Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

 

İÇİNDEKİLER
001 TAKDİM
002Dr. Mahfi EĞİLMEZ
003HİTİTLER HAKKINDA
004
4000 YIL ÖNCE ANADOLU
005
YAZININ ANADOLU’YA GİRİŞİ

006NEREDEN GELDİLER? NASIL GELDİLER? KÖKENLERİ NEDİR?
007HİTİTÇE
008ANADOLU’DA HİTİT İMPARATORLUĞU
009
YERKAPI’DAN GİRİŞ
10
HİTİTLER VE KOMŞULARI
011BİN TANRILI HALK
012TUTENKAMON ÖLDÜRÜLÜYOR
013HİTİT EKONOMİSİ (Fiyatlar)
014KADEŞ’TE SAVAŞI VE ANTLAŞMA
015RAMSES’İN PUDUHEPA’YA MEKTUBU
016NAPTERA’NIN PUDUHEPAYA MEKTUBU
017HİTİTLER'DE KADININ YERİ
018 HİTİT HUKUKU
019TELİPİNU FERMANI
020 KENTTE YAŞLILAR MECLİSİ
021
IV.TUTHALİYA ve YARDIM
022
023
024
025

 

 
Çalışma TELİF ESERİDİR izin almadan kullanmayınız!
Hazırlayan Mahmut Selim GÜRSEL
corumlu2000@gmail.com
Sitemiz ve yazarlarımız;hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.

01KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

KİTAP ismi  Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

Mahmut Selim GÜRSEL
 GÜRSEL YAYINEVİ ve ÇORUMLU DERGİSİ SAHİBİ
 
1947 tarihinde babamın subay olarak bulunduğu Erzurum'da bir at arabasında doğum evine giderken doğmuşum. Babam Eminsu Ali Rıza Gürsel, annem ise Fahriye hanımefendi idi. 
İlkokula İskenderun'da başladım. Ankara' da bitirdim. Ankara Yenimahalle Ortaokulunun birinci sömestrsinde babamın emekli olmasından dolayı 1960 yılında Çorum'a gelince Atatürk Ortaokuluna devam ettim.
İlkokul sıralarında okuyarak pilot olmanın düşlerini kurardım. Bu hayalim gerçekleşmedi.
Babamın "oku da oğlum ceketimi satar seni okuturum" diyerek bana yaptığı nasihatleri ters tepki yaptı. Babamın baskısı karşısında babama okumuyorum diyerek okulu birinci sınıfta bıraktım.
Marangoz çırağı olarak Azmi Başar ustanın yanına girdim.  Askere gidene kadar ustanın yanında çalıştım.
1967 tarihin de askerlik dönüşü, 28 Mart 1969 Ankara Emniyet Müdürlüğüne teknisyen olarak göreve başladım. 
Ortaokulu dışarıdan 2 yılda bitirdim 09 Ekim 1972 tarihinde polis memuru olarak Ankara'da altıncı şube ve kara kollarda çalıştım.
6 Eylül 1973 tarihinde Selma (Kurşuncu) Hanımefendi ile evlendim. 
10 Temmuz 1978 yılında ayında naklen Çorum İl Halk Kütüphanesine Memur olarak geçtim. Dışarıdan Çorum Ticaret Lisesini iki yılda bitirdim.
Kendi kendime Osmanlıcayı öğrenmeye uğraştım, Hat sanatı ile biraz ilgilendim 150 ye yakın Ser levham var, Çorum Güzel Sanatlar Galerisinde ve Kütüphane salonlarında bu levhaları sergiledim. 
03 Ağustos 1988 tarihinde İl Halk Kütüphanesi Müdür yardımcılığına atandım.
1990 tarihinde ilk kitabım olan Dewey Onlu Tasnif isimli kütüphanelerdeki kitapların tasnifi yapılan kitabı 10 yıllık bir araştırma ve çalışma iye "Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey)" kitap haline getirip Kültür Bakanlığına sundum.   Kitabımdan Türkiye'deki bütün kütüphanelere dağıtılmak üzere 1000 adet satın aldılar. 
Marangozluk, oymacılık, polis memurluğu, memurluk ve idarecilik yaptım.
Her çalıştığım meslekte çeşitli önemli olaylar oldu ise de son çalıştığım kurumda bence en önemli bir hatıramı anlatmak istiyorum: Kütüphanedeki çalışmalarım ve " El Yazması Kitapların Çorum'da kalması için verdiğim çabalar neticesinde Bitlis Tatvan’a tayin edilme olayım beni çok yıktı. Fakat bu üzüntümün boş olduğunu zamanla gördüm. Rabb’imin izni ile Hacca gitmek nasip oldu, iki kitap daha yayımladım ve elinizde bulunan bu derginin çıkmasına vesile oldum. Mesleklerin insanlara sağladığı maddi avantaj olarak, evinizi geçindirecek, namerde muhtaç etmeyecek avantajından başka, manevi olarak; sizin yaptığınız işlerle ilgili karşılaştığınız problemleri değerlendirirseniz avantajların neler olabileceğini hayat okulundan öğrenmiş oldum.
1993 yılında Türkiye'deki bütün kütüphanelerde bulunan " El Yazması " kitapların Ankara Milli Kütüphanesine toplanma kararı veren Kültür Bakanlığına karşı Çorumlu hemşerilerimi haber dar ettim, mahalli radyodan ve gazeteler ile parti il Başkanlarını ile Millet Vekilimiz Adnan Türkoğlu ve Belediye Başkanımız rahmetli Turan Kılıççıolu'nun destekleri ve diğer kuruluşların da katkısı ile "El Yazma kitapları" Çorum'da kaldı. Açık öğretim için üniversite sınavlarına girip kazandım. İkinci sınıfta iken Çorum'a tam teşekküllü bilgisayar ortamında bir kütüphane kazandırmaktır. Yazma kitapların korunması ve Çorum'da kalması için yaptığım girişimim yüzünden
25 Nisan 1994 tarihinde Tatvan Bitlis'e Müdür olarak tayinim çıktı, tayin edildiğim yere gitmeyerek emekliliğimi istedim.
1994 Tarihinde nasip oldu eşimle birlikte Hacı olduk.
27 Mayıs 1998 tarihinde Çorum'da ilk Kültür Bakanlığından tescilli "Gürsel Yayınevi" tarafımdan açtım.
Yazı yazmaya beni kimse teşvik etmedi Kütüphane için hazırladığım kitap beni yazmaya teşvik etti. Yazılarım mahalli basında yayımlandı. Yazılarımdan dolayı bir ödül almadım; fakat kitapları ve bu dergi benim için en büyük ödüldür. 
 
Yayımlanmış çalışmalarım: 
 
" Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey) Haziran 1991 ", 
"Çorum 97 1997"
"Çorum'da Yatan Meşhur Yatırlar Haziran 1997- 2. basım 1998",
" Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Temmuz 1998,
" Sarı Çiğdem Şiir Defteri Mart 2002" ,  
“Çorum 2002” adlı basılmış çalışmalarım bulunmaktadır. 
"Menakıb-ı Koyun Baba 2004"
"Çorum Yemekleri 2004 Eşimin Çalışması"
"Hacım Ağustos 2007"
"Çorumlular ve Çorum'a Hizmet Edenler Temmuz 2008"
 
Bakanlığa sunulmuş;"Alfabetik Türk ve Yabancı Yazarlar Fihristi" ve "Ne Nerede Başlıklı Arama Fihristi" basım için  hazır  beklemektedir.  Yazılarım  daha çok araştırma dalı ile makale türüdür. Tiyatro çalışmalarım,şiir ve  hikaye denemelerim bulunmaktadır.   Şu  anda  dergimde yazılarım çıkıyor. Benim okuyucularıma  diyeceklerim  şudur ki. Doğru bildiğiniz konuları savunun. Bu  savunmanız  size belki tepkiler getirecektir. Bu  tepkileri inceleyerek doğru olup olmadığını araştırın. 
Saygılarımla. 
 

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

 02KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

Dr. Mahfi EĞİLMEZ

İstanbul'da doğdum.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (iktisat ve maliye bölümü) bitirdim. Doktoramı Gazi Üniversitesi'nden 'Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Finansmanı' başlıklı tezi savunarak aldım.

Maliye Müfettiş Muavini olarak başladığım kamu hizmetinde Maliye Müfettişi, Maliye Başmüfettişi, Gelirler Genel Müdür Yardımcısı (tedvir), Hazine Genel Sekreterliği Daire Başkanı, Genel Müdür Yardımcısı, Washington Büyükelçiliği Ekonomi ve Ticaret Müşaviri,  Kamu Finansmanı Genel Müdürü, Hazine Müsteşar Yardımcısı, Washington Büyükelçiliği Ekonomi Ticaret Başmüşaviri olarak görev yaptım. 1997 yılının Temmuz ayında Hazine Müsteşarı olarak atandım, aynı yılın Aralık ayında bu görevden istifa ederek kamu hizmetinden ayrıldım.

Hazine'de görev yaptığım dönemlerde Temsan (Türkiye Elektromekanik Sanayii A.Ş.), TEK (Türkiye Elektrik Kurumu) yönetim kurulu üyeliklerinde, YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu) üyeliğinde, Dünya Bankası ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası guvernör vekilliği ve guvernörlüğünde bulundum.

Kamu kesiminden ayrıldıktan sonra özel kesimde, çeşitli kuruluşlarda danışmanlık, yönetim kurulu başkanlığı ve yönetim kurulu üyeliği yaptım. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde 10 yıl, Kadir Has Üniversitesi'nde 8 yıl öğretim görevlisi olarak ders verdim. Yeni Yüzyıl ve Radikal Gazetelerinde köşe yazıları yazdım, CNBCe ve NTV Televizyonlarında uzun yıllar ekonomi yorumları yaptım.

Hitit uygarlığının tanıtılmasına yaptığım katkılar nedeniyle Çorum ve Hattuşa (Boğazkale) belediyelerince fahri hemşehrilikle ödüllendirildim, Türk Eskiçağ Enstitüsü'ne muhabir üye olarak seçildim.

Halen Altınbaş Üniversitesinde öğretim üyesi olarak görev yapıyorum, yazılarımı bu blogda ve aylık İktisat ve Toplum Dergisinde yayınlıyorum.

Yayımlanmış 25 kitabım ve çok sayıda makalem var.

 E-posta adresim:

mahfie@gmail.com

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

03 KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

  HİTİTLER HAKKINDA 

Hitit tarihi M.Ö. 1700'lerde gizemli bir biçimde başlıyor ve  M.Ö. 700'lerde gizemli bir biçimde bitiyor. Yaklaşık 1000 yıllık bir tarih bu.

Hitit imparatorluk simgesi çift başlı bir kartaldır. İki ayağıyla tavşanları tutan, kanadı açık bu figürün sonraki dönemlerde Hititler tarafından yalnızca açık kanatları imparatorluk simgesi olarak kullanılmıştır. Daha sonra bu figür Selçuklular tarafından geliştirilerek kullanılmıştır.

Günümüzde çift başlı kartal bazı ülkeler ve bazı dernekler tarafından simge olarak kullanılmaktadır.

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

04KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

   4000 YIL ÖNCE ANADOLU
Asur ticaret kolonisi Kalay, tekstil Altın, gümüş, bakır Hububat ve borç Faiz Rüşvetin Belgesi Vergi Kaçırma Konsolidasyon
Kefalet

            Hitit tarihi M.Ö. 1700'lerde gizemli bir biçimde başlıyor ve  M.Ö. 700'lerde gizemli bir biçimde bitiyor. Yaklaşık 1000 yıllık bir tarih bu.
            Hitit imparatorluk simgesi çift başlı bir kartaldır. İki ayağıyla tavşanları tutan, kanadı açık bu figürün sonraki dönemlerde Hititler tarafından yalnızca açık kanatları imparatorluk simgesi olarak kullanılmıştır. Daha sonra bu figür Selçuklular tarafından geliştirilerek kullanılmıştır.
            Günümüzde çift başlı kartal bazı ülkeler ve bazı dernekler tarafından simge olarak kullanılmaktadır.
             4000 yıl önce Anadolu ile Asur (bugünkü Suriye’nin güneydoğusu) arasında büyük bir ticaret vardı. Asurlu tüccarların Anadolu’da oluşturduğu ticaret kolonisinde 21 kent vardı. Bunlara karum (Asurca liman, pazar anlamına geliyor) deniyordu.  Bugün yalnızca 3 tanesinin yeri biliniyor: Hattuş karumu; Alişar ve Kaneş (Neşa) karumu.
            Asurlular kendi ülkelerinden kervanlar halinde organize ettikleri eşeklere yükledikleri kalay ve tekstil ürünlerini Anadolu’ya satıyor, bunun karşılığında Anadolu’nun o günkü halkı olan Hattilerden altın, gümüş, bakır ve hububat alıyorlardı. Orta tunç devri yaşandığı için en önemli maden tunç yapımında kullanılan kalaydı.
            Bazı yıllarda havalar kurak gittiği için Anadolu halkı Asurlu tüccarlardan kredili alış veriş yapıyordu. Borcun yıllık faizi yüzde 180’lere varabiliyordu. Demek ki Anadolu yüksek faize 4000 yıldır alışık. Yani bugünkü yüksek reel faiz o dönemde de varmış.
            Asurlu tüccarlar, Anadolu’da geceleri kentlerde konaklamak zorundaydı. Kentte konaklamanın bir bedeli vardı. Bu vergiyi ödemeden orada konaklama izni alınamıyordu. Üç istisnası vardı bunun: (1) Kaçak konaklamak, (2) Muhafızlara rüşvet vermek; (3) Daha düşük vergi alan bir kentte konaklamak. Demek ki Anadolu’da kaçakçılık, rüşvet ve vergi kaçırmanın tarihi en azından 4000 yıl önceye gidiyor.
            Burada görülen tablet bir Asurlu tüccarın arkadaşı olan bir başka Asurlu tüccara bir kentte konaklamak için nasıl rüşvet verileceğini anlattığı bir tablettir. Yani rüşvetin belgesi olur mu diye sormayın. İşte size rüşvetin 4000 yıllık belgesi.
            Kredili alış veriş yapan Anadolu halkı bir sonraki yılda da havalar kurak gittiğinde borcunu ödeyemiyor, bu durumda ailesinden birisini Asurlu tüccara köle olarak vermek zorunda kalıyordu. Kuraklığın bir kaç yıl devam etmesi halinde sıra karısını köle olarak vermeye gelince isyan ediyor ve kent kralına başvuruyordu. Kent krallarının borçların silinmesine ilişkin fermanları var. Yani Anadolu konsolidasyona 4000 yıldır aşina.
            Asurlu tüccarlar alacaklarının silinmesine çok kızıyorlardı kuşkusuz. Zaman zaman Asur kralları Anadolu’ya girip kent krallıklarına haddini bildiriyordu. Ama bu her zaman mümkün olmuyordu. Bunun üzerine Asurlu tüccarlar kredili satışlarda muteber tüccarların kefaletini aramaya başladılar. Kültepe’de ve Httuş karumunda bulunan tabletlerde kefalet hükümleri yer alıyor. Demek ki bankacıların şahsi kefaleti 4000 yıldır var.

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

05KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 YAZININ ANADOLU’YA GİRİŞİ

 

          Mezopotamya’da binlerce yıldır kullanılan yazının Anadolu’ya girişi Asurlu tüccarların verdikleri borçları, alacakları faizleri yazmak üzere tabletler düzenlemeye başlamasıyla olmuştur.
            Çivi yazısı, yumuşak kil tabletlere üçgen prizma biçiminde kesilmiş tahtalarla bastırılarak yazılır. Sonra bu kil tabletler fırında ısıtılır ve kırılması zor tabletler ortaya çıkar.
            Hattuşa’da 30,000; Kültepe’de (Kaneş Karumu) 100 ve Şapinuva’da 3,000 dolayında kil tablet bulunmuştur. Hattuşa tabletleri Unesco Arşivinde kayıtlıdır.

 

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

06KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 NEREDEN GELDİLER? NASIL GELDİLER? KÖKENLERİ NEDİR?

 

Hititlerin Anadolu’ya gelişi hakkında çeşitli kuramlar var. Ama kullandıkları dilin Hint – Avrupa dili olması nedeniyle kökenlerinin Avrupalı olduğu kabul ediliyor. Anadolu’ya girişleri ya Balkanlar üzerinden, ya da Karadeniz’le Hazar arasından geçerek olmuş olsa gerek. Rusya steplerinden geldiklerine ilişkin kuram Rus bilim adamlarını Hititler üzerinde çalışmaya itmiştir.

Önceleri Kızılırmak dolaylarına yerleşip sonra Anadolu’ya yayıldılar.

Bu slide da görülen III.Hattuşili’nin kızını II.Ramses’e gelin olarak götürmesi resmi Mısır tapınaklarında yer alıyor. Mısırlıların Hitit kralı ve prensesini Mısırlı gibi çizmiş olduklarından hareket edersek bu resim bize Hititlerin tipi hakkında ipucu vermediğini söyleyebiliriz. Kaldı ki Mısır’da Maatnefrure adıyla Başkraliçe olan Hitit prensesini III.Hattuşili’nin Mısır’a bizzat götürdüğüne ilişkin oarak herhangibir Hitit kaydı bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu resmin hayal ürünü olması olasılığı çok yüksektir.

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

07KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

  HİTİTÇE

agniš ateş
alpa     beyaz
ešhar kan
huha büyükbaba
kikla çimen
wiбna      şarap
watar      su
zena       yaz

Ninda an ezzateni watar ma ekutteni

nu-za kuitman nuwa X-laš ešun,
išmerilaš-za ešun,
nu šaušgaš ammel išhaššaraš Mursili ammel attitešhit Muwattalin ammel Y-nan uijat.
Hattusili-wa wittuš maninkuwantaš.
natta-war-aš huišwannaš.
nu-war-an ammuk para pai. 

Burada yer verdiğim kelimeler iki Rus bilim adamının hazırladığı Hitit Sözlüğü’nden alınmıştır.
 

Hitit çivi yazısının ilk okunan cümlesi “Ninda an Ezzateni Watar ma Ekutteni” kelimelerinden oluşuyor. Yani “Ekmeğini yiyeceksin suyunu içeceksin.” Watar İngilizcedeki water ve eku Latincedeki Aqua ile benzeşiyor.
nu-za kuitman nuwa X-laš ešun, šmerilaš-za ešun, nu šaušgaš ammel išhaššaraš Mursili ammel attitešhit Muwattalin ammel Y-nan uijat.
 

Hattusili-wa wittuš maninkuwantaš. natta-war-aš huišwannaš. nu-war-an ammuk para pai. “Ve ben hala çocuktum, İştar benim efendim, kardeşim Muvatalli’yi rüyasında babam Murşili’ye yolladı ve dedi ki Hattuşili’nin yaşam süresi kısa onu bana ver.”
 

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

08KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 ANADOLU’DA HİTİT İMPARATORLUĞU

             Hititlerin Anadolu’da M.Ö. 1700’lerde ortaya çıkıp egemenlik alanlarını hızla genişleterek büyük bir imparatorluk kurmalarının nedeni konusunda iki kuram var: (1) Hititler Avrupalı yönetici bir sınıftı ve Anadolu’ya yepyeni bir anlayışla gelerek yerli halkı örgütleyip hızla çevreye egemen oldular, (2) Demiri ergitmeyi biliyorlardı ve bu yolla üstünlük sağlayarak Anadolu ve Suriye’ye egemen oldular.

            Benim kuramım farklı. Bana göre Hititler Kaneş ya da Neşa’yı ele geçirip de Asur ticaret sömürüsüne ve dolayısıyla yüksek faiz ve kölelik düzenine son verince Anadolu halkı için kurtarıcı oldular ve kent krallıklarını neredeyse gönüllü olarak teslim aldılar.

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 09KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

YERKAPI’DAN GİRİŞ
           .Burada Hitit Başkenti Hattuşa'nın kapılarından en ilgincini görüyorsunuz. Yerkapı adıyla anılan bu kapı aslında üst üste iki kapı. Surların altında yer alan ve taşlarla kaplı duvarın altındaki yer altı tüneli (71 metre uzunluğunda) kente gizli girişin kapısı.
            Tam üstünde surların içinden geçilerek girilen sfenksli kapı var.
           Hitit başkenti Hattuşa’ya giriş için kullanıldığı bilinen 6 kapı var.

Sağ taraftaki resimde Hattuşa'nın giriş kapılarından birisi olan aslanlı kapının bugünkü görünümü yer alıyor.

            Sol taraftaki resimde ise kapının bilgisayar programları aracılığıyla eski haline göre çizilmiş biçimi gösteriliyor.

            Hattuşa’nın kent planı. Bize göre aşağı taraf Yukarı Kent, yukarı taraf ise Aşağı Kent diye adlandırılıyor. İkisinin ortasında sağda yer alan büyükkalenin üzerinde kral sarayı kompleksi var.
            Bu resim Hattuşa'nın en yüksek yeri olan Büyükkale üzerinde inşa edilmiş olan kral sarayı kompleksinin rekonstrüksiyonunu gösteriyor.
            Hattuşa surlar içinde bir kent olmasına karşın Hitit kralının sarayının da ayrıca böylesi surlarla donatılmış olması taht cinayetlerinin ne kadar ciddi olduğu
nun bir göstergesi.
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

  HİTİTLER VE KOMŞULARI
              Hitit imparatorluğu doruk noktasına çıktığında Anadolu’nun 3/4 üne ve Suriye’nin bir bölümüne egemen olmuşlardı.
            Çevrelerindeki komşu krallıkların çoğunu kendilerine bağlamışlar, konfederatif bir imparatorluk kurmuşlardı. Bağlı krallıklara wassal devletler adı veriliyor.
            Hititlerin bir türlü üzerinde tam egemenlik kuramadığı kavim Doğu Karadeniz’deki Kaşkalar idi. Bunlar barbar bir kavimdi ve zaman zaman Hitit kentlerini basıp haraç alırlardı.
            Kıbrıs ya da o zamanki adıyla Alaşiya Hititlere aitti. Ama zaman zaman Asurlularla üzerine ihtilaflar çıkardı. Yani Kıbrıs 3500 yıl önce de sorun oluyordu.

 

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

11KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİN TANRILI HALK

 

Hititler kendi tanrılarına ek olarak elde ettikleri kentin tanrısını da kabul etmişlerdi.

Tanrılarının sayısı o kadar çoktu ki Hattuşa’ya bin tanrılı kent deniyordu.

Kral öldüğünde “Tanrı oldu” deniyordu.

Her elde ettikleri ülkenin ya da kent krallığının tanrısını kendi tanrılarının arasına katıyordu Hititler. Bunun başlıca nedeni o ülkenin halkının direnç göstermesini önlemek. Yani kendi kültürü ve dinine dokunulmayan halk Hititlere karşı bir direnç göstermiyordu.

Bu kadar çok tanrının bir de zararı vardı: Bayramlarda hepsine bir şeyler sunmak gerekiyordu.

Hitit kralları yaşarken tanrı olarak kabul edilmezlerdi. Öldüklerinde tanrıların katına çıktıklarına inanılırdı. Cesetleri yakılırdı. O nedenle Hitit kral mezarı bulunamamıştır. Hatta Hitit mezarı da yoktur. Alacahöyük’deki prens, prenses mezarları dışında hiç bir Hitit mezarı yoktur. Ölümleri de gizemli görünüyor.

Burada Yazılıkaya açıkhava tapınağında kayalar üzerine yapılmıuş kabartmadan Fırtına Tanrısı Teşup, Bereket Tanrıçası Hepat’ı karşılıyor. Öteki resim ise aynı yerden alınma 12 Tanrıları gösteriyor.

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 

 12KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

TUTENKAMON ÖLDÜRÜLÜYOR

Mısır Firavunu Tutenkamon, henüz 18 yaşındayken Başvezir Ay’ın cinayetine kurban gittiğinde Hitit tahtında Şuppiluliuma vardı.

Tutenkamon’un genç karısı Ankesenamon’un çocuğu yoktu. Şuppiluliuma’ya mektup yazarak bir oğlunu ona koca olarak yollamasını istedi. Şuppiluliuma oğlu Zannanza’yı yolladı.

Başvezir Ay ile Mısır orduları Başkomutanı Horemheb bu olayı öğrenir öğrenmez Zannanza’ya tuzak kurup onu öldürdüler. Sonra Ay, Ankesenamon ile evlenip tahta geçti.

Bu olaya Hititlerle Mısırlıları Kadeş savaşına götüren olayların başlangıcı oldu. Hitit Kralı II. Muvatalli, Mısır firavunu II. Ramses ile Kadeş savaşını yapan kraldır. Mühürde Muvatalli, koruyucu tanrısının kolunda görülüyor.

Mühürün sağ tarafında Hitit imparatorluk simgesi olan kartal kanadı ve onun altında büyük kral işaretleri sol tarafta Muvatalli’nin simgeleri yer alıyor.

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 

 13KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

HİTİT EKONOMİSİ (Fiyatlar)
Tarım, ticaret, zanaat ve haraç
Şekel ve Mina: 1 şekel 8.5 gram; 1 mina 40 şekel (340 gram). Para = Ağırlık
Fiyatlar: Koyun 1 şekel; Keçi 2/3 şekel; at 14 şekel; değerli elbise 30 şekel; mavi yün elbise 20 şekel; geniş keten kumaş 5 şekel
 
            Hitit Ekonomisi, tarım, ticaret, zanaat  ve haraç drtgeni üzerine kuruluydu. Arpa, buğday gibi tahıllar, elma, nar, üzüm gibi meyvalar yetiştiriliyordu. Üzüm bağları oldukça yaygındı. Diğer kullanımlarının yanı sıra arpa mayalandırılarak bira yapımında kullanılıyor, üzümden şarap yapılıyordu. Hititler koyun, dana, at, katır, öküz, domuz gibi hayvanları et, süt ve yük hayvanı olarak yetiştiriyorlar ve yaygın olarak kullanıyorlardı.
            Krala ait topraklar saray işçileri ve diğer kişiler tarafından zorunlu görev kapsamında ekilip biçiliyordu. Bir erkek hasat işçisine 3 aylık emeği karşılığı 30 parisu, bir kadın işçiye ise 12 parisu arpa veriliyordu.1 parisu yaklaşık 37.5 kg.
Zanaatın çevreye göre oldukça gelişmiş olduğu anlaşılıyor. Altın, gümüş, bakır gibi madenleri işliyorlar ve takı yapımından para çubuklarına kadar yayılan bir alanda kullanıyorlardı. Hititlerin demiri ergitmesi tartışmalı bir konudur.
            Daha çok yabancı tüccarların gelip Hitit kentlerinde iş yaptıkları anlaşılıyor. Yani Hitit ihracat ağırlıklı bir ülke olmaktan çok ithalat ağırlıklı bir ülke konumundaydı. Kapadokya’dan elde edilen gümüşün bolluğu, dış ticaret açığını kapatmış olmalı. Yani Hititler, paranın yapıldığı madene sahip olmanın avantajını kullanarak başka ülkelerin mallarını almış olmalılar. Nitekim gümüş bolluğu Hitit parasını da değerli kılıyor.
            Şekel, aynı zamanda, tıpkı bugünkü İngiltere parasında (Pound) olduğu gibi, bir ağırlık ölçüsüydü. Para olarak kullanılan şekel, 8.5 gram ağırlığında gümüş çubuk ve halkalardı.
            Hitit yasalarında bazı malların fiyatları yazılıydı. Buna göre: 1 koyun 1 şekel; 1 koyun eti 1/10 koyun (yani 1/10 şekel); 1 keçi 0.75 şekel; 1 inek 7 şekel; 1 at 14 şekel; 1 katır 1 mina; yünüyle birlikte koyun derisi 1 şekel; dana derisi 1/10 şekel; mavi yün elbise 20 şekel; geniş keten kumaş 5 şekel ediyor.
            Koyununu satmak isteyen kişi, bu satışı yapıp 1 şekel alacak yerde, koyunu kesip etini 1/10 şekele, yünüyle birlikte derisini de 1 şekele satarsa 1 tam 1/10 şekel alabiliyordu. Buna göre koyunu kesme ve derisini yüzme emeğinin karşılığı da 1/10 şekel olarak belirlenmiş oluyor.
HİTİT EKONOMİSİ (Döviz Kuru)
Hitit Minası 40 şekele, Asur ve Babil Minaları 60 şekele eşit.
            Bu durumda Hitit Minasıyla Asur ve Babil Minaları şöyle bir değişim kuruna sahip olsa gerek:
            40 / 60 = 1 Hitit minası = 1.5 Asur ve Babil minası
            Asurlular ve Babilliler de aynı paraları kullanıyorlardı. Yalnız onlarda 60 şekel 1 mina ediyor. Bu durumda 1 Hitit şekeli 1.5 Asur ve Babil şekeline eşit demektir.
            Yani Hititler açısından bakarsak döviz kuru 1’e 1.5. Böylece Asurlu bir tüccarın Hitit pazarına getirdiği koyuna karşılık 1 Hitit şekeli alması durumunda 1.5 Asur şekeli elde etmiş olması gerekiyor.

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 

14KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 KADEŞ SAVAŞI VE ANTLAŞMA

KADEŞ’TE İKİ ORDUNUN DURUMU

HİTİT ORDUSU       17000 piyade  4500 savaş arabası  Her arabada 3 asker= 13500

            17000+13500= 30500 toplam asker

MISIR ORDUSU     Amon, Ra, Ptah ve Seth tümenlerinin her birinde 5,000 piyade ve arabalı olmak üzere toplam 20.000 asker

            Kadeş savaşı sırasında Hitit ve Mısır ordularının gücü bu biçimdedir.

            Görüleceği gibi Hitit ordusu 1/3 oranında daha kalabalıktır.

            Ne var ki Hitit ordusu 12 ayrı krallığın güçlerinden bir araya geldiği için disiplin sorunu söz konusu.

            Mısır ordusunun 4 ayrı tümene bölünüp de ayrı ayrı ilerlemesi savaş taktiği olarak son derecede büyük bir hata olarak nitelendiriliyor.

            Hitit savaş arabasının Mısır savaş arabasına üstünlüğü tekerleklerin arabanın ortasında olmasıdır.

            Bu, arabaya çok daha hafif bir yapı kazandırmakta ve dolayısıyla Hitit arabasında 3 savaşçı taşınmasını sağlamaktadır.

            Oysa Mısır arabasında ağırlık merkezi yanlış konumlandırıldığı için ancak 2 savaşçı taşınabilmektedir.

            İki araba çarpışıp da askerler aşağıya inince üstünlük derhal Hitit tarafına geçmiş olmaktadır

SAVAŞIN GELİŞİMİ

             Muvatalli önce Ra tümenini yok etti.

            Sonra Ramses’in komutasındaki Amon tümenine saldırdı. O sırada Hitit ordusu yağmaya dalınca yetişen Amurru birliği ve Ptah ve Seth tümenleri savaşı dengeledi.

           Savaşın galibi yaygın kanının aksine Muvatalli’dir.

 

SAVAŞ SONRASI DURUM

 

Firavun Sethi’nin elde ettiği topraklar.

Kadeş Kalesi ve Amurru Prensliği

Mısır ve Hatti ülkeleri arasında barış antlaşmasının altyapısı.  

            Savaş sonrası dengeleri Hititler lehine oluştu. Mısır, uğruna savaşa girdiği Amurru prensliğini kaybettiği gibi Kadeş kalesini de alamadı.

            Hititler savaştan galip çıkmış olsa bile her iki ülke ciddi güç kaybına uğradı ve bu durum yeni yeni güçlenmeye başalayan Asur’un bu iki ülkeye karşı üstünlük sağlamaya başlamasına yol açtı.

               Kadeş antlaşmasının gümüş tabletler üzerine yazılı olanları kayıptır. Burada kil tablete yazılı Akadça versiyonu görülüyor.

ANTLAŞMANIN ÖZETİ

Ortak düşmana (Asur) karşı işbirliği
Tarihin ilk büyük Barış Antlaşması
Nato Antlaşması’nın 5. maddesine kaynaklık: Ortak düşman, ortak tavır
Replikası New York’da BM Binasında Türkiye’nin armağanı olarak sergileniyor.
 
            Kadeş Barış Antlaşması, Kadeş Saveşından yaklaşık 15 yıl sonra imzalanmıştır. Mısır tahtında hala II.Ramses, Hitit tahtında ise III.Hattuşili vardır. Ramses’in eşi Naptera ya da Nefertare ve Hattuşili’nin eşi Puduhepa bu antlaşmada çok etkin olmuşlardır.
            Antlaşma asıl olarak yükselen yeni güç konumundaki Adsur’a karşı işbirliği anlaşmasıdır.
            İki gümüş tablete Hitit ve Mısır çivi yazılarıyla yazılı olan nüshaları kayıptır.   3500 yıl öncesinden kalma bu antlaşma bugünkü Nato antlaşmasının temelini oluşturuyor.
            Antlaşmanın tablete yazılı versiyonunun replikası BM’in New York binasında Türkiye’nin hediyesi olarak sergilenmektedir.

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 

15KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

RAMSES’İN PUDUHEPA’YA MEKTUBU

 

 Barış antlaşmasınıngetirdiği yumuşama ve dostluk Hitit ve Mısır kralları ve kraliçeleri arasında ömektuplaşmayı getirmiştir.

            “Mısır kralı, Güneşin oğlu, Tanrı Amon’un sevgilisi, Büyük kralların ilki, Mısır topraklarının kralı, Hatti ülkesinin büyük kraliçesi, kızkardeşi Puduhepa’ya der ki: Bak, Tanrı Amon’un sevgilisi, Mısır topraklarının büyük kralı Ramses iyidir. Onun evleri, oğulları, orduları, atları, savaş arabaları ve ülkesindeki her şey çok iyidir. Sen, Hatti ülkesinin büyük kraliçesi, kızkardeşim umarım iyisindir. Dilerim senin evlerin, oğulların, atların, savaş arabaların ve ülkendeki diğer şeyler iyidir...”

 

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 

16KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

NAPTERA’NIN PUDUHEPAYA MEKTUBU

             II. Ramses'in karısı Kraliçe Naptera Puduhepa'ya mektup yazarak iyi olduğunu ve ona da iyilikler dilediğini bildiriyor. “Bak, seni kutlamak için kızkardeşim sana saf altından yapılmış 12 sıralı, ağırlığı 88 şekel olan bir kolye ve renkli ketenden yapılmış bir kraliyet elbisesi gönderiyorum.  

            İki kraliçe arasındaki yazışmalarda güzellik maskesi tariflerinden ilaç reçetelerine kadar bir çok ilginç şey var. Mektuplar arasında Mısırlı doktor Pariamahu’nun Kral Hattuşili’nin göz rahatsızlığı için yolladığı ilacı anlatan bir tanesi en ilginci.

 

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 

17KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 HİTİTLER'DE KADININ YERİ

            Hititlerde kadının yeri bütün orta doğudakinden daha ilerdeydi.

            Puduhepa, imparatorluğu kral III.Hattuşili ile birlikte yönetmiştir. Kararlarda Puduhepa’nın da mührü vardır.

            Burada ikisinin de adlarının hiyeroglifle yazılmış hali görülüyor. Hiyeroglif Hititlere sonradan gelmiş bir yazı türüdür.

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 

18KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

      HİTİT HUKUKU

 

 Hititler, Babil kralı Hammurabi’nin ortadoğuyu hala etkileyen kısas hukukunda büyük bir değişiklik yaptılar ve günümüzden tam 3500 yıl önce modern hukuk anlayışının temelini oluşturan tazminat hukukuna geçmeyi başardılar. BU İLK HUKUK  DEVRİMİDİR.

            Bugün bile ortadoğuda pek çok ülke kısas hukukunu aşamamıştır. Hitit yasa maddelerinde sürekli revizyon yapılmıştır. Eski hüküm korunmuş yanına “eskiden böyleydi” denildikten sonra revize edilmiş şekil konulmuştur.

            “Komşusunun koyununu öldüren adamın da koyunu öldürülsün. Eskiden böyledi. Artık onun koyunu alınıp koyununu öldürdüğü komşusuna verilsin.” gibi.

            Bu slide daki tablet Hitit hukukunu yansıtan yüzlerce tabletten bir tanesidir.

               Hititler, Babil kralı Hammurabi’nin ortadoğuyu hala etkileyen kısas hukukunda büyük bir değişiklik yaptılar ve günümüzden tam 3500 yıl önce modern hukuk anlayışının temelini oluşturan tazminat hukukuna geçmeyi başardılar. BU İLK HUKUK  DEVRİMİDİR.

            Bugün bile ortadoğuda pek çok ülke kısas hukukunu aşamamıştır. Hitit yasa maddelerinde sürekli revizyon yapılmıştır. Eski hüküm korunmuş yanına “eskiden böyleydi” denildikten sonra revize edilmiş şekil konulmuştur.

            “Komşusunun koyununu öldüren adamın da koyunu öldürülsün. Eskiden böyledi. Artık onun koyunu alınıp koyununu öldürdüğü komşusuna verilsin.” gibi.

            Bu slide daki tablet Hitit hukukunu yansıtan yüzlerce tabletten bir tanesidir.

 

Required Reading

O.R. Gurney, "The Hittites", in The Encyclopedia of Ancient Civilizations (Arthur Cotterell, ed., 1980)

O.R. Gurney, "Laws and Institutions", in The Hittites 94-96 (1981)

E. Neufeld, The Hittite Laws 70-73; 78-79; 94-113 (1951)

Albert Goetze, trans., "The Hittite Laws", in Ancient Near Eastern Texts (James B. Pritchard, ed., 1950)

            Aynı topraklar üzerinde yaşamamıza karşın Hitit hukuk devrimini biz bilmiyoruz ama batılılar biliyorlar.

            Bir örnek olarak buraya ABD’nin Pittsburgh Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okutulan Hitit Hukuku dersinin referanslarını koydum.

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 

19KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

  TELİPİNU FERMANI
TELİPİNU VE PRİMOGENİTUR
                 Telipinu fermanı; Batı monarşilerinin izlediği Hitit geleneği, Selçuklular ve Osmanlılar da izliyor.
Fatih Sultan Mehmet ve kardeş katli. Telipinu fermanı Batı monarşilerinin izlediği Hitit geleneği Selçuklular ve Osmanlılar da izliyor. Fatih Sultan Mehmet ve kardeş katli.
 
Kendisi de tahta cinayetle geçmiş olan Telipinu tahta geçişi bir fermanla kurala bağlamış ve büyük oğulun tahta geçmesini yazılı hale getirmiştir. Bu gelenek batı monraşileri tarafından benimsenmiş ve uygulanmıştır. 
            Seçuklular ve Osmanlılar da bu kuarlı benimsemişler fakat Fatih Sultan Mehmed küçük oğlu Cem Sultanı tahta geçirebilmek için bu kurala istisna getirmiş ve "Nizam-ı alem için karındaş katli vaciptir" hükmünü Kanunname-i Ali Osman'a koyarak primogenitur kuralından kaosa geçişin alyapısını hazırlamıştır.
            Fatih'in bu deüzenlemesi sonraki dönemde Osmanlı tahtı açısından bir cinayet makinası gibi çalışmıştır.

 

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 

20KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

  KENTTE YAŞLILAR MECLİSİ

MAGNA CARTA VE PANKU

Kentlerde yaşlılar meclisi
Hattuşa’da Panku
Monarşinin sınırlandırılması
Magna Carta (MS 1215)
Panku (MÖ c.1500)

            MS. 1215'de İngiliz soylularının Kral Yurtsuz John'a Magna Carta ile imzalattıkları monarşinin sınırlandırılmasından 2700 yıl önce bu sınırlandırma Anadolu'nun orta yerinde Hitit dünyasında Panku meclisi vardı.
            Panku veliaht ataması; savaş açılması, yasa değişikliği ve kral ailesinin yargılanmasında yetkiliydi.
            İktidarın sınırlandırılmasında ilk adım Magna carta’dan 2700 yıl önce Anadolu’da atılmış görünüyor
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

21

KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 

 IV.TUTHALİYA ve YARDIM

         Yazılıkaya kabartmalarından çıkarılan bu resim IV.Tuthaliya'yı koruyucu tanrısı Şarruma ile birlikte gösteriyor.

            Şarruma, Fırtına Tanrısı Teşup ile Bereket Tanrıçası Hepat'ın oğludur. Üzerinde çengeller olan sivri şapkaları yalnızca tanrılar giyebilirdi.

            IV. Tuthaliya'nın krallığı döneminde Hatti ülkesi veba ve kıtlığın hışmına uğradı. Hattuşa'daki kazılarda bulunan tahıl silolarında (resimde görülüyor) tahıl kalmamış ve açlık başgöstermişti. Tuthailya Mısır firavunu Merentpah'dan yardım istedi. Merentpah tapınaklara "Asyalılara gemilerle tahıl yolladım" diye yazdırmış. 

            Anlaşılan o ki Türkiye'nin IMF'den aldığı destek benzeri destekler 3500 yıl önce de Anadolu'ya gelmiş zaten.

Bu slide da Hitit imparatorluğunun son kralı II.Şuppiluliuma görülüyor. Elinde mızrağı ve omuzunda yayı var.

            M.Ö. 1200’lerde II.Şuppiluliuma tahttayken Deniz kavimleri göçünün meydana geldiği tahmin ediliyor. Aynı dönemde Hititlerin tarihi düşmanı Kaşkalar da deniz kavimleriyle bir olup Hititlere saldırdılar. Hititler, ülkelerine yönelik bu büyük saldırıya karşı koyamayıp güneydoğu Anadolu’ya Gaziantep, Maraş bölgesine çekildiler. Oralarda kent krallıkları kurdular. Bunlara geç Hititler deniyor.

 

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 

Sayfa Başına Gitmek İçin Tıklayınız!

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

DİKKAT ! BU FOTOĞRAFLAR TELİF ESERİ OLUP BENDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR.

 

Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM
 Hukuka, Yasalara, Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.