|
YIL 6
SAYI 66 25-Ağustos-2004 |
|
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
- DOĞAL GAZIN TEHLİKELERİ
-
Doğal gaz
bileşenler; metan (CH4) ve daha az oranda etan
(C4H10) ve propan (C3H8) gibi hidrokarbonlardan
meydana gelir. Ayrıca bileşiminde azot (N2), karbondioksit (CO2), hidrojensülfür (H2S) ile helyum (He)
gazları da bulunabilir. Ancak H2S zararlı bir bileşen olduğundan, doğal gaz
üretim noktasında bu bileşenden temizlenerek boru hattına pompalanır.
-
Doğal gaz;
zehirsiz, renksiz ve kokusuz bir gazdır. Solunduğu zaman öldürücü bir etkisi
yoktur. Aşırı birikimlerde sadece oksijen azalmasından dolayı boğulma olayı
meydana gelebilir.
-
Doğal gaz
kaçaklarının fark edilebilmesi için sonradan doğal gaz dağıtım şirketlerince
içine gazı tanıtan bir koku katılır.
-
Doğal gaz
yoğunluk bakımından havadan hafif bir gazdır. Kapalı alanlarda gaz kaçağı
olduğunda bulunan mekanın üst tarafına
toplanır yani;tavan seviyelerinde veya biraz aşağısındaki yükseklikte toplanır.
Doğal gazın yükselme eğilimi havalandırma ve sızıntıların tahliyesi bakımından
avantaj sağlar.
-
Doğal gaz
yakan,ısınma cihazlarla zehirlenme olaylarından başlıcaları: bacanın tıkalı
yada ve uygun olmaması,kullanılacak alana uygun olmayan cihazın kullanımı
sonucu yanan gazdan çıkan atık gazlarının odaya dolmasıyla meydana gelmektedir.
Bu nedenle kullanılacak yerlerde,yaptırılacak cihazlar ve bunların uyumlu baca
tesisatları can emniyeti bakımından çok önem taşımaktadır.
-
%5-15 oranında
hava ile doğal gaz karıştığında yanıcı ve patlayıcı özellik kazanır. Bu nedenle
doğal gaz kullanılacak yerlerde sızıntılarına müsaade etmemeli, olabilecek
herhangi bir sızıntıya karşı doğal gaz tesisatı ve kullanılan ısınma
cihazlarının havalandırılması,kaçak tespit edildiğinde de elektrik düğmeler,cep
telefonları,elektrikli aletlerin çalıştırılmamasına dikkat
edilerek,çalıştırılması alinde ufak bir kıvılcım veya ateşle kaçak gazın
kıvılcımla teması kesinlikle önlenmelidir.
-
Doğal gaz
kullananların bu önerileri göz önüne almaları;kullanıcıların mal ve can
ehemmiyeti bakımından önem arz eder.
-
Dikkatli
olunması;sadece kendi konutunuzda değil,bütün doğalgaz geçiş
yerlerinde ve kullanılan yerlerde bu kurallara dikkat edilmesi,gaz kaçağı
olduğu zaman yetkililere bilgi verilmesi gerekir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Muzaffer GÜNDOĞAR |
Muzaffer GÜNDOĞAR Hayat Hikayesi |
- ÇORUMLU DERGİSİ SAYI 5
- Çorumlunun 15 Ağustos 1938
tarihli sayısı,Abidin VARAN'IN . “İnkılâp Vazifelerj" başlıklı
yazısıyla başlar "Hicri 10.Asırda Çorum" adlı yazısında. H.
Turhan DAĞLlOĞLU beş belge yayımlar, şöyle der yazısının
başında: “..Bu hükümler mühimme defterinden alınmıştır.
Bunların her birisi birer tarihi veya toplumsal gerçekleri
anlatması yönünden önemlidir.
- Bu hükümlerden birisini
alıyoruz. “..Mecitözü Kadısına H.981 tarihinde gönderilen bir
hükümdür. Mecitözü’nün o zamanlar Amasya Sancağı’na bağlı
olduğunu mühime defterlerinden anlıyoruz...”
- …O zamanın harp gemileri olan
Kadırgalara kürekçi bulmak için Bazı katil, hırsız ve
memlekette asayiş ve toplumsal düzeni bozan adamlardan
istifade edildiği anlaşılmaktadır.
-
- Nazmi TOMBUŞ "Çorumdaki Eski
ocuk Oyunlarından " Top, Çelmeli, Elemsema, Emenli Top, Eşşek
oyunların anlatır. Bu gün bu oyunları ne bilen, nede oynayan
kalmıştır .
-
- "Osmancık'ta Üç Kitabe"
yazısıyla Neset KÖSEOĞLU Mehmet Paşa veya İmaret Camisi
Kitabesi, Koyunbaba'nın Türbe Kitabesi ve Baltacı Mehmet
Paşa'nın Çeşme Kitabesi'ni tanıtır.
-
- Ziya GÜREL'se “Deli Boran"ı
deyişleriyle birlikte tanıtır okuyucusuna şöyle başlar:
- “..Deli Boran,yada Boran Baba Çorum’un Sarimbey
köyündendir.Bu köy bulunduğu vadideki köyler Kuyumcu
Aşireti’ndendir. Deli Boran'ın H,1301 tarihine doğru göçtüğü
(öldüğü) anlaşılmaktadır...”
-
- Deli Boran'dan iki dörtlük alıyoruz.
-
- İçtik ama aşk dolusu az geldi
- Dosttan bize şaka ile naz geldi
- Kumaş diye beklediği bez geldi
- Hele bir fark eyle oralarını..."
-
- Bu aşkın elimden sinem ezgindir
- Ceset candan,can cesetten bezgindir
- Deli Boran Haydar ile bozgundur
- Kim düşüp bulacak aralarını..."
-
- “Çorum’un iklimsel
özelliklerinden sonra, Ruhi TANYEL'İN yazısı,"Çorum'un Halk
Oyunlarından Hüzünlü Oyunu ve Türküsü.” Noktalandırılması Ruhi
TANYEL’İN. Yedi beşlikten oluşan türkünün 3.bölümünü alıyoruz:
-
- Göçünü de yavrum göçünü
- Yaylada gördüm göçünü
- Takıver zillerin üçünü
- Gel yeter naz eylediğin yeter
- Şimdi de horozlar hep öter.
-
- “Haydi Cumbam” türküsünü
notalayan Sadi LEBLEBİCİ’DİR. İlk bölümünün sözleri söyle:
-
- Haydi bombam haydi
- Gözlerin beni baydı
- Elin nazlı yarine
- Nasıl diyelim haydi
-
- Karanfil suyu neyler
- Güze kokuyu neyler
- İki baş bir yastıkta
- O göz uykuyu neyler.
-
- “Çorumlu Maniler” bu sayıda da
sürer. Eşref ERTEKİN’İN derlediği manilerin sayısı 298’e
ulaşır. Birkaç örnek alıyoruz.
-
- Parmağında mühür var
- Etme bana kahır yar
- Sensiz sular içersem
- Olsun bana zehir yar.
-
- Cici pabuç cız eder
- Kız oğlana göz eder
- Oğlan bir şey bilmiyor
- Ne ederse kız eder.
-
- Bağdat'a paşa gider
- Memeler koşa gider
- Mehle kızı alanın
- Emeği boşa gider.
-
- “Çorum Haberleri” bölümünde,
Çorum Halkevi’nin bir aylık sosyal ve kültürel etkinliklerine
yer verilir. Konferanslar verilmiş, spor çalışmaları
yapılmış:'Bir adam Yaratmak' oyunu sahneleme çalışmalarıma
başlanmıştır. Çorum'un Tarihi Belgelerinde yöresel kıyafetler
ve Etnografya araştırma fotoğraflarına yer verilir.
-
- Son bölümde,"Çöplübey
Sülalesi" hakkında belgeler birkaç yüz yıl öncesine ışık tutar
Ayrıca, mühime defterinden çıkartılmış H.10 yüzyıla ait 5
belge ilginç tarihi olayları anlatır
-
-
-
- ÇORUMLU DERGİSİ SAYI 6
-
- Çorumlunun 15 Eylül 1938
tarihli sayısında “Aklı Gözünde Olanlara” başlığı altında
Abidin VARAN güncel konuları irdeler.
-
- Neşet KÖSEOĞLU’NUN yazısının
başlığı “Yurtta Araştırmalarda Kuşsar, Kuşsaray ve Kuşören”
Köseoğlu Çorum yöresindeki kale, höyük,harabe ve Mağaraları
anlatır
-
- "Onuncu Asır Hicride Çorum
Hayatı" adlı yazıda H,Turan DAĞLIOĞLU beş belgeden yola
çıkarak 1500 lü yıllardan ses getirir, Yazıdan kısa bir alıntı
yapıyoruz: “..Onuncu asırda,bilhassa III. Murat devrinde
Sokullu Mehmet Paşa'nın istememesine rağmen açılan İran Seferi
esnasında Şarki ve Orta Anadolu'da halk ve reaya hayli zulüm
görmüş ve ezilmiştir. Bunun içindir ki hükümete karşı münferit
eşkıyalık gibi olaylara onuncu asırın sonlarına doğru sık sık
rastlanır...”
-
- Neşet KÖSEOĞLU, "Yine Kul
Mustafa" başlıklı yazısının sonuna iki de deyiş ekler Kul
Mustafa'dan:
-
- Kul Mustafam eder cana der kastın
- Çok ağlattı beni gözleri mestim
- İncitme sevdiğim severim dostum
- İncitirsen güzel olmaya idin...”
-
- Halit KOÇAK, "Ceyhuni ve
Çırakları" yazısını alır bu sayıya. Ceyhuni'nin ölümünden
önce söylediği bir münacatı alıyoruz buraya:
-
- Yarab budur senden nazı niyazım
- Beni böyle derdi gamda bırakma
- Hakikate tebdil eyle mecazım
- Ettiğim isyanı başıma kakma
-
- Tutuldu damanım nefsi havaya
- Geçti nazik ömrüm eyvah havaya
- Varınca yüz kara ruzü cezaya
- Silsili isyanım gerdane takma
-
- Cürmüle kabul et kalbi mahsunü
- Na ümit bırakma kıyamet günü
- Her vecihe kabul et Ceyhunu’nu
- Habibin aşkına narınla yakma...”
-
- “Çorum Adı Üzerine Araştırma”
yazısı Süleyman KÖSTEKÇİOĞLU’NUN. “Folklor Derlemeleri”
bölümünde “Halk Ağzından Atatürk! Bir Destan İki Ağıt” Aşık
Mazhar’dan aldığı,”Kurtuluş Savaşı ve İnkılâp Destanı” 19
dörtlükten oluşan uzun bir destandır. İki dörtlüğünü alıyoruz:
-
- Türklerin ihyası Hazreti Gazi
- Kurtardı vatanı düşmanımızdan
- Sinesin bu yolda eyledi feda
- Biz dahi geçelim az canımızdan.
-
- Arslan gibi Türkiye'min insanı
- Çalışmakla kazanmıştır vatanı
- Aç kurt gibi parçaladı düşmanı
- Şecaat görmüşüz başkanımızdan...
-
- Diğer destanlar, toplumsal
acıları geçmişten günümüze, yüreklerimize taşırlar iki yaşında
öldürülen bir çocuk için Alacalı Aşık HAYDAR'IN yazdığı
ağıttan bir alıntı yapıyoruz:
-
- Yavru ateşinden nasıl durayım
- Atatürk’e telefonlar vurayım
- Müjdesine beş yüz altın vereyim
- Yitirdim yavruyu ben bulamadım..."
-
- Askere gitmedi mektup yazayım
- Ölmedi ki mezarını kazayım
- Şu dağları koyuk koyuk arayım
- Yitirdim yavruyu ben bulamadım..."
-
- İkinci ağıtta Çorum'un Kargın
köyünde öldürülen gelin Nönü için yakılmıştır. Yazanı belli
değildir On bir dörtlükten oluşan bu ağıtın iki dörtlüğünü
alıyoruz:
-
- Çorum’un üstünde bir bölük duman
- Atlara taktılar bir torba saman
- İncitme Nönü'yü yarası yaman
- Eyvah güzel gelin ömrüne yazık..
-
- Güzel gelin bebeğini bekliyor
- Kanlı düşman kamasını biliyor
- Aman bacım koyun gibi meliyor
- Eyvah güzel gelin ömrüne yazık.
-
- Eşref ERTEKIN'IN derlediği
mani sayısı 354'e ulaşır. Tüm sevenlerin duygularını
simgeleştiren bu manilerden iki tanesini alıyoruz:
-
- Ekin ektim tarlaya
- Fener gibi parlaya
- Kız oğlanın koynunda
- Burcu burcu terleye.
-
- Çamdan sakız akıyor
- Kız nişanlın bakıyor
- Koynundaki memeler
- Turunç olmuş kokuyor.
-
- “Çorum Haberleri”nin ardından,
son bölümde ise, Büyük Önderimiz Kemal ATATÜRK, Başbakan Celal
BAYAR, CHP Genel Sekreteri ve içişleri Bakanı YURDAKUL'UN
resimleri yer alır.
-
- ÇORUMLU DERGİSİ SAYI 7
-
- Çorumlunun 29 Ekim 1938
tarihli 7. Sayısını Abidin VARAN’IN başyazısıyla
başlar.”Cumhuriyetin 15. Yılında Çorum”un son beş yıllık
kazanımlarını ve geldiği yeri anlatır.
-
- "Dil Bayramı" yazısı Hikmet
Turhan DAĞLlOĞLU'nunı Yazı şöyle başlar: “..26 Eylül,Türk
dilinin istiklâle kavuştuğu gündür.1932 yılında Dolmabahçe
Sarayında ilk Türk kurultayının toplandığı zamandan bugüne
kadar tam altı yıl geçmiş bulunuyor Dilimizin bu kısa zaman
içindeki gelişme ve güzelleşmesi karşısında duyduğumuz sevinç
ve heyecan büyüktür...”, “..Dünya dilerine analık etmiş bir
dilin büyük varlığını ancak ATATÜRK'ün dehası ortaya koydu,bu
dilin yollarını aydınlattı, Türk dilinin tarihi hakları artık
yabancı dillerin tasallutundan ebediyen kurtulmuştur . Türkçe
nin Arapça,Farsça gibi iki yabancı dilin yardımlarıyla
konuşulabileceğini sananlar bu yeni ve büyük hakikat önünde
derin ve tarihi hataya düşmüş olduklarını anlamışlardır...".
-
- “Mülga Şer’iyye Mahkemeleri”
inceleme yazısı H,F,TURGAL'IN.
-
- H.Turhan DAĞLIOĞLU; ”Onuncu
Asırda Çorum” yazısını bu sayıda da sürdürür. Bir belgeyi özet
olarak alıyoruz: “..1578 tarihli bu belgede,Çorum'da büyük bir
zelzele olduğunu,şehirde bir çok bina arasında,Çorum’da
Sancak Beyliği yapmış olan meşhur,Gülabi Bey'in inşa ettirdiği
cami ile minaresinin harap olduğunu ve bunun tamiri için 7500
akça sarfı Lazım geldiğini bildirmektedir...” *
-
- Halit KOÇAK'IN "Ceyhuni ve
Çırakları" inceleme yazısı geçen sayının süreğidir. Bu sayıda
da sonlanmaz, Ceyhuni'den bir dörtlük alıyoruz:
-
- Tahammül gerektir adu taşına
- Kan karıştı gözlerimin yaşına
- Felek himmetini çalsın başına
- Ceyhun bu fenadan göçtükten geri.
-
- Ne zaman yaşadığı saptanamayan
"Derviş Mehmet" adlı aşığı ve deyişlerini Ziya GÜREL alır bu
sayıya. Çorum Alaca ilçesi İmat köyünden olan aşık Derviş
Mehmet'in deyişlerinden bir dörtlük sunuyoruz:
-
- Gönüle bakarsan çok dala konar
- Kendini bilmeden odlara yanar
- Günahın var ise üstüne biner
- Müşteri bulup ta satamam yoksa...”
-
- Cevdet YAKUP “Başbuğ” şiirini,
Abdulbaki ULUBAY DA “Cumhuriyet Şarkısı”nı yazar. Cumhuriyet
şarkısının ilk beşliğini alıyoruz:
-
- Doğduğun günde senin doğdu ilim, fen, sanat;
- Doğduğun günde senin öldü cehalet, zulmet,
- Doğduğun günde nihan oldu nazardan zillet;
- Yaşa, binler yaşa ey sevgili Cumhuriyet.
- Buldu sayende senin izzü saadet millet...”
-
- Eşref ERTEKIN,"Çorumlu
Kadifeoğlu" başlıklı yazısında bir ağıdı anlatır.
-
- Çorum halk türkülerinden "Bir
Güzelleme" ve “Ördek” .Notalayan ve derleyen Sadi LEBLEBlCİ.
Bir bölümü şöyle Ördek türküsünün:
-
- Aman ördek yeşil yeşil ördek
- Hani senin eşin eşin ördek
- Çift gittin de tek mi geldin
- Hani senin eşin eşin ördek.
-
- “Yekbas Bağları”na ait bir
destan.13 dörtlükten oluşan bu destandan bir dörtlük alıyoruz.
-
- Yekbas güzelinin giydiği paça
- Kesesin yokladım yoktur hiç akça
- Her evin önünde bir bölük bahça
- Ötüşür bülbüller Höke bağında.
-
- Nazmi TOMBUŞ, "Çorum'da Aşar
Vergisi" adlı yazısının bir yerinde şöyle der: “..Bu ağır
vergi memleketin bütün üretim yeteneğini öldürmüş,en esaslı
geçim kaynağını kurutmuş, halkı,özellikle vatanın,milletin en
büyük dayanağı olan üreticileri aç,sefil ve perişan
bırakmaştır...”
-
- "Karahisar ve Temürlü'le Bir
Gezi ve Toplanan Eski Paraların Tanıtımı"nı Neşet KÖSEOĞLU
yapar, “Yer Adları” yazısı bu sayıda sonlanır.
-
- Bunları izleyen bölümde, Çorum
Halkevi çalışmalarının aylık dökümü verilir. Bunlar; kurslar,
konferanslar ve dersler verilmesinin yanı sıra, yoksul
hastaların muayenesi,yoksul öğrencilere yardım yapılması
haberleridir.
-
- Bunu Çorum çevresindeki ören
yerleri ve höyüklere ait 23 resim izler Son bölüm yine
ferman,vakfiye,mahkeme sicil ve tutanaklarına aittir.
-
- *Bugün Çorum'daki büyük mahallelerden birisinin adı Gülabi
bey Mahallesidir.
-
-
- ÇORUMLU DERGİSİ SAYI 8
-
- Çorumlunun 15 Kasım 1938
tarihli 8.sayısı,Türk Ulusu olarak en büyük kaybımızın
(ATATÜRK’ÜN ölümünün) acısının salt yüreklere değil,duygu ve
düşünceler yoluyla sayfalara sindiği sayıdır.
-
- Hikmet Turhan DAĞLlOĞLU'nun "Atam’a
Ağıt"şiiri de aynı duygularla yazılmıştır. Beş beşlikten
oluşan şiirin son beşiğini alıyoruz:
-
- Bir dağa benzerdi yüksekti başı
- Ağlıyor yurdumun toprağı taşı
- Diner mi bu acı kanlı gözyaşı
- Bir güneş söner mi atam
- Gösterin tanrıyı sorup ta çatam...”
-
- Yine Atatürk'ün ölümü
nedeniyle Abidin VAROL’UN yazısı "Kaybın Akisleri"dir. Şöyle
der yazısının bir yerinde: “..Ebedi istirahatgâhında,bu fani
hayata yumduktan sonra da müsterih olabilirsin. Çünkü,
arkanda bıraktığın 18 milyon çocuğun senin eserini,senin
rejimini,senin cumhuriyetini yaşatacak ve yükseltecektir...".
-
- Sabiha Zekeriya SERTEL'İN .TAN"dan
alınma bir yazısı:"Atatürk'ün Ölüsünü Bekleyen Subaylar"dır.
Yazıdan bir bölüm alıyoruz: “..Siz bir türbedar,bütün bir
istiklâl tarihini,milli hakimiyeti cumhuriyeti,terakkinin en
yüksek umdelerini yaratan,bir ölünün türbedarısınız. Bugün
cansız yatan bu vücudun içinde daha dün bütün hızıyla, kudret
ve kuvvetiyle yaşayan bir inkılâp ulusunun,baştanbaşa bir
kahramanlık destanı olan bir ölünün türbedarısınız...”
-
- Eşref ERTEKIN,derlediği 47
maniyi alır bu sayıya Üç örnek alıyoruz.
- Eller fincana kurban
- Kollar mercana kurban
- Şu Çorum'un içinde
- Ben de bir cana kurban...”
-
- Fındık altın tek olur
- Çift eylersem yük olur
- Seversen kızları sev
- Memeleri pek olur...”
-
- Gökte yıldız süzülür
- Kızlar yola düzülür
- Kız oğlanı görünce
- Göğüs bağı çözülür.
-
- Hikmet Turhan DAĞLIOĞLU’NUN
'Onuncu Asırda Çorum" yazısı dizisi bu sayıda sürer. Yazının
son paragrafını alıyoruz: “..Onuncu asırda mali teşkilatın ana
hatlarını gösteren belgeler,aynı zamanda bize halkın haksız
yere bazı angariyelere maruz kaldıklarını,açık seçik bir
şekilde göstermektedir. Nitekim bu hal Osmanlı saltanatının
devamı müddetince açıklıkla devam etmiş,halkın salgıcı adını
verdiği tahsildarlarla,zaptiye ve jandarma köyleri ve halkı
asırlarca kasıp kavurmuştur...”
-
- Eşref ERTEKİN, Cönklerden bir
derleme daha yapar."Kırşehirli Şair İlhami"yi tanıtır, 9 sayfa
tutan üç destandan bir dörtlük almakla yetiniyoruz:
-
- Sultan Aziz döneminden ses veren
İlhami,toplumsal yozlaşmadan,bozulmadan dertlenir.
-
- Alimler ilmiyle etmez ameli
- Demez hiç kimse hak söze beli
- Nasihat eylesem derler bu deli
- Puşt ile deyyusa itibar şimdi.
-
- Çorum’a ait notlar bölümünde,
Cevdet YAKUP’TAN edebi bir röportaj serisi olarak nitelenen
“Çalkara Köyünde Soku Başı” yazısı yer alır. Gazeteci-yazar
olan Cevdet YAKUP, Çorum Mecitözü doğumludur.(1910) Milliyet,
Son Posta, İkdam, İnkılap, Samsun, Kurun, Tan, Cumhuriyet,
Yeni Asır ve Ulus gazetelerinde yazar, Yurt Mektupları,Şehir
ve Köy Röportajları yayınlar bu gazetelerde. Oldukça arı duru,
işlek güzel bir dili vardır.
- "Çalkara Köyünde Soku Başı"
yazısı şöyle başlar: “..Kızılırmak'ı arkada bırakalı çok oldu.
Kelkit'in yakınlarından geçiyoruz. Önümüzde yeşile çalan bir
ova ve başımızda mor kanatlı Herek dağları...”,
“..Doruklarda,tutuşmuş bir gönül gibi yana yana palazlanan
çamlar...” ,“..Gün vura vura,yanmış yüzlerin,Doksan Üç
Cenginden kalmış ihtiyarların ve yüzlerinde göz izi olan
tazelerin büyüsüne tutuluyorum...” ,“..Buğdayı kaynatıyorlar
Güneşte kurutup,içi oyuk taşın ortasına dolduruyorlar,halka
halka halkalanıyorlar. Sonra dibeklere vura vura eziyorlar. Bu
oyuk taşa soku diyorlar...”, “..Manaca harikulade güzeldi.
Yerimde duramadım. Yavaş yavaş aralarına karıştım. Gözleri
ateş böcekleri gibi ışıl ışıl, ürkek ve titrek. Beli ki o
şarkın, o eşleri kalmamış yosmalarından. Saf temiz memleket
kızları. Sakarya’da, Dumlupınar’da gülle taşıyıp can
verenlerin soyundan! Dibeklerin biri kalkıp, biri iniyor...”
,“..Neşeli kahkahalar uzaklarda akisleniyor ve maniler
başlıyor...”
-
- Bahçe pezik değil mi?
- Yürek ezik değilmi ?
- Ben sevdim eller aldı,
- Bana yazık değilmi ?.
- “..Ve çalkara
dağlarından,Çalkara kızlarına ses veren,dalga dalga ,yanık
yanık türküler,maniler ...”, “..Dulmuş da hissedilmiş
sevdaların gönlünde düğümlenip kalmış tatlı saraları...”
-
- Neşet KÖSEOĞLU Karahisar
Temülü'de İlhamiler'e ait araştırmalar sonucu bulunan birkaç
parayı tanıtır bu sayıda.
-
- Alacalı Aşık Haydar’ın
"Atatürk'e Ağıt"ından bir dörtlük alıyoruz:.
-
- Dediler Atatürk çok ağır hasta
- Dağlar inileşir işlemez posta
- İstanbul Ankara hep kara yasta
- Bizi kara yasta koydu da göçtü",.
-
- Çorum Halkevi'nin bir aylık
etkinliklerinde, kurslar,dersler:yoksul öğrencilere öğle
yemeği verildiği haberleri yer alır, Son bölüm yine fermanlara
vakıfnamelere,mahkeme tutanaklarına ait belgelerin suretlerine
ayrılmıştır.
DEVAM EDECEK |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki
Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
- GEL DE GÖRME GERÇEKLERİ GÖRMEK GÜZEL
-
Çorum;Güzel
şehrim. Burada yeni bir yapılanma oluyor. Yeni bir ısınma alternatifi
sunuluyor. Doğal gaz.
-
Gaz Dağıtım
Şirketi;bilerek veya bilmeyerek bazı yanlışlıkları yapıyor. İnsan bunları
görünce de görmezlikten gelemiyor.
-
Geçenlerde
Doğalgaz Şirketinin gazetenin birinde bir reklamında konut ısınmasında bir
örnekleme verilmiş. Gaz almakta yavaş davrananlara ,gaz vermek (!) için alenen yapılan
bir işlem olarak gözüküyor. Bu ilanda örnek olarak gösterilen fatura deniz
kenarında bulunan bir büyük ilimizin bir ilçesine ait. Bu örnekleme yanıltıcı
ve bilgi dışı olarak adeta ben buradayım,bak da gül demiyor mu ? Bu şirketin
yenirde olsam;Ankara içinde bir ilçenin hem de kotu bakımında en az 5 derece
farkı olan Çankaya ilçesinden örnekleme verirdim. Çorum’un kış iklimine en
uygun yer orası olabilirdi diyorum (!)
-
***
-
Şehrimizin
her tarafı köstebek yuvası haline geldi. Bu ilimiz için çok güzel bir gelişme.
Yine gözüme takılan;kazı yapanların,”verdiğimiz sıkıntıdan dolayı özür dileriz”
yazısı. İnsanın cevaben “bana mı sordun (!)” diyesi geliyor.
-
***
-
Bu ayın
beşinde İskilip,sanayi,Hıdırlık kavşağından geçerken,ana boruların kaynak Gaz Şirketinin elemanları
çalışıyorlardı,resimlerini çektim. Orada ya dozerde çalışan,ya da kamyon
şoförleri oturuyorlardı,bana takıldılar:
-
Amca bizi
niye çekmedin ? Cevaben:
-
Gençler
sizi resmetseydim,firma sizi oturur vaziyette görünce mesainizden keserler diye
çekmedim. Dedim.
-
Demek
ki;Devlet dairelerinde işi bir iki kişi yapar,diğerleri de onların yaptıkları
ile maaş alırlar. Bu sistem sadece resmi dairelerde değil,özel sektörde de
oluyormuş (!)
-
***
-
Bu ayın altısında Cumartesi
Pazarının hemen önünde yapılan kazının kapatılmış hali ile duruyor. Arabamı
park ederek bir doğalgazcı ile görüşmeye giriyordum,ayağımın yarısı bir
çukurcuğa neredeyse girecekti. Baktım;gaz için kazılmış bir kanalın örtülmüş
hali. Yalnız geçen yağmurdan önce yapılmış,gevşek yerden de giren su oradan
akmış gitmiş. Girdiği yer bir insan ayağı şeklinde,içi ise oldukça geniş. Bir
araba,ya da benim gibi şişman biri tam destekli bassa görün olacağı. Yine de
Allah bu gibi görünen kazalardan bizi korusun.
-
Gaz; Çorum
için güzeli yapmak,güzeli bulmak hepimizin görevi.
-
Çorum’a
hizmet getiren Çorum Gaz şirketi en sonunda gaz için doru ve kesin kazı yapmayı
öğrendi galiba.
-
Gazi
Caddesi’nde 14 Ağustos 2004 tarihinde yaptığı kazı çalışmasını fotoğrafladım.
Bence gerçek boru döşenmesi bu olmalı. Kazı yapılan sokağın her iki tarafında
bulunan binaların abone olup olmadıklarına bakılmaksızın hizmet kapılarına
kadar götürülmelidir.
Şimdiye
kadar yapılan,ana dağıtım borularını döşeyerek,abone olan her ev için ayrı kazı
yapılarak,devamlı sokakların köstebek yuvası gibi ayrı ayrı yerlerde kazılması
hem bizler için çok zor,hem de diğer hizmetleri veren kurumlar için oldukça zor
gözükmekte değil mi ?
Evet
beyler. Sokaklarımızı lütfer nizamı içinde kazın. Bizleri devamlı toz içinde
bırakmayın. Bizler sizin yaptığınız işlere karşı değiliz fakat,sizin plansız
çalışmalarınızın ceremesini de çekmeye mecbur değiliz. Her gün camlarımızı
sildirmeye,kapılarımızı tozdan açmamaya,evimizi havalandırmaya kalktığımızda
toz bulutlarının evimize dolmasına,arabası olanların arabalarının
amortisörlerinin patlamasına,kaportalarının çukurlara girip çıkmasından dolayı
yıpranmasına,lastiklerinin ömründen önce eskimesine ve her gün arabalarının bir
parmak tozdan kurtulması için yıkattırılmasını önleyin.
Her
sokakta,bu eziyetlere bir haftalık süre ile yaşayalım. Ama her gün kazılması, o
sokakta oturanların tamamının aboneliğinin bitmesinden sonra asfaltlanmasına
karşıyız.
İyi
çalışmalar her zaman övgüye değerdir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
İsmet ÇENESİZ |
İsmet ÇENESİZ Hayat Hikayesi
|
-
Gürültü
kirliliği hava kirliliğinden bin kat daha beter bir durum. Sayın yetkililer
milletin çektiği yeter. Önce,” kanunlar niçin yapılır?” sonra da, “tatbik edilmeyen kanunlar ne işe
yarar?” diye düşünelim.
-
Bizde
kanunlar çıkartılır ama çıkan kanunların %50’sine kanunu çıkartanlar bile
uymadığından, “dosyalansın belki bir gün, bir uygulayan olur” denip bir tarafa
konur. Yürekler acısıdır ki, o kanunları uygulayanlar, bu defa yine o kanunları çıkartanlar
tarafından cezalandırılır ve tayinleri
hani cezalı il ve ilçeler vardır ya, oralara yapılır!
-
Biz
burada, Çorum halkı adına artık sağırları bile rahatsız eden Çorum’un gürültü
kirliliğinden bahsedeceğiz ve yetkililerden halkımızın bu rahatsızlığına bir
çare bulmasını isteyeceğiz.
-
Trafik
polisimiz motosiklet üzerinden anons yapıyor, “2. sıra park eden arabaları
lütfen kaldırınız.” Yani diyor ki; “1. sıradakiler durabilir!” Buralarda park yasağı levhaları yok mu? Var!
Bu ne demek? Kanun var ama uygulayan yok! O zaman halk diyor ki; “Hükümet
nerede? DEVLET nerede?”
-
Ben
Belediye seçimlerinden önce iki defa yazdım. Hangi başkan adayı, “her yıl 2-3
tane katlı otopark yapacağım” diyorsa ona oy veriniz diye. Kaç tane otoparkın
yapılmasını bırakın kaç tanesinin temeli atıldı? Sokaklar otopark olarak daha
ne zamana kadar kullanılacak?
-
Çorum
trafiğine her gün 250 civarında araç çıkıyor sanıyorum. Ama yollar aynı,
otoparklar aynı. Artık bu durum çekilmez oldu.
-
Trafik
ve Onun Yarattığı Gürültü Kirliliğiyle Birlikte Diğer Çarpıklıklar:
-
1-
Plakasız, eksozu özel olarak
sökülmüş motosikletler.
-
2-
Yolda giderken araçların beşte birinde yapılan telefon
görüşmeleri.
-
3-
Trafik lambalarının ayarsızlığından dolayı her lamba da
“dur, kalk” yapmak. Halbuki
Samsunda, İzmir’de 10-15 km.
gidiyorsunuz ama yine de kırmızı ışığa yakalanmıyorsunuz. ( Yolda kaç km. hızla
gideceğiniz yazılı tabii.) Bunun Türkiye çapında ne kadar yakıt tasarrufu
sağlayacağını bir düşünseler sayın Hükümet ve Belediye başkanlarımız.
-
4-
Trafik lambalarının 10-15 metre yakınına park eden
arabalar.
-
5-
Yaya yolları sanki dükkanların sergi yerleri. Bunları
seyreden, bakıp geçen görevliler.
-
6-
Standartlara uygun olmayan kasisler yüzünden her gün
yüzlerce arabanın elden çıkan ön takımları. İşin aslına uygun yapılmadığından
israf edilen yüzlerce, milyarlarca liralık milli servet . Hatta hastanelik olan
insanlar.
-
7-
Belediye hudutları içinde bile yakılan anızlar. Yol
boyundaki otları yakanlar ve bu yüzden yanan, kuruyan yüz binlerce fidan.
-
8-
Keyfince, istediği gibi korna çalanlar. Hasta, ihtiyar,
çocuk düşünmeden keyfince ambulansların sirenlerini kullanan ambulans
şoförleri.
-
Çiğnenen ve
neden yapıldığını bir türlü anlayamadığımız yüzlerce, binlerce kanunlar.
-
KANUNLAR
NEDEN YAPILIR?
-
DOSYA
VE KANUN KİTAPLARINDA DURSUN DİYE Mİ KIYMETLİ YETKİLİLER?
-
Yine
de ümitliyiz. Bir gün bunları adil olarak uygulayacak genç neslin kuracağı
hükümetler başımız da olacak diye.
-
Hoşçakalın. Sevgi
ve saygılarımla.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Suhubi Ulvi CIRUL |
Suhubi Ulvi CIRIL Hayat Hikayesi
|
-
İTFAİYE TEŞKİLATI YENİDEN DÜZENLENMELİDİR
-
Ben;emekli
itfaiyeciyim. Zor anlarda başkalarının canını kendi canına tercih eden bu
kutsal mesleğe olan aşkım ölene keder devam edecektir.
-
Görevde
bulunduğum süre içerisinde asrın felaketinde çalıştım. İnsanlarımızın
çektikleri sıkıntıları yürekten hisseden birisi olarak gördüklerimi ve
düşündüklerimi yazdım ve yine düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.
-
Geçen asrın
felaketi ve sonrası gelişen olaylar gerekse itfaiyede çalıştığım süre
içerisindeki izinlerim süresinde ülkemizde bulunan itfaiye teşkilatının gezdim.
Gördüğüm bu eksiklikler için itfaiye teşkilatı mutlak suretle yeniden
yapılandırılmasının gerekli olduğunu savunuyorum.
-
Ülkemiz 17
Ağustos 1999 da ki asrın felaketine hazırlıksız yakalanmıştı. Önlemler
alındı,depremle ilgili hazırlıklar yapıldı,teşkilatlar güçlendirildi denildi ve
yapıldı da. Ama 02 Şubat 2004 tarihinde
Konya’da Zümrüt apartmanının çöküşü sonrasında yapılan aksaklıklar düşünmemiz
gereken bir konudur. Elbette tüm kuruluşlar elinden geleni yapmıştır ama
olabilecek afetlere karşı daha bilgili,süratli ve iyi organizeli önlemler
alınmalıdır.
-
1a) asrın
felaketinden sonra Sivil Savunma teşkilatları araç,gereç ve personel yönünden
güçlendirilirken,bu sevindirici bir durum olmasına rağmen herhangi bi kaza kurtarma ve afet oluşumunda ilk müdahaleler itfaiye
tarafından yapılmakta,Sivil Savunmadan daha sonra yardım istenilmelidir.
-
Bu şekilde
bir çalışma ise anında veya kısa sürede müdahale edilmesi durumlarında
gecikmeye sebep olmaktadır. Bu tür gecikmeleri özellikle trafik
kazalarında,suda boğulmalarda,insan ve diğer canlıların arama,kurtarmalarında
görmekteyiz.
-
1b)
Arama,kurtarma yapan ekipler bir arada çalışma durumunda olduklarında yetki ve
bilgi karmaşası yaşanmakta,kurtarmalarda gecikmeler ve organizasyon
bozuklukları yaşanmaktadır.
-
1c) Orman
ve arazi yangınlarında da ilk müdahale
özellikle de arazide oluşan ot,anız,bağ,bahçe yangınlarına itfaiye genelde
yalnız olarak katılmakta,orman yangın araçları ancak ormanlık alanlara
sıçradığında müdahale edilmektedir. Orman yangın riski az illerde bu güzide
araçlardan yeteri kadar istifade edilememektedir. Halbuki; arazi şartlarına
göre dizayn edilmiş bu arozözler tüm arazi
yangınlarında kullanılabilir.
-
2a) Mademki
herhangi bir afette ve kurtarma operasyonlarında ilk önce itfaiye
çağrılmakta,doğrusuda budur. Öyle ise neden itfaiyeler araç,gereç yönünden
modernize edilip güçlendirilmiyor ? Personel iyi bir eğitimden geçirilip tüm
felaketlere karşı bilinçlendirilmiyor ?
-
2b) Ayrıca
araç,gereç ve kullanılan malzemelerde aynı standart ve uyumda malzeme
kullanılmadığından il ve ilçeler arası yardıma gidildiğinde sıkıntı
yaşanmaktadır.
-
2c) İtfaiye
personelinin bazısı işçi,bazısı memur statüsündedir. Bu ise ücret başta olmak
üzere bazı konularda sıkıntıya sebep olmaktadır. Personelin kılık,kıyafeti ayrı
il ve ilçelerin haricinde aynı ildeki personel içinde farklılıklar
göstermektedir.
-
2d) 110 nolu yangın ihbar telefonları görüşmeleri kayıtlı hale
getirilmeli,görev harici kullananlar ve lüzumsuz meşgul edenler cezalandırılmalı.
Bu şekilde yanlış ihbarın ve haberleşmeden kaynaklanan gecikmelerin önüne geçilir. 110 nolu yangın ihbar
telefonu tüm Türkiyede aynı olduğundan bazen bir
ilden arama yapıldığında başka bir il ve ilçe itfaiyesi telefonu çalmakta,bazen
de hiçbir itfaiyeye ulaşılmamaktadır. Bu aksaklığın giderilerek ister
cep,isterse sabit telefonlardan arandığında aranan yara en yakın itfaiye
merkezi ile iletişimin sağlanması ve aranan yerinde hangi il veya ilçeye ait
olduğunu arayan kişiye bildirilmesi
-
2e) İtfaiye
telsiz görüşmelerinin güçlendirilmesi ve telsiz sayısının arttırılması
-
2f)
Apartmanlar her geçen gün daha çok talkı olarak yapılmasına karşın bir tek il
ve ilçede bu kadar yüksek binalara müdahale edecek otomatik merdivenli araç
bulunmamaktadır. Bir çok ilde tam teşekküllü kaza,kurtarma aracı da
bulunmamaktadır.
-
2g) Suda
boğulmalara karşı tüm itfaiyede 24 saat hazır bulunan ekipmanıyla birlikte
dalgıç bulundurulması.
-
2i) Aşırı
yağışlar bazı mekanlarda kısa yükseklikte su baskınlarına sebep olmakta,eldeki
mevcut olan motopomplarla tahliye daha yüksek seviyedeki suları alabilen
kapasitedeki alıcılar yardımıyla olmaktadır. Bu motopomplara ilaveten,sıfır
seviyeden su çekebilen jeneratörlü motopomplardan takviye edilmesi.
-
2j)Konutlar
artık betonarme yapıldıklarından konut ve küçük çaplı işyerlerinde meydana
gelen yangınlar gene de küçük çaplı olmaktadır. Mevcut arozözlerde ki büyük
hortum çaplı sistemlere ilaveten uzun mesafelere eksiz olarak açılabilen küçük
çaplı hortum ve kendinden tetikli püskürtme olarak su verebilen sistemlerden
konulması ve küçük çaplı tüm yangınlara bu sistemle müdahale edilip,aşırı suyun
verdiği zararların önüne geçilmesi,hem bu şekilde
daha az su ile daha kısa sürede söndürme gerçekleşmiş olur.
-
2k) Trafik
sıkışıklığında ve dar sokaklarda yangınlara ulaşabilmek için küçük tonajlı
manevra kabiliyeti yüksek,seri arozözlerden istifade edilmesi.
-
2l) Patlama
haricindeki hiçbir yangın ilk anda büyük değildir. Evlerde,iş
yerlerinde,araçlarda çıkan yangınlara özellikle ve önemle belirtiyim uygun
seçilmiş kontrol ve bakımları zamanında yapılmış,uygun yerlerde bulundurulan ve
kullanışlı,ilgilileri tarafından iyi bilinen yangın söndürme tüpleri ile
müdahale ile itfaiyeye telefon açılıp haber verilme sürecinde yangın
söndürülebilir.
-
Burada
önemli olan,yangına ilk anda anında paniğe kapılmadan müdahaledir. Yine de
itfaiyeye mutlaka haber verilmeli ama zararları da en kısa sürede önlemeyi
bilirsek bu bizlerin lehinedir. Bu konu özellikle yangın söndürme tüpü üretici
ve satıcı tarafından halkımız bilinçlendirip özendirilebilir.
-
Belediyelerin
birçoğu kısıtlı bütçe imkanlarıyla çalıştıklarından itfaiye hizmetlerine
gereken maddi desteği vermedikleri için modern araç,gereçlerden
alamamakta,alınan makine,araç ve teçhizatın tek elden alınmadığı için
teşkilatlar arasında standart ve uyum sağlanamamakta,yeterli sayıda personel
bulundurulamamakta. Böyle olunca da bazı küçük beldeler de 24 saat yeterli
sayıda personel hizmeti verilememektedir.
-
Belirttiğim
bu olumsuzluklar iyice gözden geçirilerek daha da iyi düşünceler varsa onlarda
görüşülüp,tartışılıp,sayabileceğim ve sayamadığım tüm eksiklikler tamamlanıp
tüm afetlere daha güçlü ve bilgili bir şekilde müdahale edebilmek için benim
görüşüm:
-
İtfaiyelerin
belediyelerden alınarak,İçişleri Bakanlığına bağlı olarak içerisinde Sivil
Savunma Müdürlükleri ile ülkemizdeki tüm arama,kurtarma birlikleri ve orman
yangın ekiplerinin bir arada bulunduğu büyük bir teşkilat haline getirilmesi.
-
Bu
teşkilatın jandarma teşkilatı gibi tüm il,ilçe,belde ve gerekli tüm yerlerde
teşkilatlanarak yarı askeri bir teşkilat halinde bulunduğu bölgeyi çok iyi
bilen yüksek düzeyde itfaiyecilik ve Sivil Savunma eğitimi almış,adına itfaiye
subayı veya uzmanı diyebileceğimiz idarecinin komuta ve idaresinde bir teşkilat
oluşturulması.
-
Teşkilatın
alt kadrosu ise,askerlik hizmetini yapacak gençlerimizin jandarma eri gibi
askerliğini itfaiye eri olarak yaptırılacak sürekli ve genç bir kadro
oluşturulmalı.
-
Herhangi
büyük afetlerde veya terhis olan bu gençlerimizin itfayeciliği
bilen biri olarak bir anlamda gönüllü itfaiyeci olarak sivil hayatta
karşılaştıkları yangın vb. gibi olaylara bilinçli bir toplumda kendiliğinden
oluşmuş olur. Arlıca;olağanüstü durumlarda personel ihtiyacı olduğunda terhis
olanlarda göreve çağrılarak eleman sıkıntısı da çekilmez.
-
Bu şekilde
kurulacak bir teşkilatla hem aynı veya birbirine benzer işler gören ekipler ve
teşkilatlar birleştirilerek herhangi bir afette emir komuta,bilgi,beceri ve
koordine karmaşası yaşanmayacak,kadro sıkıntısı çekilmeyecek,kadrolar askeri
disiplinle çalışacağı için daha disiplinli olacaktır.
-
Araç,gereç
ve ekipmanlar direkt devlet bütçesinden karşılanacağı için daha üst düzeyde
teşkilatlanma olacağı için yeterli sayıda modern,kaliteli ve standart bir
şekilde karşılanacaktır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Ali EMİROĞLU |
Ali EMİROĞLU Hayat Hikayesi |
-
FETHİYE’DE LAZ HAKİM
-
Fethiye’yi ve orada yaşamış yaşlıca
hakimi,hakimin Karadenizli olduğunu bilmeyenler;benim yazacaklarımı kafadan
yarattığımı ve hikayeciliğe başladığımı sanırlar. Herkes mesleğinde başarı için
gayret sarf ederlerse isabetli olur ve başarı şansıda bulur. Hikaye yazmak
edebiyat işidir. Bu kadar yaşı hekimliğe sarf edipte şimdi hikayeci olmaya
kalkışılmaz. Yazacaklarım doğru ve yaşanmış olaylardır. Hakim de
doğrudur,hakimin anlattıkları da doğrudur. Eğer hakimin anlattıklarını kendisi
bir araya getirmişse işte o hikayecilik olabilir. Hakimin edebiyata olan
aşinalığını bilmiyorum.
-
Karadenizli olan
ve “Laz” lakabı ile anılan hakimin adını unuttum. Bunları bir hata olarak kabul
ederim. Olay sizleri ilgilendireceğini düşünerek sizlere nakletmek istiyorum.
Zaten kimse Fethiye’de hakimi adı ile anmazdı. Hakim lakabı ile meşhur olmuştu.
-
Hakim;orta
boylu,kelli felli,beyaz saçlı,çabuk yürümeyi seven bir zat idi. Altmış
yaşlarında vardı. Herkes gibi evlenmiş,çoluk çocuk sahibi olmuş,bunları
yetiştirmiş,ev bark sahibi etmiş,kendisinin eşiyle yalnız kalıp da tam huzura
kavuşacağı,kendi kazancını kendisi için sarf edeceği zaman gelince,karısı ölmüş.
İnancımıza göre Allah’tan gelene karşı gelinmez. Hakim de boynu bükük oturmuş.
Ölüm sahası kendisinin karar vereceği saha değil. Kendisi zaten hukuk hakimi
idi.
-
Hakimin
aklına,tanıdıkları;belki de kendi çocukları yeniden evlenmesi fikrini sokmuşlar.
Yarı acılarını,yarı da isteklerin etkisinde kalan haki,yeniden evlenmeye karar
vermiş. Evlenmişte. Bir insan ve hele yaşını başını almış bir hakimin evlenirken
bunları göz önünde bulundurmaz mı ? Bizim laz hakim sanki ilk defa evleniyormuş
gibi hareket etmiş. Kendisine göre çok genç,boylu,poslu,herkesin güzel vasfını
esirgemeyeceği bir kadınla evlenmiş. Evlenmişler ve acılarını unutarak mutlu da
olmuşlar ki iki çocuk daha yapmışlar. Çocuklar sık sık hastalanırlar ve
doktorları da benim. Fethiye’de o zaman çocuk mütehassısı yoktu. Ben oldukça işe
yaradığımı hatırlarım.
-
Hakim
Yaşını,başını almış bir insandı. Bana öyle geliyor ki;dairede işini bitiren
hakim,doğruca evine geliyordu. Eşini ve çocuklarını görüyor ve beklide ufak
tefek mutfak işlerine de yardımcı olmak istiyordu. Hakimin şehir kulübünde pek
görmezdik. Bazen tek başına kordonda veya Fethiye’nin tek caddesinde gezdiği
görülürdü.
-
Genç eşi de
elbette gençliğinin gereği,kabul günlerine gitmek için kocasının eve gelişini
dört gözle beklerdi. Yazlığım bu nakli mazi fiilin şeklini, şuhudi mazi olarak
düşünmelisiniz. Beni bunları ev içinde bilmiş ve görmüş olmam mümkün değil.
Çocuklar hasta oldukça eve çağrılırdım veya hasta muayenehaneme getirilirdi.
Benim kadeh arkadaşım değildi. Anlattık ya;hakim kimse ile içli,dışlı değildi.
Ben;hakimin en çok gördüğü insanlardan birisi idim. Hasta olmadığı zaman da
muayenehanemde çay içilir,ufak tefek çekiştirmeler de yapardık. Hasiyet
ölçülerini ikimizde bilirdik.
-
İşte bu muhterem
hakim,bir akşamüzeri iki çocuğunu da hasta olarak muayenehaneme getirdi.
İfadesine göre eşi,kabul gününe gitmiş ve o çıktıktan sonra iki çocuğun da aynı
anda denilebilecek şekilde ateşi çıkmıştı. Altmışın üstünde yaşı olan bir
insanın hem de günün yorgunluğunun üstünde olarak iki adet çocuğu kollarında
taşımının ne olduğunu yaşamış olanlara bunları anlatmak zordur. Onun için,işin
bu kısmını kısa keserek asıl soruna gelmek istiyorum. Bana geldiğinde;bu aklı
selimi olan hakim,kendi kendisine küfrediyordu. Küfürlerini buraya yazmaya
kalksam,benim aklımdan şüphe etmeye kalkarsınız. Kendi hakkımda şüphe uyandırma
istemem. Şu kadarına işaret edeyim ki;hakim bir Laz’ın yapabileceği bütün küfür
cinslerini bizzat kendisinden esirgemiyordu. Kan ter içinde kalmıştım.
Kendisiyle meşgul olacağıma hekimliğin gerekenini yaptım, çocuklara iyi bir
muayene tatbik ettim. Kitapta okuduklarımın hiç birisini ihmal etmedim. Çocuklar
agin olmuşlardı. İkisinin de ilk tedavilerini yaptım. O zaman pencilin’i çok
kullanıyorduk. Şimdi de inançlarım değişmedi.
-
Çocuklar
rahatlayıp muayene masasının üzerinde uyudular. Hakimde sinir buhranlarından
kurtuldu. O zaman;benim sormuş olmama rağmen kendisine yaptığı küfre,küfürlü
cevap teşkil edecek bir hikaye anlattı. Hikayenin aslı şu:
-
“Üç
Türk
ölmüşler. Üçü de gerekli olabilecek evrakı müsbiteyi üzerlerine alarak Ahrette
Canab-ı Hakkın karşına gelmişler. Allah’ımız gereken soruları bu Türk ve
Müslüman olanlara sormuş.
-
Birincisi:
Yaşını,dünyada bıraktıklarını söyledikten sonra evlendiğini,iki çocuk
yetiştirdiğini,karısı ölünce bir daha evlenmediğini,Tanrıya ifade etmiş. Cenab-ı
Hak da Cennete götürülmesini ve Hz. Peygamberimize komşu edilmesini söylemişler.
-
İkincisi
de;soranlara cevap vermiş ve evlenme imkanı bulamadığını açıklamış. Tanrı fazla
ilgilenmeyerek, cehenneme götürülmesini emretmiş. Burası demokratların tabiri ile
‘Mahkeme-i Kübra’ dır. Dünyada olduğu gibi yalancı şahit de peydahlanmaz.
Tanrı her şeyi bilir. Adam da itaat ederek Cehenneme yollanmış.
-
Sıra üçüncüye
gelince;adam gurur içinde birinci evliliğinden iki çocuk büyüttüğünü, karısı
ölünce ikinci defa evlendiğini ve iki çocuğu da ondan olduğunu söyleyince:
Allah’ımız bu kulu Cehennemin ikinci katına götürün emrini vermiş.
-
Tanrı emrine karşı
gelinmez. Yalancı şahidi el verse bile kullanamaz. Emre itaat edip giderken
birden geri dönüp,ötekilere olanları tekrar ettikten sonra bu Tanrı kararının
sebebini öğrenmek istediğini söylemiş. Cenab-ı Hak da azarlayacağına kuluna
kırmadan izah etmeyi tercih ediyor:
-
Birinci kulum
evliliğe ve çocuk yetiştirmeyi biliyor. Dünyada çektiği belli. Tanrı kullarına
ikinci cezayı reva görmez. Onun için onu Cennete yolladım diyor. İkinci kulumun
evlenmediğini ve hiç eza çekmediğini,çekmenin ne demek olduğunu öğrenmesi için
Cehennem cezasına çarptırdım. Üçüncü kulum ise;birinci defa denediği halde
ikinci defa evlenip yine çocuk yapma yoluna gitmiş. Bu kulumun dünyada ıslah
olmadığını ve bu sebeple Cehennemin ikinci katına koyduğunu açık seçik ifade
ediyor.”
-
Elbette ki
Müslüman ölülerde cezalarını çekiyor.
-
Hakim sükunet
bulunca,bu hikayeyi anlattı ve kendisinin ikinci evlenmem düşüncesine benzeyip
benzemediğini sordu. Doğru düşündüğünü söyleyecek halim yok ya.
-
Aslında hakim
yaşama bağlı bir insandı. Evliliğinde ikinci evliliğinde çocuklarının dahili
olmuş olmasıydı. Eşenden,çocuklarından ve ev yaşantısından da mutlu görünümü
vardı. Ancak;bir sıkıntı anında nasıl konuşulacağını iyi bilen bir şahsiyete
sahipti. Bütün bunları evliliğinden ve eşinden şikayet etmek için söylemiş
değildi. Bunun bir espri olarak alınacağını da idrak edecek durumu vardı. Her
konuştuğu insana göre konuşmasını değiştirme ve ayarlama kültürüne de sahipti.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Salım SAVCI |
Salim SAVCI Hayat Hikayesi
|
-
KÖY KALKINMAYINCA ÜLKE KALKINMAZ
-
Yazımın
başlığını nereden aldığımı açıklamak istiyorum:
-
İKİ HEMŞEHRİNİN KARŞILAŞMASI
-
Çorum’un
çok yakından tanıdığı değerli hemşerim
Sayın İsmet Çenesiz bir gün önceden haber vererek 30.06.2004 günün
Ankara’daki iş yerime geldi. Yazılarından tanıdığım Sayın İsmet Çenesiz ile
kucaklaşarak tanıştık. Söyleşiye başladık. Çeşitli konularda görüş alışverişi
yaptık. Bu arada değerli hemşerim Sayın İsmet Çenesiz iki kitap armağan ettiler
-
Yüreğimin
Sesi Şiiler 208 Sayfa. Gül resimli cici bir kapak
-
Hayallerimdeki
Köy-Sefa Köy öykü 96 sayfa Kapak Bağ Evi
-
Ben de
kendilerine kitaplar verdim. Öykücülüğümle ilgili yazıları da ekledim.
-
Hayalimdeki
Köy Sefa Köy gerçeklere dayanan bir öyküdür. Her köyün kalkınabilmesine;köy
ileri gelenleri (ağalar),köy muhtarları,köy öğretmenleri,köy imamı (Hoca
sözcüğü üniversitede kullanıldığı için imam sözünü seçtim) dörtlüsünün yer
aldığı,gerçek olaylarla aktarılıyor. Çok beğendiğim cümleyi alıyorum:
-
“Köy
Kalkınmayınca Ülke Kalkınmaz” Sayfa 41
-
Şimdi sıra
ile:
-
Ağalar
-
Muhtarlar
-
Öğretmenler
-
İmamlar
konusunu işlemek istiyorum. Ama bunu
dünün,bu günün,geleceğin dörtlüsü olarak ele alacağım.
-
A-DÜNÜN
DÖRTLÜSÜ
-
1-Ağalar:
eskiden her köyde sözü özüne uygun,varlığı yerinde insanlar var idi. Köylü
bunlara ağabey sözcüğünden alınan “ağa” sözcüğünü verirdi.
-
Ağa;mal
varlığıyla övünmez,eline,diline,hatta beline de sahip çıkar. Köylünün köydeki
devlet dairelerindeki işlerini takip eder. Her konuda köyün,köylünün yararını
düşünürdü.
-
“Hayalimdeki
köy-Sefa Köy” Öykü kitabında bunun en önemli örnekleri yer almaktadır.
-
2-Muhtarlar:
Eskiden her köy,devlet dairelerinde muhtarların adıyla anılırdı. Muhtarlar;köy
sorunlarını çözerken tarafları dinler,onları barıştırırdı. Devlet dairesinde
köyün sorunlarını izler sonuca ulaştırmaya çalışırdı.
-
“Hayalimdeki
köy-Sefa Köy” Öyküsünde muhtarın diğer üçlüyle nasıl iyi, olumlu örnekler
verdiğini bulacaksınız.
-
3-Öğretmenler:
Eskiden her köy,köylerinde ilkokul açılması için ağasıyla,muhtarıyla,imamıyla
canla başla çalışırdı. Köyde ilkokulun açılmasını gerçekleştirdi. Köylü dayı
ben okuyamadım,oğlum,kızım okusun isterdi. Öğretmenler gelirler,köye
yerleşirler köyün çocuklarına okuma yazmayı öğretir,köylülerin okuması olması
için okuma,yazma kursları açarlardı. Köylü öğretmenim derdi. Öğretmene
inanırdı. Öğretmeni içtenlikle severdi,sayardı,saygıda kusur işlemezdi.
-
“Hayalimdeki
köy-Sefa Köy” Öyküsünde köy öğretmeni ne denli başarılı olduğunu göreceksiniz.
-
4-İmamlar:
eskiden köy imamı,köy için çok şey ifade ederdi. Köylü imamını sever,dini
konularda bilmediklerini imamdan öğrenirdi. İmam da camide,toplantılarda
köylünün safında olurdu. Bunun iyi örneğini
verirdi.ağalarla,muhtarlarla,öğretmenlerle birlikte hareket ederdi. Bunun en
iyi örneğini verirdi.
-
“Hayalimdeki
köy-Sefa Köy” Öyküsünde imamın ne denli köylünün yanında olduğunu göreceksiniz.
-
B-BU GÜNÜN
DÖRTLÜSÜ:
-
1-Ağalar:
Bir zamanlar ağalar köylerde çok söz sahibi idi. Şimdi köylü okur,yazar oldu.
Gazetelerden TEVE (tivi) değil den çok şey öğrendi.
Ağalardan daha çok şey biliyor,işlerini yürütüyorlar. Ağaları hatır için
dinliyorlar.
-
Ağaların
yerini bazı köylerde,yüksek öğrenim görüp köye yerleşen kişiler doldurdu. Ama
onlarında dönemi sona eriyor. Çünkü köylü,her şeyi kendi açısından
değerlendiriyor. Yalnız ve yalnız kendisine inanıyor.
-
2-Muhtarlar:
Şimdiki muhtarları köylü,kendi görüşünde olanlara yer vererek seçiyor. Her
konuda kendi yararını düşünüyor. Olmazsa karşı bile çıkabiliyor. Buna
karşın,muhtarın yeri inkar edilemez. Köylü kendisini anlayan muhtarı arıyor. Bulduığu da oluyor. Bulmadığı da oluyor.
-
3-Öğretmenler:
İlköğretim okullarının sekiz yıla çıkmasıyla pek çok küçük köylerde okullar
kapatıldı. Merkezi yerlerdeki ilköğretim okullarına taşımalı eğitim girdi.
Öğretmenlerde köylerden kentlere taşındılar. Taşımalı öğretmen oldular.
Öğretmenler yalnız okullarını bildiler,sınıflarını bildiler. Köylülerden uzak
düştüler. Yalnız köylülerle çocukları için görüşmeye başladılar. Hatta
öğretmenler aldıkları maaş kadar öğretmenlik yaptılar,yapıyorlar.
-
4-İmamlar:
İmamlar,camilerdeki görevlerini yapıyorlar. Köylülerden dini bilgi almak
isteyenlere yardım ediyorlar. Hatta tatillerini kullananlar oluyor. Vakit
namazlarını,bu işten anlayan köylüler yürütüyorlar. Camilerin temizliğinde de
aksamalar oluyor.
-
İmamlar da
köyde oturmamaya başladılar. Bu köylünün hoşuna gitmiyor.
-
C:GELECEĞİN
DÖRTLÜSÜ:
-
1-Ağalar: Köylerdeki ağaların,söz
sahibi olmaları yerini Kalkınma Vakıfları doldurabilir. Çünkü vakıflarda
kişiler yoktur. İlkeler ve amaçlar vardır. Vakıflar iyi yönetilebilirse,köyler
için çok yararlı olabilirler.
-
2-Muhtarlar: Köylerdeki muhtarlar
yüksek öğrenim görmüş olmaları düşünülmelidir. Yalnız seçilen kişi,köylünün
safına inebilmeli,köyün yararında birlikteliği sağlamayı bilmelidir. Hatta
muhtarların vakıf toplantılarına dinleyici olmasında yarar vardır.
-
3-Öğretmenler: Köylerimizdeki
öğretmenlerin neredeyse çoğunluğu üniversite mezunudur. Öğretmenleri iyi bir
maaşla köylerde oturmak şartıyla lojman kirasız verilmelidir. Öğretmenler
arasında seçilen bir kişinin vakıf toplantılarına katılması sağlanmalıdır.
Dahası da var. Köy öğretmenlerine sözleşmeli öğretmen alınmalı,her yıl
sözleşmeleri yenilenmelidir.
-
4- İmamlar: Köy imamlarının eski
saygı değerliliği kazandırılmalı,imam olanağı getirilmeli,vakıf toplantılarında
imamlarında bulunması sağlanmalıdır. Köy imamı,bilgisiyle ön saflara
geçirilmesidir.
-
Bu
yazıda,dünü,bu günü,geleceği düşünerek dörtlü için görüşle sergiledik. Diyelim
bu gibi öneriler öne geçsin.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Salım SAVCI |
Salim SAVCI Hayat Hikayesi
|
-
Durmadan yazıyorum. Yayın hayatında
iki yazım imla kılavuzu
var:
-
1- Eski
T.D.Kurumunun yeni T. Dil Derneğinin Yazım Kılavuzu
-
2- Yeni T.D.Kurumunun İmla kılavuzu
-
İsteyen,istediğinden yararlanıyor. Onu kullanıyor.
Birliktelik bozuluyor.. Türkçe’miz boyunduruktan
kurtulsun derken,bir değil iki boyundurukla
karşılaşıyor.
-
Bu da yetmiyormuş gibi birde blok sistem boy veriyor.
Nerede ise tüm sınav kazanma kitapları blok sistem
kullanıyor. Dahası var. Beğendiğiniz gazete ve
dergilerin bazısı da blok sistemine yer veriyor.
Türkçe’mizde var olan satır başı kavramın da canına
okunuyor. İş bununla da bitmiyor. Bir yeni blok sistem
daha türedi. Satırbaşı yok ediliyor. Blok sistem sağda
(bize göre) boy veriyor. Satırbaşını kaldıran iki blok
sistem daha da yaygınlaşırsa diye endişe duyanlara ben
de katılıyorum.
-
Milli Eğitim Bakanlığı,Yazım (İmla ) Kılavuzu işini
çözümlemeli,Türkçe’miz perişan edilmemeli !...
-
Tek yazım kılavuzu’nu getirebilenlere şimdiden
teşekkürler.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
09 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Paşa ÇETEN |
Paşa ÇETEN Hayat Hikayesi
|
-
ŞEHİR
-
Tıpkı bir yılan gibi kabuk atıyor
-
Şehir
-
Ölümü perdeleyen
-
Hayatı zorlayan şehire iyi bak
-
Zulüm ve küfür yükseliyor
-
Dudaklarımın arasına harcını koyuyor Şehir
-
-
Dağlara çeken
-
Göğe çağıran ruha bir bak
-
Adalet ve nurun yurdundan savrulmuş
-
İnsanı hangi şehir sarmalar ki
-
İsyanın her adımını izliyor
-
Şehir
-
-
Yine bir eksikliği çoğaltıyor
-
Su alıyor benliğim
-
Şehir azgın bir deniz
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
|
Şükrü GÜLTEPE |
Şükrü GÜLTEPE Hayat Hikayesi
|
-
BAHARIN GELİŞİ
-
Bahar
gelip sarı çiğdem açınca
-
Kelebekler
dallarından uçunca
-
Çiftçilerde
tohumunu saçınca
-
Ne
güzeldir,ilkbaharın gelişi
-
-
-
Derelerden
sular çağlayıp akar
-
Güneşin
sıcaklığı insanı yakar
-
Menekşe
kokulu bağların kokar
-
Ne güzeldir ilkbaharın gelişi.
-
-
Çoban
kavalını dertli çalıyor
-
Koyun
kuzusundan ayrı kalıyor
-
Dostluk
muhabbetle sevgi oluyor
-
Ne
güzeldir ilkbaharın gelişi
-
-
Kul
RIZA’sın ahvalini görelim
-
Sazla,sözle
muhabbetler kuralım
-
Kamera
çekimleri sunalım
-
Ne
güzeldir ilkbaharın gelişi
-
-
Gültepe güllerin baharda açar
-
Gönül
bir sevdadır gelinde geçer
-
Umut
hayallerin başımdan bir bir uçar
-
Ne
güzeldir ilkbaharın gelişi
-
31
05 2004
|
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
67 SAYI 25 Eylül 2004 SAYIYA Gitmek İçin
Tıklayınız!
|