|
YIL 6 SAYI 67 25
Eylül 2004 |
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile
tıklayarak üye olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
-
Mahmut Selim GÜRSEL GÖREMEDİKLERİMİZ
-
İsmet ÇENESİZ NEDEN GÖREV DEVAMLI YAPILMIYOR?
-
Atilla ALPAY
ASMALI ÇORUM EVLERİ
-
Mesut ARTAR KAÇIŞ
-
Raşit YÜCEL GENÇ YAKLAŞIM
-
Ali EMİROĞLU YETER BE !
-
Salim SAVCI BU
KEZ BU ATILIMI BAŞARALIM
-
Muzaffer GÜNDOĞAR ÇORUMLU DERGİSİ 9-10,11, VE 12 SAYILARI
-
Paşa ÇETEN YALNIZ KALAN GÜNEŞ
-
Yaşar KILIÇ BEN DENİZİM !
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki
Sayfaya Gitmek için Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
GÖREMEDİKLERİMİZ
-
Yeni bir dünya düzenine geçişin programları
yapılmaya başlandığını hepimiz hissetmekteyiz. Bu
programların insanlığa faydası mı yoksa zararı mı
olacak ileride yaşayanlar görecekler.
-
Bu düzen içersinde Ülkemizin pozisyonunun ne olacağı
daha belli değil. Avrupa Topluluğu bu yıl sonunda bizi
alıp bünyesine almak için ön görüşme yapmamız için
yaptırımlarını bu güne kadar sıralayarak bekletti.
Bizden istediklerini kuzu kuzu yaptık. Beklide onlar
demeden bu düzenleri biz kendimiz sağlamamız
gerekliydi. Yinede bu düzenlemeler ülke yararına
gözükmekte. Nüfus problemimizi ise halen
ayarlayamadık. Dünya ülkeleri kendi nüfusu ayarlama
imkanını insanları ile bulmakta,bizde ise bilinçsiz
bir şekilde bazı kesimlerin uyduğu,bazı kesimlerin ise
inadına çocuk yapmakta adeta dışarıdan direktif
almışçasına çoğaldığını görüyoruz. Nüfus planlamasına
uyan aydın kesimine karşın bazı kendisini etnik grup
olarak gören kesim mantar gibi çoğalmaya devam
etmekte. Bu artışın sonunda ülkede bir ayrımcılık
politikasının güdülmesi kaçınılmaz olarak gözüküyor.
Zaten projeleri hazırlanmış olan ülkemizin bölünme
çabaları yeni değil. Bizleri önce birbirimize
düşürüyor,iç savaş yaptırıyor ve halende devam eden
savaşın faturalarını Türkiye Hükümeti ödüyor,insani ve
ailevi kayıplarını da Türkiye insanları çekiyor. Ne
dersiniz,yanlış mı düşünüyorum ?
-
Dünyanın yeni düzenini ayarlayanların,palanlarında
dünyayı iki veya üçe bölerek,kendi görüşlerini ve
dinlerini öne çıkartma amacı gözükmekte. Avrupa
Birliği bir Hıristiyan kulübü olarak karşımızda
sırıtmakta,Türkiye’yi içerisine alabilmek içinde
Hıristiyan nüfusun artması gibi saçma bir
ideolojisinin olduğunu düşünmekteyim. Hıristiyan
dinini yaymak için misyonerlerin faaliyetleri
artması,her mahalleye yeni uyum yasaları ile
serbestleşen apartman ibadethanelerinin olabileceği
serbestliği çerçevesinde apartman kiliselerinin
yapılması ve gençlerin işsizlikleri göz önüne alınarak
burulara para karşılığı din değiştirilmeye teşvik
edilmesine kadar varan duyumların doğruluğu benim
düşüncemin doğruluğunu tasdik etmiyor mu ?
-
Bu yeni düzenin içerisinde biz de kendi yerimizi
bulamayacak,yapamayacak kadar güçsüz müyüz ?
Zannetmiyorum. İçten ve dıştan bizi devamlı
yiyenler,yıllardır ülkenin zenginliklerini
bitiremediler. Ayrıca Asya’nın petrol ve doğalgaz
zenginliklerinin geçeceği tek güzergahta bizim
emrimizde. Ayrıca bizim ırkımızın bulunduğu Asya
devletleri,dürüst ve gerçekçi bir katılımı
sağlayabilen ülke olarak bizleri görmeleri halinde
bizimle beraber bu topluluğa katılma imkanlarının
hiçte hayal ürünü olmadığı bilinmekte. Bizim ayrıca
dinimizin bize verdiği bir topluluk ve birliktelik
imkanımız da bulunmakta. Müslüman toplumlarını aynı
coğrafya etrafında ve bölge birlikteliği olması da
büyük bir avantaj değil mi ? Neden bunları bir arada
tutamıyoruz ? Gerekçe basit. Önce biz kendi içimizde
birlikteliği sağlamak için gerekenleri yapmak mı
istemiyoruz,yapmaya çalışıyoruz da başka kuvvetler mi
engel oluyor ?
-
Bizim ülkemiz,zamanın ne getireceğini ve nelerin
olacağını anlayamıyoruz. İleriye dönük projelerimiz
yok denecek kadar az gibi gözüküyor. Ancak günü
kurtaracak planlarla işi götürüyoruz.
-
Bizim bu görüşlerimiz bizi bağlamasına karşın
fazlalıklarının olmadığını da biliyorsunuz. Bu
anlattıklarımın pak çoğunun eksikte olabileceğini
biliyorum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki
Sayfaya Gitmek için Tıklayınız! |
|
İsmet ÇENESİZ |
İsmet ÇENESİZ Hayat Hikayesi
|
-
NEDEN GÖREV DEVAMLI
YAPILMIYOR?
-
Türkiye’de her konuda olduğu gibi bürokraside de
bulundukları ili abât eden veya berbat eden görevliler
var. Ne yazık ki testiyi kıranla suyu getirenler
terazinin aynı kefesine konduğu müddetçe bu böyle
olmaya devam edecektir.
-
Amasya, Turhal ve Tokat’ın dağları, tepeleri,
ormanları her geçen gün biraz daha yeşilleniyor. 1.
ana sebep buralar iyi korunuyormuş. 2. sebep tüplü
ocaklar. 3. sebep hayvanlar ormana katiyen
sokulmuyormuş.
-
Birde Samsun’a girerken yeni açılarak tarla yapılan ve
10 sene öncesinde yemyeşil olan, şimdi ise tarla
olan veya çevresinde ki tarlaların genişletilerek her
gün yok edilen, azaltılan ormanlara bir bakınız.
-
Hele Çorum! Benim talihsiz memleketim! (orman
yönünden) Sungurlu, Çorum arası ve Hamamözü
taraflarının hali yürekler acısı. Bakan yok, gören
yok. Ankara yolundan her hafta gelip geçen
milletvekillerinin bu durum nasıl dikkatlerini
çekmiyor hayret ediyorum!?
-
Eğer birde TEMA olmasa, ağaç, yeşil sevdası olanlar
olmasa ne olur bu Çorum’un hali…?
-
Asıl yazacağım, beni ve çevredeki yeşili seven
insanları rahatsız eden konuya dönersek: 14.07.2003
tarihinde bir yazı yazmışım. Bu yazımın başlığı, “Kes
Kesebildiğin Kadar- Yak Yakabildiğin Kadar” O yazımdan
sonra aşağıda yine bahsedeceğim yerlerde bir takım
faaliyetler olmuştu. Etrafı çevreleyen direkler
düzeltilmiş, teller onarılmıştı. Daha sonra ise bu işe
4-5 ay daha sahip çıkıldı. Sonrasında ise yine eski
tas eski hamam oldu.
-
O ormanlıktan istifade edenler ağaçta kesiyorlarmış.
Bunu Çorum Orman Dairesi idaresi duymuyor amma sağır
sultan duyuyor!
-
Yeniden yazıyorum; burası Çorum’a 4.km kadar mesafede
ve kireç ocaklarının civarındaki Melikgazi
yakınlarında yetişmiş kocaman bir ormanlık alan.
Burasının etrafı telle çevrili ama yine de hayvanlar!
içinde. Karaçalı ve kızamık çalıları kökten
sökülüyor. Sökülenler yakmak veya ağıl yapmak için
kullanılıyor. Yetişmiş meşe dalları kazma kürek sapı
yapılıyor. Ayrıca bu bölge tenha
olduğundan ve yeterli denetimler yapılmadığından
fuhuş yuvasına dönmüş durumda.
-
Hikmetinden sual olmaz da, Sayın Valimiz bunu bir
soruştursanız? Neler döndüğünü bir öğrenseniz? Hatta
bir zahmet gidip bir görseniz büyük sevap
kazanırsınız. Ama devamlı da kontrolü yapılması
gerekiyor.
-
Ben bu yazıyla birlikte bu konuyu 6. defa yazıyorum. O
çevrenin halkı bu konuda çok duyarlı. Orman Dairesini
de arıyorlarmış ama “olur, bulurlarla”
geçiştiriliyorlarmış. Oradaki görevliler
değiştirilmedikçe bunun önüne geçilmez diyorlar.
-
Biz kuruluşlara bin tane fidan diktireceğiz diye
binbir dil döküp rica ederken orada her hafta binlerce
fidan ve yetişmiş ağaç yok ediliyor.
-
Sayın ve muhterem Valimiz bu konuya lütfen el atınız.
Bu konuyu halledeceğinize inanıyor saygılarımı
sunuyorum efendim.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki
Sayfaya Gitmek için Tıklayınız! |
|
Atilla ALPAY |
Atilla ALPAY Hayat Hikayesi |
-
ASMALI ÇORUM
EVLERİ.
-
Çorum’ da yaşayan herkesin yıllarca gözünden
kaçmış çok önemli bir ayrıntı vardır ki
bunlar da “ Asmalı eski Evlerimiz
”dir.
-
İnsanların daha beton kozalarda
yaşama biçimini bilmediği bir elli
yıl öncesinden kalan bu eski evlerdeki
tarz-ı hayat ; aynı zamanda dünyanın da en uygun
ve en doğru; hatta sağlıklı ve mutlu bir yaşama
biçimiydi.
-
Evlerin çoğu tek katlıydı. Büyük bir at
arabası kapısı ve yanında bir de insan
girişine ait masif çamdan tek bir kanat
bulunurdu.Fakat kimsenin akıl erdiremediği
; bu evlerin dışına yani yol üzerine sokaklara
ve bu eski binaların bir kenarına kimlerin
bu “asmaları ”diktiğidir.
-
Başka illerin veya bölgelerin eski evlerinde bu
gelenek pek yoktur. Varsa da hep içeride bahçede
veya avludadır. Ama bizim Çorum Evlerinde
binanın dışına,sokaklara, duvarların dibine
bu asmalar çubuklanmış ve yine duvara bitişik
bir şekilde büyütülmüş; dal budak salınca da
daracık sokaklara salınarak karşı evlere atılan
tellere veya iplere sarılmış ; bulunduğu bölgeye
hem gölgelik getirmiş hem de gelen geçenin
yemesi için salkımlara izin
verilmiş.
-
Genellikle tek katlı ve toprak tuğlalardan veya kaba
taş örgüden oluşan duvarların önünde ana giriş
kapılarının bir kenarında nazlı nazlı
salınarak yükselen ve zaten daracık sokağı
kucaklayarak uzayıp giden bu asmaların nasıl bir
görgü veya düşünce hatta amaç neticesi dikildiği
hala meçhulumüzdür. Gelip geçenlere, sokaklara gölge
yapması için mi, insanların oturup bir kenarda olmuş
üzümleri yemesi, yapraklarını toplaması için mi?
Hayır ve hasenat için mi? Bilinmez...Hatta bu
asma sevgisi o kadar ileri gitmiştir ki tarihi
kunduracılar arastasındaki o dar sokakları bile asma
dalları adeta sarıp sarmalar ve sevgiyle kucaklar.
-
Türklerde asmanın yeri ve önemi zaten malumumuzdur.
Osmanlı dönemi mezar taşlarından sokak çeşmelerine
kadar incir ve nar ile birlikte hatta selvi
motifleriyle mütalaa edilir. Ama bu küçük taşra
kasabasının asma sevgisini anlamak pek kolay
olmamaktadır.
-
Ama bildiğimiz tek bir şey var. Tarihi Türk evlerini
incelediğimiz otuz yıl boyunca ülkemizin hiç bir
yerinde de böyle bir geleneğe de pek
rastlamadığımızdır.
-
Bu inanılmaz hadiseye bizim gibi tanık olmak
isteyenler Ulu camiden başlayan bir çember
çizerek aşağı sokaklara, kısmen Devane’ye, bilhassa
Çöplük Arastasına, oradan da eski Gazipaşa Yavruturna,
Yeniyol Mahallelerine ve Kulaksız
sokağa bağlanan yan sokaklarda
gezinebilirler. Burada kalan tek–tük, iskedoslu eski
toprak evlerin önlerinde; kapılarının
kenarındaki asmaları görebilir ve bir elli yıl
önceki “ eski görgünün ve medeniyetin ”
izleriyle yeniden tanışabilirler.
-
Bir sokaktaki evlerin çoğunda bulunan bu asmaların
oluşturduğu yeşil kent dokusunun güzelliğini bugün
artık tahayyül dahi edemiyorum. Yemyeşil asmalı
arastanın, serin gölgeli sokakların, demli bir bardak
çayın tadının yıllarca unutulmayacağı çöplük arastası
kahvehanelerinin keyfi kim bilir nasıl bir başkaydı.
Hele eski Çorum; sanayii ve çevre problemleriyle
kuşatılmamışken etrafı bağlarla çevrili nasıl güzel
bir taşra vilayetiydi hatta Devlet-i Ali
mutasarrıflığıydı.
-
Malzeme seçimi, peyzaj, plan, ergonomi, kullanım ve
insan faktörünün en doğru şekilde değerlendirildiği,
sağlıklı insanların, huzurevine gönderilmesi asla
düşünülmeyen her zaman sevilip sayılan dede ve
ninnilerle; birbirini seven insanlardan oluşan;
büyük ailelerin yaşadığı eski evler veya eski
konaklarıyla bu şehir nasıl da aziz ve güzeldi.
-
Çorum’un veya kısaca orta Anadolu’nun alameti
farikası sayılabilecek “Ev planı”; bahçe içinde dışarı
kapalı; harem ve selamlıklı, divanhaneli yani açık
sofalı farklı yaşama birimlerinden ve birlikte
yaşanan ortak mekanlardan oluşan; büyük aileler için
düşünülmüş bir yapı ve müştemilatlar
manzumesiydi.
-
Asmaları gibi bu bahçedeki ulu dut ağaçları da, hatta
türlü-kokulu çiçekleriyle cennetten bir köşeyi
andıran bu evlerde yaşayan insanların yaşama
sevinçlerini ve psikolojilerini hiç tahayyül
edebiliyor muyuz.
-
Şimdi ise insanların; argo bir yaşama biçimi
içerisinde, altmış bin otomobilin direksiyonlarına
geçerek yerli-yersiz kornalarıyla
yayaları, hamile hanımları ürküttükleri sinirli
ve kaba bir yontma taş çağındayız.
-
Etrafımız, egzost gazları, tavuk çiftlikleri ve çöp
dağlarının yangınları ve
kokularıyla, çimentolaşmış baca gazlarının siyah
dumanlarıyla kaplı. Asfalt ,zift,nikotin, sigara ve
alkol dolu ciğerlerimizle eski asmalı evlerin
nezaheti edebi, vakarı ve asaletini, temizliği
ve ferahlığını bu gün ki Çorumluların son bir
kere daha hatırlamalarını hatta saygıyla
anmalarını diliyorum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki
Sayfaya Gitmek için Tıklayınız! |
|
Mesut
ARTAR |
Mesut ARTAR Hayat Hikayesi
|
-
KAÇIŞ...
-
Kaçarız... Kimi zaman kendimizden... Kimi zaman
başkalarından... O an için kaçış belki bir yol, belki
bir kurtuluş gibi gelir. Bu kaçış bizi
rahatlatır mı? Ve gizlenebilir miyiz? Kendimizden
nereye saklanırız? Saklanmak için de bahaneler mi
ararız.. O şöyle demiş olsaydı – ben şimdi böyle
yapmayacaktım gibilerden... Vicdan sorgusuna
çekilmemek için,İçimizi rahatlatmak için- haklı
göstermek için bin bir çeşit neden mi buluruz?...
-
Kaçışlar beni üzer... O an için “hayır” deyemeyip,
söz verip – ondan sonra da kaçışta kurtuluşu
arayanlar...”Hayır” demek o kadar zor mudur? Müsait
değilim, işim çok yoğun – yapamıyorum – desen ne
çıkardı? Karşı taraf mutlaka analardı. Ama hayır –
bizler söz verip – kaçmayı tercih ederiz. Bunu bir
gelenek haline getirmişiz. Gayet normaldir kaçmak..
Kendinden kaçarsın, sevdiğinden kaçarsın,
sevenlerinden kaşarsın, evinden kaçarsın, eşinden
kaçarsın, işten kaçarsın.... Bir sürü kaçış.. Ve bir
sürü neden..
-
Bu gün ben de kaçmak istedim işte.. Düşüncelerimden
kaçmak istedim. Cevabını bulamadığım sorularımdan
kaçmak istedim. Oysa “neden” diyebilirdim... Ama
diyemedim. Çünkü karşıdaki de belki benim bu sorumdan
kaçıyordu...
-
“Gerçek acıdır – meyvesi tatlı” derler – ama ben
gerçeği bulamadım.. Öğrenemedim.. Belki yanımda idi,
karşımda idi de...göremedim..
-
Kafam karmakarışık bu gün. Dün de öyle idi.. Bir
önceki gün de.. Düşünceler, sorular, kendi kendime
verdiğim cevaplar. Beynimi bulandırdılar, kaçışımı
hızlandırdılar.. İşte bu gün ben de kaçmak
istiyorum... Belki kaçış için farklı bir yer seçtim
sadece.. Benim diğerlerinden ne farkım var ki...Kaçtım
işte. ..Buraya kaçtım.. Yazabileceğim, isyan
edebileceğim, sesimi kimsenin duyamayacağı bir yere..
Yazacaktım, neden arayacaktım, cevap bulacaktım- ama
yine de kaçmış olacaktım...
-
Kendi kendime – bunca mert kişiler bile bazen kaçışı
seçerlerse – ben niye kaçmayayım ki dedim... Evet,
kaçışım için bahane hazırdı. Mertler kaçar da ben niye
kaçmayayım.. Ben mert, delikanlı değilim ki.. Ürkeğin
tekiyim.. Korkağın tekiyim.. Korkuyorum.. Hata
yapmaktan korkuyorum.. Sevdiklerimin sevgisini
kaybetmekten korkuyorum. Birilerini üzmekten
korkuyorum. Bu korkular da bir kaçışa neden değil mi?
Korkuyorum işte.. korkularım da beni kaçışa
sürüklüyor. ...
-
Evet bu gün ben de kaçtım.. . ama kaçışım doğru cevabı
bulmama yardımcı olmadı.. Ama söz veriyorum – bunu
cevabını bulacağım ve... korkağın teki de olsam
mutlaka kaçmamayı seçeceğim...
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki
Sayfaya Gitmek için Tıklayınız! |
|
Raşit
YÜCEL |
Raşit YÜCEL Hayat Hikayesi
|
-
GENÇ YAKLAŞIM
-
Aksiyon’un temel taşıdır o.
-
Genç.
-
Eğer,fıtratı iyi kanalize edilmezse neticeleri
korkunçtur.
-
İdealizmin kaymağı müspet taktir ve yaklaşım değil ise
hem kendisine,hem de dünyayı dar eder.
-
Cezaevlerinin,
-
Hastanelerin,
-
Mahkemelerin,
-
Ve kabristanların simasında gençliğin sıra dışı
taşkınlıkların eserleri görünür.
-
Onu sadece mide ile bağlayan hayat ortamları genci bir
robottan farksız bir yola sürükleniyor.
-
Bu açıdan “Genç Yaklaşım” önemli.
-
Onu “Adam” yerine koymanın adıdır “Genç Yaklaşım”
-
O;bir derginin adıdır.
-
Kendisi yenidir ama,yaklaşımı çok eskidir.
-
Onu ne gayri meşru herkes ve isteklere sevk eder,ne de
iddialarını havada bırakır.
-
Gencin heyecanına gem vurmak değil,onun enerjisini
pozitif mecraya sevk etmektir.
-
Kendi dünyasında canlandırdığı hayata yansıtmaktır.
-
Hayatı anlamaktır,
-
Hayatı sorgulamaktır,
-
Hayatına bir yön ve program yerleştirmektir.
-
Gençtir.
-
Bilimin bütün fonksiyonlarını dillendirmektir.
-
Mesleğini icra ederken,kendisini ihmal etmemektir.
-
İlk sayısını gördünüz mü ?
-
Çok güzel.
-
Baskısı ve mizanpajı fevkalade
-
Yazarları da genç.
-
Referansları odur.
-
Çağın bilim ve teknolojisi ile kucaklaşan
dinin,ne denli güzelliklere sahne olduğu ve olacağı
bellidir.
-
Avrupa’nın en dinamik gençliği bizim ülkemizde.
-
Onu şuursuz boşluktan kurtaracak unsurlar lazım.
-
Onu dinlemek,
-
Onu anlamak,
-
Onu izlemek gerekir.
-
Onu bizim kısır dünyamız ile kıyaslamak gerekir.
-
Yol açmaktır.
-
Adımlarına dikkat etmek,ona köstek olmaktır.
-
Önce dinlemek,
-
Önce düşünmek,
-
Önce hak vermek,
-
Sonra onun şekillendirdiği güzel dünyayı
alkışlamak,onunla iftehar etmektir.
-
Ona fırsat verin,
-
Onu anlayın yeter.
-
Dünyaya açık,
-
Türkiye’ye açık,
-
Kalbinize açık,
-
Sizin dünyanıza dost.
-
Bir boşluğu doldurduğunu yakından göreceksiniz.
-
Seveceksiniz,
-
İlgi ile izleyeceksiniz,
-
Belki bir yazarı da siz olacaksınız.
-
Kendinizi bulacaksınız.
-
Orta yaşlı iseniz,çocuğunuza veya
yakınlarınıza tavsiye edeceksiniz.
-
Satırların dost olmadı,insanlara dost olacaktır.
-
Bana ne ? Demeyin.
-
Bana be ! Deyin.
-
Bu milletin ve bu Dünyanın başına bela olan gençlere
bir yoldur.
-
Zaman ihtiyarladıkça;Kur’an gençleşiyor sözünün
muhatabı Genç Yaklaşım’dır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki
Sayfaya Gitmek için Tıklayınız! |
|
Ali
EMİROĞLU |
Ali EMİROĞLU Hayat Hikayesi |
-
YETER BE !
-
Bu AB giriş sorunu asaplarımızı bozdu. Benim rüyama
bile girdiği geceler oluyor. Demek ki;bir noktada
Vietnam Sendromu anlayışı içinde,ABD bile haklı
çıkıyor. Zavallı Amerikan askerlerinden bu sendroma
müptela olanların neler çektiği düşünülmeyi değer ve
insani duygulardır. Amerikalı her noktada sivri ve
haksız olmaz ya (!)
-
Önceki yazımızda Avrupa Devlet ve Hükümet Başkanları
konseyinin,şartlı müzakere tarihi vereceğine işaret
etmiştik. Bizde evliyalık filan yok. Görünen köy
kılavuz istemez de onun için böyle serbest
konuşuyoruz. Ve demiştik ki:”İşi oluruna
bırakalım;müzakerelere devam edilsin. 15 sene sonra
nesiller de girişecektir. Ak Parti de asla iktidarda
olmayacaktır. 15 sene Türkiye için pek çok iktidarlara
vesile olacaktır. Ümidimiz ve temennimiz gideceklerin
akıl ve fikir içinde ve demokratik şartlarda gitmiş
olmalarıdır. CHP hep kalıcı olmayacaktır. Yeni
Kenan’lar gelmeyeceğine göre,onu kapatacak da
bulunmayacaktır. Bunun böyle olması gereklilik
gereğidir. Gereklilik demek,çağdaşlık demektir.
Ortaçağ kafasıyla çağdaşlık olmaz,devamlılık ta olmaz.
-
Biz Türkler;AB hayallerinin bize getireceği avantajlar
hayalinden biraz uzaklaşıp hayata normal gözlerimizle
bakmamız gerekiyor. Hayallerimizin pek çoğu,herkes
gibi normal şart ve zaman içinde AB’ye girmiş olsak
bile olmayacaktır. Onların fert başına düşen yıllık
geliri ile bizimkisi arasında beş ila on misli fark
vardır. Bu farkı kaldırmak için bütün Avrupalıların
sırf insani maksatlar içinde bize kese açıp hizmet
bekleyecekleri hayali olmaz ve bunu düşünmek ayıptır
da. Herkes;refaha kendi gayretleriyle ve memleketinin
imkanlarını kullanarak erecektir. Ayrıca;memleketin
imkanını aklıyla kullanacaktır. Sen aklını rafta
bırakıp,hislerine ve inançalarınla yola
çıkarsan,hayallerin hiçbir zaman hakikat olmayacaktır.
Avrupalılar mutluluklarına benim yukarıda yazdığım
düşünceleri takip ederek gelmişlerdir. Buna hayır
diyen olabilir mi ? İnsan olunca,o zaman elinde tek
imkan akıldır. İzan bile akıldan sonra gelir. Başka
bir imkanı yok ki ! Bunu da kafatasına ben
değil,seni,hepimizi yaratan koydu. İşte bunun için
akıl kullanmak farzdır diyen ben,sağlam zemine
basıyorum.
-
Söylediğime inanılmasını istiyorum. AB sorunu,AB
sendromu olmuştur. Hayatımızın safhasında da bizi
karmaşaya sürüklemiştir. 15 sene sonra bizim
nüfusumuzun dörtte biri hayatını terk etmiş olacak.
Hele yaşlıların bu yazdığımda dikkate alarak
kendilerini yıpratmaktan uzak durmalıdırlar.
Sorunlarımızın her biri A Birliğinin sorunundan ayrı
olarak ele alınıp,hal çareleri aranmalıdır. Bu
sorunlarımızın hiç birinin AB sorununa bağlanması
istenmektedir. Sorunlar yerinde durmazlar ya ? Bunlar
halledilecekler ve zamanı gelince AB sorunu iyi veya
kötü bir noktaya getirilecektir. İlla içinde
olacağımız zehabından ve ayıbından kendimizi kurtarmak
gerekiyor. Daha önce de demiştik ki :”Biz bu Vatan
üstünde,bin seneden beri Avrupa’ya ve Avrupalıya
rağmen varlık gösterip geliyoruz” Zaten;dayanaksız
yaşama vasfını kaybedersek bunu bulacağımız bir çare
yoktur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki
Sayfaya Gitmek için Tıklayınız! |
|
Salım SAVCI |
Salim SAVCI Hayat Hikayesi
|
-
BU KEZ BU ATILIM
BAŞARILI OLMALIDIR
-
Milli Eğitim Bakanlığı 2004-2005 yılına:
-
Mesleki Eğitimde Öğretim Sisteminin Güçlendirme Projesi (Kısaca MEGEP) ile
giriyor.
-
MEGEP 30 ilde 104
pilot okulda uygulamaya başlıyor.
-
Alınacak sonuçlara
göre,gelecek öğretim yılında MEGEP yaygınlaşacaktır.
-
Milli Eğitim
Bakanlığımızın 1953-1954 öğrenim yılında 3 okulda:
-
Muş Muhtelif Gayeli
Ortaokulu
-
Nevşehir Muhtelif
Gayeli Ortaokulu
-
Mustafa Kemalpaşa
Muhtelif Gayeli Ortaokulları denemesi olmuştur. Bu denenenin sonucu
alınmadan,bu okullar Erkek Sanat enstitüsüne çevrilerek uygulamaya son
verilmişti.
-
Milli Eğitim
Bakanlığı bu kez 30 ilde 104 pilot okulda 4 yıllık lise düzeyinde bir
denemeye girişiyor. Bu atılımı kamuoyunun yeteri kadar
benimseyip,benimsemeyeceğini bilemiyoruz. Ama;çok geniş kapsamlı bu
girişimi,bu satırların yazarı Muş Muhtelif Gayeli Ortaokul Müdürlüğü
yaptığı için o günkü heyecanıyla yaşatılmasını diliyor.
-
Başarının bir
belirginliği vardır. O da;inanarak sebatla uygulamanın yürütülmesidir.
Çünkü;bu kez kesin sonuç almak zorundayız.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08 |
Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki
Sayfaya Gitmek için Tıklayınız! |
|
Muzaffer GÜNDOĞAR |
Muzaffer GÜNDOĞAR Hayat Hikayesi |
- Çorumlu Dergisi Sayı 9-10
-
-
Aralık-Ocak 1939 tarihli 9-10.sayı “Yeni İlbayımız” (Vali)
başlıklı yazıda Süreyya YURDAKUL’UN emekli olması nedeniyle
yerine Salih KILIÇ’IN Çorum İlbaylına atandığı bildirilir.
-
-
Hikmet Turhan DAĞLIOĞLU’NUN "Onuncu Hicri Asırda Çorum” yazı
dizisi bu sayıda da sürer. Bu sayıda yayımladığı belgelerden
birisini özet olarak veriyoruz: “..Bu Çorum Sancağında
yakalanan eşkıyanın bir kısmının küreğe konması,bir
kısmının da Kıbrıs adasına sürülmesine dairdir. Hüküm 1575
tarihli olup Çorum Beyi Mehmet Bey'e hitaben yazılmıştır.
Çorum sancağında yakalanan eşkıyanın Kıbrıs’a gönderilmesi bir
mesele olmuştur. Bunları Kıbrıs'a kimse götürmek istememiştir.
Kıbrıs adasının fethinden sonra adayı iskân etmek, Osmanlı
İmparatorluğu'nun esas siyasetinden biri olmuştur. Adayı
Türkleştirmek üzere birçok aşiretler gönderilmiş bundan başka
- Anadolu ve Rumeli'nin muhtelif yerlerinden cezalı konuda
birçok haksızlıklar da yapılmıştır.
-
-
“Mustafa Vazıh, Çorumludur” araştırması İhsan SABUNCUOĞLU'NUN.
SABUNCUOĞLU; bu araştırma yazısıyla Çorum'un 200 yıl öncesinin
tarihi olaylarına ışık tutar.
-
-
Neşet KÖSEOĞLU da Çorum’un 350-400 yıl öncesinin mahalle
adları konusunda bu gün var olanlarla karşılaştırmalı olarak
bir araştırma yapar.
-
-
Derlediği ve notaladığı üç halk türküsüyle Sadi LEBLEBİCİ bu
sayıda da yer alır.”Güzelleme”,”Coştum”,”Anam anam”.
Güzellemeden bir bölüm alıyoruz:
-
- Her nereye varsam seni
bulurum
- Meğer sensiz karar edip
dururum
- Bir acaip gezişinden bilirim
- Bunca milletlerde bir can
içinde
-
- Aşık hayallerden olmuşsun
hayal
- Süzülmüş ballardan olmuşsun
zühal
- Dişlerin incidir kaşların
hilal
- Menendin yoğumuş cihan
içinde...”
-
-
Bundan sonraki sayılarda, şiirleriyle sık sık karşılaşacağımız
eğitimci-şair Recep Rahmi TANKAYA, "Sevgili Atam" şiiriyle ilk
kez yer alır bu sayıda.15 dörtlükten oluşan uzun şiirinin son
iki dörtlüğünde şöyle seslenir Atatürk'e:
-
- Andımız var biz izinden
yürürüz
- Bıraktığın emaneti koruruz
- Hepimiz birimiz için ey Atam
- Emin 0l ki canımızı veririz,
-
- Açtığın çığırdan dönmeyiz
geri
- Azmimiz ileri, her an ileri
- Ruhunuz şad olsun sevgili
Atam,
- Evladın yükseltir bu cennet
yeri.
-
-
Aşık Haydar'dan "Dünyaya" Adlı deyişlerini, Cevat Hakkı
TARIM'IN Kırşehirli şair İlhami hakkındaki yazısı izlenir.
-
-
İlhami'nin asıl adı Sait'tir,1326 yılında öldüğü
belirtildikten sonra bir de şiirinden örnek verilir. Bir
dörtlüğünü alıyoruz buraya:
-
- İsmim Sait mahlasım İlhami
- Sürmedim dünyada devrani
demi
- Kendime eş ettim şu derdi
gamı
- Gelmedi ecelim ölemi
bildim...”
-
-
Eşref ERTEKIN'IN derlediği mani sayısı, bu sayıya aldığı 44
maniyle 446'ya ulaşır, Genç yürekleri kıpır kıpır heyecana
kesen manilerden üçünü alıyoruz buraya.
-
- Gergefin nakışları
- Çıkamam yokuşları
- Yarime selam edin
- Şu Çorum'un kuşları.
-
- Harman yeri yaş yeri
- Adilem yavaş yürü
- Koynundaki memeyi
- Bana ver de boş yürü.
-
- Gelepcekte sarmayım
- Yar elinde sırmayım
- Yar elime geçerse
- Öpeyim ısırmayım..
-
Son bölümde yine 1004 tarihli sicilden derlenen belgeler
önemlerine göre yayınlanır, Bunları tam 23 sayfa tutan
fermanlar izler, Bunların Arapça suretleri de alıntılanmıştır.
- ÇORUMLU DERGİSİ SAYI
11
-
-
15 Şubat 1939 tarihli
sayının ilk yazısı, Hikmet Turhan DAĞLIOĞLU'NUN geçen
sayısının süreği,"Onuncu Asırda Çorum" yazı dizisi bu
sayıda da sürer. Belgelere dayalı olarak tarihsel bağlamda
16,yüzyılı anlatır DAĞLIOĞLU, Üç belgeyi kısaca şöyle
alıntılar:
- Belgelerden biri Çorum
Beyi Behram Bey’e yazılan bir hükümdür ki 1584 tarihlidir
ve Vezir Osman Paşa'ya para hazırlanmasına” dairdir.
İkinci vesika (belge) ise ordu ile gelen kırk katar deveye
arpa ve saman tedarikine dairdir. Bu da 1584 tarihlidir.
Üçüncü belge ise Veziri azamla gelecek askerin et ihtiyacı
için koyun hazırlanmasına dairdir ve1585 tarihlidir. 16.ıncı
yüzyılda İran'la yapılan savaşlar, Anadolu'yu harap ettiği
gibi,devlet bünyesini de onulmaz biçimde sarsmıştır...”
-
-
Neşet KÖSE0ĞLU,"Yeni Bulunan
Paraları bu sayıda da inceler. Bu paraların 16 tanesi
gümüş akça olup,10 tanesi2,Beyazıt zamanına,6 sının Yavuz
Sultan Selim dönemine,4 tanesinin de Şah İsmail'e ait
olduğu saptanır.
-
-
“Evliye Çelebiye Göre Çorum
Havalisi” yazısı Neşet KÖSEOĞLU'NUN. Yazısının giriş
bölümünde şöyle der: “..Evliya Çelebi büyük seyahatine
(gezisine) H,1050 yılında Bursa'dan başlamıştır...” ,
“..Evliya Çelebi Defterdar Zade Mehmet Paşa ile H.1050
yılı Recebinde Erzurum gezisine çıktı. Bu seyahat
esnasında Sapanca, Bolu,Tosya yolu ile Çorum’un Osmancık
ve Hacıhamza kasabalarından geçmiştir...”, “..1057 yılı
Zilkadesinin 18.günü Evliya Çelebi Erzurum'dan İstanbul'a
dönerken Çorum'a uğramıştır. Direklibel'den Osmancık yolu
ile gitmek istemişlerse de, fazla miktarda (bir gecede beş
karış) kar yağdığından geçemeyerek Gümüş'e gelmişler ve
burada üç gün kaldıktan sonra Dankaza yolu ile Kırkdilim'e,
büyük müşküllerle Kırkdilim yolu ile de Çorum'a
gelmişlerdir...”,
-
-
“Mendil”,”Güzeller”,”Oy oy”
Sadi LEBLEBİCİ'NİN derleyip notaladığı Çorum halk
türkülerinden üçüdür. "Oy Oy"un sözlerinden bir alıntı
yapıyoruz.
-
- Suya gider helkeleri
çatmalı oy oy oy
- Ağrınca da (ağırlığınca)
altın ile tartmalı oy oy oy
- EI görmeden ağ kıdıktan
öpmeli oy oy oy
- Elin öptüğü yeri nitmeli
oy oy oy.
-
-
Eşref ERTEKİN'in Çorum
manileriyle yine ilk gençlik sevdalarına doğru
kanatlandırıyor bizleri.
-
- İncecik iğne misin
- Mülayim sürme misin
- Bir acaip kokun var
- Çorum'dan alma mısın.
-
- Kaşlarını eğemem
- Hatırına değemem
- Kırk yıl yarsiz otursam
- Üstüne yar sevemem.
-
- ince bele mest olsam
- Yar ile serbest olsam
- El yanında küsülü
- Tenhalarda dost olsam.
-
-
Aşık Halil "Atatürk'e Ağıt"
var iki dörtlük şöyle:
-
- Türkiye üstünde nur gibi
doğdun
- Bunca savaşlarda düşmanı
boğdun
- Emsalsiz dünyada
menendin yoğdun
- Gökte melek yerde insan
ağladı..
-
- Aşık Halil ağlamanın
zamanı
- Bizler göremedik ol adil
kânı
- Ankara şehrinde hoplar
civanı
- Kara geyip cümle âlem
ağılasın.
-
-
"Aşık Haydar İstanbul'dan
Samsun'a" deyişlerini, cönklerden derlemeler bölümünde,
Eşref ERTEKiN'İN derlediği
-
-
"Su Yolcu" Hafız El-fazi'nin
deyişleri izler. Nereli olduğu bilinmeyen Hafız EI-fazi'nin
24 dörtlükten oluşan "Ne Güzel Uymuş” şiirinden bir
dörtlük alıyoruz:
-
- Ekmekçiye kürek camcıya
elmas
- Sakaya arkalık, kırba,
sünger, tas
- Berbere ustura sitil,
taş, mikras
- Kahveciye fincan ne
güzel uymuş..
-
-
İhsan SABUNCUOĞLU,"Hesap
Veriyoruz "başlıklı yazısıyla Halkevi çalışmalarının iki
yıllık dökümünü verir. Bundan sonraki çalışmalar konusunda
da okurları bilgilendirir. Yazının sonu on ikinci sayıya
kayar.
-
-
Çorum'dan Haberler ise,
Halkevi Başkanı Ferdane B0ZD0ĞAN0ĞLU,Çorum Halkevi'nin bir
aylık çalışmasını değerlendirir.
-
-
Toplantılardan, sergilere,
kurslardan yoksul öğrencilere yemek verildiğine dair
haberlerdir bunlar.
-
-
Çorum'un Elvançelebi
köyündeki tarihi caminin değişik fotoğraflarından
sonra,son bölümde 15 sayfa tutan mahkeme
sicillerinin,fermanların,vakfiye suretlerinin yayını
sürer.
- ÇORUMLU DERGİSİ
SAYI 12
-
-
Beş ciltten oluşan
Çorumlunun 1.cildi 12.sayıyla sonlanır 1ö Mart 1939
tarihli 12 sayının ilk yazısı M. Fuat KÖPRÜLÜ’NÜNDÜR. Yazı
Ankara Halkevi dergisi olan; Ülkü'den alınır M. Fuat
KÖPRÜLÜ: “Halkevlerimizde Tarihi Araştırmalar Nasıl
Yapılmalıdır” başlıklı yazısıyla bu konuda yol gösterir.
Özetle şöyle der: “..Milli ve yöresel tarihimizin
uzmanlarca,bilim adamlarınca ortaya konmuş gerçekleri,
yayınlarla,konferanslarla geniş halk
kitlesine,aydınlara,gençlere yaymakla mümkündün...’ ,
“..Halkevimizin yöresel tarih konusunda kendi çevrelerinde
yapacakları araştırmalar yeni yeni birçok belgeler elde
edilebilir. Bunları bilimsel koşullara uygun olarak
yayımlamakla milli birliğimize büyük hizmetlerde
bulunabilirler. Sözgelimi, Anadolu'nun büyük küçük
merkezlerinde el yazmalardan oluşan genel kütüphaneler
yahut koleksiyonlar vardır. Bazı eski ailelerde, bazı
meraklı kimselerde bir takım yazma kitaplara rastlanırı.
Bunları inceleyerek,bugün Avrupa’da yazma kitapların
sınıflandırılması konusunda uyulan belli kurallara
göre sınıflandırılabilirler" , “..Tarih incelemeleri için
önemli kaynaklardan biri de yazıtlardır. Halkevlerinin
tarih şubeleri, her şeyden önce kendi yörelerindeki
yazıtların estampajlarını almak suretiyle bir yazıtlar
arşivi oluşturabilirler ...”, “..Bütün bunlardan sonra
yöresel tarih için en önemli belgeleri,şeri mahkeme
sicilleridir. Anadolu'nun herhangi bir merkezinde bu gibi
sicil defterlerine rastlanabilir. Onların yöresel tarihini
aydınlatacak bu belgelerdir. Bunların bilimsel
yöntemlerle, yani inanılabilecek biçimde basımı,tarih
araştırmacılar için birinci derecede önemlidir...”
-
Son olarak şöyle der: “..Halkevleri bilimsel içerikli
eserlerini Ankara,İstanbul gibi büyük merkezlerde
bastırmalıdır. Değersiz beş on eseri yöresel
yayınevlerinde ilkel teknikle kötü bir biçimde
bastırmaktansa, ciddi bir eseri,güzel bir baskıyla ortaya
koymak daha iyidir..."
-
-
“Çorum Sancak Beyi
Karayazıcı" yazısı Neşet KÖSEOĞLU'NUN. Bu yazısını
özetliyoruz: “..17.yüzyıl başlarında Çorum’da eşkıyalık
hareketleri bütün hızıyla sürmektedir. Devlet yönetimi
Anadolu'daki Celali İsyanlarıyla başa çıkamayınca onlara
sancak beyliği gibi yönetim görevi de verir. Yine de önü
alınmaz eşkıyalık hareketlerinin.
-
Bölük yazıcısı olan
Karayazıcı Türk olmayan paşaların hareketleri yüzünden
devlete isyan etmiş. Amasya çevresinde 70.00O askeri
vardır. Ortaköy’ü de saltanak merkezi yapmıştır.
Amasya Müsellimi Zülfikar da 5000 piyade 3000 süvariyle
kendisine katılır ...”
-
“..Devlet kendisiyle başa
çıkamadığından Amasya Sancakbeyliği verilir. Sonra Sivas
Sancakbeyi Mehmet Paşa'nın önermesi ve Şeyhülislama 30.000
altın rüşvet verilmesi karşılığında Çorum Sancakbeyi olur
(1601).Kısa sürede verdiği rüşvetin birkaç katını
Çorumlu'dan çıkarır. Eşkıyalık olayları
yakma,yıkma,yağmalama biçiminde sürer. Halk canından
bezer.1604 de Tavil Halil yönetimindeki Celali
sekbanları çevre sancaklarla birlikte Çorumlu da yakıp
yıkarlar. Halk korkusundan dağlara sığınır..."
-
-
“10.Yüzyılda Çorum”
yazısında H,Turhan DAĞLIOĞLU beş belge daha yayımlar. Biz
buraya sadece 10 Zilhicce tarihli belgeyi alıyoruz:
“..Osmancık'ta olan bir yangında Mehmet Paşa evkafından
büyük hanla,30 dükkan yanmıştır...”, “..Bu hanın yeniden
inşasının 12,000 akçaya,dükkanlardan her birinin
yapılmasının da altışar yüz akçaya çıkacağı
hesaplanmıştır. Bunların yapılması hükümet merkezinden
rica olunur. Fakat öncelikle vakıf mütevellisinin
hesabının kontrol edilmesi ve ondan sonra inşaata
başlanılması emredilmektedir...",
-
-
Neşet KÖSEOĞLU yine bu
sayıda ikinci yazısıyla “Çorum Gazi Beydili”yi anlatır.
Şöyle der: “..Biz Beydili’nin Çorumlu olduğunu,Dördüncü
Murat devrinde yaşadığını,yanlız şair değil aynı zamanda
muharip gazi olduğunu ve Bağdat Seferi'nde bulunduğunu bu
parçadan anlıyoruz...” Söz konusu parça: “..Bağdat'ın
fethinde bulunan Gazi Beydili Fermayet Ez Kazi
Çorum..."dur.
- 16 dizilik olan bu
şiirin son dörtlüğünü alıyoruz.
-
- Kulun Beydili der hak ya
hadi
- Hatalardan sakla Sultan
Murad’ı
- İnşallah açarız bizler
Bağdad’ı
- Ancak gece gündüz
zahmeti vardır..
-
-
“Çorumlu Maniler” bu sayıda
da sürer. Eşref ERTEKİN’İN derleyip bu sayıya aldığı 28
maniyle bizleri yeni yetmeliğin tozpembe düşlü
günlerine götürür yine.
-
- Karanfil deste gerek
- Destesi dosta
gerek
- Şu Çorum'dan kız seven
- Gayetle usta gerek.
-
- Karanfilim ez beni
- Dülbendinden süz beni
- Ben bir fındık altunum
- Gerdardanına diz beni.
-
- Kaşların katar katar
- Kipriklerin ok atar
- Lebin bakkal dükkanı
- Yanakların bal satar.
-
-
“Çorum'un Halk Türküleri"
denilince yine akla Sadi LEBLEBİCİ gelir. Derlediği
ve notaladığı iki türkü var bu sayıda. "Akkoyun" ve "Oydah"
Akkoyun’dan bir bölüm:
-
- Akkoyun kuzulayınca
- Yaralar sızılayınca
- Seni nerde bulayım
- Gönül arzulayınca hey..
-
-
“Çorum'a ait Atasözlerini
Eşref ERTEKiN derler. Konusu, tarım ve toprağa ait olan
atasözlerinden birkaç örnek veriyoruz.
-
- Arpa kırk günde hem
biter hem yeter.
- Göl yerinden su eksik
olmaz.
- Ananın bastığı cüce
(civciv) ölmez.
- Dirgene dayanmayan
harmana giremez.
- Yiğit tarla çavdar
getirmez.
- Meyveli ağaca taş atan
çok olur.
-
-
İhsan SABUNCUOĞLU’NUN “Hesap
Veriyoruz” başlıklı yazısı geçen sayının süreğidir.
Halkevlerinin iki yıllık çalışmalarını içeren yazı çok
yönlü bilgiler içerir. İzlenen çalışma programının aldığı
son biçimi şöyle yazar SABUNCUOĞLU :
- 1-Selçukiler zamanı
Çorum
- 2-0smanlılarla
Selçukiler zamanı Çorum
- 3-Çeşitli zamanlarda
Çorum mülki teşkilatı
- 4-Halk Edebiyatı ve saz
şairleri
- 5-Kitabeler
- 6-Tarihi değeri olan
belgeler
- 7-Yer adları
- 8-Şive özellikleri ve
dil derlemeleri
- 9-Gelenek ve görenekler
- 10-Etnoğrafya
malzemeleri
- 1l-Aşiretler ..."
-
-
Yeni belgeler bölümünde,
bulunan bir madalyanın resimlerini, H,1208 yılında
depremle yıkılan Çorum Ulu Caminin tamiri için Çorumlu
alim ve şair Yusut Bahri ile Çorum büyüklerinin
Çapanoğlu'na başvuru dilekçelerinin suretleri yer alır.
-
-
Son bölüm yine önceki
sayılarında süren mahkeme tutanaklarının, vakıfnamelerin
suretlerine ayrılır. Çorumlu'nun 1,cildi burada sonlanır
-
- DEVAM EDECEK
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
09 |
Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki
Sayfaya Gitmek için Tıklayınız! |
|
Paşa ÇETEN |
Paşa ÇETEN Hayat Hikayesi
|
-
YALNIZ KALAN GÜNEŞ
-
Her fikir bedenimizde bir demet gül
-
Karanfiller rengini içine akıtır.
-
Umudun yüreğinde çırpınıyor ay
-
Canımda patlayan bomba senden şerefli
-
Bak çığlıklar gerili kalbimizde.
-
-
İşkenceler ibadetimiz,zindan cennetimiz
-
İnsanı uykusundan ölüm uyandırır
-
Kabustan geliyorum,vahşeti içiyorum
-
Merhameti yılanın vicdanına asıyorum
-
Kader olan günleri sokmaya gidiyorum.
-
-
Kan ve göz yaşlarımızdan medeniyet su içiyor
-
İnsanlık su almış gemi; alçaklığa batıyor
-
Dünyanın seyir defterine düşüyor tarih
-
Cinayetlerde hürriyetin parmak izleri var.
-
Ateş denizinde can simidimiz karınca !
-
-
Karanlığın beyninde ihanetin tacı
-
Dağlar kendi içinde rütbeli ve itaatkar,
-
Rüzgardan gümüş yüzüğü gölgelere takıyorum,
-
Ey şuur! Seninle gereken yerde olmalıyım
-
Karanlığın boğazına ateş olup duruyorum.
-
-
Devir: Canımıza basan bir kara firen
-
Sende isyanımızı doğuran zaferimiz ol
-
Bak toprak karnını açmış vaktini bekliyor
-
Kim bilir hangi sevgiliyi koynuna alacak
-
Bir yıldız düşüyor kirpiklerimizden.
-
-
Nehirlerin şaha kalktığı yerden bakıyorum
-
İki yeşil renk bir oluyor ayrılırken
-
Eskimez yeniye yerleşiyor fecrimiz
-
Alevler ortasına ekilen feryadımız
-
Aşktan yeşeren beyaz yağmur gibi şanlı
-
-
Sır kendini hakka adıyor,
-
Bir el dudaklarımızdan kilidi açıyor
-
Suları bağlıyor dokuz yerinden
-
Ecel, korkusundan nasılda eriyor
-
Rabbim dilerse güneş dürülüp huzura geliyor.
-
-
Ruhumun içine girdim bir yoldan
-
Sekiz kapılı ilahi yapıdan
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10 |
Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki
Sayfaya Gitmek için Tıklayınız! |
|
Yaşar KILIÇ |
Yaşar KILIÇ Hayat Hikayesi
|
-
BEN DENİZİM !
-
Dünya denilen fanide dalgalı bir denizim
-
Hırçınlaşırım bazen,mahzunum,kimsesizim.
-
Cehennemi söndürür,su çekiyor dehlizim,
-
Depremle kükrerim,tüsinamı ensemde.
-
-
Timsahlar cirit atar,balinalar kudurur,
-
Dalgalar azgınlaşır,canavarlar doğrulur.
-
Bermuda üçgenim var gelen gemi vurulur,
-
Ölümün intizarın korkusu var darbemde.
-
-
Çıldırsam fırtına kıymetini andırır.
-
Arzın derinliğinde lavları uyandırır.
-
Azrail görev alır,şimşekleri yandırır,
-
Dönülmeyen yolculuk,yıldırımlar heybemde.
-
-
Orkestrayı andırır,dalga martı sesleri.
-
Kayalara gemimin çarpışma akisler
-
Pusula,rota,dümen yok kaptanın hisleri
-
Mani olamam buna,acımak istesem de.
-
-
Karışmayan perde var. Prangalar vurulumuş.
-
Deniz atı,arsları,ahtapotlar savrulmuş
-
YAŞAR fırtına diner derler sular durulmuş,
-
Sur düdüğü ötünce giderim gitmesine.
-
10.06.2003
|
Bu sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka,
Yasalara, Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut
Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
68 SAYI 25 Ekim 2004 SAYIYA
Gitmek İçin Tıklayınız!
|