|
YIL 7 SAYI 85 25 Mart 2006
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
-
Mahmut
Selim GÜRSEL KEŞKE
-
Mahmut
Selim GÜRSEL
YAZARIMIZ CÜCENOĞLU’NUN BAŞARI HABERİLERİ!
-
Ali EMİROĞLU KADINLARIMIZIN GÜNÜ
-
Ö.Ertuğrul
SOYOCAK ÇORUM’UN YARINI
-
İsmet ÇENESİZ
BAYILIYORUM;
-
Selma
GÜRSEL TIRTIL BİSKÜVİ
-
Sakin KARAKAŞ YAŞLILAR HAFTASI
-
Mehmet Akif Ersoy ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
-
Yakup
YURT AMAAAN PETROL, CANIIIM PETROL…
-
Cuma
TÜRKMEN BÜĞET
KÖYÜ
-
-
-
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
KEŞKE
- Keşke; 25-30 yaşında
olsaydım. Yaş altmış İş bitmiş yaştayım. Teknolojik özürlü değilsem de
bu işleri çok geç öğreniyorum.
- Yaklaşık 7 yıldır
Internet’ten bir şeyler öğrenmeye çalıştım,bir şeyler yaptım sayılırsa
da tam istediğim gibi değil.
- Birkaç e-postam,birkaç
sitemiz var. Birisi çok önemli,(Şu an taşınıyorum,tamamı
yüklendi,sıkıldıkça e-postalarımı okuyorum)
- Benim kim olduğumu merak
edenler ise SARIÇİĞDEM ŞAİRLER BÖLÜMÜNDEN Mahmut Selim Gürsel'i
tıklayarak görebilirler. Aynı hayat hikayesi Çorumlu 2000 Yazarları
bölümünde de varsa da şu anda yüklenmedi. Yine yeni düzenlediğim
sayfadan da bulabilirler;
-
http://yazarlar.dergisi.info
-
Eskiye
bakmak,eskisi iyi ise çok güzeldir. Şimdi buna zannedersem Nostalji
diyorlar,halbuki buna gerek yok ki;hatıralar denilmiş zamanında.
-
Birde
resimlerimi,(daha o da yüklenmedi)sitemde eş-dost-akraba bölümünde
yayınlamaktayım. Kendi çektiğim belki sanat değeri olmayan ilimizle
ilgili bitmeyen Çorum'u resimlerle gezdirmek istediğim bir çalışmam
var,yaklaşık Çorum'um ana sokak ve
caddelerini 50 metre ara ile tıkayarak geçecekleri bir sanal yol
bölümünü hazırlıyorum.
-
Biraz,yazıyor,biraz okuyor,biraz da öğrenmeye çalışıyorum. Başarılı
oldukçada kendimce seviniyorum. Birkaç Internet grubuna
üyeyim,kendisini sanal alemde saklayanlara çok kızıyorum.
Saklanacaksan burada ne işin var ? Diyerek medeni cesaretlerinin
olmadıklarına içerliyorum. Söyleyeceğini gizlenerek söylediğini
zanneden bu gafiller bilmiyorlar ki,bütün bilgilerini bu teknoloji
biliyor,hafızasında saklıyor,zannediyorlar ki ben gizlendim,ben falan
Internet kahvesinden aradım bilmezler umudundalar.
-
İşte bu
kadar kendimi belki anlatmadım,fakat bir fikir verdim kanaatindeyim.
- Not: özel yazmak isterseniz ataçsız
e-posta yollayınız
corumlu2000@gmail.com
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
YAZARIMIZ CÜCENOĞLU’NUN BAŞARI HABERİLERİ!
ÇIĞ bütün dünyada düşmeye
devam ediyor! Cücenoğlu’nun “Çığ” adlı oyunu şimdi de İsveç’te
“Boyacı” Adlı Oyunu Ukrayna’da
Hemşerimiz Tuncer
Cücenoğlu’nun Çığ adlı oyunu bu kez de İsveç diline çevrildi.
Durusoy Yazan’ın İsveç diline
kazandırdığı Çığ oyunu önümüzdeki günlerde İsveç’te kitap olarak
yayımlanacak. Hemen hemen bütün Dünya dillerine çevrilen ve çevrilmeye
devam edilen “Çığ” böylece Belçika’dan sonra İsveç’e de düşecek.
Polonya, Rusya, Bulgaristan,
Gürcistan’dan sonra “Çığ”ın AB üyesi ülkelerde de değerlendirilmeye
başlanması Türkiye’yi tanıtımı bağlamında ayrı bir sevinç yaratıyor.
Konuyu sorduğumuzda;
Cücenoğlu :
“İngilizce’den
İspanyolca’ya, Farsça’dan Gürcüce’ye,Rusça’dan Bulgarca’ya,
Fransızca’dan İsveç’çeye hemen bir çok dünya diline çevrilen ve
repertuarlara giren,sahnelenen Çığ, inanıyorum ki Türkiye’mizin
tanıtımında önemli bir işlevi yerine getiriyor….
Hem ülkem, hem de kendi adıma
seviniyorum.” Dedikten sonra:
“Oyunlarımın Dünyanın bir
çok ülkesinde hızla değerlendirilmeye başlanması bir Türk yazarı
olarak beni mutlu ediyor… Hem ülkem adına hem de kendi adıma
seviniyorum” Dedi.
Öte yandan Çığ’ın yapılmakta
olan Almanca çevirisi de Mart ayında Alman tiyatrolarına sunulacağını
da öğrenmiş olduk.
Hemşerimizin “Öğretmen”
Azerbaycan’da;Azerbaycan “Yug Devlet Tiyatrosu” rejisörü ve “Bakü
Slavyan Üniversitesi Öğretim Üyesi Rasim Aşin”in verdiği bilgiye göre;
Tuncer Cücenoğlu’nun oyunlarından “Öğretmen”,Azerbaycan’da Bakü
Slavyan Üniversitesi Türkoloji Bölümü öğrencilerinin doğru Türkçe
öğrenmeleri için, pratik dersi yardımcı kitabı olarak seçildi.
Cücenoğlu’nun tüm oyunlarının Azeri diline çeviri işleri de hızla
devam etmekti.
Ayrıca;Tuncer Cücenoğlu’nun
“Boyacı” adlı oyunu “Ukrayna’da Kiev Üniversitesi Türkoloji
Bölümü” öğrencileri tarafından sahnelenmek üzere hazırlanıyor. Kiev
Üniversitesi Türkoloji Bölümü öğretim üyelerinden Doç.Dr. Tudora
Arnaut’un verdiği bilgiye göre Türkçe bölümü öğrencilerinin
Türkçe’lerinin gelişmesi için seçilen Boyacı, kısa bir zaman içinde
hazırlanacak ve sahnelenecek.
Öte yandan 2000 yılından bu
yana “Rusça” olarak Rusya’da “Rostov Maksim Gorki Akademik Dram
Tiyatrosu”nda ve “Tatarca” olarak da “Kazan Kamal Devlet Tiyatrosu”nda
sahnelenmekte olan “Boyacı” ise altıncı yılda da başarıyla sürüyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki
Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Ali EMİROĞLU |
Ali EMİROĞLU Hayat Hikayesi |
-
KADINLARIMIZIN GÜNÜ
-
Kadın günü;yalnız bizim kadınlarımız için
değildir. Dünya bunu kabul etmiştir. Aynı Dünya,bir erkekler günü kabul
etmiş değildir. Bunları işitince;dünya kadınlığının sorunlar karşısında
kalmış olduğu akla geliyor. Bu düşünce doğrudur da. Bütün dünya milletleri
arasında,kadınların bazı haklarının,erkekler tarafında göz önünde
tutulmadığı veya haksızlık vasıtaları arasında erkeklerin bulunduğu zehabı
uyanıyor.
-
Biz, her ne kadar, kadın erkek ayırımı yapmanın
ayıp olduğunu kabul etmiş isek de, sözümüz ve niyetlerimiz her an ve her
yerde geçerli oluyor iddiasında bulunamıyoruz. Bütün dünyadan gelen kadın
şikayetleri,haksızlıkların devam ettiğini gösteriyor. Günlerde yapılan
konuşmaların ve alınan kararların da bir etkisinin olduğu görülmüyor.
Belki;bir gün de olsa kadın sorunlarını dile getirmeler,sorunların
unutulmamasını temin ediyor. Biraz ilerlemenin vasıtası da oluyor
denebilir. Kadın günleri kabul etmenin zararlarını görmedik ve
yapılmasının karşısında da olduğumuz iddia edilmemelidir. Kadınlarımızın
yanında ciddi olarak bir kısmımızın bulunduğunu da teyit etmek isteriz.
-
Kadınlar derken,”Türk Kadını”nın toplumda ayrı
bir yeri olduğunu da belirtmek istiyoruz. Bizim Türk kadın”larımız (Bu
cümleleri, Türk olduğunu söylemekten utanmayanlar için yazıyoruz)
erkeklere hep eşit olarak kalmışlar ve yaşamışlardır. Din değiştirmemiz
olmadan önce,hakanlarımızın eşleri de hakan yetkilerine sahip
bulunuyorlardı. Antlaşmalara onlar da, geçerli olması için, imza
koyuyorlardı.
-
Müslüman olduktan sonra da,Türk Kadın”ları eski
alışkanlıklarını terk etmiş değillerdir. Şimdi bile,Türk Köylerinde,
kadının adı “Ev Sahibi”dir. Öyle anılır ve ev erkeği, bir sorun
karşısında,ev sahibine danışayım demekten çekinmez. Kadın istemediği anda
da, ev sahibinin rızası olmadığını da söylemekten ve işten sarfı nazar
etmekten geri kalmaz. Yazının tam ortasında,Mustafa Kemal’in bir hatırası
da benim hatırımda canlandı. Kurtuluş savaşında,bizim ordu Sakarya nehri
arkasına çekilme kararı verdiği anda, Ankara’da öğretmenler kongresi
toplanmış imiş. 8–10 kadın öğretmen de çağırılmış. Mustafa Kemal, Cepheye
hareket etmeden önce,kongrede bulunmuş,bir konuşma da yapmış. Kadınların
ayrı oturtulmuş olmasına kızan Paşa,yetkiliye önce,kadınların çağırılışı
için teşekkür etmiştir. Ancak, arkasından: “Bu kadınlarımızı niçin ayrı
oturtunuz ve araya da mesafe koydunuz;kendinize itimadınız mı yok,yoksa
kadınlarımızın iffetinden şüpheniz mi var ?” Sorusu yöneltmiş.
-
Daha cumhuriyet meydanda yok,Vatanın
kurtarılacağı da şüpheli. Mustafa Kemal Paşamız,tek büyük cümle
ile,İslâmiyet’in tesettür sorununu, geleceğin Türk Kadını fikirlerini ve
erkeklerimizin de ne zihniyete kendilerini hazırlamaları gerektiğini
itiraz edilemez şekilde anlatmış oluyor.
-
O günün Mustafa Kemal’i, Cumhuriyeti kurunca,
Türk Kadını hakkındaki düşüncelerini ortaya koymuş ve gereken yenilikleri
de yapmıştır. Kadın haklarını ilk defa sorun yapan ve realize eden devlet
adamımız.
-
Kadınlarımız;Mustafa Kemal Paşa’yı yanıltmış
değillerdir. Her iş ve düşünce kolunda, kendilerinin aldıkları işleri,
tıpkı erkekler gibi, bazen onlardan da iyi olarak başarıya götürmüşlerdir.
-
25 senedir, 1980 el koymasından sonra, yavaş
yavaş, kadınlarımıza bakış açısı değişikliğe uğramıştır. Bazı çevrelerde,
Mustafa Kemal’in ve bizim de iştirak ettiğimiz görüşlerden
vazgeçilmektedir. Kadınlar, eskiden olduğu gibi, yine erkeklerin arkasında
ve onların emrinde kalmaları gerektiği fikri gelişim göstermektedir.
Kadınlar da, bazı kesimlerde belirgin olarak, gönüllü olarak, bu nahoş
görüşe sahip çıkar görünmektedir. O zaman, Mustafa Kemal Paşa’nın sözü
aklımıza geliyor. Biz erkekler mi kendimize inancımızı kaybedip,
kendimize, nefsimize hakim olmaktan çıktı; yahut, kadınlarımız mı iffet
duygularından yoksun kaldılar ki, kendilerine vasiye ihtiyaç duyar duruma
sokuyorlar? Yoksa ikisi birden mi oldu?
-
Ben, bir değişiklik olduğuna inanıyor değilim.
Kadınlarımızın iffetini koruyacak vasilere ihtiyaçları olmadığı gibi, biz
erkeklerin de kadınlarımıza saygı duymayacak kadar vahşileştiğimiz
düşünülemez. Devir değişince, kadınlarımızın bir kısmı da, politikanın
istismar vasıtası olmuştur. Başarı da kazanılmıştır deme cesaretini de
gösteriyorum.
-
Bütün
dünyada, kadın erkek insanların kıyafetleri çağdaş kıyafettir. Kadın erkek
herkesin başı açıktır. İnsanlar, birbiri karşısında yere değil, birbirine
bakarlar. Kadınlarımızı yere bakıtacak bir eksiklik yoktur. Hele bunun bir
inanç sorunu olduğunu iddia, aslında tamamı ile siyasi çıkar için
uydurulmuş safsatadır.
-
Bunları söyledikten sonra, kadınlarımıza
etraflarına bakmalarını tavsiye ederim. Türk kadınlığı, açıkça,
seçikçe,başörtüsü ile inanç bahanesi altında iki kısma bölünmüş
durumdadır. Kanun emirlerine itaati saygı gereği saymayan siyasi
kesimlerimiz,inanç üzerinde iddialarını yürütmektedirler. Onlara göre,
tesettür bir inanç sorunudur ve tesettüre girmeyenlerde inanç yoktur.
-
Sevgili kadın arkadaşlarımız, analarımız,
bacılarımız, çocuklarımız; iddia bir inanç sorunu değildir, bir siyasi
çıkar sorunudur. İki kesimin bir arada yaşaması düşüncesi ise, ilerde hiç
saygı gösterilmeyecek bir yalan iddiadır. Cumhuriyetten beri bu iddia,
bazen gizli ve bazen yarı açık,şimdi ise açıktan açığa sürdürülüyor. Çok
yakında,daha kötü ayrıcalıklarla karşılaşmamak için,sizlerin düşünmesi
gerekiyor. Düşününce,gerekenlere de teşebbüs etmeniz icap ediyor. Hür bir
ülkenin kadınları olarak ve hür kadılar olarak kalmak istiyorsanız.
Sorumluluklarınızın da bilincinde olacaksınızdır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Ömer Ertuğrul SOYACAK |
Ömer Ertuğrul SOYOCAK Hayat Hikayesi
|
-
ÇORUM’UN YARINI
-
Çorum
Belediyesi ile Gazi Üniversitesi Çorum İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi işbirliği ile düzenlenen ‘Yerel Yönetimler ve Sivil Toplum
Kuruluşları Etkileşimleri ve Çorum açılımı’ konulu panelde, T.S.O
Başkan vekili ‘ Çorum Ticaret ve Sanayisinin Gelişiminde Çorum
Belediyesinden Beklentiler ve Öneriler’ konusunu işledi konuşmasında
özellikle imar düzenlemelerinin kentin sosyo-ekonomik gelişmelerini en
iyi tarif eden düzenlemeler olduğundan bahisle Çorum nazım imar
planının olmamasının kentin gelişmesine sekte vurduğunu Küçük sanayi
ile Aşağı sanayi çatışması gibi olumsuzluklara neden olduğunu anlattı.
-
Önce nazım
imar planının ne olduğundan bahis edelim.Nazım imar planı
bölgelerin,gelecekteki nüfus yoğunlukları,yapı yoğunlukları,yerleşme
alanlarının büyüklüklerini,ilkelerini,ulaşım sistemlerini göstermek ve
uygulama imar planına esas
- olmak üzere düzenlenen plandır.
-
T.S.O
Başkan vekili;bu konuşmasında Nazım imar planı vasıtası ile şehrimizin
en önemli sorununu gündeme getirmiştir.Bu sorun şehrimizin vizyonunun
(gelecekte varılmak istenen yer) ne olduğu konusudur.tüm Çorumlu ve
Çorum’da yaşayanlar olarak konuşmamız tartışmamız gereken yarınki
Çorum’dur yarınki Çorum nasıl bir Çorum olmalıdır.
-
2023
Yılında Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlarken nasıl bir Çorum’a
ulaşmak istediğimizi bu günden planlamak zorundayız.bu sadece imarda
değil , Tarımda
Hayvancılıkta,Sanayide,Turizmde,Madencilikte,ulaştırmada,hatta Çorum
sporda şehrimizin hedeflerini koyan bir hedef plan olmalıdır.
-
Bu planın
belki de birinci adımı 2015 olabilir Kamu
kuruluşları,Belediye,Üniversite ve sivil toplum kuruluşları müştereken
böyle bir çalışmayı başlatabilirler.Öncelikle şehrimizin sahip olduğu
ekonomik ve sosyal alt yapının tespiti ile başlanabilir kurum ve
kuruluşlar mevcut bilgilerini günceleştirip Internet ortamında
kamuoyunun bilgisine sunabilir sonra 2015 ve 2023de varılmak istenen
hedefler planlanabilir, projeler üretebilir % 40larda olan tarım
nüfusumuz gelecekte nasıl olmalıdır çiftçimizi yönlendirmemiz gereken
hedef nedir ? ulaşmayı düşündüğümüz sulama alanları ne olmalıdır bu
ne gibi bir bitki desenine ulaşmamızı sağlar bunun ekonomimize
katkısı ne olur.ilimizin konut açığı nedir? Nüfus artışımıza göre
konut ihtiyacımız ne olur.ihracat rakamlarını nasıl artırırız gibi
bazı örneklemeler vererek anlatmak istediğimiz çalışma ile şehrimizin
ufkunu açacak bir plan oluşturulabilir.
-
Proje
geliştirmek yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı yatırımcıya done
elde edebilecekleri bir başvuru planı, kaç turizmci veya bilim adamı
biliyor 3500 yıl önce yapılan Hititlere ait barajın bu gün bile
işlevini yerine getirdiğini ve Çorum’da olduğunu.Kimileri
hatırlayacaktır;Çorum Ticaret ve Sanayi Odasının ilki 1988 senesinde
olmak üzere 1989 ,1992 , 1993 de Çorum’un sorunları ile ilgili dört
adet toplantı yaptığını ve ilgilileri ile tartışıp bunları kitap
halinde yayınladığı uygulama göstermiştir ki , bu çalışmalar belirli
bir süre kaynak kitap olmuştur. On sekiz yıl önce başlatılan bu
çalışmaların yeni çalışmalarla güncellenmesinde şehrimiz açısından
büyük yararlar vardır.
-
Yatırımcının önünü açan yatırım ortamı sağlayan kamunun sorunlarının
ne olduğunu bilmek o sorunların aşılması halinde şehrimize
katkılarının ne olacağını anlamak ve bu konuda güç birliği yapmak
şehrimiz için kazanç olacaktır.
-
Şehrimizin
mevcut kaynaklarının tespiti sürdürülebilir bir kalkınma için ön
görülen hedefler akılcı bir plana dayandırılarak nasıl bir Çorum ve bu
Çorum’a ulaşımının yol haritası oluşturulabilir.
-
Hemşerilerimizce de
benimsenebilecek böyle bir çalışma şehrimizin hedefi ,hedefi
yakalama çabası tüm Çorum’un heyecanı ,gururu ve mutluluğu olacaktır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
İsmet ÇENESİZ |
İsmet ÇENESİZ Hayat Hikayesi
|
BAYILIYORUM;
Bayılıyorum; iyimser
insanlara. Bayılıyorum ahde vefalılara. Bayılıyorum Allah’ını bilerek
günü gün edenlere. Bayılıyorum “ben” demeyen ve dilini kullanmasını
bilenlere. Bayılıyorum, “bunda benimde suçum var” diyebilenlere ve
suçun tek taraflı olmayacağını bilenlere. Bayılıyorum özür dilemesini
bilenlere.
Sevenlere, sayanlara, erken
yatıp erken kalkanlara. Uyuyup, huzur bulanlara, mutluluğu kafasına
yazanlara, mutluluğu beynine kazıyanlara bayılıyorum. Huzurlu
insanlara, karşısındaki insanlara huzur ve güven veren insanlara
bayılıyorum.
Sıhhatli, kendini genç,
dinç hisseden insanlara bayılıyorum. Yaşı ne olursa olsun çalışanlara.
İşini, eşini, aşını sevenlere. Dinlenmesini bilenlere, hobisi
olanlara. Okuyanlara, her türlü kitabı okuyup ders alanlara
bayılıyorum.
“Sıkıldım” lafını ağzından
düşürmeyenlere üzülüyor, “hayat ne güzel” diyenlere bayılıyorum. Her
türlü hayat şartlarının kendine uymayacağını bilip bulunduğu şartlarda
mutlu olan, yüzünden gülücükler eksik olmayan insanlara bayılıyorum.
Yalnız kalmayanlara,
yalnızlığın ilacının kitap olduğunu bilenlere. Namazda huzur bulup onu
adam gibi kılanlara bayılıyorum. Yeşile hayran olanlara, yeşili
çoğaltanlara. Ağaç diyenlere, onu dikenlere bayılıyorum.
Sözü, özü doğru olanlara, sözünün
arkasında duranlara bayılıyorum. “Nasıl yaşarsanız öyle öleceksiniz”
sözünü tutanlara. Ekmeği ağzına yiyenlere. Tabağını temiz tutanlara,
helal kazanıp, helal yolda harcayanlara. Parayı hazmedenlere, tevazu
içinde olanlara bayılıyorum. İnsanlar ölünce ağıt yakmak yerine sağken
kıymetini bilenlere bayılıyorum.
Anasının yüzünü ve doğduğu şehri
unutamayanlara bayılıyorum. İnsan kokusunu sevenlere, onu koklayanca
mest olanlara. İyiliğini başa kakmayanlara, Allah razı olsun
diyenlere bayılıyorum.
İslam’ın 5
şartını yerine getirenlere, aşırıya kaçmayıp orta yolu bulanlara
bayılıyorum. Postu post, dostu dost bilenlere. Dünya ile Ahireti eşit
götürenlere. Sabrı sabır bilenlere, hakikaten şükredenlere
bayılıyorum.
Oruç tuttuğuyla bayram eden, kendine
kötü söyleyenlere gülebilen insanlara bayılıyorum.
Parayı amaç değil araç
olarak bilenlere, parayı hazmedenlere. Mülkün Allah’ın olduğunu ve bu
malın başında bir müddet nöbetçi olduğunu bilenlere bayılıyorum.
Harama el sürmeyen, çamura yatmayanlara. Yalanı ağzına sokmayanlara,
ölümün ikinci bir yaşam olduğuna inananlara ve ona göre yaşayanlara
bayılıyorum.
Fakir fukaraya sahip
çıkanlara, hayır bayrağını kaleye dikmeye çaba gösterenlere. Malıyla
işsizlere iş açmaya uğraşanlara, kalbi memleket aşkıyla çarpan, ciğeri
Allah aşkıyla yananlara bayılıyorum.
Sözün özü adam gibi adam
olanlara bayılıyorum.
Adam gibi
adam olabilmemiz dileğiyle sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Selma GÜRSEL |
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi |
TIRTIL BİSKÜVİ
MALZEMESİ: 2 yumurta,1 paket 250 gram
margarin,1 su bardağı sıvıyağ,1 su bardağı pudra şekeri,1 paket 4 gram
vanilya,1 paket 4 gram kabartma tozu,alabildiği kadar un
Önce;hamuru
hazırlayacağımız kabın içerisine un , yumurtalar 250 gram yağ , 1 su bardağı
sıvıyağı konularak pudra şekeri dökülür.
Üzerine
vanilya ve kabartma tozu dökülür. Alabildiği kadar un yavaş yavaş el ile
yoğrularak kulak memesi yumuşaklığında hamur elde edilir.
Elde edilen bu hamur pasta hunisi içine konularak bastırılarak 7-8 santim
uzunluğunda tepsilere döşenir. Kızdırılan fırına sürülen tırtıl bisküvi
fırından alınarak soğumaya bırakılır. Kapaklı bir kapta saklanırsa uzun
süre bayatlamadan duran bu bisküviye tırtıllı huniden çıktığı için tırtıl
bisküvi denilmektedir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Sakin KARAKAŞ |
Sakin KARAKAŞ Hayat Hikayesi
|
YAŞLILAR HAFTASI
Her yıl
18-24 Mart arası “Yaşlılar Haftası” olarak kutlanıyor. Ancak bu önemli
haftanın etkin olarak kutlandığı da söylenemez. Popüler olan pek çok konu
ile ilgilenen sivil toplum örgütleri genelde “Yaşlılar Haftası” ile
ilgilenmiyor. Nedendir bilinmez ilgili ilgisiz pek çok sivil toplum örgütü
“Yaşlılar Haftası” ile ilgili basına demeç verme, seminer, kutlama
proğramı, huzurevlerine ziyaret, panel vb. herhangi bir etkinlikte bulunma
ihtiyacını hissetmiyor. Belki de 18-24 Mart arası kutlanması gereken hafta
unutuluveriyor. Sonradan hatırlansa da iş işten geçmiş oluyor. Yani
insanlarımız bu haftaya hazırlıksız yakalanıyor.
Dolayısı
ile ülkemizde “Yaşlılar Haftası” kutlamaları henüz istenilen düzeyde
değil. Bu haftanın daha etkin ve daha verimli kutlanması gerektiğini
düşünüyorum. Hafta boyunca ilgili ilgisiz bütün sivil toplum örgütlerince
kutlama proğramları düzenlenmeli, ziyaretler gerçekleştirilmeli, okullarda
kutlamalara ağırlık verilmeli, konu ile ilgili şiir, kompozisyon ve resim
yarışmaları düzenlenmelidir. Yine hafta içerisinde konu ile ilgili
bilimsel çalışmalar gerçekleştirilmeli, panel, seminer ve sempozyumlarla
bu önemli hafta zenginleştirilmelidir. Ayrıca hemen her genç ve orta yaşlı
yakınlarından yanı kendi anne baba, büyükanne, hala,dayı vb.
ebeveynlerinden başlamak üzere ziyaretlerde ve kutlamalarda bulunmalı,
hediyelerle yaşlıların gönlü alınmalıdır kanaatini taşımaktayım.
Buraya
kadar olması gerekeni açıklamaya ve etkisiz geçirilen “Yaşlılar
Haftası”nın etkili hale getirilmesi ile ilgili öneriler getirmeye
çalıştık. Peki neden Anneler günü, Babalar günü,Öğretmenler günü, Dünya
tıp bayramı,Sevgililer günü, Dünya kadınlar günü gibi pek çok özel gün
etkili olarak kutlanır da “Yaşlılar Haftası sönük geçer onu irdelemeye
çalışalım.
Yaşlı
insan dünyadaki bütün etkili faaliyetlerini sonlandırmış ve köşesine
çekilmiş kişidir. Yani zamanında memur, esnaf,iş adamı, işçi, köylü, anne,
baba vb. olarak görevini yerine getirmiştir. Zamanında çeşitli kurum ve
kuruluşlarda etkili olmuş çeşitli dernek oda vb. sivil örgütlerde roller
üstlenmiştir. Bir başka deyişle hiçbir kurum ve kuruluşta, kamu ya da özel
hiçbir örgütte görevli ve aktif olan yaşlı bir insan yoktur. Yaşlı
insanları temsil eden görevliler ya yoktur ya da bir elin parmaklarının
sayısı kadardır. Yaşlı insan yaşı gereği bütün bu faaliyetlerini
sonlandırmış ve sonunda da unutulmuştur. Takati azalmıştır. Dimağı dünya
işleri ile uğraşıyı kaldıramaz hale gelmiştir. Artık dinlenmesi gerekir.
Ancak bu dinlenmesi sırasında da yetiştirdiği öğrencileri, evlatları,
torunları, yakınları ve yapmış olduğu hizmetleri gereği hatırlanması
gerekir. Bu hatırlanma arzusu yaşlılarımızın en doğal hakkıdır.
Bütün bu
bilgilerden sonra şimdi başımızı iki elimizin arasına alıp şöyle bir
düşünelim.Yaşınız kırkı aşmış ya da aşmak üzere. Yavaş yavaş gözlük
kullanmaya başlamışsınız, gözleriniz küçük yazıları pek seçemiyor. Bu
durum beş sene sonra daha da ağırlaşacak. Emekliliğiniz yaklaşıyor.
Karnınız ya da bacaklarınız ağrımaya başlayacak bundan on yıl öncesinde
annenizde olduğu gibi şeker ya da amcanızın rahatsızlığı olan tansiyon
sorunlarınız olacak. Gittikçe kendinizi güçsüz hissedeceksiniz ve bir gün
emekli olacaksınız. Bu anlatılan süreç gittikçe ivme kazanacak ve bu
günleri çok arayacaksınız.
Fazla zaman kalmadı
şunun şurasında on beş yirmi yıl gibi kısa bir zaman kaldı. İşte o zaman
hal hatır sorulmaya, aranmaya ve hatırlanmaya çok ihtiyacınız olacak Bir
de ne olacak biliyor mu sunuz? Yaşlılar Haftası’nın önemini ve kıymetini
daha iyi anlayacaksınız. Belki gençliğinizi hatırlayacak, bir şeyler
üretmeye çalışacaksınız ama buna takatiniz elvermeyecek.
Yaşlılar Haftası henüz sona ermedi. Onları hatırlamak için henüz vaktiniz
var.
Haydi o zaman önce bir çicek alın ve can parça |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mehmet Akif Ersoy
|
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şu Boğaz harbi nedir? Var
mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü
beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için
Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir
karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar
kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir
Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan
kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud
kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı
beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat
mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun:
Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler
rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler
denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem
ne belâ…
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i
asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle,
sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup
karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o
yüz…
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat,
yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel
esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir
mülkü harâb.
Öteden sâikalar
parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her
siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan
neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce
lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce
adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede
yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı
beşer…
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene,
parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak
sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd
eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden
seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık
sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan
mermiler…
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide
güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner
hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat
iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına
râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir
mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i
beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme'
dedi.
Asım'ın nesli…diyordum ya…nesilmiş
gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu,
çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar,
taşlar…
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez
başlar,
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış
yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler
batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş
asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı
değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor
tevhidi…
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar
şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler
kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem,
sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o
kitâb…
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem
başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem
taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ
namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da
tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam
oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş
kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem
yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar
bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz
etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam
yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem
hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak
savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin
hayran…
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken
hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp
parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı
adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen
taşacaksın…Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu
cihât…
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden
makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
09 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Yakup
YURT |
AMAAAN PETROL, CANIIIM PETROL…
Petrol fiyatları her geçen gün tırmanıyor.
Akaryakıt el yakıyor.
Depo doldurmak bir hayal oldu.
Petrolün damlası altın değerinde.
Petrol havzalarında savaş var.
Gözyaşları sel oldu, kan gölleri oluştu ırak illerde.
Petrol adamların ülkesinden fışkırıyor, ama kendilerine yok.
Aç kalan fırıncı misali…
Avrupalılar telaşta, moraller bozuk!
Alternatif enerji kaynakları bulamazsak yandık, bittik, kül olduk…
Biyoenerjiye mi yönelsek acaba?
Çevre kirliliği, yüksek vergiler, park sorunu, vs…
Şu bu derken otomobiller de küçüle küçüle tavuk kümesine döndüler valla.
Gidişat hayra alamet değil, sonumuzun ne olacağını kimse bilmiyor.
Özellikle de kentiçi ulaşımda bireysel otomobil kullanmak çok mu elzem?
Toplu ulaşım araçları kullanılsa daha ucuz, daha pratik ve daha stressiz
olmaz mı?
Dayanışmacı çareler üretilemez mi?
Nedir bu arabam da arabam tutkusu?
N'olacak bu durumun sonu?
Sorular, sorular…
Binmişiz alamete, gidiyoruz kıyamete!
Haydi inelim, kendimize gelelim!
Yok ben inemem, cezalarımı da paşa paşa öderim…
Ama yine de şaşa şaşa kendi arabama binerim mi diyorsunuz?
Canınız sağ olsun!..
Her canlının eceli, her tercihin bedeli; ödersiniz biter!
Tabii paranız varsa veya yetiyorsa!
Hadi benden size bir kıyak; abilik kolay değil benim güzel kardeşlerim.
Sevildiğinizi bilin, abinizi üzmeyin!
Evinize veya olduğunuz yere en yakın olan ve en ucuz fiyata yakıt
alabilmek için bir tüyo!
50 litre Euro 98 benzinde yaklaşık 5 Avro kazanacaksınız.
Nasıl mı? Bağlarda üzüm, işte size çözüm!
www.carbu.be
sitesine girin, bulunduğunuz yerin posta kodunu yazın ve tıklayın!
Size en yakındaki akaryakıt istasyonlarının listesi gelecek ekrana…
Deponuzu doldurun, kapağınızı kapatmayı da unutmayın haa…
Yine de sürç-ü lisan ettiysek affola, gönlünüz neşe dola!
Arkanızdan su döküyorum, tamam mı!
İyi yolculuklar.
Brüksel, 24 Ocak 2006
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
|
|
Cuma TÜRKMEN |
Cuma TÜRKMEN Hayat Hikayesi |
BÜĞET
KÖYÜ
Nasıl anlatayım köyüm ben seni
Anlatın gariptir,dinleyen garip
Tomurcuk gül gibi çekersin beni
Kır çiçeği gibi koklayan garip
Bin evlerden çıkıp yokuşa sardık
Asfaltı bırakıp ham yola kaldık
Kaç hükümet geldi,kaç mebus gördük
Bu sefil halini sormayan garip
Selam sana yedi abdallar tekkesi
Mana aleminde köyün bekçisi
Mezarda yatanın var mı bekçisi
Üç İhlas Fatiha bekleyen garip
Destur kalkan Baba köye girelim
Kimler gelmiş,kimler geçmiş soralım
Gökçe Sultan dergahına varalım
Cem evinde semah dönmeyen garip
Dülkadir oğluna mekan olmuşsun
Böğürtlen tikenden adın almışsın
Onlar gitmiş,sen geride kalmışsın
Yükseklerden seni horlayan garip
Devret tepesinin güzü yaylası
Soğuk olur Kuzoğlu’nun çeşmesi
Selam sana Ben Dağının tekkesi
Senin mekanına geleyim garip
Ayarık,ilice bağının bekçisi
Yaşlı amcam emektar tarihçesi
İstanbul Gebze genci kepçesi
Yılda bir gün köye gelmeye garip
Çirçir tepesinden esiyor poyraz
Çalışkandır köyüm sevilmez haylaz
Çomar üzümünden olur mu pekmez
Kavşut bağlarını görmeyen garip
Evliya nutuklu keykürün suyu
Askeri kışlada Türkmen’in beyi
Barajı besliyor köyümün çayı
Helaya kanalı yapmayan garip
Üç dere yatağı dalgalı alan
Yüzeli hanedir köyde oturan
Köyün nergisisin hey Deli Hasan
İçince Hasan’a gülmeyen garip
Kar altında sarı çiğdem çıkardı
Koyun otlar,kuzuları melerdi
Bağlar oluğundan sığır gelirdi
Simentel sütünü içmeyen garip
Al yeşili giymiş gelinler kızlar
İki bayram gelir barışır küsler
İlişkiler sıcak,samimi sözler
İçimden gümanı silmeyen garip
Bir ahlar alırsın hey esmer Cemal
Bir gün de ne olur kuşlukta gel
Gelecek nesili taşırsın Mürsel
Cuma kıymetini bilmeyen garip
Yeter TÜRKMENOĞLU hem hoca,hacı
Doğruyu söylersem sözlerim acı
Basında,medyada köyümüz önce
Radyo Merhabayı duymayan garip
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
86 SAYI 25 Nisan 2006 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız!
|