|
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
İÇİNDEKİLER
|
Mahmut Selim GÜRSEL TAKDİM
Dr.
Rıfat PATIR
EŞLERİN KAY UYUŞMAZLIĞI
AKRABA EVLİLİĞİNDE ÇOCUKLARDA İRSİ HASTALIKLAR
ÇOCUKLARIN SAKAT DOĞMASI
ANNE SÜTÜYLE BESLENME
AĞLAYAN BEBEK
ÇOCUKLARDA DİŞ ÇIKMA ZAMANI
ÇOCUĞUN TEK TARAFLI BESLENMESİ
ÇOCUKTA İŞTAHSIZLIK
ÇOCUKLARDA ALTINI ISLATMA
ÇOCUKTA SIK ATEŞLENMELER
ÇOCUĞUNUZ ATEŞLER İÇİNDE Mİ?
ÇOCUKLARDA KUSMA VE İSHAL
ÇOCUĞUN KAKASI
ÇOCUKLARDA ROMATİZMA
ÇOCUĞUN ANATOMİSİ
ÇOCUĞUN GELİŞMESİ
ÇOCUĞUN YAŞINA GÖRE BOYU VE KİLOSU
ÇOCUK EĞİTİMİ
ÇOCUKLARIN KAZADAN KORUNMALARI İÇİN ALINAN TEDBİRLER
ÇOCUĞUNUZUN DURUMUNU DOKTORUNUZA TELEFONLA NASIL BİLDİRMELİSİNİZ
ÇOCUĞU NE ZAMAN DOKTORA GÖTÜRMELİ
EVDE KÖPEK ZARARLI MIDIR?
EVDE BULUNMASI GEREKLİ İLAÇLAR
BRONŞİT TÜRLERİ
BURUN KANAMASI
ANİ
TEHLİKE KARŞISINDA VÜCUDUMUZUN ALDIĞI TEDBİRLER
ANTİBİYOTİKLER İSHAL YAPAR MI?
APANDİSİT
ARI SOKMASI
AĞRILAR
ADET SANCILARI
AĞIZ İÇİ YARALARI:
ALERJİ
ALERJİK NEZLE
ARPACIK
ASPİRİN KİREÇLENME YAPAR MI?
AŞIRI ZAYIFLIĞIN NEDENLERİ
AYAK BİLEKLERİNDE ŞİŞKİNLİK
AYAK PARMAKLARINDA KAŞINTILAR
BAĞIRSAK KURTLARI
BAYILMALAR
BEL FITIĞI-BEL KAYMASI
BEL SOĞUKLUĞU KESİN TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ?
BESLENME YETERSİZLİĞİ OLMAMA SI İÇİN NELER YEMELİYİZ?
BEŞİNCİ HASTALIK
BOĞMACA
BÖBREK TAŞLARI
EGZERSİZLER
ENDİŞE VE KORKU HASTALIĞI
DEĞİŞİK RENKTE GAİTALAR
ÇOK
UYUMAK ZARARLI MI?
DAMAR SERTLİĞİ NEDİR?
EZAMA
MASAL GİBİ GÜNLER, YILLAR
|
|
Çalışma TELİF ESERİDİR izin almadan
kullanmayınız! |
Hazırlayan Mahmut Selim
GÜRSEL |
corumlu2000@gmail.com
|
Sitemiz ve yazarlarımız;hukuka, yasalara, telif
haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
KİTAP ismi Sayfaya
dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
TAKDİM
Bir kitabın doğması, o kitabı yazmaya kalkan kişinin amacına ve
bilgi birikimine göre değerlendirilmesi uygun olarak
görülmelidir.
Elinizde bulunan bu çalışmanın sizlere ulaşması için günlerini
veren bu çabası için şükranlarımı sunarken, bu çalışmada da
benim ufacık bir katkımın da bulunması beni bahtiyar etmiştir.
Bu
çalışma ile sizlerde bazı bilgileri edinmiş ve faydalanmış
olarak uzun yılların birikimlerinden aydınlanacağınızı
göreceksiniz.
Bilgi; yazılmadıkça kaybolmaya açık birikimlerdir. Her insan bir
kitaptır; onu okumamız gereklidir.
Tanımadığımız ve anlamadığımız kişiler hakkında nasıl kararlar
veremezsek; bir çalışmayı da incelemeden, okumadan karar
veremeyiz.
Mahmut Selim GÜRSEL
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
|
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
Dr. Rıfat PATIR |
-
-
1926 Tarihinde
Çorum'da doğmuşum. İlkokulu Çorum'da Mahallemizde bulunan Albayrak
İlkokuluna 1938 yılında başladım.,ortaokul ve liseyi Samsun'da bittirdi.
İstanbul Tıp Fakültesinden 1949 yılında mezun olarak tıp mesleğine
atıldı. Halen Çorum'da tıp mesleğini sürdürmektedir.
-
Bizim zamanımızda; Televizyon yok,radyo
yok. Akşam olur, ya arkadaşlarla dışarıda kapı önünde toplanır oyunlar
oynar yada masal bilen komşu teyzeyi misafir eder,yada ona giderdik.
-
Geceleri dışarıya çıkmak için,bin bir rica ile annemizden müsaade alınca
sokakta biriken arkadaşlarla “Elim Ateş” oyunu oynardık. Bu oyunu
oynarken;birimizin ebe olması gerekirdi. Ebe olan gözünü kapatır,diğer
arkadaşlarının saklanmasını beklerdi. Sinyal gelince ebe,saklananları
aramaya başlar,bulunan arkadaş olursa “Elim Ateş” diye bağırarak kale
dediğimiz yere elimizi vururduk,saklananlardan bulamadıklarımız ise,ebe
ararken kaleye elini vurarak ebe olmaktan kurtulurdu. Saklanan
arkadaşları bulmak hiçte kolay değildi,ne arayışlardan sonra birini
bulabilirsek onu ebe yapardık.
-
Dışarı
çıkmadığımız gece ise,hikaye anlatan komşu teyzeyi misafir etmek veya
onun evine misafir gitmek için anneme yalvarırdım. Eğer komşu teyze
misafir gelirse dam üstü dediğimiz tavan arasına serdiğimiz
elmaları,armutları,ayvaları annem getirirdi. Ayva hariç diğerleri
ekseriya buruşuk,buruşuk olurlardı. Bazı akşamlar annem,kuru üzümle
karışık kırık leblebi ceviz ile pestil ve köme misafire çıkarılırdı.
Meyve ve çerez yenilmeye başlanınca misafir teyze masal anlatmaya
başlardı. Masal peri padişahının kızı diye başlar ve kız ıle oğlanın
maceraları olarak devam ederdi. Her akşam aynı masalın ufak nüansları
değişerek anlatılır ve biz hiç usanmadan hep o teyzenin ağzının içine
bakardık. Arada sırada sokakta bir bekçi düdüğü işitilirdi ve biz
bilirdik ki;evlere hırsız mırsız giremez. Biliyor musunuz; o tavan
arasındaki samanlar arasında bozulmasın,çürümesin diye saklanıp misafire
çıkarttığımız elmaların,armutların tadını hiç unutamıyorum.
-
Sokaklarımız o
devirde bize göre hayli geniş gelirdi. Ara sıra bir at arabası
geçer,onunda demir tekerleklerinin kaldırım taşında çıkarttığı gürültü
bizi ikaz ederdi. Bazı arabacıların bu günkü gibi otomobilinin
gösterişli olmasını isteyenlerin havalı korna gibi ikaz araçları
yerine,tekerlek milleri arasına zil denilen çelik levhalar taktırırlar
bu levhalar teker döndükçe ikaz edici bir ses çıkarırdı. Bizlerde
oyunumuzu keserek arabanın geçmesini beklerdik. Gündüzleri ise,okuldan
kalan boş zamanlarımızda,evimizin önünde, daşenek oynardık. Bazen de AŞIK
oynardık. Aşık;kesilen koyunların diz kısımlarından çıkartılan
kemiklerdi. Çik, tok, bal, bok geldi diyerek saatlerce oyun oynar vakit
geçirirdik. Futbolu sevmezdik dersek olur,bilmedik desek te olur. Çünkü
topumuz yoktu. Koca mahallede “top” yoktu. Çorum’da ayakkabı yapanlar
küçük deri parçalarını birleştirerek elma büyüklüğünde top dikerler,bu
diktikleri derinin içine çaput veya hızar talaşı doldururlardı. Tabi ki
buna sahip olmak için para gerekirdi.
-
Oyunlarımız
arasında bir de çelik çomak oyunu vardı. Bir küçük çubuk,bir de bir
metrelik bir çubukla oynanan oyun,küçük çubuğun bir tarafı boşa gelecek
şekilde yere konur,büyük çubukla boşta kalan kısma vurulur,takla atarak
yükselen çubuğa havadayken kuvvetlice vurularak uzaklara göndermeye
çalışırdık. Küçük çubuğu en uzağa fırlatan bu oyunu kazanırdı.
Bir de mahalleler arası harp bile ederdik. Bir haber gelirdi,filanca
mahallede döğüş var,şu saatte hazır olun. Taşları çok getirin ha.. diye
tembih edilirdik. Belirlenen o saatte cebimiz,eteğimiz küçük taşlarla
dolu olarak o mahalleye giderdi. Bazen düşman mahalle bizden önce gelmiş
olur,bizi görür görmez taşlanmaya başlanırdık. Bazen de biz erken orada
olurduk,onları görür görmez taş atışına başlardık. Taşlar bitinceye
kadar harp devam eder,taşı biten tarafta tabana kuvvet kaçardı.
Benim ilkokula başladığım yıllarda Çorum’da elektrik yoktu. Tabi ki buz
dolabı da yoktu. Şimdi kaloriferde yaktığımız kömür de yoktu,likit gaz
da yoktu. 1933-1934 senlerinde Çorum’a ilk defa sinema filimi geldi.
Albayrak bahçesinde portatif bir beyaz perde açılarak,birkaç sandalye
kondu. Bizler ayakta filimi hayretle seyrettik. Zannedersem film
Afrikalı bir zencinin kahramanlığını anlatıyordu.
-
Hep bunlar
1937’den önce idi. İlkokulu bitirince ortaokul için Samsun’a
gittim,orada derse,okumaya daldık 1998 de de,hala okumaya ,yazmaya devam
ediyorum
|
|
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
EŞLERİN KAY UYUŞMAZLIĞI
İnsanların kanı dört gruptan birine dâhildir: A,B,0 ve
AB... Ayrıca bunlarda Rh Pozitif ve Rh Negatif diye iki cinstir.
Kadının kanı, mesela; Rh-(negatif),erkeğinde negatif olursa sorun
yoktur. Çocukları hep sağlam doğar.
Kadının kanı; Rh-(negatif),kocasının Rh+(pozitif) ise;
kadının karnındaki çocuk ya negatif ya da pozitif kana sahip
olacaktır. Anne negatif, çocuk pozitif kana sahip olursa, anne
karnında bu yabancı kana karşı antikor husule gelir, onu öldürmek, yok
etmek için sanki tifo aşısı olmuş gibi.
Birinci çocuğa pek tesir etmez, çünkü yeni yeni
yapılanmaya başlamıştır. İlk çocuk büyük bir ihtimalle sağlam
doğabilir. Ama ikinci çocuğa hamile kalırsa, annesinin kanındaki
antikorlar çocuğun kanını tahrip ederler. Çocuk ya ölü doğar veya
sarılıklı doğduğu için yaşayamaz.
Bu uyuşmazlığın çaresi var. Hamile kalan bayanlar
lütfen eşinizle birlikte kan gruplarınızı tayin ettiriniz. Ayrılık
varsa; RH uyuşmazlığı ihtimali varsa bunları aşıları vardır. Bu
aşıları yaptırırlar ve kan uyuşmazlığı sorunu çözümlenir
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
AKRABA EVLİLİĞİNDE ÇOCUKLARDA İRSİ HASTALIKLAR
Ayrı bir bahiste anlattığım genlerden birisinde
mesela; şaşılık vasfı olsun. Eğer bu vasıf domininant dediğimiz
hakim bir özellikte ise çocukları mutlaka şaşı olur.
Bazı hastalıklar böyle hakim vasıfta olmaz. Karşı cinsten bir
gendeki aynı özellikle karşılaşırsa o hastalık meydana çıkar. Karşı
tarafta o hasta gen yoksa çocukta hastalık görünmez. Ama
kendisindeki hastalık taşıyan gen doğan çocuğa geçer.
Bu tek başına hastalık yapmayan genler, daha ziyade akraba
olanlarda bulunur. Bu akrabalar evlenince iki taraftan da hastalık
yapan genler birleşip hastalığı meydana çıkartırlar. Bu yüzden
akraba evliliğinden kaçınılmalıdır.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇOCUKLARIN SAKAT DOĞMASI
Ailede toplumun da istemediği, bedensel ve ruhsal
bakımdan mükemmel çocukların olmasıdır. Saralı, geri zekâlı, aklı
dengesi bozuk çocuklar, hem kendilerini, hem de aile ile cemiyet
için son derece acıklı bir durumdur.
Çocukların sakat doğmalarının sebepleri nelerdir,
kısaca bir göz atalım.
İrsi sebepleri: Her insanın değişik özellikleri
vardır. Kısa,uzun,şişman,zayıf,gözünün ve saçının rengi,akli
durumları,karakterleri akla gelen bütün vasıfları hücrelerimizdeki
kromozomlar üzerindeki genlere adeta yazılmıştır. Biz küçücük çocuk
iken derlerdi: “Senin nasıl olacağın anlında yazılıdır”
Genler bir ip üzerine dizilmiş gibidir ve
kromozomlar sarılmış vaziyettedir. Genlerle uğraşan bilim adamların
yazdıklarına göre, bir hücredeki genleri ip gibi açıp yere sersek
bir futbol sahasını kaplar.
Genler üzerinde karakter, vasıflar olduğuna göre,
demek ki; milyonlarca değişik özellikte insanlar olacaktır. Son
zamanlarda yapılan araştırmalara göre bu gendeki hatalı bir oluşum
birçok irsi hastalıklara sebep oluyor.
Hatalı gen, anne ve babadan çocuklarına da aynen
geçiyor. Doğuştan kalça çıkığı, doğuştan sara, akıl hastalıkları bu
şekilde anne ve babadan çocuklara geçmektedir. Anne babada olmasa
bile, annenin veya babanın akrabalarında bu hastalıklar varsa yine
çocuklarda görülebilir. Mendel kanunlarına göre bu mümkün.
ÇEVRESEL SEBEPLER: A)Röntgen ışınları. Kansere
bilhassa kan kanseri Lösemiye zemin hazırlar. Bu sebepten gebe
kadınlarda filim ve radyoskopi ile tetkik yapılmaz. B) İlaçlar.
Başta tetrasiklinler olmak üzere pek çok ilaç kemik bozukluklarına,
kalpte,kol ve bacaklarda anormalliklere sebep olur. Sara ilaçları,
kanser ilaçları, hormonlar, uyuşturucular, bazı uyku ilaçları,
salisilâtlar, sigaradaki nikotin çocuğun sağlıksız doğmasına sebep
olurlar. C)Virüs hastalıkları. Kızamıkçık hastalığı çocukta
tehlikeli olmayan basit bir hastalıktır. Yüzden başlayıp kollara ve
vücuda yayılan, hafif kızartı ve hafif bir ateşle başlar 3-4 günde
kendiliğinden iyileşir. Ama gebe bir kadın bu kızamıkçıkla
karşılaşmışsa karnındaki çocuk sakat doğar. Kalpte delik,
parmaklarda şekil bozukluğu,tavşan dudağı,kurt ağzı olabilir.
Kabakulak ve grip virüsleri de tehlike yaratabilir.
Toksoplazmosis denen bir parazit de düşüklere sebep
olur,ayrıca karaciğer ve dalak büyümeleri yapar,ruhi gerginliğe
sebep olur.
Vitaminlerin de azlığı ve fazlalığı çocukta zarara
sebep olur.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ANNE SÜTÜYLE BESLENME
Bir anne diyor ki: Senin sütün çocuklarına
yaramıyor, meme verme, memeden kes. Diyorlar. Doğru mu? Vermeyeyim
mi?
Çok yanlış diyorlar. Anne sütü en ideal süttür.
Hiçbir süt çocuk için anne sütünden daha iyi değildir. Bir defa
sıcaklığı vücut sıcaklığında olduğu için her an içmeye hazır süttür.
Anne sütü ile beslenenler hastalığa karşı daha dayanıklı olur. Anne
sütünde gıda, vitaminler, madenler eksiksiz olarak vardır. Ayrıca
meme veren kadınlarda meme kanseri pek nadir görülür.
Ancak şu hallerde annenin çocuğa süt vermesi
mahzurludur: Annede, tüberküloz, tifo, sara, sıtma hastalıkları
varsa süt vermemelidir.
Soru vesilesiyle emzirme tekniğinden de bahsetmek
istiyorum.
Annenin meme uçları her emzirmede ılık su ile
silinmelidir. Bebek on ikinci saatten itibaren emzirmeye başlanır.
İlk hafta 3-5 dakika emzirmek yeterli olur. İkinci haftadan itibaren
10 dakika emzirmelidir. Önceleri her ağlamada emzirilebilir. Bir
aydan sonra her 3 saatte bir emzirmeye alıştırılmalıdır. Eğer çocuk
çok emiyor ve çok uyuyorsa 4 saatte de verilebilir.
Her emzirmede tek göğüs verilmeli. İkisi birden azar
azar verilirse süt azalır ve kesilebilir.
Meme verilirken çocuk yarı oturtulur vaziyette
olmalı, sırt üstü yatarken verilmelidir. Emzirmeden sonra 5-6 dakika
sağ tarafına, sonra da karın üstüne yatırılırsa gaz
sancısı olmaz. Daha sonra da omuza alıp sallanarak gaz çıkarmaya
çalışabilir.
Anne sütü ilaç verilerek artırılamaz. Sulu
yiyecekler, hoşaf çorbalarla süt artırılabilir. Ayrıca anneye
takviye için vitamin kompleksleri vermekte fayda vardır. Meme
başlarında yara vs. varsa önceleri bunlar tedavi edilmektedir.
Bazen süt çok gelir, çocuk emmezse meme şişer, ağrı
yapar. Sonra da süt azalıp kesilebilir. Böyle hallerde süt çekerleri
ile sütün fazlasını çekmek icap eder. Sütü kesmek için ise öztrogen
hormanları verilir.
Gelişmiş ülkelerde süt 6-9 ay arasında kesilir.
Çünkü sütün gıda ile vitaminleri gittikçe azalır. Onun için 4. aydan
itibaren çocuğa yemek suları, sebze çorbaları, yoğurt, yumurta,
çorba içinde beyaz peynir, bisküvi verilmeye başlanır.
Yedi ay boyunca da her türlü yiyebileceği çorbalar,
ezilmiş et, ekmek ilave edilir.
7-8 ay hep meme ve nişastalı mamalar verilirse tek
taraflı beslenme olur ki, çocuğun gelişmesi durur.
Hiçbir zaman biberonla beslenme tercih edilmemelidir
ve ne yapıp yapıp çocuğa anne sütü verilmelidir. Suni beslenme hem
çok eziyetlidir, hem de çocuk mukavemetsiz olacağı için sık sık
hasta olur.
Çocuğun her ağlayışında da meme vermek doğru olmaz.
Oda sıcak ise, alını ıslatmışsa, karnında gaz varsa,çok sıkı
sarılmışsa çocuk ağlayabilir. Ayrıca çocuk ilk günden itibaren
kucağa alınıp sevilirse, o da kucağa alışır. Etrafına biri gelince
kucağa alınmak için de ağlayabilir. Çocuk ağladığı zaman bunlar
düşünülmelidir.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
AĞLAYAN BEBEK
Bebeğin konuşması ağlamaktır.
Ağlamakla bir şeyler anlatmaya çalışır. Anne bu lisanı da öğrenmek
zorundadır. Her ağlayışında meme vermek bazen zararlı olabilir.
Oda soğuk veya sıcak olabilir, bunu bildirmek ister. Altını
ıslatmıştır, bunu haber verir.
Kundağında vücuduna batan veya
sıkıştıran bir şey hisseder, bunu bildirmek ister. Bunlar bir iğne,
düğme vb. olabilir.
Mamasını geciktirmiş olabilirsiniz,
ihmalkârlığınızı hatırlatır. Veya bir yerinde haşarat vardır,
kendisini rahatsız ediyordur, onu söylemek ister. Yahut eli, ayağı
uyuşmuş olabilir, kundağı çok sıkı bağladığınızı anlatmak ister.
Hatta; kulağının ağrıdığını,
ateşinin yükseldiğini, karnında gaz olduğunu da bildirmek için
ağlama lisanını kullanır.
Bütün bunlar yok iken de tatlı tatlı
bakar, keyifli keyifli de güler. Ağlamakta ve gülmekte onun
alfabesinin ilk sayfalarıdır. Anne bu lisanı mecburen öğrenecektir.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
08 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇOCUKLARDA DİŞ ÇIKMA ZAMANI
Genelde çocuklar 4-6 aydan itibaren diş çıkarmaya
başlarlar. Erken veya geç çıkması, annenin sağlık durumuna,
hamilelik esnasındaki beslenmesine ve irsiyette bağlıdır.
Çocuğun iştahı,kilosu ve sağlığı iyi ise dişlerin
geç çıkması mahsurlu değildir. Bir yaşını geçtikten sonrada diş
çıkar.
Dişler şu sırayı takip ederek çıkarları:
4-6. aylarda: Önce alt orta kesici diş çıkar. Sonra da üst
kesici diş çıkar.
8-10. aylarda: Yan üst kesici dişler çıkar.
Bir yaşında: Alt yan kesici dişler çıkar.
12-15. aylarda: Ön azı dişleri çıkar.
15-24, aylarda: Köpek dişleri çıkar.
2-2,5 yaşlarında: İkinci azı dişleri çıkar.
6-7 yaşlarında: Süt dişleri dediğimiz ilk dişler sıra ile
düşerler yerlerine kalıcı dişler çıkar.
Üçüncü azı dişleri buluğ çağında çıkar. Dördüncü azı dişleri
(Akıl Yaşı Dişleri) 17 yaşından sonra 30 yaşına kadar bir zaman de
etrafı telaşa vererek çıkar. Çok acı verir. Bazen çıkmaz,çıkması
için ufak bir müdahale lazım gelebilir.
Diş çıkarken yüksek ateşli hastalık olur diye yanlış bir kanaat
vardır. Bu dişin çıkıp çıkmaması 8-10 günde olur. 20 diş 3 senede
tamamlanır. Bu uzun zaman içinde çocuk birkaç defa anjin olur,grip
olur,hatta zatürree de olabilir. Onun için diş çıkarırken,çocuk
yüksek ateşli olursa diştendir deyip geçiştirmemek lazımdır. Mutlaka
bu ateşin sebebi araştırılmalıdır.
Diş çıkarken çenedeki yumuşak deri kısımları
şişer,kabarır,yırtılır. Bu sebepten o bölge dokunmakla bile çok
acır. Ayrıca çocuk sertçe bir şeyi ağzına alırsa,diş bölgesinde acı
hissedip ağlar. Bu günlerde de kucaktan ilmek istemez,huysuzdur. Ama
fazla ateş olmaz. 8-10 gün sonunda çocuk rahatlar
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
09 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇOCUĞUN TEK TARAFLI BESLENMESİ
Çocuk için dünyada en iyi gıda
anne sütüdür. Anne ile ilgili bazı tıbbi zorunluluklar haricinde
memeden kesmek veya meme emmesi için uğraşı vermekten kaçınmak
büyük hatadır. Anne sütünde her türlü vitaminler, mineraller
olduğu gibi, vücut için ideal gıda türleri tam bir uyum içinde
mevcuttur.
Bu gıda maddeleri: Protein, yağ ve
karbonhidratlardır. Bunlar anne sütünde ideal oranlarda bulunur.
Unlu gıdalarda ise büyük çoğunlukta karbonhidratlar vardır. Diğer
gıda maddeleri olan yağ ve proteinler ya yoktur, ya da çok az
miktarda vardır. Pirinç unu, nişasta ile beslenen çocuk vitamin ve
mineralleri ve esas vücudun yapı taşı olan proteinleri de almamış
oluyor. Böyle beslenen çocuk bazı hallerde kilo bile alsa pelte
gibi olur. Yüzle, yumuşak kısımları şiş olur. Dermansız, kansız,
sağlıksız olur.
Aslında çocuk anne sütü ile
beslense dahi,4. aydan itibaren ek besinler ve demir gibi
mineraller ilave edilmelidir.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
10 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇOCUKTA İŞTAHSIZLIK
Anneler pek çok defa çocuklarının iştahsızlığından
şikayet ederler. Ekseriyetle de çocukları kiloca normaldir. Genel
durumları iyidir, ama annesi onu çok zayıf, renksiz ve iştahsız
bulur. Hele dışarıda okuyup tatile gelen çocuk annesine göre çiroz
gibidir. Babalar bu hususta daha gerçekçi görüşlüdür. Biz hekimler
yine de anne tarafını tutar, muayenede bir şey bulamasak bile, çiroz
oğula bir vitamin tavsiye ederiz.
Bu yazıda iştahsızlığın sebeplerini anlatmak
istiyorum.
- Ateşli hastalıklar ve eritici bazı hastalıklar
iştahsızlık yapar. Bu hastalıklar tedavi edilmedikçe iştah yerine
gelmez. Zaten bunlar da iştahsızlık şikayetleri ile değil,o hastalık
şikayetleri ile müracaat ederler.
- Yemek öncesi yenen kırıntılar ve içilen
meşrubatlar iştahı keser. Çaresi bunları yemekten sonraya
saklamaktır.
- Kıskançlık; Eğer küçük bir kardeş
varsa ve anne onunla daha çok meşgul oluyorsa, çocuk kendisi ile
ilgilenilmesi için Yemek yemez. Bilir ki; anne o zaman kendisi ile
beraber olur. Rica eder, yalvarır, hediyeler vaat eder. Çocuk bu
yüzden yemek saatini iple çeker ve annesinin ilgisini bekler.
- Bazı çocuklar da annenin kendisinden ziyade diğer
kardeşle ilgilenmesinden dolayı, annesini cezalandırmak için
yemezler. Bilir ki annesi, yemiyor, zayıflıyor diye üzülüyor. Onu
üzmek için yemez, onu cezalandırdığını düşünür. Bununda çaresi
çocuklara eşit muamele yapmak, çocukları eşit şekilde
onurlandırmaktır.
- 3-5 yaşlarındaki çocuklar şahsiyet kazanmaya
başlarlar. Herkesin istediği gibi değil, çok defa kendi keyiflerince
hareket etmek isterler. Anne, oğlum şu elbiseyi giyiver dediğinde,
hayır giymem der. Bana bir bardak su ver dediğinde vermem der.
Kapıyı kapat diyince, hayır der. Yani kendisine emir tarzındaki
işlevlere itiraz eder, kendisinin de bir şahsiyet sahibi olduğunu
gösterir. Bu yaştaki çocuğa, oğlum veya kızım gel şu çorbanı iç, şu
köfteni ye dediğinizde hayır diyecektir ve yemeyecektir. Bu yaştaki
çocuklara bu yüzden darılmak doğru değildir. Bunun yanlış hareket
olduğunu izah da para etmez. Bu yüzden münakaşasını yapmak da doğru
değildir. En iyisi, bu yaşlarda çocuğa tercih hakkı verecek şekilde
hitap etmektir. “Önce çorbayı mı içersin, yoksa köfteyi mi yersin?”
veya;”Siyah ceketini mi giymek istersin, yoksa sarı kazağını mı
giymek istersin” gibi sözlerle, çocuğa söz hakkı verilmiş, ona
emredilmemiş olur. Yine bu yaşlarda, oyunda olan veya başka bir
meşguliyet içinde olan çocuğa biraz zaman tanımak, onun istediği
zaman gelmesine göz yummak daha doğru bir tutumdur.
Şu halde; iştahsız çocuğa şişe şişe iştah şurubu
verilmeden önce, her hastalıkta olduğu gibi “İştahsızlığın Sebebini”
araştırmak lazımdır.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
11 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
ÇOCUKLARDA ALTINI ISLATMA
Okuyucumuz soruyor:”Kızım 10 yaşında, halâ altını
ıslatıyor. Bunun için ilaçlar kullanılırsa kısırlık yapıyormuş, onun
için ilaç alamıyoruz. Ne yapalım?”
Bu cins sorular çok soruluyor. Kısırlık sözü tamamen
saçma ve tamamen asılsız. Bu hastalıkta kullanılan ilaçları başka
birçok hastalıkta zaten kullanıyoruz. Aynı zamanda bu ilaçların
yumurtalık hormonu ile ilgisi yok. Bu gece altını ıslatma ilaçla iyi
olacak cinsten ise bu ilaçları korkusuz kullanabilirsiniz. Ama önce
doktorunuzu görüp muayene ettirmenizi tavsiye ederim.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
12 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
ÇOCUKTA SIK ATEŞLENMELER
Bademcikler fazlaca üşütülünce iltihaplanır. Yüksek
ateşli ciddi bir hastalık yapar. Bu hal çocuklarda daha sık husule
gelir. Sebebi, çocuğun kendisini soğuktan korumayı bilmeyişindendir.
Bademcik iltihaplarının bir adı da Anjin’dir.
Boğazımızda her türlü mikrop adeta pusuda yatmış
şekilde bulunur, kendisi için müsait şartlar husule gelince hemen
faaliyete geçip hastalık yapar. Bu mikroplar içinde streptokokların
Beta cinsi tehlikelidir. Bu mikropta oluşan bademcik iltihabı,
Nefrit, Kalp Kapakçıkları hastalığı ve Romatizma yapabilir.
Bu mikroplar sokaklarda, kapalı salonlarda,
sinemalarda şahıstan şahısa geçebilir ve soğukta da hastalık
yapabilir. Tedavisi basittir. Erken teşhis ile komplikasyon yapmadan
tedavi edilebilir.
Çocuğun hasta olmaması için anne ve babanın çocuğa
soğuk almamasının yolunu öğretmesi lazımdır. İçeri girince
soyunması, dışarı çıkarken mutlaka giyinmesi icap ettiğini
öğretilmelidir. Hasta olunca da iğnesiz çok güzel tedavi edildiği
için korkup tedaviden kaçmak, geç kalmaktan çok önemlidir.
Unutulmasın.
Tekrar edeyim. Boğaz iltihapları geçmeden, iyi
olmayan bir hastalık değildir. Kolay tedavi edilir. Hiçbir belirti
kalmaz. Ama üşütülürse tedaviden üç gün sonra bile yeniden hastalık
başlayabilir.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
13 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
ÇOCUĞUNUZ ATEŞLER İÇİNDE Mİ?
Gece yarısı çocuğunuzun birden ateşlenmiş olarak
görüyorsunuz. Pek çok anne, baba telaşla vasıta arıyor, buluyor,
acilen hastaneye koşuyorlar. Aniden başlayan ateşin sebebi de hemen
anlaşılmayacağı için bu telaş çok defa boşuna yorgunlukla
sonuçlanıyor. Şimdi sorabilirsiniz :”Peki ne yapalım ?”
Bu soru aşağı yukarı hemen her gece bana telefonla
sorulduğu için bu yazıyı yazıyorum. Ateş ekseriya gece yükselir.
Çocuklarda basit bir grip, büyüklere nispeten daha yüksek ateş
yapar.
Önce; oda çok sıcak ise kapı veya pencereleri açıp
havalandırın. Çocuğun başını soğuk suya batırılmış ve sıkılmış bir
havlu ile sarıp çocuğun havale olmasını önleyin. Ateş düşürücü bir
şurup veya fitil tatbik edin veya yaşına göre aspirin verin. Üşütmüş
diye sarıp sarmalamayın. Giysisini biraz açıp ferahlatın. Bu
tedbirlerle ateş biraz düşer ve çocuk rahatlar. Sabah olunca
doktorunuza gidersiniz. O zamana kadar ateşten başka belirtiler
meydana çıktığı için teşhis daha sağlıklı olarak konabilir.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
14 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇOCUKLARDA KUSMA VE İSHAL
Aniden başlayan kusma ve ishal doktorunuza
sildirilmelidir. Ama günde iki üç ishal olmasına rağmen çocuğun
neşesi iştahı iyiyse endişeye lüzum yoktur. Yiyeceklerine dikkat
etmek lazımdır.
Kusmalar ateşle beraber ve devamlı ise bağırsak
enfeksiyonu veya kulak iltihabı düşünülebilir. Bu hallerde de
doktorunuzu görmeniz lazımdır. Ateşsiz,ara sıra olan kusmalar
önemsizdir. Hazımsızlıktan veya fazla yemek yemekten olabilir.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
15 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇOCUĞUN KAKASI
Yeni doğan bebeğin kakası siyah renkte ve balgam
gibidir. Meme emmeye başlayınca sarı renk alır. Ara sıra yeşil
olabilir, normal sayılır. Ateş ve kusma olursa doktorunuzla temasa
geçmeniz icap edecektir. Günde 2-3 defa yumuşak sulu kaka da normal
sayılır.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
16 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇOCUKLARDA ROMATİZMA
Kalbe de dokunan romatizma şöyle olur: Oynak
yerlerde şiddetli ağrı,şişkinlik olur. Yürüyemez, gezemez. Bir
mafsal iyileştirilirken diğerinde ağrılar başlar.. vücutta ateş
olur. Bu tip romatizma iyi tedavi edilmezse kalbe vurabilir. Bu tip
Romatizma mafsalları yalar,kalbi is ısıtır da derler. Bazı
çocuklarda ise romatizmal ağrılara benzer ağrılar olursa da bunlar
büyüme çağındaki çocuklarda olur. Tehlikeli değildir.
Ağrı kesicilerle geçer,bir müddet sonra da kendiliğinden
kaybolur.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
17 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇOCUĞUN ANATOMİSİ
Yeni doğan bebek mutlaka annesine, babasına veya
akrabalarından birisine benzer. Ama normal insan ölçülerinde
değildirler. Mesela: Başın uzunluğu vücut uzunluğunun dörtte biri
kadardır. Büyüklerde ise başın uzunluğu vücudunun uzunluğunun
sekizde biri kadardır.
Bacaklar; vücudun üçte bir, büyüklerde yarısı
kadardır. Göğüs çevresi 33-34 santim kadardır ve başın büyüklüğünden
küçüktür. Çocuğun bir yaşına girmesi ile doğru ikisinin de büyüklüğü
aynı olur.
Başta bıngıldak açıktır. Cinsel organlar, pek
iptidai şekildedir. Kundakta serbestçe yatarken kollar yüzüne kadar
bükülmüş, ayakları kıvrılmış durumdadır.
Çocuk doğduğunda cildi yağlıdır. Banyodan sonra koyu
kırmızı renkte görünür. Ancak bir hafta sonra normal rengini alır.
Saçlar iki santimetre bolundadır. Nadiren sekiz,on santim bazen de
daha kısa olabilir.
Gözleri önce mavimtıraktır. Sonra ailenin belli
rengine dönüşür. On beşinci güne kadar bakışları manasızdır.
Görmüyormuş gibidir. Sonra anlayarak bakar. Gözleri iki aya kadar
şaşı gibidir. Göz adaleleri kuvvetlendikçe şaşılık düzelir. Üçüncü
aydan sonra da şaşılık devam ediyorsa bir göz hekimine muayene
ettirilmesi gerekir.
Yüze göre baş daha büyüktür. Tepedeki bıngıldak
yumuşaktır. Bir yaşına doğru sertleşir ve kapanır. Daha önce
kapanması başın küçük olmasına sebep olur. Buda beyin faaliyetleri
bakımından zayıf olur diye bir düşünce vardır. Geç kapanması
zafiyetten, kalsiyum eksikliğinden olabilir. Raşitizm bakımından
tetkiki lazımdır.
Baş çevresi ortalama otuz beş santimdir. Bir yaşında
kırk beş, on iki yaşında elli iki santim olur. Baş çevresi doğumdan
sonra her ay bir santim artar.
İdrar beş altı güne kadar çok az çıkar. Bu günlerde
ciltten buharlaşma ve akciğerlerden yolu ile su kaybeder. Altıncı
günden itibaren idrar yapmaya başlar, hatta on, on beş defa yapar.
Bazen de ilk günler çokça kırmızı idrar lekesi görülür. Sebebi
şudur: Doğum öncesi anne karnından çocuğa çok miktarda ürik asit
geçmiştir. Doğumdan sonra çocuğun bünyesine gör8e çok fazla olan bu
madde, idrarla fazla miktarda dışarı atılır. Bezdeki kırmızımtırak
renge bu ürik asidin rengidir.
İki ay çocuk çok az terler. Sonra ter bezleri
faaliyete geçer. Terlemeler de başlar. Oda sıcak ise terler, meme
emerken terler, fazla giydirilirse veya hazımsızlık varsa yine
terler. Altı, yedi aylık iken hala çok terlerse bıngıldak büyük ve
çok yumuşaksa kalsiyum ve vitamin eksikliği var demektir.
Büyüklerin vücudunun % 60’ı sudur. Yeni doğan
bebeğin vücudunun % 70’i sudur. Dördüncü aydan itibaren bebekte su
nispeti azalmaya başlar. Çocuğun içebileceği kadar su verilmelidir.
Hele ishalde de hiç susuz bırakılmamalıdır.
Yeni doğan bebekte nabız yüz yirmi,yüz kırk
arasındadır. Bir yaşına gelince nabız yüze iner.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
18 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇOCUĞUN GELİŞMESİ
Doğum ağırlığı:2,5-3,5 kilogramdır.
Doğduğu zaman boyu:50 Santim civarındadır.
Baş çevresi:34-35 Santimdir.
Göğüs çevresi:32 Santimdir.
Sarılığın başlaması:2-3 günden sonra.
Sarılığın kaybolması:2-3 hafta sonra.
İlk aptes: Yeşilimtıraktır. 3 gün devam eder.
Normal aptes :3-5 gün sonra başlar.
Göbeğin düşmesi:Bir hafta içinde.
Bilerek gülmesi:1,5-2 ay sonra.
Başını kendi kendine kaldırması: 1,5-2 ay sonra.
Gözleri ile etrafı görerek takip etmesi:2. aydan sonra.
Bilerek ağlaması:2. aydan itibaren.
İlk gördüğü parlak şeyleri tutmak istemesi:5. aydan itibaren.
Ağırlığının doğum ağırlığının iki katı olması: 6. aydan sonra.
Kendi kendine oturması: 6. aydan sonra.
İlk dişlerinin alt çeneden çıkması:5. aydan sonra.
Kolundan tutulunca ayakta durması:7-8. aydan sonra.
Üst dişlerinin çıkması :8. aydan itibaren.
Yatağında kendi kendine ayağa kalkması:8 aydan itibaren.
Yardımla yürümesi: 9.aydan itibaren.
Konuşulan kelimeleri anlaması :10-12. aylarda.
Tek heceli kelimeleri söylemesi:10-12, aylarda.
Ağırlığının doğum ağırlığının üç misli olması:12. ayda.
Koşarak yürümesi :2. yaşı başlarında.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
19 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇOCUĞUN YAŞINA GÖRE BOYU VE KİLOSU
Şimdi sizlere vereceğim formüller 2 ile 15 yaş
arasında kullanılabilir ve doğru neticeler verirler.
AĞIRLIK:
Yaş x 2 + 8=
Yani:
Ağırlığı bulmak için: Çocuğun yaşı 2 sayısı ile çarpılır. Çıkan
sonuca 8 eklenir.
Örneğin:
Çocuğun 3 yaşında olduğunu düşünelim:
3 x 2 = 6
6 + 8 = 14
bu sonuca göre 3 yaşındaki bir çocuğun normal kilosu 14 kg.
olmalıdır.
BOY:
Yaş x 5 + 80= cm.
Yani:
Çocuğun normal boy ölçüsünü bulmak için: Çocuğun yaşı 5 sayısı
ile çarpılır. Çıkan sonuca 80 santim eklenir.
Örneğin:
Çocuğun 3 yaşında olduğunu düşünelim:
3 x 5 = 15
15 + 80 = 95
bu sonuca göre 3 yaşındaki bir çocuğun boyu 95 santim olmalıdır.
Çocuğun diş sayısını bulmak için: Çocuklarda 30-36 ay içinde
dişleri tamamlanır. Aşağıdaki formül bu aylar arasında kullanılır.
Ay sayısı 6 olarak bulunur.
Mesela:
15 aylık bir çocuğun:
15-6 = 9 Dişi olması gerekir.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
20 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇOCUK EĞİTİMİ
Çocuğun eğitimi, onun bütün hayatının rehberi
olacaktır. Onun için bu hususta pet çok kitap yazılmıştır. Hem
düşünür, hem de önerilerde bulunmuşlardır. Kimi yazar; dayak tavsiye
etmiştir, kimi yazar arkadaş olun demiştir, ebeveyne. Kimileri de;
çocuğa sakın baskı yapmayın, o size benzemeyecektir. Siz kendinize
çeki düzen verin, sizden kötü şeyler öğrenmesin demişlerdir.
Ben; benim düşüncelerimi Dorothy Nolte’nin şu
şiiriyle aktarmak istiyorum:
Eğer bir çocuk, sürekli eleştirilmişse;
Kınama ve ayıplamayı öğrenir.
Kin ortamında büyümüşse;
Kavga etmeyi öğrenir.
Alay edilip aşağılanmışsa;
Sıkılıp utanmayı öğrenir.
Devamlı utandırılarak terbiye edilmişse;
Kendini suçlamayı öğrenir.
Hoşgörü ile yetişmişse;
Sabırlı olmayı öğrenir.
Desteklenip yüreklendirilmişse;
Kendine güven duymayı öğrenir.
Övülmüş, beğenilmişse;
Taktir etmeyi öğrenir.
Hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse;
Adil olmayı öğrenir.
Güven ortamı içinde yetişmişse;
İnançlı olmayı öğrenir.
Kabul ve onay görmüşse;
Kendini sevmeyi öğrenir.
Aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse;
Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.
O halde biz de: Çocuğumuzu sürekli eleştireceğiz,
onunla alay etmeyeceğiz, onu hep utandırmayacağız, bazı kusurlarını
hoş görü ile karşılayacağız. Çok defa destekleyeceğiz. Sık sık
taktir edeceğiz. Hakkına saygı göstereceğiz. Daime kendisini
destekleyeceğimizi hissettireceğiz ve ailede dostluk, sevgi ortamı
oluşturacağız.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
21 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇOCUKLARIN KAZADAN KORUNMALARI İÇİN ALINAN
TEDBİRLER
Yürüyen ve beş yaşından küçük çocukların evde ne
yapacakları kestirlemez. Onun için şu hususlarda çok dikkatli
olunmalıdır.
GENEL OLARAK
*Çocuğu uzun zaman yalnız bırakmayınız.
*Bütün priz ve kordonları kontrol edilerek açık bırakılmaması
sağlansın.
*Soba ve radyatörlerin sıcaklığı çocuğa öğretilsin.
*Silah varsa saklansın ve mermileri çıkartılsın.
*İlaç verilirken tarifeleri birkaç defa okunsun.
*Pencere önlerine sandal ye tabure vb. bırakılmasın.
*Yerler kaygan olmasın, halı veya kilimle örtülsün.
MUTFAKTA
*Ocağın önü parmaklık vb. şeyle çevrilmeli.
*Tava sapları arkaya dönük olmalı, çocuk sapını tutup çekmesin.
*Elektrikli aletleri aletlerin kordonu aşağı sarkmasın, çocuk
tutup çekebilir.
*Sıcak şeyleri demlik, bardak vb. erişilecek yerlere konmasın.
*Keskin ve sivri uçlu bıçak vs. saklansın.
*Çekmece, dolap kapıları açılamayacak şekilde kapatılmalıdır.
*Yemek sandalyesi devrilmeyecek cinsten olmalı.
*Kibrit, çakmak gibi yakıcı aletler saklı olmalı.
*Yerler kaygan olmamalı.
YATAK ODASINDA
*Karyola kenarları köşeli ve sivri olmamalı.
*Gece yanar vaziyette sobalar bırakılmamalı.
*Elektrik ampulleri erişilmeyecek yerde ve sabit olmalı.
BANYODA
*Elektrikli ısıtıcılar konmamalı.
*Yerlerde kaymayan tabanlıklar olmalı.
*Küvet içinde de kaymayı önleyen plastik tabanlıklar olmalı.
*İlaç dolabı erişilmeyecek yükseklikte olmalı.
*Bütün temizlik malzemeleri, aerosoller ve fırça vb. gizlenmeli.
*Üç yaşından küçük çocuklar banyoda yalnız bırakılmamalı.
OTURMA ODASINDA
*Bütün kırılacak eşyalar ortadan kaldırılmalı.
*Sehpalar sivri uçlu olmamalı.
*Süs bitkileri dikenli ve yaprakları zehirli cinsten olmamalı.
*Alkol, sigara, kibrit ortadan kaldırılmalı.
BAHÇEDE
*Havuz varsa etrafı parmaklıkla çevrilmeli.
*Bahçede tümsekler olmalı.
*Çocuk bahçede uzun süre yalnız bırakılmamalı.
*Köpek vb. hayvanlardan korunmalı.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
22 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇOCUĞUNUZUN DURUMUNU DOKTORUNUZA TELEFONLA
NASIL BİLDİRMELİSİNİZ
Birkaç gün önce muayene olan çocuğunuzun durumunda
bir değişiklik hissedip doktorunuzu aramak isterseniz şu şekilde
hazırlıklı olmalısınız.
Yaşını tabii bilirsiniz, ilaveten kilosunu da
öğrenip not kâğıdınıza yazınız. O andaki ateşini ölçünüz. O ana
kadar aldığı ilaçların isimlerini ve aldığı miktarları kâğıda
yazınız. Evde eskiden kalma ilaçlar varsa onların isimlerini
yazınız. Hastalığa konan teşhisi de yazınız. (Bu bilgileri
doktorunuz size telefonda sorabilir)
Şimdi doktorunuza telefon açıp istediklerinizi
sorabilirsiniz. Doktorunuz ya tıbbi bir tavsiyede bulunacaktır veya
hastayı tekrar görmek isteyecektir.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
23 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ÇOCUĞU NE ZAMAN DOKTORA GÖTÜRMELİ
Çocukların hasta olduğu şöyle anlaşılır: Çocuk
isteksiz, iştahsız olur. Eski canlılığı yoktur. Sakin ve sessiz
olur. Oyun istemez. Bu durumda sinirsel bir hal midir, yoksa bir
hastalığın başlangıcı mıdır diye çocuk sıkı bir takibe alınır. İki
gün gözlenir, eski neşesine, iştahına kavuşursa mesele yoktur.
ŞU BELİRTİLER BAŞLARSA DOKTORA MÜRACAAT EDİLİR:
-Şiddetli baş ağrısı veya baş dönmesi varsa,
-Ateşi 39 dereceye gelmişse,
-Karnının sağ tarafında batıcı bir ağrı, sancı varsa,
-Soğuk, soğuk terliyorsa, uyuşukluk varsa,
-Havale oluyorsa,
-İshal ve kusma varsa,
-Kusması şiddetli ise,
-37-38 civarında ateş 3 gürdür devam ediyorsa,
-iştahsızlık devam ediyorsa, halsiz dermansız ise,
ACİL SERVİSE DE ŞU HALLERDE GÖTÜRÜLÜR:
-Çocukta nefes almakta bir zorluk varsa,
-Çocuğu yılan, böcek vb. şey ısırmışsa,
-Çocukta bir yanık olmuşsa veya
-Çarpma, düşme olmuşsa,
-Zehirlenme şüphesi varsa,
-Yanlışlıkla çamaşır suyu içmişse,
-Kırık,çıkık şüphesi varsa.
Bu haller dışında telaşlanıp gece yarısı sokaklara
düşüp hem çocuğa,hem de kendinize eziyet etmemenizi tavsiye ederim.
Sabahı bekleyip,hastalık belirtileri iyice ortaya çıktıktan sonra
doktora gitmek teşhis bakımından da daha iyi olur.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
24 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
EVDE KÖPEK ZARARLI MIDIR?
Boğuşmaya kadar varan aşırı ilgi zararlıdır. Kuduz
aşısı mutlaka yapılmalıdır. Aşılı bile olsa köpeklerden insanlara
geçen Kist Hidatik dediğimiz hastalık çok tehlikelidir. Köpeklerin
ağız civarında oluşan mantarlar ,ayrıca köpeğin tüyleri çocuklarda
hastalıklara sebep olabilir.
Bu sebepten dolayı derim ki: Çocuklar köpekle aşırı
derecede samimi olmasınlar.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
25 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
EVDE BULUNMASI GEREKLİ İLAÇLAR
Ateş düşürücü bir ilaç,
Alerjiye karşı bir ilaç,
Öksürük şurubu,
Burun damlası, tuzlu su ihtiva eden
bir damla,
Sancı ve bulantı kesici ilaçlar,
İshal kesici ilaçlar,
Tentürdiyot,
Yara pomadı,
Yanık pomadı
Kaşıntı pomadı,
Bantlı plaster,
Gazlı bez,
Pamuk.
İlaçların doktor kontrolünde
kullanılması gerektiğini unutmayınız.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
26 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BRONŞİT TÜRLERİ
Eskiden hep zatürreeden korkulurdu. Şimdi çocuklarda
bronşit var diyince önce bir eyvah diyor sonra da soruları peş peşe
diziyorlar.
Bu devirde soğuktan olan bronşitin korkulacak hiçbir
yanı yoktur. Bronşit demek nefes borularının bir kısmının iltihabı
demektir ki; antibiyotikle çabucak iyileşir. Bir ay sonra olan
bronşit değildir. Bir ay önceki hastalıkla ilaçlarla ateş düşmüşse,
öksürük başlamışsa, burada eski bronşitin kabahati yoktur. Kabahat
aranıyorsa, çocuğu yeniden üşütendir.
Demek ki; çocuk üşürse sık sık ateşli bir hastalığa
yeniden yakalanabilir. Diğer tip bronşitlerden mesela sigara
bronşiti vardır. Hava kirliliği de bronşite sebep olur.
Mühim olan bronşit, alerjik bronşittir. Başta sigara
olmak üzere her türlü tozlar, is, duman, parfüm ve kolonya,esans
kokuları bu cins bronşite sebep olurlar. Bunlarda ilaçlarla iyi
olurlar, ama alerji yapan şeyler tekrar karşılaşılırsa yeniden
bronşit başlar.
O halde alerjik bronşitten kurtulmanın yolu bronşiti
yapan ne ise onu öğrenip ondan kaçmaktır. Bu alerjik bronşitler,
diğer soğuktan olanlar gibi ateşli olmazlar.
Ayrıca astım bronşit vardır ki; tedavisi en zor ve
sebebi çok zor tespit edilendir. Bu da alerjik bir sebebe bağlıdır.
Her şahısta başka bir şey bronşit yapar ve hemen aklımıza gelen her
şey astım bronşit yapabilir. Yiyeceklerde, kokularda, tozlarda
yapabilir.
Astım bronşitte nefes boruları şişer, daralır,
balgam varmışta onun çıkması için devamlı öksürük başlar. Astımda
balgam yoktur. Zorlama öksürük, biraz köpüklü ifrazat çıkar.
Ferahlandım derken yeniden öksürük ve nefes darlığı başlar. En
berbat bronşit işte budur ve sebebi bulununcaya kadar devam eder
durur.
Astım bronşitin teskin edici güzel ilaçları var
tabi. Ama esas tedavi,o şahısta astımı ne yapıyorsa onu bulmaktır.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
27 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BURUN KANAMASI
Önce hangi hallerde burun kanar, bunu anlatayım.
Sonra da çarelerini söyleyeyim:
Burna çarpma veya vurmalar, burunla çok oynama,
burun iltihapları, yüksek tansiyon, kanama istidadı, K ve
vitaminlerinin eksikliği, kalsiyum eksikliği, burun tümörleri ve
lösemi. Bunlar doktor tarafından araştırılıp sebep bulunur. Ona göre
tedavi yapılır.
Bize müracaat eden bir hastamızda aşağı yukarı sebep
belli! Hastamızın tansiyonu yükselmiş. Tansiyon demek; damarlarda
tazyik yüksek demektir. Bu tazyik neticesi nerede ince, zayıf bir
damar varsa orası çatlar ve kanama başlar. Tansiyonlu şahıslarda çok
şükür, çok defa burun damarları çatlar. Beyin damarları çatlarsa
felç husule gelir. Burunda olursa ehven-i şerdir. Pek korkulmaz.
Bu gibi hastalarımızın yapacakları şey, tansiyonunu
kontrol altında tutmak, yükselmesine mani olmaktır. Tansiyon
ilaçlarını devamlı alacaktır. Hiç olmazsa ayda bir tansiyonunu
ölçtürecektir. Perhizini bozmayacaktır.
Kanama olduğu takdirde telaş etmeden önce tansiyon
ilacını alacak, başına, boynuna soğuk pansuman yapacaktır. Kan
gelmeyen burunu sümkürerek, soğuk su çekerek temizleyip açacaktır.
Sonra parmakla kanayan tarafa 3-5 dakika bastırıp tazyik edecektir.
Yine kan durmazsa, bir karış uzunluğunda 2-3 santim eninde temiz bir
bezle burun içine tampon yapılacaktır. Kanama yine durmazsa hemen
doktoruna gitmesi gerekir. Aslında kanama dursa bile doktorun sizi
görmesi, tansiyonunu, ilaçlarını kontrol etmesi elzemdir.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
28 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ANİ TEHLİKE KARŞISINDA VÜCUDUMUZUN ALDIĞI
TEDBİRLER
Beyinde hipofiz denen küçücük bir
bez vardır. Nohut kadar olan bu bez vücuttaki hormon yapan bütün
bezlere kumanda ettiği için orkestra şefi diye adlandırılır.
İnsan ani bir tehlike ile
karşılaşınca, mesela; kocaman bir köpek üzerinize doğru geliyor,
bahsettiğimiz bu hipofiz bezi derhal bir hormon yapıp kan yolu ile,
böbrek üzerindeki bir beze gönderir. Sanki faks çeker. Der ki: Acele
kortizon ve adrenalin yapıp kana gönder.
Bu bez sayesinde bunlar kana
verilir.
Bakın bu iki madde ne yapar?
Derhal kana glikoz ve yağ gönderir.
Bunlar kavgada vücuda fazladan enerji verir. Tansiyon yükselir ve
nabız hızlanır. Bu sayede mücadele edecek olan adalelere kan yoluyla
yağ ve glikoz süratle gönderilir. Ayrıca yüz adaleleri gerilir (daha
tehditkar görünmek için), göz kapakları gerilip açılır (daha iyi
görmek için). Yine ayrıca kanı pıhtılaştırıcı bir madde kana
salınır.
Bu da yaralanma olursa kan çabuk
pıhtılaşsın ve kanama az olsun diye.
Artık vücut mücadeleye hazırdır ve bütün bu hazırlıklar
saniyeler içinde olur.
Vücudumuzun içinde ve dışında yapılan bütün faaliyetler, bu
küçük bezlerin yaptığı hormonlar sayesinde olur. Hem de anında. Bu
muhteşem koordinasyon karşısında Yaratan'ın ihtişamı daha iyi
anlaşılmıyor mu?
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
29 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ANTİBİYOTİKLER İSHAL YAPAR MI?
Antibiyotik kullanımından 10-15 gün sonra karın
ağrısı ve ishal görülebilir. Bilhassa Klindamisin, Cafalosporin,
Streptomisin, Gentamisin gibi ilaçlar bağırsak florasını bozar.
Faydalı mikropları da öldürüp, zararlı mikropların üremesine sebep
olur. Bunlar da ishal yapar.
Gaita muayenesi ile bu durum tespit edilir ve uygun
tedavi ile çabucak iyi olunur. Rahatsızlığa sebep olan Antibiyotik
bir daha kullanılamaz.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
30 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
APANDİSİT
Apandisit, ince bağırsağın kalın bağırsağa
birleştiği yerde 3-5 santim uzunluğunda küçük boru gibi bir et
parçasıdır. Göbek ile sağ kalça kemiği çıkıntısı arasındadır. Yani
göbeğin sağında kasığa yakın yerdedir. Teşhisi çok kolaydır.
Doktorunuz yok dedi ise büyük ihtimalle yoktur.
İlk başladığında; bu bölgede şiddetli sancı olur.
Vücutta ateş yapar. Bulantı olur. O bölgede tazyikle ağrı ve
gerginlik hissedilir.
Müzmin dediğimiz apandisitte ateş olmaz. Ama bu
bölgede zaman zaman batıcı ağrılar olur. Bastırınca da ağrı duyulur.
Karın ağrılarının başka sebepleri de vardır.
Doktorunuz bir takım tetkikler yaparak sebebini
mutlaka bulacaktır.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
31 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ARI SOKMASI
Arı sokması bazı kimselerde alerjik reaksiyonlara
sebep olur. Çok şükür nadiren büyük rahatsızlıklar görülebilir.
Umumiyetle arı sokmalarında o bölgede kızartılar olur. Biraz acıma
ve kaşıntılar olur. Soğuk su pansumanı veya antihistaminikli,
kortizonlu pomatlarla çabucak iyileşir.
Bazı kimselerde ağır rahatsızlıklar da yapabilir.
meselâ; tansiyon düşer, bütün vücut şişer, baş dönmesi, çarpıntılar
olur. Şok hali görülebilir. Böyle hassas kimselerde daha tehlikeli
haller olabilir. Onun için, bu gibi arıya karşı alerjisi olanlar,
arıların bulunduğu bölgelere gitmek zorunda iseler, yanlarında bir
ampul kortizon, bir ampul antihistamin,hatta bir ampul adrenalin ve
enjektörü yanlarında bulundurmalıdırlar. Bu ilâçlar lüzum olduğu
taktirde hayat kurtarıcı olurlar.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
32 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
AĞRILAR
Bizlere müracaat eden hastaların
hemen hepsinin müşterek şikâyetleri ağrılardır.
Ağrı pek çok hastalığın müşterek
belirtisidir. Mesela baş ağrısı, Eldeki bir kesik, bağırsaklardaki
bir rahatsızlık, dişte ki iltihap baş ağrısı yapabildiği gibi,
sinirlenmek veya beyindeki ciddi bir rahatsızlık da baş ağrısı
yapabilir. Ağrıların sebebini teşhis etmek için iyi bir tıbbi
bilgiye sahip olmak çok defa yetersiz kalabilir. Şöyle ki; bazı
hastalar gelip "Karnım çok ağrıyor" derler. Ne zamandan beri?
Sorusuna "Çoktan beri" derler veya "Epeydir beri" diye cevap
verirler.
Yemekten önce mi,sonra mı? Sorusuna
"Her zaman" diye cevap verirler. Ağrının tam yerini göstermeyip "Her
tarafım ağrıyor" Derler.
Teşhiste ağrının zamanı, yeri,
yayıldığı bölgeler, vücudun başka bir yerinde eski bir rahatsızlığın
olup olmadığını ve buna benzer bir takım bilgiler doğru teşhise
yardımcı olurlar. Hastaların bu hususlara çok dikkat etmeleri
lazımdır. Röntgen ve laboratuar tetkikleri ancak hekim lüzum görürse
yapılmalıdır.
Şunu da belirtmek isterim: Eğer
klinik muayenenin "Var" dediğine laboratuar tetikleri "Yok" diyorsa,
birkaç gün 1-2 defa daha tahlilleri tekrar yaptırmak lazımdır.
Şimdi belirtilerin yerlerinin,
zamanının, şiddetinin, ona ilave belirtilerin teşhiste ne kadar
önemli olduğunu bir misalle anlatacağım. Başım ağrıyor diye gelen
hastalarda neler olabilir:
SİNÜZİT: Kaşların altında ve elmacık
kemiklerinin olduğu yerlerde ekseriye sabah başlayıp akşama doğru
kaybolan ağrı ardır. Ateş olabilir. Bu noktalara hafif darbeler
yapıldığında zonklama olur. Çok defa nezle ve burun tıkanıklığı ile
beraber olur.
MİRGEN: Başın ekseriya tek tarafında
aniden başlayan kendiliğinde zonklayıcı bir ağrı vardır. Kusmalar da
olur. Ağrılar zaman zaman gelir. Bir saatte geçer, bir iki gün de
devam edebilir.
DİŞ İLTEHAPLARI: Baş ağrısı
iltihaplı tarafta daha çok olur. Hastalanın yemek yerken veya sıcak,
soğuk meşrubat içeren dişinin ağrıdığından bahsetmesi lazımdır. Ateş
de olabilir.
MENENJİT: Baş ağrısı ile birlikte
ateş de vardır. Dalgınlık, ense sertliği görülür, vücutta kırmızı
döküntüler vardır.
BEYİN KANAMALARI: Ani baş ağrısı,
kusma,bulantı ile başla. Birkaç saat içinde görmede, konuşmada
bozukluklar olur. Dalgınlaşır ve sonunda vücudun bir tarafı uyuşup
güçsüzleşir. Görülüyor ki aynı belirtiyi (baş ağrısı) gösteren
muhtelif hastalıkların teşhisi için, hekimin bilgili olması dışında
hastanın da durumunu tam ve eksiksiz belirtmesi mutlaka lazımdır.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
33 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ADET SANCILARI
Adet esnasında kasıklarda az veya çok, kalçalara
veya bele vuran ağrılara adet sancısı veya dismenore denir.
Bu esnada sebebi, rahmin kasılmasını
kontrol eden bazı hormonların normalden fazla veya az oluşuna
bağlanır. Bu cins sancılar ilk üç gün olup çok defa kendiliğinden
geçer.
Sancıyı hafifletmek için bir ağrı kesici alınabilir.
Eğer sancılar adetten önce
başlıyorsa, adet yokken de oluyorsa, kanama az veya normal-den çoksa
jinekolojik bir durum var demektir. Mesela;"Endometriosis" olabilir
veya kasık bölgesinde çeşitli iltihaplar olabilir.
Hatta yumurtalıklarda kist, ur da
olabilir. Bunlar çok nadir de olsa, doktora görünmekte fayda vardır.
Bu rahatsızlıkların hepsi de tedavi ile iyileşebilir.
ADET OLMAYIŞI (AMENORE)
Normal olarak kızlarda adet,en geç
16 yaşından önce olur. Bazı atletik bünyelilerde ve ince uzun
boylularda biraz geç kalabilir. 16 yaşını geçmiş, göğüsleri
büyümemiş, adet olmamış kızlarda hormonsal bir gelişme bozukluğu
düşünmek lazımdır. Doktora müracaat lazımdır.
Eğer muntazam adet görürken birden
adet kesilmesi olursa şunlar akla gelir:
Hamilelik olabilir. Bu basit bir test ile belli olur.
Çocuk yoksa: Çok fazla eksersiz
yapmaktan, çok şişmanlamaktan, üzüntü ve sıkıntıdan da adet
gecikebilir.
İçilen bazı ilaçlar kanamaya mani
olabilir. İleri yaştakilerde menopoz başlangıcı da olabilir.
Bunların hepsi tehlikesiz sebeplerdir. Endişeye lüzum yoktur. Çok
nadir olsa da beyindeki hipofiz bezinin ve yumurtalıkların iltihap
ve tümörleri de "Amenore" yapar. Ama, bunların adet kesilmesinden
başka bir takım diğer belirtileri olur. Eğer adet kesilmesinden
başka bir rahatsızlık belirtisi yoksa telaş etmeden bir iki ay
beklemek en iyisidir. Amenore çok defa kendiliğinden düzelir.
Menopaza girmişse, kemik erimesi
dediğimiz Osteoprosis olmasın diye yumurtalık hormonlarının
verilmesi lazımdır. Bunların çeşitleri çoktur. Muayeneyi yapan hekim
uygun olanı verecektir.
ADETTE FAZLA KANAMA (ENDOMETRİOSİS)
Bu hastalık daha çok adetin yeni
başladığı dönemlerde görülür. Nadiren adet kesilme devresinde de
görülebilir. Hormonlarla ilgili bir durumdur. Burada rahim iç
tabakasının aşırı kalınlaşmış halde kalmasıdır. Hormon tedavisi ile
3-5 ayda iyi olur. Kanserle ilgisi yoktur. Kanser daha çok yaşlı
kadınlarda görülür. Bu da anormal kanamalar yapar. Zamansız adet
görme olur. Yalnız kanserde buna benzer alametler yapabildiği için
teşhis ederken etraflı tetkikler yapmak icap eder. Böyle kanamalı
hallerde teşhis koyarken hekimler etraflı tetkikler yaparlar.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
34 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
AĞIZ İÇİ YARALARI:
AFT: Ağız içinde, yanakta, dilde,
dudakta görülen kirli beyaz renkte küçük yaralardır. Bazı kitaplarda
virüslerle husule gelir diye yazar. Bazı kitaplarda da sebebi belli
değildir diye yazar.
Ben AFT'ın alerjik bir hastalık
olduğu kanısındayım. Bazı kimselerde ceviz veya baharatlı
yiyeceklerin hemen AFL yaptığı görülmüştür. Bazılarında da bulgur,
patlıcan AFT yapar. Çocuklarda iltihaplanıp çok ateş yapabilir.
Tedavisi çok basittir.
Korunmak için;ne yenildiği zaman husule geliyorsa,onu tespit
edip bir daha yememek lazımdır.
BEHÇET HASTALIĞINDA : Bu aftlar gözde, ağızda ve cinsel
organlarda üç yerde birden olur. Hulusi Behçet ismindeki hocamız
dünyada ilk defa bu hastalığı tespit etmiş,tarif etmiştir. Uzun
süren,beyinde de tahribat yapan nadir görülen bir hastalıktır. Bilgi
isteyen hastanın korkmasına sebep yoktur.
ÇENE ALTI BEZLERİNİN ŞİŞMESİ: Ağızda bir takım iltihaplanmalar
olur. Bunlar çene altındaki bezlerin şişmesine sebep olur-lar. Çene
altındaki bezler ayrıca yüzde, kulak altında çıban dediğimiz yaralar
olunca da şişerler. Bu iltihap ve yaralar,iltihabın cinsine göre
tedavi edilirler. Tehlikeli değildirler.
DİL İLTİHABI: Glossit diyoruz. Dil şişer, kızarır,vücutta da
ateş yapar.
TÜKRÜK BEZLERİ: Kulak önünde,dil altında bulunurlar. Bunlarda
iltihapla-nıp,ateşli hastalıklar yaparlar. Kulak önündeki Parotis
bezi kabakulak hastalığını yaptığı için iyi bilinir. Bu iltihap ve
yaralar iltihabın cinsine göre tedavi edilirler.
AĞIZ KOKUSU: Ağız kokusu iyi bir şey değildir. Pek çok sebebi
vardır. Bunun için de ağız kokusunu hemen gidermek mümkün değildir.
Evvela neler ağız kokusu yapar bunu bilmek lazımdır.
Önce; ağzın kendisi kusurlu
olabilir. Dişler çürük olabilir. Dişetleri iltihaplı olabilir.
Dişetlerinde kanamalar olabilir. Ağız içi kuru olabilir. Dil çok
paslı olabilir. Bütün bunlar nefesinin kokmasına sebep olurlar.
Ayrıca bademcikler iltihaplanırsa veya nezle varsa, burun tıkanırsa,
sinüzit varsa bunlarda ağız kokusu yaparlar.
Ayrıca mide, karaciğer, böbrek
hastalıkları, şeker hastalığı, akciğer apsesi de ağız kokusu
yaparlar. Karaciğer koması fare gibi, üremi idrar gibi, şeker
hastalığı aseton gibi kokar. Kabızlık, hazımsızlıkta nefes kokmasına
sebep olurlar.
Bunlar yoksa yiyeceklere de dikkat
etmek lazımdır. Soğan, sarımsak, biber, baharatlar ve bazı içkiler
de ağız kokusu yaparlar.
Bunların bir kısmı ağız hijyenine
riayetle,diğerleri doktorunuz tarafından sebebine göre tedavi
edilir.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
35 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ALERJİ
Alerji hakikaten çok başlı bir
yaratığa benzetilebilir, şükürler olsun ki ölümcül bir hastalık
değildir. Bu alerjik görüntüler içinde en tehlikelisi Astım
hastalığıdır. Bir de Anafilaksi vardır.
Şimdi alerji nedir, nasıl olur? İzah
edeyim.
Vücudumuzda yabancı cisimler ve
mikroplara karşı bir müdafaa sistemi vardır. Bu sistem neyin bünyeye
zararlı, neyin zararsız olduğunu derhal tespit eder. Zararlı ise ona
karşı tedbirleri alır.
Bu sistem, bazı kimselerde gelen
sinyalleri yanlış değerlendirir. Zararsız maddeleri de, zararlı
telakki eder. Vücuda giren ve zararlı olarak algılanan maddelere
Allerjen maddeler diyoruz.
Sistemden zarar mesajını alan mast,
bazofil ve eozinofil hücreleri harekete geçer. Bazofil ve mast
hücreleri bulundukları dokuya hestamin denen tahriş edici bir madde
salgılar. Eozinofil hücreleri de kanda sayılarını artırarak adeta
seferberlik ilan eder. Bazofil ve mast hücreleri ciltte, solunum
cihazında ve hazım yollarında reaksiyon gösterirler. Nerede
reaksiyon gösterirlerse orada belirtiler oluşur. Burunda, gözde
histamin salgılarsa göz nezlesi ve burun akıntısı, aksırık, tıksırık
olur. Solunum cihazında ifrazat olursa hırıltılı ve hışırtılı
öksürük ve bazen nefes darlığı olur. Eğer bu ifrazat hazım
yollarında olursa ishal ve karın ağrıları husule gelir.
Bu istenmeyen alerjen maddeler
şahıstan şahısa değişir. Bir kimse ceviz yerse,bir başkası patlıcan
yerse veya parfüm koklarsa alerjik reaksiyona maruz kalır. Bir şahıs
iki değişik maddeye karşı da alerjik olabilir.
Birçok hastalarda olduğu gibi,
alerjik bünye kalıtımla geçebilir. Tedavide esas, alerjik
maddelerden kaçmaktır. Bunun için de, o maddeyi eliminasyon
denemeleriyle tespit ederek neticeye varmak mümkün olabilir.
Çilek, bulgur, patlıcan, kuru
yemişleri bulmak ve o maddelerden uzaklaşmak mümkündün. Ama; ota,
samana, ev tozlarına karşı alerji olunduğunda bu madderden
uzaklaşmak çok defa mümkün olmayabilir.
Tedavide yaygın olarak
Antihistaminik denen ilaçlar kullanılır. Bunlar hücrelerin
salgıladığı Histamini nötralize eder.
Antistaminikler çok defa burun
akmasını veya tıkanmasını, göz yaşarmasını, ağız, boğaz yanmalarını,
aksırıkları ve tıksırıkları, ciltteki kurdeşen cinsi reaksiyonları
geçirirler. Bu reaksiyonlar şiddetli olduğu zaman kortizonlu ilaçlar
hatta bazen adrelin lüzumlu olabilir.
Ayrıca tedavide aşılar da
kullanılabilir. Allerjik madde belli olduktan sonra bu madde azar
azar vücuda verilir. Adeta alıştırılır. Sonra da aralıklarla
verilir.
Gelecek sayıda Alerjik Nezle ile
devam edeceğim. Sorularınızı Çorumlu 2000 dergisi kanalı ile ve
bizzat bana gönderebilirsiniz.
Sağlıklı bir ömür dileğiyle.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
36 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- ALERJİK NEZLE
- (Saman Nezlesi-Bahar Nezlesi)
- Soğuk algınlığındaki ve gripteki
nezleyi biliyoruz. Az da olsa ateş vardır. Bazen öksürükte olur.
Bütün vücutta da ağrılar, kırgınlıklar olur. Bunların sebebi
üşütmedir, cereyanda kalmaktır, buz gibi su içmektir.
- Alerjik Nezle soğukla, sıcakla
ilgili değildir. Ortada hiçbir şey yokken birden bire başlar. Burun
akar. Gözler kızarır, yaşarır, kaşıntı olur. Aksırık, tıksırık hatta
ses kısıklığı olabilir. Sebebi bellidir. Ama neyin sebep olduğu
belli değildir. Bunu açıklayalım.
- Sebep: Alerjik bir maddedir.
Alerjiyi de anlaşır hale getirelim.
- Alerji dediğimiz rahatsızlığı yapan
maddelere “Alerjik Madde” diyoruz. Aslında bu maddelerin hiçbiri
zararlı madde değildir. Herkeste de rahatsızlık yapmaz. Rahatsızlık
olması için “Alerjik Bünye” olmalıdır. Böyle bir bünye, bazı
maddeleri vücut için zararlı madde zanneder. Bu madde ile
karşılaşınca vücudumuzu korumak için mücadeleye başlar.
- Mesela; bünye bir parfümü düşman saydı ise, onu atmak,
uzaklaştırmak için burunda bol bulu ifrazat yaptırır. Yiyeceklerden
birisin tehlikeli saydı ise, kusma yaptırarak ve ishal yaparak o
maddeyi vücuttan atmak ister. Sevmediği bir toz veya duman akciğere
giriverirse derhal öksürük nöbeti yaptırarak (Astım Krizleri) o
dumanı uzaklaştırmak ister. İşte alerjinin sebebi budur. Yani
bünyemizdir. Bunda bilinmeyen şey, bünyemizin niçin durup dururken
hiçte zararlı olmayan maddelere karşı hasım olması.
- Bazı kimseler kaşık kaşık balı
keyifle yer, bazısı da balı parmağının ucunda yalasa bütün vücudu
kabarır. Kurdeşen olur.
- Bu kısa izahtan sonra nezleye
dönelim. Alerjik Nezle de bu şekilde olur. Alerjilerde tedavinin
esası bu alerjik maddeyi bulmaktır. Ondan sonra iş kolay. Bünyesinin
sözünü dinleyecek o maddeyi kapısından içeri sokmayacaktır.
- O madde tespit edilinceye kadar epey
zaman geçer tabi. Bu arada hastayı rahatlatacak pek çok ilaç var.
Göz ve burun için Antihistaminik damlalar, tabletler kullanılabilir.
Çok şiddetli hallerde Kortizonlu damlalar ve pomatlar da
kullanılabilir. Ayrıca Kromolin solüsyonları da çok tesirli
ilaçlardır.
- Bütün bu ilaçlar Alerjik nezleyi 1-2
günde tedavi ederler. Ama eğer üçüncü gün alerjik madde ile
karşılaşılırsa yine nezle başlar.
- Altın değerindeki tavsiyem “Bu
doktor da anlamadı” diye doktor,doktor gezmeyiniz. Nezleye iyi gelen
ilacınızı kullanırken, alerji yapan şeyi bulmaya çalışınız.
-
- ALERJİK HASTALIKLAR
- Gıda alerjisi. Cilt alerjisi.Sıcak,
soğuk alerjisi. Saman Nezlesi. Astım İlaç alerjileri. Böcek
ısırmaları. Koku ve duman alerjileri.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
37 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ARPACIK
Kipliklerin dibindeki yağ bezleri iltihabına
“Arpacık” denir. Göz kapağının bir yerinde şişme, kızartı olur.
Sonra ortasında sarımsı bir kabartı olur, bu da patlar ve içinden
biraz cerahat çıkar. Sonra da iyi olur. Bazen patlama olmaz, orada
mercimek büyüklüğünde kabartı kalır ki, buna şalazyon denir.
Arpacığın tedavisi için, antibiyotikli pomatlar ve
göz damlaları kullanılır. Ayrıca mendil büyüklüğünde bir bezi sıcak
suya batırıp, sıkıldıktan sonra arpacık üzerine koyup pansuman
yaparız. Şayet şalazyon olmuşsa ve bu tedbirle geçmiyorsa küçük bir
cerrahi müdahale yapmak icap eder.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
38 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
ASPİRİN KİREÇLENME YAPAR MI?
Aspirin kireçlenme yapmaz. Yüksek
tansiyonlularda,kalp damarlarında kireçlenme olan kimselere aspirin
verilir. Mideniz rahatsız değilse rahatlıkla aspırın alınabilir.
ASPİRİN ZARARI VAR MI ?
Aspirin mükemmel bir ilaçtır. Yalnız soğuk
algınlığına değil,romatizmadan kalp hastalıklarına,damar
sertliklerine kadar pek çok hastalıkta kullanılan iyi bir ilaçtır.
Her ilaçta olduğu gibi aspirinin de istenmeyen tesirleri dolayısıyla
bazı hallerde kullanılmaması icap eder. Mesela: Mide
hastalıklarında,kanama istidadı olanlarda,virüstik hastalıklarda ve
astım hastalığında kullanılmaması tavsiye ediliyor.
Bir de dozajına dikkat edilmelidir. Çok uzun zaman
mesela her gün 8-10 aspirin içilirse kulakta rahatsızlık yapabilir.
Ayrıca küçük çocuklar,onların aspirini tatlı olduğu için fazla
miktarda yiyebilirler. Bunlara dikkat edildiği taktirde aspirin çok
kıymetli bir ilacımızdır. İlaç içen çocuklarda şimdiye kadar bir yan
tesir görülmemişse dikkatli kullanmak şartı ile bundan sonra da
hiçbir zarar vermez.
AŞIRI ASPİRİN KULLANIMI
Fazla alınan aspirin kulak çınlaması, baş
dönmesi,nadiren de işitme kaybı yapabilir. Astım hastalığında ,
çiçek , kabakulak gibi virüslerin yaptığı hastalıklarda
kullanılmaz. Ayrıca Heparin,Warfarin gibi ilaçlarla birlikte de
kullanılmaz. Sık sık kanamaları olanlarda ve mide rahatsızlığı
olanlara da tavsiye etmiyoruz. Buna benzer çekinceli haller bütün
ilaçlarda vardır. Onlar için de şu şu hallerde kullanılmaz diyoruz.
Aslında aspirin pek çok yerde kullanılan şahaser bir
ilaçtır. Romatizmalarda, ağrılarda kullanıldığı gibi damar
sertliklerinde de kullanılıyor. Yukarıda bahsettiğim haller sizde
yoksa rahatça kullanabilirsiniz.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
39 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
AŞIRI ZAYIFLIĞIN NEDENLERİ
Zayıflığın sebepleri çoktur. Gıdasını tam
alamamak,iştahsızlık,ateşli hastalıklar,bazı hormonsal
rahatsızlıklar, kanser,müzmin ishaller,sigara.Bu hastalıklar
hekiminiz tarafından kolaylıkla tespit edilebilir ve gerekli
tavsiyeler yapılır.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
40 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
AYAK BİLEKLERİNDE ŞİŞKİNLİK
Ayak şişmeleri,ekseriya kalp,böbrek hastalıkları
ve
varisten olur. Böbrek ve kalp hastalığından şişen ayak ertesi sabah
inmez. Ayrıca bu hastalıklarda daha başka hastalık belirtileri olur.
Varisten olan şişler ayaktaki toplar damarlar
gevşemiş, genişlemiştir, kanı yukarı sevk edemez. Bu yüzden ayakta
fazla kalınca şiş başlar. Çok doğum yapan kadınlarda,sıkı korse
tanlarda,otobüs yolculuğu yapanlarda,sıkı çorap bağı
kullananlarda,uzun nöbet tutan askerlerde,ayakta fazla kalan
berberlerde varis olur.
Varisi olanlar; otururken ayak önüne bacağını
uzatacağı bir sandalye vb. Şey koymalı,uygun bir varis çorabı
kullanmalıdır. Varisler çok belirgin ise ameliyat düşünülebilir.
Sağlıcakla kalınız.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
41 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
AYAK PARMAKLARINDA KAŞINTILAR
Sebebi,mantar dediğimiz,gözle görülmeyecek kadar
küçük parazitlerdir. Bunlar ıslak,rutubetli yerlerde çoğalır. Orada
kaşıntı ile başlayan,su dolu kabarcıklar yaparlar. Vücudun çok
terleyen birçok yerinde rahatsızlık yaparlar. En çok görülen yer de
ayaklardır. Çünkü ayaklar sıkı ayakkabı giyilirse veya ayakta
çizme,lastik,naylon ayakkabı varsa,çoraplarda ipek,naylon
ise,ayaklar terler. Bu ter de uçup kuruyamaz.
Ayrıca namaz için aptes alırken ayaklarını yıkayan
kimseler,ıslak ayaklarını iyice kurulamadan çorap giyerler,ayak
ıslak kalır,rutubetli kalır. Böylece de mantarlar çoğalır,kaşıntı
başlar. Bu kaşıntılar bakılmazsa yara oluncaya kadar gider.
Mantar rahatsızlığı;koltuk altlarında,başta saçlı
deri kısımlarında,kasık altlarında,ayak tabanlarında,ayak
kenarlarında,tırnaklarda da görülebilir. Nadiren iç organlarda da
görülmüştür. Bebeklerin ağzında görülen pamukçuk da bir mantar
hastalığıdır.
Ciltteki kaşıntı ve kabartılar mantar pomadıyla
tedavi edilebilir. Tentürdiyot da mantar parazitlerine karşı çok
tesirlidir. Mantar enfeksiyonu yaygın ise iç organlarda da varsa
mantar parazitlerini bertaraf eden ve ağızdan alınan ilaçlara
müracaat edilmelidir. İlaçlar doktor kontrolünde alınmalıdır.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
42 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BAĞIRSAK KURTLARI
Her karnı ağrıyan çocuğa solucan var deyip kurt
ilacı verilmemelidir. Karın ağrısı bir çok sebeplerden olabilir.
Önce karın ağrısının nedenini bulmalı,ondan sonra tedaviye
geçilmelidir. Bağırsak kurtlarını iki grupta toplayabiliriz. Birinci
grup yuvarlak kurtlardır. Kıl kurdu,kancalı kurt,solucan gibi. Diğer
grupta aptes bozan da denen şerit (tenya)'ler vardır. Bunların
hepside sağlık şartlarının kötü olduğu geri kalmış memleketlerde çok
görülür. Bütün bu bağırsak kurtları karın ağrısı,hazımsızlık,bazen
ishal,bazen alerjik rahatsızlıklar yapar. Ama en çok da kansızlığa
sebep olurlar.
Tedavi için eskiden Santorin,kenepot yağı gibi
toksik ilaçlar kullanılırdı ve bunlar çok defa
zehirlenmelere sebep olurdu. Bu günkü ilaçlar hem çok tesirli
hem de toksitisesi çok azdır. Eğer çocukta solucan varsa ve usulüne
göre bu ilaçlardan biri verildiyse mutlaka kurtlar düşecektir.
Tahminen kurt var diye verildiyse ve kurtlar düşmediyse çocukta
solucan yok demektir. Çocukta karın ağrısı devam ederse,başka
sebepler aranmalı ve tedavi buna göre yapılmalıdır.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
43 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BAYILMALAR
Bayılmanın tıbbi ismi Syncope dir. Bazı durumlada
beyne giden kan miktarı azalır. O anda şahsın yüzü bem beyaz kireç
gibi olur,soğuk terler gelir,şuuru kaybolur,bayılıq yere yığılır.
Bu durumda bayılan kimsenin başı aşağı gelecek
şekilde yere yatırılmalıdır. Bazılarının yaptığı gibi kaldırıp
kucağa filan oturtulmamalıdır. Kusarsa boğazına kaçmaması için başı
yan çevrilmelidir.
Bayılmalar bazen basit sebeplerden olur.
Mesela;şiddetli bir öksürükten sonra,büyük korku ve üzüntüden sonra
da olabilir. Bazıları kan görünce bayılırlar. İnce,uzun,tansiyonu
düşük kimselerin de ani ayağa kalkmalarında bayılabilirler. Uzun
zaman aç kalanlar da bayılabilirler.
Bayılmaların ciddi sebepleri de vardır. Kalp
rahatsızlıkları,beyin hastalıkları ve damar,dolaşım rahatsızlıkları
gibi. Bu ciddi rahatsızlıklarda,bayılmadan evvel o rahatsızlıklara
ait bir takım belirtiler olur. Bu arada histerik,sinirsel
bayılmaları da hatırlatmak isterim.
Her bayılma ciddiyetle tetkik edilmelidir. O anda
düşmekten mütevellit başta yara,bere,ezik,şişlik var mı bakılmalı,
sağında, solunda uyuşmalar,kol ve bacaklarda hareketsizlik var mı
bakılmalıdır. Ayıldıktan sonra bir müddet daha yatırılıp bayılanın
durumu gözlemlenmelidir. İlk defa bayılan bir kimse muhakkak bir
doktor tarafından muayene edilmelidir.
Sağlıcakla kalınız.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
44 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BEL FITIĞI-BEL KAYMASI
Sırtta,boyunda ve bel bölgelerinde olabilir.
Şiddetli bir ağrı ile başlar. Öksürme ile,ağır kaldırma ile,aksırmak
ile,şiddetli,batıcı bir ağrı olur. eğer fıtık boyunda ise kolda ve
elde;eğer kayma belde ise bacaklarda uyuşukluk olur ve bu
uyuşukluklar ekseriya tek tarafta olur.
Bel kemiklerinin arasında disk denen ince yastığa
benzer parçacıklar vardır. Zorlama,ağır kaldırma veya yaşlılık
sebepleri ile bu yastık yırtılır,pörsür,incelir veya bir tarafında
bir çıkıntı meydana gelir. Bu durumda bel kemiği yanlarındaki
sinirlere baskı yapar. İşte ağrı ve uyuşmaların sebebi budur.
Eğer,erken teşhis bir ay içinde konursa ameliyatsız
iyi olma şansı çoktur. On beş günlük tam bir yatak istirahatı ile
disk kendini tamir eder. Ayrıca çekmeler,hafif masaj ve
eksersizler,sıcak tatbikatlarda yapılabilir ve faydalı olur. eğer
düzelme olmaz ise, uyuşmalar artıyorsa ameliyata karar verilir.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
45 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BEL SOĞUKLUĞU KESİN TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ?
Eskiden hakikaten berbat bir hastalıktı.
Lavajlar,sondalarla günlerce tedavi edilmeye çalışılırdı. Teşhisi de
tam yapılmadığı için,hastadan hastaya ilişki ile geçerdi. Adeta
salgın hastalık gibi her gün karşılaşılırdı.
Bu hastalık ayrıca romatizma da yapardı. Erkeklerde
ve kadınlarda cinsel organlarda tahribat yapıp kısırlığa da sebep
olurdu.
Bu devirde ise tedavisi en basit hastalıklardan
oldu. İki ampul antibiyotik,hatta iki tanecik antibiyotik hap ile
bir günde tedavi edilebiliyor.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
46 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BESLENME YETERSİZLİĞİ OLMAMA SI İÇİN NELER
YEMELİYİZ?
Süt grubu gıdalar: 2-3 bardak süt veya sütten
yapılan gıdalar ve yağlar.
Et grubu: günde 2-3 porsiyon etli yiyecekler.
Haftada 4'ten az yumurta veya bun-arın yerine bezelye,fasulye,bulgur
yenilebilir.
Sebze ve meyve grubu: günde 4-5
Porsiyon her türlü sebze veya meyvelerden yenilmelidir.
Ekmek ve tahıl grubu: günde 4-5 dilim ekmek veya bu
cinsten yiyeceklerden alınmalı.
Bu liste sağlıklı normal insanlar içindir. Perhiz
icap eden bir hastalığı varsa,o hastalığa göre doktorunuz
yiyeceklerinizi sizin için tayin edecektir.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
47 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BEŞİNCİ HASTALIK
Beşinci hastalık bir haftada kendi kendine iyi olan
bir hastalıktır. Hafif grip gibi başlar. Yüzde,karında ve kolların
dış kısmında fırça ile kırmızı boya sürülmüş gibi kızartılar çıkar.
Hele yüzdeki görünümü,tokat vurulmuş gibidir. Hafif seyreden bir
hastalıktır.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
48 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BOĞMACA
Boğmaca boğuluyorcasına gelen öksürükten adını
alır. Hastalığı Bordotella Pertussis isimli bir bakteri yapar.
Havadaki mikropların solunması ile hastalık soğuk algınlığı şeklinde
başlar.
Mikrobu alanda; aksırık, tıksırık, nezle,kuru
öksürük vardır. Grip zannedilir. 15-20 gün sonra patlama şeklinde
nöbetlerde tipik boğmaca öksürüğü başlar.
Nöbetler,ağlama,korku,hiddet esnasında başlayabilir.
Öksürük nöbetinde nefes darlığı ve kusmalar olabilir. Boğmaca
esnasında beyin ve akciğer zarar görebilir.
Boğmacalı çocuk yalnız bırakılma-malı,kusma
esnasında başı öne ve yan tarafa çevrili tutulmalıdır,yüzü koyun
yatırılmasını da tavsiye edebiliriz. Sık sık kustuğundan aç
kalmaması için de kusmadan sonrada yiyecek verilmelidir. Boğmaca
tedavi edilmezse 2-3 ay sürer. Tedavisi antibiyotiklerle olur. aşısı
da vardır. Halen sağlık ocaklarında boğmaca-difteri-tatanos karma
aşı şeklinde yapılmaktadır.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
49 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
BÖBREK TAŞLARI
Böbreklerde taş oluşumu bazı hastalıklardan da
olabilir. Mesela,Paratiroit hormonu kanda fazla ise,idrar yollarında
darlık varsa,gut hastalığı varsa,idrar yollarında iltahap
oluyorsa,böbreklerde taş oluşabilir.
Taş olmaması için önce bu hastalıklar var mı diye
tetkik etmek lazımdır. Bu hastalıkların olmadığı anlaşılmışsa,önce
taşın cinsi tayin edilir,sonra taşın cinsine göre perhiz yapılır.
Asit ürik taşlarda: (Asit idrarda oluşur)
Beyin,böbrek,konserve etler,bezelye yasaktır veya çok az
yenilmelidir. Meyve ve sebzeler daha çok yenilmelidir. Üzüm kürleri
faydalıdır. Maden suları,soda tercih edilir. Asitli yiyeceklerden
sakınılmalıdır.
Oksalat taşlarında: (Kalevi idrarda oluşur) Kakaolu
yiyecekler, çikolata,kahve,ıspanak,pırasa yenilmemelidir.
Fosfat taşlarında: (Kalevi idrarda oluşur) idrar
yollarında iltihap varsa tedavi edilmeli,yumurta,et,balık az
yenilmeli,soda içilmelidir.
BÖBREK TAŞI VE TECRÜBE
Geçen yıllarda telaşlı üç kişi refakatinde bir hasta
geldi. Hasta sol böğrünü sıkarak tutuyor ve yüzünden büyük bir acı
çektiği belli oluyordu. İçimden tam bir böbrek taşı vakası dedim.
Hastayı hemen oturtup ağrımayan tarafına elimin
kenarı ile hafifçe vurdum. Hasta hiç tınmadı. Aynı işi ağrıyan yere
yapınca sancı ile zıpladı.
-Tamam dedim,böbrekte taş var. Film çektireceksiniz. Taş
büyümse,düşecek gibi değilse kırdırılacak veya ameliyatla o taş
alınacak diye hasta sahiplerini uyandırdım. Hasta sahibi:
Doktor Bey yanlışınız var. Bu sancı ile bir haftadır
uğraşıyoruz. Filmde çektirdik,üç ayrı doktora da muayene ettirdik.
Romatizma,grip,adele ağrısı dediler,filmde taş yok çıktı. Bu sancı
başka neden olabilir,seni tecrübeli diye getirdik. Dedi. Ben teşhisi
sağlamlaştırmak için bir de idrar tahlili yapalım dedim. Hasta idrar
verdi. Mikroskopta baktım. Bol eritrosit vardı. Bu idrar yollarında
kanamaya delalet eder. Taş çıkmak için zorlayınca idrar yollarında
hafif zedelenmeler yapar,burada da kanama olup idrarda bu tespit
edilebilir.
Bu kanama yalnız taştan olmaz. Tüberküloza kadar bir çok böbrek
ve mesane iltihaplarında ve bazı vitamin eksikliğinde ve kanama
istidatlarında da olabilir. Ama hiç birinde böyle iki büklüm edecek
kadar sancı olmaz. Bu sebeplerden dolayı hastaya böbrek taşı teşhisi
koydum. Teskin edici bir enjeksiyon yaptım.
- Şimdi film çektireceksiniz. Benim böbrek taşı şüphesi ile
gönderdiğimi söyleyin. Filimde taş görülecektir. Taşın büyüklüğüne
ve durumuna göre kırılacak mı,ameliyatla mı alınacak o zaman karar
veririz. Dedim.
On beş gün sonra gözümün ısırdığı ama tam hatırlayamadığım bir
kimse aşina bir tavırla geldi.
- Bu defa annemi getirdim. Dedi. Sonra .Beni tanıyamadınız mı ?
Diye sordu ve ekledi. Hani on beş gün önce sancılı bir hasta
getirmiştim ya. Siz taş var demiştiniz. Biz inanmamıştık. Dediğiniz
gibi film çektirdik,hakikaten büyükçe bir taş varmış. Taşı
kırdırdık. Hastamız da iyileşti,size dua ediyor. Yalnız benim bir
merakım var: Üç özel hekim hastayı gördü,özel bir yerde film
çekildi,filimde bile çıkmadı. Filimde çıkmayan taşı siz nasıl
gördünüz ? Dedi. Bende:
- Her halde tecrübe. Dedim.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
50 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
EGZERSİZLER
Sağlıklı yaşamın bir şartı da
düzenli egzersiz yapmaktır.
Egzersizlerden çok şey beklememek
lazımdır. Göbekli bir bey; fidan gibi olamayacağı gibi, tombul bir
bayan da balerin ya da manken gibi olacağını ümit etmemelidir.
Egzersizden kazanç şunlar olabilir:
Daha güçlü kalp, daha güçlü beden ve daha fazla enerji.
Faydalı egzersiz nasıl olur? Önce
egzersizin iki türü olduğunu söyleyelim:
AEROBİK EGZERSİZ (Oksijenle birlikte
egzersiz demektir) Devamlı hareketle yapılan egzersizdir. Bu sayede
hücrelere daha çok kan ve oksijen gider. Kalp ve akciğerlerin daha
çok çalışmasını gerektirir. Bu da onların kuvvetlenmesi,
dirençlerinin artmasını sağlar. Vücutta da gençleşme, zindeleşme
olur.
Yürüyüşler, bisiklete binme, yüzme
ve aerobik dansları bu sınıfa girebilir.
AEROBİK OLMAYAN EGZERSİZL ER
Devamlı, yani sürekli olmayan hareketlerdir. Bunlar da faydalıdır
ama kalbin ve Akciğerlerin çok çalışmasına yeterli değildir. Mesela
ağır kaldırma, diks atma gibi. Bunlar yalnız kol ve bacaklarda güçlü
kaslar oluşturulmasını sağlar. O kadar.
Egzersizlerde üç temel unsur
olmalıdır ki faydalı olsun:
1-ISINMA: Birdenbire ağır
hareketlere başlamak doğru değildir. Buna alıştırma da da
diyebiliriz. Adaleler başlangıçta soğuk ve serttir. Hafif hareketler
ve esneme hareketleri kalbin çalışmasını kuvvetlendirir,
vücudun ısınmasını temin eder.
2-EGZERSİZ: Kol ve bacak adaleleri
sürekli hareket halinde olacak şekilde yapılmalıdır. Sevdiğimiz bir
hareketi veya bir sporu seçmelisiniz. Bisiklet, at, yürüme, koşma,
kayak, kürek, ip atlama, tenis, pinpon gibi sporlardan biri
olmalıdır.
Egzersizde şu üç unsur bulunmalıdır:
a)YOĞUNLUK: Dayanabileceğiniz en
yüksek kalp hızına erişebilmeniz manasına gelir. Normalde kalp atımı
70-80 civarındadır. Egzersizde bu iki katına çıkmalıdır. Ama
zorlayıcı olmamalıdır. Aşırıya kaçmamalıdır.
Kondisyon artırmada kalp hızı
önemlidir. Hedef kalp hızına erişilemezse o egzersizden faydalanamaz
herkes için kalp hızı değişik olur. Kalp hızı şöyle bulunur:
Yaşınızı 220’den çıkartınız. Bu sonucun % 70’ini buluruz. Bu rakam
sizin, hedef kalp hızınızdır. Örnek olarak: Yaş 50 . 200’den çıkınca
170 kalır. 170’in %70’i 119’dur. Bu demektir ki; siz yaptığınız
egzersizden veya yürüyüşten fayda görebilmeniz için hareket
halindeyken nabzınız 119’a kadar yükselmelidir.
Sohbet ederek yapılan yavaş hareketlerden fayda
beklenemez. Eğer hareket esnasında konuşmakta zorlanırsanız hemen
yavaşlamak lazımdır. Mide bulantısı, baş dönmesi oluncaya kadar
zorlamak iyi değildir.
b)SIKLIK: Haftada aralıklı üç gün
iyidir. Daha sık yapılırsa kilo kaybı olur.
c)SÜRE: En az yarım saat olmalıdır. Daha uzun egzersizler, kilo
kaybına ve kondisyon kazanmayı arttırır.
3-SOĞUMA: Egzersizden sonra, kalp
atışlarının normale inmesi temin ve bacaklarda toplanan kanın
dağılması için 4-5 dakika yavaş hareketler yapmak lazımdır. Yavaş
yürüyüşler tavsiye edilir.
ŞU HALLERDE EGZERSİZİ BIRAKIP
DOKTORUNUZA MÜRACAAT EDİNİZ: Eğer göğsünüzde bir basınç veya ağrı
hissederseniz. Baş dönmesi, nefes darlığı olursa!. Nabzınızın çok
hızlı veya çok yavaş veya anormal atıyorsa! Aşırı halsizlik veya
şiddetli mafsal (eklem) ağrıları başladıysa! Bu gibi haller
egzersize devam tehlikeli olur. Hemen egzersizi bırakıp doktora
danışılmalıdır.
YÜRÜME EGZERSİZİ:
Eğer hareketsiz bir yaşantınız varsa,formunuzu az da olsa
kaybettiğinizi hissediyorsanız,yürüyüş sizin için bir ihtiyaç olmuş
demektir. Yürüyüşten ne kazanırsınız bakalım:
Kalp ve akciğerlerin kapasitesi artar. Yürüyüş,
bacak, kalça ve karın adalelerini güçlendirir. Zihinsel faaliyetleri
arttırır. Stresi azaltır. Kemik yoğunluğunu arttırır, kemik
erimesini önler. Yürüyüş vücut kalorisini yakar. Zayıflamaya
yardımcı olur.
Egzersiz bahsinde yazdığımız gibi; önce doktorunuzla
temas edip, yürümeye mani bir durum var mı, yok mu tespit edin.
Müsaade edilirse yürüyüşe başlayabilirsiniz.
Yürüyüş için en müsait zaman, sabah ve akşam
yemeğinden önceki zamandır. Haftada aralıkla 3 gün yapılmalıdır. İlk
bir ay hafiften başlayın, egzersiz yoğunluğunuzu nabzınızı ölçerek
ayarlayın. Birden hedef kalp hızına çıkmaya çalışmayın.
Yürüyüş esnasında, ağrılar, bulantı, baş dönmesi
başlarsa egzersizi bırakıp doktorunuza müracaat ediniz.
Egzersizle zayıflama:
Eskiden insanların çoğu hayatın her safhasında bütün
işlerini bedenen bizzat kendileri yapardı. Çiftçi tarlasını öküzü
ile birlikte kendisi sürer, tohumu kendisi atar, buğdayı kendisi
biçerdi.
Şehirlerde ede herkes kendi işini bizzat kendisi
yapardı. Zamanımızda her şey makinize oldu, şehirler büyüdü,çeşitli
ihtiyaçlar artık yürüyerek yapılamaz oldu. Arabaya alışan insanlar
3-5 adımlık mesafeye bile arabayla gider oldu. Neticede bu günün
insanları göbekli ve hantal olmaya başladı.
Kanda kolesterin ve lipit dediğimiz yağlar arttı,
enfarktüsler sık sık görülmeye başladı.
Bundan sonra egzersizin önemi anlaşıldı. Biz de
burada egzersizin faydaları ve nasıl yapılırsa faydalı olur on
kısaca anlatmaya çalışacağız.
İşleyen demir pas tutmaz misalinde olduğu gibi,
çalışmayan vücut hantallaşır. Böyle kimseler durup durup bir gün
çalışıverse akşam bütün vücudu ağrır, ayaklarını kaldıramaz olur.
Buna biz “hamladı” diyoruz. Kalp, Akciğerlerimiz ve diğer bütün
organlarımız egzersiz yapılmazsa hantallaşır,basit işlerde de
zorlanırız.
Her türlü bedeni faaliyet egzersiz sayılır. Yapılan
tetkikler sonunda ilmen anlaşıldı ki; egzersiz ile zihinsel ve
fiziksel kapasite artar. Kalp canlanır ve kuvvetlenir. Adaleler
yumuşar. Akciğerlerin kapasitesi artar.
Egzersiz stresi yok eder, insanın kendisini daha iyi
hissetmesini sağlar. Kanda kolesterol ve şekeri azalttığı da tespit
edilmiştir.
En basit egzersiz yürüyüştür.
Egzersize başlarken hoşlandığını bir dalı
seçmelisiniz. Yürüyüş, tenis, kayak, voleybol,tenis,pinpon,jimnastik
gibi.
Egzersizler devamlı olmalı, usanılırsa başka bir
dala geçmeli ve haftada da en az yarım saat olmalıdır.
Zayıflamak isteyenler, diyetle beraber egzersiz de
yaparsa daha kolay kilo kaybederler.
Egzersizin zayıflamadaki rolü:
Şişmanların çok defa daha fazla yediği doğru
değildir. Çok yiyenler de vardır tabii, ama şişmanların ortak
özelliği hareketsiz oluşlarıdır. Yürümek bile istemezler, hiçbir
şekilde egzersiz de yapmazlar.
Egzersiz ile hemen görülecek şekilde kilo kaybetmek
çok zordur, ama emindir.
Mesela 250 gram yağ eritmek için 20 saat yürümek,6
saat voleybol oynamak, dört saat odun kesmek lazımdır.
Ama egzersizin tesirleri birikicidir. Mesela; bir
oduncu her gün 20 dakika odun kesse 20 gram zayıflar. Bu egzersizi
her gün yaparsa 20x360=7200 gram yani 7 kilodan fazla zayıflar.
Egzersiz diyet ilave edilirse kazanç daha çok olur.
Diyet ve egzersiz içermeyen reklamlardaki zayıflama
usullerinin hepsi uydurma ve ticari gayelidir. Mesela; Zayıflatıcı
elbiseler gibi. Saunalar gibi. Vakıa bunlar derhal 2-3 kilo
kaybedilebilir ama, sonraki 2-3 gün içinde mecburen içilen sular ile
eski kilolara kavuşulur. Özel masajlar, vibratörlerle bel,kalça
inceltmeleri de uydurmadır. Yapılan tetkikler göstermiştir ki,bir
adale,bir uzuv çok çalışırsa enerji için yağlar kullanılır. Ama
yalnız o çalışan uzuvlardaki yağlar değil bütün vücut yağlarından
sarf olunur. O uzva düşen yağ kaybı da görülecek kadar fazla olmaz.
Bisikletle kilo kaybı,yürümekten daha azdır. Bir
saat yürüyüşten kalori kaybı,bisiklet ile 2 saatte elde edilebilir.
Egzersizlerin bütün vücut organlarını çalıştıran
cinsten olanları tercih edilmelidir. Yürüme,koşu,kürek,ip
atlama,yüzme gibi.
Egzersizde ne kadar kalori sarf edilir ?
Bir saatte harcanan ortalama kalori:
50-60 kg. olanlar
70-80 kg. olanlar
Basket maç esnasında 400-700
550-950
Maç harici
170-500 250-750
Bisiklete binme 170-800
250-1150
Odun Kesme 175-575
250-800
Bahçede çalışma 125-400
150-550
Futbol
290-700 400-1000
Yüzme
250-700 350-900
Masa tenisi
175-300 250-550
Voleybol
175-400 250-550
Yürüyüş 2 mil/saat 120
160
Yürüyüş 3 mil/saat 170
240
Yürüyüş 4 mil/saat 260
360
Bir dakikada sarf edilen ortalama kalori
Uykuda 0,7-1,7 Kalori
Otururken 1,4 Kalori
Müzik Dinlerken 1,2-2 Kalori
Yıkanıp giyinirken 3 Kalori
Ev işi yaparken 7 Kalori
Büroda çalışırken 2 Kalori
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
51 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- ENDİŞE VE KORKU HASTALIĞI
- Hasta; çarpıntı, tansiyon düşüklüğü,
ağız kuruluğu, gece uyuyama, hiçbir iş yapamama, çabucak sinirlenme,
vücudun tamamının ağrıması, ilaçların tesir etmemesi şikâyetleri ile
doktora başvurur.
- Bu şikâyetler depresyonun bir başka
çeşididir. Her şeyden korkmak, şüphe etmek beyne tesir eder. Beyinden
çıkan sempatik sinirlerin tembihi ile ismi geçen rahatsızlıklar
başlar. Hastanın vücudunda hiçbir rahatsızlık, ülser,yara bere yoktur.
Tamamen bu hastalık sinirseldir. Teskin edici ilaçlardan istifade
edilir. Birde hastanın doktoruna inanması şarttır. Hasta kendisinin
hasta olmadığına inanırsa hastalık tedavi edilmiş olur.
- DEPRESYON: Çok bazı günler, bugün
moralim çok bozuk der. Bazı günler, bugün canım çalışmak istemiyor,
elim, ayağım tutmuyor, canım sıkılıyor der.
- Çok şükür bunlar çok defa geçicidir.
Zor yaşamın verdiği sıkıntılardır. Bu sıkıntılar bazen geçmeyebilir,
uzun sürer. İşte buna depresyon diyoruz.
- Genel bir mutsuzluk, iştahsızlık,
sinirlilik, sosyal yaşamda içe kapanıklık, cinsel arzuda azalma, uyuma
zorlukları; bunlar depresyonun belirtileridir.
- Zamanımızda çok görülen bir
hastalıktır. Günlük hayatın çeşitli güçlükleri, stresler, hayat
mücadelesi depresyonun sebepleridir.
- Tedavi için çok tesirli ilaçlar
vardır. Nadir vakalarda psikoterapi gerekebilir.
- Doğum Kontrol Haplarının Fayda ve Zararları: Asırlar boyunca doğum
kontrolü için çareler aranmıştır. Bu araştırmalar ta eski Mısırlılara
kadar dayanır.
- Mısırlılar timsah dışkısı ile mayalı
hamuru karıştırarak bir macun yapmışlar, bununla gebeliği önlemeye
çalışmışlardır. Tabi bunu yapan Mısır krallarına bile hükmeder kahin,
sihirbaz ve rahip geçinen ruhban takımı imiş. Kim bilir kaç kadının
canına kıymışlardır.
- Ondan sonraki çağlarda; nar kabuğu, söğüt yaprağı, ardıç tohumu,
soğan ile yapılan karışımlar kullanılmıştır. Daha sonraları da
kurutulmuş balık, tezek ve bal karışımından medet ummuşlardır. Tabi
bunlar ölüme sebebiyet veren genital iltihaplara sebep olmuşlardır.
- Bunların faydasız olduğu anlaşıldıktan sonra orta
çağlarda, yılan derisinden, koyun derisinden iptidai prezervatif
yapılmaya çalışılmıştır.
- Günümüzde %99 varan kesin tesirli koruma hapları
yapılmıştır. Bu doğum kontrol haplarının bazı yan tesirleri vardır.
Bunları görelim:
- Yan Etkileri: Vücutta su tutar (ödem).
İştahı arttırabilir, şişmanlık yapabilir, depresyon yapar. Mide ağrısı
ve bulantı olabilir. Kanda pıhtılaşma olabilir. Adetlerde anormallik
oluşabilir. Bu durumlarda hapın cinsi değiştirilip, yeni hap denenir.
- Şu Kimseler Kullanmamalı: Yüksek
tansiyonlular ve felç geçirenler.
- Meme emzirenler.
- Çık sigara içenler,
- Adet kanamaları çok az olanlar
- Mirgenliler ve 40 yaşını geçenler
- Meme ve yumurtalık kanseri şüphe edilenler.
- Doğum Kontrol Haplarının İyi Tarafları da Vardır Adet kanamaları
azalır. Bu sebepten kansızlık, dermansızlık olmaz. Adet sancıları
olmaz. Yumurtalıkta kistler oluşmaz, memede de katılıklar ve kistler
görülmez.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
52 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- DEĞİŞİK RENKTE GAİTALAR
- YEŞİL RENKLİ GAİTA: Bazı ishallerde gaita yeşil renkli olur.
Sebebi; verilen sütün yağlı olması veya çocuğun bağırsaklarının
üşütülmüş olmasıdır. Ateş, bulantı, sancı yoksa önemsizdir. Ayrıca
bazı meyve suları, boyalı şekerler, ıspanak ta gaitayı yeşil yapar.
Bunların zararları yoktur.
- BEYAZ RENKLİ GAİTA: Bazı mide hapları ve şuruplar, röntgen filimi
çekilirken içilen ilaçlar gaitayı beyaza boyarlar. Safra taşlarının
kodelok kanalını tıkaması ve bazı hepatitler de gaitayı beyazlaştırır.
Bulantı, gözde sarılık, idrarda kırmızılık varsa safra yollarını
tetkiki lazımdır.
- KIRMIZI RENKTE GAİTA: Bazı meyve suları, boyalı şekerler, bazı
baharatlar, şeker pancarı gaitayı kırmızıya boyarlar. Zararsızdır.
Kalın bağırsak hastalıklarında ve hemoroit dediğimiz mayasır da gaita
kanama dolayısıyla kırmızı renktedir. Tabi boya ile kan belli olur.
- SİYAH RENLİ GAİTA: İştah şurup ve hapları içinde demir varsa gaita
siyah olur. Ayrıcı; mide ilacı olarak Bizmut içeren hap ve tozları
içenlerin ve kömür ve toprak yiyenlerin gaitası siyah renkte olur. Çok
yendiği zaman kuru üzüm ve ıspanak da gaitayı siyaha boyar.
- Mide ve ince bağırsakların yukarı kısımlarındaki
kanama gaitayı katran gibi siyah yapar ve bu çok önemlidir. Eğer baş
dönmesi, halsizlik,baygınlık,yüz renginin solması ile beraber gaita
simsiyah geliyorsa derhal hekiminize görünmeniz lazımdır.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
53 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- ÇOK UYUMAK ZARARLI MI?
- Uyku sağlıklı yaşamın şartıdır. Çocuklarda daha uzun,
orta yaşlılarda sekiz saat, yaşlılarda yedi buçuk saat normaldir.
Sinirsel durumlarda ve diğer sosyal faktörlere bağlı olarak biraz daha
uzun veya kısa olabilir.
- Yeterince uyku uyumayan insan, ertesi gün dalgın,
yorgun ve isteksiz olur. Dış etkenlere tepkisi yavaş olur. Uykusuzluk
uzun sürerse moral bozuklukları, hayal görmeler ve psikolojik
rahatsızlıklar meydana gelir.
- Fazla uyumak, hiçbir rahatsızlık yoksa istirahat
yerine geçer. Ama halsizlik. dermansızlık sebepleriyle devamlı uyumak
isteniyorsa;bunun sebebi bir hastalık mıdır diye araştırılmalıdır.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
54 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- DAMAR SERTLİĞİ NEDİR?
- Kanda kolesterin ve lipit dediğimiz maddeler çoksa,
bunlar kan damarlarının iç duvarlarında birikir. Bunların üzerinde de
kalsiyum kristalleri oluşur. O zaman damarın içi daralır, kan akışı
zorlaşır. Bu daralma beyin damarlarında olursa kol ve bacaklarda
uyuşmalar, tıkanırsa felç olur. Kalp damarlarında olursa; Angina de
poitrin dediğimiz yürürken kalp ağrıları olur, eğer kalp damarları
tamamen tıkanırsa enfarktüs meydana gelir.
- Yaşlanmanın alametlerinden birisi de
damar sertliğidir. Gençlerde de nadiren de olsa damar sertliği
görülür. Bu sertleşme niçin oluyor kati surette bilinmiyor. Birçok
nazariyeler var. İçilen suyun kireçten zengin (sert su) oluşunun bunda
rolü ve zararı yoktur. Ama hazırlayıcı sebepler artık iyice biliniyor.
- Aşırı tuz kanda kolesterolün yükselmesi, şişmanlık,
sigara,stres,şeker hastalığı, hareketsizlik damar sertliğine davetiye
çıkartır. Birçok hastalıklarda olduğu gibi damar sertliğinin kalıtımla
mutlak ilgisi vardır. Ailede damar, kalp hastalığı olanların dikkatli
olmaları lazımdır.
- DAMAR SERTLİĞİ VE ASPİRİN
- Bir hastam; bende damar sertliği var. Kalp
rahatsızlığı var. Heparin iğnesi yaptırıyorum. Eskiden olduğu gibi
aspirin de alıyorum. Şimdilerde aspirin zararlı diyorlar doğru mu?
- Aspirin zararlı değil bilakis yerinde kullanıldığında
çok faydalı bir ilaçtır. Basit bir ağrı kesici değil aynı zamanda
romatizmanın en iyi ilaçlardan birisidir.
- Damar sertliği olanlarda ise; kan pıhtılaşıp daralan
damarları tamamen tıkanmasın diye kullanılır. Aspirin pıhtılaşmayı
önler. Bu yüzden kalp ve beyin damarlarında daralma olanlara da
tavsiye edilir.
- Yalnız kanamaya müsait bazı hastalıklar mesela: Mide
ülserlerinde, kanama diyatezleride, çiçek, kabakulak gibi virütik
hastalıklarında, gebeliğin son aylarında kullanılmaz.
- Soru sahibi hasta heparin kullanıyor. Heparin de kanı
sulandıran bir ilaçtır. Aspirinle birlikte kullanılırsa, kanamalara
sebep olabilir. Onun için heparin kesilinceye kadar aspirin
kullanılmaması doğru olur.
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
55 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
- EZAMA
- Alerjik bir hastalıktır. Vücutta alerjiyi önleyen bir
sistem vardır. Bu bozulunca,bazı maddeler vücuda dokunur,çeşitli
şekillerde görülen rahatsızlıklar olur.
- Mesela; dokunan maddeyi yiyince, vücuda sürülünce veya
koklayınca vücutta kaşıntı ile beraber kızartı olur, kabartı olur.
Ayrıca buruda akıntı olabilir. İshal olunur. Öksürük olur. Bunlar çok
rahatsız edici hallerdir. Tedavisi de oldukça emek ve zaman ister.
- Tedavinin şartı, bu alerjiyi yapan maddeyi bulup ondan
uzaklaşmaktır. Bu madde ekseriya bir tanedir. Dıştan temas edilenler
ekseriya şunlardır: Makyaj malzemeleri, deterjanlar, bahçe toprakları.
Yenilip içilenlerde şunlardır: Yumurta, peynir, turşu, konserveler,
salçalar, biber ve baharatlar,kuru yemişler,misafir şekerleri,
patlıcan, bulgur, bal, pekmez,reçeller,deniz ürünleri.
- Daha pek çok şey nadirde olsa alerji yapar. Bu
alerjiyi tespit için testler vardır. Bazen iyi netice verebilirler.
Bazen de şüpheli kalır. Yine iş hasta ile hekime düşer. Hekim yol
gösterir, hasta araştırır... Hangi madde veya hangi yiyecek
dokunuyorsa bulunur.
- Eğer bu alerji yaratan madde (alerjen) bulunmazsa her
yendiğinde veya temas edildiğinde bu kaşıntılar tekrarlanacaktır.
Hastaya verilen ilaçlar hemen bu alerjiyi geçirir, ertesi gün
alerjenle temas edilince tekrar kaşıntı kızartı başlar. Tıpkı ısırgan
otunun dokunduğu yeri kabartıp kaşındırdığı gibi!
- Bu hastalıkta; diğer hastalıklarda olduğundan daha
fazla hasta-hekim işbirliği zarureti vardır. Hekim alerjik maddeleri
bildirecek, hasta onları kontrol edip bulacak. Ayrıca birçok maddeye
karşı testler yapılabilir. Hatta bulunan alerjik maddeye karşı
aşılarda yapılıyor ama,her zaman tam sağlıklı neticeler alınmıyor.
- Bu alerjik hastalıklarda en iyi tedavi; o alerjik
maddeyi bulup ondan uzak durmaktır. Bu hastalıkta hekimle birlikte
uğraşı vermenizi tavsiye ederim.
|
|
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için
tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
56 |
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
- MASAL GİBİ GÜNLER, YILLAR
- Eski günlerde, Çorumlu ilkokul talebesi iken, neler
yaptığımızı, nasıl oyunlar oynadığımızı biliyor musunuz?
Hatırlayabildiğim kadar anlatıyım.
- Mahallemizde bulunan Albayrak İlkokuluna 1938 yılında
başladım.
- Bizim zamanımızda; Radyo yok.
Televizyon yok. Akşam olur, ya arkadaşlarla dışarıda kapı önünde
toplanır oyunlar oynar ya da masal bilen komşu teyzeyi misafir eder,
ya da ona giderdik.
- Geceleri dışarıya çıkmak için, bin bir
rica ile annemizden müsaade alınca sokakta biriken arkadaşlarla "Elim
Ateş" oyunu oynardık. Bu oyunu oynarken; birimizin ebe olması
gerekirdi. Ebe olan gözünü kapatır, diğer arkadaşlarının saklanmasını
beklerdi. Sinyal gelince ebe, saklananları aramaya başlar, bulunan
arkadaş olursa "Elim Ateş" diye bağırarak kale dediğimiz yere elimizi
vururduk, saklananlardan bulamadıklarımız ise, ebe ararken kaleye
elini vurarak ebe olmaktan kurtulurdu. Saklanan arkadaşları bulmak
hiçte kolay değildi, ne arayışlardan sonra birini bulabilirsek onu
ebe yapardık.
- Dışarı çıkmadığımız gece ise, hikaye
anlatan komşu teyzeyi misafir etmek veya onun evine misafir gitmek
için anneme yalvarırdım. Eğer komşu teyze misafir gelirse dam üstü
dediğimiz tavan arasına serdiğimiz elmaları, armutları, ayvaları annem
getirirdi. Ayva hariç diğerleri ekseri ya buruşuk, buruşuk olurlardı.
Bazı akşamlar annem, kuru üzümle karışık kırık leblebi ceviz ile
pestil ve köme misafire çıkarılırdı. Meyve ve çerez yenilmeye
başlanınca misafir teyze masal anlatmaya başlardı. Masal peri
padişahının kızı diye başlar ve kız ile oğlanın maceraları olarak
devam ederdi. Her akşam aynı masalın ufak nüansları değişerek
anlatılır ve biz hiç usanmadan hep o teyzenin ağzının içine bakardık.
Arada sırada sokakta bir bekçi düdüğü işitilirdi ve biz bilirdik ki
evlere hırsız mırsız giremez. Biliyor musunuz; o tavan arasındaki
samanlar arasında bozulmasın, çürümesin diye saklanıp misafire
çıkarttığımız elmaların, armutların tadını hiç unutamıyorum.
- Sokaklarımız o devirde, bize göre
hayli geniş gelirdi. Ara sıra bir at arabası geçer, onunda demir
tekerleklerinin kaldırım taşında çıkarttığı gürültü bizi ikaz ederdi.
Bazı arabacıların bu günkü gibi otomobilinin gösterişli olmasını
isteyenlerin havalı korna gibi ikaz araçları yerine, tekerlek milleri
arasına “zil” denilen çelik levhalar taktırırlar bu levhalar teker
döndükçe ikaz edici arabanın geçmesini beklerdik.
- Gündüzleri ise, okuldan kalan boş
zamanlarımızda, evimizin önünde, daşenek oynardık. Bazen de AŞIK
oynardık. “Aşık“; kesilen koyunların diz kısımlarından çıkartılan
kemiklerdi. Çik, tok, bal, bok geldi diyerek saatlerce oyun oynar
vakit geçirirdik. Futbolu sevmezdik dersek olur, bilmedik desek te
olur. Çünkü topumuz yoktu. Koca mahallede "top" yoktu. Çorum'da
ayakkabı yapanlar küçük deri parçalarını birleştirerek elma
büyüklüğünde top dikerler, bu diktikleri derinin içi- ne çaput veya
hızar talaşı doldururlardı. Tabi ki buna sahip olmak için para
gerekirdi.
- Oyunlarımız arasında bir de çelik
çomak oyunu vardı. Bir küçük çubuk,bir de bir metrelik bir çubukla
oynanan oyun,küçük çubuğun bir tarafı boşa gelecek şekilde yere
konur,büyük çubukla boşta kalan kısma vurulur,takla atarak yük selen
çubuğa havadayken kuvvetlice vurularak uzaklara göndermeye
çalışırdık. Küçük çubuğu en uzağa fırlatan bu oyunu kazanırdı.
- Bir de mahalleler arası harp bile
ederdik. Bir haber gelirdi, filanca mahallede döğüş var, şu saatte
hazır olun. Taşları çok getirin ha.... diye tembih edilirdik.
Belirlenen o saatte cebimiz, eteğimiz küçük taşlarla dolu olarak o
mahalleye giderdi. Bazen düşman mahalle bizden önce gelmiş olur, bizi
görür görmez taşlanmaya başlanırdık. Bazen de biz erken orada olurduk,
onları görür görmez taş atışına başlardık. Taşlar bitinceye kadar harp
devam eder, taşı biten tarafta tabana kuvvet kaçardı.
- Benim ilkokula başladığım yıllarda
Çorum'da elektrik yoktu. Tabi ki buzdolabı da yoktu. Şimdi kaloriferde
yaktığımız kömür de yoktu, likit gaz da yoktu. 1933-1934 senlerinde
Çorum' a ilk defa sinema filimi geldi. Albayrak İlkokulunun bahçesinde
portatif bir beyaz perde açılarak, birkaç sandalye kondu. Bizler
ayakta filimi hayretle seyrettik. Zannedersem film Afrikalı bir
zencinin kahramanlığını anlatıyordu.
- Hep bunlar 1937'den önce idi. İlkokulu
bitirince ortaokul için Samsun'a gittim, orada derse, okumaya daldık
1998 de de,hala okumaya!
|
|
|
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
|
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
|