 |
YIL 7 SAYI 74 25 Nisan 2005 |
 |
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye
olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!1 |
|
|
|
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
|
-
Mahmut Selim GÜRSEL ERMENİLER KARARINA TEPKİ
-
Ali EMİROĞLU SÜMERLER’DE İLK SÖYLENECEK SÖZLER
-
Sakin
KARAKAŞ ADATEPE
-
Selma GÜRSEL BİZİ TANITANLARA TEŞEKKÜRLER
-
Muzaffer GÜNDOĞAR 39,40,41 ve 42. SAYILAR
-
Paşa ÇETE N GÖZYAŞI
-
Ayşe ÇOBAN KÜTÜPHANE
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
01 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Mahmut Selim GÜRSEL |
Mahmut Selim GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
ERMENİLER KARARINA TEPKİ
-
Evet;tepkiler hemen gözüküyor. Bizler tepkilerimizi
niçin geç gösteriyoruz ?
-
Bizlere
zulmedenler;kendi hatalarını örtbas etmek için bizleri
zalim göstermeye çalışmıyorlar mı ? Şu anda
tantanaları ile birçok devleti kandırarak “Türkiye’yi
Kınama” kararı çıkarttıran Ermenilerin yaptıkları bu
kararları çıkartan ülkelerce yok sayılmadı mı ? Yok
sayılmaya devam edilmiyor mu ?
-
Bu gün
Türkiye Büyük Millet Meclisi Tarihi bir karar aldı.
Bence bu kararın arkasında sıkı olarak durulması
gerekmektedir. Ayrıca Ermenilerin oyununa gelen
ülkelerin Türkiye’den sadece özür dilemesinin
haricinde bu güne kadar vakur ve sabırla cevap
vermeyen ülkemize maddi tazminatlar vermesi de talep
edilmelidir. Ülkemize halen dost gözüken ve aşağıdaki
dergimde çıkan tepkinin ses getirdiğini de sizlerle
paylaşmak istiyorum.
-
Mahmut Selim
GÜRSEL FRANSA'YA CEVAP
Arşivimiz
-
“03
Mart 2001 sayı 24 Çorumlu 2000 Dergisi
-
FRANSA'YA
CEVAP
-
Mahmut
Selim GÜRSEL
-
24. Sayıda
yayınlanacaktır; diyerek aşağıdaki yazımı e-mail
yoluyla Reisi Cumhur Başbakan, Başbakan Yardımcıları,
Bakanlar ve Millet Vekillerinin e-mail adresi olanlara
yolladım. Mesajım pek çok milletvekillerini e-mail
alanlarının dolu olduğu gerekçesi ile geri geldi. Her
ne hikmetse MHP Genel Merkezinden yazımın virüslü
olduğunu belirten cevap aldım. Sonuçta iki cevap aldım
onları sizlerle paylaşmak istiyorum. Cevap verenlere
Çorumlular adına teşekkür ederim.
-
Biz, bize
dost görünen düşmanlarımızdan korkalım. Neden korkalım
derseniz, geçen günlerde Fransa'nın aldığı SÖZDE
"Ermeni Soy Kırım Tasarısı" bizi oldukça üzdü.
-
Her
devletin kırılacağı, üzüleceği bir duyarlı noktası,
yumuşak karnı vardır. Fransa'nın yumuşak karnı
ekonomisi, turizmi, tarihi değildir. Fransa'nın
yumuşak karnı "FRANSIZ KÜLTÜRÜ"DÜR. Duyarlı, duyarsız
her Fransız "KÜLTÜR" ile ilgilenir, korur, gözetir ve
kollar.
-
Türkiye'nin, Fransa'ya karşı yapabileceğimiz dayanışma
ancak "FRANSIZ KÜLTÜRÜNÜ" ret etmemizle, aldıkları
karar çerçevesinden ricat ettirebiliriz.
-
Ne
yapmamız gerekir? Sorusuna ise, şu önlemleri bütün
Türkiye genelinde, gerekirse Kanun, gerekirse Bakanlar
Kurulu Kararı ile en acil şekilde uygulamaya koymamız
gerekir.
-
1-
Fransızca Dil Eğitimini bütün okullarımızdan
kaldırarak, inadına Fransızca yerine Ermenice Dilini
koymak.
-
2-
Ülkemizde bulunan Fransız Kültür kurumlarını acılan
kapatmak.
-
3-
Ülkemizde eğitim veren Fransız Eğitim Kurumlarını
kapatmak.
-
4- Fransa
ile ilgili bütün haberlere bütün Türkiye dâhilinde
yasaklama getirmek.
-
5- Fransa
ile ilgili bağlantıları olan okullar arası bilgi alış
verişini kesmek
-
vb. Eğer
biz bu kararları birkaç hafta içerisinde uygulamaya
koyma girişiminde bulunursak, Fransa geri adımını
atar. Aldığı kararla örnek ülke vasfını Avrupa'da
kaybeder. Bu kaybetme ile beraber, diğer Avrupa
ülkeleri buna benzer tasarılarını rafa kaldırır.
-
Biz bu
uygulamaların benzerlerini, diğer devletlerin
yapacakları eylemleri susturma bakımından gerekli olan
çalışmalara hemen başlayıp, ileride hemen uygulamaya
koyabileceğimiz pozisyonda elimizin altında
bulundurmamız gerekir.
-
Saygılarımla.
-
-
Gelen
Cevaplar:
-
Sayın
Selim,
-
Fransa'nın
yaptığı son terbiyesizlik hakkındaki yazımı ilişikte
size gönderiyorum.
-
Aslında
kültürel bağları koparmak yerine maddi zarar verici
davranışlarda bulunmak günümüz dünyasında daha can
yakıcı ve etkili olmaktadır. Milletçe bunlar üzerinde
yoğunlaşmak sesimizi duyurmak için iyi bir vesile
olacaktır.
-
Saygılarımla.
-
Dr. Ahmet
Tan İstanbul Milletvekili AGİTPA Türk Grubu Başkanı
-
AHMET
TAN 24.1. 2001
-
Yeni
diplomasi..
-
Diplomasi
artık yalnızca diplomatlara bırakılmayacak kadar
önemlidir.
-
Fransız
Meclisi'nin yaptığı edepsizliğin benzerini, başka ülke
meclislerinin de yapabileceği artık gün gibi ortada.
-
Bu
edepsizlikleri, geleneksel diplomasi ile, Dışişleri
Bakanlığımızın meslek memurlarıyla önlenmek kolay
değildir, mümkün de değildir. Çünkü o arsızlık ve
edepsizler söz konusu ülkelerin Dışişleri Bakanlıkları
ve diplomatlarından edepsizliğin benzerini, başka ülke
meclislerinin de yapabileceği artık gün gibi ortada.
-
Bu
edepsizlikleri, geleneksel diplomasi ile, Dışişleri
Bakanlığımızın meslek memurlarıyla önlenmek kolay
değildir, mümkün de değildir. Çünkü o arsızlık ve
edepsizler söz konusu ülkelerin dışişleri bakanlıkları
ve diplomatlarından değil parlamentolarından,
politikacılarından kaynaklanıyor.
-
Parlamenterler yani seçilmişler, dünyanın hiçbir
yerinde atanmışları, yani diplomatları muhatap almak
istemezler. Bunu doğru görmezler. Çünkü seçilmiş
yasamanın, atanmış yürütmenin temsilcisidir.
-
Birbirlerinin eşiti değildirler. Bu yüzden müzakereye
de oturamazlar, fazla gerekmedikçe aynı masaya dahi
oturmazlar.
-
İyi ki de
oturmazlar.
-
Türkiye'ye
yönelik edepsizlik diplomasiden değil politikadan
kaynaklanıyor. Hem de en ilkelinden iç politika ve en
ucuzundan oy hesaplarından kaynaklanıyor.
-
Bir ülke
politikacısının ve parlamentosunun yaptığı arsızlığa,
"dur!" deme olanağına, ancak karşı ülkenin
politikacısı ve parlamentosu sahiptir. Bu nedenledir
ki, önümüzdeki dönem artık, Parlamento Diplomasisi
dönemidir.
-
Geçtiğimiz
aylarda bu köşede parlamento diplomasisi üzerinde
çeşitli nedenlerle yazılar yazıldı. Yeri geldiğinde
konuşmalar yapıldı, demeçler verildi.
-
Türkiye'nin ve TBMM'nin parlamento diplomasisine önem
vermesi gerektiği anlatıldı.
-
Parlamento
diplomasisi aslında ne Türkiye için yeni, ne de dünya
için. Ama nedense Türkiye iç politikanın cazibesi ve
cerbezesiyle diplomasinin bu türüne pek kulak asmadı.
-
Oysa
NATO'ya ve Avrupa Konseyi'ne girişle birlikte 1950'den
başlayarak Türkiye en yetişmiş en güçlü kadrolarını
Parlamento diplomasisinin hizmetine vermişti.
-
Rahmetli
profesörler. Muammer Aksoy,Turan Güneş, Turan
Feyzioğlu gibi çok değerli milletvekilleri,
Türkiye'yi parlamento platformlarında temsil
ettiler. Belki de o dönem incelense parlamento
diplomasisi alanında ülkenin uluslararası çıkarlarına
üstün hizmetler sundular. O dönemlerde
diplomatlarımızın uluslar arası başarısında onların
desteklerinin büyük payı var.
-
Ne yazık
ki Rahmetli Özal'la 1980 sonrası dönemde parlamento
diplomasisine sırt çevrildi.
-
Ülkelerin
parlamenterleri yalnızca ikili ilişkiler sırasında,
bir araya gelmiyorlar. Onları uluslararası
parlamentolar var. Hem de elli küsur, yüz küsur
yıldan beri var.
-
Dünya
Parlamentosu niteliğindeki Parlamentolar arası Birlik
1889'dan beri onlarca ülkeden yüzlerce milletvekilinin
ortak platformu. TBMM ise bu parlamentonun 1945'ten
beri üyesi.
-
Millet
vekillerimiz, Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclisi'nin ise 51 yıldan beri kurucu üyeleri.
-
TBMM
üyelerinin asli olarak görev yaptığı başka uluslar
arası platformlar da var:
-
Avrupa
Parlamentosu Karma Parlamento Komisyonu'nda, NATO ve
AGİT Parlamenter Asamblesi'nde ve Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Parlamenterler Asamblelerinde, her partiden
çok sayıda TBMM üyesi görev yapıyor.
-
Evet,
Fransa Meclisi'nin edepsizliğiyle başlayan yeni dönem
artık Parlamento diplomasisi dönemidir.
-
TBMM artık
parlamento diplomasisine önem ve ağırlık vermelidir.
-
Edepsizlik
yumurtası kapıya geldiğinde, 48 saatlik ziyaretlerle
parlamento diplomasisinin sonuç vermesi mümkün
değildir.
-
TBMM
Başkanlığı konuya eğilmeli, siyasi parti
yöneticileriyle, Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle ve
konunun uzmanlarıyla bir araya gelmelidir.
-
Bağımsızlık savaşı yapma onuru taşıyan TBMM artık,
-
-
-
-
Sayın
Mahmut Selim Gürsel
-
ÇORUMLU
2000 Aylık Kültür, Tarih, Sanat ve Edebiyat Dergisi
Sahibi
-
E-Mail:
corumlu2000@yahoo.com
-
1 Şubat
2001 tarihli mesajınız için teşekkür ederim.
Desteğiniz ve görüşleriniz çalışmalarımıza güç
katmaktadır. Sözde Ermeni Soykırımı Yasasını Kabul
eden Fransa için yapılacak tepki dayanışmasına ilişkin
görüşlerinizin yer alacağı Derginizin 24. Sayısını,
Başkanı olduğum Türk Demokrasi Vakfının aşağıdaki
adresine ulaştırmanızı bekler iyi günler dilerim.
-
Bülent
Akarcalı Başkan,
-
Türk
Demokrasi Vakfı Ahmet Rasim Sok: NO:27 06550,
Çankaya/ANKARA “
-
dergimizin
tepkisinden sonra Internette de araştırırken tesadüfen
aşağıda bulunan bülümü arama motorundan buldum:
-
-
TEPKİ OLUNCA NELER OLUYOR?
-
-
“(10/10) Esas Nolu Meclis Araştırması
Komisyonu
-
BİRİNCİ OTURUM
-
Açılma Saati : 13.40
-
BAŞKAN: Ertuğrul
YALÇINBAYIR (Bursa)
-
BAŞKANVEKİLİ: Mustafa
VERKAYA (İstanbul)
-
SÖZCÜ: Ali Rahmi BEYRELİ
(Bursa)
-
KÂTİP: Bayram Fırat
DAYANIKLI (Tekirdağ)
-
-
……Bu arada web sitemiz faaliyete geçti,
web sitemizin faaliyeti cümlesinden olmak üzere, gelen
rapor web sitemize yüklenmiş, bu arada Fransa’ya cevap
bizim web sitemize geldi, bir vatandaş Fransa’nın
kınanmasıyla ilgili kendisinin özel eylem planını arz
etmiş, Çorumlu 2000 Aylık Kültür, Sanat, Edebiyat
Dergisi sahibinin yazısı... Komisyonumuzla ilgisi
yok.”
-
İşte böyle. Bizler
tepkilerimizi göstermeye devam edelim. Hepimiz bu
tepkilerin arkasında duralım. Bu yazıyı yazarken bir
kulağımda haberlerde idi ve Genel Kurmay Başkanlığı
Arşivlerinden bir kitap yayınlandığını duydum. İstekte
bulunacağım verirlerse fotoğraf ve yazılarının baskı
CD nin tamamını sitemde aynen yorumsuz yayınlayacağımı
bildireceğim.
-
-
-
-
-
ERMENİ
BELGELERİ
-
http://www.devletarsivleri.gov.tr
-
-
-
Bitlis
Vilâyeti'nden alınan 11 Mayıs sene [1]332 târîhli
-
telgrafnâmenin sûretidir.
-
-
C. [cevab]
9 Mayıs sene [1]331
-
-
1- Hudûd
köylerinde ta‘arruz-ı nâgehânî ile bidâyet-i harbde
kalan kırk bini mütecâviz ahâlî-i İslâmiyye cins ve
sinn tefrîk edilmeyerek nâmûslarına ta‘arruz ile imhâ
edildikleri, kaçabilen pek az efrâdın ifâdeleriyle
sâbitdir.
-
-
2- Narman
hudûdunda Rusya'nın Hot karyesi ahâlîsini
mitralyözlerle kâmilen imhâ edip bazı hânelerden tek
tük kadın ve erkek olarak kurtulanlar Erzincan'ın
Mitini karyesinde iskân edilmişler. Hot'a civâr
köylerin de aynı ta‘arruza hedef olduklarını ifâde
ediyorlar. Ruslar İslâm tebe‘alarına ta‘arruzla harbe
başlıyorlar.
-
-
3- Üç yüz
otuz bir Şubatı'nın üçünde Bitlis'e mülhak Çukur
nâhiyesinin Morh-i Süflâ muhâcirîni Bitlis'e gelirken
Kazak askeri tarafından muhâsara ile oraya civâr
mahalde bulunan askerlerimizin muvâcehesinde kılınçdan
geçirilmişlerdir ki, ancak üç yüz kadın
kurtulabilmişlerdir.
-
-
[4]-
Van'ın Şatak köylerinde kalan İslâm ahâlînin bu son
günlerde katli‘âm edildiği haber alınarak Ergani,
Cinis karyelerinin nüfûslarıyla birlikde Ermeni ve
Ruslar tarafından ihrâk edildiği Mekteb Müdîri
Mutîullah Bey'in tahkîkâtıyla sâbit olmuşdur. Hoşablı
Bahri Bey nezdine o havâlî muhâcirîninden gönderilen
câsûslar da bu katli‘âmı te’yîd etmişlerdir. Arâzînin
hâlî kalmasından ve erzâksızlıkdan müte’essir olan Rus
kumandanı, Van'da on iki Ermeniyi i‘dâm ve iştirâk
eden Rus efrâdını tecziye ile Hoşâb'da kalan Kürdleri
teskîne tevessül etmişlerdir.
-
-
5-
Bitlis'de Kürdleri Ruslara ısındırmak denâ’etinde
kullanılan Bedirhânî Kâmil'in Çukur'da, Gölbaşı,
Ağaçur Kotni, Pan [Pav], Çapkis, Meşkan, Kakito,
Müştak, Siz, Zurnaçur [Zirnaçur], Kisham, Morh-i Ulyâ,
Müsürüp [Müsürü], Bizatum [Bizatun], Tahtalı-yı
Boy[r]an, Muş'un Martektuk [Mongok] ve civâr
köylerinin ihrâk ve ahâlîsinin Ermenilerle birlikde
Ruslar tarafından imhâsını te’sîr-i nüfûzuna ve
teşebbüsüne mâni‘ olduğu şarla[ta]nlığıyla Prens
Şahofski ile Rus kumandanına bildirmesi üzerine ele
geçen efrâdı Bitlis'e karîb bir köyde ikâmet
etdirmişler ise de açlıkdan kısm-ı küllîsi telef olup
bir kaçı Mutiki [Mutki]'ye firârla ahvâli
söylemişlerdir.
-
-
6- Van'da
pederi Yüzbaşı Selim Efendi ile vâlide ve akrabâlarına
vukû‘ bulan ta‘arruz-ı şenî‘i, muhâcirîn arasında
aylarla [aylarca] dolaşmış, nihâyet Şırnak dağlarında
yalnız gezmekde iken getirilen jandarma kumandanının
beslediği sekiz yaşındaki Mehmed, vekâyî‘-i fecî‘anın
şâhid-i ma‘sûmudur.
-
-
7- Uzak
yakın hiç bir akâribi olmadığından dolayı Bitlis
Dârü'l-eytâmı'na toplatılan beş yüze karîb etfâlin
biraz müdrik olanları ne kadar vekâyi‘in şâhididir.
Bunların yetmişi Diyârbekir Dârü'l-eytâmı'na
gönderilmişdi. Ağır hasta olan ma‘sûmların Bitlis
Hastahânesi'nde vahşiyâne itlâf edildiği mervîdir.
-
-
[8]-
Muhâcirînin istîlâ edilen mahaller nüfûsunun üçde biri
râddesinde[n] az olması, târîhinde bir misli daha
görülmemiş katli‘âma ma‘rûz olmalarındandır ki,
arâzî-i müstevliyenin ._ atılacak derecede hâlî
bulunmasıyla müsbitdir. Şimdilik esîrlerin
iştirâklerini ketm ile Ermenilerin cins ve sinn tefrîk
etmeyerek Kürdleri imhâ etdikleri Siird'de ifâde
olunmuşdur. Bu bâbda kumandanlık nezdinde ifâdât-ı
mazbûtaları olacakdır.
-
-
[9]- Kosor(?)'un
Pezentan karyesi bir ferd kurtulmamak üzere şenâ‘atden
sonra ihrâk edilmişlerdir. Bulanık'ın Semerşeyh
karyesi ahâlîsi şenî‘ ef‘âlden sonra katli‘âm
olunmuşlardır. Çukur'un Müsürü karyesi ahâlîsinden on
beş nefer kesildikden sonra, parça parça
olunmuşlardır. Baltan [Balekan] karyeli iki kişinin,
Meşkan karyesi önünde şehîd edilerek na‘şları kelblere
yedirilmişdir. Çukur'da esîr edilip sevkedilen yüz
sekiz kişiden on üçü Bulanık yolu üzerinde itlâf
edilirken, diğerleri muhâfızlara ta‘arruzla firâr
etmişlerse de Bitlis'de ve Surih karyesinde genç kadın
ve kızlara şenâ‘at icrâsıyla dâhile sevk, ihtiyarlar
ihrâk, sıbyân süngü ile itlâf olunmuşlardır.
-
-
10- Van
polis müdîr vekîli olup, Bitlis Serkomiseri Vefik
Efendi'nin sûret-i şehâdetini, Komiser Mehmed
Efendi'nin mecrûhiyetini, ma‘sûmînin katlini
Bitlis'den firârında Deliktaş'daki ilticâgâhından
gördüğünü yazan Siird Jandarma Tabur Kumandanı
Muvaffak Beyin hâtırât-ı mufassalası pek fecî‘ vekâyî‘i
hâkîdir ki, posta ile gönderilecekdir.
-
-
11-
Diyarbekir'deki Bitlis komiser ve polislerinin o
sırada çıkan ahâlîyi bildiklerinden fecâ‘ate dâ’ir
meşhûdât-ı vâkı‘alarının tanzîm etdirilmesi menût-ı
re’y-i sâmîleridir.
-
-
Dâhiliye
Nezâreti
-
-
Emniyyet-i
Umûmiyye Müdîriyeti
-
-
ERMENİ
PROBLEMİ
-
Ermeni;Ülkemizin bu güne kadar başına gelmiş en
korkunç olayların yaşadığı bir zamanların
beraberliğinden
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
02 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Ali EMİROĞLU |
Ali EMİROĞLU Hayat Hikayesi |
SÜMERLER’DE İLK SÖYLENECEK SÖZLER
-
Tabletlerin ve
parçalarının bozuk ve eksik yerleri yeniden düzenlenip
tamir edilmektedirler. Bu iş bazen hem çok uzuyor,
bazen de imkansız oluyor.
-
Bozulmadan bulunmuş
Sümer tablet ve parçalarının ise, tercüme edilmeleri
bir sorun oluyor. Bu kadar yıl unutulmuş bir dilin
grameri oldukça iyi tanınmıştır. Fakat vokalüstler
sorun yaratıyor. Şöyle ki: Sümerolog kantex’in
anlamını göz önünde bulundurarak, bir sözcüğün
delaletini tayin etmeye çalışır. Halbuki burada söz
konusu olan sözcüğe bağımlı veya bağlı olabilir. Bu
çalışma yıpratıcıdır. Fakat son yıllarda, pek çok
çeviriciler yetişti. Bunlara kıymet vermek gerekiyor.
-
Arna Bobel 1923’de
Sümer Grameri üzerine bir eser yayımladı. Bu eser
Sümerce için bir dayanak oldu. Bu eserde görünen elli
kadar seçilmiş tablet’in geliş yeri Nippur şehrinin
kazılarıdır.
-
Pennsylvania
Üniversite profesörlerinden Edward Chiera; Sümer
literatürü çözücülerindendir. Sümer Edebiyatı üzerinde
derin ve açık görüşleri vardır. Nippur orijinli esas
dokümanların Pennsylvania ve İstanbul tabletlerini
kitabına almıştır. 1924’de İstanbul’a gelmiş elli
kadar eser kopya etmiştir. Bu tabletlerin büyük
çoğunluğu büyük oranlardadır. Bunlar iyi muhafaza
edilmelerdi. Bu tabletler, alime yeni ufuklar açtı. Bu
tabletlerden sonra, aynı insan Pennsylvania
Üniversitesinde 200’den fazla tabletin kopyasını
yapmıştır. Bu çalışmalar ilim adamlarının hizmetine
sunulmuştur. Bu suretle Sümer Edebiyatının bir çok
örnek koleksiyonları işlenmiş oldu.
-
Kramer’de bu ortaya
konan dokümanlar sayesinde, sorunla ilgilendi. 1930
senelerinde Arna Poebel ile beraber çalışan Kramer
formasyonunu derinleştirdi. Cheire,Kramer’i Chicago’ya
çağırıp Asur diksiyonerinin başına geçmesini istedi.
Kramer yaptığı kopyaları da beraberinde götürdü. Bu
kopyalar üniversitede iki bölüm halinde yayımlandı.
1932 de Cheire ölünce Kramer onun yerine geçirildi.
Ama neşredilen iki cilt Cheire’nin adını taşımaktadır.
Tam aydınlığa erişmek için bu Nippur orijinli pek çok
tablet ve parçasının kopyalanıp sonra da pek çok
mütehassıs tarafından üzerinde çalışması gerekiyor.
-
Kramer;son iki yılının
ilmi çalışmalarını ftografiye,eksiklerini tamamlamaya,
çevirmeye ve yorumlamaya hasretmiştir. 1937’de
İstanbul’a geliyor. Guggenmeim fonundan bir bur
buluyor. İstanbul Eski Eserler tam yardım görüyor.
Bütün memurlar,iş birliği içine giriyorlar. Nippur
asıllı 170 tablet ve parçasını kopya ediyor. Bunları
hem Türkçe ve hem de İngilizce neşredilerek alimlerin
istifadesine sunuluyor. Daha sonra Krammer,eski görev
yerine dönüp çalışmalarına devam ediyor. Eserleri
kataloglara geçiriliyor, bu tabletler şimdilik tam
aydınlanmış değiller. Bu tabletlerin hangi sorunlara
karşilik oldukları edüt halindedir.
-
Krammer 1946’tı da
tekrar İstanbul’a geliyor, içerikleri Mythe ve hikaye
olan 100 tablet kopyalarını çıkartıyor. İstanbul’da
kopya edilmeyi bekleyen yüzlerce tablet varmış. Bunlar
yapılmadan da üzerlerinde ilmi çalışmalar yapmak
mümkün gözükmüyor. Bu çalışmaların devamı için
Bulbriglt bursu temin edilmiş. 1951-1952 yıllarında
çalışmamaya üç kişi ile birlikte tekrar başlanıyor.
Hatice Kızılay,Muazzez Çığ (İstanbul Eski Eserler
Müzesinde Arşiv Uzmanı) ve Kramer kendisi bu üçlüyü
teşkil ediyorlar. 300 yeni tablet ve parça kopya
ediliyor.
-
Bu son seneler
devamınca,birçok yeni Sümer takım eserleri ortaya
çıkartılmıştır. 1948 de Chicoga Üniversitesinin doğu
Enstitüsü ve Philadelphiea Üniversitesinin para
kaynakları birleştiriliyor. Nippur’da ara verilmiş
kazılara yeniden başlanması için bir kazı heyeti
gönderilme karar alınıyor. Tam 50 yıl durmuş olan
kazılar yeniden başlatılıyor. Yeniden günışığına
çıkartılan tablet parçaları,Doğu Enstitüsünde T Hokild
Jacobsen tarafından tetkike tabi tutuluyor. Bu zat
tanınmış bir Astrologdur. Böylece Sümer edebiyatındaki
pek çok boşluk doldurulacaktır. Pek çok tablet ve
parça deşifre edilecektir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
03 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki
Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Sakin KARAKAŞ |
Sakin KARAKAŞ Hayat Hikayesi
|
-
ADATEPE
-
Her yörenin kendine özel doğal
güzellikleri vardır ve bu doğal güzelliklerin kıymeti de yöre insanı
tarafından bilinir. En iyi şekilde değerlendirmek için de çaba
sarfedilir. Hatta bu güzellikler yöre ile özdeşleşir ve beldenin adı
ile anılır olur. Örnek vermek gerekirse Ordu’nun Boztepe’si,
Çaykara’nın Uzungöl’ü nün namı beldelerinin önüne geçmiş ve isimleri
birlikte anılır olmuştur. Bu örneklerde olduğu üzere at binenin kılıç
kuşananın misali Karadeniz insanının becerisi, çalışkanlığı ve
üretkenliği dikkatleri bu isimler etrafında toplamıştır.
-
Peki bütün bu bilgilerden sonra bizim
Adatepe’mizin nesi vardır. Ulaşım sorunu yoktur. Günün her saatinde
hatta geceleri bile Adatepe’nin eşsiz manzarası, doğası ve serin
havasından yararlanma imkanı vardır; Bu güzelliği görememek neden?
Yazın sıcağında kavrulan Osmancık’ta memleket insanı serin bir yerler
ararken kilometrelerce uzaktaki yaylara güç bela gitme telaşesine
kapılırken hatta bazı yaylalarımızın yüksekliğinin ancak Adatepe
yüksekliğinde olduğu bilinirken; toz toprak içerisinde yollarda
perişan olurken, Neden Adatepe ile ilgili hiçbir tasarruf ve proje
üretilmez.
-
Güzel havası ve eşsiz doğası ile
Adatepe mutlaka değerlendirilmelidir. Olmadığı söylenen suyu
bulunmalıdır. Orman işletmesinden alınmalı ve korunmalıdır.Avcılar
kulübünün Adatepe’ye saldığı sülünlerin çoğaltılması için önlem
alınmalıdır. Orada yeterli altyapı ve tesisler oluşturulmalıdır.
Sezonunda Cumartesi ve Pazar günleri servis konulmalıdır. Ağustos
ayında Adatepe yayla günleri düzenlenmeli, bu durum bütün Türkiye’ye
ilan edilmeli, Ülkenin dört bir yanındaki Osmancık’lıları bir araya
getiren,hasret giderilen organizasyonlar yapılmalı, orada kurulacak
sosyal tesisler sezonluk kiraya verilmeli, yolları ıslah edilmeli ve
Adatepe bu millete armağan edilmelidir. Aslında bu duruma armağan
demek dahi doğru olmaz. Çünkü Adatepe’yi doya doya yaşamak her
Osmancık’lının en doğal hakkıdır.
-
Bu durum bir
ayrıcalık değil bu memleketin insanına bir borçtur. Bu borcun en kısa
zamanda ödenmesi gerekmektedir. Belki Adatepe ile ilgili birilerinin
ön yargısı olabilir. Ancak önyargı denilen çağdışı yaklaşımlarla
Adatepe’yi göz ardı etmek acizlik ve beceriksizliğin ifadesidir.
Adatepe en kısa zamanda ele alınmalı ve yukarıda verilen anahtar
çerçevesinde değerlendirilmelidir. Çünkü bu milletin Adatepe gibi bir
güzelliği yaşamaya ihtiyacı vardır. Aslında gecikmiş olan Bu önemli
ihtiyaca cevap verenleri Osmancık insanı asla unutmayacaktır. Çünkü
tarihte Koyunbaba’nın menkıbeleri başta olmak üzere pek çok önemli
olaya tanıklık etmiş olan Adatepe boynu bükük bize bakıyor. Bu açıdan
da Adatepe’nin kıymetini bilmek ve en güzel şekilde değerlendirmek
gerekir.
-
Saygılarımla
-
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
04 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Selma GÜRSEL |
Selma GÜRSEL Hayat Hikayesi |
-
BİZİ
TANITANLARA TEŞEKKÜRLER
-
Bu satırları okuduğunuz
sitede yayınladığım ÇORUM YEMEKLERİ bölümde bulunan,
tarafımdan hazırlanan, eşim tarafından resimlenen
yemekleri, site okuyucularımızın isteği üzerine kitap
haline getirdim.
-
Kitabımı; Çorum basınından
tanıtanların olduğunu duydum. Çorum’da eşimin
söylediği gibi, seni tanıtırlar da tanıttıklarını sana
bildirmezler. Çorum Basını Çok Mütevazıdır . Dediğine
bende şahit oldum. Biri iki gazetede kitabımın
çıktığından bahsetmişler. Bizde hangilerinin olduğunu
kesin bilmediğimizden onlara gıyaben teşekkür etmeyi
bir borç bildim.
-
Kitabımı e-maille isteyen
bir bayana kitabımı yollamıştım. Sağ olsun kitabımı
ulusal SOFRA Merkez Dergisi’nin 16. sayısının 12
sayfada tanıtım bölümünde kitabımı tanıtmışlar.. Dergi
sahibi ile bütün çalışanlarına buradan tekrar teşekkür
ederim. Dergileri çok güzel ve kaliteli olarak
hazırlanmış. Yeni yemek tarifleri ile her eve lazım
olacak yemeklerin tariflerini vermişler.


|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
05 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Muzaffer GÜNDOĞAR |
Muzaffer GÜNDOĞAR Hayat Hikayesi |
-
ÇORUMLU DERGİSİ 39
-
-
Çorumlunun 1
Ağustos 1943 tarihli 39.sayısı, Nazmi TOMBUŞ'UN "Altıncı Büyük Kurultay
intibalarından" yazısıyla başlar. Yazı şöyle
sonlanır: “...Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti tek partili bir meclis ve liderlerin şahsi arzula-rıyla
değil,hür ve serbest reylere sahip 18 milyonluk bütün Türk varlığı fertlerinin
iştirakiyle eşsiz bir demokrasi ve serbest bir halkçılık cihazıyla işliyor...”
-
-
“Erkek ve Kız ve
Sanat Okullarındaki Sergiler” yazısında Ortaokul Müdürü Ziya ATAMAN,şöyle der : “...Altı oda
dolusu emek mahsulleri .Bunları kim yapmış,kim yaptırmıştı? Ne vakit hangi
binada ve hangi malzeme ile? Cevapları eşyanın üzerinde hazır .Yapan ve yaptıran
yaratıcı güç Türk kızı,Türk kadını. Yerli bezlerden en ağır çay takımları, ince
,zarif hesap işleri,yatak takımları,iç çamaşırları, pijamalar eski
bozuntulardan yepyeni ve zarif roplar..." , "...Daha dün bir
cıvatayı bile Avrupa’dan, bekleyen bizler,birkaç ay içinde cıvata yapacak aleti
de kendi elleriyle yapan bir neslin karşısında yalnız hayranlık değil,aşırı
bir sevinç ve iftihar duyduk..."
-
-
"Ahiler Ahilik
Nasıl Bir Teşekküldür" incelemesi Nazmi TOMBUŞ' un,Şöyle başlar yazısına: “...Ahilik umumi
teveccühü kazanmak,mensuplarını çoğaltmak için dini esaslara dayanmış,bütün
müstahsiller ile zanaat erbabını,sermayedar esnafı da içine alarak,İslâm
cemiyetlerindeki iktisadi faaliyeti teşkilatlandırmış ve 'Fütüvvet Tarikatı'
adını almış cömertliği,yiğitliği,civanmertliği esas prensip olarak kabul
etmiş,içtimai,ahlaki bir kurumdur...”der.
-
-
“Cönklerden Derlemeler” bölümünde iki Köroğlu türküsüyle birlikte iki türkü
alır, Eşref ERTEKİN.
-
-
Köroğlu' dan bir
dörtlük alıyoruz.
-
-
Sabah namazları
kalkar göçümüz
-
Uğrun uğrun döğüş
ister içimiz
-
Köse
Sefer,Demircioğlu üçümüz
-
Üçümüzde nam
sahibi Köroğlu.
-
-
Afet KABAK’IN
“Te’sis” yazısı geçen sayının süreğidir. Bu sayıda sonlanır.
-
-
Derlemeci Eşref
ERTEKİN'İN derlediği "Çorum'da Söylenen Bilmeceler"den birkaç örnek alıyoruz:
-
-
Dört terkli beş
değil,sudan başı hoş değil.(sabun)
-
Ana bir kız
doğurur,ne ayağı var ne başı (yumurta)
-
Kız bir ana
doğurur,hem başı var hem ayağı.(tavuk)
-
Bir küçücük
el yastık,içine tatlı bastık. (iğde)
-
Tekne nedir tekiş
nedir,gül bekarı gümüştendir. Ne yerdedir ne göktedir,cümle alem
içindedir.(ayna)
-
-
Çorum Halkevi’nin
altı aylık çalışma raporunun ardından,Mazlum Kenan KÖSTEKÇİ’NİN ölümünden altı yıl sonra basılan,tek şiir kitabı “Zakkum Çiçekleri”ni,Bahri MİYAK
tanıtır: Mazlum Kenan
KÖSTEKÇİ 1910 yılında Çorum’da doğar. Mıntıka Ziraat Ameliyat Mektebini bitirir.
Öğretmen olmak için Ankara Köy Öğretmenliği Kursu’ndan ehliyetname alır. Bir
süre öğretmenlik yapar.1930 yılında Sivas de akciğer tüberkülozuna yakalandığı
için orada okuyamaz. Ankara Gazi Öğretmen Okulu'na geçip orayı bitirir.
İstanbul'da görev yaparken yeniden hastalanır. Burgaz, Heğbeliada
sanatoryumlarında; Haydarpaşa,Cerrahpaşa hastanelerinin verem servislerinde
tedavi görür. Akciğer ameliyatı geçirip Çorum'a gelir .Hastalığı yeniden
nükseder.1936 yılında henüz 26 yaşındayken ölür. Devrekli Rüştü ONUR' la
yazgıları ortak gibidir.
-
Mazlum Kenan
KÖSTEKÇİ şiir yazmaya, hastalandığı yıllarda başlar. Yaşamının dört beş yılına
sığdırdığı şiirlerinin hemen tümünü , tedavi amacıyla yattığı sanatoryum ve
hastahanelerin koğuşlarında yazar. Zaman zaman yaşamının güzelliğine dört elle
sarılır, umutlanır. Zaman zamanda umutsuzluğunun koyu karanlığında , ölümün
ürpertici soğuk-luğunu duyumsar ruhunda. Yaşamla ölüm arasındaki o kıldan
köprünün üzerindedir. İşte o kahredici bekleyişi, bekleyişin acılarını; zaman
zaman umudu,en çok ta umutsuzluğu şiirleştirir. Ona ‘Zakkum Çiçekleri’ adını
verir.
-
-
Bahri MİYAK.
Kitabın adıyla ilgili şöyle der: “...Kitabın adı
bize sunulan iksirin lezzeti hakkında apacık bir fikir veriyor. Zakkum Çiçekleri
.Hele kapağın üstündeki iki mısra,onları ilham eden ruh sızılarını adeli
sancılar kadar hissedilir,adeta elde tutulur hale koyuyor:
-
-
Istıraptan
doğdular,şiirlerim acıdır,
-
Mısralarımda elem
ilhamın kırbacıdır.
-
-
“....Okuyucu
ruhunun pencereleri, İbrahim Alaattin GÖVSA’NIN bir başlangıcı ile, zakkum
tarhlarının hüzünlü güzelliğine açılıyor...”
-
-
Şiirlerinden de
alıntı yapar Bahri MIYAK. Genç şairin muhayyelesi de hisleri kadar zengin ve
engindir.
-
-
Tatlı tatlı
sallanan dalgalar bir beşiktir,
-
İçinde uyumakta
ayın baygın ışığı.
-
-
“.....Bu hasta
ruhun loşluğunu titrek ışıklarını müstabelin karanlıklarına salan
pırıltılarda seziyoruz. "Şamdan" bu şiirden aldığım hazzı okuyucularıma da
tattırmaktan kendimi alamayacağım.
-
-
Bileklerimden
sarkan sapsarı ellerimi,
-
Gördükçe gözlerime
inanmaz oluyorum,
-
Bu hasta yatağımda
yıkık emellerimi,
-
Hüzünle düşündükçe
boşalıp duruyorum,
-
-
Bu on sarı parmağı
son günüme saklayıp,
-
Camlaşan
gözlerimle onlara bakacağım.
-
Son bir hızla
ruhumu tepemde yakalayıp,
-
On kollu şamdan
gibi başımda yakacağım.
-
-
Son satırlarında
da şöyle der Bahri MİYAK: “...Çorum'un velüt bağrından kopan Mazlum Kenan KÖSTEKÇİ his dünyasında ,ölümün nefesiyle
söndürülmüş muhteşem bir şamdandır...”
-
-
“Çorum
Haberleri”nde :Lozan Zaferi’nin kutlandığı, Ticaret Vekili’nin Çorum’a geldiği
bildirilir.
-
-
Son bölümde:
Çorum’da bulunan Ahi Menteşe Zaviyesi’ne ait elde edilen belgeler-den Beyazıt
Veli bin Mehmet tuğrasıyla bir ferman; Ahi menteşe’ ye ait İbrahim bin Ah-met
tuğrasıyla ,cülus münasebetiyle tecdit edilmiş diğer bir berat ve Ahi Menteşe'
ye ait Abdülmecit bin Mahmut tuğrasıyla bir berat: ayrıca, Arapça Elvançelebi
vakfiyesi yayımlanır.
-
-
-
ÇORUMLU DERGİSİ SAYI 40
-
-
-
Çorumlunun 1 Eylül 1943 tarihli 40. Sayısı, Ferit DEDEBAŞ’IN “30 Ağustos”
yazısı ile başlar.
Yazının ilk paragrafı şöyledir:
“...Yükselişi yıkılışından ayrılan kutlu ayın,batışı doğuşu kıskandıran mutlu
günü...”
-
-
30 Ağustos' u
destansı bir dille anlatan Ferit DEDEBAŞ'IN yazısından bir bölüm alıyoruz: “...Bugün
‘Türküm’ dedikçe göğsünü gerebilen her şahıs damarlarında o günü
taşıyor,hayalinde o günü yaşıyor. 30 Ağustos, 'Hattı
müdafaa yoktur,sathı müdafaa vardır ve o satıh bütün vatandır!.' diye haykıran
bir sedanın aksi, layüs 'el bir emrin infazıdır. 30 Ağustos,
vatanın göklerinde çınlayan bir ses üzerine atını arabasını, çiftini çubuğunu,
yiyeceğini içeceğini, varını yoğunu cepheye koşturan necip bir milletin muradına
erdiği şeref günüdür..."
-
-
Nazmi TOMBUŞ.
"Büyük Kurultay İntibaları" yazısıyla "Ahiler " yazısını bu sayıda da sürdürür.
-
-
"Cönklerden
Derlemeler"de
Eşref ERTEKİN, 37 dörtlük (148 dize)ten oluşan Mükemmel Destanı Zafer’le ,Bir
Varsağı, Kerim Dede ve Türküler' i yayımlar.
Kerim Dede'den son
dörtlüğü alıyoruz:
-
-
Kerim Dede nesne
gelmez elinden
-
Ayrılığı yaman
gördüm ölümden
-
Yavru bazı
uçurmuşum kolumdan
-
Uğradığım yurda
bakıp giderim.
-
-
Türkülerden birer
dörtlük alıyoruz:
-
-
Şu çayırdan gelir
çifte kumrular
-
Nedir o koynunda
yamru yumrular
-
Sakla görmesinler
gönlü vurgunlar
-
Ben görmeden güzel
divane oldum.
-
-
İkinci türkü:
-
-
Yanağın benzettim
kırmızı güle
-
Ben seni sevmişem
vermezem ele
-
Dahi pek küçüksün
var büyü hele
-
Büyüyüp geldikte
sevdalandırır
-
-
Yar bana kaşların
anam siyahtır
-
Saçların aman aman
incidir dişlerin aman.
-
-
“Taaddüdü Zevecata
Dair “ yazısı Ferit DEDEBAŞ’IN. Yazı şöyle başlar: “...Önceleri
birden fazla alınan kadının ve erkeğinde kendisini bunların topunun birden
kocası farz ve kabul etmesidir...", “...Yazımızın
emeli ne tamamen tariz ve tenkit ve ne de büsbütün medhü sena
olmayıp,okuyuculara -iyi veya kötü- bir fikir ve bu sırada tarihe gömülmüş bir
müessesenin mahiyetini tetkik imkanı vermek olacaktır...”der.
-
-
Macide ATAMAN:Şair
Nezihe BÜKÜLMEZ' İLE İstanbul'da bir görüşme yapar .Bir de şiirini yayımlar:
"Güller Diken 0Idu" Şiirin son
dörtlüğünü alıyoruz:
-
-
Kırk bahar geldi,
geçti gamlı bir hazan gibi
-
Bülbüllerin sesini
dinledim figan gibi
-
Meğer bir acı
yokmuş cihanda hicran gibi
-
Bu yıl da sensiz
güller gözüme diken gibi.
-
-
Nazmi TOMBUŞ
da,Çorum’un Eski Mutbah ve Yemekleri “nde :Aşevi,Ocak köşesi,Medine, Tencere,
Iraf ve Haymalık başlıkları altında bilgiler verir.
-
-
Derlediği “Çorumlu
Maniler”e iki sayı ara ara veren Eşref ERTEKİN, bu sayıda yeni manilerle yine
okur karşısındadır. İşte üç örnek.
-
-
Ak üzüm taneleri
-
Damlıyor şireleri
-
Oğul balına benzer
-
O yarin memeleri
-
-
Dam başında
yakacak
-
Yarim posta
kalkacak
-
Ben askere gidiyom
-
Memeni kim
sıkacak.
-
-
Armudun dalı suda
-
Birin kes birin
buda
-
Öptüm öptüm
uyardım
-
Ela gözler uykuda.
-
-
"Çorum
Haberleri"nin ardından,Osmancık'ta Koyunbaba zaviyesine ait belgelerle,Abdalata'ya
ait Arapça vakfiye suretleri yayımlanır.
-
-
-
-
-
ÇORUMLU DERGİS SAYI 41
-
-
Çorumlunun 1
Teşrin (Ekim) 1943 tarihli 41,sayısı Ortaokul Müdürü Ziya ATAMAN'IN,"Bizim Tes!isimiz"
yazısıyla başlar. Yazının son
paragrafını alıyoruz: “.....Partimiz
bütün enerji kaynağını yurt ve halktan aldığı gibi,yurt ve halk partiyi bugün
birbirinden ayırtetmek imkansız oldu. İşte bizim
teslisimiz !. Biri üç,ve üçü bir olan hakikat güneşi: ‘Yurt,halk ve
parti !...”
-
-
Ferit DEDEBAŞ, 9
Eylül 1943 tarihinde CHP’nin kuruluşunun 20.yıldönümü olması nedeniyle
"Partimiz" başlıklı bir yazı yazar. Bu yazıda Atatürk İlkeleri’ni açar
ve irdeler. Ve yazısını şöyle noktalar: “...Bugün
kelimenin tam manasıyla Türk'üz, Türkçüyüz ve daima da Türkçü kalacağız..."
-
-
“Ahiler” yazısı
dizisinin bu sayıda 4. bölümünü veren Nazmi TOMBUŞ, “Terim ve Törenler Mahfil,
Şet-Bel ,Bağlamak, İşaretler ,Rumuzlar, Dereceler-Mertebeler, Tarikate Alınması
Memnu olanlar, Tardı Mucip Suçlar, Cefne, Bir Nadüşt Nasıl Yola Girer” başlık-ları
altında sürdürür yazısını. Süreği gelecek sayıdadır.
-
-
Yaşar Nezihe
BÜKÜLMEZ, "Ölsem Diyorum” şiiriyle ruhunun hüzünlü karamsarlığını yansıtır.
Bir dörtlüğü şöyledir şiirinin.
-
-
Baharı
çiçeksiz,yazı güneşsiz
-
Geçen bu hayatı
istemiyorum;
-
Hazanı da geçti
neş'esiz eşsiz;
-
Bari kış gelmeden
ölsem diyorum.
-
-
Kemal ONSUN' un
Afet KABAK' a adadığı yazısı,"Muassır Ahlak' ın Men' şei Üzerine Bir Tetkik"
yazısı gelecek sayıya sürer.
-
-
“Çorum’un Eski
Çocuk Oyunlarından,Naç Oyunu”nu Lütfi ÜNSAL yazar. Bu oyunun sayışmasını almakla
yetiniyoruz: “...Naç kıç
(ayak) kırk üç,kırk dört, kırk beş, kırk altı, kırk yedi,kırk sekiz, kırk dokuz,
elli,bahası belli, ala dana kara dana,şükür bizi yaratana, innela incik hala
değirmenci konyala, aynız buynuz kız, bimurt, iki murt,Üç murt,dört murt,beş
murt,altı murt,yedi murt,sekiz murt,dokuz murt,on murt, commurt,çık git kör
murt, ensesine,mensesine, tütün koydum Ali dayının kesesine. Herru merru,çık git
körro...”
-
-
Eşref ERTEKİN, bu
sayı için cönklerden Sivastopol Destanı’nı almış. Mehmet Radi Efendi’ye ait olan
bu destan 38 dörtlükten oluşur. Şöyle başlar:
-
Sene bin iki yüz
atmış dokuzda
-
Uyandırdı gaflet
AI-i Osmanı
-
Gel Serdar-ı Ekrem
ey Ömer Paşa
-
Cem eyle askeri
tiğ'i temrani.
-
-
Destan şöyle
sonlanır:
-
-
Ömer Paşa der ki
hiç durmaz dilin
-
Sivastopol gitti
kırıldı belin
-
Ne ayağın tutar
şimdi ne elin
-
Felek orta yerden
kırdı urganı
-
-
İnşallah daha çok
ederiz bayram
-
Şükür bu suretle
bulduk ihtimam
-
Bin iki yüz yetmiş
ikide temam
-
Radi söylemiştir
iş bu destanı.
-
-
Nazmi TOMBUŞ,
"Çorum'un Eski Yemek ve Mutbahları" yazısıyla bu sayıda mutfak eşyalarını
tanıtmayı sürdürür.
-
-
Eşref ERTEKİN’İN
derlemelerinden olan "Çorumlu Maniler" den üç örnek veriyoruz.
-
-
Gel sobamız
yakalım
-
Keyfi keyfe
çatalım
-
Kuş tüyünden
yatağa
-
Sarılalım yatalım
-
-
Hey güldüren
güldüren
-
Güller verip
güldüren
-
Yar midir gölge
midir
-
Şu bahçede gül
deren.
-
-
Deryadaki kayıklar
-
Suda oynar
balıklar
-
Ezemdeki kemikler
-
Yar yar diye
sayıklar.
-
-
“Çorum
Haberleri” nde : Çorum’un yakında şimendifere kavuşacağı duyurulurken, yeni Vali
Sarp ÖGE’NİN de 26.9.1943 günü Çorum’a gelip göreve başladığı bildirilir.
-
-
Belgeler
bölümünde: Osmancıkta Koyunbaba Zaviyesi vesikaları,Abdalata köyün-den gelen
Arapça vesikalar yayımlanır.
-
-
-
ÇORUMLU DERGİSİ SAYI 42
-
-
1
Teşrin (Kasım) 1943 tarihli 42. sayı “Cumhuriyetin 20. Yılında Duyuşlar”
yazısıyla başlar. Yazıdan kısa bir alıntı yapıyoruz: “...İnsanlığını
unutmuş ve kana susamış bir cihan ortasında, başımıza defne ve meşe dallarından
bir çelenk,yaralı muzdarip dünyanın yaralarını saracak dertlerini sağaltacağız.
Dünya bir daha öğrenecektir ki,düşmanına bir kartal olan Türk,dostuna her zaman
anne güvercin şefkati gösterir...", “...Yurdun
kurtarıcısı ve Cumhuriyetin kurucusu ölmez Atamızı minnet ve şükranla
anarken, istiklâlimizin ve şerefimizin ve barışımızın koruyucusu, Büyük Şefimiz,
yıllarca gözümüze ışık gönlümüzde inanç olarak yaşasın...”
-
-
“Ahiler” yazı
dizisinin 4.cüsünü yayımlar Nazmi TOMBUŞ.
-
-
Yaşar Nezihe
BÜKÜLMEZ’ den bir şiir daha alınır.
-
-
Kemal ONSUN’ un
“Muassır Ahlakın Menşei Üzerine Bir Tetkik” yazısını bu sayıda da sürer.
-
-
Bu sayıda , Eşref
ERTEKİN’ in derlediği "Çorumlu Maniler"in sayısı 1244 de ulaşır.İşte üç örnek
daha.
-
-
Kaya dibi kar imiş
-
Yel vurmuşta
erimiş
-
Yedi türlü
meyveden
-
En tatlısı yar
imiş.
-
-
Sarı yazmalı yarim
-
Gönül ezmeli yarim
-
Sen orada ben
burda
-
Nasıl gezmeli
yarim.
-
-
Karşıdan giden
atlı
-
Altında kilim
katlı
-
Anam babam sağ
olsun
-
Hepisinden yar
tatlı.
-
-
Çorum ilinde
yetişen alim ve şairlerden Kara Müftü' yü İhsan SABUNCUOĞLU anlatır .Kara Müftü
40 yıl Müftülük yapmış bir bilge kişidir.
-
-
"Cönklerden
Derlemeler" de Eşref ERTEKIN bu sayıya,Koç Köroğlu,Varsağı, Ni-yazi adlı bir
şairin kuşlar destanı,Mecnun adlı bir şairin koşmasını alır. Varsağının son
bölümünü alıyoruz:
-
-
Beni götürdün
ilimden
-
Sunalar uçtu
gönlümden
-
Beni koyma yar
dilinden
-
Ağlama gönlüm
inleme gönlüm
-
Eğlen bir zaman.
-
-
Kuşlar destanından
da bir dörtlük alıyoruz.
-
-
Tavusda cennetten
çıktı da ağlar
-
Papağan coşup da
su gibi çağlar
-
Kumru, öttüğünde
inliyor bağlar
-
Üğü derviş gibi hu
çeker her an.
-
-
Bir dörtlük de
Hayvanlar destanından alıyoruz.
-
-
Tavusda cennetten
çıktı da ağlar
-
Papağan coşup da
su gibi çağlar
-
Kumru, öttüğünde
inliyor bağlar
-
Üğü derviş gibi hu
çeker her an.
-
-
Bir dörtlük de
Hayvanlar destanından alıyoruz.
-
-
Atların üstüne
gaziler biner
-
Ona binip cümle
maksuda erer
-
Katır çok dayanır
her işe gider
-
Karışınca yolda
yürür kervane.
-
-
"Çorum'un Eski
Yemek ve Mutbahları” nda Nazmi TOMBUŞ, bu konuyu; Yemekler, Çorbalar, Aş
çeşitleri, Hamur işleri başlıkları altında anlatır.
-
-
"Tarihte Bir
Güneş" başlığı altında,Göktürkler' den bir destanı anlatır. Macide ATAMAN. Destanın son
bölümünü alıyoruz: “.....Kutlu Han 27
kişi ile dağa çıktı. Çin’e meydan okudu. ‘ Tutsaklararına bile ortak gözüyle
bakan bu büyük ulus tutsak edilir mi ? Atamın kurt başlı bayrağını açıyorum . Bu
bayrağın altında atamın insanlık töresi yaşayacaktır . Haydi tutsak Türkler,
amacımız Göktürk ülkesi,ileri ! ‘ diye haykırdı. 27 yiğit birdenbire 70 oldular.
Savaşa tutuştular,yanık bağırlı yiğitler savaşta arslan kesildiler,düşmanlar
kırıldı,bunlar arttı. Sayıları beş bin olunca Kutlu,Han ilan edildi.
-
Türkler sel
oldu,dört bucağa coştu, Ana yurt kurtuldu,Türkleri tutsak eden Çinliler
Türklerden aman dilediler. Taçları başlarında kalsın diye baç verdiler .Göktürk
Hakanlığı güneş oldu. Dünyanın taçlı başları gelip baş eğdiler,dize gelip diz
öptüler..."
-
-
"Çorum Haberleri"
nde :Atatürk’ün ölümünün 5. yılı nedeniyle anma töreni yapıldığı; Doktor Vasfi
TOKER’İN öldüğü bildirilir.
-
-
Belgeler
bölümünde:Osmancık’ta Koyunbaba Zaviyesine ait vesikalar ,Abdalata Zaviyesine
ait bir vakfiye sureti yayımlanır.
-
-
- DEVAM EDECEK
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
06 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Paşa ÇETEN |
Paşa ÇETEN Hayat Hikayesi
|
-
GÖZYAŞI
-
Gözyaşı,
-
Bir
kuş olur da uçarmış
-
Uzaktan uzağa
-
Müminlerin dualarında
-
-
Toprak,
-
Bağrını açar da ağlarmış
-
Bülbüller ağaç dallarında
-
Gözyaşı dökermiş
-
-
İklimlerin en güzeline
-
Ortasında beyaz bir atlısın
-
Hoş
tatlı bir rüzgarla
-
Yakından uzaklara
-
Yayılırmış gözyaşı,
-
-
Gözyaşı,
-
Akşamın kızıllığı
-
Mavinin kirpiklerinde
-
Denizleri boyamış
-
Halka
halka dalgalar
-
Yanana gidermiş
-
Gözyaşlarında
-
-
Gözyaşı,
-
Bir
kuş olur da uçarmış
-
Beşikten mezara
-
Ayrılık yok,ölüm yok
-
Sevgilinin diyarında
-
Medeniyet kurarmış
-
“Allah bir,Peygamber hak” diye.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
07 |
Bu sayının
içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
Bir önceki Sayfaya Gitmek İçin Tıklayınız! |
Bir sonraki Sayfaya Gitmek için
Tıklayınız! |
 |
Ayşe ÇOBAN |
Ayşe ÇOBAN Hayat Hikayesi |
- KÜTÜPHANE
Kütüphane deyince aklıma tarih gelir.
Tarihin kıymetini ancak yaşan bilir.
Vatan ve Millet için düşünüp de yarını,
Şehitler kanı kokan bu cennet diyarını.
Oku da öğren yavrum ! Al kitabı yanına,
Şimdi nöbet sendedir,çiğnetme düşmanına
Eğer ölürsen Şehit,kalırsan Gazi bize,
Sütümüz helal olur,emek görünmez göze !
Çalışın ey yavrular ! Çalışın bu hanede.
Umudumuz sizsiniz olmayın meyhanede,
Ufuktan doğan güneş gibi parlak ve sıcak,
Yürüyün ileriye dünyaya açın kucak.
Nice aydın yazarlar gece,gündüz demeden
Çalışmış bizler için,sıcak lokma yemeden.
AYŞE ÇOBAN diyor ki : Atalardan hitaplar,
Dolaplarda kalmasın bilgi dolu kitaplar.
|
Bu
sayının içindekiler bölümüne dönmek için tıklayınız |
|
|
|
|
YAZARLARIMIZIN HAYAT HİKAYELERİNE GİTMEK
İÇİN TIKLAYARAK GİDİNİZ! |
|
DİKKAT ; BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMDEN
İZİN ALINMADAN KULLANMAYINIZ! |
YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN GARANTİSİ ALTINDADIR! |
Hazırlayan
Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi corumlu2000@gmail.com |
|
Hukuka, Yasalara,
Telif ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. |
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL
adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM |
BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR! |
75 SAYI 25 Mayıs 2005 SAYIYA Gitmek İçin Tıklayınız!
|