ŞAİRLER ALFABETİK SOYADI DİZİNİNDE BUNMAKTADIR!

YIL 1  SAYI 06    10-Nisan-2016

AKÖZ Mustafa
AKTAŞ Muhsin
BİÇER Özgür
BİLGİN Tülay
CANBABA Ahmet
ÇAVDAR Necati
ÇAYCI Üzeyir Lokman
ÇETEN Paşa
ÇOBAN Ayşe
DEMİRCİ Metin
DUYGUN Erol
GÖK Zeliha
GÜLTEPE Şükrü
GÜRSEL Mahmut Selim
HARDAL Rıza
HARDAL Sevim
İNCE Nihat
KANDEMİR Rıza
KARADAĞ Mehmet
KARAKAŞ Sakin
KAYMAK Güner
KAYMAK Halil 
KILIÇ Haydar
KILIÇ Yaşar
KOÇAK Rıza
KURTBAŞ Ahmet
ÖKÇE Serkan
ÖZKİREMİTÇİ Mustafa
SEZER Ömer
TAKMAZ Tuncay
TAŞKAYA Hüseyin
TÜRKMEN Adile
TÜRKMEN Cuma
YILDIRIM Erman

 

 

 

 

01 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

AKÖZ Mustafa 1956 Şair
            1956 yılında Çorum Mecitözü İlçesi Bayındır Köyünde dünyaya geldi.
            İlk ve orta tahsilini Mecitözü ve Çorum’da tamamladı.
            Aşıklık ve şiir denemelerine,halen yaşamış olduğu hayatın tatlı ve acı gerçekliğinden etkilenerek başlamıştır. Şiirlerinde mertlik ve duygusallık üzerine yazmaktadır.
            Şiirleri çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmıştır. 2000 tarihinde yayınlanmış “Sitem” isimli bir şiir kitabı vardır.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı
 
 

Mustafa AKÖZ
ANAM

Ekin biçtim,sapını süremedim.
Kıydılar canıma garip anam !
Düşman yol kesmiş de göremedim,
Kıydılar canıma garip anam !

İki kardeş idik beni vurdular,
Yetmez gibi birde cesedimi yardılar,
Kefen yerine beni çula sardılar,
Kıydılar canıma garip anam !

Tarlada bindik motora akşam üstü,
Kahpe düşman yolumuzu kesiti.
Çekti tüfeğini de tetik bastı.
Kıydılar canıma garip anam.

Tüfekle vurdular yaram kanıyor,
Kardeşim gelmiş başımda dönüyor.
Ağlama kardeşim içim kanıyor,
Kıydılar canıma garip anam.

Vurdu katil hemen kaçtı ormana,
Sap yığdım da getiremedim harmana,
Bütün saçmalan doldu karnıma,
Kıydılar canıma garip anam !

Söyleyin kara bağlamasın anam,
Mustafa gelir deyip de üzülmesin babam,
Kıydılar canıma garip anam !

Bir oğlum olsaydı alırdı öcümü
Kimse bilmez benim bu acımı,
Toplayın başıma kardeşimi,bacımı,
Kıydılar canıma garip anam !

Neyim kaldı benim yalan dünyada,
Bin bir arzummanım eşim Suna’da
MUSTAFA bildiğin MUSTAFAM’DA
Bilmediğin hale koydular anam !

 

Mustafa AKÖZ
KÖYÜM

Ben isterim köyümde gezmeyi,
Ben köyümü özledim.
Baba tarlasından buğday ütmeyi,
Üfleyip yemeyi çok özledim.

Bizim bahçede dal sulamasını,
Hele erik,vişne,armut,elmasını,
Anamın yaptığı kavurma hellesini,
Soğutarak içmesini çok özledim.

Tırpanla ekin biçip terlemesini
Ateşte patlıcan,biber közlemesini,
Babamla bağ,bahçeyi bellemesini,
Toprağı savurup atmasını özledim.

Esirgemeyin bu zevki Mustafa AKÖZ’den,
Bıktım,gürültülü zehir akan egzozdan,
Kil zehirlenmiş harmanda samandan,tozdan
Patoza dirgenle sap atmayı özledim

 

Mustafa AKÖZ
FAKİR

Boz eşektir fakirin arabası,treni
Ne direksiyon olur ne dümen,nede freni
Ne lambası var,ne kornası,ne de sireni
Sürmek için ehliyeti bile yoktur fakirin.

Altına bir bisiklet alsa düldül zanneder
İki laf konuşabilse kendini bülbül zanneder
Sevdiği için papatya bulsa kırmızı gül zanneder
Lale,menekşe,karanfil olmaz ki fakirin.

Mesleğini sorsan ya amele,yada hamallık yapar
Helal kazanmak için ya eski toplar,ya simit satar.
Şehre inse ya garson ya da kapıcılık yapar
Hiç kendi işi olmaz ki fakirin.

Köyde kalsa yapacağı ya hizmetkar ya da çoban
Yiyeceği yufka ekmekle çörek ya da kuru soğan
Ağustos’ta bile soğuk kardır başına yağan
Baharı yazı olmaz ki fakirin.

Ceketi yamalı,gömleği eski,çorabı deliktir.
Botu,potini bilmez giydiği kara lastiktir
İç çamaşırına baksan birkaç yeri yırtıktır,
Ütülü pantolonu,kravatı olmaz ki fakirin

Fakiri seven ne anası olur,ne de babası,
Ne saygı duran evladı,nede seven karısı
Kerpiçten yapılmıştır fakirin evi yuvası
Apartmanı,villası olmaz ki fakirin.

Sanki kış günü gibi soğuktur fakirin yüzü
Hiçbir yerde dinlenmez ki sohbeti,sözü
Fakirliğin derdi söyletir MUSTAFA AKÖZ’Ü
Doğru sözü bile yalan olur fakirin.

   
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

02 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

AKTAŞ Muhsin 1966  <Şair>
1966 yılında Giresun’un Espiye ilçesinin Akkaya köyünde doğdu, İlkokulu köyünde okudu, Orta ve Lise’yi güç şartlar altında Bursa İHL de bitirdi. Bir Süre Açık Öğretime devam etti. Öğrenimini yarıda bırakıp, satış ve pazarlama sektörüne girdi.
On yıla yakın bir süre İzmir’de yaşadı, Şu an Bursa’da, bir fabrikada üst düzey yöneticisi olarak yaşamını devam ettirmektedir.
Şair ve yazar evli olup, dünya güzeli 3 kız çocuğu babasıdır.
Daha çok serbest şiirler yazmakla beraber, halk şiiri ve hece tarzında şiirlerde yazmaktadır.
Internet’te Yazarımız http://corumlu.com , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir
 
 

Muhsin AKTAŞ
BİR UMUT ISMARLADIM
İnsanlık sefil, tutsak, Afrika çöllerinde
İnsaf düşleyip durdum Gazzenin küllerinde
İşgalci türkü çalar horasan ellerinde
Bir umut ısmarladım rüzgârın yelesinden
Çekip alsın mazlumu küffarın kalesinden

Caddelere bakınca yürekler daralıyor
Minik yavru gözünü barutla aralıyor
Yanaklardan akan yaş gönlümü yaralıyor
Bir umut ısmarladım rüzgârın yelesinden
Masumları kurtarsın deccalın belasından

Merhamet rafa kalkmış Ortadoğu yanıyor
İşbirlikçi caniler yalanlara kanıyor
Milyonlarca annenin ciğerleri kanıyor
Bir umut ısmarladım rüzgârın yelesinden
Anaları çıkarsın zalimin filesinden

Kimsesiz çocuklara bir ekmeği çok gördük
Sebebini sormadan başına çorap ördük
Tertemiz kalplerine simsiyah leke sürdük
Bir umut ısmarladım rüzgârın yelesinden
Garipleri kurtarsın sokağın sillesinden

Sabırsız kullar olduk kopardık yaygarayı
Ummanları aştık da geçemedik dereyi
Yıktık kalbimizdeki sevgi denen sarayı
Bir umut ısmarladım rüzgârın yelesinden
İnsanlığı kurtarsın gaddarın çilesinden

Ayaküstü binlerce yalan sözler doğurduk
Sıkışınca şeytanı imdat diye çağırdık
Ekmek teknelerinde öksüzleri yoğurduk
Bir umut ısmarladım rüzgârın yelesinden
Yavruları kurtarsın katilin zulasından

Dedi kodu fitneyle çok ocaklar yıkıldı
Kundaktaki bebeye kör kurşunlar sıkıldı
Sorgusuz bu âlemde nice canlar yakıldı
Bir umut ısmarladım rüzgârın yelesinden
İnsanlığı kurtarsın iblisin hilesinden

Umut yazdım şafağın güne bakan yüzüne
Birazcık kulak verin erenlerin sözüne
Dokunmayın ne olur sabi sübyan özüne
Bir umut ısmarladım rüzgârın yelesinden
Minik kızı kurtarsın ağanın hüllesinden

Rahmetin bulutları üstümüzden dağıldı
Gör Mizabi kadın kız sokaklarda boğuldu
Dilde kaldı imanlar, kul nefsine eğildi
Bir umut ısmarladım rüzgârın yelesinden
Müminleri kurtarsın münafık selasından

 

Muhsin AKTAŞ
GELDİ YÜCE MUHAMMED
Tüm kitaplar bildirmiş mutlak gelecek idi
Aklı başında olan onu bilecek idi
Kurtuluş reçetesi onda olacak idi
Müjdeleri vererek geldi yüce Muhammed

Yeni belirmiş idi Âmine’nin rahminde
Bilginler yanılmamış yaptıkları tahminde
Müşrikler haklı idi iç donduran vehminde
Karanlığı yararak geldi yüce Muhammed

Sarayın direkleri gelişi ile çöktü
Putperestin anlında korku şimşeği çaktı
Zulme uğrayan millet derinden bir oh çekti
Tüm putları kırarak geldi yüce Muhammed

Küçücük çocuk idi hiçbir putu sevmedi
Ne yaparsa yapsınlar zalimi hiç övmedi
Tutup ışık yakmadan karanlığa sövmedi
Güzellikler dererek geldi yüce Muhammed

Annenin memesinden emerken taze sütü
Kız deyip de toprağa yatardı körpe eti
Geldi de bu zulmete dur dedi çekti seti
Merhameti sererek geldi yüce Muhammed

Hıra dağında geldi oku diye ilk emir
Kutsal ayet önünde peygamber oldu kömür
Eridi karşısında yüreklerdeki demir
İlmi öne sürerek geldi yüce Muhammed

Zalimler saldırdılar korkup kaçar sandılar
Zaman geldi birçoğu hak tebliğe döndüler
Israr eden kâfirler kireç gibi söndüler
Zulme hesap sorarak geldi yüce Muhammed

Sahabeler ardında etten duvarlar ördü
Ehli beyti Âliyi dizi dibinde gördü
Vahyin inceliğini ilk önce ona verdi
Kalbe ilim örerek geldi yüce Muhammed

Zalimlerin zulmüne göğsü serip yattılar
Uhud, Hendek, bedirde birçok savaş ettiler
Çoğu ashap dünyadan şehit olup gittiler
Çok acılar görerek geldi yüce Muhammed

Mizabiye semadan ilim irfan getirdi
Son veda hutbesiyle tebliğini bitirdi
Ümmete şefaati mahşer için götürdü
Canı hakka sürerek gitti yüce Muhammed
09.09.2008


 

Muhsin AKTAŞ
GÜLEMEDİK EFENDİM

Komşuları aç olan kendi tok yatmaz dedin
Bu güzelim hasleti bilemedik efendim
Mümin olan kişiler harama batmaz dedin
Rızkımızı Allahtan dilemedik efendim
Oku ile getirdin ilk ilahi emir’i
İrfanınla erittin yüreklerde demir’i
Şefkat ile olurdu gönüllerin tamiri
Cennete giden yolu bulamadık efendim
Kur’anı rafa değil kalbe koymalı idik
Şeytanı tepeleyip hakka uymalı idik
İlim Çin’de de olsa gidip almalı idik
Fennin deryalarına dalamadık efendim
Ne farza ne sünnete hakkıyla uyamadık
Kâinat hep haykırdı gerçeği duyamadık
Bencillik maskesini yüzlerden soyamadık
Sana layık bir ümmet olamadık efendim
Ebucehil’e bile kapılarını açtın
Merhamet tohumunu tüm kâinata saçtın
Kin kibir kıskançlıktan uzak durup hep kaçtın
Verdiğin güzel dersi alamadık efendim
Muradınız miraçsa namazı kılın dedin
Huzura ermek için sünneti alın dedin
Tebessüm sadakadır yüzlere gülün dedin
Alnımızdan karayı silemedik efendim
En güzel müjdeleri ezilenlere verdin
Cahiliye örfüne göğsünü siper gerdin
Cenneti annelerin ayaklarına serdin
Utandık halimizden gelemedik efendim
Bir tarafında Gazze diğer yanında ırak
Zulmeden zalimlere Arap şeyhleri çırak
Zalimler emir verir selamı çakar tırak
Hainlerin saçını yolamadık efendim
Müslüman ekâbire insaf izan varmadı
Kurşun yiyen çocuğun hatırını sormadı
Mizabi’nin gözünde yaşları hiç durmadı
Sünnetinden kopunca gülemedik efendim
 

 

Muhsin AKTAŞ
TEMELDEN FADİME’YE MEKTUP

Elimde kâğıt kalem ula ben ne yazayim
Allah kelami ile birkaç cümle düzeyim
Tanidik herçeslere selamlari dizeyim
Buralardan bezmişüm dün olsun celeceğim

Kariciğum Fadime haçen ne edeyisun
Duydum benden habersiz, komşuya cideyisun
Beni gurbette diye hinlik mi güdeyisin
Aha da çok kızmışim dün olsun celeceğim

Koni komşu ne yapar hallerini sorayim
Müsadenle herkese selamımı vereyim
Uşaktan resim cönder gül yüzünü cöreyim
Ter içinde yüzmişim dün olsun celeceğim

Gurbet denen hasretlik yakti habu içumi
Ak kuzuya çevirdi başımdaki saçimi
Sakın ha çesmeyesin ağıldaki koçimi
Ha buraya yazmişim dün olsun celeceğim

Fazla uzatmayayum birkaç hatir sorayim
Bana iyi haber ver habura da darayim
Hiç değilse bir gece güzel hayal kurayim
Uy kafayı bozmişim dün olsun celeceğim

Tursun denen o zata benden bir selam eyle
Neden mektup yazmayi aha bana bir söyle
Annem babam nasildir halleri nasıl köyle
Yokluğundan tozmişim dün olsun celeceğim

Ula imansız kızi beni özlemedin mi?
O canıni canima her cün sözlemedin mi?
Mizabi der rüyada yolu cözlemedin mi?
Uy gurbette sızmişim dün olsun celeceğim
04.11.2008
 

Muhsin AKTAŞ
NEREDESİN BE YAVRUM

Ne sesin kulağımda ne suretin gözümde
Her gün harlayıp yanan hasretin var özümde
Soğuk ecel terleri dans ediyor yüzümde
Gel de rahat bileyim yetti be güzel yavrum

Acıdan kule yaptım her saat düşlerimde
Aklıma düştü gizin dil kaldı dişlerimde
Sancılar halay çekti her sabah döşlerimde
Gel de rahat bulayım yetti be güzel yavrum

Umut edip yaşamak beter imiş ölmekten
Artık tekliyor yürek senden ayrı kalmaktan
Mendillerim eskidi gözyaşımı silmekten
Gel de rahat sileyim yetti be güzel yavrum.

Ölse idin belki de kokunu sezer idim
En azından mezarın başında sızar idim
Lahit taşına sözü elimle yazar idim
Gel de rahat kalayım yetti be güzel yavrum.

Şimdi nerelerdesin ne yiyip ne içersin
O küçücük ayakla hangi yoldan geçersin
Baba diyen her dilde ciğerimi biçersin
Gel de rahat solayım, yetti be güzel yavrum.

Ay tıstı güneş küstü yıldızlar yere düştü
Her gördüğüm yavrucak yaralarımı deşti
Görmediğin bu eller kendi mezarın eşti
Gel de rahat dolayım yetti be güzel yavrum.

Daha ne kadar sürer bu ayrılık bilemem
Mizabım kötü yazım istesem de silemem
Azrail’e her gece yalvarırım ölemem
Gel de rahat öleyim yetti be güzel yavrum.
28.08.2008

   
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

03 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİÇER Özgür Şair
Özel bir eğitim kurumunda öğretmenlik yapan Biçer,  Çorum da doğdu. İlk öğrenimi Şenyurt İlköğretim Okulunda,Ortaöğretimi; Eti Ortaokulunda tamamladı. Kredili sistemin ilk mezunlarından olup Çorum Atatürk Lisesini iki buçuk yılda bitirdi.İlk yıl girdiği ÖYS’de tercih hatasından  üniversiteye yerleşemedi. İkinci girişinde O.M.Ü.FEN FAK.Biyoloji Bölümünü kazandı. Dört yılda başarılı bir ortalama ile mezun oldu. İlk zamanlarda  Araştırma görevlisi olmak için LES’e girdi fakat sonra akademisyen çevresine karışmaktan vazgeçti. Samsun da bir medikal de ve özel bir eğitim kurumunda çalıştıktan sonra, vatani görevini Bingöl’de  öğretmen  asker olarak tamamladı.
Son dört yıldır özel bir eğitim kurumunda  Biyoloji öğretmeni olarak çalışmaktadır. Biçer bu kitapta onaltı yıldır yazdığı şiirlerin bir seçkisini toplamıştır. Şiirden başka, üç yıl Kick-Box Sporuyla ilgilenmiş ve Kick-Box hakemliği ile çalışmalarını sürdürmüştür. Amatör bir ruhla resim ve karikatürler çizmektedir.Çorumda faaliyet gösteren  H.E.M.,TSM korosunda müzik çalışmalarına katılmakta ve folklör’le ilgilenmektedir.Biçer, hayat felsefesini şöyle tanımlıyor;”üretmediğin gün yaşamadığın gündür”. Son altı yıldır eğitim camiasında içinde olup,üretmeyi ve çalışmayı hayatının merkezine koyuyor.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.

 

 

Özgür BİÇER
USUM ÜŞÜYOR ANNE

Usum üşüyor anne
O eski günlere döndüm,
Közlenmiş patatesler,
Ve ütülmüş mısırlar,
Çocukken daha tatlıydı, ANNE.

Şimdi hiç bir şeyin tadı yok,
Yıldızları saymak yolculuk dönüşlerinde,
Ve tutmak ellerinden heveslerin,
Eskisi gibi tatlı değil mevsim.
Sıcak değil yüreğim eskisi gibi.

Buz tutmuş yüreğim üşüyor ANNE.
Yalnızlığı sevmiyorum, kahretsinleri de sevmiyorum
Ama o zamanlar, çekilirdim köşeme,
Kendimi arardım,
Okulun o soğuk taşlı beton duvarlarında fink atarken,
Dinlemezdim senin sözünü,
Hırkasızken üşümezdi o çocuk şimdi üşüyor ANNE.

Sarı papatyalar toplardım,
İlk göz ağrıma düş tarlasından,
Hayallerle süsleyip,
Usum üşüyor, ne olur, ne olur.
Beni umut kazaklarına sar, ANNE…
21.12.1997 22:20 SAMSUN

Özgür BİÇER
AVUNURUM

Yoluna girer elbet her şey yar.
Neşeli, bir çocuk yüzüyle
Avunurum bu akşam.
Yine geceler kovalar geceleri
Tek düşündüğüm,
O son doğan güneş bu şehirde
Burnumda annemin yaptığı kekik çayının kokusu…
BİNGÖL

   
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 

04 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİLGİN Tülay
1974 Çorum doğdu.
Tanyeri İlkokulunu okuduktan sonra çeşitli sanat dallarını öğrendi. Isparta da on yıl hayatını devam ettirdi. 2003’te tekrar Çorum’a yerleşti.
Açık öğretim ile bu zaman zarfında Orta Okulu, Liseyi bitirdi.
1990 yılında evlendi; üç çocuk annesidir.
Şiirleri ve hikâyeleri bulunmaktadır. 2008den bu tarafa düzenli yazı yazıyor.Çorum’da çeşitli dergi ve gazetede şiir ve yazıları yayınlandı. Çeşitli yarışmalara katıldı. 2009 Üniversite Açık öğretime devam ediyor
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  yayınlandı.
 
Tülay BİLGİN
AKIL

Akıllara kilit vurulmuş,
Kimse kullanmıyor.
Kullanana deli demişler.
Kullanmayana velii demişler.
Kilitmi? problem.
Yoksa bahanesimi!
Kilitleri açmak için,
Bu kadar çilingirci varken,
Bu inat niye?
Akıl - akıl -akıl,
Kimse sana başvurmaz mı.
Kimse seni saymaz mı.
Aklın; kilidi nefis,
O da her işi bitirmiş.
Akıl -akıl -akıl, nerdesin.
Kilitleri kim! kırıpta sana gelsin.
Varsa babayiğit odur aklını kullanan.
Akıl buya,ardına saklanan.
Çık Babayiğit; aklınla yaşa.
Hazine sende, boşa sağda solda arama....
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 

05 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

CANBABA Ahmet 1941-  <Ressam-Şair>
1941-Kalecik doğumluyum. 7 yaşında Ankara’ya geldim. İlk orta ve liseden sonra 1960 senesinde yedek subay öğretmen olarak askerliğimi Merzifon’un Bulak köyünde öğretmen olarak yaptım. Sonra teknik eleman olarak Önce Devlet sular idaresi, Antalya Ferrokrom ve Karpit Fabrikası, Ankara da Na-Ce mak sanayi, Özmak, Alaçam müşavirlik, Tüstaş, Tümaş, UBM, ve En son Güriş makine sanayinde Kostürüktör Ressam ve Dizaynır olarak çalıştım.
1983 senesinde emekli oldum. İlk şiire Öğrencilik dönemimde Sanat okulu son sınıfta iken başladım. Sene 1960 ilk şiirim Ajans Türk Antolojisinde ve İsa Kayacan’ın çıkardığı Ece dergisinde yayınlandı. Öğretmenlik devresi şiiri geliştirmem açısında bana çok büyük imkanlar verdi. İlk şiir kitabımı da 1967 senesinde “Sarhoş Dünya” olarak yayınladım.
Emekli olduktan sonra mesleğimle ilgili olarak proje bürosu açtım. Daha sonra Konur Sokakta önce lokanta daha sonra da kitap üzerine iş yeri açarak 1989 'a kadar işletmecilik yaptım. 1989'dan Sonra ailecek İstanbul’a yerleştik. İstanbul’da 1994 senesine kadar kaldık. 1993 senesinde büyük kızım evlenerek Almanya’ya yerleşti. Küçük kızımın da tayini tekrar Ankara’ya çıkınca 1994 senesinde tekrar Ankara’da yaşamımızı sürdürdük.1999 senesinde “Yeşilin Gözyazşları” şiir kitabı, 2003 senesi “Cennette Seninleyim” Hikaye Kitabı, 2005 senesi “Yaratanla Sohbet”  şiir kitabımıedebiyat dünyasına kazandırdım. 2003 senesinde öğretmen olan ikici kızımı da evlendirdikten sonra kendimi kültüre adadım. Halen kültürle iç içe emekliliğimin tadını çıkarmaya çalışıyorum.Internet’te Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi yazar ailesindenim.
 
 
 

Ahmet CANBABA
ANNEM- ANNELERİMİZ   

Karnında dokuz ay taşırken beni
sen kanınla besleyerek can, veren annem.
Bir ana kucağı özlemi duyup
Doğmuşum
Senin şefkatinle
Şefkatli ellerinde.
İlk defa tenini okşayıp
Sütünden emmişim huzurla anam.
Çocuğuna yanık bağrını açan
Can suyuna değer şefkatin annem.
Uyutur bir ninniyle sesin
Ve usulca öpüşünde
Sıcacık nefesin
Uyutur.
Hem fedakar, hem cefakar yürekte
Derin uykularını böldüğümden
Uykusuz gecelerin sebebi bendim.
Anlatılmaz verdiğin emekler bize.
Yıkaman,
Sıcacık sarıp, sarmalaman
Ve kundaklaman öpüp yüzümü.
Kırıp dökmemize gülüp geçerdin.
Bizi tehlikelerden kurtarman
Tutup ellerimizden kaldırıp.
Yüreğin dayanmazdı düşmemize.
Bir boynuma sarılışına hasretim
Ve birde yüzümde gezdirmene ellerini.
Ben ilk gülmeyi senden öğrenmişim anne
İlk emeklemeyi,
Ayakta durmayı.
İlk anne, baba demeyi
Ve ilk soru sormayı
Masallarınla büyürken.
Bu günlere kolay gelmedik anne.
Kuruyken yeşeren bir ağaç gibi
Seni görmek bile beslerdi beni.
Gülüşün sabırdı, gülüşün keder
Her şeyde acılar sana düşerdi.
Sözlerin teselli bütün dertlere.
İlacımdı saçlarımı okşaman.
Derdimizde sabrın tükenmez anne
Senin ellerinin değdiği her şey
Odamızı doldururdu  bir güneş gibi.
Dertleşmeni özlüyorum anne.
Birazda çekiştirmeni kim olursa.
Gönlünü bir dinlendiremedin bizlerle.
Bir yanın hep hasreti yaşadı,
Bir yanın yorgunluğunu hayatın.
Resminde bir kınalı elini görsem
Ve görsem bir kınalı saçının telini
Cız eder yüreğim hasretinle bil.
Neleri sığdırmadın derya gibi gönlüne
Bayram sevincini yaşatırdın,
Öptüğümde elini
Yollarıma bakıp geç kaldın diye
Sen çalardın zor günlerde kapımı.
Neyin varsa paylaşırdın benimle
Bize kuldun bize köleydin anne
Hep omzunda ağır yüktük, ağır yük.
Ardımızda yıkılmayan kaleydin.
Yavrum diye kucaklayıp
Bağrına basardın, gurbetten gelsek.
Işığın geliyor sönmüş yıldızlar gibi.
Gözün açık, hasret gittin oğluna.
Can damlalarıydı sözlerin, hayat veren.
“Yavrum seni çok özledim,
Tütüyorsun burnumda” derdin.
Bizim içinde sen öylesin anne
Her şey sen varsa bir anlam kazanır.
Sensizlik düşmanımdır uğramasın yanıma
Şiirlerim tedirgin, seni anlatamıyorum.
Sen bir mihenk taşısın yaşamımın.
Senin sevgin son durağı yüreğimin.
Son istasyonu gönlüm, orada in.

Sıcaklığın tenimde
Sözlerin kulağımda kalsın.
Resmin,
Avutmuyor beni annem.
Tutamıyorum ellerini
Senin karşılıksız sevgin var ya
Onu tadamıyorum
Ben sevgi sarhoşuydum sen varken.
Dokunulmazlığımın tadını yaşardım.
Sen benim özgürlüğümün sınırıydın,
Sen benim günahlarımın ceza keseni.
Sen benim sevaplarımdın anne,
Aydınlık penceremdin.
Sen benim bereketimdin
Sen benim örfüm.
Yaşamda en güzel şeyleri
Bana layık görendin,
Yedirendin,
Tadına bile bakmadığın ne varsa.
Öğütlerin ayaklarımın altında yol
Öğütlerin gözümün önünde bir perde
Büyüklere saygı derdin,
Küçüklere sevgi
Ben onun için sayar ve severim anne.
Hep senin içinde çocuktum
Sen affedendin.
Şimdi affedenim yok.
Acımasız sensiz her şey
Senin varlığın umuttu, umut.
Sensizlik hüznümün kaynağı şimdi.
Sensizlik bir uçurum.
Sensizlik yalnızlık demek.
Sensizlik sevgiye acıkmak demek,
Bilemedim affet anne.
Şimdi mezar taşlarına
Pişmanlıklar okunuyor dua diye.
Bir rüyaya mahkum oluyor sevenlerin.
Rüyalar bile terk ediyor kimi zaman sevenlerini.
Bir resme mahkum oluyor bu gözler.
Bir misafir gibi sessiz
Göz göze geliyoruz her andığımda.
Sensizliğe hazırlıksız yakalandım anne
Zaman hep hasret dokudu tezgahında.
Hep gelişini düşündüm son gidişinin,
Umutlar boşa çıkıyor, boşa.
Muson yağmurlarına benzerdi dua edişin.
Bir çöl fırtınası gibiydi kızışın.
Hem sıcaklığını tadardım
Hem acının özsuyunu.
Sevgi çıkmazlarını yaşıyorum seni düşünürken.
Zincirlerinden kopmuş bir halka gibi,
Hasretim boşlukta anne.
Üstü kapalı bir gülüş dudaklarımda
Uykuya dalarken seni düşünüşüm.
Bir girdap yaratıyorsun rüyalarımda.
Yeniden keşfediyorum seni,
Uyanıp hayata merhaba derken.
Pusuya yatmış bir canavar gibi
Dünya telaş esi.
Her gün savaşla uyanır günaydınlar.
Ahh!... annem, anneler, annelerimiz.
Çocuklarınız şehit olurken,
En çok üzülensiniz.
Tüten ocağımızda hem kordunuz,
Hem de duman.
Yavru çığlıkları gözyaşlarında
Vatanını benden çok severdin bilirim.
Onun için ölmeye yollarsın vatan uğruna.
Onun için doğurmadın mı beni?
Ama şimdi gel gör ki anne nice evlatlar
Bile bile gidiyorlar
Dünya barışı diye ölüme.
Sen mutlu olmalısın anne vatan için
Hala o ölecek yürek var bende.
 

 

Ahmat CANBABA
KIPIRDAMADI

Çocuk ufaktı bir gün
Kuzu aldılar eve
Besleyip büyüttüler
Kuzuyu seve seve
Sanki kuzu çocuğun
Canı ciğeri gözü
Babası çocuğuna
Vermişti kesmem sözü
Kurban bayramı sabah
Kesildi canım kuzu
Ruhu candan ayırdı.
Sevap işledik diye
Kendisini kayırdı
Çocuksa kesik başı
Okşarken çıkık dili
Döktü gözünden yaşı
Eli kıpırdamadı
Babası uzatırken
Çocuğuna mendili
Kesmek öyle kutsaldı
Kılı kıpırdamadı
Çocuk hala hayvanı
Öperek kokluyordu
Canı gelecek sanıp
Dilini yokluyordu
Sevdi okşadı ama
Dili kıpırdamadı
Donup kalırken öyle
Döktü gözünden yaşı
Eli kıpırdamadı
Kuzu çoktan ölmüştü
Dili kıpırdamadı

Yandı orman yandı gök
Sen yangına benzin dök
Çok büyük bir başarı
Yanıyor börtül böcek
Dumanlar öbek öbek
Yasa bürünmüş dağın
Doruğunda bulutlar
Hava durgun gün sıcak
Al bulutlu şafağın
Alı kıpırdamadı
Köz de yaban güllerin
Gülü kıpırdamadı
Yağmur gelir sel akar
Yamaçta toprak yok ki
Dağ taş sinmiş is kokar
Çalıda yaprak yok ki
Dağda yanmış ağacın
Dalı kıpırdamadı
Esse de rüzgar sessiz
Çalı kıpırdamadı
Hava sanki nefessiz
Yarınlara küs kalıp
Yağmur yağsa da yıllar
Ölü toprağın üstü
Kel kalmaktan bunalıp
Ne toprağa can geldi
Ne suçluya merhamet
Kalan leşti binlerce
Ölü kıpırdamadı
Yakan binlerce cani
Yakan binlerce deli
Nasıl varır ormanı
Yakmaya insan eli
Ses verdi dağlar taşlar
Deli kıpırdamadı
Hayat sundu tabiat
Ölü kıpırdamadı.
 

 

Ahmet CANBABA
ANNEME

Şarkı olmuşsun dilde yaşarsın çok gönülde
Bağışla suçlarımı bana ne olur gül de
Hiç yok ki düşlerimde son gününden bir anım
Yalnızca bizim için yaşamana hayranım
 
Karınlık iç dünyamda bitiyorsun gel
Çok özledim burnumda tütüyorsun gel
Ah!... Anneciğim.
 
Yokluğun sevda olmuş büyüyerek içimde
Sana olan sevgimi arayayım ben kimde
Beyhude yakınmalar nafile bu çırpınış
Geriye senden bana yalnız bir resmin kalmış
 
Karınlık iç dünyamda bitiyorsun gel
Çok özledim burnumda tütüyorsun gel
Ah!... Anneciğim.
 
 
Kızman severmiş gibi darılmansa bir sitem
Girer misin rüyama arzu etsem istesem
Kulaklarım çınlıyor beni mi anıyorsun
Bir cennette belki de bizle uyanıyorsun
 
Karınlık iç dünyamda bitiyorsun gel
Çok özledim burnumda tütüyorsun gel
Ah!... Anneciğim.
 

Ahmet CANBABA
BİR KADIN VARDI

Bir savaş,
Bir işsizlik,
Bir yalnızlık, yoksulluk.
Ne sayarsan say.
Değil mi ki çaresizlik dayanmış kapına.

Bir anne var kucağında çocuğu,
Emzirmek ister.
Bir eli uzanır düğmelerine,
Mavi açık yakalı bluzun.
Sonra,
Çocuğun elleri değer göğsüne.
Açılır ağzı çocuğun meme uçları değdikçe.
Emmek ister.
Kadın sapsarı,
Kadın zayıf, kadın kuru
Kadın Anadolu bozkırı.
Göğüsler pörsük ve sarkık.
Çocuğu emzirmek kandırmaca sı işin.
Ağlıyor sarılıp çocuğuna kadın.
Biliyor ki mücadelesi, bir ölüm kalım.
Tuzlu bir gözyaşı damlıyor dudağına çocuğun.
Kadın, daha bir sıkı sarılıp çocuğuna;
Bir gözyaşım kaldı diyor verecek
Bari onu paylaşalım.

 

 

Ahmet CANBABA
ADINI SEN KOY

Başkası atarken konuşturmazdı.
Palavrada tek başına yeterdi
Sorumsuzlukta üstüne yoktu ha
Nerde akşam orda sabah yatardı
 
Siyasette ömrü gelmez ki sona
Haksız kazançları yatırır fona
Babadan zenginlik kalsada ona
Kumarda kaybedip mal mülk satardı
 
Çokları etse de yemin Hipokrat
Zanneder ki o en iyi demokrat
Kendisine yardım eden bürokrat
Dostlarının arkasından atardı
 
Anlamaz sanırdın bakardı bönce
İçinden planlar yapardı bence
Kulağı delikti herkesten önce
Avanta gördüğü yerde biterdi

Anlamaz çok şeyi yakıştırırdı
Dost görünüp dostluk pekiştirirdi
Dedikodu edip çekiştirirdi
İnsanları birbirine katardı

Ne satsa da hiç bilinmez markası
Çene çalar lafa tutar herkesi
Bakar ki yok zavallının arkası
Bülbülü gösterir karga satardı
 
Zikzaklı yaşamı tutmaz ki ayar
Kiminin ne işi varsa göz koyar
Ali dibo gibi milleti soyar
Öyle şer birisi öyle beterdi
 
Ardından ne dense pek tınlamazdı
Anlar sanırsınız hiç anlamazdı
Aksinin biriydi söz dinlemezdi
Durup dururken herkese çatardı
 
Rastlanmaz canlıda böyle bir türe
Ne dost hatrı bilir ne adet töre
Boğulacak olsan göz göre göre
Elinden tutmaz insanı iterdi

 

Ahmet CANBABA
BABAM BİR GÖÇMEN İŞÇİ

Hani bir gün ansızın
Çıkıp gitmiştin ya baba.
Hani çocuktum ya ben.
Hani amansız bir kış vardı ya
Dağların oymaklarında ayaz çatlardı
Sanki bir fısıltıya yıldırım çakar gibi.
Sanki bir çığ düşer gibi gözyaşına
Göz kapakların hapsederdi düşecek damlaları.
Düşüncelerin sultada
Tetikte bekliyordu
Sessiz baba.
Dam evlerde mertekler
Kerpiç duvarlar üstüne oturmuş uçları.
Buz sarkıtları bir kılıç gibi.
Beyaz karlarla örtülü dağların kıvrımından
Bir oymağı geçince ilk yaz dilleniyordu.
O ilk yazda çiçek açtı yeni diktiğin fide.
Issızlıklar gömülmüştü vadiye
Biz hala seni bekliyoruz baba.
Emeğini yüreğine yüklemiş babam !..
Koskoca şehirde yalnızdı, çaresizdi.
Çocuklarının düşü uyandırırdı
Çalar saatten önce işe.
Sabah sessiz ve soğuk kaldırımlara düşerdi
Uykusuz gecelerinin mahmurluğu.
Ve buz keserdi parmak uçları
Su alan ayakkabıları içinde.
Ya plastik eldiven içindeki
Sızlayan elleri
Nefesine tutardın ısınsın diye.
Sonra kaldırımlarda ateş yakardınız değil mi baba.
Dudaklarınız titrerdi çaresiz kelimelere.
“Şimdi bir çay olsa
İçilir” derdiniz demli.
Bir göçmen işçiydin bu koskoca şehirde.
Bir göçmen işçiyi aydınlatırdı
Gecenin odalara sinen karanlığını kovarken
Yaktığın lamba.
Uyanır mıydın şimdi bir tatlı nefese.
Unuttum diyordun kadınımın yüzünü
Unuttum çocuklarımın gülüşünü
Ve çomarın havlamasını olur olmaz sese.

Bu koskoca şehrin sokaktan damarları,
Dolup dolup boşalıyordu insanlarla ve dertle.
Asfalta siydiren delik su borusunun
Tamiratı için ordaydılar.
Sen hıncını kazdığın toprakta
Sabah ayazını içiyordun mutluluğu için çocuklarının.
Kiminin içine yel girmiş gibi
Gurbet çeken sevişmenin düşünde,
Sarı saman tınazında mevsimin
Aşklarını düşünürdün çocukluğunun.
“Aşkımız kuşluk vaktinde güzeldir” derdin.
Ya mahmur dudaklarda öpüşmenin tadı,
Bir hayal görür gibi.
Kaldırıldığın hasta hanenin yatağında
Başın dönüyordu hala
Düşüp bayılışından bu yana.
Bir gelini bezer gibi papatya.
Güneşe selam durur gibi ay çiçekleri
Gerdan kırarlar boyunlarını büküp.
Çiğ taneleri yaprak uçlarında
Damlalarını döküp
Birazdan buhar olacaklar
Yazdan kalma güneşin tortusundan.
Ve sonra üşüyeceksin sıcaklar içinde
Bir zemheri ayazında.
Dokunacak doğanın elleri gizli
Belki de bir pastırma yazında.
Kendine geleceksin babam.
Yalnızca hasret nöbet tutacak
Yanı başında.

 
 
Ahmet CANBABA
MEMLEKET DİLENCİSİ

Üç kişiydiler.
Daha düne kadar
yürek yangınları vardı.
Oysa şimdi mühür gözleri suskun.
Annelerine sarılmış iki çocuk
Ağlamakta
Bankta.
 
Üç kişiydiler.
Dertleri üç kat daha fazla.
Sümüğünü çekiyor birisi,
Yanakları kızarmış birinin
Ayazla.
 
Üç kişiydiler
Iraktan kaçıp gelen.
Mülteciydiler.
Babasız iki çocuk,
Kocasız anne.
Ekmeksiz, aşsız
Çaresiz.
Memleket dileniyorlardı
Memleket
Savaşsız.
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 

06 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ÇAVADAR Nacati
          09 Eylül 1955 Çorum, Alaca doğumlu İlkokulu; Alaca'nın Küçük Hırka Köyünde, 
          Ortaokulu; Alacada okudu. Lise Eğitimi: Ankara Muhabere Okulun daki Elektronik Astsubay Hazırlama ok. Lisans eğitimi:Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü Yazıları, araştırmaları, röportajları ve şiirleri Akit,Yeni Dönem, Tutanak, Vakit, Anayurt gazeteleri ile Cuma ve Anadolu Gençlik,Ses, Nida, İzlenimlerle Anadolu gibi bir çok dergilerle yurt içinde ve dışında bir çok Internet sitelerinde yayınlandı-yayınlanıyor..Ayrıca bir çok makalesi yurt içinde ve dışında yayınlanan gazete ve dergilerde konuk yazar olarak yayınlandı. 1999 dan bu yana sürekli olarak Anayurt (Eski ismi Vakit) gazetesinde köşe yazarlığı yapmakta. Avustralya da yayın yapan bir radyoda canlı olarak haftalık Türkiye gündemi ile ilgili yorumları verilmekte. "
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.

 

 
Necati ÇAVDAR
HAKKA ISMARLADIM

Ciğerimi yaktın dert ile firkate,
Babam gitti Mekke’ye sen hakikate,
Ne ben seni gördüm sen ki ata,
Yürü yavrum seni Hakka ısmarladım.
İman ile, Kur’an yoldaşın,
Ardında ağlar kavmin kardaşın,
Resul kucağında inşallah durağın
Yürü yavrum seni Hakka ısmarladım.
Dünyaya kalsa Muhammed’e kalırdı,
Can satılsa onu Karun alırdı,
Derman bulsa bunu Lokman bulurdu,
Vade buymuş seni Hakka ısmarladım.
Hak emri Şehit’e ölü denilmez,
Giden ile bilirim ki gidilmez,
Ana yüreği bu kolay mı durulmaz
Yüreğimi gömüp Hak’a ısmarladım.
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 

07 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ÇAYCI Üzeyir Lokman 1949 <İç Mimar-Ressam-Yazar-Şair>
Üzeyir Lokman ÇAYCI 1949 yılında Türkiye'nin yeşilliği ile meşhur Bor ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini aynı ilçede tamamladı. Sonra, üniversite giriş sınavı yanında ikinci bir sınav daha kazanarak Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Uygulamalı Endüstri Sanatları Yüksek Okulu'na girdi. Bu okuldan 1975 yılında iç mimar ve endüstri tasarımcısı olarak mezun oldu.
Bunun haricinde Fransa'da da birçok mesleki ve sosyal alanda eğitim gördü, çeşitli diplomalar ve sertifikalar almaya hak kazandı.
Yaptığı özgün çalışmalar bilenlerin dikkâtini çekmekte gecikmemiş sergi, dergi ve mecmualarda kabul gördü. Mezuniyetinden sonra Koç Holding Demir Döküm Fabrikaları Araştırma-Geliştirme bölümünde çalıştı.
Deniz - Asteğmen olarak yaptığı askerlik hizmeti süresince, arkadaşları ile birlikte, çeşitli tarihi eserlerin (heykel, rölyef, vs…) kurtarılmasına ve daha sonra da Beşiktaş Deniz Müzesinde sergilenmesine katkıda bulundu. 14 yaşından itibaren yazdığı şiir ve hikâyelerle çeşitli gazete ve dergiler kendisine büyük ilgi gösterdi.
Basın, dergi ve antolojiler onun içtenlik dolu kreasyonlarına kucak açtı. Tanınmış çağdaş Türk şairi Ümit Yaşar OĞUZCAN'dan gördüğü yakın ilgi onu önemli platformlara taşıdı. İstanbul Beyoğlu'nda emektar şairlerin de üyesi olduğu Esir Kulüp'ün müzikli şiir gecelerinde ve Kazaplanka Türkiye şairler derneği lokalinde şiirlerini yıllarca okudu ve takdir gördü. Bugün şiirleri Fransızcadan da Almanca, İtalyanca,Portekizce, İspanyolca, İngilizce ve Romanya dillerine kendisini sevenler tarafından çevrilmiştir. Halen, alçak gönüllü ve kompetan Yakup YURT' tan aldığı destek ile, Üzeyir Lokman ÇAYCI çalışmalarını Fransa'da sürdürmektedir.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.

 

 

Üzeyir Lokman ÇAYCI
İÇ İÇE

Avukatım hastanede doktor,
Doktorum
Adliyede avukat...
Öğretmenim onların
Tecavüz ettiği kişi...
Babamı ben doğmadan
Kaybetmişim...
Bizi gözyaşlarıyla büyüttü
Annem...

Komşum,
Akıl hastası...
Arkadaşım kedi...
Dostum
Kalemim...
Düşmanım
Cehalet...
Beni rahatsız eden
Çıkarcılık...

Okulum;
Kahvehane...
İşyerim,
Okul...
Kazancım;
İnsanlara yaptığım
İyilik...
Endişem
Anlaşılamadığım...

Ben insanları
Çok seviyorum...

Paris - 01.01.1999

Üzeyir Lokman ÇAYCI
KÜÇÜKTÜM... KÜÇÜCÜKTÜM

Küçüktüm
Küçücüktüm
Elime verdiler bir gülü
Yüreğimde büyüttüm...

Annem sevgi taşıdı bana
Bunları
Bakışlarımla sundum
Babama.

Okul
Arkadaşlar derken
Öğretmenlerle tanıştım…
Yazmayı, okumayı
Ve öğrenmeyi öğrenip
Bilgiye ulaştım.

Kuşları sevdim
Çiçeklerle anlaştım…
Kalemlerle
Kitaplarla iyi bir arkadaştım…

Sık sık resmini yaptım
Yaşadığım çevrenin…
Yılmaz savunucusu oldum
Ekolojik dengenin.

Küçüktüm
Küçücüktüm
Elime verdiler bir gülü
Yüreğimde büyüttüm...

Mantes la Ville - 14.04.2004


 

 

Üzeyir Lokman ÇAYCI
DAĞ BABAMIN ATININ ADIYDI

"Dağ" babamın atının adıydı
Kan renkliydi
Onu hesapsız
Silahıyla
Hiç bir zaman üstünde taşımazdı...
Sırtüstü düşürürdü yere...
Sevgi diliyle kişner
Kalleşliği sevmez
Dostluktan pek anlardı...

Şimdi
Kiminin düşüncesini aldılar
Kiminin ellerindekilerini
Gençlikleri birer birer sıyrıldıkça
Bedenlerinden
Nefretleri çıktı ortaya.

Destek buldu masumlara acı çektiren kimlikleri...
Bir sloganın içindeydi hayatları :
"Yaşasın inekler...
Kahrolsun dört ayaklı sinekler..."

Arkalarında onları hayal peşinde koşturan
Korkunç ve belalı bir dev...
Önlerinde uçsuz bucaksız insan yutan
Bir karanlık...
Ekilir elleriyle geleceğe bir hiç!
Alınır hasılatı sonra :
Boynu bükük bir Halime
Ve üstü açık bir samanlık...

Ağıtlar yakılır zindanlarda
Ömûrler tüketilir meydanlarda
Geride bırakılır dostluklar
Hergün yeniden yeşertilir düşmanlık.

"Dağ" babamın atının adıydı
Kan renkliydi
Onu hesapsız
Silahıyla
Hiç bir zaman üstünde taşımazdı...
Sırtüstü düşürürdü yere...
Sevgi diliyle kişner
Kalleşliği sevmez
Dostluktan pek anlardı...
Paris - 09.08.2003

 

Üzeyir Lokman ÇAYCI
SAVAŞ DANSLARI

Devir değişti babalık
Adamlar savaş dansları yaparak
İşgallerle para kazanıyorlar…
Görmüyor musun yağmalamaları
Bombalamaları?
Canın çıkıyor üç beş kuruş kazanacağım diye…
Senin alın terin şimdi ne işe yarar?
Uzaklardan gelen
Tanklar geçiyor sokaklarından
Seni sorguya çekiyorlar niçin doğdun diye!
Bir şey diyemiyorsun...
Yakında bu gidişle hukuk dersleri de kaldırılacak
Okullardan.

İnsan hakları deniliyordu ya sağda solda...
Sen söylenilenlere inanma!
Görüyorsun ya her şey yerinde değil şimdi?

Devir değişti babalık
Silah tüccarları
İnşaat sektörleri
İdare ediyorlar ülkeleri
Bunu anlamayacak ne var
Savaşla satacaklar ürettiklerini!

Gel benim sözümü dinle!
İlerde çocuk acısı çekmemek için evlenme
Onların işleri hayalî düşmanlar üretmekle
Tehditle falan yürüyor...
Bu yolla küçük küçük ülkeleri “kurtarma” adı altında
Birer birer ele geçiriyorlar.
Siz birbirinizle dövüşürken
Onlar
Yeraltı zenginliklerinizi tüketecekler.

Geçmiş acılarla yüreğinize otururken
Ne desem ki size?
Artık biraz anlayışlı olun!
Adamların işlerini kolaylaştırmak için kendi halklarınızla
Kavgaları artırın!
Bir kaç gruba bölünün ki işleri kolaylaşsın onların!
Unutmayın ki çıkarlar sevgiyi yok eder
Sevgisiz bir toplumun ferdi olmak
Eğitimsiz bırakılmak onların tek isteği…
Aydınlıkta kalmak veya karanlıkta yaşamak
Sizin elinizde!
Biliyorsunuz güneş vaktinde doğar vaktinde batar...
Keserler sonra başını
Vakitsiz öten horozların!

Devir değişti babalık
Adamlar savaş dansları yaparak
İşgallerle para kazanıyorlar…
Görmüyor musun yağmalamaları
Bombalamaları?
Paris – 17.03.2003

 

 

Üzeyir Lokman ÇAYCI
VAROLUŞ ÜÇGENİ

Ben ve onlar
Köşelerindeyiz
Varoluş üçgeninin...
En fakiri benim
Çırılçıplak...
Acıların üstlerine basarak
Girmişim aralarına.

Etrafıma toplanmışlar
Kelebekler...
Büyütmek için beni
Güllerime konarak...

O zamanlar
Derin derin nefes almışım
Geleceğin gözlerinden sızan
Gözyaşlarına bakarak.

Adımı "hasret" koymuşlar
Eflatun renkli düşünceleri
Sıyırarak özümden
Güle benzesin diye.

Küçük adımlarımı
Taşımışlar mutluluklarına
Bu yetmemiş
Bakışlarımla ıslanmışlar
Uzatarak dudaklarını
Yanaklarıma.

"Anam... babam..." dedirtmek için
Uykusuzluklarını eklemişler
Yüreklerine
Sevgiden köprüler kurarak…

Ben ve onlar
Köşelerindeyiz
Varoluş üçgeninin...
En fakiri benim
Çırılçıplak...
Acıların üstlerine basarak
Girmişim aralarına.

Paris – 14.11.2003
 

 

 

Üzeyir Lokman ÇAYCI
ŞİDDET ADAMIN İÇİNDEYDİ

Kirlenmeler arasında farkedilmeyenler

Büyük bir mağazanın giriş kapısında
« Hayvanlar giremez … » uyarısına rağmen
İçeride yaşananlar bu yazının dışındaydı…

Paris’te hırpalanan çocuk
Irak’ta bombalanan…
Filistin’de kurşunlanan çocuklar gibi
Çaresizdi.

Adı konulamayan davranış bozuklukları

Raflar arasında
İki veya üç yaşında annesiz bir çocuk
Babası tarafından
Evrile çevrile dövülüyordu.

Ne görüntü alıcılarının
Ne de görevlilerin izleme alanında olmayan
İğrenç bir manzara.

Çocukken yaşlandırılanlar

Çevresindeki insanların
Sezgilerini önemsemeden
Küçük bir varlığın
Masumiyetini umursamadan
Kaba eylemlerini sadistçe sürdüren bir baba…

Kendi kendilerini yönetemeyenler

Yavrusunun geleceğini
Ve umutlarını çalan bir çocuk üreticisi
Kontrolsüz güç sahibi
İnsan sevmez bir hayal…

Şiddet adamın içindeydi

Bir alışveriş merkezinde
Sevmesini bilmeyen bir gölge
Öfkeyle beslenen şiddet
« Git evine bardak kır… Kapılarına vur...
Sakız çiğne!» diyemeyen
Bir çevre...

Bir başkasının yükünü sana taşıtacaklar

Acılarının profili hakla, hukukla anlaşılmayacak...
Yarınlarda geçmişine bakmadan seni suçlayacaklar!
Kırılganlığından... haksızlıklara baş kaldırmandan
Faydalanmak isteyenler olacak...
Şiddet hamalı baban ise
Kendi kabalıklarının cezasını
Sana rağmen
Yalnız ve kimsesiz kalmakla çekecek…

Acılarının profili hakla, hukukla anlaşılmayacak...
Yarınlarda geçmişine bakmadan seni suçlayanlar
Bir başkasının yükünü sana taşıtacaklar!

Bouchelay, 01.12.2007

 

 

Üzeyir Lokman ÇAYCI
SUÇLULAR VADİSİ

Suçlular vadisinde
Sabırlı ol
Dimdik ayakta dur
Gelen vursun
Giden vursun…
Arkana hiç bakma
Açık tut ense traşını
Herkes görsün.

Suçlular vadisinde
Küfürler savrulurken
Sakın sesini çıkarma
Dut yemiş bülbül gibi ol
Her yerde
İnsanın değeri ucuzlarken
Burnunun ucundaki
Pahalılık etkilemesin seni.

Vallahi acı yersen dilin,
Acı konuşursan yüreğin yanar.
İlk anda
Ananı... babanı unut.
Hallerini hatırlarını sormana gerek yok
İster kuvvetten düşsünler
İsterlerse yerlerde sürünsünler
Sesini hiç çıkarma
Boş ver...
Yıkılırsa yıkılsın emeğin
Devrilirse devrilsin direğin…

Geç git yanı başından
Yere düşen dostunun…
Zerre kadar
Acıma sakın
İstersen bir tekme de sen vur…
Seni sanki düşünen mi var şimdi ?
Önüne çıkarsa şöyle şişko bir hindi
Kimseye çaktırmadan kes başını ye !
Telaşlanma, rahat dur
Hiç farkettirmeden olduğun yerde otur!
Nasıl olsa
Suçlular vadisindesin.

Çok çalışırsan hor görülürsün
Doğruyu konuşursan kovulursun
Sevgi için yollara düşersen
Ezilirsin
Zulme karşı direnirsen
Çeşitli vasıtalarla dövülürsün
Biliyorsun
Bunlar geçiştirilecek şeyler değil…
Nasıl olsa
Suçlular vadisindesin
Gaddar ol!
Hani tek yönlü entegrasyondan bahsediyorlar ya
Hiç olmazsa
Kimlik kartın onlarınki gibi olsun.
Çünkü senden böyle olmanı istiyorlar.
Bu söylediklerimi
Her şeye rağmen hoş karşılamıyorsan
Bildiğini oku, dilediğini yap
İstersen zorla, istersen dayat
Belli olmaz
Belki kabul görürsün.

Paris – 04.11.2004
 

   
 
   
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

08 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ÇETEN Paşa 01-01- 1946   01-04-2007
1.1.1946 tarihinde Çorum Merkez Ahilyas köyünde doğdum.  İlkokulu  Albayrak  İlkokulunda bitirdim.  Orta okulu 1.sınıftan terk etmemin sebebi rahatsızlığımdan  dolayıdır. Köyümdeki arazimde çiftçilikle  uğraştım. 1966 tarihinde askerlik görevine gittim  terhis  olduktan sonra, 1.5.1969 Çorum 1. Noterliliğinde çalışmaya başladım. 1982 tarihinde noterlikteki  vazifemden  ayrıldım.  Bir ara serbest meslekle uğraştım.  1.7.1991 tarihinde  emekli olduktan sonra  Mersin Silifke'ye yerleştim. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Halen Silifke'de seracılıkla uğraşıyorum. 
İlkokul  sıralarında  herhangi bir meslekte hayalim olmamıştır.  Yukarıda belirttiğim gibi memurluk,çiftçilikle uğraştım.  Çiftçilikle  size iki kısa anımı anlatmak istiyorum. 
Birincisi: Çankırı-Çorum Kırsal Kalkınma bünyesinde deneme ekim yapmak  için o günlerde yer aranıyordu. O günkü çalışkan idarecisi Bekir Genç bizim oralarda yer aramış bulamamıştı. İsteği 1 dönüm nadasa bırakılmış  hazır tarla idi. Burada deneme  üretimi  yapılacaktı.  Bekir Beye bir dönüm yer yerine  3 dönüm  yer tahsis ettim. Onlarda gerekli işlemleri yaptılar,ektiler,gübreledilerse de ne hikmetse ekilen  tosun buğdayı  Çorum arazisine uyum sağlayamadı.
İkinci anım ise:Silifke'de aldığım araziyi sulamak için sondaj kuyusu yaptırmak gereğini duydum. Bir sondajcı ile anlaştık. Tarlam da su  umulduğundan  yakın bir seviyede çıkınca, sondajcı ustası ile yaptığımız anlaşma gereği yapılan işin çok  altında bir ücret vermem gerekiyordu. Adamcağız  sözünde  durmak  için fazla ücret talebinde bulunmadı.  Fakat  bu  durumda yaptığı masraf ve getirdiği işçilerin masrafını bildiğim için sondajcıyı  zarar uğratmak  istemedim ve sözleşmemizdeki ücretin iki katı ücretini ödedim bu davranışım hem ustayı sevindirdi,hem de şu anda kullandığım  suya kavuşmuş oldum. Böylece sondajcı ile sıkı bir dostluk kurmuş oldum. Halen Silifke' de bu dostluğumuz devam etmektedir. 
Birincisi: Çankırı-Çorum Kırsal Kalkınma bünyesinde deneme ekim yapmak  için o günlerde yer aranıyordu. O günkü çalışkan idarecisi Bekir Genç bizim oralarda yer aramış bulamamıştı. İsteği 1 dönüm nadasa bırakılmış  hazır tarla idi. Burada deneme  üretimi  yapılacaktı.  Bekir Beye bir dönüm yer yerine  3 dönüm  yer tahsis ettim. Onlarda gerekli işlemleri yaptılar,ektiler,gübreledilerse de ne hikmetse ekilen  tosun buğdayı  Çorum arazisine uyum sağlayamadı. İkinci anım ise:Silifke'de aldığım araziyi sulamak için sondaj kuyusu yaptırmak gereğini duydum. Bir sondajcı ile anlaştık. Tarlam da su  umulduğundan  yakın bir seviyede çıkınca, sondajcı ustası ile yaptığımız anlaşma gereği yapılan işin çok  altında bir ücret vermem gerekiyordu. Adamcağız  sözünde  durmak  için fazla ücret talebinde bulunmadı.  Fakat  bu  durumda yaptığı masraf ve getirdiği işçilerin masrafını bildiğim için sondajcıyı  zarar uğratmak  istemedim ve sözleşmemizdeki ücretin iki katı ücretini ödedim bu davranışım hem ustayı sevindirdi,hem de şu anda kullandığım  suya kavuşmuş oldum. Böylece sondajcı ile sıkı bir dostluk kurmuş oldum. Halen Silifke' de bu dostluğumuz devam etmektedir. 
Paşa Çeten 1 Nisan akşamı geçirdiği bir kalp krizi neticesi vefat etmiş,öğlen namazı Ulu cami'de kılınan cenaze namazından sonra Çorum Ulu Mezar'a defnedilmiştir. Allah Rahmet eylesin. 
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.

 

 

Paşa ÇETEN
GÜZE ALIŞMIŞ TOPRAKÇA

Deniz tadında her şey, düşüncemde yorgunluk
Bir itirafçı damlalar seyre değer
Alçaklarda mor, hain fosforlar
Beynimin çılgın zarlarını soymakta
Kasırga hem kendini,hem damlaları savuruyor

Hatıraların en ön safında Leyla
Sükunet giyinmiş, kıyamda durur gibi
Bir bahara, bir güze alışmış toprakça
Direnerek suya, ışığa, insana ve
Ömür denilen karanlık okyanusuna

Nedir lisan bilmek;yada kürek kullanmak
Sömürünün ertelediği üçüncü savaşın eşiğinde
Karnını terk ederken bir bir kardeşlerim
Kurbanlık kaç yumruk büyütüyorsun anne
Deniz tadında her şey,düşüncemde yorgunluk

 

 

Paşa ÇETEN
BEYAZ KÖKLER

Alevler ortasında sararmışken gece
Şimşek tellerinden çıkan kıvılcımlar
Ilıyan şafağın zirvesinde mahkum şimdi
Gün kilitli iken,anahtar kayıp iken.
Şifreyi çözüyor yepyeni bir nehir.

Adalet hüküm giymiş,kan damlıyor dünyadan
Göğün avizesinden boğulmak üzere soluklar
Yıldızlarım darağcından sallanıp inerken
Uzaklığım dal ve yaprak mesafesinde

Karanlığın kulaklarına söylüyorum ben
Her devri bitiren bir gün vardır
Bütün zamanları devirden deprem gibi
Işığın kökünü emmiş beyaz kökler

Kanayan varlıktan ateşi sökmüşüm
Gökyüzü kanat sesinden beyaza donandı
Bülbülün sesine yağmur dolarken
Hüzünden ayrılmış sevinçleri tutuyorum

İçimi,dışımı zafer kaplıyor
Çocukken sükutun söylediği sözler
Bir çimen gibi beynimden fışkırıyor
Gökten yere inmiş büyük şenlik

Bir karanfil açtı ki tepemizde Cennet kokulu
Azap veren gecenin ardından
Gündüzü zindana koydu gözlerim
Korkularım şelalede oynaşırken

Maviliği alınmış altın başaklar seyrederken bizi
Kopmuş benden,yuvarlanıyor kara sevdalı an
Ölümsüz şehre göç ettiğimizde ikimiz canan
Bizi bekleyen gün azat oluyor
Ayna tutuyor babamın iskeleti.

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 

09 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
ÇOBAN Ayşe 1953-2006
1953 te Çorum'un Ovakarapınar köyünde dünyaya gelmişim. Evli  ve  üç çocuk annesiyim. İlkokulu doğduğum köyde bitirdim.Yıllar sonra Çorum Bahçelievler  Ortaokulunu dışarıdan bitirdim.
Halen Açıköğretim lisesine devam etmekteyim. İlkokul  sıralarında  hayalim öğretmen olmaktı.  Tüm çabalarıma rağmen nasip olmadı. Ama okuma hevesi hep içimde kaldı. Okumanın yaşı olmadığına inanıyorum. Meslek olarak seçim yapmadım. Ama güzel sanatlar dalında yetenekli olduğumu söylerler. Mimar Sinan Halk Eğitim Merkezinden  kuaförlük dalından 3 belgem var.  Yaşam tarzım bana sağlıklı kalmayı sağlıyor.  Görüyorum ki,buna yeni yetişen gençliğin ihtiyacı var.   Demek  istediğim gençliğin  şu beş önemli unsura ihtiyacı var.  Bunlar : azim, sevgi,saygı,inanmak ve güvenmektir.  Beni şiir yazmaya teşvik eden biri olmadı. Bu özelliğimin bana Allah'ın bir lütfü olduğuna inanıyorum.  İlk şiirim   Çorum Lider Gazetesinde yayımlandı.  Sayın  Abdullah  Ercan'ın derlediği Çorumlu  şairler  adlı kitabın 2. Baskısında 4 şiirime, Sayın Mahmut Selim Gürsel'in  Çorum  1997  adlı çalışmasının Çorumlular bölümünde   kısa  hayat hikayem ve  Şiirlerde Çorum   bölümünde iki şiirime yer vermiştir. Çorumlu 2000 Dergisinde ve mahalli basında şiirlerim çıkmaktadır. 
1995 in " Sevgi ve Hoşgörü Yılı "   olması nedeniyle " Bir Dünya İsterim "  adlı şiirim ödül almıştır. İdealimde çocuklarımın dürüst ve sağlıklı olması vardır. Allah'ın izniyle bunu başaracağıma inanıyorum.
" Çiğ Taneleri" adlı şiir dosyamın Temmuz 1999 tarihinde basılmıştır. Bu yıl içinde kitabımı geliştirerek 2. baskısını yapmak arzusundayım. Kafiyeli  ve  serbest  şiirlerin  yanı sıra henüz yayımlanmamış  anılar  ve  gerçek yaşamdan hikayeler olmak üzere düz yazılarımda bulunmaktadır.
Vaktin  nakit   olduğu günümüzde birazcık düşünülürse eğer,emeklide  olsak  yolun sonunda değil,başında olduğumuzu, daha çok  işlerin bizleri beklediğini göreceğiz. Diyorum ki;  bırakın  şu  adam sende boş ver  demeyi. Tembelliği  bırakın,pasiflikten kurtulun. Oysa  boş  vaktimiz de yok,geçirilecek zamanımız da.   Gafletten  sıyrılıp  bu  dünya hepimizin demeliyiz,bu  vatan bizim,bu bayrak ,bu devlet,bu millet  bizim.  Biz Türk Milletiyiz. Çalışkanız, çalışmalıyız. Bilinçsizce Türk Milleti değil mi diyen kendini bilmezler : Yüce Allah'ın  sırlarla  dolu olan bu güzel evrende sağlıklı  yaşamak için  aklı  başında  her insanın  aktif  olup,karınca  kararınca sen,ben demeden  yeni  yetişen  gençliğe güzel bir dünya bırakmamız hayırlı olur diyorum.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirleri yayınlandı.

Not: Bana yayınlamak için verdiği şiirlerini yayınlamaya devam edeceğim. Ruhun şad olsun ! Mahmut Selim GÜRSEL

 

 

Ayşe ÇOBAN
ANNEM

Üşüyünce kucağına yaslardın,
Ninniler söyleyip uyuttun annem.
Acıkınca sütün ile besledin,
Ağlatmadın bizi avuttun annem.

Uykusuz ve yorgun koşardın işe,
Biraz üzgün görsen verirdin neşe.
Bir varmış,bir yokmuş diye peş peşe,
Masallar anlatıp büyüttün annem.

Biz mindere,sen oturup hasıra,
Üşüşürdük pişirdiğin mısıra,
Öğütler verirdin hep ara sıra,
Sevmeyi saymayı öğrettin annem.

Gençlik yıllarında verdiğin emek,
Aşkınla kaynardı lezzetli yemek,
Eksilmez yüzünden hiç gülümsemek,
Önde ışık oldun yürüttün annem.

Kutsal emanetsin,başımıza taç.
Sızlayan yareme olursun ilaç.
SEVGİCAN’ım senin duana muhtaç
Gönlümden efkarı dağıttın annem.

 

 

Ayşe ÇOBAN
MELEĞİM

Ahu gözlerinden dökülen yaşlar,
Sızar gül yüzünü yakmaya başlar.
Hep doğru çıkıyor gördüğüm düşler,
Saklama annene bildir meleğim.

Ana nasihati döktüğüm diller.
İstemem solmasın açılan güller.
Gurbette bilinmez nasıldır haller.
Mazlumu ağlatan dildir meleğim.

Aç gönül kapını istemem mekan,
Aşk od’una yanar hasretlik çeken.
Sevgi yokluğudur insanı yıkan.
Şu garip anneni güldür meleğim.

Kıyamam ki;seni kaldırsam erken,
Lokmam hıçkırıyor yemeği yerken.
Telefonda bana anneciğim derken,
O tatlı dillerin baldır meleğim.
 

   
 
Ayşe ÇOBAN
KÖYÜM

Köyüm;bu şiirim,özlemim sana !
Doğduğum yer anam gibisin bana.
Unutamam toprağını taşını,
Kumuyla oynadığım pınar başını.
Gölün üst başında Ahar Dedemiz,
Suyu görünürdü berrak ve temiz,
Kulağı akanlar şifa dilerdi,
Çamur ve suyundan alıp giderdi.
Tuğla ocağına toprak satıldı,
Gelirine ek bir gelir katıldı.
Sevgi kokuyordu toprağı taşı,
İştahla yiyorduk biz bulgur aşı.
Çalışırdık büyük,küçük demeden,
Kimseyi hor görüp küçümsemeden.
Arpayı,buğdayı ederdik harman,
Düvene binmesi hoştu o zaman,
Çocuktuk bizlere oyun gelirdi,
İşin zorluğunu babam bilirdi.
Burcu burcu kokar iğdesi,gülü,
Şekerden tatlıydı ebemin dili,
Anlatırdı bize geçen zamanı,
Unutma ey yavrum köyünü tanı.
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 

10 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

DEMİRCİ Metin 1951 Şair Yazar
1951 yılında Çorum'un Osmaniye Köyünde doğdu. Çocukluğu köyde geçti. O günlerin zorluklarını yaşadı. O zamanlar köyde okul  olmadığı için Kırkdilim Köyüne gitti. Daha sonra öğrenimine kendi köyünde devam etti. 
Arkadaşı  Orhan Kuyu'nun deyimiyle,o etkilenen uzak taşranın kendine özgü havasıyla yetişti. 
Öğrenim yılları çok başarılı geçmiştir. İlköğretim ve lise yıllarında başlayan okuma  sevgisi Metin  Demirci'de  sonraları  bir  tutkuya dönüştü. Onunla konuşanlar onun,her konuda ve farklı anlayışlarında pek çok bilgiye sahip oluşunu,bu renkli okumalara bağlamak mümkündür. 
Şiirle ciddi olarak 1979'larda başlar. 1983' ten itibaren pek çok dergide şiirler yayınlanmıştır. Bunlardan  birisi 1979-1989 yılları arasında Ankara'da yayınlanan " Aylık Dergi"dir.  İlk  şiiri ise Çorum Meslek Yüksek Okulu  yayını  olan  "Mesleki Kültür" adlı dergide çıkmıştır.  Bu akış daha sonra İstanbul'da yayınlanan "Hüner","Bu Meydan","Kar delen"  gibi dergilerde devam etmiş,oradan da"Kırağı","Düş Çınarı"  gibi  dergilerde sürüp gitmiştir. Bu arada Metin Demirci'nin gazete ve başka dergilerde pek  çok deneme ve makaleleri yayınlanmıştır. 
Arkadaşlarıyla birlikte Çorum'da " Duruşma"  adlı bir dergi çıkarmıştır. Halihazırda "Çorumlu 2000" ve "Kilim" gibi dergilerde yazmaktadır.   Deneme ve makalelerini toplayıp yayınlamaya  gayret etmektedir. "Ne Sen Varmış Senden Sonra" adlı bir  şiir  kitabı  vardır. Ayrıca "Çorumlu Yazar ve Şairler" adlı bir oluşuma ön ayak olanlar dan birisidir. 
Metin  Demirci;şimdi emekli bir öğretmendir.   Kendi söylemleriyle memuriyet kokan düşüncelerden kurtulmuştur. Velhasıl;daha özgün ve da ha özgür eserler bekleyeceğiz Metin Demirci'den  Metin Demirci;tekrarı sevmeyen bir sanatçıdır. Şiir ve düz yazılarında  orijinalliğe  önem verir. Ona göre yeni bir fikri olmayan sanatçı susmalıdır.  Sanatçının   susması kendini tekrarlamasından ya da   başkalarını taklit etmekten daha iyidir. Metin  Demirci'ye göre: "Hukuk sanata sınır koymaz. Çünkü bu   ikisi çelişemez. Yani ; düşünce suçu olsa bile sanat suçu yoktur. Hukuk sanat suçunu  meşru  saymaz.  İyi  ve  güzeli  amaç edinen sanat nasıl olurda kötü ve  çirkini  kendine araç edinir " Açıkçası ; Metin  Demirci,halâ aramızda yaşamaktadır.  Onu  çok  çabuk tanıyabiliriz. Özel kişilerin, özel  tavırlarla  kendini belli etmesi kadar doğal ne olabilir ki ?
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
 
 
Metin DEMİRCİ
BAŞLANGIÇ UZAK DEĞİL

Herkes benden oldu,
Ana,baba,kardeş,yoldaş,dost,düşman,
Kaç sevda açtık o benli ocakta sınırsız
Yine kimse kimseye doğmuş değil,

Kaç gün boyu bakıştık aylardan ve yıllardan uzun
Kaç çukur açtık,illâ da tuzağın olsun için
Kaç kez üfledik sevgilim sözünü sirenlere
Yine de kimse kimseyi kandırmış değil

Yine de yarin kokusu şu çiğdemde geliyor
Yine de şu menekşe yardan haber alıyor
Yine de şu kuşların kalbi yenik düşmüş dillerine
Yine de bir adım ötedir başlangıç uzak değil.
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

11 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

DUYGUN Erol 1957 <Fotoğraf Sanatçısıı Yazar-Şair>
1957  yılında  Gümüşhacıköy'de   doğmuşum. Bütün küçük yerleşim biriminde olduğu  gibi sakin ve mutlu bir  çocukluk  dönemim  oldu. Okul hayatım boyunca  çırak olarak (Tezgahtarlık, Terzilik, Fotoğrafçılık  gibi) çeşitli meslek dallarını öğrenmeye çalıştım.  Liseli yıllarda fotoğrafçılığı öğrendim. Askerlik  sonrası  1980  yıllarında kısa bir dönem kavafiye dükkanı  açarak  esnaflık yaptım. 1983 yılında   şu  andaki  görevim ile birlikte 1987 yılına kadar  Dodurga'da  fotoğrafçılıkla uğraştım. Bu ara Rıza Ilıman'ın gazetecilik yaptığı dönemde Dodurga muhabiri  olarak  çalıştım. 
Ticaret  lisesi mezunu olup,evli 2 çocuk babasıyım. 
Şiir yazmaya Halk Ozanlarının şiirlerini okuyarak ve  dinleyerek  başladım. Bu konuda herhangi bir teşvik gördüğüm  söylenemez.  İlk şiirim 1973  yılında  Merzifon'un Sesi  Gazetesinde yayımlandı. 
Muhabirlik yaptığım yıllarda  ormanlarımızın  katledilmesine   yönelik  Çorum Gazetesinde yazdığım  bir haber makale nedeniyle şu anda ismini anımsayamayacağım bir Kayseri yerel gazetesinde teşekkür mektubundan başka ödül almadım.
İdealim;şiir konusunda yetkin bir yere gelebilmekti, ama  bu idealim henüz gerçekleşmedi. Basılmış bir çalışmam bulunmamaktadır. Makaleler ve  denemeler yazıyorum. Osmancık Haberde ve ara sıra Çorum Merhaba ve Çorumlu 2000 Dergisinde şiirlerim yayınlanıyor. 
Son söz olarak,hiç riya yapmadan bir dergi çıkarmanın ne kadar zor bir uğraş olduğunu bildiğimden  sizi  gösterdiğiniz  fedakarlık  ve performansınızdan  dolayı kutluyor,bu derginin siz istediğiniz  sürece yaşamasını dilerken inceliğiniz için teşekkür ediyor,başarılarınızın devamını diliyorum.
Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info   ve Aylık Şiir Antolojisi  çalışmaları yayınlanmıştır.
 
 

Erol DUYGUN
ANNEME

Yoluna baş koyup, kurban olduğum,
Can verip, yaşattın sen beni annem.
Cenin iken, çok karnında yattığım,
Can verip, yaşattın sen beni annem.
Bütün o çektiğin çileye rağmen
Nasıl bir şeydir ki suya can vermen?
Kendinde yok iken yaşama derman,
Can verip yaşıttın sen beni annem.
Bütün şu alemin kutsalı sensin,
Anam ayağına cennet serilsin.
Herkes anasına candan sarılsın,
Can verip, yaşattın sen beni annem.
Beni kucağında uyuttun gece,
Nice dertlerime gark oldun nice,
Allahım dan sonra gözümde yüce,
Can verip, yaşattın sen beni annem.
Diliyorum göz yaşların akmasın,
Kimse anasının gönlün yıkmasın.
Ona sarılmaktan asla bıkmasın.
Can verip, yaşattın sen beni annem.
DUYGUNİ de bir ananın kuzusu,
Ölünce bitecek yürek sızısı,
Camilere terk ediyor bazısı.
Can verip sen beni yaşıttın annem.

Erol DUYGUN
BABAMA MEKTUP

Bilemezsin seni nasıl özledim
Yüreğimde buram, buram hasret var.
Gelir diye yollarını gözledim,
Bir oğuldan babasına mektup var.
Bilmiyorum hasta mısın, sağ mısın?
Telefonda titrek gelmişti sesin.
Hayatın temeli, canım nefesim,
Bir oğuldan babasına mektup var.
Canımdan içeri, canımdan özge,
Duygumu yükledim tellere, saza,
Nasip ise görüşürüz bu yaza,
Bir oğuldan babasına mektup var.
Kendine iyi bak, hasta olma sakın,
Hasretin ötesi kavuşmak yakın.
Bizi düşünmeyi artık bırakın
Bir oğuldan babasına mektup var.
Duygular coşunca yetmez kelime,
Bu mektubum ulaşınca eline,
Dileklerim malum olsun anneme,
Bir oğuldan babasına mektup var.
Annem gene, sızılarım diyor mu?
Gurbet elde kuzularım diyor mu?
Böyle imiş yazılarım diyor mu?
Bir oğuldan babasına mektup var.
Babalar, gününüzü kutlarım,
Günbegün artıyor benim dertlerim,
DUYGUN’i, gurbette cevap beklerim,
Bir oğuldan babasına mektup var.

 

   
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 
 

12 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Zeliha GÖK 1973 Şair
  •  10 Ağustos 1973 Çorum doğumluyum. ilk ve orta dereceli öğretimimi sırası ile İnkılap ilköğretim ve Fatih lisesinde devam ettim okulu tamamlamadan bıraktım şuan halen açık lise derslerine devam ediyorum, 1990 yılının ekim ayında Çorum BAKKALLAR Ve Bayiler Odasında Genel Sekreter olarak göreve başladım. İki yıl aradan sonra Tekelin özelleşmesi ile kurulan Bak-Bay Gıda A.Ş. de satış temsilcisi olarak tekrar işe başladım şuan halen aynı şirkette çalıştım.
  •          Şiir yazmayı çocukluğumdan bu yana devam ettiriyor fakat zaman ayırmada güçlük çekiyorum. GÖK-KIZ Mahlasını kullanıyorum. Sayın Mahmut Selim Gürsel beyin desteği ile yazmaya tekrar başladım ve elimden geldiğince Sarı Çiğdem'le devam edeceğim.
  • Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
     
     
    Zeliha GÖK
    PEMBE YANAKLIM

    Sarı çiğdemim gül çiçeğim,
    Can yoldaşım kelebeğim
    Senle doğdum senle öleceğim
    Gül kokulum pembe yanaklım

    Güneş yüzlüm zeytin gözlüm
    Baş tacım melek yüzlüm
    Ay parçam gönül yaram
    Gönlümün sultanı parçam

    ECEM kalbimde tek hecem
    Seni hep saracak annen
    Bu canı bilir veren
    Ömrü oldukça arkanda bu beden
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     

    13 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    GÜLTEPE Şükrü 1950 <Yazarımız>
    Çorum Merkez Ahmatoğlan köyünde 05,02,1950 yılında doğdu. Ilk okulu  köyünde tamamladı. Orta ve lise öğrenimini Çorum’da yaptı. Askerlik dönüşünde 06,04,1974 tarihinde Çorum Ortaköy ilçesinde göreve başladı. 20,07,1974 tarihinde Kıbrıs Çıkartmaları için ihtiyat olarak askere alındı. 
    Bu görevden dönünce aynı görevde çalıştı. Çorum Merkez İlçe adliyesinde bir müddet çalıştıktan sonra emekli oldu. Evli ve üç çocuk babasıdır.
    Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info  çalışmaları yayınlanmıştır
     
     
    Şükrü GÜLTEPE
    GÖNLÜMÜZ YARALI BABAM!

    Büyük bir çınardın devrilip gittin,
    O dallara kuşlar konmuyor babam!
    Mücadele verip sonunda bittin
    Kara topraklara gömüldün babam!

    Esprili sözlerle öğüt verirdin,
    İnsanlık yolunda önden giderdin,
    Bizi hatırladın bazı gelirdin
    Sözlerinle seni anardım babam!

    Otu beş senedir saygı duyduğum
    Senin sözlerinden ilham aldığım
    Doğru yolda bana öğüt verdiğin
    Hayalimde seni anarım babam!

    Haksızlık yoksulluk hiçte sevmezsin
    Doğru sözden hiçbir zaman caymazdın
    İyilikseverdin haram yemezdin
    Sözlerini anar ararım babam!

    Gelmez yola götürdüler yolunu
    Zalim felek kırdı senin belini
    Sevenlerin götürdüler salını
    Unutamam seni anarım babam!

    Bu yalan dünyada kimseye kalmaz
    Gidenler elbet geriye gelmez
    Para hırsı olan kimseyi görmez
    Unutamam seni anarım babam!

    Ozan ŞÜKRÜ der ki ecel götürdü
    Ömür çilesini çekti bitirdi
    Seksen yıllık ömrü aldı götürdü
    Unutamam seni ağlarım babam!
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     
     

    14 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    GÜRSEL Mahmut Selim 1947 <Emekli Kütüphane Md. Yr. Gürsel Yayınevi Sahibi, Yazar, Çizer, Çeker>
    1947 tarihinde babamın subay olarak bulunduğu Erzurum'da bir at arabasında doğum evine giderken doğmuşum. Babam Eminsu Ali Rıza Gürsel, annem ise Fahriye hanımefendi idi.  İlkokula İskenderun'da başladım. Ankara' da bitirdim. Ankara Yenimahalle Orta okulunun birinci sömestrsinde babamın emekli olmasından dolayı 1960 yılında Çorum'a gelince Atatürk Ortaokuluna devam ettim. Babamın "oku da oğlum ceketimi satar seni okuturum" diyerek bana yaptığı nasihatleri ters tepki yaptı, okumuyorum diyerek okulu birinci sınıfta bıraktım. Marangoz çırağı olarak Azmi Başar ustanın yanına girdim.  Askere gidene kadar ustanın yanında çalıştım. 1967 tarihin de askerlik dönüşü, Ankara Emniyet Müdürlüğüne teknisyen olarak göreve başladım.  Ortaokulu dışarıdan 2 yılda bitirdim 1972 tarihinde polis memuru olarak Ankara'da çeşitli şu beler ve kara kollarda çalıştım.
    16 Eylül  1973  tarihinde  Selma (Kurşuncu) Hanımefendi ile evlendim.  1978 yılında ayında naklen Çorum İl Halk Kütüphanesine Memur olarak geçtim.  Dışarıdan Çorum Ticaret Lisesini iki yılda bitirdim. Kendi kendime Osmanlıca’yı öğrenmeye uğraştım, Hat sanatı ile biraz ilgilendim 150 ye yakın Ser levham var, Çorum Güzel  Sanatlar Galerisinde ve Kütüphane salonlarında bu levhaları sergiledim.
    3.  8. 1988 tarihinde İl Halk Kütüphanesi Müdür yardımcılığına atandım.  1990 tarihinde  kütüphanelerdeki kitapların tasnifi ile ilgili 10 yıllık bir araştırmamı "Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey)"kitap haline getirip Kültür Bakanlığına sundum. Kitabımdan Türkiye'deki bütün Kütüphanelere dağıtılmak üzere 1000 adet satın aldılar.  Bitlis Tatvan’a tayin edilme olayım beni çok yıktı. Fakat bu üzüntümün boş olduğunu zamanla gördüm. Rabbimin izni ile Hacca gitmek nasip oldu, iki kitap daha yayımladım ve elinizde bulunan bu derginin çıkmasına vesile oldum. Mesleklerin insanlara sağladığı maddi avantaj olarak, evinizi geçindirecek, namerde muhtaç etmeyecek avantajından başka, manevi olarak; sizin yaptığınız işlerle ilgili karşılaştığınız problemleri değerlendirirseniz avantajların neler olabileceğini hayat okulundan öğrenmiş oldum.
    İdealim: Çorum'a  tam teşekküllü bilgisayar ortamında bir kütüphane kazandırmaktır. Bu idealim yüzünden tayinim çıktı. Emekli Olunca Gürsel Yayınevini açtım. Yayımlanmış çalışmalarım bulunmaktadır. Bunlar: 
    " Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey) ",  "Çorum'da Yatan Meşhur Yatırlar", 
    "Çorum 97" ve  "Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergisi 63 sayı basıldı ve Bu sayfalardan Internet'te yayınlanmakta"“Çorum 2002”  
    "Menakıb-ı Koyun Baba 2004 "Hacım 2007"İnternette yayımlanan sitelerim:
    http://corum.name
    http://corumlu.com
    http://dergisi.info
     
     
     

    Mahmut Selim GÜRSEL
    ANAM

    O’nu tanıdığım andan sonra
    Bulundun başka bir tutkuda
    Beni doğuran anamdı o;
    Bana bakan atamdı o
    Doğurmuş, emzirmiş, yedirmiş
    Beni herkesten sakınıp büyütmüş
    Derdime ilk koşan kimsemdi
    Beni bağrında besleyendi
    İlk sevgiyi ondan gördüm ben
    Bildiğimi ondan öğrendim ben
    İlk harfleri bana o öğretti
    Yazmayı da kalem tutmayı da
    Çarpım tablosunu gösteren
    Ağladığım zaman ağlayan
    Gülerken ben gülen anam
    Bir gün ayırdı felek denen
    Alınyazısı bizi bizden
    Aldı götürdü esas yurduna
    Allah’ın O’nu af etsen!
    Bizi büyüten, yürüten sensin
    Anamı yanında rahat ettirsen
     27 Mayıs 2006

     

     

    Mahmut Selim GÜRSEL
    ANAM II

    Vardığın yerde kim bilir
    Hangi makamda bulunuyorsun
    Çektin o zamanlar eşinden
    Biz çocuklarında.
    Babamın bir maaşı yetireceğim diye
    Yürürdün pazarları o uzak yere
    Aldığın üç file sebzeyi alır getirirdin bize.
    Bilmemiştik kadrini o zamanlar
    Ne cefalar içinde bizleri büyüttüğünü.
    Ya şimdi biliyor muyuz?
    Yine bilmiyoruz kadrini.
    Aklımıza gelirse bir Fatiha
    Yollarsak mekânına bazen
    Ziyarete gelemezsek kabrini
    Unutuldun sanma seni
    Anamsın bilmedik kıymetini.
    Bir zaman sonra bizde
    Senin gibi kabir ehli olup
    Buluşur muyuz yandaki boşlukta
    Uzatırlar mı acaba kabrinin yanına.
    İşte dünya böyle anacığım,
    Sen yaşadın ve göçtün buradan
    Bizde geleceğiz ardından.

     
    Mahmut Selim GÜRSEL
    BABAM
    Eğer benim bildiğim
    Onun için güldüğüm
    Sıkılınca gördüğüm
    O benim babam.
    Sabah erken yedide
    Gider işi olan yere.
    Tandoğan’da ordonat
    Fabrikada komutan.
    Servis gelir giderdi,
    Özel şoför bilmezdi,
    Binerdi beraber herkesle
    Gider idi mesaisine.
    Yirmi yedi Mayıs’ın
    Tantanalı gününde
    Sabah erkenden geldi
    Arabası bizim eve.
    Babam,bana bakarak
    Dikkat et. Bu bir tarih
    Tarihin yazıldığı gün
    Büyüyünce anlarsın
    Bu sözlerimi dinlersin.
    Koşarak gitti aracına.
    Radyoda marşlar vardı
    Birisi ise konuşmakta.
    İhtilal var diyordu,
    Halkı sükuna davet ediyordu.
    27 Mayıs 1960
    Gördüğüm ilk ihtilal buydu.
    27 Mayıs 2006

    Mahmut Selim GÜRSEL
    ÇORUM

    Gelmiştik esas memleketimize
    Yabancı idik her kese
    Yaşıtlarım yanaşamadılar bana
    Ankaralı bu çocuk dediler bana
    Ortaokula devam ettim burada
    Uyum sağlayamadım bu yeniliğe
    Ticareti devam ettirdiysem de
    Ankara’ya uymadı buradaki sermaye
    Okulu da savsakladık bu arada
    Babam verdi beni bir sanata
    Olacaktım marangoz mobilyacı
    Olacaksın altın bilezik sahibi
    Birkaç gün gittim geldim oraya
    Usta iş vermedi nedense bana
    Bende o dükkân da yok iken
    Çalıştırdım gördüğümü işleyen
    Birkaç zıvana deldim kapı için
    Belki yanlış olur dursun dedim
    Usta geldi, önce kızar gibi oldu
    Aferin yahu bu iş sana uydu
    Gösterdi sonra bana işleri
    Öğreniyorum bu mesleği bilgiyi
    15 Haziran 1961

     

    Mahmut Selim GÜRSEL
    ÇORUM’DAN ÖNCE

    Geldik baba vatanına Ankara’dan
    Mecburiyet demişti babam!
    Emekli olmuştu Tandoğan’dan
    Biraz mahzun ve hırslı idi anam
    Bizler yeni bir yede idik yine
    Hatıramız bildiğimiz bir iki ille
    Adana Köprüköy diyorlardı o zaman
    Hatıramda tren yolu geçerdi her an
    Yollamışlardı Kore’ye katar katar
    Anadolu evlatları gittilerdi o an.
    Yollamışlardı görevi icabı babamı
    Hatay İskenderun’a görevli
    Bizi de götürmüştü mahkûmdu eli
    Bir ay kalınca orda görevi sabitlendi
    Bulduk bir ev çok büyük bahçeli
    Çocuğuz ya bahçedeki muzları
    Destece ile kesip devirmiştik
    Korkmuştu anacığım ev sahibesi kadından
    Yahu ne yapmış derse ne derdi o anda
    Ev sahibi kadın kapıdan savmaya kalkan anamı
    Biraz iteleyip girdi evin kapısından.
    Yerde yatıyordu yirmi otuz muz ağacı
    Ev sahibi göstererek beyiniz mi tımarladı?
    Gelmişti zamanları yenilenmek için
    Bilgiliymiş muz hakkında aferin.
    Kirasını aldı anamın elinden
    Kahvesini içip gitti evimizden
    Meğer biz haylaz çocuklar bilmeden

    Yenilemişi muz ağaçların erkenden
    Burada ilkokula başladım o an.
    Birde kardeşim doğdu burada
    Sonra Antakya Dörtyol’a göreve
    Taşındık bir portakal bahçesinin içine
    Ev sahibi gösterdi bize birkaç portakal ağacı
    Bunları olunca yesin çocuklar dedi
    Annesi vardı hatırlarım Hatun nine
    Bize verirdi sepet sepet narenciye
    Derken evde bir telaş, bir koşuşturma
    Toplandı eşyalar, tutuldu yol Ankara’ya
    Orada da Ortaya başladım
    Ticareti orada gördüm ve tanıdım
    Kazancım bin dokuz yüz altmışta
    Aylık olmuştu altı yüz lira
    Babam rahmetlik alırdı üç yüz elli lira
    Kira ona, yemek ona, masraf ona.
    Verirdim anama, babam kırılmasın ha!
    Harca ana, babamı sıkıştırma
    Sonra emekli ettiler zorla babamı
    Geldik Çorum’a hikaye işte bu.
    10 Temmuz 1960 ÇORUM

     
     
    Mahmut Selim GÜRSEL
    YALNIZ ADAM

    Bir yalnız adamı tanırım
    Ta.. ezelden beri o yalnız.
    Ana,baba,bacısı yoktur.
    Gözleri dolu,ya kapalı.

    Dertleri ganidir başında
    Silkeleyip de kaçmak ister.
    Bırakmazlar ki;yakasını
    Yapışmışlar ona atamaz.

    Yakar cebinden bir sigara,
    Derinden içine çekip de,
    Unutmak ister o her şeyi,
    Heyhat işte yine yalnızdır.

    Bazen gözleri dalar da,
    Deniz mavisi dumanlara
    Bir iki damla gözlerinde
    O ağlayamaz ,gülemez de. 3/2/1972
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     
     

    15 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    HARDAL Rıza 1937 <Folklorcu-şair>
     Rıza Hardal 1937 yılında Çorum Kuşsaray Köyü'nde doğmuştur.Küçük yaşlarda annesini 7 yaşında da babasını kaybetmiştir.Amcası tarafından 1945-50 yılları arasında ilkokulu Kussaray Köyü'nde bitirmiştir.1950 yılında Ladik Akpınar Köy Enstitüsüne girmiş, 1 hafta sonra okulu terk etmiştir.Köyde çiftçilik ve çobanlıkla geçimini sağlamıştır.
     
     15.12.1959'da evlenmiş.26.01.1960 da asker olmuştur.Vatani görevini İsparta' da yapmıştır.1962'de askerden dönmüştür. Döndüğünde çiftçilikle uğraşımsını sürdürmüştür.15.03.1970 yılında Halk Eğitim Merkezine 657 Devlet Memurluğu Statüsüne girmiş, Halk Eğitim Folklor ve sosyal faaliyetleri yürütmüştür.Oğlu Ali Hardal ile halk oyunları öğreticiliği yapmış, 26 yıl 3 ay yurt içi turnelerine Çorum'u temsilen Hitit Folklor topluluğunu götürmüştür. Festivallerden bazıları 26 Ağustos 1971 Malazgirt Savaşının 900.yıl dönümü Festivali, Erzurum, Sivas Kongre şenlikleri, Ağrı, Artvin İllerinin Kurtuluşları,Edirne Kırkpınar Şenlikleri vs... buna benzer 26 yıl 67 ili dolaşmıştır.1995'de emekli olmuştur. 
    Rıza Hardal bir okuma meraklısı olduğu için 3 oğlan 2 kız 5'ini de okutmuş eğitim öğretim katarına katmıştır.
    Rıza Hardal bir okuma meraklısı olduğu için 3 oğlan 2 kız 5'ini de okutmuş eğitim öğretim katarına katmıştır. 
    İlkokul çağlarından itibaren yazı yazmaya başlamış 500'ü aşkın ürünü vardır.Bunlar Avrupa'da, Ankara'da, Çorum da  yerel gazete, dergi ve bültenlerde yayınlanmaktadır. Çocukları Anadolu'nun çeşitli yörelerinde görev yaptığından uğraşılarım arasında, yurt içi gezilerinde araştırma yaparak yerel gazete ve radyolarda ürünlerini sergilemektedir. 
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir
     
     

    Rıza HARDAL
    YAŞLILIK

    Ağardı saçlarım, dişim döküldü.
    Altmışa ermeden belim büküldü
    Çoluk çocuk etrafımdan çekildi
    Aman ne zor imiş canım yaşlılık

    Benim tutuldu da sular akmıyor
    Yaşlı diye yar yüzüne bakmıyor
    Güllere sam vurulmuş artık kokmuyor
    Aman ne zor imiş canım yaşlılık

    Babam yaşamadı anam genç öldü
    Dedem torununun torunun gördü
    Bütün organlarım çalışmaz oldu
    Aman ne zor imiş canım yaşlılık

    Sigara içmedim, içki içmedim.
    Çok sıkıntı çektim ama göçmedim
    Kendim yaşlandım da gönlüm geçmedi
    Aman ne zor imiş canım yaşlılık

    Bir baş idim üç tane ayak oldum
    Her ne yaptım ise kendim bilmedim
    Gençlik elden gitti sarardım soldum
    Aman ne zor imiş canım yaşlılık

    Bir zamanlar sürülerim var idi
    Sam vurdu da gazelciğim çürüdü
    Koyun kuzu meleşerek gelirdi
    Aman ne zor imiş canım yaşlılık

    Yaşlanırsan kimse bakmaz yüzüne
    Güvenmeyin oğlan ile kızına
    Kara toprak çeker bir top bez inene
    Aman ne zor imiş canım yaşlılık

    RIZA der yaşlılığı getirdim dile
    Bülbül figan eder bahçede güle
    Gençlik elden gitti kal güle güle
    Aman ne zor imiş canım yaşlılık
    11/02/2005 Yenişehir Bursa

     

     

     

    Rıza HARDAL
    OKU OKU OKU
    Okumanın yaşı olmaz
    Delik testi suya kanmaz.
    Okuyanlar geri kalmaz,
    Dede oku,ebe oku !

    İster bey ol,ister paşa,
    Git okula koşa,koşa.
    Yarın girsen de savaşa,
    Baba oku,ana oku !

    Vaktinizi boşa geçirmen,
    Adam neme lazım demen,
    Anam,bacım,koca ninem,
    Ninem oku,bacım oku !

    Ailede sevgi,saygı,
    Küçük diye çekme kaygı,
    Kitapları oku,yaz ki,
    Oğlum oku,kızım oku !

    Okumak,yazmakla olur,
    İleriye gitmek olur,
    Okumayan geri kalır,
    Kardeş oku,yoldaş oku !

    Beşikten mezara oku,
    Yakını uzağı oku,
    Okursan bilirsin hakkını,
    Hala oku,teyze oku !

    Okumayan cahil demek
    Bol para,istersen yemek,
    HARDALIM der,ilerlemek,
    Büyük oku,küçük oku !

       
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     

    16 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    HARDAL Sevim 1950 Şair

                01.01.1950 tarihinde Çorum Mecitözü ilçesi Sorhoğlan köyünde doğdu. Babası Mustafa, annesi Dudu hanımdır Dudu hanımın 16’tıncı çocuğunu 7. çocuğu olduğunda ilkokuldan sonra babası tarafından tarlada yardım eder diye okutulmamıştır.

                İlkokulu bitirdikten sonra Rıza Hardal ile evlenerek Kuşsaray köyüne gelin gitti. 3 oğlan 2 kız çocuğu sahibi olan Sevim Hardal eşinin Memur olmasından sonra Çorum’a yerleşmiştir. Eşinde esinlenerek şiir yazmaya başlamıştır. Türkü, mani ve şiir yazan şair Çocuklarının bulunduğu şehirlere eşi ile gezmeye gitmektedir.

    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
     
     

    Sevim HARDAL
    FELEK

    Doğuştan beri tuttun yakamdan
    Böyledir sende merhamet felek
    Kurtulamadım gitti cefandan gayrı
    Böyledir sende merhamet felek

    Ne bir mesken verdin ne huzur verdin
    Ne ana, ne baba, nede mal verdin
    Ne bir miras, ne mal, ne pere verdin
    Nedir bu yaptığın rezalet felek

    Alevler içinde yanıp sönelim
    Kime yalvaralım kime varalım
    Gel seninle bir hesaplaşalım
    Sende mi kabahat bende mi felek

    Senin adaletin böylemi felek
    Bir rüşvet alıp da yanına mı gelek
    Ne bir kazma verdin, ne de kürek
    İğne ile kuyu kazdırdın felek

    Ağarttın saçımı döktün dişimi
    Ellisine erdirdin yaşımı
    Az kala elimden aldın aşımı
    Nedir bu çektiğim elinden felek

    SEVİM der ki; sözüm dağ ile taşa
    Hasret koydun beni kavlin kardaşa
    Yazılanlar gelir bu garip başa
    Nedir bu çektiğim elinden felek
    05/10/1976

     

    Sevim HARDAL
    GURBET İLDE DURMAK ZOR GELİR

    Kimi anneanne der kimi de ana
    O yakınlarımda el oldu bana
    Stres geçiriyorum ben yana yana
    Gurbet elde durmak zor gelir bana.

    Her yanım sızlıyor ben sandım çıban
    Bu dünya diyorlar yalan mı yalan.
    Şimdiye kadar dünyada oldu mu kalan?
    Gurbet elde durmak zor gelir bana.

    Aman yaram azdı bana değmeyin
    Sakın kimselere boyun eğmeyin
    Gurbet elde beni yalnız koymayın
    Gurbet elde durmak zor gelir bana.

    Gün be gün artıyor gamım kederim
    Nere gitsen seni takip ederim
    İçerime sandın yaram pek derin
    Gurbet elde durmak zor gelir bana

    Dayanamaz firğatına zarına
    Bulgur saldın nazlı yarim suyuma
    SEVİM’İM yanıyor acep zoru ne?
    Gurbet elde durmak zor gelir bana.
    15,11,2010 Bursa YILDIRIM

       
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     

    17 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    İNCE Nihat  1954 <Yazarımız>
    1954 yılında Artvin ilinde doğmuşum. İlk ve orta öğretimimi Artvin’de yaptım. 1974 yılında askere gittim. Muhabere Topçu Çavuşu olarak askerliğimi bitirdim. 1977 yılında Polis Memuru olarak İstanbul’da göreve başladım. Şark hizmeti için Malatya iline atandım.
    1988 yılında şark hizmeti dönüşü Çorum’a atandım. 1997 yılına kadar Çorum’da görev yaptım.1997 yılında emekli oldum. 20 yıldır Çorum’da ikamet ediyorum. 1992 yılında eşimin kanser hastalığına yakalanması ve 1995 yılında eşimin Rahmetli olması neticesin çok sıkıntılı ve duygulu günler geçirdim. O tarihten bu tarihe kadar şiir yazıyorum.
    2006 ve 2007 yıllarında Güzel Türkiye’m ve Özledim adlı iki adet şiir kitabım yayınlandı.Mahalle gazetelerde şiirlerim yayınlanmaktadır. Internet’te Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi’nde http://corumlu2000.corumlu.com  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.corumlu.com ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde http://ayliksiirantolojisi.dergisi.info  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir
     
     
    Nihat İNCE
    PİŞMAN OLURSUN

    Sakın kimselerin sözüne bakma
    Annen ile babanın içini yakma
    Sevgili ol sakın sevgiden bıkma.
    Sonra bir gün pişman olursun!

    Mantıksız düşünüp kötüye yorma.
    Pişman olup sonra saçını yolma.
    Annen ile babanın yüzüne durma.
    Sonra bir gün pişman olursun!

    Dost bildiğinden darbeyi yersin
    Bir gün olur tepe taklak gidersin.
    Annen ile babanı mumla ararsın,
    Sonra bir gün pişman olursun!

    Kötü insanlarla oturup kalkma,
    Annen ile babana hor gözle bakma
    Boş yere sen sevgi duvarı yıkma
    Sonra bir gün pişman olursun!

    Güvendiğin dağa karlar yağacak,
    Kalbiniz kötüyse illet doğacak,
    NİHAT İNCE sizlere iyilik sunacak.
    Sonra bir gün pişman olursun!
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     
     

    18 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BBİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KANDEMİR Rıza   1958 Şair
                01/01/1958 tarihinde merkeze bağlı Çağşak Köyünde Mehmet ve Nazengül’den dünyaya gelmişim. Çocukluk yıllarımı hayvanları otlatarak geçirdim. Doğa ve doğaüstü güzelliklerin hayranıyım.
                İlkokulu Çağşak Köyün İlk Öğretim Okulunda bitirdim. 1970-1971 yılında Orta Okula Sungurlu’da başladım. Orta Okulu bazı özel sebeplerden dolayı birinci sınıftan sonra bırakmak zorunda kaldım.
                1978-1979 yıllarında Vatani Görevimi Ağrı’nın On İkinci Topçu Alayı Uçaksavar Bataryasında yaptım.
                1981 tarihinde özel yaşamımı Yeter Hanımla evlendim. İkisi kız biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıyım.
                1971 yılının Mayıs ayında şiir yazmaya başladım. Halen şiir ve deyişler yazıyorum. Otuz altı yılın birikimini yayınlamış olduğum “ÇİÇEK DİYE KALEMİMİ KOKLADIM” isimli kitabım vardır.
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
     
     
    Rıza KANDEMİR
    BABAM

    Çarşıya gelirken dört yana bakmış
    Secde de omzuna ağrılar çökmüş
    Duadan sonra derin of çekmiş
    Gözlerim yollarda, gelsene babam!

    Hekimler derdine derman aramış.
    Adresi veriyor benzi solarmış.
    Azrail pençeyi derine salmış,
    Dindi sızıların, gelsene babam!

    Başındaki baran imiş, kış imiş.
    Azeler boşalmış, beden üşümüş.
    Bu dünyanın malı, mülkü boş imiş.
    Uyanıp uykudan, gelsene babam!

    Akarken pınarlar dolmuyor testi
    KUL RIZA senden de umudu kesti
    Ayrılık rüzgarı evimde esti,
    Gülerek karşıdan gelsene babam!
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     
     

    19 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KARADAĞ Mehmet 1949 Aşık Şair
                1949 yılında Amasya Gümüşhacıköy Keçi Köyünde dünyaya gelmişim.
                Bir yaşımda Çorum Osmancık Mehmet Dede Tekke Köyüne dayımlara evlatlık verilmişim. Dayılarım Mehmet, İsmail ve Alidir.
                Babam beni yedi yaşına kadar tekrar köye geri getirdi. İlkokulu Köyümde bitirdim. Okulu bitirdikten sonra babam okutmadığım için köyden ayrıldım.
                Amasya, Çorum, Samsun, Ordu illerini gezdikten sonra İstanbul’a gittim. On beş yıl İstanbul’da kaldım. Çeşitli turnelere katıldım.
                1978 yılında tekrar Çorum’a döndüm. Devlet Su İşleri’nde göreve başladım.
                1980 tarihinde evlendim. Eşim Zeynep KARA Merkez İlçeye bağlı Kavacık Köyündendir.
                Ankara Devlet Su İşlerinde altı yıl çalışarak tekrar Çorum’a geldim.
                2003 yılında Emekli oldum. Üç oğlan babasıyım. İsimleri Çağdaş Ozan Makine Mühendisi, Çağlar Ulaş Sosyal Bilgiler Öğretmeni, Çağatay ise ilköğretim 7. sınıfta okumakta.
                Çeşitli yarışmalarda ödüller aldım. AŞDER’İN Yönetim Kurulunda Üye ve görev almaktayım. Mahalli basında yayınlanmakta ve
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
     
     
    Mehmet KARADAĞ
    ŞU GURBETLİK BÜKTÜ BELİMİ

    Gel, gel diyor oğlum bana ellerin
    Bülbül gibi tatlı olmuş dilleri
    Hayalimden gitmiyor ki gözlerin
    Şu gurbet büktü benim belimi.

    Gurbet ellerinde ellerim bağlı
    Yokluğundan ciğer yüreğim dağlı
    Gelemem yollarım tuzaklı ağlı
    Şu gurbet büktü benim belimi.

    Gözümün yaşları deryaya döndü
    Yüreğim yandı, ciğerim söndü
    Eyvah oğlum baban ölmeden öldü
    Şu gurbet büktü benim belimi.

    Hayatım boyunca çileler çektim
    Yeter felek yeter yerlere aktım
    Ölmeden önce de kefeni diktim
    Şu gurbet büktü benim belimi.

    ÇAĞDAŞ ozanım da sizlere emanet
    Vadem bu kadarmış veda nihayet
    KARADAĞ babandır sevmez ihanet
    Şu gurbet büktü benim belimi.
    Ankara 02/05/1982
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     

    20 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KARAKAŞ Sakin
         1961 yılının 31 Mayısında Osmancık'ta doğdum. İnönü Zaferi İlkokulunu bitirdikten sonra ortaokul ve liseyi Osmancık'ta bitirdim. 1981 yılında Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesini kazandım. Üniversiteyi bitirdikten sonra,1986 yılında Kütahya Sabuncupınar İlköğretim okuluna öğretmen olarak atandım. 1989-1992 yılları arasında Çorum Sungurlu Kavşut Ortaokul Müdürlüğü görevinde bulundum. Askerliğimi 219 dönem İstikam Yedek subay olarak Çorlu'da tamamladım. 1992-1995 yılları arasında Sungurlu Fevzi Çakmak ve Yavuz Selim İlköğretim okullarında çalıştım. 1995 yılı Mayıs ayında Osmancık Çıraklık Eğitimi Merkezinde Müdür olarak atandım. 8.5 yıl boyunca Osmancık Çıraklık Eğitimi merkezi müdürlüğündeki görevimi sürdürdüm. 18 Kasım 2003 tarihinde atandığım Laçin Halk Eğitimi merkezi müdürlüğünü sürdürmekteyim. 2003 Yılında Gazi Üniversitesi Fen bilimleri enstitüsünde endüstriyel Teknoloji Eğitimi alanında Yüksek lisans Eğitimimi tamamlayarak  alanımda bilim uzmanı unvanını aldım. İlkokul sıralarında gazeteci ve edebiyatçı olmayı arzu ederdim. Bu isteğimi kısmen gerçekleştirmiş bulunmaktayım.
               Osmancık Haber Gazetesinde 8 yıl boyunca sürekli köşe yazıları yazdım. Çorum'da yerel gazetelerde zaman zaman şiirlerim yayımlandı. 1996 yılının Ocak ayında merkezdeki arkadaşlarımla birlikte "Osmancık'ta Çıraklık ve Mesleki Eğitim" dergisini çıkardık. Bu dergide araştırma,yazı ve makalelerim yayımlandı. Çorumlu İki bin ve sarı Çiğdem dergilerinde de zaman zaman yazı ve şiirlerim yayımlandı. Şu anda Çorum kent haber gazetesinde Salı,Perşembe ve Cumartesi günleri "Sakin KARAKAŞ İle Söz Harmanı isimli köşede yazılar yazıyorum. Yazdığım yazılardan dolayı herhangi bir özel ödül almadım. Fakat;pek çok kişi veya kuruluştan teşekkür niteliğinde mektuplar aldım. 
          En önemli idealim,yönetici öğretmen olmaktı. Bu idealimi gerçekleştirdiğim için mutluyum, insanı sevk ve idare etmek için çeşitli kurs ve seminerlere katıldım. Bu da idealimin gerçekleşmesi için önemli aşama. Ayrıca gelecekte Osmancık'ta günlük bir gazete çıkarılması için manevi katkıda bulunmak ideallerimin arasında yer almaktadır. Osmancık kültür hayatına ne kadar katkım olursa mutluluğum o derece artar. 
           "Yağmurlara Sözüm Var" adını verdiğim ilk şiir kitabım  1998'de yayımlandı. Ayrıca Merkez Müdürlüğü adına sahipliğini yaptığım "Osmancık'ta Çıraklık ve Mesleki Eğitim"dergisi toplam 10 sayı yayımlandı.  
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
     
     
    Sakin KARAKAŞ
    ANNEME MEKTUP

    Ankara yurdunda garip kimseyim.
    Benim senden başka kimim var anam ?
    Sevincim,güvencim benim her şeyim,
    Senin dilindeki dualar anam.
    Başında tülbentin,elinde tespihin,
    İsterim hiç eksik olmasın anam.

    Şimdi Osmancık’ta mevsim bahar mı?
    Düztepe’mi güzel,yoksa bağlar mı ?
    Dostlarım mektubumu okuyunca ağlar mı?
    Mektubunu tez yazarsın isterim anam.
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     

    21 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KAYMAK Güner  1960
    Ben Çorum ilinin Ortaköy İlçesine bağli Yaylacık köyünde günü ve ayı kesin olarak bilinmeyen 1960 yılında doğmuşum Rahmetli babam Halk Ozanı Aşık Hüseyin Kaymak Oğlum erken askere gitsin diye 01.01.1959 doğumlu olarak nüfusa kayıtımı yaptırmış.  Doğum hikayem böyle şiir'e olan tutkum küçük yaslarda türkülerle sazlarla destan ve atışmalarla iç içe geçti rahmetli babamın Sesi çok yanıktı çok güzeldi tezenesi bambaşka tamamen özeldi eğer ömrünü kültürümüzü yaymak duaz imam ve deyişlere ayirmasaydi Türkiyenin en populer sanatçisi olurdu sanirim.
    Bulunduğum davet ve toplantılarda Bağlamayı getirir kucağıma verirlerdi çal söyle diye ısrar ederlerdi Lakin güzel ses Allah vergisiydi payıma düşmemişti bu yüzden şiir yazabileceğimi düşünüyordum. İlk şiir'imi Ölümünün 10. yılında Aşık Veysel için yazmıştım.
    1982 yılında Kültür Bakanlığı yayınları arasinda yayınlandı o gün bu gündür şiirle olan kardeşliğim devam ediyor.
    Arzu ve isteklerimi etkimi Tepkimi şiir'lerle duyurmaya çalışıyorum. Herkesi şiir dünyasına davet ediyorum.
    Şiir tadında kalın  http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info   çalışmaları yayınlanmıştır.

     

     

    Güner KAYMAK
    CENNET BAHÇESİDİR BİZİM ORALAR

    Çorum ilimizdir Ortaköy ilçem
    Cennet bahçesidir bizim oralar
    Yaylacık rüyamda her gün her gece
    Cennet bahçesidir bizim oralar
    Cemilbey yoluna girdiğin zaman
    Hafif rüzgar eser dertlere derman
    Şanlıosman köyü dinlemez ferman
    Cennet bahçesidir bizim oralar
    Oldukça kuytuda kadıderesi
    Çoğu bilmez balıyakup neresi
    Çok meşhurdur gökçepınar dedesi
    Cennet bahçesidir bizim oralar
    Yeşilyayla bizim köye çok yakın
    Ordan karagöz'ün seyrine bakın
    Hımıroğlunu arada unutman sakın
    Cennet bahçesidir bizim oralar
    Kirazlıpınar'ın yoktur kirazı
    Mollahasan halkı bahtına razı
    Keşlikte edelim hakka niyazı
    Cennet bahçesidir bizim oralar
    Sogucak köyü bizden alır suyunu
    Bilmiyorum kılavuzun huyunu
    Unutmadım akpınar'ın yolunu
    Cennet bahçesidir bizim oralar
    Sultanköy çopraşık sarı süleyman
    Kızılhamza köyü dinlemez eman
    Fındıklı'ya yolun düştüğü zaman
    Cennet bahçesidir bizim oralar
    Karahacip köyü salbaşa yakın
    Oruçpınar'da çamlara bakın
    Cevizli köyünde yaylaya çıkın
    Cennet bahçesidir bizim oralar
    Hiç görmedim senemoğlu köyünü
    Kavakalan ortaköy'e dönmüş yönünü
    Su çevirmiş incesu'nun önünü
    Cennet bahçesidir bizim oralar
    Yukarı kuyucak yukardan bakar
    Esentepe suyu çağlayıp akar
    Büyükkışla asar yürekler yakar
    Cennet bahçesidir bizim oralar
    Demirci baba da kaldı nazarım
    Her satırda ben yaylacık yazarım
    Güner der köyümde olsun mezarım
    Cennet bahçesidir bizim oralar
    Amsterdam / 03.07.2009
     

    Güner KAYMAK
    CANIM YAYLACIK

    Unutmak mümkün mü Yaylacık seni
    Doğup büyüdüğüm şirin köyümsün
    Hep yerinde sayman kahreder beni
    İlçe değil, sen il olmaya layıksın

    Dört mevsim yaşanır ulu yerdesin
    Havan temiz bin bir derde devasın
    Tertemiz suların boşa akmasın
    Baraj değil, sen denizlere layıksın

    Dağlarında çiğdem çiçek açılır
    Lale nergis mormenekşe seçilir
    Buz gibi suları afiyetle içilir
    Anlatmaya değil, görülmeye layıksın

    Nice er evliya bağrında senin
    Demirci Baba’dan havan hep serin
    Burcu burcu koku saçar güllerin
    Tabiat harikası denilmeye layıksın

    Tarlalarında ekilir mercimek nohut
    Ormanında dolu meşe palamut
    Yanmış ciğerini kar ile soğut
    Güzel Köyüm denilmeye layıksın

    Kınalı keklikleri çok öter dağında
    Bülbüller şakır bahçesinde bağında
    Tarihi eserler gömülüdür bağrında
    Medeniyet beşiği anılmaya layıksın

    Yankı yapan kayaların çıkmaz aklımdan
    Madımak pancarın, doyulmaz tadından
    Ozan GÜNER bir ah çeker kahrından
    Türküye, şiire, sen destanlara layıksın
    Amsterdam 14.12.2004

       
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     

    22 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KAYMAK Halil 1942- 2013
     
                     1942 tarihinde Çorum Ortaköy Yaylacık Köyünde dünyaya geldi.
                Beşikte iken anne ve babasının ayrılmasından dolayı babaannesi tarafından büyütülmüş;köyde okul olmadığı için;Çorum Mecitözü Çıkrık Köyünde bulunan okulda yatılı olarak kaydolmuş;yatılı okulun okumuştur.
                Maddi durumlarının iyi olmamsı yüzünden başka okulda okuyamamış olan Halil aşıkların derlemelerini saz çalıp okumuştur. 15 yaşında şiir yazmaya başlamış ve yazdığı destanları bastırarak il il dolaşarak satmaya başladı.
                Vatani görevini havacı olarak yaptı.başından iki evlilik geçen Halil yazdığı şiirleri  "Hele Bakın Şu Dünya'nın Haline" isimli kitap yayınlanmıştır.
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlandım.
     
     

    Halil KAYMAK
    SAMAN
    Hele bakın şu dünyanın haline,
    Güç yetmiyor;oğlum ile geline.
    Ehl-i mühüp olan getmez koluna
    Battal mı olacak yolumuz bizim ?

    Gittikçe bozuldu bu devri zaman,
    Allah yardım etsin halimiz yaman.
    Gece,gündüz çağırırım el aman,
    Bilmem ne olacak halimiz bizim ?

    Evlat babasına hürmet etmiyor,
    Get dediyi yere asla getmiyor,
    Ne kadar söylerse sözün tutmuyor,
    Başımıza bela,dölümüz bizim.

    Çoğu tarikata varamaz oldu,
    Kalbinde fesatlık ıramaz oldu,
    Büyük,küçük herkes yaramaz oldu,
    Belayı getirir dilimiz bizim.

    Bu yalan dünyaya gelmem bir daha,
    Gözüyün önünde gerçekler aha,
    Durma KAYMAK dayım yalvar Allah’a
    Yardımcımız olur,ulumuz bizim.

     

    Halil KAYMAK
    YAYLACIK

    Gönül arzuladı kendi köyümü,
    Serin yaylasını, soğuk suyunu.
    Çoban olup gütseydim koyunu,
    Ne güzel yerini bulmuş Yaylacık.

    Daimi hoş geçer, baharı yazı,
    Madımak topluyor gelini kızı,
    Üç Pınara doğru Çördük Boğazı,
    Ne güzel yerlerin varmış Yaylacık.

    Daz tepeye vardım eyledim seyran
    Şahin Pınarı gördüm, aldı bir heyecan.
    Ne güzel yaptırmış NİYAZİ ÖMERCAN
    Seni sevenleri varmış Yaylacık

    Hava bulutlanır gelir dumanı,
    Hoşuma gidiyor çayır çimeni,
    Mevsimi gelince mantar zamanı,
    Herkesi bir sevinç alır Yaylacık.

    Aklı olan viran koymaz yurdunu,
    Çeken bilir gurbet elin derdini
    Sağ olsun Almancılarımız eder yardımı,
    Her taraftan destek almış Yaylacık.

    Her sabah esiyor poyraz yeli,
    Geçiyor içinde kazanın yolu,
    Ne güzel yapılmış ortaokulu,
    Gittikçe ileri gelmiş Yaylacık.

    Hep birlikte olup da etmişler caba,
    Eksikti sağlık ocağı yapılmış oda.
    Köyümüzün kuzeylinde Demirci Baba,
    Kurbanlar kesilir orda Yayalcık.

    Dil ile tarif edilmez köyümün yeri,
    Boşa dolaşmıyak kırı bayırı,
    Hatırdan çıkartmıyak sarı çayırı
    Ne güzel adını bulmuş Yaylacık.

    Vazifemdir benim köyümü saymak,
    Olur mu dostlarım köyüme doymak,
    Ne güzel yazdın HALİL KAYMAK,
    Asla unutmam seni Yaylacık.

       
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     

    23 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KILIÇ Haydar 1947 <Şair>
     
                Ozanımız 1947 tarihinde Çorum Merkez İlçe Eşençay Kışlacık Köyün’de İsmail ve Hatem Hatundan dünyaya gelmiştir. Ozan Galip mahlasını kulanlar. Türkülerinin sonunda Haydar Kılıç ismini kullanır. Askerlik dönüşü köyüne dönen Haydar KILIÇ, uzun yıllar çiftçilik yaptı. 1966 tarihinde evlendi. Bir oğlu ve üç kızı var.
                Küçük yaşlarda okula gitmeyen Haydar KILIÇ 1960 tarihinde açılan gece okumu-yazma kursuna giderek okuma yazmayı öğrenir.
    Türkü çalmaya, şiir yazmaya da 1960 yıllarında başlar. Köy odalarında usta âşıklar yanında kendini yetiştirir.
    2000 yılında köyden Çorum’a taşınır ve halen Çorum’da ikamet etmektedir.
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
     
     
    Haydar KILIÇ
    ESKİ ÇİLE

    Eski insanların çektiği çile
    Dinleyin de onu getirem dile
    Yüklü hayvan ile düşerler yola
    Hayvan gitmez yollar bitmez ne çare

    Koşu kazma ile ekin ekerdi
    Dedem de çamurdan kerpiç örerdi
    Odun azalınca boyun bükerdi
    Ocak yanmaz baca tütmez ne çare

    Babam da eskiden saban kurardı
    Zelve öküzlerin boynun vurardı
    Arpalar kurudu buğday sarardı
    Döver biçer biçip atmaz ne çare

    Bir buçuk ay sürer harman zamanı
    Parasız verirdik orda samanı
    Gitmez üzerinden tozlu dumanı
    Çalış çalış kazanç yetmez ne çare

    Az bulunur idi çarık ustası
    Doktor görmezdi asla hastası
    Çıkamazdı garibinki kimseye sesi
    Yokluk kapısından gitmez ne çare

    AŞIK HAYDAR KILIÇ bunları yazdı
    Kar yağmur demedi dolandı gezdi
    Çalıştı bir zaman kendini üzdü
    Herkese matafın satmaz ne çare
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     

    24 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KILIÇ Yaşar
                Dedem köye İmam olarak durmuş. O yüzden köyde tarla, tapan hak getire imiş. Babam; babasından Kur’an-ı Kerim-i öğrenmiş. Köyümüzden okumak isteyenler başka yerlerde okurlarmış.
                Ben; Çorum’a bağlı Çakır Köyünde 1959 yılında doğmuşum. Çocukluktan beri tefekkürü, yalnızlığı, doğayı,mahlukatı severim.
                İlkokulu köyümüzde bitirdim. Ortaokula kayıt yaptırdım. Handa işçilerin içinde bir odada 10 kişi kaldık. Bu sıkıntılı ortamda ancak ortaokulu 25 gün okuyabildim, bırakmak zorunda kaldım.
                Köy yaşantımda çobanlık yaptım. Daha sonraları Çorum kiremit fabrikalarında çalıştım. Sonradan Tekirdağ’daki kiremit fabrikalarında askere gitmeden iki sene çalıştım. Askerliğimi Hava Eri olarak Malatya’da bitirdim.
                Şu anda Çorum Sancaktar camii yanında esans satıyorum. Yalnız kaldıkça kağıt kalemle hat çalışması eksersizleri ile şiir çalışmalarını sürdürüyorum.
                Dünyayı seyretmeye çalışıyorum ve bekliyorum.
    Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info  Çorumlu2000 Aylık Kültür Sanat ve Tarih ve Edebiyat Dergimizde ve http://saricigdem.dergisi.info Sarı Çiğdem Şiir Defterinde yazıları yayınlanmaktadır.
     
     

    Yaşar KILIÇ
    DÜNYA YALAN İMİŞ

    Dünya yalan imiş anladım dostum,
    Gün batıma durdu,geç oldu sustum.
    Ağladım,sızladım,bahtıma küstüm.
    Benden daha garip kimse görmedim.

    Çalındım,çırpındım boş imiş çabam,
    Bir bir göçtü,ecdat,dedemle,babam.
    Fani imiş,anladım ah kafam !
    Şu kara toprağı,kimleri vermedim.

    Akılsızmış başım,sefil tabanım.
    Nefsim bir bilmece,onu yabanım.
    Çilem sürü oldu,ben de çobanım.
    Gütmeyi diledim,daha sürmedim.

    Ey divane YAŞAR aklım kaçırdım.
    Beyhude işlerle ömrüm geçirdim,
    Bütün fırsatları elden uçurdum.
    Çok hayal kurdum da,murada ermedim.
    11.08.2001

     

     

    Yaşar KILIÇ
    DİVANE YAŞAR

    Dünya yalan imiş anladım dostum
    Gün batıma sızladım,bahtıma küstüm
    Ağladım,sızladım,bahtıma küstüm.
    Benden daha garip kimse görmedim.

    Çalındım,çırpındım boş imiş çabam.
    Bir bir göçtü ecdat,dedemle babam.
    Fani imiş anlamadım ah kafam.
    Şu kara toprağa kimi vermedim.

    Akılsız başım,sefil tabanım
    Nefsim bir bilmece ona yabanım
    Çilem sürü oldu,bende çobanım
    Gülmeyi denedim,daha sürmedim.

    Ey divane YAŞAR aklım kaçırdım
    Beyhude işlerle ömrüm geçirdim
    Bütün fırsatları elden uçurdum
    Çok hayal kurdum,murada ermedim.

       
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     

    25 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KOÇAK Rıza 1926 Aşık Şair
    Hayatı boyunca acı, tatlı günleri şöyle dile getirdim. ben Halk Ozanı Rıza KOÇAK 1926 Yılında Çorum'a Çorum Merkeze bağlı Çay Hatap Köyünde dünyaya gelmişim.
    Fakir bir ailede yetiştim. Çiftçilik ve çobanlıkla geçimimi sağladım. İlk Okulu Köyümde ve Sarimbey Köyünde bitirdim. ben okuma meraklısı idim ama babam müsaade etmedi. Tahsilime devam edemedim. Küçük yaşta Arapça okudum. Yaşım evlenme çağına geldi evlendim. asker oldum dört yıl Vatani Görevimi yaptım. 
    Evlilik hayatım ilk hanımla geçinemedim ayrıldım. Sonra ikinci evliliğimi yaptım. 1947'den 2004 yılına kadar iyi hayat yaşadım. 2004 yılında eşimi kaybettim.
    Ben okuma, yazma meraklısı olduğum için şiir yazmaya başladım. Binin üzerinde şiirim var. Şiirlerim Yurtiçi ve Yurtdışında beğeni topladı. Gazete ve dergilerde yayımlanmaktadır. Maddi imkanım olmadığı için şiirlerimi kitaplaştıramadım. Şiirlerimde "Dertli Ozan" adı altında iki defterde topladım. 
    Seksen beşi geçti yaşım
    Ne belalı benim başım
    Şu deftere bak kardeşim
    Daha çilem dolmadı mı?
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
     
     

    Rıza KOÇAK
    GEÇİMSİZ KARI KOCA

    Aklım ermez şu dünyanın işine
    Karı gitmiş bakmaz koca işine
    Sonunda bakım evine yollamış
    Bu nasıl kaderde
    İstanbul’da kalmış yatıyor garip
    dört oğlandan biri çıkmıyor sahip
    Sonunda bakım evine yollamış
    Öğretmen olunca oğlu hizmet etti
    Geçim yüzünden gurbete gitti
    Karı bakmadı kendini terk etti
    Sonunda bakım evine yollamış
    Baban vermedi mi sizlere azık
    Okutmuş ever-iş ona da yazık
    İrdelenmiş baba atmış kapıya
    Ayrılış kalıcı karı kocaya
    Sonunda bakım evine yollamış
    Bu babada seksen altı yaşında
    Yatıyor bakımda kalmış küsümde
    Sonunda bakım evine yollamış
    Altı çocuk bir babadan ayrıldı
    Nede acep çocuğuna darıldı
    Küçüklerken bir`birine sarıldı
    Sonunda bakım evine yollamış
    Ana oldun beşiğini salladın
    Kötülük mü yaptı sana arlandın
    Sonunda bakım`evine yollamış
    Karı gitmiş çocukları evine
    Ayrılmış çocuklar kendi keyfine
    Hökümet saracak bunun kafire
    Sonunda bakım evine yollamış
    RIZA KOÇAK bu işe ne dersin
    ALLAH ne verirse hayra versin
    Böyle kadınlarda olmayı versin
    Sonunda bakım evine yollamış.
    07-10-2005


     

    Rıza KOÇAK
    HAYIRLI EVLATA SÖZÜM

    Baba mal kazan ki dünyada da kalsın
    Evlatları paylaşıp hakkını alsın
    Hayırlı duayla hep seni ansın
    Kim istemez hakkı bilen babayı

    Hayırlı evlatlar bilir dostunu
    Korumalı emeğini köşkünü
    Cömert olup bilmelidir düşkününü
    Kim istemez hakkını bilen babayı

    Babalar kazanır böyle selfeti
    Anneler çeker de çokça zahmeti
    Hayırlı evlatta bilir kıymeti
    Kim istemez hakkını bilen babayı

    Hayırsız evladın eve gelsene
    Komşuya zarar verir utanmazsa
    Babasının sözlerini tutmazsa
    Kim istemez hakkını bilen babayı

    Hayırlı evlat var malı nininyor
    Hayırsız evlat var malı niniyor
    İş bulaman sende gönül eğliyon
    Kim istemez hakkını bilen babayı

    Hayırsın evladın şerrinden kaçın
    Kızar anasına yoluyor saçın
    Evde durmaz gider bulamaz başın
    Kim istemez hakkını bilen babayı

    Hayırsız evlattan hoşlanmaz baba
    Ölçer biçer oda gelmez hesaba
    Baba sözü dinlemez gayetten kaba
    Kim istemez hakkını bilen babayı

    KOÇAK der ki sözden hisse alalı
    Varlık yokluk görüp onu bilmeli
    Başına geleden bunu sormalı
    Kim istemez hakkını bilen babayı
    13/12/2003

       
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     

    26 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KURTBAŞ Ahmet
               1969 tarihinde Çorum'da dünyaya geldi. 
               İlkokul öğrenimini Holanda'da Orta ve Lise öğrenimini de Çorum Fatih Lisesinde tamamladı.
               Şiir yazmaya 1981 tarihinde Hollanda'da başladı.
               Şiirleri gazete,dergi ve kitaplarda yayınlandı. gazeteci olan şair şimdi ticaretle uğraşmakta olup  1994 tarihinde ŞİİRLERLE SESLENİŞ isimli basılmış bir kitabı bulunmaktadır.
    Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirleri yayınlanmıştır.
     
     
    Ahmet KURTBAŞ
    BEKLENEN ŞAFAK

    Esen şu ılık rüzgar,
    Öten şu cırcır böceği,
    Sanki bana sesleniyorlar,
    Gel dertleşelim dercesine.
    Ya şu nöbet tutan asker,
    Ah onu hiç sormayın bana,
    Kim bilir aklında neler var şimdi ?
    Ya yüreği yaralı annesi,
    Ya onun için of çeken babası,
    Sevdiğini mi soruyorsun ?
    Onu söylemedim.
    Çünkü iyi biliyorum ki;
    O zaten aklından çıkmıyor.
    Esen rüzgar sen yine
    Esmeye.
    Öten cırcır böceği sen de yine
    Ötmeye.
    Asker sen de nöbetini
    Tutmaya.
    Biraz daha devam et.
    Ve şunu bil ki;
    Esen rüzgar çok geçmeden
    Duracak.
    Öten böcek sabah olunca
    Susacak.
    Ey garip asker !
    Sana da o son şafak,
    Elbet bir gün doğacak
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     

    27 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    ÖKÇE Serkan 1984 Şair

    Serkan ÖAksaray'da doğdu 1984 yılında Bursa`ya göçmek zorunda kalan şair, ailesi ile birlikte halen Bursa`da yaşamını sürdürmektedir.
                  Uludağ Üniversitesi mezunu olan şair, çok küçük yaşlarda şiir yazmaya başlamıştır.
                  İlk şiirini ilkokul 5. sınıfta yazmıştır. Artık yazmak onun için bir tutku haline gelmiştir.

                  Yazmadan yaşayamayacağını biliyordu. Genellikle lirik, akıcı ve duygusal şiirleriyle ön plana çıkan şair, çok sayıda yarışmalarda derece ve ödül almıştır.

    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
     
     
    Serkan ÖKÇE
    BENİM ANNEM

    Benim annem vatan gibidir
    Kucağında sarar bizi
    Benim annem bir ırmak gibidir
    Akar ve akar hep duru hep berrak
    Benim annem bir dağ gibidir
    O kadar yüce o kadar pak,

    Benim annem toprak gibidir
    Eli buğday kokar, ekmek kokar, aş kokar
    Benim annem bahar gibidir
    Güldüğünde çiçekler açar
    Benim annem gece gibidir
    Kararınca hava sarar bizi usul usul
    Benim annem göğe yıldızlar saçar
    Annemin başında uğur böcekleri uçar, hep uçar

    Benim annem zaman gibidir
    Onunla doğar onunla başlar hayat
    Benim annem can gibidir
    Ağlayan her bebek onda bulur şefkat
    Benim annem sevgidir
    Umutsuzluğa güneş gibi doğar
    Onda bulduğum bu tek hakikat,

    Benim annem gül gibidir
    Babam kokar, kardeşim kokar, süt kokar
    Benim annem berekettir
    Onda her şey çoğalır artar
    Benim annem derya gibidir
    Bağrında nice sırlar tutar
    Benim annem denizdir mavi yakamozlar saçar
    Dev dalgalar kabarır coşar
    Benim annem melektir
    Uçar, uçar ve hep uçar.
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     
     

    28 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    ÖZKİREMİTCİ Mustafa 1954 Eğitimci Yazar Şair

                1954 yılında  Çorum Kunduzhan Mahallesinde doğmuşum. 1974 te  Çorum İmim Hatip Lisesinden mezun oldum.  Aynı yıl;Erzurum Atatürk Üniversitesi  İslâm’i   İlimler   Fakültesine girdim. 
    1979 yılında burayı bitirdim. 1980  yılında  Kastamonu İnebolu  İmam Hatip  Lisesinde  meslek dersleri  öğretmenliğine başladım. 
    1982 de Erzincan'da  kısa dönem askerliğimi yaptım. 1986-1988  yılları  arasında Kırıkkale İmam  Hatip  Lisesinde görev yaptım müteakiben Ankara  Devlet  Yabancı  Diller Yüksek Okulunda dokuz ay  süreli   Arapça  kursuna  katılıp sertifika aldım. 1989-1990 öğretim yılında  Çorum  İmam Hatip Lisesinde göreve başladım ve halen bu görevde bulunmaktayım. 
    Lise  yıllarında başlayan edebiyat ve şiire olan ilgim devam etmektedir. Şiirlerim İdrak ve Kilim  dergilerinde yayınlandı. Bir arkadaşım ile birlikte  fakülte bitirme tezi   olarak  hazırlanan Raif Necdet'in "Hayat-ı Edebiye" isimli  Osmanlıca eserin Latin harflerine çevirim bulunmaktadır. 
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Dergimizde yazıları yayınlanmıştır.
     
     

    Mustafa ÖZKİREMİTÇİ
    HATIRLADIĞIM KARLI GECELER

    Düşen kar taneleri gibi
    Çocuksu bir heyecan
    Düşerdi,gece yüreğimize
    Nar gibi kızarırken soba
    Buğulu camlar ardında
    Kapanırdık hayallerimize

    Ve dışarıda birisi;
    Havuçtan burnu,
    Kömürden gözleriyle
    Bakardı gözlerimize…
    Sönmesin diye
    Ateşin yüreğine
    Atarken biraz odun
    Annemin sesi
    Karışırdı seslerinize
    02.09.1999

     

     

    Mustafa ÖZKİREMİTÇİ
    MASAL ÜLKESİNDE

    Rüzgar eser arada bir
    Masal ülkesinde.
    Böler akıp giden zaman,
    Rüzgar öncesi,rüzgar sonrası…
    Yakan bir rüzgardır bu,
    Solduran rüzgar fırtınası.

    Dönüşür renkler siyah beyaza
    Eski fotoğraflardan kalmış gibi…
    Yaprak yeşil değil,deniz mavi
    Pembe hayallerden bunalmış gibi…

    Rüzgar eser arada bir,
    Masal ülkesinde.
    Uzun kış geceleridir
    Sanki bütün zamanlar…
    Masallar ki;nihayetsiz…
    Nineler değil,dedeler değil.
    Nede anneler,babalar.
    Şapkalı dayılar vardı.
    Kızgın ve hırçın da olsalar,
    En iyi masalı,onlar anlatır.
    02.09.1999

       
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     

    29 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     SARIYÜCE Hasan Latif
             1929 yılında Sungurlu’ya bağlı Evci köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Ortaöğretimi Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde, yüksek öğretimi de Gazi Eğitim Enstitüsünde tamamladı. Ayrıca Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde kamu yönetimi uzmanlığı eğitimi gördü. Hacıbektaş, Sorgun ortaokullarında, Kırklareli, Ankara Balgat liselerinde, Bahçelievler Kız Meslek lisesinde Türkçe-edebiyat dersleri öğretmenliği ve okul yöneticiliği yaptı. 1965 seçimlerinde Çorum’dan milletvekili seçildi. Dönem sonu tekrar Ankara’da öğretmenlik görevini sürdürdü. 1979 yılında kendi isteğiyle emekli oldu. 
             Daha öğrenci iken şiir yazmaya başladı. Sonraları çocuk edebiyatında yoğunlaştı. Anadolu halk kaynaklarına dayalı bir çocuk edebiyatı yaratılması görüşünü savundu. Derlediği çok sayıdaki halk masalını yeniden kurgulayıp , yeni yeni motifler ekleyerek geleneksel masal dilimize uygun şiirli bir dille yazdı. Anadolu Masalları (2 cilt) isimli kitabı T. İş Bankası 1991 yılı Edebiyat Büyük Ödülü’ne lâyık görüldü. Ödül hükümet başkanının katıldığı devlet töreniyle kendisine verildi. Yazar çok sayıda başka ödüller de kazandı. Şimdiye kadar yayınladığı şiir, masal, fables, roman, öykü türünde yüz kitabı yayınlandı. Ayrıca yirmi kadar da ders ve kaynak kitapları basıldı.
              Yaşayan yazarlar arasında en çok yazan ve hâla bu işi sessizce sürdüren SARIYÜCE halen İzmir’de yaşamaktadır. Evli, üç çocuk babasıdır.  Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info    çalışmaları yayınlandı.
     
     
    Hasan Latif SARIYÜCE
    AİLEMİZ

    Ailemiz dört kişi.
    Mutlulukta yok eşi,
    Annem,babam,ablam var,
    Dedemler ayrı yaşar.

    Sık sık gelirler bize,
    Gün doğar evimize
    Hasta olsak birimiz,
    Üzülürüz hepimiz.

    Birimizin sevinci,
    Mutluluğa erinci
    Hepimize car verir,
    Sonsuz heyecan verir.

    Ailemiz dört kişi
    Paylaşırız her işi,
    Her zorluğu yeneriz,
    Mutlu yaşar gideriz.
     
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     

    30 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    SEZER Ömer 1977 Şair
            17/08/1977 İstanbul doğumluyum aslen Giresun Bulancaklıyım!
       Şiirlere yürekten sevdalıyım aslında kendi hikayemi anlatınca hep sıkılmışımdır çünkü bir insanın kendini anlatması fazla inandırıcı gelmez başkalarına! Lakin filmlerde gerçek hayatlardan alıntılar değil midir?
      Bildiğim bir şey daha varsa bu hayatta herkesin size anlatacağı bir hikayesi vardır!
      Sözün özü yürektedir ve siz susarsınız yazdıklarınız sizi anlatmaya başlar şiirlerime hep yüreğimi yansıttım çünkü yaşanmadan hiç bir gerçek tad verici olamaz!
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
     
     
    Ömer SEZER
    BEN VE YÜREĞİM

    Yürüdüğüm bu yollar neden kapanmış?
    Edilen sözler yürekten değil.
    Her yokuşta sırtında birini taşımak varmış,
    Kan ter kalsan da düzde yine yalnızsın.
    Tıpkı benim gibi.
    Tıpkı yüreğim gibi.
    Gidiyorum; gidiyorum sözlerle bağlanan yolların sonu görükmez.
    Gemiler limanları çoktan terk etmiş aynı senin gibi.
    Şimdi martı uğultularında dubalar gibi yalnızım,
    Sarsa da bir kol boynuma tende sıcaklığını hissetsem.
    Renklerimde yok oldu karardım. İçimde bir dışımda biri;
    Düşüyorum yukarıdan aşağı hız kesmiyor ömrü girdap,
    Sayamıyorum günleri mecalim yok ben yıkık bitap.
    Sorsan herkes yanında herkes arkadaş;
    Ve hayat üç beş tellalla uğraş!.
    Küçük bir kuşun kanatlarında uçup gitti umutlarım,
    Büyük ızdıraplarım oldu yetişemedim.
    Ha bugün ha yarın derken;
    Giden hep bendenmiş anlayamadım.
    Küçük bir çocuğun ağlayışlarında irkildim.
    Ve sulu gözlerle baktım gözbebeklerine.
    Neden ağlar çocuklar doğarken dedim?
    Melekler anlatırmış dünya pislik bir mekan!
    Ağlama çocuk! Dedim.
    Her sebepten bir neden bulacaksın sende büyüyünce,
    Kirpiklerim yapış yapış,
    Şu çocuğa umut veren bana bak,
    Oğlumla yaşama bağlandım,
    Baktım babam boylu boyunca yatıyor.
    Babama çare olamadım.
    Sadece bir oyuncakla kandırmak değildir küçük bir çocuğu sevindirmek;
    Düşününce ne kadarda boş bir hayat.
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     

    31 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    TAKMAZ Tuncay 1975 Desinatör Ressam Yazar Şair

     Tuncay Takmaz 1975 yılında Şişli İstanbul’da doğdu. . Bugüne kadar 15 kişisel sergi açtı, çok sayıda karma ve grup sergilerine katıldı. Resimleri ulusal ve uluslararası olmak üzere birçok özel koleksiyonda yer aldı. 1997 yılında bir grup arkadaşı ile birlikte Çekirdek Sanat Topluluğu’nu kurdu. 1999 yılında Çekirdek Sanat Dergisi'nin yayımlanmasına öncülük etti ve derginin editörlüğünü yaptı. Çekirdek Sanat Çağdaş Sanat Sergileri'nin genel koordinatörlüğünü yürüttü, birçok serginin tasarımını gerçekleştirdi. 2000 yılında kendi sanatıyla ilgili metnini Mehmet Ergüven'in yazdığı ilk katalogu yayımlandı. 2003-2004 tarihleri arasında askerliğini yaparken "Bu Bir Sanat Eylemidir" başlıklı mektuplar yayınlayarak bir dizi performans gerçekleştirdi. 2005 yılında Beyoğlu İstanbul’da “Çekirdek Sanat Atölyesi”ni kurdu. 2002-2005 tarihleri arasında yazdığı şiirler toplamından geniş bir seçkiyi kapsayan . “Unutma Aşk” isimli şiir kitabı yayınlandı

    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info yayınlandı.
     
     

    Tuncay TAKMAZ
    BAĞIRDIM DURDUM

    1.
    20 haziran gece sabaha karşı
    Havlamak istiyorum hav haav
    Büyük fare-turuncu boya
    Sopadan fırça
    Çarşaftan tual

    Yanlış sokakta değilim
    Kediler çoktan uyumuş
    Umut dolu sevgilimin gözleri
    Hav hav hav hav

    2.
    BARIŞ’ın annesi kiraz göndermiş
    Çapa ağaç kargo
    Suyumuz gelmedi barış
    Fırça yedim gene EKREM’den

    Aklın yolu yok
    Resim yapamadım bugün ama şiir yazdım
    Birey olup dünyayı kucakladım
    Hayaller kurdum

    Bağırdım geri istedim tüm hayallerimi
    Haziran bana yaramadı barış
    Caminin duvarına sıçrıyordum az kaldı
    Biliyorsun

    Şimdi sanal dünyadan döndüm
    Faturası on beşinden önce gelmiyor nasılsa

    Beklediğim haber gelmemiş
    Canım kaçak var bir yerlerde
     

    3.
    Hayat
    Portekiz in ıhlamur köyünde
    Yeni yetme bir kız
    Sevgilisinden bir çocuğu olmuş

    Şifasız bir kalp kırıklığı
    Yüzyıllık bir mermer
    Biraz da gravyer peyniri kokuyor buralar

    Hadi
    Dola çıplak kollarını boynuma
    Aşk şaşkınlık kokulu
    Bir sığınak yine
    Hayat
    Senin orada serserin yine

    4.
    Gerçek sıkı bir tufan
    Yel güle
    Dönüşebilir
    Gece şeftaliye
    Uyku utanmaz ve kaçar
    Satarsın gülü
    Sabah olur

    Sürüklenmeyi
    Bekler
    Bulunamayacak
    Olan
    Tutup
    Çıkarılmayı
    Dingin
    Gündüz

       
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     

    32 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    TÜRKMEN Adile Şair

          Şiirleri Mahalli basında yayınlanmakta ve Internet’te Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam

     

     
    Adile TÜRKMEN
    AĞLAR

    Şu dünyada muradını almayan,
    Tabibe yaramı sar diye ağlar.
    Sağlığında sevdiğini sormayan,
    Mezarda kolları yar diye ağlar.

    Mor koyunda kuzum diye meleşir.
    Aşıklar dertlinin derdini paylaşır,
    Mecnun Leyla diye durmaz ağlaşır,
    Yanan yüreğine kar diye ağlar.

    Serpin ellerine koymuş obası,
    Aşkını duyur gönüy yabası,
    ADİLE’yi yıkmış Yunus babası,
    Şekibe halimden sor diye ağlar.
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     
     

    33 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    TÜRKMEN Cuma
    1962 yılında Çorum Büğet Köyünde dünyaya gelmişim. Büğet Köyü ilkokulunu bitirdim.Köyüm şehre 8 kilometre olduğu  halde  şimdiki  gibi ulaşım kolay olmadığı  için  ortaokulu okumam bir hayli zordu.  Neyse ki   Çorum'da  oturan teyzem vardı. Yanlarında kalmama razı oldular. Eti Ortaokuluna  kayıtımı yaptırdım. 1977 yılında ortaokulu bitirdim.  Aynı  yıl Çorum Ticaret Lisesine kayıtımı yaptırdım. 1978 yılı 3'ü ayında babamı kaybettim. Ağabeyimin  askerde olması sebebiyle köye dönmek zorunda kaldım. Liseyi 2. Sınıftan terk ettim.  1978 yılından itibaren baba mesleği çiftçilik yapmaya başladım.1981 yılında evlendim.1982    yılının 3'ü ayında  askere  gittim.  Askerlik dönüşü aynı işi devam ettirdim. 1989 yılında  Çorum Çiftçi Malları  Koruma Başkanlığında Katip olarak göreve başladım. Halen aynı görevde bulunmaktayım.
    İlkokul sıralarında düşüm ya hakim,ya da doktor  olmaktı. Ama maalesef gerçekleşmedi. Okulda  tembel  öğrenci  olmadığımın aksine çok çalışkan olduğumu belirtmek isterim.   
    İlkokul sıralarında düşüm ya hakim,ya da doktor  olmaktı. Ama maalesef gerçekleşmedi. Okulda  tembel  öğrenci  olmadığımın aksine çok çalışkan olduğumu belirtmek isterim. 
    Mesleğim icabı Çorum yerel  basın ve yaygın   basını   takip  Etmem  kolay  olduğu  için  olaylar hakkında yorum yapabilme olanağım var. Bu  yüzden  şiir   yazarak Yanlış  bulduğum  toplumsal  olayları şiir  diliyle eleştiriyorum. Gençliğe önerim, basından  yabancı  kalmasınlar,güncel
    olayları takip edip öz eleştirisini  yapabilsinler.  Yukarıda   anlattığım  sebepler  beni  şiir yazmaya itti.   İlk  şiirim Çorum Hakimiyet Gazetesinde  yayımlandı.   Diğer  yerel gazetelerde  zaman  zaman şiirlerim yayınlanmaya devam ediyor. Çorumlu 2000 Dergisinde şiirlerim yayımlanmakta. 
    Şiir dosyalarım var fakat,şiirlerimi kitap haline getirmiş değilim. Kitap haline getirmeme para sal imkanım da yok zaten.Fikirlerimi şiir olarak yazıyorum.  Çorum  yerel günlük basında yayımlatıyorum. Şiirlerimde en çok dini,ekonomik  ve  siyasal konuları eleştiriyorum. 
    Bu imkanı tanıyan Mahmut Selim Gürsel Beye ayrıca teşekkürlerimi bir borç bilirim.
    Mahalli basında yayınlanmakta ve Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info  Çorumlu2000 Aylık Kültür Sanat ve Tarih ve Edebiyat Dergimizde ve http://fikir.dergisi.info Fikir Dergimizde yazıları yayınlanmaktadır.
     
     
    Cuma TÜRKMEN
    DEDE

    Yıllardır babama verdiğin bilgi
    Bana yetmiyor söyle be dede
    İmandandır sana duyulan saygı
    İlim dağarcığın yokla be dede

    Kara kış gelince gelirdin köye
    Keserdin kurbanı toplardın ceme
    Tarikat kısmından bakardın dine
    Şeriatı başa ekle be dede

    Edeple huzurda alan yerini
    Sorardın herkese var mı sorunu
    Açardın neşeyle Ali yolunu
    Yönünü yanlışa çekme be dede

    Verirdin vaazı inceden ince
    Caferi’yiz derdin söze gelince
    Caferilik nedir söyle bilimce
    Olaya yüzeysel bakma be dede

    Cafer’i Sadığın fıkıh ilimi
    Anlata bulayım bende yerimi
    Bana çatan münafığın sözünü
    Boşa çıkarayım etme be dede

    Bacım Fatma’yı çoktan unuttun
    Hüseyin kıyamı hani kanıttı
    Şu cahil kalışım beni delirtti
    Akan suyu zora sokma be dede

    Alevilikten kültür diyen oluyor
    Ateist olanlar yerin alıyor
    TÜRKMENOĞLU kaos düzen sürüyor
    Sahtekarlara fırsat koma be dede
     
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     

    34 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    YILDIRIM Erman 1982-
    1982  yılında  Çorum'da doğmuşum. İlkokulu Çorum Albayrak ilkokulunda bitirdim. Orta okul  öğrenimimi ise  Eti  Orta  okulunda  tamamladım. Meslek Lisesi sınavlarına girerek Çorum Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümünü kazandım. Şu anda Elektrik  Bölümü mezunuyum ve yüksek öğretime   hazırlanmaktayım. 
    İlk okul sıralarında mühendis olmayı isterdim. Bu hayalimi gerçekleştirmeye çalışıyorum.   Yazı, şiir yazmaya vb. alanlara dedem İsmail Pamuk 'tan esinlenerek bu hobilerimi geliştirdim. Dedemle sanat toplantılarına katılırdım, radyolara,  gazetelere  giderdim.  Tabi ki hoşlandığım için beni sanat çevresi Makale, şiir, hikaye yazma ya yöneltti.  İlk yazım değil de  ilk şiirim Çorum'un yerel radyosu Radyo Merhaba da yayımlandı. 24 Kasım 1994 tarihinde. Daha sonra gazete ve dergilerde.Bir genç olarak en büyük idealim, gelecek te iyi bir eğitimci, yazar ve şair olmaktır. Ve büyük önder Atatürk'ün çizgisinde gelecek kuşaklara şiirlerimle, yazılarımla yön vereceğim. 
    Mayıs 1999  tarihli  " Bir Şiirdir Yaşamak " adlı bir kitabım. Beş yıllık çalışmanın ürünü. Sevgi,  barış,  yaşama  sevinci  ve  Atatürk konularını işlediğim bu  ilk yapıtım hoş karşılandı. Hikaye ve şiir dallarında  yazı  yazıyorum. Yerel gazetelerde yayımlanmaktadır.
     
    Saygılarımla.... 
    Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde  http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info  çalışmaları yayınlanmıştır
     

    Erman YILDIRIM
    ÇEVRE VE BİZ

    Bilmem neden yok eyledik doğayı
    Çöle kattık dağı taşı ovayı
    Kuşlar bile terk eyledi yuvayı
    Torun mirasını yedik bitirdik

    Mahallede dinlenecek park hani
    Apartman stres atar mı yani
    Ciğerlerde kömür mazot dumanı
    Doğamızı bu hale biz getirdik

    Denizle balığı bizler yok ettik
    Tertemiz havayı nasıl tükettik
    Şırıl şırıl akan suları nettik
    Şehir çöplük oldu neyi götürdük.

    Ana baba çoluk çocuk yeşile
    Ağaç dikip boran tepip hep bile
    İnsanların dileği gönül gönüle
    Bu yurt bizim bir bahçede oturduk.

     

     

    Erman YILDIRIM
    YAKARIŞ

    Sana bu dilekçeyi küçük dünyamın temizliği ile yazıyorum
    Sen babamsın sen savaşta asker sınıfta bilgi penceremsin

    Sen öğrettin 23 Nisanı dünya çocuklarının kardeşliğini sen öğrettin
    Nepal bombalarının çocukların gözyaşlarını

    Sen öğrettin savaşın kan ateşi olduğunu
    Sevmenin insanca yaşamanın erdemliğini

    Yurt sevgisini doğa yeşilliğini çiçeklerin güzelliğini
    Ana baba sevgisini sen öğrettin
    Sana çiçeklerin en iyisini yüreğimden yeşeren sevgiyi
    En sıcağını sunuyorum

       

    Erman YILDIRIM
    GETİRİN

    Rüzgarları getirin bana
    Çiçekleri,kuşları,ağaçları,
    Zirvesinde yürüdüğümüz dağları,
    Meyvelerini çaldığımız viran bağlar,
    Fındık yediğimiz kuru çalıları
    Getirin; Bekliyorum.

    Denizleri getirin bana
    Sahil boyu yürüyen insanları
    Köpük köpük Karadeniz dalgaların,
    Gecelerinde yalınayak yürüdüğümüz kumsalları,
    ve o gecenin rüzgarlarını
    Getirin; Bekliyorum

    Ormanları getirin baba
    Söğüt gölgelerini, gül bahçelerini
    Dallarında öten kuşları,
    Enginlerinden baktığımız tepeleri
    Şırıl şırıl akan suları
    Getirin; Bekliyorum

    Çiçeklerimi getirin bana
    Yeni tohumum fışkırmak istiyorum gökyüzüne
    Burcu burcu kokmak istiyorum kırlarda
    Getirin; Bekliyorum

    Kuşları getirin bana
    Uçmak istiyorum...
    Dünyanın bir ucundan,
    Bir ucuna
    Gelirin; Bekliyorum

     

    Erman YILDIRIM
    ALABİLDİĞİNE...

    Alabildiğine uzak
    Alabildiğine yeşil
    Alabildiğine kardeşçeydi
    Orman...

    Alabildiğine heyecanlı
    Alabildiğine güzel
    Alabildiğine emekçiydi
    Sevgili...

    Alabildiğine zor
    Alabildiğine acımasız
    Alabildiğine namusluydu
    Ekmek...

    Alabildiğine kalleş
    Alabildiğine ihanetlerle dolu
    Alabildiğine yalancıydı
    Hayat...

    Sınır boylarında umutlarım takıldı memlekete
    Gidip de dönmemek vardır söyleyin anneme
    Parçalanmış yüreğim yine sürgünde
    Zincirlere vurmayın türkülerimi
    Vurdular beni duyulmayan bir çığlık gibi işte...

     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

     

     
    DİKKAT !  BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARINDAN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR
    Yazışma Adresi: corumlu2000@gmail.com