|
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
|
|
-
Mahmut Selim GÜRSEL TAKDİM
Hayat Hikayesi
İSLAM DİNİ VE TEMİZLİK
AİLEDE HUZUR
KANDİLLER
-
KANDİLLERİHİZİN
AHLAKIMIZ ÜZERİNDEKİ OLUMLU
TESİRİ
CUMHURİYETİMİZİN 75. YILINI
MİLLETÇE KUTLUYORUZ KENDİLERİNİN AHLAKIMIZ
RAMAZAN
GÜNEŞ TUTULMASI HAKKINDA BİR
MEV'İZA
BUNALIMLARIMIZIN SEBEBİ İSLAM VE
MANEVİ DEĞERLERİMİZDEN
KURBAN BAYRAMI HAKKINDA
BEŞ
SUAL, BEŞ CEVAP
ANA VE BABA HAKLARI
AİLEDE
ÇOCUK EĞİTİMİ
İSLAM'DA
KADIN HAKLARI
İSLAM'IN
İNSAN RUHU VE AHLAKINI YÜCELTMEDEKİ OLUMLU TESİRİ
MÜMİNLERE İSLAMİ VE KURAN-I
ÖĞÜTLER
HİCRET
YIL
23
NİSAN
GELECEĞİMİZİN TEMİNATI ÇOCUKLARIMIZ
PEYGAMBERİMİZ EFENDİMİZİN DÜNYAYA TEŞRİFLERİ MÜNESEBETİYLE
-
KUTLU DOĞUM HAFTASI
AĞUSTOS AYI MÜSLÜMAN TÜRK MİLLETİNİN ZAFERLERE DAMGA VURDUĞU BİR
AYDIR
KUR'AN DAN MÜMİNLERE AHLAK ÖĞÜTLERİ
SABA İLAHİ
RAST İLAHİ
|
|
|
Çalışma TELİF ESERİDİR izin almadan
kullanmayınız! |
Hazırlayan Mahmut Selim
GÜRSEL |
corumlu2000@gmail.com
|
Sitemiz ve yazarlarımız;hukuka, yasalara, telif
haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
KİTAP ismi Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
TAKDİM
Bir kitabın doğması, o kitabı yazmaya kalkan kişinin amacına ve
bilgi birikimine göre değerlendirilmesi uygun olarak
görülmelidir.
Elinizde bulunan bu çalışmanın sizlere ulaşması için günlerini
veren bu çabası için şükranlarımı sunarken, bu çalışmada da
benim ufacık bir katkımın da bulunması beni bahtiyar etmiştir.
Bu
çalışma ile sizlerde bazı bilgileri edinmiş ve faydalanmış
olarak uzun yılların birikimlerinden aydınlanacağınızı
göreceksiniz.
Bilgi; yazılmadıkça kaybolmaya açık birikimlerdir. Her insan bir
kitaptır; onu okumamız gereklidir.
Tanımadığımız ve anlamadığımız kişiler hakkında nasıl kararlar
veremezsek; bir çalışmayı da incelemeden, okumadan karar
veremeyiz.
Mahmut Selim GÜRSEL
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
|
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
- Recep CAMCI
-
1933 yılında Yavruturna
Mahallesi Kulaksız Sokak 4 nolu hanede dünyaya gözlerimi
açmışım.
-
Babam Hafız Ahmet Efendi, annem
Suade Hanım efendidir.
-
Dünyaya gözlerimi açtığımdan
itibaren evimizde kendimi dini ve manevi yaşantı içerisinde
buldum. Babaannem Hafız Kafiye Hanımefendi, daha küçük yaşta
iken beni eğitimine aldı.
-
Karşılıklı sevgi, muhabbet ve
şefkatle beni eğitti. Yaradılışımda mevcut olan aşk ve
tasavvufa karşı temayül gün geçtikçe artıyor, ruhumda ızdırap
ve ızdırar sanki beni manevi âlemlerde bir bir arayış
içerisinde gezdiriyordu. Babaannem evde devamlı talebelere
Kur'an talimi ile meşguldü. Bu Durum, Kur'an-ı Kerim'i okumam
hususunda benim için büyük bir fırsat idi. Çok küçük yaşta
Kur'an-ı Kerim'i okudum. Sesimin çok güzel ve müsait oluşu,
daha çocukken dinleyenleri hayrette bırakıyor, kendi sesime
kendimde sanki âşık olmuştum, durmak ve dinmek bilmeyen bir
heyecan ile hep okumak istiyordum.
-
Yedi yaşımda babam Hafız Ahmet
Efendiden hıfza başladım. Hıfsımın yarısını babamdan, diğer
yarısını da mahallemiz Kulaksız Cami İmam Hatibi merhum Hafız
Bekir Efendiden ikmal ettim.
-
Merhum Hafız Yusuf Batumlu
Hocaefendi den tecvit "talim" tashihi maruf yani, ağız içinde
harflerin çıktığı mahreç ilmini okudum.
-
Daha sonra yine kıraatle
alakalı merhum Göreleli Hafız Halil Ayhan Efendiden Kur'an
talimi ile alakalı ders aldım ve yine kıraatle alakalı Hafız
Bahattin Efendiden aşere okudum. Bu on kıraat üzerine "Sure-i
İbrahim"e kadar Kur'an-ı Kerim'i yazdım. Bu meyan da merhum
babamın, zamanın ileri gelen büyüklerinin ısrarlı teşvikleri
ile Çorum Vaizi merhum Hacı Hakkı Adıgüzel Efendiden, merhum
Server Ahıskalı Hoca efendilerden Arapça ders almaya başladım.
-
Bu din dersleri ilkokula
gitmemi engelliyordu. Bu husus bir eksiklik olarak beni
rahatsız ediyordu.
-
1945'te ilkokula başladım.
Gittiğim sene öğretmenlerimin yardım teşvikiyle 3. Sınıfı
bitirdim. Bu öğretmenlerimin çoğu merhum oldular. Çok
kabiliyetli ve yetenekli yaşlı öğretmenler idi.
-
1948 senesinde Gazipaşa
İlkokulundan mezun oldum. Hem ilkokul derslerim, hem Kur'an-ı
Kerim ve Arapça dersleri ile birlikte devam ettim.
-
İlkokuldan sonra orta ve lise
kısımlarını devam etmeme rahmetli babam kesinlikle karşı
çıktı. Onun bütün arzusu yetenekli bir din adamı olmamı arzu
ediyordu.
-
Çorum Müftüsü merhum Mustafa
Özel Hoca Efendiden tefsir, Hadis, Fıkıh derslerine devam
ettim. Bu derslerle beraber zamanın mutasavvıf gönül ehli
zatlarla sohbet derleri devam etti. Büyük fayda gördüğüm,
benim ruh terbiyem hususunda büyük himmet ve gayretleri olan
tasavvuf yolunun halka zincirinin son kâmilleri ve fevkalade
istifade ettiğim, mülakat ve terbiyeleri bıkmadan, usanmadan,
zevk, şevk ve aşk içerisinde uzun seneler devam etti. Bu
zatlardan tasavvufi usul, erkan ve ayin talimleri gördüm.
-
1953 te askerlik görevimi
Ankara Etimesgut 2. Zırhlı Tugay Bando Bölüğünde çok rahat ve
fevkalade huzur içerisinde yaptım. Bu esnada tedrisat durmadı.
Sınıfımın bando olması münasebetiyle yetkili müzisyenlerle
beraber olduk. Bu iki sene zarfında gerek Türk, Musikisinde
gerek Tasavvuf Musikisinde fevkalade istifadelerim oldu.
-
Tekke Musikisi repertuarım 1300
eserin hemen üstündedir. Bunu bir öğünme yönüyle değil de
Cenab-ı Hakk'a tahdisi şükran için ifade ediyorum.
-
1956 - 57 ders yılında Çorum
İmam Hatip Okulunda Kur'an-ı Kerim Öğretmeni olarak tayin
olundum. Kur'an-ı Kerim'le beraber 1.2.3. sınıfların din
dersleri ve akait derslerini birlikte yürüttüm.
-
Aynı yılın Kasım ayının
sekizinde Yurdanur Hanımefendi ile evlendim. Abdülvahhab
isminde bir oğlum, Suade-i Hakime isminde bir kızım var.
Bunların ikisi birisinden, ikisi birisinden dört torunum var.
-
İmam Hatip Okulunda pek çok
faaliyetlerim oldu. Çorum'da ilk defa Mehter Takımını kurduk.
1959 da öğretmenlik görevimle beraber Bahçelievler Camii İmam
Hatipliğine tayin olundum.
-
1965 te, Bahçelievler Camisiden
Kubbeli Camii İmam Hatipliğine tayin oldum.
-
1965 Haziranında İmam Hatip
Okulundaki görevimden ayrıldım. 1967 de Çorum Ulu Camii Baş
İmam Hatipliğine tayin olundum. Fasılasız 30 yıl bu görevim
devam etti.
-
1998 Temmuz ayında yaş
haddinden emekli oldum. Halen Çorum Belediyesi himayesinde
kurduğum Tasavvuf Müziği Topluluğu çalışmalarımız devam
etmektedir.
-
Çeşitli illerde ve ilçelerde
davet üzerine bu topluluğumuzla konserler verdik. Sıhhatimiz
elverdiğince Çorum halkının dini hizmetlerine yardımcı olmaya
devam ediyorum.
-
Okuyan, dinleyen
kardeşlerimizden dua istiyorum!
-
Recep CAMCI; Yayınevimizin
basılmış ve sanal yayınlanmış dergilerinde yazıları
bulunmaktadır.
20 Kasım 2016 tarihinde Yazarımız, Küçük bacanağımın babası
Ulu Cami İmam Hatibi Recep CAMCI’YI kaybettik. Cenazesi 20
Kasım 2016 tarihinde ikindi namazını müteakiben Camisinde
kılınan namazının ardından Ulu Mezarda toprağa verildi.
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- İSLAM DİNİ VE TEMİZLİK
-
Cenab-ı
Hak insanı yaratılanların içerisinde en şerefli bir varlık olarak
yaratmış, arz üzerinde kendisi adına halifesi kılmıştır.
- Beraberinde bir takım
sorumluluklarla da yükümlü kılmıştır. Biz bu yazımız-da insanın
Cenab-ı Hak'ka
karşı sorumlu bulunduğu Cenab-ı Hak'ın
insan varlığından istediği ruh ve beden temizliğinden birkaç
cümle söz edeceğiz.
-
Cenab-ı Hak evvela insanı kalben,ruhen,bedenen temiz olmasını
emretmektedir. İnsanın kalbini ve ruhunu kin gütmekten başkalarına
karşı garaz beslemekten toplum içerisinde fesatçı
aramaktan ahlakını bütün kötü
düşünceler-den temiz tutmak suretiyle insani vasfını kazanmış
olur,insan olmanın şeref ve haysiyeti,
olgun ve güvenilir olması bu ahlâki vasıflarla ölçülür.
- İşte bu insan hem
Allah katında ve lidir. Şimdi birkaç
cümle ile ifade etmeye çalışacağım, bu manevi ve ahlâki
temizliklerle beraber insan bedeni ile,giyim kuşamı ile, oturup
kalktığı evi barkı ile ve çevre temizliği ile de Allah katında
sorumludur.
- Peygamber
Efendimiz'e S.A.V. ilk inen Ayetlerden "Müdessir
Suresi Ayet: 3 " de bu hususları yani, temizlikle alakalı hususları
Efendimizin S.A.V. kendisinden ve şahsında ümmetinden istemektedir.
Yüce dinimiz, İnsan varlığına son derece önem verdiği ve
sıhhatini bozacak yemesinden içmesinden giyiminden kuşamından
tutunda oturup kalkmasına,yatıp uyumasına,evinin Barkının,bağının
bahçesinin,çevresinin temizliğine kadar hükümler vaaz etmiş bunların
insan olma şerefine,insanca yaşamasına uygun olmasını istemiştir.
İnsanın çevresinde bireylerin ve toplumun sıhhatini tehdit eden
zararlıların bertaraf edilmesini emretmek suretiyle de insan
sağlığının korunmasını ve devamı için gerekli bütün tedbirler
bundan 1400 sene evvel insanlığa bildirilmiş emir ve tavsiye
buyurmuştur. Bir din düşünü ki ; bu din, Yüce İslâm dini,ne istiyor
bizden , bakınız yemekten evvel ve sonra ellerimizi yıkamamızı
istiyor,temizliği ibadetin ilk şartı kabul ediyor. Günde beş vakit
namaz için abdest almayı namazın birinci
şartı kabul ediyor . Abdeste ağzımıza
su verirken dişlerimizin sağlığı ile alakalı misvak çubuğu veya
diş fırçası voksa baş ve
şahadet parmakları ile dişlerin temizlenmesini istiyor. Efendimiz
S.A.V. diyor ki; "Ey insanlar evinizin önünden bir ırmak aksa siz
de o ırmaktan günde beş defa yıkanmak suretiyle istifade etseniz
ne kadar temiz olduğunuzu düşününüz " buyuruyorlar. Yine
- Efendimizin
tavsiyeleri doğrultusunda haftada bir gün Cuma günü sabahtan
beden temizliği, tırnakların kesilmesi, saç ve sakalın
- kontrol edilip
giyim ve kuşamın tertemiz olarak güzel kokularla koklanarak toplum
içerisine çıkılmasını veya camiye gidilmesini
- tavsiye buyurmak
suretiyle,devamlı işlediği güzel sünnetlerinden birisini teşkil
etmektedir. Şimdi bir Ayet meali dikkatinize sunuyorum ; "Maide
Suresi Ayet: 6" "Yüce Rabbimiz bu ayeti celilede
gusül icap eden hallerde boy abdestini
beyan ediyor, tuvaletten sonra namaz abdestini
tarif ediyor, eğer su yoksa bu ameliyeyi temiz toprakla
yani,teyemmümle yapmamız isteniyor.
- Ancak Ayeti
Celilenin son bölümünde Yüce Mevlâ
buyuruyor ; 'Ey kullarım Rabbini size güçlük çıkartmak
istemiyor,fakat sizi tertemiz kılmak istiyor ve size ihsan ettiği
nimetleri tamamlamak istiyor. Umulur ki şükredersiniz" buyuruyor.
Bu hususun yorumunu okuyucularıma bırakıyorum.
- İslâm dininin
temizlik hususunda o kadar çok emir ve tavsiyeleri var ki
sayılamayacak kadar çok. Hülasa olarak bilmemiz lazım ki ;"Temizlik
İmandandır" diyen bir din mensuplarını tertemiz görmek istiyor.
Toplum içerisine çıkarken, camilere giderken, ağız kokusu ve ayak
kokusundan temiz olmamız,kimseyi rahatsız etmememiz
Efendimiz'in S.A.V. emridir. Eğer bizler
insan olarak bu emir ve tavsiyelere uyarsak rızkımızda bereket, aile
düzenimizde mutluluk olacağı muhakkaktır.
- Değerli okuyucular :
bundan böyle Cenab-ı Hak nasip
ederse,sizlere bu dergi içerisinde dini çeşitli konularda ve
tasavvufi konularda yazılarım olacak. Bu dergi güzel Çorum'
umuzun coğrafyası ile ,kültürü ile her
konuda aydınlatacak bilgilerle mücehhez olacaktır. İnşallah
birliğimize,sevişmemize vesile olacaktır.
- Bu düşüncelerle
Çorumlu bir fert olarak sizleri saygıyla selamlıyorum
|
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
- AİLEDE HUZUR
-
Değerli okurlarım !
- Aile
toplum yapısının temelini teşkil eder. Aynı zamanda sosyal
huzurun kaynağı de mektir. Bu bakımdan
aile düzen,disiplin,aile fertleri arasında hukuk ve müsavat,hoşgörü
aile yapısında önemli faktörlerdir. Yüce Dinimiz de bu mukaddes
yapıya büyük önem vermiş, ailenin yapısı hususunda önemli
müeyyideler getirmek suretiyle aile yapısının sağlam olmasını
istemiştir.
-
İslâm'dan önce Arap'lar kadınlara son derece zulüm ediyorlar,kadın
hak ve hürriyeti diye mefhum tanımıyorlardı. Bu sebeple ailede
önemli bir yeri olan kadın zulüm içinde inim inim
inliyor,bu bozuk düzen topluma sirayet ediyor, bir kargaşadır
toplum düzenini mahvediyordu. (Nisa Suresi Ayet 19'da) Yüce Allah
bu hususa gayet geniş bir şekilde temas etmiştir. Önemini kısaca
belirttiğim bu mukaddes yuvaya karşı aile fertlerinin ortak
sorumlulukları vardır. Karı - koca ailede örnek olma
durumundadırlar. Aile içinde karı - koca ; edep, terbiye, disiplin
ve güzel ahlak kurallarına uymaları aile içinde huzur ve
sükunun önemli faktörleridir.
- Şu
hususu da belirtmek isterim:Her toplum da olduğu gibi karı - koca
arasında da ufak tefek huzursuzluklar olabilir. Bunlar büyütülmeden
karşı Peygamberimizin (S.A.V.) Aile içinde huzurun önemini
belirten şu mübarek uyarısına dikkatinizi çekerim. Buyuruyorlar:
Şeytan sabah olunca koltuğuna oturur ve
avanesini toplar,onlara der ki: haydin dağılın bu gün kimleri
yoldan çıkaracaksınız ! Ve onları insanlar arasına sevk eder.
Akşam olunca dağılan bu şeytanlar büyük şeytanın etrafında toplanıp
kötülük işlettikleri insanları rapor ederler.Kimi şöyle yaptık,kimi
böyle yaptırdık derler. Büyük şeytan bunların hiçbirisine iltifat
etmez. Diğer bir grup der ki; biz karı - koca arasını açtık,aile
yuvasının huzurunu bozduk derler. Bu hadis, önemli hadis
kitaplarından Müslim hadisidir.
-
Değerli okurlar !
-
Huzurlu ve mutlu bir aile yuvası dünyanın Cennetindir. Hatta,
Cennete bile anlam kazandıracak kadar ağırlığı olan bir kurumdur.
Çünkü:Dünyada iman noktasında birbiri ile uyum içinde bulunan bir
aile kıyamet gününde Cennet sarayının aile ortamında hep bir arada
olacaklarını bilmelidirler. Ne mutlu böyle bir aile yuvasına.
- Biz
Cenab-ı Hak'tan toplumumuzu teşkil eden
bütün aile yuvalarına bu Cennet havasını teneffüs etmelerini
diliyor,İslâmi çerçeve içerisinde aile
bireylerine İslâmi ahlak kurallarını
iyice öğretmelerini temenni ediyor ve diyorum.
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05a |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- KANDİLLER
- Değerli
okuyucularım!
-
Dinimizde ve halkımız arasında üç aylar diye tabir ettiğimiz Recep,
Şaban ve Ramazan aylarından müteşekkil olan üç büyük mübarek
aylardan birincisi yani, Recep ayını huzur içerisinde Regaip Kandili
ile karşıladık.
- Regaip
Kandilimizi, Aziz Milletimiz ve bütün İslâm Âlemi ile birlikte tüm
camilerimizi hınca hınç doldurarak büyük bir coşku ile kutladık.
İnşallah Recep Ayının 26'sını 27'sine bağlayan gecede Peygamberimiz
(S.A.V.) Efendimizin O mübarek Miraç Kandilini kutlayacağız.
- Bu
aylarda müminler arasında müstesna bir
değeri vardır.
-
Hususiyeti ile bu şerefli aylarda ibadetlerimizin, iyiliklerimizin
hal ve harekâtımızın arttığına ve daha güzelleştiğine şahit
olmaktayız. Bir çok mümin kardeşlerimizin
bu ayları oruçla geçirdiklerini, birçoklarının da kendilerine çeki
düzen vererek istikametlerini düzelttikleri görülmektedir.
- Regaip,
Miraç, Berat ve Kadir Kandilleri gibi, Peygamberimizin (S.A.V.)
zamanından beri müminlerin gönüllerinde yer tutmuş
bu mübarek gün ve aylar her sene gelişlerinde derin bir coşku ile yad
edilirler. Bu mübarek gecelerde müminler
ruhen aranmalarına ve kardeşlik bağlarının güçlenmesine, birlik,
beraberlik, huzur ve ahengin kuvvetlenmesine en güzel vesile teşkil
etmektedir.
- Bu
gecelerde Cenab-ı Hakkın bütün
müjdesi olduğu gibi tabiidir ki,
Peygamberimiz (S.A. V.) Efendimizin de şefaat vadi vardır.
-
Hamt,
yegâne hamt, her türlü
hamt ve sena Âlemlerin
Rabbi olan ALLAH (C.C) içindir. Hâsıl
hamt etmeyelim ki Yüce
Rabbimize. Cennet kadar güzel vatanımızda
rahat ve huzur içerisinde Cenab-ı
Hakk’a olan her türlü kulluğumuzu
rahatlıkla büyük bir hürriyet içerisinde ifa ediyoruz.
-
Camilerimizin müzminlerle coşup taşıyor,
göklere uzanan minarelerimizden ezan sesleri
arşu âlâyı çınlatırcasına yükseliyor. Bunun için yüce Rab'bimize
tekrar hamt ediyoruz ve diyoruz ki;
günahların bağışlanmasına vesile olan bu mübarek gün ve geceleri
fırsat bilelim. Cenab-ı
Hak'kın af ve âtâ kapısının bu gecelerde
çalınacağını asla unutmayalım.
- Bu
feyizli gece ve aylardan nasibimizi gereği kadar almaya gayret
gösterelim. Bilhassa ihlâsımızı
tazeleyelim, imanımızla ibadetlerimizin hazzını katalım, üstümüzden
gafleti atalım.
- Gönül
kapılarımızı imân ve irfanla dolduralım, birlik ve beraberliğimizi
kuvvetlendirelim, birbirimizi kardeşçe sevelim.
-
Milletimizin, Devletimizin, Kahraman Ordumuzun payidar olması
için münacatta bulunalım ki, Milletçe bahtiyar olalım.
- Yüce Rabbimizden bu mübarek ay
ve geceleri Milletçe, huzurumuza hatta tüm insanlığın huzuruna vesile
kılmasını niyaz eder sevgi ve saygılar sunarım!
-
-
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- KANDİLLERİN AHLAKIMIZ ÜZERİNDEKİ
OLUMLU TESİRİ
- Değerli
okuyucularım!
- Yüce
Rabb'imize sonsuz hamd ve şükrediyoruz, çünkü mübarek ay ve günlere
biz kullarını yeniden kavuşturdu. Sanki bir resmigeçit gibi, birbiri
ardına mübarek kandillerimiz sıralandı. İşte üç ayların başında
"Regaip" Kandili, onu Efendimizin "Miraç" Kandili takip etti ve Şaban
ayının 14'üncü günü,15'ine bağlayan gece "Berat" Kandili derken
mübarek Ramazan ve onu süsleyen "Kadir" Gecesi; tüm beşeriyeti
nurlandıracak. Maddi, manevi Mü'minleri kirden, günahtan sanki Nisan
yağmuru gibi tertemiz kılacaktır İnşallah.
-
Bizlerde hep bir ağızdan, büyük bir coşku ve heyecanla; Merhaba Ey
Şehre Ramazan, Merhaba Ey Şehre Sultan, Hoş Geldin Ey Mübarek Ramazan,
Hoş Geldin Ey Ayların Sultanı diye karşılayacağız ayların sultanını...
Ne büyük hazdır bu, bu hazzı, bu tadı tatmak, bu hazzı hissedebilmek,
büyük bir mutluluk bahşeder Mü'minlere.
- Değerli
kardeşlerim!
-
İçerisinde bulunduğumuz Şaban ayı ve kutladığımız "Berat" Kandili'nin
taşıdığı önem büyüktür. Şunu iyi bilmek icap eder; Yüce Dinimiz
getirdiği her emir ve yasaklar ile mensuplarını mutlu kılmak için
vaz'etmiş olduğunu bu yüce Dinin bayramları ve kandilleri daima
birleştirici, kaynaştırıcı yegâne unsurdur. Fitneyi yasaklayan her
davranışa karşı vicdan sorumluluğu duygusunu getiren geliştiren;
"İslâmiyet ve onun getirdiği yüce emirler ve prensiplerdir. "Yeter ki
Mü'minler olarak bunları günlük hayatımıza eksiksiz uygulayalım. Bu
mübarek günlerimiz; Mü'minlerin birbirlerine karşı düşmanca
tavırlardan vazgeçip, kardeşçe kucaklaşmalarını temin etmekte mükemmel
bir vesiledir. Yine bu mübarek günlerimiz Mü'minlerin sosyal
duygularını da harekete geçirmekte, büyük bir etken teşkil etmektedir.
Yoksulları, biçareleri ve ihtiyaç içerisinde olup ihtiyaçlarını
topluma açıklayamayan, Şehit aile ve çocukları görüp gözetmek için bu
günler büyük bir fırsattır. Hülasa olarak diyebiliriz ki; Bu mübarek
gün ve aylar vesilesi ile toplumda iyilikler çoğalır, kötülükler
azalır. Bu İlâhi lütuf ve Rahmetten gereği gibi istifade edip, bu
günlerimiz Devletimizin, Milletimizin, Cumhuriyetimiz ve Bayrağımız
için olduğu kadar tüm insanlığın,saadet ve selametine vesile olmasını
Yüce Mevlâmız'dan niyaz eder, tüm kardeşlerimin bu mübarek günlerini
tebrik eder,saygılar sunarım.
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- CUMHURİYETİMİZİN 75. YILINI
MİLLETÇE KUTLUYORUZ.
-
Cumhuriyet: Halk demek, sevgi ve saygı ile milletin istişare ile
kendi kendisini veya temsilcileri yönü ile idare edilmesi demektir.
Aynı zamanda; Cumhuri idare milletin
egemenliğini kendi elinde tutması demek olup, Devlet yönetimi
biçimlerinin en mükemmel şeklidir.
-
İslâmi
yönden de kabul gören ve müşavere üzere olan Devlet idare şekli
Cumhuriyet esasını kabul eder.
-
Kuran-ı Kerim (Sure; Ali-İmran Ayet
159'da) Cenab-ı Hak: Peygamber (S.A.V.)
Efendimize Dünyevi işlerde arkadaşları ile müşavere hususunu
bildirmekte, biz kullarına ışık tutmaktadır. Peygamberimiz (S.A.V.)
kendisinden sonra yerine hiçbir şahsı tayin etmemiş,
Dört Halife Devrinde hep seçim "biat" yoluyla Devlet idaresine
gelmişlerdir.
- Türk
Milleti'nin de fıtratına en uygun devlet idare şekli
CUMHURİYET idaresidir. Osmanlı İmparatorluğunun çeşitli nedenlerle
zaafa düşmesi sebebi ile düşmanlarımız bunu fırsat bilerek aziz
vatanı istilâ edip aralarında taksim etmeye yeltenmişlerdir. Türk
Milleti'nin bağrından çıkan Merhum Mustafa Kemal ve arkadaşlarının
bir çok maddi imkânsızlıklar içerisinde ve çok çetin şartlar altında
yeni bir hamle yaparak bu Aziz Milletin İstiklâl ve Hürriyetine
yeniden kavuşması için yapılan Kurtuluş Savaşımız zaferle
sonuçlanmıştır. Vatan düşmanlardan temizlenmiş, Büyük Türk Milleti;
kadın, erkek, genç, ihtiyar top yekûn bir vücut olup savaş
meydanlarında kazandığı büyük muzafferiyetle
hür ve müstakil yaşamaya ne kadar lâyık olduğunu dosta ve
düşmana bir kere daha göstermiş ve bunu Türkiye Cumhuriyeti'ni ilân
ederek ispat etmiştir.
-
Bundan 75 sene önce, 29 Ekim 1923 tarihinde ilân edilen
Türkiye Cumhuriyeti Devleti inşallah ilelebet payidar olacaktır.
-
Cenab-ı Hak'tan Şehitlerimize ve
Cumhuriyeti bizlere hediye edenlere rahmet, hayatta olan Gazilerimize
sıhhat ve afiyet diliyor, Şanlı Bayrağımızın kıyamette dek
dalgalanmasını dua ediyoruz ve diyoruz ki; Milli Birlik ve
beraberliğimizin daha da kuvvetlenmesini tefrikanın, ayrılık,
edişme ve didişmenin güç ve kuvvetimizi
zaafa düşüreceğini unutmayalım, düşmanlarımıza fırsat vermeyelim.
-
Sözlerime İstiklâl Marşımızın Şairi Merhum Mehmet
AKİF'in şu veciz kıtaları ile son veriyorum.
-
- Sen şehit oğlusun, incitme,
yazıktır atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, canânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.
|
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
- RAMAZAN
- Değerli
okuyucular!
- Yüce
Dinimiz, toplumun en önemli sayılan ibadet, yardımlaşma, hoşgörü gibi
insana mahsus duyguların daha yoğun olarak yaşanmasını sağlayan
mübarek ve kutsal günleri bize vererek, biraz daha fazla sevap
kazanmamızın yolunu açmıştır.
- Ramazan
Ayının fazileti ve kıymetini bilmek, bu nimetlerden faydalanmak
gerekir. Oruç tutmanın manevi ve ahlaki faydaları vardır.
- Sahur
yemeğinin hazmı bitmek üzere iken, ikindiden sonra insanın ruhu
incelir, benzine bir sarılık gelir. Dikkat edilirse bu sararma Ramazan
Ayına mahsus bir görünümdür. Normal zamanda aç kalan insanda bu
sararma pek belli olmaz. Oruçlu olan insan, yardım yapmaya daha
meyillenir, daha hoşgörülü olur.
- Oruç
tutmanın bedeni ve ruhi terbiyesi için Allah (CC) bu ayda oruç
tutulmasını aşağıda belirtilen ayetlerde istemiştir.
- Yüce
Allah Kur'anı Kerim'in Baka-ra Suresi:
- 183.
Ayetinde “ Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere
farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.”
-
184.Ayetinde “Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı).
Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar)
diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış
hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri
yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim
gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer
bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha
hayırlıdır.”
- 185.
Ayetinde de:” Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve
doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'anın indirildiği
aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun.
Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka
günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez.
Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine
karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.“
- Diye
bildirerek, orucun sadece Müslümanlara ait olmadığını, diğer semavi
dinlere de emredildiğini açıkça belirtir. Orucun sayılı günlerde farz
kılındığını ve geçmiş ümmetlere farz olduğu gibi Müslümanlara da farz
olduğunu, bizlerin bu günlerin kıymetini bilmemiz gerektiğini
bildiriyor.
- Orucun;
sayılı günlerde oruç tutulacağını, hasta veya yolculuk halinde oruç
tutulmadığı gün kadar başka zamanda tutulma ruhsatını verdiği gibi
yaşlıktan ya da iyileşmeyecek hastalık sahibi olanların bir fakiri
doyuracak kadar fidye verir demekle beraber yine de bizlere bırakarak
diyor ki “Eğer bilirseniz sizin için daha hayırlıdır” diyerek
uyarıyor.
-
Rabbimiz: Ramazan Ayının insanlara yol gösterici, Kur'anın indirildiği
ay olduğu. Ramazan Ayında oruç tutun diye emretmektedir. Oruç tutarak
Allah' saygılı olmamızı istemektedir.
- Değerli
okuyucular!
-
Rebb'imizin emirleri doğrultusunda orucun manevi faydalarını Kur'anını
bildirdiği gibi anlattık. Bayramlar ile ilgili bir Hadis-i Şerif ile
yazımıza son vermek istiyorum.
- Ebu
Bekre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "İki bayram ayı eksilmezler: Bunlar Ramazan
ve Zü'l-Hicce aylarıdır." Buhari, Savm 12; Müslim, Sıyâm 31, (1089);
Ebu Dâvud, Savm 4, (2323); Tirmizi, Savm 8, (692).
-
Sizlerin Ramazan Bayramının kutlar, sağlık ve afiyetler dilerim.
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- GÜNEŞ TUTULMASI HAKKINDA BİR MEV
‘ İZA
-
Âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah' ın adı ile...
- Hamd her türlü Hamd ve
sena o cenab-ı Zülcelal'e mahsustur.
- Salat
ve selam yaratılan her varlığın yaratılışına sebep olan Cenab-ı
Resul-i Kibriya Hazreti Muhammed Mustafa Aleyhisselatü Vessellem Efendimizin üzerine ve
tüm Müminler üzerine olsun dedikten sonra; her şeye kadir olan
Allah'ın bazı tabiat kanunlarının hilafına ilâhi mucizeleri halk
etmesinde kullar için büyük ibretler, alacağı dersler vardır.
- Miraç
Hadisesi, Hazreti İbrahim'in nemrut tarafından ateşe atılıp, ateşin
Hazreti İbrahim'i yakmaması, bıçağın Hazreti İsmail'i kesmemesi,
bunların hep tabiat kanunlarının hilafına ilâhi birer mucizelerdir.
- Bu kısa
girişten sonra gelelim şimdi ay ve güneş tutulmasına. Lisani Arabi'de
güneş tutulmasına (kusuf) denilir. Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hakkın
güneş için açıklamalarına bir bakalım:
- A'raf
Suresi, Ayet 7:54. "Şüphesiz ki Rab'biniz, gökleri ve yeri altı günde
yaratan, sonra Arş'a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini
kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları
emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak
da emretmek de O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
- "Ra'd
Suresi, Ayet 13:2. "Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak
yükselten, sonra Arş'a istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren
Allah'tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp
gitmektedir. O, Rab'binize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız
için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır.
- "Hicr
Suresi, Ayet 14:33. "Düzenli seyreden güneşi ve ayı size faydalı
kıldı; geceyi ve gündüzü de istifadenize verdi.
- “Furkan
Suresi, Ayet 25:61. Gökte burçları var eden, onların içinde bir çerağ
(güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir.
- Lomkan
Suresi, Ayet 31:29. Bilmez misin ki Allah, geceyi gündüze ve gündüzü
geceye katmaktadır. Güneşi ve ayı da buyruğu
altına almıştır. Bunların her biri belli bir vâdeye kadar hareketine
devam eder. Ve Allah, yaptıklarınızdan tamamen haberdardır.
- ” Fatır
Suresi Ayet 35:13." Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de
gecenin içine sokar; güneş ve ayı emri altına almıştır. Her biri
belirtilmiş bir süreye kadar akıp gider. İşte (bütün bunları yapan)
Rabbiniz Allah'tır. Mülk O'nundur. O'nu bırakıp da kendilerine
taptıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir.
- ” Yasin
Suresi, Ayet 36:37 "Gece de onlar için bir ibret
alâmetidir. Biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara
gömülürler.
- ” Yasin
Suresi, Ayet 36:38. "Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar
(döner). İşte bu, azîz ve alîm olan Allah'ın takdiridir.
- “ Yasin
Suresi, Ayet 36:39. " Ay için de birtakım menziller (yörüngeler)
tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri
döner.”
- Yasin
Suresi, Ayet 36:40. " Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü
geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler
- ”
En'am Suresi, Ayet 6:96. "O, sabahı aydınlatandır. O, geceyi dinlenme
zamanı, güneş ve ayı (vakitlerin tayini için) birer hesap ölçüsü
kılmıştır. İşte bu, azîz olan (ve her şeyi) pekiyi bilen Allah'ın
takdiridir.
- ”
Fussulet Suresi, Ayet 41:37. " Gece ve gündüz, güneş ve ay O'nun
ayetlerindendir. Eğer Allah'a ibadet etmek istiyorsanız, güneşe de
aya da secde etmeyin. Onları yaratan Allah'a secde edin!
- ”
Rahman Suresi, Ayet 55:5. " Güneş ve ay bir hesaba göre (hareket
etmekte) dir.
- ”
Kıyame Suresi, Ayet 75:9."Güneşle ay bir araya getirildiği zaman!”
- Tekvir
Suresi, Ayet 81:1. "Güneş katlanıp dürüldüğünde,"
-
Kur'an-ı Kerim'de Güneş ve Ay hakkında bizlere bildirilenler
bunlardır. Müslüman ve Türk âlimlerinin pek çoğu "Astronomi" ile
uğraşmışlar, ay ve güneşin hareketlerini en ince detaylarına kadar
hesaplamışlardır.
- Fezaya
hâkim olma mücadelesi içinde olan Amerika ve Avrupa "güneş ve
hareketlerini en ince noktaya teknolojinin getirdiği aletlerle
hesaplamaya muvaffak olmuşlardır. Her şey de olduğu gibi ilim ve fen
teknik ile teknolojide de çok çalışmamız gerekmekte olduğu bir
hakikattir. Her sahada Kur'an-ı Kerimle buluşmak bizi başarıya
ulaştıracaktır.
-
Güneş ve ay tutulmasında bir takım hurafe ve yanlış inanışlardan
kaçınmak lazımdır. Peygamber Efendimizin oğlu İbrahim bir buçuk
yaşında iken vefat etmesinin arkasından güneş tutuldu. Halk;
İbrahim'in vefatından dolayı güneşin tutulduğunu sandılar. Haber
Peygamber Efendimize ulaştığında buyurdular ki: "Hiç kimsenin ne
ölümünden ve ne de doğumundan dolayı ne güneş ve ne de ay tutulmaz.
- Bu
olaylar Cenab-ı Hakkın birer mucizeleridir, kudret ve hikmet
alametleridir." Buyurmak suretiyle bizleri yanlış inanışlardan men
etmiş oluyorlar. Aziz Dinimizin akla ve ilme uygun olmayan düşünce
ve inanışlarından men etmiş olduğunu her veçhile görmek mümkündür.
- Şimdi
artık böyle nezih bir dine, böyle yüksek bir Peygambere mensup
olduğumuzdan dolayı Cenab-ı Hakka ne kadar hamd ve secde etsek yine az
değil mi? Ayeti Celîlelerin beyanı, ay ve güneşin,
yıldızların nasıl muntazam ilâhi bir kanunlar muvacehesinde kendi
yörüngeleri içerisinde hiç şaşmadan hareket ettikleri görülmektedir.
Bir de bakıyorsun yine kevni hesaplar çerçevesinde (iki nur) ay ve
güneş nimeti zulmete dönüşüyor. Hiç durmadan parıl, parıl parlayan
iki kürenin yüzünü bir kesafet kaplıyor. Bilemeyiz eğer bu kesafet
devam etse kim bilir hayat ne olur? Dünya küresinde ne gibi değişikler
meydana gelir.
-
İşte Cenabı Hak'kın azamet ve kudretini temaşa ederken ne yapmalı,
nasıl hareket etmeli, bu gibi korku ilga eden kevni
hadiseler karşısında Peygamber Efendimizin tavsiyeleri var.
-
Eğer müsaade ederseniz birkaç cümle ile de bunlara temas edeyim: Fıkıh
kitaplarımızda namaz bahsinde: "Farz, vacip, sünnet, müstehap
namazlarından ve bunların nasıl eda edileceği keyfiyetinden geniş
bilgiler vardır. Bu müstehap namazı bahsinde: şükür, sevinç ve korku
namazlarından haber verilmektedir. Fevkalade bir olaş olan güneş ve ay
tutulmalarında insanların kalplerinde bir kasavet, bir korku, bir
hüzün istila eder. Efendimiz S.A.V. tarafından bu gibi ahval
karşısında Müminlerin iki rekat "Korku" namazı kılmaları halin
normale avdet edinceye kadar istiğfar, dua ve tazarru ile meşgul
olmaları Cenab-ı Hakkın Celal ve Ceberut tecellileri karşısında
Cenab-ı Hakkın azametini tefekkür etmelerini tavsiye edilmektedir.
Yoksa güneş tutulunca teneke gürültüsü çıkarmak, yok tabanca atmak
gibi yanlış hareketlerden sakınmamız nezih inancımızın gereğidir. Bu
gibi hurafe ve batıl inanışlar İslâm'ı ret etmektir diyorum.
-
Cenab-ı Hakkın tevfikatını bizlere daim kılmasını Yüce Rahmetinden
niyaz ediyorum. Okuyanlara, dinleyenlere ve bütün Müminlere
huzur, selamet ihsan etmesini Cenab-ı Haktan acizane diliyorum
|
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
09 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- BUNALIMLARIMIZIN SEBEBİ, İSLAM
VE MANEVİ DEĞERLERİMİZDEN UZAKLAŞMAMIZDADIR.
- Değerli
okurlar!
- Cennet
kadar güzel ülkemizde gün geçtikçe huzursuzluk ve kargaşa çoğalıyor.
Televizyon ve yayın organlarının hazin ve elem verici haberleri
başında trafik kazaları, adam öldürmeler, soygunlar, rüşvetler,
zinalar akla durgunluk veren ve insanı mey’us eden hadiselerle dolup
taşmakta, bu gidiş nereye kadar gidecek meçhul.
- Herkes,
ihsanlar bir geçim telaşı içerisinde haram, helal düşüncesinden yoksun
bir hayat mücadelesi vermekte olup vuran, kıran, soyan haber
görüntülerinden artık tiksinti geliyor.
- İnsanın
canı artık televizyonu açası da gelmiyor. Çünkü yukarıda bahsetmeye
çalıştığım gibi hep üzücü haber ve insanı yeise düşüren görüntülerle
dolu. Aman Yarabbi ne oldu bu necip milletimizin fertlerine, nedir bu
ahlaki çöküntü demekten başka elden bir şey gelmiyor... Mağdur olan;
haksızlığa uğrayan üç beş kuruş için hunharca adam kesen ve böylece
zulme uğrayanların ahu figanına yazık oldu vah vah!
-
Demekten başka elden bir şey gelmiyor. Şimdi hiç düşündük mü? Bu fesat
ve fitne ve ahlaki buhranın sebebini? Efendim emin olun düşünmeğe
vakitte bulamıyoruz. Çünkü yaşama mücadelesi bunu düşünmeye imkân ve
fırsat vermiyor.
-
Dünyanın geçici ve yalancı cazibesi bizi öylesine arkasından
sürüklüyor ki heyhat kafamızı kaldırmaya bile vakit bulamıyoruz. Eğer
sağduyu düşünce ile bir şu’ur etsek hemen hakikati anlayacağız.
- Şimdi
bakınız; Yüce Yaratan mahlûkatı içerisinde insanı eşrefi mahluk olarak
yaratmış yani, tüm yaratılanlar içerisinde insanı akıl gibi, düşünce
gibi ve gerekse fiziki yapısı gibi tüm güzelliklerle bezemiş ve
neticede yer yüzünde (halife) kendisi adına hükmetme şerefi ile
müşerref kılmış. Sonunda ilahi emir ve yasaklara
muhatap tutmuş ve demiştir ki: “Size Kitap gönderdim. Bu kitabı
anlamanız için Peygamber gönderdim. Eğer emirlerimi tutar, onlarla
yaşantınıza uygularsanız ve yasaklardan kaçınırsanız biliniz ki huzur
ve mutluluğa erersiniz. Yok, eğer Kitaba ve Peygamberin sözlerine
kulak vermez ve arka çevirirseniz ne birliğiniz kalır, ne de huzurunuz
ve nede mutluğunuz kalır ” Buyurmuştur.
- İşte
reçete...
- Değerli
Okurlar!
- Biz
Müminler olarak ne kadar Cenab-ı Hak’kın bizlere sunmuş olduğu bu
huzur ve sükûn reçetesine uyuyor ve yaşamamıza yansıtabiliyoruz?
- Hiç
düşünebiliyor musunuz?
- Bu
âleme neden geldik ve bu âlemdeki görevimiz nedir? Bu âlemdeki
görevimiz neticesinde nereye gideceğiz? Bu hususları salim bir düşünce
ile düşünelim.
- Cenab-ı
Hak nasip ederse bunu takip eden yazımda bu beş suale cevap vermeye
çalışacağım ve siz okuyucularımı bu hususta Kur’an ve Hadis-i
Şerif’ler ışığında bilgilendireceğim.
-
Efendim! Bir hülasa olarak diyorum ki:
-
İnananlar olarak bu ahlaki çöküntüden analar, babalar, talebe okutan
hocalar, yani milletçe şikâyetçi. Öyle ise kısa zamanda huzur ve
mutluğa ermek için Kur’ana kulak verelim. Kur’an bize ahlak prensibi
olarak sunduklarını öğrenelim, yavrularımıza öğretelim.
Peygamberimizin ahlakını mutlaka okuyup öğrenelim. Bu kötü gidişattan
kurtulmamız için Kur’anın bize sunduğu reçeteyi günlük hayatımıza
uygulayalım. Taklitten, taklitçilikten son derece kaçınalım.
-
Sevgiler ve saygılar değerli okurlar. Bundan sonra ki yazımda buluşmak
üzere!
- Cenab-ı
Hak’kın yardımı bizlere, sizlere olsun!
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- KURBAN BAYRAMI HAKKINDA
- Değerli
okuyucular!
- İslâm
Dini Müminlere iki bayram hediye etmiştir. Bunlardan birisi Mübarek
Ramazan Bayramı olup, halk lisanında "Şeker Bayramı" diye de
kutlanılır.
- Bu iki
bayramım ikincisi de Mübarek Kurban Bayramıdır.
- Kurban
Bayramınız bin dört yüz küsur seneden küsur seneden beri Müminlerin
vicdanında yer etmiş ve kökleşmiş bayramımızdır.
-
Şurasını ayrıca ifade etmek istiyorum. Bu yazımın bundan evvelki
dergide yayımlanmasını isterdim. Fakat bu yazı hazırlandığında dergi
baskıya girmiş bulunmakta idi. Bayramdan sonra da olsa
okuyucularımızın istifade edeceği düşüncesiyle bu sayısında da olsa
çıkmasını arzu ettim.
- Değerli
okuyucular!
- Kurban
Bayramı denilince akla iki husus gelir.
-
Bunlardan biri: Takati olan, şartlarını üzerine toplamış bulunan
Müminlerin farz olan Hac vazifesini yerine getirmeleridir. Bu vazifeyi
ifa için Müminler Kabe-i Muazzamının etrafında toplanmış (Lebbeyk)
nidaları ile gökleri çınlatırcasına Allah'a karşı kulluklarını
gösteriyor. Öyle ki; dünyanın dört bir bucağından sırf Allah'ın
Rızasını kazanmak için Kabe'ye gelmiş Müminler dilleri ayrı, renkleri
ayrı fakat gayeleri bir, Rableri bir, kıbleleri bir herkes müsavi,
maddi hiçbir fark ve imtiyaz gözetmeden basit bir kıyafete bürünmüş
Allah'ın Beyti olan Kabe'nin etrafında halkalanmış bulunmaktadırlar.
Bu husus kısaca belirttikten sonra
- Kurban
Bayramının ikinci önemli vazifesi: Maddi durumu yerinde olan
Müminlerin "Kurban" kesmeleridir. Bu hususta Hac gibi önemli bir
ibadet olup, kökleri ta tarihin derinlerine uzanır. Cenab-ı Hakka
karşı kulluğun en bariz şekilde tezahürü ve misalidir. Ve aynı zamanda
Allah'ın emirlerini hakkıyla yerine getirmenin geniş manasını taşır.
Kurban Bayramı Müslümanlara Cenab-ı Hakkın bir lütuf ve bir
hediyesidir.
- Bu
bayram dini, içtimai ve sosyal bakımdan her yönüyle ehem niyetli bir
bayramdır.
- Bir
düşünelim: Eti yalnız kasap dükkânlarının vitrinlerinde gören
fakirlerimiz vardır. Kesilen kurban etleri yılda bir defa da olsa ar
ve hayâ perdeleri yırtılmış, hallerini kimselere açıklayamayan
fakirlerimizin birkaç gün et yemelerine imkân verecektir.
- Değerli
okuyucularım!
- Bu
Bayramda Müminlerin dikkat etmesi icap eden bir hususa daha temas
etmek istiyorum. Bu bayramın dört gününe arife günüde ilave edilerek
(EYYAM-I TEŞRİK) denilir ki yani bu beş gün içerisinde kılınan
namazlarımızı müteakip yüksek sesle tekbir alınır, yüksek sesle tekbir
okunduğu için bu tekbire "TEŞRİK TEKBİ Rİ" denir. Bu beş gün içindeki
kılınan namazların tamamı 23 vakittir. Bu tekbirlerin tarihi de
uzaklara çok uzaklara ta İbrahim ve İsmail Peygamberlere uzanmaktadır.
İslâm'dan evvel de, İslâm'ın zuhurundan sonra da zamanımıza kadar
bütün İslâm milletleri arasında devam ede gelmiştir.
-
İnşallah; Kıyamete kadar da devam edecektir. Bu mübarek Hac ve Kurban
Bayramımızı Vatanımız, Milletimiz, Devletimiz, birliğimiz ve
beraberliğimiz için olduğu bütün insanlık alemine huzur ve sükun
kılınmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ederim.
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
11 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
- BEŞ SUAL, BEŞ CEVAP
- Değerli
okuyucularım!
-
Hatırlarsınız dergimizin daha evvelki sayısında yazdığım bir yazımda
sizlere söz vermiştim. Aklıselim sahibi her insan kendi kendine şu beş
suali sormalı ve cevabını düşünmeli, bulmaya, araştırmaya çalışmalı
demiştim.
- Şimdi
Cenab-ı Hakkın yardımı ile sizlere vaad ettiğim ve istifade
edeceğinize inandığım bu yazıyı Kur'an-ı Kerim ve Peygamber
Efendimizin (S.A.V.) mübarek sözlerinin aydınlığında kaleme aldım.
- Sual 1:
Ben kimim, aslım, hakikatim nedir?
- Cevap
1: Sen bir insansın. Aslın, haki katin ruhundur. Değerli insan! İyi
düşün aslın ve hakikatin, insanın manası tarafı ilahiden nur,
cevherinden güzelliklerle donatılmış olarak yaratılmıştır... (Tin
Suresi Ayet 4: de) Cenabı Hak "Biz insanı en güzel şekilde yarat tık"
demek suretiyle bu hususa açıklık getirmektedir.
- Cenabı
Hak; insan ruhunda böyle en güzel şekilde istidatlarla ve en güzel
biçimde yarattıktan sonra kendi Vahdaniyetini, Birliğini, Azamet ve
Kudretini açıklamış; ruhlarda umumiyetle iman ve tasdik etmişlerdir.
İşte bu ilahi ve manevi sözleşmeye (Elest Âlemi) denir ki; (Araf
Suresi Ayet 172 de) Cenabı Hak ruhları kendisine şahit tutarak " Ben
sizin Rabbiniz değil miyim? Sualine ruhlarda: Rabbimizsin şahit olduk
derler"
- Sual 2:
Ben ne için yaratılmışım?
- Cevap
2: Bu sualin cevabi (Sure-i Za-riyat Ayet .56 da ) bulabiliriz.
Cenab-ı Hak buyuruyor : "Ben cinleri ve insanların bana ibadet
etsinler diye yarattım" demek suretiyle insanın bu alemdeki durumunu
ve niçin yaratıldığını bildirmektedir .. Tabidir ki; insanın bu alemde
daha birçok sorumlulukları vardır.. Kendine, çocuklarına,
akrabalarına, komşularına, çevresine karşı sorumlulukları vardır.
İnsan bu âleme başıboş gelmemiştir. (Ankebut Suresi Ayet 2 de ) "İnsan
yalnız iman ettik demek suretiyle bırakıldıklarını mı sandılar"
mealindeki ilahi kelam, bu hususu düşünmemizi istiyor...
- Sual 3:
Dünyada nereden ve ne surette gelmişim?
- Cevap
3: Bu sualde çok önemli değerli okuyucu. İnsanın bu âleme çok önemli
ve çok yüksek manevi bir âlemden geldiğini bil. Bu âlem Cenab-ı Hakka
yakınlık âlemi olan (Alemi Lahut) dur. İnsan bu alemde
bilgilendirildi, bu alemde kaderi, yazısı şekillendi ve sonra bu
alemde (Halk Alemi) yani, dünya alemidir ki, bu sual dördü de
içirmektedir. Çünkü, dikkat ediniz Cenabı Hak bu hususu yine (Tin
Suresi Ayet 5 de) "Bu manevi âlemdeki güzelliklerden sonra Biz; insanı
aşağının aşağısına indirdik" demek suretiyle artık sorumluluk
devresine girmiş oluyor. Bu da dördüncü sualde cevabını buluyor.
Sual 4: Bu alemde neler yapmam iyidir, neler yapmam kötüdür?
- Cevap
4: Ey insan! Cenabı Hak seni yalattıklarının en üstünü olarak yarattı.
Dünyada var olan her şeyi senin emrine amade kıldı. İlâhi
sorumluluklar ve maddi sorumluluk lar seni yükümlü kıldı. Sendeki
meziyet, sendeki hâkimiyet yaratılanların hiç birisinde yok Seni arz
üzerinde kendi adına söz söyleyecek, hüküm edecek halife kıldı.
- Öyle
ise; iyiye, güzelliğe, hayra ait yaptıklarımız Cenabı Hakkın hoşnut
olduğu, güzel ahlaki davranışlar Allah'ın rızasına uygun dur. Bunun
aksi kötü, çirkin, Cenabı Hakkın yasak kıldığı davranışlarda
Rabbimizin razı olmadığı, kötü ahlaki davranışlardır. Öyle ise; iyinin
karşılığı ebedi âlemde Cennet ve saadettir. Kötülüğün karşılığı da
Cehennem, hasret ve nedamettir.
- Sual 5:
Dünya hayatı nihayet bulup öldükten sonra nasıl bir hayat
başlayacaktır?
- Cevap
5: Bu sualin cevabı yukarıda beyan edilmiş oluyor. Öldükten sonra
ebedi hayat başlıyor. (Zilal Suresi son iki ayeti) bu hususu çok güzel
ifade etmektedir. Şöyle ki: "Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu
görür.// Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür. "Artık eberdi
hayat başlamıştır, her kes ettiğinin karşılığını bulacaktır. Allah'ı
inkâr eden kâfirler, Cehennem ve hasrete, günahkârlar nedamete,
Müminler selamette olacaklardır. İnşallah hep selamette olalım değerli
okurlarım!
-
Hepinizi Allah'a emanet ediyor, iyi likte,güzellikte yarış halinde
olalım vesselam.
-
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
12 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
- ANA VE BABA HAKLARI
- Değerli
okuyucular!
-
Dergimizin bu sayısında "ana ve baba haklarının İslâm nokta-i
nazarından müteala ederek" ana ve babalarımıza karşı görev ve
sorumluluğumuzu özetlemeye çalışacağım.
-
Hatırlarsanız; her sene Mayısın ilk haftası içerisinde "Anneler Günü"
kutlanıyor. Senede bir gün (!) ... Bu mukaddes varlık yani ana, senede
bir gün mü, evlatları tarafından hatırlanması icap eder?
- Yine
Haziran ayının içerisinde "Babalar Günü" kutlanacak. Bunlar güzel
şeylerde yabancılardan sirayet etmiş ve bir gelenek halini almıştır.
- Neden
senede bir gün?
- Ben
bunun yorumuna girmek istemiyorum. Ancak; Yüce Dinimizin anne ve baba
haklarına verdiği önemden kısaca bahsetmek istiyorum.
- Mesela:
Cenab-ı Hak ;İsra Suresi 17. Ve 23. Ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:
"Rabbim, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babalarınıza da iyi
davranmanızı kesin bir şekilde emretmiştir. Onların biri veya her
ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine üf bile deme, onları
azarlama, ikisine de güzel söyle, onları şefkatle, alçak gönüllülükle
üzerlerine kanat ger ve Rabbim: Küçüklüğümde onlar beni nasıl
yetiştirmişlerse şimdi Sen onlara öyle muamele et diyerek dua et "
buyurmaktadır.
-
Görüyorsunuz; Cenab-ı Hak kendisine ibadetten sonra, anne ve baba
hakkını emretmekte, bırakınız kötü davranmayı; en azından üf bile
demeyi yasak kılmaktadır. Ve öldükten sonra da Cenab-ı Hak'tan
günahlarının affı için haklarında dua ve istiğfar etmelerini emir
buyurmaktadır.
- Değerli
okuyucular!
- Umumi
ahlak kaideleri içerisinde hanımlara, dolayısıyla analara saygılı, iyi
davranma prensiplerini emreden İslâm Dininde, senenin bütün günlerinde
anne ve baba günü olarak kabul edilmiştir. Aynı zamanda Yüce Dinimiz
ana ve baba hakkının yerine getirilmesini Cenab-ı Hak'a karşı yapılan
ibadetten sonra bir nevi önemli ibadet sayılmaktadır. İnsafla
düşünecek olursak; evin neşe kaynağı ve ailenin bir ferdi olarak
çocuğunu, daha henüz dünyaya getirirken ölüm tehlikesi ile karşı
karşıya kalır, kuvvetinden kuvvet katarak yavrusunu göğsündeki sütü
ile besler, gündüzleri huzursuz, geceleri
uykusuz kalarak yavrusunun gözyaşlarını dindirmeye çalışır.
-
Yavrusunun her türlü temizliğini seve seve yapar. Yavrusunun bütün
yaramazlıklarına sabır ve sebat gösterir. Yemez, yedirir. Giymez
giydirir. Yavrusunun hastalığı ile mahzun, sevinci ile memnun olur.
İşte "Cennet annelerin ayakları altındadır" Peygamber Efendimizin
Hadis-i Şerifine nail olan ve hakkı ödenmeyecek kadar çok olan
annelerin durumu bu.
- Diğer
taraftan birkaç cümle ile de ailenin babasına temas edelim. Bir baba
düşünün. Bin bir türlü meşakkat ve sıkıntı içerisinde yorgun argın,
soğuk sıcak demeden hayat la mücadele eden bir baba; çoluk çocuğunu
yaşatmak, kimseye muhtaç etmeden, el eline baktırmamak için gecesini
gündüzüne katarak helal rızk peşinden koşan bir baba... Akşam evine
geldiği vakit, şefkat ve merhametle yavrularını bağrına basan bir
baba... İşte görülüyor ki; anne ve babaların üzerlerimizde ödenmesi
sayılamayacak kadar hakları vardır. Üzülerek ifade edeyim ki; dış
tesirlerin etkisi ve değişen toplumumuzun ahlak düzeni evladın, ana ve
baba arasındaki münasebetlerine de olumsuz etki yapmıştır.
- Türk
Milleti olarak, eğer çocuklarımıza ecdattan gelen örf ve adetlerimize
riayet etme prensiplerini daha henüz küçük yaşta iken bu terbiyeyi
verebilirsek aile içerisindeki ahenk, topluma da sirayet edecektir.
Toplumda huzur, istenilen ahenk sağlanmış olacaktır.
- Değerli
okuyucular!
- Bundan
sonraki yazımda ailede çocuk terbiyesi ve kadın hakları başlıklı iki
yazım daha çıkacak İnşallah istifadeli olacağını umuyorum. Cenab-ı
Hak' tan evlatlarımızla bizleri dünyada rezil, ebedi âlemde mahcup
kılmaması için dua ediyorum.
- Hoşça
kalın.
- Şair
Mehmet Sarıkan'ın "ANA" isimli şu ezgisini vermek istiyorum.
ANA
Çevirme yüzünü yüzümden,
Çekme gözlerini gözlerimden,
Her zaman bizlere sevgi ile bakan
O gözlerine göz bebeği olmak geliyoriçimden ana !
Oğlum,kızım,yavrularım diyen,
Bizlerden hayır duasını esirgemeyen,
Her zaman iyiliğimiz isteyen
O ağzına dil olmak geliyor içimden ana !
Ana !.. Ana !.. Ana. !..
Biliyorum kalbın hep bizden yana.
Seni bana ana,beni sana evlat yapan,
Allah'ıma ve sonra sana
Kurban olmak geliyor içimden ana !
-
|
-
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
13 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
- AİLEDE ÇOCUK EĞİTİMİ
- Değerli
okuyucular!
- Bundan
evvelki anne ve baba hakları konusunda siz okurlarıma "Ailede Çocuk
Eğitimi" hakkında yazı yazacağım demiştim. İşte dergimizin bu sayısın
da bu konuda yazımı hülasa olarak takdim ediyorum.
- Değerli
okuyucular!
- Aile
düzeninde çocuk eğitimi geleceğimiz bakımından önem taşımaktadır.
Çünkü bu günün çocuğu eğitimi geleceğimizin teminatı demektir. İşte
bunun içindir ki, toplum halinde yaşama mecburiyetinde olan insanlık
için en önemli problemlerden biriside çocukların terbiye ve
eğitimidir. Bu konu sadece çocuğu veya anne, babasının değil bütün
toplumu, bütün milleti yakinen ilgilendirmelidir.
-
Yukarıda dediğim gibi çocuk, hem geleceğimizin garantisi ve hem de
gelecekte milletimizin karakterini tespit edecek bir çekirdektir. Şu
bir gerçektir ki; toplumların karakterleri, toplumu meydana getiren
fertlerin karakterlerine göre şekil alır. Eğer fertler ailede ana
kucağında, baba ocağında iyi bir terbiye alır ahlaklı, faziletli,
üstün meziyetli yetişirse böyle fertlerden meydana gelen cemiyetler,
milletler ahenkli ve huzur içinde yaşarlar. Böyle toplumlarda dağılma,
çözülme, ayrılık, gayrılık gütme izleri görülmez.
- Tarih
boyunca hür yaşamış, vatan ve hürriyeti için canını feda etmiş bir
milletin torunları olarak ve geleceğimize güvenle bakabilmemiz için
çocuklarımızı bize güven verecek biçimde yetiştirmemiz şarttır. Aksi
halde ana ve baba olarak hatta bütün bir millet olarak çok ama pek çok
mesuliyet altına girmiş oluyoruz.
-
Milletimizi devamlı hükümran kılacak, kutsal değerlerimizi koruyacak
çocuklarımızı iyi terbiye etmeye, imanlı, faziletli yetiştirmeye
mecburuz. Ve yine onların körpe dimağlarına Allah Korkusu, Millet ve
Bayrak sevgisi, şefkat, merhamet duygusunu yerleştirmek, anne ve baba
olarak bizlerin bu mesuliyetten kurtarmış olacaktır.
- Bakınız
Yüce Kitabımız "Tahrim Sure-si,Ayet 6" bu Ayeti Celile, bu konuda
meâlen: "Ey iman edenler yakacağı insan ve taş olan ateşe düşmemek
için kendinizi aile ve çocuklarınızı iyi terbiye ediniz "
Buyurmaktadır. Ve yine Efendimiz (S.A.) de bir Hadis-i Şeriflerin de:
"Her doğan İslâm fıtratı üzere doğar. Sonra onu ana ve babası ya
Yahudileştirir, ya Nasranileştirir veyahut da Mecusileştirir."
Buyurmak suretiyle anne ve babaya bu mesuliyeti haber vermektedir.
- Değerli
okuyucular! Pek çok anne ve babalar bugün çocuklarından
şikâyetçidirler. Kendilerine karşı asi olduğundan, menfi
davranışlardan dert yanmaktadırlar. Ey benim durmadan çocuğundan
şikâyet eden kardeşim! Eğer şikâyetini dindirmek istiyorsan kulağını
dört aç. Çocuklarınızın yalnız yeme, içme, giyim, kuşam, tahsil ve
mesken hususlarını nasıl ciddi düşünüyorsan ve düşünmende lazım, en az
bunlar kadar da kuvvetli bir imana ve mükemmel bir maneviyata sahip
olmalarını temine çalış, çalış ki; hayatları boyunca temel ahlak
prensiplerine daime bağlı kalmalarını, bunlara karşı hiçbir suretle
sırt çevirmemelerini teminat altına al. Dünyayı saran seks ve şehvet
cereyanlarına karşı, onlara mahremiyeti, nâmahremi, haramı, helali ve
en üstün meziyet olan hayayı (utanma hissi) öğret.
- İşte;
en büyük anne ve baba vazifemizi yerine getirmiş olduğumuz gibi,
çocuklarımıza Şehit Yurdu bu Cennet Vatanı, Devletini, Milletini, Aziz
Bayrağını koruma şuurunu de yerleştirmiş olursun. Ve yine yarın
Huzur-u İlâhiye de; anne ve babaların çocuklarından kaçacak yer
aradıkları zamanda, sen çocuğuna karşı vazifeni yapmış olduğundan
dolayı, huzur içerisinde olacağını hiç unutma. Cenab-ı Hak bizleri
çocuklarımızla dünyada rezil, Ahrette hacil kılmasın. Amin.
- Allah'a
emanet olunuz!
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
14 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- İSLAM'DA KADIN HAKLARI
- Değerli
okuyucular! Hem dünya, hem de ahiret saadetini hedefleyen Yüce
Dinimiz, toplumun en önemli temeli olan ve insanlığın en şerefli
varlığı bulunan kadını, sevgi ve saygıya layık olarak kabul etmiştir.
- Yüce
Allah, kadına aile müessesesinin kuruculuğu ve insanoğlunun anneliği
gibi çok şerefli ve çok ehemmiyetli bir vazifeyi vermiştir.
- Kadın
denilince aklımıza hemen aile kuruluşu ve annelik gelir. Bir
atasözümüzü hatırlayalım. "Yuvayı yapan dişi kuştur". İşte atasözümüz
de bu hakikati belirtmektedir. Cenab-ı Hak Hazreti Âdemden beri bu
nizamı korumuştur. Bu nedenle İslâm'da kadının yeri büyüktür ve
önemlidir. Bu önemli hususu iyi anlamak için İslâm'dan önceki
cahiliyet devrinde kadının toplum içindeki yerini, kadına nasıl bir
değer verildiğini tetkik etmek imkanına sahip olursanız o zaman
İslâm'dan önce kadınların durumunu ve İslâmiyet'in gelmesiyle
kadınların toplum içerisindeki değer ve şerefini anlamış olursunuz.
-
Tarihten birkaç örnek vermek bu hususu belirleyecektir.
-
Cahiliyet devrinde kadın, bir eşya gibi alınıp, satılan ve her türlü
nefsanî, şehvani arzulara alet edilen ve hakaret gözü ile bakılan bir
varlıktı. Cahiliyet devrinde zavallı kız çocukları diri diri toprağa
gömülmekte, bu muameleyi yaparken de hiçbir merhamet hissi
duyulmamakta, bunu ailenin şerefini kurtarmak zihniyetiyle yapılmakta
ve bu suçu işlemekteydiler. Bu zavallı kız çocukları akıl almadık
gayri insani muamele gören zavallı bir varlıktan başka bir şey
değillerdi.
- Değerli
okurlar! İslâm Güneşinin Doğması ile beraber kadın hakkı toplumda
layık olduğu yerine sahip oldu. Aynı zamanda kadının toplum yapısında
aile ve annelik mefhumları ile temel taşı fonksiyonu taşıdığını cihana
duyurdu.
- Allah
Resulü şu veciz mübarek sözüyle kadının bu fonksiyonunu belirtiyorlar:
"Cennet anaların ayağı altındadır" buyruğuna dikkat edelim!
- Değerli
okurlar! Kadının; insanı doğuran ve yetiştiren muhterem bir varlık
olduğu her halükarda belirlenmiştir. Onun kalbi sevgi, şefkat ve
merhametle tarafı ilahiden nakş işlenmiştir ki; çocuklarını o sevgi
ile yetiştirir. Analara: Efendimizin bir mücadelesini vermek
istiyorum.
-
Buyuruyorlar ki: "Kız çocuklarını bakıp büyüten, mükemmel bir terbiye
ile topluma hazırlayan analar Cennette benimle komşu olacaklardır"
buyuruyorlar.
- Yüce
Dinimiz de kadınlarımız ve onların hakları ile alakalı binlerce eser
vardır. Kur'an-ı Kerim'de büyük bir sure kadınlarımızın ismini
taşımaktadır. "Sure-i Nisa" yani kadınlardan ve onların haklarından
bahseden sure.
- Değerli
okurlar! Bu kısa yazımda bu konunun önemini belirtmek istedim. Yazıma
son verirken Kur'an-ı Kerim'in kadınlarımız hakkındaki şu veciz
fermanına dikkat etmenizi istiyorum:
-
"Kadınlarınız sizin örtülerinizdir, siz de onların örtülerisiniz.
Onların sizin üzerinizde, sizin de onlar üzerinde haklarınız vardır."
Fermanı ile kadının erkekle karşılıklı sorumlulukları beyan edilmiş
olunmaktadır.
-
Sevgiler, saygılar aziz okuyucularım.
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
15 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- İSLAM DİNİ'NİN İNSAN RUHU VE
AHLAKINI YÜCELTMEDEKİ OLUMLU TESİRİ
- İnsan
varlığının iki cephesi vardır: Biri maddesi. Diğeri manasıdır.
- Yemek,
içmek, uyumak suretiyle manasını geliştirir.
-
Yaratanına ibadet etmek suretiyle manasını geliştirir ve
olgunlaştırır.
- Yüce
Dinimiz gerek inancı ile gerekse ibadet emri ile manamızı teşkil eden
ruhumuzu nefsin kötü sıfatlarının tesirinden kurtarıp yücelmesini
sağlar.
- Aslında
İslâm; insan fıtratına en uygun olan, fert ve cemiyet için dünya ve
ahret mutluluğunu temin etmeyi hedef alan bir dindir.
- Bir
düşünelim: Bu Yüce Din; insanlara her şeyden önce kendisine iman
etmeyi ve kemalini tâzim ile itaati emreder. Bu itikat ve bu imân ile
insan, ruhunu cehaletin karanlığından imân nurunun aydınlığına çıkarır
ve nurlu ufuklara yükseltir.
- Bu
itikat insan ruhunu kuruntuların ve hurafelerin mânevi lekelerinden
temizler. Böylece mânen arınmış, ruhen yücelmiş olan insan cansızlara,
hayvanlara tapmaktan, insanlara kulluk etmek felaketinden kurtulmuş
olur.
- Ve yine
İslâm; bir kısım ibadetlerle de mensuplarını mükellef kılmıştır.
- Bu
ibadetler dini birer görev olmakla beraber, gönüllere salah ve huzur
veren, ruhu terbiye edip olgunlaştıran en güzel ve en üstün müspet
tesirleri bulunmaktadır.
- Mesela:
Günde kıldığımız "beş vakit namaz" ibadeti. Namaz kılan bir Müslüman
namaz esnasında dünyevi meşgalelerden o an için uzak olur. İçi, dışı,
bedeni ve bulunduğu mahâl tertemiz olarak Rabbi’nin huzuruna durur.
Tüm varlığını Allah'a tevcih eder. Her an Cenab-ı Hakkın murakabesinde
olduğunu düşünerek bütün nefsinin ve şeytanın vesvese ve tasallutundan
uzak olma saadetine erer.
- Ve yine
İslâm'ın beş esas temelinden birisi de varlıklı kimselerin
servetlerinden muhtaç olanlara senede bir defa "zekât "unvanı ile
yardım etmesidir ki; bundan bin dört yüz küsur sene evvel İslâm,
sosyal adalet müessesesini kurmuş olup, günümüze dek aksamadan işleyen
bu müessese kıyamete kadar devam edecektir. Bu müessese; varlıklı
müminlerin gönüllerinde kerem, cömertlik ve emsali faziletleri
geliştirir. Fakirlerin kalbinde ise zenginlere karşı kin ve haset gibi
kötü duyguları bertaraf eder. Böylece İslâm'ın zekât müessesesi
zenginle fakir arasında bir köprü teşkil eder.
- Ve yine
bu Yüce Din ahde vefa faziletini geliştirerek, iradesini
kuvvetlendirmek, şiddetlere karşı sabırlı olmasını, heyecanlı halinde
hırs ve gadap hâkimiyetini temin etmek, muhtaçlara merhametli olmasını
sağlamak, nimetlere şükür etmeyi hatırlatmak için senede bir ay
müminlere "oruç" ibadetini farz kılmıştır.
-
İslâm'ın "Hac" ibadeti ile de insanlar ana kucağı, baba ocağından,
vatan ve servetlerinden, dünya nimetlerinden sıyrılmış olarak kefen
misali bir elbise ile Cenab-ı Hakkın huzuruna dururlar. Kral ile
tebaa, küçük ile büyük, kumandan ile nefer, işte bu da Cenab-ı Hakkın
yanında en :"En keriminiz, en makbulünüz ne makam, ne mevki ve ne de
servet değildir. Ancak Bana yakın olanınız, Bana itaat edeninizdir"
ilâhi fermanının bir örneğini teşkil eder.
- Değerli
okurlarım!
-
Görülüyor ki; Yüce Dinimiz İslâm'ın her emrinde dünyevi ve uhrevi
huzurumuz için ne kadar güzellikler vardır.
- Bize
düşen bu güzellikleri görüp, yakalamaktır.
-
Saygılarımla.
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
16 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- MÜMİNLERE İSLÂMİ VE KUR'AN-İ
ÖĞÜTLER
- Değerli
okuyucular!
- Bu
yazımdan istifade edeceğinizi ümit var olduğum Yüce Kitabımız Kur'an
dan öğütler olarak hazırladım.
- Yani
ben Müslüman'ım diyen kadın, erkek her ferdin bu öğütlere uyması ve
günlük hayatına tatbik etmesi, iki âlemde mutlu kılacağından şüphe
etmesi gerekir.
-
Efendim!
- Yüce
Rabb'imiz bütün insanları doğarken müsavi ve tabi haklara sahip olarak
yaratmıştır. Her insanın kanı, malı, namus, şeref ve hasiyeti
muhteremdir. Bu haklara saldırmaya veyahut kısıtlamaya hiçbir ferdin
hak ve salahiyeti yoktur. Öyle olunca, Cenab-ı Hak'ın bütün insanlara
bir lütfü, bir bahşişi olan bu haklara her insan saygı duymalı, asla
tecavüze yeltenmemelidir. İnsanlar birbirlerini sevmeli, saymalı,
zulmeden, tecavüzden sakınmalıdır. Çünkü Yüce Peygamberimiz:
“Hemcinsine merhametsiz ve haince hakarette bulunanların kıyamet günü
düşmanı Cenab-ı Hak olacaktır “ Buyurmaktadır.
- Öyle
ise, aşağıdaki sıralayacağım ahlâki öğütlere dikkat et!
- - Bir
kardeşinin başına bir musibet geldiği vakit sakın sevinme, yoksa Allah
onu uğradığı o felaketten kurtarıp sana daha büyük bir musibet verir,
sonra altından kalkamazsın.
- -
Komşularına her ne suretle olursa olsun eziyet etme, onlarla iyi
geçin.
- -
Müslüman kardeşini şakada olsa korkutma. Böyle kimseleri Cenab-ı Hak
Kıyamet günü Cehennemle korkutacaktır.
- -
İnsanlar arasında ikiyüzlü olma. Sonra münafıklar güruhundan olursun.
- -
Hiçbir Müslüman kardeşini küçük görme. Eğlenceye alıp tahrik etme.
Şunu iyi bil: O tahrik edip küçük gördüğün kimseyi Cenab-ı Hak
yükseltir, aynı duruma kendin düşeceğini bil.
- - Mümin
kardeşlerinin ayıp ve noksanlarını araştırma. Sana sığınıp bir emanet
söz söyledi ise, bunun bir emanet olduğunu bil, muhafaza et, sakın
sırrı ifşa etme. Sonra hesap gününde senin ne gibi gizli ve ayıp
sırların varsa Cenab-ı Hak ortaya kor, perişan olacağını bil.
- -
Dilini kaba ve kötü sözlere alıştırma. Yüce Rabb'imiz o lisanı sana ne
için verdiğini biliyor musun? Kendini, yani Allah'ı zikretmek için,
Kur'an okumak için verdiğini asla unutma. Unutma ki, konuşma hassasına
sahip olan bu güzel organı kötü laflarla, çirkin sözlerle
kirletmeyesin.
- -
İnsanlarla iyi geçin, hoş görüyü elde tut. Öfkelenip, öfkene uyma.
Evvela kendini ıslah et, selamete er. Mümin kardeşinle küs durma. Yüce
Dinimiz de Müminlerin üç günden fazla birbirleriyle küs durmaları
yasaklanmıştır.
- -
Kimsenin soyuna, sopuna dil uzatma. Öksüzün, yetimin hakkına dikkat
et. Onları sev, okşa onlara şefkat ve merhametle muamele et.
- - İki
kardeşin arasında laf alıp, laf götürme. Daime uzlaştırıcı,
birleştirici bir unsur olmaya gayret göster.
- - Hiç
kimsenin gıyabında konuşma. Yani gıybet etme. Yüce Mevla bir
Ayetinde:”Gıybet edenlerin ölmüş kardeşinin etini yemeye”
benzetmektedir. Bundan nasıl bir tiksinti duyarsanız gıybette bunun
aynıdır. Öyle ise, gıybetten kaçının.
- - Küfre
imrenme, örfümüze, adetlerimize, milli ve dini ahlakımıza ters düşen
bir türlü yaşantı bizlerin hem dünyevi, hem ailevi huzurumuzu bozduğu
gibi ebedi olan ahret huzurunu da kaybedeceğini bil.
- Değerli
okuyucularım!
- Az da
olsa bu ilahi öğütleri duyup, gereğince hareket eden, hayatına
uygulamaya koyan kardeşlerimiz mutlaka her iki âlemde saadet ve
selametle ereceklerdir.
-
Başarılar diler, sevgi ve saygı ile sizleri selamlıyor, Allah'a emanet
ediyorum.
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
17 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- HİCRET
- Değerli
okuyucularım! Bazı nedenlerle bu dergimizde sizlerle buluşma imkânı
olmadı.
-
Yazılarıma ara vermek mecburiyeti hâsıl oldu. İnşallah bundan böyle
imkân buldukça yazılarıma devam edeceğim. Bu yazımda sizlerle Yüce
Peygamberimizin hicretlerini birlikte müteala edeceğiz.
Bu mühim olayın 1422. senesini idrak ediyoruz.
- İslâm
Tarihinde hicret Yüce Peygamberimizin ve değerli arkadaşlarının bir
kısmının Mekke'den Medine'ye göç etmeleri; İşte asıl hicretten
maksatta budur. Peygamber Efendimizin ana ve baba yurdu olan Mekke'den
Medine'ye hicret etmesine başlıca sebep; Mekke kâfirlerinin kibir ve
ihtiraslarıdır.
- Onlar
Efendimizin ilahi maksatlarını, kendisine vahiy olunan hakikatler
anlamamak veya anlamak istememelerinden kaynaklanmaktadır. Onlar Yüce
Peygamberin Rabbinden aldığı ilahi kuvvet ve müstesna kudretine; sayı
çokluğu, servet, nüfuz ve silah zoruyla galebe çalacaklarını
zannetmişlerdi. O kafirler Hazreti Muhammed'in üstün zekasını
söndürmek, engin emellerini yıkmak, hayra davet eden sesini boğmak ve
nihayet mübarek vücudu yok etmek istemişlerdi.
-
Peygamberimizi himayesinde bulunduran dedesi Abdulmuttalip vefat
etmiş, daha sonra Amcası tarafından himayesine alınan Ebu Talip de
vefat etmişti.
-
Efendimiz tamamen Cenab-ı Hak'kın Himayesinde bütün müşriklerin
dayanılmaz Boykot ve sıkıştırmalarına tahammül ediyor, Rabbinden
gelecek ilahi emri bekliyordu.
-
Hicretten evvel Medine Şehrinin ismi Yesrib'di Bu şehrin iki büyük
kabilesi vardı. Evs ve Hazrec kabileleri. Bu iki kabile arasında kan
davası yüzünden savaş hali devam ediyordu. Hazrec kabilesinin ileri
gelenleri Mekke'ye gelip, Efendimizle buluştular ve İslâmiyet'i kabul
ettiler. Medine'ye döndüklerinde kendi kabilelerine Müslümanlığı kısa
zaman içerisinde yaydılar. Medinelilerden 72 erkek 2 kadın olmak üzere
Akabe denilen mevkide Resulü Ekrem'e bîat edip İslâm'ı kabul ederek
Efendimiz'i Medine'ye davet ettiler.
- Daha
sonra Efendimiz Mekke Müslümanlarının bir kısmına Medine'ye hicret
etmeleri zaman içerisinde yaydılar. Sonra Efendimiz Mekke
Müslümanlarının bir kısmına Medine'ye hicret etmeleridir.”
- Bundan
sonra Müslümanlar kafileler halinde Medine'ye hicret etmeye
başladılar. Müşrikler Efendimizin büyük bir kuvvetin başına geçeceğini
hissediyorlar ve gizli gizli toplantılar tertipleyip Efendimizin
mutlak öldürülüp mübarek vücudunun ortadan kaldırılmasına karar
aldılar.
-
Efendimize suikast gecesi tayin edildi. Bu işi yapacak gençleri tespit
ettiler. Bunun üzerine Cenab-i Hak tarafından Cebrail vasıtasıyla
derhal hicret etmesine ilahi iznin verildiği bildirildi. Efendimiz
kader birliği yapmış olan ve mahremi esrarı bulunan sıddıkiyyet
mertebesine erişen Hz. Ebubekir'e durumu bildirdi. Birlikte hareket
edeceklerini, hazır olması gerektiğini anlattı. Vak'a gecesi Rasülü
Ekrem Efendimiz kendi yataklarına Hz. Ali'yi yatırdı ve Allah'a olan
sonsuz bağlılığının verdiği huzur, sükünet ve ferahlığı içerisinde
kuşatılmakta bulunan hane-i sadetten düşmanlarının arasından geçerek
Ebubekir ile buluşup Sevr Dağında bulunan bir mağara içerisinde bir
iki gün kaldılar. Sabahleyin Resulü Ekrem'in yerinde Hz. Ali'yi gören
kafirler şaşkına döndüler. Etrafa adamlar saldılar. Efendimizin ölü
veya dirisini getirene yüz deve mükâfat vaadinde bulundular. Gözcüler
mağaranın ağzına kadar geldiler. İlahi bir mucize olarak bakan gözleri
kör olmuştu, göremediler, geri döndüler. Ebubekir heyecanlanmıştı,
Efendimiz “korkma ya Ebubekir Allah bizimle beraberdir.” Tesellisinde
bulundular. Her tarafın gitmek için emin olduğunu anlayınca iki dost
develerine binerek en kısa yoldan Medine'ye vasıl oldular. Medineliler
Hz. Muhammedi bir Peygambere yakışır şekilde büyük bir şevk ve
muhabbetle karşıladılar. Hicret-i Peygamberi İslâm tarihinin
başlangıcı oldu. Cenab-i Hakka hamd ederiz. Bugün bizler bu şanlı
hicretin 1422. senesine girmiş bulunmaktayız. Bu tarih Aziz
Milletimize ve tüm İslâm Alemine ve hatta tüm insanlığa barış ve huzur
yılı olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz eder saygılar sunarım.
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
18 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- 23 NİSAN
- Aziz
okuyucularım!
- Milli
Hâkimiyet ve Çocuk Bayramımızın 81. yıldönümü münasebetiyle bu yazımda
bir cümle ile bu milli bayramımıza değinmek istiyorum.
-
Herkesçe bilinir ki her milletin milli ve dini bayramları, sevinç
günleri, kurtuluş günleri vardır. Türk Milletinin de sevinç ve
neşesini bütün İslâm Âlemi ile paylaştığı dini bayramlarımız, kandil
gecelerimiz olduğu gibi milletçe kutladığımız milli bayramlarımızda
vardır.
- Bu
bayramlarımızdan biride ve belki en "anlamlısı kutladığımız 23 Nisan
1920 T.B.M. Meclisi'nin açıldığı gündür. Bugün büyük Müslüman Türk
Milletinin esir edilemeyeceğini bütün dünyaya haykırdığı bir gündür.
- İşte
bunun için 23 Nisan Bayramına, Milli Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı ismini
verdik. Bu ismi Türk Milleti verdi. Çünkü: O gün Müslüman Türk Milleti
olarak hâkimiyetimizi;" istiklalimizi ve hakimiyet kayıtsız ve şartsız
milletindir" sözünde ifadesini bulan T.B.M. Meclisi'ni dualarla,
kurbanlarla, Kur'an-ı Kerim ve Buhari-i Şerif hatimleri ile açıldı. Bu
hâkimiyeti ise bugünün çocukları ve yarının büyükleri olan
çocuklarımız koruyacak ve devam ettireceği için bu bayrama Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı ismi verilmiştir.
Bilinmesi lazımdır ki Çocuklar bir milletin istikbalidir, ümididir. O
halde yarınımızı ellerine teslim edeceğimiz çocuklarımızı bugünden en
iyi şekilde yetiştirmek her anne ve babanın dini ve milli görevidir.
- İşte
Milletimizin geleceği için taşıdığı büyük "önem dolayısıyla çocuklara
atıf edilen bu milli bayramımız, bizlere onları daha mükemmel şekilde
yarınlara hazırlama azmini vermektedir.
- Değerli
okuyucularım! O karanlık günlerin milletin bahtı ile istiklal ve
hürriyeti ile oynayan düşmanları; iman ve maneviyatı ile boğan perişan
eden ve nihayet denize döken o kahraman Gazi ve Şehitlerimizin
temsilcilerin B.M. Meclis'ni nasıl açtıklarının tarihi belgesini o gün
T.B.M. Meclisi’nin vatanın kaderini eline almak üzere toplanmasını
bütün ülkeye bildiren seslenişinin tam 81 sene sonra bu günkü neslin
bilmesinde büyük faide ola cağını ümit ediyorum.
- B.M.
Meclisi'nin açılışı hassaten Cuma gününe rastlatılmıştır. Milleti
temsil edecek olan vekiller o gün Cuma Namazını hep birlikte kıldılar.
Böylece Kur'an-ı Kerim'in ve Cuma Namazının nurundan istifade ederek
bu heyecanla Peygamber Efendimizin Sakal-ı şerifi ve Sancağı ile
birlikte Millet Meclisine doğru yürüdüler. Meclise girilmezden "önce
dualar edildi, kurbanlar kesildi, aynı zamanda Cuma Günü'nün
kutsallaştığı pekiştirmek için bugünden itibaren vilayet konağında
Valinin düzenleyeceği Hatmi Şerifler okunarak duası Millet Meclisinde
yapıldı.
- Daha
sonra aynı gün Vatan sathında yani bütün Vilayetleri içine alan
hatimler okutularak, göklere şahlanan minarelerimizden Peygamber
Efendimize Salat ve Selamları gönderildi. Bu hususlar tarihen
sabittir.
- Hür
yaşamış ve kıyamete kadar yaşayacak olan aziz milletimiz bu günlere
böyle gelmiştir. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız, Milletimizin
hürriyet ve İstiklal mücadelesinde atılan ilk ve en" önemli adımının
yıldönümüdür. Bugün Müslüman Milletimizin vatanseverlik duygularının
şahlanışının sembolüdür. Şanlı bayrağımız altında toplanarak cihat
andı içen ecdadımızı rahmetle, minnetle anıyoruz. Şehitlere Allah'tan
rahmet diliyoruz. Yüce Mevla'mızdan birliğimizi, dirliğimizi muhafaza
etmesi için, dahili, harici düşmanlarımıza fırsat vermemesini niyaz
ediyoruz, aziz kardeşlerim.
-
Allah’a emanet olunuz
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
19 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- GELECEĞİMİZİN TEMİNATI
ÇOCUKLARIMIZ
- Değerli
okurlarım!
-
Başlıkta belirttiğim gibi bu yazımda çocuklarımızla, onların dünyaya
geldiklerin den sonra, büyütüp yetişmelerinde; annesine, babasına,
vatan ve milletine, devletine ve bayrağına hülasa içinde yaşadığı
cemiyetine faydalı bir unsur olarak yetişmeleri ve yetiştirilmeleri
hususunu düşündüm. Birkaç cümle ile kısa ve öz olarak, hem İslâmi
yönden, hem insâni yönden değinmek istedim ve kaleme aldım.
- Evvelâ
Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'in şu uyarısı dikkatimi çekti: Sözünde
en hayırlısı olan Allah C.C. Kelamı ile söze başlamak istedim. Tahim
Suresi Ayet 6'da Yüce Mevlâ iman edenlere şöyle hitap ediyor!: “Ey
iman edenler;yakacağı taşlar ve insanlar olan ateşten kendinizi, aile
ve çocuklarınızı koruyunuz” Hitabı ile bizleri uyarıyor. Bu ilâhi
hitaptaki verilmek istenen mesaj: Çocukların güzel yetişmesi hususunun
mesuliyeti anne ve babaya ait olduğu belirtilmektedir. Öyle ise;
gözümüzün nuru, gönlümüzün süruru, yuvamızın neşesi olan
çocuklarımızın iyi yetişmesi elbette ki en başta vazifemiz olduğunu
bilmek gerek. Cemiyetlerin dünya üzerindeki varlıklarını
sürdürebilmeleri için şu üç hususun ısrarla korunması lazım olduğu
belirtilmektedir. Birincisi: Neslin korunması! İkincisi: Dinin
korunması. Üçüncüsü: Dilin korunması. Biz burada neslin korunmasını
hedef almış bulunmaktayız.
- Mevlâ
nasip kılarsa ileride diğer iki maddenin de nasıl korunacağını
belirtirim İnşallah.
- Neslin
korunması: İşte geleceğin teminatını ve mesuliyetini üzerlerinde
taşıyacak olan çocuklarımızın güzel yetişmeleri hususu, her anne ve
baba üzerinde çocuğun hakkı, aynı zamanda cemiyetin hakkıdır.
- Değerli
okurlar!
- Her
anne, baba çocuğunun geleceğinde rahat bir hayat yaşamasını ister.
Ancak bunun yanında manevi hayatını ihmal etmemek gerekmektedir.
Çocuğu küçük yaşta iken Allah C.C. korkusu ve sevgisini ve Peygamber
sevgisini aşılamak, Allah'a karşı olan vazife ve sorumluluklarını
öğretmekte gerekmektedir. İyi bilmek lazım ki; yalnız dünya hayatını
temin etmek, manevi hayatı ihmal etmek bir şey ifade etmez. Yazımızın
başında belirtmiş olduğumuz Yüce Allah'ın buyruğuna kulak verilmemiş
olur. Ciğer paremiz çocuğumuzun dünyasını yapıyoruz derken, ebedi
hayat olan manevi hayatını mahvetmiş oluyoruz ki, yarın Huzur-u
İlahi'de bu mesuliyetin cezası çok ağır olur. Allah C.C. korusun.
Yazımıza Peygamber Efendimizin çocuklarımızın yetişmesi hususunda şu
veciz ve mübarek sözleriyle son vereceğim. “Hangi bir ana evinde
oturur, çocuğunun terbiyesiyle uğraşırsa; o anne cennette benimle
beraberdir.” Evet ne mutlu analara!
- Ve
yine:”Hayırlı evlat yetiştiren anne ve babanın öldükten sonrada sevap
defteri kapanmaz” . Yine “Evlatlarınızı geleceğe göre hazırlayın,
yüzücülük, atıcılık gibi hayati sporları öğretin”
Hülasa çocuğun doğduğu günden itibaren sıhhatinden, yiyip içtiği
gıdasından, giyim ve kuşamından, terbiye ve ahlakından, eğitim ve
öğretiminden mesul olduğumuz idrak ve şuurunu bizlere bildirmektedir.
Ne mutlu, anne ve babasına, vatan ve millete hayırlı evlat
yetiştirenlere.
- Ya Rap!
- Bizleri
çocuklarımızla dünyada rezil, ahrette hacir eyleme. Amin!
-
Sevgiler, saygılar aziz okuyucularım!
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
20 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- PEYGAMBERİMİZ EFENDİMİZİN
DÜNYAYA TEŞRİFLERİ MÜNESEBETİYLE
- Değerli
okurlar!
- 25
Haziran Cuma akşamı bütün İslâm Alemi ile birlikte, Aziz Milletimizle
beraber mutlu bir geceyi bizde aşk ve şevk ile ihya etmeye çalıştık.
-
Asırlardan beri "Mevlit Kandili" olarak değerlendirilen bu mübarek
doğum gecesi hakkında Peygamber aşkı ve muhabbetiyle gözü yaşlı, bağrı
yanan gönül ehli tarafından pek çok naat, mersiye, mevlit gibi şiirler
yazılmış; bunlar asırlardır mabetlerde, merasimlerde hep sesi güzel
ehli tarafından okuna gelmiştir.
-
Bilhassa; Süleyman Çelebi Hazretlerinin "Vesilet-ün Necat" isimli
mevlit mersiyesini bıkmadan usanmadan camilerimizde, düğün ve sünnet
merasimlerinde hep okunarak, haz ile büyük bir şevk içinde Müminler
tarafından dinlenir ve böylece Peygamber aşkı ve sevgisi daha da
kuvvetlenir. Aynı zamanda bir kültürün meydana gelmesine Milli Ruh,
birlik ve beraberliğin güç ve kökleşmesine vesile olmaktadır.
- Diyanet
İşleri Başkanlığımız bu hususu göz önüne alarak 1989'da çeşitli
etkinliklerle Kutlu Doğum Haftasını 20 Nisan dan başlayarak şimdiye
kadar klasik şekilde yani doğumun vukua geldiği gece bazı fevkalade
olayların meydana geldiğini haber vererek kutlanmaktadır.
- İşte;
Sava Gölü Kurudu, İran Hükümdarı Kisra'nın saraylarının sütunları
yıkıldığı gibi Mecusilerin Asırlardır sönme yen ateşlerinin sönmesi
gibi... Bu olayları tarih kitapları ve siyer kitapları hep bu
olaylardan bahseder.
- Ahlak
tamamen iflas etmiş, hak, hukuk ve adalet namına hiçbir şey kalmamış.
İlim irfan yok olmuş. Cehalet, vahşet, dehşetin alabildiğine hüküm
sürdüğü bir devirde Efendimiz, Peygamberimizin getirdiği ve bize
vermek istediği mesajın çok önemli olduğunu belirtmek isterim.
- Değerli
okuyucularım!
- İlâhi
bir mucize eseri olarak sönüveren Mecusilerin ateşi değil, bütün
dünyada hüküm süren küfür ve ahlaksızlığın ateşi idi.
- Kuruyan
Sava Gölü değil, Putperestliğin tahakkümü, Hıristiyanlığın zulmü idi.
Esas olan bu mutlu doğuşta tevhit yeniden canlandı beşeriyet için
saadet kapıları bir daha yeniden açıldı.
- Hidayet
güneşi yeniden cihanı aydınlattı. İnsanlığın ahlakı yeniden Kur'an
sistemi ile sistemleşti ve insanlar yaradılış gayesine ulaştı. Kimi bu
doğan "Abdullah'ın öksüz çocuğu; Amine'nin ciğer köşesi, tüm âlemlerin
rahmeti, cihanın iftiharı, beşeriyetin Efendisi, ALLAH'IN HABİBİ
HAZRETİ MUHAMMED MUSTAFA S.A." idi. Ne mutlu ona ümmet olma şerefine
mazhar olanlara. Ne mutlu Onun getirdiği çihanı şumul mesajı anlayıp
hazmedenlere.
- Bu ulvi
mazhariyet bir daha yerde beşer tebrik eder, gökte Melek tebrik eder.
- İşte bu
şerefin sırrına erenleri bizde tebrik ediyoruz.
- Aziz
Kardeşlerim!
- Bu
muhteşem doğuşun gecesini Aziz Milletimiz için olduğu kadar, bütün
insanlık alemi için Cenab-ı Hak'tan sulh ve selamet vesilesi
kılınmasını niyaz eder, Cennet Vatanımızda birlik ve dirlik içerisinde
Çağdaş medeniyet seviyesine süratle yol alamıza yardımcı olmasını
dualarımda dilerim.
|
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
21 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- KUTLU DOĞUM HAFTASI
-
Değerli okuyucularım!
-
Yüce Allah'a hamt ve şükrediyoruz.
Bizlere yeni bir kutlu doğum haftası daha yaşama imkânı verdiği için.
Tekrar hamt ediyor, Yüce Peygamberimiz S.A. Efendimize salat ve
selamlarımızı gönderiyoruz.
-
Değerli okuyucularım!
-
Malumunuzdur; bir kimseyi sevmek onu
tanımakla mümkündür. Ne kadar çok tanıyorsak o kadar çok seviyoruz
demektir. Şimdi bir düşünelim: Ümmeti olmakla büyük bir şeref ve
meziyyet içersinde olduğumuz ve gurur duyduğumuz Peygamberimizi ne
kadar tanıyor ve ne kadar seviyoruz? İşte ben bu yazımda sizlere sahih
hadis kitaplarından ve muteber siyer kitaplarından ve aynı zamanda
Allah dostlarının eserlerinden Efendimizin Şemaili yani fiziki
yapısını, ayrıca ”örnek olacak yaşantı ve mübarek adetlerinden
”örnekler takdim edeceğim.
-
Efendimiz; uzuna yakın, ortanın üstünde
boyda idiler. Mübarek tenleri pembeye yakın beyaz renkte idi. Alınları
açık, kaşları hilal gibi gayet muntazamdı. Mübarek burunlarının ucu
sivri, ortası biraz yüksekti. Ağızları büyücek muntazam, mübarek
dişleri beyaz ve parlaktı. Boyunları bedenine uygun uzundu. Mübarek
başları büyükçe idi. Göğüsleri geniş olup, saçları siyah dalgalı idi.
Mübarek sakalları sık gayet güzel olup, elle tutulacak fazlasını
keserlerdi. Gözleri kara, beyazında kırmızılık var idi. Kirpikleri
uzun ve siyahtı. Bakışları heybetli ve iltifatlı idi. geniş, kemikleri
kalın idi. Mübarek yüzleri Omuzlarına yuvarlak ve nede uzun değildi.
Her an mübarek yüzlerinde nübüvvet nuru parlar, bakan her fert bunu
görebilirdi. Simalarındaki güzellik ve muhabbet, sohbetinde bulunanlar
üzerinde derin tesirler yapar, teni ve teri misk gibi kokardı. Vücudu
şerifleri gayet yumuşak, sanki ipek gibi pürüzsüzdü. Omuzlarının iki
küreği ortasında birkaç benden meydana gelen kuş yumurtası
büyüklüğünde nübüvvet mührü vardı. Mübarek saçları omuzlarına
dökülecek kadar uzun olup, vefatlarına yakın gerek sakalı şeriflerinde
ve gerekse saçlarında sayılacak kadar beyazlar var idi. Yolda
yürüyüşleri bir yokuştan iner gibi ne süratli ve nede ağır olmayıp
itidal üzre idi. Konuşmaları gayet fasih, belagatlı çok tatlı ve
tesirli idi. Kelimeleri tek tek söylerler, önemli olanları tekrar
ederlerdi. Bunun içindir ki dinleyenler mübarek sözlerini
hafızalarında tutarlar idi. Efendimiz her renk elbise giyinmişlerdir.
Daha çok beyaz renkten hoşlanırlardı. Mübarek başlarına umumiyetle
siyah sarık sararlar, sarığın bir ucunu iki omuzları arasına
salıverirlerdi. Az gülerler, daha çok tebessüm ederlerdi. Kahkaha ile
güldüğü görülmemiştir. Güzel kokudan hoşlanırlar ve kullanırlardı.
Mübarek ayaklarına sandal şeklinde bağcıklarıolan ayakkabılar
giyinirlerdi. Ayakkabılarını ve elbiselerini kendileri tamir
ederlerdi. Efendimizin yemekleri gayet basit olup, fazla çeşitli
sofraya rağbet göstermezlerdi. Eti yenen her hayvanın etinden
yemişlerdir.
-
Koyun, keçi, deve, sığır, tavuk,
keklik, tavşan, balık gibi Etleri yemişlerdir. Daima az yerler,
midelerinin üçte birisini boş bırakırlardı. Bazen koyunlarını
kendileri sağar, bakımlarını yaparlardı. Umumiyetle hanımlarını hoş
tutarlar, onların ev işlerinde yardım ederlerdi. Ümmetimin hayırlısı
hanımını hoş tutandır buyururlardı.
-
Efendimiz, süte bazen su katarak bazen
de sade olarak içerlerdi. Kuru üzümü severler onu suda ıslatarak
suyunu içerler, tanelerini de yerlerdi. Umumiyetle yaş meyvelerden
hoşlanırlardı. Bal a son derece hassasiyet gösterirlerdi. Ağıza fena
koku veren şeylerden asla hoşlanmazlardı. Peygamberimiz Efendimiz,
ekmek ve başka şeyleri kesmek için bıçak kullanırlardı. Ata, deveye,
katıra, merkebe binerlerdi. Harp zamanında kılıç, kalkan, zırh, yay,
ok, mızrak kullanmışlardır. Çocukların yetişmesi hususunda spor
bakımından çocuklarınıza binicilik, yüzücülük, atıcılık ”öğretiniz
tavsiyelerinde bulunmuşlardır. Her türlü temizliğe önem verirler,
ayna, makas, tarak kullanırlardı. Bilhassa ağız ve dişler için misvak
kullanma hususunda pek çok tavsiyede bulunmuşlardır. Memnun olmadığı
söz ve sualleri cevapsız bırakırlardı, buna karşılık Dini Celili
İslâm'ın emir ve nehiyleri hususunda çok hassas idiler. Karşısındaki
şahıs konuşurken onu dinlerler, sözünü kesmezlerdi. Konuşanın sözü
bitince kendileri konuşurdu. Hiçbir zaman ağır ve kırıcı söz
söylememişlerdir. Büyük kü-çük herkese selam verirler, musafaha için
elini tutan şahıs elini bırakmadıkça mübarek ellerini çekmezlerdi.
Kendilerini ilk defa görenlerde bir hayranlık, bir ferahlık olur idi.
Şahıslarına taalluk eden kötü muameleden dolayı intikam almaya asla
tenezzül etmemişlerdir. Ama Allah'a ait hak ve hukukta asla müsamaha
göstermemişlerdir. Efendimiz Cenabı Hakka karşı kulluk hususunda
devamlı ibadet ve ihlas üzere olmuşlardır. Aynı zamanda Rabbisine
karşı iltica, huzuuve huşuu ve tevekkülden hali kalmamışlardır.
-
Değerli Okuyucularım!
-
Yüce Peygamberimizin bu hal ve ahlak ve
bu güzel sıfatı bütün hayatı boyunca devamlı üzerlerinde görülmüştür.
Bunu iyi bilmek lazımdır ki: Yüce Rabbi tarafından insanlığa ahlâk
numunesi olarak gönderilen Hz. Muhammed'in bu eşsiz güzel ahlakı
meziyetine hiçbir ferdin ulaşması mümkün değildir. Çünkü " O "
beşeriyete güzel ahlakı yaymak için gönderildi. Şimdi " O " Yüce
Peygamberin Ümmeti olarak her fert bu hususları okumalı, günlük
hayatımıza tatbik etmeye çalışmalıyız. Başarılı olursak huzura,
sükuna, mutluluğa ermemiz kaçınılmazdır değerli okuyucularım.
-
Saygılarımla
-
-
|
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
22 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
|
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
AĞUSTOS AYI MÜSLÜMAN TÜRK MİLLETİNİN
ZAFERLERE DAMGASINI VURDUĞU BİR AYDIR
-
Değerli okuyucularım!
-
Bugünkü yazımda Vatan ve Ağustos ayının
aziz milletimizin kazanmış olduğu zaferler hakkında olacaktır.
-
Bugün yeryüzünde birçok vatan vardır ve
bu vatan üzerinde yaşayan bir o kadar milletler vardır. Bunu rağmen bu
vatanlar ve milletler değer ölçülüleri bakımından birbirlerinden
farklıdırlar. Hele su vatanlar içerisinde bir tanesi vardır ki,
toprakları asırlarca onun bekçiliğini yaparların kanları ile
yoğrulmuş, hatıraları ise zamanlar içerisinde dolup taşmıştır. İşte bu
Vatan Türk Vatanı Anadolu'muz bizim Vatanımızdır!
-
Asırlar boyunca uğuruna akıtılan kanlar
onun paha biçilmez değerine değer katmıştır. Bunun içindir ki
şehitlerimizin kanı ile göl olmuş vatan topraklarının içine düşen
hilal tarihin derinliklerinden kopup gelen bir milletin şerefli bir
hatırasıdır ve bu hilal Türk Vatanının hür ufuklarda dalgalandıkça
bizi tarihe bağlayacak varlığımız için şeref ve namus kamçısı
olacaktır.
-
Değerli okuyucularım!
-
Diyorum ki; üzerinde doğup büyüdüğümüz
nimetlerden faydalandığımız bu Cennet Vatan sevilmeye, sayılmaya ve
korunmaya layık bir vatandır. Onun bir karış toprağı dahi feda
edilemez. Bu aziz vatanın müdafaa edilmesi için maddi ve manevi
gücümüzü her zaman, her vakit ortaya koymalıyız. Bir taraftan
hudutlarımızın ve Milli varlığımızın bekçiliğini yapan Kahraman
Ordumuzun teçhizini yaparken bir taraftan da bizi içten ve dıştan yok
etmek isteyen gafillere karşı uyanık bulunmak sorumluluğu içerisinde
olmalıyız. Çünkü bu Vatan toprakları Aziz Şehitlerimizin kanları ile
yoğrula, yoğrula toprak olmaktan çıkmış bizden ve ruhumuzdan bir parça
haline gelmiştir.
-
Merhum Mehmet Akif ne güzel söylüyor:
-
“Kim bu Cennet vatan uğruna olmaz ki
feda!
-
Şuhedâ fışkıracak toprağı sıksan şuheda”
-
Değerli okuyucularım!
-
Milli Tarihimizde Ağustos ayının ayrı
bir yeri vardır.
-
1071 yılında Malazgirt Zaferi ile
açılmış olan Ağustos ayı zaferler serisi Otlukbeli, Çaldıran,
Mercidabık, Mohaç,
-
1571 yılında Kıbrıs Zaferi ile devam
etmiş,1922 yılında Türk Milletinin ve Onun Kahraman Ordusunun zaferi
tarihe altın harflerle yazılmış bir kahramanlık destanıdır.
-
Bu zafer öyle bir zamanda ve öyle bir
namüsait şartlar altında kazanılmıştır ki; düşmanlarımızın Türk
Milletini tarihten sildik dedikleri bir zamanda cereyan etmiştir. Bu
gösteriyor ki Aziz Türk Milletinin yaşama azminde olduğunu namüsait
şartlarda dahi eşsiz zaferler kazanabileceğini gösteren tarihte
benzeri olmayan bir kahramanlık örneğidir. Kazanılan bu zaferle
düşmanlarımıza öyle bir ders vermiş olduk ki, kaçmaktan başka çare
bulamadıkları gibi Vatan Müdafaasında ölümü seve seve göze alan dini
ve milli hasletleri icabı kahraman doğup, kahraman ölen fertlerden
müteşekkil olan Asil Türk Milletinin yenilemeyeceğini bir kez daha
anladılar.
-
Yine merhum Mehmet Akif'in bu Aziz
Şehitlere ve Kahramanlarımızı bakın nasıl vasıf ediyor:
-
“Ne büyüksün ki kurtarıyor tevdihi
-
Bedrin Aslanları ancak o kadar şanlı
idi.
-
Vurulup tertemiz anlından uzanmış
yatıyor
-
Bir hilal uğruna Ya Rab ne güneşler
batıyor.
-
-
Kükreyen mağribi akşamları sarsam
yarana
-
Yine bir şey yapabildim diyemem
hatırana
-
Ey Şehit oğlu Şehit, isteme benden
makber
-
Sana avucunu açmış duruyor Peygamber”
-
Değerli okuyucularım!
-
Cenab-ı Haktan niyazım Allah için
yaşan, Allah için ölen, Allah yolunda hizmet etmenin hazzını duyma ve
doyma mutluluğuna erdirsin diyor, bu Büyük Zaferi Aziz Milletimize
mutlu kılsın, bu Büyük Zaferin Erinden ve Komutanından Rabbim razı
olsun. Tüm Şehitlerimize bol bol rahmet eylesin. Amin.
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
23 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- KUR'ANDAN MÜ'MİNLERE AHLAKİ
ÖĞÜTLER
- Değerli
Okuyucularım. Bu yazımda Yüce İslâm Dini'nin insanların mutluluğunu,
huzur iç ersinde yaşamalarını hedef alan ahlâki umdelerinden birkaç
maddesini açıklamaya çalışacağım.
-
Peygamber Efendimiz S.A.S Efendimiz, Cenab-ı Hak'tan Cebrail
vasıtasıyla üç ilim almıştır.
-
Bunlardan birincisi itikadi ilimler; yani " Dinin aslı olan iman
esasları dır."
- İikincisi:
Ameli ilimlerdir ki bu da Müminlerin Cenab-ı Hak'ka karşı kulluk
vazifeleridir.
-
Üçüncüsü de: Müminlerin ahlakına taalluk eden ilimlerdir.
-
İnşallah fırsat buldukça iman esasları ve yine imkân buldukça amel
hususlarını sizlere aktarmaya çalışacağım.
- Şimdi
”Münemine binaen birkaç cümle ile Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerimin
Müminlere Öğütlerinden bahsedeceğim.
- Dünyaya
gelen bütün insanlar müsavi ve tabii haklara sahiptir. Her Müslüman'ın
ve her insanın kanı, malı, namus Şeref ve haysiyeti muhteremdir. Bu
haklara saygı göstermek herkesin vazifesidir. Yüce Dinimiz: Bir
insanın kendisi için hoş görmediği ve istemediği şeyleri, başkaları
içinde hoş görmeyip istememesini bir vazife olarak görmektedir. Bu
vazifeyi yapmayanların Ahrette mesul olacaklarını Peygamberimiz S.A.S
haber vermektedir. Kur'an-ı Kerim'de: “insanlara zulüm ve tecavüz
etmeyin, hiçbir canlıya hile yapmayın, hiçbir ferde merhametsiz
muamelede bulunmayın. Bunlar şerefli yaratılan insanlara yakışmaz”
buyrulmaktadır.
- Bir
Hadisi Şerifte Efendimiz buyuruyorlar ki: Hemcinslerine gaddar,
merhametsiz ve hainine muamelede bulunanların kıyamet gününde Cenab'ı
Hakka karşı çok ağır sorumluluk içersinde olacaklarını haber
vermektedir.
- Yine
Kur'an-ı Kerim; bir işten dolayı sizden özür dileyenlerin ”özürlerini
kabul ediniz, katı yüreklilikten kaçınınız, cimri ve pinti olmayınız.
Zira bu mümine yakışmayan kötü bir huydur. Mümine yakışan ancak
cömertliktir. Bir mümin kardeşinin başına bir felaket geldiği zaman
sevinmeyin. Böyle bir felaketin veya başka bir musibetin yarın seninde
başına gelebileceğini unutmayın.
-
Komşularınızla iyi geçininiz. Onlara eziyet etmeyiniz. Komşularına eza
edenlerin yeri cehennemdir. Şaka da olsa mümin kardeşlerinin
kalplerine korku vermeyin, insanlar arasında ikiyüzlü olmayın. Birine
bir türlü, diğerine başka bir türlü konuşmayın. Hiçbir mümin kardeşini
tahkir etmeyin. Eğlenceye almayın. Şunu iyi bil ki Cenab-ı Hak tahkir
ettiğin kimseyi yükseltir, seni ayaklar altına düşürür. Hiçbir mümin
kardeşinin ayıp ve eksiklerini araştırma ki yarın kıyamet gününde
Cenab-ı Hak'ta senin ayıplarını örtsün.
- Kimseye
karşı kötü, çirkin söz söyleme, dilini yalandan, iftiradan, kötü söz
söylemekten muhafaza et. Birinden laf alıp diğerine götürme, koğucu
olanlar Cennete giremezler. Şunu iyi bil ki; Dil selamette olursa baş
da selamette olur. Herkesle iyi geçin, nefsine hâkim olup öfkelenme.
Çünkü: öfke ve gadap bela getirir. Öfke ve gadabı yenmekse huzur ve
saadettir. Tenhada ve halk içersinde her nerede olursan ol Allah'tan
kork. Bir günah yaptığın vakit hemen arkasından istiğfar edip bir
hayır işle ki o günahı defterinden silip götürsün.
- Değerli
okuyucularım: Bu yazılanlar Yüce Dinimizin ahlaki ”öğütlerinden binde
birini teşkil etmez. Yalnız Şunu iyi bilmek lazımdır ki bu ahlaki
öğütlere riayet edenler saadet ve selameti bulacaklardır, İnşallah.
-
Saygılarımla.
|
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
24 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
- SABA İLAHİ
Güfte ve Beste :
Recep CAMCI
Hicran ateşi yaktı bu abdi
Sefer saatı Allah isterim
Allah isterim biryol gösterin
Gece seherde Allah isterim
Heran ağlarım ciğer dağlarım
Vasıl olalım Allah isterim
Nakarat
Halim Perişan kalmadı derman
Can bu yola kurban Allah seni isterim
Nakarat
Allah Kerimdir hem de Rahimdir
Cennetil vergil Allah seni isterim
Nakarat
Kâbe yolunda günah boynunda
Affet bu yolda Allah seni isterim
Nakarat
Beytini tavaf melekler sef saf
Nasib et Allah,Allah seni isterim
Nakarat
Kıblem Beytullah eylerim tavaf
Elhamdülillih Allah seni isterim
Nakarat
Zemzem içerken Lebbeyk söylerken
Tevhid ederken Allah seni isterim
Nakarat
Cebel Arafat Huccaca rahmet
Olursa kısmet Allah seni isterim
Nakarat
Medine nurdur Resulüm gördür
Ağlarken güldür Allah seni isterim
Nakarat
Hafız eder ah yanmışım Vallah
-
|
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN
ALMADAN KULLANMAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
25 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
- RAST İLAHİ
Güfte :Yunus EMRE
Beste Recep CAMCI
Âlemler nûra garkoldu , Muhammed doğduğu gece,
Âlemler nûra garkoldu , Muhammed doğduğu gece,
Mü'min münafık fark oldu , Muhammed doğduğu gece,
Mü'min münafık fark oldu , Muhammed doğduğu gece.
Arşın nûru yere indi, suyun rengi nûra döndü,
Arşın nûru yere indi, suyun rengi nûra döndü,
Hep susuzlar suya kandı, Muhammed doğduğu gece,
Hep susuzlar suya kandı, Muhammed doğduğu gece.
Allah, Allaaah, Allah, Allaaaah, Allah.
Ağlayan oğul avundu, doğuran ana sevindi,
Ağlayan oğul avundu, doğuran ana sevindi,
Nice küffâr dine geldi, Muhammed doğduğu gece,
Nice küffâr dine geldi, Muhammed doğduğu gece,
Annesi rahmine düştü, kâfirin aklı şaştı,
Annesi rahmine düştü,kâfirin aklı şaştı,
Bin kilise yere geçti,Muhammed doğduğu gece,
Bin kilise yere geçti,Muhammed doğduğu gece.
Allah, Allaaah, Allah, Allaaaah, Allah.
Rıdvan uçmağın açtı, Huri kızları misk saçtı,
Rıdvan uçmağın açtı, Huri kızları misk saçtı,
Savagölü yere battı, Muhammed doğduğu gece,
Savagölü yere battı, Muhammed doğduğu gece,
Yunus der ki ey kardeşler, akar gözden kanlı yaşlar,
Yunus der ki ey kardeşler, akar gözden kanlı yaşlar,
Secde eyler dağlar taşlar, Muhammed doğduğu gece,
Secde eyler dağlar taşlar, Muhammed doğduğu gece.
|
|
|
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
|
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|