ŞAİRLER ALFABETİK SOYADI DİZİNİNDE BUNMAKTADIR!

YIL 1  SAYI 08    10-Haziran-2016

AFACAN Orhan
AKTAŞ Muhsin
CANBABA Ahmet
CIRIL Suhubi Ulvi
ÇAVDAR Necati
ÇETEN Paşa
ÇOBAN Ayşe
DEMİRCİ Metin
DUYGUN Erol
GÜLTEPE Şükrü
GÜRSEL Mahmut Selim
HARDAL Rıza
İNCE Nihat
KANDEMİR Rıza
KARAKAŞ Sakin
KAYMAK Güner
KILIÇ Yaşar
KOÇAK Rıza
ÖZBEKMEZ Hıfzı
TIĞLI Erhan
TOMBUŞ Şevket
TÜRKMEN Adile
TÜRKMEN Cuma
 
 

 

 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

01 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

AFACAN Orhan
1950 yılında İzmir Gaziemir’de dünyaya geldim. İlk Okulu Gaziemir’de, Orta Okulu Şirinyer Ortaokulunda okudum ve İzmir Namık Kemal Lisesi Edebiyat bölümümden ayrılarak tahsilimi tamamlayamadım.
Orta Okul yıllarında TSM nin bende oluşturduğu tutku ve istekle şiir yazmaya merak sardım. İzmirli bestekâr Yusun NALKESEN’in dillerde destan olan VEDA BUSESİ’nın sözlerini değiştire değiştire şiir yazma yeteneğimi geliştirdim. Bu ardada rahmetli Yusuf Nalkesenin öğretmenlik yaptığı Kemer’deki okuluna gider, yazdıklarımı gösterirdim. İyi olmasada devamlı yazdım.
1971 yılı askerliğimden sonra Emniyet Genel Müdürlüğünde Polis Memuru olarak mesleğe girdim ve çeşitli illerde görev yaptım. Doğu hizmeti dönüşü Ankara’da göreve başladım ve buradaki yıllarımda TRT sanatcıları ile tanışma sonucu Piyanist Erkan YÜKSEL bir şiirimi besteledi ve seslendirdi. TRT repartuvarında farklı besteciler tarafından beslenemiş sözlerim mevcuttur.
Sayın Bilge ÖZGEN, Feritt SIDAL ve Erdoğan BERKER ile Ankara’da tanıştığım ve yardımlarını gördüğüm bestecilerimizdirler.
Ankara’da yazdığım bazı şiirlerimi beğenilmiyor diye kimselere göstermedim. İzmir’e atanıp daha sonrada emekli olunca sanat dünyasından uzaklaştım ve şiir yazmaya ara verdim.2005/2006 yılında Hac’ca gittiğimde yazdığım 160 kıtalık dini şiirle tekrar şiir yazmaya başladım.
2008 yılında Gaziemir Belediyesi TSM korusuna katıldım ve Ertuğrul POYRAZ ile oluşan arkadaşlık sonucu Ankara’da kimseye vermediğim şiirlerimi kendisine vermeye başladım. Bir, iki derken ortak çalışmalarımız çoğalmaya başladı.
2008 Mayıs ayındaki Koromuzun final konserinde ortak çalışmamız olan MUTLULUK SÖZ VERDİ’Yİ seslendiren Ertuğrul POYRAZ yorumu ve bestemizle müzik dünyasında farklı ve iddialı olduğumuzu kabul ettirdiği dinleyicilerin aldığımız olumlu tepki ortaya çıkarmıştır.
Ertuğrul POYRAZ ile olan ortak çalışmamızdan dolayı ikimizi Saadettin KAYNAK ve Vecdi BİNGÖL ikilisine benzetmektedirler.
Toplumsal, siyası, milli, dini, sevgi konularında yazdığım şiirlerim internette sayısız sitelerde yer almakta, milli şiirlerimi’’ Mehmet AKİF ruhu yaşıyor’’diye ifade etmektedirler.
İnternet Gazeteciliğinde bir çok şiir köşem mevcuttur.Halen İzmir’de yaşamakta olup evli ve iki çocuk babasıyım.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info   yayınlanma devam etmektedir
 
 
Orhan AFACAN
MEDİNE YOLCUSU
Tatlı bir hüzüzdür merak içinde
Tüter durur Ravza hep gözlerinde
Heyacanın artar her nefesinde
Çok çok selam söyle benden resule
Medine Yolcusu git güle güle.
 
Nıyet ettim nasip olmadı bana.
Beklerim seneyi ben yana yana
Yolculuğun olsun mubarek sana
Çok çok selam söyle benden resule
Medine yolcusu git güle güle.
 
Gözyaşı gösterip üzme resulü
Rahmetle doludur nazik gönülü.
Muhammed diye koklarım gülü
Benden çok çok selam söyel resule
Medine yolcusu git güle güle
 
Sağlıkla,ihlasla yolunu bitir
Ravza kokusun hediye getir.
Gözleri zemzem kuyusu de,bilir
Çok çok selam söyle benden resule
Medine yolcusu git güle güle.

 

Orhan AFACAN
ZENCİ  BİR GENÇ
Zenci bir genç nafile tavafında
Duaya başlamış üçüncü şaftında.
 
Rabıtaya girmiş oluk tarafında
Kim var, kim yok fark etmez etrafında.
 
Tombul, kısa boylu genç bir zenci
Öyle büyük duadaki direnci.
 
Şuuru açık, yerinde bilinci
Yarışmaya girse olur birinci
 
Kısa kolları dayamış mermere
Aldırmıyor hiç gelip geçenlere.
 
Yetişmeye zorlanıyor duvara
Ama büyüklük gelmiş avuçlara
 
Dolduramaz kâinat avuçları
Haraket etmiyor kirpik uçları..
 
Her parmağında israrlı şahadet,
Ya dudakkalarındaki o hiddet;
 
Duaları birbirine bağlıyor
Nefes yerine harfleri çağlıyor.
 
Tombul gırtlak sanki balon oluyor
Yinede kalbi Hak diye atıyor
 
Baktıkca kul işi siyah örtüye
Şükür eder kendi renginden diye.
 
O Kâbe’nin, Kâbe onundu adeta
Sırtını çevirmiş tamamen hayata
 
Siyah gözlerinde nurdan ak bakış
Riya yok, kibir yok tümü Hak bakış.

 

 
Orhan AFACAN
EZANLAR 
Allah bize var olduğunu 
Hatırlatıyor Ezanlarla.. 
Allah, biz bir olduğunu 
Hatırlatıyor Ezanlarla… 
 
Allah, bize büyüklüğünü 
İnsanların küçüklüğünü 
Muhammedin Resullüğünü 
Hatırlatıyor Ezanlarla… 
 
Allah, kudretine niyazı 
Hatırlatıyor Ezanlarla.. 
Dinin direği farz namazı 
Hatırlatıyor Ezanlarla… 
 
Hakk’a olan inancımızı 
Tazeliyoruz ezanlarla.. 
Resülüllah’ a aşkımızı 
Artırıyoruz ezanlarla… 
 
İslam’ın, imanın şartını 
Tekrarlıyoruz Ezanlarla.. 
İnanmış olmanın tadını 
Fark ediyoruz Ezanlarla… 
 
Sahipsiz olmadığımızı 
Fani olan varlığımızı 
Ölüme hazırlığımızı 
Hatırlıyoruz Ezanlarla… 
 
Lanetlenmişi öfke ile 
Çatlatıyoruz Ezanlarla.. 
Makam’ı Mahmut’u resule 
Hazırlıyoruz Ezanlarla… 
 
Bilal’ı bir günde beş kere 
Hatırlıyoruz Ezanlarla… 
Orhan’ı, herkesi cemaat’e 
Çağırıyoruz Ezanlarla.
Orhan AFACAN
AMEL DEFTERİ
Dünya bizim için imtihan yeri
Devem eder gelen, dönmez geri.
Verelim hayata olan değeri
Günlüğü hayatın AMEL DEFTERİ…
 
Salâtlar, selamlar nakışı olsun
Kur’an-ı Kerim’de ışığı olsun.
Onu, okuyanlar aşığı olsun
Şefaat eylesin AMEL DEFTERİ…
 
Mademki aklımız var başımızda,
Mademki Kur’an yanı başımızda
Haram olmasın tatlı aşımızda
Sağımızdan gelsin AMEL DEFTERİ…
 
Hayırlı işlerde yarış yapalım.
Faydalanılacak eser bırakalım
Salih bir evlada sahip olalım
Ölsekde yazılsın AMEL DEFTERİ…
 
Nefes alış, veriş onun kalemi,
Bakışlarımızda olur kelamı…
Sözümüzle, halimizle belgeli
Önden verilsin …..AMEL DEFTERİ…
 
Kendi ellerinde ORHAN kaderin
Olamaz müdahalesi kimsenin..
Ya beraatındır, ya felaketin
Ahirette senin AMEL DEFTERERİ…

 

 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

02 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

AKTAŞ Muhsin 1966  <Şair>
1966 yılında Giresun’un Espiye ilçesinin Akkaya köyünde doğdu, İlkokulu köyünde okudu, Orta ve Lise’yi güç şartlar altında Bursa İHL de bitirdi. Bir Süre Açık Öğretime devam etti. Öğrenimini yarıda bırakıp, satış ve pazarlama sektörüne girdi.
On yıla yakın bir süre İzmir’de yaşadı, Şu an Bursa’da, bir fabrikada üst düzey yöneticisi olarak yaşamını devam ettirmektedir.
Şair ve yazar evli olup, dünya güzeli 3 kız çocuğu babasıdır.
Daha çok serbest şiirler yazmakla beraber, halk şiiri ve hece tarzında şiirlerde yazmaktadır.
Internet’te Yazarımız http://corumlu.com , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir
 
 
Muhsin AKTAŞ
RAMAZAN BÜYÜK NİMET 
Her ramazan oruçlar Allah için tutulur
Rahmandan inen nurlar huşu ile yutulur
İftar ile sevaba bin kat daha katılır
Sen ne büyük nimetsin ya mübarek ramazan
 
Evlerde camilerde her gün Kur’an okunur
İmanlı yüreklere nakış gibi dokunur
Gerçeği gören mümin günahlardan sakınır
Sen ne büyük nimetsin ya mübarek ramazan
 
Teravih büyük sünnet ne mutlu ki kılana
Sahur başka bir hikmet kıymetini bilene
Merhamet dileyerek huzuruna gelene
Sen ne büyük nimetsin ya mübarek ramazan
 
Tövbe eden kalplere tüm kapılar açılır
Yüce Rabbin katından rahmet yere saçılır
Mümin ile münafık oruç ile seçilir
Sen ne büyük nimetsin ya mübarek ramazan
 
Kalbi coşan müminler yardım için koşarlar
Allah için nefisten çok uzakta yaşarlar
Bin aydan da hayırlı gece ile coşarlar
Sen ne büyük nimetsin ya mübarek ramazan
 
Tüm kalpleri yoğurur mumlara çevirirsin
Şeytanın kalesini kökünden devirirsin
Nice olmaz işleri bir ayda evirirsin
Sen ne büyük nimetsin ya mübarek ramazan
 
Oruç tutan varlıklı yoksulları hatırlar
Ey Mizabi yazmakla yetmez kısa satırlar
Sevabını taşımaz âlemdeki katırlar
Sen ne büyük nimetsin ya mübarek ramazan
06.09.2009

 

Muhsin AKTAŞ
GELDİ YÜCE MUHAMMED
Tüm kitaplar bildirmiş mutlak gelecek idi
Aklı başında olan onu bilecek idi
Kurtuluş reçetesi onda olacak idi
Müjdeleri vererek geldi yüce Muhammed
 
Yeni belirmiş idi Âmine’nin rahminde
Bilginler yanılmamış yaptıkları tahminde
Müşrikler haklı idi iç donduran vehminde
Karanlığı yararak geldi yüce Muhammed
 
Sarayın direkleri gelişi ile çöktü
Putperestin anlında korku şimşeği çaktı
Zulme uğrayan millet derinden bir oh çekti
Tüm putları kırarak geldi yüce Muhammed
 
Küçücük çocuk idi hiçbir putu sevmedi
Ne yaparsa yapsınlar zalimi hiç övmedi
Tutup ışık yakmadan karanlığa sövmedi
Güzellikler dererek geldi yüce Muhammed
 
Annenin memesinden emerken taze sütü
Kız deyip de toprağa yatardı körpe eti
Geldi de bu zulmete dur dedi çekti seti
Merhameti sererek geldi yüce Muhammed
 
Hıra dağında geldi oku diye ilk emir
Kutsal ayet önünde peygamber oldu kömür
Eridi karşısında yüreklerdeki demir
İlmi öne sürerek geldi yüce Muhammed
 
Zalimler saldırdılar korkup kaçar sandılar
Zaman geldi birçoğu hak tebliğe döndüler
Israr eden kâfirler kireç gibi söndüler
Zulme hesap sorarak geldi yüce Muhammed
 
Sahabeler ardında etten duvarlar ördü
Ehli beyti Âliyi dizi dibinde gördü
Vahyin inceliğini ilk önce ona verdi
Kalbe ilim örerek geldi yüce Muhammed
 
Zalimlerin zulmüne göğsü serip yattılar
Uhud, Hendek, bedirde birçok savaş ettiler
Çoğu ashap dünyadan şehit olup gittiler
Çok acılar görerek geldi yüce Muhammed
 
Mizabiye semadan ilim irfan getirdi
Son veda hutbesiyle tebliğini bitirdi
Ümmete şefaati mahşer için götürdü
Canı hakka sürerek gitti yüce Muhammed
09.09.2008

 

Muhsin AKTAŞ
VARLIK BENDE YOKLUK BENDE
Kalleş şeytan ile ahbap olmuşum
Haram bende helal bende zül bende
Anlamadım ne acayip kulmuşum
Diken bende yara bende gül bende
Hem namazı kılar hem haram yerim
Her günahı işler affeyle derim
Bilirim aslında olmaz hiç karım
Ağaç bende meyve bende dal bende
Günah işler pişman olur ağlarım
Ardından birkaç gün kara bağlarım
Tövbeyi unutur taban yağlarım
İsyan bende hata bende hâl bende
Bir yanım münafık bir yanım mümin
Her gece gelince etsem de yemin
Ayağım altından kayıyor zemin
Zillet bende makam bende yol bende
Haram helal deyip pek ayırt etmem
Mizabi her vakit camide bitmem
Para ister diye yoksula gitmem
Varlık bende yokluk bende pul bende
15.10.2008 1.15

 

Muhsin AKTAŞ
GÜLEMEDİK EFENDİM
Komşuları aç olan kendi tok yatmaz dedin
Bu güzelim hasleti bilemedik efendim
Mümin olan kişiler harama batmaz dedin
Rızkımızı Allahtan dilemedik efendim
Oku ile getirdin ilk ilahi emir’i
İrfanınla erittin yüreklerde demir’i
Şefkat ile olurdu gönüllerin tamiri
Cennete giden yolu bulamadık efendim
Kur’anı rafa değil kalbe koymalı idik
Şeytanı tepeleyip hakka uymalı idik
İlim Çin’de de olsa gidip almalı idik
Fennin deryalarına dalamadık efendim
Ne farza ne sünnete hakkıyla uyamadık
Kâinat hep haykırdı gerçeği duyamadık
Bencillik maskesini yüzlerden soyamadık
Sana layık bir ümmet olamadık efendim
Ebucehil’e bile kapılarını açtın
Merhamet tohumunu tüm kâinata saçtın
Kin kibir kıskançlıktan uzak durup hep kaçtın
Verdiğin güzel dersi alamadık efendim
Muradınız miraçsa namazı kılın dedin
Huzura ermek için sünneti alın dedin
Tebessüm sadakadır yüzlere gülün dedin
Alnımızdan karayı silemedik efendim
En güzel müjdeleri ezilenlere verdin
Cahiliye örfüne göğsünü siper gerdin
Cenneti annelerin ayaklarına serdin
Utandık halimizden gelemedik efendim
Bir tarafında Gazze diğer yanında ırak
Zulmeden zalimlere Arap şeyhleri çırak
Zalimler emir verir selamı çakar tırak
Hainlerin saçını yolamadık efendim
Müslüman ekâbire insaf izan varmadı
Kurşun yiyen çocuğun hatırını sormadı
Mizabi’nin gözünde yaşları hiç durmadı
Sünnetinden kopunca gülemedik efendim

 

Muhsin AKTAŞ
YILLARIMI GERİ VER
Kuruttun gençliğimi tomurcukken dalında
Sevgiye veda ettim bir zalimin kolunda
Ayaklarım kanadı çetrefilli yolunda
Hayatımdan çaldığın yıllarımı geri ver
Kurşun gibi gökyüzü üzerime abandı
Yaşattığın çileyi gönlüm nefretle andı
Elle düşen ağalık bize kara sabandı
Hovardaca aldığın yıllarımı geri ver
Ne ata ne evlattan gün yüzü göremedim
Aşk ile bir gönül’e varıp da giremedim
Şu kısacık ömürde bir sefa süremedim
Acımadan yolduğun yıllarımı geri ver
Ne biçim dünyasın sen hayatıma kastettin
Beni her gün ağlatıp başkasını mest ettin
Acıyan yüreğimi hiç bıkmadan test ettin
Gözlerimden sildiğin yıllarımı geri ver
Hayatta neyim varsa alıp götürdün benden
Fazla değil birkaç yıl huzur istedim senden
Mizabi der insafsız derimi soydun tenden
Ağlatıp da güldüğün yıllarımı geri ver
Efendimiz
Allah Habib’im dedi biz kıymet bilmedik

 

İblis tuttu enseden peşinden gelemedik
Hadislerine uyup hak yolu bulamadık
Yüzümüz olmasa da şefaat Efendimiz
Dilimizin ucuyla ismini biraz andık
Bu kadarı bizlere yeter de artar sandık
Sünnetini terk edip nefsimize aldandık
Hazzımız kalmasa da şefaat Efendimiz
Yüreklere inmeden salâvatlar getirdik
Sünnet üzre kalmadık vademizi bitirdik
Gözlerimiz kör oldu yolumuzu yitirdik
Gözümüz dolmasa da şefaat Efendimiz
Getirdiğin ilkeler sözden öte geçmedi
Gönül çiçeklerimiz senin ile açmadı
Yolundayız diyenler fakire don biçmedi
Sözümüz bulmasa da şefaat Efendimiz
Ehlibeytin hatırı tozlu raflarda kaldı
Hasan ile Hüseyin çöllerde telef oldu
Herkes işine gelen tarafı örnek aldı
Sazımız çalmasa de şefaat Efendimiz
Getirdiğin Kur’ânı öptük başlara koyduk
Açıp sayfalarını okumayı yük saydık
İlim irfan edebi çorak toprağa yaydık
Yazımız gelemse de şefaat Efendimiz
Kısır kalmış rahimde ikiz evlat aradık
Mizabi der aynada kel başları taradık
Garip öksüz görünce oracıktan ıradık
Yüzümüz gülmese de şefaat Efendimiz
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

03 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

CANBABA Ahmet 1941-  <Ressam-Şair>
1941-Kalecik doğumluyum. 7 yaşında Ankara’ya geldim. İlk orta ve liseden sonra 1960 senesinde yedek subay öğretmen olarak askerliğimi Merzifon’un Bulak köyünde öğretmen olarak yaptım. Sonra teknik eleman olarak Önce Devlet sular idaresi, Antalya Ferrokrom ve Karpit Fabrikası, Ankara da Na-Ce mak sanayi, Özmak, Alaçam müşavirlik, Tüstaş, Tümaş, UBM, ve En son Güriş makine sanayinde Kostürüktör Ressam ve Dizaynır olarak çalıştım.
1983 senesinde emekli oldum. İlk şiire Öğrencilik dönemimde Sanat okulu son sınıfta iken başladım. Sene 1960 ilk şiirim Ajans Türk Antolojisinde ve İsa Kayacan’ın çıkardığı Ece dergisinde yayınlandı. Öğretmenlik devresi şiiri geliştirmem açısında bana çok büyük imkanlar verdi. İlk şiir kitabımı da 1967 senesinde “Sarhoş Dünya” olarak yayınladım.
Emekli olduktan sonra mesleğimle ilgili olarak proje bürosu açtım. Daha sonra Konur Sokakta önce lokanta daha sonra da kitap üzerine iş yeri açarak 1989 'a kadar işletmecilik yaptım. 1989'dan Sonra ailecek İstanbul’a yerleştik. İstanbul’da 1994 senesine kadar kaldık. 1993 senesinde büyük kızım evlenerek Almanya’ya yerleşti. Küçük kızımın da tayini tekrar Ankara’ya çıkınca 1994 senesinde tekrar Ankara’da yaşamımızı sürdürdük.1999 senesinde “Yeşilin Gözyazşları” şiir kitabı, 2003 senesi “Cennette Seninleyim” Hikaye Kitabı, 2005 senesi “Yaratanla Sohbet”  şiir kitabımıedebiyat dünyasına kazandırdım. 2003 senesinde öğretmen olan ikici kızımı da evlendirdikten sonra kendimi kültüre adadım. Halen kültürle iç içe emekliliğimin tadını çıkarmaya çalışıyorum.Internet’te Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi yazar ailesindenim.
 
 
Ahmet CANBABA
BAYRAM HEDİYESİ
Birleşmemişken bayramlarda bile
Günleri farklı bayram, güldürürken ele
 
Bayram namazına koşan Müslümanlara kelle hediye
Zalim!
Belki hak etmişti
Amma..
Haçlı eliyle katledilmesi kahretti beni
Kurbana kurban mı, Saddam!
Zulmün adı mı Saddam?
...
 
Ya ipini çekenler!
Ayrılık tohumunu ekenler...
Zalimde olsa şahadet ediyorken
Aynı şahadeti getirenler!
“Söz”ün “öz”üne tahammül etmediler.
...
Zalim, hödük belki ama...
Sahte güce, suni ilahlara eğilmeyen bir baş
Ve inandığı davaya verilen bir baş
İnsanlık geçmişinin kah ışıklı, kah kanlı yolu
Hak davanın yiğitleri; Hz. Ali ve Hz Hüseyin’e mesken
Fırat ve Dicle’nin yuttuğu son iddia sahibi mi Saddam?
Küre ölçeğinde rüya gören güçleri Dicle’ye gömen,
Cihanı saran daha zalim düzene, kurban mı Saddam!
 
Irak’da ışıkları söndüren kanlı geçmişin yadı
Babil’e özdeş tarihin adı mı,  Saddam..
2006-2007
 
Ahmet CANBABA
ALLAH'IN DEDİĞİ OLUR
Önceden bilen olsa da
Allah’ın dediği olur
Kazada ölen olsa da 
Allah’ın dediği olur
 
Şer zincirini kırsa da
Hoş, iyi ,kötü varsa da
Ahrette hesap sorsa da
Allah’ın dediği olur
 
İstanbul da ,Muşta yazar
Ankara da, Kaşta yazar
Takside dolmuşta yazar
Allah’ın dediği olur
 
Araştırıp soranda mı
Tefsir edip soranda mı
Tevrat ta mı, Kuranda mı
Allah’ın dediği olur
 
Yağmur yağsa,şimşek çaksa
Aşklar yürekleri yaksa
Sonumuz kara topraksa
Allah’ın dediği olur
 
Yanlış yoldan gidilse de
Suçsuz idam edilse de
Ölüm ona ödülse de
Allah’ın dediği olur
 
Sular bassa afet olsa
Ölümcül felaket olsa
Tarumar olmuş kent olsa
Allah’ın dediği olur
 
Şans kapıyı çalsa haktan
Beklediğin gelir yoktan
Şer gelse de aça toktan
Allah’ın dediği olur
 
Düşlerini yaptırsa da
Arzulara taptırsa da
Doğru yoldan saptırsa da
Allah’ın dediği olur
 
Toplasa ümmeti dede
Bilmez hakikat i  ve de
Bilimi yanlış bilse de
Allah’ın dediği olur
 
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

04 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

CIRIL Suhubi Ulvi
16 EKİM 1958 - 11 KASIM 2013 Vefat Etti
16-Ekim-1958 Çorum doğumluyum. Çorum'un Destanoğulları ailesine mensubum. Evliyim iki çocuk babasıyım. Merkez Zafer İlkokulu, Eti Ortaokulu ve Endüstri Meslek Lisesi'ni bitirdikten sonra 1978 yılında kazandığım Ankara Teknik Öğretmen okuluna ön kayıt yaptırmama rağmen o yılların anarşik ortamı ve ailemin ekonomik durumunun yeterli olmaması nedeniyle kazandığım yüksek okula gidemedim. 
1970-1980 yılları arası ülkemiz sağ-sol v.d. çatışmalar nedeniyle çok sıkıntılı günler yaşamış, özellikle büyük şehirlerde bazı mahalle ve sokaklar sağ ve sol gruplar tarafından bölünmüş durumda idi. Karşıt grupların ve tarafsız kişilerin buralara girmesi neredeyse imkansızdı. Okullar boykotlar nedeni ile okunamaz, fabrikalar grevler nedeniyle çalışamaz olmuştu. Sonuçta 12-Eylül-1980 ihtilali oldu ve ülkemiz tamamen bir bölünmenin eşiğinden döndü. Allah o günleri tekrar  göstermesin fakat unutmamak ve yeni yetişen neslimize de bunları bilip oyunlara gelmemesi için hatırlatmakta fayda  var diyorum. 
Yüksek okulu okuma arzuma 1998'de yeniden kazandığım ÖSS imtihanı ile kavuştum. Yüksek puan almama rağmen çalıştığım için ve ayrıca sevdiğim bir bölüm olan Açık Öğretim Fakültesi Halkla İlişkiler  bölümünü seçtim ve 2000 yılında mezun oldum. 
İlkokul sıralarındaki idealim subay olmaktı, nasip olmadı. Kısmet Sanat Okulu imiş. Burayı bitirince subaylık arzum yine depreşti. Hava astsubaylığı imtihanına müracaat ettim. İkinci sınıftan borçlu geçmiştim o yüzden imtihana katılamadım. Üzüntümden bir hafta hasta yattım, kısmetten öte olmuyormuş. Mesleğim olan kaynakçılığa devam ettim. Atalarımız "Sanat altın bileziktir."demişlerdi bunun faydasını çalkantılı geçen iş hayatımda gördüm. Çok sıkıntılı dönemlerden geçtim fakat rabbime şükürler olsun nasip olan kaynakçılığımın sayesinde işsiz kalmadım. 
Her insanın hayat çizgisi ilk önce ailesinin, sonra da çevresindeki şartlara ve gelişen olaylara göre şekilleniyor diye düşünüyorum. Çalkantılı bir iş hayatımın olduğunu belirtmiştim. Bu çeşitli iş ortamları ve aralarda katıldığım çeşitli sosyal aktivitelerde   çok değişik yer ve insanla karşılaşmama, çok dostluklar kurmama ve hayat ufkumun açılmasına vesile oldu. 
İlk memurluğuma 1977 yılında Çorum Endüstri Meslek Lisesi Teknisyeni olarak başladım. Askerliğimi 1980 yılında  Urfa'da tankçı olarak tamamladıktan sonra tekrar aynı işime döndüm.1983 yılında yetiştirme yurdu teknisyenliğine gönderildim. O yıllarda Kenan Evren Paşamız Devlet Başkanımız idi ve her gittiği ilde yetiştirme yurtlarını geziyordu, onun vesilesi ile altı ay görev yaptığım eski yetiştirme yurdunda önerilerimle çok iş yapıldığını düşünüyorum.1983 yılı Eylül ayında  memuriyetten istifa ederek Ankara'da bulunan Gama şirketi ile Irak'ta bulunan bir petrol rafinerisi montajında işçi olarak çalışmaya başladım. Irak'ta çalıştığım süre içinde tatil günleri birçok tarihi yeri görmek nasip oldu. Irak'tan geldikten sonra bir müddet çelik tencere pazarladım.1984 yılı sonlarında Çorum Çimento Fabrikasında işçi kadrosunda kaynakçı olarak çalışmaya başladım. 
İşçi kadrosunda çalıştığım için işçilerin siyasi ve sosyal faaliyetlere girme serbestliğinden istifade ederek bir takım sosyal ve siyasi faaliyetin içinde de bulundum. Niçin bu faaliyetlere katıldığımı ve bu konularla ilgili görüşlerimi de bu yazımın içinde anlatacağım. 
İlk önce avcılık merakımdan başlayayım. Çimento fabrikasındaki avcı arkadaşlarımın teşviki ile ruhsat alarak tek kırma bir av tüfeği ile sözüm ona bende avcılığa başladım, birkaç yıl devam ettim. Bu iş, gezmek ve spor olarak çok hoşuma gitmişti. Arkadaşlarım av peşinde koşarken tüm tahriklere rağmen av yapmayıp güzel yöremizin yüce dağlarına ve tepelerine çıkıp etrafın güzelliklerini seyretmek, mis gibi havasını teneffüs edip hele birde kekliklerin o karşılıklı şakımalarını dinlemek benim için ne büyük mutluluktu. İnanın cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz da kıymetini bilmiyoruz. Bir de bu sporun sağlık açısından, dinamiklik açısından çok faydalarını gördüm. Bana kalırsa sadece ekili alanlara zarar veren yaban hayvanları için kontrollü olarak yapılması, diğer hayvanlar için yasaklanması gelecek nesillere bu güzelliklerin emanet edilmesi iyi olur diyorum. Çevremizde gezilecek o kadar güzel yerler var ki hem spor hem de gezi amaçlı olarak turlar düzenlense ruh ve beden sağlığımıza iyi gelir. Avcılıkta ve sokaklardaki, bir takım kutlamalardaki silah kullanma heves ve arzusunda şehirlerin uzağında yapılacak atış poligonlarında giderilmesi de milletimizin geninde var olan silah sevgisini tatmin edecektir. Bu şekilde av silahı yapan sanayi de kapanmaz hem de birçok tehlikenin önüne geçilir ve birçok canlı da kurtulur. 
Katıldığım sosyal aktivitelerden biride bir vakıfta gönüllü olarak çalıştım. Sebebini de anlatayım; zengin bir aileye mensup idik. İlkokula gittiğimde babamın iflası babam üzerinde ister istemez hırçın ve kavgacı bir insan olmasına sebep olmuştu. Rabbime şükür sonradan babam işlerini biraz düzeltmişti ve kamyonuyla nakliyeciliğe başlamıştı. Fakat eski günlerin özlemi onu üzüyor babam da dolaysıyla bizi üzüyordu bu durum hep devam etti. Gençliğimde sosyal bir çevre edinemedim. İnsan hep okulda, evde, iş yerinde duracak değil ya şöyle bir gezineyim, biraz kafamı dinleyim dese eğer bir arkadaş grubunuz yoksa hangi yaştan olursanız olun parkların haricinde gidilecek ya kahvehane ya birahane yada şimdilerde atari salonları var diyorum. Hele birde kış günü ise başka alternatifte düşünemiyorum ve buralara giden insanlara da kızamıyorum. Hayalimde öyle bir vakıf düşledim ki fakat olmadı ve göremedim de. Çeşitli okuma salonları, sohbet yerleri olan ve her yaş grubundaki insanların gidebileceği, maliyetine hizmetlerle oturabileceği sığınma yeri değil birkaç saat dinlenebileceği, sohbet edebileceği yerlerimiz de olsun ki gidilmesini arzulamadığımız yerlere gitme ihtiyacı duyulmasın. Hatta eli ayağı tutan boş gezen insanların gönüllüleriyle ağaçlandırma çalışmaları yapılıp bozkırlarımızda yeşertilebilir. Ufak tefek el becerili işler yaptırılıp o kişiler oyalandırılırken ekonomiye de katkı sağlanır. 
Katıldığım  diğer bir faaliyette işçilik yaptığım süre içinde demokrasinin olmazsa olmazı siyasi partilerimizin birinde çalıştım. Siyasi parti ve milletvekillerimizden hep şikayetçi olacağımıza memleket meselelerimiz hakkında onlara yol göstermek, yeri geldiğinde uyarmak hepimizin görevi ve ödevi iken bir kenarda durmanın adına neme lazımcılık denir. Böyle olunca da ne yapılırsa kabul edeceksiniz.  Tabiri caiz ise önünüze getirilen yemeği yemeye mecbursunuz yada yemek önünüze gelmeden arzuladığın şekilde hazırlığını yaparsın. Efendim yemeğin tadı yok bize de müsaade etmiyorlar diyorsanız biraz gayret edip iyi işler yapmak için didinen vatansever insanlarla bir araya gelmek için uğraşacaksın. Sadece şu partide iyi diyemeyiz. Bir yerde ne kadar iyi düşünceler varsa o kadar da istismarı olacağını unutmamak lazım. Tüm siyasi görüşlerin içinde ülkemizi ve milletimizi seven insanlar olduğu gibi maddi çıkarları için oralara gelen insanlar da olmaktadır. Eğer gerçekten ülkemizi seviyorsak hangi görüşten olursak olalım o görüşün içindeki ülkemizi ve milletimizi seven ve hakkıyla çalışan insanlarla beraber olursak, beraber olamadığımızda ise çeşitli yollarla onlara destek verirsek tüm partiler iyi ve çalışkan insanlar tarafından idare edilir. Tüm partilerin de tek ortak noktası ülke ve millet menfaati olacağı için yapılan tüm çalışmalar ülke ve millet menfaatleri doğrultusunda gerçekleşir. 
Sizlere soruyorum Çorum'dan her dönem değişik partilerden beş veya altı tane milletvekilini meclise göndermekteyiz. Partili veya partisiz kaç kişi Çorum'umuzun meseleleri için milletvekilleriyle veya diğer yetkililerle görüşmek zahmetinde bulundu. Maalesef meclisteki milletvekili odaları İş ve işçi Bulma Kurumu gibi çalışmaktadır. Bir iktidar döneminde başlanmış bir yatırım daha sonraki gelen iktidar tarafından desteklenmiyor, bu şekilde yatırımlar çürümeye terk edilirken memlekete hizmet gelmiyor. Sadece yerel gazetelerde birkaç kişinin gayretini okuyoruz o da cılız kalıyor. 
Sizlere bir öneride bulunuyorum. Mademki memleketimizi seviyoruz ve iyi hizmetler yapılmasını istiyoruz örnek bir isim de vereyim: Çorum'u Sevenler Derneği olabilir. Partiler üstü bir çalışmada bulunarak derneği kuralım. Üniversiteden havaalanına, yollarından hava kirliliğine değin birçok sorunu çözümleriyle birlikte çok katılımlı bir kamuoyu ile etkin bir şekilde takipçisi olalım. Biraz gayret diyorum. 
Çimento fabrikasının özelleştirilmesi nedeniyle ara ara toplu çıkışlar yapıldı. Ben de bir kısım arkadaşlarla birlikte işten çıkarıldık. Aldığım tazminatımla bodrum katta olsa bir daire sahibi olmak nasip oldu ona da şükür. İşten çıkarıldığımızda çok sıkıntı yaşadık, ilerlemiş yaştaki bir elemanı her iş yeri kabul etmemekte kabul edilse bile uyum sağlanamamaktadır. Dolayısıyla birçok arkadaşımız elindeki birikimlerini bitirdi. Özelleştirmeden amaç iyi idare edilememekten v işçi ücretlerinin yüksekliğinden devlete getirdiği yük gösterilmekte ne yazık ki özelleştirmeye de düşük ücretle işçi çalıştıran hatta kendi yağıyla kavrulan işletmelerden başlanılmaktadır. Direkt devlet bütçesinden, bir kısmı da masa başında işçi ücreti alan ve yüksek ücret veren yerlere dokunulmamaktadır. Kimsenin aldığında gözümüz yok fakat verilen bu yüksek ücretler halkının bir bölümü açlık sınırında yaşayan ülkemizin bütçesinden ödenmektedir. 
Ben özelleştirmeye farklı bir açıdan bakmak istiyorum. İş yerleri özelleştikten sonra bile genelde idareciler görevlerine devam ederken işçilerin büyük bir bölümü çıkarılmaktadır. Diğer taraftan devletimizde vergi geliri ve SSK primlerinin düşük yatırılması nedeniyle devlet bütçeside  kayba uğramaktadır.  Bir de buraların yabancılara ve yabancı ortaklıklara verilmesiyle iş yeri karları da ülkemiz dışına çıkmaktadır. Eğer amaç devletin elindeki iş yerlerindeki işçi ücretlerinin yüksekliği ve dengesizliği ise özelleştirilerek işçi çıkartılacağına tüm iş yeri temsilcileri ile bir araya gelip ülke imkanlarını ortaya koyup işçi ve memur dahil özel ve resmi kuruluşlardaki tüm çalışanların ve emeklilerin aldığı tüm gelirler açıklanarak ücret dengesi sağlanıncaya kadar yüksek ücret alanların sabretmeleri istenebilir. Önceki yazılarımda hakka hukuka riayet etmeyerek mal-mülk biriktirenleri ve elindeki maddi ve manevi imkanları kötü şekilde kullananlarıda eleştiren yazılar yazmıştım. Fakat ülkemizde asgari ücretin bile yarısı ile çalışan insanları ve işsizlikten intihar eden aile reislerini de görüyorum. Onlar da bu vatanın insanları unutmayalım. 
Çimento fabrikası özelleştikten sonra bir müddet aynı iş yerinde taşeronla çalıştım. Daha sonra ayrılarak birkaç özel iş yerinde de çalıştım. Memurluktan istifa edenlerin imtihansız olarak yeniden memurluğa açıktan atanması hakkından yararlanarak 1997 yılında Ankara'da bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda memur olarak tekrar göreve başladım. Evi de götürmüştüm. Ailecek Ankara'yı da sevmiştik fakat ev kiralarının yüksekliği ve Ankara'nın Çorum'a göre daha pahalı olması nedeniyle tekrar Çorum'a dönmek istedim. Çorum Belediye'si İtfaiye Müdürlüğü'nde boş kadro varmış, on ay sonra nakil yoluyla buraya gelerek İtfaiye Eri olarak çalışmaya başladım. 
İtfaiyecinin işi sürekli can ve mal kurtarmakla ilgili olduğu için bence tüm çalışmaları önemli. İnsanların o çok sevdiği malları yandığında kaçarken, en yakınlarına yaklaşamazken itfaiyecilerin koşarak o tehlikelerin içine girmeleri çok kutsal bir duygu. O yüzden en son mesleğim olan itfaiyeciliği de çok seviyorum. Bu meslekte başımdan geçen en önemli olay:Asrın felaketi olan 17-Ağustos-1999 tarihinde meydana gelen Marmara Bölgesi depreminde Adapazarı'nda yardım için gittiğimiz çalışmalar ve gördüklerimdir. Tüm servetlerin ve ölüm ile yaşamın arasındaki sürenin 45 saniye kadar bir ömür olduğunu orada daha iyi gördüm. Çok etkilendim. Deprem bölgesinde yaşadıklarımı ve önerilerimi kaleme aldım. Mahmut Selim GÜRSEL Bey ve Şevket ERZEN Beylerinde teşvikleriyle deprem ile ilgili yazılarım 2000 yılı içerisinde Çorumlu-2000 dergisinde ve Çorum Hakimiyet gazetesinde aralıklarla yayınlandı. Buradan onlara, dergi ve gazete çalışanlarına teşekkürlerimi sunarım. Depremle ilgili yazdıklarımı herkesin okumasını tavsiye ediyorum. Herkesin alacağı bir ders ve tedbir mutlaka bulunmaktadır. Arzu eden olursa depremle ilgili yazılarımı Gürsel Yayınevine ait ınternet sayfasından ücret karşılığı alabilir. Maalesef önceki depremlerden ders almadığımızı Sakarya(Adapazarı) Valiliğinin 2000 yılı Ağustos ayı içerisinde bastırdığı Sakarya ve Deprem isimli kitabın 157.  sayfasında  kısaca şöyle denilmektedir : "Sakarya'nın deprem riskinin bilinmesine rağmen buna hazırlık olarak ciddi bir şey yapılmadığı, çalışacak potansiyel gruplar bulunmasına rağmen teknolojik araç ve gereçler bir yana tek bir kazma dahi bulunamamıştır." Asrın felaketinden sonra birçok hazırlık yapıldı fakat yinede asrın felaketi ve sonuçları iyice irdelenerek hazırlıkların daha dikkatli olarak gözden geçirilmesini öneriyorum. 
Teknolojinin ilerlemesi ve buna paralel olarak da her türlü afet ve tehlikelerinde bu oranda yüksek olması nedeniyle ülkemizin her yerinde mevcut bulunan ve 24 saat her türlü can ve mal kurtarma çalışmalarına direkt katılan İtfaiyelerin de tümünün çağın gereklerine uygun olarak yüksek teknolojili araç gereçlerle donatılması ve personel de her türlü afetlere hazırlıklı bir şekilde eğitilirse yeni kadrolara gerek olmadan, bir anlamda afetlere de hazırlığın bir bölümü gerçekleştirilmiş olur. 
İlk yazımı Irak'ta çalışırken Türk Büyük Elçiliği'mizin Cumhuriyet'imizin 60.yılı nedeniyle açmış olduğu yarışmaya katılmak için yazdığım Cennet Türkiyem  isimli yazı idi. Türkiye'ye dönünceye kadar da şirket şantiyesindeki duvar gazetesinde güncel olaylara değinen yazılar yazdım. Uzun bir süre fırsat oluşmadığında olacak yazı yazmadım. Şimdiye kadar yazdıklarımdan bir ödül almadım fakat depremle ilgili yazdığım yazılardan tanıyan kimselerden çokça teşekkür aldım. Yayınlanmış bir çalışmam kitap halinde basılmadı. İçinde bulunduğum ortam ve şartlara göre yazı yazıyorum. Irak'ta iken ülkemin özlemi ve durumu hakkında, deprem bölgesine yardıma gittiğimde orada görebildiğim aksaklıkları ve önerilerimi, Turizm açısından daha güzel bir şekilde değerlendirebileceğimiz Çatak hakkında, çok fazla yağmur yağdığında Çorum için büyük tehlike arz eden Sıklık Deresi hakkında ve en sonda Selam Üzerine olmak üzere değişik konularda yazı yazmaktayım. Yazılarım Çorumlu-2000 Dergisi ve Çorum Hakimiyet gazetesinde aralıklarla yayınlanıyor. 
İdealim; çalıştığım ve bulunduğum her ortamda, her türlü hal içinde, mesleğimin içinde olsun olmasın çok sevdiğim ülkeme ve onun insanlarına hizmet etmek, hizmet edemediğim durumda da aklımın erdiğince önerilerimi sunmaktır. 
Üzülerek belirteyim tembelliğin, "bana ne" ciliğin, "sana ne" ciliğin, "neme lazım"cılığın hakim olduğu ülkemizde tembellik eden kişiler, çalışmak isteyenin çalışma azmini:"İleri gitme burnuna, geri kalma kuyruğuna basarlar" sözü ile engellemeye çalışmaktadırlar. Bu yüzden de salla başı al maaşı zihniyetiyle de ülkemiz kalkınamamaktadır. Ülkemizi seven ve hizmet etmek isteyen her insanın durumunda olduğu gibi ideallerimi gerçekleştirmeye çalışırken çok zorlanıyorum. Çalıştığım tüm işlerde aldığım ücretlerimin helal olmasına gayret ettim. Tüm işlerimde ülkemin ve onun insanlarına her zaman faydalı olmaya çalıştım. Hizmet için elimdeki imkan ve yetkiler bu kadardı onları da yaptığıma inanıyorum. 
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.

11 KASIM 2013 Tarihinde vefat etmiştir. Allah C.C. Rahmet ETSİN

 

 
Suhubi Ulvi CIRIL 
İMAN VE AŞK
İman: İnancın en kutsalı
Olanın kimin de dilinde başlar,
Kalbine iner.
Kiminin de; kalp ve dilinde birlikte vardır.
Kiminde; Kalbinin tümünde vardır titrer.
Görmeye göz ister.
 
Aşk: Neyi seviyorsanız,
O sevilene karşı duyulan sevgidir.
Aynı iman gibi
Kiminin dilinde, kiminin kalbinde
Kiminin hem kalbinde, hem dilinde
Kiminin de kalbinin derinliklerinde.
17,03,2002

 

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

05 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ÇAVADAR Nacati
          09 Eylül 1955 Çorum, Alaca doğumlu İlkokulu; Alaca'nın Küçük Hırka Köyünde, 
          Ortaokulu; Alacada okudu. Lise Eğitimi: Ankara Muhabere Okulun daki Elektronik Astsubay Hazırlama ok. Lisans eğitimi:Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü Yazıları, araştırmaları, röportajları ve şiirleri Akit,Yeni Dönem, Tutanak, Vakit, Anayurt gazeteleri ile Cuma ve Anadolu Gençlik,Ses, Nida, İzlenimlerle Anadolu gibi bir çok dergilerle yurt içinde ve dışında bir çok Internet sitelerinde yayınlandı-yayınlanıyor..Ayrıca bir çok makalesi yurt içinde ve dışında yayınlanan gazete ve dergilerde konuk yazar olarak yayınlandı. 1999 dan bu yana sürekli olarak Anayurt (Eski ismi Vakit) gazetesinde köşe yazarlığı yapmakta. Avustralya da yayın yapan bir radyoda canlı olarak haftalık Türkiye gündemi ile ilgili yorumları verilmekte. "
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.

 

 
Necati ÇAVDAR
HOŞ GELDİ BİZE
Işığın etrafında dönen pervaneyi,
Daire daire tutan birbirlerini,
Sıra sıra ahenkle dönen yıldızları,
O’nu bilip de kul olmak hoş geldi bize..
Gökte hiç yokken bulutların gelişini,
Kafi miktarda yağmurların yağışını,
Her baharla tabiatın dirilişini,
Görüp de O’na kul olmak hoş geldi bize...
Kırsak da ağaçların meyve verişini,
Hayat için civcivin kabuk kırışını,
Sevenlerin sevdiğine can verişini,
Farkına varıp kul olmak hoş geldi bize...
Aciz kulların peşinde gidenleri,
Bir iki pul için kendinden geçenleri,
Fani zevkler için zilleti seçenleri,
Görünce Hak’ka kul olmak hoş geldi bize..
Her varlığın özde O’na yönelişini,
Hak’ka kul olanın gayrı hür oluşunu,
Ömrü bitenlerin hep O’na gidişini
Anlayıp O’na kul olmak hoş geldi bize...
Zamanın tümünde Hak’kı ananları,
Coşarak çağlayıp ummana gidenleri,
O’nu bilip de hep O’nu isteyenleri,
İdrak edipte kul olmak hoş geldi bize...
Semaya yıldızları dizi dizi dizen,
Altımıza renk cümbüşü halılar seren,
Her nefise ayırmadan nimetler veren,
Sultanı bilip kul olmak hoş geldi bize...
Nimet sahiplerinin peşindekileri,
İnsanların muhtaca kul oluşlarını,
Sarılışlarını, sena edişlerini,
Görüp de Hak’ka kul olmak hoş geldi bize...
Bitkilerin bile sevgiye varışlarını,
Çileklerin tümden sevgi kokuşlarını,
Tüm kitapların kainata bakışlarını,
Anlayarak kul olmak da hoş geldi bize...
14.7.l997 ANKARA 00.20 Pazartesi

 

Necati ÇAVDAR
BAYRAM M .........?
Sahi, bilen kim, dün mü, bugün mü bayram
Haykırıp o zor hakikati kimlere duyuram
Bilmiyoruz, kimimiz şuursuz kimimiz eyyam
Kosova ‘da yine 45 şehit, bugün bayram
 
İnsanlar ki kimi kurşunlanmış kimi biçilmiş
Sadist öldürmekle kalmamış; gözlerini oymuş
Alemi İslam uykuda, haberi batıdan duymuş
El açmış yavrular, imdat istiyor, bugün bayram
 
Sahi, bayram ne zaman, dün mü yoksa bugün
Eller aya gidiyor, bize de doğar mı bir gün
Kimimiz dün yaptık bayram kimimiz bugün
Alemi İslam kapkaranlık bir tefrikada bugün
 
Mümin oruç tut, sevin; neye ve ne için
Kursağında kalır o yarım sevincin
Asırlar var ki bizde adı kaldı sevincin
Baş önde, zillet içinde edin bugün bayram
 
Okuyor ezan sanki Bilal, çağrı; hüzün
Manası ki, davet tevhide özleri sözün
Ya Rab baharı yok mu? Hep hazanı güzün
Fitne için de çalkalanıyoruz, bu gün bayram
 
Şanlı varisi muhteşem mazinin devlet
Fedakar fisebilillah için koşan bu asil millet
Ne zaman kalkar ayağa işlemiş beyine illet
Milli iradeden yoksun, tuzaklarla kutlayın bayram
 
Hangi gün bayram bilmeden kutluyor bayram
Bayram da oruçla hazırlanarak kutluyor bayram
İlim değil dayatmalar egemen kutluyor bayram
Kosova’dan, Keşmir’de
Moro, Afgan, Bosna, Filistin kan içinde kutluyor bayram
 
19.1.1999 Salı ANKARA Ramazan bayramı 05 45

 

 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

06 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ÇETEN Paşa 01-01- 1946   01-04-2007
1.1.1946 tarihinde Çorum Merkez Ahilyas köyünde doğdum.  İlkokulu  Albayrak  İlkokulunda bitirdim.  Orta okulu 1.sınıftan terk etmemin sebebi rahatsızlığımdan  dolayıdır. Köyümdeki arazimde çiftçilikle  uğraştım. 1966 tarihinde askerlik görevine gittim  terhis  olduktan sonra, 1.5.1969 Çorum 1. Noterliliğinde çalışmaya başladım. 1982 tarihinde noterlikteki  vazifemden  ayrıldım.  Bir ara serbest meslekle uğraştım.  1.7.1991 tarihinde  emekli olduktan sonra  Mersin Silifke'ye yerleştim. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Halen Silifke'de seracılıkla uğraşıyorum. 
İlkokul  sıralarında  herhangi bir meslekte hayalim olmamıştır.  Yukarıda belirttiğim gibi memurluk,çiftçilikle uğraştım.  Çiftçilikle  size iki kısa anımı anlatmak istiyorum. 
Birincisi: Çankırı-Çorum Kırsal Kalkınma bünyesinde deneme ekim yapmak  için o günlerde yer aranıyordu. O günkü çalışkan idarecisi Bekir Genç bizim oralarda yer aramış bulamamıştı. İsteği 1 dönüm nadasa bırakılmış  hazır tarla idi. Burada deneme  üretimi  yapılacaktı.  Bekir Beye bir dönüm yer yerine  3 dönüm  yer tahsis ettim. Onlarda gerekli işlemleri yaptılar,ektiler,gübreledilerse de ne hikmetse ekilen  tosun buğdayı  Çorum arazisine uyum sağlayamadı.
İkinci anım ise:Silifke'de aldığım araziyi sulamak için sondaj kuyusu yaptırmak gereğini duydum. Bir sondajcı ile anlaştık. Tarlam da su  umulduğundan  yakın bir seviyede çıkınca, sondajcı ustası ile yaptığımız anlaşma gereği yapılan işin çok  altında bir ücret vermem gerekiyordu. Adamcağız  sözünde  durmak  için fazla ücret talebinde bulunmadı.  Fakat  bu  durumda yaptığı masraf ve getirdiği işçilerin masrafını bildiğim için sondajcıyı  zarar uğratmak  istemedim ve sözleşmemizdeki ücretin iki katı ücretini ödedim bu davranışım hem ustayı sevindirdi,hem de şu anda kullandığım  suya kavuşmuş oldum. Böylece sondajcı ile sıkı bir dostluk kurmuş oldum. Halen Silifke' de bu dostluğumuz devam etmektedir. 
Birincisi: Çankırı-Çorum Kırsal Kalkınma bünyesinde deneme ekim yapmak  için o günlerde yer aranıyordu. O günkü çalışkan idarecisi Bekir Genç bizim oralarda yer aramış bulamamıştı. İsteği 1 dönüm nadasa bırakılmış  hazır tarla idi. Burada deneme  üretimi  yapılacaktı.  Bekir Beye bir dönüm yer yerine  3 dönüm  yer tahsis ettim. Onlarda gerekli işlemleri yaptılar,ektiler,gübreledilerse de ne hikmetse ekilen  tosun buğdayı  Çorum arazisine uyum sağlayamadı. İkinci anım ise:Silifke'de aldığım araziyi sulamak için sondaj kuyusu yaptırmak gereğini duydum. Bir sondajcı ile anlaştık. Tarlam da su  umulduğundan  yakın bir seviyede çıkınca, sondajcı ustası ile yaptığımız anlaşma gereği yapılan işin çok  altında bir ücret vermem gerekiyordu. Adamcağız  sözünde  durmak  için fazla ücret talebinde bulunmadı.  Fakat  bu  durumda yaptığı masraf ve getirdiği işçilerin masrafını bildiğim için sondajcıyı  zarar uğratmak  istemedim ve sözleşmemizdeki ücretin iki katı ücretini ödedim bu davranışım hem ustayı sevindirdi,hem de şu anda kullandığım  suya kavuşmuş oldum. Böylece sondajcı ile sıkı bir dostluk kurmuş oldum. Halen Silifke' de bu dostluğumuz devam etmektedir. 
Paşa Çeten 1 Nisan akşamı geçirdiği bir kalp krizi neticesi vefat etmiş,öğlen namazı Ulu cami'de kılınan cenaze namazından sonra Çorum Ulu Mezar'a defnedilmiştir. Allah Rahmet eylesin. 
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
 
 
Paşa ÇETEN
ÖZÜMDEKİ SARAY
Yanacak mıydı özümdeki nakışlı saray ?
Biz yokken ateş koltuğuna oturmuş
Geceleri düşlerime giren kara yılan
Gelmiş güllerimin kalbine dolmuş
 
Sonunda anladım dünyayı gören gözlerimle
Aslanı kediye boğduran cansız bir postmuş;
Bana yakışmaz geçen zamanlara acırım
Fidan dikecek bir iklim bile kalmamış
 
Düşünüp bir kere göklere kaldırsak başımızı
Görürüz geldiğini Nebi'nin Uhud'dan !
Bize öğretmediler hakikâtin sırrını
Oysa bin bir renkli kelebekler geliyor ışıktan.
 
Sevgiyle beraber mânâda ellerimiz
Yoğuracak vatanı sularında ecrin
Seher vakti beyaz güller açarken
Çilemin teri akar yeşil lüleden
 
Koşuyor adımları kurşundan
Son damlayı içiyor altın tasından
Ve içime bir ses doğuyor imandan
Kellem koltuğumda, korkuyorum Allah'tan
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

07 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ÇOBAN Ayşe 1953-2006
1953 te Çorum'un Ovakarapınar köyünde dünyaya gelmişim. Evli  ve  üç çocuk annesiyim. İlkokulu doğduğum köyde bitirdim.Yıllar sonra Çorum Bahçelievler  Ortaokulunu dışarıdan bitirdim.
Halen Açıköğretim lisesine devam etmekteyim. İlkokul  sıralarında  hayalim öğretmen olmaktı.  Tüm çabalarıma rağmen nasip olmadı. Ama okuma hevesi hep içimde kaldı. Okumanın yaşı olmadığına inanıyorum. Meslek olarak seçim yapmadım. Ama güzel sanatlar dalında yetenekli olduğumu söylerler. Mimar Sinan Halk Eğitim Merkezinden  kuaförlük dalından 3 belgem var.  Yaşam tarzım bana sağlıklı kalmayı sağlıyor.  Görüyorum ki,buna yeni yetişen gençliğin ihtiyacı var.   Demek  istediğim gençliğin  şu beş önemli unsura ihtiyacı var.  Bunlar : azim, sevgi,saygı,inanmak ve güvenmektir.  Beni şiir yazmaya teşvik eden biri olmadı. Bu özelliğimin bana Allah'ın bir lütfü olduğuna inanıyorum.  İlk şiirim   Çorum Lider Gazetesinde yayımlandı.  Sayın  Abdullah  Ercan'ın derlediği Çorumlu  şairler  adlı kitabın 2. Baskısında 4 şiirime, Sayın Mahmut Selim Gürsel'in  Çorum  1997  adlı çalışmasının Çorumlular bölümünde   kısa  hayat hikayem ve  Şiirlerde Çorum   bölümünde iki şiirime yer vermiştir. Çorumlu 2000 Dergisinde ve mahalli basında şiirlerim çıkmaktadır. 
1995 in " Sevgi ve Hoşgörü Yılı "   olması nedeniyle " Bir Dünya İsterim "  adlı şiirim ödül almıştır. İdealimde çocuklarımın dürüst ve sağlıklı olması vardır. Allah'ın izniyle bunu başaracağıma inanıyorum.
" Çiğ Taneleri" adlı şiir dosyamın Temmuz 1999 tarihinde basılmıştır. Bu yıl içinde kitabımı geliştirerek 2. baskısını yapmak arzusundayım. Kafiyeli  ve  serbest  şiirlerin  yanı sıra henüz yayımlanmamış  anılar  ve  gerçek yaşamdan hikayeler olmak üzere düz yazılarımda bulunmaktadır.
Vaktin  nakit   olduğu günümüzde birazcık düşünülürse eğer,emeklide  olsak  yolun sonunda değil,başında olduğumuzu, daha çok  işlerin bizleri beklediğini göreceğiz. Diyorum ki;  bırakın  şu  adam sende boş ver  demeyi. Tembelliği  bırakın,pasiflikten kurtulun. Oysa  boş  vaktimiz de yok,geçirilecek zamanımız da.   Gafletten  sıyrılıp  bu  dünya hepimizin demeliyiz,bu  vatan bizim,bu bayrak ,bu devlet,bu millet  bizim.  Biz Türk Milletiyiz. Çalışkanız, çalışmalıyız. Bilinçsizce Türk Milleti değil mi diyen kendini bilmezler : Yüce Allah'ın  sırlarla  dolu olan bu güzel evrende sağlıklı  yaşamak için  aklı  başında  her insanın  aktif  olup,karınca  kararınca sen,ben demeden  yeni  yetişen  gençliğe güzel bir dünya bırakmamız hayırlı olur diyorum.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirleri yayınlandı.

Not: Bana yayınlamak için verdiği şiirlerini yayınlamaya devam edeceğim. Ruhun şad olsun ! Mahmut Selim GÜRSEL

 
 
Ayşe ÇOBAN
GÖSTER YARABBİ
Tevekkül eyledim;dalgın halime.
Göreyim yüzünü ol Muhammed’in.
Bizlere nasip mi fani dünyada,
Sevdiğin aşkına göster Ahmed’in ?
 
Serveti olanlar,haccını eder.
Kimisi önceden umreye gider.
Bilinmez kimde ne var,kimisi nider,
Can tenden uçarken;göster Mehmed’in
 
SEVGİCAN’ım gönül bağlar şahıma.
Muhammed Mustafa kızı Fatıma.
Şahadet ederim bir Allah’ıma,
Şefaatinden mahrum etme Mahmud’un
 
 
Ayşe ÇOBAN
GÖNÜL DOSTLARINA
Ey yüce Allah’ım senin aşkınla,
Kabardı şu bağrım coştu vallahi.
Damarda hızlandı dolaşan kanım,
Gönül dostlarına koştu vallahi.
 
Hoş geldiniz bize gönül dostları,
Gönülden selamı verir üstleri,
Biz de muhabbetin sevgi izleri,
Bir yıl değil,bini aştı vallahi.
 
İlahi sevgidir şiir yazdıran,
Gece yarısında uyku bozduran,
Mecnun edip ilden ile gezdiren,
Gönül bir kuş olup,uçtu vallahi.
 
Unutulmaz saygı değer ozanlar,
Allah aşkı ile kitap yazanlar,
Gönül bahçesine girip gezenler,
Sizleri dinlemek,hoştu vallahi
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

08 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

DEMİRCİ Metin 1951 Şair Yazar
1951 yılında Çorum'un Osmaniye Köyünde doğdu. Çocukluğu köyde geçti. O günlerin zorluklarını yaşadı. O zamanlar köyde okul  olmadığı için Kırkdilim Köyüne gitti. Daha sonra öğrenimine kendi köyünde devam etti. 
Arkadaşı  Orhan Kuyu'nun deyimiyle,o etkilenen uzak taşranın kendine özgü havasıyla yetişti. 
Öğrenim yılları çok başarılı geçmiştir. İlköğretim ve lise yıllarında başlayan okuma  sevgisi Metin  Demirci'de  sonraları  bir  tutkuya dönüştü. Onunla konuşanlar onun,her konuda ve farklı anlayışlarında pek çok bilgiye sahip oluşunu,bu renkli okumalara bağlamak mümkündür. 
Şiirle ciddi olarak 1979'larda başlar. 1983' ten itibaren pek çok dergide şiirler yayınlanmıştır. Bunlardan  birisi 1979-1989 yılları arasında Ankara'da yayınlanan " Aylık Dergi"dir.  İlk  şiiri ise Çorum Meslek Yüksek Okulu  yayını  olan  "Mesleki Kültür" adlı dergide çıkmıştır.  Bu akış daha sonra İstanbul'da yayınlanan "Hüner","Bu Meydan","Kar delen"  gibi dergilerde devam etmiş,oradan da"Kırağı","Düş Çınarı"  gibi  dergilerde sürüp gitmiştir. Bu arada Metin Demirci'nin gazete ve başka dergilerde pek  çok deneme ve makaleleri yayınlanmıştır. 
Arkadaşlarıyla birlikte Çorum'da " Duruşma"  adlı bir dergi çıkarmıştır. Halihazırda "Çorumlu 2000" ve "Kilim" gibi dergilerde yazmaktadır.   Deneme ve makalelerini toplayıp yayınlamaya  gayret etmektedir. "Ne Sen Varmış Senden Sonra" adlı bir  şiir  kitabı  vardır. Ayrıca "Çorumlu Yazar ve Şairler" adlı bir oluşuma ön ayak olanlar dan birisidir. 
Metin  Demirci;şimdi emekli bir öğretmendir.   Kendi söylemleriyle memuriyet kokan düşüncelerden kurtulmuştur. Velhasıl;daha özgün ve da ha özgür eserler bekleyeceğiz Metin Demirci'den  Metin Demirci;tekrarı sevmeyen bir sanatçıdır. Şiir ve düz yazılarında  orijinalliğe  önem verir. Ona göre yeni bir fikri olmayan sanatçı susmalıdır.  Sanatçının   susması kendini tekrarlamasından ya da   başkalarını taklit etmekten daha iyidir. Metin  Demirci'ye göre: "Hukuk sanata sınır koymaz. Çünkü bu   ikisi çelişemez. Yani ; düşünce suçu olsa bile sanat suçu yoktur. Hukuk sanat suçunu  meşru  saymaz.  İyi  ve  güzeli  amaç edinen sanat nasıl olurda kötü ve  çirkini  kendine araç edinir " Açıkçası ; Metin  Demirci,halâ aramızda yaşamaktadır.  Onu  çok  çabuk tanıyabiliriz. Özel kişilerin, özel  tavırlarla  kendini belli etmesi kadar doğal ne olabilir ki ?
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
 
 
Metin DEMİRCİ
AŞK VE AŞK
Oysa Adem yandı da oldu olan o zaman
Oysa Adem yanmasa da olurdu olacak olan o zaman
Oysa isyanım gereği değil de
Teslimiyettin gereğiyle yaşanırdı yaşanacak olan o zama
O zaman belki biz
Bir başka âlemde yaşar olacaktır
Bu dünyadan habersiz,şimdi yaşadığımız gibi
O zaman belki de biz
O yüzünden yaşayacaktık hayatı bambaşka biçimde
Ya da neden böyleyiz diye soracaktık kendimize
Şimdi sorduğumuz gibi
Bu alemden haber vermiş olsaydı o zaman teslim diyarından
İsyana akıl erdirenler olmayacaktık
Şimdi isyana akıl erdiremeyenler gibi
Ve bu âlemden o âleme değil de o zaman
O âlemdin bu âleme geçiş kapısı olsaydı ölüm
Yine korkuyor olacaktık şimdi korktuğumuz gibi
Ya da yine soruyor olacaktık
Neden böyleyiz diye,şimdi sorduğumuz gibi
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

09 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

DUYGUN Erol 1957 <Fotoğraf Sanatçısıı Yazar-Şair>
1957  yılında  Gümüşhacıköy'de   doğmuşum. Bütün küçük yerleşim biriminde olduğu  gibi sakin ve mutlu bir  çocukluk  dönemim  oldu. Okul hayatım boyunca  çırak olarak (Tezgahtarlık, Terzilik, Fotoğrafçılık  gibi) çeşitli meslek dallarını öğrenmeye çalıştım.  Liseli yıllarda fotoğrafçılığı öğrendim. Askerlik  sonrası  1980  yıllarında kısa bir dönem kavafiye dükkanı  açarak  esnaflık yaptım. 1983 yılında   şu  andaki  görevim ile birlikte 1987 yılına kadar  Dodurga'da  fotoğrafçılıkla uğraştım. Bu ara Rıza Ilıman'ın gazetecilik yaptığı dönemde Dodurga muhabiri  olarak  çalıştım. 
Ticaret  lisesi mezunu olup,evli 2 çocuk babasıyım. 
Şiir yazmaya Halk Ozanlarının şiirlerini okuyarak ve  dinleyerek  başladım. Bu konuda herhangi bir teşvik gördüğüm  söylenemez.  İlk şiirim 1973  yılında  Merzifon'un Sesi  Gazetesinde yayımlandı. 
Muhabirlik yaptığım yıllarda  ormanlarımızın  katledilmesine   yönelik  Çorum Gazetesinde yazdığım  bir haber makale nedeniyle şu anda ismini anımsayamayacağım bir Kayseri yerel gazetesinde teşekkür mektubundan başka ödül almadım.
İdealim;şiir konusunda yetkin bir yere gelebilmekti, ama  bu idealim henüz gerçekleşmedi. Basılmış bir çalışmam bulunmamaktadır. Makaleler ve  denemeler yazıyorum. Osmancık Haberde ve ara sıra Çorum Merhaba ve Çorumlu 2000 Dergisinde şiirlerim yayınlanıyor. 
Son söz olarak,hiç riya yapmadan bir dergi çıkarmanın ne kadar zor bir uğraş olduğunu bildiğimden  sizi  gösterdiğiniz  fedakarlık  ve performansınızdan  dolayı kutluyor,bu derginin siz istediğiniz  sürece yaşamasını dilerken inceliğiniz için teşekkür ediyor,başarılarınızın devamını diliyorum.
Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info   ve Aylık Şiir Antolojisi  çalışmaları yayınlanmıştır.
 
 
Erol DUYGUN
ALLAH ALLAH DEDİKÇE
Yaşlar dolsun gözümüz,
Hakk’a dönsün yüzümüz,
İnanç bulsun özümüz,
Allah ! Allah ! Dedikçe.
 
Aşk Allah’tan çoşarım,
Hakk yolunda koşarım,
Yalçın dağlar aşarım,
Allah ! Allah ! Dedikçe.
 
Hayatın gerçek tadın
Onu anıp ağladın,
Gerçekleşir muradın,
Allah ! Allah ! Dedikçe.
 
Dünyalıktan geçersin,
Şeytanlıktan kaçarsın,
Cennetlere uçarsın
Allah ! Allah ! Dedikçe.
 
Sen kulların Türküsün,
Şeytanlara ürküsün,
Düşmanlara korkusun,
Allah ! Allah ! Dedikçe.
 
Erol DUYGUN
GEL
Abdest ile hemi de.
Yolculukta, gemide,
Cemaatle camide
Namaz kılacaksan gel.
Elin, dilin, belile;
Coşkun deli, sel ile
Yunuslayın halile,
Temiz olacaksan gel.
Yürek, dilin, kol ile
Halı, kilim, çul ile
Kanın, canın, mal ile
Cihat edeceksen gel.
Yürek, beyin, baş ile
Arkadaş, dost, eşile
Bülbül gibi kuş ile
Kulluk yapacaksan gel.
Haziran 1998

 

 
Erol DUYGUN
YAŞAMAK GEREK
Ne bayramlar gördük gelip geçmemiş
Bayramları her gün yaşatmak gerek.
Halkını sevenler asla küsmemiş
Bayramları her gün yaşatmak gerek.
Dünyamızda varken kanla,göz yaşı
Sevmek olmalıdır insanın işi
Bayramı bilir mi sevmeyen kişi
Bayramları her gün yaşatmak gerek.
Bayramdan bayrama diyor merhaba
Dirgeni bilmeyen girer harmana
Sevgimizi sığdırmayıp bir güne
Bayramları her gün yaşatmak gerek
DUYGUN'i bayramda barışanlara
Yetimin hakkını bölüşenlere
Çıkarı uğruna savaşanlara
Bayramları her gün yaşamak gerek
 
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

10 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

GÜLTEPE Şükrü 1950 <Yazarımız>
Çorum Merkez Ahmatoğlan köyünde 05,02,1950 yılında doğdu. Ilk okulu  köyünde tamamladı. Orta ve lise öğrenimini Çorum’da yaptı. Askerlik dönüşünde 06,04,1974 tarihinde Çorum Ortaköy ilçesinde göreve başladı. 20,07,1974 tarihinde Kıbrıs Çıkartmaları için ihtiyat olarak askere alındı. 
Bu görevden dönünce aynı görevde çalıştı. Çorum Merkez İlçe adliyesinde bir müddet çalıştıktan sonra emekli oldu. Evli ve üç çocuk babasıdır.
Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info  çalışmaları yayınlanmıştır

 

 
Şükrü GÜLTEPE
HOŞ GELDİN RAMAZAN
Gönüllerin dermanısın
İnançların fermanısın
Hayallerin armağanısın
On bir ayın sultanısın
 
Niyet edip kalkacaksın
Orucunu tutacaksın
Dua ile yatacaksın
On bir ayın sultanısın
 
Senin rızkın ile kandım
Cümle gafletlere daldım
Mis kokulu amber sandım
On bir ayın sultanısın
Ezanların okunacak
Kandil mumlar yakılacak
Gerçek dostlar bilinecek
On bir ayın sultanısın
 
On bir ayda gelir geçer
Alemlere koku saçan
Davul çalar,uyku kaçar
On bir ayın sultanısın
 
Tanrımıza kavuşalım
Gerçek yolda buluşalım
Kırgın isek barışalım
On bir ayın sultanısın

 

Vakit gelir oruç açar
Gençlik geçer,ömür uçar
Sağlık bir ol tren kaçar
On bir ayın sultanısın
 
Bu dünyadan göçeceğiz
Kefen gömlek biçeceğiz
Tabut ile uçacağız
On bir ayın sultanısın
 
Adem Baba,Havva Ana,
Günahlarım kaba,kaba
Kıble yöne eyle eda
On bir ayın sultanısın
 
Bahar gözüm görmez oldu
Yazar elim yazmaz oldu
Seven dostlar sevmez oldu
On bir ayın sultanısın
 
GÜLTEPE der özüm hastır
Ben söylerim sözüp paktır
Günahlarım sevaptan çoktur
On bir ayın sultanısın
24.11.2000

 

   
Şükrü GÜLTEPE
ON BİR AYIN SULTANISIN
Tanrımıza kavuşalım
Gerçek yolda buluşalım
Kırgın isek barışalım
On bir ayın sultanısın
 
Vakit gelir oruç açar
Gençlik geçer,ömür uçar
Sağlık bir ol tren kaçar
On bir ayın sultanısın
 
Bu dünyadan göçeceğiz
Kefen gömlek biçeceğiz
Tabut ile uçacağız
On bir ayın sultanısın
 
Adem Baba,Havva Ana,
Günahlarım kaba,kaba
Kıble yöne eyle eda
On bir ayın sultanısın
 
Bahar gözüm görmez oldu
Yazar elim yazmaz oldu
Seven dostlar sevmez oldu
On bir ayın sultanısın
 
GÜLTEPE der özüm hastır
Ben söylerim sözüp paktır
Günahlarım sevaptan çoktur
On bir ayın sultanısın
24.11.2000

 

Şükrü GÜLTEPE
SEVAP OLSUN
Oruç tutmak sevap olsun
Kin nefret ortadan kalksın
Kardeşlik birlik gelsin
Mutluluk bizim olsun
 
Açı yoksulu doyuralım
Doğru yolda yürüyelim
Dar günlerde arayalım
Mutluluklar bizim olsun
 
Bol bereket sevap olur
Nur imanlar kalbe dolur
Herkes ettiğini bulur
Mutluluklar bizim olsun
 
Ben nefsime hakim oldum
En sonunda yolu buldum
Ani anda ölü oldum
Mutluluklar bizim olsun
 
ŞÜKRÜ der ki canlı ölür
Soluk gider toprak olur
İşte bak ömür işte oldum
Mutluluklar bizim olsun

 

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

11 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

GÜRSEL Mahmut Selim 1947 <Emekli Kütüphane Md. Yr. Gürsel Yayınevi Sahibi, Yazar, Çizer, Çeker>
1947 tarihinde babamın subay olarak bulunduğu Erzurum'da bir at arabasında doğum evine giderken doğmuşum. Babam Eminsu Ali Rıza Gürsel, annem ise Fahriye hanımefendi idi.  İlkokula İskenderun'da başladım. Ankara' da bitirdim. Ankara Yenimahalle Orta okulunun birinci sömestrsinde babamın emekli olmasından dolayı 1960 yılında Çorum'a gelince Atatürk Ortaokuluna devam ettim. Babamın "oku da oğlum ceketimi satar seni okuturum" diyerek bana yaptığı nasihatleri ters tepki yaptı, okumuyorum diyerek okulu birinci sınıfta bıraktım. Marangoz çırağı olarak Azmi Başar ustanın yanına girdim.  Askere gidene kadar ustanın yanında çalıştım. 1967 tarihin de askerlik dönüşü, Ankara Emniyet Müdürlüğüne teknisyen olarak göreve başladım.  Ortaokulu dışarıdan 2 yılda bitirdim 1972 tarihinde polis memuru olarak Ankara'da çeşitli şu beler ve kara kollarda çalıştım.
16 Eylül  1973  tarihinde  Selma (Kurşuncu) Hanımefendi ile evlendim.  1978 yılında ayında naklen Çorum İl Halk Kütüphanesine Memur olarak geçtim.  Dışarıdan Çorum Ticaret Lisesini iki yılda bitirdim. Kendi kendime Osmanlıca’yı öğrenmeye uğraştım, Hat sanatı ile biraz ilgilendim 150 ye yakın Ser levham var, Çorum Güzel  Sanatlar Galerisinde ve Kütüphane salonlarında bu levhaları sergiledim.
3.  8. 1988 tarihinde İl Halk Kütüphanesi Müdür yardımcılığına atandım.  1990 tarihinde  kütüphanelerdeki kitapların tasnifi ile ilgili 10 yıllık bir araştırmamı "Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey)"kitap haline getirip Kültür Bakanlığına sundum. Kitabımdan Türkiye'deki bütün Kütüphanelere dağıtılmak üzere 1000 adet satın aldılar.  Bitlis Tatvan’a tayin edilme olayım beni çok yıktı. Fakat bu üzüntümün boş olduğunu zamanla gördüm. Rabbimin izni ile Hacca gitmek nasip oldu, iki kitap daha yayımladım ve elinizde bulunan bu derginin çıkmasına vesile oldum. Mesleklerin insanlara sağladığı maddi avantaj olarak, evinizi geçindirecek, namerde muhtaç etmeyecek avantajından başka, manevi olarak; sizin yaptığınız işlerle ilgili karşılaştığınız problemleri değerlendirirseniz avantajların neler olabileceğini hayat okulundan öğrenmiş oldum.
İdealim: Çorum'a  tam teşekküllü bilgisayar ortamında bir kütüphane kazandırmaktır. Bu idealim yüzünden tayinim çıktı. Emekli Olunca Gürsel Yayınevini açtım. Yayımlanmış çalışmalarım bulunmaktadır. Bunlar: 
" Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey) ",  "Çorum'da Yatan Meşhur Yatırlar", 
"Çorum 97" ve  "Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergisi 63 sayı basıldı ve Bu sayfalardan Internet'te yayınlanmakta"“Çorum 2002”  
"Menakıb-ı Koyun Baba 2004 "Hacım 2007"İnternette yayımlanan sitelerim:
http://corum.name
http://corumlu.com
http://dergisi.info
 
 
 
Mahmut Selim GÜRSEL
RAMAZAN
Erecek miyiz şüphesi çoktu
İçimiz şüphe ile doldu
On bir ayın sultanı oldu
Gönlümüzün ibadet aşkısın
 
Sende bütün nimetler var
Arayanlara hepsi kâr
Bilmeyenler eder zarar
Gönlümüzün ibadet aşkısın
 
Bir bilseler sende olanı
Hep isterler Ramazanı
Gözlerler inan yolların
Gönlümüzün ibadet aşkısın
 
Seni bize verene şükür
Bilmeyenler bilmez teşekkür
Ağlayarak Ya Rab’bi Şükür
Gönlümüzün ibadet aşkısın
 
Bu yılda erdik bu aya
Allah hepimize acıya
Yaptığımız bütün duaya
Gönlümüzün ibadet aşkısın
16/09/2007 01,00 ÇORUM
 
Mahmut Selim GÜRSEL
RAMAZAN GÜNÜ
Geldi kokusu uzaklardan o günlerin
Mis gibi serin ve denizler gibi derin
Sakinlik ve huzur içinde bu gecelerin
Ramazan bekliyoruz ömrümüz olursa seni
 
Sessizlikler içerisinde huşu ile gecelerin
İbadetlerin yapıldığı dopdolu camilerin
Veren el ile alan el bilinmez kimin
Ramazan bekliyoruz ömrümüz olursa seni
 
Bir başka duyuluyor niye ezan seslerin
İnsanlar ve canlılar biliyorlar geleceğini senin
İçinde bulunan bin aydan hayırlı Kadir gecenin
Ramazan bekliyoruz ömrümüz olursa seni
 
Geldiğinde bilmeliyiz kıymeti ve ecrin
İbadetler inanın O’na ama sevabı senin
Bir verip bin almanın gününü iyi bilin
Ramazan bekliyoruz ömrümüz olursa seni
 
Ne der bilmem ki sizlere yazan melek kimin
Sevabı pek bol olur bu Ramazan günlerinin
Kıymetlilerin kıymetini bu günde iyi bilin
Ramazan bekliyoruz ömrümüz olursa seni
15 Ağustos 2009 11.50 ÇORUM
 
 
Mahmut Selim GÜRSEL
KADİR GECESİ
Rabbin sana bak ne diyor!
Anlayabilir isen eğer;
Bu geceyi Kadir ismi ile isimlendiriyor;
Diyor ki; Kur’an-ı Kerimini yolladığı geceyi.
O geceyi arayıp senin bulmanı istiyor
Der ki Rabbim: Bil ki sen bu gece
Bin aydan hayırlı olduğu gecedir;
Onu bulmak sana bırakılmış bir keyfiyettir.
Arar bulabilirsen eğer ne bir umut olur sana;
Ne mutlu o geceyi bulana;
O faziletten bularak faydalana!
Aramayan kaybeden olurmuş!
Pişman olsan da zaman geçmiş olurmuş;
O geçi güneş doğana kadar gece senin
İste bol bol Ondan mağfiretin
Nasıp olmuş ise sana inan;
Görmek için inerçıkar mekânına
Melekler imrenir senin yalvarmana!
13/07/2015 ÇORUM 23,35 
 
Mahmut Selim GÜRSEL
BAYRAM GELMİŞ
Baktık ki bir gün dediler
Kapımıza Bayram gelmiş;
Beklemiyorduk onu çoktan
O yine de bize gelmiş!
 
Bayram için denir ki;
Sevgi, saygı, özlem ile
Gelince yılda iki kere
O yine de bize gelmiş
 
Önce Ramazan ile geldin
Kıymetini bilemedim
Şimdi Kurban ile geldin
O yine de bize gelmiş
 
Sesiz ve zaman içinde
Bekleyeni oldukça çok
Kutlayanı ise hiç yok
O yine de bize gelmiş
 
Geldiği yer dinin gereği
Emreylemiş onu yaratanı
Kutlayınız birlikte demiş
O yine de bize gelmiş
20/10/2012 22,10
 
 
Mahmut Selim GÜRSEL
İMANIMIZ VAR DA AMELİMİZ YOK
Kapılmışız bizi Dünyaya getiren sebeplere
Şeytana uyanların arkasından gidenlerden olduk
Bakmadık yarınımız olan ahrete nedense
Bu dünyada maddiyatın peşinde koşar olduk!
 
Sadık diye bildiğimiz bütün etrafımızın
Riyakar bir topluluğa dönüldüğünü görüp
Şaşırmaya vaktimiz olmadan onların zulmü
Bizim ensemizde o zulmü görmüş olduk!
 
Sağlık, sıhhat kalmadı bu yaşanan zamanda
Varsa yoksa para, yeşil dolar, kara para
Ver Allah’ım ve helal haram demeden
Bu zamanın kulları haramları yer olduk!
 
İman ettik diyoruz yaşadığımız bu günlerde
Yediğimiz önümüzde yemediğimiz gerimizde
Bakmıyoruz etrafımızda aç yoksul var mı
Kendimizden başkasını düşünemez olduk!
 
Amelimizde doğru yaptık bütün eğrileri
Kendimizi kandırdık bilmiyor muyuz sanki
Dört kolluya binice göreceğiz bütün gerçekleri
Kafamız sapmaya değeceğini düşünmez olduk!
14/02/2014 Çorum
 
Mahmut Selim GÜRSEL 
NASILSINIZ?
İsterim burada bulunanların hepsine aynı anda NASILSINIZ? Demeyi.
Dilerim bir gün olur, insanca sevginin buluruz hepimiz değerini
Selam Allah' C.C. Güzel isimlerindendir bilmeyiz pek çoğumuz
Dilerim öğretir hepimize Allah'ımız biz onun yarattığı kuluz.
Aciziz, bilgisiziz diye sızlanmamız bence çok gereksiz bir bilgi
Allah C.C. Yaratırken Âdem’e verdi Dünyada kullanacak ilimi
Emretti Meleklerine secde edin, bu benim Dünya'da halefimdir
Hepsi dinledi. Biri müstesna o da meleklerin âlimi idi
O’nu yaratırken Allah C.C. öyle yaratmıştı bilebilsek onu
Tanırdık, iyilik ve kötülük nedendir, neden gelir sonu.
İsterdim inanın hepinizi tek, tek tanımayı kardeşçe
Anlardık birlikte, Dünyada neler yapabilirdik birlikte
Kalem bu, oldu şimdi klavye. Yaz, yaz bitmez satırlar
Başınızı çok ağrıttım değil mi sizin arkadaşlar?
Gocunanlar çıktı ise af etsinler beni ne olur
Kul hakkı bu, bu dünyada olmazsa öbür tarafta olur
Bu gün doğmuşum, ne mutlu bir günde işte.
Hoşça kalın bu günlükte yeter yazdığım size
Mahmut Selim GÜRSEL 30 Ağustos 2007 Çorum 13,32
 
 
Mahmut Selim GÜRSEL
YOLARSA ORAYA O YOLLAR
O yollar; yollarsa oraya seni,
Para, pul, zenginlik hepsi bahane,
O yollar; yollarsa oraya seni,
Yaşlılıkla gençlik hepsi bahane!
 
O yollar; yollarsa oraya seni,
Hava yolu, kara yolu bahane.
O yollar; yollarsa oraya seni,
Olmaz olur o an; her şey bahane.
 
O yollar; yollarsa oraya seni,
Derler ki, sen zengin değilsin ya hu!
O yollar; yollarsa oraya seni,
Karışırlar sana; bakma onlara
 
O yollar; yollarsa oraya seni,
Fakiri, zengin eder gönlünce O!
O yollar; yollarsa oraya seni,
Zengini yoksul kılar isterse O!
29 Nisan 2002
 
Mahmut Selim GÜRSEL
AN
Bir gün bu gördüğün yerlerde
Bir gün o topraklar yok olacak.
Oraya bakınca gördüğüm bu yer mi;
Diye bakınıp duracaksın sen.
Evet o gördüğün yerler artık ateş,
O gördüğün topraklar kömür,
O gördüğün güzellikler
Hepsi birden Cehennem
Olarak karşında duracak.
Onları tanıyacaksın ateş olarak bedenini saran
Kıvrak alevler ve seni yok ederek tekrarlar;
Yeniden yaratan Rabb'ini
Anarak yaşadığın yer.
O yeri boş ve harap olarak bulacaksın.
Son pişmanlığa ramak kalmadan;
Sen sen ol da esas dünyanı bil, orada geçecek
Zamanlarda; Bulunduğun mekânlarda
Acı ile, zahmet ile Rabb'in
Sana verdiği elem ile
Değil sana vereceği saadet
Rahatlık ve neşe ile an.
Cennetlik olman kolay!
13 Mart 2003 02,15
 
 
Mahmut Selim GÜRSEL
GÖRDÜK
Nasip ettin geldik gördük;
Sana şükürler olsun Rabbim!
Buraları gördük; seni bildik
Senden af, mağfiret diledik!
Hac eyledik burada emrin ile
Emrin rükünleri yaptık bir bir
Sana ulaşmaktı emelimiz bizim.
Geldik; gördük buraları senin için
Bitince rükünlerimiz görevimiz
Sevgili kulun için düştük yola
Vardık Muhammed Sallahu Aleyhisselam'a
Ziyaretimiz ile mutlu ve umutlu
sayende bulunduk O'ndan şefaati
Ravzasında bulunmamız nasip oldu
Rabbim Senden tekrar gelmemizi,
Kabe'ni, Ravza sahibini görmemizi
Diledik kalbimizle, dilimizle
Nasip ettin bize on beş yıl sonra
Peş peşe geldik eşimle huzuruna
Yazdım bu dizeleri Kurbanın birinde
Af senden, davet senden biz kullarına!
25/10/2012 Çorum Kurban Bayramı 1. gün saat 12,35
 
Mahmut Selim GÜRSEL
GÖRDÜM GELDİM ÖZLEDİM
Gitmiştim yine çağrıldığım o makamlara
Gördüm de gelirken orayı özledim
Gülmedim ben oralarda bakıp anıp
Geldiğim yere geri gideceğimi düşünemedim.
 
Baktım baktım doyamadım oralara
Benim o mekânın karşısında neydim
Buralara tekrar O’nun sayesinde geldim
Bu devirde çabucak O Kıble’de idim.
 
Zamanı geldi gittik o Habib’in yurduna
Doyamadım Ravza’sının kokusuna
Ziyaretimiz tamamlandı hemen
Koymadılar bizi yolladılar oradan.
15/06/2011 19,55 Çorum
 
 
Mahmut Selim GÜRSEL
HACIM!
Esen yelde, akan suda
Denizde, ırmakla gölde
Gezen gölgelerle yerde
Hacım! Seni gördüm.
 
Hem önümde hem ardımda
Baktım gördüm onu gökte
Bana bakan her gözde,
Hacım! Seni gördüm.
 
Okuduğum kitaplarda
Yazdığım kâğıtlarda
Dinlediğim ağıtlarda
Hacım! Seni gördüm.
 
Yürüdüğüm yollarda
Gördüğüm mekânlarda
Dolaştığım ülkelerde
Hacım! Seni gördüm.
6/02/2005
 
Mahmut Selim GÜRSEL
GÖNÜL GÖZÜ
Gördü gözü O’nu gördü,
Soramadı O’u,kimi, seni,
Bekle de gör dedi özü,
Gözüm seni bekliyorum.
 
Dağlar,ovalar bahçeler,
Hepsi birbirini ekler,
O’na bakan gözler görür
Gönül gözü,hayat özü.
 
Sallanma be deli gönül,
Arlanmayan hiç arlanmaz,
Kırkından sonra azanı
Teneşir bile paklamaz.
10 Temmuz 2002
 
 
Mahmut Selim GÜRSEL
VADE
Bir gün gelir bizde gideceğiz
Herkesin gittiği o yola
Bu dünyanın yapısı bu
Bizde çıkacağız bu yola
 
Gelin gelmeyen ev olurda
Onun gelmediği ev olmaz!
Sıra kimde ise zamanı geçmez
Gelince ecel adamı hiç seçmez
 
Bu kapıdan sırası gelen geçer
Ekin biçer gibi canını biçer
Dağ kadar servet versen ne çare:
Sıra gelince ömür denen şey biter.
 
Mahmut Selim GÜRSEL
BİR GÜN
Bir gün hepimiz göçeceğiz bu dünyadan
Gelecek o gün hiç beklenmediğin an
Sessizce alıp götürecekler dünyadan
Yaşadığını zannettiğin işte bu an
 
Sevgi; Bilinmeyen bilmece dünyadan
Aşk; Heyecan ve tanınmak istenen an
Umut; Beklenen bir deneyimdir inan
Hayal; kırılmasın sanık umudun bir an.
 
Bir gün, sıramız geldiğinde meydandan
Çağıracaktır bizi bir bir yaratan
Soracak: Ne buldun o kısacık hayattan
Susacağız biz, konuşacak el, ayak ve azan.
03/07/2007
 
 
Mahmut Selim GÜRSEL
GELİNCE YANINA ÖLÜM
Ölüm İster kaç ister kaçma.
Zamanın gelince gelecek başa.
Yazan yazmış şenin anlına;
İster Suriye'de ol ister burada
Ömür bir dakika uzar zannetme
Uzatsa idi Lokman Hekimin ömrü
O de geldiği gibi gitti dünyadan
Kimimiz yatakta, kimimiz yolda.
Kımızı ise batan bir teknede
Genç, çocuk, yaşlı tanımaz
İster sığınmacı ister padişah
Emir gelince karşına çıkacak
Ölüm geldi mi karşına zamanı
Hazır ol gideceğiz geldi zaman!
Yok ölüm için hiç bir aman!
Bazen seni görevde alır yanına
Bazen ise gidersin yok yoluna
Yazan yazmış senin yazını korkma
Eninde sonunda gelecek ölüm başına
 
Mahmut Selim GÜRSEL
MEZAR TAŞINLA
Bir başka diyara geçiş kapısı;
Yattığın toprak anan senin anla!
Başında dikilmiş duran dünyadakilere
Bilgi veren yaftan mezar taşınla!
Bakan bilmezse de seni anlar;
Okursa eğer sendin ismini,
Bir “Fatiha” beklersin herkesten.
Bilgi veren yaftan mezar taşınla!
Bilir misin ki sen şimdi yaşıyorsun,
Zamanın gelince sende gireceksin,
Belki bir Cennete, belki bir Cehenneme,
Bilgi veren yaftan mezar taşınla!
Kiminde yontma taştan bulunur
Kiminin mermer ve somakiden
Kimininki ise kaya parçası
Bilgi veren yaftan mezar taşınla!
01/01/2007
 
 
Mahmut Selim GÜRSEL
GEREK
Bilgi o bilgiyi bilmekle öğrenilmez.
Bilgiyi tatbik ederek geliştirmek gerek.
Okumayla adam olunur sanma; olunmaz,
Okumadan önce kendini bilmek gerek.
Sevmekle aşk hiç bir zaman başlamaz,
Sevdiğini çok iyi tanımak gerek,
Tanıdığını sandığın her şeye kanma
Her duyduğunu araştırman gerek.
Bilmekle bilmemek aynı kefede değil,
Onları tam ve doğru ayırabilenler gerek
Takdir Allah'tan diyerek beklemekle olmaz
O takdir edileni senin araman gerek,
Balık verme insanlara inan o geçicidir
İnsanlara balık tutmayı öğretmen gerek,
Sen sen olmadıkça inan seni kimse tanımaz.
30 Nisan 2008 saat 13.25
 
Mahmut Selim GÜRSEL
HAK  
Hak nedir bilir misin gülüm?
Hak seni yaratanın bir ismidir.
Hak denince yer, gök yaratanını bilir.
Hayvanlar, canlılar, otlar bile bilir.
Kim bilmez bilir misin gülüm?
Yaratanını bilmez olan Hak kı bilmez,
Allah’ı tanımayan Hak nedir bilmeyenler,
İftira edenler bilmez,
Yalan söyleyerek onu tanımaz,
Hak! İçin İstiklal Marşımızda:
“Hakkıdır Hakka Tapan Milletim”
Deriz her okunuşunda hepimiz,
Hak nedir düşünmez ve bilmeyiz!
Hak için sevmek,
Hak için ölmek,
Hak için yaşamak.
Hepsi için düşün gülüm.
Hak yeme, hakkını yedirme sen;
O zaman Hakkı tanıyan bilen insansın sen!
13/04/2012 Çorum 17,40
 
 
Mahmut Selim GÜRSEL
ESAS VATAN
Bırak artık beni gafil gönlüm
Bırak da kendi kendimi bulayım,
Bedenim artık rahatlık isterken
Güzel gösterdiğin dünya ile
Yaşamak isteyen sen gönlüm,
Dünyada kal; bırak beni emi
Bırak da artık hazırlanayım
Umutsuz dünyaya değil;
Umut olan esas hayata
Esas olan yaşamaya
Sen dünyada kal bedenimle
Gönlüm, bırak artık beni
Bırak da yaşadığım güzellikler
Güzel gözüken şeyler senin olsun
Ben artık hazır olmalıyım
Ben artık bulunmalıyım fanilikte
Yok olmak değil amacım benim
Kapıdan geçerek esas yerime
Asıl vatanıma varayım.
13 Mart 2003 02,20
 
Mahmut Selim GÜRSEL
DİYORLAR; HELAL, HARAM VER ALLAH’IM!
Bu Vatan Türkiye Cumhuriyeti,
Bu idarecisi Darulharp derki,
Soymak beytülmal onlara helal ki
Diyorlar; helal, haram ver Allah’ım!
 
Beytülmal çalmak helal olsa idi;
Hazreti Ömer başkan iken yerdi
Devlet malını emanettir bildi
Diyorlar; helal, haram ver Allah’ım!
 
Bak şimdi ahir zaman işte geldi
Atalar; balık baştan kokar derdi
Beytülmal ki hepsini kendi yedi
Diyorlar; helal, haram ver Allah’ım!
 
Bu günlerde haram helal gibi
Gayrimüslim eş; oldubitti dedi
Yahudi ile kardeş olmuş idi
Diyorlar; helal, haram ver Allah’ım!
 26/03/2013 Çorum 16.30
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

12 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

HARDAL Rıza 1937 <Folklorcu-şair>
 Rıza Hardal 1937 yılında Çorum Kuşsaray Köyü'nde doğmuştur.Küçük yaşlarda annesini 7 yaşında da babasını kaybetmiştir.Amcası tarafından 1945-50 yılları arasında ilkokulu Kussaray Köyü'nde bitirmiştir.1950 yılında Ladik Akpınar Köy Enstitüsüne girmiş, 1 hafta sonra okulu terk etmiştir.Köyde çiftçilik ve çobanlıkla geçimini sağlamıştır.
 
 15.12.1959'da evlenmiş.26.01.1960 da asker olmuştur.Vatani görevini İsparta' da yapmıştır.1962'de askerden dönmüştür. Döndüğünde çiftçilikle uğraşımsını sürdürmüştür.15.03.1970 yılında Halk Eğitim Merkezine 657 Devlet Memurluğu Statüsüne girmiş, Halk Eğitim Folklor ve sosyal faaliyetleri yürütmüştür.Oğlu Ali Hardal ile halk oyunları öğreticiliği yapmış, 26 yıl 3 ay yurt içi turnelerine Çorum'u temsilen Hitit Folklor topluluğunu götürmüştür. Festivallerden bazıları 26 Ağustos 1971 Malazgirt Savaşının 900.yıl dönümü Festivali, Erzurum, Sivas Kongre şenlikleri, Ağrı, Artvin İllerinin Kurtuluşları,Edirne Kırkpınar Şenlikleri vs... buna benzer 26 yıl 67 ili dolaşmıştır.1995'de emekli olmuştur. 
Rıza Hardal bir okuma meraklısı olduğu için 3 oğlan 2 kız 5'ini de okutmuş eğitim öğretim katarına katmıştır.
Rıza Hardal bir okuma meraklısı olduğu için 3 oğlan 2 kız 5'ini de okutmuş eğitim öğretim katarına katmıştır. 
İlkokul çağlarından itibaren yazı yazmaya başlamış 500'ü aşkın ürünü vardır.Bunlar Avrupa'da, Ankara'da, Çorum da  yerel gazete, dergi ve bültenlerde yayınlanmaktadır. Çocukları Anadolu'nun çeşitli yörelerinde görev yaptığından uğraşılarım arasında, yurt içi gezilerinde araştırma yaparak yerel gazete ve radyolarda ürünlerini sergilemektedir. 
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir
 
 
Rıza HARDAL
RAMÁZAN MANİLERİ
Bizlere verdin sefa,
0 Rabb’imize hamd olsun
Her nefeste bin defa
Herkes sabırla bekler
Zayi olmaz emekler İftara guliyoruz
Hazırlansın yemekler.
Akşam göründü hilal
Kazançlar olsun helal
Oruc’un sevabını
Çok verecek Zül Celâl
Mevlâ’dan geldi ihsan
Zop işler ola asan
Sevindirdin Iümin’i
Merhab` ya Ramazan
Kavuşttuk Ramazan’a
Hem de büyük ihsanla
Bu ayda nruç tutmak
Huzpr verir insana
Göz ayın hepimize
Mübarek günler bize
On bir ayın sultanı
Hoş geldin evimize
Şükür bu aya gérdik
Akşam hilali gördük !
Sevinçlere gark olup
Yüzü secäeye sürdük
Karşıda viran saçak
Dayansa yıkılacak
Uyumayın komşular
Bu gece sahura kalkılacak
Bahçeden aldım narı
Nerın karuğu sarı_
Güle oyuna geldi
On bir ayın sultanı
Çorba mantı taşmadan
Allah’ım sen kavuştur
Ramazan başlamadan
Bu Aya hürmet gerek
Nimete şükür gerek
Mübarek Ramazan’da
Bize ibadet gerek

 

Rıza HARDAL
YÜCE MEVLAM NASIL VARAM DİVANE BEN
Oruç tutmam,namaz kılmam.
Nasıl varam yanına ben,
Bir lokmacık haram yeyem,
Nasıl varam huzura ben ?
 
Zekat dedin veremedim,
Dertlerime dert ekledin.
Param yok Hacca gitmedim,
Nasıl varam yanına ben ?
 
Kelime şahadet getirdim,
Yurdum,yuvamda oturdum.
Şeytanlarımı artırdım,
Nasıl varam yanına ben ?
 
Gercecik idim yaşlandım,
Dünya ahvalin başladım
Şeytanlarımı taşladım,
Nasıl yanına varam ben ?
 
Can  cesetten çıktığı an,
Dertlerime sen ol derman
İşte geldim huzura ben.
Nasıl varmam yanına ben ?
 
Doğru yoldan ayrılmadım,
Yandaşlarca kayrılmadım,
Kutnu kumaş giyinmedim,
Nasıl vardım yanına ben ?
 
Yeşil toprak gazel oldum
Dünya bize güzel oldu,
RIZA candan bezer oydu,
Nasıl varam divane ben ?
05-10-2005

 

   
Rıza HARDAL
CAMİLER CAMİLER
Cami bizim şaheserimiz
Allah zikreder dilimiz
Hem ölümüz,hem dirimiz
Camilerde,camilerde.
 
Yedi Ekim’dir haftası
Ruha aşılamak tavası
Dini görevlinin başı
Camilerde,camilerde.
 
Cami Allah’ın evidir
Mümin olanın yeridir
Hem evidir,hem yeridir
Camilerde,camilerde.
 
Camilerde zengin fakir
Takke vurur,eder zikir
Beyaz sakal,siyah kakül
Camilerde,camilerde.
 
Cami bir ibadet yeri
Din eğitimin temeli
Halkın eğitiminin yeri
Camilerde,camilerde.
 
Allah rızasını kazanmak
Tövbe ederek yaklaşmak
Beş vakitte namaz kılmak
Camilerde,camilerde.
 
Diyanet işleri bakar
Geceleri kandil yakar
Gönül gönülleri kokar
Camilerde,camilerde.
 
Allah bir Muhammed haktır
Gidenlere günah yoktur
Her işin başı doğruluktur
Camilerde,camilerde.
 
Dini yolu Erkan yolu
Orda bağla eli,kolu
RIZA diyor doğruluğu
Camilerde,camilerde.
01-10-2005

 

Rıza HARDAL
AF ET ALLAH’IM
Bilmeden eğer günah yaptımsa
Tövbeler tövbesi af et Allah’ım
Helal diye haram lokma yuttumsa
Tövbeler tövbesi af et Allah’ım
 
Haksız yere bu hak benim dedimse
Doğru yol koyupda eğri yola gittimse
Sana karşı asi kulluk ettimse
Günahım var ise af et Allah’ım
 
Su canı sen verdin, sen alacaksın
Erinde geçinde sen soracaksın
Yolun şaşırana yol bulacaksın
Günahım var ise af et Allah’ım
 
Neler yarattın sen bizim için
Bilmedim günahım ne idi suçum
Gelmiş geçmişlerin başı hakkı için
Günahım var ise af et Allah’ım
 
Var mı senden başka yalvaracağım
Elbet ben ettiysem, ben bulacağım
Ne yüzle huzura ben varacağım
Günahım var ise af et Allah’ım
 
Af edici derler senin adına
Doyulursa şu dünyanın tadına
Koyma beni Mahşerde Sıratına
Var ise günahım af et Allah’ım
 
Günah benim, yapan benim, suç benim
Kılıç benim, kalkan benim, güç benim
RIZA diyor huzuruna göç benim
Günahım var ise af et Allah’ım
03/08/2012

 

   
Rıza HARDAL
BU BAYRAMDA
Arifeden sonra bayram
Biri Kurban, diğeri Ramazan
Barışalım ehli iman
Bu bayramda, bu bayramda
 
Gurbet elden eş,dos gelir
Hemi doğar; hemi ölür
Kahi ağlar, kahi güler
Bu bayramda, bu bayramda
 
Dağda çoban koyun kuzu
Âşıklar çalıyor sazsı
Ana ,baba,oğlu,kızı
Bu bayramda, bu bayramda
 
Küsülü, dargın barışır
Küçük büyüğe danışır
Tatlı yer, tatlı konuşur
Bu bayramda, bu bayramda
 
Hayır, işler başı demek
Bir yıl boşa gitti emek
Sıkça giyinip eğlenmek
Bu bayramda, bu bayramda
 
Cümle âlem hayır duanız
Şen olsun, yurdun yuvanız
Biz günahkâr kullarız
Bu bayramda, bu bayramda
 
Deliye her gün bayram derler
Akıllı der malı neyler
Ziyaret edilir dede, nineler
Bu bayramda, bu bayramda
 
Hastalara şifa olsun
Dertlilere deva olsun
RIZA eder ıslah olsun
Bu bayramda, bu bayramda

 

Rıza HARDAL
AĞLADI
Denizler kabardı yerler yarıldı
Gökte melekler yerde insan ağladı
Binalar yıkıldı yerler bir oldu
Görenler ağladı eller ağladı.
 
Bir çok insanın yüreği yandı
Karda kışta kaldı kimileri dondu
Tabiat afatı ocaklar söndü
Sönenler ağladı sönen ağladı
 
Kalmadı dünyada servete varan
Canları topluca mezara konan
Güçlü güçsüzle kırar da kıran
Kıran da ağladı, kıran ağladı
 
Tarihte olmadı böyle bir tufan
Onlar da oldular bayrama kurban
Kim idi denizi ikiye bölen
Bölenler ağladı, bölen ağladı.
 
Bayram geldi üzgün üzgün kullarda
Gelir yakınları gözü yollarda
Sıra gelmez tabutlara sallara
Tabutlar ağladı, sallar ağladı.
 
Tabiat azabı Buşhun zulümü
Dünya ahvalimi Allah kulumu
RIZA der ki şaşırdılar yolumu
Gelenler ağladı yollar ağladı.
30/12/2004 Bursa Yanişehir

 

   
Rıza HARDAL
GÖNÜL
Gönül pek yüksekten uçma
Enginlere düşen gönül
Yad ellere sırrını açma
Enginlere düşen gönül
 
Dağlar yüce aşamazsın
Tay at ile koşamazsın
Menziline varamazsın
Enginlere düşen gönül
 
Allah’a bağla özünü
Cevir Turab’a yüzünü
Doğru söyle sen sözünü
Enginlere düşen gönül
 
Ne alırsan enginden al
Denizlere değil Ummanlara dal
Düşüp kalkandan ibret al
Enginlere düşen gönül
 
Uyma gönül kavgasına
Düşme gönül sevdasına
Çıksan gönül yaylasına
Enginlere düşen gönül
 
RIZA der ki hakkını böyle
İkisin sus birini söyle
Sen enginlere söyle
Enginlere düşen gönül
01/08/2009 Kuşsaray Köyü Çorum

 

Rıza HARDAL
TEMELİ BUDUR
Geçti ramazan geldi bayram
Niceleri oldu hayran
Çalışalım ehli iman
İslam’ın temeli budur.
 
Bayram geldi barışalım
Uzay çağı yarışalım
Çarpışmadan anlaşalım
İnsanlığı yolu budur.
 
Bayramın ikinci günü
Unutalım kini,dünü
Evveli,ahiri hani
İmanın temeli budur
 
Üçüncü gün daha canlı
Eskilerden kalan var mı ?
Dargınlık,kırgınlık olur mu ?
Kur’an-ın temeli budur
 
Kırgın dargın barışı
Koyun kuzuya karışır
Küçük büyüğe danışır
İnsanlığın yolu budur.
 
Doğru yürü izlerini
Hakka çevir gözlerini
RIZA bitir sözlerini
İyiliğin temeli budur.

 

 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

13 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

İNCE Nihat  1954 <Yazarımız>
1954 yılında Artvin ilinde doğmuşum. İlk ve orta öğretimimi Artvin’de yaptım. 1974 yılında askere gittim. Muhabere Topçu Çavuşu olarak askerliğimi bitirdim. 1977 yılında Polis Memuru olarak İstanbul’da göreve başladım. Şark hizmeti için Malatya iline atandım.
1988 yılında şark hizmeti dönüşü Çorum’a atandım. 1997 yılına kadar Çorum’da görev yaptım.1997 yılında emekli oldum. 20 yıldır Çorum’da ikamet ediyorum. 1992 yılında eşimin kanser hastalığına yakalanması ve 1995 yılında eşimin Rahmetli olması neticesin çok sıkıntılı ve duygulu günler geçirdim. O tarihten bu tarihe kadar şiir yazıyorum.
2006 ve 2007 yıllarında Güzel Türkiye’m ve Özledim adlı iki adet şiir kitabım yayınlandı.Mahalle gazetelerde şiirlerim yayınlanmaktadır. Internet’te Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi’nde http://corumlu2000.corumlu.com  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.corumlu.com ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde http://ayliksiirantolojisi.dergisi.info  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir

 

 
Nihat İNCE
MÜBAREK RAMAZAN AYINDA!
Mübarek Ramazan ayında,
Bolluk, bereket olur.
Güzel Ramazan ayında,
Mümin olan neşe bulur.
 
Bütün insanlar camilere doluyor
İnsanlar neşe buluyor
Fakirin yüzü gülüyor
Mübarek Ramazan ayında!
 
İnsanlar mis gibi kokar
Müminler camiye koşar
İmam nehir gibi coşar
Mübarek Ramazan ayında!
 
Fitre, zekâtlar verilir
Allah katına erilir
İyilikler ortaya serilir
Mübarek Ramazan ayında!
 
NİHAT bu ayı seviyor
Allah yolunda gidiyor
Mümine saygı duyuyor
Mübarek Ramazan ayında!
30/09/2007

 

Nihat İNCE 
MÜBAREK KADİR GECESİ
Kıymet ve şeref gecesi
Mübarek Kadir Gecesi
Üstünlük ve hüküm gecesi
Mübarek Kadir Gecesi
 
Kur’an Kadir Gecesi indi
Müminler değerin bildi
Müslümanlar galip geldi
Mübarek Kadir Gecesi
 
Bin aydan daha kıymetli
Durmadan ibadet etmeli
Allah yolunda gitmeli
Mübarek Kadir Gecesi
 
Ramazan’ın yirmi yedisi
Üstünlük hüküm gecesi
Durmasın hiç ezan sesi
Mübarek Kadir Gecesi
 
Gecenin değerini bilmeli
Allah’a ibadet etmeli
NİHAT bunları sevmeli
Mübarek Kadir Gecesi
06/10/2007

 

 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

14 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KANDEMİR Rıza   1958 Şair
            01/01/1958 tarihinde merkeze bağlı Çağşak Köyünde Mehmet ve Nazengül’den dünyaya gelmişim. Çocukluk yıllarımı hayvanları otlatarak geçirdim. Doğa ve doğaüstü güzelliklerin hayranıyım.
            İlkokulu Çağşak Köyün İlk Öğretim Okulunda bitirdim. 1970-1971 yılında Orta Okula Sungurlu’da başladım. Orta Okulu bazı özel sebeplerden dolayı birinci sınıftan sonra bırakmak zorunda kaldım.
            1978-1979 yıllarında Vatani Görevimi Ağrı’nın On İkinci Topçu Alayı Uçaksavar Bataryasında yaptım.
            1981 tarihinde özel yaşamımı Yeter Hanımla evlendim. İkisi kız biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıyım.
            1971 yılının Mayıs ayında şiir yazmaya başladım. Halen şiir ve deyişler yazıyorum. Otuz altı yılın birikimini yayınlamış olduğum “ÇİÇEK DİYE KALEMİMİ KOKLADIM” isimli kitabım vardır.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
 
 
Rıza KANDEMİR
GELDİ
Bir nur gördü geceleyin düşünde
Uyandı Haceri’i buldu başında
Gurban etti İsmail’i düşünde
Ağardı saçları başa gış geldi
 
Hak emretti ol Musa’ya bilindi
Gurd donunda melekleri indirdi
Ol sürünün sahibine gönderdi
Mor koyun meledi goynu boş geldi
 
Hacer’den İsmail dünyaya geldi
Ona yedi yıllık süre verdi
Hüda Cebrail’den nida gönderdi
Terlere belendi gözden yaş geldi
 
İbrahim Hacer’in yüzüne baktı
Şevkatla gınayı eline yaktı
Cebrail gözüne sürmeyi çekti
Arafat’a duman durdu gış geldi
 
İsmail ataya elini verdi
Taşlayıp şeytanı gözünden vurdu
Gurban olacağını ona duyurdu
Vardı Hacer’den de eli boş geldi
 
Ol melekler fizan edip ağladı
Hem gözünü ellerini bağladı
Aşkından bıçağını gerdana salladı
Kesmez bıçak gazaba taş geldi
 
O günün şahidi Cebrail Celil
Bileyip bıçağı kükredi Halil
O günden bu yana yanar bu delil
Semada beslenen kuzu aç geldi
 
Musa koyun ile ciğer dağladı
KUL RIZA’DA o günlere ağladı
İlcil, Tevrat, Zebur Kur’an bağladı
İsmail’e gurban kuzu koç geldi

 

Rıza KANDEMİR
BEN DERDİMİ DAHA NASIL SÖYLEMİŞ
Ben derdimi daha nasıl söylemiş
Mısır’da yazıla var insanoğlu
Dur ki sana ip ucu da vereyim
Okuyup içinden bul insanoğlu
 
Beş nus var kazancımız yetmedi
Kış geldi bacadan duman tütmedi
Aç yattı yavrular uyku tutmadı
Birde ulu hasta var insanoğlu
 
Koyun sattık veresiye gelmedi
Usta oldum patron para vermedi
Halam vampir bacım kanım emdi
Bizde hayat böyle zor insanoğlu
 
Oruç bitti herkes bayram edecek
Tatil bitti öğrenci var gidecek
Yoksullar bayramda nasıl edecek
Bayramda işimiz zor insanoğlu.
 
Mesaj yazdım geç kalmadan alırsan
KUL RIZA’YI bir tenhada bulursan
Ben ölmeden gadir gıymet bilirsen
Bize de uzansın el insanoğlu
20 Ekim 2007 01,30

 

   
Rıza KANDEMİR
ŞAHIM EYVALLAH EYVALLAH!
Elim açtım semaya Mevla’m seni çağırdım
Miraç’tayken Muhammed yetiş diye bağırdım
Ulaşmaktı sizlere benim yegane derdim
Yazdığım ilmihali Mevla’m sana gönderdim,
Hak La İlaha İlle Allah eyvallah şah eyvallah
Adı güzeldir güzel şah şahım eyvallah!
 
Haktan ayetler indi meleklerin yanında
Gurtlan ipek dokudu o Eyübün teninde
Seferdeyken Muhammed sen var idin yayında
İnsanlığı sevgi var inan İslam dininde
Hak La İlaha İlle Allah eyvallah şah eyvallah
Adı güzeldir güzel şah şahım eyvallah!
 
Hakkın yüce nişanı Muhammed’e verildi
Yetim Mehmet diyerek karşı duruldu
Kur’an ilmin şehridir gapıda o görüldü
Cenk ederken Muhammed sağ omzunda dururdu
Hak La İlaha İlle Allah eyvallah şah eyvallah
Adı güzeldir güzel şah şahım eyvallah!
 
Mübarek Kur’ana ayet indi yazıldı
Muhammed’in yanına Ehlibeyt düzüldü
Ali Hakkın aslanı Zülfügara çizildi
Cennetteki kapıya on iki imam yazıldı
Hak La İlaha İlle Allah eyvallah şah eyvallah
Adı güzeldir güzel şah şahım eyvallah!
 
Bütün bunlar hepsi vardı yüce Kur’anda
KUL RIZA’YA bu canı veren sensin alanda
Sana kavuştum şükür senden olsa çilemde
Doğan günde adın var ufukları görende
Hak La İlaha İlle Allah eyvallah şah eyvallah
Adı güzeldir güzel şah şahım eyvallah!
14 Ekim 2007  03.15

 

Rıza KANDEMİR
YÖRÜMEDEN GEL
Gel dinle sözümü nazlı cananım
Ela gözden yaşlar yörümeden gel
Aşkın deryasında yüzerken gemi
Çekilip suları kurumadan gel
 
Sitem edip beni yorma boşuna
Gücüm yetmez gayri gönül kuşuna
Ekin ektim gözlerimin yaşına
Temmuz’da başağı kurumadan gel
 
Dünyada yaşadık boşu boşuna
Azrail musallat oldu peşime
İmam gelip dikilmeden başıma
Kefenime makas yürümeden gel
 
Çileden belaya salma başımı
Hayallerin süsler oldu düşümü
Elinle dikmeden mezar taşımı
Komşular peşime yürümeden gel
 
Kara kazan kapımıza kuruldu
Komşuları KUL RIZA’DAN soruldu
Musallada namaz talgını verildi
Üzerime toprak yürümeden gel
10 Ekim 2007 04,30

 

 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 

15 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KARAKAŞ Sakin
     1961 yılının 31 Mayısında Osmancık'ta doğdum. İnönü Zaferi İlkokulunu bitirdikten sonra ortaokul ve liseyi Osmancık'ta bitirdim. 1981 yılında Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesini kazandım. Üniversiteyi bitirdikten sonra,1986 yılında Kütahya Sabuncupınar İlköğretim okuluna öğretmen olarak atandım. 1989-1992 yılları arasında Çorum Sungurlu Kavşut Ortaokul Müdürlüğü görevinde bulundum. Askerliğimi 219 dönem İstikam Yedek subay olarak Çorlu'da tamamladım. 1992-1995 yılları arasında Sungurlu Fevzi Çakmak ve Yavuz Selim İlköğretim okullarında çalıştım. 1995 yılı Mayıs ayında Osmancık Çıraklık Eğitimi Merkezinde Müdür olarak atandım. 8.5 yıl boyunca Osmancık Çıraklık Eğitimi merkezi müdürlüğündeki görevimi sürdürdüm. 18 Kasım 2003 tarihinde atandığım Laçin Halk Eğitimi merkezi müdürlüğünü sürdürmekteyim. 2003 Yılında Gazi Üniversitesi Fen bilimleri enstitüsünde endüstriyel Teknoloji Eğitimi alanında Yüksek lisans Eğitimimi tamamlayarak  alanımda bilim uzmanı unvanını aldım. İlkokul sıralarında gazeteci ve edebiyatçı olmayı arzu ederdim. Bu isteğimi kısmen gerçekleştirmiş bulunmaktayım.
           Osmancık Haber Gazetesinde 8 yıl boyunca sürekli köşe yazıları yazdım. Çorum'da yerel gazetelerde zaman zaman şiirlerim yayımlandı. 1996 yılının Ocak ayında merkezdeki arkadaşlarımla birlikte "Osmancık'ta Çıraklık ve Mesleki Eğitim" dergisini çıkardık. Bu dergide araştırma,yazı ve makalelerim yayımlandı. Çorumlu İki bin ve sarı Çiğdem dergilerinde de zaman zaman yazı ve şiirlerim yayımlandı. Şu anda Çorum kent haber gazetesinde Salı,Perşembe ve Cumartesi günleri "Sakin KARAKAŞ İle Söz Harmanı isimli köşede yazılar yazıyorum. Yazdığım yazılardan dolayı herhangi bir özel ödül almadım. Fakat;pek çok kişi veya kuruluştan teşekkür niteliğinde mektuplar aldım. 
      En önemli idealim,yönetici öğretmen olmaktı. Bu idealimi gerçekleştirdiğim için mutluyum, insanı sevk ve idare etmek için çeşitli kurs ve seminerlere katıldım. Bu da idealimin gerçekleşmesi için önemli aşama. Ayrıca gelecekte Osmancık'ta günlük bir gazete çıkarılması için manevi katkıda bulunmak ideallerimin arasında yer almaktadır. Osmancık kültür hayatına ne kadar katkım olursa mutluluğum o derece artar. 
       "Yağmurlara Sözüm Var" adını verdiğim ilk şiir kitabım  1998'de yayımlandı. Ayrıca Merkez Müdürlüğü adına sahipliğini yaptığım "Osmancık'ta Çıraklık ve Mesleki Eğitim"dergisi toplam 10 sayı yayımlandı.  
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
 
 
Sakin KARAKAŞ
ALLAH C.C.
İnsanı topraktan var eden.
Bir can ve toprak rengi beden
Var olan ve yaratan ALLAH C.C.
An gelince candan ayıran.
Verdiğiyle canlar doyuran
Var olan ve yaratan ALLAH C.C.
Ya Rab’bim ne güzel yaratmış.
Renge tatlı bir ahenk katmış
Var olan ve yaratan ALLAH C.C.
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

16 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KAYMAK Güner  1960
Ben Çorum ilinin Ortaköy İlçesine bağli Yaylacık köyünde günü ve ayı kesin olarak bilinmeyen 1960 yılında doğmuşum Rahmetli babam Halk Ozanı Aşık Hüseyin Kaymak Oğlum erken askere gitsin diye 01.01.1959 doğumlu olarak nüfusa kayıtımı yaptırmış.  Doğum hikayem böyle şiir'e olan tutkum küçük yaslarda türkülerle sazlarla destan ve atışmalarla iç içe geçti rahmetli babamın Sesi çok yanıktı çok güzeldi tezenesi bambaşka tamamen özeldi eğer ömrünü kültürümüzü yaymak duaz imam ve deyişlere ayirmasaydi Türkiyenin en populer sanatçisi olurdu sanirim.
Bulunduğum davet ve toplantılarda Bağlamayı getirir kucağıma verirlerdi çal söyle diye ısrar ederlerdi Lakin güzel ses Allah vergisiydi payıma düşmemişti bu yüzden şiir yazabileceğimi düşünüyordum. İlk şiir'imi Ölümünün 10. yılında Aşık Veysel için yazmıştım.
1982 yılında Kültür Bakanlığı yayınları arasında yayınlandı o gün bu gündür şiirle olan kardeşliğim devam ediyor.
Arzu ve isteklerimi etkimi Tepkimi şiir'lerle duyurmaya çalışıyorum. Herkesi şiir dünyasına davet ediyorum.
Şiir tadında kalın  http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info   çalışmaları yayınlanmıştır.

 

 
Güner KAYMAK
ÖLÜMÜ UNUTMA
Ölümü unutma getir aklına
Bu gün varız yarin yokuz arkadaş
Aldanıpta kanma dünya malına
Bu gün varız yarin yokuz arkadaş
 
İnsan oglu en degerli varlıktır
Birlikte yaşamak güzeldir haktır
Bir gönülü kırmak bina yıkmaktır
Bu gün varız yarin yokuz arkadaş
 
Nefsine uymayan düşmez yanlışa
Binbir bela gelir akılsız başa
Kötü söz söylemem kimseye haşa
Bu gün varız yarin yokuz arkadaş
 
Gururla kibirle ne işimiz var
Hangi padişaha dünya oldu yár
Kardeşçe paylaşmak elbetteki kár
Bu gün varız yarin yokuz arkadaş
 
Arzu edilmeli kemale ermek
Kolaymıdır öyle gönüle girmek
Bence en güzeli sevmek sevilmek
Bu gün varız yarin yokuz arkadaş
 
Tatlı dile güler yüze doyulmaz
Yoksulun fakirin hakkı çalınmaz
Ben insanım diyen canlıya kıymaz
Bu gün varız yarin yokuz arkadaş
 
Son bulsun savaşlar sömürü bitsin
Güllerin dalında bülbüller ötsün
Sürgünde olanlar yurduna dönsün
Bu gün varız yarin yokuz arkadaş
 
İnsanlık onuru galip gelmeli
Zalimin zulmüne gögüs germeli
Kadını erkegi eşit olmalı
Bu gün varız yarin yokuz arkadaş
 
Garez ile nefret zayıflık bence
Manasız gurur cana işkence
Insan utanır yüz yüze gelince
Bu gün varız yarin yokuz arkadaş
 
Ozan Güner der sakin olalım
İlime irfana kafa yoralım
Ardımızda bir çok eser koyalım
Bu gün varız yarin yokuz arkadaş
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 

17 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KILIÇ Yaşar
            Dedem köye İmam olarak durmuş. O yüzden köyde tarla, tapan hak getire imiş. Babam; babasından Kur’an-ı Kerim-i öğrenmiş. Köyümüzden okumak isteyenler başka yerlerde okurlarmış.
            Ben; Çorum’a bağlı Çakır Köyünde 1959 yılında doğmuşum. Çocukluktan beri tefekkürü, yalnızlığı, doğayı,mahlukatı severim.
            İlkokulu köyümüzde bitirdim. Ortaokula kayıt yaptırdım. Handa işçilerin içinde bir odada 10 kişi kaldık. Bu sıkıntılı ortamda ancak ortaokulu 25 gün okuyabildim, bırakmak zorunda kaldım.
            Köy yaşantımda çobanlık yaptım. Daha sonraları Çorum kiremit fabrikalarında çalıştım. Sonradan Tekirdağ’daki kiremit fabrikalarında askere gitmeden iki sene çalıştım. Askerliğimi Hava Eri olarak Malatya’da bitirdim.
            Şu anda Çorum Sancaktar camii yanında esans satıyorum. Yalnız kaldıkça kağıt kalemle hat çalışması eksersizleri ile şiir çalışmalarını sürdürüyorum.
            Dünyayı seyretmeye çalışıyorum ve bekliyorum.
Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info  Çorumlu2000 Aylık Kültür Sanat ve Tarih ve Edebiyat Dergimizde ve http://saricigdem.dergisi.info Sarı Çiğdem Şiir Defterinde yazıları yayınlanmaktadır.
 
 
Yaşar KILIÇ
GÖRDÜM
Kâinatı seyrederken
Uydu, gezegen dönerken,
Semadan Rahmet inerken
Hakk’ın varlığını gördüm.
 
Hakk’ı anan bülbüllerde,
Dalda dikende, güllerde,
Çirkinlerde, güzellerde
Hakk’ın varlığını gördüm.
 
Atom, zerre, hücrelerde,
Şaşmayan gün, gecelerde,
En ücra, gizli yerlerde
Hakk’ın varlığını gördüm
 
YAŞAR gizli sır Kur’an da
İbret var arıda, balda.
Çalışan karıncalarda
Hakk’ın varlığını gördüm.

 

Yaşar KILIÇ
EY GÖZÜMÜN NURU
Ey gözümün nuru Ya Resulullah!
Seni gören senden geçermiş billah
Aşkına yayanlar bulurmuş felah
Ne olur Sultanım gel gelin yeter!
 
Gider ücralara bağrım döğerim
Suçluyum bilirim boynum eğerim
Feryadı figanla yanar ciğerim
Ne olur Sultanım kül desen yeter
 
Düştüm günahlara yüzüm yok sana
Göz ucuyla baksan minnettir cana
Merhametin ümit gönlüm fırtına
Ne olur Sultanım çöl desen yeter
 
Uzatıp ellerin gel deyiversen
Aşkın şerbetinden katre içirsen
Alıp diyarlarda diyara sürsen
Ne olur Sultanım yol desen yeter
 
Her şeyim veririm tebessüm etsen
Bu asi mücrime Ümmetim desen
YAŞAR'IM gelirim ölmemi istesen
Ne olur Sultanım öl desen yeter!
   
Yaşar KILIÇ
YOLCULUK       
Yaşarken öldüğün haber alanlar
Ayıkmış olurlar, biter yalanlar.
Dizini dövenler, saçın yolanlar,
Toplanır gelirler yolcu etmeye.
 
Kara deve çöker, göçü almaya,
Yüklerler izin yok başka kalmaya,
Salarlar başlarlar haber salmaya
Hazırlanır kervan Hakk’a gitmeye.
 
Kabir ağızın açmış, çağırır bizi,
Sapma örtülünce, görmez gündüzü,
Münkir, Nekir sorar suali, sözü,
Cevap ister, fakat işler bitmeye.
 
Yılan, çıyan gelir aç saldırırlar,
Karıncalar göğsün mekân tutarlar,
Malını, mülkünü pay pay satarlar
Sönerde ocağın, belki tütmeye.
 
Ey miskin YAŞARİ aklın başına al,
Çare yok dönüşe, gel kendine gel.
Çetin gün yaklaştı, Hak kapısın çal,
Ecel ağın örer, gücün yetmeye.
21.10.2001
Yaşar KILIÇ
GİDELİM
Karanlıkta giden gafil
Aç gözünü, behey cahil,
Yalan dünya için sefil
Olma; Mevla’ya gidelim.
 
Gel nefisine olma köle,
Yanma nara bile bile,
Bu dünyada Şeytan ile,
Kalma Mevla’ya gidelim.
 
Pişmanlık her geçen gün
Kavuzsuz bir gemisin,
Yazık meçhule yelkenin
Salma Mevla’ya gidelim.
 
Miskin YAŞAR bak kendine,
Kor düşmüş eteklerine,
Dönmeden mahşer yerine
Ağla Mevla’ya gidelim.
29 / 11 1983

 

   
Yaşar KILIÇ
MEVLAYA GİDER
Bu aşıklar beldesinde
Yeşil sancak gölgesinde
Resülüllüh’ın peşinde
Bu kervan Mevla’ya gider.
 
Riyası yok,zikri gizli.
Yol alır Hızır’dan hızlı,
Sultan önde nazlı nazlı,
Bu kervan Mevla’ya gider.
 
Cezbelidir dervişleri
Hak rızasıdır işleri
Gavsül Azam’dır başları
Bu kervan Mevla’ya gider.
 
Tarikat, şeriat,sünnet.
Kur’andan alır icazet.
Boylar arşta bu ne heybet
Bu kervan Mevla’ya gider.
 
Miskin YAŞAR nasıl seyran
Göz kamaşır, olur hayran.
Sufulerde şenlik, bayram
Bu kervan Mevla’ya gider.
03.02.1985

 

Yaşar KILIÇ
ŞOL BELDE
Şol beldeye Yüce Resul
Nisbet harmanını saçmış
Seyyid-i mürşid-i kamil
Canlar satar Pazar açmış.
 
Görki burada Asr-ı Saadet
Yaşantı sünnet,şeriat
Mesti hayran aşk muhabbet
Aşıklar kendinden geçmiş.
 
Burda Resul eyler fermanı
Ebu Bekr,Ömer,Osman.
Ali Hüseyin ve Hasan
Bu beldeye hicret etmiş.
 
Elvan elvan gül-ü reyhan
Hak bülbülleri bu şakan
Çorbadır şol nisbet kokan
Hep ulular ondan içmiş.
 
Bak kimler var etrafında
Sadatı Kiram safında
YAŞAR minnet ne canına
Haberin yok ömür bitmiş
01.06.1989

 

   
Yaşar KILIÇ
AHRET KAPISI
Şu lahuti kabristan;sırlarla dolu şehir.
Cennat bahçesi,ya da cehennemden bir çukur.
Alim-i evrahtan gelip,ukbaya akan nehir,
Tefekküre daldıran,gizemli,sakin belde,
İşte ahret kapısı;heveslenme,sen gel de.
 
Maddi gözler,kulaklar,görmez,duymaz orayı,
Günahkara cendere,iyiye nur sarayı,
Gitmişler hep gitmişler,bırakmışlar burayı,
Ötelerin muştusu gizemli,sakin belde,
İşte ahret kapısı;heveslenme,gel gel de.
 
Hep güzellikler burada,nice erler meskundur,
Zalimlere kabustur,iyilere efsundur,
Gidenler dönmemişler,demek ki çok memnudur
Tefekküre daldıran,gizemli,sakin belde
Bura ahret kapısı;heveslenme,sen gel de.
 
Yaşlı,çocuk,bebekler gül gibice kokuyor.
Mezarların taşında,gören bahtını okuyor.
Gönül buruk,göz yaşlı,ibret ibret bakıyor,
Ötelerin muştusu;gizemli sakin belde,
İşte ahret kapısı;heveslenme,gel gel de.
 
Resul,Nebi,Sahabi,Tabiinler geçtiler,
Şehit erler,erenler ecel meyli içtiler.
Dünya fani,Hak beği ne YAŞARLAR göçtüler,
Tefekküre götüren gizemli,sakin belde,
Ey ahret kapısı heveslenme,sen gel gel de.
15.06.2001

 

Yaşar KILIÇ
MEVLA’NIN AŞIKLARI
Mürşide mekan sorulmaz
Hak yolcuları yorulmaz
Makam kat eder görülmez
Şol Mevla’nın aşıkları
Gece kayıp olur gider
Uyku mal,mülkü terk eder
Derde dermanı zikreder
Şol Mevla’nın aşıkları
Himmet ile kalkar engel,
Aşık olur misali yel
Kainatta çağlayan sel
Şol Mevla’nın aşıkları.
Daim Resülüllüh ile
Kur’an almış okur dile
Nazar eder taşa bile
Şol Mevla’nın aşıkları.
Miskin yazar bu ne hikmet
Korkusuyla gelir nisbet
Cennetten güldür bir demet
Şol Mevla’nın aşıkları.
27.01.1985

 

 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 

18 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KOÇAK Rıza 1926 Aşık Şair
Hayatı boyunca acı, tatlı günleri şöyle dile getirdim. ben Halk Ozanı Rıza KOÇAK 1926 Yılında Çorum'a Çorum Merkeze bağlı Çay Hatap Köyünde dünyaya gelmişim.
Fakir bir ailede yetiştim. Çiftçilik ve çobanlıkla geçimimi sağladım. İlk Okulu Köyümde ve Sarimbey Köyünde bitirdim. ben okuma meraklısı idim ama babam müsaade etmedi. Tahsilime devam edemedim. Küçük yaşta Arapça okudum. Yaşım evlenme çağına geldi evlendim. asker oldum dört yıl Vatani Görevimi yaptım. 
Evlilik hayatım ilk hanımla geçinemedim ayrıldım. Sonra ikinci evliliğimi yaptım. 1947'den 2004 yılına kadar iyi hayat yaşadım. 2004 yılında eşimi kaybettim.
Ben okuma, yazma meraklısı olduğum için şiir yazmaya başladım. Binin üzerinde şiirim var. Şiirlerim Yurtiçi ve Yurtdışında beğeni topladı. Gazete ve dergilerde yayımlanmaktadır. Maddi imkanım olmadığı için şiirlerimi kitaplaştıramadım. Şiirlerimde "Dertli Ozan" adı altında iki defterde topladım. 
Seksen beşi geçti yaşım
Ne belalı benim başım
Şu deftere bak kardeşim
Daha çilem dolmadı mı?
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
 
 
Rıza KOÇAK 
ACI DÜNYA
Kulak verdim şu aleme
Baktım bu alemde gülen olmamış.
Az çok yaşamış nasibin almış
Ölür insan geri gelen olmamış.
 
Doyamazsın şu dünyanın tadına
Aşık eder seni burada kadına
Ömrün dolar varmazsın farkına
Ölür insan geri gelen olmamış.
 
Dünyaya bakarsan bir dipsiz ambar
Kabe’yi yaptırdı Halil Peygamber
Ali’nin yoldaşı Zilfikar Kamber
Ölür insan geri gelen olmaz
 
Muhammed Mustafa geldi cihane
Ona da buldular türlü bahane
Zilfikar verildi Ali Şahane
Ölür insan geri gelen olmaz
 
Yakup’u ağlattı zaman kardaşı
Kırşehir’de aran Hacıbektaşı
Kadıncık ananın ekmeği aşı
Ölür insan geri gelen olmaz
 
Mülke Süleyman’dı şu Davut oğlu
Neçe evliyaların kanadı kolu
Söylenirde Bolu’da bir Köroğlu
Ölür insan geri gelen olmaz
 
Herkes der ki şu dünyada ben kalsam
Al yeşil kalemi elime alsam
Nerde kaldı o Zaloğlu Rüstem
Ölür insan geri gelen olmaz
 
Davut’tu yumrukla demiri düven
Musa’ydı tur dağında koyun güden
Nuh gemisi Cudi Dağına inen
Ölür insan geri gelen olmaz
 
Hakkın emri dünya böyle kurulmuş
Gelen görür,doğan ölür ürünmüş
Çalışmış dünyada herkes yorulmuş
Ölür insan geri gelen olmaz
 
RIZA KOÇAK dünya kimseye kalmaz
Irmaklar akar,denizler dolmaz
Nice insanlar yer toprak doymaz
Ölür insan geri gelen olmaz.
23-01-1992
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

19 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ÖZBEKMEZ Hıfzı.
17 eylül 1964'te Çorum Sungurlu büyük Polatlı köyünde dünyaya geldim 1974 yılından beri Ankara'da ikamet ediyorum
Ankara Mamak Ortaokulu, Ankara Gazi akşam Lisesi, Ankara Gazi üniversitesi Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Teknoloji Öğretmenliği Mezunuyum.
Şiire merakım orta Okul yıllarına dayanıyor. o günlerden beri şiir yazmaya devam ediyorum.
Ben şairlik iddiasında değilim. Ben kendimi gönlümden geçenleri kağıda aktaran, yazdıklarını dostlarıyla paylaşan, bu sayede bir gün güzel şiirler yazmayı umut eden biri olarak görüyorum.
Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünde 15 Nisan 1988' de başladığım memuriyet hayatım halen devam etmektedir.
Evliyim ve Allahın emaneti olan 4 çocuğa sahibim. Emrullah Eren ve Mücahit Emre Adında Dünya tatlısı iki torunum var. İki yıldır da şairim.
Internet’te Yazarımız http://corumlu-fikir.dergisi.info  Çorumlu Fikir Aylık Kültür Sanat ve Tarih ve Edebiyat Dergimizde  http://saricigdem.dergisi.info Sarı Çiğdem Şiir Defterinde yazıları yayınlanmaktadır
 
 
Hıfzı ÖZBEKMEZ
ALLAH KORUSUN
Yüce Allah’ımın bana lütfüsün
Seni nazarlardan Allah korusun
Gönül bahçemin de gonca gülüsün
Seni nazarlardan Allah korusun
Yüzün gülsün daim bir gün solmasın
Derman arayacak derdin olmasın
Çile benim olsun sana varmasın
Seni nazarlardan Allah korusun
Yüzünden gülüşün eksik etmesin
Sevda gönlünü terk edip gitmesin
Beni yaradanım sensiz etmesin
Seni nazarlardan Allah korusun
Latifiyim seninle dualarım
Sesini duymadan geçmez anlarım
Feda olsun sana benim canlarım
Seni nazarlardan Allah korusun
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

20 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

TIĞLI Erhan  1941 Eğitimci Yazar Şair
1941 yılında Nazilli’de doğdu. İstanbul Edebiyat Fakültesi’ni bitirdikten sonra liselerde edebiyat öğretmeni olarak çalıştı. Maçka Teknik Lisesinden emekli oldu.
Yazı, öykü ve şiirleri Akbaba, Gırgır, Türk Dili, Varlık, Ilgaz, Yelken, Sanat Çevresi, Güzel Yazılar, Edebiyat Gündemi, Milliyet, Hürriyet, Cumhuriyet gibi çeşitli dergilerde, gazetelerde çıktı. Adına, özgeçmişine, eserlerine şair yazar sözlüklerinde, edebiyat ansiklopedilerinde, antolojilerde yer verildi. Türk Hava Kurumu’nun, Gözlem, Güneysu, Yaba, Damar dergilerinin ve Akşehir, Çankaya, Diyarbakır Belediyelerinin, Milli Eğitim Vakfı’nın, Kültür Bakanlığı’nın, Özgür Eğitim Yayınevi’nin yarışmalarında çeşitli dereceler aldı. Ödüller kazandı. 
Yayınlanmış kitapları: Varım (şiirler), Sonsuz Olmaktır Sevmek(öyküler), Bir Numaralı Adam(kısa oyunlar, parodiler), Halkımız: Gülen Ayvamız, Ağlayan Narımız(mizahi halk edebiyatı incelemesi), İkramiyeli Dünya (mizah öyküleri), Türküleşsin Dünya (deneme ve değinmeler ), Şeytan Rivayetleri (şeytanlı yazı ve öyküler ) Aşk(Aşk konulu denemeler). Ayrıca, ikisi ödül alan on iki çocuk öyküleri kitabı vardır. Bunlardan bazıları şunlardır: Öküzü Bayram Yerinde, Kolye, Çilli Horoz, Arkadaşım Eşek, Dilek, Konuşan Ayna, Palyaço, Çalış Kızım Çalış...
İnternet sitelerinde yazı ve şiirleri çıkmıştır.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
 
 
Erhan TIĞLI
GERÇEK DİN
Bencilliğin fildişi kulesinden in
Özveri atına bin
Doğru iyi güzel olsun hedefin
İşte budur gerçek din!
 
Hoşgörüyü rehber edin
Erdem ayın olsun
Sevgi güneşin
İşte budur gerçek din!
 
 
 
Erhan TIĞLI
DİN-EKİN
Din kin değildir
Doğruluk, iyilik, güzellik yüklü bir ekindir
Bunu iyi bil, öfkeyi, şiddeti defterinden sil
Seni yoksulluktan kurtaracak
Ancak engin sevgindir
İnsan sevdiği kadar zengindir
Aşk cennetin, nefret cehennemindir
Ne işin var Arabistan çöllerinde
Senin asıl kıblen sevgi dolu kalbindir.

 

 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 

21 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

TOMBUŞ Şevket 1911-
Çorum'un köklü ailelerinden İcra Memuru Elvan Efendinin torunu, Çorum Belediye Başkanı Rahmetli Nazmi TOMBUŞ’UN Büyük oğludur. 08 aralık 1911 Tarihinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Çorum’da yaptı. 1929 yılında Ortaokulu bitirdikten sonra tahsile devam etmeyerek babasının yanında ticarete atıldı Daha sonra 1946 yılında Özel İdare Müdürlüğünde memur olarak çalıştı. 1954 tarihinde naklen Çorum Maden İrtibat Memurluğuna geçti. Daha sonra bu memuriyetin lağvı ile  yeni ihdas edilen Sanayi Bakanlığı Çorum Maden İşleri Memurluğunu yürüttü.
            1972 tarihinde kendi isteği ile emekli  olarak aynı yıl Hac Görevini yaptı.
“SEN VE BEN” İsimli bir şiir kitabı bulunmaktadır. Çorum İstem Basımevi baskısı olan kitabın basım tarihi bulunmamaktadır. Basılan bu kitabın içinde bulunan iki şiiri 1994 tarihi gözükmektedir.
            Emekli Memur olarak vefat edene kadar çorumda bulundu. Kitabını yeğeni şiirlerinin Gürsel yayınevi tarafından yayımlanmasını uygun gördüğünü belirterek tarafımıza verilmiştir. Bizde dergilerimde yayımladım.
 Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info   ve Aylık Şiir Antolojisi Dergisi'nde  http://ayliksiirantolojisi.dergisi.info çalışmaları yayınlanmıştır
 
 
Şevket TOMBUŞ
TEVHİD
Bırakın Ahi vahı,
İşlemeyin günahı,
Zikredelim Allah’ı,
La ilahe İllallah,
Muhammed’ün Resulullah.
 
O yücelerden yüce,
Ne kelime ize hece,
Diyelim gündüz gece
La ilahe İlallah,
Muhammed’ün Resulullah.
 
Tekkelerde devrişler,
Muradına etmişler,
Hep beraber demişler,
La ilahe İllallah,
Muhammed’ün Resulullah.
 
Harama değme elin,
Rabbimize yönelin,
Söylesin daim dilin,
La ilahe İllallah,
Muhammed’ün Resulullah.
 
 

 

Uyalım biz Kur’ana,
Kanmayalım şeytana,
Diyelim yana yana
La ilahe İllallah,
Muhammed’ün Resulullah.
 
Günaha bulaşmadan,
Dilimiz dolaşmadan,
Diyelim biz şaşmadan,
La ilahe İllallah,
Muhammed’ün Resulullah.
 
Dünyada fani insan
Olmayı versin şeref şan,
Desin aşk ile lisan,
La ilahe İllallah,
Muhammed’ün Resulullah.
 
Dertier bize az gerek,
Ciğerimiz köz gerek,
Daima niyaz gerek,
La ilahe İllallah,
Muhammed’ün Resulullah.
 
Müjde var her haberde,
Sevap vardır sabırda,
Demek gerek kabirde,
La ilahe İlallah,
Muhammed’ün Resulullah.

 

   
Şevket TOMBUŞ
KORU BENİ
Günahkarım geldim sana,
Yalvarırım yana yana,
Yüzüm döndürme yabana,
Allah’ım sen koru beni.
 
Düşünürüm dertli dertli,
Rabbim herkesten kudretli,
Azabında çok şiddetli,
Allah’ım sen kuru beni.
 
Geldim sana koşa koşa,
Yolumu rastlatma yokuşa,
Önümü çıkartma boşa,
Allah’ım sen kuru beni.
 
Yola çıktım gidiyorum,
Rabbime şükrediyorum,
Bana rahmet et diyorum,
Allah’ım sen kuru beni.
 
Muhtacım ben şefaate,
İzin ver girem Cennete,
Acı da aciz ŞEVKET’E,
Allah’ım sen kuru beni.

 

Şevket TOMBUŞ
GELİYORUM!
Gark olmuşum günahlara,
Korkuyorum yüzüm kara
Sana yalvara yalvara
Huzuruna geliyorum.
 
Rahmetin boldur Allah’ım!
Dağları deliyor ahım
Affetirmeye günahım
Muradıma ermek için.
 
Cennet’ine girmek için
Rabb’im sana geliyorum
Cemalini görmek için
Rabb’im sana geliyorum.
 
Çevirme beni geriye
İstemem başka birini
Dileyerek Rabb’im seni
Huzuruna geliyorum.
 
Affet Allah’ım ŞEVKETİ
Nasip eyle şefaati
Bana eyle rahmeti
Rabb’im sana geliyorum.

 

   
Şevket TOMBUŞ
ŞÜKÜR
Bana bahşettin imanı,
Şükürler olsun Allah’ım.
Rehber gönderdin Kur’anı,
Şükürler ol Allah’ım.
 
Sayısız nimetler verdin,
Bol bol da kısmetler verdin,
Hayırlı evlatlar verdin,
Şükürler olsun Allah’ım.
 
Beni getirdin dünyaya,
Bırakmadın yolda yaya,
Lütfün bitmez saya saya,
Şükürler olsun Allah’ım.
 
Beni cehenneme sokma
O ateşte beni yakma,
Yedirmedin haram lokma,
Şükürler olsun Allah’ım.
 
Korudun itiraflardan,
Çıkardın o dar yollardan,
Kurtardın çok zararlardan,
Şükürler olsun Allah’ım.
 
Ümmet ettin Muhammed (S.A.S.)
Kavuşturdun ibadete;
Erdirdin çok saadete,
Şükürler olsun Allah’ım
 
Ocağımı söndürmedin,
Yüzümü ters döndürmedin,
Muhannete göndermedin,
Şükürler olsun Allah’ım.
 
Düşürmedin beni dara,
Açmadın çok derin yara,
Yüzümü etmedin kara
Şükürler olsun Allah’ım.
 
ŞEVKAT’TİR şu benim adım,
İstedim verdin muradım,
Bana sen eyledin yardım,
Şükürler olsun Allah’ım

 

Şevket TOMBUŞ
AMENTÜ
İman ettik Allah’a dedik Amentü billah,
Her zaman zikreyledik ol Rahim-ür-rahmanı,
Verdi bize imam şükür elhamdülillah.
Yoldaş etsin bizlere verdiği o imanı.
Melekleri halk etti inandık meleklere,
Göremeyiz onları gez bütün cihanı,
Cevap verir Allah’ım istenen dileklere,
Rabbim isterse korur, Meleklerde insanı,
Yol göstermek için o indirdi kitapları,
En doğruyu gör diye verdi biz’e
Kur’an-ı, Yolundan ayrılana soracak hesapları,
O kitaba uyanlar rahat geçer ummanı.
Peygamberler gönderdi bizi eğitmek için,
Anlasın uysun diye verdi aklı izanı,
Çalışalım bizler de yolundan gitmek için,
Ol Nebilerin Nebisi yaydı dini İslam’ı.
Bildirdi şu bizlere ol Ahiret gününü,
Hazırlık yap o güne boş geçirme zamanı;
Sen doğru yoldan yürü ters döndürme yönünü,
Nefsine hakim ol da yaklaştırma şeytanı.
Kaderin Hayri Şerri Allah Tealadan,
Hayra kavuşmak için arayalım imkanı
Ölüp dirilmeyi de takdir etti yandan,
Ahreti kazananın cennettedir mekanı.
Çalışın Ahirete can varken ten kafeste,
Nasip etsinde rabbim diyelim son nefeste;
EŞHEDÜ EN LAİLAEE İLLALLAH,
VE EŞHEDÜ EN’NE
MUHAMMEDEN ABDUHU VERASULÜHU
Allah’a İman ettim başkasına tapamam,
Kimseye kulluk etmem dalkavukluk yapamam,
Helalinden isterim haram lokma kapamam,
Doğruluktan ayrılmam doğru yoldan sapamam.

 

   
Şevket TOMBUŞ
YALVARIŞ
İlahi sen koni aciz kulunu,
Affet günahını bükme kolumu,
Şaşırma düz yolda benim yolumu,
Saptırma doğrudan yolum ya Rabbi.
 
Geçmişlerimin sen ruhunu şad et,
İlminle fadlınla beni irşadet,
Cennet kapısını bana küşadet,
Gür gelsin önümden sonum ya Rabbi.
 
Yüzümü mahşerde kara çıkarma,
Varınca huzura nara çıkarma,
Geniş yoldan götür dara çıkarma,
Dönderme tersine yönüm ya Rabbi.
 
Zalimin zulmünden şeytan şerrinden,
İhanetten şu namerdin elinden,
Kem gözlerden kötülerin dilinden,
Ha1 et imanım dinini ya Rabbi.

 

Ya Rabbi imanım bağışla bana,
Her şeyim teslimdir Allah’ım sana,
Dönderme yönümü şeytandan yana,
Şaşırma kabirde dilim ya Ralibi.
 
Evladım imanla münevver olsun,
Dini İslam ile müşerref olsun,
Şirkten günahlardan münezzeh olsun,
İsmi zülcelalin etsin talim ya Rabbi.
 
Ümmeti Muhammet’e sen rahmet eyle,
Affet günahların merhamet eyle,
Doğru yoldan götür hidayet eyle,
Gösterme onlara zulüm ya Rabbi.
 
Vatanın bağrına sokma düşmanı,
Millete aratma eski zamanı,
Onlara bağışla dini imanı,
Verme başlarına zalim ya Rabbi.
 
Gençlere lütfünle eyle hitabı,
Silahı al ver eline kitabı
Kalbine sok günah ile sevabı,
Kafasına doldur ilim ya Rabbi.
Ocak 1979

 

   
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

22 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

TÜRKMEN Adile Şair

      Şiirleri Mahalli basında yayınlanmakta ve Internet’te Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam

 

 
Adile TÜRKMEN
EY BÜYÜK RABBİM
Şu fani dünyada kaderime el atıp günlerimi zehir eden,
Yüreğimi patlatmış bir volkan misali paramparça,sılamdan ayrı.
Yurdumdan ayrı,kimsesiz yaban ellerinin ıssız köşelerinde,
Garip,garip boynum bükük,ellerim koynumda tesellimi,
Gözümün yaşıyla sigaramda koyan,
Yüksek tepelerin üstünde,pembe ufukların ardından,
Pırıl pırıl doğan güneşin yeryüzünü aydınlattığı gündüzlerimi,
Zifiri karanlık gibi yaşatan,insafsız bir kulun bana,
Ettiklerinin günahını çekmeyecek mi ?
Beni bu hallere koyan kulun ettiğimi buldum diyecek mi?
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

23 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

TÜRKMEN Cuma
1962 yılında Çorum Büğet Köyünde dünyaya gelmişim. Büğet Köyü ilkokulunu bitirdim.Köyüm şehre 8 kilometre olduğu  halde  şimdiki  gibi ulaşım kolay olmadığı  için  ortaokulu okumam bir hayli zordu.  Neyse ki   Çorum'da  oturan teyzem vardı. Yanlarında kalmama razı oldular. Eti Ortaokuluna  kayıtımı yaptırdım. 1977 yılında ortaokulu bitirdim.  Aynı  yıl Çorum Ticaret Lisesine kayıtımı yaptırdım. 1978 yılı 3'ü ayında babamı kaybettim. Ağabeyimin  askerde olması sebebiyle köye dönmek zorunda kaldım. Liseyi 2. Sınıftan terk ettim.  1978 yılından itibaren baba mesleği çiftçilik yapmaya başladım.1981 yılında evlendim.1982    yılının 3'ü ayında  askere  gittim.  Askerlik dönüşü aynı işi devam ettirdim. 1989 yılında  Çorum Çiftçi Malları  Koruma Başkanlığında Katip olarak göreve başladım. Halen aynı görevde bulunmaktayım.
İlkokul sıralarında düşüm ya hakim,ya da doktor  olmaktı. Ama maalesef gerçekleşmedi. Okulda  tembel  öğrenci  olmadığımın aksine çok çalışkan olduğumu belirtmek isterim.   
İlkokul sıralarında düşüm ya hakim,ya da doktor  olmaktı. Ama maalesef gerçekleşmedi. Okulda  tembel  öğrenci  olmadığımın aksine çok çalışkan olduğumu belirtmek isterim. 
Mesleğim icabı Çorum yerel  basın ve yaygın   basını   takip  Etmem  kolay  olduğu  için  olaylar hakkında yorum yapabilme olanağım var. Bu  yüzden  şiir   yazarak Yanlış  bulduğum  toplumsal  olayları şiir  diliyle eleştiriyorum. Gençliğe önerim, basından  yabancı  kalmasınlar,güncel
olayları takip edip öz eleştirisini  yapabilsinler.  Yukarıda   anlattığım  sebepler  beni  şiir yazmaya itti.   İlk  şiirim Çorum Hakimiyet Gazetesinde  yayımlandı.   Diğer  yerel gazetelerde  zaman  zaman şiirlerim yayınlanmaya devam ediyor. Çorumlu 2000 Dergisinde şiirlerim yayımlanmakta. 
Şiir dosyalarım var fakat,şiirlerimi kitap haline getirmiş değilim. Kitap haline getirmeme para sal imkanım da yok zaten.Fikirlerimi şiir olarak yazıyorum.  Çorum  yerel günlük basında yayımlatıyorum. Şiirlerimde en çok dini,ekonomik  ve  siyasal konuları eleştiriyorum. 
Bu imkanı tanıyan Mahmut Selim Gürsel Beye ayrıca teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Mahalli basında yayınlanmakta ve Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info  Çorumlu2000 Aylık Kültür Sanat ve Tarih ve Edebiyat Dergimizde ve http://fikir.dergisi.info Fikir Dergimizde yazıları yayınlanmaktadır.
 
 
Cuma TÜRKMEN
HAKKA DOĞRU
Zencirilen bağlasan da
Ben giderim Hakk’a doğru
Gözlerimi dağlasan da
Ben giderim Hakk’a doğru
Hak’ka doğru,Hakk’a doğru
Ölçü Kur’an,şaşan eğri.
 
Hatem’ül Embiya pirim
Cennete gidiyor sürüm
Kaynağım Kur’an-ı Kerim
Ben giderim Hakk’a doğru
Hak’ka doğru,Hakk’a doğru
Ölçü Kur’an,şaşan eğri.
 
Fatıma Selveri’in kızı
Kan ağlıyor iki gözü
Bacılara senet sözü
Ben giderim Hakk’a doğru
Hak’ka doğru,Hakk’a doğru
Ölçü Kur’an,şaşan eğri.
 
Velayetin özü Ali
Bilmeyenler seni deli
Önden akar İslam seli
Ben giderim Hakk’a doğru
Hak’ka doğru,Hakk’a doğru
Ölçü Kur’an,şaşan eğri.
 

 

Hasan’ül Mücteba beyin
Şehit Serdar’ı Hüseyin
Zeynel Aba İmam soyun
Ben giderim Hakk’a doğru
Hak’ka doğru,Hakk’a doğru
Ölçü Kur’an,şaşan eğri.
 
Bağır,Cafer,Musa Rıza
Aşkın düştü çıkmaz öze
Mümin olan bağlı size
Ben giderim Hakk’a doğru
Hak’ka doğru,Hakk’a doğru
Ölçü Kur’an,şaşan eğri.
 
Tagi,Naki,Asker,Ali
Hepsi Muhammed’in gülü
Mehdi gelecek bülbülü
Ben giderim Hakk’a doğru
Hak’ka doğru,Hakk’a doğru
Ölçü Kur’an,şaşan eğri.
 
TÜRKMENOĞLU medet sizden
İman ayrılmasın özden
Yürüyelim aynı izden
Ben giderim Hakk’a doğru
Hak’ka doğru,Hakk’a doğru
Ölçü Kur’an,şaşan eğri

 

   
Cuma TÜRKMEN
NASİP ET BANA
Her şeyin sahibi Kutret-i İlâh-i
Hamd-ü Sena sana,Ya karış sana
Bendeniz garibin bir tek dileği
Hüseyin inancı nasıp et bana!
 
Kalplerin mühürü elinde senin,
Her şeyin fermanı dilinde senin
Mümin gibi,kafir kulunda senin
Rızana talibim nasip et bana.
 
Azim’sin,Kerim’sin,Rahman,Rahim’sin.
Mabutsun,kıble gâhım,yönümsün,
Aramızda şeytan hain çekilsin,
Teslim’i nefsini nasip et bana.
 
TÜRKMENOĞLU elbet bir gün ölecek
Rabbim hesabını elbet soracak
Ya Cennete, öbürüne konacak
Rızana talibim, nasip et bana.

 

Cuma TÜRKMEN
NİYE
Kur’an hattatının ismini taşırsın
Bu cehalet niye, bu kinin niye?
Vurulan mührü şimdi kazırsın,
Hak’a karşı yanlış bu yönün niye?
 
Kur’an okuyandan korkarsın niçin
Ya batılı seçin ya Hak’ı seçin,
Vebali çok büyük sakın ha kaçın,
Geçmişin çok parlak, bu kinin niye?
 
Meclisin Kur’anla açılmadı mı?
Cepheler imanla geçimle di mi?
Kimliğine İslam yazılmadı mı?
Gittikçe bitersin bu sonun niyi?
 
Emretmez vahşeti Kur’anı oku,
Doyurur her zaman, hem acı, doku.
TÜRKMENOĞLU ilaç bulamaz yoku
Nedir hal vaziyet, bu kurum niye?

 

   
Cuma TÜRKMEN
SEÇ BEYİM
Şu dünyada yoktur başka yön kapu
Biri Hak’tır biri batıl seç beyim,
Kimler daim kaldı,kime var tapu ?
Ama uzun,ama kısa göç beyim.
 
Hak daimdir,Hak içinde gizlidir.
Batıl inkar,yanlışlıklarla eşlidir.
Yalan,riya,kan ve irin gözlüdür,
Tanıdıysan hayat boyu kaç beyim.
 
Hak’ı  tanımakta Kur’andan geçer,
Kendine önder de Nebi’yi  seçer,
Hak emrini tutar nehirden kaçar
Her iki dünyada başa taç beyim.
 
Emek verirsin ki;mutlaka burada,
Alırsın mahsulü üzülme orda,
TÜRKMENOĞLU öğren gereği sor da
Zehirli değil de,ballı iç beyim. 

 

Cuma TÜRKMEN 
DELİ MİYİM BEN ?
Demişler ki bana divane deli
Şaşarım aklına,delimiyim ben
Batıla doğru sapıtmış yolu
Haşa kör Şeytanın kulu muyum ben.
 
Bir kan pıhtısından yarattı beni
Bunca nimetlerle donattı beni
Bir iken milyarla çoğalttı beni
Emrinin dışında diri miyim ben
 
Yarattı bizleri aynı ırklardan
Ayrı vatanlarda,ayrı renklerden
Elçisini gönderdi ayrı günlerden
Hata yapmayacak veli miyim ben
 
Şer ile hayıra irade verdi
Okusunlar diye dört kitap sundu
Verdi emirleri,kanunu koydu
Okunan yazının körü müyüm ben
 
Örnek bana ahir zaman Nebisi
Kılavuzum on iki İmam Velisi
TÜRKMENOĞLU işte bunun delisi
Biri,beşi bilmez birimiyim ben.

 

   
Cuma TÜRKMEN
BE SOFU !
Dört fıkıhtan başka fıkıh tanımaz
Kur’an damı yazılır be sofu!
Dört fıkhı hakkı ile okumaz
Gönlüm sana sızılıdır be sofu!
 
Fıkıh nedir? İlhamına ermiyor
Birbirinin farklarını görmüyor
Cafer-i fıkıhtan haber sormuyor
Düşmanımız azılıdır be sofu!
 
Ehlibeyt fıkhın İma-ı Cafer
On İki İmamdan Altıncı Nefer
Nebi’den Medine’ye uzanan sefer
Ak süt gibi süzülür be sofu!
 
Ceddi Muhammed’dir atası Ali,
Fatıma Reyhani Zeynel’in gülü
Narda koymaz şevkle tutunan eli
Düşmanlar dizilir be sofu!
 
Kur’adır Hadisin kaynak çeşmesi
Hüsrandır kulun ayrı düşmesi
TÜRKMENOĞLU sebepleri koşması
Asır değil ezeldir sofu!

 

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

 

 
DİKKAT !  BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARINDAN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR
Yazışma Adresi: corumlu2000@gmail.com