılmıştır. Binanın; (halen
Belediye Başkanlığı binası olarak kullanılan yerin) amacı dışında kullanılması
çok acıdır. Halk tarafından yapılan bina kitapların bir araya getirilerek
Çorum'a hizmet vermesi için yaptırılması alt kısmının uncu dükkânları olarak
yaptırılarak buranın geliri ile kütüphanenin hizmetlerinin görülmesi amacı
güdülmesine rağmen, çeşitli ihmal ve idarelerin tasarrufu ile
değiştirilmiştir. Bina kısaca; üst kat dört oda ve salon, kütüphaneye tahsis
edildi. Türk Ocaklarının açılması ile o zamanki Vali tarafından iki odası
Türk Ocaklarına tahsis edildi.<10>
-
Sonra ki dönemlerde
kütüphane aynı binanın odasından odasına taşındı, bazen üst katta, bazen alt
katta çalışmalarını sürdürmeye çalıştı,1942 tarihinde kendi binasından
atılarak bir yıl kadar, Şimdiki Emniyet Sarayının eski yerinde bulunan İnkılâp
İlkokulunun bir odasına gönderildi. O zamanki duyarlı aydınlarımızın
girişimiyle 1945 tarihinde kendi bina sının alt katının iki odasına taşındı,
okuma salonu eksikliği ile görevine devam eden kütüphane,1951 tarihinde
Halkevlerini kapatılması ile ilgisizlik nedeniyle bina hazineye devredildi.
Bina bir süre Cumhuriyet Savcılığı ve çeşitli resmi dairelerin hizmetini
verildi, 1958 tarihinde Adliye Sarayının bitiminden sonra Savcılıktan boşalan
iki odaya el yazma kitaplar ile Arap harfli matbu kitaplar konuldu. Büyük
odalardan birisi boşaltılarak okuyucu salonu yapıldı, aynı tarihte ödünç kitap
verme servisi (iare) kuruldu. <11>
-
1956 tarihinde yukarıda
bahsedilen sıkıntılar neticesinde yeni bir kütüphane binasının yaptırılması
için Çorum Genel Kütüphane Yaptırma Derneği kuruldu. <12>
-
Belediye tarafından
Bahçelievler Mahallesinde Çorum Belediyesine ait 913 m 2 lik arsa sembolik bir
fiyata derneğe satıldı, dernek kurum ve şahıslardan teberru ettiği 50.000
liralık bir yatırımla Devlet tarafından verilen projeye uygun olarak binanın
su basmanı nı yaptırtabildi. Derneğin gelir bulamaması neticesinde inşaat uzun
bir süre yaptırılamadı,25 Mayıs 1960 tarihinde görevde bulunan merhum Mehmet
Varinli binanın yapılabilmesi için, özel idarece yaptırılmasını sağlamış,
binanın bitirimi kısa zamanda bitirilmiş, binanın kullanımı süresiz kütüphane
olarak kullanılmak kaydıyla tapu kaydı yapılmış,23 Nisan 1963 tarihinde
kütüphane binası halkın hizmetine açılmıştır.
-
Kütüphane binası yarım
bodrum ve zemin kat olmak üzere iki katlı sayılacak bir binadır. Binanın
bulunduğu arsa 913.22 m2 olup oturduğu arsa alanı 440 m2 dir. Zemin Katta
174.52 m2 lik bir çocuk okuma salonu, bir yetişkinler okuma salonu,53 m2
lik idari personel odası,iki memur odası,bir iare (ödünç verme) odası
bulunmaktadır. Bodrum katta 127 m2 lik kitap depolarında; bir büyük boy ki-tap
deposu,bir orta boy kitap deposu,bir küçük boy kitap deposu ile bir el
yazmalar kitap deposu bulunmaktadır. 39 m2 bir boş oda ile 25.60 m2 hol
ile,68.88 m2 lik kalorifer dairesi bulunmaktadır.
-
Kütüphanenin açıldığı
yıllarda kütüphane binası halkın ihtiyacını karşılayacak düzeyde iken,
sonraki yıllarda Çorum için yetersiz kaldı. 1980 tarihinde Çorum Belediye
since yeni yerleşim alanı projesinde bulunan arsa Kütüphane Müdürlüğüne
devredilmiş, Kültür Bakanlığının tek tip projesi ile yeni yerleşim yerinde
kütüphane binası yaptırılmış, binanın bitiminden sonra İl Halk Kütüphanesi
Müdürlüğü yeni binaya taşındı.
-
Bahçelievler de bulunan
eski kütüphane binasının adı 7 - 8 Hasan Paşa isminin verilmesi için
Bakanlıktan izin istenmiş,7 - 8 unvana giriyor gerekçesi ile (sanki paşanın
unvan olduğu düşünülmeyerek ) eski kütüphaneye Hasan Paşa adı verilmiştir.
-
İl Halk Kütüphanesi
bünyesinde mükerreriyle 75.000 ciltlik kitabın tamamına yakın ile Arap harfli
El Yazma ve Matbu kitaplar Hasan Paşa Kütüphanesinde kalmıştır.
-
Kütüphanenin ayrılması ile
Hasan Paşa Kütüphanesinin idaresi Müdür Yardımcısı olarak bana
devredilmişti. 9.10.1992 tarih ve 1992/9 sayılı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü
Genelgesi ile El Yazma kitapların merkezde toplanması gerekli olduğu
belirtilmekte idi.
-
Şubat 1993 tarihinde
Kütüphaneler Genel Müdürlüğünce Çorum'da ve diğer illerde bulunan El Yazma
kitapların daha iyi korunması için demirbaştan düşülerek Milli Kütüphaneye
devrini istemişlerdi. O zamanki Kütüphane Müdürü olan arkadaş Kayserili olduğu
için kitaplar için kılını bile kıpırdatmamış, işi oluruna bırakmıştı.
Kendisine birkaç sefer yazma kitapların kalması için rapor yazalım dedimse de
idari zihniyet yüzünden her hangi bir girişimde bulunmaya cesaret
edememişti. Bir Çorumlu olmamın verdiği telaş ve üzüntü ile, Çorum'da bulunan
bütün derneklere, siyasi parti temsilcilerine ve Çorum'da yayın yapan radyo ve
basına telefonla ulaşmaya çalıştım.
-
Bu çabamı kaile alan Çorum
Radyosu idarecisi Mustafa Damar'ın başlattığı kampanyaya gazeteler Cemiyeti
başkanı Mehmet Yolyapar, Hakimiyet Gazetesi, kampanyaya katılarak El Yazma
kitapların gitmemesi gerekliliği hakkında yayınlar yaptılar. Çorum İlim Yayma
Cemiyeti Başkanı Aydın Hoşbaş El Yazma Kitapların gitmemesi gerekliliği
hakkında mahalli basına demeç verdi. Millet Vekilimiz Adnan Türkoğlu
tarafından kitapların korunduğu hakkında bir rapor yazmamı istedi, kendi el
yazımla raporu hazırlayarak Türkoğlu'na verdim. İl Başkanı Saffet Cerit'de
basın ve radyodan El Yazma kitapların Çorum' da kalması gereğini belirten
demeçler verdi.
-
Rahmetli Belediye
Başkanımız Turan Kılıççıoğlu bu konu ile ileteceğini tarafıma telefonla
bildirerek bir rapor ile kitaplar hakkında yazışmaları içeren bir dosya
hazırlamamı istedi. Hemen o gün tafsilatlı bir rapor ile yazışmaların
fotokopilerini hazırlayarak, Müdürü ikna ederek belediyeye gidip dosyayı
rahmetliye takdim ettik. Bütün bu Çorumluların uğraşları boşa gitmedi.
-
17 Mart 1993 tarihinde
Bakanlık yazısı ile ata yadigârı olan kitaplar Çorum'da kalmasını sağladık.
-
Çorum İlahiyat
Fakültesinin 17Kasım 1993 tarihinde açılması ile bende El Yazması Kitaplar
için tekrar bir telaş ve kaygı başladı. Kaygımın sebebi, El Yazma kitapların
Fakültenin 4 yıl sonra mezuniyete hazırlanan öğrenciler tarafından tez
hazırlamak amacıyla araştırma ve okuma gereği duyacağı, bu kitapların Çorum
yufka ekmeği gibi kağıtlarının gevrekliği, her şahsın kitap kıymeti
bilmesinin mümkün olamayacağı, kitapların dikkatsizliği nedeniyle kasti
olarak kütüphanelerin büyük bir problemi olan sayfa yırtılması korkusu,
tezhiplerin ve cilt kapaklarının çalınabileceği kaygısı ile çareler aramama
sebep oldu.
-
Araştırmalarım neticesinde
bu probleme de bilgisayarı bir çare olarak bulmam bir günlük izin alarak
Ankara'ya giderek, bir bilgisayar firmasından projemin uygulanabilirliği
hakkında detaylı bilgiler aldım.
-
26 Kasım 1993 tarihinde,
bilgisayar firmasından aldığım bilgiler ışığında, Kütüphaneler Genel
Müdürlüğü, Ankara Milli Kütüphane Başkanlığı, İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi
ile Konya Bölge Yazmalar Kütüphanesi Müdürlüğüne şahsi mektupla görüşlerini
sordum. Sağ olsunlar;30 Aralık 1993 tarih ve 1411 sayılı, Süleymaniye
Kütüphanesi Müdürü Muammer Ülker imzalı yazıda:
-
"..El yazma kitapların
sağlıklı bir şekilde bilgisayara video kamera ile mümkün olmakta ve
çıktı alınabilmesi için bir lazer yazıcısının olması gerekmektedir....." diye
görüş bildirdiler.
-
Ertesi gün Ankara Milli
Kütüphane Başkanlığından 31 Aralık 1993 tarih ve 6533 sayı ile Daire Başkanı
Orhan Doğan imzalı bir cevapta;
-
"...Dikkat edilecek konu
bu işin skayner ile yapılmasıdır....." cevabı projemin olurluluğunu
kazandırmakta idi.
-
Konya Bölge Yazmalar
Müdürü Halil Etgüer'den gelen mektupta, bilgisayar kullanmadıklarını mealinde
olup, bu teknolojiyi kanaatı bende hasıl oldu ise de bu teknolojiye ilgi
duyduklarını anlatan
-
".....Bilgi ve iş tecrübesi
için kurumumuza gelmenizi, mümkünse optik okuyucuyu da beraber getirilerek
pratik yapmanızı öneririm..." Demekteydi.
-
Bu olumlu cevaplar beni
oldukça sevindirmişti. Hemen telefonla rahmetli Turan Kılççıoğlu'nu
arayarak müsaitse görüşmek istiyorum diye randevu alıp hemen yanına gitmiştim.
-
Turan beye projemi takdim
edip incelemesini istedim,rahmetli hemen bir sayfalık raporumu okuyup:
-
-Çok güzel,bu rapor
dağıtımlı olarak yazılmışsın,bakalım ne cevap gelecek diye bana şaka
yaptı.
-
-Ağabeyciğim cevaplar
burada diyerek kendisine takdim ettim.
-
Mektupları titizlikle
inceledi,yüzünde bir gülüm seme peyda oldu:
-
-Selim ! kültür
faaliyetleri için 1994 bütçesinden sana 200.000.000 Tl. veririm,Genel
Müdürün görüşü gelince yanıma gel,bu işi olmuş bil,kalanı Çorumlu hayır
severlerden bizzat ben isterim dedi.
-
Mektupları
bana iade ederek raporu alıkoydu. 1994 tarihi içerisinde beklediğim
cevap Genel Müdürden gelmedi fakat, çalışmalarım için Bakanlığımız beni
taktir ve taltif ederek Müdür olarak Bitlis Tatvan Kütüphanesine sürgün
etti.
-
Allah'tan emekliliğe hak
kazanmış durumda olmam nedeniyle kendi isteğimle emekli oldum.
-
Bu gün Hasan Paşa
Kütüphanesinin idaresi bir şef, birkaç memurla idare edilmektedir. 1999
tarihli istatistiklere göre ; 40.000 kitap kayıtlı bulunmaktadır. Kütüphane
Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü Çorum İl Halk Kütüphanesi
Müdürlüğü olarak çalışmaktadır.<13 >
-
Yukarıda bahsi geçen
olaylar gerçeklere dayanmaktadır. Yazma kitaplar için Çorumlu benimle
beraber direndi. Benim yaptıklarımı onayladı. Milletvekili, Belediye Başkanı
bu konu hakkında konuştu. Kültür Bakanlığı ilk olaydan sonra Turan
Kılıççıoğlu tarafından onaylanan ve Hasan Paşa Kütüphanesine binasının
deposunun orta boy kısmına Saç üç adet tavana bağlı kitap rafı yapıldı.
Ellerindeki imkânlar ve işlerinin boşluğunda yapılan bu raflardan sonra da
yazma kitaplar rafına saç kaplı kapı yapılacaktı. Turan Ağabey vefat etti,
seçilemedi, benim tayinim çıktı uğraşamadım yapılan işler yarım kaldı.
-
İnsanlar ve makamlar
fanidir. Kalanlar ise yapılan işlerimizdir. Bazıları anılarda yaşarlar,
bazıları da insanlara hizmet vermekte devam ederler.
-
Benim pek çok önerim;
dergimde yazarak şöyle yapılsa dedim ve zaman içerisinde yapıldığını gördüm.
Bu benim ve bu işi yapanların bildiğinden başka esas bilenin Allah C. C.
Olduğunu söylemeden edemeyeceğim.
-
1- Bekçilik sisteminin
kalktığını onun yerine KAMERALI SİSTEMLE KÜTÜPHANENİN KORUNMASININ
GEREKTİĞİNİ YAZDIM. Oldu. Sebep olandan Allah razı olsun.
-
2- EL YAZMA KİTAPLARI CD
YE ALALIM DİYEREK ÖRNEK BİR ÇALIŞMAYI VALİLİĞE SUNDUM. Vali beyin Hüseyip
Poroy’a havale ettiğini öğrendim, ÇORUM HASAN PAŞA EL YAZMALARI bir firmaya
çekim için verildiğini ve halen kütüphane personelleri tarafından CD ye alma
işlerini devam ettiğini biliyorum. Sebep olandan Allah razı olsun.
-
3-Yazma kitapların bir
üst kata çıkartılması için yapılacak çalışma ise teknik olarak düzgün olsa
da kitapların PATALOJİK ve yerlerine alışmalarının oranın havasına uyum
sağlamalarının dikkate alınmasının gerektiğini düşünmeleri lazımdır. İyi
biliyorum ki;el yazma kitapların üst kata çıkartılarak en iyi şekilde
muhafazası için yapılacak sistemin havalandırması da dahil olsa bile EL
YAZMA KİTAPLARIN YANMASINA sebebiyet verilecektir. Bu Eski Belediye
Binasından Hasan Paşa Kütüphanesine taşınınca da meydana geldiği
görülmüştür.
-
El yazma kitaplar aynen
bir bitki gibidir. Bilindiği üzere kitap ve kitapta kullanılan bütün
malzemeler hepsi canlılardan üretildikleri ve birer hücre yapılarının olduğu
malumdur. Bu canlılıkları bizlerin fark edemediği şekilde halen devam
etmektedir. Bu kitapların belirli nem, hava sıcaklığına uyumları bugünkü
depoda mevcuttur. Yaklaşık kırk dört senedir (23 Nisan 1963) aynı depoda
muhafaza edilmektedir. Benim zamanında bayındırlık müdürlüğüne yaptırdığımız
keşif ve Kütüphaneler Genel Müdürlüğünden istediğimiz ödenekle yapılan ve
halen kullanılan depoların saç kapakla kapatılma işlemi büyük bir imtihan
geçirmiş ve Çorum’un meşhur ölümlü sel taşkını olarak bilinen selden depoya
su girişi olmamıştır. Kapaklar sel sularını def etmişlerdir. Bence bu
kapakların bir eksiği vardır ki o da çok kolay bir şekilde yapılır. O da bu
kapakların elden geçirilerek lastik contalarla kasaları da dahil olarak
yenilenmelidir.
-
Bu ten canda kaldıkça,
elimden geldikçe, yazma kitaplar için ve doğru bildiğim şeyler için çalışmak
bana bir görev olduğunu da sizlere burada söz verebilirim.
-
- (*) Daha Önce Çorumlu 2000 dergimizde yayınlanmış
bilgiler ışığında tekrar
<1> Vaz'ı esasi resmi başlıklı yazısızını bazı kısımları: "...kıymettar pek
çok asar-ı ihtiva eylediği halde kasabamızın muhtelif ücra mevkilerde adeta
müsni ve metruk denecek vaz'ı müessifte kalmış olan kütüphaneler ,
muhteviyatın evradı-ı
Memleket ve erbabı ilmi ve marifet için şayanı istifade ve toplu bir halde
bulunması,vakit vakit zihniyetleri işgal eder...” 6Haziran 1339 (1923) Çorum
Gazetesi.
<2> Vaz'ı esasi resmi başlıklı yazısızını bazı kısımları: "...Milli ve umumi
olan büyük zaferin şerefiyle istihsalini müteakip da hile ve sahayı ilim-i
marifetle munafir olan en zar-ı erbabı hizmet,irfan cereyanları arasında
kütüphanelerin artık daha ziyade ihmale mütehammil olunmayacağını...” 6
Haziran 1339 (1923) Çorum Gazetesi.
<3> "...Çorum Milli Kütüphane inşaa heyeti şu zatlardan mü-teşekkildi. 1.
Ahmed Cevdet Paşa (Mutasarrıf) 2.Tülekzade Nuri (eşraf),3. Evkaf Müdürü Salim,
4.Gökeşmezade Mehmed Ağa, 5. Kamil Hoca, 6. Ölçek zade Hasan Efendi
(Belediye Başkanı),7. İstanbullu zade Sıddık Efendi (Meclis İdare azası) Naci
Önder” 5.12.1951 Yeni Çorum Gazetesi.
<4> Vaz'ı esasi resmi başlıklı yazısı 6 Haziran 1339 (1923) Çorum Gazetesi.
<5> Vaz'ı esasi resmi başlıklı yazısı 6 Haziran 1339 (1923) Çorum Gazetesi.
<6> Vaz'ı esasi resmi başlıklı yazısı;"...Kütüphanelerde beşeriyetin alanında
ağlayan gözler vardır. Kütüphanelerde uluhiyete doğru yükselerek açılmış
müstakil yollar vardır. Kütüphanelerde beşeriyetin mürebbii hakiki ve mürşidi
maddi ve manevisi olan kitaplar vardır..." 6 .6 1339 (1923)
<7> Vaz'ı esasi resmi başlıklı yazısı:“... Kalbimizden yükselen edevatı
hayriyemizin dergah-ı uluhiyetinde karini olması tazanuratiyle sözüme son
verirken,istikbalin erbabı kemali olan mü nevver gençleri de baki kalbimle
numune-i imtisal olmak üzere şimdiden selamlarım..."6 Haziran 1339 (1923)
<8> 5 Ağustos1341 (1925) Yeni Çorum Gazetesi. Naci Önder.
<9> Bir anımı hatırladım;Emekli olduktan sonra Çorum Festivali bünyesinde
verilen konferanslar dahilinde Çorum'la ilgili olanında, bir konuşmacı "...Ahmed
Feyzi ve Süleyman Feyzi' nin kitaplarının Milli Kütüphaneye verildi diyerek
konusunda belirttikçe, ben renkten renge giriyordum. Konuşmacı tesadüfen
önümdeki sıraya oturdu, eğilerek kitapların gittiği yerler hakkındaki
bilgiyi nereden edindiğini sordum,Kütüphane Müdürlüğünden verildiğini
söyleyince benim hazırlamış olduğum yukarıda da konusu olan bilgilerden
faydalanarak hazırladığım bir çalışmadan aldığını tahmin ettim. Dedim
ki;zannedersen o çalışma dosyasında herhalde benim adımın yazılı olması lazımdı
dedim, yanında bulunan dosyayı gösterdi, cidden benim hazırladığım bir
konuşma metininden alınan fotokopi idi. Dedim ki : Bakın ben konuya vakıf
kişiler için hazırladığım bir konuşma metini olduğu için dip not
koymamıştım,ayrı yeten dosyayı iyice tetkik etmemişsiniz çünkü bu ismi geçen
Milli Kütüphane Çorum'da Cumhuriyet döneminde açılan ilk kütüphanenin
adıdır, bu konuşmaları sizden isteyerek kitap haline getirirlerse bu
yanlışlık Ankara Milli Kütüphane çağrışımı yapmaktadır,metininize bu konuyu
açıklayan bir dip not koyunuz demiştim. İnşallah bu uyarım dikkate alınmıştır.
<10>5 Ağustos 1341 (1925) Yeni Çorum Gazetesi. Naci Önder. <11>Çorum İl Halk
Kütüphanesi arşivleri.
<12> Çorum İl Halk Kütüphanesi arşivleri. Dernek üyeleri: Baha Çorbacı oğlu
Belediye Baş.,A. İlhan Erdemli Kütüphane Md. Şevket Turpoğlu Avukat,Nurettin
Tayşu Avukat, Halit Bayrak Öğretmen, Ahmet Küreli Gazeteci,İhsan Aşık Mütahit.
<13>Çorum il Halk Kütüphanesi Müdürlüğü
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki
Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
BİLGİ
İSTENİNCE VERİLİYOR !
-
Bolu
Emniyet Müdürlüğüne yazdığım e-posta; Ayşe Çoban Hakkında bildirilen trafik
kazası sonucu ölümü hakkında istediğimiz bilgi Bolu Emniyet
Müdürlüğü’nden gelmiştir.
-
Burada
Bolu emniyet Müdürlüğüne tekrar teşekkür ederken Hüseyin Çoban’a ve
Akrabalarına tekrar baş sağlığı diler,Ayşe Çoban ve R.Okan Çoban’da da
Allah’tan rahmet dilerim.
-
Çorumlu
Dergisi ve Sarı Çiğdem dergisi yazarlarına da baş sağlığı dilerim.
-
-
19 KY249 plakalı araçta Bolu
Metro Tesisleri önünde meydana gelen kaza ile ilgili olarak yapılan
araştırmada 05.06.2006 cumartesi günü 15:45 sıralarında ilimiz Tem
Otoyolu Metro tesisleri civarında sürücü
-
Hüseyin ÇOBAN’ın sevk ve idaresinde 19KY
249 plakalı Renault Clio marka
-
Otomobilin önünde seyreden Sürücü Murat
KAYA ‘nın sevk ve idaresindeki 33 P 5969 plakalı kamyonun arkasından
çarparak direksiyon hakimiyetini yitirdiği ve kendisine göre solunda
kalan demir oto korkuluğuna iki kez çarparak araçta bulunan R.Okan
ÇOBAN’ın ölümü Ayşe ÇOBAN’ın yaralanması ile kazanın oluştuğu tespit
edilmiştir.
-
Kazada Sürücü Hüseyin ÇOBAN’ın
2918 sayılı Trafik kanunun 84 .
-
maddesinde yer alan sürücü asli kusurluluk
hallerinden 04-ARKADAN ÇARPMA“ kuralını ihlal etmesi nedeniyle
kusurlu bulunduğu, diğer sürücünün ise herhangi bir kusurunun
bulunmadığı Bölge Trafik Denetleme Otoyol Büro amirliği
görevlilerince tanzim edilmiş 05.08.2006 tarihli Trafik kaza tespit
tutanağından anlaşılmıştır.
-
Bilgilerinize rica olunur.
-
-
İlginize teşekkür eder;çalışmalarınızda
başarılar
-
dilerim
-
Mahmut Selim GÜRSEL
-
Emekli Kütüphane Md. Yar.
-
-
Ayşe ÇOBAN
-
İLMEZ MİSİN ?
-
Yürü behey fani insan,
-
Varım diye yitmez misin ?
-
Topraktan oluşur bu can,
-
Tohum olsan bitmez misin ?
-
Yaratanı bilmez misin ,
-
Sen bu sırra ermez misin ?
-
Doğduğunda çırıl çıplak,
-
Ağlayınca buldun kucak,
-
Ana kucağı sım sıcak,
-
Ak sütüne yetmez misin ?
-
Ana nedir bilmez misin,
-
Gonca güller dermez misin ?
-
Damarında dolaşan kan,
-
Emanettir sana bu can,
-
Bu dünyada misafire han,
-
Ölüm kabul etmez misin ?
-
Yaratanı bilmez misin,
-
Kul olduğunu görmez misin ?
-
Ömür boyu sürdün cefa,
-
Mazlumlara ettin sefa,
-
Bak çevrene,son bir defa,
-
Tahta at’la gitmez misin ?
-
Yaratanı bilmez misin,
-
-
“Tahta
at’la gitmez misin ?” Dediğin gibi sıran geldi ve bindin gittin.
Yerinde rahat et. Allah Rahmet Eylesin
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
İsmet ÇENESİZ |
İsmet ÇENESİZ Hayat Hikayesi
|
MUTLULUK VE HORMONLAR;
İnsanoğlu beğenilmek ister. Bu onun doğasında vardır. Erkekler
yakışıklı, kadınlar da güzel olmayı isterler. Yalnız kadınlar bu işe
biraz daha fazla önem verirler. Hemen her gün makyaj yaparak ve
giyimleriyle beğenilme içgüdülerine hizmet ederler. Tabi
kadınlar bunu yaparken türlü çeşit çileler de çekerler.
(Yüksek topuklu ayakkabı giymek, ağda yapmak vb.)
Kadın ve erkekler de bu durum bilhassa 17-18 yaşlarında iken başlar.
Eğer bu yaşlarda karşı cinsle alakadar olunmuyor, karşı cinse karşı
bir şeyler hissedilmiyorsa ve de gönülde birileri yoksa bunda
bir aksaklık var demektir.
Bu durum aldığı terbiyeden olur, kafa yapısından olur veya en önemlisi
vücutta her türlü hükmü veren, duygularını yönlendiren, insanı
bitkin,yorgun, hissettiren yada coşturan, koşturan, adına hormon
denilen maddelerin eksikliğinden olur. (Mesela insanda ki
mutluluk hormonu hayata renk katar.)
Hormonlar insan vücudunda çok çeşitli olaylara yön verirler. İnsan
vücudunda üzüntülere sebep olan, hayatı zehir eden hormonlar da
vardır.
Aslında cehennem ve cennet dünyada var. Şöyle bir çevremize
bakarsak,kimileri ömrünü azap içinde geçirirken kimileri de huzur ve
mutluluk içinde geçiriyorlar.Ahrette ki cennet ve cehennem
insanların yanması,ruhlarının azap veya mutluluklar
yaşayacakları yer olsa gerektir.
Mesela evli bir insan eşine vakit ayırmıyor, ona sevgi ve saygı
beslemiyorsa, hayatını kendi isteklerine göre düzenlerken, eşinin
istek ve arzularına zaman ayırmıyor, istese de bir türlü
bu alışkanlığı edinemiyorsa, yani ona bunu yaptırmaya iten güç
içinden gelmiyorsa bunun en büyük sebeplerinden biri yine
hormonlardır.
Hormon deyip geçmemek lazım. Hormon 1 cm’lik biberi bir gecede 15 cm
yapıyorsa. Biraz ölçüsü kaçırıldığı zamanda bir gün önce buzdolabına
normal ölçülerde koyduğunuz bir patlıcanı bir gün sonra
kapağı açınca 3-4 misline çıkmış olarak buluyorsanız ve evin
hanımı bu durum karşısında düşüp bayılıyorsa, hala hormonunun
gücünü küçümsemek insanların kendisini aldatması
olur.
İnsan vücudu hiçbir zaman sırrı çözülemeyen, hiçbir zamanda
çözülemeyecek olan mükemmel bir mekanizmadır. Bu mükemmel mekanizma
Allah’ın azametinin bir göstergesi olarak ebediyen
kalacaktır.
Milyarlarca insanın aynı uzuvlara sahip olduğu halde birbirlerine
benzememeleri, ve yine bu kadar insanın parmak izlerinin birbirine
benzememesi bu mükemmel mekanizmanın örneklerindendir.
Teknoloji geliştikçe insanlarda yeni yeni şeyler icat etmeye devam
edeceklerdir. (Aslında onlar bize yaratıcının çok önceden bahşettiği
ama bizim daha yeni yeni görebildiğimiz şeylerdir.) Bu yeni
icatlar işlerin bir kısmını kolaylaştırırken bir çok sıkıntı ve
hastalığı da beraberinde getirmektedir. Her 10 kişiden birinde
bel fıtığı, her 15 kişiden birinde de guatr hastalığı olması
gibi.
Guatr hastalığı
bazılarını kürdan gibi inceltirken bazılarının da ensesiyle boynunu
bir yapıyor. Ama her ikisine de dünyayı zehir ediyor. Yüksek
kolesterol bile Guarttan olabiliyor.Yine müthiş bir sinir,
sıkıntı, ter, ağlama nöbetleri ve hayata küskünlük de bunlardan
bazıları.
Katkısız ve hormonsuz yiyecekler. Temiz hava, sessiz yerler, çiçek,
orman,ve doğayla baş başa olunca vücut gençlik hormonlarını daha fazla
salgılıyormuş. O zaman da insanlar 100 yaşında bile genç ve dinç
olabiliyorlarmış.
Şimdi çoğu insanımızın, bilhassa da sosyetenin,“sıkılıyorum, çok
bunaldım,hastalığımı ” desem, yoksa tutkusu mu desem, yine bu durumda
hormonların yüzündendir. (Birde artık evlerde yapacak iş kalmadı
ondan oluyor sanırım.)
Unutmayalım ki bu günün ihtiyarları da bir zamanlar gençti. Ve şunu
gençler
hiçbir zaman unutmasınlar ki onlarda
inşallah bir gün ihtiyar olacaklar Rabbim herkese hayırlı,
sıhhatli ve huzurlu ömürler versin.
Yaşlı insanların en büyük sorunlarından biri olan ve kadınlarda
menopoz sonrası, erkeklerde ise 55 yaş sonrası oluşmaya başlayan ve
halk arasında kemik erimesi olarak bilinen hastalıkta yine hormonların
sebep olduğu bir durumdur. Yaşlılığın doğal süreci olarak vücuttaki
hormonların azalmasıyla ortaya çıkan bu hastalığa vaktinde
müdahale edilmese ve gerekli tedbirler alınmasa şiddetli
ağrılar, kemiklerde sertleşme ve kırılmalar başlıyor. Bu durum
bilhassa hanımlarda daha çok görülüyor. Zamanında gerekli hormonların
takviyesiyle vücudun daha fazla yıpranması engellenerek bu hastalığın
önüne geçilebiliyor
Hormonlar dışardan vücuda çok verilse de az verilse de hasta
edebiliyor. Hormon ihtiyacını karşılamanın en iyi şekli tabi ki doğal
yollardan almak ama gerekli olduğu özel durumlarda da uzmanlar bu
konuda vaktinde müdahalelerle iyi sonuçlar alıyorlar ve
yaptıkları gerekli tedavilerle insanlara yardımcı oluyorlar.
İhtiyarlamadan geçliğin kıymetini bilen akıllı insanlardan olunuz !
İnsanları para uğruna hormonlarla zehirleyen sözde insanları da Allah
ıslah etsin, ıslah olmayanlara da hükümetler gerekli en sert cezaları
versinler diyorum. Ne demiş atalarımız, “Nush ile uslanmayanı
etmeli tektir,tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir!”
Mutlu olun, mutlu kalın efendim!
Sevgi ve
saygılarımla.
SEVDİGİM SÖZLER: “Akıllı ile tartışma, akıllı bir şey söyler
altta kalırsın, akılsız ile tartışma, akılsız bir şey
söyler kaldıramazsın.” (N.K)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Ömer Ertuğrul SOYACAK |
Ömer Ertuğrul SOYOCAK Hayat Hikayesi
|
- SAĞ VE SOL
- Sağ ve sol kavramları, sizin bu kavramlara
yüklediğiniz anlama göre farklılık gösterebilir.Sağ adımla evden çıkmak ,yatağın
sağından kalkmak deyişleri başka türlü nasıl anlamlandırılır.Genelde sol,
değişimden yana olmak sağ ,mevcudu korumak geleneksel olmak olarak
anlamlandırılabilir. Günümüzde bu kavramlar oldukça karmaşık hale gelmiştir
.bazen bu ayrımın ne olduğunu konusunda ciddi tereddütler oluşturmaktadır.Bazen
sağcılık veya solculuk aileden miras kalma bir olgu gibi karşımıza
çıkmaktadır.Burjuva ,feodal düzene göre sol,işçi sınıfına göre sağdır.
- Her kavram ortaya atıldıktan sonra tarihsel
süreç içerisinde değişir gelişir, yada daralır yok olur.Sosyal demokrat bir
bakanın uygulamaya koyduğu ekonomik tedbirlerle ilgili uygulamanın kendisini
muhafazakar demokrat olarak tanımlayan bir hükümetçe aynen devam ettirilmesi,
bazı kavramlar üzerine düşünmemiz gerektiğini belirler .Dindarlık sağda ,din
karşıtlığı solda demek değildir. Ancak kamuoyuna bazen art niyetli olarak bu
yönde mesaj verilmektedir.Devlet müdahalesi tüm .rejimlerde söz konusudur. Ancak
niteliği farklıdır yeni sağ (liberal-muhafazakar) ekonomik alana devletin
müdahalesini istemez ama toplumun sosyal düzeni için ister.
- Bu gün Sol C.H.P “Ekonomi ve siyaset
anlayışımızın odağında insan vardır.biz halkımızla birlikte devleti sosyal
,siyaseti demokrat , ekonomiyi üretken ve yarışmacı hale getireceğiz “
demektedir.O zaman C.H.P solu piyasa ekonomisini kabulle devletin müdahalesini
piyasada asgari düzeyde isteyerek ,ferdi ön plana çıkararak geleneksel sol
söyleminden farklı bir şeyler söylüyor bu hangi soldur? Tarihsel süreç içinde
değişen sol’un sosyal demokrat bir yaklaşımımıdır?
- Sosyal demokratlar; Sosyal devleti oluşturan
işleyişlerin mümkün olduğunca yaşatılmasını, ancak temelde kapitalist sistem
içinde kalınması istediğinde , sosyal demokrasi nin tarihi gelişim içinde soldan
sağa kaydığını ifade etmiş olmuyor muyuz?.şimdi neye göre sol neye göre sağ !
solun ve sağın tekliği düşünülmeyeceğine göre gelişim solu sağa ,sağıda sola mı
çekmektedir
- Ulusal kurtuluş mücadelesini veren ,Türkiye
Cumhuriyetini kuran C.H.P 1965 yılında ortanın solunda olduğunu ,1970 yıllarda
sosyal demokrat olduğunu söyleyerek siyaset alanındaki etkinliğini değişime
uyarak sürdürmüştür.C.H.P nin batıdaki sosyal demokrat partilerinden köken farkı
vardır.Kemalizm ile Sosyal demokrasinin beraberlik sağlayacağı en önemli alan
değişim ve yenilikten yana olmaktır
- Fransız devrimi ile ortaya çıkan siyasal
yapılanmada halk lehine değişiklik yapmak isteyenlere solcu denildi. 19y.y
sanayi devriminin yarattığı işçi sınıfı sorunlarına çözüm için sosyalist
gruplarla ve işçilerle örgütlenerek kapitalist sisteme karşı çıkmaları sol
kavramını kurumsallaşmasını ve kitlelerce benimsenmesini sağlamıştır. Sol 1917
de Sovyet devrimi ile iktidara gelmiştir. İkinci dünya savaşın dan sonra bir çok
ülke komünist rejime geçmiştir.1949 da ki Çin devrimi solculuğu az gelişmiş
ülkelere taşımıştır.
- 1989 Yılında duvarların yıkılması ile yeni
dünya düzeni küreselleşme yaygınlaşmaya başlamıştır..Sol buna karşı tepki
eylemleri koymuşsa da, Sermaye teknolojiyi de yanına alarak değişim ve
yenilikçiliği sol’un elinden almaya başlamış. Buna karşın sol yeni projelerle
sağın karşısına çıkmalıdır.
- Sol fikrin temsilcisi olan C.H.P 1960 li
yıllarda özgürlük, 1970 li yıllarda işçi hareketleri ile,değişim ve gelişimden
yana olan olarak etkin olmuştur .Modern toplumlarda siyaset merkez sağ
(muhafazakar,liberal) ve merkez sol (sosyal demokrat) akımlarına dayanır .Her
iki Kanat dan birinin zayıf olması yöneten demokrasi konusunda zaaf yaratır.Bu
bakımdan Ana muhalefet ülkemizde gelişen sosyal,siyasal ve ekonomik sorunlara
karşı kendi projelerini toplumun gündemine sokarak halkın güvenini daha fazla
artırmalı, çağdaş sol içerikle “ Anadolu solu,Sosyal liberal sentez,Kemalizm ve
sosyal demokrasi sentezi ”gibi ufuk açıcı kavramları günümüzün ülke ve dünya
şartlarını değerlendirerek toplum gündemine sunulmalıdır.
- Bu tartışmalara ülkemizin gerçekten ihtiyacı vardır.
Tartışmasız tek sesli demokrasi sistemin yapısına aykırıdır.Gelişen sosyal
siyasal ve ekonomik konulara da muhalefet göstereceği tepkiyi sadece söylemle
değil belirgin ülke şartlarına uygun projelerle destekleyerek topluma kendini
daha net anlatmalıdır.
- Bize bu kavramları tartışma imkanı veren
cumhuriyetimizin, değiştirilemez temel ilkeleri; laik,demokratik ,sosyal bir
hukuk devleti olmasıdır. Özgürlük içerisinde gelişmeyi ve çağdaşlaşmayı bu temel
ilkeler gerçekleştirir.Toplumda bunun bilincindedir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Salım SAVCI |
Salim SAVCI Hayat Hikayesi
|
- BAZI SÖZCÜKLERİ HİÇ
SÖYLENMEMELİDİR
- Bir söyleşili
aktarmaya çalışacağım:
- -
Dostlar;demokrasinin olduğu ülkede,herkes doğal olarak hakkını,yasalar
içerisinde kullanabilir. Bu çok seslilik bile o ülkeye,canlılık getirir.
Sorumlular uyanır. Bir hak söz konusu ise o da zamanla verilebilir.
- - Dostum;çok
yuvarlak konuştun. Bunları herkes biliyor. Görüşünü açıkça söylesen iyi olur.
-
-
Yasalara göre herkes toplantı yapabilir. Görüşlerini açıklayabilir. Bunun
örneğini Ankara Sıhhiye de gördük. Gösteri yapanlar;bordolarını yaktılar.
-
-
Bordoyu yakmak bir eylemdir. Karşıyı uyarmaya yarayabilir.
-
-
İşte burada,bir sorumlu kişi kalktı;okulların açıldığı günlerin heyecanı ile
“bordo yakın,kendinizi yakın” öğrenciler sizi bekliyor. Dedi.
-
-
Dostum,bu sorumlu kişi özür diledi ama bence,bu yakın sözcüğü ölçüşüz bir sözdü.
Söylenmemeli idi.
-
-
Sizler onu,bunu bırakın da beni dinleyin. Bu sorumlu kişiyi,o makama getiren
kişi,hemen o kişinin işine son vermeliydi. Çünkü o makam:
-
-
Velinin,öğrencilerin,öğretmenlerin gözünde her şeydi !
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
Güner KAYMAK- Mahmut Selim GÜRSEL İNTERNETTE SÖYLEŞİ EL YAZMALARI VE ÇÖPLÜK ÇARŞISI
-
Güner KAYMAK: Üstat
merhaba! Nasılsınız hocam?
-
Mahmut Selim GÜRSEL:
Merhaba Güner kardeş!
-
Güner KAYMAK: Belediyenin
anketine karşı Çöplü için sitenizde de anket yapmışsınız; haberi de duyurdum.
Ankete yazılı olarak mı katılabilirler mi?.
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Allah
Razı olsun Çorumlu dediğin sizin gibi olmalı; iline sahip çıkmalı. Anket bir
zaman dilimi içinde bitecek bu dilim içinde ankete yazılı olarak
katılabilirler e-posta ile katılanlar oldu fakat bana yazılı olarak (mektupla)
ulaşan olmadı.
-
Güner KAYMAK: Çöplünün
yıkılmak istendiğini yerine yer altı pazarı mı ne yapılacakmış. Gerçek niyet
ne acaba?
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Evet
bundan önceki başkanda öyle yapacaktı. Dergi o zaman basılıyordu; şu soruyu
sordum: Yozgat yelden, Çorum selden yok olacak deniyordu; Bir 23 Nisan günü
bayramı bu alanda yaparken nisan yağmuru başlar, Çorumlular ve bütün okulun
çocukları yeraltı çarşısına girer. Melikgaziden de bir sel gelir. Sel suyu
yeraltı çarşısına dolar, Çorumluları çoluk çocuk boğarsın Başkan sende bu
efsaneyi gerçekleştirirsin mealinde bir yazı yazmıştım.
-
Güner KAYMAK: Sizce nasıl
olur çöplü kaldırıyormuş? Kaldırılması doğru değil bana göre. Yusuf Ziya
Leblebici de buna karşı. Çarşıyı başka yere yapsalar?
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Silim
kent yaptın oraya yap çarşı yapmak istiyorsan dedim; Bu da eskiyi devam
ediyor. Bunda bir rant var.
-
Güner KAYMAK: Doğrudur !
Muhakkak.
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Bu
rant için canım çöplü arastasını feda edecekler. Bak biliyor musun bilmem
bizim çocuk yok Bana ne be çocuklarına geleceğini göstermeyenler
karışmıyorlar da sana ne diyorum.
-
Güner KAYMAK: Bilmiyordum
hocam!
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Yine
köpek ciğer dayanmıyor böyle işlere bulaşıyorum.
-
Güner KAYMAK: Hakkınızda
hayırlısı buymuş.
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Ondan
iyi bilecek değiliz. Bakalım Mevla’m Neyler; Neylerse güzel eyler!
-
Güner KAYMAK: Amenna!
-
Mahmut Selim GÜRSEL: İsmail
Hakkı Erzurumlu söylemiş.
-
Güner KAYMAK: Hocam ne
kadar imza lazım? Çöplüğün kalkmaması için.
-
Mahmut Selim GÜRSEL: İmza
adedi önemli değil. Duyarlılık önemli.
-
Güner KAYMAK: Çok
duyarlıyız!
-
Mahmut Selim GÜRSEL:
Adamların politikası malum bir şey diyorlar, tepkiyi görünce sesleri çıkmıyor!
-
Güner KAYMAK: asla müsaade
edilmeli geçmişi olmayanın geleceği olmaz!
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Hani?
Olmazsa olmaz çizgiler vardı,
-
Güner KAYMAK: Aslına uygun
restore edilebilir!
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Hani
nerede o saldıran ülkeye konan postalar;
-
Güner KAYMAK: Çan saati
gibi!
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Hani
nerde o sözler? Sessiz halkı bulmuşlar,
-
Güner KAYMAK: Haklısınız.
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Ses
çıkarmazlarsa bildiklerini yapıyorlar!
-
Güner KAYMAK: Papaz
Cübbesi moda oldu hocam. Papaz Cübbesi giyen; Filistin’i Lübnan’ı, İslamiyet’i
zor savunur.
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Bir
zamanlar bir kültür bakanı vardı!
-
Güner KAYMAK: Politikadan
anlamam amma; gördüklerimiz bunlar!
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Aklına
birkaç kişi Yazma kitapları bir çatı altında toplayalım diye fikir vermiş
-
Güner KAYMAK: Evet!
-
Mahmut Selim GÜRSEL: O da
tamam yazın el yazması kitapları yollasın kütüphaneler diye ferman çıkartmış;
Bu ferman Çorum’a da geldi. Serde Çorumlu olmak var. Giydim cenk elbiselerini
o zaman da Kütüphanede Müdür yardımcısıyım;
-
Güner KAYMAK: Evet!
-
Mahmut Selim GÜRSEL:
Kütüphane Müdürüne dedik; gel karşı çıkalım yollamayalım bu kitapları dedim
aklını çeldim, Rahmetlik Turan Kılıççıoğlu’na götürdüm aldım götürdüm. Konuyu
anlattım; El yazma kitapları atalarımızın bize emaneti ağabey diye izah ettim.
Turan ağabey rapor hazırlayın bakanla konuşurum dedi. Aynı parti adamı ya!
-
Güner KAYMAK: Evet!
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Neyse
raporu hazırladım. Müdüre verdim imzala tık yok. Adam Kayserili ona ne
Çorum'dan. Neyse dosyayı kaptım gittim Turan Ağabeye; Altına Mahmut Selim
GÜRSEL Kütüphane Müdür Yardımcısı diye yazdım raporu imzaladım verdim. Bir
saat sonra Adnan Türkoğlu aradı o da Çorum Milletvekili ya; İktidara ortak
karşı partiden.
-
Güner KAYMAK: Evet!
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Bana;
Ağabey kitaplar hakkında bir bilgi veren yazı hazırlarsan bakanla pazartesi
Bakanla görüşeceğim. Daktilo ile yazsak zaten rapor verdi diye kütüphane
çalkalanıyor. Oturdum el yazımla raporu yeniden yazdım. O zamanlar fotokopi
filan da yok. Neyse bizim uyanık Adnan raporu okuyup Bakana durmuşa vermiş.
Turan ağa da Benim raporu Bakana götürmüş. Bende nasıl olsa deşifre oldum
dedim. Kütüphaneden telefonla bütün il başkanlarına: Dedelerimizin kitapları
gidiyor diye feryat figan ettim. Saffet Cerit işin peşine koştu.
-
Güner KAYMAK: Allah razı
olsun. İyi yapmışsınız hocam!
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Çorum
Televizyonunda toplantılar yapıldı, el yazma kitaplar götüremezler sözleri
verildi. Hatta Çorum televizyonun biriside kampanya açtı. Radyolar bas bas
bağırdalar, on on beş gün gazeteler yazdı. Derken yazma kitaplar Çorum'da
kaldı. Geçen öğrendim: Allah razı Olsun Bir Kayserili Müdürün sayesinde EL
YAZMASI KİTAPLAR kalmış diye söylediler. GÜLDÜM!. Ne diyeyim ki. Kul
bilmediyse Allah bilmiyor mu?
-
Güner KAYMAK: Evet hocam!
Allah biliyor ya kul yanlış bilse ne olur?
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Neyse
bir müddet sonra bakanlık bizi taltif etti TATVAN'A Kütüphane Müdürü olarak
sürdü sene 1994. Vekiller, bana destek verenlerden tıs çıkmadı. Bakanlığa
gidip oradan emekliliğimi istemedim. Tatvan’a gitmedim Çorumdan emekli oldum.
-
Neyse Gürsel yayınevini
açtık. Bir gün gazetede Çorum'da kalan el yazmaları bakanlıkça götürülecek
diyorlar diye bilgi geldi. Dergim “Çorumlu 2000 Dergisi Yıl 2 Mayıs 2000 Sayı
16 ” ÇORUM’DA KÜTÜPHANELER” başlığı ile bir makale yayınlamaya başladım.
“Çorumlu 2000 Dergisi Yıl 2 Haziran 2000 Sayı 17” makale devam etti. “Çorumlu
2000 Dergisi Yıl 3 Temmuz 2000 Sayı18 ”
-
Birkaç Prof kütüphaneyi ve
kitapları inceleme bahanesi ile Çorum’a geldiler. Tesadüf bende onlar gazetede
demeç verirken oradaydım. Gazetede yazılanlara da 22 sayıda basılı olarak
cevap verdim. “Çorumlu 2000 Dergisi Yıl 3 Ağustos 2000 Sayı19” Yazımıza ara
vererek “KABUK BAĞLAMIŞ YARAYI KAŞIMAK” isimli bir reddiye yazdım. Burada o
Profların gazetelerde yazdıkları ile Çorum’dan fikir yürütenlere cevap yazdım.
Ayrıca aynı sayıda İsmet ÇENESİZ “ÇORUM’DA ESKİ ESERLER ”,Emekli İskilip
Kütüphane Müdürü Metin KALYONCU “ YAZMA ESERLERİN KADERİ VE KÜLTÜR
BAKANLIĞIMIZ”; Ümit UZEL “BIRAKIN TARİHİMİZ BİZE KALSIN ”, Dr. Ali EMİROĞLU
“TAŞ YERİNDE AĞIRIR ”,Raşit YÜCEL “EL YAZMA ESERLERİMİZ ” makalelerini
yayınladım. “Çorumlu 2000 Dergisi Yıl 3 Eylül 2000 Sayı20 ” ” ÇORUM’DA
KÜTÜPHANELER” ve “HAYDİ ÇORUMLULAR! ” yine aynı sayının içerisinde “ağabeydin
ÇETİN “ EL YAZMA KİTAPLAR TÜRK TARİH-TÖRESİ-UYGARLIĞI-EĞEMENLİĞİ ” makalesini
yayınladım, Dergimizin okuyucusu Zafer TERLEMEZ “BU AYIN OKUYUCU MEKTUBU ”
“Çorumlu 2000 Dergisi Yıl 3 Ekim 2000 Sayı21 ”” ÇORUM’DA KÜTÜPHANELER” ve aynı
sayıda Hacı CELEBCİ “EL YAZMASI KİTAPLAR” yayınlandı.
-
Güner KAYMAK: Hayırlı
hizmet veriyorsunuz.
-
Mahmut Selim GÜRSEL: Hemen
bir ağabeyimiz vardı; yazarım. Oğuz Leblebicioğlu onu aradım. Ağabey bir yazı
yazalım da kitapları götürmesinler dedim. O da ben yazmam fakat ağabeyim yazar
işte telefonu dedi. İstanbul’u aradım. Dr. Nevzat LEBLEBİCİOĞLU telefona
çıktı:
-
-Ağabey yazma kitapları
götürüyorlar dedim.
-
-Evet dergindeki yazını
okudum. Bir mektup yazarsam onu yayınlar mısın dedi.
-
-Evet! Yayınlarım dedim.
-
-Yalnız o bahsettiğin
16-17-18-19-20-21.sayılı dergiden varsa mektupla yollamak isterim dedi. O
zaman Bende Reis-i Cumhur’a, Başbakana, Meclis Başkanına, Kültür Bakanına,
kütüphaneler Genel Müdürlüğüne, Çorum Valisine, Çorum Belediyesine, Çorum İl
Kültür Müdürüne yollarmısın dedi.
-
-Yollarım dedim.
-
- Ağabey mektubunuzda Vakıf
senedinde kitaplar Çorum'da kalmak kaydı ile dedenin kitaplarını isteyin
dedim. Dergim den de telefonla ulaştıklarıma da aynı çağrıyı yaptım.
Dedelerinin Çorum'da olan EL YAZMA KİTAPLARINI Çorum’dan gittiği takdirde
bağışı yapanların torunlarının kitaplarını istemeleri hakkı var diye yayın
yaptım.
-
“BU AYIN OKUYUCU MEKTUBU
‘ATALARIMIZIN MİRASI ek 18’” Dr. Nevzat LEBLEBİCİOĞLU adı ile bana gönderdiği
mektubu yayınladım ve diğer yayınladım dergileri göndermeden adreslerini tek
tek yazarak poşetleyerek Dr. Nevzat LEBLEBİCİOĞLU gönderdim. O da “ Çorumlu
Dergisi sahibi Sayın Mahmut Selim GÜRSEL Beyden de bir ricam olacak. Eski bir
kütüphaneci olarak büyük dedeme ait kitapların bir listesini tarafıma
göndermesini diliyorum. Diye İstanbul’dan mektup yazarak oralara gönderdi
bende bu güne kadar "El Yazma Kitapların" halâ götürülmesi önlenmedi ise; bu
liste geldiğinde; Kanuni mirasçıları olarak bizlerin Kanunun bize verdiği
Mirasımızı isteyeceğiz. “ diye yazmış mektubun bir suretini bana yolladı bende
dergide yayınladım.
-
Böylece de el yazma
kitaplar Çorum’da kaldı
-
Aradan Bu günkü valide sağ
olsun kitapları sahiplenmiş. El yazma kitapların korunması için çelik oda
yapıyormuş.
-
İşte benim el yazması
kitaplar içir verdiğim çabalar. Beğendin mi; okuyucularımız da beğenecek mi?
-
Son olarak da Çöplü için de
uğraşıyorum.
-
Güner KAYMAK: hayırlı
uğurlu olsun güzel hizmet veriyorsunuz.
-
Mahmut Selim GÜRSEL:
Teşekkür ederim!
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Hasan Latif SARIYÜCE |
Hasan Latif SARIYÜCE Hayat Hikayesi |
-
BATI TRAKYA’YA
DOĞRU GÜMÜLCİNE’DE -I-
-
İpsala’dan
Selanik’e kadar yol boyunca önemli bir endüstri etkinliği göze çarpmıyor. Yer
yer ormanlara rastlanıyorsa da Yunanistan’da orman, bizim ormanlarımız gibi
yaralı. Yanmış, seyrekleşmiş, yenilenmemiş. Eskiden ormanlık olan tepeler
kelleşmiş. Özellikle Selanik’ten batıya doğru uzayan dağlık alanlarda
yangınların ormanları büyük ölçüde ortadan kaldırdığı görülüyor. Yanmış
alanlarda önemli bir ağaçlandırma çabasına rastlanmıyor.
-
Selanik’e yaklaşırken Ege denizinde Kalkidikya
yarım adasının zor seçilen burnu görülüyor. Atos dağıdır orası. Hagion Oros
manastırları var orada.. Yunanlıların Hagion Oros, (kutsal dağ) bizim Aynaroz
dediğimiz yer. Bin yıldır varlığını sürdürüyor. Orada Yunanistan’dan bağımsız,
nüfusu yalnız erkeklerden oluşan, aralarına hiçbir dişi hayvan bile sokmayan
bir Rum keşişler cumhuriyeti var. Genişliği 314 km kare. Yunan hükümetinin
otoritesi burada geçerli değil. Gerçi Yunan hükümeti buraya bir vali atıyor
ya, yönetim yetkisi valide değil, papazların seçtiği yirmi konsülün elindedir.
İlk kez 968 yılında kurulmuş Aynaroz papazlar manastırı. Osmanlılar buralara
egemen olduğunda manastırlar bölgesini bir ilçe sayıp yönetici atamışlar.
Fakat bu son derece tutucu papazların keyfine dokunmamışlar. Varlığını hep
korumuş Aynaroz. Aynaroz sınırları içinde pek çok manastır var. Bunlardan
yirmi kadarı eski çağların korsanlarına karşı tahkim edilmiş, inilmesi
çıkılması zor mekânlardır. Keşişler dünya işleriyle ilgilenmezlermiş ama
ekimle, dikimle, bazı sanatlarla uğraşır, dini kabartmalar yapar, pazar ve
panayırlarda bunları satarak gelir elde ederlermiş. Sevimli seyyahımız Evliya
Çelebi, bizim gibi Aynaroz’a uzaktan bakıp geçmemiş. Kara sakallıların
homurdanmasına aldırmamış, içeri girip görmeyi başarmış. Papazlar az yiyip az
uyurlarmış, öyle pek yağlı ballı yemekler yemezlermiş ama zenginliklerine
diyecek yokmuş. Evliyamız Seyahatnamesinde Aynaroz’un bir bolluk ve zenginlik
kenti olduğunu söylüyor. İngiliz ansiklopedisi de Evliya’yı onaylamaktadır.
Burasının Bizans sanat eserleriyle, ilk ve orta çağlardan kalma el
yazmalarıyla dolu olduğunu belirmektedir.
-
Kimi zaman deniz
kıyısına yaklaşarak kimi zaman uzaklaşarak Selanik’e doğru gidiyoruz. Yol
bakımlı. Dikkat ediyorum, yol kıyısında sık sık haçlı küçük anmalıklar
görülüyor. Bunlar trafik kazalarında ölenler için dikilmiş. Kilise maketi gibi
şeyler. Tepelerinde birer haç. Göğüslerinde ölenlerin adları yazılı. Yakınları
ölenler için dikilen anmalıkları sık sık ziyaret ederek mumlar dikiyorlarmış.
Bunların çokluğuna bakıyorum, Yunanlılar da nerdeyse bizdeki kadar trafik
kazası yaşamışlar diye düşünüyorum.
-
Sonunda saat 17
00’ye doğru Selanik’e varıyoruz. Acaba gene İzmir’e mi döndük diye küçük bir
kuşku uyandı içimde. Gerçekten İzmir’i andırıyor Selanik. Yalnız konumuyla
değil evleri, ağaçları, havasıyla da İzmir’i andırıyor. Ne var ki biraz içine
girip dolaşınca İzmir’den farklı yönleri de olduğu ortaya çıkıyor. Kent
oldukça bakımlı ve temiz. Çoğu iki katlı, İzmir’deki Rum evlerinin benzeri
evlerden oluşan kıyı mahallelerin sokakları bile tertemiz. Kıyı mahallelerin
bir sokağından geçerken orta yaşlı bir kadını, sağ elinde çalı süpürgesi, sol
elinde faraş, evinin önünü süpürüyor gördük.
-
İndiğimiz dört
yıldızlı otel, beş yıldızlı ayarında tv, buzdolabı, klima var. Öbür Balkan
ülkelerinde de otellerde klima var ama hiç biri doğru dürüst çalışmıyordu.
Yatakları kaliteli. Akşam yemeğinde çorba, tavuk, salata, hafif tatlı yedik.
Yemeklerin bizdekilerden farkı porsiyonlarının oldukça yeterli oluşuydu. Ne
var ki tavuk, Türkiye’de yemek zorunda kaldığımız tavuklardan daha berbattı.
Tatsız, saman gibi bir şeydi.
-
Devam Edecek
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
09 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Selma GÜRSEL |
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi |
- PATLICAN YEMEĞİ
- 1 kilogram patlıcan
- 250 gram kuş başı et
- 1 baş kuru soğan
-
- 2 domates
- 2 veya 3 yeşil biber
- 1 yemek kaşığı saçlı
- istenildiği kadar yağ
- Yarım yemek kaşığı tuz
- İsteğe göre pul biber
- Patlıcanları ara ara soyulup
diklemesine dörde dilimlenip iki santim kadar doğranır. Doğranan patlıcanın
üzerine bir parça tuz serperek ovularak yıkanır. Hem patlıcanın acısı ve
karası böylece çıkar, çekirdekleri varsa ayrılmış olur. Bol su ile yıkanır.
- Tencereye yağ konularak kuru soğan
doğranır. Kuşbaşı et atılarak kavrulur. Domateslerin kabuğu soyularak
doğranır, yeşil biberler de doğranarak tencereye konulur.
-
Tencereye salça
ilave edilerek karıştırılır üzerine süzdürülmüş patlıcan konur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10 |
Dergiye dönmek
için tıklayın |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Hasan Latif SARIYÜCE |
Hasan Latif SARIYÜCE Hayat Hikayesi |
- MENEKŞELER
- Vadinin kuzey yakası,
- Gür yapraklı meşeler,
- Çağırır beni,
- Mor menekşe ormanı.
- Bir sevgilim vardı,
- On beşti yaşı.
- Menekşe toplardık,
- Kara tavuklar uçardı.
- Yürüyüp gittim,
- Menekşeler kokuyordu.
- Köy değirmeni yıkılmış,
- Eteğindeydi bayırın.
- Bir demet menekşe topladım,
- Gözlerinin rengi
- Mor mu siyah mıydı?
- Aradan kırk yıl geçti.
- Büyüsün oralarda
- Mor menekşe ormanı.
- Koklarken hatırladım,
- Bir sevgilim vardı.
- Hasan Lâtif SARIYÜCE
- “Düş Yağmurları” (İzmir/Kültür Kitap Yayınları)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
11 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Şükriye BEZGİN |
Şükriye BEZGİN Hayat Hikayesi |
- GİDİYORSUN
- Gidiyorsun işte,içinde binlerce şüphe...
- Gözün arkada,yüreğin burada.
- Gidiyorsun yapayalnız uzaklara...
- Artık sen ve hayallerin,
- Sen ve düşüncelerin
- Beraber olacaksınız.
- Artık,yapayalnız kaldığını hissedeceksin;
- Yaban ellerde.
- Sevdiğin başka yerde,sen başka yerde.
- Gidiyorsun;yüreğinde
- Binlerce dertle.
- Gidiyorsun uzaklara
- Yalnızlık korkusuyla.
- Gidiyorsun.
- İçine akıttığın göz yaşlarınla.
- Gidiyorsun ardından bakakalan;
- Yalnız,yapayalnız.
- Bir kadın .
- İçinde sensizliğin korkusu,
- Uzaklaşmanın öfkesi,
- Kendini kaybetmiş bir delinin
- Panikliği...
- Biliyorsun bu kadın,
- Üstadın dediği gibi:
- “Sen de
- Hep
- İmkansızlığı sevdi.
- Umutsuzluğu değil”
- Ve sakın unutma !
- Bu kadın
- Hâlâ
- Umudunu yitirmedi.
- Ankara 09.06.1994
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
12 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
|
|
Paşa ÇETEN |
Paşa ÇETEN Hayat Hikayesi
|
- ARAF
- O günün korkularını duyuyorum
- Düşünmek bile istemiyorum
yaşadığım anı
- İnancım ki, ülkemde kayıp
mezar
- Görevin hala kokmuş bir
başın. Dalkavukluğu
-
- Gül gibi açmıyor damarlarımda
kanım
- Çıkardılar ruhumdan bütün
rütbeleri
- Sonsuzluk denilen bir
çöldeyim ki,
- Benliğim kinle zulüm arasında
-
- Aslını unutmuş özüm, sabrım
parça parça
- Korkak bir damlayım, korkum
topraktan
- Sayım tükenmiş. taşınmaz
olmuşum
- Ölüler uyanır belki, dirilmem
gerek benim
-
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
92 SAYI 25 Ekim 2006 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız!
|