DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

 

İÇİNDEKİLER Tıklayarak şiirlere gidebilirsiniz

 
 
Çalışmalar TELİF ESERİDİR Yazarlarımızın gönderileri ile yayına alınmıştır.
corumlu2000@gmail.com
Mahmut Selim GÜRSEL
yazarlarımız yaptıkları paylaşımlardan sorumludur.
Sitemiz ve yazarlarımız;hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.
 
 

 

 

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 01

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 

TAKDİM           

Bir kitabın doğması, o kitabı yazmaya kalkan kişinin amacına ve bilgi birikimine göre değerlendirilmesi uygun olarak görülmelidir.

            Elinizde bulunan bu çalışmanın sizlere ulaşması için günlerini veren bu çabası için şükranlarımı sunarken, bu çalışmada da benim ufacık bir katkımın da bulunması beni bahtiyar etmiştir.

            Bu çalışma ile sizlerde bazı bilgileri edinmiş ve faydalanmış olarak uzun yılların birikimlerinden aydınlanacağınızı göreceksiniz.

            Bilgi; yazılmadıkça kaybolmaya açık birikimlerdir. Her insan bir kitaptır; onu okumamız gereklidir.

            Tanımadığımız ve anlamadığımız kişiler hakkında nasıl kararlar veremezsek; bir çalışmayı da incelemeden, okumadan karar veremeyiz. 

Mahmut Selim GÜRSEL

 

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 

 02

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

Necati ÇAVDAR
         09 Eylül 1955 Çorum, Alaca doğumlu İlkokulu; Alaca'nın Küçük Hırka Köyünde, 
 
          Ortaokulu; Alacada okudu. Lise Eğitimi: Ankara Muhabere Okulun daki Elektronik Astsubay Hazırlama ok. Lisans eğitimi:Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü Yazıları, araştırmaları, röportajları ve şiirleri Akit,Yeni Dönem, Tutanak, Vakit, Anayurt gazeteleri ile Cuma ve Anadolu Gençlik,Ses, Nida, İzlenimlerle Anadolu gibi bir çok dergilerle yurt içinde ve dışında bir çok Internet sitelerinde yayınlandı-yayınlanıyor..Ayrıca bir çok makalesi yurt içinde ve dışında yayınlanan gazete ve dergilerde konuk yazar olarak yayınlandı. 1999 dan bu yana sürekli olarak Anayurt (Eski ismi Vakit) gazetesinde köşe yazarlığı yapmakta. Avustralya da yayın yapan bir radyoda canlı olarak haftalık Türkiye gündemi ile ilgili yorumları verilmekte. "
 
Internet’te Yazarımız     , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde   ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.

 

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 

 

 

 
 
 
 
 
 

 03

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

BULUNMAZ
Kimi görsen dert ile dolmuş,
Dünyada söyleyin kim gülmüş.
Kime varsan göz4 yaşı sel olmuş,
Burada Murat alan bulunmaz.
Gözünüzü açın ey gaflete dalanlar
Hep söylemiş öteleri bilenler
Dünya bahçesine bahçıvan olanlar
Emek çeker gülü devran bulunmaz.
Elbet görürler bir birinin öldüğünü,
Gül benizlerin kara toprakta solduğunu,
Bilirler misafirin bir gün gittiğini,
Gönlünü teselli eden bulunmaz
Kimi genç, kimi ihtiyar giderler.
Ecel zehrini bal şeker ederler,
Gelen eğlenemez geçip giderler,
Gelenlerden geri kalmış bulunmaz.
Benim için etmeyin çok fazla figan,
Levak-ı Levak için kainat çekti gam.
Hani Belkıs, hani Sultan Süleyman?
Cihana hükmetse kalan bulunmaz

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 

 04

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

GİBİ
Ne korkunç şeydir; olmak senden uzakta
Yalnız başıma o karanlık, ıssız gecelerde
Muhtaçken bir ışığa, sen başka yerde
Özledim çiçeğin meyveyi özlediği gibi

Bölüyor gecenin sessizliğini saatin gongu
Bazen çok uzaklardan bir tıkırtı bir gürültü
Bazen bir motor sesi, bazen bir tren düdüğü
Özledim Ağustos’ta bitkinin yağmuru özlediği gibi

Bu dert bunca meşgale, bitmez sıkıntı içinde
Benim ve dünyanın ateş içinde olması nafile
Senin hayalin, senin gülüşün gözüm önünde
Özledim dağların yeşili özlediği gibi

Bu sessiz gecelerde yazarken kalemim
Söylemez olan dilim, söylerken kelamım
Esen rüzgarlardan alır gibiyim selamın
Özledim arının çiçeği özlediği gibi

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

 05

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

HOŞ GELDİ BİZE
Işığın etrafında dönen pervaneyi,
Daire daire tutan birbirlerini,
Sıra sıra ahenkle dönen yıldızları,
O’nu bilip de kul olmak hoş geldi bize..
Gökte hiç yokken bulutların gelişini,
Kafi miktarda yağmurların yağışını,
Her baharla tabiatın dirilişini,
Görüp de O’na kul olmak hoş geldi bize...
Kırsak da ağaçların meyve verişini,
Hayat için civcivin kabuk kırışını,
Sevenlerin sevdiğine can verişini,
Farkına varıp kul olmak hoş geldi bize...
Aciz kulların peşinde gidenleri,
Bir iki pul için kendinden geçenleri,
Fani zevkler için zilleti seçenleri,
Görünce Hak’ka kul olmak hoş geldi bize..
Her varlığın özde O’na yönelişini,
Hak’ka kul olanın gayrı hür oluşunu,
Ömrü bitenlerin hep O’na gidişini
Anlayıp O’na kul olmak hoş geldi bize...
Zamanın tümünde Hak’kı ananları,
Coşarak çağlayıp ummana gidenleri,
O’nu bilip de hep O’nu isteyenleri,
İdrak edipte kul olmak hoş geldi bize...
Semaya yıldızları dizi dizi dizen,
Altımıza renk cümbüşü halılar seren,
Her nefise ayırmadan nimetler veren,
Sultanı bilip kul olmak hoş geldi bize...
Nimet sahiplerinin peşindekileri,
İnsanların muhtaca kul oluşlarını,
Sarılışlarını, sena edişlerini,
Görüp de Hak’ka kul olmak hoş geldi bize...
Bitkilerin bile sevgiye varışlarını,
Çileklerin tümden sevgi kokuşlarını,
Tüm kitapların kainata bakışlarını,
Anlayarak kul olmak da hoş geldi bize...

14.7.l997 ANKARA 00.20 Pazartesi

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 

 06

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

FARKINDAMISIN?
Dost bilenler korkunca gölgenden
Kaçınca bildikler telefonlardan
Cevaplar gelmeyince mektuplardan
Yine de çareydin farkında mısın?

Kendine bir dert ortağı ararken
Sen dertlilerin derdini taşırdın
Gizlerken açlığını tüm toklardan
Sen hilkatten toktun farkında mısın?

Alsınlar götürsünler yorganını
Kes at ipini, hem urganını
Aç, çıplak olunur gönül sultanı
Sen zaten çıplaktın farkında mısın?

Sırtta ki yükü hafifletmek için
Sen yüklenirdin taşınmaz dağları
Yüceltirken senden başkalarını
Huzur enginlerde farkında mısın?

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 

 07

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

ÖZLEYİŞİN YANSIMASI
Günler kısalıyor, giderken genç, ihtiyarlar
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharlar
Dünyayı sevmek için ömür ne kısa
Yazlar yetmez az, ilkbahar daha kısa
Orda içip badeyi hiç kanmadık
Zevk sanıp tam bir ömür onu aradık
Sevgi O. O’nun tadını bir şey vermiyor
“Ölmeden önce ölmek” diyor
Dönülmeyecek yolculuktan bu sahile,
Bitmez bir özleyişin yansıması bize

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 

 08

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

MERDİVEN
Ne kaldı geriye dün geçenlerden,
Kimi ağır kimi hızlı çıkıyor ondan.
Ne için inilir, çıkılır ki merdivenden,
Bir aşağı bir yukarı bilmem neden ?

Bir zamanlar da inip çıkmışlar;
Geçmişler baban ve dedenler,
Göz önünde daim gelip gidenler
Bakiye mi heveslenir, fani olanlar?

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 
 

 09

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

MÜDÜRE HANIM
Toprağa doğmuş, işlemiş toprağı
Toplamış,deneyi, kuru yaprağı
Ekmeğini çıkarmış bir zaman
Dul kalmış tam otuz üçünde
Kucağında biri altı aylık
Bir doksanlık karı, beş yetim
Beslemeyen toprak, akan çorak dam
Her gün yediği acı..Çekerken gam
Umut, ikinci kez büyük şehir Ankara
Yardımlarla kurdu bir dam varoşlara
Geçim zor, imkan yok,para elde değil
Namus! beklerken bin bela oldu kızlar
Kader bu ..kurutulmak elde değil
Kış ortası, şiddetli ayaz
Damını başına yıktılar, gelmez ki şu yaz
İlkbahar kış oldu, yazı sonbahar
Geçim zor, görmeyecek mi ki ilk bahar
Tek tesellisi idi küçük bahçesi, balkonu
Oyaladı yıldızlar bir süre onu
Birkaç kutu bin bir çiçek,
Naylon leğende sebze yetiştirecek
Uğraşısı, tesellisi baktığı iki torunu
Şaka diye koydum Kreş müdiresi adını
Bilmeyenler gerçek müdür sandı kadını
Ankara doyurmaz, kendi doyamaz oldu
Ümitlerin bittiğinde yeni bir güneş doğdu
Bir akşam yükünü sırtladı Müdire hanım
Göz yaşları içinde yeni bir hayale ..
Gözü arkada, gitti uzaklara ..
Diktiği birkaç ağaç, çektiği acı hatıralar
Geriye kaldı; bir kaç kutu reyhan, yadigar Eylül 2001
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 

 10

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

BAYRAM M .........?
Sahi, bilen kim, dün mü, bugün mü bayram
Haykırıp o zor hakikati kimlere duyuram
Bilmiyoruz, kimimiz şuursuz kimimiz eyyam
Kosova ‘da yine 45 şehit, bugün bayram

İnsanlar ki kimi kurşunlanmış kimi biçilmiş
Sadist öldürmekle kalmamış; gözlerini oymuş
Alemi İslam uykuda, haberi batıdan duymuş
El açmış yavrular, imdat istiyor, bugün bayram

Sahi, bayram ne zaman, dün mü yoksa bugün
Eller aya gidiyor, bize de doğar mı bir gün
Kimimiz dün yaptık bayram kimimiz bugün
Alemi İslam kapkaranlık bir tefrikada bugün

Mümin oruç tut, sevin; neye ve ne için
Kursağında kalır o yarım sevincin
Asırlar var ki bizde adı kaldı sevincin
Baş önde, zillet içinde edin bugün bayram

Okuyor ezan sanki Bilal, çağrı; hüzün
Manası ki, davet tevhide özleri sözün
Ya Rab baharı yok mu? Hep hazanı güzün
Fitne için de çalkalanıyoruz, bu gün bayram

Şanlı varisi muhteşem mazinin devlet
Fedakar fisebilillah için koşan bu asil millet
Ne zaman kalkar ayağa işlemiş beyine illet
Milli iradeden yoksun, tuzaklarla kutlayın bayram

Hangi gün bayram bilmeden kutluyor bayram
Bayram da oruçla hazırlanarak kutluyor bayram
İlim değil dayatmalar egemen kutluyor bayram
Kosova’dan, Keşmir’de
Moro, Afgan, Bosna, Filistin kan içinde kutluyor bayram

19.1.1999 Salı ANKARA Ramazan bayramı 05 45

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 

11

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

HEPSİ SENİN İÇİN
Denizlerde yürümek
Sonsuzlukta uçmak
Kuşlarla konuşmak
Hepsi senin için can

Gece yıldızları toplamak
Ayı başına taç yapmak
Üstüme mavi gök örtmek
Hepsi senin için can

Güneşi yerinden koparmak
Irmakları yatağından çekmek
Denizleri kalbime boşaltmak
Hepsi senin için can

Güneşi elimde tutmak
Yavaş yavaş yanmak
Sensiz olur mu erimek
Hepsi senin için can

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 

 12

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

VARSIN YOK OLSUN
Ben sevgiyi ne bilirim
Sevince birini severim
Sevmenin, sevilmenin
Ne olduğunu bilir miyim?
Varsın yok olsun sensizliği
Dinlediğim müzikler
Çağırmıyorsa seni
Duyduğum tüm sesler
Anmıyorsa eğer seni
Varsın yok olsun o uğultular
Kaldığım zaman ben benle
Ormanda kuşlarla böceklerle
Tabiattaki tüm varlıklarla
Dertleşir, halleşir, konuşurum
Konuştuklarım seni konuşmuyorsa
Kuşlar sen diye seda vermiyorsa
Varsın yok olsun o güzel! Sözler

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 

 13

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

GÖKBAYRAK; SENİ ÖZLER
Gök bayrak;
Seni, özler; Al bayrak, seni, gözler
Yurduma dikilmiş hain gözler
Vahşet ki; anlatamaz, sözler
Nerde güller açan bağı
Kan çağlıyor ovası dağı
Yad ellerde dağlanır bağrı
Silen yok gözünün yaşı
Mecal yok, başlar ezik
Mektup yok, teller kesik
Turnalardan haber(!) bekler
Uçar, geri döner mi ola
Yüzyıllardır yüreği yaralı
Altaylar gibi dertleri sıralı
Yanar hasretine, garbın
Şark içinde yad avcı vuralı
Baş gitmiş, dağılmış kervan
Hükümdar yok. Veremez ferman
Bekler haber, vermezler aman
Yolar tutuk. ,Gitmez kurtarıcı Selam
Düştü yiğitlerim, soldu gülüm
Türkü oldun, söyler dilim
Çaresiz; insaf, çaresiz; ilim
Dayan bahtı karalı yârim vay benim nazlı, elim
Rus elinde esir millet, o dayanmış kapıya
Kiril; elinde asa, çıkıyor ta Çankaya’ya
Haçlı el sütünde.. Hilal olunca “irtica”
Şarkı boş verdik,” batıl”a kapılanınca
Neden Haçlı köyler bile bağımsız, devlet(!)
Bizim koca yurtlar işgalde.. Esir! Yüce millet
Medeniyetler kuran halk.. Çaresiz, rezil ümmet
Dünün teröristi, bu gün devlet!..
Esir; medeniyet inşa eden millet
En ufak ilgi, sayılıyor zalime ihanet
Eline taş alana füze ile saldırıyorlar
Her bahane ile Müslüman kırdırıyorlar
Seyahatleri bahane Gül ve Devlet
Başlıyor katliam, Kopuyor kıyamet
Kafa tutuyor âleme
Kimse ses çıkarmıyor zalime
Cevap hazır: çünkü; nükleer güç
BM’de temsilci yok, zalime sözcü çok
Esir,
Kırım
Kazan
Kafkasya
Bütün Türkistan
Trakya, Balkan
İngiliz ipi ile sağlam bağlanmış.
Bütün cihana çökse, âleme yeten
Çilekeş Anadolu(!) hepsine kalkan
Gökbayrak, Albayrak kıskaç da
Tümüyle hedef; Hilal
Avrupa - Afrika – Asya
Kan çağlıyor bizim coğrafya
Dalgalansın, kan kırmızısı Albayrak
Birleşsin Yürekler
Sönmesin Semalar rengi Gök bayrak
Varlığın sende, sırtında ağır yükler
Bu gün benim efkârım var
Bu gün sokaklarda çağlayan kanım var
Babasına ağlayan anne karnında canım var
İleriye bakan ümitlerim var
Bu gün efganım var, var
Yarına bakan ümidim var
Serhatlarda dalgalanan Albayrak
Gönüllerde Gökbayrak var
“Marip maşrık” az gelir
Sarsa da Çin ve Maçin
Ne gurkalar,haçlılar gördük
“Sed” bilen“yecüç mecüç” az gelir
Urumçi’de, bilge Kaşgar’da kan
İki yüz binlik kızıl orduyu ezen
Yiğitlik abidesi; Turfanda “Alev Vakası” var
Milyarlara dayansa da
Unutmaz.. Yecüç- Mecüç
Aktuğ’da “Berin İnkilabı” var
Zalim dinsiz, acımasız, pek
Sabır dağı sana yük! Sen; çek
Hotan’da kaza ören ipek
Mazlum ahı kalmaz. Zaman.. Geçecek
Çağ ne getirir, ne gösterir? Anlı gelecek
Bizim eller yanıyor
Bizim yürekler kanıyor
Zalim duymuyor, seyrediyor
Bir damla petrole, bedel
Varillerle Müslüman kanı içiyor
Darağacı kuracakmış!
Kime kurulur darağacı?
Kurutuluyor Türkün soy ağacı
Sökülüyor; İslam’ın medeniyet tacı
Otağı; Saltuk Buğra Han
Kan kusuyor, Türk’e Filistin
İslam’a aydınlık Bağdad
Bu gün; baba yurt Türkistan..
Yerkent, Yili, Kaşgar, Aksu.. Hotan
Urumçi, sarılmış ondan da beter
İnsanlığın derdi, Türkistan
Kaleler kapalı, kime ne
Ses veren yok, mazlumun sesine
Kurarlar güçten yana siyasetini
Kimi korkar zalimden
Kimi öne alır ticaretini
Kan kokusu sarar dünyayı
Git turnam. Bu gün çaresizim
Hem yaralı, hem öksüzüm
Ben çağlara ışık yayan közüm
Kurtarıcı güneş, barışı kuracak sözüm
İnsanlık; kurtarıcı habere gebe
Hak; er-geç galebe çalar zalime
Bitmem, dayanırım gitsem de ölüme
Sabır, korku ve en büyük ilaç zulüme
Yaratan boş mu bırakır alemi
Vardır yaralar saran merhemi
Sarınca kâinatı, Mevlamın Selam’ı
İnşallah kurtarır. “Gül” kokusu, dünyayı
10 Haziran 2009- Cuma
Şairin yeri- Emiryaman -Ankara

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

 14

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

GÜNEŞİ GETİRİRİM
Beynin patlarken sıcaktan,
Vücudun erim erim erirken,
Uçarken buharın yağ misali,
Dudakların; suya hasret,
Ağustos’ta toprak gibi;
Park park bölündüğünde...
Söndürür yüreğimde Güneş’i;
buz yapar,
Sana, can katan rahmeti getiririm.
Günahların artınca birden,
Kararınca kalpler kirden,
Güneş ile yakar, arıtırım kirden.
Yolunu şaşırdığında;
Zifiri karanlıkta kaldığında,
Boş verince zamana, kendine
Halledemediğinde girift sorunları,
İçinden çıkamadığında meselelerin,
Dumandan görünmeyince alem
Aydınlatmak için yolunu,
Güneşi getiririm.
Düşünce bedbinliğe;
Hafakanlar basıp
Sıkıntıdan patladığında,
Ümitleri tüketip,
Kenarına geldiğinde uçurumun,
Yüzümü sana, kalbimi
Çeviririm ona,
Aydınlatmak için ay gibi seni,
Ödünç alırım ışığı,
Güneşi getiririm...
Kışın;
Buz kesip donduğunda,
Bulutlardan süzer, yıldızlardan toplarım,
Kar kristallerinden biriktiririm,
Yüreğimde ısıtır,
Sımsıcak güneşi getiririm.
Kızgın harları yüreğimde soğutup,
Seni yakmasın diye,
Kendimi tutar eritirim,
Sana; hep ilk yaz güneşini getiririm
Temmuz l997 ANKARA
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 

15

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

SONSUZLUK YOLCUSU,PEYGAMBER ÇİÇEĞİ
Muhsin YAZICIOĞLU
Bozukta olsa;
Kurulu, düzenimiz
“Her yeni oluş da ümit, var” diye
Başlamıştı;
“Demokrasi şölenimiz”
Duyuldu;
Milletin namuslarına emanet ettiği silahları,
Milletine çevirenlere;
“Namlusunu millete çeviren tanka selam durmam” diyen
Demokrasinin; “Dik adamı”
Boynu bükük Milletin; gür sesi
Sırtlan saldırısında ki Anadolu’nun; yiğit evladı :
“Muhsin, bizce bilinmezlikte”
“Yarışı ilan eden; kösler, sustu
Peygamber Çiçeği
Millet, Gülü
Vatan’ın yiğit evladı!..
Nizam-ı Alem ülküsünün Serdarı
Ovalarda; at kişnemesi
Dağlarda; kurt ulusu
Göklerde; uçaklar..
Seheri soğuk,akşamı ayaz
Davanın derdinden dağlanan
Dumanlı Dağlarım,
Seni sever
Seni saklar, vermez..
Millet umutla
“döngel” der,
“Sonsuzluğun sahibine”, teslime çoktan hazır!
O, “sonsuzluk” yolcusu
Kader!
Cedit’e şahin gibi kon
Çağlayan gibi coş, konuş
Yolculuk?..
Yerköy’e...
Döngel’de ..
Kanlıçukur..
Keşdağları..
Kurt misali,
Enginlere sığmaz
Dağlar; çekti.
Kefen; beyaz kar
Hür dağlar; mezar
Uğruna ölümü özlediğin
Toprak, su,dağ, ova, orman
Sahibiyim ben diye
Yeşillikler içinde bütün, vatan
Ve
Beyazlar giymiş yüce dağlarda;
Seni bekler;
Peygamber çiçekleri…
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü!…

Derler ki;
“Sevgi çiçeği”denen nadide çiçek
Ankara yaylalarında sadece Gölbaşı’nda
Yalan!..
Birde Göksun yaylalarında var
Ankara’da engerekler; kahpe, tuzaklar
Kim derdi ki, seni bekler?
Tüm masumlukları ile
Kahraman Maraş illerinde
Milletine deremediğin; çiçekler
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü!…
Kopunca ruhun cesetle ipi
Yukarda; kar, boran,tipi,
Bulutları öpen sisler var
Aşağıda da yavru kurtlar misali kardeşler
Haberler; “haberi” bekler
Bayraklaşma; işte öyle şey
Gönüllerde üç hilalli “bayrak” dı
Nakşediyor; kapkara kalplere, Yaradan
“Peygamber çiçeği”, koku saçıyor,
Kahredici zaman;
Ne de zor geçiyor?..
Hakim-i Mutlak!
Dantel dantel,oya oya
Sana yer vermeyen gönülleri, açıyor
Dostlar;
Yanında olmak,
Kim bilir?
Yer bulmak için;
-Yad ellerden “nizam-intizam alanlar” bile-
“Niamı-ı Alem” evine koşuyor.

Sırrı bilemeyiz,biz
Oluşları;
Kim planlar, kim dizer?
Allah’dan gayrısına eğilmeyeni
Hak dilerde,
Şahları, padişahları peşine düzer..
Artık sen varsın, milletin gözyaşında
İnsanları; renkleri ile sevdin
Tüm renkler, göz dikmiş;
Tanrı Dağı’na eş,
Ak gelinlikli hiyabanına
Bir muştu bekliyor
Keşdağları!
Ziyaretten sarhoş,
Misafirini; vermiyor
Suskun; teknoloji
Çaresiz; yetkililer
Millet yol gözler
Alçaklar da; hıyanet,
Kucaklamak için
”Hesapsız”, dağlar; seni özler
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü…
Al Bayrak-Gök Bayrak aşığı
Milletin yiğit evladı!
”Ruhunu dinlendirme” gayretinde Rüzgar,
Türkü çalıyor
Ezan dinleyen Dağlar,
Seni çağıyor:
Kelebek gibi gel
Arabalar yetmez,yollar bitmez
Kartal gibi süzülerek,gel
Turnalar gibi uçarak, çabuk gel.
Ana sütünden ak
Karlar olsun sana kefen
Mezar, buruk gönüler
Gönüller Sultanına;
Açılmış bütün vatan
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü!
Enginler yetmiyor
Hür dağlar çağırıyor…
Sen;”millet ve vatan” derdin..
Göz pınarlarından kopup gelen, sen
Şahsında bire ermiş, ağlıyor; vatan..
Gün, Perşembe
Hak dostları bilir! “Cuma akşamı”
Ey Osmanlı..
Cumhuriyetin, yiğit “adamı”!
Sana.
Aşığı olduğun;
Üç Hilal’e karanfiller ekleyip
“Al bayrak”la “Gök Bayrak” serdim
Zira..
Derdimiz aynı dert..
Dava, bir..
Ev, perişan olsa da
Sönmesin, son yanan ocak
Millet; var oldukça
Yeniden derilecek
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü!…
Kellemi alsalar da,
“Açıkça” ret ettiğim “darbelere” inat;
Sözde düşüncemin iktidarında
Hapsolduğum ev, karanlık mezar
Sokaklarını dolaşıyorum,
Her sonucu kabule hazır,dualar var
“İktidarı” elinde tutan(!) Ankara;
Çaresiz..
Millet; seni bekler, sessiz
Gönüllerde sen, dillerde dua..
Aynı Çankırı yaylalarımdaki gibi
Rahmet bulutları,
Tek fark,
Gözyaşlarına eş ıslatıyor, vatanı
Düşünce aynı. Millet; sesiz
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü!…
Gidip vardım, otağına..
Kahırlara kahır ekler
Öznurlar, yolara düşmüş
Buğlar, aynı sadakatle, nöbette
Ruhu; sinelerine sinmiş Başbuğu’nu bekler..
O kapı!..
Bekledim,
Ses versin!
Fakat ..
Gözler nemlenip
Gözyaşları yüreğimize akarken
Yine boğazımız düğümlenip
Dilimiz dönmediğinde “Hal dili” ile anlaşmak üzere;
Dil, gönül bir olunca, kıyamet gürültüsünde bile
Yürekten kopan ÇIĞLIK’ı alan..
Elin biçtiği sınır, dar gelir
Millete çok zorluk verir..
Son vatan parçasına yaban gözü var
Pay kapmak için pusu kurar,
Eldekini sıkı tutmak gerek
Düşlerimiz Kaf dağı..
Sırtlanların parçalayıp, çakallar elindeki
Alparslan otağı,Kanuni yurdu
Bizim Kafkasya,
Canımız Bağdat, Basra
Selahattin yadigarı..
Kan çağlayan Filistin..
Yaralı Türkistan
Esir coğrafya,
Şamil’in rüyası,
Cevher;kanı Çeçenistanı,
Fatih’in hülyasını!
Bosna, Tuna, bütün rummelini
Çağrıbey’den Piri Reis’e bilinmez ufuklara
Hızır’dan Barbaros’adenizler ötesi
Yelken açtığımız okyanusları
Dolaştığımız uzak-yakın bizim illeri..
Hayırlı şafaklara gebe,
-İvik ivik köhne Bizans arayan-
Haç’ın koynunda mayalanan iklimi
Kainat planında:
Ay, ne ki?
Nebülozlar ötesine
Işık hızına eş,“Ufuk turunda” kat ettiğimiz
zaman –mekan ötesini konuşmak üzere, desin ki;
“Gardaş,buyur”,
Ses, yok!
Dağlarımda uyur, Muhsin..
Elbet, her daim Hakk’a teslim.
Ümit bu ya,
Bekleşiyorlar yiğit gardaşlar;
Buruk,mahzun..
Şahidi; Işık Dağı..
Karatekin bucağına Aydos’tan indiği
Kaybedip de bulduğumuz gibi..
-Belki de- “Geliyor, başkan Muhsin..
Peygamber, Çiçeği
MİLLET, Gülü…
Vatan’ın yiğit evladı!..

Enginlerde rant savaşı..
İhanete eş, kalleşlikler
Peşinde pusu.
Engerekler, çakallar,,

Kahpe planlara;
Vakur, dimdik duruş
Yalpalamadan gaye; hedefe varış
Yarış?..
El kol bağlı,
İmkan dar, ne kadar koşarsan koş..
Dava; büyük
Yol; uzun,
Ömür; kısa
Sen; gönüllere konuş
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü…
Gardaş!
Sorular içinde sorular çok
Sorulara cevap, yok
Söylerlerdi;
Batı ayarlı kurmaylar(!)
Yerin altını
Dağın içini
Denizin derinini
Göklerin katlarını “gözleyen donanımız” var.
Vicdan sahipleri, dağlar delen çığlıkta..
Bırakın,
Milletin bağrındaki yangını soğutacak bir çift söz,
Seda bile yok.
Radarlar; suskun..
Taşkışla paşaları
NATO cenirilları
Milletin hissiyatına ters
Her hayırlı harekete tepkili
Resepsiyonlarda etkili
İşleri dışında “tam” yetkili
Yağ, gürle, es
Lazım olunca dil yut, nefes kes
Bu; sessizlikten öte, sağırlık?
Nato’nun “our boys”ları!
Atmışlardı, ölmeden “tabutluk” denen mezara
Ne tesadüf?
Radarlar, suskun.
Pentegon patentli kirli planlar mı?
Kime hizmet, neden, niçin..
Konacak yer için Batman’ı seçin
İnemezseniz, turlar atıp paslar geçin
Cirit atıyor Avaks’lar semalarımızda,
Katiller(!,)operasyon mu... ?
Korkarım; öyle değildir, manzara
Zira..
Başlar, döndü,
Yetkililer; şapşal..
An; perişan..
Zaman; isyanda..
Ajanslara aydınlık değil,”kaos” düşüyor,
Hakikat; halden hale geçiş yaşıyor
Hararetten kan beynine sıçramış, vatandaş; üşüyor
İsyana ramak kalmış, İmdada ilahi sabır yetişiyor

Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü…
Vatan’ın yiğit evladı…
Beton “Tapulukta” nöbet tutanlar;
“Uçan tabuttan”almak için yoldalar
Sevenlerin peşinde..
Akla mı gelir?
Tapuluklarda çekilen çile
Sana kelepçe olanlar bile
Koşsa da, gidemez!
Değil ulaşmak, yön bulamaz..
Üstünü örtüyor;
-kainat ayağa kalksa yapılamaz-
Kristal kristal kar
Duman duman kaplamış,sis
O, taptıkları teknoloji, iflas!
Devlet, çaresiz
Millet, perişan
Ve tek yürek
Karıncalanmış dil,yorgun eller
Cuma dualarında müşterek gönüller
Üşümek ne?
Dağlar buz kesiyor
Gücünü millete zorlayan, imkânları elinde tutan o derin(!) devlet; dondu
Gücünü devlete sebil eden
İmkanlardan yoksun, engin imanlı millet;buldu..
Hüküm, kesilmiş,
“Dualar gibi yükselip”
Dinlenmek için Ruh,
Çoktan asli yurduna varmış!
“Zikre dalmış her şey”
Ah o..Ümitlerimiz..
Fizik imkanlar, zorlanıyor..
“Ay yıldızlı” dağlar, saklıyor
“ Tabiat ana”, tüm yolları bağlıyor
Peygamber, Çiçeği
Millet, Gülü!…
28 Mart 2009, Dağlar saralı, tam üç gün oldu
Batını, bilemeyiz
Zahire bakarız elbet,

Uzaklardan,
Çoook uzaklardan haber mi var?
Davet ediyor, sanki:
”Kekik kokulu koyaklardan aşarak”,
“Güvercinler ülkesinden”, koşup
Pencereme konan bir çift güvercin;
“Aradığı çeşme başı”!
O’nu dağlar gibi kar kandırmaz
Fırat kenarında susuzluğa mahkum,
“sevgi çiçeği”Hüseyin misali;
gerçek pınara varmak,
rahmet deryasından kana kana içmek için
Bir tek “Bilen”in alim olduğu yere uçarak,
-Dünya zulmünden - “Kurtulup”
“Sonsuzluğun sahibi”ne teslim olan;
Mis kokulu ”Peygamber Çiçeği”
Milletin;umudu, Kızılelma’nın; bahadırı
İla-i Kelimetullah’ın Alperen’i
İnsanlar arasından bir Muhsin!
Sonsuzluk yolcuları;
“Uçmağa” gitti!…
Birliğe, yolculukta:
Vahdet’e ermek için..
“Toyumuz var,
HOŞ GELDİNİZ.”

MUHSİN:::
(Ve innallàhe lemeal-muhsinîn) “Hiç şüphe yok ki Allah-u Allah-u Teàlâ Hazretleri, MUHSİN kullarını severek, destekleyerek, onlarla beraberdir.”
 
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

 16

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

BELLİ Kİ SENİ GÖRDÜM
Deliler yurdundan yeni geldim
Düşünce şimşeğinde gördüm
Fırtına gibi, yıldırım gibi
Anlık ve berrak gördüm
Homarus’un sofrasında
Geçmişi anlatırken gördüm
Eflatun’un masasında
Geleceği ararken gördüm
Gözlerin şimşek gibi
Başında ışık halesi
Asırlar öncesinden ötesine
Huzmeler saçarken gördüm
Saçların dağınık,
Benzin soluk
Yoğun ve heyecanlı
Kitaplar içinde, kayıp
Bahar yaprağı gibi naif
Cılız çalılar içinde boy veren
Fidanlar gibi gördüm
Bir ara Hallaç’ın yanında
Dimdik
Her cefaya sırtını dönük
Sultanlar yanında sönük
Karunlar birer sülük
Sarayları pul yaparken gördüm
Dağ yeli, ova serinliği,
Deniz gümüşü, fırtınası
Bulut mavisi, bozu
Orman yeşili
Haldun’dan haber verirken gördüm
Umuda akan, ırmaklar gibi
Kirleri kapatmaya yağan kar
Ve neyden çıkan ses
Mesnevi’de nefes gibi gördüm
Uzaktan gelen bir sevgili,
Dosdan fısıltı,
Ufak bir ürperti de
Gönülden sözler dolu
Sanki Yunus vari
Varı yokta gördüm
Yanarken tapınaklar
Melekler düşlerimde
Gezerken devri alem
Ta Platon’dan bu yana
Nebiler dizisinden nurlar
Düşünceden pırıltılar
Ser ayaklarım altına
Otururken filozoflar tahtına
Belki de seni gördüm

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 

 17

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

YÜREK KAÇ PARA?
Israrla sesliyor...
”Bir çare “der gibi..
Koşuyoruz ama..
Elinde bir deri çanta,
Diğerinde naylon poşet ..
Biri dışa yönelik, başkası ..
Diğeri içe yönelik, kendisi ..
“Kitap dostundan kitap dostuna “..
Hediye “Sevinç bir uzak düştü”
Çünkü;
Ümitlerin bittiği,
Dostların terk ettiği
Bildik ..”Bir an”
Ümit ..!
Yaşamak için ..
Yaşamak ne için?
Bilinmeyenin kurt gibi kemirdiği
Çınar gibi ümitleri bitirdiği bir an.
Güvende “Çınar altından”
Güven için,
Aranırken bir çatı altı.
Kuş gibi tünerken,
Açlığını gizleyerek
Umuda sarılış gibi
İnsan bu
Ummadığı karşısında ..
Bitirilemeyen servet
“Yüreğim var ağbi “ diyor
“Bu yeter bana
Otuz yıl didindim,
Ev yok, iş yok
Hiçbir şey yok.
Başarmak, insanca yaşamak için
Sadece verecek yüreğim var.”
Ve “Sen de yüreğini verdin”.
Ben, yüreğimi koyuyorum
Paraya tapılan yerde
Sahi .. ”Yürek kaç para?”
ANKARA 04.06.2000/ 17.00

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 
 

   18

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

HAKKA ISMARLADIM
Ciğerimi yaktın dert ile firkate,
Babam gitti Mekke’ye sen hakikate,
Ne ben seni gördüm sen ki ata,
Yürü yavrum seni Hakka ısmarladım.
İman ile, Kur’an yoldaşın,
Ardında ağlar kavmin kardaşın,
Resul kucağında inşallah durağın
Yürü yavrum seni Hakka ısmarladım.
Dünyaya kalsa Muhammed’e kalırdı,
Can satılsa onu Karun alırdı,
Derman bulsa bunu Lokman bulurdu,
Vade buymuş seni Hakka ısmarladım.
Hak emri Şehit’e ölü denilmez,
Giden ile bilirim ki gidilmez,
Ana yüreği bu kolay mı durulmaz
Yüreğimi gömüp Hak’a ısmarladım

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

  19

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

BULUNMAZ
Kimi görsen dert ile dolmuş,
Dünyada söyleyin kim gülmüş.
Kime varsan göz4 yaşı sel olmuş,
Burada Murat alan bulunmaz.
Gözünüzü açın ey gaflete dalanlar
Hep söylemiş öteleri bilenler
Dünya bahçesine bahçıvan olanlar
Emek çeker gülü devran bulunmaz.
Elbet görürler bir birinin öldüğünü,
Gül benizlerin kara toprakta solduğunu,
Bilirler misafirin bir gün gittiğini,
Gönlünü teselli eden bulunmaz
Kimi genç, kimi ihtiyar giderler.
Ecel zehrini bal şeker ederler,
Gelen eğlenemez geçip giderler,
Gelenlerden geri kalmış bulunmaz.
Benim için etmeyin çok fazla figan,
Levak-ı Levak için kainat çekti gam.
Hani Belkıs, hani Sultan Süleyman?
Cihana hükmetse kalan bulunmaz

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

  20

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

İNTİŞAR EYLE
Bir mübarek gece Recep ayında
Gördüm seni şefiin huzurunda
O, sen, ben yanında, kimse yok başka
Bir işaret saydım o anı öyle

Haktan gayrıya halimi arz etmem
Yayıncı bilmem namerde gitmem
Paraları bitirdim artık güç yetiremem
Devamı var halka intişar eyle

Sırları kimseye hiç bildirmedim
Haramdan kaçtım avanta yemedim
Kitabı bastım buyurun diyemedim
Millete kavuşması için bir yardım eyle

Hakimi olduğun dava aşkına
O gece görülen rüya aşkına
Emini olduğun şehir aşkına
Bana değil yayımına yardım eyle

Para istemem pul istemem
Şan istemem şöhret istemem
Halkın önünde bulunmak istemem
Önderliğin adına az gayret eyle

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

 21

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

BABANDAN MI KALDI
Bir ara çalıştırırdım; küçücük bir dükkan
Az kazanır, hep şükrederdim
Devlet; kazanmadan ister vergimizi,
İkide bir kapıya dayanır, bükerdi belimizi.
Birazını da peşin alırdı elimizden mal sahibi.
Gelip ihtiyaç sahibi cevval öğrenciler:
”Pazarları açalım” dedi.
Uydu aklıma, bu fikir; güzel geldi.
Hem talebeler çalışıp, harçlık alacak.
Biraz artırırsa; bize de ekmek kalacak.
Sokaklara bir kaç reklam yapıştırmışlar.
Rakipler görüp; Zabıta ya yetiştirmişler.
Ertesi günü, iki zabıta hemen geliverdiler.
Tam elli milyon cezadan kapı açtılar.
Direnince, sadece dört milyona indiler.
“Peşin yok “ diyerek başımdan gönderdim.
Hemen, belediyeye gidip; olanını bildirdim.
Müdür Özkan, “Mühim değil ben hallederim” dedi
Bir daha da para için bana kimse gelmedi.
Kapattım dükkanı, üç yıl sonra
İşler değiştirdim, çalıştım yıllarca
Dükkâna gelmeyen o zabıtalar
Sonunda karakol, muhtar aramışlar.
Bilinmeyen evi keyifle bulmuşlar
Bir gün evde: “ icra” kağıdı.
Kağıtta “bir sayfanın” para isteği vardı.
Hem abartılı, istek hem de elim dardı.
“Gidip anlatayım; yetkililere gerçekleri,
Yaparlar elbet işleri değil mi? Gerekenleri ..”
Başkan yardımcısını bulup;
Sekreterden izinle huzura girip,
Anlattım başıma gelenleri ..
-“Aslı ne ise ödeyeyim gerekenleri,
Ama abartılı kesmişler ceza.
Böyle ödemek inanın eza.
Zahmet ederek, dosyaya baktırsanız.
İşin doğrusunu elbet anlarsınız”
-“Olmazzz.. “ dedi.
-“Geçirmişsin gününü,
Ancak mahkeme çözerdi” düğümünü
Yanındaki iş adamı ! Ortağı sanki
Dedi:
- ”Ne olacak o paradan ki
Ödeyiverin ne olur sanki”
Dedim ki;
- “Sizin gibi kamudan bir şey istemiyoruz.
- Biz ‘malı götürüp’ aldığımızdan vermiyoruz.
Ancak boğazımızdan keserek sizlere ödüyoruz.
Hem sizden ihsan da istemiyoruz.
Sadece adaletli davranın diyoruz.”
Eğer söylesem; kim olduğumu.
Ayağa fırlardı; bırakıp koltuğunu.
Görüyoruz işlerin nasıl döndüğünü.
İstedim ki vatandaş olarak
Yaparlar işleri bir yol bularak
Çünkü geldiler ” adil düzen” diyerek
Sustular ! Bir şey yapamadan ..
Çay söyledi, müteahhit için ocaktan
Geldi çaylar çok saygın! Kişi için
Dedi. ”Eh gelmişken siz de için”...
-“Madem ki bir şey yapamıyorsunuz
- Artık gideyim izin veriniz”
-“Çay söyledim içmeden gidiyorsunuz”
-“İçemem içinde göz yaşı ve haram vardır bilmiyoruz,
Kendi kesenizden değil,milletten ikram ediyorsunuz.
-Onda haram ve göz yaşı var biz onu içmeyiz”
Diklendi :
”-Nasıl olur bana makamımda hakaret ettiniz?”
Söyledim:
-“ Hakaret değil tedbirimiz,
Zorla toplar, çabucak dağıtırsınız.
Siz hükmedenler; budur adetiniz.
Selamla gelenlerin; işini halledersiniz
Kimsesiz insanları; lütfen dinler,
Hatırlıların hatırına; çay söylersiniz,
İpe un serer; münasipçe yollarsınız
Eşi dostu güzelce kollarsınız.
Vazifenizi yapmaz; başınızı sallarsınız
Koltukları, cepleri hava için sallarsınız”
Müsaade istedim kemali hürmetle
Yerinden fırladı azim hiddetle
-“Çık dışarı makamımdan” diye kükredi, şiddetle
Çıktım dışarı. Kendini de attı peşimden celadetle.
Söyledim:
-“Babandan miras mı kaldı burası?
Sana da kalmaz bu makam, aldığınız millet parası”
Avazı çıktığınca bağırıyor .. Avaenesi ayakta
-“Bu bana hakarettir. Seni dinledim ya?”
-“Asli vazifen vatandaşı dinlemek “ güya
Ne gezer, lütuf bilirler biz görürüz güzel rüya.
Ekibi, korumaları, yağcıları sardı yanıma.
Bir yerlerden bağırdılar .... gibi her biri..
Sesimi yükselterek:
- “Hep beraber bağırmayın
Ya tek tek konuşun, ya da dinleyin”
Dışarılara bağırıp çağırdı hiddetinden
Uzaklaştırdılar bir çırpıda yanından.
Siz halktan kaçarken ben halkın içine giriyorum
“Lüküs” arabalarda hastalık çekerken ben;sıhhatle yürüyorum
Hiç semtinize uğramayanları;ihya olduğunu biliyorum
Sizi o makamlara oturmanız için;samimi gayret gösterdim
Ne zamandır sebep olduklarımdan helallik diliyorum.
Halka hizmet gerek,seccadenden bize ne?
Namaz sana gerek,Rabbimin eksiği ne,
Seccade ahret için,dünyaya ne,
Seccade yere, masa üstünde işi ne?
Hizmeti adil yapıp;gönle girsene,
Bağlanan ümitleri çevirdiniz tersine
Kulakları tıkadınız,mağdurların sesine
Millet açken;zehir olsun yedikleriniz
Boğazınızdan aşsın ama; hiç doymayın
Malı götürdüklerinizle kalın, fakat onmayın
Ağrılarınız artsın,şifa bulmayın
Ahrette yazık olur,bu dünyada gülmeyin
Gözleriniz ışık bulsun;görmeyin
Silinsin hafızanız; kimseyi bilmeyin
Büyükler bölünmüşü küçük belediyelere
Bulduğunu sokmuştu o da, hemen seçimlere
Mesken tutmuştu, yeni denilen eski mahallede
Bal dolu,sanki arılar işlerdi hep petekte
Sürekli bulunurdu öpenler el etekte
Bir zamanlar bir vuran vardı
Eniştesi,karısı kendine yardı
Allah belasını dünyada verdi
Azametle yürür, “kanun” diye zulmederdi
Mazluma acımaz, güce itibar ederdi.
Hiç makam elden gitmez mi zannederdi?
Parasız kalınca avareleri, avaneleri
İşyerlerine saldırttı, zabıtaları
Göz yaşına bakmaz, kapatırdı dükkanları.
Ayyuka çıktı halktan aldığı cukkaları.
Herzeleri vardı taa o da, çıktı yukarı
Patladı ensesinde bir anda o’nun tokadı
Kalmadı; halkın yanında hiç bir kıymeti
Yıl 1999, ilk bahar giriyor
Bir gün baktım bizler gibi yürüyor
Bizimle aynı sokakta bir binaya giriyor
Bir ara bir işim oldu uğradım yanına
Bekliyor müşteri nimetti canına
Kalmamış eski tafra eski naz
Güzelce sohbet ettik biraz
Senin yerinde vardı, keser mi masatlı
Göbek iri, ense olmuş on katlı
Ahrete meyyal görünür dünyalıkta aklı
Belediyeyi işgal etmişler kendisi saklı
Usulsüzlüklere bulurlar kılıf olurdu haklı
Muamele mafyaca, icraat farklı.
Senden önce biri vardı
Hem hacı hem ehli tarik idi...!
İşini bırakıp sık sık mescide inerdi
Dünya benim olsun der nefsini tahrik ederdi
Hem masatlı hem atılgandı
Bir zaman kandırırdı başkanını
Yüzlerce zabıtayla başlattı baskınını
Garibanların feryadı yükseldi arşa
Kulakları duymazdı ki ellerinde maşa
Maksat sahiplenmek gariplerin yerine
Güç elinde idi her şey uydurulmuştu planına
Çok sürmedi yetişti geride kalanların imdadına
Etmeyin ağalar yaptığınız zulümdür
Divane söyledi üzülmeyin Mevlâ kerimdir
Kudret sahibi Allah, gayrısı kimdir?
O Selefin verdi bir gün bir davet
Gücün hatır vardı; gidilmeliydi elbet,
Bir büyük kalabalık birikti Çiftliğe
Başladı alem...Kap kap nevaleleri yemeğe
Rab’bım hiç yoktan rüzgar ve fırtına gönderdi
İnsanlar seğirtip sağa sola canlarını kurtardı
O adamı sapsarı edip muma döndürdü
Yıllar sonra Ülkede sayım vardı
Bekledik dokuza kadar gelen olmadı
Sabah hemen zabıtalar yetişti:
-“Devlet işte bu, anında gelir” dedi
Dedim:
- Belli devlet kim,
Dün sayım vardı “Niçin sayamadı”
Garibanları takip etmek mi devlet?
Bir A4 sayfası için mi bu gayret ..!”
Çıkarıp verdim icra parasını
Anlattım zaten öncesi, sonrasını
Bu olaydan iki yıl sonra
Bir kalabalık toplantıda
Kendi çapında ünlüler arasında
Yaklaştı;usulca sırıtarak yanımıza
O ünlülerle beraber toka edip
Bileme di, ne yapsa hafızasını test edip
Söyledi:
-“Sizi tanıyamadım. “
-Yanına gelip
Dedim ki kulağına eğilip;
-”Söylersem ayıp olur”
Pişkince dedi :
“Söyle bir şey olmaz”
Yavaşça;
- “Hatırla hani,
“Seccade masanda” hatırla beni
Belki hatırladı. Ama attı benzi
Yine de yılışarak
-“Ne diyorsun inan ki....”
Ben anlatınca :
“Hiç anlamıyorum ..”dedi
Kuyruğunu kıstırıp, toplumu terk etti
Hey kadir olan Allah, daha dünyada iken onu rüsva etti.
14.10 1997 Salı/Ankara
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

 22

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

ÇORUMLU
Git gör memlekete neyleymiş,
Çorumlu Çorum’u ihya eylemiş,
Eylemiş ki ne hoş eylemiş

Bir ol, iri ol, diri ol Çorumlu
Sev, sevil, sevdir, gür ol Çorumlu

Hep sevgi dolu, yardımsever Çorumlu
Efendi, onurlu, eserlerinden gururlu
Çok çalışkan, üretkendir Çorumlu.

Bir ol, iri ol, diri ol Çorumlu
Sev, sevil, sevdir, gür ol Çorumlu

Hepimiz Çorum’dan kalkıp geldik
Ankara’ya yerleşip yurt bildik
Alınteri döküp, çok emek verdik

Bir ol, iri ol, diri ol Çorumlu
Sev, sevil, sevdir, gür ol Çorumlu

Ankara’dan vekilin yok neden olmasın,
Görenin yok, bakanın yok niçin olmasın
Cumhura vekil oldun, asıl baş niye olmasın.?

Bir ol, iri ol, diri ol Çorumlu
Sev, sevil, sevdir, gür ol Çorumlu

Birleşirsen büyüyeceksin Çorumlu
Az hareket koşacaksın Çorumlu
Ha gayret başaracaksın Çorumlu

Bir ol, iri ol, diri ol Çorumlu
Sev, sevil, sevdir, gür ol Çorumlu

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 

 23

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

ŞİİR
Şiirde ruh olacak, coşku verecek
Şiir o ki; kafiye, vezin olacak
Ya aruza, ya da heceye uyacak
Çorumlu şimdi gelir hesap sormaya.

Hiç hece nedir, vezin nedir uymazdım
Aklımdakini yazar, ölçü bilmezdim
Sanatta nedir zerre kıymet vermezdim
Çorumlu yine gelir hata bulmaya....

Hece tam gelecek, kafiye uyacak
Ölçüsü güzel, şekli düzgün olacak
Kelime can bulacak,mana verecek
Yaşar hoca gelir imla vermeye....

Şiir ki yaşayacak, nefes alacak
Bu güne bakıp, ileriyi görecek
Değerini anlayanı bilecek
Çorumlu gelir ne hatalar bulmaya...

Yaşar hoca iğne ile kuyu kaz
Tezkireleri ara BEHİŞTi’yi yaz
İşin o ölçü vezni alırsın baz
“Yaşar Hoca” gelir hata bulmaya.....

Sunmak değil ki; beylere ağalara
Yağ çekemem ki sultanlara hanlara
Parasız kalıp düşsek bile zorlara
Niyazi gelir nasıl diye sormaya

Tercüman olmak acılara ahlara
Boş geçemeyiz, atamayız kahkaha
Açmak mı kendimize güzel bir saha
Serapta olsa ararız iyi vaha

Görüntü için manayı mı bozayım
Kelime atıp cümleyi mi böleyim
Sizin için sanat derdi mi çekeyim
Hocam yine eskisi gibi yazayım

İşim değil estetikle uğraşmak
Manayı atıp sizin ile kırışmak
İstediğim halkın gönlü ile konuşmak
Arzum o ki Hak rızasına ulaşmak

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 
 

 24

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

SULTANAHMET
Bir görevli duyuru panosunu yerleştiremiyor

Gök kubbeyi alıp süs diye İstanbul’a bindirmişler
Yıldızları secde etsin diye camiiye indirmişler
.......
Ne hendese,ne azamet; sanki evrene hakimiyet
Biz bir tahta koyamıyoruz yerine; işte keyfiyet

......
Onlar yüce
Biz cüce
Göz kamaştırıyor hala eserleri, insan hayran yüceliğine
Yabancılar arkası ile gülüyor küfredenlerin cüceliğine


Belli oluyor eserlerinden o büyüklerin yüceliği
Küfretmekle gider mi ki alçakların asil cüceliği
10Eylül 1999 10,50 Sultanahmet Camii

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

 25

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

BİR HAL VAR
Bu gün, sende bir hal var,
Gözlerinde yaş neden?
Az haber ver o meclisten
Sende bir hal.. hüzün, neşe var

Ruhumdan boşalıp dolu olan;
Gözlerimden akan yaş ondan
Yüzümdeki, yüreğimdeki cemreden
Bu gün, sevinç, neşe ve gülşen var.

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

  26

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

KUL OLDU
Tükenmez zannedip,
Kuşağına kul oldu
Solmaz diye ,
Bir dilberin eteğine kul oldu
Gelmedi aklına ihtiyarlık,
Sözlerine gözlerine kul oldu
Bitmez diye,
bir ağanın parasına kul oldu
Beyni fikri felç oldu da,
Bir soytarının sözlerine kul oldu
Kurmaz cümleyi, bilmez dili;
Bir iki “entel” kelimeye kul oldu
Bunca yıl yapmaz sporu,
Hiç atmamış vücuttan teri
Sahalardakinin çalımına kul oldu
Okumaz kendi çokça meth eder,
Bilemez gerçeği bir cahile kul oldu
Başı gökte, ayağı bulutta gider
Göremez aczini, benliğine kul oldu
Kendini bilemeyip,
Özdeki o cevheri göremeyip
Fani, süflî arzulara,
Kararacak güneşlere kul oldu

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

 27

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

NASIL ANLATSAM...
Nasıl anlatsam seni anladığımı,
Yalnız olmadığını aydınlıkların karanlıkların.
Seninle olduğumda halkın yalnız bildiğini
Yüreğimin senle yanıp senle söndüğünü
Kalp atışlarının göz yaşlarımın,
Seninle attığını, sana gittiğini
Yeşile dönmediğini otların,
Sensiz güllerin açmadığını.
Naz yapmadığını goncaların,
Bülbüllerin boşa ötmediğini.
Çağlayıp giden suların,
Denizlerin okyanusta bitmediğini.
Bin bir lezzet sunan nimetlerin
Lezzetleri sensiz tatmadığımı.
Kendinden sulamadığını yağmurların,
Bulutların zerre atmadığını.
Gönüldekini koparmadığını fırtınanın.
Rüzgarın sensiz kopmadığını,
Bir zamanı olduğunu tüm doğumların.
Mayaların sensiz tutmadığını,
Bir anda dindiğini tüm dertlerin.
Seninle ağlayıp seninle gülündüğünü.
Nasıl anlatsam............
Hep dağ ötelerinde olduğunu Şirinlerin,
Ferhatların senin için dağlar deldiğini.
Kalplerinin parçalanmadığını sevenlerin,
Mecnun’un Leyla’yı sende bulduğunu.
Hep sana götürdüğünü tüm izlerin,
Yakub’un Yusuf’u senle gördüğünü.
Sebepsiz gezmediğini enginlerde gemilerin,
Tufan-ı Nuh’un senle dindiğini.
Sevmenin ayrılıklara, hicranlara gark ettiğini,
Her oluşun sende başlayıp sende bittiğini,
Sevenlerin sana dönüp, sana gittiğini.
Sensiz sevginin hepten mahvettiğini
Nasıl anlatsam ....

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

  28

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

SİZ......
Siz sevgi, gönül yerindekiler
Madde ve manadan ilerdekiler

Hiç bir ölçüye sığmaz hareketlerle
Kainat palanı ötesindekiler

Hasretten çatlayan dudaklarla
Sanki buz gibi serinliklerdekiler

Alem rahat,arzularına koşarken
Alem için hep ızdırap içindekiler

Kendileri için cihanı yakanlara inat
Kendilerini aleme feda etme peşindekiler

Kulakları sağır gözleri kör ederken
Dosdoğru ilahi mesajın peşindekiler

 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

 29

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

MERHABA
Selam size ey yarenler
Hep Eli Hakka erenler
Halk içinde Hak görenler
Aşk şarabı içenler merhaba

Darlarda mutlu olanlar
Her an doğru yol bulanlar
Varlığı O’nda bulanlar
Bülbül gibi ötenler merhaba

Alem garip garip oluş
Anlamanın hepsi soruş
O’nu her eşyada görüş
Bilenlere selam olsun

Arla varmak gayet zordur
Kiri at, kalbe nur doldur
İslam girilecek yoldur
Candan uyanlara merhaba
10.1.1999 24.00.......

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

 30

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

DİYEMEDİM
Gezdim dağı taşı, geçirdim yazı kışı
Akıttım teri yaşı, döktüm saçı ağarttım başı
Yıprandı vücudum, çektim çileyi yorgunum diyemedim
Nasıldır yemek lezzet ne bilmedim
Açlıktan açlığı terk ettim
Aç kaldım kimseye;
-“Acıktım” diyemedim
Dudaklarım kurudu susuzluktan
Şerha şerha paralandı yangınlardan
Susadım susamayı kaldırdım;
-“Su” diyemedim
Kimine çok küçük, kimine fazla
Kasılır gerinir eller en ufak şeye nazla
Kendimce unvanı yok ettim;
- “Var” diyemedim
Garip sultan idim bazılarınca

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

 31

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

OĞLUM KIZIM
Sevgim, baharım, hazım,
Coşkum, sevincim, nazım,
Şehla bakışlı kuzum ..
Bahtın hep açık olsun
Kalbin, gönlün nur dolsun ..

Geline yakışır ak
Damat olup kına yak
Yansın hep kutlu ocak
Rabbim oğul - kız versin
Başın hep göğe ersin

Yoldaşın, sırdaşın olsun
Eşin, gardaşın olsun
Allah yardımcın olsun
Yardım et, bahtiyar kal
Doğru davran, dürüst kal

Çok çalış, iyi yetiş
Son olsun iyi bitiş
Hayra varsın her iş
Helal ye, bereket bul
İsterim gururum ol

Başın Sema’ya ersin
Can İbrahim’i bulsun
Ruhun Tuğba’ ya varsın

Sema’da Tuğba’yı bul
Halil’e er huzur dol
 25.9.1995 ANKARA

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Bir sonraki sayfaya gitmek için tıklayınız

 
 
 
 
 

 

 

 
 
 
 

 

 

 
 
 
 
 
 
 

  32

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

ÜZMEZ
Nereye gitsem orda bulduğum Türkmen kocası
Zulme isyanda, aksiyonerlerin gerçek hocası
Elhamra’dan çığlık, Türkistan’da otağ gibi
Taç Mahal’de sultan, Kafkasya’da Şamil gibi
İmanı saf, Türkçesi duru. O, ateşin koru
Kalkandır hakikate, onun kalesi, suru
Bazen Yunus olur Anadolu’dan ses verir
Zaman olur neyzen gibi terse, ters verir
Millet sevdası yüreğinde, kavi iman göğsünde
Kanat gerer, bilse savunur sonunda ölse de
Kurşun sıkmış Hak adına ilk gençlik anından
Nasiplenmiş, Fazıl bağından, Serdengeçti çağından
Her an coşkulu, çağlayanlar gibi deli o sevdalarda
Ağlar bulurum, kuzu gibi uysal mana eri yanında
Mazlumların babası, gariplerin abası, incelerin kabası
Çağın içmeden sarhoş Neyzeni, nüktedanlar babası
II
Olmayı hep aksiyonda arayan
Çile’de hakikat sırrına eren
Günümüzün içmeyen sarhoşu, Neyzen
Anadolu sevdası ile çağırıp gezen
Batıl adına ne varsa korkmadan ezen
Muharrir sıfatlı halk dilinde konuşan ozan
 

Telif Eseridir izinsiz kullanmayınız  corumlu2000@gmail.com

Önceki Sayfaya gitmek için tıklayınız

Kitap içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR
 
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM
 Hukuka, Yasalara, Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.

1