|
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
|
-
Mahmut Selim GÜRSEL TAKDİM
Hayat Hikayesi
RESİMLER
TUNCAY TAKMAZ
SÖYLEŞİ
MERHABA
PADİŞAHIM ÇOK YAŞA
HAŞİM'İNDE BİR
ŞİİRİ OLSUN MU?
“ÖPÜCEM DEDİM SANA”
O ŞİMDİ ASKER
AĞA OTURUM AÇILIYOR,
CUMA CUMARTESİ
DÜN GECE
FERHAD
SAKIN AĞLAMA
YAĞMUR SONRASI
YİNE PAZARTESİ
ÇARESİZ
PERŞEMBE
SENSİZ OLMAZ
ŞİMDİ
ZOR
ZAPT EDİYORUM KENDİMİ
CANIM SIKILIYOR
BUGÜN PAZAR
BAĞIRDIM DURDUM
-
CEHENNEM KALINTILARI
-
|
|
|
Çalışma TELİF ESERİDİR izin almadan
kullanmayınız! |
Hazırlayan Mahmut Selim
GÜRSEL |
corumlu2000@gmail.com
|
Sitemiz ve yazarlarımız;hukuka, yasalara, telif
haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
KİTAP ismi Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
TAKDİM
Bir kitabın doğması, o kitabı yazmaya kalkan kişinin amacına ve
bilgi birikimine göre değerlendirilmesi uygun olarak
görülmelidir.
Elinizde bulunan bu çalışmanın sizlere ulaşması için günlerini
veren bu çabası için şükranlarımı sunarken, bu çalışmada da
benim ufacık bir katkımın da bulunması beni bahtiyar etmiştir.
Bu
çalışma ile sizlerde bazı bilgileri edinmiş ve faydalanmış
olarak uzun yılların birikimlerinden aydınlanacağınızı
göreceksiniz.
Bilgi; yazılmadıkça kaybolmaya açık birikimlerdir. Her insan bir
kitaptır; onu okumamız gereklidir.
Tanımadığımız ve anlamadığımız kişiler hakkında nasıl kararlar
veremezsek; bir çalışmayı da incelemeden, okumadan karar
veremeyiz.
Mahmut Selim GÜRSEL
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
|
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
Tuncay
TAKMAZ
Tuncay Takmaz
1975 yılında Şişli
İstanbul’da doğdu. . Bugüne kadar 15 kişisel sergi açtı, çok sayıda karma
ve grup sergilerine katıldı. Resimleri ulusal ve uluslararası olmak üzere
birçok özel koleksiyonda yer aldı. 1997 yılında bir grup
arkadaşı ile birlikte Çekirdek Sanat Topluluğu’nu kurdu.
1999
yılında Çekirdek Sanat Dergisi'nin yayımlanmasına öncülük etti ve
derginin editörlüğünü yaptı. Çekirdek Sanat Çağdaş Sanat Sergileri'nin
genel koordinatörlüğünü yürüttü, birçok serginin tasarımını
gerçekleştirdi. 2000 yılında kendi sanatıyla ilgili
metnini Mehmet Ergüven'in yazdığı ilk katalogu yayımlandı.
2003-2004 tarihleri arasında askerliğini yaparken "Bu Bir Sanat
Eylemidir" başlıklı mektuplar yayınlayarak bir dizi performans
gerçekleştirdi. 2005 yılında Beyoğlu İstanbul’da
“Çekirdek Sanat Atölyesi”ni kurdu. 2002-2005 tarihleri
arasında yazdığı şiirler toplamından geniş bir seçkiyi kapsayan . “Unutma
Aşk” isimli şiir kitabı yayınlandı
Yayınevimizin basılmış ve sanal yayınlanmış dergilerinde yazıları
bulunmaktadır.Yayınevimizin basılmış ve sanal yayınlanmış dergilerinde
yazıları bulunmaktadır.
|
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- TUNCAY TAKMAZ
- Sizlere
Internet te tanıştığım bir sevdalı sanatçıyı tanıtmak istiyorum.
Onunla ilk defa bir sergisinin açılış daveti ile tanıştık. Mazeretimi
bildirdim, başarılar dilemiştim. Sonradan birkaç kere e-maille
yazıştık. Son olarak yeni sergisinin açılışı için aşağıdaki davetiyeyi
gönderdi. Internet te ilgilene okuyucularımızın sitesini ziyaretini
sağlık verir, çalışmalarında başarılar dilerim.
-
Sanatçımız; Tuncay Takmaz, kendi özel dünyası ile sanat ortamına
yönelik tepkilerinin ürünlerinden oluşan resimleri "TUNCAY TAKMAZ'IN
HALLERİ, 31+1 KISIM TEKMİLİ BİRDEN" başlıklı bir sergi ile 2 -16 Ocak
2002 tarihleri arasında Taksim Sanat Galerisinde paylaşıma sunuyor.
Takmaz bu yeni sergisinde plastik sanatlar alanından bazı polemikler,
bazı isimler ve karşı olduğu değer yargılarına yönelik Türkiye'de ilk
kez gerçekleştirilecek olan bir dizi denemeye girişiyor.
- 1975
İstanbul doğumlu Tuncay Takmaz, Özel Akşam Ticaret Lisesi'nden mezun
olduktan sonra 1996 yılında yazdığı şiirleri üzerine görüşme isteğiyle
kendisi de şiir yazan ressam Ekrem Kahraman ile tanıştı. Gizli, gizli
yürüttüğü resim çalışmalarının arkasından birlikte yaptıkları
çalışmalarla sanata bakışı değişti ve resim yapmaya ağırlık verdi.
Takmaz alışılmış anlamda bir resim eğitimi almadı. Almayı da doğru
bulmuyor. Resim ile ilgili bilgilendikçe resim yapma heyecanını
kaybettiğini söylüyor.
- Bugüne
kadar 8 kişisel sergi açan, çok sayıda karma ve grup sergilerine
katılan Tuncay Takmaz, 1997 yılında bir grup arkadaşı ile birlikte
Çekirdek Sanat Topluluğunu kurdu. 1999 yılında Çekirdek Sanat
Dergisi'nin çıkarılmasına öncülük etti ve derginin editörlüğünü
başından beri yürüttü. Geleneksel hale getirdiği Çekirdek Sanat Çağdaş
Sanat Sergilerinin genel koordinatörlüğünü de yürüten sanatçı birçok
serginin tasarımını da gerçekleştirdi.
- 16 Ocak
Çarşamba günü sona erecek olan sergide sanatçının tuval üzerine
akrilik çalışmalarının yanı sıra çeşitli tekniklerde kağıt üzerine
yapılmış 31+1 resmi yer alıyor.. İstanbul dışındaki sanatseverler
sergide yer alan çalışmaları ve sanatçı hakkındaki tüm bilgileri www.tuncaytakmaz.com
adresinden izleyip, yapıtlarla ilgili görüşleri online sergi defterine
yazılabilmektedir.
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- SÖYLEŞİ
- Geçen sayı sizlere biraz
tanıtmaya çalıştığımız Sayın Tuncay TAKMAZ ile söyleşimizi sunuyoruz!
- Mahmut
Selim GÜRSEL: Çalışmalarınızla, yaşam tarzınız arasında sizce bir
bağlantı var mı?
- Tuncay
TAKMAZ: Elbette var, bir sanatçının hayatı neyse bilene ki tuvaline de
o yansır. Sanatçının sanatının ne kadar samimi olduğu da bence burada
başlıyor. Beklenmedik bir şey değil, benim resimlerim saldırgan,
hayatım da öyle... Resimlerim kimi zaman üzüntülü, kimi zaman muzip
bakıyor portrelerim dünyaya... bir o kadar da şaşkınlar, dünyada olup
bitenlere.
-
Resimlerimdeki tedirginlik, şaşkınlık kendi yaşamımdan kaynaklanıyor.
Alışamadığım alışmak istemediğim olaylar, politik ilişkiler, kısacası
yaşadığım olaylara karşı tepkilerimin ürünleri. Hepsi tepki mi? Değil
elbette aralarında mutluluklarımın, huzurluklarımın resimleri de var.
Zaten hikâyelerinden de anlaşılacak. Sanıyorum resimlerim kadar sert
bir şekilde kesip atabiliyorum her şeyi.
-
Resimdeki kurallar gibi hayattaki kuralları kesip atmanız biraz zor,
siz sadece kendi kurallarınızı koyarsınız insanlar bunlara göre
yaşarlar, insanların işine gelirse! Benimkiler biraz sert galiba ama
gerekli. Benim yaşamdaki başkaldırım kurallara karşı değil biraz da
ortama inat yapıyorum birçok çalışmayı, üstelik enerjim de çok. İnsan
ilişkilerim de boya seçimlerim gibi ya ilk gördüğümde varlar ya hiç,
bunun karşılıklı enerjiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Bunların
dışında rock müziği dinleyerek büyüdüm... Ortaokulda sevmediğim hiçbir
derse girmezdim, zaten okulu da bu yüzden bıraktım sonra başka okula
yazdırdılar beni orayı da bıraktım, babam beni sinirlendiriyordu, onu
da terk kettim. Büyüdüğümü düşünüyorum ama pek fazla değişmedim.
- Mahmut
Selim GÜRSEL: Resmin yanında şiir yazdığınızı da biliyorum,
Şiirlerinizi bize anlatır mısınız?
- Tuncay
TAKMAZ: Neden olmasın resimlerimde belki öyledir. Hocam, Ekrem
Kahraman'ın aynı zamanda şiir kitapları da var. Genelde hep ressam
olarak tanınır o yüzden söyleme gereği duydum.
- Bir gün
ona sormuşlar “resim yapıyorsunuz peki neden şiir de yazıyorsunuz”
Kahraman'da demiş ki “resim yaparak anlatamadıklarımı şiir yazarak
anlatıyorum”. Bu kadar basit!
- Mahmut
Selim GÜRSEL: Resimlerinizde ne gibi malzemeler kullanıyorsunuz?
- Tuncay
TAKMAZ: Devam eder gibi geliyor bana, çünkü resim kendisi istiyor
onları, kolaj yaptığım oluyor, fakat çok sık değil. Bunun dışında
sprey boya kullanıyorum çalışmalarımın bir çoğu Akrilik pek kolaj ve
diğer malzemeleri kullanmak istemiyorum resmin kalıcı olması açısından
profesyonel malzeme kullanmak gerekli.
- Bence
bu sanatçının dikkat etmesi gereken bir konu!
- Mahmut
Selim GÜRSEL: Sizinle Internetten tanıştık, epeydir yazışıyoruz. bence
siz; resim, şiir yazıyor ve yayınlıyorsunuz. yayınlarınız arasında web
sitenizde de bildiğim kadar pek çok kişiye de webmasterlik yaptınız
sizin bu enerjiniz nereden geliyor?
- Tuncey
TAKMAZ: Sanıyorum Türkiye'de hep sanat alanındaki eksikleri sanatçılar
tamamlamış, eksiklerden şikâyet edeceklerine bunların üzerine
gitmişler, değiştirmeye çalışmışlar. Ben sadece resim yapmıyorum,
fakat ana caddem resim bu söyledikleriniz de caddenin yanlara açılan
sokakları ve resmim bu sokaklardan nefes alıyor, ayrıca bu sokaklarda
dolaşmak hoşuma gidiyor beni ve resmimi besliyor. Çünkü yaptığım resim
toplumda ve insanlarla ilişkili. Web tasarımı konusunda yaptığım
siteler var, bunu teknolojiye kaptırdığım parayı geri almak için
yapıyorum, tabii bu işin esprisi. Boş vakitlerimde yaptığım bir iş bu
ve çok zevkli bir alan.
-
Tasarımcı dostum Çağlar Akpınar'la yaptığımız yaklaşık 15'e yakın
sanatla ilgili sanatçı ve galeri sitesi tasarladık. Bunlar arasında,
bedribaykam.com, ekremkahraman.com, renanertosun.com, yurtdunya.com
gibi şık siteler var. Sergi olarak da yılda bir defa tüm sanatçıların
katılımına açık “Çekirdek Sanat Çağdaş Sanat Sergisi” başlığı adı
altında bir serginin genel koordinatörlüğünü yürütüyorum. Bu, daha çok
genç sanatçılar için düşündüğümüz bir sergi ve önemli de, özellikle
bir seçimin yapılmadığı, ve genç sanatçıları toplu olarak
değerlendirmemize fırsat tanıyan “Genç Etkinlik” in yapılmadığı bir
dönemde ve günümüzde kendini “avangard” ya da “kavramsalcı” diye
adlandıran ve bu isimlerinde zorla birkaç isim tarafından belli
kutuplara çekilmeye çalışıldığı, utangaç kesiminde bu olaylar
karşısında gene sesini pek çıkaramadığı bir dönemde bu sergiyi önemli
bir etkinlik gençler açısından bir şans bir kapı olarak görüyorum ve
devam ettirmek için de elimden geleni yapacağım. Yayınladığım dergi de
gene bu konuları besliyor gene genç arkadaşlarım için düşünülmüş bir
yol, çünkü Türkiye'nin “genç sanat” dergisi yok, var olanlar artık
yaşlanmış gibi geliyor bana gelsin genç arkadaşlarım bu dergiyi hep
beraber yaşatalım.
- 26
yaşındayım fakat 6 yıldır resim yapıyorum, gerçekleştirdiğim
çalışmalar da bu 6 yılın içerisinde. Resmin dışında olanlar, son 4
yılda hayatıma girdi. Hiperaktif olduğum söyleniyor, doğru olabilir
fakat genç bir sanatçının yapması gereken şeylerin peşinde olduğumu
düşünüyorum. En önemlisi hayallerimin! Enerjimi yarına ait
planlarımdan hayallerimden alıyorum, etrafımdaki insanlardan,
dostlarımdan, sevgilimden, başka yer olabilir mi sizce?
- Mahmut
Selim GÜRSEL: Bu güne kadar kaç sergi gerçekleştirdiniz, sizce bu
sergilerden hangisi mesleğinizin dönüm noktası oldu. Bu sergiler,
bilinçli bir çalışmanın ürünü mü?
- Tuncay
TAKMAZ: 35'e yakın karma sergi, 9 kişisel sergim oldu. Bilemiyorum
dönüm noktası diye bir şey olabilir mi? Fakat 2000 Şubatta Devlet
Güzel Sanatlar galerisinde açtığım 3. kişisel sergim benim üzerinde
çok durduğum önemli bir sergiydi. İnsanlar tarafından öneminin
anlaşılması da açıkçası hoşuma gitti bu sergiden.
- Bu
sergiden sonra bazı galerilerden hoş teklifler aldım. Tabii bir planın
ürünü, yaklaşık 1 yıl önce galeriye dosyamı sunmuştum, daha sonra
sergi için yaklaşık bir yıl boyunca çalıştım ve yazısını Mehmet
Ergüven'in yazdığı bir katalog yayınladım, bu benim ilk kataloglu
sergimdi. Bence bu sergi bugüne kadar gerçekleştirdiklerim arasında
gerek organizasyon bakımından, gerek bu sergi dolayısıyla kurulan
ilişkiler bakımından gerekse içerik bakımından diğerlerine göre çok
daha önemliydi. Bu yeni sergim “Tuncay Takmaz'ın Halleri 31+1 Kısım
Tekmili Birden” vardığım yerle ve söylediklerimle ilgili daha da
önemli.
- Mahmut
Selim GÜRSEL: Son serginizle neler söylüyorsunuz?
- Tuncay
TAKMAZ: Neler mi söylüyorum, eleştiriyorum, konuşuyorum, anlatıyorum.
İnsanlar benim çok cesaretli olduğumu söylüyorlar, doğru öyleyim,
uğruna kavga edeceğim çok hayalim var. Yaşadıklarım gırtlağımdan
geçmiyor. Yutamıyorum. Bu yüzden de sanatım ve yazdıklarım eleştirel.
Toplumla bir ilişkim var onlar çok samimi fakat bulunduğum ortam öyle
değil, zaten sanat ortamına ait olmadığımı söylüyorum. Boyalarla oyun
resmini yapıyorum, böyle mutlu olup rahatlıyorum. Unutulmasın cesaret
olmayınca hiçbir şey değişmiyor ve değiştiremiyorsunuz. Biraz cesaret
edilsin.
- Mahmut
Selim GÜRSEL: Dinlediğiniz müzik türlerini belirtir misini? Batı
müziği, Türk Müziği dinler misiniz?
- Tuncay
TAKMAZ: Şimdi bir açıklık getirmek istiyorum.Bence Türkiye'de Orhan
Gencebay bir müzik fenomenidir, köyden kente gelen, bu yabancılaşmayı
yaşayan insanlara yeni bir ses, yeni bir bakış açısı yaratmıştır, bu
müziğin adı her neyse o kadar önemli değil, içinde Arap müziği var,
Türk müziği var, türküler var, şimdi bugün piyasada dolaşan adamlar
ise bunun kopyaları, bunlar sanatçı da değiller, zaten bu tartışma hep
yapılır ya, bu adamlar fazlaca şişirilip bir yerlere
getirilen ses sanatçılarıdır sadece. Bir tüketim toplumunda
yaşadığımız için de rahatça var olabiliyorlar, aslında bunları fazla
kafaya takmamak lazım. Bunları ekranlarımıza çıkaranlar, topluma
bunları sanatçı diye sunanları eleştirmek gerekiyor... Bu müziği ben
dinlerim, oturup sabahtan akşama kadar Orhan dinlemiyorum fakat
duyduğum zaman suratımı da ekşitmiyorum, benimde severek dinlediğim
şarkıları var. Pir Sultanı, Ruhi Su'yu da severim. Bunlar hep saraya
sisteme kafa tutan adamlar, ama bunların yanında klasik müzik, rock,
new age'de dinlerim, hepsinden farklı duyumlar, zevkler ve coşkular
alıyorum. Aslında bu bir ikilem değil çünkü bu ülkede yaşıyorsak bu
insanları dinlemekten ya da dinlemeyi sevenlerden utanıp yüzümüzü
tamamen dışa çevirmeye hiç gerek yok. Şimdikilerde sahte bir hava var
arabesk veya türkü, olsun ne olacak adam şarkısında sevdiğini onun
için yandığını söylüyor ne kadar samimi.. Ayrıca kafa tutan,
kabullenmeyen bir yanı da var. Ateş var içinde, şimdikilerde hiçbir
şey yok. Utanacak bir şey varsa kanallarımızı kaplayan pembe
güllerden, morşan'lardan, ve onların gazeteleri kaplayan
dedikodularından utanmalıyız.
- Mahmut
Selim GÜRSEL: Size resim çalışmalarınızda hocalık yapan kişi kimdir.
Ondan ne kadar etkilendiniz. Hocanızın çizgisini takip ediyor musunuz?
- Tuncay
TAKMAZ: Ekrem Kahramanla 1996 yılında tanıştık o zamandan bu yana bana
birçok konuda yardımcı oldu, kendisinden bilindik klasik anlamda bir
resim dersi almadım. Belki bu benim için daha da iyi oldu çünkü böyle
bir psikolojiye sahip değilim, resim ile ilgili bilgilendikçe resim
yapamıyorum. Fakat ben hayalperest bir çiftçinin oğluyum. Kendisini
her çağrışımda gelip resimlerimle ilgili yorumlarda bulundu, anlattı,
kendisiyle sohbet ettiğimiz zamanlarda bizi felsefi olarak
bilgilendirdi, sonuçta sanata bakış açımız değişti, gelişti. En
önemlisi hayal kurmayı öğretti.
-
Hocasının ve öğrencisinin bu kadar farklı uçlarda olması bence normal!
Çünkü normal olan bu! Herkes kendisi, bu kadar basit! Bugün tartışılan
konulardan birisi de hoca-öğrenci ilişkileri ve öğrencilerin
hocalarının bir uzantısı ya da kopyası olması değil mi? Demek ki bizim
hoca-öğrenci ilişkimizde bir sorun yok.
- Mahmut
Selim GÜRSEL: Dergimizle yaptığınız bu söyleşi için teşekkür ederim.
Yakın zaman içen söyleyeceğiniz herhangi bir bilgi verebilir misiniz?
- Tuncay TAKMAZ: Ben de
teşekkür ederim Yakında askere gideceğim. Size, birkaç sayılık yazı
hazırlıyorum. Askerlik dönünde daha sık görüşürüz. Hoşça kalınız.
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- MERHABA!
- Yaklaşık beş aydır sesimi
soluğumu duymadınız. Biliyorum ki, farkındasınız!
- Bugün
günlerden Çarşamba ve Eylül'ün 11'i. Aynı zamanda New York'daki meşhur
"İkiz Kuleler"in yıkıldığı, dünyanın kaderinin değiştiği günün de
birinci yıldönümü!
- Ben
Artvin'deyim ve askerlik görevimi yapıyorum. 27 yaşında olduğumu
bilenler biliyordur. Bugüne kadar bu görevi yapmamış olmam sizlerden
sır gibi sakladığım şeylerden birisiydi. Neden yapmadım? Neden şimdi?
Belki bunları daha sonra tek tek anlatırım.
- Nasıl
olsa vaktimiz bol öyle değil mi?
- Sizlere
biraz buralardan bahsedeyim. Karadeniz'in o boylu boyunca uzanan
sahilinin bir kısmı bize bakıyor. İki tarafımızdan deniz görüyoruz.
Hani hep isterdim ya "bir parça denizim olsun" diye, işte sonunda
oldu! Arka tarafımızda "şirin" dağlar var. "Şirin" diyorum çünkü
buraya gelmeden önce yarattığım "dağ" imgesine hiç uymuyorlar. Nede
olsa ben bir şehir çocuğuyum, onlarla tanışmam bir ilk! Her biri irili
ufaklı ağaçlarla kaplı, hiç birinin boyu diğerini tutmuyor, yer yer
yeşil boş alanlar var ve araya sıkıştırılmış küçük bir de şelale.
Sanki elimi uzatsam bir dala tutunacağım. Anlayacağınız burada tabiat
dağlara doğru geriniyor.
- Ara
sıra birilerine dellenmiyor, düşüncelere dalmıyor değilim, bir çay
alıp dağları seyrediyorum... Bir sevgili gibi öfkemi emiyorlar,
rahatlıyorum.
- Size
söylemeyi unuttum herhalde burası Hopa. Artvin'in 6 ilçesinden biri.
Rize'ye 1.5, Trabzon'a 3 saat uzaklıkta. Sınırımızda Gürcistan var.
Neredeyse tüm evlerin denize baktığı bir kent burası! Hopa'nın bir ana
caddesi bir de ana caddeye paralel daha çok alışveriş yapılan küçük
bir caddesi var. Dağlarının etekleri çay bahçeleriyle dolu! Çarşıya
çıktığımda sırt üstü uzanıp dağını bulutunu seyrettiğim eski paslı bir
iskelesi bir de deniz ticareti yapılan büyük bir limanı var.
-
Fotoğraf sanatçısı olan, aynı zamanda kendi çapında resim koleksiyonu
da yapan Liman Müdürüyle dost olduk bile. Halkı ise askerleri seviyor
ne de olsa onlar için bir "ekmek kapısı"yız ya...
- İstanbul'dan dostlarım arıyor
haberler alıyorum. Yaklaşık 2 yıl öne Tünel'e taşındığımda sevgili
arkadaşım Barış Sarıbaş'ın ödemesi gereken telefon parasını harcayarak
büyük bir pazarlıkla atölye hediyesi olarak aldığı ve o gece
telefonunun kesilmesine sebep olan dostum palmiyenin yaprakları
dökülmeye başlamış. En çok buna üzülüyorum. Düşünüyorum da acaba
birine mi kızdı? Bütün dünyada olduğu gibi, Tünel civarında da kızacak
o kadar çok insan var ki! Elbette sevinilecek de... Yinede herkesi,
her şeyi İstanbul'u ve Asmalımescit'i özledim!
-
Anlayacağınız gibi size ara sıra yazmayı düşünüyorum. Eğer cevap
vermek isterseniz adresim arka sayfada. Düşündüm de zaman zaman
muzipliklerimi, buralardaki yaşantımı, öfkemi ve hayallerimi, sizinle
paylaşırsam daha da mutlu olacağım.
- Siz de
keyfini çıkartın.
- Birde
bu mektuba şunu ekleyelim; 4-16 Ocak 2002 tarihleri arasında Taksim
Sanat Galerisi'nde "Tuncay Takmaz'ın Halleri 31+1 Kısım Tekmili
Birden" başlıklı bir kişisel sergi gerçekleştirmiştim. İlgilenenlere
teşekkür ederim.
-
Davetiye ulaşan ve sergiyi gezen kişiler en çok şunu merak etmişti.
"Celal kim?" Biliyorsunuz en öneli resimlerimden birini Celal'in
şiltesinin üzerine yapmıştım. Bu resmi de davetiyemde kullanmıştım.
Eee halkımız merak etmekte haklı da hani. Biraz geç olsa da bende bir
açıklama yapma gereği duydum, muziplik değil mi. İşitecek kulağı olan
işitsin!
- Celal
Salman; Şiltenin sahibi!
-
Malatya,1968 doğumlu. Kendisiyle 8 yıldır dostuz. Ara sıra kavga
ederiz, bana kızar çeker gider... Son iki yılda saçları beyazladı,
benim yüzümden olduğunu söylüyor.
- Harika
melemen yapar. Dostlarımızı davet eder, partiler düzenler. Pek fazla
içki sevmez. Fakat kırmızı şaraba da dayanamaz. Tanıyanlar bilir, çok
iyi kahve falı bakar söyledikleri de çıkar hani. Kafasına estikçe
sıcak şarap geceleri düzenler. Kendi yazdığı şiirlerden okur,
coşarız. Son dört yıldır bir bankada çalışıyor, çok karizmatik ve
yakışıklı bir adam.
- Hafta
sonlarını resim yaparak geçirir. Haa bir de piposu var;
- Pipo içmeye çay keyfi yaparken
kaymaklı bisküvi yemeğe bayılır.
- Anlayacağınız bizim gibi o da
keyfine düşkün...
-
Kaprislerime katlanabilen tek adam o, ben ona ne yapsam sinirlenmiyor,
kızamıyor...
- Bazen
gerçekten de saçları benim yüzümden beyazlamış olabilir mi diye
düşünmüyor değilim hani. Celal'i anlatmışken davetiyede adı geçen
diğer Kişileri unutmak olur mu?
- Emre
Zeytinoğlu; Hoca, anladığım kadarıyla Ali Akay'ın konsept arkadaşı,
yazar.
- Ali
Akay; Hoca, değerli küratörlerimizden ve de sanat yazarı.
- Ekrem
Kahraman; Fazla söze gerek var mı, zaten tanıyorsunuz.
- Onlara da teşekkür ederim, sizlere
de...
- Gelecek
mektubumda acemi birliğim olan Ankara Mamak'ta yaşadıklarımdan
bahsetmeyi düşünüyorum. Unutmadan, küçük bir de sürprizim olacak,
eminim bu işe en çok Haşim sevinecek!
- Yine görüşürüz!
- Unutmayın; "BU BİR SANAT
EYLEMİDİR!"
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
- PADİŞAHIM ÇOK YAŞA
- 2 - 28
Şubat 2005
- İlayda
Sanat Galerisi Tuncay Takmaz’ın 15. kişisel sergisi 2 - 28 Şubat 2005
tarihleri arasında Teşvikiye İlayda Sanat Galerisi’nde açılıyor.
-
“Padişahım Çok Yaşa” başlıklı sergide sanatçı, Osmanlı Sultanı 3.
Murad’ın oğlu Şehzade Mehmed’in ünlü sünnet düğününü resimleyen
(fotoğraflayan) ve anlatan minyatür ustası Nakkaş Osman’ın Surname-i
Hümayun (Düğün Kitabı) dan günümüze benzer bağlantılar kurarak yapmış
olduğu resimlerini sergiliyor.
- Sultan
3. Murad, oğlu Şehzade Mehmed’in sünnet düğünü için 1 yıl önceden emir
verir. Osmanlı bir süredir savaşmamakta ve önemli bir etkinlik
yapmamaktadır. Avrupa’da İmparatorluğun ismi yeniden duyulsun ve
saygınlık kazanılsın düşüncesiyle bu düğüne görkemli bir önem
verilmesi bir devlet politikası olarak uygulanmaya başlanır. Düğün
imparatorluklardan yetkililer ve İstanbul halkının yoğun katılımıyla
birlikte 1582 yılında gerçekleşir.
- 52 gün
52 Gece süren törenlerde Avrupa’ya dosta-düşmana Osmanlı
İmparatorluğunun büyüklüğünü göstermek amacıyla her türden eğlence,
süsleme, kültürel, siyasal şatafatın yanı sıra esnafın marifet-hüneri
sergilenir. Ulufeler, ödüller dağıtılır, af çıkarılır. İlk kez rüşvet
alınır ve rüşvet her tabakaya yayılır.
- Sultan
3. Murad’ın hiçbir savaş ve sefere ordusunun başında gitmediği,
kadınlara düşkün ve 130 çocuğunun olduğu söylenir.
- Nakkaş Osman’ın yönetiminde
kalabalık bir sanatçı ekibiyle birlikte gerçekleştirdiği Sürname-i
Hümayun minyatür sanatı açısından olduğu kadar, Osmanlı’nın
ekonomik-sosyolojik-siyasal-kültürel yaşamını da yansıtan önemli bir
örnektir.
- Sanatçı
Tuncay Takmaz bu yeni sergisinde kendi resimsel diliyle minyatür
sanatı geleneği arasında yakınlıklar kurmaktadır. Surname’de yer alan
Osmanlı esnafı günümüz İstanbul’unda yaşamaya devam etmektedir.
- Günümüz
Türkiye’sinde siyasal iktidarların içerisinde bulundukları
hortumculuk, ruşvet, gösteriş, rüküşlük ve tıpkı Sultan 3. Murad’da
olduğu gibi Avrupa’ya “önemli gözükme” törenleri sanatçının yeni
resimlerinin ana konusu durumunda.
-
[İstanbul dışındaki sanatseverler sergide yer alan çalışmaları ve
sanatçı hakkındaki tüm bilgileri www.tuncaytakmaz.com adresinden
izleyip, yapıtlarla ilgili görüşleri online sergi defterine
yazılabilmektedir.]
- 1996 - "Değerler Yükselirken Kıtcsh
Denemeleri" Taranta Babu Kültür Merkezi, İstanbul
- 1998 - "Renksiz Amerika" İstiklal
Cad. Deva Çıkmazı, Beyoğlu, İstanbul
- 2001 - Devlet Güzel Sanatlar
Galerisi, Taksim,
- 2001 - Başak Sigorta Sanat
Galerisi, İzmir
- 2001 - Görüntü Sanat Galerisi,
Adana
- 2001 - Ares Sanat, İstanbul
- 2001 - Uran Kültür ve Sanat
Merkezi, İstanbul
- 2002 - Akbank Sanat Galerisi,
Ankara
- 2002 - 31+1 Tuncay Takmaz’ın
Halleri, Taksim Sanat Galerisi, İstanbul,
- 2003 - 13. Sanat Fuarı, Beylikdüzü,
İstanbul
- 2004 - “Kataloglarınız Çok İşe
Yaradı” Asmalımescit Balıkçısı, İstanbul
- 2004 - İlayda Sanat Galerisi,
Ankara
- 2004 - Galeri Rengigül, Bozcaada
- 2004 - Atölye Sergisi, Beyoğlu,
İstanbul
-
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF
ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- HAŞİM'İNDE BİR ŞİİRİ
OLSUN MU?
-
İskendercan love!
- Onlar
love derler bizim sevdamıza olsun!
- lav'dır
her iki dilde de aşk!
-
- Onlar
yapabilmeyi can arkasına saklar
- Bizler
ruh doldururuz canla maharetimize! ustaca!
-
- Elbette
İskender de sevebilir eğer can varsa lavında!
-
-
Hatırlarsınız sizlere ilk mektubumda Hopa' da askerlik yaptığımı
söylemiştim. Burası benim usta birliğim.
- 2 ay
süren acemi birliğimi Ankara / Mamak Çavuş Talimgâh Taburu Teknisyen
Bölüğünde tamamlamıştım. Anlayacağınız buraya Çavuş adayı bir Onbaşı
olarak geldim.
- Ah
dünyanın döndüğünü anladığım yer; Mamak!
-
Mamak'ta çevresi çam ağaçlarıyla çevrili büyük bir eğitim alanımız
vardı. Eğitim yaparken bulutları seyreder, planlarıma!
-
Hayallerime dalar giderdim. O kadar geniş bir alanda bırakın eğitim
yapmayı, bulutları bile seyredebiliyor olmam bende sınırsız bir
heyecan yaratıyordu. Bu arada, derslerde anlatılan konuyla ilgili
sorulan soruları bilemediğim; bulutlarla gizlice sevişirken
yakalandığımda olmadı değil hani. Olsun, yediğim fırçalara değerdi.
İnsan o büyük bir hızla yer değiştiren devasal, tek parça, bulutları
düşündükçe oranın soğuğunu da, çektiği eziyeti de unutuveriyor
doğrusu.
-
Biliyorum size komik gelecek, fakat birçok kişinin hava şartlarına
uyum sağlayamaması yüzünden kulaklarının bile yara bere içinde
kaldığını, hayatlarının zindan olduğunu söylemeliyim. Eee asker olmak
kolay iş değil...
-
Yukarıdaki şiir, o günlerden... Mayıs 2002 diye tarih atmışım kitabın
ilk sayfasına. Hafta sonları sabahın köründe 5'de kalkar akmayan bir
suyla itiş kakış tıraş olurduk. Nasıl mı olurduk? Sıkıysa olmayın da
göreyim sizi.
- Sabahın
o saatlerinde hele hele tuvalete girmek ayrı bir beceri istiyordu.
- Aynı
evde bir kişiye 3 gün katlanamazken, bir bina içinde 500 kişiyle
yaşamanın nasıl, çetin bir iş olduğunu çok geçmeden anlamıştım. Tıraş
ol, üstünü giy, "içtima"ya geç, çarşı izin kâğıtlarını al, saç-sakal,
üst - baş kontrolünden geç. Daha sonra marşlar söyleyerek nizamiyeden
dışarı çık... Sabahın 8'inde Mamak’ın sokaklarında olurduk. Hele pazar
günleri o saatlerde bütün kepenkler kapalı, kahveler ise asker dolu
olurdu. Bizde üç beş arkadaş simitçiden simitlerimizi alır, bir
kahveye kapaklanır okey oynardık. Taksim-Tünelden iyi bilirim,
oynayanlara sürekli gözüm takılırdı. Aklım da ermez doğrusu, bir insan
bütün bir gününü masa başında oyun oynayarak geçirmeyi nasıl
isteyebilir? Neyse Taktak'ın da bir bildiği vardır elbet! Bu durumdan
belli bir süre sonra sıkılacağımı sizlerde tahmin edebilirsiniz.
- Çok
geçmeden bende sıkıldım doğrusu. Sanıyorum 3. haftaydı, sevgili
babamın gönderdiği harçlıklarla kimselere çaktırmadan bir pantolon ve
bir tişört aldım. Her hafta sonu arkadaşlarımla birlikte gittiğim
kahve sahibinden izin isteyerek, küçük bir odada kamuflajlarımı
çıkarıp bir çırpıda "sivil kıyafetlerimi" giyindim. İzmirli asker
arkadaşım, sevgili Özcan Gıcık'la doğru Kızılay'a gittik. Özcan artık
bu işin profesörü sayılırdı. Daha geldiği ilk günden beri çarşıya
sivil çıkıyordu. Tüm yolları öğrenmişti bile...
- Çok geçmeden
Kızılay'daydık. İlk işim bir kitapçıya girmek oldu. Raflarda kitap
ararken Ankara' nın güzel kızlarına bakmayı, kur yapmayı da ihmal
etmedim. İlk gözüme çarpan Küçük İskender' in o puş...k dolu şiir
kitapları oldu, birini çekip aldım; "bir çift deri eldiven" İlerleyen
saatlerde Özcan'la birlikte bir barda bira içip, hayattan, askerlikten
konuştuk, dertleştik... Unutmadan; dostluk dediğimiz şey aynı zamanda
bir suç ortaklığıydı.
- Sizce
de öyle değil mi?
- Geri
dönmüştük, çarşı kâğıtlarının teslim edilmesi, içtima, akşam yemeği
derken yakaladığım ilk fırsatta kitabı okumaya başladım. Kitap hala
yanımda, dolabımda saklıyorum. Ara sıra işlerden vakit bulup erken
yatarsam, açıp okuyorum. İçlerinden en çok bu şiiri seviyorum.
Baksanıza aşk dolu; İskender can love ! Her okuyuşumda bizim şu
İskender geliyor aklıma, yüzümü hınzırca bir gülümseme kaplıyor!
-
Biliyorsunuz, Küçük İskender son zamanlarda futbolculara da şiirler
yazdı. Üstelik bu şiirlerle de epeyce bir gündeme geldi. Açıkçası,
benim de çok hoşuma gitti. Ne düşünüyorum biliyor musunuz?; "Acaba bu
iki İskender'in arasında bir ilişki olmuş mudur?" Diğer yandan da
"Acaba sipariş versem bizim Haşime'de bir şiir yazar mı?" Askeriz ya,
biliyorum maaşımız da yetmez. Ama olsun!
- Bende
buralardan bir resim yapar İskender'e yollarım. Üstelik Haşim'de
sevinir. Ne dersiniz, hoş olmaz mı?
-
Haşim'inde Bir Şiiri Olsun Mu?
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
09 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- “ÖPÜCEM DEDİM SANA”
- Sizlere zaman zaman
yazacağımı söylemiştim, değil mi?
- Bazen sizlerde e-maillerle yanıt
veriyorsunuz ya, o zaman daha mutlu oluyorum.
- Daha
fazla yazın, beni buralarda yalnız bırakmayın,
-
Unutmayın; ben sizi bırakmayacağım!
-
Geçtiğimiz günlerde İstanbul'daydım. On beş günlük bir izin kullandım,
ayrıntılara belki daha sonra gireriz. Fakat İstanbul'u biraz daha
şişmanlamış buldum! Ben de her geçen gün biraz daha şişmanladığımdan,
bu olayı kafama takmadım. Çünkü burada hepimize çok iyi bakıyorlar.
Anlaşılan o ki, kızlar da Bedri Baykam'a iyi bakmışlar!
-
Oralardayken neler duydum neler, hadi size bir tanesini anlatayım da
dinleyin; geçen mektupta Taktak'ın tavla oynamasından bahsetmiştim ya,
kendisi sanırım alınmış “ne zaman tavlaya bu kadar vakit ayırıyorum?”
diye hayıflanmış, sinirlenmiş. Keşke bir de “bundan sonra hiç
oynamayacağım, tamam arkadaş bıraktım.” deseydi, ne sevinirdim ha!
Gerçekten harika olurdu, öyle değil mi? Mesela İskender'e şiir yazdık,
ondan bana cevap gelmedi, ben trip yaptım mı? Yapmadım! Mektubun
Haşim'in hoşuna gidip gitmediğini bile bilmiyorum. Neden peki? Çünkü
bu sefer cevap gelmedi!...
- “Pardon
seni rahatsız etmek istememiştim, sadece öpmek istedim, tamam belki
pek ince teklif edemedim ama ben o bildiğin romantiklerden değilim.
Sen yine de karar ver söyle, istiyorsun bence!
- Öpücem,
öpücem dedim sana, trip yapma, trip yapmasana bana....” Arkadaşlar bu
Athena'nın bir şarkısı, belki sizler de biliyorsunuz. Bence bu kasedi
alıp dinleyin, biraz hareketlenirsiniz belki! Ben ne zaman dinlesem,
coşuyorum ve aklıma binbir “puştluk” geliyor.
- Madem
dedikoduyla başladık, hadi gerisini de getirelim.
- Valla
ben sevmem, bilirim sanat ortamı bu işe bayılır!
-
Geçtiğimiz günlerde çarşı iznim vardı. Çarşıya çıktığımda ilk önce
güzel bir kahvaltı yapar, günün gazetelerini okurum. Daha sonra da
internet cafeye gider maillerime bakar, tek tek cevaplarım. Bu haftada
öyle yaptım. Bunu daha önce de yazmıştım, üzgünüm tekrar yazmak
zorundayım, çünkü anlatacağım konu bu sergi ile ilişkili.
Hatırlarsınız Ocak ayında Taksim Sanat Galerisi'nde “Tuncay Takmaz'ın
Halleri 31+ 1 Kısım Tekmili Birden” isimli bir sergi
gerçekleştirilmiş!
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- O ŞİMDİ ASKER
- Bu günden sonra küratörlük
yapmak da zor iş yani, ne demeliyiz ki! Kısa bir süre içerisinde
yazılan yazılar, verilen cevaplar"!"
-
Hınzırca gülmemek elde değil. "örtüklük" içeren fakat kurcaladıkça
içinden ticari masallar, fanteziler, handikaplar, zaaflar ve
arkalarındaki parasal kuvvetler tek tek ortaya dökülüyor, dökülmeye de
devam ediyor. Hadi bunlar bir yana, bunları destekleyen hangi
ideoloji, hangi ülke, hangi vakıf, hangi dernek?
- Bu
soruların cevaplarını en azından ben tahmin ediyorum da siz niye
bilmiyorsunuz. Yoksa söylemekten mi çekiniyorsunuz beyler!
- Yazık,
demiştik de üstelik kaygan bir zemin üzerinde duruyorsunuz aman dikkat
edin düşersiniz diye. Düşenler de olmadı değil hani! Ohhh iyi de oldu
! Hak eden hak ettiğini alır, aslı da o zaten.
- Bende
askerliği bitirince bir manifesto yazar "halkın küratörü" olurum,
onlar için bir iki sergi de ben düzenlerim diyordum ama... vaz geçtim
arkadaş. Buradayken baya resmim satıldı, bende bir lokanta açmaya
karar verdim. Belki Amerikan yemekleri yapan iyi bir aşçı tutar,
onunla birlikte çalışırım. Laf aramızda kalsın duyduğuma göre Ali
Akay'da bir lokanta açmış, hatta iflas bile etmiş :) (1)
- Nasılsa
iki günde bir Amerika'dan yöneticiler, İMF'den heyetler geliyor. Bir
yandan da bu adamlar gün gelir memlekete haciz koyar "diye de
düşünmüyor değilim hani"(2) Hah işte bizde o zaman araya girer, olayı
bağlarız, o zamana kadar muhabbeti de geliştiririz. Korkarım memleketi
kurtarmak yine bize düşecek!
- Aslında
"arabesk kavramsalcılara" nazaran aklımda iyi projeler vardı,
gazetelerden rast gele haberler kesip yine onları aynı ras gelelikle
bir fona yapıştırma kolaylığından daha çok... neydi şu kızın adı, hani
ortalıkla çıplak dolaşıp fotoğraflar çektiren, bir tanesini bulamadım
ki burada asker arkadaşlarım bayram etsin! Ama yok, yok! "one öyle bee,
ben bunu hiç beğenmedim" diyerek suratıma atarlardı, birde
arkadaşlarımla aram açılırdı.
- Neyse
işte, o takımdan bir kişinin söyleşisini okuyordum veya aklımda
söyleşi diye kalmış. Ne demiş : "yeni projemde çalışan bir kadını gün
boyunca kameraya çekip, bunu video art haline getireceğim 'vayy bee'
avangardlığın da böylesi. Halk da bunu seyredecek, müthiş bir fikir.
Tabiki buna bir 'sosyolog ruhu'yla bakmak, (bkz. A.Akay Sanatın ve
Sosyolojin Ruhu) yaklaşmak hatta ince ince okşamak gerekiyor ki en az
10 sayfa yazı yazılabilsin, Kalsın bizim alanımız değil!
- Peki ya
sponsor? Sponsor bulamazsak ne yapacağız; bir küratör araya sokarız,
olmazsa sponsorun vereceği akılla yaparız bişeyler. Yahu bu arada; o
kızcağız kendini kadının yerine koysa, yani bir yer değiştirseler,
birisi de kameraya çekse, daha 'avangard' bişi "(3) olmaz mı? Var mı
o sanatı yapacak cesaret? Abi bundan sonra bizim kavramsalcılara ben
"yumuşatılmış kavramsalcılar" diyeceğim Yani vernellenmiş! "muhahahhh
abi çok komiksin ya!"(4)
- Eee
işin içine "iyi paralar" girer, sanatçı da atölyesinde koyun gibi
oturup çobanını beklerse, olacağı da buydu zaten. Ahh sanatçı ne hale
geldin. Nerede senin enerjin, nerede senin itiraz eden yanın, nerede
senin hayallerin. Nerede dönüştürücü kuvvetin, yüreğin?
- Pohh..
Pohhh!
-
- (1)"chat" literatürü
- (2)İ.Çifçtçioğlu
- (3)"chat" literatürü
- (4)"chat" literatürü
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
11 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
AĞA OTURUM AÇILIYOR,
Bugün CEP-FERANS olayına
giremiyoruz,
İsterseniz size bir CEP TO CEP yapabilirim
Yolladıklarımı kimselere söylemezseniz, kızarıp utanmazsanız...
Fakat güzel bir kız olmalısınız.
FİX KART kullanmalısınız,
Belki bunlar da yetmeyebilir, isteklerim bitmeyebilir...
"Sanal sex"de bakireliğinizi kaybetmiş olmalısınız!
Hatta internet'e hiç girmemiş...
Hoşuna gittiyse CEPRETER'ime gereken yakınlığı göster.
Sonra da benimle ilgilen.
NE DERSİN, HOŞ OLMAZ MI?
Silmek mi ?
- Hayır!
Palmiyelerin yaklaşık 500 türü bulunuyor,
Ben ise türümün tek örneğiyim, peki senin türün ne ?
Senin kaç cinsiyetin var ?
Son zamanlarda Türkçe'ye yabancı kelime sokanlar,
Post-modern kelimeler türetenler hangi gruptan,
Bunlar "Beyaz Türkler"den mi?
Yoksa “Arabesk kavramsalcı”lardan mı?
Dûyun-u Umumiye'cilerle bir ilişkileri olabilir mi?
Bunların cinsiyeti diğerleriyle aynı mı?
Aynı cinsten üreme olur mu ? Üremenin olmadığı yerde hayat olmaz!
Sanatta da.
Öyle öğretti hayat hocam! Sanatı hayatla bir düşün, hayatı da sanatla,
Yoksa kendinle sevişirsin hep, asla üreyemezsin!
Sıkıldın mı?
Sıkıldıysan NORTON ANTİVİRÜS kullan!
Bırakın bu işleri,
"Anısı biz olalım bu sokakları nöpüşmediğimiz
Tek saçak altı hiç bir otobüs durağı kalmasın
Biz yürüyelim kent güzelleşsin"
Kafamız bozulunca da içelim,gülüreyhan olsun hayat
Var mı bir itirazı olan?
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
12 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
CUMA CUMARTESİ
Artık bu gözlerle görmekten
Başka çare yok hayatı
Sola dönerken
Yangında ilk kurtarılacak şey
Sağa dönerken
Bir manganın komutanıyım
Koşarken çocuklar el çakıyor ellerime
Sabahları beş renkli çayların
Kenarından geçiyorum
Yatmadan önce mavi ışıkla
Sayfalar okuyorum mektuplar
Yazıyorum sana
Bilmiyor muyum sanki
Bunun onu da aynı olacak
Yine de parçalanmış bir bot gibi
Aksıyor günler ayağımda
Koca bir kedi gibi sebepsiz
Mırıldanıyorum durmadan
Ağzımda iğreti bir umutsuzluk
Her şey damarda ustura
Dün yağlı bir kasap kağıdıyla
Kaplamıştın geceyi
Bugün suratında alaycı
Bir tebessüm
Ay
Ne tuhaf
Sanki bana
Benziyor
Akşam ve sabah
Durmadan
Akşam
Durmadan
Sabah
Zorla akşam
Zorla sabah
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
13 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
DÜN GECE
1.
Bunlar ı
Sen
Duyma
Diye
Yazıyorum
Hain iyi dinle
Geri döneceğim
Bana yaptığın bir oyun vardı
Unutmadım
Buz gibi olacak kafana atacağım taş
Umarım elle tutulur bir gecen vardır
Sığınacak
2.
Sana bir sır verecektim
Unuttum
Bir
Cinayet
Tek
Başına
İşlenmeli
Sadece bunu düşündüm
Dün gece
3.
Her gün yeni bir
İhanete çarpıyor
Yüreğim
Son
Bir
Sığınağım
Vardı
Onu da
Mor bir
Ölüm
Kapladı
4.
İşte
Çocukluğum
Bu kutuda duruyor
Tek ağaç
Gölgesinde
Hayallerim
Yanıyor
Hala
5.
Koru beni
Fırtınalı gece
Hazır değil daha
Yüreğim
Ölürsem sıkı tut
Elimi
Defedemedim
Korkumu
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
14 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
FERHAD
1.
Bir
Kent
Masalı
Benimkisi
Kırılmış
Bir
Irmak
Fotoğraflardan
Dökülüyor
Yaprakları
Birer
Birer
Ceplerimde
Gizlediğim
Akşamlar
2.
Sol yanıma usulca dokunuyor
Bir cehennem meleği
Bir Azrail
Kızıl Deniz rüzgarlarından
Elini tutsam
Turuncu olacak
Cesedimin rengi
Ne zaman bahar gelecek
Ayaklarım üşüyor
Bağırsam serçeler
Uçuşacak
Dünyanın bütün granitleri
Eşlik ediyor
Öfkeme
İnan bana
Dağları delen Ferhad
Olamadım hala
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
15 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
SAKIN AĞLAMA
1.
Yarın
Ölüm kadar soğuk
Bir şey yazacağım
Defterime
Sakın ağlama
Sözcükler
Vurulmuş kuşlar
Gibi
Düşecek
Aramıza
2.
Nasıl kuşatırsa
Bedenin görüntünü
Ölesiye kuşatacağım seni
Üzerinde çırılçıplak bir bahar
Sarıp sarmalayacağım
En mahrem saatlerini
Bir vampirin kan emmesi olacak
Her öpüşüm avından
Ve kokusu damlayacak
Sevişmelerimizin
Lavanta satıcılarının torbalarına
3.
Oy yaylalar oy
Bir çocuk doğurun bana
Adı portakal olsun
Leylak koksun saçları elleri diken olsun
Öptüğümde batmasın gözleri yalanlara
Geniş caddeleri bilmesin sevmesin salaş barları
Hırçın olsun bakışları
Öfkesi denk düşsün mavilere siyahlara
Oy yaylalar oy
Bana çocukluğumu verin
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
16 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
YAĞMUR SONRASI
Bugün günlerden öfke
Tanrı katında sıkılır
Peşinden sürüklendiği
Titreyen ışıltı gözlerimde
Mevsimin sesi kulaklarımda
Bir kibrit çöpü parmaklarım
İnsanlar vardı ve sonbahar
Tuhaf bir koku sinmiş her yere
Yağmur sonrası
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
17 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
YİNE PAZARTESİ
Arayıp soran olmadı
Bütün gün
Kendi kendimle yaşadım
Hani yalnız insanların
Uydurdukları oyunlar vardır ya
Günlerce oynadım
Her birimizin yaptığı
Kendini kanatmaktı sadece
Ve sen kaybettin
Ben kazanamadım
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
18 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇARESİZ
1.
Kırgın ve yorgun olmaya hakkım yok
Ama öyleyim işte
Hangi ağzın diliyle savrulayım sana
Umudumu saklayan gün ışığı
Şimdi daha karanlık geceden
Söylesene
Nasıl dönülürdü bu yoldan
2.
Sol yanımda saklayarak
İçimdeki çocuğu
Geleceği biriktiriyorum
Çöl kuşlarının gölgelerini biriktiriyorum yolculuk ediyorum
Bir cehennem bu belki alışman lazım
Beraber kaybedecek hiçbir şeyimiz
Yok
3.
Bazen sevmediğimi düşünüyorum kendimi
Ne geceyi ne gündüzü ne seni
Ne de diğerlerini
Bir sonsuzluk duygusu bu
Sürekli saplanıyor bedenime
Evrenin geçmiş tüm günlerini avuçlayarak
Ürkek bir ceylan gibi dikiliveriyor
Karşıma
Özür dilemenin anlamı yok
Haykırmaya nefesim yetmiyor
Atlayıp tepesine ırzına
Geçiyorum her seferinde
Kırılmıyor
Kırılacak gibi de değil
İçimde gerili
Şaşkınlık
4.
Karşımda duran tipsiz ve
Hiç değişmeyen kimyası
Bir hikayenin
Dünya yalan söyleyen ve
Yoğurdu üfleyerek
Yiyen birisi
Aşk imkansız
Sıkılacak sinirleneceksin
Meleksi bir yüz ile
Fahişe bedeni arasındaki
Tezat kadar
Görmezden gelmek veya
Yok saymak kolay iş değil ve
Böyle yaşamak
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
19 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
PERŞEMBE
Birer pardösü günler
Giy çıkar çıkar giy hepsi aynı renk
Aynı marka aynı beden sanki
Üstelik tatlı bir sızı gibi baygın
Ah güneşli sabahlar
Yanağınızı uzatın da öpeyim
Üç ay dokuz günüm kalmış
Günler azaldıkça en keskin bıçaklar bile
Ürker oldu sözcüklerimden
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
20 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
SENSİZ OLMAZ
1.
Bir dost kadar yakınız birbirimize
Solumdan akıp giden dereyle
Sanki içindeki kurbağalara
Söz geçirsin diye akıtılmış suları
Ve geceleri kafamı tırmalar hışırtıları söğütlerin
Sesim kısılır
Uykularım azar
2.
Orada bekle beni diyor
Yangın merdiveninin solunda
Yüreğim
Özetimiz o
Çok yakında bir yangın çıkacak
Çatlaklardan dağılarak
Rüzgarlarla savrulacak küllerimiz
O zaman gölgesine küsecek
Ölüm
Kaybettirerek izini
Yeni bir yolculuğa çıkacak
Hayat
Kalbinin cehenneminde
Yol aç bana
Yüreğimi gönderiyorum
Cennetimi
Umarak
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
21 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ŞİMDİ
1.
Göğündeyim zamanın
Sen yeniden bir elmasın ademe
Bağlanıyor defalarca
Pişmanlığım uçurumlarına
Gözlerinin
Ah kollarım
Sahip çıkamadın kendinden bildiğine
Sonra mı
Kapanıyor rüya
Açılıyor zarf
Köprülerini sınamadan
Gecenin
2.
Yüzünde Havva’dan kalma bir sessizlik
Başladı başlayacak
Bir çan rüzgara ezgisini serpecek
Elimde erman
İçinde kırık saksılar duran
Bir bahçede bekleyeceğim seni
Çırılçıplak
3.
Alacakaranlıkta uyuyor olacak
Sessiz
İçimdeki bilge çocuk
Tanıdığında mor karayı
Bulacak cennetini uykusuz
Ben ise kör bir serçe yavrusu
Beni beklediğini düşüneceğim
Ölümü unutarak
Yaşadığımı
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
22 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
|
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ZOR ZAPT EDİYORUM KENDİMİ
1.
Nasıl sayarsa bir kedi
Yavruların tek tek
Şafak üç-yüz-atmış-beş
Sürekli sayıyorum
Ön bahçesine düşüyor
Günler ayların
Su
Kaldı
Mı
Bana bir bardak su ver
Hoşça kal demeyeceğim
Usul usul burayı terk et
Zulmünü
Uyuttum
Sürekli
Değişen
Fermanların
Ve
Eskittim
Yalanlarını
2.
Ömür biter biliyorum
Ben hala konuşurum
Juliyet saçlarını tarar terasta
Her hayat sevgiyle tasarlanır
Fakat ben kendimi seviyorum
Bir de çocukluğumu çırılçıplak
Senin çilli koynunda
Bir bakteri
Çocukluğum
Leke almamış
Sökersen bil ki
Kendiliğinden
Dökülür
3.
Kalabalık bir körlük
Mühür vurulmuş doğum tarihime
İçimde suda alabalık mutluluğu
Yeni buldum yıldızımı
Ve yürüyorum
Ölüğüm zaman
Ağaçlar dikecekler yaşadıklarıma
Fidanlar kolları yumuşacık
Ekmek yerine
Eylül acısı verecekler
Kadınlarımın
Sofralarına
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
23 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
CANIM SIKILIYOR
1.
Usul usul söylesem
Ne değişecek
Buraları terk edemeyeceğimi
Kime rastlarsam
Sana selam yollayacağım
Ve
Hayat
Bensiz
Devam
Edecek
2.
Sen de
Çocuk
Mu idin
Bir
Zamanlar?
Ben
Büyüyemedim de
Daha
Bir şeyler arıyorum sürekli
Orospular ve mezarlar
Kurtulmak istiyorum
Bu steril halimden
Sürekli ölüyorum
Oysa
3.
Ah! Yalnızlığımın kertenkelesi
Aşka getirmem gerek sözü
Elinde iğreti bir roman gibi duruyorum
Söylemekten çekindikçe
Sevdiğimi
Senin
Çağırdığın
Yerdeyim
Nereye
Gidersen
Git
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
24 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BUGÜN PAZAR
1.
Hayat
Sanki
Bir
Boşanma
Başvurusu
Coşkum
Enerjim
Kırılmam
Benim
Dert mi
Size?
Sürekli tünel kazıyorum
Ulaşmak için sana
Fakat olmuyor işte
2.
İşte tükenmeyen ilkbahar lapa lapa
Alev almış bir konçerto
Gökyüzü toprak
Yanı başımızdaki su
İnan bana zor zaptediyorum kendimi
Düşsem her şeyim kırılacak
Paramparça
Yüreğim
Bir
Deney tüpü
Avuçlarımda
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
25 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BAĞIRDIM DURDUM
1.
20 haziran gece sabaha karşı
Havlamak istiyorum hav haav
Büyük fare-turuncu boya
Sopadan fırça
Çarşaftan tual
Yanlış sokakta değilim
Kediler çoktan uyumuş
Umut dolu sevgilimin gözleri
Hav hav hav hav
2.
BARIŞ’ın annesi kiraz göndermiş
Çapa ağaç kargo
Suyumuz gelmedi barış
Fırça yedim gene EKREM’den
Aklın yolu yok
Resim yapamadım bugün ama şiir yazdım
Birey olup dünyayı kucakladım
Hayaller kurdum
Bağırdım geri istedim tüm hayallerimi
Haziran bana yaramadı barış
Caminin duvarına sıçrıyordum az kaldı
Biliyorsun
Şimdi sanal dünyadan döndüm
Faturası on beşinden önce gelmiyor nasılsa
Beklediğim haber gelmemiş
Canım kaçak var bir yerlerde
3.
Hayat
Portekiz in ıhlamur köyünde
Yeni yetme bir kız
Sevgilisinden bir çocuğu olmuş
Şifasız bir kalp kırıklığı
Yüzyıllık bir mermer
Biraz da gravyer peyniri kokuyor buralar
Hadi
Dola çıplak kollarını boynuma
Aşk şaşkınlık kokulu
Bir sığınak yine
Hayat
Senin orada serserin yine
4.
Gerçek sıkı bir tufan
Yel güle
Dönüşebilir
Gece şeftaliye
Uyku utanmaz ve kaçar
Satarsın gülü
Sabah olur
Sürüklenmeyi
Bekler
Bulunamayacak
Olan
Tutup
Çıkarılmayı
Dingin
Gündüz
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
25 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
CEHENNEM KALINTILARI
Cehennem kalıntıları dökülüyor
Aşka inat ölümün yüzüne...
Kırmızı bir elma alıyorum elime
Kaçacağım son yer;sığınak.
Bitişiği;deprem,sonrası kurtuluş.
Şu an bana ait yalnızlığım,
Solumda bekleyen ceset
En yakın arkadaşım
Yüzümü yıkarken !
Akşamdan çekiçle dövüyoruz
Koca şehri...
Sabah olunca unutmamak için
Aşkı ! |
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
|
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|