|
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz! |
|
|
|
|
-
TAKDİM
Muzaffer RAMAZANOĞLU
ÖNSÖZ
BOĞAZKÖY BULUNTULARINA GÖRE ETİ MİMARİSİ
Boğazköyün de Etilerin dini yapıları:
Cümle kapısı:
Tek ve çift kat meselesi
Dik çatı ve düz dam müııakaşası.
Kullanılan malzeme. -Dini yapılarda duvar tekniği.
Eti dini yapılarının menşei
Büylük kaledeki bakiyeler.
Şehir surları
Boğazköy’de Etilerin hususi yapıları.
Etilerin hususi yapılannda duvar tekniği.
POST ETİ MİMARİSİNDE “YENİ ETİ” MİMARLIĞININ İZLERİ
|
|
|
Çalışma TELİF ESERİDİR izin almadan
kullanmayınız! |
Hazırlayan Mahmut Selim
GÜRSEL |
corumlu2000@gmail.com
|
Sitemiz ve yazarlarımız;hukuka, yasalara, telif
haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
|
|
|
|
|
|
01 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
KİTAP ismi Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
Mahmut Selim GÜRSEL |
|
- GÜRSEL YAYINEVİ ve
ÇORUMLU DERGİSİ SAHİBİ
-
- 1947
tarihinde babamın subay olarak bulunduğu Erzurum'da bir at arabasında
doğum evine giderken doğmuşum. Babam Eminsu Ali Rıza Gürsel, annem ise
Fahriye hanımefendi idi.
-
İlkokula İskenderun'da başladım. Ankara' da bitirdim. Ankara
Yenimahalle Ortaokulunun birinci sömestrsinde babamın emekli
olmasından dolayı 1960 yılında Çorum'a gelince Atatürk Ortaokuluna
devam ettim.
- İlkokul
sıralarında okuyarak pilot olmanın düşlerini kurardım. Bu hayalim
gerçekleşmedi.
- Babamın
"oku da oğlum ceketimi satar seni okuturum" diyerek bana yaptığı
nasihatleri ters tepki yaptı. Babamın baskısı karşısında babama
okumuyorum diyerek okulu birinci sınıfta bıraktım.
-
Marangoz çırağı olarak Azmi Başar ustanın yanına girdim. Askere
gidene kadar ustanın yanında çalıştım.
- 1967
tarihin de askerlik dönüşü, 28 Mart 1969 Ankara Emniyet Müdürlüğüne
teknisyen olarak göreve başladım.
-
Ortaokulu dışarıdan 2 yılda bitirdim 09 Ekim 1972 tarihinde polis
memuru olarak Ankara'da altıncı şube ve kara kollarda çalıştım.
- 6 Eylül
1973 tarihinde Selma (Kurşuncu) Hanımefendi ile evlendim.
- 10
Temmuz 1978 yılında ayında naklen Çorum İl Halk Kütüphanesine Memur
olarak geçtim. Dışarıdan Çorum Ticaret Lisesini iki yılda bitirdim.
- Kendi
kendime Osmanlıcayı öğrenmeye uğraştım, Hat sanatı ile biraz
ilgilendim 150 ye yakın Ser levham var, Çorum Güzel Sanatlar
Galerisinde ve Kütüphane salonlarında bu levhaları sergiledim.
- 03
Ağustos 1988 tarihinde İl Halk Kütüphanesi Müdür yardımcılığına
atandım.
- 1990
tarihinde ilk kitabım olan Dewey Onlu Tasnif isimli kütüphanelerdeki
kitapların tasnifi yapılan kitabı 10 yıllık bir araştırma ve çalışma
iye "Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey)" kitap haline getirip
Kültür Bakanlığına sundum. Kitabımdan Türkiye'deki bütün
kütüphanelere dağıtılmak üzere 1000 adet satın aldılar.
-
Marangozluk, oymacılık, polis memurluğu, memurluk ve idarecilik
yaptım.
- Her
çalıştığım meslekte çeşitli önemli olaylar oldu ise de son çalıştığım
kurumda bence en önemli bir hatıramı anlatmak istiyorum: Kütüphanedeki
çalışmalarım ve " El Yazması Kitapların Çorum'da kalması için verdiğim
çabalar neticesinde Bitlis Tatvan’a tayin edilme olayım beni çok
yıktı. Fakat bu üzüntümün boş olduğunu zamanla gördüm. Rabb’imin izni
ile Hacca gitmek nasip oldu, iki kitap daha yayımladım ve elinizde
bulunan bu derginin çıkmasına vesile oldum. Mesleklerin insanlara
sağladığı maddi avantaj olarak, evinizi geçindirecek, namerde muhtaç
etmeyecek avantajından başka, manevi olarak; sizin yaptığınız işlerle
ilgili karşılaştığınız problemleri değerlendirirseniz avantajların
neler olabileceğini hayat okulundan öğrenmiş oldum.
- 1993
yılında Türkiye'deki bütün kütüphanelerde bulunan " El Yazması "
kitapların Ankara Milli Kütüphanesine toplanma kararı veren Kültür
Bakanlığına karşı Çorumlu hemşerilerimi haber dar ettim, mahalli
radyodan ve gazeteler ile parti il Başkanlarını ile Millet Vekilimiz
Adnan Türkoğlu ve Belediye Başkanımız rahmetli Turan Kılıççıolu'nun
destekleri ve diğer kuruluşların da katkısı ile "El Yazma kitapları"
Çorum'da kaldı. Açık öğretim için üniversite sınavlarına girip
kazandım. İkinci sınıfta iken Çorum'a tam teşekküllü bilgisayar
ortamında bir kütüphane kazandırmaktır. Yazma kitapların korunması ve
Çorum'da kalması için yaptığım girişimim yüzünden
- 25
Nisan 1994 tarihinde Tatvan Bitlis'e Müdür olarak tayinim çıktı, tayin
edildiğim yere gitmeyerek emekliliğimi istedim.
- 1994
Tarihinde nasip oldu eşimle birlikte Hacı olduk.
- 27
Mayıs 1998 tarihinde Çorum'da ilk Kültür Bakanlığından tescilli
"Gürsel Yayınevi" tarafımdan açtım.
- Yazı
yazmaya beni kimse teşvik etmedi Kütüphane için hazırladığım kitap
beni yazmaya teşvik etti. Yazılarım mahalli basında yayımlandı.
Yazılarımdan dolayı bir ödül almadım; fakat kitapları ve bu dergi
benim için en büyük ödüldür.
-
- Yayımlanmış çalışmalarım:
-
- " Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey)
Haziran 1991 ",
- "Çorum 97 1997"
- "Çorum'da Yatan Meşhur Yatırlar
Haziran 1997- 2. basım 1998",
- " Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat
Tarih Ve Edebiyat Dergisi Temmuz 1998,
- " Sarı Çiğdem Şiir Defteri Mart
2002" ,
- “Çorum 2002” adlı basılmış
çalışmalarım bulunmaktadır.
- "Menakıb-ı Koyun Baba 2004"
- "Çorum Yemekleri 2004 Eşimin
Çalışması"
- "Hacım Ağustos 2007"
- "Çorumlular ve Çorum'a Hizmet
Edenler Temmuz 2008"
-
- Bakanlığa sunulmuş;"Alfabetik Türk
ve Yabancı Yazarlar Fihristi" ve "Ne Nerede Başlıklı Arama Fihristi"
basım için hazır beklemektedir. Yazılarım daha çok araştırma dalı
ile makale türüdür. Tiyatro çalışmalarım,şiir ve hikaye denemelerim
bulunmaktadır. Şu anda dergimde yazılarım çıkıyor. Benim
okuyucularıma diyeceklerim şudur ki. Doğru bildiğiniz konuları
savunun. Bu savunmanız size belki tepkiler getirecektir. Bu
tepkileri inceleyerek doğru olup olmadığını araştırın.
- Saygılarımla.
-
|
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
02 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
|
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
- Muzaffer RAMAZANOĞLU, müzeci
(Adana 1901-1958)
- 1941
yılında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji bölümünü bitirdi.
- 1945
yılında Ayasofya Müzesi müdürlüğüne atandı.
- Çeşitli
kongrelere katıldı. 1955’te Adana Müzesi Müdürü oldu.
- Eti
mimarisi (1941),
-
Gılgamış destanı (1942-1944),
- Sent
İren ve Ayasofyalar manzumesi (1946) gibi eserleri basıldı.
-
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
03 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa 3 ve 4
- ÖNSÖZ
- Eti
mimarisini tetkik ederken en ziyade Boğazköy mimarisini göz önünde
tutmak istedim. Çünki Eti mimarisinin Boğazköyde doğduğuna Kani
bulunmaktayım. Bu kanaatta, aşağı yukarı altı asırlık Eti
imparatorluğunun bünyesine kuvvet veren siyasi, askeri, iktisadi ve
kültürel hayatın bu merkezde doğmuş olmasından ve bu merkezde kemalını
bulmasından ileri gelmektedir. Sonra, bu kavmin tarihinde malum olan
üç devrin makesini hemen hemen Boğazköy mimarisinde müşahede etmemiz
kabildir.
- “ Eski
devlet ,, in ilk kurulduğu sıralarda yapılmış olması lazım geldiğini
tahmin ve belki Boğazköy mimarisinin ilk örneği diye kabul edeceğimiz
bazı iptidai bina bakiyelerine bu eski devlet merkezinde tesadüf
etmekteyiz.
- “Eski
devlet ,, zamanının bina bakiyelerini görmemize rağmen, “ Orta devlet
,, yahut “ Karanlık devir ,, mimarisinin hiçbir izine rastlamıyoruz.
Eti tarihinin bu karanlık devri mimari sahayı da karartmış demektir.
- Eti
siyasi tarihinin üçüncü devrini teşkil eden “ Büyük devlet,, zamanının
mimari eserleri, bu devletin kendi yaşadığı devri içerisinde her
yönden kazandığı büyüklük vasfını izaha medar olan ve bu vasfı
ebedileştiren mükemmel numunelerdir.
- Burada
tetkik mevzuumuza yarayacak olan mezkur mimari numuneleri üç
Kategoriye ayırdım :
- a) Dini
maksada yarayan binalar ;
- b)
Askeri maksada yarayan binalar;
- c)
Hususi binalar (1).
- “Eski
Devlet” zamanından kalma bakiyeler, (b) ve (c) fıkralarında görülen
nevilerin ilk örnekleridir. Biraz yukarıda söylediğimiz gibi, “ Orta
devlet ,, karanlık geçtiğinden bu nevilerden birisine olsun tesadüf
edemiyoruz.
- Üç
Kategoriye ayrılan bu mimari numuneleri, toplu olarak ancak “ Büyük
devlet,, zamanında görebiliyoruz. Gerek eski gerekse büyük devlet
zamanlarında görülen bu eserlerin heyeti umumiyesini elimden geldiği
kadar tarif ve tasvire çalıştım. Bunlar hakkında daha sarih bir fikir
vermek için de metne bir takım plan ve fotoğraflar ilave eyledim.
- Metin,
plan ve fotoğraflardan mürekkep olan Eti mimarlığı hakkındaki bu etüdü
hazırlarken, 1939 yılının Temmuz ve Ağustos Aylarında Alman Asari
Antika Enstitüsünün Boğazköy hafriyatına komiser olarak iştirakimde
mimari eserler üzerinde yaptığım bir takım yakın müşahedelerden
bilhassa istifade etmiş oldum. Sonra, Eti mimarisini anlatan bir çok
kitap ve makaleleri gözden geçirdim.
- Ankara
: Nisan 1941
-
Muzaffer RAMAZANOĞLU
-
-
(1)
Saray bakiyesi pek noksan o1du tetkik mevzuunun harici
bıraktım.
-
|
-
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
04 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
Sayfa 5
GİRİŞ
BOĞAZKÖY BULUNTULARINA GÖRE ETİ
MİMARİSİ
Dini, askeri ve hususi binalar diye üç
kategoriye ayrılan Eti mimarisini, Eti siyasi tarihinin malum de
içerisinde tetkike çalışacağız. Üç kategoriye ayrılan mimari bakiyeleri
bazen her devirde bir arada görmemiz kabil olmuyor. “Eski devlet,,
zamanında ancak
askeri ve hususi
binaların izlerine tesadüf edilirken, “Orta devlet zamanında maalesef
hiç bir ize rast gelinmiyor. Mimari kategorilerin bakiyelerini - toplu
olarak - yalnız “ Büyük devlet ,, zamanında görmeğe muvaffak oluyoruz.
“Orta devlet,, zamanında bir şey görmediğimize nazaran eski devirden
yeni devre intikal eden mimari tekamül silsilesi inkıtaa uğruyor
demektir. Zira “ Eski devlet,, zamanına ait binalarda göze çarpan
iptidailiğe mukabil “ Büyük devlet ,, zamanında bir terakki
kaydediliyor. Gerçek “ Büyük devlet zamanında yapılan hususi
ikametgahlar eski devletin inşaat ananesini muhafaza ediyorsa da
malzemenin nispeten daha yüksek oluşu, planlardaki esas hatların
intizamı (Boğazköy II: aslanlı kapıdaki hususi ev H/ 7. ) ne de olsa
ortada seyretmiş olan bir inkişaf in mevcudiyetine delalet ediyor.
Bu iki devrin inşaatında kullanılan
malzemeyi gözden geçirecek olursak, aradaki farkı şöyle tespit
edebiliriz: “Büyük devlet,, inşaatında duvarlarda taş, kerpiç malzeme
arasında ahşaptan yapılmış kuşaklar, hatıllar kullanılmıştır. Halbuki
arkaik inşaat da ne hatıl ve nede kuşak vardır. Yalnız diğer unsurlar
daha iptidai şekilleriyle tamamen mevcuttur.
Boğazköy buluntularına göre “Eti
mimarisi,, ne aid bu eski inşaat malzemesini aynen bakır devrinde de
görüyoruz. Turova, Alişar ve Karaoğlan bakır çağı tabakalarında meydana
çıkarılan duvar baki yeleri, eski Eti duvarlarına müşabihtir. Yalınız
bakır devrine ait
Boğazköy II: aslanlı
kapıdaki hususi ev H/ 7
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
05 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa 6
-
- duvarlarda ki beyaz veya sarımtırak
sıvayı Boğazköyde göremiyoruz Bakır çağı duvar tekniği ile eski Eti
duvar tekniği arasında fark Yokgibidir. Taşların bir birini tutması
için duvarlarda kullanılan çamurdan harca, gerek bakır çağı, gerekse “
Eski Eti devrinde daima rastlarız. Fakat bu iki devre aid asıl
enteresan müşabeheti şivli duvarlarda görmekteyiz. Alişarın bakır
tabakasında, üzerine müdafaa duvarı kurulmuş olan şivli bir kale
duvarına tesadüf etmekteyiz ki. bu tip duvarlara Turuva bakır
tabakalarında ve aynı zamanda eski Eti dev rinde de rast geliriz. Şu
halde çok eski yerli bir kültürün devamını Eti devrinde de takip
ediyoruz demektir. Şimdi bakır çağının bir temdisi olduğunu kuvvetle
kabul edebileceğiz “ Eski Eti ,, mimarisini, heyeti umumiyesi
bakımından bu münasebetle gözden geçirmeği tecrübe edelim:
-
Boğazköyünde bir çok binalar vardır ki bunların bir kısmı dağınık ve
bir kısmı da bir birine ekli denecek vaziyette yapılmıştır. Bunlar
İsa’dan evvel 18 ve 17 inci asırlardan kalmış binalardır. Bu evlerden
her biri müstakil şeklindedir. Bir veya iki odalıdır. Kapı daima dar
cephelerden birindedir. Büyük kalede meydana çıkarılan bir ev,
diğerlerine nazaran daha genişçedir. Mezkur evin arz etmiş olduğu
ehemmiyet şu cihetten tetkike muhtaçtır: O devrin adamları mimaride
iptidai olduklarından inşa etmek istedikleri bu büyük evi organik
olarak meydana getirememişlerdir. Odaları yan yana dizmek suretiyle
sözde büyük bir ev inşa etmişlerdir. Bu nokta şunu göstermiş olabilir:
Etiler büyük mimarilerini belki ilk defa mezkur evin kuruluşu ile
tekemmül ettirmişlerdir. Bu müşahedeyi kuvvetlendirmek için daha bariz
delillerin ele geçmesini beklemek lazımdır. Fakat yeni devlet zamanına
aid mabetlerdeki bazı elemanlar bu müşahedenin doğunu gösteriyor.
Mamafi Eti mimarisinin menşeini, tek gösterecek olan yegane unsur,
“Eski devlet,, zamanına aid ele geçecek ya bir mabet veya bir
saraydır. Ne yapalım ki bu gün bunlardan hiç biri elimizde mevcut
değildir. Bu tarz buluntular, Boğazköy, Alacahöyük ve daha diğer
Anadolu’daki kazıların devamı neticesinde beklenebilir. Şimdi evlerin
umumi vaziyetine bir göz gezdirelim: Boğaz köydeki büyük kale denen
yer, Arkaik devirde tahkim edilmiştir. W—X/8 plan murabbaında büyük
kalenin cenup istihkam duvarı iç taraftan kat edilmiş ve binnetice
eğri yani köşeyi kat ederek imtidat eden bir duvar bulunmuştur ki, bu
duvar orta cesamette gayri muntazam taşlardan yapılmıştır ve hafifçede
şivlidir (Boğaz köy II: metin şekli 2 ve tablo 11).
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
06 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa 7
-
- Kalenin
dahilinde s-t/8-10,W-y/16-18 ve i—m/12-14 puan murabbalarındaki
evlerde Arkaik devre aiddirler. Bunlar bariz bir şekilde bir birinden
tefrik edilen iki guruba ayrılırlar: iki odalı basit evler esas
hatları mustatil ve bir çok odalı karışık evler. Bunların
vaziyetlerine dair Dr. Naumann, Alt Vorderasiatishen Architektur adlı
travayının kırkıncı sahifelerin de izahat vermiştir.
- İki
odalı evler t-u/18-9,s-t/10-12 ve W-y/10-18 puan murabbaındakiler daha
sağlamca olduklarından burada zikre şayan görülmüşlerdir. 14/13 inci
asırlara aid arşiv binasının altında bulunan ve 1936 da V-W/8-11 plan
murabbaı içinde kazılan ayni zamanda ana hatları itibarile bir
benzerlik arz eden ev de Arkaik devirden kalmadır (Boğazköy II: tablo
2 ve metin şekli 18,2).
- Arkaik
devre aid binaların eskilikleri yalnız daha yeni binaların bir biri
üzerine kurulmalarından anlaşılmıyor; Eskilerin üzerine kurulan yeni
binaların değişen inşa tarzları da Arkaik evlerin eskilik derecelerini
göstermiş oluyor. Daha yeni olan Eti binalarında. duvarların muntazam
bir şekilde yerleştirilmiş bir takım iri kırık taşlardan yapılmış
olmalarına mukabil, arkaik devrin duvarları pek küçük taşlardan
yapılmıştır. Ve bunlar gayet temiz bir şekilde cephe boyun da
dizilerek içine taş kırıkları ve çay taşları gevşek bir halde
doldurulmuştur. Bütün bu taşları tutturmak için çamurdan harç
kullanıldığını da unutmamak gerektir. Yalnız bir tek yerde -1/14 plan
murabbaında - bir defa küçük bir duvarda tuğla dahi görülmüştür.
Pişirilmiş, yeşilimtrak çamurdan yapılmış ve içine saman karıştırılmış
- olan bu tuğlaların dört köşe
yapılmış olmaları ihtimali vardır. Duvarın pek bozuk oluşu, tuğla
derzlerinin tam vaziyetini tespite imkan
- vermemiştir.
- Arkaik
devre aid binaların kapılarına gelince: Bunlar tam 1.1m genişliğinde
ve bir metreden fazla bir derinlik de duvarın taşlardan yapılmış
kaidesi (Sockel) içerisine yerleştirilmiştir. Bu eihete işaret
edilişinden maksad, “Büyük devlet,, zamanında ki binalarda, büyük
mabet müstesna, kapı geçitlerinin daima kerpiç seviyesinin başladığı
yerde bulunmuş olmalarını göstermiş olmaktır. Şu halde bütün taş (Sockel)’lar
istinad yahut teras duvarları bulunmadıkça temel duvarları olarak
yerin altında kalıyorlar. Eşikler bariz bir şekilde bellidir. Bu
eşiklerin alt döşemeleri muntazam bir şekilde yerleştirilmiş küçük
taşlardan ibarettir. Bu döşemeler üzerindeki odun kömürü bakiyeleri,
eşiklerin ahşaptan yapıldıklarını gösterir
-
Kapıların kasaları
-
-
(Boğazköy II: tablo 2 ve metin şekli 18,2).
-
|
-
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
07 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
- Sayfa 8
- da ağaçtan yapılmıştır. Bunlar ayni
muhitte elyevm kapıların dirildiği ve tespit edildiği şekilde
yerleştirilmiş ve tespit edilmişti Odaların zemini hiç bir yerde şekli
aslisini muhafaza etmemiştir. Yalnız görünüşe nazaran zeminde hususi
bir şey bulunmayıp sırf toprağın dövülmesi ile istenilen düzlük temin
edilmiş olsa gerektir.
- Taş
duvarlar (Boğaz köy II: Tablo 22), Biraz yukarda ufak bir temasta
bulunduğumuz eski Etilere aid taş duvarların hemen hepsi kayalar
üzerine kurulmuştur. Bunlar küçük ve orta cesametde kırık taşlardan
örülmüş iki yüzlü duvarlardır. Araları küçük küçük cisimler ve taş
kırıntıları (helik) ile doldurulmuştur. Taşların bir birini tutması
için çamur harç kullanılmıştır (Bu gün bu tip duvarlar hâlâ
Toroslardaki köylerde yapılmaktadır). Bu duvarların yüzüne her halde
çamurdan bir sıva yapılıyordu. Tabii bu sıvanın uzun müddet dayanması
kabil olmadığından bugün izi bile kalmamıştır. (mamafi Boğaz köyde
görmediğimiz bu sıvalara Karaoğlanda rast gelmekteyiz). Eski Eti
devleti zamanından kalma duvar bakiyelerinin kafesi ikametgahlara
aiddir (metin şekli 2 ve tablo 11 de gösterilen tahkimat duvarı
müstesna). Bu devrin resmi binalarından bakiye kalan ortada hiç bir
şey yoktur. Binaenaleyh resmi binalar hakkındaki bilgimiz bu bakımdan
istidlale dayanıyor. Acaba o zamanın saray ve mabet duvarlarında büyük
bloklar kullanılmış mıdır? yoksa bu binalarında duvarları bildiğimiz
tarzda mı inşa edilmiştir ? İşte bu sualimize verilecek en mukni
cevabı istikbalin kazılarından alabileceğiz.
- Birinci
safhayı teşkil eden eski Eti devrinin vesikalarına dair tetkikatımızı
burada bitirirken sözü ikinci safhaya yani “Orta devlet,, zamanına
intikal ettireceğiz. Mukaddememizde “Orta devlet,, zamanın da bir şey
görmediğimizden eski devirden yeni devre intikal eden mimari tekamülün
inkitaa uğradığını söylemiştik. Bu devirde inkitaa uğrayan yalnız
mimari tekamül değildir; siyasi, askeri, kültürel ve tarihi tekamülde
bu devirde inkıtaa uğramıştır. İşte onun içindir ki bu devre (Karanlık
devir) adı verilmiştir.
- Eski
Eti devletinin son krallarından Telepinuş’un (takriben 16 ölümünü
müteakip eski şarkın üstüne çöken zulmet “Büyük devlet,,’ in
kuruluşuna kadar (takriben 1430) devam etmiştir. Geçen bu iki asırlık
zaman hakkında Eti kaynakları bir malumat vermedikleri gibi Babil ve
Asur kaynakları da tamamen sükutu muhafaza etmektedirler. Demek oluyor
ki eski şarkın devletleri bu iki asır içinde hiç bir rol oynamıyorlar.
Fakat bu devrin bir kısmında Mısırda Hyksoş
-
- (Boğaz köy II: Tablo 22)
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
08 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa 9
-
- hakimiyetini görüyoruz. Hyksosların
Mısırdaki bu hakimiyet sonra Eti, Babil ve Asur kaynaklarının hep
birden susmaları şüphesiz ki bir tesadüf eseri değildir. Eski şarkın
büyük bir kısmını susturan kuvvet, yine eski şarkın bir köşesinde
hakimiyetini elinde tutan yabancı bir kavme aid olsa gerektir. İki
asrı boydan boya kaplayan bu zulmet, Mısırlıların bu yabancı kavmin
hakimiyetini kırmaları ve müstevliyi Filistin yolu ile şimale doğru
sürmeleri üzerine, eski şarkın üstünden kalkmış bulunuyor.
- İşte
mevzuumuzun ikinci safhasını teşkil eden bu karanlık; devirde ve yahut
< Orta devlet > zamanında niçin mimari vesikalara rastlamadığımızı beş
on cümle ile ifadeye çalışmış olduk. Şimdi sözü üçüncü safhaya yani «
Büyük devlet » zamanına nakil edelim.
- Eti siyasi tarihinin üçüncü
safhasını teşkil eden <Büyük devlet>takriben 1930 tarihlerinde
kurulmuştur. Bu devlete büyüklük vasfının verilmiş olması, her sahada
yeni yeni inkişaflar kayd edilmesinden ve hudutlarının hakiki bir
genişlik arz etmiş olmasından ileri gelmektedir. Tarihi kaynaklar ve
elimize geçen arkeolojik vesikalar, bu hakikatı bize böylece öğretmiş
oluyor. Devletin askeri ve siyasi sahalarda gösterdiği mühim
inkişaflar, bir birini takiben başa geçen muvaffak krallar sayesinde
olmuştur. Bunların açtıkları harp seferlerinden elde edilen müspet
neticeler, Eti kavmine bir takım refah ve saadetler temin etmiştir.
Halkın kavuştuğu bu refah ve saadet, diğer sahalarda da bir takım
ilerlemelere vesile olmuştur. Ezcümle heykeltıraşlık ve mimarlık gibi
halkın yükselen zevkini temsil eden Bugünkü gördüğümüz
- sanat eserlerinin bakiyeleri bu
ileri hareketlerin birer örnekleridir.
- Bedii
zevkin birer ifadesi olan bu eserler, büyük devlet zamanında
genişleyen din tasavvurlarına da birer delil sayılabilir. Çünkü o
zamanki dini tasavvurların tecelliyatından olan bu nevi yüksek
eserlere “Eski devlet,, zamanında hiç de rast gelinmiyor. Buda
gösteriyor ki Etilerin dini, ancak “Büyük devlet,, zamanında tekemmül
etmiştir.
- Her
halde bu dini tek ve bu dinle tevem olan mabet ve heykeltıraşının
Anadolu’da birden bire görünmesine, biraz yukarda işaret ettiğimiz
gibi, yapılan harp seferlerinin kazançlı neticeleri amil olmuştur.
- Dini
ihtiyacın doğurduğu iki sanat şubesine dahil olan mabet ve
heykeltıraşı, pul pereselikte daima bir arada görürüz. Mabedin
bulunduğu yerde puta, putun bulunduğu yerde mabede rast geliriz.(1)
Nitekim Boğazköy vesikaları arasında bu iki dini unsura bir arada
- tesadüf olunmaktadır. Bu iki
unsurdan bizi burada alakadar eden
-
- (1) Bu nokta, Prof. Remzi Oğuz
Arık’ın son müşahedelerine istinad etmektedir.
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
09 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa 10
-
- yalnız mabettir. Tetkik mevzuumuzu
teşkil eden Eti mimari nevilerine mabetler dahil bulunmasından ötürü
bunun inşa hüviyetini hemen aşağıda izaha çalışacağız.
- Boğazköyünde
Etilerin dini yapıları: Eti
mimari sanatına dahil elimizde Boğazköyünde 5 ve Alaca Höyükte 1 mabet
vardır. <Buyük Eti devleti> zamanında yapılmış olan bu binaların ana
hatları, yekdiğerine pek benzediğinden bunların yapılış tarihleri
arasında büyük bir fark olmasa gerektir. Alacadaki mabetle Boğazköy
deki birinci mabedin diğerlerine nazaran çok büyük oluşu ve her iki
plana hüküm olan fikir birliği, mezur mabetlerin ayni devirde, ayni
hükümdar tarafından inşa edildikleri kanaatini veriyor. Diğer dört
mabedin arz ettiği benzerlik ve plan mutabakatı, bunlarında bir
birlerinden çok uzak olmayan yıllarda ve belki yine büyük mabetlerin
banileri tarafından inşa edildikleri hissini tevlid ediyor. Büyük bir
devrin hâlâ ayakta duran birer inkişaf sembolü diye kabul edilebilecek
bu kıymetli Eti eserlerinin kral Suppiluliuma zamanında meydana
getirilmiş olmaları çok muhtemeldir. Takriben 40 sene dünyanın en
büyük hükümdarlığını yapan (İsa’dan evvel 1395-1355 bu kralın Eti
İmparatorluğunu her sahada en yüksek mertebeye çıkarmış olması, mezkür
eserlerinde kendi devrine aid oldukları fikrini uyandırıyor. Boğaz
köyde bulunup. Şuppiluliuma’ya nisbet edilen ve maalesef muhtevası iyi
anlaşılmayan nişantaş abidesi de, adı geçen kralın kendi namına
bıraktığı eserlerle ebedileştirmek istediğine acaba bir delil
sayılamaz mı? Üzerlerinde ufak ve anlaşılması kolay bir kitabe ile
banilerinin kim olduğunun bize bildirmeyen bu eserleri, ne yazık ki
bir takım indi mütalaalarla 14 üncü asrın ortalarına mal etmeğe
çalışıyoruz. Zaten bu gibi eserlere verilen tarihlerin hangisinde
katiyet vardır ki!... Bunlarda katiyet, gözlerimizle gördüğümüz
puanların vaziyetindedir. Mesela Eti mimari sanatına dahil olan
mabetlerin biraz yukarıda söylediğimiz gaye birliğini, plan şeklinin
mutabakatını (Der Raum: Şekil 33 a-d)’ye baktığımız zaman bütün
vuzuhile görebilir ve şöyle tarif ederiz :
- Büyük
bir iç avlıyı-yahut divanhaneyi - muhtelif dahili gruplar çevreliyor.
Cümle kapıları organik olarak binanın heyeti umumiyetsi ile birlikte
yapılmıştır. Bunlar 1 inci, IV üncü mabetlerde cenup, II inci ve III
üncü mabetlerde şark tarafında görülmektedir. Avlılar bir ve yahut her
taraftan açık fil ayaklı dehlizlerle (rivak = Pheilerhalle)
çevrilidir. Bunlar bugün yok olduklarından muhtelif odalar, muhtelif
koridorlar yahut buna benzer müştemilat, avlı ile birleşmişlerdir.
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
10 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa 11
-
- II inci ve III üncü mabetlerde
birer <yan avlı» (Nebenhof) ile karşılaşıyoruz. Bir çok daireler
muhtelif guruplara ayrılmıştır. Bunların(Espace [1] ) ları bir birine
bağlanmıştır, Ayni zamanda bir birine kapılardan geçilmektedir.
- Bu
müstakil kapılar ekseriya açık olan fil ayaklı dehlizlerde (Rivaklarda)
bulunmaktadır. Yalnız doğrudan doğruya avlıdan birkaç kapı açılıyor
ki, bu kapıların mevcudiyeti I inci ve III üncü mabetlerde belli
olabiliyor, Harimle (Adyton) birleşen Espace gurubu, I inci,III üncü
ve IV üncü mabedlerin büyük avlılarının şimal ve yalnız II inci
mabedin cenup tarafında görülmektedir. Bu tahavvülün sebebi
anlaşılmıyor. Yalnız bu binada Postament (putun kaidesi) evvelce
olduğu gibi, yerini Adyto’nun şimal tarafında muhafaza ediyor. İçinde
Postament’in bulunduğu Adyton’a, avlının her tarafından girilebilen
karışık bir takım dehlizleri geçmek. suretile varılır. Zair, Adyton’a
varmadan fil ayaklı dehlizleri ve daha bir çok ön odaları dolaşmak
mecburiyetindedir.
-
Muhtelif kült (Espace) larının verdikleri ölçüler, birbirlerinden pek
az farklıdır. Binaenaleyh dairelerin gördükleri vazife yekdiğerine
müsavi demektir.
- Bir çok
daireler ayrı ayrı maksatlara yaramış olsa gerektir. Espace’nin
muayyen bir maksat tahtında vazife görüp görmem sarfınazar edilmiş
olması ihtimal dahilindedir. Yalnız Advton’da maksada makrun bir
vazife bahis mevzuu olabilir. Sonra bilhassa böyle bir vazife, I inci
mabet de 4.7/7.5 m. ve 5.2/6.5 m. genişlik arz eden ve Adytondaki
gibi; duvarlarında tezyinat bulunan iki Espace’de dahi mevzubahis
olabilir.
-
Mustatil şeklindeki Adyton’un uzunlamasına olan cephesi, mabed
binalarında büyük avlunun tutani mihverini teşkil eden cephe üzerinde
bulunur. Sırf IV numaralı mabed burada bir istisna teşkil ediyor:
Avlının tül mihveri, Adyton’un tülani mihverine amud bir vaziyette
bulunuyor. Waıhtsmuth’un [Der Raum] adlı kitabındaki ölçü cetvelinde
IV üncü mabedin avlu ve Adyton mustatil şekillerinin hemen hemen
murabba oldukları görülüyor. Cümle kapısının, avlının dar cephesinde
olmayıp geniş cephesinde oluşu da gariptir. Kapı yerinin vaziyeti,
Adyton hiç bir suretle arz tesir yaptığına sebep teşkil
-
- (1)Der Raum = Espace Türkçede :
Oda, buud, saha, feza ve daha buna benzer manalara gelir. Fakat
mimaride tam karşılığı yoktur. Onun için Espace kullanıyorum.
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
11 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
- Sayfa 12
- etmez. Kapı tülani ortasında
olmayıp daha ziyade bu cephenin bir köşesindedir. İçeri ayak basan bir
kimsenin, hücrenin dahili nazarları altına alabilmesi için 90
derecelik bir devir yapması lazımdır. Adyton’ıın plünda tülüni durumu
(Langslage) ve yaptığı derinlik tesiri (Langwirmung) kapının,
Mustatilin uzun odalarından birin bulunmasına rağmen yek diğerine
tetabuk ediyor. Kapının bir kenara alınmış olması Boğazköy mimarisinin
bir alameti farikasıdır. Müştemilat (Nebenraum) müstesna, bütün
odalarda görülen tertip budur.
- Yan
kapılara yani kapıların köşelere alınmasına dair gösterilen temayül, o
kadar ileri gitmiştir ki, dar cephede duran bir kapı, hiç olmasa
merkezi mihverin bir kenarına alınmıştır. Assur’daki rahip evi ile
Assur tesiri altında kalan Zencirli’deki Bit-Hilani vaziyet böyle
değildir (Boğazköy II: şekil 6). Dediğimiz gibi, kapının bir kenara
alınmış olması Boğozköy mimarisinin bir hususiyetidir.
- I inci,
III üncü ve IV üncü mabetlerin Adytonlarında Postament’ler ensiz
duvarların ortasında. durduğundan, kapıdan içeri girildiği zaman
Postamente teveccüh edilince, derinlik tesiri (Langswirkung) derhal
göze çarpar. Fakat II inci mabette vaziyet böyle değildir. Burada
kapıdan girilince, Postament, kapıya nazaran yanda durmaktadır.
Pencere yerlerinin bulunuşu ve bu yerlerin tespit edilişi bilhassa
enteresandır. Ziya, bütün odalara doğrudan doğruya ya dışardan, yahut
da büyük iç avlıdan veya yan avlıdan girmektedir. Pencereler öyle bir
tarzda konmuştur ki, hepside muntazam bir şekilde ensiz duvarlarda
bulunuyor ve bu suretle odaların yaptıkları derinlik tesiri daha
kuvvetli bir halde kendini göstermiş oluyor. Mahsus yapılan bu ziya
tertibatı, bilhassa Adyton’larda nazan dikkati celbediyor.
Adyton’larda Postament, ensiz olan dış duvarda iki pencere arasında
bulun maktadır. Tül duvarların köşelerinde duran diğer pencereler,
putu (Kultbild) yanlardan aydınlatıyor ve böylelikle putu daha
gösterişli bir vaziyete sokmuş oluyor.
- Buraya
kadar anlattıklarımız Boğozköydeki mabedlerin tarifidir. Şimdi de bu
mabedlerin eşi olan Alaca mabedini hali hazır vaziyetine göre
anlatmağa çalışalım. <Hali hazır vaziyetine göre> dedim. Çünkü bu
mabedin henüz kazısı bitmediğinden neşriyatı da yapılamamıştır. Fakat,
Alaca hafiri Dr. Hümid Kaşay’ın müsaadesile mabedin fotoğraf ve planı
tetkik ettikten sonra elde edilen intibadan ve kendilerinin de bu
husus da verdikleri şifahi malümattan, mezkür mabedle Boğozköy
mabedleri arasında büyük bir benzerliğin mevcud olduğu neticesine
varılıyor. Mesela bu mabedler arasındaki benzerlikleri kapıların,
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
12 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
- Sayfa 13
-
- avlının, rivakların vaziyetinde ve
bir de mabedin geniş ölçüsünde görebiliriz. Daha bir takım
benzerlikler varsa da bunların tamamını ancak hafirin mabede aid
yapacağı neşriyat da görmek kabil olacaktır.
- Alaca
mabedine, aynen Boğazköyünde birinci mabede girildiği gibi, bir
Propylon’dan girilir. Burada da mabedin merkez noktasını teşkil eden
bir avlu vardır. Yalnız bu avlu, I inci mabedin avlısından dar ve
uzundur. Her iki avlının döşemeleri bir tarzda yapılmıştır. Avlının
dört tarafında rivaklar vardır ve odalara bu rivaklara açılan
kapılardan geçilmektedir. Kapıların rivaklara açıldığını Boğazköy
mabetlerinde de görmüştük. Lakin Boğazköy mabetlerinde görmediğimiz
bir şey vardır ki,oda, Alaca mabedinde rivakların bulunduğu yerde, bir
birine müvazi şekilde sıralanan sütun kaideleridir. İşte iki sıra
teşkil eden bu kaideler,mezkur mabedin ayrı bir hususiyetine delalet
edebilir. Bu sıra kaidelerin hepsi sütun kaidesi olarak kabul
edilebilirse de, iç taraftaki sıranın, heykellere aid kaideler
olduğunu kabul etmekte mümkündür. Çünki bu kadar muazzam bir mübed’de
sayıları bine baliğ olan Eti tanrılarının her halde birer yeri
olacaktır.
- Alaca
mabedinin, genişliği ve mağazalarının çokluğu bakımından Boğazköydeki
I inci mabede benzediğinide söyledikten sonra daha fazla tafsilatın
hafire terk ederek Boğazöy mabetlerine dönelim.
- Cümle kapısı:
Cümle kapılarının hususiyet
arzeden geniş tekamülü 1.) umumi planın zikre şayan noktalarından
biridir. I inci mabedin kapısı pek muhteşem yapılmıştır. (İçten ve
dıştan üçe münkasim ön avlı, her ikisinin arasında çifte kanatlı
normal kapı sofası ‘Torhalle,, ve iki nöbetçi kulesi) II inciden V
inciye kadar bütün mabetlerde ve hatta yazılı kayada, B binasında 2)
basit kapı hücreleri vardır. Bu hücreler dışardan bakıldığı zaman,
kısmen cepheye mülasık (bindig) ( mabet IV ), kısmen cephenin üzeri
kapalı yahut açık olan, girintisi (Rücksvrung) içinde bulunuyor. Fakat
içerden bakılınca her ahvalde yukarı hücrelerin avlıya bakan cephenin
(Hoffasade) içinde oldukları belli oluyor. Mezkür kapılardan hiç biri
binanın bu kısmının haricen kendini tebarüz ettirdiğini göstermiyor.
-
- 1.) Bu mütekamil muahhar plan
şekillerinin müjdecilerini. mesela İslam kapılarında görmekteyiz
Türkiye’nin bir çok yerlerinde tesadüf edilen muhteşem camı kapıları
bu cümleden olmak üzere zıkredılebılır.
- 2) Dr Noumann in bır etüd ve
planında yazılı kayadaki bu bina B’nin kapı vaziyeti tasrih ediliyor.
-
|
-
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
13 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
- Sayfa 14
-
- kapıların esas vaziyetini
göstermeğe medar olacak ortada ne kuleler ve nede binaya aid yükselen
bir parça vardır. Bu tip kapılar bir dereceye kadar müstahkem mevki
kapılarının puan şekillerini hatırlatıyor, Müstahkem mevkilerde
kapılar daha ziyade geride duran hücrelerin ortasındadır. Bu hücreler
ise kapı kulelerinden teşekkül etmiştir.
- II inci
bir kapı tipini mabet avlılarından ibabet odalarına geçen ara kapıları
teşkil etmektedir. Bunlar ikinci mabetten dördüncü mabede kadar kati
olarak malümdur. V inci mabede ve yazılı kayaya belki ilave
edilebilir. İki fil ayaklı dehliz üç boyunduruklu (üç kemerli) bir
hol, IV üncü ve V inci mabetlerde avlıda değildir. Bilükis bir kapıli
ve dört pencereli geniş odaların dahilindedir. Böyle üç boyunduruklu
bir dehliz, I inci mabette de mevcuttur. Mamafi görünüşe bakılırsa bu
dehliz, daha bir boyunduruk ilavesile zenginleştirilmiştir. İlave
edilen boyunduruk, garp taraftaki boyunduruktur.
-
Kapıların kanatları her halde ağaçtan yapılmıştır. Bu ağaçların lata
veya tahta şeklinde işlendiklerini kolayca tahmin edebiliriz. Çünkü en
çetin taşları istedikleri kalıba sokan taşçı ustalarının mevcut olduğu
bir devirde, marangozun bulunduğuna şüphe edilemez’. Kapıyı meydana
getirmek için madeni çivilerin kullanıldığına en büyük delil, kapı
yataklarını da hala gördüğümüz, kapılara takılan millerin yeridir.
Gerçi ardıç gibi sert bir ağacın özünden yapılmış kapı miline tesadüf
edilmişse de, madenin tanındığı bir devirde böyle ehemmiyeti haiz olan
binalarda, madenin kullanılmış olmasından şüpheye düşülmese gerektir.
Kapıların ağaç sürgülerle kapandığını da kral kapısın da gördüğümüz
sürgü yerlerinden anlıyoruz.
-
Pencerelerinde ayni tekniğe tabi tutulduklarını bu kanaatimizin son
cümlesi olarak ifade edebiliriz.
- Tek
ve çift kat meselesi.
Umumi plan, da Espace gruplarının mecmuunu bunların birbirine olan
giriftliğini bir kül halinde tecessüm ettirmektedir. Bütün Espace’lara
lüzum olan ziya verilmiştir ve her bir Espace grubu kapalı, münferit
ve bir kısım olarak görülmektedir. Hülüsa planın heyeti umumiyesinde
olgun bir inşa fikri mündemiç bulunmaktadır. Her ayrı Espace ve avlu,
bir maksada hizmet etmektedir. Avlu, binanın merkez noktasını teşkil
etmesi dolayısıyla bir bağ karakteri göstermektedir. Bu, bazen her
tarafında ve bazen da yalnız bir tarafında bulunan fil ayaklı
dehlizler (Rivak) vasıtası ile kendi hususi şeklini ve kendi bariz
süsünü içinde saklamaktadır.
-
|
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
14 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa15
-
-
Merdiven yerinin bulunuşu merdivenin zemin kattan yukarısı için
kullanıldığını gösteriyor. Yalnız Cayı süal olan şey, acaba bir üst
kat inşa edilmiş mi? yoksa. (Puchstein)’nın kabul etti gibi bahis
mevzuu olan bu merdiven, sırf dama çıkmak için mi yapılmıştır?
Duvarların arz ettiği şekle nazaran plan dahilinde bir üst katın
yapılmış olması her vakit tasavvur edilebilir. Vasati 1.25-1.50 m;
kalınlığındaki bir duvarın kuvveti ikinci bir katı taşımağa kafidir.
- Bir çok
küçük odaların ve dehlizlere benzeyen Espace kapılarının, Adyton,
büyük odalar ve daha diğer dairelerin muhteşem kapılarına
benzetilmesi hiç bir zaman düşünülmüş değildir. Buna rağmen ikinci bir
katın inşa edilmiş olması da gayri mümkün olmasa gerektir. Üst katta
bütün odaların yapılmış olmasına da hiç lüzum yoktur. Bu ikinci kat
yalnız küçük odalar üzerine de kurulmuş olabilir. Bir tek merdivenin
mevcut olması da bu nazariyeye uygun gelebilir. Bundan sonra (Puchstein)’in
düz dam mese1eşinde haklı olup olmadığını da ayrıca münakaşa etmek
icap eder.
- Dik çatı ve düz dam
müııakaşası.
Wachtsmuth, Eti yapılarının dik çatı ile örtüldüklerine kanidir. Ve bu
hususta şu fikri ileri sürüyor: “Eğer bu tip damlar eski çağda da
revaçta olmasaydı, Yunanlılar zamanında bunlar her yerde tercih
edilmezdi. Düz dam cenuba
- aid bir tarzdır. Eğer her şeye
rağmen bu tarz, Anadolu’nun daha yukarılarında takip edilmiş ise bunu
umumi bir kaide olarak kabul etmemelidir. Planın “inkisamı (Zerrissenheit)
dik çatının kullanılmış olması ile bir tezat teşkil ediyor. Fakat
muhtelif Espace grupları muhtelif yükseklikte idiyse, o zaman her bir
grubun dik çatı ile örtülmüş olmamasına da bir sebep yoktur,,.
- Bu
alimin serd ettiği şu fikri benimsemekte bir mecburiyet olmasa
gerektir. Evvela Yunanlılar zamanında her yerde tercih edilen dik
çatının eski çağda ve bilhassa Eti mimari sanatında revaçta olup
olmadığını kati olarak kimse bilmemektedir. Saniyen dik çatının
kuruluşu, düz damı yapmaktan daha çok zordur. Hele büyük mabet gibi
-adı üstünde- gayet geniş bir binayı dik çatı ile kapamak haylice güç
bir iştir. Sonra, duvarla dam bir birine bağlı iki bina unsuru olarak
kabul edileceklerine nazaran, bu iki unsurdan birinin hala yaşayıp
diğerinin öldüğüne hükmedemeyiz. Eti mimarisinin bugün ortada kalan
yüksekliği maalesef zeminden çok yukarı olmamakla beraber taş temelden
yukarısının kerpiçle inşa edilmiş olduğunu kalan bakiyelerden müşahade
etmekteyiz. Her halde bu kerpiç duvarların üstüde, biraz yukarda
zikrettiğimiz noktai nazara göre düz ola-
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
15 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa 16
-
- rak örtülmüştür. Düz damı, yukarda
adı geçen ilimden başka, bu işle ilgili diğer alimlerin hepsi kabul
etmektedir. Esasen Karaoğlan hafriyatında meydana çıkarılan Eti
binaları dik çatı ve düz dam meselesini düpedüz hal etmiş bulunuyor:
Büyük bir mabed veya saray bakiyesi o yolda ele geçmiştir ki, üstünün
büyük kirişler, civardaki gölden getirilen sazlar ve damla örtüldüğü
şüphe götürmez surette meydana çıkmıştır.
- Kullanılan malzeme.
Kullanılan malzeme şunlardan ibarettir: Taş, kerpiç, çamur, ağaç ve
maden. Taş, muhtelif cins ve muhtelif cesamette kullanılmıştır.
Bunların arasında gayet muntazam şekilde işlenmiş granitlere de
rastlanmaktadır (I inci ve II inci mabetlerde).
- Diğer
yapılarda ele geçen kerpiçlerin cesametleri değiştiğine göre, her
halde dini binaların duvarlarında kullanılan kerpiçlerde aynı cesamet
de bulunmuyordu. Ağaçtan yapılmış kuşaklara ve hatıllara diğer
binalarda tesadüf edildiğinden, dini yapıların duvarlarındaki kerpiç
kisımında da ağaç malzemenin kullanılmış olduğuna kaviyen hük’m
edebiliriz. Madenin bu yapılarda istimal edildiğini, I inci mabed
muazzam blokları üzerinde gördüğümüz deliklerden anlayoruz. Duvarın
taş kısmi ile kerpiç kısmının birleştiği yere bir hatıl atılmış olması
ve bu hatılında, madeni çivilerle mezkür blokların üzerindeki
deliklere tespit edilmesi pek muhtemeldir. Duvarların kerpiç kısmında,
çamurun harç ve sıva olarak istimalinide mutlak ad edebiliriz; çünkü
alelade duvarlara sıva vurulup ta mabet gibi mukaddes bir binaya
- sıva vurulmayışı, bu mümkün
değildir.
- Dini yapılarda duvar
tekniği.
Dini yapıların duvar tekniğiile diğer
yapıların duvar tekniği arasında göze batan bazı farklar vardır. Bu
farklar, dini yapıların duvarlarında muazzam blokların ve
ortostatların kullanılmış olmasıle, bilhassa tebarüz eder. I inci mabedin
ortostat duvarları (Boğazköy II: tablo 26) Eti mimarisinde müstesna
bir yer alır. Duvarların alt taraflarını taş levhalarla kaplayarak
tezyınat motifıni vücuda getirmek adeti, iki bininci yılın ortasında
en büyük aksini göstermiştir. Taş levhalar üzerine yapılan kabartma
tasvirlerinin eskiliği, Ortostat tezyinatının daha önceleri tecrübe
edilmiş bir usul olduğuna delalet edebilir. Arslanlar, Sfenksler ve
efsane hayvan kabartmalarını taşıyan Ortostalar bütün Mitannide eski
ve yeni zamanda adet hükmüne girmişti. Eti mimarı sanatı ayni
-
-
-
- (Boğazköy II: tablo 26)
-
|
-
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
16 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa 19
-
- “Eti ülkesinin bir Ekal 1) tarzına
g6re bir appatı yaptırdım ki,
- buna garp memleketi dilinde Hilani
denmektedir. Bunların kapılarının
- karşısına (yani diğer saray
Espace’larının kapılarına) [ve] .... tunç
- dan sekiz ekiz (çift) arslan …[ve]
her biri 1 ŞA [ =14 Elle= arşın] yüksekliğindeki Amanus mamülatı 4
adet cesim katran ağaçından sütunu, arslanların sırtına diktim ve
Tappi kirişlerini [Kurul] olarak bunların kapılarına vazettim,,.
- Yani
haşmetmeap, Eti tarzında bir saray yaptırdığını zikrediyor ve bu
tarzda yapılan binalarda ağaç sütunların kullanıldığını temamen tavzih
etmiş bulunuyor. Bundan başka muahhar Asur krallarının yaptırdıkları
saraylar tasvir edilirken, katran ağacından yapılan
- sütunlar ve bunların çifte arslanlı
kaideleride bahis mevzuu oluyor. Şu halde ağaç sütun ve bunların çifte
arslanlı veya arslansız kaideleri, yeni Eti devrinden çok muahhar
zamanlara kadar Post Eti ve Asur mimarilerinde tercihan kullanılan
birer unsur olarak sayılabilir.
- Eti dini yapılarının
menşei. Menşei hakkında
birden bire ceyap verilemeyen fakat Etilerin malı olduğu kabul
edilebilen bu mimari, bir “Hofhaus,, manzarası arz etmiş olmasına
rağmen, taşıdığı bazı karakterler, belki bunun bir “Einzelhaus,,
(dağınık ev) tipi olduğunu
- gösterir. Samilere has olan “Hofhaus,,
tipinde, avlu binanın merkez noktasını teşkil eder. Daireler bu
avlının etrafında organik bir şekilde yer alır ve bu dairelere ziya,
divanhanelere açılan pencereler yolu ile avlıdan girer [2] Halbuki, Ön
Asya’nın Sami olmayan kavimlerine
- mahsus “Einzelhaus,, tipindeki
binalar da vaziyet tamamen bunun aksinedir. Bu tip binalarda, daireler
avlunun etrafında dağınık, yani gayri organik bir halde bulunur.
Dairelere ziya, avludan değil dışarıya açılan pencerelerden girer.
İşte Boğazköy mabetlerinin tam “Hofhaus,,
- tipinde yapılmayıp, bilakis daha
ziyade “Einzelhaus,, tipine yakın bir tarzda inşa edilmiş olduklarını,
planın ana hatlarından ve seçdiğimiz bariz vasıflarından anlıyoruz.
-
- 1). Bu kelimenin aslı Sümercedir ve
E-GAL şeklinde yazılmaktadır. manası büyük ve (Saray) demektir.
Akkadlar bu kelimeyi EKALLU şeklinde yazarlar ve gene aynı manada
kullanırlardı. İbraniceyede geçen bu kelimeyi Araplarda almışlar ve
Heykel demişlerdir.
- 2) Eti mimarisi ile Babilonya ve
Assur mimarileri arasındaki azim farkı gösteren
- pencere teşkilatı, belki mimari
tekniği bakımından mütalaa edilecek bir meseledir.
- Fakat şu, cihetten de mütalaayla
değer bir keyfiyettir Acaba dinim merasim Etilerde
- alemin gözü önünde
yapılırken,Samiler de gizli mi cereyan ediyordu ? Eskiden beri devam
- edegelen bazı ananeleri bugün hala
muhafaza eden Musevi dininin, bizi mevzubahsi olan ve mütalaaya sevk
etmemesinde bir sebep olmasa gerektir.
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
17 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa 20
-
- Eti
mabed inşasında gördüğümüz “Hofhaus,, ve “Einzelhaus,, karakterlerini,
Etilerle Asurlar ve Mitanniler arasında vukua gelen sıkı temaslarla
izah etmek mümkündür İki bininci yılın başından berı Etilerle Asurlar
arasında İktisadi s kuvvetli bir münasebet teessüs
- etmiş bulunurken, Şuppılulıuma
zamanında Mıtannılerlede bır takım siyasi yakınlıklar hasıl oldu Bu
kadar yakınlıklar dolayısı ile gerek Asurların gerekse Mitannilerin
“Büyük devlet,, mimarisine tesir yapmış olmaları katiyen mülahazandan
uzak tutulacak bir mesele değildir. Yabancıların yaptığı bu tesirin
şümul derecesini, Etilerin, Babil, Asur ve Mitanni Tanrılarına büyük
bir kudsiyet izafe etmelerinden ve hatta bunların bazılarını
kendilerine mal etmiş olmalarından, kolayca anlamak mümkündür. Sami
olan ve olmayan bu ırkların Tanrılarından bazılarını, aradaki sıkı
münasebet dolayısı ile, kendilerine mal etmekte zorluk çekmeyen
Etiler, yine bu ırklara aid bir takım mimari unsurları alırken de, her
hangi bir güçlüğe rastlamamış olsalar gerektir. Etilerin suhuletle
iktibas eyledikleri bu mimari unsurları nasıl bir maharetle imtizac
ettirdiklerini ve bunlara kendi san’at ruhlarını da katarak yepyeni
bir mimari vücuda getirmiş olduklarını, Boğazköy mabetleri bize pek
ispat ediyor. Gerçi mimari eserlerin bünyesinde iklimin,mahalli
durumun ve sekenenin ırki hususiyetleri daima mekni bulunursa da,
Etiler, iktibas ettikleri mimari unsurlardan bu hususiyetleri silip,
meydana getirdikleri eserlerine tamamen kendilerine has bir damga
vurmakta müstesna bir kabiliyet göstermişlerdir. Şu halde menşei
hakkında kısaca bir fikir vermeğe çalışmak istediğimiz Eti dini
yapıları, menşeleri ayrı ayrı bir takım unsurlardan terekküp eden
- ve fakat Eti sanat ruhu ile imtizaç
ve ahenkleştirilen apayrı bir bina tipidir. İşte biz bu tipe: Boğazköy
Eti mimari tipi adını vermek de bir mahzur görmüyoruz.
- Eti
dini yapılarını yukarıdan beri izaha çalıştıktan sonra, mimari
bakımdan hemen aynı derecede ehemmiyeti haiz olan Boğazköyü’nün askeri
yapılarını da tasvir ve iz çalışalım.
-
Boğazköyün’de askeri yapıları tetkik etmek için, bunları yer ve
mahiyetlerine göre üçe ayırmak lazımdır. Üç kısma ayıracağımız yapılar
şunlardır:
-
- 1 — Büyük kaledeki bakiyeler;
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
18 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa 21
-
- 2 — Boğazköy dahilindeki muhtelif
kaleler (Nişantepe, sarıkale,yenicekale)
- 3 — Şehir surları.
- Büylük kaledeki bakiyeler.
Etilerin askeri maksada yarayan bir
kısım mimari bakiyeleri, bugün büyük kale dediğimiz yerde bulunuyor.
Burası, (Arkaik devre) ait binaların kısmen yangın ve kısmen de
yıkılmak suretile bir felakete uğramasından sonra 15 inci asrın
nihayetinde ve 14 öncü asrın bidayetinde yeniden iskan edilmiştir.
Buradaki yeni inşaata bağlanmış olan bu yeni müdafaa tesisatının
bakiyelerini, bilhassa kalenin Garp ve Şark cephelerinde bulunan
aşağıdaki duvar teşkil eder (Boğazköy tablo 12). Kalenin Şimal
tarafındaki duvar ise, hem müdafaaya yaramış ve hem de kalenin içinde
bulunan ve şimdiye kadar meydana çıkarılmayan binalara teras duvarı
vazifesini görmüştür. Burçlarla mücehhez olan bu hat (duvar), teknik
bakımdan fevkalade denecek bir tarzda inşa edilmiştir. Bu duvarın
yapısında kireç taşından muazzam bloklar kullanılmıştır. Kısmen
bombeli olan bu bloklar, muntazam zıvanalarla bir birine giydirmelidir
ve derz yerlerine de hayli itina gösterilmiştir.
- Büyük
kalenin cenup tarafı oldukça zayıf tahkim edilmişdir. Burada sathı
maile yalnız küçük bir kısmi sağlam kalan döşeme yapılmıştır. Bunun
dörtte üçü takriben dört metre yüksekliğinde şaküli duvardır. Döşeme
ile şakuli duvar, bariz denecek derecede bir mania
- teşkil etmektedir. Esasen kalenin
bu cenahı daha az tehlikeye maruz bulunuyordu. Çünkü bu cenahta (şimdi
hafriyat heyetinin karargah yaptığı yerde) duvar hattı fasılını
set’reden burç vardı ve bu burca da, vakti ile büyük kalenin beriki
tarafındaki köşe bastion’ları y-z/3-4
- ve ee.gg 18-19), bilhassa kalenin
cenubu şarki cihetinden (son şimal noktası: ii-II/3-10) hakim
oluyordu.
-
Boğazköy dahilindeki muhtelif kaleler.
Nışantepe, Sarıkale ve Yenicekale namlarile maruf olan bu kaleler,
şehrin muhtelif yerlerinde kain olan müstakil ve oldukça yüksek bir
takım kaya blokları üzerinde bulunmaktadır. Bunların yapılış
tarihlerinin, büyük kalenin yeniden ihya edildiği devirlere tesadüf
etmiş olması çok muhtemeldir,Nışantepede bulunan ve kral
Şuppiluliuma’ya nisbet edilen hiyeroglif kitabesinden, bu kalelerin
mezkür kral zamanında yapıldığına hükmedebiliriz, Mevzu bahis
kalelerin, hazarda Prens veya kumandanların ikametlerine mahsus birer
şato,harpte ise müdafaaya mahsus birer müstahkem mevki vazifesini
görmüş olmaları büyük bir ihtimal
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
19 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa 22
-
- dahilindedir. Yüksek kayaların
tepesinde, uçurumların kenarına kurulan bu kalelerin duvarları, biraz
yukarda gördüğümüz büyük kalenin duvarları gibi yapılmıştır. Büyük
kalede dahil olduğu halde bu üçkalede, kayaları oymak sureti ile
meydana getirilen kuyu biçimindeki
- su sarınçları, adı geçen kalelerin
ortada kalan en sağlam kısımlarını teşkil eder.
- Şehir surları.
Boğazköy’ünü vakti ile tamamen, bugün ise kısmen çevreleyen surlar,
şehir kapıları müstesna, hep kırık taşlarla yapılmışdır. Bu surların
üzerinde evvelce burçların olduğunu bugünkü yerlerinden anlayoruz.
Gerek malzemeden gerekse emekten iktisat edilme-
- si ve ayni zamanda surların
resanetinin temin olunması bakımından,muayyen fasılalarla “sandıklar,,
vücuda getirilmişdir. Bu sandıkların dört tarafı örülmüş ve ortaları
toprakla, irili ufaklı taşlarla doldurulmuştur.
-
Kapılara sarf edilen büyük emeklere, zevk ve sanatında karıştırıldığı,
işlenmiş cesim taşlardan ve yapılmış heykellerden, kolayca
anlaşılıyor. Kapıların cenahına yapılan şevler, o zamanki müdafaa
tekniğine büyük bir misal teşkil etmektedir. Kapıları zorlayıp şehri
zabt etmek isteyen bir düşmanın, mevcut şevin vaziyeti dolayısı ile
elindeki kalkanla kendini müdafaa ederek yukarı tırmanmasına imkan
yoktur. Müdafaa vasıtasından istifade edemeyen her hangi bir muhacimin
de şehir müdafileri tarafından güçlük çekilmeden tard edilmesi gayet
tabiidir.
- Şehrin
Cenup noktası, arazi bakımından müdafaa sisteminin kuruluşuna hiç de
elverişli olmadığından, beşer kudretinin fevkinde sarf edilen bir
emekle müdafaaya uygun bir hale sokulmuştur. Surun dışından toprak
nakletmek sureti ile yüksek bir tepe vücuda getirilmiş ve bu tepenin
üzerine de şehrin cenup surları çekilmişdir. Toprağın olmadığı yerde
de tabiatı ile büyücek bir vadinin husule geldiğini söylemeğe hacet
yoktur.
- Surun
tam cenup noktasında, büyük boklarla örülen ve iç huruç hareketine
yaramış olan yetmiş üç metre uzunluğundaki tünel,meydana getirilen bu
suni tepenin azameti hakkında pek ala bir fikir verir zannındayım.
-
Etilerin en büyük askeri yapılarından addedilen bu <Hatuşaş>surları,
eski azim ve iradenin hala yaşayan bir sembolüdür.
-
-
Mevzumuza esas teşkil eden üç Kategoriden ikisini (dini maksada
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
20 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa 23
-
- yarayan binalar, Askeri maksada
yarayan binalar) bitirmiş olduk. Şimdi üçüncü kategoriyi (hususi
ikametganlar) ele alalım.
-
Boğazköy’de Etilerin hususi yapıları.
Bu evler eski devlet zamanının inşaat ananesini açık bir şekilde ir
etmektedir. Odaların taksimatı aşağı yukarı aynıdır. Lakin malzeme
nispeten daha yüksekçedir. Şimdiye kadar tasvir edilen Anadolu Eti
mimarisine karşı Boğazköy’ünde büyük kalenin şimalinde meydana
çıkarılan bina, hususi bir mevki işgal eder. Binanın karakteristiği
Hauptraum’un (Büyük oda) arzani vaziyette ve kapının tülani
cephelerden birinin ortasında oluşudur. Sonra daracık bir merdiven
yeri binanın iki katlı olduğunu göstermektedir. Bu tip bina Asur’dan
Filistin’e ve Filistin’den Zencirliye kadar yayılmış olan bina
tiplerine benzemektedir. Bu ne kadar Anadolu’da böyle bir tipe
rastlanmamıştır. ve mevcut kanaatte bu tip binalar tarihinin üz 12
inci asırdan yukarı çıkmaması idi. Mevzu bahis olan bina tiplerine
Horzabad, Telhalaf, Zencirli, Tel - Taynat (Boğazköy II: metin şekli 6
aneli), Tel - Tanek ve Sıkça gözünde tesadüf edilmektedir. Bunların en
mütekamil ve fasılasız olanı Zencirli’deki binadır. Asur tabirine göre
Bit – Hilani’dir. Bunun Bit - Hilani olup olmadığını şimdi münakaşa
edecek değiliz. Yalnız bu binanın vaziyeti ibtidai bir inşa tarzından
başlayarak Asarhaddon’a kadar muhtelif tekamül safhaları arz
etmektedir. Son safhalarında daha kullanışlı ve bir şekle girmiştir.
Bu sebepten dolayı bütün Bit - Hilani’nin geçirdiği mimari safahatı
takip etmek kabildir. Tarihlendirilmesi hususuna gelince: evvelleri it
inci asırla 8 indi asır ortasına idhal edilirken, Tel-Açana da Woolley
tarafından mü tekamül şekilde inşa edilmiş bir Bit - Hilani’nin ortaya
çıkarılması üzerine, adı geçen bina tipinin tarihi, 15 inci asra kadar
dayanmış oluyor. Mamafi Woolley, bu tarihi biraz daha geri götürmek
istediğinden, 15 inci asrı kabul etmeyip 16 inci asır diyor.
- Asurda
Andrae tarafından meydana çıkarılan rahip evi namında ki evde bu tip
binaların çerçevesine dahildir. (Boğazköy II: metin şekli 6 b ve c).
Bu müşahedelere dayanarak şunları da buluyoruz:
- 1-
Cenubu şarki Anadolu’da, Suriye’de ve şimali Mezopotamya’da bir bina
tipi vardır. Bu bina teferruat itibarı ile bir ayrılık gösterir; Fakat
heyeti umumiyesi bakımından birlik arz eder. Bu tip binaların bariz
alametleri Hauptraum,un arzani vaziyette ve kapının tül taraflardan
birinde olmasıdır. Eğer biz bu tipe Hilani diyecek isek o zaman bu,
ancak bir faraziye olabilir,
-
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
21 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa 24
-
-
- 2- Bu mimarinin en eski misali iki
bininci yılın ortasına ve en yeni misali ise kablelmilat 7 inici asrın
başlarına tesadüf eder.
- 3- Yukarda anlatılan bina
tiplerinin taammüm etmiş olduğu sahalar, tahminen Hurri - Mitanni
kültür sahalarına dahil bulunduklarına göre, Wachtsmuth’un bu tip
binaların Hurri - Mitanni icadı diye ortaya attığı nazariyede haklı
çıktığı anlaşılıyor.
- Şu
halde Boğazköy’ünden itibaren, bulundukları yerleri sıra ile gösterip
bir birlerine benzediklerini zikrettiğimiz ve ait oldukları asırların
“.Alimine göre,, inip çıktığını bahis mevzuu eylediğimiz Asurle’rin
Bit - Hilani dedikleri bu mimari tipin Hurri - Mitanni sahasında her
yerden fazla görünmesi, bunun. “Sami,, olmadığına en büyük bir delil
teşkil ediyor demektir. Muhtelif yerlerde benzeri kayıt ettiğimiz
bilhassa Boğazköy’ündeki evin, menşei belki de Anadolu’dur. Fakat
merkezi Anadolu’nun başka bir yerinde eşine rastlanmadığı için,
yabancı bir tip tesiri vermesi dolayısı ile bunun Mitanni binalardan
taklid edilmiş olması pek muhtemeldir. Çünkü Mitanni ile Eti devleti
arasındaki sıkı münasebeti biliyoruz, Hatta Şuppiluliuma zamanında
Mitanni devleti ile Eti devletinin yakınlık derecesinden yukarıda bil
münasebet bahsetmiştik Mitanni sahası ile Anadolu arasında her
cihetten bariz farklar mevcut olduğundan’ mimaride de ayni farkın
mevcudiyetini hesaba katmak lazımdır. Mitanni mimarisi ile Eti
mimarisi arasındaki hududu her ne kadar katiyetle gösteremez sekte,
Mitanni mimarisinin şarki Anadolu yaylalarına kadar intişar ettiğini
tahmin edebiliriz. Malatya civarındaki arslan tepe hafriyatı günün
birinde belki müşkilimizi hal etmiş olacaktır.
- Etilerin hususi yapılannda duvar tekniği.
Etilerin Boğaz- köydeki binaları
duvar temelleri taş olmak üzere bütün kerpiçten yapılmıştır (Boğazköy
II: Tablo 22-27 ve metin şekli 21). Tamamen taştan yapılmış bir tek
bina malum değildir Taştan yapılan duvar temelleri zemine kadar
yükselir. Yalnız zeminden biraz yukarı çıkan taş duvar pek enderdir ve
bu kısım -Küçük ikametgahlar müstesna - Crtostat şeklinde yapılmıştır.
Duvarlarda işlenmemiş kırık taşlar kullanılmıştır, İşlenmiş taşların
istimali ancak muahhar zamanlarda başlamıştır,
-
Bloklardaki cesametin büyük devlet zamanında arttığı sabit ol muştur.
Duvarlar ilk defa karakter bakımından değişmemiştir. Kırık taşlardan
yapılan duvarlar iki yüzlüdür ve araları doldurmadır. Cepheye isabet
eden tarafta aralık kalan yerlere küçük taşlar sıkıştırılmış.
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
22 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
|
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- Sayfa 25
-
- mıştır. sıkıştırılan bu taşlar
ekseriya düştüğünden bu gün duvarlara bakıldığı zaman derz yerlerinin
pek aralık kaldığı görülür. (Boğaz köy II: tablo 23) Bu ti duvar
inşasına Alacahöyük’te de rast gelinmektedir. (1935 Alacahöyük
hafriyatı: şekil 51,53 a).
- “Büyük devlet,, zamanında
duvarlarda kullanılan “Cyclopeennes,, rn ne gibi bir şuur tahtinde
istimal edildiği en ziyade kaledeki C binasının arz ettiği şekilden
anlaşılır. Bu binanın ortasında bulunan ve sandık (Sehrein) tesmiye
edilen hücrenin duvarlarında yalnız cidarlar, muazzam bloklardan
yapılmıştır. (Boğazköy II: tablo 33). mezkur binanın diğer aksamında
nispeten nıüsavi cesamette daha küçük taşlar kullanılmıştır.
Mevzubahis olan “Sandık,, da ele geçen buluntular belki bunun mukaddes
bir hücre olduğuna delalet edilebilir.
-
- POST ETİ MİMARİSİNDE “YENİ ETİ” MİMARLIĞININ
İZLERİ
- İki
bininci yılın sonlarına doğru Anadolu’da Eti büyük İmparatorluğu
inkiraz bulduktan sonra şimali Suriye’de Eti beylikleri uzun müddet
payidar oldu. Belki buna sebep, inkirazı müteakip İç Anadolu’dan
buralara yapılan muhaceretlerdir. Siyasi varlıklarını
- ancak kudretleri nispetinde
muhafazaya çalışan bu beyliklerin, mimari sanatta tam bir hürriyete
sahip olduklarını kimse bekleyemez. Asur ve Mitanniterin kuvvetli
tesirleri altında yaşamak mecburiyetini duyan bu beyliklerin en
mühimlerinden Zencirliyi (Şamal) misal olarak ele alırsak, tetkik
edeceğimiz mimari sanatlarında Etilere aid karakterlerin hemen, hemen
yok olduğunu görürüz. Zencirli mimari sanatında devam eden <hür> Eti
sanatının mevcut olup olmadığını tetkik eden Koldewey, eserinde şöyle
diyor: <Saf, taklit edilmemiş
- bir eti sanatı artık burada bahis
mevzuu olamaz. Şarkın kuvvetli tesiri kendini gösteriyor. Esas hatlar
çalınmış sanatı devam ettiriyor ve esas hatları çalan şark tesiri,
bunların yerine hususiyet arz eden bir karakter koymuş bulunuyor.
Zencirli mimarisine hüküm olan Mitanni motifidir. Ve bu motif binalara
yeni bir damga vurmuştur> Bundan sonra Koldewey, Eti mimarisinde mühim
bir unsur olan hatıl ve kuşakların Post Eti ve bilhassa Zencirli
binalarında müteammem Olduğunu ve ekseni bina gruplarında batıl ve
kuşakların kullanıldığını
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
23 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
- Sayfa 26
-
- ayni zamanda bu inşa tarzının 9
uncu asırdan itibaren 7 inci asrın sonuna kadar devam ettiğini
bildiriyor ve Boğazköy mimarlığının Post Eti mimarisindeki diğer
izlerini saymağa lüzum hisetmiyor.
- Kolde
Wey’in başka izlere temas etmemesi bu izlerin yokluğuna hiçte delalet
etmez. Post Eti, daha doğrusu Zencirli mimarisinde başka izinde mevcut
olduğunu biraz aşağıda görmüş olacağız. Bu alimin Post Eti mimarisinde
gördüğü bariz tesirler Mitannilere aid olan te sirlerdir. Bir iki izin
bu tesirler arasında zikredilmemesi birazdd ta bu görülür. Zencirlinin
niçin Mitanni tesiri altında kaldığinı şu aşağıdaki satırlar az çok
bize öğretmiş olur. Zencirli, iki bininci yılın ilk yarısında garbi ön
Asya’yı elinde tutan Mitanni kültür sahasında dahil bulunuyordu.
Mitanni devletinin daha muahhar zamanlarda siyasi inkirazı, Mitanni
kültürünün mahvını intaç etmedi. Gerçi Etiler memleketin hakimi
oldular; fakat memleket eskiyi muhafaza etmekten geri kalmadı.
Memleketteki inşa tarzı da kendini asla gaip etmedi. Yalnız Fatihin
birlikte getirdiği inşaat elemanları yardımcı vasıta olarak
kullanıldı; ve işte bu kültür çerçevesi içinde, Zencirli mimari sanatı
daima Mitanni damgasını taşımakta devam etti.
- Şimdi,
Zencirli binalarında aramak istediğimiz yeni Eti mimarlığının başka
bir izine gelince: bunu, fil ayaklı dehliz (rivak) de buluruz.
Muhtelif Eti mimari fikirlerinin planda tahakkuk ettirilmiş olduğunu
yalnız bu dehlizler hatırlatıyor. Fakat eti motifini yapıda tetkik
etmek lazımdır. Hafirlerin Zencirli’de buldukları vasi mikyasta
kullanılmış hatıllar ve kuşaklar, Mitanni mimari sanatında kullanılmış
bir yapı unsuru değildir. O; Mezopotamya’da da bir yer tutmamıştır.
Lakin Anadolu’da teammüm etmiş bir adettir. Umumiyet itibarile
Zencirli’nin taş temelli kerpiç duvarları ile Eti inşaat tarzı
arasında da bir münasebet aramalıdır. Kerpiç duvarların mimari sanata
hakim olduğu Mezopotamya da taş yoktur.
- Hulasa,
görülen ufak tefek yabancı izlere rağmen, Zencirli binaları, kendi
bünyelerinde ve kendi planları dahilinde, ayni zamanda umumi
manzaralarında bir Mitanni karakteri taşırlar.
-
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
Sayfa Başına Gitmek İçin Tıklayınız! |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
DİKKAT ! BU
FOTOĞRAFLAR TELİF ESERİ
OLUP BENDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR. |
|
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
|