|
YIL 7 SAYI 84 25 Şubat 2006
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
-
Mahmut Selim
GÜRSEL BİZE NELER OLUYOR?
-
Mahmut Selim GÜRSEL
HEMŞERİMİZ,YAZARIMIZIN
RUSYA’DAKİ BAŞARISI SÜRÜYOR! “TUNCER CÜCENOĞLU RUSYA’DA
ÇIĞ’IN GALASINA KATILDI.”
-
Mahmut Selim GÜRSEL
ATASÖZLERİMİZDE ZEMHERİ
(ZEMHERİR)
-
Atilla ALPAY SİGARA HARAM MI?
-
Ali EMİROĞLU
SÜMERLERDE TARİHÇİLER (Vakanüvisler)
-
Üzeyir Lokman ÇAYCI
BÜYÜSÜN ÇİÇEKLER
-
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
BİZE NELER
OLUYOR?
|
- Bu günlerde küçükler
büyükleri,büyükler küçükleri sevmiyorlar. Sevgileri adeta bir nefrete
dönüştü. kuşak farkı görüşlerden artık vazgeçtim,SAYGI denilen şey
kalmadı.
- Sizce bunların nedenleri nelerdir ?
- Kabahat büyüklerde mi; Küçüklerde mi ?
- İnançsızlığa itilmekte mi ?
- Sadece bu dünyayı düşünmekte mi ?
- Sizce bunların dışındaki etkenler var
mı ?
- Kabahat hepimizde. Dünya nimetlerini
daha fazla kazanmak ve dünyada daha refah yaşadığımızı zannederek
güzel gözüken görünümlere kanmamız değil midir ? bu geçici hayatın
müreffek ve modern yaşamını almamıza karşı değilim. Sadece para
kazanma hırsımız ve “Helal haram ver Allah’ım;çoluk çocuk yer
Allah’ım” felsefesini benimsememizden bu sıkıntılara girdiğimizi
düşünememekteyiz.
- Bu sıralarda çok yoğun olan ve geçmiş
iktidarların yanlışlığının semeresi gözüken AT yavrumuz büyüyerek
gelişti. AT yavrumuzun artık kundaktan çıkarak serpilmeye başlaması
birkaç on yılı buldu,artık yürüyor,konuşuyor. Fakat AT yavrumuzun
başka AT ülkelerinde dolaşıp iş araması kısıtlı. Belki 2020 yıllarında
yani birkaç on sene sonra AT yavrumuzun kendi çıkarlarını arayabilecek
yaşa gelecek mi ? Zannetmiyorum. Çünkü AT yavrumuzu bizler laf
salatası ile büyüttük,bilgi eksikliği ile emzirdik,kapalı kapı arkası
lapaları yedirdik. AT yavrumuz da anlayamadı,gelişemedi,fikir beyan
eder duruma gelemedi.
- Nedir bu AT yavrusu derseniz,bir
zamanlar kurucusu olduğumuz AT a Yunanistan’la gireme teklifini ret
ettiğimiz zamanlar kundakta olan Avrupa Topluluğu’dur. Bu yavru
Avrupa’da gelişti,serpildi fakat Ülkemizde bazı sebeplerden dolayı
büyüyemedi. Halende büyümesi önlenmeye çalışılıyor.
- Kurucusu olduğumuz bu birliğin içine
girmezsek neler olur ? Bana göre hiçbir şey olmaz. Zaten Avrupa’dan
aldığımız malları yine alırız,zaten Avrupa bizden kaç kalem mal alıyor
ki? Biz AT dışında bulunan ülkelere yalvar yakar sattığımız mallardan
kazandığımızı AT a adeta hibe ediyoruz. Zaten imtiyazlı ortak olarak
Avrupalıların gözündeyiz. Bizden iyi sağmal olur mu ? Üstelik
ülkemizin olmazsa olmazlarını da bazı kararlarla baltalamaktalar,bizim
idarelerimiz de bu baltanın sapı veya eli olmaktan geri kalmıyorlar.
Tarımı yok ettik,ekonomiyi sanal olarak ayakta tutuyor fakat
insanlarımızı aç ve geçinemez hallerde görmek istemiyoruz. Küçük esnaf
ülkemizin bel kemiği iken ortadan kaldırılması için adeta üzerine bazı
yeni vergiler sindiriliyor. Kara para ortada cirit atarken,ak parayı
da görebilmek mesele. Hani AT gireceğiz derken asgari ücretin en
düşük Avrupa ülkesinin ayarında olması gerekmez mi ? İşsizlik
sigortası alanlar artık ülkemizde gözükse de bu bazı şartları yerine
getirenlere uygulanan bir sosyal yara değil mi ?
- İşin kolayına kaçarak,oyalama taktiği
ile AT çerçevesinde verimleş kararlar ile ülkemiz belirsiz olmayan bir
bataklığı adım adım çekiliyor. Büyük Komutan Atatürk Muasır medeniyete
girin dememiş,ondan daha ileriye gidin demişti. 1950 yıllarında işçi
olarak Avrupa’ya giden birisinin ağzından duymuştum. “Ben ülkemde
burada çalıştığımın yarısı kadar çalışsam burada kazandığımdan daha
fazlasını kazanırdım” Demişti.
- Çalışmadan hiçbir iş olmuyor.
Çalışırken de ailemizi,etrafımızı kollayacağız. Onlarında kendilerine
göre bir üretici olmalarını sağlayacağız. Sadece çalışmamızla
değil,bilgi ve kültürümüzle de barışık olacağız,dinimizi imanımızı
para karşısında terk etmeyeceğiz. Bu vatanın bilinen potansiyelini hep
beraber belirli bir ritimle ortaya koyacağız. Hepimizin önünde bazı
engeller olacak,bunları birleşerek ortadan kaldıracağız ki ülke refah
içinde olsun. Dış yardımlarla,başka gelirlerle,bu işler yürütülemez.
Daha doğrusu “Taşıma su ile değirmen dönmez”
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
HEMŞERİMİZ,YAZARIMIZIN RUSYA’DAKİ BAŞARISI SÜRÜYOR! “TUNCER CÜCENOĞLU
RUSYA’DA ÇIĞ’IN GALASINA KATILDI.”
- Oyun yazarı ve dergimizin yazarı hemşerimiz
Tuncer Cücenoğlu Rusya’da 500 bin nüfuslu Kurgan kenti Devlet Dram
Tiyatrosu’nun sahnelediği ve 2 Aralık tarihinden bu yana sergilenmekte olan
Çığ (Lavina) adlı oyununun l8 Ocak’ta yapılan galasına Ankara Devlet Tiyatrosu
rejisörlerinden Kemal Başar’la birlikte katıldığını öğrenmiş bulunuyorum.
-
Daha önceki sayımız olan
83. sayıda “Elena OGANOVA ÇIĞ KURGAN'A DÜŞTÜ” yazısını yayınladığımız ve
oyunun Rusça çevirisini Elena Oganova’nın yaptığı oyunu Litvanyalı yönetmen
Linas Zaikauskas sahneye koyduğunu ve Viktor Antipin’in genel sanat
yönetmenliğini yaptığı ve bu yıl 63 üncü kuruluş yıldönümü kutlanmakta olan
“Kurgan Devlet Dram Tiyatrosu”nda ilk kez bir Türk oyun yazarının oyunu
böylece sahnelenmiş oldu.
-
-
Rus izleyicilerin büyük
beğenisiyle dakikalarca ayakta alkışlanan oyunu izleyen Cücenoğlu ve Başar
oyun sonunda görüşlerini soran basın mensuplarına hem rejiyi hem de oyunculuğu
mükemmel bulduklarını söylediler.
-
Basının ve izleyicinin
ilgisi karşısında mutlu olduğu görülen Cücenoğlu ve Başar 20 Ocak günü de
Devlet Akademik Dram Tiyatrosu genel sanat yönetmeni Vladimir Gurfinkel’in
davetlisi olarak bir milyon iki yüz bin nüfuslu Chelyabinsk kentine geçtiler
ve 23 Ocak tarihine kadar da orada kalıp kültürel bağlamda temaslarda bulunup
Türkiye’ye dönmüş bulunuyorlar.
-
Bilindiği gibi
Cücenoğlu’nun Çığ adlı oyunu gene Rusya’da Ufa Devlet Tiyatrosu’nca iki sezon
önce sergilenmeye başlanmış ve başarıyla sürmekte olan bir oyundur. Çığ’ın
Rusya’nın çeşitli bölgelerinde değişik tiyatrolarca da repertuarlara alındığı
ve değişik yönetmenlerce sahnelenme hazırlığına başlandığı da işin
sevindirici bir başka yanı. Hemşerimize yazarımıza daha büyük başarılarını
bekler, çalışmaların devamını dilerim.
-
Hepinize gönüz olmamasını
dilediği zemherisiz günler geçiriniz derim.
-
Hemşerimize yazarımıza daha
büyük başarılarını bekler, çalışmaların devamını dilerim.
-
Hepinize gönüz olmamasını
dilediği zemherisiz günler geçiriniz derim.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki
Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
- ATASÖZLERİMİZDE
ZEMHERİ (ZEMHERİR)
-
Zaman içinde; mevsimler
gelir geçer ve bu zaman dilimleri belirli sıcak,ılık,soğuk ve ılık olarak
birbirlerini takip eder, Dünyamızın dört mevsimi devamlı tekrarlar durur.
Bizimde ömrümüz olduğu müddetçe bu mevsimleri yaşarız.
- Bu yıl yaşanan kış mevsimi Türkiye
açısından yaşanan en şiddetli kış olarak ilan edildi. Hatta; kuzey kürede
bulunan Amerika kıtasında bulunan Kanada da yaşayan teyzemin kızı ile e-posta
ile mesajlaşırız 09-02-2006 tarihinde yolladığı mesajında “Kanada’da son iki
güne kadar Antalya’nın bahar havası vardı. 100 senedir böyle bir hava olmamış
burada. Şikayet etmedik ama hayra alamet değil. Dünya ısınmaya başlıyor.
Buzullar çözülmeden Türkiye’ye gelsek mi ne dersin? Saka bir tarafa; bakalım
dünyanın öbür taraflarında ne olacak.” diye yazmıştı.
-
Bende Türkiye’de son yüz
yılın en soğuk günlerini yaşadık diye yazmıştım.
-
Bildiğiniz gibi atalarımız
mevsimlerin belirli zamanlarına, kendilerine göre vakit dilimlerine belirli
isimler vermişlerdir. “Zemherir” halk arasında; 21 Aralık gündönümünden
sonraki gün olan 22 Aralık ile Ocak’a kadar süren şiddetli soğukların
bulunduğu zaman dilimine verilen isimdir.
- Bu senenin kışı en şiddetli 100 yılın
soğukları ile birleşince, dünya bir nevi buzul çağının birkaç gününü yaşamış
oldu. Bu soğuk günlerin atalarımızın dediği “zemherir” günlerinde gözükmesi
ile onların söyledikleri atasözleri ve deyimlerin ne kadar doğru olduğunu biz
modern çağda yaşayanlara tekrar hatırlatılmış oldu. Bu yıl yaşanan zemherir
fırtınası (Zemherir fırtınası: bu tarihler arasında olan fırtına
adıdır.)olmadı ise soğukların kesiciliği ve havanın soğukluğu fırtınayı
aratmadı.
- Bu soğuk günleri geride bıraktığımız
tarihte bu satırları yazarken bazı zemheri zühefalarını da (Zemheri zürefa’sı
[zarif] :kışın şıklık olsun diye, ince ve açık renk elbiselerle gezen
kimselere denilirdi.) pek çok gördük. Bu şahıslar İnşallah ileriki günlerinde
sağlık problemleri yaşamazlar dileğinde bulunmaktan başka yapacağımız yoktu.
- Bu soğukların ne kadar şiddetli olduğunu
atalarımız şu sözle gelecek kuşaklara uyarı olarak söyledikleri bir de
atasözümüz ise zemheririn şiddetli geçmesinde de çiftçiye faydalı
olabileceğini söyleyen atasözlerimiz de bulunmaktadır.
”Zemheri ya iti öldürür, ya çiftçiyi güldürür.”
Demişlerdir ki; kışın şiddetli geçmesinde it yani köpek açlıktan daha çok
soğuktan donarak öldüğü görülmüştür. Çiftçiyi güldürmesi ise şiddetli zemherir
olunca kar yerden normal zamanından geç kalkar, toprak ve ağaçlarda geç
uyanarak ileriki aylarda olacak olan sayılı soğuklardan korunmuş olduğundan
çiftçinin meyve ve ekini bereketli olduğu görülmüştür.
- Geçmiş yıllarda zemheririn ılık geçtiği,
bizleri fazla üşütmemiştir yine bu gibi günler içinde atalarımız “Zemheri
hoş giderse kömüş göle yatar.” Burada söylenen de bilindiği gibi “kömüş” yani
manda su gördüğü zaman fırsatı (yaratılışı itibariyle) gereği hemen suya
girer. Zemherir zamanında havaların güzel gittiği günlerde göle sulamaya
götürülen mandalar hemen suya girdikleri bilinmektedir.
-
Çorum’da bilinen ata
sözlerimiz;” Zemheride gece açılır gün bozulursa yıl
azgındır” denilmiştir. Zemheri günlerinde devamlı aynı ayarda soğuk giderse
gelen mevsimlerin de düzgün olarak devam edeceği, gece bulutsuz ve soğuk olup;
gündüz ılık ve yağışsız olursa gelen mevsimlerinde düzensiz olacağı yılında
azgın yani zorlu geçeceğinin işareti saymışlardır.
-
Başka iki atasözümüz de:
Ağustosta beyni kaynamayanın, zemheride kazanı kaynamaz.”,” Ağustosta gölge
gezen, zemheride karnını ovar.”, Ağustos ayı bilindiği gibi çiftçinin tarlada
hasat ve harman zamanına denk geldiğinden, bu aylarda çalışmayan çiftçilerin
zemherir de aç kalacağını bildiren atalar sözümüz söylemektedir.
-
Görüldüğü gibi; atalarımız
şiddetli soğuklarımızın bizlere faydalarını, zararlarını gözlem ve tecrübeleri
ile iletmeye çalışmıştır. Bizler ise atalar sözlerimizi dikkatli olarak
anlamaya ve ne söylediklerine baktığımız zaman bizleri yönlendirecek,
faydalanacak, gözümüzün önüne bakmamızı sağlayacak bilgilerin yüklü olduğunu
görürüz. Hiçbir atalar sözümüz boşa söylenmemiştir, eğer boşa söylendiğini
düşünen babayiğit varsa bildirsin, bizde bilelim. Bilindiği gibi bilginin
yaşı, zamanı yoktur.
-
Numaraları tıklayarak bir
hafta içerisinde yağan kar manzaralarını sizlerle paylaşmak istedim
-
Hepinize gönüz olmamasını
dilediği zemherisiz günler geçiriniz derim.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Atilla ALPAY |
Atilla ALPAY Hayat Hikayesi |
-
SİGARA HARAM MI?
-
Yıllardır dinlediğimiz bu bitmeyen tartışmalara bu tarihi günde aldığımız
önemli haberle son ve tarihi bir nokta koymak istiyorum.
-
Ülkemiz insanlarının üçte ikisi iyi sigara içer. Alman ve İtalyan lütgatlarına
bile “ Türk gibi sigara içmek ” deyimini yerleştirecek kadar bizimle
millileşen bu zararlı alışkanlık artık daha da korkunç bir hal almış ve en az
on yedi milyon vatandaşımıza öldürücü bir son darbeyi indirmek üzere
laboratuvarlarda özenle hazırlanmıştır.
- Otuz-kırk yıl önce filtreli
sigarayı bile içemeyen Türk insanı bu zehire nasıl alışmış veya nasıl
bulaşmıştır.
-
Yurtdışına gidip de orada Türk sigarası bulamayan insanlarımız bir müddet
sonra kazançlarının önemli bir kısmını yabancı sigaraya yatırıp içindeki
kimyasal maddeleri spermlerindeki kromozomlara yerleştirince onların torunları
olan bugün ki Almancıların bile marlboro içmesi bilimsel bir gerçeklik
olmuştur.. Adamlar bunun için laboratuvarlar kurmuş, bilim adamları kiralamış,
karşı çıkanları yok etmiş ve var güçleriyle çalışarak dünyayı paylaşmışlardır.
-
Ülkemizde bu sigaraların bulunmaması ve kaçakçılığın önlenememesi bu
insanlarımızın kimyasal sosu ve bağımlılık yapıcı narkotikleri barındırmayan
yerli sigaraları da içememesi sonucu Tekel ; 2000 ve 2001 gurubu sigaraları
imal etmeye mecbur olmuş, Amerikalı uzmanlardan yardım istemiş, içine önce TOZ
ŞEKER, KAKAO VE ETİL ALKOL koymuş, yetmeyince de oradan ithal soslar
getirilmiş ve bu marlboro taklidi sigaralara iyice yerleştirilmiştir. Tabii
insanlarımızın içine de kanser tümörleri ve damarlarının içine de pıhtı, zift,
nikotin, 4000 tür zehirli madde...
-
İstihbaratımıza göre AB nin emirleriyle en temiz sigaralarımız olan Maltepe ve
Samsun ‘ un içine de toz şeker, kakao ve alkol yerleştirilmek üzereymiş...
-
Yani artık sigaradaki yine tekelin ürettiği Etil Alkol yani beyaz ispirto bal
gibi bulunmakta ve tiryaki hangi sigarayı eline alırsa alsın, çektiği ilk
nefeste 900 derecede ısınmış alkol buharını da içine çekmiş olmaktadır. Bu
ağızda soğuyarak hemen alkole dönüşmekte ve tükürüğe de karışarak mideye
inmektedir. Bu suretle de Müslüman haram’ı içmiş bulunmakta ve günah
işlemektedir.
-
Daha soluk borusuna, yemek borusuna, mideye, akciğere yapışan yanmış şekeri ve
kakaoyu, faili ve formülü meçhul ithal Amerikan soslarını konuşmuyoruz.
- İnanmayan aldığı bir paket
sigarayı açar açmaz koklasın eğer anlamıyorsa her adım başındaki tekel
bayilerinden birisine koklatsın.
-
Bugün bu yazdıklarımız sigaraya cevaz veren bazı hoca efendilerimize; kanser
araştırmacılarımıza, Sağlık Bakanımıza otuz milyon tiryakimize ve ilgililere
üzüntülerimizle ithaf olunur.
-
Saygılarımızla...
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Ali EMİROĞLU |
Ali EMİROĞLU Hayat Hikayesi |
-
SÜMERLERDE
TARİHÇİLER (Vakanüvisler)
-
Sümerlerde sözcüğün ciddi anlamda tarihçi (Vakanüvis)
yetişmemiştir. Sümerlerde tarih bu günkü anlamda
anlaşılmamıştır. Bu gün olayların devamı birbirini takip
ettiği ve birbirlerini etkilediği üzerinde bileşilmiştir. Bu
olaylar bizzat üniversal bu olaylar bizzat üniversal kanunlara
tabidir. Dogmatik bir noktadan hareketle özel üniversal
görüşle yönlendirilerek Sümerler tarihi olayların hayatta
kaldığına inanıyorlardı. Her şey yapılmış ve hazırlanmış
olarak dünyada var olduğu fikri hakimdi. Memleketlerinde çok
şehir ve zengin devletler vardı. Bunlarda zengin köyler ve
bakımlı çiftlikler bulunuyordu. Bu köy ve çiftlikler zengin
teknik vasıtalarla politik, ekonomik ve dini kurumlarla
donatılmışlardı. Bunların hepsi yaratan tarafından Sümerlere
bahşedilmişlerdi. Bunlar, zamanın başlangıcından beri böyle
bulunuyorlardı. Tanrıların istekleri idi. Bunlar hiçbir ilim
adamının kafasında bu ülkenin önceleri bataklık ve ıssız bir
toprak parçası olduğu canlanmıyordu. Bunlar sadece ve yalnız
mutlu olan, onun için yaratılmış devletlerdi. Ancak uzun zaman
sonunda değişiklikler meydana geldi. Pek çok nesil bu oluşumda
emeğinin geçmiş olduğu anlaşıldı. Anlaşıldı anlaşılmasına ama
bunlar Sümer tarihçilerinin üzerinde etki yapmadılar. Asıl
modern sayılacak tarih anlayışı ortaya çıkmadan önce, her
varlığın ve nimetin kendi tanrılarının bir lütfü olduğu fikri
hakim kaldı. Sümerleri ayıplayacaklar, şimdi bile bu
zihniyette pek çok insanın hatta insanlar gruplarının
yaşamakta olduğunu düşünmelidirler.
Modern tarih anlayışında objeler tarif edilir, sınıflanır
taktikten genelliğe doğru yükseliveren ve işleri kendi kendine
yürür. Bunlar metotları teşkil ederler. Fakat bu genel
tanımlar Sümerlerde yoktu. En azından eserlerinde anlatılır ve
anlaşılır durumda değillerdi. Pek çok sahada bu tespit
ediliyor. Kazılarda gramer formları üzerinde listeler
gösterilen tabletler bulunmuştur. Bu kataloglar, gramerlerin
tasnifi üzerinde derin bilgiler veriyor. Listeler üzerinde
bilgiler varda, hiçbir yerde kaideler bulunmuyor. Hatta;
ortaya çıkarılmış pek çok matematik dokümanlar da durum aynı.
Cetveller, problemler, izahlara açıklık getiren bir genel
kanun, bir mütearife (xiome) herhangi bir teoriye
rastlanmıyor. Hatta ağaç, nebat, hayvan ve taş isimleri ihtiva
eden listelerde bulunmuştur. Sümerli tabii ilimler
profesörleri bunları yazmışlardır. Bu envanterlerin
prensiplerini anlama imkanlarımız yok. Aşikarı bunlar hakiki
ilmi bir anlayıştan hatta; botanik, zoolojik yahut mineralojik
kanunlar içtihatlarından gelmiyorlar. Bulunmuş hukuk
koleksiyonları da var. Toplanmış ve listelenmiş bu kanunlar
yüzlerce dir. Bunların hiç birisi genel anlamda jüridik bir
düzenleme göstermiyor.
Tarihte yeniden dönülürse, tabletlere ve saraylara bağımlı
histarorafların topladıkları güzel yazılar listelerinde hemen
hiçbir şey görülmüyor. Doğru metodik ve yükseltici bir tarih
anlamı çıkmıyor.
İnsan esprisinin sanatın insan düşüncesini iyi yönlendirildiği
ve iyi anlaşılmasına yardımcı olduğunun idrakini anlaması daha
yenidir. Sümerlerde Lepreux ve Grekler de görüldüğü üzere
komple Tarih eserlerine rastlanıyor. Sümerler bir çok cins
edebi tarz yarattılar ve geliştirdiler. Efsane (Mythes)
Kahramanlık hikayeleri, dini marşlar (Hymnes) ve acındırma
nağmeleri, denemeler, atasözleri (Proverbes) ve şurada, burada
bilhassa epope’ler de tarihi denilebilecek hatıralar. Fakat
tarih edebiyatı denilebilecek bir bulgu yok. Adak heykelleri,
dikili taşlar (Steles) kozalaklar (Cones) silindirler, vazolar
tabletlerdeki yazılar tarihi eserler maiyetinde anılabilirler.
Göze çarpan olaylar kontanporon ve izoledirler. Bazıları
öncelerdeki olayları ilgilendiriyor. Tarih sayılabilecek bu
olayların tespiti ,İsa’dan önce 2400 yıllarına ait
bulunuyorlar. Bunlara benzeyen başka vesikalar dünya
literatüründe görülmüyor.
Bu
bahsettiğimiz primitif tarihçileri AGASH da yaşıyorlardı. Bu
şehir Sümerlerin ortasında bulunuyordu. UR-NANSHE tarafından
kurulmuş aktif bir hanedanın merkezi durumunda idi. Küçük oğul
kahraman RANNTTUM tarafından geliştirilmiştir. Hatta bir ara
bütün Sümer ülkelerinde hakimiyette temin edilmiştir bu
kurulan hakimiyet kendisinden sonra LAGASH ın yıldızı sayardı
ve URGKAGİNE etkisiyle söndü. Bu sonuncu UR-NANSHR dan sonra
8. hükümdardı. Akıllı bir reformcu olan bu prens UMMA Kralı
LUGALZAGGİSİ nin kafa tutmasına dayanamadı, battı. Kendisi de
AKKAT’IN büyük SAROO’U tarafından öldürüldü..
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
|
|
Üzeyir Lokman ÇAYCI |
Üzeyir Lokman ÇAYCI Hayat Hikayesi
|
- BÜYÜSÜN ÇİÇEKLER
- Sarılsınlar
- Zamanın ince tellerine,
- Tanısınlar derinliklerini
- Yaşamanın...
- Ulaşsınlar
- Şiirsel görüntülere.
- Zaten
- Gürültüler,
- Toz yığınları
- Tedirgin ediyor onları...
- Sadece bu da değil
- Kuşkuları...
- Karşı koyamıyorlar
- Saldırgan böceklere.
- Titreşimlerinde
- Özlülükleri ;
- Kıpırdayışlarında
- Erdemlikleri gizli onların.
- İpuçları sezgilerinde
- Dostluklarının...
- Yerlerinde
- Güzel ve anlamlı onlar...
- Oyuncakları değil
- Tutkuların.
- Dokunmayın da
- Büyüsün çiçekler.
- Paris, 08.03.2000
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
85 SAYI 25 Mart 2006 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız!
|