Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!

 
 
 
YAYINLANAN YAZILAR ÇORUM ANADOLU GAZETESİNDE YAYINLANMIŞ KÖŞE YAZILARIDIR. YAZILAR YAZARLARIN KENDİ FİKİRLERİDİR. KENDİLERİNİ BAĞLAR; SİTEMİZİ BAĞLAMAZ.
BU SAYFA Gürsel Yayınevi  İLE Çorum Anadolu Gazetesi arasında yapılan anlaşma gereği sizlerin görüşüne sunulmuştur.
KOPYALANIP ALMAK İÇİN SİTEMİZDEN,ÇORUM ANADOLU GAZETESİNDEN VE YAZARLARIN KENDİLERİNDEN İZİN ALINMASI GEREKMEKTEDİR. KÖŞE YAZILARI SAYFA SIRASINA GÖRE HAZIRLANMIŞTIR.

20/10/2004 27. Sayı
YAZILARIMIZ
DEĞİRMEN Halil GÜLEZ YUNANİSTAN'LA TÜRKİYE'Yİ O BARIŞTIRDI!/ KALBE GİDEN YOL NEREDEN GEÇER?

VURGU Fatma SEVİLMİŞ GÜVEN / SUÇLAMA / İNTEHAR

 
 

 

 
 
 
 
 

 01

ÇORUM ANADOLU GAZETESİ KÖŞE YAZILARI BÖLÜMÜNE GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

KİTAP ismi  Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

YUNANİSTAN'LA TÜRKİYE'Yİ O BARIŞTIRDI!
Sirtaki,Yunan oyunu.
Cirit, ata sporumuz.
Çekiç ve gülle atma sporlarının anavatanını bilmiyorum.
Bıçak Sallama oyununu da ben buldum.
Okumak, yazmak akıllı insan işi değil be…
Bu işte hiçte para yok.
Bu ülkede, Para kazanmak için aklınla bir iş yapmayacaksın.
Hiçte zeka istemeyen, beden ve kas gücüne dayalı insanların yaptıkları işler, daha çok para getiriyor.
O da bu yolu seçenlerden.
Sirtaki'nin oynanması için, elinize porselen tabaklardan kırabileceğiniz kadar almanız gerekir.
Ben bu sirtaki oyununu çok seviyorum. Kimi zaman bir yerde sirtaki oynamaya kalktığımda, tabakların bir çoğu yüzümü yalayarak geçtiği, için çoğunlukla da vazgeçmek zorunda kalıyorum.
O ise , sirtaki'de oldukça başarılı.
Bu nedenle de genelde sirtakiyi o yapar.
Bu kadarla yetinse, ne ala…
Cirit, çekiç, gülle atmada da son derece başarılı.
Nedense onu, cirit atma, çekiç atma ve gülle atma milli takımına bir türlü çağırmıyorlar.
Halbuki çağırsalar, kesin yüzlerce Türk bayrağını göndere çeker ve İstiklal Marşımızı gururla tüm gavurlara söyletir. Hatta daha da ileri gider ve tüm gavurlara Milli Marşımızı öğretir.
Gülle ve ciritte o kadar başarılı ki,eline geçeni attığı zaman kaydettiği isabetli atışlara ben bile şaşıyorum.
Gerçi cirit, gülle, Çekiç ve halter de daha başarılı kadınlar var ama, o eğer izlense, bu gün milli takıma seçenlere en azından beş basar.
Ben de spor yapacak olanlara yeni bir spor öneriyorum.
Adı Bıçak Sallama sporu.
Bunu hemen hemen herkes bilir ama, niye bir federasyona dönüşmez.
Federasyon Başkanlığına da o getirilse, kötü mü olur?
 
Onun burcunu bilmiyorum.
Zaten burçlara da hep takılırım.
Takılmamın nedeni, burçlara göre insan karakterini ve insan yaşamını yönlendirmeye çalışan astronomi meraklılarına da gıptayla bakarım.
Burç adlarına  dikkat ederseniz, hepsi toplumda gurur duyulacak hayvan veya alet isimleri verilir.
Ne bileyim, Boğa, oğlak, Aslan…gibi hayvan isimleri, Terazi, yay gibi alet ve edavat isimleri…
Peki, niye Çebiş, inek, dana, tosun, teke, deve gibi hayvan isimleri burç adı değil. Ya da, yılan, kirpi, sıçan, solucan, köpek,sırtlan, eşek… burç adı değil?
Burcumu soranlara genellikle, "Davar Burcu" dediğimde herkes şaşırıyor. Burcum oğlak olduğuna göre, oğlakta davardan sayılmıyor mu?
Cirit ve Gülle atma işini bu kadar ustalıkla yapan onun hangi burçtan olduğunu öğrenmeyi de kafaya koydum.
Bu çerçevede de onu, gözlem altına aldım ve davranışlarına göre, hangi burçtan olduğunu, tüm gazetelerde ki burç tahlillerine bakarak öğrenmeye çalışıyorum.
Cirit, Gülle atma ve çekiç atma da bu kadar başarılı olduğuna göre, mutlaka sert bir burçtan olsa gerek.
Hele Sirtaki'de ki başarısı nedeniyle Yunanistan'dan en büyük ödül olan "Kral Afastopolos" ödülünü,( Tabi böyle bir ödül yok)  alma teklifi geldiğinde neredeyse dudaklarım uçuklayacaktı.
Yani onun,  yaptığı, sirtaki nedeniyle, Yunanistan'la dostluk köprülerini çoktan kurmuşuz da, benim haberim olmamış.
Şimdi birileri çıkacak, Yunanistan'la Türkiye arasında ki köprüleri, eski Dış işleri bakanı İsmail Cem'in kurduğunu söyleyecekler.
Yahu adam, borçlarından korktuğu için partisini götürüp CHP'ye sattı. Bu kadar borçlu bir adamın köprü kurma şansı olur mu? Ya da içinde yiye, yiye adam bırakmayan CHP, niye bir başka partiyi satın alsın, yarın o partiden gelen insanların çıban başı olmayacaklarının garantisi var mı?
Neyse, bu konuyu daha fazla kaşımayalım, sonra bazıları bizleri CHP düşmanlığı yapmakla suçlarlar. Sanki kendileri CHP'liymiş gibi?
Yaşama atıldığım andan itibaren de borçtan kurtulamadığım için, bu güne kadar hiçbir yere köprü filan da kuramadım. O bunu bildiği için, Sirtaki'de ki başarısı nedeniyle bana iyilik yapmış oldu. Yani Yunanistan'la ülkemizin arasını da bir güzel düzeltti.
Her ne kadar  tabak, çanak, çekiç, bıçak gibi ev eşyalarının yerini sık sık değiştiriyorsa da, olsun.
Önemli olan dostluk.
Kardak kayalıklarında üç beş keçinin çıkardığı krizi anımsarsak, demek ki, burçların adının keçi olmamasının nedeni daha iyi anlaşılıyor. Yunan adalarının bir çoğunda da başı boş eşek dolaştığı için, burçlardan eşek burcunun niye olmadığı da anlaşılıyor.
Demek ki, bazı burçların adlarının bazı mahlukatlar olmamasının mutlaka haklı bir gerekçesi var.
O bunun sakıncalarını bildiği için, burçlara değil, kendisini, sirtaki, çekiç atma, gülle atma, cirit atma gibi sporlara verdi.
 
Telefonda numara gizleyen maganda tipli adamlara da son derece sinirleniyorum.
Eğer karşınızda ki insana telefon edecekseniz, niye telefon numarası gizlenir?
Telefon numarasını gizleyen insanlar, ağzıyla kuş tutsa benim yanımda kıymeti Harbiyeleri yok.
Zaten, telefon da ki konuşmalarımız da bir ilginçlik abidesi.
Adam karşısındakine telefon ederken,  ne kadar argo ve küfür varsa, bilcümle listesini yayınlıyor.
Madem ki telefon numaranı gizleyeceksin, o zaman demek oluyor ki, meşru ve yasal hiçbir işin yok demektir.
Bir tanıdığımın telefon numarası belki günde yüzlerce aranıyor ama, baktığınız da numarası gizli. Bu adam, şimdi bizlerin arasında normal insan gibi dolanıyor.
Böylesi insanlar için, lütfen Türkçe de ne kadar uygun sözcük varsa sizler benim yerime bulun ve o insana söyleyin.
Ne bileyim, telefon numarasını gizleyen insanlara pek normal gözle bakamıyorum.
Bir gün  telefon ettiğim de,o bana" Ulan sapık, kimsin adını niye söylemiyorsun" dediğinde öyle korkmuştum ki, Allah’tan yanında değildim de, Sirtaki, cirit ve gülle atma antrenmanından kurtulmuştum. Çünkü, telefonda konuşurken, telefonun konuşacağım yerine kağıt peçete koymuştum. Bu yüzden de o benim sesimi tanıyamamıştı.
Kim bilir, benim gibi kaç sapık daha, başta en yakınları, intikam alacağı, ya da hakaret edeceği insana aynısını yapmıştır?
Özellikle cep telefonlarında, numaralarını gizleyen sapıklara açık çağrımdır. Gelin, telefonlarınızı gizlemeyin, yoksa, her an Sirtaki, cirit ve gülle atma şampiyonlarıyla karşılaşa bilirsiniz.
 
Bir gün ceviz taşlıyorduk.
Bir çok arkadaş, dalda kalan birkaç cevizi ay ışığında yere indirme savaşı veriyorduk.
Birden bir taş, tam kafamın ortasına şimşek gibi indi. Bir süre sonra, her tarafım kan içinde kaldı.
Bu durumda bile espri yapmayı ihmal etmedim.
Bir yandan beni tedaviye uğraşan arkadaşlarıma;" Arkadaşlar, ben taş attım, başımı altına tuttum" Diyerek, onları güldürmeye çalıştım.
Ben biraz çok okuduğum için salak görünürüm.Yukarıda ki ceviz taşlama olayından da ne kadar salak olduğum belli olmuyor mu?  Bu görüntüm nedeniyle de hiç kimse beni ciddiye almaz.
Ciddiye alınmadığım için de, girdiğim bir toplulukta kaybolur giderim.
Varlığımla yokluğum hiç belli olmaz.
Bu yönümle de beni tanıyanların bir çoğu, benim yazdıklarımı bir yerlerden araklama olduğuna inanırlar.
Kimi zaman bunu yüzüme söyleyenlerin sayısı da oldukça fazladır.
Okumak yüzünden başıma gelmedik bela kalmadı.
Memurluk yaptığım dönemlerde yasaları su gibi içtiğim için, hiçbir amirim bana adam gözüyle bakmadı.
Yukarıda anlattığım olaylardan da anlaşılacağı üzere, pekte akıllı adam sayılmam.
Halbuki bu gün bir çok erkek, boks, kung-fu, Judo , Karate,  dersleri alarak, sirtakiye, cirit, gülle ve çekiç atmaya meydan okuyorlar. Bu yönleriyle de dünyayı istedikleri yönetiyorlar.
Bense yazı işiyle uğraşarak, ömrümün en güzel günlerini boşa harcayıp duruyorum.
 
Bu yazıyı okuyanlar sanmasın ki, yazıda adı geçen olayların kahramanı benim yakınım.
Asla…
Yazıyı okuduktan sonra evinize gidin, bir güzel arkanıza yaslanın ve evde olup bitenleri sağ salim izlemeye çalışın.
Göreceksiniz ki, bir çoğunuzun evinde sirtaki, cirit, gülle ve çekiç atma, hatta bıçak sallama  sporları yapılıyor.
Ama her nedense, bir çoğunuz yine sokağa çıktığınız da, arsız arsız çevrenize mutluluk gülücükleri dağıtıyorsunuz.
Yunanistan Türkiye'yle barıştı ama, sizler evinizdeki bir insanla barışı sağlayamıyorsunuz.
Ne hazin ve acıklı bir durum, değil mi?
 
 
 
 
HAYATIN TA KENDİSİ
 
KALBE GİDEN YOL NEREDEN GEÇER?
Gazetemiz sosyal yaşam gazetesi olması nedeniyle, genelde yaşamın içinden şeylere parmak basmak isteriz.
Bu özelliğimiz nedeniyle de gazetemiz, hem  erkek, hem de kadın okuyuculardan beğeni almaktadır.
Amacımız, sizlerin yaşamlarını en uç noktalarına kadar irdelemek ve çözüm yolları önermek. Sanmayın ki, bizler de sizlerden farklı sorunlarla karşılaşıyoruz.
Bizler yaşamsal konuları ele alırken, amacımız sizlere bir derece de olsa katkı sağlamak.
Bildiğiniz gibi, gazetemiz de erkek ve kadınların birbirlerine beklentilerine ilişkin  arzu ve isteklerini ele alan haber ve yorumlara yer vermekteyiz.
Bu haberlerimizin en azından benim en yakınlarım tarafından dikkatle izlendiğini görmek, ne kadar da doğru noktada olduğumuzun açık kanıtı.
Beni tanıyanların bir çoğu ele aldığımız konulara ilişkin görüşlerinin yanı sıra, teşekkürlerini e açık,açık söylüyorlar ki, bu da bizleri özellikle mutlu ve memnun ediyor.
Bu kadar özetleme yaptıktan sonra gelelim asıl konumuza.
 
Türk erkeği kandırılıyor.
Türk kadını da kanırılıyor.
Bu da nereden çıktı demeyin.
Bakın nasıl kandırıldıklarını anlatmaya çalışayım.
Kadınlara ne söylenir biliyor musunuz?
Kadınlara; "Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer."deniyor.
İsterseniz bu sözlerin anlamını sosyolojik tanımlarla anlatmaya çalışalım.
Kadınlara, beyaz gelinlikle girdikleri evden, beyaz kefenle çıkma öğretiliyor.
Halbuki yaşam o kadar da uzun değil.
Beyaz gelinlikle girdiği evde mutlu olamayan bir kadın, neden beyaz kefenle çıkma zorunda bırakılıyor? Bunun neresi insanlık, neresi yaşamı paylaşma, neresi, insanın kendi bedenini özgürce kullanması?
 
Kadın ve erkek eşit ihtiyaçla dünyaya gelir.
İhtiyaçlar; yeme , içme, uyuma, cinsellik, sevgi, mutluluk ... gibi kavramları içerir.
Ne yazık ki, ülkemiz de gerek kadın, gerekse erkek olsun, yalnızca yeme, içme ve uyuma üzerine odaklandırılıyor.
Cinsellik zaten konuşulması, ayıplarla, günahlarla ve de yasaklarla engellendiği için, sevginin de cinsellik içinde değerlendirilmesi, insanları yiyen, içen ve uyuyan robotlara dönüştürüyor.
Bu nedenle de, kadına dayatılan;" Erkeğin kalbine giden yol, midesinden geçer" saçmalığı oluyor.
İnsanları yönlendiren, tüm gereksinimlerini emreden beyin olduğuna göre, neden beyin gelişimi, beyinin daha sağlıklı emirler ve gereksinimler belirlemesi denenmez?
Mideyi de yönlendiren beyin olduğuna göre, neden bir kadına, erkeğin midesinin amiri olarak yemek gösterilir ? Kadın beynini kullanarak, hem de pişirdiği yemeği çokta kötü yapma pahasına erkeğinin kalbini kazanamaz mı ?
Kusura bakmayın ama, burada erkeğin hangi hayvana benzetildiğine de siz karar verin.
Burada kadınlara da resmen hakaret ediliyor.
Çünkü, kadınları yalnızca yemek makinesine çevirmek yatıyor, bu sözlerin ardında.
Bu sözlerle erkeğe de denilmek isteniyor ki, aman sen, sana iyi yemek yapan kadından başka hiç kimseyi düşünme. Sana iyi yemek yapan kadın iyi kadındır. Denilmek isteniyor.
Oysa her iyi yemek yapan kadın, aynı zamanda sevgi ve mutluluğu da bilen kadın olmadığı gibi, her kötü yemek yapan kadın da , sevgi ve mutluluğu bilmeyen kadın anlamına asla gelmez.
 
Erkeğin kalbine giden yolu arayan kadın, önce kendisini tam donanımlı bir insan haline getirmeli. Yani,karşı cinsle ileride karşılaşabileceği sorunların önce bilimsel karşılıklarını mutlaka kendi içinde özümsemesi gerekiyor. Bunun anlamı da, kadının kendini yaşamın tüm gerekleriyle donanımlı hale getirmesi demektir.
Bunun içine, evde yapılması gerekenlerden tutunda, aşka sevgiye dair ne varsa hepsini koyabilirsiniz.
Aşk ve sevgiyi bilmeyen veya bunları sosyolojik kavramlar üzerine oturtmayan veya bunların yaşanması gereken duygular  olduğundan habersiz bir kadın, dünyanın  en ünlü ahçısı da olsa bir erkek için vız gelir. Bu durumda da, demek oluyor ki, erkeğin kalbine giden yol midesinden değil,kadının beyninden geçiyor.  Yani, beyinsiz bir kadının erkeğin midesine veya beynine hükmetmesi veya oralarda yer bulması  ve kalıcı olması olanak dışıdır...
Ne hazindir ki, ülkemiz de kadına verilen en önemli eğitim olarak, erkeğin kalbine giden yolun midesinden geçtiği öğretisi dayatılıyor. 
Bu güne kadar tanıdığım bir çok kadının evinde eşine güzel bir şiir okuduğunu veya aşkı ve sevgiyi çağrıştıran bir müziği seslendirdiğini ben duymadım. Günümüz de çoğu ev kadını, bulaşık, çamaşır,yemek, çocuk bakımı, ütü gibi yaşamın ayrıntılarını sanat olarak kabul ederken, aynı evi paylaşan iki insanın aşka ve sevgiye dayalı sanatı ihmal ettikleri bir gerçek.
Unutulmasın ki, yaşamın ana merkezi insansa, devamı ayrıntılarda saklıdır. Yaşamın ana merkezini oluşturan taraflardan en önemlisi de kadındır. Bir erkeğin gereksinimi, yalnızca yeme, içme, uyuma değildir. Özellikle ev kadınlarının erkeği bu değerlendirme içinde görmeleri son derece yanlıştır. Kendisi hangi duygulara hasretse, unutulmamalı ki erkekte aynı duygulara hasret.
İşte bu gün sallantıda olan veya bozulan bir çok evliliğin temelinde yatan sorun, özellikle kadının ev işlerini erkeğe karşı silah olarak kullanmasıdır. 
Haydi tüm kadınlar bilinçlenmeye
Neyse işi daha fazla uzatmadan, içimden gelen bir şiirimi de özlem çekenlere yolluyorum.
 
ÖZLEDİM
Özledim bensiz bakan gözlerini,
Bardağımdaki çın çın seslerini,
Evrenin her karış toprağında,
Özledim sevgi dolu nefesini.
Özledim damdaki kemancıyı.
Harabelerde umut arayan hamamcıyı.
Özledim dikene meydan okuyan gülü,
Özledim yüreğimi sararıp solduran yeli.
Özledim deryaların hoşgörüsünü,
Özledim Leyla'nın öngörüsünü,
Kardelenlerin azap çekmesini,
Özledim dostumun sonsuz yergisini.
Özledim çayda çıranın ahengini.
Özledim sevenlerin sevgi denkliğini,
Özledim uçsuz sevdanın uçsuzluğunu,
Özledim Azrail’in sana olan güçsüzlüğünü.  Halil GÜLEZ
 

 

 
BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 02

ÇORUM ANADOLU GAZETESİ KÖŞE YAZILARI BÖLÜMÜNE GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

GÜVEN
Yaşamımızdaki yeri sevgiden öncelikle olan güven duygusu çok önemli bir duygu olup bizi hem mutlu eden hem de ne yazık ki param parça olup mutsuz ve perişan olmamıza  yol açabilir. Güven,karşıdaki kişi için düşünürsek karşıdaki kişiye bel bağlıyacağımız inanacağımız anlamına gelir bu duygunun bize getirdiği rahatlık bizi bırakmayacak bizim düşmemize izin vermeyecek duygu tarzıdır güvendiğimiz birisi bizim için gerçekliktir güven duymak zaman alır çeşitli olayların acı tatlı yaşanmasından sonra duyulabilecek bir duygudur güven geliştirmek ,çiçek ve çocuk yetiştirmek gibi özel ilgi sevgi ve zaman ister. Aynı zamanda sabır gerektirir bunu yaparken kişiyi bir dizi sınav ve testlerden geçirerek değil de olaylar karşısındaki davranışlarını izleyerek yapabiliriz güvende her zaman yanılgı payı vardır insanların her zaman güvenilir olmadıkları bir yaşam gerçeğidir hemen güvenmek gibi hiç güvenmemekte doğru bir davranış olmayıp bizi üzer güvende daima sınırlar vardır sınırsız bir güven sağlıklı bir uygu tarzı değildir güveni şefkatten özellikle bedensel çekemden ayrı tutmak gerekir güveni güvenmek isteğimizle karıştırmamamız gerekir yani biz istediğimiz için güvenmemeliyiz karşı tarif bunu hak etmelidir güven duygusu insanların söyledikleriyle değil yaptıklarıyla gelişir korkuyla güven asla bir arada barınmaz karşıdaki kişiden korktuğunuz zaman güven duymanız imkansızdır güven duygusu kırılgan özel bir cama benzer kırıldığı zaman tamir edilebilir ancak eskisi gibi olma şansı yoktur güvenilmediğini anlayan kişinin öfke ve alınganlık göstermesi hali size gizleyecek bir şeyleri olduğunu düşündürmelidir güvendiğiniz kişinin sizi her hangi bir konuda yarı yolda bırakması sizin üzülmenize sarsılmanıza ve öz güveninizin sarsılmasına yol açar.
 
SUÇLAMAK
Hedef belirlemek ikili insan ilişkisinde etkili ve yardımcı olabilir ikili ilişkilerde sorun olduğun da hedef seçeriz ama bu hedefi sorun çözme üzerine değil de suçlama yönünde seçme eğilimimiz daha yoğundur bu yoğunluk istediğimiz şeyin çözüm noktasına değil suçlama noktasına ve neyin yanlış olduğu noktası ve suçun kime yükleneceği noktasınadır ve ilişkiler böylece büyük bir sorun yumağı kısır döngü haline döner yaşamımızda temel eğilim yanlış olana odaklanma yönündedir bu yaklaşımda ardından suçlamayı getirir ikili ilişkiler ancak sorun olduğunda konuşmayı gerektirecek hale gelmiş duruma bu da konuşma yerine suçlama biçiminde olmaktadır ve eşler sürekli suçu birbirinin üzerine atarak hayatlarını geçirmekte kimin kime karşı hangi ölçü ve kriterlere göre daha suçlu sayılabileceği hiç bilinmemekte. Kim haklı, kim bilir?
 
İNTİHAR
İntihar insanın öz benliğine yönelmiş bir yok etme eylemi olup bireyin kendi yaşamını isteyerek son vermesidir. Ne yazık ki, intihar yaşama dürtüsüne karşıt bir eylem biçimidir.
Tüm toplumlarda daha çok gençlik çağında görülen bir durum aynı zamanda her türlü statüden, her meslek grubundan, her türlü ekonomik gruptan eğitimli-eğitimsiz her toplumda görülebilen, üzüntü veren bir durumdur.
Bu durum nedir, ne değildir bunun nedenini Ruh Sağlığı Hekimleri uzun süredir araştırıyor. Bu olaylar topluma büyük üzüntüler suçluluk duygusu, duygusal yükler ve pişmanlıklar yüklemekte.
Neden, yaşam bu kadar güzelken bir kaç saniyelik aklın bir toz tanesi olup, yerinden kalkması ile önceden planlansa bile bu acımasızlığın kişinin kendi kendine böylesi bir öz kıyım halinde eylem yapması düşündürücüdür.
Aslında yaşarken hiç kimse ve hiçbir şey için cana kıymanın değmeyeceğini savunanlar bile böyle bir öz kıyım eylemi içinde bulunabilmekteler. Bunun eğitimle de direk bağlantısı olmuyor. Bu acımasız eylemi gerçekleştirenlerin yakınları üzüntünün ötesinde bir duygu yaşamaktadırlar. Bütün bunlara karşın bilgimiz, mesleğimiz, konumumuz ne olursa olsun, bu öz benliğimize düşmanlık diyebileceğimiz öz kıyım eylem tarzından çok ta uzak değiliz demek ki. Akıl sağlığımıza dikkat etmemiz gerekli.

 

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 03

ÇORUM ANADOLU GAZETESİ KÖŞE YAZILARI BÖLÜMÜNE GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 

KOLAY GELSİN
            Belediyemiz yine Çorum’da faaliyette. Yağmur atıklarının akacağı bir çalışmanın içerisinde.
            16 Ekim 2004 tarihinde Bahçeli evler 1. caddeden başlayan çalışma için bir diyeceğim var. Dikkate alınması hem belediyenin,hem de biz mahalle sakinlerinin çıkarına.

   

            Belediyemizin su atığı için yaptığı masrafı tekrar tekrar sokaklarımızı kazarak hem kendisini,hem de bizleri yormasına gerek yok. Önerim ise,resimde görüleceği gibi,bir genişlik mevcut. Bu genişliği bir metre daha geniş tutarak dört köşe yada dikdörtgen prizma  kesitinde insan boyundan biraz yüksek bir beton menfez yapılarak,kazılan sokak veya caddenin bütün alt yapıda bulunan aktarma organlarını bu menfezde toplamanız daha yararlı olmaz mı ? Şu anda resimde gördüğünüz büzlerin kapasitesi çok az gözükmekte; Melik Gazi tarafından gelen sel suyunu kaldırması imkanı da yok. Bu büzlerden ancak çok az bir yağmur suyunun akacağı ve geri kalan yağmur sularının ise yine asfalttan bizleri rahatsız ederek akacağı gün gibi aşikardır.
    

 

            Zaten şimdi yapılan bu çalışma Bahçelievler 1. caddenin büyük bir probleminin giderilmesi amacını taşıdığını biliyorum. Bu caddenin bir sakiniyim. Burada bulunan kanalizasyon,1978 yılının konutlarına dahi az gelmekte iken,bu konutların yerlerine 24 dairelik apartmanlar yapılarak iskana açılmasına karşın,alt yapı kanalizasyonda bir değişiklik veya genişletme işlemi yapılmadı. Ortalama yağan bir yağmurda bu caddede bulunan bazı apartmanların bodrum katlarından fazla gelen yağmur suları kanalizasyon suyu ile karışarak çıkmakta idi.
            Yukarıda bahsettiğim menfezin duvarlarına;doğalgaz,elektrik,su,telefon ve diğer hizmetlerin de Avrupa ve Amerika’da olduğu gibi döşenmesi ve hatta,elektrik direklerinin kabloları ve diğer bağlantı kollarının da yol kazılma işleminde planda belirlenen iki apartman arası boşluğu ile açılarak yolun bir daha kazılarak,hem işçilik,hem iş,hem vakit,hem de o civarda oturan sakinlerin rahatsız edilmemesi için gerekli görüyorum.
            Yapılacak menfez;bir bağlantı ana kanalı ile şehir dışına çıkartılır ve alt yapı problemi bir seferde halledilmiş olur. Yeni yapılacak altyapı hizmetlerinde bu menfezden rahatlıkla faydalanılarak,daha modern bir alt yapı çalışması yapılmalıdır.
            Benden söylemesi. Taktir ve çalışma Belediyenindir.

 

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 

 

SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR
 
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM
 Hukuka, Yasalara, Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.