YIL 8  SAYI 89    25 Temmuz 2006

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN  İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ!

YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ!

Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1

 

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

 
Mahmut Selim GÜRSEL BİLMEM Kİ NE DEMELİ?
Ö. Ertuğrul SOYOCAK ATATÜRK’Ü ANMAK, ATATÜRK’Ü ANLAMAK
Salim SAVCI KENDİ ANLATIMIYLA ATATÜRK’ÜN ÇOCUKLUĞU
Mahmut Selim GÜRSEL TÜRKÇE KELİMELER ;DİLİMİZ BU MU?
Ali EMİROĞLU TÜRK KADINI BÖYLE OLUR
Hasan Latif SARIYÜCE BATI TIRAKYA’YA DOĞRU 20 Mayıs 2003
Selma GÜRSEL BİBER DOLMASI ETLİ
Adile TÜRKMEN SABIR PINARI
Ayşe ÇOBAN ERCİYES’E
Rıza HARDAL ARAR DURUR

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 01

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Mahmut Selim GÜRSEL
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi
BİLMEM Kİ NE DEMELİ?
Acaba neden benden değilsin,sen o yüzden bu işleri yapamazsın. Yaparsan döverim haa diyen,Hindistan’a kolaylık sağlarken İran'a Bak karışmam diyen zihniyen için bilmem ki ne demeli?
Cumhurla cumhuriyeti bağdaştıramayarak,globalleştik diyenlerin sarı,mavi,kırmızı, yeşil gibi sermayeleri ayıkmaları sizce ne kadar mantıklı ve ne kadar da içten pazarlıklı olduklarını göremediğimiz için bilmem ki ne demeli ?
Türk'e Türk'ten başka dost yok diyenleri,Türkleri çok seviyorlar diyerek göz boyayanların bazı yalanışlıkları artık görebilecek olgunluğa ulaştıklarını görerek,bir şeyerin artık değişmesi gerektiğini görebildiğimiz için bilmem ne demeli ?
Ülkemin insanlarının dini görüş ve yaşayışlarını Türk Devletlerinin hiç birisinde engel görmediğinin,iyi niyeti suiistimal edenlere bile "gel yine gel" diyebilme büyüklüğünü bilemeyenlerin,çağrılanların ise bizleri ENAYİ görerek biz ne yaparsak yapalım,Türkler anlamıyorlar zihniyeti güren sözde dostlarımızın,dinler diyalogu diye kavramlar akanların;
Allah'u Telalanın Yüce Kelamı Olan Kur'an-ı Kerim'inde:
2:134. Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz.
2:135. (Yahudiler ve Hıristiyanlar Müslümanlara:) Yahudi ya da Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, hanîf olan İbrahim'in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.
2:136. ‘Biz, Allah'a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâta indirilene, Musa ve İsa'ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a teslim olduk’ deyin
2:139. De ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, O'nun hakkında bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız.
2:140. Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâtın Yahudi, yahut Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.
2:137. Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir
2:88. (Yahudiler peygamberlerle alay ederek) ‘Kalplerimiz perdelidir’ dediler. Hayır; küfür ve isyanları sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir. O yüzden çok az inanırlar
2:89. Daha önce kâfirlere karşı zafer isterlerken kendilerine Allah katından ellerindeki (Tevrat'ı) doğrulayan bir kitap gelip de (Tevrat'tan) bilip öğrendikleri gerçekler karşılarına dikilince onu inkâr ettiler. İşte Allah'ın lâneti böyle inkârcılaradır.
2:109. Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah
her şeye kadirdir.
2:110. Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah'ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür.
2:111. (Ehl-i kitap:) Yahudiler yahut Hıristiyanlar hariç hiç kimse cennete giremeyecek, dediler. Bu onların kuruntusudur. Sen de onlara: Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin, de.
2:112. Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü Allah'a döndürürse (Allah'a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de üzüntü çekerler.
2:113. Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler. Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değillerdir, dediler. Kitabı bilmeyenler  de birbirleri hakkında tıpkı onların söylediklerini
söylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar hakkında hükmünü verecektir
2:120. Dinlerine uymadikça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'in yoludur. Sana gelen ilimden sonra
onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.
2:119. Doğrusu biz  seni (Muhammed.S.A.V.) Hak (Kur'an) ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehenmemliklerden sorumlu değilsin.
2:134. Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz.
2:135. (Yahudiler ve Hıristiyanlar Müslümanlara:) Yahudi ya da Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, hanîf olan İbrahim'in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.
3:111. Onlar (ehl-i kitap) size, incitmekten başka bir zarar veremezler. Sizinle savaşa girecek olsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.
3:112. Onlar (Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ahdine ve insanların (Müminlerin) himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur; Allah'ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkum edilmişlerdir. Çünkü onlar, Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Bu da, onların
isyan etmiş ve haddi aşmış bulunmalarındandır. 
5:17. ‘Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih’tir’ diyenler andolsun ki kâfir olmuşlardır. De ki: Öyleyse Allah,Meryem oğlu Mesîh'i, anasını ve yeryüzündekilerin hepsini imha etmek isterse Allah'a kim bir şey yapabilecektir (O'na kim bir şeyle engel olabilecektir)! Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir. O dilediğini yaratır ve Allah her şeye tam manasıyla kadirdir.
5:18. Yahudiler ve Hıristiyanlar ‘Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz’ dediler. De ki: Öyleyse günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? Doğrusu siz de O'nun yarattığı insanlardansınız. O, dilediğini bağışlar ve dilediğine azap eder. Göklerde, yerde ve
ikisinin arasında ne varsa mülkiyeti Allah'a aittir. Sonunda dönüş de ancak O'nadır.
5:19. Ey ehl-i kitap! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada size elçimiz geldi. Gerçekleri size açıklıyor ki (kıyamette): ‘Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi’ demeyesiniz. İşte size müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkiyle kadirdir
5:64. Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır (sıkdır), dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar;
Allah ise bozguncuları sevmez.
5:65. Eğer ehl-i kitap iman edip (kötülüklerden) sakınsalardı, herhalde (geçmiş) kötülüklerini örter ve onları nimeti bol cennetlere sokardık.
5:66. Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rablerinden onlara indirileni (Kur'an'ı) doğru dürüst uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden, hem de ayaklarının altından yerlerdi (yeraltı ve yerüstü servetlerinden istifade ederek refah içinde yaşarlardı). - Onlardan aşırılığa kaçmayan (iktisatlı, mutedil) bir zümre vardır; fakat çoğunun yaptıkları ne kötüdür!
5:67. Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah,
kâfirler topluluğuna rehberlik etmez.
5:68. ‘Ey Kitap ehli! Siz, Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni hakkiyle uygulamadıkça,(doğru) bir şey (yol) üzerinde değilsinizdir’ de. Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun küfür ve azgınlığını elbette artıracaktır. Kâfirler topluluğuna
üzülme.
Allah C.C. dediklerini bilmedikleri için bilmem ki ne demeli ?
 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

 02

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Ömer Ertuğrul SOYACAK
Ömer Ertuğrul SOYOCAK Hayat Hikayesi
ATATÜRK’Ü ANMAK, ATATÜRK’Ü ANLAMAK
              Atatürk’ün 125 inci doğum yılı etkinliklerine ülke genelinde yapılan anma törenleri ile devam etmekteyiz .Yapılan bu törenlerde bizler atamızı anıyoruz ancak onu anlayabiliyor muyuz onu anmamızın yanı sıra onu anlamak zorundayız 
             Atamızın en büyük eserim dediği,Türkiye Cumhuriyeti tarihinin iki evresi vardır.1919 yılında başlayan ulusal bağımsızlık mücadelesi, ikincisi ise 1923 yılında başlayan çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma mücadelesidir. Her iki evrede de yapılan mücadeleyi ulusu ile  başaran  yüce önder parçalanan Osmanlı devletinin yıkıntıları üzerine çağdaş ve bağımsız Türkiye Cumhuriyetini inşa etmiştir .Türk ulusu yüce atasını daima anmak ve onu anlayarak çizmiş olduğu yoldan gitme çabasında olmalıdır.Acaba onu ne kadar anlayabildik onu anlayabilse idik cumhuriyetimizin 83 yılında daha farklı noktalarda olmaz mıydık.
              Atatürk bir deyişinde “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir.Benim fikirlerimi,benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir” demiştir .Atatürk’ü anlamak önce onun fikirlerinin ve duygularının özeti olan Atatürkçülüğü anlamaktan geçer.
              ATATÜRKÇÜLÜK: Türk kültürünü,Akıl ve bilimin öncülüğünde çağdaş uygarlık düzeyi üzerine çıkarmak için Atatürk tarafından belirlenen siyasal,ekonomik sosyal düşünce ve ilkelerdir.             
Bu tanımın daha iyi anlaşılması için bu tanımda bulunan kavramların daha net bilinmesinin uygun olacağı düşüncesi ile bu kavramlar aşağıda sırası ile açıklanmıştır.
Kültür:Bir toplumun maddi ve manevi olarak ürettiği değerler bütünü.
Ancak günlük bilgi ve görgü düzeyi yüksek anlamında kullanılır. (Yaşam biçimi)
Uygarlık:Benzer kültürlerin oluşturduğu bütünlük
Siyaset:Genel anlamda bir hedefe varmak için izlenen yol
Ekonomi:Mal ve hizmet ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kaynakların; üretim,dağıtım ve tüketimim ilişkilerinin incelenmesi
 Bu açıklamalar ışığında  Atatürk’ün ilke ve düşünceleri aşağıda sırası ile verilmiştir:
İLKELER
              1)Cumhuriyetçilik:Egemenliğin kayıtsız şartsız ulus da olduğu  halkın seçtiği meclisle bütünleşen yönetim tarzı
              2)Milliyetçilik :Ne mutlu Türküm diyene deyişinde ifadesini bulan,ulusun varlığını sürdürmesi ve yüceltilmesi için çalışmak ve bu bilinci diğer kuşaklara aktarmak
              3) Halkçılık: Halkın kendi geleceğine sahip çıkması,katılımcı yönetim
              4) Laiklik:Tüm inançlara eşit mesafede duran,hukuk düzenini dini esaslara göre düzenlemeyen,din ve inanç hürriyetine karışmayan sistem
              5)Devletçilik:Ekonomik alanı devletin; gözetleme,denetleme ve gerektiğinde üretime fiilen girmesi
              6)İnkılapçılık:Toplumun temel kurumlarının akla ve bilime dayalı yenileşme atılımı
DÜŞÜNCELER
              1)Siyasi Düşünce:Ulusal bağımsızlık içerisinde ulusun egemen olması ve bunu cumhuriyet rejiminde seçilmiş meclis aracılığı ile kullanması (T.B.M.M 1920 )
              2)Ekonomik Düşünce :Sağlam verimli üretken bir ekonomidir.Bir deyişinde” Ekonomide faydalı olabilmek için ise teoriler ve kavramlar ile vakit geçirecek zamanımız kalmamıştır” demiştir.
              3)Sosyal Düşünce :Toplumu daha gelişmiş bir yaşam seviyesine çıkarmak için toplum yaşayışı ilgili inkılapların yapılmasıdır. Hilafetin kaldırılması,eğitimin birleştirilmesi,şeriye mahkemelerinin kaldırılması(1924)Tekke ve zaviyelerin kapatılması,kıyafet kanunu(1925)Medeni kanun(1926)Türk harflerinin kabul ve tatbiki(1928) Kuranın Türkçeleştirilmesi) Soyadı kanunu,kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakkı(1934),Resmi tatil(1935)
              Atatürk’ün ilke ve düşünceleri,bizlere daha iyi bir Türkiye çabasında rehber olmalıdır.Onu sadece anmak değil aynı zamanda anlamalıyız Onun bu hedeflere yorulmadan yürümemizi isteyen şu sözleri ile yazımı sonlandırmak istiyorum “Sizler,yani yeni Türkiye’nin genç evlatları yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz.Dinlenmemek üzere yürümeye karar  verenler,asla ve asla yorulmazlar”
              Gün yorulmadan ata’yı takip etme günüdür.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 03

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Salım SAVCI
Salim SAVCI Hayat Hikayesi
KENDİ ANLATIMIYLA ATATÜRK’ÜN ÇOCUKLUĞU
            Mustafa Kemal Atatürk’ün Çocukluğu kitabını yazmamın bir nedeni vardır. Anlatayım.
            Yıl 2001. işyerim olan yayınevimdeyim. Kapıdan bir kız çocuğu girdi,söz aldı.
            -Bana bir kitap armağan ettiğiniz için ben sizi tanıyorum. Beni anımsamak zorunda değilsiniz. Bir sorum var. Sorabilir miyim ? Doğal olarak:
-Evet. Dedim.
-Öğretmenim ! Atatürk çocuk oldu mu ?
            -Cici kızım. Atatürk’te senin gibi,benim gibi doğdu,büyüdü,okudu ve hepimizi önderi oldu.
            -Çok teşekkür ederim öğretmenim !
            Elinde tuttuğu bir sayfayı bana uzatarak bıraktı gitti. Bana verdiği kağıtta Atatürk’ün çocukluğuna dair bir yazı vardı. Bu bana verilen not sonradan ürününü vermiş ve yukarıda ismi geçen kitabın doğmasına sebep olmuştu.
            O cici kızın getirdiği yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum:
            “Atatürk’e bir toplantıda sormuşlar:
            -Siz çocukken herhalde üstünlükler gösteriyordunuz,Paşam !
            Atatürk,çocukluk arkadaşı Nuri Conker’e dönerek:
            Nuri ! Ben çocukken nasıldım ?
            Her çocuk gibi koşar,oynar,yaramazlık eder kargaları taşlardın.
            Atatürk;bunun üzerine kendisine soru sorana döner:
            Görüyorsunuz ki ben de her çocuk gibi idim hiçbir üstünlüğüm yoktu. Yalnız;benim bir üstünlüğüm vardı ki o da ”Türk Olarak doğmuş olmamdır!” ”
            Kaynakça: Atamız Atatürk Cevdet Yalçın 127.sh

 

 
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 04

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Mahmut Selim GÜRSEL
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi
TÜRKÇE KELİMELER ;DİLİMİZ BU MU?
            Bizler;evet bizler yazarlar ve okuyanlar ile konuşan insanlar. Birbirimize baka baka bu günlere geldik. Neler ettik o güzelim Türkçe’mize neler ekledik,nelerini yok ettik.
            Bizler;evet bizler. Bilerek veya bilmeyerek,günün albenisine kapılarak Anadolu’muzun o güzelim dilimizi ne hale getirdik. Hem de temizlenmeyecek duruma getirdik.
            Atatürk’ün kurduğu Dil Kurumu bile yeni sözlüğünde içine ettiğimiz kelimeleri almak mecburiyetinde gören bir zihniyetle karşı karşıya geldi. Yabancılardan alarak benimseyerek kullandığımız kelimeleri ayrı bir sözlükte toplamaya bile gerek görmeden Türkçe Sözlüğünün içine alma çalışmalarını yaptığını tv den öğrendik. Bu çalışmayı da gururla izleyicilere söyleyen,arayınca hiç olmazsa sözlükte bulunsun diyebilen idarecilerle yönetilir hale getirildik.
Karaman Oğlu Mehmet Bey
            Benimde pek çoğunu yazarken veya konuşurken kullandığım kelimeleri şöyle bir derleyeyim dedim. Bakalım bunlardan kaçını siz okuyucularım kullanıyor,biliyor istedim. Onlarda bu vesile ile kendilerin bir imtihandan geçirmiş olurlar diye düşündüm.
 
DİLİMİZ BU MU ? 
Alıştırma= egzersiz
Açık giysi= dekolte
Açık, serbest= degaje
Açık= dekolte
Açıklama= deklarasyon
Ağ = web
Ağ ileti= e-mail
Ağ kurdu= hacker
Ağırdan= rölanti
Ahlâk= etik
Akışkan= likid sıvı
Alan=platform
Aldatmak= feyk atmak
Alıcı alet= sensor
Alıştırma =workout
Alıştırma dönemi= roaming
Alıştırma= oryantasyon
Altın saatler= prime-time
Amaç= minimum
Ana  haber sunucusu = anchorman
Ana bilgisayar= host computer
Anakent= metropol
Anlık görüş= enstantane
Ara bölüm=antre
Ara  kazanç = arbitraj
Aracılık= faktoring
Arka zemin= background
Asalak= parazit
Asıl= orijinal
Askıda= rölanti
Aşağılık duygusu = aşağılık kompleksi
Aşağılık= kompleks
Aşınma payı= amortisman Kurul= komisyon
Aşırı= ekstrem
Atış alanı= poligon
Avro= euro
Ayak üstü yemek yenen lokanta=fast food
ayaküstü yemek= fastfood
Aydın= entelektüel
Aykırılık = anomal
Ayrıntı= detay
B
Bağımsız değişken =argument
Bağlam= kontekst
Bağlantı =   angajman
Bağlantı = attachment
Bağlantı= link
Bağlaşımlı= enterkonnekte
Bakış açısı= perspektif
Bakkal=market
Baltalama= sabotaj
Basamak= etap adım
Basın-yayın= medya
Baskı sayısı= tiraj
Başkalaşma= metamorfoz
Başlangıç= start
Başlık = antet
Bayağı= kitş
Baypas =damar aktarma
Bedesten=galeria
Bekleme odası= lobi
Belge= doküman
Belgegeçer= faks
Belirgin= frapan
Bellenim = firmware
Benzetim= simülasyon
Beslenme uzmanı= diyetisyen
Biçimleme = figürasyon
Biçimleme= format
Biçimsizleşme= deformasyon
Bildirge=deklarasyon
Bildirme= deklarasyon
Bilgi alışı=brifing
Bilgilendirme= brifing
Bilgilendirme= enformasyon
Bilgileşim= benchmarking
Bilgisayar=computer
Bilişim ağı= network
Bir yerden çıkarken=goodbye
Bir yere girerken=welcome
Birleşik= kombine
Bitiş= finiş
Bitki örtüsü= flora
Boğumlanma  = artikülâsyon
Bozulma= dejenerasyon
Bölüm =chapter
Bölüm= departman
Bölüm= seksiyon
Bölüntü= fraksiyon
Bulaşma= enfeksiyon
Buluş hakkı= patch
Büyük şehir=mega kent
Büyük= hiper
Büyük= makro
Büyük= mega
C
Cana yakın = sempatik
Cankurtaran =  ambulans
Canlandırma = animasyon
Canlandırma=animation
Ç
Çaba= efor
Çağrı merkezi= call center
Çalgı aleti= enstrüman
Çalıştırıcı= koç
Çardak= pergola
Çarpıcı= flaş
Çelişki= paradoks
Çerçeve = frame
Çevirimdışı= off-line
Çevre= periferi
Çevrebilim= ekoloji
Çevrim içi= online
Çıkarma= emisyon
Çıkış özeti= epikriz
Çiçek tozu= polemik
Çiçekler=flora
Çift v= duble v
Çivileme= smaç
Çizici= plotter
Çok özel= spesifik
Çok yansıtmalı= multivizyon
Çoklu ortam = multimedya
Çoksatan= best-seller
Çöküntü= depresyon
Çözücü= dekoder
Çözümleme = analiz
Çözümleme =analysis
Çözümleyici=analyzer
D
Dağ yürüyüşü= treyking
Dağıtıcı= distribütör
Dal,alan= branş
Dalgalandırma= sansasyon
Danışma= enformasyon
Dar= mikro
Dayatmak= empoze etmek
Değer artırma= revalüasyon
Değer düşürme= devalüasyon
Değer eşitliği= parite
Değerler dizisi= paradigma
Değişken ölçü= eşel mobil
Değişken= parametre
Değişme= metamorfoz
Değiştirmek = alter
Değiştirmek= çenç etmek
Delil = argüman
Deneme çekimi= kasting
Denetim pulu= bandrol
Denge =balans
Derece grado
Derin dondurucu= deep-freeze
Derinlik(resim)= perspektif
Destek=sponsor
Destekçi= sponsor
Destekleme= sübvansiyon
Dev şehir= metropol
Dev= mega
Devinimli= periyodik
Devir= periyot
Devlet işleri= politika
Dil bilgisi= gramer
Dinleme salonu= oditoryum
Dinlenmelik= fuaye
Dizin= indeks
Dizüstü bilgisayarı= notebook
Dizüstü= lap top
Doğaçlama = emprovizasyon
Doğal= natürel
Doğrayıcı= blender
Doğrulama= konfirmasyon
Dolambaç= labirent
Dolaşım = roaming
Dolmuş= charter
Dolu =  angaje
Dolu= full
Donanım= ekipman
Donanım= hardware
Döküm= envanter
Dönem= periyot
Dönemeç =viraj
Dönüşüm= rotasyon
Dönüşüm= transformasyon
Durağan= stabil
Durdurma= blokaj
Durgunluk= deflasyon
Durum= mod
Durum= pozisyon
Duvar kağıdı= wall paper
Duyarlı alet= sensor
Duyulanma= sansasyon
Duyuru = anons
Duyuru tahtası= bilboard 
Duyurum= sirküler
Dükkân= shop
Dükkan=store
Dünden bugüne= retrospektif
Dürüst oyun= feyırpley
Düşünce adamı= entellektüel
Düzeltme= revizyon
Düzenleme = aranjman
Düzenleyen = aranjör
Düzgeçiş= transit
E
Edilgen= pasif
Eğik (yazı)= italik
Eğilim= trend
Eksen  =axis
Eleme= ekarte
Eleme= eliminasyon
Elverişli= ergonomik
Emir eri= plânton
En az= minimum
En çok= maksimum
En uygun duruma getirme= optimizasyon
En uygun duruma getirmek = optimize etmek
En uygun= optimal
Engel =bariyer
E-posta= e-mail
Erken= prematüre
Eski = antika  
Eş zaman= senkron
eş= partner
Eşitlemek= egale
Eşkıya=mafya
Eşleme= senkronizasyon
Etki= efekt
Etkin = active
Etkinlik = aktivite
Etkisizleştirilmiş= nötralize
Evrensel= kozmik
F
Fare= maus
Faydacılık= pragmatizm
Fazladan= ekstra
Fıkra = anektod
Fizik onama (tedavi)= fizyoterapi
G
Geçmişe özlem= nostalji
Gelecekçi= fütürist
Genç= jön
Genel ağ= internet
Genel görünüm= panorama
Genelge= sirküler
Geniş= makro
Gerçek= realite
Gerçekleme= realite
Gerçeklik= realite
Gerginlik= stres
Geriye dönük= retrospektif
Gevşetme = masaj
Giriş = antre
Giriş= lobi
Gizleme= kamuflaj
Gönderme= ekspedisyon
Görüntü= İmaj
Görüntü= prodüksiyon
Görünüş= prodüksiyon
Görüş açısı= perspektif
Görüş alış verişi= konsültasyon
Gösterge = indikatör
Gösterge= endeks
Gösteri adamı= showmen
Gösteri= ekshibisyon
Gösteri= show
Göz alıcı,= pitoresk
Göz alıcı= frapan
Göz bağcılık= illüzyon
Göz kalemi= eyeliner
Göz= konjonktivite
Gözde= hit
Güç kaynağı= dinamo
Güdüleme= motivasyon
Gülünç= kombine
Güncel = aktüel
Güneş odası= solaryum
Güvenilirlik= kredibilite
Güvenirliği onaylanmış= akreditasyon
H
Haber bilgi çarpıtma= dezenformasyon
Haber= enformasyon
Haber= mesaj
Halk oylaması= referandum
Hanım ağa= firstlady
Hasretin=nostalji
Hastalık tablosu= sendrom
Hata= faul
Hava boşluğu=türbülâns
Hava yastığı=air bag
Havalandırma = aircondition
Hayal =ütopya
Hazır para= disponibilite
Hedef =destinasyon
Hesap ödenmesi= adisyon
Hesap özeti= ekstre
Hesaplı= ekonomik
Hızlı= swift
Hizip= fraksiyon
Hoş görünümlü= prematüre
Hoşbeş= chat
I
Isı tedavisi= termoterapi
Işın tedavisi= radyoterapi
Işınsal onama= radyoterapi
İ
İç  yapı = anatomi
İçindekiler= fihrist
İki katlı= dubleks
İki ölçü= duble
İkinci kırdırma= reeskont
İlâç bilimi = farmakoloji
İlan tahtasının=billboard
İleri teknoloji = hik-teç
İleti= e-mail
İleti= mesaj
İletişim= komünikasyon
İletmek= forward
İlgileşim= korelâsyon
İlginç= enteresan
İlk gösteri= prömiyer
İlk örnek= proses
İltihap= enfeksiyon
İmce= paraf
İmza belgesi= sirküler
İnce ayrıntı= nüans
İncinme= trend
İndirim= damping
İndirim= ipotek
İndirme= download
İpek baskı= serigrafi
İsim hakkı= franchising
İsteklendirme= motivasyon
İstişare= konsültasyon
İş hanı= plaza
İşitsel =audio
İşlev= fonksiyon
ithâl= eksport
İtibarın= prestij
İyileştirme= rehabilitasyon
İyimserlik= optimizm
K
Kabul töreni= resepsiyon
Kahvehaneye=Cafe show,
Kalem kavgası= polemik
Kamu denetçisi= ombudsman
Karışık= komplike
Karışıklık= kaos
Karışıklık= komplikasyon
Karıştırıcı= mikser
Karlanmaz= no-frost
Karmaşa= karambol
Karmaşık= labirent
Karşılaşma= maç
Karşılık= proses
Karşıt= kontrast
Karşıtlık= kontrast
Kasetçalar= teyp
Kavram= konsept
Kavrayış= nosyon
Kaynak= referans
Kazı  bilimi =arkeoloji
Kendiliğinden çalışan =autorun
Kendine özgü= spesyal
Kesin uyarı =ultimatom
Kır gezisi= piknik
Kırdırma= ipotek
Kışkırtma= provokasyon
Kışkırtmak= manipule etmek
Kıyı= periferi
Kimyasal onama (tedavi)= kemoterapi
Koku  tedavisi = aromaterapi
Komisyoncu= brokır
Konut = rezidans
Kopuntu= diaspora
Kopyalama= klonlamak
Kopyalamak= klonlamak
Koruma =bodyguard
Koruma aracı= eskort
Koruma görevlisi=body guard
Koşu yolu= parkur
Koşu= jogging
Köklü= radikal
Kökten= radikal
Köktenci= radikal
Köşe= korner
Köşke=villa
Kötümserlik= pesimizm
Kullanılır = available
Kullanılırlık =availability
Kurma= prefabrik
Kurultay= kongre
Kusurlu= detone
Kuşak= jenerasyon
Küçük  ödül = amorti
Küçük= mikro
Küçük=kadük
Küresel= global
L
Lâkap= nickname
Levha= plaket
Listeleyici= browser
M
Mağaza=market
Makarna= spagetti
Mayalanma= fermantasyon
Mecaz= metafor
Merak=hobby
Merkez= center
Merkezin=center
Merkezkaç= santrifüj
Mesire= piknik
Mesire=picnik
Meslek piri= duayen
Meslek= karambol
Mevcut durum= statüko
Mevsim= sezon
Mevsimsiz= prematüre
N
Nesil= jenerasyon
Nesnel= objektif
Niceleyici= kantitatif
Niteleyici= kalitatif
Niteliklilik= kalifikasyon
Noşça kal= bay bay
Nüfus varlık= popülasyon
O
Odaklanma= konsantrasyon
Olgu= fenomen
Olur=okey
Onarım= restorasyon
Onaylamak= okeylemek
Onurluk= plaket
Oran= rasyo
Orta kaldırım= refüj
Orta yuvarlak= santra
Ortalama =average
Oturum= seans
Ovma= masaj
Ö
Ölçümleme=kalibrasyon
Ölçüt= kriter
Ölme hakkı= ötanazi
Ön gösterim= gala
Ön kesinti= stopaj
Ön ödeme= avans
Ön yemek= ordövr
Öncelik= inisiyatif
Öncü =avangart
Öne sürmek= lanse etmek
Önemli haber=flash haber
Önyüklenebilir = bootable
Örneksel = analog
Örneksel=Analog
Özel yemek= spesyalite
Özel= spesyal
Özellikli= spesifik
Özgeçmiş= cv
Özgün= orijinal
Öznel= subjektif
P
Para basımı= emisyon
para kısıtlaması= deflasyon
Para şişkinliği= enflasyon
Parça = fragman
Parçacık= parite
Pay= marj
Pazarlama= marketing
Pilot köşkü= kokpit
Put= idol
R
Radyo sunucusu=diskjokey
Rahatlamak= relaks olmak
Rehin= ipotek
Rekabetçi= kompetitif
Reklâmlık= banner.
Renkli= pitoresk
Resim ölçme bilimi= fotogrametri
royalti telif hakkı
Ruh çöküntüsü= depresyon
Ruh göçü= reenkarnasyon
Rumuz= nickname
S
Sabit fikir= idefiks
Sabit= stabil
Saçma= absurde
Saf dışı= ekarte
Sağlamlaştırılmış= stabilize
Sağlığa uygunluk= hijyen
Sağlık bilgisi= hijyen
Sağlık koruma= sanitasyon
Saklı yazı= kripto
Sal yarışı= rafting
Sanat pirleri=duayen
Sanatçı  =  artist
Sanrı= halüsinasyon
Saplantı= idefiks
Saray=Palas
Savunma= defans
Sayfa düzeni= mizampaj
Sayı tablosu=skorboard
Sayısal= numerik
Saymaca= nominal
Saz= enstrüman
Seçal= self-servis
Seçenek= alternatif
Seçkin= prematüre
Sefer= ekspedisyon
Sefil= lümpen
Serbest vuruş= frikik
Sergi merkezi= ekshibisyon center
Sergi sarayı= ekshibisyon center
Sergi yerleri=center room
Sergi= ekshibisyon
Sergi= ekspozisyon
Sergi= stant
Sergileme= ekspozisyon
Ses yönetmeni= tonmayster
Ses=audio
Seslendirme= dublaj
Sevilen= popüler
Sevimli= Sempati
Sevimsiz = antipatik
seviye= grado
Seviyesiz= lümpen
Sezici alet = sensor
Sıkıntı= sendrom
Sınırlamak= lokalize
Sınırlandırmak= lokalize
Sıra dışı= marjinal
Silsile= hiyerarşi
Simsar = brokır
sirkülasyon dolaşım
Siyaset= politika
Sohbet= chat
Sokak basketbolu= black top
Son=final
Sonuç= filtre
Sonuç= skor
Söz dizimi= sentaks
Sözsüz= enstrümental
Su bilimi= hidroloji
Suç bilim= kriminoloji
Sunmak= lanse etmek
Sunucu= server
Sunucu=spiker
Süreç= proses
Süreli= periyodik
Sürücü= driver
Sürüş= dripling
Süzgeç= filtre
Ş
Şaşılacak olay= fenomen
Şaşırtıcı= frapan
Şehir merkezi= centrum
Şekil bozukluğu= deformasyon
Şekil= form
Şenlik= festival
Şerit yol çizgisi= kulvar
Şifre çözücü dekoder
Şifreli yazı= kripto
Şirketler birliği= konsorsiyum
Şişirme  haber  = asparagas
Şişkinlik= enflasyon
T
Takım= ekipman
Takma ad= nickname
Takma= protez
Takvim= fikstür
Tam gün= full-time
Tam= full
Tanıtım= demo
Tanıtım= promosyon
Tanıtım kartı= kartvizit
Tanıtım masası= stant
Tanıtım yazısı= jenerik
Tarafsızlaştırılmış= nötralize
Taraftar= sempatizan
Tarasız= objektif
Tartışma= polemik
Tasarım =dizayn
Tasarım= design
Taşımalık= konteyner
Tek liste= fiks mönü
Tek taraflı= platonik
Tekel= monopol
Temel= baz
Tepeden inmecilik= jakobenizm
Teşvik= promosyon
Tıklamak = kliklemek
Top sürme= dripling
Toplam= rekolte
Toplu = kombine
Torba=poşet
Tören alayı= kortej
Tutam= lot
Tutulan= popüler
Tuzak = komplo
Türdeş= homojen
U
Ucuzluk=damping
Uç= ekstrem
Uçuk= eksantrik
Uğraş= hobi
Ustalık kazanma= kalifikasyon
Uyarcılık= konformizm
Uyarı=Alarm
Uyarıcı= doping
Uyarlama  = versiyon
Uydurmak= feyk atmak
Uygulama = aplikasyon
Uygulamalı= pragmatizm
Uygulanabilirlik= fizibilite
Uyum = adapte
Uyum= entegrasyon
Uyum= oryantasyon
Uyuşturucu= narkotik
Uzaktan görünüş= perspektif
Uzaktan komut= telekomand
Uzlaşma=konsensüs
Uzman= eksper
Uzmanlaşma= karambol
Uzun koşu= maraton
Ü
Üç katlı= tripleks
Üstsüz= topless
Üstünlük =avantaj
Üstünlük= inisiyatif
V
Var olan durum= statüko
Varış yeri= destinasyon
Varış= finiş
Vurguncu= spekülatör
Vurmalı (çalgı) = perküsyon
Vuruş(müzik)= tempo
Y
Yabancı para= foreks
Yalıtım= izolasyon
Yama = patch
Yandaş= sempatizan
Yangı= enfeksiyon
Yanılmaca = illüzyon
Yanılsama = illüzyon
Yanıltıcı =sofistike
Yanıltma= dezenformasyon
Yankı = akustik
Yanlış= detone
Yansı =layt
Yansıtıcı= reflektör
Yansızlaştırılmış= nötralize
Yapboz= puzzle
Yapım= prodüksiyon
Yararcılık= pragmatizm
Yardımcı = asistan
Yarım gün= part-time
Yasadışı= illegal
Yasal= legal
Yaşasın=oley
Yatık (yazı)= italik
Yatırım= plasman
Yavaşlatılmış= rölanti
Yayımcı= editör
Yaylım ateş= salvo
Yazı=article
Yazıcı= prime-time
Yazılı = nominal
Yazılım= software
Yemek hizmeti= catering
Yemek listesi=menü
Yeniden kurma= rekonstrüksiyon
Yeniden tasarım= restitüsyon
Yenileme= restorasyon
Yenileme= revizyon
Yer bilimi= jeoloji
Yer ölçme bilimi= jeodezi
Yerel= lokal
Yerleşke= Kampüs
Yetkilendirme= otorizasyon
Yıldız= star
Yoğunlaşma= konsantrasyon
Yonga= çip
Yönelme= oryantasyon
Yönetme kolu= joystik
Yönetmelik = regalâsyon
Yöntem bilim= metamorfoz
Yöntem= metot
Yüzeyi bilimi = jeomorfoloji
Z
Zamansız= prematüre
Zekâ düzeyi= IQ(aykü)
            İnşallah bir başka araştırmamda da sizlere neler konuşuyoruz yayınlamaya çalışırım!

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 05

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Ali EMİROĞLU
Ali EMİROĞLU Hayat Hikayesi
TÜRK KADINI BÖYLE OLUR
            Bir Pazar sabahı bahçemizi düzene sokan Sayın Latif Sevilmiş’le Sayın eşleri Fatma Sevimli bizi ziyarete gelmişlerdi. Bir şeyler hazırlamakta eli çabuk olan hanımefendi’nin hazırladığı kahvaltıyı birlikte yaparken;Haber Türk TV ekranlarında bir kadın konuşmalara davet edilmiş olduğunu görüyoruz. Hemen karar veriliyorku,konuşmak için davet edilen hanımefendi bizim 1952 Avrupa Güzelimiz olan Günseli Başar’dır. Programın adı da wikeend. Bu İngilizce sözcüğün Türkçe anlamını konuşmanın sonlarına  bizzat güzelimizden öğrendik.
            1952’de ben genç 30 yaşında doktordum. Günseli Başar’da o zaman her halde 20’sinden yukarı değil. Tahminimize göre Günseli Başar’ın yaşı bu dinlediğimiz anda 75 olmalıdır. 20 yaşında Avrupa güzeli olmuş bir genç kızın güzelliğini 74 veya 75 yaşında bir kadının duruşunda izlemek mümkün olur mu ? Güzel oldu diye. Tabiat hangi varlığa kanunlarının gereklerini tatbik etmekten geri kalmıştır. Başkaları bazı yaşlarda nasıl oluyorlarsa,sizlerde;Günseli Başar’da öyle olacaktır. İnsan;büyük kıyamet atfettikleri bazılarını gördüğü kalmasını istemektedir. Hatta kendisi için düşünmediğini bile Günseli Başar için düşünüyor. Nasıl olurda Avrupa Güzelimiz böyle bir duruma düşebiliyor ? Diyebiliyorlar. Bizim tartışmalarız da da bunlar oldu. Ayrıca;Günseli Başar’ın yüzündeki yara izlerinden kendisinin bir trafik kazası geçirmiş olduğunu öğrendik.          
            Zamanında pek çok sevdiğimiz,şimdi de görüntülerinden pek çok intibalar edindiğimiz ve konuşmalardan pek çok şeylerde öğrendiğimiz Gürseli Başar hiçte yaşını gösteriyor değildi.. giyinişi de yaşı ile uyum gösteriyordu. Günseli Başar olduğunu söylenmese de bir üniversite profesörünü dinliyormuşum gibi bir düşünce içinde idim. Bir profesör kadar da konuştuklarına hakim durum sergiliyordu.
            Bazı eski kıymetlerimizin yaptığı gibi;Günseli Başar rejim konusunda kendisini isteklerine terk etmiş değildi. Çok normal bir kilo gösteriyordu. Bu kiloyu korumak için bir gayret içinde olduğu da söylenemezdi. Günseli Başar gençken ne alışkanlık edindi ise,şimdiki şaşında onun devamını sağlamış durumda idi. O intibaım var ki,sayın güzelimiz ömrü boyu çok muntazam bir hayat yaşamış olmalıdır. Görüntüsü de yapmacık bir şey göze çarpar değildi.
            Konuşmasının sonlarına doğru Milli Kültür sorununa geldi. İşte o zaman sevgili Günseli’nin Milliyetçiliği de tuttu. Kendisini davet eden ve programın yöneticilerini de sorumlu tutar bir tavırda “Şimdi yaptığımız programın adı,niçin hafta sonu konuşmaları değil de weekend’dir dedi. Programı yönetenlerin böyle bir soru ile karşılaşacakları akıllarına gelmemiş olduğundan soru karşısında donup kaldılar. Kendilerine göre verdikleri tevil dolu izahat hiçbir şekilde sorunun karşılığı olamazdı. Yüzlerinde açıklık kazanan pembelik derecesini açmış ve kırmızılım durumu kazanmıştı.
            Bir Türk kanalı,Türkçe bir programa bir eski güzellik kraliçesini davet etmiş, kurum bundan bir şeyler bekliyor. Davetlinin de memnun kalması isteniyor. Hatta;birazda minnettarlık işaretleri verilsin isteniyor. Şimdiye kadar bunlara alışılmış. Halbuki Günseli Başar düşüncelerini mertçe,bilgi içinde ve de nezaket içinde ortaya koyuyor. Bu ismin niçin İngilizce seçildiğini soruyor. Buna verilecek hangi mantıklı cevap olabilir ki ?
            Bir Milletin dili müşterek kıymettir. Bu kıymetin korunması ve yabancı sözcükler hangi taraftan veya milletten gelirse gelsin korunması gerekir. Bir dil korumazsa tıpkı çevre gibi kirlenir ve artık kullanılmaz,kullanılmış olsa bile anlaşılmaz hale gelir. Buna hakkımız olabilir mi ?
            Çorum’da bu dil kirliliği vardır. Konuşmalarda da vardır,yazmada da mevcuttur. Dükkan levhalarının  yarıdan fazlası ya Arapça veya İngilizce olarak yazılmışlardır. Ne insan hakları,ne demokratik haklar ve ne de iştah kabartması bu hakkı insanlara tanıtır. Bir ara Kilim Dergimsinin başlattığı kampanya faaliyetinin de neticeleri sıfırlaşır.
            Arapça’yı hele  hele İngilizce’ye bu aşırı düşkünlüğün sebebi yoktur. Müslüman olmuş,Arapça’ya yakınlık isteğini körükleyemez. İslâm olunca insanlar Peygamberlerin getirdiği dini kabul etmiştir ama Arap manasını ve medeniyetini kabul etmek zorunlulukları yoktur.
            Hele İngilizce sevdasına kendisini kaptıran yalnız ve yalnızca cehaleti ve kendi kültürüne saygısızlığı ifade eder.
            Günseli Başar’ı tekrar tekrar kutlamaktan kendimi mutlu hissederim.

 

 
 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 06

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Hasan Latif SARIYÜCE
Hasan Latif SARIYÜCE Hayat Hikayesi
BATI TIRAKYA’YA DOĞRU 20 Mayıs 2003
Mayıs’ın son günleri. Bir otobüste kırk kişiyiz. İzmir’den Çanakkale yoluyla Balkanlara gidiyoruz.
2003 yılının baharı oldukça geç geldi. Adeta nazlana nazla teşrif etti. İyi ki öyle yapmış. Bu yüzden yaz başlangıcında baharın kırlarda yeşil, mavi, pembe, sarı renkleri olanca güzellikleriyle taptaze. Sarı çiçekli, nefis kokulu katır tırnakları bütün renklere baskın görünüyor.
Gelibolu’dan sonra başlayan Koru dağı ormanı yalnız çamlardan oluşmuş. Çamların yüzü ışıltılı, pırıl pırıl. Yağmur canlılık, dirilik vermiş. Epeyce uzayıp giden çam ormanı bir yere gelince birden sona eriveriyor. Aşınmış düzlüklerden oluşan Trakya bozkırı başlıyor. Hiç bitmeyecek gibi uzayıp gidiyor. Tarlalarda arpaların ağarmasına, buğdayların bozarmasına karşın step hâlâ bir yeşillik denizi gibi. Eğer buradan bir ay sonra geçseydik bir çöl içine düştüğümüzü sanabilirdik. Bozkır bütün tüyünü tüsünü dökmüş olurdu o zaman. Yeşil renk insanda bıkkınlık, kötümserlik duygusunu silip atıyor. Yeşile bakarken kendimi doğaya, insanlara, kuşlara, gökyüzünün maviliğine, çılgın bulutlara daha yakın duyumsuyorum.
Otobüsün biraz ilerisinde kara bir yılan kıvrıla büküle yolu geçmeye çabalıyor. Bayanlar çığlık atıyorlar. Ayağa kalkıp bakıyorum. Tekerlekler altında ezilmekten kurtardı kendisini. Yılanları da seviyorum. Elsiz ayaksız, boynuzsuz kulaksız yaşıyorlar. Öyle olduğu halde, sanırım yaşamdan hiçbir şikâyetleri yok. Yolu geçti, ekin tarlasının içine girdi, orada bir yerde kıvrılıp kalacak. Türküler söyleyerek yakınından geçen bir tarla faresine pusu kuracak. Yakalayıp ağır ağır yutacak. Sonra da en az bir hafta sürecek bir tembellik uykusuna yatacak. Siz yılanların öğle sıcağında vızır vızır fink attıklarına bakmayın. Midelerine tüyü ile, teleği ile, kemiği ile bir kuşu tıkıştırınca gel keyfim gel. Toprağın sıcak bağrında on gün istirahat. Belki de uykusu, karanlık bir boşlukta geçmeyecek. Düşler görecek. Pembe, mavi, mor çiçekler arasında vicirdeyip duran farelerle, tarla kuşlarıyla oyunlar oynayacak.
Yaşamaktan memnun, bir çözülüp bir kıvrılarak tembellik uykusunu sürdürecek.
Ben bunları düşünürken  İpsala kapısından geçiyoruz. Aslında biraz zor geçiyoruz. Her şey değişiyor. Mesafeler kısalıyor. Zaman gittikçe hızlanıyor. Ama anlı şanlı Türk bürokrasisi hiç değişmiyor. Hep yerinde sayıyor. “Ben devlet memuruyum! Devlet memuruna karşı mı geliyorsun?” böbürü yüzlerinden hiç silinmiyor. Otobüsteki arkadaşlarımızın çoğunluğu parlamenter olduğu, aramızda bir tane de yeni seçilmiş bir vekil bulunduğu halde bizi iki saate yakın bekletiyorlar. İki şoförümüz de Bulgar göçmeni. Onlardan birinde takılacak bir nokta bulmuşlar. Bulgaristan’dan aldığı ehliyetteki adı ile Türkiye’den aldığı pasaporttaki adında bir harf birbirini tutmuyormuş. Onu İpsala’da bırakmak zorunda kalıyoruz.
Türk gümrüğü ile Yunan gümrüğü arasındaki tampon bölge Türkiye’ye giriş yapmak isteyen tırlarla tıkanmış. Tır sürücülerine soruyorum. “İki saattir bekliyoruz abi,” diyorlar. “Daha ne kadar bekleye-ceğimizi bilmiyoruz.”
Memurlarımıza geçişte neden bu kadar bekleniliyor, diyoruz. Suçu Yunanlılara atıyorlar. Girişlerde çıkışlarda sorun çıkarıp duruyorlarmış. Gördüğüm kadarıyla tampon bölgede Türkiye’ye girmek isteyen araçlar, Yunanistan’a girmek isteyen araçlardan dört kat daha fazla.
Dostlukları hep sözde kalan Yunanlılar da bizi bir saatten fazla bekletiyorlar. Onların polisleri de aynı havada. Bürokrasi Yunanistan’da da Avrupa normlarına uymamış daha. Amirane pozları bizimkilerin aynısı. Biz beklerden Avrupa ülkelerinin arabaları vızır vızır Türkiye topraklarına giriyor. Türkiye’den gelenler de fazla bekletilmeden Yunanistan topraklarına dalıyorlar. Yunan gümrüğünden çıkarak yola koyuluyoruz. Yeşil yükünü tutmuş Trakya stebi, Batı Trakya’da da uzayıp gidiyor. Yunanlılar sınıra kadar bir otoyol uzatmışlar. İki geliş, iki gidiş dilimi var. Oldukça bakımlı bir yol. Eskiden Avrupa, Avusturya’dan başlardı. Avrupa sınırı Türk topraklarına dayanmış. Düzgün işlenmiş, ekili toprakları geride bırakıyoruz. Yol boyunca tarlalar arasında küçük küçük bağlar görünüyor. Bizim Gediz havzasında olduğu gibi geniş alanlar kaplamıyor bağlar. Asmalar askıya alınmış. Bazı bağların üzerleri kırmızı ya da gri renkli, gözenekli örtülerle örtülmüş. Neye karşı bu önlemi almışlar? Belki de doluya ve yağmacı kuşlara karşı bir koruma örtüsüdür. Bağcılıkta yeni bir uygulama gibi görünüyor. 
DEVAM EDECEK

 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 07

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Selma GÜRSEL
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi
BİBER DOLMASI ETLİ
Malzemesi
Yarım kilo orta boy dolma biber
Yarım kilo orta yağlı kıyma
2 su bardağı pirinç
1 yemek kaşığı salça
1 baş büyük kuru soğan
1 büyük olgun domates
Bir miktar pul kırmızı biber
Bir miktar Maydanoz
Bir miktar dereotu
İstenildiği kadar tuz
            Birerlerin başları bıçakla kesilerek tohumları çıkartılır. Temizlenen biberler soğuk su ili içi dışı yıkanır.
            Pirinç ayıklanarak soğuk suda yıkanır,bir kaba kuru soğan ince olarak kıyılarak konur,üzerine yıkanan pirin konur,kıyma,domatesin kabuğu soyularak doğranır,salça,tuz,pul biber,maydanoz ve dere otu katılarak yoğrulur. Yıkanan biberlerin içerisine parmakla az miktarda tuz sürülerek yoğrulan malzeme doldurularak pişirilecek tencereye ağzı yukarıya gelecek şekilde dizilir,istenirse biberlerin başlarından çıkan kapak dolmanın üzerine konularak,bir miktar sıcak su biberlerin üzerini kapatacak şekilde konur,istenirse birkaç domatesin içi çıkartılarak doldurulur;bir yemek kaşığı tereyağı veya sıvı yağı konarak kısık ateşte pişirilir.
            Pişirilince sıcak servis yapılır

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  08

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Adile TÜRKMEN
Adile TÜRKMEN Hayat Hikayesi
SABIR PINARI
Bakma sitemime efkarımdandır.
Hüzünlü,hüzünlü esme ha dostum.
Varlıkla,yoklukta  bir imtihandır,
Kahredip kadere küsme ha dostum!
 
Kurtuluş ne lafta,ne de sözdedir.
Kabuğa aldanma,gerçek özdedir.
Gönül bazen kışta,bazen yazdadır.
Yabanı bağrına basma ha kardeş.
 
Tohum kabuğu deldiği zaman,
Bahtıma gül açıp güldüğü zaman,
Allah’ın yardımı geldiği zaman,
Sakın aman verme hasma ha kardeş.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 09

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

Bir sonraki Sayfaya Gitmek için Tıklayınız!

Ayşe ÇOBAN
Ayşe ÇOBAN Hayat Hikayesi
ERCİYES’E
Bir yanın yaz. Bir yanın kış.
Gök yüzünde nakış,nakış.
Bilmem o ne biçim bakış
Bize dargın mısın dağlar ?
Eğilmez dik durur başın.
Eksilmez mi senin kışın,
Çıkılmaz yüksek yokuşun,
Yoksa vurgun musun dağlar ?
Çıktık Tekir Yaylasına,
Türkmenlerin sılasına.
Kucağında balasına,
Böyle sargın mısın dağlar ?
Soğuk deren çağlar akar.
Çiçeklerin başka kokar.
Duruşun bağrımı yakar,
Söyle yorgun musun dağlar ?
 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 10

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız!

 
Rıza HARDAL
Rıza HARDAL Hayat Hikayesi
ARAR DURUR
Gurbet elde deli gönül
Mecnun gibi gezer durur
Ulu dağda lodos olmuş
Çapkın, çapkın eser durur.
Dünya nasıl bilemedim
Bir karada duramadım
Yare haber salamadım
Yar haberi surar durur.
Kötü talih alın yazım
Akort tutmaz kırık sazım
Yarle böyle miydi ömrüm
Geçmez günler sayar durur.
Geniş dünya ne dar imiş
Çekecek çile var imiş
Durgun sular boğar imiş
Susuz göller kurur durur.
Kalbimde yar ateşi var
Gündüz söner gece yanar
RIZA sevdiğini arar
Gözü görmez arar.
24/10/1009 ÇORUM
 

YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ!

Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN  İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ!
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR!

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

 Hukuka, Yasalara, Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

90 SAYI 25 Ağustos 2006 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız!