- PİR SULTAN ÜLKESİNİ ARIYOR!
-
- "Bize de Banaz'da Pir Sultan derler/
Bizi de kem kişi bellemesinler"
- Evet, Pir Sultan ülkesini arıyor.
- O da nereden çıktı demeyin.
- Pir Sultan, Hızır Paşa tarafından
asılalı, neredeyse 414 veya 444 yıl oluyor.
- Tarihçiler henüz, Pir Sultan'ın ölümü
üzerinde görüş birliğine varmış değiller. Bir rivayete göre, Pir
Sultan 1560, bir rivayete göre ise, 1590 yılında asılmış. Yani Osmanlı
da Kanuni Sultan Süleyman Dönemi.
- Sivas'a Vali olarak atanan Hızır Paşa,
o yıllarda düzene başkaldırı şiirleri yazan Pir Sultan'ı birkaç kez
uyardıktan sonra, Pir Sultan'ın ünü, Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan
Süleyman'a kadar gider.
- Hızır Paşa, Kanuni Sultan Süleyman'dan
af dilemesi ve de şiirlerinde "Şah" deyimini kullanmaması halinde Pir
Sultan'a asılmayacağı tebliğsini yapar ama, Pir Sultan, "Ben de bu
yayladan şaha giderim" Der.
- Pir Sultan, Hızır Paşanın teklifini
şiddetle reddeder. Bunun üzerine Hızır Paşa, Pir Sultan'ın önce
taşlanmasını ve sonra da asılması emrini verir. Ne hazindir ki, Pir
Sultan'ı taşlayanlar arasında en yakınları da vardır.
- Bunun üzerine Pir Sultan, "İlle Dostun
gülü yaralar beni" diye şiir yazar.
- Hem de zulmün ve zalimliğin en
acımasızlığına karşın.
- Pir Sultan Katil değildi. Hiç kimseyi
de incitmemişti.
- Öyleyse niye idam edildi?
-
- ….
- Pir Sultan, yazdığı şiirlerle
Osmanlıyı rahatsız etmişti. Çünkü, Osmanlı zevki sefaya dalmış,hatta
bir inanç grubuna karşı tüm acımasızlıklarıyla saldırıyorlardı. Kanuni
Sultan Süleyman dönemiyle de yükselme devri sona ermiş, duraklama
devri başlamıştı.
- Osmanlı padişahlarının neredeyse
tamamının anaları ya Rum, Ya Ermeni, ya da başka bir ulustandı. Bu
nedenle de, bu gün bir çok çevrelerde, Osmanlının Türk olup olmadığı
iyiden iyiye tartışılıyor.
- Gazete de yaptığımız bir haber
üzerine, Osmanlıya yönelttiğimiz eleştiriler kimi çevreler tarafından
tepkiyle karşılandı.
- Bu gün Osmanlıyı baş tacı eden
çevrelerin aslında, beyinlerinin gerisinde Atatürk'ü unutturma var.
Ben de bu nedenle Osmanlıyı irdeleme gereği duyuyorum.
- Hiçbir zaman, tarihin hiçbir döneminde
Osmanlıyla Atatürk'ü kıyaslayamayız.
- Tarihe bir bakın. Osmanlının mücadele
ettiği beyliklerin tümü yine Türk beylikleriydi. Ancak, nice sonraları
batıya, yani Balkanlara açılmak istediğinde, Hıristiyan aleminin küçük
bir bölümüyle karşılaşmıştır.
- Oysa Atatürk'ün verdiği Kurtuluş
Mücadelesi, Türkiye'ye hiçte sınırı olmayan yani Haçlı Ordularını
oluşturan ülkelere karşı verilmiştir.
- Örneğin, İngiltere ve Fransa'nın
Türkiye'yle hiçte sınır komşuluğu bulunmuyor.
- Bu nedenle de Osmanlıyla Atatürk'ü
aynı kefeye koymak isteyenler, mutlaka Türk tarihini inkara
kalkışanlardır. Ve de hilafet özlemi duyanlardır.
- Ayrıca son Osmanlı imparatorlarının,
en başta İngilizlerle kurdukları iş birliği de işin cabası.
- ….
- Osmanlıyı bu kadar irdeledikten
sonra,asıl konumuz olan Pir Sultan'a dönecek olursak.
- Pir Sultan'ın yaşama dönemi de, 1517 Çaldıran savaşından sonra
özellikle, o günün Alevileri üzerinde yoğunlaşan baskı ve kıyımlara
rastlamaktadır. Bünyesinde bulunan tüm gayrimüslimlere alabildiğine
hoşgörülü olan Osmanlı, ne yazık ki, kendi ırkından olan ve öz be öz
Türk olan Alevilere karşı tüm acımasızlığını sergiliyordu.
- İşte Pir Sultan'ın yaşadığı dönem de
bu döneme rastlamaktadır.
- Pir Sultan yazdığı şiirlerde insan
sevgi ve dayanışmasının yanı sıra, kendi yaşadığı bölgelerde baskı,
kıyım ve zulme uğrayan insanlara da arka çıkar.
- Pir Sultan'ın dile getirdiği baskı ve
zulüm, yine ne hazindir ki, kendi kellesini de götürür. Pir Sultan,
kellesinin gideceğini bile bile baskı, kıyım ve zulme yiğitçe direnir.
- Yine ne hazindir ki, Hızır Paşanın
temsil ettiği Osmanlı, Pir Sultan'ın en yakınlarına bile, Pir Sultan'a
işkence edecek duruma getirmiş, hatta baskı ve şiddetle zorunlu
tutmuştur.
- …
- Geçtiğimiz günlerde açıklanan Avrupa
Birliği Raporunda, ne yazık ki, yine Osmanlının baskı ve kıyımına
uğramış olan Aleviler, azınlık olarak sayılmıştır. Alevilerin
Türkiye'de azınlık sayılması, aleviler arasında da tepkiye neden oldu.
- Aslında Alevilerin, Türkiye'de azınlık
sayılması, Avrupa Birliği ülkelerinin ve Amerika'nın Türkiye'de
ileride neler yaşanacağının da açık göstergesi. Bu güne kadar,
Türkiye'de meydana gelen şiddet olaylarının perde gerisinin
incelendiğinde, yine aynı ülkelerin uyguladıkları senaryoları görmek
olası!
- Yine bu çerçevede, önümüzdeki yıldan
itibaren Alevilik, ders kitaplarında da yer alacak. Ancak,
İslamiyetlin bir alt grubu olarak! Aleviliğin İslamiyetlin alt grubu
olup olmadığı beni fazla ilgilendirmiyor ama bu gün mezhep sahibi
imamların hocalarının İmam Cafer olduğu konusunda da bilgim var.
İslamiyet’te ilk mezhep sahibi İmam Cafer olduğuna göre,diğer mezhep
sahipleri yüz yıllar sonra doğduğuna göre, ve de Aleviliğin mezhep
önderi de İmam Cafer olduğuna göre, Alevilik nasıl İslamiyetlin alt
grubu olur, onu da ben anlamıyorum.
- Pir Sultan Abdal'da İmam Cafer'in
önderliğini yaptığı şii mezhebindendir. Yani Türk Alevi’sidir. Tıpkı
Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Veli gibi.
- ….
- Aleviler, yine Osmanlı döneminde
olduğu gibi, bu gün de açık bir saldırı altındalar. Yalnız, bu
saldırıların odak noktası da Türkiye değil, Avrupa Birliği ülkeleri ve
Amerika'dır. Bu durumda, Alevilerin çok uyanık olması ve üzerlerinde
oynanan oyunlara gelmemesi gerekir. Haaa.. bu güne kadar aleviler
üzerinde çeşitli oyunlar oynanmamış mıdır, elbette oynanmıştır.
Baksanıza, hiçbir yöneticisi alevi olmayan bir siyasi parti bile,
yıllardır Alevileri alabildiğine sömürmüştür. Bu güne kadar Alevilerin
hak ve çıkarları adına parmağını bile oynatmayan o siyasi parti,
yalnızca Laiklik ve Atatürkçülük adına Alevilerin utanmadan ve de
sıkılmadan sırtından inmemektedir.
- Bu durumda Alevilere düşen görev, önce
kendileri üzerinde oynanmak istenen oyunlar konusunda oldukça
bilinçlenmeleri ve tavırlarını üzerlerinde oynanan oyunlar üzerine
geliştirmeliler.
- Bunun yolu da, Alevi önderleri, Yunus
Emre, Hacı Bektaşı Veli, Pir Sultan Abdal'ın izlediği sevecenlik,
doğruluk Hoş görü, insan sevgisi ve de direnç noktalarında sağlam
durmalarından geçiyor.
- Ne yazık ki, bu güne kadar üzerlerinde
oynanan oyunlar sonucu aleviler, bu gün inanç felsefelerinin bel
kemiğini oluşturan dayanışma ruhundan hızla uzaklaşmaktalar. Bunun
sonucu da, her türden oyuna açık hedef haline geldiler.
- İşte, Avrupa Birliği tarafından
hazırlanan "Azınlık Raporu" bu oyunların açık bir göstergesidir.
- ….
- Tarihin birçok döneminde hak
mücadelesi veren Aleviler, bu gün de yeni bir hak mücadelesiyle karşı
karşıyalar. Haksızlıklara kimi zaman karşı koymalar, şiddete, baskıya
ve kıyıma yönelebilmektedir.
- Ne yazık ki, Türkiye'nin başında da
Osmanlı hayranlığıyla bilinen ve kimi zaman Atatürk'le Osmanlıyı
kıyaslamaktan sakınmayan bir iktidar var. Böylesi bir iktidarın,
Alevilere istedikleri hakları verilmesinin beklenmesi en azından
safdillik olur. Öyleyse, Alevilerin hak alma mücadelesinde, en azından
kendi aralarındaki birlikteliğin bir an önce gerçekleşmesi de
kaçınılmaz olacak.
- Aleviler bu birlikteliklerini nasıl
sağlar ben bilemiyorum ama, bildiğim bir gerçek var ki, iş başında
bulunan iktidar, bu güne kadar kendisi aleyhinde olabilecek çevreleri
susturmakta oldukça başarılı. Örneğin, ulusal medyayı nasıl mum gibi
yaptı, her gün ibretle izliyorsunuz.
- Alevilere de aynı oyunları oynamaması,
içten bile değil.
- Alevilerin yapması gereken, inanç
felsefelerinin gereği olarak birlikteliklerini sağlamlaştırmak ve de
bir yerlere yamanmak isteyen ve de önder geçinen sahtekarları derhal
saf dışı etmek.
- Yani, Alevilere yeni Pir Sultan
Abdal'lar gerekiyor. Ve de Pir Sultan Abdal'lar ülkesini arıyor.
- Bakalım bulabilecekler mi?
- Dikkatli olun, Hızır Paşa sayısı
oldukça çoğaldı.
-
- BAŞKA KADIN SENDROMU
- Günümüz kadınlarının bir çoğunda,
kendi erkeklerine karşı başka kadın sendromu var. Bu sendrom kimi
evlilikleri içinden çıkılmaz hale de getirebiliyor. Başka kadın
sendromu yaşayan kadınlar, ilk başta kendileri mutluluklarına gölge
düşürdüklerinden kimi zaman evlilik bitinceye kadar da haberleri
olmuyor.
- Evlilik temellerinin sağlam olarak
ayakta kalabilmesinin yolu, ilk başta eşlerin birbirlerine olan
güvenleriyle eş anlamlıdır. Bu eş anlamlılığın devamı yolunda, güveni
kaybeden taraf evliliğin, daha da ötesi mutluluğun yok olmasının ana
nedenidir.
- Bir gün bir dost sohbetinde, evin
kadını kocasının çok çapkın olduğundan hayli dem vurduktan sonra,
"Eğer bu davranışlarına devam ederse, mutlaka boşanma davası açacağım"
dedi.
- Kadını dinledikten sonra, eşini
tanıdığımı, hem de çok yakından tanıdığımı, öyle bir şeyi olursa da
mutlaka bilebileceğimi söyledikten sonra, " Gel, yanlış bir adım atma,
sonra ilk mutsuz olacak sen olursun" Dedim.
- Kadın kafasına koymuştu, kesin ayrılma
kararlılığındaydı. Nitekim, bir süre sonra ayrılma kararı verdiklerini
duydum. Bunun üzerine yine, evlerine giderek vaz geçirmek için uzunca
bir dil döktüm ama, maalesef başarılı olamadık.
- Aradan birkaç ay geçmişti ki, birden
boşandıklarını duydum.
- Yine aradan birkaç ay daha geçtikten
sonra, kadının bir başka erkekle evlendiğini duydum. İşin ilginci
erkek hala bekarlığını sürdürüyordu. Kadının sonradan evlendiği adamı
da tanıyordum.
- Bir gün kadınla bir yerde karşılaştım.
Kendisine yeni evliliğinin nasıl gittiğini sordum.
- Kadın bana bir dert yandı, bir dert
yandı, sormayın gitsin. Meğer eski kocasını nasıl seviyormuş, kendi
kocasına ne kadar haksızlık yapmış.
- Uzunca bir süre dinledikten sonra, "
Ben sana kendi evinde tüm bunları anlatmamış mıydım" dedim.
- Sustu ve yalnızca, " Son derece
haklıymışsın" dedi ve ayrıldık.
- Bu konuşmanın üzerinden birkaç gün
geçmişti ki, kadının ilk kocasıyla karşılaştım. Hal hatırdan sonra,
geçmişteki evliliğinden söz açtım.
- Adam hiçbir şey söylemeden başladığı
ağlamaya.
- Ağlaması dindikten sonra, kendisinin
hala karısını sevdiğini ve mümkün olsa da geri evlenebileceğini
söyledi.
- Aslında bu ailenin yıkılmasının tek
nedeni, karısında bulunan "Başka kadın sendromu"ydu.
- Yani bir kadının beyin gerisinde
bulunan karanlık bir nokta kos koca bir evliliği çam gibi devirmişti.
- …
- Bir erkek gözüyle bakacak olursak,
başka kadın sendromu yaşayan kadınlar, mutlaka bilgi ve gelişme
düzeyinden eksik kadınlardır. Bilgi ve gelişme düzeyine erişememiş
kadın, eşinin sürekli kendi yerine koyabileceği bir başka kadını hayal
edebilmektedir. Başka kadın hayaliyle eşini sıkboğaz eden bir kadın,
bilmiyor ki adım adım evliliklerini çöküşe götürüyor.
- Bir erkeğin evinden uzak, başka
yerlerde, bir şeyler araması, (Başka kadın, alkol, kumar vs..)
kesinlikle bilinmelidir ki, evindeki eşinin yakından ilgisi vardır. Bu
ilgiden bihaber olan başka kadın sendromu yaşayan kadınlar, en azından
kendi mutluluklarına yine kendi elleriyle gölge düşürdüklerinden de
bihaberdirler.
- Başka kadın sendromu yaşayan kadınlara
önerilerim, önce kendisinin kadın olarak ne kadar yeterli olup
olmadıklarını bir kez daha gözden geçirmeleri gerekiyor.Yeterli
olmadıkları yönlerini saptadıkları taktirde de bunu gidermenin tek
yolu bilgiden geçiyor. Yani, önce kadın olarak kendisinden
beklentilere bilimsellik katması gerekiyor.
- Eğer bilgiye ve öğrenmeye kapalı bir
modelseniz, burada yapacağınız şey, erkeğinizin özelliklerinden
hareketle onun nelerden hoşlanıp nelerden nefret ettiğini
davranışlarından anlaya bilirsiniz. Ancak, bu durumda da kafa yormanız
gerektiği için, en azından sizin yaşadığınız sendromu yaşamayan başka
kadınların davranışlarını öğrenebilirsiniz.
- Eşinizin gelir düzeyini ne aşağılayın,
ne de abartın. Çünkü günümüz dünyası, kimi zaman insanların hak
ettikleri kazancı sağlayamaması gibi bir durumu da dayatıyor. Hayatın
zorlukları karşısında direnemeyen kadın, asla mutlu kadın olamaz.
- Eşinizin eve geliş gidiş saatlerini
veya iş yerinde bulunduğu ortamı asla sorgulamaya kalkmayın. Çünkü
eşiniz, eve geliş gidiş saatlerinde veya iş ortamında bulunan
durumlarda, kimi zaman elinde olmayan durumlarla karşılaşabilir.
- Eşinizle katıldığınız ortak
toplantılarda, eşinizin serbest hareket etmesine sağlayacağınız
olanak, mutlaka size geri mutluluk ve onur olarak geri dönecektir.
- …
- Buraya kadar yazdıklarımızı
özetleyecek olursak. Bilgisizlik cehaletin en uç sonucu olduğundan
hareketle, ilk başta insan olma bilinciyle, önce yaşamı ve insanı
öğrenmenizde yarar olacaktır. Başka kadın sendromu içinde baskı altına
almaya çalıştığınız eşiniz, bir gün gelir elinizden uçar gider.
- O zaman da yaşadığınız sendromun size
ne yararı olur, onun orasına da siz karar verin.
-
|
- TEZATLIK
- İnsan mı? Melek mi? Köle mi?
- Karar verin beyler!
-
-
- Evleninceye kadar üzerine titreyerek
kızın ailesinin kapısını kaç kez aşındıran,gereğinden fazla ilgi ve
özen gösteren,eve getirdikten sonra 180 derece dönerek adını el kızı
(gelin) oldu diye sorunlar ve sorumluluklar yumağı içinde bocalamaya
itelen gençlerimiz. Neden kendi çocuğumuz gibi görmemeye
başlıyoruz,gereken sevgiyi neden esirgiyoruz. İkilem yaşayan
gençlerimizde sonrada saygıda kusur etmeye başlayınca kendi kendimize
kırılmaya olayların dozunu yavaş,yavaş artırmaya başlıyoruz. Oysa
büyük biziz ne kadar iyi davranışlarla örnek olursak o kadar saygı
görürüz.
- Evlenilecek kişilerde ilişkilerde
eşlerin birbirine bir çok yönden denk olması gerekir diye düşünüyorum.
Sosyal çevresi,yetişme tarzı,kültür düzeyi,tahsili ne kadar hayatı iyi
ve olumlu gözlemleyebildiği konusunda olaylara ve hayata karşı
karşılaştığı sorunlara karşı alacağı davranış biçimi çok önemli. Bu
konularda paralel düşünebilmek,birlikte karar alarak çözüm üretebilmek
için denk olmak yada eksikleri gidermek ve insanların kendisini
yenilemesi gerekir diye düşünüyorum. Bizler olduğumuz yerde sayarken
zaman değişiyor,bizim de hem zamana hem eş ve çocuklarımızla aramızda
oluşan uçurumu yok etmek için kendimizi insan olarak yenilememiz
gerekir. Sözüm sadece kadınlara değil erkeklerinde kendisini
yenilemesi gerekir. Çünkü kadınların çoğu yeniliğe açık.
- Hala feodal toplum kurallarının ağır
bastığı,endüstri toplumunun yaşam biçimine alışamadan,bilgi toplumunun
nimetlerinden yararlanmaya alışmadan (ekonomik özgürlüğünü elde
etmeden) evlenmeye karar veren gençler ne kadar birbirlerini sevseler
de evlendikten sonra birlikte oturmaya mecbur olduğu,erkek egemen bir
toplumda yaşadığımız için,erkeğin ailesi gelini eve alınmış kendi
eşyaları gibi göstererek her türlü sorumluluğu geline yüklemeye büyük
sorumluluklar vererek ezmeye,başarılı olamayınca da erkeği vezir
edende rezil edende kadındır diye suçlama hemen hazır...
- Küçük yaşta alınan gelini huylarına
sularına göre yetiştirirlermiş,hangi vicdana sığar o yaştaki çocuğa bu
kadar sorumluluk yüklemeye (bir tanıdığım var kendi evinde 25 30
yaşlarında iki kızı varken,onlara kıyamaz,uyandırmak için gürültü
yapmadan dolaşırken evde ) eve gelin diye getirdiği 15 yaşındaki
çocuğa kaldıramayacağı kadar sorumluluk yükler ama kararlarda söz
sahibi olmasına müsaade edilmez yaşı küçüktür çünkü...Sadece dinleyici
olarak kalmalarını istemektedir. Erkek ana babası ile her şeyini
konuşurken eşi ile hiçbir şey konuşmaz, sorduğu zamanda arama karışma
diyerek erkek eşini dışlamaya başlıyor. Bu ancak kendilerini
değiştirmeyen, yetiştirmeyen zavallı birey olarak bakıyorum. Ne kadar
eğitim aldığı da meçhul, ailesinin gelenek ve görenekleri her şeyden
üstündür. Eğitimin ne önemi var yine gelenekçi yaklaşıyorsan olaylara
kendin ilerleme adına zamane adına değişen globalleşmiş dünya adına
bir şey katamıyorsan ne kadar eğitimli de olsan (eğitimsiz de olsan)
eğitimden bir şey öğrenmediğini gösterir bu durum. Yeniliklere ayak
uyduramayan ayrı bir birey olduğunu ama doğru ama yanlış bazı
kararları eşimle alacağım, yanlışlarımızı müsaade edin de kendimiz
düzeltmeye çalışalım. Bertaraf edelim diyerek eşi ile iletişim kurmayı
denese, bir çok sorunun kendiliğinden çözüleceğinden eminim. Ama ne
yazık ki kendi ekonomik özgürlükleri yaşamlarını idam etti8rmeye
yetecek kadar olsa, ayrı otursalar bu sorunlar yaşanmayacak.
- Ancak feodal insanların düşünce ve
yaşam tarzı devam ediyor. Ne endüstri toplumunun yaşam şekli ne de
kapitalizmin yaşam şekli, 40 yıl öncesinin yaşam şekli devam ediyor,
taşra kentlerinde...
- Demokrasiye ayak uyduramayan
insanların çevrelerindeki insanlara ne vereceklerini hep merak
etmişimdir. Ne kadar faydalı olabilirler? Ya da oldular? Önce
çevrelerindeki insanlar barışık olmaya çalışmalılar.
- Ne kadarını ve neyi nasıl
anladıklarını iyi yorumlamalılar, evine ailesine çocuklarına anasına
babasına saygısı olmayan evinde şiddet uygulayan (psikolojik veya kaba
kuvvet) kişilerin mutlaka tedavi edilmeleri gerekir. Çünkü bu bir
hastalık. Tedavi olması gerekir. Ne kadar hayatı paylaşabilirsiniz.
Hayatı korku psikolojisi içinde ne kadar yaşayabilirsiniz. Paylaşmak
zorunda mısınız. Neden hala böyle kişi tedavi için hiç çaba sarf
etmez. Yaşamı kendine ve çevresine zor kılar. Çekilmez hale getirmeye
başlar. Evlenirken ortak paydaların olmasına dikkat edilmeli. Gözü
yükseklerde olmamalı, kibirli yapılmamalı.
- Denk olmadan neleri paylaşıyoruz böyle
kişilerle. Çocukları, evi, yemeği ve de yatağı paylaşmak ne kadar zor
ortak bir nokta bulmaya çalışılmalı en azından gayret sarf edilmeli.
İnsanlar özde sevgiyi paylaşamadığı sürece evliliği devam ettirmemeli.
Karşılıklı sevgi olmadığı sürece saygı da olmuyor. Medenice
ayrılmalılar. Bunu onursal mesele yapmadan,evlenirken sadece aile veya
gençler kendileri nasıl karar veriyorsa, ayrılırken alınan kararlara
da toplum saygılı olmalı. Gerekirse (özellikle şiddet içeriyorsa, kaba
kuvvet veya psikolojik şiddet) ayrılmalarını teşvik etmeliler. En
azından çocuklar duygusal yönden kendilerini geçici bir süre
zorlasalar da ilk ayrılan onların aileleri olmayacağı için
kabulleneceklerdir.
- Her şeyden önemlisi kendi sağlığım,
çocuklarımın sağlığı, aile düzenim diyerek bir kendimize saygılı
olmalıyız. Yoksa bu davranışlar bedenimize ve ruhumuza zarar vermeye
başlayacaktır.
- TRT 1'de bir sabah programının
sunucusu program esnasında güldü, programa konuk olarak telefonla
katılan izleyici ne güzel güldüğünü söyleyince,sunucu da ayrıldığım
eşim sen gülmeyi bilmiyorsun hindi gibi gülüyorsun demiş. Sürekli her
hareketini davranışını eleştiren sürekli hatalar arayan birisi. Ayağın
ne çirkin dedi diye uzunca bir süre açık ayakkabı giymemiş ayağına.
Ayrıldıktan sonra açık ayakkabı giydim bir çok kişi ayağımın ne kadar
güzel olduğunu söyledi. Bunları duyunca çok şaşırdım. Sürekli
psikolojik şiddet uyguladığını anladım, diye anlatınca. Programa
psikolojik danışman olarak İzmir stüdyolarından bir psikolog katıldı.
Bu tür davranışları olan kişilerin başarılı eşi, zengin eşi kıskanır,
kendince kuralları koyar, küçümser. Toplum içinde zaman zaman azarlar
bile. Başarınızı kıskanır. İlginin ona yönelmesi kendisini
kıskandırır. Bunun içinde kurallar koyar psikolojik baskı yapar.
Yanında yer alsa, başarıyı birlikte paylaşmak daha kolay, daha zevkli
eğlenceli bir hale getirseler her şey daha kolay olacak. Kendileri de
mutlu olacak,çevreye de mutluluk ve huzur vereceklerdir.
- Sağlıklı ve huzurlu günler dileği
ile...
- Evleninceye kadar değer sizsiniz.
- Evlendikten sonra değersizsiniz...
-
|