1

Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

Aşağıdaki dizinler ile tıklayarak üye olmadan sayfalara girebilir ve inceleyebilirsiniz!

 
 
YAYINLANAN YAZILAR ÇORUM ANADOLU GAZETESİNDE YAYINLANMIŞ KÖŞE YAZILARIDIR. YAZILAR YAZARLARIN KENDİ FİKİRLERİDİR. KENDİLERİNİ BAĞLAR; SİTEMİZİ BAĞLAMAZ.
BU SAYFA Gürsel Yayınevi  İLE Çorum Anadolu Gazetesi arasında yapılan anlaşma gereği sizlerin görüşüne sunulmuştur.
KOPYALANIP ALMAK İÇİN SİTEMİZDEN,ÇORUM ANADOLU GAZETESİNDEN VE YAZARLARIN KENDİLERİNDEN İZİN ALINMASI GEREKMEKTEDİR. KÖŞE YAZILARI SAYFA SIRASINA GÖRE HAZIRLANMIŞTIR.

08/09/2004  21.Sayı
YAZILARIMIZ
DEĞİRMEN Halil GÜLEZ Varlığı dert, yokluğu yara
SÜZGEÇ İhsan ASLAN İNSANLIĞIN ORTAK DİLİ ‘ÇIĞLIK’

VURGU Fatma SEVİLMİŞ BU NE YAMAN ÇELİŞKİ !

ÇORUMLU Mahmut Selim GÜRSEL BU NE PERHİZ; BU NE LAHANA TURŞUSU (1)

 

 
 
 
 
 

 01

ÇORUM ANADOLU GAZETESİ KÖŞE YAZILARI BÖLÜMÜNE GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

KİTAP ismi  Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 
Varlığı dert, yokluğu yara
Nelerin özlemini çekmiyoruz ki?
İnsan denen yaratığın istekleri asla bitmez. Bitmeyen istekler de kimi zaman istek sahibini oldukça mutsuz eder.           
İsteklerimiz arasında neler yok ki?
İyi bir aşın, iyi bir eşin,Çocuğun,  iyi bir evin, iyi bir arabanın, iyi bir geleceğini, iyi yetişmiş bir çocuğun, iyi yetişmiş bir eşin,...hep özlemini çekeriz. 
Daha neler... neler ?
Oysa doğduğumuzda hepimiz çıplak doğarız. Doğumumuzla birlikte üzerimize birkaç parçadan oluşan bezler örtülür.
Ama sonradan içinde bulunduğumuz ve kendimizi soktuğumuz durumlara bakar mısınız ?
Bunların hepsini ne çabukta unutuvermişiz ?
Biz niye böyleyiz ?
Böyle olmayı biz kendimiz mi istedik, yoksa birileri mi bizlere böyle olmayı emretti.
Hırslarımız, kinlerimiz, öfkelerimiz, ne çabukta, sevgilerimizin, özlemlerimizin, hatta aşkımızın önüne geçi vermiş ?
 
Doğduğumuzda çıplak doğuyoruz.
Buna hiç kimsenin itirazı olamaz.
İsterseniz, bir insanın doğumuyla birlikte yaşam serüvenini ele almaya çalışalım.
Aile büyük bir sevinç içindedir.
İlk çocukları dünyaya gelmiştir.
İlk çocukları dünyaya gelinceye kadar da belki de gelinlerini "Kısır" olarak suçlamışlardır. Ama olsun nasıl olsa ilk çocukları dünyaya geldi.
Aile mutludur.
Ailenin çocuklarına iyi bir gelecek hazırlama planları da daha ilk andan itibaren başlamıştır.
İyi bir gelecek arayışının ailenin kendi sosyal çevresi, kültür yapısı ve ekonomik kaynaklarıyla da doğru orantılı olunmasına özen gösterilir.
Örneğin bir köyde doğmuşsa ve de doğan çocuk erkekse mutlaka : " Düşman Kazığı" olmak durumundadır. Ve de soyun devamını sağlamakla görevlendirilmiştir.
Bir müsteşarın çocuğuysa, mutlaka babasının izinden gitmeli veya bir iş adamının çocuğuysa, mutlaka babasının yerine oturmalı.
Ya da bir çobanın çocuğuysa, sürüye katılacak hayvan sayısının artırılması planlanmakta.
 
Çocuk okula başlar.
Yine hangi sosyal, kültürel ve de ekonomik çevredeyse ona uygun özlemlerle okula gönderilir.
Ya üzerine bir elbise zor alınır, ayakkabısının ise marka sorunu asla olmaz. Yada ayakkabısı ve de üzerine giydiği her şeyin marka olmasına özen gösterilir. Kimileri öğretmenin öğrettikleriyle yetinirken, kimileri de özel öğretmenler tutmakta sakınca görmezler.
Kimileri, çamur içinde okuluna gidip gelirken, kimileri özel şoförler eşliğinde okullarına gönderilirler.
Kimileri bilgi sayar da dahil tüm donanımlara sahip olurken, kimileri bilgisayarın ne işe yaradığından habersiz, bir kurşun kalem bile bulamamanın ezikliği içinde okul günlerini tamamlar.
Hepsi de okuma yazmayı sökmüş, rakamları artık ezbere bilmekte. Artık, sıra tarih, coğrafya, fen ve kimya öğrenmekte.
Yine kimileri son derece donanımlı  öğrenme yarışına girerken, kimileri, bunların ne işe yaradığından habersiz dalmıştır toprak savaşına. Kimi zaman hayvanlarla dost, kimi zaman bir yaprağa bakarak, kendisinin ne kadar da sınırlı bir insan olmaya başladığını düşünür.
 
Artık yaşamın kapısı aralanmaya başlar.
Kimileri yine bilinen sığ yaşamının içinde, kimileri de zevk ve sefa içinde gençlik yıllarını tamamlama uğraşındadırlar.
Artık yol ayrımına gelinmiştir.
Kimileri yöneten, kimileri yönetilen olarak saflarını tutmuş, duruşlarını belirlemişlerdir.
Oysa hepsi çıplak doğmuştu. Ama kimileri bilgisiz bir ebe elinde, kimileri de lüks hastane odalarında. Belki de birileri, sezeryanla annelerine hiç acı çektirmediklerinin sevincini yaşarken, birileri de annelerinin o acı dolu çığlıklarını hiç unutmayacaklar.
Belki de, yaşama "Merhaba" dedikleri anda ki duydukları ilk seste o çığlıktı.
 
Çocuk yaşamın acımasızlığına karşın yine de dünyaya gelmekten mutludur.
Artık evlenme yaşı gelip çatmıştır.
Kimileri evleneceği insanı yıllar yılı denedikten sonra bulurken, kimileri de bir kapı aralığından yada eline tutuşturulan bir fotoğraftan bulmuştur.
Yıllar yılı deneyerek evlenenlerin istediği zaman değiştirme hakkı bulunurken, eline fotoğraf tutuşturularak veya babası istedi diye veya amcasının kızı ele gitmesin diye koynuna sokulan kızdan hiçte memnun değildir.
Çünkü o sevginin ne olduğunu bilmiyor.
Çünkü ona sevgi öğretilmedi.
Ona erkek elinin tutmanın ne kadar günah olduğu sürekli pompalandı.
Erkeğin yaptığı kahramanlık sayılırken, onun yaptığının Zina olduğu söylendi kendisine.
Beyni artık başka şeyleri algılama gibi bir erdeme asla kapalıydı.
Öyle yetiştiriliyordu.
Birileri yine kendi çocukluğu sırasında kendisine gösterilen ihtimam ve şaşaayı kendi çocuğuna da sağlamak için yeni olanaklar hazırlarken, diğeri, koynunda ki insanın yabancılığı, kendisiyle taban tabana zıtlığı karşısında cebelleşip durmaktadır.
Koynunda ki yabancı, kimi zaman erkek düşmanlığıyla mücehhez hale getirilmenin kendisinde yarattığı dirençle karşısındakine saldırır.
Oysa o saldırıların ne kadar da anlamsız olduğunu bir anlaya bilse....
Artık olgun adam olma yolunda uğraş veren adam, koynunda ki yabancının varlığından alabildiğine sıkılmaktadır. Sıkılmaları kimi zamanda acıya dönüşür.
Ama yapabileceği bir şeyde yoktur.
 
Adam çaresiz.
Adamın önüne öyle kurallar
konmuş ki, adam sanki bir insan değil, zincirlerle bir şeylere tutsak edilmiş vahşi bir yaratık.
Adam, koynunda ki canavarın  yerine koyacak şeyleri düşünür. Ama aklına kendisi için ne kadar da sert ve acımasız kurallar konduğunu  anımsayarak, yaşadığı yerin aslında kendisi için ne kadar da küçültüldüğü endişesiyle vazgeçer.
Adam, kurtulmayı planlar.
Ama ne mümkün.
Çünkü: ayıp, günah, yazık... sözcükleri hep ona dayatılmıştır.
Koynunda ki canavar o hale gelmiştir ki, adamın elinde ki üç beş kuruşluk mal varlığının tümünü ister. Oysa adam, o birikimlerini kazanmak için kimin elini ayağını öptüğünü iyi bilmekte. Öyle de olsa, adam yaşamının geri kalanında yine bazı şeylere gereksinim duyacaktı.
Adam içine kapandıkça kapanır.
Çaresiz bir dert vardı başında.
Her şeyini bırakıp yaşadığı yeri terk etmeyi düşündü.
Olmadı.
 
Adam henüz umutlarını ve sevinçlerini bile yaşayamadın göçüp gitti bu dünyadan.
Adam için hiç kimse kılını bile kıpırdatmamıştı.
Adam, çevresinden en küçük bir yardım bile görmemişti.
Ama adamın düşündüğü şeyleri herkes, üstüne elzem olsun olmasın kıyasıya suçlama konusu yapabilmişti.
Adam şimdi yok.
Şimdi burada hepinizi elinizi vicdanınıza koyarak soruyorum.
Bu adamın varlığı dert, yokluğu yara mı ?
Ey toplum, siz hep bir başkasını dert ve yara olarak kabullenmeye devam edecek misiniz ?

 

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 02

ÇORUM ANADOLU GAZETESİ KÖŞE YAZILARI BÖLÜMÜNE GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

İNSANLIĞIN ORTAK DİLİ ‘ÇIĞLIK’

 
İnsan için olay mı yoksa olayların anlanması mı daha önemli. Yada olayların oluşu kimler tarafından yaratıldığımı önemli? Olayı yaratanların kişilikleri, kimlikleri hangi ülkenin bireyleri olduklarımı daha önemli yada önemsiz? Olayın yaratıcılarının bize yakınlık derecesi mi olayın anlamını haklı yada haksız kılıyor?
Bunları iyi düşünüp, akıl süzgecinde eliyor muyuz?
Olayların anlamlarını insaf duygularımızda yoğurup, yüzeyimizde pişirebiliyor muyuz? Sonunda insan onuruna yaraşır biçimde objektif bir değerlendirme yapabiliyor muyuz? Yoksa ilkel ve doğma duyguların etkisinden vicdanlarımızdan arındıramayıp,terör olayına farklı, farklı mı bakıyoruz?
Rusya'da meydana gelen son terör olayından nasıl etkilendik? Bir insan olarak bizde iz bırakan olay mı yoksa kapsam ve anlamımıydı? Yüzlerce insanın ölmesi mi, ölenlerin çocuk ve kadın savunmasız, masum insanlar olması mı daha önemliydi? Canlarından çok yavruları için korku ve kaygı dolu günleri yaşayan analar mı? Ömür boyu bu korkuyu yaşamak, kendi çişini içmek zorunda kalan çocuklarımı daha önemliydi?
Elbetteki birbirinden ayırarak şu daha önemli demek mümkün değil, etki ve şiddeti mağdurların masum ve savunmasız oluşları nedeniyle daha fazla oldu. Bu olayı hazırlayan ve uygulayan insanlık düşmanı cellatları nefretle lanetliyorum. Hangi davanın savunucusu olurlarsa olsunlar bunun haklılığı olamaz. Bu durum bunlar tarafından sergilenen insanlık adına utanç tablosudur. Hangi davanın adamları olursa olsunlar davalarına ve kendilerine ihanetin en büyüğüdür. Sanırım düşmanımın düşmanı benim dostumdur gibi yapay bir savunmanın tutarsızlığının anlaşılması açısından da önemlidir. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın felsefesinde yanlışlığı anlaşılmıştır.
Öyleyse terör bireylerin, zümrelerin, toplulukların,değil,tüm insanların, ulusların ortak sorunu ve düşmanıdır.Bunu yıllardır söylüyor, yazıyor, dünyaya haykırıyorduk. Ama  ne yazık ki kilise karanlık, papaz sağır bağır Allah'ım bağır.Biz otuz bin insanımızı teröre kurban verirken, ABD ve Avrupa ülkeleri terör ülkelerini besliyor, büyütüyordu. Biz ulusça ağlayıp yasa boğulurken, onlar karınlarını oğuşturuyordu. Ne yazık ki terör kendilerine musallat oldu. Kuyruğu kısılmış kedi gibi bağırmaya başladılar. ABD'nin ikiz kulelerine düzenlenen saldırı aslında Japonya'ya attığı atom bombasının Vietnam'ın ve Dünya'nın çeşitli yerlerinde uyguladığı resmi terörün karşı terör tokatının suratında patlamasıydı. Rusya'nın muhatap olduğu son terör saldırısının ABD'nin İslam’ terörü bugüne kadar isteyerek, bilerek beslemesinin sonucuydu.
Dünya'nın her yerinde olan terör olaylarında ABD'nin parmağının olduğu gibi bu son olayda da neden olmasının düşüncesi akla gelmez mi? Olayı üstlenen yok. Her fail meçhul da bir Amerikan oyunu olduğunu sanmak kahin olduğunu gerektirmez. Putin'nin Türkiye ziyareti Sam Amca'yı endişelendirmiş ve bu tezgahı hazırlamış olmasın?
Sam Amca Dünya'nın gözüne baka baka Irak'ta uyguladığı terör Rusya'daki son terör olayından anlam bakımından çok mu farklı?
Evleri, mahalleleri bombardıman ederken henüz kadını, hangi çocuğu ayırıyor. Son olaydaki okulda mağdur kalan ve ölenlerin Irak'taki mağdur kadın ve çocuklardan farkları var mı? Her ikisinde de hatta tüm terör olaylarında acı aynı. Her olayda insanlar ölüyor. Analar ağlıyor, hem de ortak olan tek dille çığlıkla.
Tek fark var. Sam Amca'nın yaptığı devlet eliyle resmi terör. Diğerlerinin ki gayri resmi terör. Ama paydaları ortak. Korku, kaygı ve acı.

 

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 03

ÇORUM ANADOLU GAZETESİ KÖŞE YAZILARI BÖLÜMÜNE GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BU NE YAMAN ÇELİŞKİ !
Dehşet,vahşet,kan,ölüm gözyaşı; cumartesi günü haberleri izleyenlerin yüreklerini derinden sarsan rehine krizinden sonra oluşan insanlık dışı manzarayı keşke hiç yazmak zorunda kalmasaydım .
1 Eylül Dünya barış günü nedeniyle, Dünya'da ve ülkemizde, çeşitli engellemelere karşın barış günü olarak kutlandı.
YAMAN ÇELİŞKİ; Aynı hafta içinde, barışa inat bu nasıl bir vahşet, bu nasıl dehşet bir olay insanlık tarihi bu olaylarla dolu ve bir kez daha sarsıldım ve utandım.
YAMAN ÇELİŞKİ; İzleyenler,okuyanlar bilecekler, bir okulda rehine olarak tutulan ve soyundurulan öğrencilerin kum torbası olarak kullanılmalarını yazmak benim için oldukça güç.
Yeryüzünde savaştan şiddetten söz edemeyeceğimiz neredeyse tek bir ülke yok.
YAMAN ÇELİŞKİ; Sıcak savaş dünyanın gelişmiş ülkelerinin, ne yazık ki teknolojileriyle geliştirdikleri Dünya'yı,insanı,çevreyi yok edici silahlarıyla hükmetme
çılgınlığıyla daha az gelişmiş ülkeler ve halkının üzerinde kurdukları sıcak savaş ve soğuk savaş tarzında halkını yok etmeye yoksulluğa,açlığa mahkum etmeye ve ambargolara neden olup,yaşarken de yaşamlarından utanç duymalarına ve sürünmelerine neden olabilmekte.
YAMAN ÇELİŞKİ; Çünkü aynı gelişmiş ülkelerin, insanları yine insanların iyi ve sağlıklı yaşamaları ve yaşam kalitelerini yükseltmek için bilim ve tıp alanında inanılmaz paralar harcayarak, insanlığa hizmet üretmeye ve insan ömrünü uzatmaya neredeyse ölümsüzlüğe giden yolu aramakta.
YAMAN ÇELİŞKİ; Yeryüzünün en donanımlı en yetenekli ve tüm çevre koşullarını, kendi lehine çevirmeye yetenekli olan insan yine kendi neslini tüketmek için akla hayale gelmeyecek oyunlarla kendi neslini tüketmekte, ilkel bir iç güdü olan öldürme ve saldırma iç güdüsünün önüne geçememektedir.
YAMAN ÇELİŞKİ; Bilim ve tıp Dünya'sı son yıllarda çok da yazılıp dillenen insan ömrünün  100 yaşına kadar yaşanıp dalya denileceğini hatta 120,150 yaşına kadar yeni buluşlarla yaşayacağımızı garanti etmeye çalışırken aynı insanlara benzemeyen en azından fiziksel olarak iki ayak üstünde yürüyen,konuşabilen adına da insan denilen bu insanlığın sonunu tüketmeye küçücük,masum çocukları yok etmeye programlanmış yaratıklar kimler.
YAMAN ÇELİŞKİ; Sıcak savaş soğuk savaş diye ayırdığımız, sonuç olarak bize sunulan,yaşam denilen sürecin ortadan kalkmasını hedefleyen ve çoğu kez de başarabilen bu insanlar, nereden hangi örgütten, hangi gruptan, hangi görüşten olurlarsa olsunlar insan mı sayılıyorlar; sayılabilirler mi?
YAMAN ÇELİŞKİ; Bu insanı ve insanlığı insanlığın yaptığı,açtırdığı çiçekleri yok etmeye çalışan gözü dönmüş caniler, eğer insan sınıfındaysa,bilime,insanlığa ve insan ömrüne katkılar sunan ve bunun insanlarla aynı sınıfta ve (insan sıfatıyla)anılmaları doğru mudur?
YAMAN ÇELİŞKİ; Bilen-ler,okuyanlar,izleyenler hatırlayacaklar Yahudi soy kırımında, bir annenin toplama kampına gönderilirken, iki evladının arasında tercih yapmak gibi zor bir görevi yapmak zorunda kaldığını, bu olayda da aynı insanlık dışı seçeneği yapmak zorunda bırakılan anne bundan sonra yaşayabilecek mi?..
NE YAMAN ÇELİŞKİ;yeryüzündeki insanlığa hizmet eden bilim adamlarını da bir anne büyütüp eğitti,ne yazık ki büyük ihtimalle bu canileri de bir anne büyüttü .
YAMAN ÇELİŞKİ; İyi şeyler yapabilen insanla, bu katliamları düzenleyen ve programlayan,tasarlayan caniler arasında beyin kıvrımlarında ne tür değişiklik var beklide insan oğlu ve bilim bunları bulmaya yönelmeli eğer bu canileri beyin gramajlarının küçük olduğu gerçeği yanında başka bir yolu, kimyasal yasal farklılıklar varsa bunlar bilinmeli, açıklanmalı, önlenebilmeli.
YAMAN ÇELİŞKİ; Bu iki ayak üzerinde durup insan diyemeyeceğimiz caniler, mümkünse bilimin yardımıyla hatta anne karnında yok edilmeli ki güzel çocuklar ölmesin!
YAMAN ÇELİŞKİ; Rusya'daki rehine krizinde ölen çocuklar öldü. İnsanlığın başı sağ olsun. Ya kalanlar nasıl yaşayacak, yaşayabilecek mi? Beş yaşındaki kız çocuğu on yaşındaki erkek nasıl yaşayacak aile ne yapacak insanlık tarihi acı olaylarla kara sayfalarla dolu ne yazık ki..
YAMAN ÇELİŞKİ; 1Eylül barış günüydü.  Ne barışı, kana susamış insanların Dünya'sında yaşıyoruz Dünya'nın neresinde olursa olsun, insanlık dışı olaylara tepki veremiyor, acısını yüreğimizde hissedemiyorsak ,insan mıyız yoksa iki ayak üzerinde başka bir canlı mıyız ,bunu düşünelim .
YAMAN ÇELİŞKİ; Bir insana verilen, sunulan, yaşam denilen ödülü kimse hiç
kimsenin elinden almaya haklı sayılmaz .
YAMAN ÇELİŞKİ;Hangi grubun özelliklede adına başka bir grubun ulusun bağımsızlığı uğruna yapıldığı iddiası ile yapılan insan katletme üzerine kurulu , sempati duyulur halde kalabilir bu katliamlar karşısında .hem de Dünya barış gününün haftasında.
YAMAN ÇELİŞKİ; Eğer bu cani grubun, temel amaçları, tüm Dünya'nın ve insani değerlerin kendilerinden nefret ve utanç duymasını sağlamayı amaçlamaksa, kendilerini tebrik etmek gerekli.Tüm dünyanın nefretini ve lanetini kazandılar.
Katliamsız ve nedensiz ölümsüz günler dileğiyle.

 

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BİR SONRA Kİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 04

ÇORUM ANADOLU GAZETESİ KÖŞE YAZILARI BÖLÜMÜNE GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

BU NE PERHİZ; BU NE LAHANA TURŞUSU (1)

            Temizlik.
Bilhassa yiyeceklerimizin temiz tutulması.
Bu yiyeceklerin toptan satılan yerlerde hijyenik ortamların hazırlanarak,satışa sunulmadan bekletilen gıda maddelerinin her türlü toz,haşere ve uçucu böceklerden uzak olmaları gerekli değil midir ?
Bizde ise Çorum Toptancılar Sitesi her ne hikmetse Çorum Belediyesi Katı Atık Toplama Merkezinin karşısına yani Çorum Çevre Yoluna yapılmış. Halen  orada bulunmaktadır. Burada bekletilen çöplerin yaydığı nahoş koku ve sinek üreten ortamında üreyen sinekler bu çöplükten ayakları ve organizmalarına aldıkları mikropları fazla bir güç sağlamadan;Kandilkaya Rüzgarının etkisi ile Çorum Gıda Toptancıları Sitesine taşınmaktadırlar. Burada bulunan Çorum ve çevresine dağıtılan yiyecek kolilerine konarak mikropları bulaştırmakta,bu bulaşan mikroplar dağıtımı yapılan kolilerle bütün ile dağıtılmaktı. Kolileri tutan kişilerce de bu mikroplar açılan ürünlere bulaştırılarak bizlere satılmaktadır.
Ayrıca burası çevre yolunda olduğu için Karadeniz Ankara güzergahında seyreden kara taşıtlarında yolculuk yapan bil-umum insanlarında gözlerine çirkin gözükmekte,hatta kuvvetli rüzgarda savrulan poşet atıkları arabaların camlarına yapışarak ma’az Allah kazalara sebebiyet te verebilecek cinsinden uçuşmakta ve bu naylon poşetler de çevreyi iyice kirletmekte.
Bu çöp toplama merkezinin buradan kalkması için Çorumlu 2000 Dergisinde bir iki kere yazdıysam da;hiçbir tepki alınmadı. Bu tepkisizliğe karşın hiçbir kuruluş veya şahısta evet bu çöp toplama ünitesi buradan kalkmalı demedi.
Gıda Toptancıları Sitesinin haricinde buraya yakın iki un fabrikası da  gıda üretmekte,yakınında bulunan okullar da cabası. Ayrıca bir de spor sahası var.
Çorum Belediyesi Katı Atık Toplama Merkezi olarak bu tesis hem mikrop üretmekte,hem de çevreden görünüşü çok çirkin. Birde bu yerin yakınında bulunanlar tehlikenin altında. Ayrıca kokusu da cabası. Burasının kaldırılarak başka müsait bir yere taşınması mümkün değil mi? Mümkündür de neden kaldırılmıyor ?
Şimdi gıda denetlemeleri Tarım İl Müdürlüklerinde. Sadece gıda üretilen yerleri,gıda satılan yerleri değil,gıdaların saklandığı yerleri de denetleyerek bizlerin sağlığı ile oynayanları uyararak sağlığımızı olacak salgınlardan korumalı değil mi ?
Gelecek hafta erersek,başka bir olumsuz görünümden bahsedeceğim.

BU ÇALIŞMA TELİF ESERİDİR İZİN ALMADAN KULLANMAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ Sayfaya dönmek için tıklayınız

 
 

 

SAYFA BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİLGİ PAYLAŞILDIKÇA KIYMETİ ARTAR!

Hazırlayan  Mahmut Selim GÜRSEL yazışma adresi  corumlu2000@gmail.com

DİKKAT ! BU BİLGİ TELİF ESERİ OLUP YAZARI VE YAYINEVİMİZDEN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR
 
Gizlilik şartları ve Telif Hakkı © 1998 Mahmut Selim GÜRSEL adına tüm hakları saklıdır. M.S.G. ÇORUM
 Hukuka, Yasalara, Telif  ve Kişilik Haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir.