- Varlığı dert, yokluğu
yara
- Nelerin özlemini çekmiyoruz ki?
- İnsan denen yaratığın istekleri asla
bitmez. Bitmeyen istekler de kimi zaman istek sahibini oldukça mutsuz
eder.
- İsteklerimiz arasında neler yok ki?
- İyi bir aşın, iyi bir eşin,Çocuğun,
iyi bir evin, iyi bir arabanın, iyi bir geleceğini, iyi yetişmiş bir
çocuğun, iyi yetişmiş bir eşin,...hep özlemini çekeriz.
- Daha neler... neler ?
- Oysa doğduğumuzda hepimiz çıplak
doğarız. Doğumumuzla birlikte üzerimize birkaç parçadan oluşan bezler
örtülür.
- Ama sonradan içinde bulunduğumuz ve
kendimizi soktuğumuz durumlara bakar mısınız ?
- Bunların hepsini ne çabukta
unutuvermişiz ?
- Biz niye böyleyiz ?
- Böyle olmayı biz kendimiz mi istedik,
yoksa birileri mi bizlere böyle olmayı emretti.
- Hırslarımız, kinlerimiz, öfkelerimiz,
ne çabukta, sevgilerimizin, özlemlerimizin, hatta aşkımızın önüne geçi
vermiş ?
-
- Doğduğumuzda çıplak doğuyoruz.
- Buna hiç kimsenin itirazı olamaz.
- İsterseniz, bir insanın doğumuyla
birlikte yaşam serüvenini ele almaya çalışalım.
- Aile büyük bir sevinç içindedir.
- İlk çocukları dünyaya gelmiştir.
- İlk çocukları dünyaya gelinceye kadar
da belki de gelinlerini "Kısır" olarak suçlamışlardır. Ama olsun nasıl
olsa ilk çocukları dünyaya geldi.
- Aile mutludur.
- Ailenin çocuklarına iyi bir gelecek
hazırlama planları da daha ilk andan itibaren başlamıştır.
- İyi bir gelecek arayışının ailenin
kendi sosyal çevresi, kültür yapısı ve ekonomik kaynaklarıyla da doğru
orantılı olunmasına özen gösterilir.
- Örneğin bir köyde doğmuşsa ve de doğan
çocuk erkekse mutlaka : " Düşman Kazığı" olmak durumundadır. Ve de
soyun devamını sağlamakla görevlendirilmiştir.
- Bir müsteşarın çocuğuysa, mutlaka
babasının izinden gitmeli veya bir iş adamının çocuğuysa, mutlaka
babasının yerine oturmalı.
- Ya da bir çobanın çocuğuysa, sürüye
katılacak hayvan sayısının artırılması planlanmakta.
-
- Çocuk okula başlar.
- Yine hangi sosyal, kültürel ve de
ekonomik çevredeyse ona uygun özlemlerle okula gönderilir.
- Ya üzerine bir elbise zor alınır,
ayakkabısının ise marka sorunu asla olmaz. Yada ayakkabısı ve de
üzerine giydiği her şeyin marka olmasına özen gösterilir. Kimileri
öğretmenin öğrettikleriyle yetinirken, kimileri de özel öğretmenler
tutmakta sakınca görmezler.
- Kimileri, çamur içinde okuluna gidip
gelirken, kimileri özel şoförler eşliğinde okullarına gönderilirler.
- Kimileri bilgi sayar da dahil tüm
donanımlara sahip olurken, kimileri bilgisayarın ne işe yaradığından
habersiz, bir kurşun kalem bile bulamamanın ezikliği içinde okul
günlerini tamamlar.
- Hepsi de okuma yazmayı sökmüş,
rakamları artık ezbere bilmekte. Artık, sıra tarih, coğrafya, fen ve
kimya öğrenmekte.
- Yine kimileri son derece donanımlı
öğrenme yarışına girerken, kimileri, bunların ne işe yaradığından
habersiz dalmıştır toprak savaşına. Kimi zaman hayvanlarla dost, kimi
zaman bir yaprağa bakarak, kendisinin ne kadar da sınırlı bir insan
olmaya başladığını düşünür.
-
- Artık yaşamın kapısı aralanmaya
başlar.
- Kimileri yine bilinen sığ yaşamının
içinde, kimileri de zevk ve sefa içinde gençlik yıllarını tamamlama
uğraşındadırlar.
- Artık yol ayrımına gelinmiştir.
- Kimileri yöneten, kimileri yönetilen
olarak saflarını tutmuş, duruşlarını belirlemişlerdir.
- Oysa hepsi çıplak doğmuştu. Ama
kimileri bilgisiz bir ebe elinde, kimileri de lüks hastane odalarında.
Belki de birileri, sezeryanla annelerine hiç acı çektirmediklerinin
sevincini yaşarken, birileri de annelerinin o acı dolu çığlıklarını
hiç unutmayacaklar.
- Belki de, yaşama "Merhaba" dedikleri
anda ki duydukları ilk seste o çığlıktı.
-
- Çocuk yaşamın acımasızlığına karşın
yine de dünyaya gelmekten mutludur.
- Artık evlenme yaşı gelip çatmıştır.
- Kimileri evleneceği insanı yıllar yılı
denedikten sonra bulurken, kimileri de bir kapı aralığından yada eline
tutuşturulan bir fotoğraftan bulmuştur.
- Yıllar yılı deneyerek evlenenlerin
istediği zaman değiştirme hakkı bulunurken, eline fotoğraf
tutuşturularak veya babası istedi diye veya amcasının kızı ele
gitmesin diye koynuna sokulan kızdan hiçte memnun değildir.
- Çünkü o sevginin ne olduğunu bilmiyor.
- Çünkü ona sevgi öğretilmedi.
- Ona erkek elinin tutmanın ne kadar
günah olduğu sürekli pompalandı.
- Erkeğin yaptığı kahramanlık
sayılırken, onun yaptığının Zina olduğu söylendi kendisine.
- Beyni artık başka şeyleri algılama
gibi bir erdeme asla kapalıydı.
- Öyle yetiştiriliyordu.
- Birileri yine kendi çocukluğu
sırasında kendisine gösterilen ihtimam ve şaşaayı kendi çocuğuna da
sağlamak için yeni olanaklar hazırlarken, diğeri, koynunda ki insanın
yabancılığı, kendisiyle taban tabana zıtlığı karşısında cebelleşip
durmaktadır.
- Koynunda ki yabancı, kimi zaman erkek
düşmanlığıyla mücehhez hale getirilmenin kendisinde yarattığı dirençle
karşısındakine saldırır.
- Oysa o saldırıların ne kadar da
anlamsız olduğunu bir anlaya bilse....
- Artık olgun adam olma yolunda uğraş
veren adam, koynunda ki yabancının varlığından alabildiğine
sıkılmaktadır. Sıkılmaları kimi zamanda acıya dönüşür.
- Ama yapabileceği bir şeyde yoktur.
-
- Adam çaresiz.
- Adamın önüne öyle kurallar
- konmuş ki, adam sanki bir insan değil,
zincirlerle bir şeylere tutsak edilmiş vahşi bir yaratık.
- Adam, koynunda ki canavarın yerine
koyacak şeyleri düşünür. Ama aklına kendisi için ne kadar da sert ve
acımasız kurallar konduğunu anımsayarak, yaşadığı yerin aslında
kendisi için ne kadar da küçültüldüğü endişesiyle vazgeçer.
- Adam, kurtulmayı planlar.
- Ama ne mümkün.
- Çünkü: ayıp, günah, yazık...
sözcükleri hep ona dayatılmıştır.
- Koynunda ki canavar o hale gelmiştir
ki, adamın elinde ki üç beş kuruşluk mal varlığının tümünü ister. Oysa
adam, o birikimlerini kazanmak için kimin elini ayağını öptüğünü iyi
bilmekte. Öyle de olsa, adam yaşamının geri kalanında yine bazı
şeylere gereksinim duyacaktı.
- Adam içine kapandıkça kapanır.
- Çaresiz bir dert vardı başında.
- Her şeyini bırakıp yaşadığı yeri terk
etmeyi düşündü.
- Olmadı.
-
- Adam henüz umutlarını ve sevinçlerini
bile yaşayamadın göçüp gitti bu dünyadan.
- Adam için hiç kimse kılını bile
kıpırdatmamıştı.
- Adam, çevresinden en küçük bir yardım
bile görmemişti.
- Ama adamın düşündüğü şeyleri herkes,
üstüne elzem olsun olmasın kıyasıya suçlama konusu yapabilmişti.
- Adam şimdi yok.
- Şimdi burada hepinizi elinizi
vicdanınıza koyarak soruyorum.
- Bu adamın varlığı dert, yokluğu yara
mı ?
- Ey toplum, siz hep bir başkasını dert ve
yara olarak kabullenmeye devam edecek misiniz ?