|
|
|
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz! |
|
|
|
|
|
KİTAP BAŞINA DÖNMEK İÇİN TIKLAYINIZ! |
|
ÖNSÖZ
YARIŞMA
SONUCU
Yarışma 1.
Sevil KULTUFAN HAYALLERİMİZ AĞLAMASIN
Yarışma 2.
Nihal KÖŞKER KİMLİK
Yarışma 3. Tuğba KÜÇÜKSAKAL HASRET
Yarışma 4
Kezban EKER SIRA
BİZLERDE
Yarışma 5.
Serkan UZUNKAYA HAYALLERİMİZ AĞLAMASIN
BİR YARIŞMANIN
ARDINDAN
|
|
|
|
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN
TIKLAYINIZ |
ÖNSÖZ |
- ÖNSÖZ
- Çorumlu 2000 Aylık Kültür
Tarih Ve Edebiyat Dergimi çıkartırken Cumhuriyetin 75. Yılını Kutlama
çerçevesinde Çorum İlçeler Dahil 15 Kasım 1998 tarihinde GÜRSEL
Yayınevi tarafından düzenlenen Cumhuriyetin 75. Etkinlikleri
çerçevesinde açmış bulunduğu; CUMHURİYETİMİZİN 75. YILI İLE
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINA KADAR ÇORUM İLİNDE NE GİBİ
GELİŞMELERİN OLMASINI VE SİZİN NELER YAPACAĞINIZI VE YAPMANIZ
GEREKTİĞİNİ ANLATINIZ. Konulu Çorum ili geneli Liseler arası
kompozisyon yarışması, düzenledim. Çorum Valiliğinden bu yarışma
yapılabilmesi için onay aldıktan sonra Çorum Milli Eğitim Müdürü Sayın
Metin TOPKARAOĞLU'NUN yardımları sayesinde yarışmacılar belirlenmiş
oldu. Yarışma şartlarına uyah okulardan gelen kompozisyonların tek tek
fotokopilerini Çorumlu 2000 Dergimin değerlendirmeleri için taktim
ettim. Arkadaşlar görüşlerine göre kompozisyonları okuyarak kapalı
zarf içerisinde Yayınevimize teslim ettiler. Ben de katimi alarak
Milli Eğitim Müdürlüğü huzurunda benim ve yazar arkadaşlarımızın
kanaatlerini yazarak en yüksek puanı alan kompozisyon yarışmasını
- 02 Mart 1999 tarihinde
değerlendirmeleri tamamlanmış olduk.
- O zaman diliminde Türkiye
genelinde de bir kompozisyon yarışması yapılmıştı.
- Çorumlulara ve Yazarlarıma
katkılarını sordum. Çorumlulardan sadece Çorum Temsilcisi tarafıma
katkısını verdi. Diğer verecekleri taahhütler ne yazınki sözlerinde
durmadılar. Ödülleri Şahsen körşıladım
- Bu tarihte taahhüt edip
vereceğimizi belirdiğimiz tarihte dergimin fiyatı 500,000 TL idi
-
- GÜRSEL Yayınevi
- Birinciye 20,000,000 Tl.
- İkinciye 15,000,000Tl.
- Üçüncüye 10,000,000 Tl.
- Dördüncüye 5,000,000
- Beşinciye 5,000,000 Tl.
- Bu ödülleri dağıttım.
Arkadaşlarda kitaplarını hadiye etti.
-
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN
TIKLAYINIZ |
YARIŞMAMAMIZIN SONUCU |
-
Dergimizin ilk yaptığı bir kompozisyon yarışması 2 Mart 1999 günü
sonuçlanmış oldu.
- Bu
yarışmada, büyük katkısı bulunan Çorum Milli Eğitim Müdürümüz Sayın
Metin TOPKARAOĞLU'nun yardımları sayesinde yarışmacılar belirlenmiş
oldu.
-
Geçen sayıda önsözde, belirttiğim katılım azlığı bu yarışmaya
okul idarecilerin olumlu girişimlerinin eksikliği olduğunu
belirmiştim.
- Bizim
arzumuz dışında sonuçlanan, 52 liseye karşın 5 lisenin yarışmaya
katılması, yarışmanın Çorum genelinde değil de sadece beş okul
arasında olması yarışmaya katılan okulların ikisinin dereceye
girmemesi ile sonuçlanmış oldu.
-
Yazar, çizer, yapar, üretir gençlerimizin önünü lütfen kesmeyiniz.
Bu ilgisizlik sonucu üretilecek yapıtların önünü kesmiş
bulunuyorsunuz. Bu yetkiyi sizlere kim verdi? Bu duyarsızlık ne
yazık ki ilimiz başta olmak üzere bütün Türkiye’yi etkileyerek ve
yaratıcıları yok etme sonucu getirecektir. Sizlere bu okulların
yöneticiliği O MAKAMDA OTURASINIZ diye verilmedi. Daha duyarlı
olunuz! Ya da çekip gidiniz!
-
Yarışmamıza; Merkez ilçeden: Anadolu Lisesi Endüstri Meslek Lisesi
ve Çorum Anadolu Ticaret ve Ticaret Meslek Lisesi dışında başka
lisemiz katılmamıştır.
- Bu
iki okulumuzun Müdürlerini candan kutlarım. Sadece merkez ilçemizde
katılımlara ilgi duyan, iki müdürün bulunması ne acı.
-
İlçelerimizden ise; Sungurlu Endüstri Meslek Lisesi ile Haydar
Öztaş Anadolu Lisesi ile İskilip İmam Hatip Lisesi katılmıştır.
- Bu
iki İlçe Milli Eğitim Müdürleri ile katılan okulların Müdürlerini
medeni cesaretlerinden dolayı burada kutlamak istiyorum. Demek ki;
sadece ilimizde iki ilçemiz bulunmaktadır.
-
Yarışmacılar ise: Birinci Sungurlu Haydar Öztaş Lisesi öğrencisi
Sevil Kultufan, ikinciliği İskilip İmam Hatip Lisesi öğrencisi Nihal
Köşger, üçüncülüğü, Sungurlu Haydar Öztaş Lisesi öğrencisi Tuğba
Küçüksakal, dördüncülüğü İskilip İmam Hatip Lisesi öğrencisi Kezban
Eker,beşinciliği Sungurlu endüstri Meslek Lisesi öğrencisi Serkan
Uzunkaya kazanmıştır.
- 5
Mart 1999 günü yaptığımız Mütevazi ödül törenimizle ilgili resimler
ve yazı orta sayfadadır.
- 7.
Sayımızı görüşünüze sunuyorum.
-
Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi Mart 1999
7.sayı
- 15
Kasım 1998 tarihinde GÜRSEL Yayınevi tarafından düzenlenen
Cumhuriyetin 75. Etkinlikleri çerçevesinde açmış bulunduğu;
CUMHURİYETİMİZİN 75. YILI İLE CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINA KADAR
ÇORUM İLİNDE NE GİBİ GELİŞMELERİN OLMASINI VE SİZİN NELER
YAPACAĞINIZI VE YAPMANIZ GEREKTİĞİNİ ANLATINIZ. Konulu Çorum ili
geneli Liseler arası kompozisyon yarışması, 02 Mart 1999 tarihinde
değerlendirmeleri tamamlanmış ve şartname gereği yarışmaya katılan
okulların isimleri ve yarışmacıları belli olmuştur.Yarışmacılar ise:
- 1.
Sungurlu Haydar Öztaş Lisesi öğrencisi Sevil Kultufan,
- 2.
İskilip İmam Hatip Lisesi öğrencisi Nihal Köşger,
- 3.
Sungurlu Haydar Öztaş Lisesi öğrencisi Tuğba Küçüksakal,
- 4.
İskilip İmam Hatip Lisesi öğrencisi Kezban Eker,
- 5.
Sungurlu endüstri Meslek Lisesi öğrencisi Serkan Uzunkaya
kazanmıştır.
-
Yarışmacılara ödülleri Milli Eğitim Müdüdü Sayın Metin
Topkaraoğlu’nun odasında 05 Mart 1999 tarihinde saat 15,00 te
verilmiştir.
-
GÜRSEL Yayınevi
-
Birinciye 20,000,000 Tl.
-
İkinciye 15,000,000Tl.
-
Üçüncüye 10,000,000 Tl.
-
Dördüncüye 5,000,000
-
Beşinciye 5,000,000 Tl.
- Para
ödülü ile; ÇORUM KUYUMCULUK adına Sayın Osman Dalgıç tarafından Beş
yarışmacıya KOL SAATİ ve; Türkiye Gazetesi Çorum Temsilcisi Sayın
Ahmet Aşık tarafından 10 adetlik kitap seti (8 Takım), Eğitimci
Yazar Muzaffer Gündoğar’ın yazdığı 8 adetlik kitap seti (8 Takım
Ücreti yayınevimiz tarafından ödenmiştir), Eğitimci Yazar Ahmet
Serin’in yazdığı 4 adetlik kitap seti (8 Takım Ahmet Serin’in
hediyesidir) ile GÜRSEL Yayınevinin Kaynak Eserler Dizisi 1-2-3 ile
ÇORUMLU 2000 dergisi üç aylık abone (8 Takım) armağan olarak, 5
yarışmacı ve 3 okullarına verilmiştir.
-
GÜRSEL Yayınevi Yarışmaya katkıda bulunan yukarıda isimleri geçen
hemşerilerimize TEŞEKKÜR EDER!
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN
TIKLAYINIZ |
Sevil KULTUFAN |
HAYALLERİMİZ
AĞLAMASIN |
-
Hayallerimiz,ümitlerimiz var.... On binlerin, yüz binlerin belki de
milyonların hepside toprağa yeni düşen tohum kadar saklı ve ürkek; bir
fidan kadar taze ve yeşil;güneş kadar parlak ve bir o kadar
aydınlık...
- Güzel
şey hayal kurmak, umutlara sarılmak. Yeniye hep daha iyiye, hep
zirveye ulaşmaya çalışmak. Bir insan var mıdır ki elini bir kez olsun
buzdağının zirvesindeki güle uzatmak istememiş; ya da. Mehtaplı bir
gecede uykusu kaçınca, yüzünü gökyüzüne çevirip, kayan yıldızlara
bakmak, hayalleri için, umutları için dilek tutmamış?
- Evet!
Güzel şey hayal kurmak. Ama nereye kadar?
- Bazen
hayaller yetmez olur; yıllarca içimizde yanan umut ışığı bir anda
sönüverir. İşte hayaller oraya kadardır. Artık istediklerimizin sadece
gözlerimizi kapattığımızda, beynimizde canlanması yetmez olur;
açtığımız zaman gözlerimizi, hayal yerine gerçeği görüp hissetmek,
ona dokunmak isteriz. Boş masallarla avutulan bir bebek olmaktan
kurtulup elimize bebeğimizin verilmesi gerektiğini düşünürüz.
- O halde
verin artık bebeklerimizi... İçimizde hayallerimiz, umutlarımız bir
olmuş isyan ediyor. Her şey hayal olmaktan ibaret kalırsa, duyacağınız
hıçkırıklar inanın dört yaşındayken eline bebek tutuşturulmayan bir
çocuğun ağlayışı olmaktan çıkıp, artık elinde daha gerçekçi,daha ciddi
bir şeyler görmek isteyen bir gencin çığlıklarına dönüşecek. Deli
gözbebeklerinden bir grup. Hayallerimiz, umutlarımız var biz Çorumlu
gençlerin. Artık bir şeylerin değişmesi gerektiğinin bilincinde olan
gençleriz biz Şöyle etrafımıza bakıp düşündüğümüzde ne kadar çok şeye
ihtiyacımız olduğunu görüyoruz. Hayallere bile sığmayacak kadar büyük
gerçeklere ihtiyacımız var. Hangi gerçekler mi? Etrafımızdaki
karanlık yanlışların ve eksikliklerin giderilmesi için zamanın gelip
geçmekte olduğu... En büyük gerçeğimiz.
- Neyin
hayalini kuruyoruz biliyor musunuz? Acaba gün gelecek insanlar saçma
sapan düşüncelerden, fikirlerden vazgeçecekler mi? Sürekli doğru
olduğunu savunup da sanki gözleri bağlanmış, beyinleri demir
çerçeveye alınmış gibi hâlâ etraflarındaki kocaman yanlışları
görmemekte direnecekler mi?
-
Geçenlerde anneannemi ziyaret için gittiğim köyde tanıştığım yaşlı
dede, saplanıp kaldığı düşüncelerden kurtulacak mı? İki bine bir kala
traktörün bir "gavur icadı" olduğunu söyleyip, tarlasını karasabanla
sürmeye çalışan bir dedenin varlığı bile insanı ürkütüyor.
-
Tarlasını iki saat gibi kısa bir zamanda sürmek varken, inat etmiş
günlerce bir tarlayla uğraşıyor. Komşuları ondan habersiz tarlasını
traktörle sürünce de uğursuzluk getirecek diye tarlasını satıyor. Bu
nasıl bir düşünce anlamıyorum. Umarım beyinler demir çerçevelerden,
fikirler; karanlık örümcek ağlarından sıyrılmaya çalışacaklar. Biz
gençler, beyinler yenilendikten sonra her alanda tam bir iyileşmenin
sağlanacağına inanıyoruz kan kanseri bir insanın kurtuluşa giden
yolunun kemik iliği naklinden geçmesi gibi, bizim kurtuluşumuz da
beyinlerin yenilenmesine bağlı...
- Sonra
hep hayal etmişizdir: Bütün insanlar ekonomik bakımdan rahatlayıp
artık "para" yerine başka şeyleri düşünmeye başlamasını... Çünkü
insanın midesinden gelen sesleri dinlerken, beyinlerinden gelenlere
kulak vermesi beklenemez. Bunu da başardıktan sonra, sıra yeni
fikirlere açık beyinlere taptaze güzellikler aşılamaya gelecektir, ama
nasıl? Tabi ki eğitim ve öğretim alanında yapacağımız yeniliklerle...
-
Sungurlu'da, Sungurlu'nun köylerinde ve hatta Çorum'da bile okul
sıkıntısı çekiyoruz. Köylerimizde küçücük çocuklar ve gençler, sabahın
ilk ışıklarıyla şehir yolunu tutuyor, yaz kış demeden. Ne gereği var
bu sıkıntının? O küçük çocuklar neden köylerinde kalıp, anne ve
babalarının gözleri önünde rahatça okullarına gidemiyorlar?
- Zaten
çekilen bu sıkıntılar yüzünden hem anne babalar çocuklarını okula
göndermek istemiyorlar, hem de eğitim ve öğretimdeki başarıları
azalıyor. Bırakın köylerimizde okul yapımını daha Çorum'da bir
üniversitemiz bile yok. Diğer illerimizden farkı ne çorumun? Her gün
yeni bir fabrika yapacaklarına, neden bir de üniversite yapılmıyor?
- Tabi
ki, sanayileşmeye hiç bir zaman karşı değiliz. Fakat, bu bazı şeyleri
engelliyorsa, buna karşı ses çıkarmamamız da beklenemez. Acaba,
insanlar sadece sanayileşmenin mi bizi kurtaracağını düşünüyorlar?
Eğer böyleyse çok yazık. Çünkü,gözleri olmayan bir insan yaşamını
sürdürebilir ama ya kalbi olmayan? Herhalde böyle büyük bir eksikliği
kalbimizin derinliklerinde her an duymamızı bize çok göremez siniz.
- Peki ne
zaman bir kültür ve sanat merkezine sahip olacağız?
- Daha
bir yıl önce kadar tiyatronun neye benzediğini bilmeyen bir kişiydim.
Televizyonda adını duyar, derslerimizde onunla ilgili sayfalar dolusu
kuru bilgiler edinilir, sonra da unutur giderdik. On altı yaşında bir
gencin bir kere olsun tiyatroya gitmemesi ne acı bir şey. Ben kendimi
bu konuda biraz daha şanslı buluyorum. Ya diğerleri? "Ali'ler",
"Ayşe'ler", "Mehmet'ler"... Yirmi beş yaşlarına geldikleri halde
ellerinde bir tiyatro bileti bulunduramayacak olanlar?
- Sonra
izlemek istediğimiz filmi, dinlemek istediğimiz sanatçıyı, hayran
olduğumuz bir ressamın resim sergisini, hep büyük şehirlere
akrabalarımızı ziyarete gittiğimiz de mi göreceğiz?
- Ne
zaman büyük şehirlere kitap siparişi vermekten kurtulacağız?
- Okumak
istediğimiz kitabı bir gün de kendi ellerimizle yerinden almak gibi
bir şansımız olmayacak mı?
- Okul
çıkışlarında elimizde tuvaller, enstrümanlarla halk eğitim
merkezlerine koşabilecek miyiz?
- Fakat
biz; yine de inanmaktan vaz geçmeyeceğiz. Ne de olsa genciz,
umutlarımız var. Ne de olsa dev adımlarla geleceğe koşuyoruz. Fakat
genç olarak yapacağımız sadece hayal kurmak ya da büyüklerimizden
sürekli bir şeyler istemek değil. Üzerimize düşen büyük görevin
farkındayız: Çalışmak, durmadan çalışmak. Bir şairin dediği gibi,
"saçlarımızı kahvelerde değil, kütüphanelerde ağartmak" Bir meslek
edinip , yurdumuza faydalı birer insan olmak,geleceğe bir ışık da
kendimizden katmak.
- Evet,
hayallerimiz, umutlarımız, isteklerimiz var. Hepsi de toprağa yeni
düşen tohum kadar saklı ve ürkek, bir fidan kadar taze ve yeşil, güneş
kadar parlak ve bir o kadar aydınlık...
- Lütfen,
tohumlarımızın üstüne basmayın. Fidanlarımızı susuz bırakmayın,
güneşimizin önünü kapatmayın.
-
Hayallerimiz ağlamasın....
-
-
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN
TIKLAYINIZ |
Nihal KÖŞKER |
KİMLİK |
- İnsan
yaşadığı, memleket edindiği yeri, varıyla yoğuyla olduğu gibi kabul
eder. Ama nedense her insan çevresiyle ilgili daha geniş imkanları
hayal eder. Küçük bir kasabada yaşayan bir çocuk, lunapark
sevdasını,bir büyük de sosyal faaliyetlerin eksikliğini hep içinde
yaşar.
- Mutlaka
biz de buna paralel düşüncelere sahibiz. Çünkü her insanın
psikolojisinde, kendisine en iyi hizmetlerin sunulması özü yatar.
-
Cumhuriyetin 75. Yılıyla birlikte ilerlemeye devam ettiğimiz
mükemmeliyet yolunda, zirveye ulaşmak için zihinler 100. Yılı
benimsemiş, ulaşmak istediğimiz bu mükemmeliyetlere ise çekirdekte
kendi il sınırlarımız içinde başlamak en iyisi. Çorum diyoruz...
-
Sımsıcak bir şehir. Kendi çapında ilerlemiş. Ama günümüz aklı hayali
durduran teknolojik gelişmelere takılınca,birçok eksikliğimizin daha
olduğunu fark ediyoruz. Aslında bizim istediklerimiz olağanüstü şeyler
değil. Artık bilim füzelerle uğraştığına göre, biz niye hala ulaşımda
zorluk çekelim?
- Dar
kalıpları aşmak diyoruz, er zaman. Ancak bunun temelde yine eğitimle
çözümleyeceğini kastetmiyoruz. O halde, öyle bir teşvik edici sistem
geliştirelim ki ; diğer gelişmelere engel bir durum olmasın. Bu
temelin,bizim görmek istediklerimizi kolaylaştıracağı inancıyla 100.
Yıl yolculuğuna çıkabiliriz.
-
Şüphesiz, bu anlamda isteyebileceğimiz en güzel şey, bütün bölümleri
barındıran, yabancı dil ağırlıklı bir üniversite. Neden olmasın?
Bizim de eğitimciler olarak destek verebileceğimiz bir eğitim
merkezi. Tabi bu nitelikte bir üniversiteye sahip olan bir şehirden,
diğer okullarının da eğitim seviyesinin yüksek olması beklenir. İdeal
Çorum temelini eğitimle kurduktan sonra bunu diğer isteklerimizle bina
edebiliriz.
- Size
bir şehrin havaalanına sahip olduğu söylense, hemen o şehre gelişmiş
kimliği verirsiniz. Çorum' da bu kimliğe sahip olmalı. Şehrin
girişinde, ilçeleriyle yollarının kesiştiği bir alanda yer almalı bu
havaalanı. Tabi bu yollar, yan yana iki arabanın sürtünerek geçtiği
değil, otoban rahatlığına sahip yollar. Uçağın getireceği ulaşım
imkanlarının, ilçeleri de üç tarafı kapalı bir çıkmaz sokak olmaktan
kurtaracağını düşünecek olursak, çevresiyle bütünlenmiş bir Çorum
hayal olmaktan çıkar. Tabi bu gelişmeyle artacak olan nüfus
karşısında klasik belediye sistemleri yetersiz kalacağı için şehir
görünümünü destekleyen tramvay ulaşımı düşünülebilir ve çevre
ilçelerin insanlarını çarşıya çıkar gibi kısa bir sürede Çorum' a
ulaştıracak metro tipi raylı sistemler Çorum'un tanınması ve güçlü bir
iletişim için çok önemli.
- Çorum
kültürel zenginliğe sahip bir şehrimiz. Bir Alacahöyük ve Boğazkale
gibi tarihi miraslara sahip. Fakat bu yeterli olmuyor. Bu
zenginliklerin yeni bir anlayışla değerlendirilmesi; çevre merkezlere
rahat ve temiz oteller ve tesisler kurularak buralarda daha fazla
turist kazandırılması,böylelikle de Çorum'un Türkiye'nin kültür
merkezi unvanını giymesi bir başka isteğimiz.
- Bütün
bunlar insanlara hizmet için değil mi? O halde bir takım sosyal
kalkınmalara da bizim desteğimiz gerekiyor. Gelişmiş yardım
kuruluşlarını, çocuk yuvalarını ve diğer sosyal faaliyetleri görmek
istemez miyiz?
- Bu
istek bile bir manevi katkıdır aslında.
- İşte
Çorum'u, Cumhuriyetin 100. Yılında bütün bunları avucunun içine
almış,kalkınmış, planlı ve istikrarlı bir politikayı kendisine ilke
edinmiş bir şehir olarak görmeyi umuyoruz.
- İnsan
demek, ideal demektir. İdealler bir olduğu sürece, metropol bir Çorum
giderek yaklaşacaktır.
-
-
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN
TIKLAYINIZ |
Tuğba KÜÇÜKSAKAL |
HASRET |
-
- Hiç
kahraman oldunuz mu? Peki ya rüyasında kahraman olduğunuzu gördünüz
mü? Yine mi hayır? O zaman mutlaka kahraman olma hayalleri
kurmuşsunuzdur ya da, en azından erkekler için söylüyorum
askerde,birilerine "Kahraman Çorumluyum" demişsinizdir.
- Ben hiç
kahraman olmadım. İşin doğru su,beni kahramanlık vasfına taşıyabilecek
bir şeyler de yaptığımı sanmıyorum.
-
Rüyalarımda da henüz böyle güzel düşünceler yer etmiş değil. Ama, ne
yalan söyleyeyim, bir gün kahraman olabilme düşüncesi daima
hayallerimi süslemiştir. Kahramanlık nedir yada kahraman olabilmek
için ne yapmalı? Kimileri, buna belki "insanlığı kurtarmak" der; belki
evreni.... Kimine göre en kahraman, bir yangında avuç içi kadar bir
çocuğu kurtarmayı başaran bir yangın adamı; itfaiyecidir. Kimi "en
kahraman babam" der, babasının yeryüzündeki en mükemmel kişi olduğunu
düşünerek...
- Bence
kahramanlık, kahramanlığı devam ettirebilmek, kahramanlığa kahramanlık
katmaktır. İşte bu tanım, kahramanlığın, şüphesiz en güzel tanımdır.
Benim tanımım olduğu için değil, Türk'ün kahramanlığını ifade ettiği
için, en güzel tanımdır. Bu tanım.
- Biz
Türk'ler için Başöğretmenimiz, en büyük kahramandır.
- Sonra?
Sonrası Türk Milleti geliyor. Çünkü, Türkler Atatürk'ün kendilerine
armağan ettiği en güzel hediyenin Cumhuriyet olduğunun bilincindedir.
Bu yüzden, Türkler,kahramanlığa kahramanlık katarak, Cumhuriyetini -
özgürlüğünü - elinden geldiği kadar, en yükseğe ulaştırmak için
gayret göstermişlerdir. Sanırım bunu başardık da... Ama eminim,
bununla yetinilmeyecektir. Yetmiş beş yılda, elliyi aşan üniversite
sayısı da, Türk Milletinin yeterli olanla yetinmediğinin görsel
şahididir.
- Yalnız,
tek bir sorun var. Sanırım Türklerin Avrupa arenasında hak ettiği
yerde olmayışının tek sebebi bu. Sorun,kimi ilimiz de birden fazla
üniversite olmasına rağmen,kimi ilimizde fazlasıyla ihtiyaç duyduğu
halde, bir üniversite, bazen de bir fakülte bile olmayışıdır. Şahsen
ben, üniversite sınavına girerken,tercihlerimin arasında ilk sırayı,
kendi memleketimin yani Çorum'un bir üniversitesine bırakmayı
arzulardım. Maalesef şu anda ne benim böyle bir şansım var, ne de
diğer hemşehri öğrencilerin.
-
Açıkçası ben, Çorum'a bir fakülteyi de yakıştıramıyorum çünkü, bunu
hak etmediğimizi biliyorum.
- Bütün
imkanlarıyla, çevre güzelliğiyle, temizliğiyle, aydın seviyesinin
yüksek oluşuyla, bir üniversite için gerekli olan tüm altyapıya sahip
olan Çorum'umuzda bir üniversite görmek, hem Çorum için hem de
Atatürk Türkiye'si için çok acıdır.
- Çorum
halkı neyi başardı? Birçok ilimiz de, özellikle doğu illerinde,maddi
imkansızlıklar nedeniyle, çeşitli bölgelere göçler başlarken Çorum,
kendini geliştirmeyi bilen bir il olarak televizyon programlarına konu
oldu. Çünkü; Çorum halkı göç nedeniyle bütünlüğünü bozmak yerine,
yapılan yatırımlarla, açılan fabrika ve okullarla
ilerlemeyi,gelişmeyi öğrendi.
- Şimdiye
kadar bunu sadece bir üniversite ile süsleyemedik. Evet, bu bizim tek
eksiğimiz. Tek ama büyük bir eksik. Bence o eksiğin ismi bile hazır.
- Hitit
Üniversitesi... Tarihi kültür birikimimiz, en açık şekilde ortaya
koyabileceğimiz tek isim de bu olsa gerek.
- Ben;
bir üniversite diploması almak için ailemden, sevdiklerimden,
toprağımdan uzak kalmayı düşledim. Ben;evvel Allah'ın izniyle altı yıl
sonra üniversiteyi bitirip,diplomamı elime alıp, "ben Hitit
Üniversitesi mezunuyum" dediğimde,işsiz kalmamayı düşlerim. Ben en
güzeli düşledim. Çorum için...
- Ben;
Çorum'um için en güzeli düşledim.
- İşte,
Çorumlunun asıl kahramanlığı burada devreye giriyor.
-
Cumhuriyetinizin, birinci yılından yetmiş beşinci doğum gününe karar
kahramanlığını göstermesini bilen Türk, Cumhuriyetin yüzüncü, iki
yüzüncü yılında da Türklüğünü bilmeli, kahraman olduğunu
hatırlamalıdır. Her Türk kahramandır; Türk olduğunu hatırladığı
sürece...
- Her
Çorumlu kahramandır; kahraman olduğu hatırladığı sürece...
- Eğer birilerine seslenme sırası
bende ise; (haddime düştüğü kadar) her kaybettiğinde, kazanan yanları
da olan tek millete sesleniyorum. Türk'e sesleniyorum.
-
Kahraman Çorumluya sesleniyorum. Yirmi beş yıl aslında uzun süre. Bu
kadar zamanda çok işler yapabiliriz. Arkadan düşünülmesi gereken bir
gençlik geliyor. Bu gençlerin, kendilerinden önce gelen nesil için
ahlar tüketmemeleri bizlerin elindedir Otuz iki inciyi biraz sıktın
mı, Necip Fazıl'ın da dediği gibi; "karıncalar gibi çalışıp, geride
dev gibi bir eser bırakmalı", Hitit Üniversite sini başarmak zor
olmayacaktır. Yeter ki; bizler sonuna kadar diretelim ve azmimizden
ödün vermeyelim.
-
Haydi,şu hasreti bitirelim.
-
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN
TIKLAYINIZ |
Kezban EKER |
SIRA BİZLERDE |
-
Dönüyoruz, durmadan, usanmadan...
-
Belirlemişiz yörüngemizi ilerliyoruz. Ne bir yıldıza çarpıyor, ne de
bir saniye gecikiyoruz. Biliyoruz ki koşma yana, ilerlemeyene yaşama
şansı yok. Nasıl ki dünyanın bir saniye durmasının alemi alt üst
edeceği bir gerçekse, içindeki tembellik duygusunun mahkumu bir
milletin ayrı noktada dönüp dolaşacağı da bir o kadar gerçek.
- Zaman
ya da zamansızlık... yahut zamanın derinliklerinde kendini
kaybetmişliğin ıstırabı. Evet, bizler zamanın büyüsüne kapılmış
gidiyoruz. Rüzgarın önündeki bir yaprak gibiyiz, sürükleniyoruz.
- Bazen
bir ölümün arkasından dökülen göz yaşlarında bazen de büyük bir
hatanın ıstırabının ortasında, ihmal edilmiş bir zamana duyulan bir
pişmanlığın dalgalandığını görüyoruz.
-
Görüyoruz, görüyoruz da mahkumu olduğumuz tembelliğin kucağında
sallanıyoruz. Oysa bilinmeyenlerle kaplı dünyanın çaresizliği içinde
bocala yan insan sağlam bir dostuna sarılmalıdır. Bu sağlam destur "
yılmadan, ümitsizliğe kapılmadan, her yeni güçlükle yeniden
azimlenerek, sonuçta başarılarının meyvesini yemek" olmalıdır.
- Hayat
zor, yaşayabilmek için mücadele şart. Hele de dünya "bilgi çağı" deyip
bilgisayara sarılırken, işlem merkezleri, bilgi bankaları kurulurken.
Geçmişi zaferlerle süslü bir milletin elindekilerle yetinir olması ne
acı. Kim inanır bir zamanlar üç kıtanın sultanı olduğumuza. Dayanıksız
söylemiyorum bunları. Ortada bazı eksiklikler var ki böyle bir yazı
yazmaya gereksinim görüyorum.
- Türk
Milletinin şu anki durumundan memnun değiliz. Zira bizler daha
iyisine layığız. Bu güne kadar da boş durulmadı biliyoruz. Ama yeterli
değil. Uzun bir yol aldık. Cumhuriyetin 75. Yılına dek. Daha nice 75.
Yıllar ve yollar var önümüzde, açılması zor. Hani hep derler ya,"
dikenli yollar " işte öyle. Bizler ilk adımı attık yola çıkmakla. Bu
demek değil ki her şey tamam. Aksine daha bir azimlenmeli,
hırslanmalı, engeller bir bir arkada bırakmalı ...Bunu yaparken de ne
geçmişi unutmalı, ne de başarının sarhoşluğuyla sersemlemeli.
Çalışmalı,çalışmalı, bire bin katmalı, her gün yeni fabrikaların
bacaları tüttürülmeli, kaynaklar fışkırmalı göğe...
- Okullar
açılmalı, ilim, ilim diyen. Bütün bunlar gözünüzde büyümesin. İnsan
çevresinden başladı mı yapılanmaya,gün olur bakarsınız ki; hedefin tam
önüne gelmişiz. Nasıl herkes evinin önünü süpürdüğünde dünya
temizlenmiş olursa, bizler de evimizden, köyümüzden, ilimizden evet
ilimizden başladığımız bütün notalar yerleşecek, başarının türküsü
süzülecek sazlardan.
- İlimiz;
cennet vatan denilen Anadolu'nun bir diyarı, gelişen ve daha da
gelişmeyi bekleyen. Bu gelişme kendiliğinden olmayacak elbet.
Çalışkan, yorulmayan,saygılı,bir o kadar da duyarlı gençlere
ihtiyacımız var ki umutlar gerçekleşsin, hayal olmaktan çıksın.
Duyarlı insan; belki de sihir bu kelimede. Anahtar sözcük kim bilir.
Duyarlı insan; dediğimiz bu kitle. Yaşadığımız topluma sahip çıkan
gençler, işte o duyarlı gençlerimiz içlerindeki çalışma azimleriyle
toplumu ileri ki asırlara taşıyacaktır. Gençlerimiz büyük bir
potansiyel enerjiyi barındırıyorlar yüreklerinde. İş bu enerjiyi aktif
hale getirmekte. Bu da iyi bir eğitimle olsa gerek. Eğitilmemiş
gençler, bilinçsiz yetiştirilen çocuklar,sadece çıkarları uğruna
yaşayan bencil insanlar...
- Böyle
bir gençlik yetiştirmek milletin geleceğini kendi eliyle yok
etmesidir. Daha yeni yeşeren bir fidanın dalları bir bir kırılmasıdır.
- Her
insanın bir ütopyası vardır. Hele de bu insan kanı damarlarına
sığmayan, coşmak üzere her an ayakta olan bir gençte ise hedefler daha
büyüktür. Biz ilimiz gençleri de birçok umuda,beklenti ye sahibiz.
- Her
şeyden önce bizlere inanılmasını bekliyoruz. Ardından nefes
alabileceğimiz bir çevre. Temiz bir çevre,yeşil alanlar...Saygı ve
sevgi diye bağırıyoruz her fırsatta. Eğer bu iki terimin gerçek
hatasını öğrenebilsek ne aç bir insan görürdünüz çöp başında,ne de
yaşadığı aparmandaki kapı komşusundan habersiz insanlar...
- Bizler
birbirimize sahip çıkalım istiyoruz. Düşen arkadaşımızın elinden tutup
onu da ayağa kaldıralım, birlikte çabalayalım istiyoruz. Başarıyı
başkasının başarısızlığı üzerine kurmak istemiyoruz. Aksine yarışarak
hedefe ulaşıp yine sonuçta yarış arkadaşlarımızla el sıkışarak
ayrılalım istiyoruz. Bir maziye baktığımızda bir de ileriye,
gerçekten gönül rahatlığı ile " görevimizi yaptık " diyebilelim
istiyoruz.
-
İstemekle de yetinmiyor, kendi çapımızda çalışıyoruz da ve fırsat
bekliyoruz planlarımızı ortaya dökmek için.
-
Bekliyoruz, bekliyoruz...Sıra bize de gelecek. İster 25 yıl sonrası,
ister milyonlarca yıl sonrası için plan yapın. Önemli olan ilk iş
eğitimli gençler yetiştirmektir ve hemen arkasından da güven.
- Bu
zincirin halkasıdır. Sağlam bir kolye için nasıl her zincirin
birbirine iyice tutunması gerekiyorsa,bizlerinde "Cumhuriyetin 100.
ve 1000. Yılına sağlam temellerle ulaştırmak istiyorsak" bu
geçmişten aldığımız mirası katlayarak ileriye taşımamız gerekiyor.
Kısacası başarı insanın yarattığı" ile, ilçeye " sahip olmasıdır.
-
|
|
|
|
|
|
|
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN
TIKLAYINIZ |
Serkan UZUNKAYA
|
HAYALLERİMİZ AĞLAMASIN |
-
Hayallerimiz, ümitlerimiz var.... On binlerin, yüz binlerin belki de
milyonların hepside toprağa yeni düşen tohum kadar saklı ve ürkek; bir
fidan kadar taze ve yeşil; güneş kadar parlak ve bir o kadar
aydınlık...
- Güzel
şey hayal kurmak, umutlara sarılmak.
- Yeniye
hep daha iyiye, hep zirveye ulaşmaya çalışmak. Bir insan var mıdır ki
elini bir kez olsun buzdağının zirvesindeki güle uzatmak istememiş;ya
da. Mehtaplı bir gecede uykusu kaçınca, yüzünü gökyüzüne çevirip,
kayan yıldızlara bakmak, hayalleri için, umutları için dilek tutmamış?
- Evet
güzel şey hayal kurmak. Ama nereye kadar?
- Bazen
hayaller yetmez olur; yıllarca içimizde yanan umut ışığı bir anda
sönüverir. İşte hayaller oraya kadardır. Artık istediklerimizin sadece
gözlerimizi kapattığımızda, eynimizde canlanması yetmez olur
açtığımız zaman gözlerimizi,hayal yerine gerçeği görüp hissetmek, ona
dokunmak isteriz. Boş masallarla avutulan bir bebek olmaktan kurtulup
elimize bebeğimizin verilmesi gerektiğini düşünürüz.
- O halde
verin artık bebeklerimizi... İçimizde hayallerimiz, umutlarımız bir
olmuş isyan ediyor. Her şey hayal olmaktan ibaret kalırsa, duyacağınız
hıçkırıklar inanın dört yaşındayken eline bebek tutuşturulmayan bir
çocuğun ağlayışı olmaktan çıkıp, artık elinde daha gerçekçi,daha ciddi
bir şeyler görmek isteyen bir gencin çığlıklarına dönüşecek. Deli
gözbebeklerinden bir grup. Hayallerimiz, umutlarımız var biz Çorumlu
gençlerin. Artık bir şeylerin değişmesi gerektiğinin bilincinde olan
gençleriz biz. Şöyle etrafımıza bakıp düşündüğümüzde ne kadar çok şeye
ihtiyacımız olduğunu görüyoruz.
-
Hayallere bile sığmayacak kadar büyük gerçeklere ihtiyacımız var.
Hangi gerçekler mi? Etrafımızdaki karanlık yanlışların ve
eksikliklerin giderilmesi için zamanın gelip geçmekte olduğu... En
büyük gerçeğimiz.
- Neyin
hayalini kuruyoruz biliyor musunuz? Acaba gün gelecek insanlar saçma
sapan düşüncelerden, fikirlerden vazgeçecekler mi? Sürekli doğru
olduğunu savunup da sanki gözleri bağlanmış, beyinleri demir
çerçeveye alınmış gibi hâlâ etraflarındaki kocaman yanlışları
görmemekte direnecekler mi? Geçenlerde anneannemi ziyaret için
gittiğim köyde tanıştığım yaşlı dede, saplanıp kaldığı düşüncelerden
kurtulacak mı? İki bine bir kala traktörün bir "gavur icadı" olduğunu
söyleyip, tarlasını karasabanla sürmeye çalışan bir dedenin varlığı
bile insanı ürkütüyor. Tarlasını iki saat gibi kısa bir zamanda sürmek
varken, inat etmiş günlerce bir tarlayla uğraşıyor. Komşuları ondan
habersiz tarlasını traktörle sürünce de uğursuzluk getirecek diye
tarlasını satıyor. Bu nasıl bir düşünce anlamıyorum. Umarım beyinler
demir çerçevelerden, fikirler; karanlık örümcek ağlarından sıyrılmaya
çalışacaklar.
- Biz
gençler, beyinler yenilendikten sonra her alanda tam bir iyileşmenin
sağlanacağına inanıyoruz kan kanseri bir insanın kurtuluşa giden
yolunun kemik iliği naklinden geçmesi gibi,bizim kurtuluşumuz da
beyinlerin yenilenmesine bağlı...
- Sonra
hep hayal etmişizdir: Bütün insanlar ekonomik bakımdan rahatlayıp
artık "para" yerine başka şeyleri düşünmeye başlamasını... Çünkü
insanın midesinden gelen sesleri dinlerken, beyinlerinden gelenlere
kulak vermesi beklenemez.
- Bunu da
başardıktan sonra,sıra yeni fikirlere açık beyinlere taptaze
güzellikler aşılamaya gelecektir, ama nasıl? Tabi ki eğitim ve öğretim
alanında yapacağımız yeniliklerle...
-
Sungurlu'da, Sungurlu'nun köylerinde ve hatta Çorum'da bile okul
sıkıntısı çekiyoruz. Köylerimizde küçücük çocuklar ve gençler, sabahın
ilk ışıklarıyla şehir yolunu tutuyor, yaz-kış demeden. Ne gereği var
bu sıkıntının? O küçük çocuklar neden köylerinde kalıp, anne ve
babalarının gözleri önünde rahatça okullarına gidemiyorlar?
- Zaten
çekilen bu sıkıntılar yüzünden hem anne-babalar çocuklarını okula
göndermek istemiyorlar, hem de eğitim ve öğretimdeki başarıları
azalıyor. Bırakın köylerimizde okul yapımını daha Çorum'da bir
üniversitemiz bile yok. Diğer illerimizden farkı ne Çorumun? Her gün
yeni bir fabrika yapacaklarına, neden bir de üniversite yapılmıyor?
Tabi ki,sanayileşmeye hiçbir zaman karşı değiliz. Fakat, bu bazı
şeyleri engelliyorsa, buna karşı ses çıkarmamamız da beklenemez.
Acaba, insanlar sadece sanayileşmenin mi bizi kurtaracağını
düşünüyorlar?
- Eğer
böyleyse çok yazık. Çünkü,gözleri olmayan bir insan yaşamını
sürdürebilir ama ya kalbi olmayan? Herhalde böyle büyük bir eksikliği
kalbimizin derinliklerinde her an duymamızı bize çok göremezsiniz.
- Peki ne
zaman bir kültür ve sanat merkezine sahip olacağız?
- Daha
bir yıl önce kadar tiyatronun neye benzediğini bilmeyen bir kişiydim.
Televizyonda adını duyar,derslerimiz de onunla ilgili sayfalar dolusu
kuru bilgiler edinilir, sonra da unutur giderdik. On altı yaşında
bir gencin bir kere olsun tiyatroya gitmemesi ne acı bir şey. Ben
kendimi bu konuda biraz daha şanslı buluyorum. Ya diğerleri ?
"Ali'ler", "Ayşe'ler" , "Mehmet'ler"... Yirmi beş yaşlarına
geldikleri halde ellerinde bir tiyatro bileti bulunduramayacak olanlar
? Sonra izlemek istediğimiz filmi,dinlemek istediğimiz
sanatçıyı,hayran olduğumuz bir ressamın resim sergisini,hep büyük
şehirlere akrabalarımızı ziyarete gittiğimiz de mi göreceğiz ? Ne
zaman büyük şehirlere kitap siparişi vermekten kurtulacağız ? Okumak
istediğimiz kitabı bir gün de kendi ellerimizle yerinden almak gibi
bir şansımız olmayacak mı ? Okul çıkışlarında elimizde tuvaller,
enstrümanlarla halk eğitim merkezlerine koşabilecek miyiz?
- Fakat
biz; yine de inanmaktan vazgeçmeyeceğiz.
- Ne de
olsa genciz, umutlarımız var. Ne de olsa dev adımlarla geleceğe
koşuyoruz. Fakat genç olarak yapacağımız sadece hayal kurmak ya da
büyüklerimizden sürekli bir şeyler istemek değil.
-
Üzerimize düşen büyük görevin farkındayız.
-
Çalışmak, durmadan çalışmak. bir şairin dediği gibi,"saçlarımızı
kahvelerde değil, kütüphanelerde ağartmak "Bir meslek edinip,
yurdumuza faydalı birer insan olmak, geleceğe bir ışık da kendimizden
katmak.
- Evet,
hayallerimiz, umutlarımız, isteklerimiz var.
- Hepsi
de toprağa yeni düşen tohum kadar saklı ve ürkek,bir fidan kadar taze
ve yeşil, güneş kadar parlak ve bir o kadar aydınlık.
- Lütfen,
tohumlarımızın üstüne basmayın. Fidanlarımızı susuz bırakmayın,
güneşimizin önünü kapatmayın.
-
Hayallerimiz ağlamasın.
-
|
|
|
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN
TIKLAYINIZ |
- BİR
YARIŞMANIN ARDINDAN
- Gürsel
Yayınevi olarak açtığım Çorum Liseler Arası kompozisyon yarışmasında
dereceye giren ilk beş yazıyı sizlerin görüşüne sundum.
- Gönül
isterdi ki; bir yarışmaların devamını getirmek için yanız bana değil
bütün hemşerilerime de aynı çaba ve katkıların birleştirilerek ileride
ülkemizi ellerine teslim edeceğimiz bu
- gençlere destek ve teşvikte
beraberlik ve hemşerilik katkılarının ödül verenlerin daha da çok
olmasını dilerdim.
- Aynı
temennileri de Çorum ili genelinde bulunan bütün liselerin
yöneticilerinin de gençlerimizi yarışmaya katılmalarını sağlayarak
fikirlerinin ortaya çıkması için ufacık gayret göstermelerini umardım.
- Belki
ilerideki yıllar içinde yayınevimin katkıları ile bu yarışmaları
birlikte yapacağımız kuruluşlar ile gelenek haline getirebiliriz. *
- Bakalım
zaman bizlere neler hazırlayacak.
- Yapmış
bulunduğumuz bu yarışmaya katılan,tüm öğrencilerimize, teşvik ederek
yarışmaya katılmalarını sağlayan öğretmenlerimize, Milli Eğitim
Müdürlerimize teşekkür ederken, yarışmacılara ödül veren gönül
dostlarına, yarışma kağıtlarını okuyarak puanlayıp katkılarını
esirgemeyen Çorumlu 2000 Degisinin yazarlarına tekrar ve tekrar
teşekkür etmeyi bir borç olarak görüyorum.
- Vaat
ettiğimiz gibi yarışmaya katılan öğrencilere ve okullarına Çorumlu
2000 dergisinin 6. Sayısını elden, 7. Sayısını posta ile ulaştırdım.
- Bu
sayı ile dergimizin gönderilmesi bitmiş olacaktır.
-
Saygılarımla!
- Gürsel
Yayınevi Sahibi ve Çorumlu 2000 Dergisi Sorumlusu Mahmut Selim
GÜRSEL
- *Ne yazık bu temennim
tekrarlanmadı. 22/09/2023
-
|
|
SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN
TIKLAYINIZ |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ
OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR |
|
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
|