|
|
Hazırlayan Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
|
|
|
|
|
|
Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız | |
Adile TÜRKMEN | |
Adile TÜRKMEN Hayat Hikayesi | |
İSTERSE KOYSUN Gurur bitmiyor aşk acısını Görmüyor gözlerim ondan başkasını, Sevmekte buldum yaşamasını Gideceğim ona isterse kovsun. Sabrede sabrede ömrüm mü solsun ? Kim var ki derdime çare bulsun. Şimdilik gururum bir yerde dursun Gideceğim ona isterse kovsun. Hiç değilse bir daha gözüm görür, Kim bilir belki de oda hoş görür Gitmezsem bu yara içimde büyür, Gideceğim ona isterse kovsun. |
|
Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız | |
Ahmet CANBABA | |
Ahmet CANBABA Hayat Hikayesi | |
KAKTÜS DİLLİM Üzüntülerimi göğüslediğinde Acılarım yığılıverir kucaklarına. Korkunun sözü geçmez yürek atışlarına. Rüzgâr hırpalar hoyratça esip Bir kurguya kurban gidersin. Sen yalnızlığımın seks kölesi Gülüşünden de kestin nafakamı. Sussam İçimde bir ağırlıksın. Seninle dibe vuruyorum. Uçuyorum Seni kussam. Kaktüs dillim. Bir öfke biriktirmişse bulutlar Gökyüzünün sabrı sancır Sese dönüşür ışık Yırtılır karanlık. Boşalırsa Yeşilin en vahşisine Suların en azgını Hoyrat dalgalar yalar Yakamozları Ay ışığında. Yıldızlar kayar Gecenin karanlığında. Bulutum olduğunda Başım döner, Bir rüzgâr gibi esersin delice Kaktüs dillim. Göz ışıltıların Yakamoz gibi düşer Yollarıma Felaket ihanet kusar. Bir anlık Korkudan susar Yürekler Sular başıboş yatağında. Rüzgâr biraz daha sırnaşık Değip suya Güneşlenir Soğuk terler bırakır Salkım söğütlerde Soğuğa inat. Ve dinlenir içinde kâinat Ve yaşamdan bir kesit Sancılı bir dünü misafir eder. Bir pençe gibi vurur Vahşice yüzüne. Kan kokar karanfil Acıtıp acıyı Öper. Kaktüs dillim. Geleceğimi görüp Sana merhaba diyorum. Ay ışığını kuşandığımda gecene Gözüm akıyor nehirler gibi. Şehirler dolmuş daracık sokaklara. Yersiz, yurtsuz insanlar Aynı sokaklara çıkar. Demirlenip çıkarsız zamanlara Hedefsiz günlere uzanır. Direncimi kırarım sebepsiz Veda biriktiririm içimde. Bırakmışım kederimi Sahip çıkan olur elbet. Öfkelerin belli olmaz durağı. Benim korunma zırhımı Sevgin ile deldin. Sevda zaafına düştüm. Şefkatin zulmüne baskın çıkıyor Kaktüs dillim. Sevince durdum bir ağıtla. İçimdeki sevgi artıklarını biriktirip Bir çiçeği suladım. Düşlerimin bereketi oldun Dillendirip geleceğini herkese Yalnızlıkta yaratırsın aşkımı. Efsaneye döner içindeki Çocukluğun. Geçmişe tutkun içindeki hazzın, Yalnızlığının gizli günlüğü Kendine uyum sağlayan Coşkuyu öldürmek niye? İçsel düşlerinle yaşamalısın Şiirlerimi masalsı. Sen otostopçum yollarıma çıkan Kaktüs dillim. Bir kış düşerse başına zamansız, Bir bahar uzaklaşırsa gözlerinden, Sevdaya sarıl ısıtmak için yüreğini. Bir iz bırakırsın o zaman. Düşlerin çocuk olur Nabızları şerbetleyen. Medya falcılarına inat Aşka bir yol aralanır. Tütün kokmayan nefesinle Gönül köprüm kışkırt günü. Uğur böceğim, çarpan yüreğim Hayat dengem, çığlığım. Yeşili az Kırık bahar dalım. Eksik bereketim, Kaktüs dillim. Kaçıncı rüyası bu bende Gülmeye yatmış hüzünlü ağıtlarımın. Transa geçmiş acım. Hasretin açlık sınırında Gözlerimizin hüzünlü bakışı, Küskün ellerimizin taşıyamayacağı yüke Bir dert kervanının başındayım. Yalnızlığıma akan aydınlıkta Gözyaşına değmiş kirpiğin Açılıp kanıyor Bir selam verir gibi. Dönmeye küs gidişinde Bir özlem var dense Yolun açık olsun derim. Misafirliğinde dindirirsin Yürek sancısını Kaktüs dillim. |
|
Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız | |
Ayşe ÇOBAN | |
Ayşe ÇOBAN Hayat Hikayesi | |
AĞRI VE IĞDIR * Dayanılmaz Ağrı senin kışına, Çekip aldın “İskeneder”i başına. Bakmadın mı gözlerinin yaşına, Nittin;Ağrı Dağı ? Nittin Iğdır’ı ? Sivili,askeri seferber oldu, Milletin gönlüne bir hüzün doldu, Depremzedelerin sevdiği kuldu, Buzullar içine yittin Iğdır’ı. Emir büyük yerden gelince çağrı, Kader böyle imiş ne yapsın Ağrı, Yıldız gibi kayıp boşluğa doğru, Uçarken kurban mı ettin Iğdır’ı ? 02/03/2000-04-04 Not: İskender Iğdır’ın anısına. |
|
Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız | |
Mahmut Selim GÜRSEL | |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi | |
AZİZ NESİN KİTAPLARINI İSİMLERİDİR “Ne dersen doğru imiş!” "Ne Yaşar ne yaşamaz"mışız; "Parti Kurmak Parti Vurmak"; nemize "İt Kuyruğu", gibi dolaşıyoruz gidenlerle "Fil Hamdi" gibi yiyenler yedi doymadı, "On Dakika" da cepler doldu "Damda Deli Var" Dediler "İhtilali Nasıl Yaptık" gördüler. "Üç Karagöz Oyunu" Üç maymun gibi "Toros Canavarı" olduk bu oyunda. "İnsanlar Uyanıyor," dedi ise de UYANAN YOK! "Büyük Grev" yapsak da bilen yok! “Böyle Gelmiş Böyle Gitmez” diyemeyecek miyiz? 18/01/2013 saat 21,22 |
|
Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız | |
Mehmet KARADAĞ | |
Mehmet KARADAĞ Hayat Hikayesi | |
KİM BİLİR İşim yoktur, param yoktur Bu dünyada derdim çoktur Ağa, beyler zaten toktur Kim bilir açın halinden! İçini için ağlar içim Kumaş bozuk yanlış biçim Zora geldi şimdi geçim Kim bilir açın halinden! Adak verir kurban keser Yardım dersen hemen küser Kavak yeli başka esir Kim bilir açın halinden! Zehir ettik ömürleri Kim anladı amirleri Ye dediler demirleri Kim bilir açın halinden! KARADAĞIM’IM dertli gezer İşçi fakir candan bezer Bizim baylar insan üzer Kim bilir açın halinden! 12/09/2004 Çorum |
|
Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız | |
Muhsin AKTAŞ | |
Muhsin AKTAŞ Hayat Hikayesi | |
UNUTULMUŞ ZAVALLI ADAM Öylesine bir gündü, Saat sekiz otuz telefon çalıyordu. Alo dedim. Ecnebice bir şeyler söylüyordu. Bir türlü anlamadım. Türkçe söyle be kardeşim, Türkçe dedim. Gülüştük. Can arkadaşım, kadim dostum, iki gözüm Adı Mesut. Soyadı Üzüm. Doğum günün kutlu olsun dedi. Sustum. Kelimeler boğazıma düğümlendi. Zor bela yutkundum. Hiç hesapta yokken, birden düştü aklıma, Saate baktım daha erkendi. Uyuyorlardır diye düşündüm. Kuzucuklarım, canlarım var, kesin ararlar. Hadi büyük iki çocuklu, birisi daha yeni, Telaşlıdır unutur. Lakin ipek yürekli ortancam var, O iki eli kanda olsa kesin arar. Küçük adı üstünde küçük, Okul ders derken aklı bir karış havada Belki bir ümit! En azından yirmi beş sene; Varımı yoğumu, Yetmedi ömrümü yiyen karım var. Belki o arar. Acele etme, kuşluk vaktine doğru hepsi arar, sorar. Bak, sanaldan mesaj atmış bazı dostlar, Sağ olsunlar var olsunlar. Kuşluk vakti gelip geçti, Öğlen girmek üzere, tık ses yok. Her yer zifiri karanlık. Yok, yok unutmazlar. Kahvaltı, bulaşık, Temizlik derken yorulmuşlardır. İkindiye doğru mutlak ararlar. Zaman ilerledikçe, Yelkovan kirpiklerime Saplanmış duruyordu. Kara kerpetenle ruhumun; Dişleri çekilmiş acıdan sızlıyordu. Allah! Allah! Akşam geçti bir terslik var bunda. Telefonlar mı bozuk ne. Anladım, yaptı yapacağını yağmur, Rüzgâr, kopardı telleri yine. Olsun, daha günün bitmesine çok var, Hepsinin aklına gelir, o zaman kadar. Umurumda değil, nasılsa bir garantim var, En umulmadık zamanda, Yüreğime balıklama dalan. Her köşesine sevgiden, Aşktan, saraylar kuran kraliçem var, O kesin kes arar, telaşlı var! Birazda geç kalkar. Unutmaz, en azından bir mesaj atar. İşte ikindi yaklaşıyor, İşleri hafiflemiştir, şimdi ararlar. Şu merete bir bakayım, kapanmasın sakın Şimdi canlarım, yavrularım, yarim arar. Ses seda yok, İlk defa anladım ki, Bir saniye bin seneden çok. Güneş elveda nakaratını son kez söylerken, Hüzünle bakıp gözüme, Hafifçe dokundu yüzüme. Bugünlük görev bitti. Dedi ve gitti. Canımın yarısı uzaklarda, Arayıp sormasa da haklı! Yüreğimde yeri çok, acısı bende saklı, Babasının kuzusu, merhamet deyip de, Şöyle aramaya ermez mi ki aklı, Hiç hakkım yok! Ama olsun! Nede olsa atayım, Gözlerim yollarda, bekler meraklı. Yine ümitlendim koskoca beş saat var, Sekiz, dokuz, on, on bir, on iki Yani yirmi dört! Anladım, akşamda bitti. Gece başladı. Bak şimdi akşam telaşındalar, Sonra ararlar, ararlar demi? Ararlar mı acaba? Saat yirmi üç elli dokuz. Ben sustum. Semavat sustu. Yıldızlar ağladı geceye küstü. İlgisizlik canımı aldı bulutlara astı. Yaş döküldü yanaktan, memleketi su bastı. Hançer gibi yüreğime saplanıp; “Doğum günün kutlu olsun” dedi, Kâğıt ve kalem; İsyan ile bağırdı yüzüme cümle âlem, Sus! Urbası içinde unutulmuş zavallı adam. 03.11.2010 |
|
Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız | |
Rıza HARDAL | |
Rıza HARDAL Hayat Hikayesi | |
AF ET ALLAH’IM Bilmeden eğer günah yaptımsa Tövbeler tövbesi af et Allah’ım Helal diye haram lokma yuttumsa Tövbeler tövbesi af et Allah’ım Haksız yere bu hak benim dedimse Doğru yol koyupda eğri yola gittimse Sana karşı asi kulluk ettimse Günahım var ise af et Allah’ım Su canı sen verdin, sen alacaksın Erinde geçinde sen soracaksın Yolun şaşırana yol bulacaksın Günahım var ise af et Allah’ım Neler yarattın sen bizim için Bilmedim günahım ne idi suçum Gelmiş geçmişlerin başı hakkı için Günahım var ise af et Allah’ım Var mı senden başka yalvaracağım Elbet ben ettiysem, ben bulacağım Ne yüzle huzura ben varacağım Günahım var ise af et Allah’ım Af edici derler senin adına Doyulursa şu dünyanın tadına Koyma beni Mahşerde Sıratına Var ise günahım af et Allah’ım Günah benim, yapan benim, suç benim Kılıç benim, kalkan benim, güç benim RIZA diyor huzuruna göç benim Günahım var ise af et Allah’ım 03/08/2012 |
|
Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız | |
Şükrü GÜLTEPE | |
Şükrü GÜLTEPE Hayat Hikayesi | |
AHİRİ ÖLÜMDÜR FANİ DÜNYANIN Almanya’da mesken tutup çalışmış Türlü türlü cefalara alışmış Zorlukları görüp işe sarılmış Ahiri ölümdür fani dünyanın Parası mülkü de burda kalıyor Azrail de gelip canın alıyor Sorgu melekleri sual soruyor Ahiri ölümdür fani dünyanın İnsanlara yaptıkları sorulur Hak Nizam terazisi orda kurulur İyilik, kötülük ordu sorulur Ahiri ölümdür fani dünyanın Çocukların başucunda ağladı Feryat edip ciğerlerini dağladı ŞÜKRÜ der ki karaları bağladı Ahiri ölümdür fani dünyanın |
|
Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız | |
Üzeyir Lokman ÇAYCI | |
Üzeyir Lokman ÇAYCI Hayat Hikayesi | |
GEÇMEDİ BOR’UN PAZARI BAĞLA EŞEĞİNİ SİKKEYE Çanaklar kırılarak Satılmaz... Kârlı işler ara. Sırtında kambur Yün çırpar Avradın Zâra. Acıkan çocukların Yem bekleyen hayvanların Düşündürmesin seni... Geçmedi Bor’un pazarı Bağla eşeğini sikkeye; Para kazanacaksın, Gitmeyeceksin Niğde’ye... Umutsuz kalma Pazar meydanlarında... Müşterilerin duysun sesini, “Halil yine gelmiş...” desinler. Dallarından koparılmış Elmalarından sat, Buz gibi yesinler... Geçmedi Bor’un pazarı Bağla eşeğini sikkeye; Satacaksın malını Para kazanacaksın, Gitmeyeceksin Niğde’ye... Seni üzmesin Vurdumduymazlıklar... Hileli işler, Cambazlıklar... Bırak bunları Bir kenara, Kafanı yorma... Geçmedi Bor’un pazarı Bağla eşeğini sikkeye; Satacaksın malını Para kazanacaksın, Gitmeyeceksin Niğde’ye... Bor – 09.05.2000 |
|
Bir önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız | |
Yaşar KILIÇ | |
Yaşar KILIÇ Hayat Hikayesi | |
DÜNYADA Bahara güvenme solur Kara yerinme tez erir Mevsimler yıllarla gelir Yalan dünyada dünyada. Güneşe sevinme yakar, Zengin,fakirlik bel büker Kader hep karşına çıkar Yalan dünyada,dünyada. Ağaca dayanma çürür İnsana güvenme ölür YAŞARİ ömürse dolar Yalan dünyada,dünyada. 15.02.1977 |
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
Hazırlayan Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR | |
|
|
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM | |
Hukuka, Yasalara, Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. | |