l

ŞAİRLER ALFABETİK SOYADI DİZİNİNDE BUNMAKTADIR!

YIL 1  SAYI 05    10-Mart-2016

AKÖZ Mustafa
AKTAŞ Muhsin
BİÇER Özgür
BİGA Dilek
CANBABA Ahmet
ÇETEN Paşa
ÇOBAN Ayşe
DEMİRCİ Metin
DUYGUN Erol
ERTEKİN Ahmet
GÖK Zeliha
GÖKGÖZ Mustafa
GÜLTEPE Şükrü
GÜNDOĞAR Mehmet
GÜRSEL Mahmut Selim
HARDAL Rıza
İNCE Nihat
KADAYIFCI Mehmet Ferit
KANDEMİR Rıza
KARACA Özkan
KARADAĞ Mehmet
KARAKAŞ Sakin
KILIÇ Haydar
KILIÇ Yaşar
ÖKÇE Serkan
ÖZKİREMİTÇİ Mustafa
SARIYÜCE Hasan Latif
TAKMAZ Tuncaz
TIĞLI Erhan
TOMBUŞ İhsan
TOMBUŞ Şevket
TÜRKMEN Adile
YILDIRIM Erman
 

01 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

AKÖZ Mustafa 1956 Şair
            1956 yılında Çorum Mecitözü İlçesi Bayındır Köyünde dünyaya geldi.
            İlk ve orta tahsilini Mecitözü ve Çorum’da tamamladı.
            Aşıklık ve şiir denemelerine,halen yaşamış olduğu hayatın tatlı ve acı gerçekliğinden etkilenerek başlamıştır. Şiirlerinde mertlik ve duygusallık üzerine yazmaktadır.
            Şiirleri çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmıştır. 2000 tarihinde yayınlanmış “Sitem” isimli bir şiir kitabı vardır.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı
 
 
KÖYÜM
Ben isterim köyümde gezmeyi,
Ben köyümü özledim.
Baba tarlasından buğday ütmeyi,
Üfleyip yemeyi çok özledim.
 
Bizim bahçede dal sulamasını,
Hele erik,vişne,armut,elmasını,
Anamın yaptığı kavurma hellesini,
Soğutarak içmesini çok özledim.
 
Tırpanla ekin biçip terlemesini
Ateşte patlıcan,biber közlemesini,
Babamla bağ,bahçeyi bellemesini,
Toprağı savurup atmasını özledim.
 
Esirgemeyin bu zevki Mustafa AKÖZ’den,
Bıktım,gürültülü zehir akan egzozdan,
Kil zehirlenmiş harmanda samandan,tozdan
Patoza dirgenle sap atmayı özledim

 

 
Mustafa AKÖZ
KUŞLAR
Dinleyin beni güzel kuşlar !
Yolunuz hiç Bayındır’dan geçti mi ?
Değmesin feleğin attığı taşlar,
Kuşlar siz Bayındır’dan geçtiniz mi ?
 
Bir gün Bayındır’dan geçerseniz,
Bizim köyün üstünden uçarsanız,
Aşağı pınardan su içerseniz,
Taştepede biraz dinlenin kuşlar.

Beni bilirsiniz,yaram çok derin,
Bizim orada şimdi havalar serin,
Bir tek tüyünüzü hediye verin,
Benim selamımı anlar yar,kuşlar.

Bakın kuşlar,köyüme gidemiyom,
O yare halimi hiç diyemiyom,
Ben mendilim su ile yıkayamıyom,
Göz yaşımdan kurumuyor ki kuşlar.
 
Yüzüne sürün güzel tüyünüzü,
Yarin elinden yeyin yeminizi,
Yarim sorarsa eğer garip AKÖZ’ü
Gurbet onu bitirdi deyin kuşlar.
 
 
GEL DE GÖR
Dağlarda karlar eridi sele dönüştü,
Merada koyunlar kuzularla buluştu,
Çiçek kokusu birbirine karıştı,
Gel de gör sen bizim yaylamızı.
 
Tavuklar yumurtladı civciv çıkıyor
Kuşlar yavruladı bak dalında ötüyor
Can gırtlağa geldi bedenimden uçuyor,
Geliyorum gel de gör bizim halimizi.
 
Ağaçlar çiçek açtı meyve oluşuyor,
Yaylada oğlak kuzu şakalaşıyor,
Ayrılanlar kavuştu tokalaşıyor,
Gel yarim biz kime uzatalım elimizi.
 
Otlar yeşerdi beyaz mantarlar bitti,
Bu yalnızlık benim canıma yetti,
Köylü yaylaya göçtü dumanlar tüttü,
Kül ettiler yarim bizim közümüzü.
 
Yemlik,madımak bitti yaylalarda,
Cıvıl cıvıl kuş sesi dolu bağlarında.
Köylü pancar ekiyor tarlalarda,
Gel yarim sen de ek bizim tarlamızı.
 
AKÖZ der ki;ne çileli imiş başım,
Bak sofrada kesildi yemeğim aşım.
Göz pınarım kurudu akmıyor yaşım,
Gel yarim güldür ağlayan gözümü.
 
 
DÜŞÜMDE
Gurbette sıla özlemiyle yatarken,
Uyurken köye gitmişim düşümde.
Hasret çeşmesinden su içerken,
Kalkıp yola çıkmışım,düşümde.
 
Gördüm;gece beklediğim bağları,
Gezdim;koyun güttüğüm dağları,
Ne ölenleri gördüm nede sağları,
Zorumdan ağladım,düşümde.
 
Mezar taşından okudum ölenleri,
Ne ağlayanları gördüm,ne gülenleri.
Susmuş konuşmuyor tatlı dilleri
Musalla taşında ağladım,düşümde.
 
Uyan artık MUSTAFA AKÖZ’üm,
Bak iki çeşme olmuş,her iki gözüm,
Göz yaşımdan yosun tutmuş iki yüzüm,
Kendimi köye salmışım,düşümde.
 
 
MEMLEKETİM
Arı dedik bal tutmadı,
Kuş dedik bilemedik döl tutmadı,
Boz kurtlar ulurdu hiç sesi çıkmadı,
Vah benin memleketim vah.
 
Ay içerisinde gül diktik kurudu,
Sahi bir ayda da başak vardı.
Doru görünen altı okun işi zor idi,
Vah benim memleketim vah.
 
Dün sabanı kırdı bizim kır atlar
Nerede bizim o eski muhterem zatlar,
Yükü çeken yine bizim boz kurtlar,
Oh benim memleketim oh.
 
Coştum mu sığmazlar ovalar düze,
Çok çakalları getirdiler dize,
İsterseniz sorun Mustafa AKÖZ’E
Oh benim memleketim oh.
 
 
ÇOBAN
Sabah erkenden alır önünde davarını,
Başlar örtünmeye dertli kavalını,
Dağa taşa anlatır derdini,meranı,
Halini kimseye açamaz garip çoban.
 
Baş başa kalır koyunu,karabaşı ile,
Dertleşir dağların toprağı taşı ile,
Akşam evine gelir yağmurun,karın yaşı ile,
Rahat bir çorba bile içemez ki garip çoban.
 
En iyi elbisesi ya kepeneği yada abası,
Odur en iyi kaloriferi,ısıtıcısı,sobası,
Dağlardaki mağaradır çobanın evi,odası,
Rahat bir yatakta bile yatamaz ki garip çoban.
 
Onun tek düşündüğü davarı sürüsü,
Otlatır davarını ay ışığında gece yarısı,
Çorabı koyun yünüdür,çarığı keçi derisi,
Başka giyecek bilmez ki garip çoban.
 
Kara koyun su bile içmez duyunca kavalın sesini,
Bilmez çoban şehirlinin fan taziyeli süsünü,
Derelerden içer terkozsuz soğuk suyun hasını,
Şampanyaymış,viskiymiş bilmez ki garip çoban.
 
Kara bir taştır çobanın koltuklu sandalyesi,
Elini kulağına atınca birde yanık çıkar ki sesi,
Birde eli kınalı kıza düştüyse eğer hevesi,
Derdini kara kuzuya anlatır garip çoban.
 
Dertli kavaldır çobanın kağıdı,kalemi,
Kavalın sesi ile gönderir yavuklusuna,selamı,
Ne dedikodu bilir,ne de boş yalanı,
Sadece sürü ile muhatap olur garip çoban.
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

02 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

AKTAŞ Muhsin 1966  <Şair>
1966 yılında Giresun’un Espiye ilçesinin Akkaya köyünde doğdu, İlkokulu köyünde okudu, Orta ve Lise’yi güç şartlar altında Bursa İHL de bitirdi. Bir Süre Açık Öğretime devam etti. Öğrenimini yarıda bırakıp, satış ve pazarlama sektörüne girdi.
On yıla yakın bir süre İzmir’de yaşadı, Şu an Bursa’da, bir fabrikada üst düzey yöneticisi olarak yaşamını devam ettirmektedir.
Şair ve yazar evli olup, dünya güzeli 3 kız çocuğu babasıdır.
Daha çok serbest şiirler yazmakla beraber, halk şiiri ve hece tarzında şiirlerde yazmaktadır.
Internet’te Yazarımız http://corumlu.com , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir
 
 
ANADOLU’M
 

Binlerce yiğidin bağrında gizli
Sıralanmış dağlar nazlımı nazlı
Âşıklar ozanlar elleri sazlı
Yanlarına beni sal Anadolu’m

Pir Sultan Abdallar Yunus’u veli
Özünü dokumuş erenler eli
Tevazuu görsen sanırsın deli
Dergâhına beni al Anadolu’m

Mevlana’dan edep öğrendi yurdum
Karacaoğlan’dan cesaret gördüm
Gece gündüz senle hayaller kurdum
Sorma yüreğime dal Anadolu’m

Tarlanda çalışır gelini kızı
Yaylada meleşir koyun ve kuzu
Gurbet elde hasret yürekte sızı
Gururla gönlümde kal Anadolu’m

Al bayrak gönünde asılı dursun
Gözü olan hain bakıp kudursun
Bir yanda memolar bir yanda Dursun
Cümlemize vatan ol Anadolu’m

Türk, Türkmen, Yörükler, bir tarafta Laz
Kürt, Arap, Arnavut diğeri Çerkez
Kardeşçe yaşarız kimlik fark etmez
Kalplerde tutuştuk gel Anadolu’m

Halkın kurban olur dağ ve taşına
Mevla’m dert vermesin vakur başına
MİZABİ can verir damla yaşına
Asma nur yüzünü gül Anadolu’m

 

 
BİTSİN BU İŞ
 

Sevgi bahçesinde güller açmazsa
Baharda çiçekler koku saçmazsa
Kuzu kurttan korkup dama kaçmazsa
Saçıma kınayı yak bitsin bu iş

Rüzgârlar içinden kokun sızmazsa
Bu gözler sevgini eğer sezmezse
Gece düşlerimde yüzün gezmezse
Üstüme dünyayı yık bitsin bu iş

Elim ellerinden ayrı düşerse
Garip gönlüm sana bir gün küserse
Saçlarımda yeller sensiz eserse
Beynime fünyeyi çek bitsin bu iş

İleride bir gün gönlün kayarsa
Başımı göğsünden yana koyarsa
Beni zannedip de eli duyarsa
Tabutta sevdayı yak bitsin bu iş

Sevda yolumuza engel çıkarsa
Ola ki Mizabi senden bıkarsa
Unutup da başka göze bakarsa
Göğsüme mermi sık bitsin bu iş


24.07.2008

 

 
GÖZÜM ÇİÇEK EVLER
 

Mavi deniz kumsalda sıralanmış yatıyor
Çiçek evler hayata güzel anlam katıyor
Bahçesinde çiçekler gülücükler atıyor
Mutluluğa âşıksan gel burada var dostum

Zeytin erik şeftali ahenk ile dans eder
Bu mekâna gelenler giderken mutlu gider
Kalmaz bu güzel yerde ne kasavet ne keder
Mutluluğa âşıksan kal burada var dostum

Fıstıklının altında İrem bahçeleri var
Kimi için sevgili kimi için olmuş yar
Dertler fırlayıp gider arda kalır ahu zar
Mutluluğa âşıksan ol burada var dostum

Güler yüzlü personel kapı önünde durur
Gönül kapın açılır girer içeri sürur
Müdürü insanlara gülücükle dem vurur
Mizabi mutluluklar bil burada var dostum
 

18.08.2008

 

 
GÜLÜMÜ SOLDURMA
 
Hayalim resminle dolup taşıyor
Yokluğunda ölüm beni kaşıyor
Aklıma düşünce yönüm şaşıyor
Engeli yoluma doldurma benim
Güllerim soluyor sen gelmez isen
Kanım çekiliyor sen dolmaz isen
Kelamlar susuyor sen gülmez isen
Şakıyan dilimi öldürme benim.
Kar beyaz taşlarım siyah oluyor
Kuruyan gözlerim yaşla doluyor
Suladığım çiçek her gün soluyor
Saksıda gülümü soldurma benim
Bağrıma dikenden evler kurarım
Gelen geçen saldan haber sorarım
Mizabım her şeyi hayra yorarım
Kimseyi halime güldürme benim

 

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

03 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİÇER Özgür Şair
Özel bir eğitim kurumunda öğretmenlik yapan Biçer,  Çorum da doğdu. İlk öğrenimi Şenyurt İlköğretim Okulunda,Ortaöğretimi; Eti Ortaokulunda tamamladı. Kredili sistemin ilk mezunlarından olup Çorum Atatürk Lisesini iki buçuk yılda bitirdi.İlk yıl girdiği ÖYS’de tercih hatasından  üniversiteye yerleşemedi. İkinci girişinde O.M.Ü.FEN FAK.Biyoloji Bölümünü kazandı. Dört yılda başarılı bir ortalama ile mezun oldu. İlk zamanlarda  Araştırma görevlisi olmak için LES’e girdi fakat sonra akademisyen çevresine karışmaktan vazgeçti. Samsun da bir medikal de ve özel bir eğitim kurumunda çalıştıktan sonra, vatani görevini Bingöl’de  öğretmen  asker olarak tamamladı.
Son dört yıldır özel bir eğitim kurumunda  Biyoloji öğretmeni olarak çalışmaktadır. Biçer bu kitapta onaltı yıldır yazdığı şiirlerin bir seçkisini toplamıştır. Şiirden başka, üç yıl Kick-Box Sporuyla ilgilenmiş ve Kick-Box hakemliği ile çalışmalarını sürdürmüştür. Amatör bir ruhla resim ve karikatürler çizmektedir.Çorumda faaliyet gösteren  H.E.M.,TSM korosunda müzik çalışmalarına katılmakta ve folklör’le ilgilenmektedir.Biçer, hayat felsefesini şöyle tanımlıyor;”üretmediğin gün yaşamadığın gündür”. Son altı yıldır eğitim camiasında içinde olup,üretmeyi ve çalışmayı hayatının merkezine koyuyor.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
 
 
KURTAR ONU
Yangınlarda,
Sellerde, hatta depremlerde,
Kurtar onu.
Elvedaların ertesinde
Yıkılmaktan kurtar onu.
Son bulmasın,
O samimi aşk demeti dörtlükler.
Kurtar onu:
Kemeri sıkılmış biri gibi soluksuz,
Ve tabanını ayakkabı vurmuş,
Bir çift nasırlı ayak gibi.
Kötümser bakışlı haliyle,
Veryansınları kucaklamasın.
Kurtar onu, kurtar…
24.10.1997 04:32 SAMSUN

 

 
RÜZGAR
Bir rüzgar esti delice
Kattı önüne
İki sıcacık renkli kumruyu
Şarkılar dile geldi
Söylendi.
Bir rüzgar daha esti
Bu sefer daha soğuk, daha sahici esti.
 
Kırıldı incirimin dalı,
Hayal henüz küçücük bir fidandı.
Sözler anlatamadı
Olup biteni.
Kurudu, kurudu.
Kelimeler sızılı dudaklarda.
Güller içinde bir bahçe kuruldu
Göz yaşlarıyla sulandı o güller.
O derbederlikti,
O kuralsızlıktı suçlusu.
Silik besteler okşar dudaklarımı.
Teni ölüm yolcusu
Gün geceye döner,
Ağlayamam ben.
02.05.1999 SAMSUN

 

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

04 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİGA Dilek 1988 Şair
            Aslen Bursalıyım. 1988 yılında yazmaya başladım profesyonelliğe geçişim 1999 Bayram Şenpınarın “Şıpsevdi” adlı şarkı sözümün kasede okunması ile başlamıştır. Samsunlu Fehmi tarafından okunmuş bir şarkım beyefendinin program yaptığı karedeniz TV de hâlâ okunmaktadır ali sezer tarafından da kasede okunmuş şarkım var unun yanı sıra rahmetli bayram durmaz tuna tarafından bestelenmiş  ve de çeşitli bestekarlar tarafından bestelenmiş şarkılarım var yakınlarda nasip ise bir şarkım daha çıkacak Bursa’da yerel bir TV olan as TV de şiir okudum ayrıca Internet gazete ve dergi vs çıkmış şiirlerim bulunmaktadır.
          Ticarete 2001 yılında başladım. Bay bayan giyimi üstüne hizmet vermekteyim.
          Şiir yazmak tek ifadem yaşam biçimim. 
          Internet’te Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi’nde http://corumlu2000.dergisi.info dergimizde ve Fikir Dergisi http://fikir.dergisi.info yazılarım yayınlanmaktadır.
 
 
ÇEKİP GİDERSEM
Bağında bülbül ötmez dağda kekliğin
Saksıda gülün bitmez çekip gidersem.
Bir baktım, dönmüştür çarkı feleğin,
Düzde ayağın gülmez çekip gidersem.
Ömrün ecele yetmez, çekip gidersem.
 
Aşına yağın yetmez, başına aklın
Derde tahammül yetmez çekip gidersem.
Sillesi beter olur, zalime hakkın,
Dünya mahşere döner çkip gidersem.
Işığıyan yıldızın söner, çekip gidersem.
 
Gönlüne ferman yetmez, hisse iraden
Hasrete sabır yetmez, çekip gidersem.
Azabı korkunç olur, gaddar cehennem,
Gözlerin cennet görmez, çekip gidersem. 
Yaradan seni bilmez çekip gidersem.
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

05 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

CANBABA Ahmet 1941-  <Ressam-Şair>
1941-Kalecik doğumluyum. 7 yaşında Ankara’ya geldim. İlk orta ve liseden sonra 1960 senesinde yedek subay öğretmen olarak askerliğimi Merzifon’un Bulak köyünde öğretmen olarak yaptım. Sonra teknik eleman olarak Önce Devlet sular idaresi, Antalya Ferrokrom ve Karpit Fabrikası, Ankara da Na-Ce mak sanayi, Özmak, Alaçam müşavirlik, Tüstaş, Tümaş, UBM, ve En son Güriş makine sanayinde Kostürüktör Ressam ve Dizaynır olarak çalıştım.
1983 senesinde emekli oldum. İlk şiire Öğrencilik dönemimde Sanat okulu son sınıfta iken başladım. Sene 1960 ilk şiirim Ajans Türk Antolojisinde ve İsa Kayacan’ın çıkardığı Ece dergisinde yayınlandı. Öğretmenlik devresi şiiri geliştirmem açısında bana çok büyük imkanlar verdi. İlk şiir kitabımı da 1967 senesinde “Sarhoş Dünya” olarak yayınladım.
Emekli olduktan sonra mesleğimle ilgili olarak proje bürosu açtım. Daha sonra Konur Sokakta önce lokanta daha sonra da kitap üzerine iş yeri açarak 1989 'a kadar işletmecilik yaptım. 1989'dan Sonra ailecek İstanbul’a yerleştik. İstanbul’da 1994 senesine kadar kaldık. 1993 senesinde büyük kızım evlenerek Almanya’ya yerleşti. Küçük kızımın da tayini tekrar Ankara’ya çıkınca 1994 senesinde tekrar Ankara’da yaşamımızı sürdürdük.1999 senesinde “Yeşilin Gözyazşları” şiir kitabı, 2003 senesi “Cennette Seninleyim” Hikaye Kitabı, 2005 senesi “Yaratanla Sohbet”  şiir kitabımıedebiyat dünyasına kazandırdım. 2003 senesinde öğretmen olan ikici kızımı da evlendirdikten sonra kendimi kültüre adadım. Halen kültürle iç içe emekliliğimin tadını çıkarmaya çalışıyorum.Internet’te Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi yazar ailesindenim.
 
 
BAHAR
 
Bahar gösterirse gerçek yüzünü
Ağaçlar çıldırır rengârenk doğa
Sevgi yeşerirken atar hüzün ü
Yüreklerde coşku döner çocuğa
 
Doğa tahrik eder insanı içten
Kuşlar cıvıl cıvıl öter sevinçten
Alçalır yükselir bakarsın hiçten
Kanat çırpar martı çığlık çığlığa
 
Yeşile bürünmüş tonda dalgalar
Müziğin ritminde Fonda dalgalar
Yiter kıyılarda sonda dalgalar
Beyaz köpüklerle soluk soluğa
 
Erguvan rengine dönmüş tepeler
Hava sıcak bazen yağmur sepeler
Ana baba kardeş komşu bebeler
Olta elde kimi gider balığa
 
Zaman geçer yerde çiçek derbeder
Yağmurla dereye denize gider
Bilemezsin bahar bir elveda der
Yaza doğru çıkarken yolculuğa

 

 
BİR DİLEĞİM VAR
 
Benimde dileğim var Yaradan’dan
Bir dünya ver bana yandırılmayan
İçinde kulları zülüm görmesin,
Bir toplum yarat ki kandırılmayan
Bir düzen kurasın yeni ne olur
Tanısın kainat seni ne olur
Kullarından eyle beni ne olur
Çıktığı düzlükten indirilmeyen
Bir güç vereceksin neyle bana‘da
Gizli sırrın nedir söyle bana’ da
Akıl fikir ihsan eyle bana’ da
Eşek olup sırta bindirilmeyen
Geçmez ciğerimin sızısı böyle
Farklı kullarının bazısı böyle
Bu ne biçim alın yazısı böyle
Kışları bahara döndürülmeyen

 

 
SABAHLAR
 
Uykum kaçmış bir gece yüksek bir terastayım
Yıldızları doyumsuz  seyretmeye  hastayım
 
Milyarlarca ışık yıl zamanı var aramda
Geceyi tek başına yaşarken  Ankara’mda
 
Var mıdır başka biri yıldızlara bakıp ta
Bir haz duysun o rahat uykuyu bırakıp ta
                   
Herkes uykuda, kuşlar,uyumayan bir benim
Gece serinliğinde dinç ve sağlam bedenim
                   
Düşün, binlerce beyin rüya görür uykuda
Kimi uçar havada, kimi boğulur suda
                   
Bulutlardan sıyrılıp görülür teker ,teker
Göz kırparken yıldızlar sanki bir merhaba der
 
Karanlık, karanlığa karışmışken zifiri
Görünmez karanlıkta havanın isli kiri
 
Uykuya teslim olmuş binlerce çarpan yürek
Rüya denizlerinde sessizce çeker kürek
 
Rüyalara girse de aşk gecede yaşanır
Kimi yerde gönülden ne sevgiler boşanır
 
Kimi diskoda, barda  kimi mahpus damında
Yürekleri cız eder her günün akşamında
 
Belki bir gece boyu kalkmış konan yasaklar
Hangi acı nerede, hangi sevdayı saklar
 
Kimi yerde dertlerle sorunlar uyanmadan
Evlerin ışıkları  ara sıra yanmadan
 
Bir gizemlik sevgiyi davet ediyor aşka
Her mevsimde geceden sabaha kalkış başka
 
Umuda sürgün veren fikirler uyumakta
Ömürler  gece boyu sarılır bir yumakta
 
Boyn Bükük Yalnızlık Bir Sonrakisabaha gece verirken mola
Kimi derdi erteler, sabah ola hayrola
 
Hiç farkında olmadan geçerken güne yarın
Tesiri yavaş, yavaş kaybolur  ışıkların
 
Sokak köpeklerinin sesleridir ürüyen
Gece karanlığıdır yudum, yudum eriyen
 
Kimi erken kalkacak gün başı yolculuğa
Veda edip gidecek belki çoluk, çocuğa
 
Gün ışığına gebe hayır şer saklı düşte
Uyanıyorlar sabah ezanı saat beşte
 
Karanlığın içinden gelirken ezan sesi
Bir güne başlanacak bir  gecenin   ertesi
 
Geceden nasıl çıkmak, güne nasıl başlamak
Ya, hızlı kalkmak yada, boş verip yavaşlamak
 
Mahmurluğu üstünden zor atıp kalkan kişi
Kalkmaz güne kimisi, yatmak en güzel işi
                   
Uykuya dalmış gece, dalmış tasa, dert, hüzün
Feryatlar yükselecek uyanınca gündüzün
                   
Kim bilir daha başka acıyı tattıracak
Sakinleşmiş olaylar başlarken güne sıcak
                    
Bir kızartı belirdi henüz güneş doğuyor
Tabiat alemini kaplayarak boğuyor
                   
Horozların ötüşü sabahı müjdelerken
Yıldızlar gibi ayda kayboldu  erken, erken
                   
Yine   herkesin derdi başladı ahlar, vahlar
Gece  boyu içimde,  huzur  bende  sabahlar

 

 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

06 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ÇETEN Paşa 01-01- 1946   01-04-2007
1.1.1946 tarihinde Çorum Merkez Ahilyas köyünde doğdum.  İlkokulu  Albayrak  İlkokulunda bitirdim.  Orta okulu 1.sınıftan terk etmemin sebebi rahatsızlığımdan  dolayıdır. Köyümdeki arazimde çiftçilikle  uğraştım. 1966 tarihinde askerlik görevine gittim  terhis  olduktan sonra, 1.5.1969 Çorum 1. Noterliliğinde çalışmaya başladım. 1982 tarihinde noterlikteki  vazifemden  ayrıldım.  Bir ara serbest meslekle uğraştım.  1.7.1991 tarihinde  emekli olduktan sonra  Mersin Silifke'ye yerleştim. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Halen Silifke'de seracılıkla uğraşıyorum. 
İlkokul  sıralarında  herhangi bir meslekte hayalim olmamıştır.  Yukarıda belirttiğim gibi memurluk,çiftçilikle uğraştım.  Çiftçilikle  size iki kısa anımı anlatmak istiyorum. 
Birincisi: Çankırı-Çorum Kırsal Kalkınma bünyesinde deneme ekim yapmak  için o günlerde yer aranıyordu. O günkü çalışkan idarecisi Bekir Genç bizim oralarda yer aramış bulamamıştı. İsteği 1 dönüm nadasa bırakılmış  hazır tarla idi. Burada deneme  üretimi  yapılacaktı.  Bekir Beye bir dönüm yer yerine  3 dönüm  yer tahsis ettim. Onlarda gerekli işlemleri yaptılar,ektiler,gübreledilerse de ne hikmetse ekilen  tosun buğdayı  Çorum arazisine uyum sağlayamadı.
İkinci anım ise:Silifke'de aldığım araziyi sulamak için sondaj kuyusu yaptırmak gereğini duydum. Bir sondajcı ile anlaştık. Tarlam da su  umulduğundan  yakın bir seviyede çıkınca, sondajcı ustası ile yaptığımız anlaşma gereği yapılan işin çok  altında bir ücret vermem gerekiyordu. Adamcağız  sözünde  durmak  için fazla ücret talebinde bulunmadı.  Fakat  bu  durumda yaptığı masraf ve getirdiği işçilerin masrafını bildiğim için sondajcıyı  zarar uğratmak  istemedim ve sözleşmemizdeki ücretin iki katı ücretini ödedim bu davranışım hem ustayı sevindirdi,hem de şu anda kullandığım  suya kavuşmuş oldum. Böylece sondajcı ile sıkı bir dostluk kurmuş oldum. Halen Silifke' de bu dostluğumuz devam etmektedir. 
Birincisi: Çankırı-Çorum Kırsal Kalkınma bünyesinde deneme ekim yapmak  için o günlerde yer aranıyordu. O günkü çalışkan idarecisi Bekir Genç bizim oralarda yer aramış bulamamıştı. İsteği 1 dönüm nadasa bırakılmış  hazır tarla idi. Burada deneme  üretimi  yapılacaktı.  Bekir Beye bir dönüm yer yerine  3 dönüm  yer tahsis ettim. Onlarda gerekli işlemleri yaptılar,ektiler,gübreledilerse de ne hikmetse ekilen  tosun buğdayı  Çorum arazisine uyum sağlayamadı. İkinci anım ise:Silifke'de aldığım araziyi sulamak için sondaj kuyusu yaptırmak gereğini duydum. Bir sondajcı ile anlaştık. Tarlam da su  umulduğundan  yakın bir seviyede çıkınca, sondajcı ustası ile yaptığımız anlaşma gereği yapılan işin çok  altında bir ücret vermem gerekiyordu. Adamcağız  sözünde  durmak  için fazla ücret talebinde bulunmadı.  Fakat  bu  durumda yaptığı masraf ve getirdiği işçilerin masrafını bildiğim için sondajcıyı  zarar uğratmak  istemedim ve sözleşmemizdeki ücretin iki katı ücretini ödedim bu davranışım hem ustayı sevindirdi,hem de şu anda kullandığım  suya kavuşmuş oldum. Böylece sondajcı ile sıkı bir dostluk kurmuş oldum. Halen Silifke' de bu dostluğumuz devam etmektedir. 
Paşa Çeten 1 Nisan akşamı geçirdiği bir kalp krizi neticesi vefat etmiş,öğlen namazı Ulu cami'de kılınan cenaze namazından sonra Çorum Ulu Mezar'a defnedilmiştir. Allah Rahmet eylesin. 
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
 
 
YAĞMURLA
Dağlar,
Denizler,
Irmaklar,
Ve her şey.
Yağmur gıpta eder her birine
Ve bir kartpostal
İnfazda yakalar
Kapkara bir hayatın bekçilerini
Denizlerin en koyu dehlizlerinden kopup gelen
Bir damla suya onca ateş
Nasıl yakılır ?
Nasıl kirletilir insan ?
Dışa vurur
Gözlerinin ateşine yenik düşen zulümler
O ateşi paylaşmak isteyen yağmur
Paylaşmak ister
Özgürlük ve şahadetle her şeyini

Mükerrer isimler, resimler.
Mükemmel kan yığınağı,göz yaşı sağanağı
Rütbelerle örtülen lekeler
Görünüverir yağmurun penceresinde
Hüzün ardıma düşmüş yağmurla beraber
 
ÇİÇEK
Çiçek kan renginde toprağı delmiş
Canını canıma koymuş gibiyim
Ruhum pembelerle kucak kucağa
Sarıya yeşile uymuş gibiyim

Bulutlar yağmurmuş bulurlar karmış
Toprakta tohumu heyecan sarmış
Her kışın sonunda ilkbahar varmış
Eski kabukları soymuş gibiyim

Rüzgârlar içinde yeller içinde
Yamaçlar yaylalar beller içinde
Bülbülün sesi güller içinde
Dinlemiş gibiyim,duymuş gibiyim

Karışsam tarlaya,yürüsem dağa
Dökülür rahmetler bahçeye bağa
Ruhum dalgalarla kucak kucağa
 
 
 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

07 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ÇOBAN Ayşe 1953-2006
1953 te Çorum'un Ovakarapınar köyünde dünyaya gelmişim. Evli  ve  üç çocuk annesiyim. İlkokulu doğduğum köyde bitirdim.Yıllar sonra Çorum Bahçelievler  Ortaokulunu dışarıdan bitirdim.
Halen Açıköğretim lisesine devam etmekteyim. İlkokul  sıralarında  hayalim öğretmen olmaktı.  Tüm çabalarıma rağmen nasip olmadı. Ama okuma hevesi hep içimde kaldı. Okumanın yaşı olmadığına inanıyorum. Meslek olarak seçim yapmadım. Ama güzel sanatlar dalında yetenekli olduğumu söylerler. Mimar Sinan Halk Eğitim Merkezinden  kuaförlük dalından 3 belgem var.  Yaşam tarzım bana sağlıklı kalmayı sağlıyor.  Görüyorum ki,buna yeni yetişen gençliğin ihtiyacı var.   Demek  istediğim gençliğin  şu beş önemli unsura ihtiyacı var.  Bunlar : azim, sevgi,saygı,inanmak ve güvenmektir.  Beni şiir yazmaya teşvik eden biri olmadı. Bu özelliğimin bana Allah'ın bir lütfü olduğuna inanıyorum.  İlk şiirim   Çorum Lider Gazetesinde yayımlandı.  Sayın  Abdullah  Ercan'ın derlediği Çorumlu  şairler  adlı kitabın 2. Baskısında 4 şiirime, Sayın Mahmut Selim Gürsel'in  Çorum  1997  adlı çalışmasının Çorumlular bölümünde   kısa  hayat hikayem ve  Şiirlerde Çorum   bölümünde iki şiirime yer vermiştir. Çorumlu 2000 Dergisinde ve mahalli basında şiirlerim çıkmaktadır. 
1995 in " Sevgi ve Hoşgörü Yılı "   olması nedeniyle " Bir Dünya İsterim "  adlı şiirim ödül almıştır. İdealimde çocuklarımın dürüst ve sağlıklı olması vardır. Allah'ın izniyle bunu başaracağıma inanıyorum.
" Çiğ Taneleri" adlı şiir dosyamın Temmuz 1999 tarihinde basılmıştır. Bu yıl içinde kitabımı geliştirerek 2. baskısını yapmak arzusundayım. Kafiyeli  ve  serbest  şiirlerin  yanı sıra henüz yayımlanmamış  anılar  ve  gerçek yaşamdan hikayeler olmak üzere düz yazılarımda bulunmaktadır.
Vaktin  nakit   olduğu günümüzde birazcık düşünülürse eğer,emeklide  olsak  yolun sonunda değil,başında olduğumuzu, daha çok  işlerin bizleri beklediğini göreceğiz. Diyorum ki;  bırakın  şu  adam sende boş ver  demeyi. Tembelliği  bırakın,pasiflikten kurtulun. Oysa  boş  vaktimiz de yok,geçirilecek zamanımız da.   Gafletten  sıyrılıp  bu  dünya hepimizin demeliyiz,bu  vatan bizim,bu bayrak ,bu devlet,bu millet  bizim.  Biz Türk Milletiyiz. Çalışkanız, çalışmalıyız. Bilinçsizce Türk Milleti değil mi diyen kendini bilmezler : Yüce Allah'ın  sırlarla  dolu olan bu güzel evrende sağlıklı  yaşamak için  aklı  başında  her insanın  aktif  olup,karınca  kararınca sen,ben demeden  yeni  yetişen  gençliğe güzel bir dünya bırakmamız hayırlı olur diyorum.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirleri yayınlandı.

Not: Bana yayınlamak için verdiği şiirlerini yayınlamaya devam edeceğim. Ruhun şad olsun ! Mahmut Selim GÜRSEL

 
Ayşe ÇOBAN
ÇİĞDEMİM
Şubat ayı ılık geçti bu sene,
Eridi dağların karı çiğdemim.
Canlandı topraklar kabardı yine,
Açtı yıldız yıldız sarı çiğdemim.
 
Bu yılın baharı yağmurlu oldu,
Kuruyan göletler sularla doldu.
Topraklar yeşerdi,can hayatbuldu.
Ezelden Yunus'un yari çiğdemim. 

Kandil'den esiyor Çorum'un yeli,
Çağlayıp akıyor derenin seli,
Renk renk çiçeklenmiş bayırın beli,
Uçuşur üstünde arı çiğdemim.
 
Çiğdemle süslenmiş ellerde çalı,
Çocuklar sevinçle tutmuşlar yolu,
Hağbelerde bulgur,helke yağ dolu.
Katarlar pilava duru çiğdemim.
 
Ey AYŞE ÇOBAN'ım,Çorum İlinde,
Severek yazarsın kalem elinde,
Çiğdem şiir olur gönül dilinde,
Vatan toprağının Nur'u çiğdemim.
 
 
KÖYÜME
Kızıl Bayırını,ince belini,
Size anlatayım köyüme bakın...
Doğusundan gelen yağmur selini,
Çöğüre vermişler köyüme bakın...

Kimi göçün alıp şehire gitmiş,
Kimisi ömrünü köyde tüketmiş,
Kimisi kirletmiş,kimi yok etmiş;
İnsanı yorulmuş köyüme bakın.

Uzaktan görünür tepeler,dağlar.
Harap olmuş köyde üzümlü bağlar.
Anılarda kaldı o eski çağlar;
Çiftlikler kurulmuş köyüme bakın.

Parası bol diye soğan ekerler.
Görmek için bin bir zahmet çekerler;
Satılmazsa gece çöpe dökerler
Cömertler sorulmuş köyüme bakın.
 
AYŞE duygulanıp şiire dökmüş,
Cahil,bahçedeki gülleri sökmüş,
Bülbül figân edip boynunu bükmüş;
Kayalar örülmüş köyüme bakın.

 

 
DAVET
Gel;ey gönül,burdan köye aşalım.
Hoş sohbetli selam verelim gönül.
Karnımız acıktı,tez ulaşalım,
Nefis yemeklere erelim gönül.

Meşhurdur ovada çitime bostan,
Tatlı kış keleği ver yesin hastan,
Pekmezi sahadan,ayranı tastan,
Yiyip,içip burda duralım gönül.

Yağlı mayalısı,tandır çöreği,
Orakta yapılır hamur böreği,
Bunca nimet bize dinin direği,
Midelerde hatır soralım gönül.

Kışın kaymağını,yazın sütünü,
Koyunların külbastıdan etini,
Pilav üstü gelir kazın bütünü,
Olukta üzümü görelim gönül.

Yemeğin sonunda hasıda konur,
Sağ olun bizlere verdiniz onur,
Hamd olsun Allah’a dua okunur,
Gönüllerde dostluk kuralım gönül.

Ovakarapınar Köyümün adı,
Masaf mantısının güzeldir tadı,
Ey AYŞE ÇOBAN’ım yedin kalmadı,
Şükredip Çorum’a varalım gönül.
 
UYANIŞ
Mevsim dönüp bitince kış,
Doğan güneş gülüyordu.
Tüm canlıya vardı bir iş,
Doğa bunu biliyordu...

Yağdı yağmur,esti rüzgâr,
Oylum oylum eridi kar.
Çiçeklerle gelen bahar,
Dinleyin,neler diyordu.

Yeşil ipek,gümüş oya,
Nakış nakış yağlı boya.
Yunus Emre bu tabloya,
Âşık olmuş yanıyordu...

Bülbülün yası bitecek,
Gülün dalında ötecek,
Bahara neşe katacak
Sevgililer geliyordu...

Güneş tepeden vurunca,
Bedeni aşk sarınca,
Ferhat’ın dağı yarınca
Halkın yüzü gülüyordu...

Kainat sırlarla dolu,
Siz demeyin kara çalı,
Gül içinde sızan balı,
Uyananlar görüyordu...

Hakk aşkına yanar od’a,
Zikreder çağlayan su da,
Canım sana olsun feda,
Rabb’im neler veriyordu...

Güzel yurdum,yüreğim ak,
Havan temiz,suyun berrak,
SEVGİCAN der ki şu toprak,
Ana olmuş seviyordu...
 
GÜL ÇİÇEKLERİM
Sadıktır anası,topraktan doğar,
Baharda uyanır dal çiçeklerim.
Seher yeli ile tan yeri ağar,
Açsın yaprakların bol çiçeklerim.

Bülbül aşık olur konar dalına,
Arılar uçuşur bal çiçeklerim.
Sevenler gülleri takar şalına,
Kokar burcu burcu al çiçeklerim.

Güneş doğsa çiçeklerim destene,
Gülerdi yüzleri gül çiçeklerim.
Yağmur yağsa çisil çisil üstüne,
Şarkılar fısıldar gel çiçeklerim.

Yel estikçe nazlı nazlı sallanır,
Dalların yeşil bir tel çiçeklerim.
Demet demet sevgilerle yollanır,
İstemem değmesin el çiçeklerim.
 
ZELZELE
Hep bir oldu zengin fakir
Çorum sallandığı anda.
Rabb’im bağışladı şükür,
Kullarını dar zamanda.

Allah’ın lütfüdür yine,
Uyandık ezan sesine,
Geçmiş olsun cümlesine
Tüyler ürperdi insanda.

Bir zaman salladı durdu,
Korkanlar çadırı kurdu.
Bebekliye çadır zordu,
Diye düşündü olanda.

İsteyen tedbirin alsın,
Takdiri Mevlâ’ya salsın,
İsterse evinde kalsın
Yazıyordu şu yayında...
 
 
DAĞLAR
İşte geldim gidiyorum
Ciğerim köz oldu dağlar.
Kavuşmuşken nazlı yare
Akşamın tez oldu dağlar.

Dağlar sizi adım,adım,
Dolaşıp sevgi aradım.
Daha almadan muradım
Baharım güz oldu dağlar.

Kovanda çırpınır arı,
Gençlik gitti ömür yarı,
Bekliyorken ilk baharı
Dallarım buz oldu dağlar.

Siyah saça beyazlar sim,
Ölmeyen odur ki;isim.
Anılarda kalan resim,
Gönlümde giz oldu dağlar.

SEVGİCAN’ım candan geçer,
Kişi ektiğini biçer,
Dünya handır konan göçer,
Yollarım toz oldu dağlar.
 
 
DİNARDA DEPREM
Bazı ölü,bazı diri
Çekiyorsun kara toprak.
Gidenin gelmez haberi,
Tutuyorsun kara toprak.

Kastın nedir senin bunca.
Ne gül dersin,ne de gonca.
Gerek var mı idi sence,
Ne diyorsun kara toprak.

Kara kazanlar dizilmiş
Yazılar kara yazılmış,
Toplu mezarlar kazılmış
Yutuyorsun kara toprak.

Dün Erzincan bu gün Dinar,
Mevlâ kullarını sınar,
AYŞE der yüreğim yanar,
Bakıyorsun kara toprak.
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 

08 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

DEMİRCİ Metin 1951 Şair Yazar
1951 yılında Çorum'un Osmaniye Köyünde doğdu. Çocukluğu köyde geçti. O günlerin zorluklarını yaşadı. O zamanlar köyde okul  olmadığı için Kırkdilim Köyüne gitti. Daha sonra öğrenimine kendi köyünde devam etti. 
Arkadaşı  Orhan Kuyu'nun deyimiyle,o etkilenen uzak taşranın kendine özgü havasıyla yetişti. 
Öğrenim yılları çok başarılı geçmiştir. İlköğretim ve lise yıllarında başlayan okuma  sevgisi Metin  Demirci'de  sonraları  bir  tutkuya dönüştü. Onunla konuşanlar onun,her konuda ve farklı anlayışlarında pek çok bilgiye sahip oluşunu,bu renkli okumalara bağlamak mümkündür. 
Şiirle ciddi olarak 1979'larda başlar. 1983' ten itibaren pek çok dergide şiirler yayınlanmıştır. Bunlardan  birisi 1979-1989 yılları arasında Ankara'da yayınlanan " Aylık Dergi"dir.  İlk  şiiri ise Çorum Meslek Yüksek Okulu  yayını  olan  "Mesleki Kültür" adlı dergide çıkmıştır.  Bu akış daha sonra İstanbul'da yayınlanan "Hüner","Bu Meydan","Kar delen"  gibi dergilerde devam etmiş,oradan da"Kırağı","Düş Çınarı"  gibi  dergilerde sürüp gitmiştir. Bu arada Metin Demirci'nin gazete ve başka dergilerde pek  çok deneme ve makaleleri yayınlanmıştır. 
Arkadaşlarıyla birlikte Çorum'da " Duruşma"  adlı bir dergi çıkarmıştır. Halihazırda "Çorumlu 2000" ve "Kilim" gibi dergilerde yazmaktadır.   Deneme ve makalelerini toplayıp yayınlamaya  gayret etmektedir. "Ne Sen Varmış Senden Sonra" adlı bir  şiir  kitabı  vardır. Ayrıca "Çorumlu Yazar ve Şairler" adlı bir oluşuma ön ayak olanlar dan birisidir. 
Metin  Demirci;şimdi emekli bir öğretmendir.   Kendi söylemleriyle memuriyet kokan düşüncelerden kurtulmuştur. Velhasıl;daha özgün ve da ha özgür eserler bekleyeceğiz Metin Demirci'den  Metin Demirci;tekrarı sevmeyen bir sanatçıdır. Şiir ve düz yazılarında  orijinalliğe  önem verir. Ona göre yeni bir fikri olmayan sanatçı susmalıdır.  Sanatçının   susması kendini tekrarlamasından ya da   başkalarını taklit etmekten daha iyidir. Metin  Demirci'ye göre: "Hukuk sanata sınır koymaz. Çünkü bu   ikisi çelişemez. Yani ; düşünce suçu olsa bile sanat suçu yoktur. Hukuk sanat suçunu  meşru  saymaz.  İyi  ve  güzeli  amaç edinen sanat nasıl olurda kötü ve  çirkini  kendine araç edinir " Açıkçası ; Metin  Demirci,halâ aramızda yaşamaktadır.  Onu  çok  çabuk tanıyabiliriz. Özel kişilerin, özel  tavırlarla  kendini belli etmesi kadar doğal ne olabilir ki ?
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
 
 
AŞ DÜŞÜRÜR KASIMLAR
Korkuyu kokuyla korkuttuk
Ölü bahar çiçekleri ağır ağır
Kalem kırma ustalarına
Bakır yüklü adımlarla
Cümbür cemaat yanlışa tırmandık
 
Büyük boyun kırma gününde
Yalanın yanlışa poz verdiği anda
Kör ve sağır jüriye rağmen
Yolcum çölden geldi bir eli deniz
Taş başa bir söz söyledi
Oradan geçmedi bunca yıl
 
Ayaklara ağırlık kulluklar
Törenlerde kurban kurban yürüdüler
Ve yolcum çölden geldi bir eli deniz
Ve bir kez ve ilk kez batıla diklendi
 
   
SEVDALANMAK BAHARA
Ey kalbim…
Yoldaş et hüzünlü şiirine
Sende bu aşk tiryakiliği sürecekse eğer
Daha nice sevdalara destan olsun
 
Biliyorum huysuzluğun bahardadır
Bir çiğdem kokusudur kanına giren
Kabar ey içimin denizi kabar
Daha nice Nuh’a tufan olsun.
 
Her gece kement atarsın yıldızlara
Kaç kez donandın gelinliğe
İnan ki nazından değil gecikmesi mutluluğun
Sabret daha nice yağmurlara Nisan olsun

 

   
   
   
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 

11 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Zeliha GÖK 1973 Şair
  •  10 Ağustos 1973 Çorum doğumluyum. ilk ve orta dereceli öğretimimi sırası ile İnkılap ilköğretim ve Fatih lisesinde devam ettim okulu tamamlamadan bıraktım şuan halen açık lise derslerine devam ediyorum, 1990 yılının ekim ayında Çorum BAKKALLAR Ve Bayiler Odasında Genel Sekreter olarak göreve başladım. İki yıl aradan sonra Tekelin özelleşmesi ile kurulan Bak-Bay Gıda A.Ş. de satış temsilcisi olarak tekrar işe başladım şuan halen aynı şirkette çalıştım.
  •          Şiir yazmayı çocukluğumdan bu yana devam ettiriyor fakat zaman ayırmada güçlük çekiyorum. GÖK-KIZ Mahlasını kullanıyorum. Sayın Mahmut Selim Gürsel beyin desteği ile yazmaya tekrar başladım ve elimden geldiğince Sarı Çiğdem'le devam edeceğim.
  • Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
     
     
    ZELİHA GÖK
    SARIÇİĞDEM
    Gün doğmuş güneş açmış göğsüme
    Buzlar erimiş suya dönmüş toprağıma
    Cemre düşmüş bahar gelmiş gönlüme
    Sarı çiğdem nerde kaldın beklerim
     
    Yağmur yağmış yedi renk gökkuşağı
    Gönlüm pırpır bir yukarı bir aşağı
    Şu bedenim gah ölüyü gah yaşayı
    Sarı çiğdem nerde kaldın beklerim

    Umutlarım yaprak yaprak açayı
    Gökyüzüne türlü renkler saçayı
    Söyle gardaş nerden buldun bu sarı boyayı
    Sarı çiğdem nerde kaldın beklerim
     
    Gözlerime ışık kat etme gel gayrı
    Mutluluktan yana dörte bir ver payı
    GÖKKIZ derki geldi bak mayıs ayı
    Sarı çiğdem nerde kaldın beklerim
     
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     

    12 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    GÖKGÖZ Mustafa 1971 Şair
    30 Temmuz 1971 de Çorum'da dünyaya geldim. İlk öğrenimimi Çorum Merkez Albayrak ilkokulu,Orta okulu Çorum Merkez İmam Hatip Lisesi Ortakısmı, Liseyi Çorum Merkez Atatürk Lisesi, Yüksek öğrenimimi ise Erciyes Üniversitesi Kayseri Meslek Yüksek Okulu Bilgisayar Programcılığı bölümünde 1991 yılında tamamladım.  Şu anda Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi Kamu Yönetimi 3. sınıfta öğrenimimi sürdürmekteyim. 1991 yılında üniversiteyi bitirdikten sonra bir süre Kayseri, Niğde, bulunan bazı öğretim kurumlarında bilgisayar öğretmenliği yaptım. 1993 yılında Çorum'da Gökgöz Bilgisayar'ı kurdum , o tarihten beri bu şirketle ticari faaliyetlerde bulunmaktayım. Programlama dilleri, veri tabanları ve web dizaynı konusunda uzman sayılırım. 2000 yılında bedelli askerlik görevimi Kütahya 2.Jandarma Er Eğitim Taburunda Jandarma Er olarak yaptım. 
    Fanatik Fenerbahçe'li ve müzik tutkunuyum, bağlama, mızraplı ve yaylı tambur çalmakta, Mimar Sinan Halk Eğitim Merkezi T.S.M. korosunda görev yapmaktayım. Geçmişte bir süre yerel ve ulusal gazetelerde muhabir , köşe yazarı olarak çeşitli yazılar yazdım, bazı dergi ve gazetelerde şiirlerim yayınlanmıştır. 
    Evli ve ikiz kız çocuk babasıyım. İngilizce biliyorum. 
    Halen Liberal Demokrat Parti  Çorum İl Başkanlığı yaptım.
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
     
     
    DENİZ KENARINDA
    Zemherin soğuğunu dün giyindim sırtıma,
    Bedenim üşümeyi yokluğunla unuttu,
    Uzaklardan bir gemi yaklaşırken rıhtıma,
    Yine aklıma geldin ağlayacağım tuttu.

    Göz yaşımı akıttım, masmavi dalgalara,
    Ecel gibi bir rüzgar yanağımı kuruttu,
    Hıçkırığım aksetti gökteki martılara,
    Onların çığlığını deli bir rüzgar yuttu.

    Dalgaların sesinde saba nameler duydum,
    Sanki ney sesi vardı, sanki çalan bir ut du,
    Mihrabım diyerek bu namelere uydum,
    Beni yaşatan işte böylesi bir umuttu.

    Minarelerden gelen tatlı bir ezan sesi,
    Duyunca daldığım, bambaşka bir boyuttu,
    Sağ yanağıma konan perilerin busesi,
    Şaha kalkan gönlümü bir an için uyuttu.

    Gözlerimi ufuğun uzaklığına diktim,
    Gördüğüm şey sadece karanlık bir buluttu,
    Anladım ki ben bugün dünden daha siliktim,
    Anladım ki bu dünya kocaman bir tabuttu.
     
    BAHARA ÖZLEM
    Gönlüme düşen bu üçüncü cemre,
    Ne var ki tohumlar yeşermez oldu.
    Bir yalancı bahar, bir garip devre,
    Bülbüller güllere sır vermez oldu.

    Baharı bekliyor solan çiçekler,
    Arılar çiçekten bal dermez oldu,
    Boşunadır sevda üzerine dilekler
    Gönüllerde sevgi uç vermez oldu.
     
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     

    13 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    GÜLTEPE Şükrü 1950 <Yazarımız>
    Çorum Merkez Ahmatoğlan köyünde 05,02,1950 yılında doğdu. Ilk okulu  köyünde tamamladı. Orta ve lise öğrenimini Çorum’da yaptı. Askerlik dönüşünde 06,04,1974 tarihinde Çorum Ortaköy ilçesinde göreve başladı. 20,07,1974 tarihinde Kıbrıs Çıkartmaları için ihtiyat olarak askere alındı. 
    Bu görevden dönünce aynı görevde çalıştı. Çorum Merkez İlçe adliyesinde bir müddet çalıştıktan sonra emekli oldu. Evli ve üç çocuk babasıdır.
    Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info  çalışmaları yayınlanmıştır
     
     
     
     
    Şükrü GÜLTEPE
    ÖZLEDİM KÖYÜMÜ
    Özledim köyümü gidemiyorum.
    Kalbim hüsran olmuş gülemiyorum.
    Gözüm yaşı ırmak silemiyorum.
    Dağlar duman olmuş,bulamıyorum.
     
    Gurbetlik hasreti sinemi dağlar.
    Yavrular yoluma bakıpta ağlar,
    Güz gelir,hazana çevrilir bağlar,
    Dağlar duman olmuş,bulamıyorum.

    İnsan olan benliğinden geçer mi ?
    Hakikat dostlarım yüksek uçar mı ?
    İkrar veren sözlerinden geçer mi ?
    Dağlar duman olmuş,bulamıyorum.
     
    ŞÜKRÜ der ki;böyle yazdım,okudum.
    Halı,kilimlerde desen dokudum.
    Şüttek çıkan kaşık kadar ak idim,
    Dağlar duman çökmüş,,bulamıyorum.
    23 01 2001
     
     
    Şükrü GÜLTEPE
    KÖYÜM
    Akşam olur koyun,kuzu melerdi,
    Analar tandıra unu elerdi,
    Çocukları okullara salardı,
    Köy düzeni böyle akar giderdi.
     
    Çalışarak tarlalarda coşardık
    Herk zamanı manda öküz koşardık
    Hasat bol olunca bizde yaşardık
    Köy düzeni böyle akar giderdi.

    Pınarlar ırmak olur çağlardı
    Gelin kızlar helkeleri takardı
    Tandırları ekmek için yakardı
    Köy düzeni böyle akar giderdi
     
    Köyümün sorunu çoktur yazarım
    Avare avare bende gezerim
    GÜLTEPE'yim bu ahvale benzerim
    Köy düzeni böyle akar giderdi
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     

    15 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    GÜRSEL Mahmut Selim 1947 <Emekli Kütüphane Md. Yr. Gürsel Yayınevi Sahibi, Yazar, Çizer, Çeker>
    1947 tarihinde babamın subay olarak bulunduğu Erzurum'da bir at arabasında doğum evine giderken doğmuşum. Babam Eminsu Ali Rıza Gürsel, annem ise Fahriye hanımefendi idi.  İlkokula İskenderun'da başladım. Ankara' da bitirdim. Ankara Yenimahalle Orta okulunun birinci sömestrsinde babamın emekli olmasından dolayı 1960 yılında Çorum'a gelince Atatürk Ortaokuluna devam ettim. Babamın "oku da oğlum ceketimi satar seni okuturum" diyerek bana yaptığı nasihatleri ters tepki yaptı, okumuyorum diyerek okulu birinci sınıfta bıraktım. Marangoz çırağı olarak Azmi Başar ustanın yanına girdim.  Askere gidene kadar ustanın yanında çalıştım. 1967 tarihin de askerlik dönüşü, Ankara Emniyet Müdürlüğüne teknisyen olarak göreve başladım.  Ortaokulu dışarıdan 2 yılda bitirdim 1972 tarihinde polis memuru olarak Ankara'da çeşitli şu beler ve kara kollarda çalıştım.
    16 Eylül  1973  tarihinde  Selma (Kurşuncu) Hanımefendi ile evlendim.  1978 yılında ayında naklen Çorum İl Halk Kütüphanesine Memur olarak geçtim.  Dışarıdan Çorum Ticaret Lisesini iki yılda bitirdim. Kendi kendime Osmanlıca’yı öğrenmeye uğraştım, Hat sanatı ile biraz ilgilendim 150 ye yakın Ser levham var, Çorum Güzel  Sanatlar Galerisinde ve Kütüphane salonlarında bu levhaları sergiledim.
    3.  8. 1988 tarihinde İl Halk Kütüphanesi Müdür yardımcılığına atandım.  1990 tarihinde  kütüphanelerdeki kitapların tasnifi ile ilgili 10 yıllık bir araştırmamı "Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey)"kitap haline getirip Kültür Bakanlığına sundum. Kitabımdan Türkiye'deki bütün Kütüphanelere dağıtılmak üzere 1000 adet satın aldılar.  Bitlis Tatvan’a tayin edilme olayım beni çok yıktı. Fakat bu üzüntümün boş olduğunu zamanla gördüm. Rabbimin izni ile Hacca gitmek nasip oldu, iki kitap daha yayımladım ve elinizde bulunan bu derginin çıkmasına vesile oldum. Mesleklerin insanlara sağladığı maddi avantaj olarak, evinizi geçindirecek, namerde muhtaç etmeyecek avantajından başka, manevi olarak; sizin yaptığınız işlerle ilgili karşılaştığınız problemleri değerlendirirseniz avantajların neler olabileceğini hayat okulundan öğrenmiş oldum.
    İdealim: Çorum'a  tam teşekküllü bilgisayar ortamında bir kütüphane kazandırmaktır. Bu idealim yüzünden tayinim çıktı. Emekli Olunca Gürsel Yayınevini açtım. Yayımlanmış çalışmalarım bulunmaktadır. Bunlar: 
    " Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey) ",  "Çorum'da Yatan Meşhur Yatırlar", 
    "Çorum 97" ve  "Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergisi 63 sayı basıldı ve Bu sayfalardan Internet'te yayınlanmakta"“Çorum 2002”  
    "Menakıb-ı Koyun Baba 2004 "Hacım 2007"İnternette yayımlanan sitelerim:
    http://corum.name
    http://corumlu.com
    http://dergisi.info
     
     
     
    Mahmut Selim GÜRSEL
    MEVSİMLER

    Bir mevsimdir dünya denilen yerde
    Yaşanan ayların bir bir dizininde
    Bir mevsimde iken bizler bekleriz
    Değişecek diye hep başka hayalle
     
    Aralık, Ocak, Şubat bir bir de
    Kış mevsimi demişler soğuk yerde
    Kıymetlidir geceleri, günleri bilmeyiz
    Sıcakları özleriz hep bu mevsimde
     
    Mart, Nisan, Mayıs sıra ile gelirde
    Baharın umudu hep nedense içimizde
    Yağan yağmur ve selleri sevmeyiz
    Bitkiye, insana su gereklidir de
     
    Haziran, Temmuz Ağustos gelince de
    Sıcaklardan bunalırız hepimiz de
    Serinlemek için su kenarı isteriz
    Sıcakları da sevmeyiz biz nedense
     
    Eylül, Ekim, Kasım uzaktan bize de
    Son baharım hüznü çöker içimizde
    Yine diğer ayların gelmesini isteriz
    Ne isteriz bilmem mevsimlerden de.
    26/07/2009 19.35 Çorum

    Mahmut Selim GÜRSEL
    DAĞLARA SESLENİŞ

    Ulu başları karlı dağlar,
    Sizin de bir derdiniz var mı?
    Yaşayan insanlar gibi
    Sizinde bir dostunuz var mı?

    Çınar dikili eteklerin,
    Bir gün kesilir elbet senin.
    Bu kesilen nefeslerin,
    Acısı de sizde var mı?

    Bizler geldik bu dünyaya,
    Rabb’i sena ve anmaya,
    Size ulu dağlar dedik,
    Rabb’imizin ol emriyle

    30 Ağustos 2001

       
    Mahmut Selim GÜRSEL
    EVLER VE DAĞLAR

    Birbirini izleyen vagonlar gibi
    Sıra sıra dağlarımız var.
    Yaptığımız yapılar neden ovada?
    Dağların etekleri barınmaya yarar.
    Hiç gördün mü sen eski kavimden
    Ovada bulunan bir yapısı var!
    Onlar yılların birikimi ile yaşar
    Birikimlerden fayda umarlar.
    Yapısını dağ eteklerine yapar,
    Neden diye düşündük mü?
    Deprem, sel ve rüzgâr gerekçesi bunlar.
    İşte atalar ondan evini dağda yapar!
    15 Kasım 2011 14,30 Çorum

    Mahmut Selim GÜRSEL
    ULU BAŞLARI KARLI DAĞLAR

    Ulu başları karlı dağlar,
    Sizin de bir derdiniz var mı?
    Yaşayan insanlar gibi
    Sizinde bir dostunuz var mı?

    Çınar dikili eteklerin,
    Bir gün kesilir elbet senin.
    Bu kesilen nefeslerin,
    Acısı de sizde var mı?

    Bizler geldik bu dünyaya,
    Rabb’i senaya ve anmaya,
    Size niçin ulu dağlar dedik?
    Rabb’imizin bir emriyle.

       
    Mahmut Selim GÜRSEL
    GÖNÜL GÖZÜ

    Gördü gözü O’nu gördü,
    Soramadı O’u,kimi, seni,
    Bekle de gör dedi özü,
    Gözüm seni bekliyorum.

    Dağlar,ovalar bahçeler,
    Hepsi birbirini ekler,
    O’na bakan gözler görür
    Gönül gözü,hayat özü.

    Sallanma be deli gönül,
    Arlanmayan hiç arlanmaz,
    Kırkından sonra azanı
    Teneşir bile paklamaz.
    10 Temmuz 2002

    Mahmut Selim GÜRSEL
    YAŞAMA

    Gök gürlüyor şu anda
    Şimşekler yalatıyor duvarları
    Geldiğimiz dünyanın düzeni bu
    Bir yağmur, bir kar, bir dolu!
    İşte tabiatın manası!
    İşine gelirse de gelmezse de
    Yaşadığın yerin tabiatıyla
    Mevsimler bu yaşamın aynası
    Baharı, yazı, sonbaharı kışı
    Sırası ile gelir geçer günler arası
    İşte tabiatın manası!
    Sevindirir tabiatın gidişatı bizleri,
    Üzdüğü de olur depremleri selleri
    Yaşadığımız yer bu dünya tabiatı
    Katlanmak gerek yaşamak sanatı
    İşte tabiatın manası!
    05/03/2016 Çorum 02,22

       
       
    Mahmut Selim GÜRSEL
    AKŞAM MI OLDU ?

    Güneş doğunca semada
    Beyaz gül de olsa dalda
    Aydınlanmış alanlarda
    İnsan beyaz tenli de olsa
    Gölgesi siyah olur.
    Gölgeleri görünce de;
    Akşam mı oldu ? Der!
    Kar yağınca dallara
    Beyazlık her yeri kaplasa
    Gölgesi siyah olur.
    Derim ki kendi kendime
    Neden? Bilenler varsa.
    Siyah gölgeler neden?
    Yoksa gördüğüm ben
    Gölgesi siyah olur.
    Bence akşamın karanlığı
    İnsanda, gül de yaşadığı
    Görüntünün tersi ise
    Gölgesi siyah olur.
    01.05 11/07/2007

    Mahmut Selim GÜRSEL
    ANLARSAN

    Çiçeklerin zamanı gelip açtığı gibi
    Doğduk bu tabiatını içinde bizde;
    Vakti gelince solup kalan çiçekler gibi
    Zamanı gelince gideceğiz elbet bizde
    Buralarda gördüğümüz otlar böcekler
    Meleyen kuzular, böğüren inekler
    Daha duymadığımız binlerce ses var
    Hepimiz buradayız tabiatın içinde
    Göklerden delinircesine aksa da yağmur
    Elimiz yaşadığımız mahkum tabiata, zamana
    Görün görebileceğiniz güzellikleri
    İnceleyin denizlerin derinliklerini
    Neler var buralarda, inciler mercanlar
    Memeli hayvanlar, çeşit çeşit balıklar
    Renk renk hayvancıklar ile dolu derinlikler
    Gözünüzü çevirince semayı ne olduğunu,
    Görünce gözünün alabildiği uzaklıktaki aydınlığı
    Hava kararınca gecenin zifirisinde görürsün
    Donanmış kandiller gibi yıldızları burçları
    Anlarsın insan olarak ne kadar küçücük olduğunu
    04/03/2016 Çorum 20,10

       
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     

    16 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    HARDAL Rıza 1937 <Folklorcu-şair>
     Rıza Hardal 1937 yılında Çorum Kuşsaray Köyü'nde doğmuştur.Küçük yaşlarda annesini 7 yaşında da babasını kaybetmiştir.Amcası tarafından 1945-50 yılları arasında ilkokulu Kussaray Köyü'nde bitirmiştir.1950 yılında Ladik Akpınar Köy Enstitüsüne girmiş, 1 hafta sonra okulu terk etmiştir.Köyde çiftçilik ve çobanlıkla geçimini sağlamıştır.
     
     15.12.1959'da evlenmiş.26.01.1960 da asker olmuştur.Vatani görevini İsparta' da yapmıştır.1962'de askerden dönmüştür. Döndüğünde çiftçilikle uğraşımsını sürdürmüştür.15.03.1970 yılında Halk Eğitim Merkezine 657 Devlet Memurluğu Statüsüne girmiş, Halk Eğitim Folklor ve sosyal faaliyetleri yürütmüştür.Oğlu Ali Hardal ile halk oyunları öğreticiliği yapmış, 26 yıl 3 ay yurt içi turnelerine Çorum'u temsilen Hitit Folklor topluluğunu götürmüştür. Festivallerden bazıları 26 Ağustos 1971 Malazgirt Savaşının 900.yıl dönümü Festivali, Erzurum, Sivas Kongre şenlikleri, Ağrı, Artvin İllerinin Kurtuluşları,Edirne Kırkpınar Şenlikleri vs... buna benzer 26 yıl 67 ili dolaşmıştır.1995'de emekli olmuştur. 
    Rıza Hardal bir okuma meraklısı olduğu için 3 oğlan 2 kız 5'ini de okutmuş eğitim öğretim katarına katmıştır.
    Rıza Hardal bir okuma meraklısı olduğu için 3 oğlan 2 kız 5'ini de okutmuş eğitim öğretim katarına katmıştır. 
    İlkokul çağlarından itibaren yazı yazmaya başlamış 500'ü aşkın ürünü vardır.Bunlar Avrupa'da, Ankara'da, Çorum da  yerel gazete, dergi ve bültenlerde yayınlanmaktadır. Çocukları Anadolu'nun çeşitli yörelerinde görev yaptığından uğraşılarım arasında, yurt içi gezilerinde araştırma yaparak yerel gazete ve radyolarda ürünlerini sergilemektedir. 
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir
     
     
    Rıza HARDAL
    ÇİĞDEMLİ ÇİÇEKLİ KÖYÜM

    Bahar al giyinir,dağ ile taşlar.
    Çobanlar sürüler yaylıma başlar,
    Al,yeşil çiçekler açar ağaçlar
    Sarı çiğdem,çiçek köy yollarında.

    Kalelerin taşı,gözlerin yaşı,
    Turnalar uçuyor,çiftelli eşi,
    Geride bıraktık üç aylık kışı,
    Sarı çiğdem,çiçek köy kırlarında.

    Martta doğar,Nisan ,Mayısta ölür,
    Kimi ikiz,kimi üçüz doğurur,
    Bunu gören çoluk çocuk sevinir,
    Sarı çiğdem,çiçek köy yollarında.

    Yaz geçmeden ömrü kısadır geçer,
    Bütün tabiata kokusun saçar,
    Çiğdem yazın geldiğini müjdeler
    Çiğdem çiçek,biter yaylalarında.

    Kırda kekik,yavşan biter yoncalar.
    Çocuklar uyutur anne nen çalar,
    On iki ayda da,iki ay yaşar,
    Çiğdem çiçek,biter yaylalarında.

    İpek çiçekleri kumaş oluyor,
    Gençler söküp başlarına doluyor,
    HARDALIM der dağlar al bürünüyor,
    Çiğdem çiçek,biter köy yollarında.
    28.03.2002

    Rıza HARDAL
    MİNİK KUŞLAR,GÜZEL KUŞLAR

    Yeşil dallara konmuşlar,
    Minik kuşlar,güzel kuşlar.
    Şimdi bir cıvıltı başlar,
    Minik kuşlar,güzel kuşlar.

    Bir çiçek gibi açarlar
    Etrafa neşe saçarlar
    Birden pırr diye uçarlar,
    Minik kuşlar,güzel kuşlar.

    Tüylerinde seher yeli,
    Dillerinde gönül teli.
    Seslerinde sevgi dolu
    Minik kuşlar,güzel kuşlar.

    Düşünerek ayazları
    Unutmayın bu kışları,
    Bahçemin yaramazları
    Minik kuşlar,güzel kuşlar.

    Dal üstünde dizi dizi,
    Her mevsim göreyim sizi
    Terk etmeyin yuvanızı
    Minik kuşlar,güzel kuşlar.

    Dalda yuva evinizdir.
    Dağlar taşlar köyünüzdür,
    Hava sizin yolunuzdur
    Minik kuşlar,güzel kuşlar.

    Kuşlar oldu arkadaşım
    Hem kardeşim,hem yoldaşım.
    HARDALIM yuvada boşum,
    Minik kuşlar,güzel kuşlar.
    06,05,2002 Kuşsaray

       
    Rıza HARDAL
    AĞAÇ DİKELİM

    Güzel Çorum’um şu kaleye yaslanmış,
    Kaya yosun tutmuş,toprak paslanmış
    Bir fidan dik diye bize seslenmiş
    Boş durma vatandaş ağaç dikelim !

    Ceviz kumu sever,meşe bayırı,
    Badem taşlık sever,söğüt çayırı,
    Yetiştir ormanı yapan hayırı
    Boş durma vatandaş ağaç dikelim !

    Çorum’un doğusu esiyor Poyraz
    Fidan dikimine verelim bir hız,
    Açılır gül fidan,sümbülle,nergis
    Boş durma vatandaş ağaç dikelim !

    Kazma,kürek koş,sakın boş durma.
    Varıp da ağaca baltayı vurma
    Sıcağı çok sever portakal,hurma.
    Boş durma vatandaş ağaç dikelim !

    Sen dikersin ama bu ağaç benim,
    Hemi havam,suyum,hemi de kanım.
    Canlı varlıkların ahiri ölüm
    Boş durma vatandaş ağaç dikelim !

    Kuralım her semte hatıra ormanı
    Yeşertelim,köşe bucak her yanı
    Daha fazla üzmen Rıza HARDAL’ı
    Boş durma vatandaş ağaç dikelim !
    25 03 2004

    Rıza HARDAL
    BİR GÜN

    Can iğini ten yününden
    Sarar kirmen,ular bir gün.
    Sulu yalçınlar önünden
    Açılar gül solar bir gün.

    Gül dalna bülbül konar
    Diken güle vermez zarar
    Suna saçın baştan tarar
    Saçlarını yolar bir gün.

    Dünya oyur bir gün harap
    Ne gül kalır,ne de turap
    RIZA sebep olan harap
    Gözlerine iner bir gün.

    Kutret kazanı kaynama
    Katılmış seyreder ona
    Ecel kolunu boynuma
    Habersizce dolar bir gün.

    Acı tatlı yenmez olur
    Yalan gerçek denmez olur
    Hep kesilir sular bir gün

    RIZA sözlerini bitirir
    Bülbül gülünü yitirir
    Dört mişi alıp götürür
    Gelmediğe döner bir gün

       
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     

    17 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    İNCE Nihat  1954 <Yazarımız>
    1954 yılında Artvin ilinde doğmuşum. İlk ve orta öğretimimi Artvin’de yaptım. 1974 yılında askere gittim. Muhabere Topçu Çavuşu olarak askerliğimi bitirdim. 1977 yılında Polis Memuru olarak İstanbul’da göreve başladım. Şark hizmeti için Malatya iline atandım.
    1988 yılında şark hizmeti dönüşü Çorum’a atandım. 1997 yılına kadar Çorum’da görev yaptım.1997 yılında emekli oldum. 20 yıldır Çorum’da ikamet ediyorum. 1992 yılında eşimin kanser hastalığına yakalanması ve 1995 yılında eşimin Rahmetli olması neticesin çok sıkıntılı ve duygulu günler geçirdim. O tarihten bu tarihe kadar şiir yazıyorum.
    2006 ve 2007 yıllarında Güzel Türkiye’m ve Özledim adlı iki adet şiir kitabım yayınlandı.Mahalle gazetelerde şiirlerim yayınlanmaktadır. Internet’te Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi’nde http://corumlu2000.corumlu.com  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.corumlu.com ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde http://ayliksiirantolojisi.dergisi.info  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir
     
     
    Nihat İNCE
    SEVELİM ORMANI

    Ağaçsız yerlere yağmurda yağmaz
    Ağaçsız yerlerde tarım olmaz
    Ağaçsız yeri hiç kimse sevmez
    Onun için biz sevelim ormanı.

    Ormansız yerler çöle benziyor
    Bütün ülkem zararını görüyor
    Vatanperver değerini biliyor
    Onun için biz sevelim ormanı.

    Orman insanlara oksijen sağlar
    Kesilen ormana insanlar ağlar
    Orman var ise suyunda çağlar
    Onun için biz sevelim ormanı.

    Erozyonu bile orman önlüyor
    Vatanını seven değerini biliyor
    Güneşte bizlere gölge oluyor
    Onun için biz sevelim ormanı.

    Ülkeni seversen kesme ormanı
    İnsan gibi akar onunda kanı
    NİHAT sever canı gibi ormanı
    Onun için biz sevelim ormanı.
    01/11/2007
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     

    18 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KADAYIFCI Mehmet Ferit 1961 Şair
        24.12.1961 senesinde Çorumda doğdum aslımız İskiliplidir.
    İlkokulu İnkilap'da 1968 senesinde bitirdim.1969 da Atatürk orta okuluna başladım 1972 senesinde 3.sınıfdan ayrılmak zorunda kaldım şayet okusaydım arkeleog olacaktım.Çalışma hayatına atıldım. Askerlikten sonra reklamcı olarak hayata devam ediyorum.
           Evliyim 1984 doğumlu bir oğlum 1993 doğumlu birde kızım var.
     
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
     
     
    ADINI SEN KOY
    Bir zamanlar biri vardı adı bende saklı
    Seviyordum onu yanımda olmazsa da
    Hep yalnız o vardı aklımda
    Seviyordum onu görmezsem de
    Çiçeğin toprağa, toprağın suya
    İhtiyacı olduğu kadar sevdim seni.
    Şimdi yalnızım kurumuş ağaç gibi.
    Soluyor yapraklarım
    Sana o kadar ihtiyacım var güneş gibi
    Bir anlayabilsen beni sevgilim
    Her nefes alışımda seni anarım
    Her baktığım yerde senin izin var
    Öyle seviyorum ki seni
    Sen yanımda olmazsan da sevgilim.

     

     
    Mehmet Ferit KADAYIFCI
    ADINI SEN KOY

    Bağrımda gecelenen bir göle azar azar
    Şiirlerim ruhumdan birer yaş gibi sızar
    Işıklarda gülen ağlayan bir renk varda
    Bir name olur gönlüm titrer bu damlalarda
    Kimi anne bakışı gibi tatlı sıcaktı
    Kimi bağrımı yaran zehirli bir bıçaktı
    Kimi üzgün gözlerde buğulayan sir inci
    Kimi andırıyordu titreyen bir sevinci
    kimini bulutlardan yasemin bir el attı
    Kimini coşkun seller fırtınalar yarattı
    Bütün bunların hepsi süzülüp birer birer
    Yüreğimde aşıyan bir göle döküldüler
    İşte benim hayatım ölmez eserim budur
    Kah ses gibi ürperen kah kuduran bir sudur
    Sevgilim gülme bana bu sudan eser diye
    Düştü suya bir ömür bütün emekler diye
    Senki hülyalrımla beslenen bir çiceksin
    Bu göle biraz eğil kendini göreceksin
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     

    19 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KANDEMİR Rıza   1958 Şair
                01/01/1958 tarihinde merkeze bağlı Çağşak Köyünde Mehmet ve Nazengül’den dünyaya gelmişim. Çocukluk yıllarımı hayvanları otlatarak geçirdim. Doğa ve doğaüstü güzelliklerin hayranıyım.
                İlkokulu Çağşak Köyün İlk Öğretim Okulunda bitirdim. 1970-1971 yılında Orta Okula Sungurlu’da başladım. Orta Okulu bazı özel sebeplerden dolayı birinci sınıftan sonra bırakmak zorunda kaldım.
                1978-1979 yıllarında Vatani Görevimi Ağrı’nın On İkinci Topçu Alayı Uçaksavar Bataryasında yaptım.
                1981 tarihinde özel yaşamımı Yeter Hanımla evlendim. İkisi kız biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıyım.
                1971 yılının Mayıs ayında şiir yazmaya başladım. Halen şiir ve deyişler yazıyorum. Otuz altı yılın birikimini yayınlamış olduğum “ÇİÇEK DİYE KALEMİMİ KOKLADIM” isimli kitabım vardır.
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.

     

     
    TURNALAR
     
    Kanat çırpar avaz avaz bağırır
    Semah için sefa girer turnalar
    Avazında Hak Muhammed çağırır
    Semadan semaha döner turnalar
    Leyli leyli leyli döner turnalar
     
    Yüksek uçar makamına ermeye
    Medine’de Muhammed’i görmeye
    Ali dergâhına yüzün sürmeye
    İkrarı gönülden verir turnalar
    Leyli leyli leyli döner turnalar
     
    Yar yitirsin başkasını sevmezler
    Göz yaşları sel olsa da silmezler
    İkrarsız dergaha varıp girmezler
    Kerbela üstünde yürür turnalar
    Leyli leyli leyli döner turnalar
     
    Kırklar ceme girip safa düzüldü
    Hak emretti o Kur’an-a yazıldı
    Deliller yakıldı engür ezildi
    Bir içip biniyle coştu turnalar
    Leyli leyli leyli döner turnalar
     
    Beş esmada gök kubbeye çizildi
    On İki İmam KUL RIZA’YA yazıldı
    Hak Kelamı Hüseyin’den süzüldü
    Pir aşkına yola düştü turnalar
    Leyli leyli leyli döner turnalar

     

     
    Rıza KANDEMİR
    YAYLANIN

    O koca kartalın karı erise,
    Buzlu sular kuru çaydan yürüse
    Gün doğup başından duman arılsa
    Yolu çamur geçit vermez yaylanın.

    Bahar gelip kızlar yola düzülse
    Çadır yeri birer birer kazılsa
    Oba gelip sıra sıra düzülse
    Bir zaman söylenir göçü yaylanın

    Çam dalına örü yayık kurulsa,
    Ak ekmeğe tereyağı dürülse
    Yoğurtlar yapılsa, kaymak serilse
    Goynunda kuzusu sürü yaylanın.

    Sarı çiçek, mor menekşe açarsa,
    Arı bal aşkıyla kıra uçarsa
    Hopallar çırpınır keklik uçarsa
    Ninni söyler gayri kuşu yaylanın.

    Büyük oluk gürül gürül akarsa
    Madımak yeşerip mantarlar çıkarsa
    Gonca gül açılır kekik kokarsa
    KUL RIZA yolcusu olur yaylanın
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     

    20 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    Özkan KARACA 1977 Şair
    1977 Malatya doğumludur. Hayatı soran takibi,zamanı yoran akiti, dar merkezin sakini olduğu çocukluk yaşlarında her gördüğü sayfaları karalayıp durdu. Ve… hala da duygularında kan , düşüncelerinde an birikmesiyle sayfaları kalem bıçağıyla yaralamaya devam ediyor.
    Ömür süruru tükenene, göz nuru sönene kadar yazma serüvenine ara vermeyecektir. Okuma yazmayı öğrenince kitapların dünyası ile tanıştı. Kitaplarla kafa ve kalbe atlas olan, ufkun perdesini aralayan heyecanıyla geleceğin rengini sayfaların yüzüne vurdu. İlk, Orta ve son olarak Lise ( Tekstil Meslek ) yi gereksiz nitelendirmesi ile 96 yılında terk ederek tahsil hayatına bir daha kapı aralamamak üzere noktayı koymuştur… Tahsil hayatı yetersiz olsa da; genel araştırma merakı, tarihsel derinliklere eğilen yaklaşımı, sanatsal kulvara yönelik açılımı, geleceğin şafağına yorum sunan atılımı, sosyolojik gelişmeleri sorgulayan arayışı devam etmektedir.
    Kendi kendini yetiştirerek, üstatların sohbetlerini dinleyerek, ufukların ötesini izleyerek, hayatın yegane birikimi olan insani bilgileri yakalayarak, gecelerin sessizliğine gömülerek yazı toprağını eserlere serpmektedir. Tahlil - tahsili son nefesine kadar sürdürmek idealinde bileğini bükmeden, fikir kırıntılarını dökmeden; parmağında nişan, yüreğinde işaret azmini uzaklıkların anlı alnına kazımıştır. Hayatın yokuşuna dokunan izi, zamanın yorumuna uzanan ilgisi, yarınların yoluna ilanı: Edep kolunda ve edebi yolunda var oluşun Edep estetiğini boyuyan siyah hece karıncalarını sayfalara yaymakta, kafa kağıdının buruşukluğunu beyaz bulutlara sormaktadır.
    Hüzün dokunan yağmurların takibine ayaklarını sürdü. Tabiattın bağrına kapanarak derdini açtı. Sahillerin uzun dilinde yutularak denizin tokadını işitti. Ölümün soluğunu aldığı mezarlara kaçtı. 90 yılından sonra şiir ve makale yazmaya başladı. İlk makalesi haftalık yayınlanan gazete “Karadeniz Gözde” de köşe yazarlığı ile başlamıştır. Ardından İstanbul merkezli çeşitli dergi ve gazetelerde şiir ve makaleleri yayınlanmaktadır. 2007 yılında var oluşa iki kanat soluğanı ile “İki Kanat” yayınlarını kurmuştur. Süresiz eser ortaya çıkaran kalem erbabı kişilerin ilk göz ağrısı şiir kitabıdır. Kendiside bu geleneğe uyarak ilk eseri olan Aynalar başlıklı 2007 şiir kitabını yayınlamıştır.
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.

     

     
    Özkan KARACA
    GÜN BATIMI...

    Gecenin mezarında alnımı kemiren anılar
    Düşler yurdunun bulutlarını parçalayarak kaçar
    İzbe duvarların hicranında nefes olarak bakar
    Kafa hatırasının defteri soluk kalarak rüyalara yatar

    Yitip giden zamanların toprağı çöktü
    Küskün bulutların özlemi yağmurunu döktü

    Gün batımı güneşin kanlı gözleri
    Gün yakıtı hayatın sıcak şefkati

    Gün batıyor, gün doğuyor
    Zamanlar suya yazılarak kaybolur
    Bulutlar başımızda taç olarak
    hatıralar kuma kazılarak yok olur
    Ufuklar ötesine taş adımı uzatacak
    Gün batımı,
    Gün yakıtı...
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     

    21 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KARADAĞ Mehmet 1949 Aşık Şair
                1949 yılında Amasya Gümüşhacıköy Keçi Köyünde dünyaya gelmişim.
                Bir yaşımda Çorum Osmancık Mehmet Dede Tekke Köyüne dayımlara evlatlık verilmişim. Dayılarım Mehmet, İsmail ve Alidir.
                Babam beni yedi yaşına kadar tekrar köye geri getirdi. İlkokulu Köyümde bitirdim. Okulu bitirdikten sonra babam okutmadığım için köyden ayrıldım.
                Amasya, Çorum, Samsun, Ordu illerini gezdikten sonra İstanbul’a gittim. On beş yıl İstanbul’da kaldım. Çeşitli turnelere katıldım.
                1978 yılında tekrar Çorum’a döndüm. Devlet Su İşleri’nde göreve başladım.
                1980 tarihinde evlendim. Eşim Zeynep KARA Merkez İlçeye bağlı Kavacık Köyündendir.
                Ankara Devlet Su İşlerinde altı yıl çalışarak tekrar Çorum’a geldim.
                2003 yılında Emekli oldum. Üç oğlan babasıyım. İsimleri Çağdaş Ozan Makine Mühendisi, Çağlar Ulaş Sosyal Bilgiler Öğretmeni, Çağatay ise ilköğretim 7. sınıfta okumakta.
                Çeşitli yarışmalarda ödüller aldım. AŞDER’İN Yönetim Kurulunda Üye ve görev almaktayım. Mahalli basında yayınlanmakta ve
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.

     

     
    Mehmet KARADAĞ
    BAHARDA DOĞA NE GÜZEL

    Laleler sümbüller güller açınca
    Baharda doğa canlanır ne güzel
    Renk renk kelebekler birden uçunca
    Baharda doğa dostlarım ne güzel!

    Turnalar da katar katar olunca
    Kırlarda çeşitli çiçek dolunca
    Dereler, ırmaklar suyun bulunca
    Baharda doğa canlarım ne güzel

    Arılar çiçekten alırlar balı
    Çayırlar, çimenler sanki bir halı
    Ağaçlar yeniden veriyor dalı
    Baharda doğa dostlarım ne güzel

    Sanki cennettir ovalar dağlar
    Yeşil zümrüt gibi bahçeler bağlar
    Yağınca yağmuru suları çağlar
    Baharda doğa canlanır ne güzel

    Baharda meleşir koyun kuzular
    Şeyda bülbül taze gülün arzular
    Bahtsız ömrümde yürek sızılar
    Baharda doğa dostlar ne güzel
    Mehmet KARADAĞ
    SORUMSUZ ZAMANA DÜŞTÜK

    Mevsimler şaşırdı doğa bozuldu
    Nasıl bir sorumsuz zamana düştük.
    Ormanlar yok etmek koz oldu
    Nasıl bir sorumsuz zamana düştük.
     
    Sular çekildi göller daraldı
    Uyarı yapıldı duymuyor babalar
    Çöle dönüşüyor yeşil yöreler
    Nasıl bir sorumsuz zamana düştük.

    Artık gazlara çare bulalım
    Arıtmayı gelin erken kuralım
    Felaket gelmeden karar alalım
    Nasıl bir sorumsuz zamana düştük.
     
    Küresel ısından denizler taşar
    Topraksız ülkeler savaşa koşar
    Böyle felakette insan mı yaşar
    Nasıl bir sorumsuz zamana düştük.
     
    Buzullar erirse çok yerler batar
    Kefensiz, mezarsız insanlar yatar
    Felaket üstüne, felaket katar
    Nasıl bir sorumsuz zamana düştük.
     
    Tedbirler olalım zaman dolmadan
    Kıyılar, limanlar talan olmadan,
    KARADAĞI’IM çağrı yapar durmadan
    Nasıl bir sorumsuz zamana düştük.
    07/11/2006 ÇORUM
       
    Mehmet KARADAĞ
    ŞU DÜZENİN HALİNE BAK
    Gezin dostlar dağı taşı
    Silen olmaz akan yaşı
    Kuru yavan olur aşı
    Şu düzenin haline bak

    Haller böyle olmaz şükür
    İsyan etme yüze tükür
    Vade doldu tekbir getir
    Şu düzenin haline bak

    Orman yandı villa doldu
    Olan dostum bize oldu
    Her gelenler saçlar yoldu
    Şu düzenin haline bak

    Güzel yaşar ağa paşa
    Su katmazlar pişen aşa
    Dokunamam size haşa
    Şu düzenin haline bak
     

    Böyle gitmez batar gemi
    Yarış atı biter yemi
    On milyon maaş hemi
    Şu düzenin haline bak

    İstediğimdir eşit düzen
    İnsan değil insan üzen
    Milyon oldu işsiz gezen
    Şu düzenin haline bak

    KARADAĞIM yazma yeter
    Bize kızan olsun beter
    Doğru kullar çile çeker
    Şu düzenin haline bak
    11/08/2005

       
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     

    22 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KARAKAŞ Sakin
         1961 yılının 31 Mayısında Osmancık'ta doğdum. İnönü Zaferi İlkokulunu bitirdikten sonra ortaokul ve liseyi Osmancık'ta bitirdim. 1981 yılında Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesini kazandım. Üniversiteyi bitirdikten sonra,1986 yılında Kütahya Sabuncupınar İlköğretim okuluna öğretmen olarak atandım. 1989-1992 yılları arasında Çorum Sungurlu Kavşut Ortaokul Müdürlüğü görevinde bulundum. Askerliğimi 219 dönem İstikam Yedek subay olarak Çorlu'da tamamladım. 1992-1995 yılları arasında Sungurlu Fevzi Çakmak ve Yavuz Selim İlköğretim okullarında çalıştım. 1995 yılı Mayıs ayında Osmancık Çıraklık Eğitimi Merkezinde Müdür olarak atandım. 8.5 yıl boyunca Osmancık Çıraklık Eğitimi merkezi müdürlüğündeki görevimi sürdürdüm. 18 Kasım 2003 tarihinde atandığım Laçin Halk Eğitimi merkezi müdürlüğünü sürdürmekteyim. 2003 Yılında Gazi Üniversitesi Fen bilimleri enstitüsünde endüstriyel Teknoloji Eğitimi alanında Yüksek lisans Eğitimimi tamamlayarak  alanımda bilim uzmanı unvanını aldım. İlkokul sıralarında gazeteci ve edebiyatçı olmayı arzu ederdim. Bu isteğimi kısmen gerçekleştirmiş bulunmaktayım.
               Osmancık Haber Gazetesinde 8 yıl boyunca sürekli köşe yazıları yazdım. Çorum'da yerel gazetelerde zaman zaman şiirlerim yayımlandı. 1996 yılının Ocak ayında merkezdeki arkadaşlarımla birlikte "Osmancık'ta Çıraklık ve Mesleki Eğitim" dergisini çıkardık. Bu dergide araştırma,yazı ve makalelerim yayımlandı. Çorumlu İki bin ve sarı Çiğdem dergilerinde de zaman zaman yazı ve şiirlerim yayımlandı. Şu anda Çorum kent haber gazetesinde Salı,Perşembe ve Cumartesi günleri "Sakin KARAKAŞ İle Söz Harmanı isimli köşede yazılar yazıyorum. Yazdığım yazılardan dolayı herhangi bir özel ödül almadım. Fakat;pek çok kişi veya kuruluştan teşekkür niteliğinde mektuplar aldım. 
          En önemli idealim,yönetici öğretmen olmaktı. Bu idealimi gerçekleştirdiğim için mutluyum, insanı sevk ve idare etmek için çeşitli kurs ve seminerlere katıldım. Bu da idealimin gerçekleşmesi için önemli aşama. Ayrıca gelecekte Osmancık'ta günlük bir gazete çıkarılması için manevi katkıda bulunmak ideallerimin arasında yer almaktadır. Osmancık kültür hayatına ne kadar katkım olursa mutluluğum o derece artar. 
           "Yağmurlara Sözüm Var" adını verdiğim ilk şiir kitabım  1998'de yayımlandı. Ayrıca Merkez Müdürlüğü adına sahipliğini yaptığım "Osmancık'ta Çıraklık ve Mesleki Eğitim"dergisi toplam 10 sayı yayımlandı.  
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.

     

     
    Sakin KARAKAŞ
    NARÇİÇEĞİM !

    Narçiçeğim !
    Şimdi Gölyazı’da
    Kar yağar,yollar buz tutar.
    Sana kavuşmak,sana koşmak istesem;
    Kırkdilim’de geçit vermez bir türlü.

    Narçiçeğim ! Dün gece,
    Sarıldım vefasız kalemime.
    Sana yazmak için uğraştım durdum.
    Lakin;
    Ne bir kelime bulabildim.
    Ne de bir cümle kurabildim.
    Seni aradım mısralarımda,
    Bir titreme sardı bedenimi.
    Derin hayaller kurdum.

    Narçiçeğim !
    Şimdi Osmancık’ta,
    Bilirim uzar gider ince ince selviler
    Selam verir dalları kaynayan yüreğime.
    Uzaklardan el eder,
    Seviyorum seni der.

    Sakin KARAKAŞ
    GİTME TURNAM

    Gitme turnam bizim ele
    Bizim eli kirlettiler
    Dağlarını mahvettiler
    Yeşil bahçeleri var idi
    Çiçekleri kurudu
    Bulanık akar pınarları
    Kalmadı kı kırmızı narları.

    Gitme turnam,ne olursun,
    Yüreğinden vurulursun
    Turnam:
    Bir sorsan eşe dosta
    Dağlarımın kekikleri yasta
    Hemi yazda,hemi kışta
    Yavru turna demiyorlar
    Yüreğinden vuruyorlar
    Kanadını kırıyorlar.

    Turnam ! Ne olur dinle beni,
    Çok seviyor SAKİN seni
    Güzelliğin timsalisin
    Özgürlüğe uçmalısın.

     
    Sakin KARAKAŞ
    KARANFİLLER AĞLIYOR

    Kırmızı ve beyaz karanfiller
    Göz kırpardı, nar çiçeklerine.
    Uğur böceklerine uç uç derdik;
    Papatya toplarken sevmeyi öğrendik.

    Kırmızı karanfiller sevdamızdı bizim
    Annem balkon demirlerine ip takardı,
    Balkon ile sedir arasında çamaşır asardı.
    Karanfillere bakarak büyüdük biz.
    Güney Mahallesindeydi pembe boyalı evimiz.

    Annemin çiçeklere sevdalı bir yüreği vardı;
    O sevdalı yürek benim için dağ kadardı,
    Ablamla kaya dibinden okula giderdik.
    Evimizin bahçesine susam ve fesleğen ekerdik.
    Çarşı içinde berberlik yapardı babam.
    Hayırlı evlat olmaktı bütün çabam.

    Sakin KARAKAŞ
    SEN VE BEN

    Ben;zemheride yağan kar tanesi,
    Sen;Baharda açan tomurcuk gibisin.
    Ve sen,sevgililerin bir tanesi,
    Bozkırda açan gelincik gibisin.
    Ben;dağların erişilmez ucunda;
    Hazan mevsiminin sevdalısı.
    Eylül gecelerinin gönülden bağlısı.
    Sen;nisan yağmurlarıyla gelen beyaz bir çiçek,
    Ben;yağmurlarda çiçeğini arayan kelebek.

       
    Sakin KARAKAŞ
    YAR GELİR

    Osmancık'ta mevsim bahara çıkar,
    Gemici'den kara gözlü yar gelir.
    Mor dağlarım yüreğime göz kırpar.
    Kızlarına biraz eda, naz gelir.

    Kaleden bakınca Kızılırmağa;
    Gör; ufuklardan başlar kıvrılmağa.
    Serpilmiş kent ayak uydurmuş çağa.
    Köprüsünden bir edalı kız gelir.

    Sevdası Aslı'dan,gülüşü Leyla.
    Kaşlar hilali , kavuşuyor Ay'la
    Gözler bir umut;bir umman bir derya
    Bu dizeler cemaline az gelir.

    Kalenin burçlarından bir göz atsam.
    Sırılsıklam yağmuruyla ıslansam.
    Yaylalarda gece yatıya kalsam.
    Aşkı vurur şu dilime söz gelir.

    Yaz gelipte Düztepe'ye çıkınca
    Çiseleyip ince yağmur yağınca
    Ebemkuşağına doğru bakınca
    Ortasından al yanaklı yar gelir.

    Sıradağlar dolanır etrafından.
    Fındıcak'tan, İnegöl'den, Çal'ından.
    Sevenleri anlar ancak dilinden.
    Yaz gelince Kamil köyden nar gelir

    Zemheri de Taşkesen'den rüzgar eser.
    Kısa gündür çarçabuk gelip geçer.
    Beyaz örtü ile olur şaheser.
    Çaldağı'ndan ince ince kar gelir.

    Dutludere'de bir kıpırtı başlar.
    Bir ihtiyar bahçelerde dut aşlar.
    İklime aşıktır orada kuşlar.
    Aman aman nazar değer göz gelir.

     

    "Yaprağçi" yedim bir güzel elinden
    Adın düşmez ozanların dilinden.
    Serin rüzgar esince Gökbel'inden.
    İnal'dan kebab,Kargı'dan kiraz gelir..

    Şöyle bir göz at; etrafı seyreyle.
    Cevizlerin dibinde vakit eyle.
    Çavuş üzümüne de selam söyle.
    Bağlarında bülbül öter yaz gelir.

    Çarşı ortası bir ihtiyar çınar.
    Yusufçuk kuşlar dallarına konar.
    Kanat çırpar, ürperir sevda sunar.
    Aşkı bitmez alevlenir güz gelir.

    Zahmetle yapılır "Irgat böreği"
    Haşhaşlıdır Çam pınar'ın çöreği
    Boş kalmıyor pidecinin küreği.
    Bir tadınca damaklara haz gelir.

    Yakamozlar pırıldayıp göz kırpar.
    Güvercinler köprüden kanat çırpar.
    Gerdanına bir altın kolye takar.
    Pirnçkent'ten ayrı kalmak zor gelir

    "Güneşin Kenti" de adını sen koy.
    Pirinçkale, Pirinçkent adına doy.
    Ozanım; ektiğin büyüsün boy boy
    Ayrı düşme yüreğine kor gelir.

    Gemici'nin manzarası yeşilden
    Ozanların şiirleri güzelden
    Hazan vakti yollar süslü gazelden.
    Yüreğime sevdan vurur haz gelir

    Tekaltı, Aşağı Orman, Çengele.
    Çeltiklerin kurusun savur hele.
    Haydi tutun, kenetlenin el ele
    Tek yürek ol. Tüm engeller vız gelir.

    Baş pınar'dan,Çam pınar'dan, Konduk'tan
    Çeyiz gibi dizelesen sandıktan
    KARAKAŞ'IM, O belde de doğduktan,
    Kıskansınlar; sivri sinek saz gelir.

       
     
    Sakin KARAKAŞ
    SANA GELDİM OSMANCIK
    El ele tutuşmuş,Gemici'yle Güney'in
    Sevda türküleri kadar güzel Osmancık.
    Baltacı,Koca Mehmet ve Akşemsettin'in;
    Türk Tarihi gibi,muhteşemdir Osmancık.
     
    Sana geldim Osmancık,senin sevdan ile,
    Gülün aşkı,bülbülü getirmiş dile
    Sahil yolundan köprüyü seyretmek bile
    Şairleri coştukça coşturur Osmancık

    Beylerçelebi ve İmaret camilerin,
    Tarihi medrese,köprü ve çeşmelerin,
    Ne muhteşemdir Düztepe mesire yerin
    Karadeniz incisidir,bizim Osmancık.
     
    Yusufçuk kuşlar Ulucami avlusunda
    Yeşilin bin bir tonu Adatepe'sinde;
    Üç bin yıllık tarihi,Kandiber kalesinde,
    İlçelerin birincisi bizim Osmancık.
     
    Sana tutkun şairler,senin için ağlar.
    Sarmış bedenini yem yeşil sıradağlar.
    Durmaz ki Kızılırmak sevdan ile çağlar,
    Her yerinde bir özlem,bir gizemdir Osmancık.
     
    KARAKAŞ sende doğdum,sende mutluyum der.
    Beni sana bağlamış bu ne güzel kader.
    Vatanın seven ancak ona hizmet eder,
    Yarınların mazin kadar güzel Osmancık.
     
     
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     
     
     

    23 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KILIÇ Haydar 1947 <Şair>
     
                Ozanımız 1947 tarihinde Çorum Merkez İlçe Eşençay Kışlacık Köyün’de İsmail ve Hatem Hatundan dünyaya gelmiştir. Ozan Galip mahlasını kulanlar. Türkülerinin sonunda Haydar Kılıç ismini kullanır. Askerlik dönüşü köyüne dönen Haydar KILIÇ, uzun yıllar çiftçilik yaptı. 1966 tarihinde evlendi. Bir oğlu ve üç kızı var.
                Küçük yaşlarda okula gitmeyen Haydar KILIÇ 1960 tarihinde açılan gece okumu-yazma kursuna giderek okuma yazmayı öğrenir.
    Türkü çalmaya, şiir yazmaya da 1960 yıllarında başlar. Köy odalarında usta âşıklar yanında kendini yetiştirir.
    2000 yılında köyden Çorum’a taşınır ve halen Çorum’da ikamet etmektedir.
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
     
     
    Haydar KILIÇ
    YÜCE DAĞLAR

    Boz dumanlı yüce dağlar!
    Kıymetini bilen ağlar,
    Derelerden sular çağlar,
    Akar bir zaman; bir zaman..

    Bahar gelir güller açar.
    Çalışanlar kalmaz naçar.
    Yolcular hep ondan geçer,
    Bakan bir zaman; bir zaman

    Kadının çoktur emeği,
    Evde hazırlar yemeği,
    Süt sağmak için ineği,
    Sıkar bir zaman; bir zaman.

    Güzeller yayla yolunda,
    Bakracı almış koluna,
    Gümüş kemeri beline,
    Takar bir zaman; bir zaman.

    HAYDAR kalemi al ele,
    Gör başına neler gele,
    Bülbülün sevdası güle,
    Yakar bir zaman; bir zaman.
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     

    24 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    KILIÇ Yaşar
                Dedem köye İmam olarak durmuş. O yüzden köyde tarla, tapan hak getire imiş. Babam; babasından Kur’an-ı Kerim-i öğrenmiş. Köyümüzden okumak isteyenler başka yerlerde okurlarmış.
                Ben; Çorum’a bağlı Çakır Köyünde 1959 yılında doğmuşum. Çocukluktan beri tefekkürü, yalnızlığı, doğayı,mahlukatı severim.
                İlkokulu köyümüzde bitirdim. Ortaokula kayıt yaptırdım. Handa işçilerin içinde bir odada 10 kişi kaldık. Bu sıkıntılı ortamda ancak ortaokulu 25 gün okuyabildim, bırakmak zorunda kaldım.
                Köy yaşantımda çobanlık yaptım. Daha sonraları Çorum kiremit fabrikalarında çalıştım. Sonradan Tekirdağ’daki kiremit fabrikalarında askere gitmeden iki sene çalıştım. Askerliğimi Hava Eri olarak Malatya’da bitirdim.
                Şu anda Çorum Sancaktar camii yanında esans satıyorum. Yalnız kaldıkça kağıt kalemle hat çalışması eksersizleri ile şiir çalışmalarını sürdürüyorum.
                Dünyayı seyretmeye çalışıyorum ve bekliyorum.
    Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info  Çorumlu2000 Aylık Kültür Sanat ve Tarih ve Edebiyat Dergimizde ve http://saricigdem.dergisi.info Sarı Çiğdem Şiir Defterinde yazıları yayınlanmaktadır.
     
     
    Yaşar KILIÇ
    GÖRDÜM

    Kainatı seyrederken
    Uydu,gezegen dönerken,
    Semadan Rahmet inerken
    Hakk’ın varlığını gördüm.

    Hakk’ı anan bülbüllerde,
    Dalda dikende,güllerde,
    Çirkinlerde,güzellerde
    Hakk’ın varlığını gördüm.

    Atom,zerre,hücrelerde.
    Şaşmayan gün,gecelerde.
    En ücra,gizli yerlerde
    Hakk’ın varlığını gördüm

    YAŞAR gizli sır Kur’an da
    İbret var arıda,balda.
    Çalışan karıncalarda
    Hakk’ın varlığını gördüm.

     

    Yaşar KILIÇ
    DAĞLARA ÖZLEM

    İnsanda binlerce hayaller vardır.
    Benimde gönlümü birisi süsler.
    Kırk yıldır her mevsim,kış ve bahardır
    Dağlarda,ıssızda,sakince bir yer.

    Başım alıp çıksam köhne şehirden,
    Uğultu,ihanet,belalı yerden.
    Ulaşsam vadiye gece seherden,
    Başım sükun,hamdle secdeye iner.

    Rabb’im ihsan etmiş yerler serilmiş,
    Börtü,böcek,kuşlar,bülbül vermiş.
    Lale,sümbül,güller aşkla sarılmış,
    Aleme nisbetten raihe eser.

    Beyaz bir mabet ki,tepe üstünde,
    Gülden mihrab,mimber kürsü içinde,
    Nurdan ayna gibi çeşme ucunda,
    Canlı,cansız kevn sadece O der.

    Kıyam,rüku,secde uzak riyadan,
    Utanıp ücraya çekil hayadan,
    YAŞAR Rahmet umar,ol Kibriyadan.
    Ancak Allah beği O bana yeter.
    06.05.2002
       
    Yaşar KILIÇ
    KIŞA SORDUM

    Ey kış ne bu halin ?
    Suyu taşar ırmak gölün,
    Coşturursun suyun,selin
    Cevap versen yok mu dilin ?

    Bizim elde çok durursun,
    Baharı sen soldurursun
    Razı değiliz bilirsin,
    Gitsene niye kalırsın.

    Uzaklardan bir şey gördü,
    Ah dedi iç çekiyordu,
    Yüzünü geri çevirdi
    Alınmıştı cevap verdi.

    Geri dönmüş bakıyordu,
    Gözünden yaş akıyordu
    Sanki şiir okuyordu
    Ah edip iç çekiyordu.

    Bunca zahmet çektiğim
    Dedi bahar bıraktığım
    Bundandır boyun büktüğüm
    Sizin içindir çektiğim.

    Ben olmazsam bahar olmaz
    Kurur çayır yeşillenmez
    Ağaç sulanıp yeşermez
    Ben olmazsam bahar olmaz.

    Dedim kışa buralısın
    Sen baharın meralısın
    Yeşillikler kralısın
    Hey kış baba nerelisin ?

    Erzurum’dur dedi ilim
    Kars ilçemdir ordan yolum
    Çan Kardelen benim gülüm
    Arzum bahar budur halim.

    Gezerim Muş,Van,Siirt’i,
    Sivasta’ndır yolun hattı,
    Konakladığım Yozgat’ı
    Ara Ağrı’dayım dedi.

    YAŞARİYEM ilim Çorum,
    Kışı haklı buluyorum
    Dedi sonra hoşça kalın
    Açık olsun dedim yolun.
    15.01.1977
     

       
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     

    25 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    ÖKÇE Serkan 1984 Şair

    Serkan ÖAksaray'da doğdu 1984 yılında Bursa`ya göçmek zorunda kalan şair, ailesi ile birlikte halen Bursa`da yaşamını sürdürmektedir.
                  Uludağ Üniversitesi mezunu olan şair, çok küçük yaşlarda şiir yazmaya başlamıştır.
                  İlk şiirini ilkokul 5. sınıfta yazmıştır. Artık yazmak onun için bir tutku haline gelmiştir.

                  Yazmadan yaşayamayacağını biliyordu. Genellikle lirik, akıcı ve duygusal şiirleriyle ön plana çıkan şair, çok sayıda yarışmalarda derece ve ödül almıştır.

    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
     
     
    Serkan ÖKÇE
    BULUTLARIN KALBİ KIRILINCA

    Bulutların kalbi kırılıp
    Kararınca mı yağar yağmur
    O kadar sinirli o kadar öfkeli
    Neden yırtıp atmak isterler kalbini
    Ne söyler bu rüzgar onlara
    Neydi ki acıları arttırırlar şiddetini
    Ben de onlar gibi olunca
    Yüzüm kızarır,
    Çenem titrer,
    Neden hep ağlar kafamda ki gözler
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     

    26 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    ÖZKİREMİTCİ Mustafa 1954 Eğitimci Yazar Şair

                1954 yılında  Çorum Kunduzhan Mahallesinde doğmuşum. 1974 te  Çorum İmim Hatip Lisesinden mezun oldum.  Aynı yıl;Erzurum Atatürk Üniversitesi  İslâm’i   İlimler   Fakültesine girdim. 
    1979 yılında burayı bitirdim. 1980  yılında  Kastamonu İnebolu  İmam Hatip  Lisesinde  meslek dersleri  öğretmenliğine başladım. 
    1982 de Erzincan'da  kısa dönem askerliğimi yaptım. 1986-1988  yılları  arasında Kırıkkale İmam  Hatip  Lisesinde görev yaptım müteakiben Ankara  Devlet  Yabancı  Diller Yüksek Okulunda dokuz ay  süreli   Arapça  kursuna  katılıp sertifika aldım. 1989-1990 öğretim yılında  Çorum  İmam Hatip Lisesinde göreve başladım ve halen bu görevde bulunmaktayım. 
    Lise  yıllarında başlayan edebiyat ve şiire olan ilgim devam etmektedir. Şiirlerim İdrak ve Kilim  dergilerinde yayınlandı. Bir arkadaşım ile birlikte  fakülte bitirme tezi   olarak  hazırlanan Raif Necdet'in "Hayat-ı Edebiye" isimli  Osmanlıca eserin Latin harflerine çevirim bulunmaktadır. 
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Dergimizde yazıları yayınlanmıştır.
     
     
    Mustafa ÖZKİREMİTÇİ
    TUTULUR

    Gökte güne,gecede ay,
    Elde çiçek tutulur.
    Umutsuzdur,aşıklar burada;
    Parçalanıp delicesine.
    Yüreklerde sevda tutulur.

    Güneş tutulur,ay tutulur.
    Kâh orada,kâh burada,
    Nice şeyler tutulur.
    Düşünceler,vicdanlar
    Bir gün hüküm giyerde,
    Göğüs kafesinde tutulur.

    Güneş tutulur,ay tutulur.
    Bazen diller tutulur.
    Her yanımız düşmandır.
    Korku içimizde tutulur.
    Ve bir gün için;
    Gelecek bir gün için,
    Yaptıklarımızın,
    Yapamadıklarımızın
    Hesabı tutulur.
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     

    27 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     SARIYÜCE Hasan Latif
             1929 yılında Sungurlu’ya bağlı Evci köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Ortaöğretimi Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde, yüksek öğretimi de Gazi Eğitim Enstitüsünde tamamladı. Ayrıca Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde kamu yönetimi uzmanlığı eğitimi gördü. Hacıbektaş, Sorgun ortaokullarında, Kırklareli, Ankara Balgat liselerinde, Bahçelievler Kız Meslek lisesinde Türkçe-edebiyat dersleri öğretmenliği ve okul yöneticiliği yaptı. 1965 seçimlerinde Çorum’dan milletvekili seçildi. Dönem sonu tekrar Ankara’da öğretmenlik görevini sürdürdü. 1979 yılında kendi isteğiyle emekli oldu. 
             Daha öğrenci iken şiir yazmaya başladı. Sonraları çocuk edebiyatında yoğunlaştı. Anadolu halk kaynaklarına dayalı bir çocuk edebiyatı yaratılması görüşünü savundu. Derlediği çok sayıdaki halk masalını yeniden kurgulayıp , yeni yeni motifler ekleyerek geleneksel masal dilimize uygun şiirli bir dille yazdı. Anadolu Masalları (2 cilt) isimli kitabı T. İş Bankası 1991 yılı Edebiyat Büyük Ödülü’ne lâyık görüldü. Ödül hükümet başkanının katıldığı devlet töreniyle kendisine verildi. Yazar çok sayıda başka ödüller de kazandı. Şimdiye kadar yayınladığı şiir, masal, fables, roman, öykü türünde yüz kitabı yayınlandı. Ayrıca yirmi kadar da ders ve kaynak kitapları basıldı.
              Yaşayan yazarlar arasında en çok yazan ve hâla bu işi sessizce sürdüren SARIYÜCE halen İzmir’de yaşamaktadır. Evli, üç çocuk babasıdır.  Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info    çalışmaları yayınlandı.
     
     
    Hasan Latif SARIYÜCE
    DERECİK

    Kaynağın karlı dağ mı,
    Ey çağlayan derecik .
    Sesin bir şarkı gibi,
    Şırıl,şırıl incecik

    O dağlardan aşağı,
    Çağlayanlar atladın,
    İndin düz ovalara
    Duruldun rahatladın.

    Ağaçlar arasından
    Şimdi yavaş yavaş ak
    Gökyüzü aynan olsun
    Gece yıldızlara bak.

    Sesler götür buradan
    Kokular,renkler taşı,
    Kıvrılıp bükülerek,
    Ak oynaşı,oynaşı.

     

     

    Hasan Latif SARIYÜCE
    ŞİİR

    Karanlık gecede uçuşur kuşlar,
    Süzülüp inerler siyah düşlerden.
    Ryüzüne isyandadır baykuşlar,
    Azap oku gibi fırlarlar yerden.
    Ezinç, acı, çile, pişmanlık, korku,
    Durgun güller açan hüzün yağmuru,
    Ruhta tortulaşan isyan çamuru,
    Gökten damla damla süzülüşlerden.
    Gecenin onulmaz sancısı şiir,
    İnce altın bin imbikten çekilir,
    Bunalım, çalkantı, karanlık, zifir,
    Ve donmuş, yarım kalmış gülüşlerden.
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     

    28 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    TAKMAZ Tuncay 1975 Desinatör Ressam Yazar Şair

     Tuncay Takmaz 1975 yılında Şişli İstanbul’da doğdu. . Bugüne kadar 15 kişisel sergi açtı, çok sayıda karma ve grup sergilerine katıldı. Resimleri ulusal ve uluslararası olmak üzere birçok özel koleksiyonda yer aldı. 1997 yılında bir grup arkadaşı ile birlikte Çekirdek Sanat Topluluğu’nu kurdu. 1999 yılında Çekirdek Sanat Dergisi'nin yayımlanmasına öncülük etti ve derginin editörlüğünü yaptı. Çekirdek Sanat Çağdaş Sanat Sergileri'nin genel koordinatörlüğünü yürüttü, birçok serginin tasarımını gerçekleştirdi. 2000 yılında kendi sanatıyla ilgili metnini Mehmet Ergüven'in yazdığı ilk katalogu yayımlandı. 2003-2004 tarihleri arasında askerliğini yaparken "Bu Bir Sanat Eylemidir" başlıklı mektuplar yayınlayarak bir dizi performans gerçekleştirdi. 2005 yılında Beyoğlu İstanbul’da “Çekirdek Sanat Atölyesi”ni kurdu. 2002-2005 tarihleri arasında yazdığı şiirler toplamından geniş bir seçkiyi kapsayan . “Unutma Aşk” isimli şiir kitabı yayınlandı

    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info yayınlandı.
     
     
    Tuncay TAKMAZ
    YAĞMUR SONRASI

    Bugün günlerden öfke
    Tanrı katında sıkılır
    Peşinden sürüklendiği

    Titreyen ışıltı gözlerimde
    Mevsimin sesi kulaklarımda
    Bir kibrit çöpü parmaklarım

    İnsanlar vardı ve sonbahar
    Tuhaf bir koku sinmiş her yere
    Yağmur sonrası
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     

    29 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    TIĞLI Erhan  1941 Eğitimci Yazar Şair
    1941 yılında Nazilli’de doğdu. İstanbul Edebiyat Fakültesi’ni bitirdikten sonra liselerde edebiyat öğretmeni olarak çalıştı. Maçka Teknik Lisesinden emekli oldu.
    Yazı, öykü ve şiirleri Akbaba, Gırgır, Türk Dili, Varlık, Ilgaz, Yelken, Sanat Çevresi, Güzel Yazılar, Edebiyat Gündemi, Milliyet, Hürriyet, Cumhuriyet gibi çeşitli dergilerde, gazetelerde çıktı. Adına, özgeçmişine, eserlerine şair yazar sözlüklerinde, edebiyat ansiklopedilerinde, antolojilerde yer verildi. Türk Hava Kurumu’nun, Gözlem, Güneysu, Yaba, Damar dergilerinin ve Akşehir, Çankaya, Diyarbakır Belediyelerinin, Milli Eğitim Vakfı’nın, Kültür Bakanlığı’nın, Özgür Eğitim Yayınevi’nin yarışmalarında çeşitli dereceler aldı. Ödüller kazandı. 
    Yayınlanmış kitapları: Varım (şiirler), Sonsuz Olmaktır Sevmek(öyküler), Bir Numaralı Adam(kısa oyunlar, parodiler), Halkımız: Gülen Ayvamız, Ağlayan Narımız(mizahi halk edebiyatı incelemesi), İkramiyeli Dünya (mizah öyküleri), Türküleşsin Dünya (deneme ve değinmeler ), Şeytan Rivayetleri (şeytanlı yazı ve öyküler ) Aşk(Aşk konulu denemeler). Ayrıca, ikisi ödül alan on iki çocuk öyküleri kitabı vardır. Bunlardan bazıları şunlardır: Öküzü Bayram Yerinde, Kolye, Çilli Horoz, Arkadaşım Eşek, Dilek, Konuşan Ayna, Palyaço, Çalış Kızım Çalış...
    İnternet sitelerinde yazı ve şiirleri çıkmıştır.
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
     
     
    Erhan TIĞLI
    ÇİÇEKLİYOR YÜREĞİMİZİ OZANLARIN DOST IŞIKLARI

    Ozanların yediveren elleri
    Dur diyor kötülüklere çirkinliklere
    Ama kovanımızı yağma etmeye kalkan
    Katran karası şer böcekleri
    Görmezlikten geliyor balını
    İğnesine takıyorlar kafalarını
    Ama ne kadar tutsalar da
    Dört duvar arasında
    O kadar çok yayılır dört bir yana
    Sesi nefesi bahar yeli
    Söndüremez ışığını karanlık adamlar
    Deniz feneri olur yıldızlı gözleri

     

     

    Erhan TIĞLI
    BAHAR YELİME

    Sen bir bahar yelisin sevgilim
    Gönlümde esen
    Mucize ilaç gibisin,
    Kalp ağrılarımı kesen
    Sensin hayatıma renk veren
    En güzel tablo,en güzel desen
    Yeter bayan “Seni Seviyorum” desen!
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     

    30 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    TOMBUŞ İhsan 1923-2009
    Çorum'un  köklü ailelerinden icra memuru Elvan Efendi'nin torunu, Çorum Belediye Başkanlarından Nazmi Tombuş'un oğlu olan "İhsan TOMBUŞ" 1923 Yılında Çorum'da doğmuş, ilkokulu Çorum'da okuduktan sonra, ortaokulu Robert Kolejinde, liseyi Ankara kolejinde tamamlamıştır.
    1948 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan ve askerlik görevini yaptıktan sonra, 1950 yılında Çorum'da avukatlığa başlamış, aynı yıl Demokrat Parti saflarında politikaya atılmıştır.
    1961-1977 yılları arasında üç dönem Adalet Partisinden, bir dönem Demokratik Partiden bir dönem de 1983 yılında Anavatan Partisinden olmak üzere toplam beş dönem,Çorum milletvekili seçilen İhsan Tombuş, 1971 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde nüfus aile planlaması konulu bir seminere katılmış, 1971-1981 yılları arasında Devlet Yatırım Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği yapmış, 1975-1976-1977 ve 1984-1985 yılarında Avrupa Konseyi Üyeliğinde bulunmuştur.  Çorum Belediye Başkanlarından Nazmi Tombuş'un oğlu olan "İhsan TOMBUŞ" 1923 Yılında Çorum'da doğmuş, ilkokulu Çorum'da okuduktan sonra, ortaokulu Robert Kolejinde, liseyi Ankara kolejinde tamamlamıştır.
    1948 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan ve askerlik görevini yaptıktan sonra, 1950 yılında Çorum'da avukatlığa başlamış, aynı yıl Demokrat Parti saflarında politikaya atılmıştır.
    1961-1977 yılları arasında üç dönem Adalet Partisinden, bir dönem Demokratik Partiden bir dönem de 1983 yılında Anavatan Partisinden olmak üzere toplam beş dönem,Çorum milletvekili seçilen İhsan Tombuş, 1971 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde nüfus aile planlaması konulu bir seminere katılmış, 1971-1981 yılları arasında Devlet Yatırım Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği yapmış, 1975-1976-1977 ve 1984-1985 yılarında Avrupa Konseyi Üyeliğinde bulunmuştur.  1950 yılında Çorum'da avukatlığa başlamış, aynı yıl Demokrat Parti saflarında politikaya atılmıştır. 1961-1977 yılları arasında üç dönem Adalet Partisinden, bir dönem Demokratik Partiden bir dönem de 1983 yılında Anavatan Partisinden olmak üzere toplam beş dönem,Çorum milletvekili seçilen İhsan Tombuş, 1971 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde nüfus aile planlaması konulu bir seminere katılmış, 1971-1981 yılları arasında Devlet Yatırım Bankası Yönetim Kurulu Üyeliği yapmış, 1975-1976-1977 ve 1984-1985 yılarında Avrupa Konseyi Üyeliğinde bulunmuştur.
    1997'de "Politikada 41 Yıl", 2001'de "Ben Kimim?" adlı iki anı kitabı yazmış, 2003'te gerçek bir olayı incelediği "Ankara Cinayeti"'ni, 2005'te de "Çırağan Baskını" adlı tarihi romanı yayınlamıştır.
    İngilizce bilen Tombuş, iki çocuk babasıdır.
    Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info yayınlandı.
     
     
    İhsanTOMBUŞ
    HATIRALAR

    Benziyorum şimdi sakin bir çaya
    Zamanında aştım nice sarp kaya
    Lakin er geç varacağım yer derya
    Böyle gelmiş,böyle gider bu dünya

    Bıraktığım izlerime bir an bakar da
    Ara sıra döner bir an bakar da
    Anlarım ki hepsi aksi bir seda
    Hatıralar acı,tatlı bir rüya

    Bazı gece boş hayaller kurarken
    Hatıralar bazen mahzun.bazen şen
    Gelip geçer gözlerimin önünden
    Bilirim ki hatıralar bir hülya

    Zaman geçti kalbimde her hatıra
    Oldu artık tatlı derin bir yara
    Görürüm ki baksam geri bir ara
    Hatıralar solgun,titrek bir ziya.
    16 Ekim 1980 Ankara
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     

    31 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    TOMBUŞ Şevket 1911-
    Çorum'un köklü ailelerinden İcra Memuru Elvan Efendinin torunu, Çorum Belediye Başkanı Rahmetli Nazmi TOMBUŞ’UN Büyük oğludur. 08 aralık 1911 Tarihinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Çorum’da yaptı. 1929 yılında Ortaokulu bitirdikten sonra tahsile devam etmeyerek babasının yanında ticarete atıldı Daha sonra 1946 yılında Özel İdare Müdürlüğünde memur olarak çalıştı. 1954 tarihinde naklen Çorum Maden İrtibat Memurluğuna geçti. Daha sonra bu memuriyetin lağvı ile  yeni ihdas edilen Sanayi Bakanlığı Çorum Maden İşleri Memurluğunu yürüttü.
                1972 tarihinde kendi isteği ile emekli  olarak aynı yıl Hac Görevini yaptı.
    “SEN VE BEN” İsimli bir şiir kitabı bulunmaktadır. Çorum İstem Basımevi baskısı olan kitabın basım tarihi bulunmamaktadır. Basılan bu kitabın içinde bulunan iki şiiri 1994 tarihi gözükmektedir.
                Emekli Memur olarak vefat edene kadar çorumda bulundu. Kitabını yeğeni şiirlerinin Gürsel yayınevi tarafından yayımlanmasını uygun gördüğünü belirterek tarafımıza verilmiştir. Bizde dergilerimde yayımladım.
     Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info   ve Aylık Şiir Antolojisi Dergisi'nde  http://ayliksiirantolojisi.dergisi.info çalışmaları yayınlanmıştır

     

     
    Şevket TOMBUŞ
    YAVRU CEYLAN

    Vaktiyle minicik yavru bir ceylan vardı.
    Annesinin yanında gezer,hoplar oynardı.

    Bir gün yine beraber çıkmışlardı ormana.
    Koşup gidiyorlardı beraberce yan yana.

    Küçük yavru hoplarken neşeyle sağa sola,
    Ayrıldı anasından sapmıştı başka yola.

    Birden bire arkasından belirdi iki atlı
    Sanki uçmak isterler olmuşlardı kanatlı.

    Kattılar önlerine hemen ana ceylanı
    Yavrusu arkasındaydı,fakat tatlıydı canı.

    Hem kaçıyor ve hem de meleyor ağlıyordu.
    Yavrusundan ayrılmak için dağlıyordu.

    Birden bire patladı bir anında iki silah
    Düştü zavallı hayvan yanı üstüne eyvah.

    Son nefesini verirken başı yukarı kalktı,
    Çevirerek başını bir daha geri baktı.

    İnledi acı acı sonra düştü kafası
    Süreceklerdi avcılar akşam yemek sefası.

    Yavru çıkıp ortaya bakınırken dört yana
    Avcının terksinde gidiyordu ölmüş ana

    Geniş orman içinde ince ince meliyor
    İncecik öksüz sesi dağı taşı deliyor.

    Göz yaşları içinde etrafı tarıyordu,
    Bulurum ümidiyle annesini arıyordu.

     

     

    Şevket TOMBUŞ
    KANARYAM

    Kanaryam cıvıl cıvıl öterdi kafesinde,
    Ruhları gıcıklayan ses vardı namesinde
    Göksü sarı kanatları yeşil beyaz karışık
    Bakan gözlere o hep tutardı yeşil ışık
    Hopladı tüneklerde çevikti hareketi,
    Derdim ki bu kuş benim evimin bereketi.
    Bir gün yataktan kalktım uğramıştım salona
    Yanına yaklaşarak bakmak istedim ona,
    Tünekteki kuş yoktu uzanıp görecektim,
    Birden bire içimden derince bir ah çektim
    Uzanmış yatıyordu,düşmüştü kafesine
    Sonunda hasret kaldım kanaryanın sesine.
     
     
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     

    32 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    TÜRKMEN Adile Şair

          Şiirleri Mahalli basında yayınlanmakta ve Internet’te Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam

     

     
    Adile TÜRKMEN
    GİDEM DEDİM NAZLI YARİM

    Gidem dedim nazlı yarim ağladı.
    Bir of çekti ciğerimi dağladı
    Bilmez misin dayanamam hasrete
    Zalim gurbet yollarımı bağladı.

    Yüce dağ başında bir gül bitirdim
    Nasıl oldu da ben o yari yitirdim.
    Eller sevdiğini almış yanına
    Elimi koynuma soktum oturdum

    Ilgıt ılgıt esen seher yelimi yelimi ?
    Benim gönlümde divanemi,delimi ?
    Durur durur yar göksünü geçirir,
    Yoksa bu gün de ayrılığın günü mü ?

     

    Adile TÜRKMEN
    DAL OLDUN

    Damla damla düştün susuz gönlüme,
    Ilık ılık bir sevdalı gül oldun.
    Usul usul soluyorken ömrüme,
    Bahar oldun çiçek çiçek dal oldun.

    Sevda oldun ilmek ilmek ördüğüm,
    Sen en güzel mevsim oldun gördüğüm,
    Mecnun gibi gezerken çölde bulduğum,
    Bahar oldun,çiçek çiçek dal oldun.

    Sen dileksin yüreğimde özlenen,
    Sen yağmursun,bulutlarda gizlenen,
    Sen baharsın goncalarla süslenen,
    Şu gönlümde yedi veren gül oldun.
     
    Adile TÜRKMEN
    DÜNYA
    İşte gördüm seni dünya !
    Ne gerçeksin,ne de rüya.
    Bir resim çizilmiş suya,
    Sahte ışık,sahte boya.
     
    Ah şu tatlı bebekler,
    Gonca halinde çiçekler,
    Kanatlanmış kelebekler,
    Uçamadı doya doya.

    Köyümden ne haber var ?
    Kim demiş;hayat bu kadar ?
    Mezarlarında yatanlar,
    Hayat sürmüş,bitmiş güya.
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     
     
     
     
     
     
     
     

    33 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    YILDIRIM Erman 1982-
    1982  yılında  Çorum'da doğmuşum. İlkokulu Çorum Albayrak ilkokulunda bitirdim. Orta okul  öğrenimimi ise  Eti  Orta  okulunda  tamamladım. Meslek Lisesi sınavlarına girerek Çorum Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümünü kazandım. Şu anda Elektrik  Bölümü mezunuyum ve yüksek öğretime   hazırlanmaktayım. 
    İlk okul sıralarında mühendis olmayı isterdim. Bu hayalimi gerçekleştirmeye çalışıyorum.   Yazı, şiir yazmaya vb. alanlara dedem İsmail Pamuk 'tan esinlenerek bu hobilerimi geliştirdim. Dedemle sanat toplantılarına katılırdım, radyolara,  gazetelere  giderdim.  Tabi ki hoşlandığım için beni sanat çevresi Makale, şiir, hikaye yazma ya yöneltti.  İlk yazım değil de  ilk şiirim Çorum'un yerel radyosu Radyo Merhaba da yayımlandı. 24 Kasım 1994 tarihinde. Daha sonra gazete ve dergilerde.Bir genç olarak en büyük idealim, gelecek te iyi bir eğitimci, yazar ve şair olmaktır. Ve büyük önder Atatürk'ün çizgisinde gelecek kuşaklara şiirlerimle, yazılarımla yön vereceğim. 
    Mayıs 1999  tarihli  " Bir Şiirdir Yaşamak " adlı bir kitabım. Beş yıllık çalışmanın ürünü. Sevgi,  barış,  yaşama  sevinci  ve  Atatürk konularını işlediğim bu  ilk yapıtım hoş karşılandı. Hikaye ve şiir dallarında  yazı  yazıyorum. Yerel gazetelerde yayımlanmaktadır.
     
    Saygılarımla.... 
    Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde  http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info  çalışmaları yayınlanmıştır.
     
    Erman YILDIRIM
    ORMAN

    “Yere sığmayan
    Göğe şahlanan
    Bir iştahlanan
    Hayattır ağaç”

    Kuşlar uçar şırıl şırıl sular akar
    Kimisi göğsüne menekşe takar
    İnsan bu ortamda yaşama bakar
    Koyun otlar, kuzu meler ormanda.

    Vurulur mu balta,yorulur mu can,
    Beşikten,mezara muhtaçtır insan.
    Bakılmazsa eğer çöl olur Vatan.
    Yalan hile mekan tutmaz ormanda

    Anlar çiçekte gezer ballanır
    Zayıf beden soluk henüz hallanır
    Hastalarda şifa için yollanır
    Temiz hava hayat vardır ormanda

    Çamın tepesinde yuvada can var
    Öten üveyik mi, bir müzisyen var
    Cıvıl cıvıl hayat sanki bayram var
    Yavşan kekik mor sümbül var ormanda
     
     
    BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

    BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

     

    BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

     
    DİKKAT !  BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARINDAN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR
    Yazışma Adresi: corumlu2000@gmail.com