ŞAİRLER ALFABETİK SOYADI DİZİNİNDE BUNMAKTADIR!

YIL 1  SAYI 03    10-Ocak-2016

AKÖZ Mastafa
AKTAŞ Muhsin
BEZGİN Şükriye
BİÇER Özgür
BİGA Dilek
CANBABA Ahmet
ÇAVDAR Necati
ÇAYCI Üzeyir Lokman
ÇETEN Paşa
ÇOBAN Ayşe
DEMİRCİ Metin
DUYGUN Erol
GÖKGÖZ Mustafa
GÜLTEPE Şükrü
GÜNDOĞAR Mehmet
GÜRSEL Mahmut Selim
HARDAL Rıza
HARDAL Sevim
İNCE Nihat
KADAYIFÇI Mehmet Ferit
KANDEMİR Rıza
KARADAĞ Mehmet
KAYMAK Güner
KILIÇ Haydar
KILIÇ Yaşar
KOÇAK Rıza
KURT Arap
KURTBAŞ Ahmet
ÖZBEKMEZ Hıfzı
SARIYÜCE Hasan Latif
SEZER Ömer
TOMBUŞ Şevket
TULUK Hasan
TÜRKMEN Adile
TÜRKMEN Cuma

 

 

 

01 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

AKÖZ Mustafa 1956 Şair
            1956 yılında Çorum Mecitözü İlçesi Bayındır Köyünde dünyaya geldi.
            İlk ve orta tahsilini Mecitözü ve Çorum’da tamamladı.
            Aşıklık ve şiir denemelerine,halen yaşamış olduğu hayatın tatlı ve acı gerçekliğinden etkilenerek başlamıştır. Şiirlerinde mertlik ve duygusallık üzerine yazmaktadır.
            Şiirleri çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmıştır. 2000 tarihinde yayınlanmış “Sitem” isimli bir şiir kitabı vardır.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı
 
Mustafa AKÖZ
ANALAR GÜNÜ
Dokuz Mayıs analar günüymüş,
Ya yirmi dört Şubat’a ne diyelim.
Kaç tane yavru anasız kalmış,
Ya boynu bükülenlere ne diyelim.
 
Bir analar bir de babalar günü,
Ya öksüz kalana kim unutturur dünü
Daha dün kaç tane anasız kaldı mini mini,
Anne sütü bilmeyenlere ne diyelim
 
Daha dün öldü üç yavru anası,
Bu dünya onlarında dünyası,
Kaç yavrunun şehit oldu babası,
Mezar taşında ağlayana ne diyeyim.
 
Günde kaç çocuk konuyor yuvaya
Kaç çocuk hasret anaya, babaya.
İsterseniz sorum AKÖZ MUSTAFA’YA
Anne kucağını özleyene ne diyeyim.

 

Mustafa AKÖZ
AZİZİM
Gurbetten bana köyü soruyorsun
Bağ bahçe,uğraşıyoruz azizim.
Köylülük hali bu,sende biliyorsun,
Çayır tepe ekiyoruz azizim.

Gelelim köyün ağasına beyine.
Hiç kimse doğru bakmıyor köye
Çok vay kattık geçen yılın vavına
Tuh be deyip geziyoruz azizim

Rahmet okuttu bu yıl geçen yıla,
Bayram,Mavlüt çağrıldı karakola,
Nalsız koca eşekle çıktık yola
Çüş deyip gidiyoruz azizim.

Geçen günde ağa beni çağırda,
Neredesin diye epeş bağırdı,
Bu yıl beyin atı,katır doğurdu,
Piç deyip de bakıyoruz azizim.

Bizlere çamaşır koçta kuyruk
Ağır yük oluyormuş onu da duyduk,
Biz bıyık kestik,horozdan tüy yolduk
Gık diyerek ötüyoruz azizim.

Haksızlık ile zulmün ortada olmadığı
Haince bombaların kursağa dolmadığı
Küçücük bebelerin savaşta ölmediği
Gönül nazı sözlerle yeni yıla merhaba

Gelecek yarınlara umutla bakıldığı
Sevinç ile neşenin göklere takıldığı
Mizabi der fitnenin kazanda yakıldığı
Gönül hazzı sözlerle yeni yıla merhaba
31.12.2008

 

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

02 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

AKTAŞ Muhsin 1966  <Şair>
1966 yılında Giresun’un Espiye ilçesinin Akkaya köyünde doğdu, İlkokulu köyünde okudu, Orta ve Lise’yi güç şartlar altında Bursa İHL de bitirdi. Bir Süre Açık Öğretime devam etti. Öğrenimini yarıda bırakıp, satış ve pazarlama sektörüne girdi.
On yıla yakın bir süre İzmir’de yaşadı, Şu an Bursa’da, bir fabrikada üst düzey yöneticisi olarak yaşamını devam ettirmektedir.
Şair ve yazar evli olup, dünya güzeli 3 kız çocuğu babasıdır.
Daha çok serbest şiirler yazmakla beraber, halk şiiri ve hece tarzında şiirlerde yazmaktadır.
Internet’te Yazarımız http://corumlu.com , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir
 
 
Muhsin AKTAŞ
YENİ YILA MERHABA

Aşk dolu sevgi dolu geçsin yeni yılımız
Bülbül olup konuşsun ağzımızda dilimiz
Tomurcuğu çatlatsın bahçemizde gülümüz
Gönül özü sözlerle yeni yıla merhaba

Senle nice seneler Allahtan tek dileğim
Bükülmesin namerde elin tutan bileğim
Veda sözü duymadan sağar olsun kulağım
Gönül gizi sözlerle yeni yıla merhaba

Can yok ise yanımda bir gün ömür istemem
Başı yoksa sinede hayat bitsin tastamam
Vallah yarsız bin yıla bir saniye yes demem
Gönül gözü sözlerle yeni yıla merhaba

Haksızlık ile zulmün ortada olmadığı
Haince bombaların kursağa dolmadığı
Küçücük bebelerin savaşta ölmediği
Gönül nazı sözlerle yeni yıla merhaba

Gelecek yarınlara umutla bakıldığı
Sevinç ile neşenin göklere takıldığı
Mizabi der fitnenin kazanda yakıldığı
Gönül hazzı sözlerle yeni yıla merhaba
31.12.2008

 

Muhsin AKTAŞ
CELLÂDA YATIRMA

Sevgi denizinde yüzüyorum ben
Batırıp derine boğma yar beni
Askın tarlasında geziyorum ben
Yitirip kurtlara verme sevdiğim

Seninle yıllara meydan okurum
Gönül tezgâhında özlem dokurum
Bülbül olup başucunda şakırım
Götürüp kuşçuya verme sevdiğim

Tuttuğum tüm eller erken pes etti
Önüne can serdim bakmadı itti
Cafcaflı bir söze kanarak gitti
Bitirip bir pula verme sevdiğim

Şiirler yazılsın derim üstüne
İsmimiz kazılsın arşın büstüne
Mizabi akarken ilik testine
Yatırıp cellâda germe sevdiğim
16.08.2008

 
Muhsin AKTAŞ
CEVABIN NEDİR

Bir ömür bahçemde gül kalır mısın?
Ölüme birlikte el alır mısın?
Gel desem mezara ses olur musun?
Söyle bana güzel cevabın nedir

Yıllarca yanımda kalacak mısın?
Son nefeste benle olacak mısın?
Göz göze beraber solacak mısın?
Söyle bana güzel cevabın nedir

Bütün çiçeklere özünü eksem
Tüm kirpiklerini göğsüme diksem
Başkasına bakan gözleri söksem
Söyle bana güzel cevabın nedir

O müşfik kollarla hep sarar mısın?
Yolumu kaybetsem bir sorar mısın?
Mizabın ölürse düş kurar mısın?
Söyle bana güzel cevabın nedir

Muhsin AKTAŞ
SEVGİLİLER GÜNÜMÜ?

Yalan dolu riya dolu övgüler
Bakarsın ayyuka çıkmış sövgüler
Sınırlı zamana sığdı sevgiler
Yılda bir gün size yeter diyorlar

Kandırdılar bizi gün gece diye
Benziyorlar sütü döken kediye
Senede bir sefer ruhsuz hediye
Yılda bir gün bize yeter diyorlar

Aşkı bile zamanlara böldüler
Aldatıp, aldatıp birde güldüler
Ellerinde çiçek bir gün geldiler
Yılda bir gün kıza yeter diyorlar

Sevgiyi yerlere serip gittiler
Âşık yüreklere oyun ettiler
Aşüftenin sinesinde yattılar
Yılda bir gün yoza yeter diyorlar

Bir saniye yâri unutuversem
Rüyamda yâd ele sırıtıversem
Yanar tutuşurum az ara versem
Yılda bir gün göze yeter diyorlar

Her günüm yârimin onsuz olamam
Belirlenmiş güne köle kalamam
Ola ki gelmezse saçım yolamam
Yılda bir gün hazza yeter diyorlar

Yaş geldi dayandı kırkın üçüne
Can verir Mizabi yârin saçına
Kısa gün yeter mi gönül göçüne
Yılda bir gün öze yeter diyorlar
23.01.2009

 
Muhsin AKTAŞ
ÖĞRETMENİM

Yavrucaklar emanet o güzel ellerine
Rabbim cefa vermesin ders veren dillerine
Kurban olsun bu millet meyveli dallarına
Karanlığa neşteri vurursun öğretmenim

Tüm cefayı sırtlayıp yüksünmeden çekersin
Bakir olan toprağa aydınlığı ekersin
Cehaleti kalplerden ilmin ile sökersin
Karanlık karşısında durursun öğretmenim

Sıkıntılar boynunda aldırmadan gülersin
Maaş suyunu çeker düşünceye dalarsın
Umursamaz yine de aydınlanıp dolarsın
Karanlığa tuzağı kurarsın öretmenim

Her derdini unutup dersine koyulursun
Kutsal mesleğin ile en önde sayılırsın
Bayılıp düşsen bile zil ile ayılırsın
Yaraları tahtada sararsın öretmenim

Yetmez sana iltifat, yıllar boyu ansak da
Bilgilerin tükenmez içip içip kansak da
Uğruna kurban olup çıra gibi yansak da
Hala ilim yolunu sorarsın öretmenim

Peygamberdir önderin bunu sende bilirsen
Ahlak ilim elinde şifa olup gelirsin
Cehaletin yerini aydınlıkla alırsın
Softanın tafrasını kırarsın öğretmenim

Başöğretmen Atatürk devrimlerle yol açtı
Öğretmen sayesinde başaklar tohum saçtı
Mizabi söyledikçe karanlık korkup kaçtı
Sarp dağları bilimle yararsın öğretmenim

 

Muhsin AKTAŞ
NİHAYET SANA ULAŞTIM

Sarp dağların arkasında kalarak
Gönülsüz dünyaya haber salarak
Yıllar yılı aşk ardında solarak
Nihayet sonunda sana ulaştım

Düz ovada ayak takıp sekerek
Gönülden gönül’e hicran dökerek
Sevda Umman’ına dalıp çıkarak
Nihayet sonunda sana ulaştım

Yürek, yürek gezip hayal süzerek
Kör bıçaklar ile derim yüzerek
Kimin sevindirip kimin üzerek,
Nihayet sonunda sana ulaştım

Sesin duyup içine özüm katarak
Kesilince haber yasın tutarak
Bakmayıp önüme kora yatarak
Nihayet sonunda sana ulaştım

Bu kapı son kapım olsun diyerek
Saadet hırkasın sırta giyerek
Mizabiyim başa tacı koyarak
Nihayet sonunda sana ulaştım
26.08.2008 saat: 14.10

 
Muhsin AKTAŞ
YILLARIMI GERİ VER

Kuruttun gençliğimi tomurcukken dalında
Sevgiye veda ettim bir zalimin kolunda
Ayaklarım kanadı çetrefilli yolunda
Hayatımdan çaldığın yıllarımı geri ver
Kurşun gibi gökyüzü üzerime abandı
Yaşattığın çileyi gönlüm nefretle andı
Elle düşen ağalık bize kara sabandı
Hovardaca aldığın yıllarımı geri ver
Ne ata ne evlattan gün yüzü göremedim
Aşk ile bir gönül’e varıp da giremedim
Şu kısacık ömürde bir sefa süremedim
Acımadan yolduğun yıllarımı geri ver
Ne biçim dünyasın sen hayatıma kastettin
Beni her gün ağlatıp başkasını mest ettin
Acıyan yüreğimi hiç bıkmadan test ettin
Gözlerimden sildiğin yıllarımı geri ver
Hayatta neyim varsa alıp götürdün benden
Fazla değil birkaç yıl huzur istedim senden
Mizabi der insafsız derimi soydun tenden
Ağlatıp da güldüğün yıllarımı geri ver
Efendimiz
Allah Habib’im dedi biz kıymet bilmedik
İblis tuttu enseden peşinden gelemedik
Hadislerine uyup hak yolu bulamadık

 

Yüzümüz olmasa da şefaat Efendimiz
Dilimizin ucuyla ismini biraz andık
Bu kadarı bizlere yeter de artar sandık
Sünnetini terk edip nefsimize aldandık
Hazzımız kalmasa da şefaat Efendimiz
Yüreklere inmeden salâvatlar getirdik
Sünnet üzre kalmadık vademizi bitirdik
Gözlerimiz kör oldu yolumuzu yitirdik
Gözümüz dolmasa da şefaat Efendimiz
Getirdiğin ilkeler sözden öte geçmedi
Gönül çiçeklerimiz senin ile açmadı
Yolundayız diyenler fakire don biçmedi
Sözümüz bulmasa da şefaat Efendimiz
Ehlibeytin hatırı tozlu raflarda kaldı
Hasan ile Hüseyin çöllerde telef oldu
Herkes işine gelen tarafı örnek aldı
Sazımız çalmasa de şefaat Efendimiz
Getirdiğin Kur’ânı öptük başlara koyduk
Açıp sayfalarını okumayı yük saydık
İlim irfan edebi çorak toprağa yaydık
Yazımız gelemse de şefaat Efendimiz
Kısır kalmış rahimde ikiz evlat aradık
Mizabi der aynada kel başları taradık
Garip öksüz görünce oracıktan ıradık
Yüzümüz gülmese de şefaat Efendimiz

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

03 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BEZGİN ( KURPE) Şükriye 1966 Şair

          1966 ÇORUM doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi ÇORUM da tamamladıktan sonra, Ankara Üniversitesi DTCF Urdu Dili ve Pakistan Arş lisans eğitimimi 1988 yılında tamamladım.
           Uzun yıllar otomotiv sektöründe satış Müdürlüğü yaptım. Sınıf öğretmenliği formasyonu almama rağmen atanamadığım için hiç sınıf öğretmenliği yapamadım. Ancak valilik onayı ile 5 yıl İngilizce öğretmenliği yaptım. 19 Mayıs 2010 da evlendim ve Yeni Zelanda ya taşındım. 5 yıldır eşimle beraber burada restoran işletiyor ve Türk yemekleri satıyoruz. Zaman Zaman cooking Class da buranın halkına Türk yemekleri pişirmeyi öğretiyorum.
          Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı

 
Şükriye BEZGİN
YÜZÜN ÇORAK TOPRAKLARA DÖNMÜŞ

Yüzün çorak topraklara dönmüş
Dişlerin dökülmüş,saçın sakalın ağarmış
Gözlüğün olmazsa görmeyecek
Bastonun olmazsa yürüyemeyeceksin
Değil mi dede ?

Sende kısa pantolon giyerdin bir zamanlar
Mahalle aralarında misket oynar,
Komşu bahçelerinden meyve çalar
Arife günü yeni esvaplarına baktıkça
Bayram hiç gelmeyecek sanırdın
Değil mi ?

Kim bilir kaç kez aşındırdın o sokağı
Sevdalandığın kıza fark ettirebilmek
İçin kendini
Yüzlerce,binlerce hayal kurdun
Elini tutmadığın,gözüne bakmadığın,
Sevdiğinle ilgili ...

Derken zaman hızla ilerledi;
Askerlik,evlilik,çoluk çocuk
Hanımın mutfakta kaynatacağı eşi,
Çocukların mektep masraflarını
Hayatın gailesiyle dinleyip durdun,
Yıllar yılı..Günün birinde kıza hayırlı bir kısmet
Ardından oğullara iyi birer eş
Büyümüştü yavrular,birer birer
Kanatlanıp uçtular
Kendi yuvalarını kurdular.

Artık “Yaşama sırası bende “ dedin di.
“Hanımı alıp kaplıcalara gitmeliydi”
Oysa...
Rahmetlinin ömrü yetmedi.
İşte o acı,o an yalan gibi çöreklendi
Sonra en yakın dostlar teker teker,
Kanatlanıp uçuverdi.

Çocuklar,gelinler,damatlar
Hatta torunlar dindiremiyorlar sancılarını
Bana bir öğüt ver dede !
Dişlerim dökülüp,sesim titrese de,
Olmasın gözlerindeki hüzün,
Benim de gözlerimde.
Çorum 26 Aralık 2000.

 

 

Şükriye BEZGİN
DEĞİL Mİ DEDE!

Yüzün çorak topraklara dönmüş
Dişlerin dökülmüş,saçın sakalın ağarmış
Gözlüğün olmazsa görmeyecek
Bastonun olmazsa yürüyemeyeceksin
Değil mi dede ?

Sende kısa pantolon giyerdin bir zamanlar
Mahalle aralarında misket oynar,
Komşu bahçelerinden meyve çalar
Arife günü yeni esvaplarına baktıkça
Bayram hiç gelmeyecek sanırdın
Değil mi ?

Kim bilir kaç kez aşındırdın o sokağı
Sevdalandığın kıza fark ettirebilmek
İçin kendini
Yüzlerce,binlerce hayal kurdun
Elini tutmadığın,gözüne bakmadığın,
Sevdiğinle ilgili ...

Derken zaman hızla ilerledi;
Askerlik,evlilik,çoluk çocuk
Hanımın mutfakta kaynatacağı eşi,
Çocukların mektep masraflarını
Hayatın gailesiyle dinleyip durdun,
Yıllar yılı...

Günün birinde kıza hayırlı bir kısmet
Ardından oğullara iyi birer eş
Büyümüştü yavrular,birer birer
Kanatlanıp uçtular
Kendi yuvalarını kurdular.

Artık “Yaşama sırası bende “ dedin di.
“Hanımı alıp kaplıcalara gitmeliydi”
Oysa...
Rahmetlinin ömrü yetmedi.
İşte o acı,o an yalan gibi çöreklendi
Sonra en yakın dostlar teker teker,
Kanatlanıp uçuverdi.

Çocuklar,gelinler,damatlar
Hatta torunlar dindiremiyorlar sancılarını
Bana bir öğüt ver dede !
Dişlerim dökülüp,sesim titrese de,
Olmasın gözlerindeki hüzün,
Benim de gözlerimde.
Çorum 26 Aralık 2000

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

04 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİÇER Özgür Şair
Özel bir eğitim kurumunda öğretmenlik yapan Biçer,  Çorum da doğdu. İlk öğrenimi Şenyurt İlköğretim Okulunda,Ortaöğretimi; Eti Ortaokulunda tamamladı. Kredili sistemin ilk mezunlarından olup Çorum Atatürk Lisesini iki buçuk yılda bitirdi.İlk yıl girdiği ÖYS’de tercih hatasından  üniversiteye yerleşemedi. İkinci girişinde O.M.Ü.FEN FAK.Biyoloji Bölümünü kazandı. Dört yılda başarılı bir ortalama ile mezun oldu. İlk zamanlarda  Araştırma görevlisi olmak için LES’e girdi fakat sonra akademisyen çevresine karışmaktan vazgeçti. Samsun da bir medikal de ve özel bir eğitim kurumunda çalıştıktan sonra, vatani görevini Bingöl’de  öğretmen  asker olarak tamamladı.
Son dört yıldır özel bir eğitim kurumunda  Biyoloji öğretmeni olarak çalışmaktadır. Biçer bu kitapta onaltı yıldır yazdığı şiirlerin bir seçkisini toplamıştır. Şiirden başka, üç yıl Kick-Box Sporuyla ilgilenmiş ve Kick-Box hakemliği ile çalışmalarını sürdürmüştür. Amatör bir ruhla resim ve karikatürler çizmektedir.Çorumda faaliyet gösteren  H.E.M.,TSM korosunda müzik çalışmalarına katılmakta ve folklör’le ilgilenmektedir.Biçer, hayat felsefesini şöyle tanımlıyor;”üretmediğin gün yaşamadığın gündür”. Son altı yıldır eğitim camiasında içinde olup,üretmeyi ve çalışmayı hayatının merkezine koyuyor.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
 
 
Özgür BİÇER
YÜRÜYORUM

Gönlümde dinmemiş sızlayışlarla,
Tepemde solgun güneşin bakışlarıyla,
Ellerimde kederli güvercinlerin kanat çırpışlarıyla,
Gülüşlerimde susmamış iniltilerin bağrışlarıyla,
Düşlerimde yıllardır başımdan savamadığım karabasanlarla.
Sevdamda aşk taarruzundan kalmış enkazlarla yürüyorum.
Bitkin ve yalınayak, dönemeçli yolların çıkmazında.
09.02.1997 15:45 SAMSUN

Özgür BİÇER
YILLAR SONRA

Yıllar sonra bakıp ta geriye,
Şu şehrin sis yağmurlarını özlemek,
Hiç dinmemiş dostluğumuzu anar gibi,

Satır, satır.
Yudumlamak anıları yeni baştan
Bir çocuk yüreği gizli iken yüreğimizde.

Hepten uçarılığı yüklemek
Mamur dizelerin teknesine,
Toy sevinçlerimiz konuşurken bizim yerimize,
Tebessümlerimiz çağrıştırır oluverecek yaşananları.

İşte o zaman,
Hiç çizilmemiş bir tablonun,
Erguvani renkli parıltıları olacak arkadaşlığımız.
Gönül bahçemizde yeşerecek
Kır çiçeklerinin binlercesi.
21.05.1999 00:18 SAMSUN

 
Özgür BİÇER
YILLAR SONRA

Yıllar sonra bakıp ta geriye,
Şu şehrin sis yağmurlarını özlemek,
Hiç dinmemiş dostluğumuzu anar gibi,

Satır, satır.
Yudumlamak anıları yeni baştan
Bir çocuk yüreği gizli iken yüreğimizde.

Hepten uçarılığı yüklemek
Mamur dizelerin teknesine,
Toy sevinçlerimiz konuşurken bizim yerimize,
Tebessümlerimiz çağrıştırır oluverecek yaşananları.

İşte o zaman,
Hiç çizilmemiş bir tablonun,
Erguvani renkli parıltıları olacak arkadaşlığımız.
Gönül bahçemizde yeşerecek
Kır çiçeklerinin binlercesi.
21.05.1999 00:18 SAMSUN

Özgür BİÇER
BABAM

Harç kokan ayaklarında tatminlik yıllara,
Ve çimentoya bulanmış ellerinde emeğin sesi.
Kireç kokan nefesi dökülmüş sakallarına,
Kronik bir hastalığı varmış,
Bana olan biricik nasihati de oymuş aslında:
Çalışmak, çalışmak ve çalışmak.
14.03.1998 SAMSUN

 
Özgür BİÇER
SEVDAM YOK YANIMDA

Sevdam yok yanımda
Yalnız seyrettim günün batışını
Uzak tepelerin ardında,
Sevdam yanımda yok.
Bir başına seyrettim olanı biteni,
İğreti bir şarkı gibi giyindim
Sersefil ezgileri üstüme.
Kenarı kırpık bir fotoğraf,
Yıllanmış, sararmış bir yaprak,
Gözü yaşlı bir çocuk gibi içlendim…

Elma kırmızısı bir bulut çeldi aklımı
Sonra, sonra
Denizin büyük koyu yeşil sesi
Çağırıyordu beni yanına
Sevdam yok yanımda
Bir başıma seyrettim akşamın oluşunu.
Martıların kederleri ilişti göz bebeklerime
Küçük bir çocuk gibi ağladım
Denize döküldü göz yaşlarım,
Sevdam yanımda yoktu
Sevdam yoktu yanımda…
15.05.1998 20:05 İskele kafe , Atakum/ SAMSUN

 

 

Özgür BİÇER
UNUTULMUŞLUĞUN MAKARASI

Söz verdim,
Yağmurlarda koşmamaya,
Çünkü geçen akşam,
Çocukça beslediğim utkularım,
Koluma arkadaş hatırı ile takılmış sohbetler koptu.
Kaybettim,yağmurda cana yakınlığını yılların,
Söz verdim yağmurlarda koşmamaya.
Bu sefer topladım sağanaklardan,
Kırılan kopan sohbetlerimi.
Ne yaptımsa beğendiremedim bulutlarımı
Uçarı sağnaklara
23.04.1998 17:15
Sigarasız Okuma salonu,Karadeniz Öğrenci Yurdu SAMSUN

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

05 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİGA Dilek 1988 Şair
            Aslen Bursalıyım. 1988 yılında yazmaya başladım profesyonelliğe geçişim 1999 Bayram Şenpınarın “Şıpsevdi” adlı şarkı sözümün kasede okunması ile başlamıştır. Samsunlu Fehmi tarafından okunmuş bir şarkım beyefendinin program yaptığı karedeniz TV de hâlâ okunmaktadır ali sezer tarafından da kasede okunmuş şarkım var unun yanı sıra rahmetli bayram durmaz tuna tarafından bestelenmiş  ve de çeşitli bestekarlar tarafından bestelenmiş şarkılarım var yakınlarda nasip ise bir şarkım daha çıkacak Bursa’da yerel bir TV olan as TV de şiir okudum ayrıca Internet gazete ve dergi vs çıkmış şiirlerim bulunmaktadır.
          Ticarete 2001 yılında başladım. Bay bayan giyimi üstüne hizmet vermekteyim.
          Şiir yazmak tek ifadem yaşam biçimim. 
          Internet’te Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi’nde http://corumlu2000.dergisi.info dergimizde ve Fikir Dergisi http://fikir.dergisi.info yazılarım yayınlanmaktadır.
 
 
Dilek BİLGA
BİR AŞKA AİT

Uzaktan gördüğün yüzün eşgali
Gönül arşivinden bir aşka ait
Gözlerimden yağan bu hüzün seli
Nefretle andığım bir aşka ait

Belki de sayılı bir kaç saatti
Ömrümden çaldığın zamana ait
Yüreğimi sarsan bu hazin veda
Yasını tuttuğum bir aşka ait

Duyduğum endişe beni şaşırttı
Yıllar var ki kalbim böyle atmadı
Hayalimde çalan bu hüzzam şarkı
Küllenmiş sandığım bir aşka ait
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

06 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

CANBABA Ahmet 1941-  <Ressam-Şair>
1941-Kalecik doğumluyum. 7 yaşında Ankara’ya geldim. İlk orta ve liseden sonra 1960 senesinde yedek subay öğretmen olarak askerliğimi Merzifon’un Bulak köyünde öğretmen olarak yaptım. Sonra teknik eleman olarak Önce Devlet sular idaresi, Antalya Ferrokrom ve Karpit Fabrikası, Ankara da Na-Ce mak sanayi, Özmak, Alaçam müşavirlik, Tüstaş, Tümaş, UBM, ve En son Güriş makine sanayinde Kostürüktör Ressam ve Dizaynır olarak çalıştım.
1983 senesinde emekli oldum. İlk şiire Öğrencilik dönemimde Sanat okulu son sınıfta iken başladım. Sene 1960 ilk şiirim Ajans Türk Antolojisinde ve İsa Kayacan’ın çıkardığı Ece dergisinde yayınlandı. Öğretmenlik devresi şiiri geliştirmem açısında bana çok büyük imkanlar verdi. İlk şiir kitabımı da 1967 senesinde “Sarhoş Dünya” olarak yayınladım.
Emekli olduktan sonra mesleğimle ilgili olarak proje bürosu açtım. Daha sonra Konur Sokakta önce lokanta daha sonra da kitap üzerine iş yeri açarak 1989 'a kadar işletmecilik yaptım. 1989'dan Sonra ailecek İstanbul’a yerleştik. İstanbul’da 1994 senesine kadar kaldık. 1993 senesinde büyük kızım evlenerek Almanya’ya yerleşti. Küçük kızımın da tayini tekrar Ankara’ya çıkınca 1994 senesinde tekrar Ankara’da yaşamımızı sürdürdük.1999 senesinde “Yeşilin Gözyazşları” şiir kitabı, 2003 senesi “Cennette Seninleyim” Hikaye Kitabı, 2005 senesi “Yaratanla Sohbet”  şiir kitabımıedebiyat dünyasına kazandırdım. 2003 senesinde öğretmen olan ikici kızımı da evlendirdikten sonra kendimi kültüre adadım. Halen kültürle iç içe emekliliğimin tadını çıkarmaya çalışıyorum.Internet’te Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi yazar ailesindenim.
 
 
Ahmet CANBABA
BEDDUA            
Yalnızlıktan,  köpek  besle  düzüne
Açlıktan  saldıran  itle  öl 
Hiç  kimse  bakmasın  kırk  yıl yüzüne
Tahta  kurusuyla,  bitle  öl 
 
Evin  yansın  düşman   gelip  söndürsün
Eşin  süründürsün, dostun  kandırsın
Bora  çıksın,  dalga  terse  döndürsün
Denizde  gezdiğin  yatla  öl 
 
Herkes  gibi  sende güzel seversin
Anan  seni  iki  kere  eversin
Biri  gıdıklasın,  biri  su versin 
Gülmekten  katılıp  çatla  öl 
 
Kurşun  yesen  ta  alnının  çatından
Düşüp  çifte yesen  koşu   atından
Kırk  katlı  binanın teras  katından
Kimse  kurtarmasın  atla  öl            
 
Deli  ol  kendine  zalimce  davran
Sefalet  içinde  geçin  bu  devran
Daha  çok   acılar  içinde  kıvran
Ömrünü  ikiye  katla  öl
 
Para  için gözünü  hırs  bürüye
Köpek  gibi  gez  ürüye  ürüye
Katılıp ta  davar gibi sürüye
Ağzında  bir  tutam  otla  öl 
 
Kul  hakkı  yiyerek  rahata  erdin
Hem  camiye  gider  hem  haram  yerdin
Bayram  namazını  kaçırmam  derdin
Dilerim  elinde  putla  öl 
 
Kalen  fethedilsin,  piyon  ah  çeksin
Filin  yensin, vezir  gülüp  oh  çeksin
Dilerim  Azrail  sana  şah,  çeksin
Satranç  oyununda  matla  öl   
 
Oğlundan  kızından  yüzün  gülmesin
Can  bedenden  çıkıp  çabuk  ölmesin
Yatalak  kal  dosttan yardım   gelmesin                     
Çıldırıp  hırsından  patla  öl 
 
Ahmet CANBABA
KIPIRDAMADI
Çocuk  ufaktı  bir  gün
Kuzu  aldılar  eve
Besleyip  büyüttüler
Kuzuyu  seve  seve
Sanki  kuzu  çocuğun
Canı  ciğeri  gözü
Babası  çocuğuna 
Vermişti  kesmem  sözü
Kurban  bayramı  sabah
Kesildi  canım  kuzu
Ruhu  candan  ayırdı.
Sevap  işledik  diye
Kendisini kayırdı
Çocuksa  kesik  başı
Okşarken  çıkık  dili  
Döktü  gözünden yaşı 
Eli  kıpırdamadı
Babası  uzatırken 
Çocuğuna  mendili
Kesmek öyle  kutsaldı
Kılı  kıpırdamadı
Çocuk  hala  hayvanı
Öperek  kokluyordu
Canı  gelecek  sanıp
Dilini  yokluyordu
Sevdi  okşadı  ama 
Dili  kıpırdamadı
Donup kalırken  öyle
Döktü  gözünden yaşı 
Eli  kıpırdamadı
Kuzu  çoktan  ölmüştü
Dili  kıpırdamadı
 
Yandı  orman  yandı  gök
Sen  yangına  benzin  dök
Çok  büyük  bir  başarı
Yanıyor  börtül  böcek
Dumanlar  öbek  öbek
Yasa  bürünmüş  dağın
Doruğunda  bulutlar
Hava  durgun  gün  sıcak
Al  bulutlu  şafağın
Alı  kıpırdamadı
Köz de yaban  güllerin
Gülü  kıpırdamadı
Yağmur  gelir  sel  akar
Yamaçta  toprak  yok ki
Dağ taş  sinmiş  is kokar
Çalıda  yaprak  yok ki
Dağda  yanmış  ağacın
Dalı  kıpırdamadı
Esse de  rüzgar  sessiz
Çalı  kıpırdamadı
Hava  sanki  nefessiz
Yarınlara  küs kalıp
Yağmur  yağsa da  yıllar
Ölü  toprağın  üstü
Kel  kalmaktan  bunalıp
Ne  toprağa  can  geldi
Ne  suçluya merhamet
Kalan  leşti  binlerce
Ölü  kıpırdamadı
Yakan  binlerce  cani
Yakan  binlerce  deli
Nasıl  varır  ormanı
Yakmaya  insan  eli
Ses  verdi  dağlar  taşlar
Deli  kıpırdamadı
Hayat  sundu  tabiat
Ölü  kıpırdamadı.

 

 
Ahmet CANBABA
SABAHLAR
Uykum kaçmış bir gece yüksek bir terastayım
Yıldızları doyumsuz  seyretmeye  hastayım
 
Milyarlarca ışık yıl zamanı var aramda
Geceyi tek başına yaşarken  Ankara’mda
 
Var mıdır başka biri yıldızlara bakıp ta
Bir haz duysun o rahat uykuyu bırakıp ta
                   
Herkes uykuda, kuşlar,uyumayan bir benim
Gece serinliğinde dinç ve sağlam bedenim
                   
Düşün, binlerce beyin rüya görür uykuda
Kimi uçar havada, kimi boğulur suda
                   
Bulutlardan sıyrılıp görülür teker ,teker
Göz kırparken yıldızlar sanki bir merhaba der
 
Karanlık, karanlığa karışmışken zifiri
Görünmez karanlıkta havanın isli kiri
 
Uykuya teslim olmuş binlerce çarpan yürek
Rüya denizlerinde sessizce çeker kürek
 
Rüyalara girse de aşk gecede yaşanır
Kimi yerde gönülden ne sevgiler boşanır
Kimi diskoda, barda  kimi mahpus damında
Yürekleri cız eder her günün akşamında
 
Belki bir gece boyu kalkmış konan yasaklar
Hangi acı nerede, hangi sevdayı saklar
 
Kimi yerde dertlerle sorunlar uyanmadan
Evlerin ışıkları  ara sıra yanmadan
 
Bir gizemlik sevgiyi davet ediyor aşka
Her mevsimde geceden sabaha kalkış başka
 
Umuda sürgün veren fikirler uyumakta
Ömürler  gece boyu sarılır bir yumakta
 
Boyn Bükük Yalnızlık Bir Sonraki sabaha gece verirken mola
Kimi derdi erteler, sabah ola hayrola
 
Hiç farkında olmadan geçerken güne yarın
Tesiri yavaş, yavaş kaybolur  ışıkların
 
Sokak köpeklerinin sesleridir ürüyen
Gece karanlığıdır yudum, yudum eriyen
 
Kimi erken kalkacak gün başı yolculuğa
Veda edip gidecek belki çoluk, çocuğa
Gün ışığına gebe hayır şer saklı düşte
Uyanıyorlar sabah ezanı saat beşte
 
Karanlığın içinden gelirken ezan sesi
Bir güne başlanacak bir  gecenin   ertesi
 
Geceden nasıl çıkmak, güne nasıl başlamak
Ya, hızlı kalkmak yada, boş verip yavaşlamak
 
Mahmurluğu üstünden zor atıp kalkan kişi
Kalkmaz güne kimisi, yatmak en güzel işi
                   
Uykuya dalmış gece, dalmış tasa, dert, hüzün
Feryatlar yükselecek uyanınca gündüzün
                   
Kim bilir daha başka acıyı tattıracak
Sakinleşmiş olaylar başlarken güne sıcak
                    
Bir kızartı belirdi henüz güneş doğuyor
Tabiat alemini kaplayarak boğuyor
                   
Horozların ötüşü sabahı müjdelerken
Yıldızlar gibi ayda kayboldu  erken, erken
                   
Yine   herkesin derdi başladı ahlar, vahlar
Gece  boyu içimde,  huzur  bende  sabahlar.

 

 

Ahmet CANBABA
BEN  SUSARIM     
Babam  anam  kardaşım
Dostlarım merhaba  merhaba.
 
Gitsem  canım  kalır  darda.
Bir  ölecek  askerin var
Oğlunla gurur  duy  baba.
Ayrılmak  ne  zormuş  sizden.
Son  bir kere  daha  sarıl
Ardımdan dua   et 
Yalvar Allaha.
Anam  gardaşım  ne  olur
Bu son  deyip  sarıl  daha
Sarıl daha
Daha daha  çok  sımsıkı.
Biliyorum  sarılmanın 
Gelmez sonu.
El  sallamak  yaşlı  göze.
Bunlar  giderken  söylenen.
Ya  dönmeyen   geliş  nasıl.
Adım  anıldığı  anda
Bir yıkıma  döner her şey
Köşe bucak  dostlar  ağlar.
Söylenmemiş  sözüm  saklı içimde.
Söylenmemiş  sözüm  ağlar
Mehmet  ağlar  satır  satır. 
Hani  ağlama  demiştim  sözlüme.
Söz verdi 
Sözün zoruna.
Veda  demek  bu  son mektup
Kendini bırakma  bana.
Susmak  demek  geleceğe
Susmak emek  bu son  mektup.
Birçok  Mehmetlere
Sıra gelir  tükenmez  Mehmetler.
Makineli  ölüm  kusar
Neler gelmez ki  hatıra.
Ama  en  son 
Kalem susar
Ben susarım
Hasret susar
Ölüme
Babam  anam  gardaşım
Dostlarım merhaba  merhaba.
Yıllar  geçti  yemin  ettim
Hıncımı alacağım.
Dalıma  bastılar inadına
Baş için  omuz  aradım
Şimdi dostsuz  kalacağım
Bu haykırış  ondan  bende.
İlk göz  ağrım  değil  bu
Bende acılar
Müzminleşti
Kinim ondan.
Yeminim
Ondan
Bir  hainin ayak izi  silindi
Toprak şimdi çakırkeyif.
Ellerim kalem  tutmuyor  babam
Yanı başımda
Şehitler var  canım  acır.
Şimdi  yas tutmak  zamanı 
Üzüntü bende  at başı.
Ben  sussam  ağlar  yüreğim.
Sarıldım sımsıkı  öfkeme.
İçime  akarken  gözyaşı
Zor veda  edeceğim.
Biliyorum  mektubumun
Gelmeyecek sonu.
Kalem susar
Ben susarım
Hasret susar
Ölüme

 

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

07 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ÇAVADAR Nacati
          09 Eylül 1955 Çorum, Alaca doğumlu İlkokulu; Alaca'nın Küçük Hırka Köyünde, 
          Ortaokulu; Alacada okudu. Lise Eğitimi: Ankara Muhabere Okulun daki Elektronik Astsubay Hazırlama ok. Lisans eğitimi:Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü Yazıları, araştırmaları, röportajları ve şiirleri Akit,Yeni Dönem, Tutanak, Vakit, Anayurt gazeteleri ile Cuma ve Anadolu Gençlik,Ses, Nida, İzlenimlerle Anadolu gibi bir çok dergilerle yurt içinde ve dışında bir çok Internet sitelerinde yayınlandı-yayınlanıyor..Ayrıca bir çok makalesi yurt içinde ve dışında yayınlanan gazete ve dergilerde konuk yazar olarak yayınlandı. 1999 dan bu yana sürekli olarak Anayurt (Eski ismi Vakit) gazetesinde köşe yazarlığı yapmakta. Avustralya da yayın yapan bir radyoda canlı olarak haftalık Türkiye gündemi ile ilgili yorumları verilmekte. "
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
 
Necati ÇAVDAR
ENDÜLÜS’TEN ....
Mercan kaseler dolu su
Yürekler soğutan
Elhamra’dan akan su
Dan... dan... dan... dan...
Delerken çeliği, mermeri
Duyulmaz ki engel var
Aşılmaz sesler Prene’den
Ah...Prene geçit ver
Fatih’in nal sesleri; inletirken cihanı,
Süleyman’ın krallar titreten fermanı;
Taçlı Haçları “tarken”,
Ahmer’e götüremediler.
Tutuşsaydı aynı eller,
İki koldan koşarken devler,
Al yeleli atlar saçarken alevler
Umranlar mı, ümranlar mı,
Kesti yolları?.. Geçirmediler..
Raks sesini Mehter vuruşuna,
Hangi güç..?
Yetiremediler.
Yetiremediler.
MERCAN’ın “Çınarı”,
Elhamra’dan granitler delen,
Gönüller serinleten suya,
Doğudaki tanı batıda aya,
Balkanda ki kolu,
Endülüs’teki ayağa yetiremediler
Hayali, düşe götüremediler.
Kınalı ellerin, dualı dillerin
-“İmdat”diyen son nefesleri
Duyulmaz ki ;

 

Alplerden ..
Haç, Hilal’e örmüş çelik kafesleri
Bir bülbül ötse,
Rakkase sesi duysam
Onu görürüm rüyalarımda
Yedi yüz yıllık parlak medeniyetin
Canı çekilirken beşeriyetin
Bir nahif sanata denk gelsem
Bilirim Elhamra’dan...
Hoş bir ses duysam,
Ne güzellik görsem,
Bilirim Endülüs’ten
Bir ah işitsem
Hatırlarım Endülüs’ü

Yine bir gündönümü
Yedi yüz yıl sonra
Balkanlar kustu
Endülüs’te ki... Tanıdık ahı
Gemileri yakıp dönmemek için,
İddialı medeniyet için gidenler,
Medeniyet(!)e gidenler,
Gel- gitlerle frenler Preneler...
Yedi yüz yıl sonra iddiasız gidenler,
Sığınak oldu şimdi o Preneler...
Yeni bin yılda bin medeniyet için
Çürümüş insanlığa biraz merhem için
Geliyor,
Alp erenlerin hayat veren sesi;
Gürüldüyor artık
Alplerden tertemiz kar suyu
Yeni bir “tan ağartısı” ...
5.6.2000/ Ankara

 

 
Necati ÇAVDAR
BABANDAN MI KALDI ?
Bir ara çalıştırırdım; küçücük bir dükkan
Az kazanır, hep şükrederdim
Devlet; kazanmadan ister vergimizi,
İkide bir kapıya dayanır, bükerdi belimizi.
Birazını da peşin alırdı elimizden mal sahibi.
Gelip ihtiyaç sahibi cevval öğrenciler:
”Pazarları açalım” dedi.
Uydu aklıma, bu fikir; güzel geldi.
Hem talebeler çalışıp, harçlık alacak.
Biraz artırırsa; bize de ekmek kalacak.
Sokaklara bir kaç reklam yapıştırmışlar.
Rakipler görüp; Zabıta ya yetiştirmişler.
Ertesi günü, iki zabıta hemen geliverdiler.
Tam elli milyon cezadan kapı açtılar.
Direnince, sadece dört milyona indiler.
“Peşin yok “ diyerek başımdan gönderdim.
Hemen, belediyeye gidip; olanını bildirdim.
Müdür Özkan, “Mühim değil ben hallederim” dedi
Bir daha da para için bana kimse gelmedi.

Kapattım dükkanı, üç yıl sonra
İşler değiştirdim, çalıştım yıllarca
Dükkâna gelmeyen o zabıtalar
Sonunda karakol, muhtar aramışlar.
Bilinmeyen evi keyifle bulmuşlar
Bir gün evde: “ icra” kağıdı.
Kağıtta “bir sayfanın” para isteği vardı.
Hem abartılı, istek hem de elim dardı.
“Gidip anlatayım; yetkililere gerçekleri,
Yaparlar elbet işleri değil mi?
Gerekenleri ..”
Başkan yardımcısını bulup;
Sekreterden izinle huzura girip,
Anlattım başıma gelenleri ..
-“Aslı ne ise ödeyeyim gerekenleri,
Ama abartılı kesmişler ceza.
Böyle ödemek inanın eza.
Zahmet ederek, dosyaya baktırsanız.
İşin doğrusunu elbet anlarsınız”
-“Olmazzz.. “ dedi.
-“Geçirmişsin gününü,
Ancak mahkeme çözerdi” düğümünü
Yanındaki iş adamı ! Ortağı sanki
Dedi:
- ”Ne olacak o paradan ki
Ödeyiverin ne olur sanki”

Dedim ki;
- “Sizin gibi kamudan bir şey istemiyoruz.
- Biz ‘malı götürüp’ aldığımızdan vermiyoruz.
Ancak boğazımızdan keserek sizlere ödüyoruz.
Hem sizden ihsan da istemiyoruz.
Sadece adaletli davranın diyoruz.”
Eğer söylesem; kim olduğumu.
Ayağa fırlardı; bırakıp koltuğunu.
Görüyoruz işlerin nasıl döndüğünü.
İstedim ki vatandaş olarak
Yaparlar işleri bir yol bularak
Çünkü geldiler ” adil düzen” diyerek
Sustular ! Bir şey yapamadan ..
Çay söyledi, müteahhit için ocaktan
Geldi çaylar çok saygın! Kişi için
Dedi. ”Eh gelmişken siz de için”...
-“Madem ki bir şey yapamıyorsunuz
- Artık gideyim izin veriniz”
-“Çay söyledim içmeden gidiyorsunuz”
-“İçemem içinde göz yaşı ve haram vardır bilmiyoruz,
Kendi kesenizden değil,milletten ikram ediyorsunuz.
-Onda haram ve göz yaşı var biz onu içmeyiz”
Diklendi :
”-Nasıl olur bana makamımda hakaret ettiniz?”
Söyledim:
-“ Hakaret değil tedbirimiz,
Zorla toplar, çabucak dağıtırsınız.
Siz hükmedenler; budur adetiniz.
Selamla gelenlerin; işini halledersiniz
Kimsesiz insanları; lütfen dinler,
Hatırlıların hatırına; çay söylersiniz,
İpe un serer; münasipçe yollarsınız
Eşi dostu güzelce kollarsınız.
Vazifenizi yapmaz; başınızı sallarsınız
Koltukları, cepleri hava için sallarsınız”
Müsaade istedim kemali hürmetle
Yerinden fırladı azim hiddetle
-“Çık dışarı makamımdan” diye kükredi, şiddetle
Çıktım dışarı. Kendini de attı peşimden celadetle.
Söyledim:
-“Babandan miras mı kaldı burası?
Sana da kalmaz bu makam, aldığınız millet parası”
Avazı çıktığınca bağırıyor .. Avaenesi ayakta
-“Bu bana hakarettir. Seni dinledim ya?”
-“Asli vazifen vatandaşı dinlemek “ güya
Ne gezer, lütuf bilirler biz görürüz güzel rüya.
Ekibi, korumaları, yağcıları sardı yanıma.
Bir yerlerden bağırdılar .... gibi her biri..
Sesimi yükselterek:
- “Hep beraber bağırmayın
Ya tek tek konuşun, ya da dinleyin”
Dışarılara bağırıp çağırdı hiddetinden
Uzaklaştırdılar bir çırpıda yanından.
Siz halktan kaçarken ben halkın içine giriyorum
“Lüküs” arabalarda hastalık çekerken ben;sıhhatle yürüyorum
Hiç semtinize uğramayanları;ihya olduğunu biliyorum
Sizi o makamlara oturmanız için;samimi gayret gösterdim
Ne zamandır sebep olduklarımdan helallik diliyorum.
Halka hizmet gerek,seccadenden bize ne?
Namaz sana gerek,Rabbimin eksiği ne,

 

Seccade ahret için,dünyaya ne,
Seccade yere, masa üstünde işi ne?
Hizmeti adil yapıp;gönle girsene,
Bağlanan ümitleri çevirdiniz tersine
Kulakları tıkadınız,mağdurların sesine
Millet açken;zehir olsun yedikleriniz
Boğazınızdan aşsın ama; hiç doymayın
Malı götürdüklerinizle kalın, fakat onmayın
Ağrılarınız artsın,şifa bulmayın
Ahrette yazık olur,bu dünyada gülmeyin
Gözleriniz ışık bulsun;görmeyin
Silinsin hafızanız; kimseyi bilmeyin
Büyükler bölünmüşü küçük belediyelere
Bulduğunu sokmuştu o da, hemen seçimlere
Mesken tutmuştu, yeni denilen eski mahallede
Bal dolu,sanki arılar işlerdi hep petekte
Sürekli bulunurdu öpenler el etekte
Bir zamanlar bir vuran vardı
Eniştesi,karısı kendine yardı
Allah belasını dünyada verdi
Azametle yürür, “kanun” diye zulmederdi
Mazluma acımaz, güce itibar ederdi.
Hiç makam elden gitmez mi zannederdi?

Parasız kalınca avareleri, avaneleri
İşyerlerine saldırttı, zabıtaları
Göz yaşına bakmaz, kapatırdı dükkanları.
Ayyuka çıktı halktan aldığı cukkaları.
Herzeleri vardı taa o da, çıktı yukarı

Patladı ensesinde bir anda o’nun tokadı
Kalmadı; halkın yanında hiç bir kıymeti
Yıl 1999, ilk bahar giriyor
Bir gün baktım bizler gibi yürüyor
Bizimle aynı sokakta bir binaya giriyor
Bir ara bir işim oldu uğradım yanına
Bekliyor müşteri nimetti canına
Kalmamış eski tafra eski naz
Güzelce sohbet ettik biraz
Senin yerinde vardı, keser mi masatlı
Göbek iri, ense olmuş on katlı
Ahrete meyyal görünür dünyalıkta aklı
Belediyeyi işgal etmişler kendisi saklı
Usulsüzlüklere bulurlar kılıf olurdu haklı
Muamele mafyaca, icraat farklı.
Senden önce biri vardı
Hem hacı hem ehli tarik idi...!
İşini bırakıp sık sık mescide inerdi
Dünya benim olsun der nefsini tahrik ederdi
Hem masatlı hem atılgandı
Bir zaman kandırırdı başkanını
 
Yüzlerce zabıtayla başlattı baskınını
Garibanların feryadı yükseldi arşa
Kulakları duymazdı ki ellerinde maşa
Maksat sahiplenmek gariplerin yerine
Güç elinde idi her şey uydurulmuştu planına
Çok sürmedi yetişti geride kalanların imdadına
Etmeyin ağalar yaptığınız zulümdür
Divane söyledi üzülmeyin Mevlâ kerimdir
Kudret sahibi Allah, gayrısı kimdir?
O Selefin verdi bir gün bir davet
Gücün hatır vardı; gidilmeliydi elbet,
Bir büyük kalabalık birikti Çiftliğe
Başladı alem...Kap kap nevaleleri yemeğe
Rab’bım hiç yoktan rüzgar ve fırtına gönderdi
İnsanlar seğirtip sağa sola canlarını kurtardı
O adamı sapsarı edip muma döndürdü
Yıllar sonra Ülkede sayım vardı
Bekledik dokuza kadar gelen olmadı
Sabah hemen zabıtalar yetişti:
-“Devlet işte bu, anında gelir” dedi
Dedim:
- Belli devlet kim,
Dün sayım vardı “Niçin sayamadı”
Garibanları takip etmek mi devlet?
Bir A4 sayfası için mi bu gayret ..!”
Çıkarıp verdim icra parasını
Anlattım zaten öncesi, sonrasını
Bu olaydan iki yıl sonra
Bir kalabalık toplantıda
Kendi çapında ünlüler arasında
Yaklaştı;usulca sırıtarak yanımıza
O ünlülerle beraber toka edip
Bileme di, ne yapsa hafızasını test edip
Söyledi:
-“Sizi tanıyamadım. “
-Yanına gelip
Dedim ki kulağına eğilip;
-”Söylersem ayıp olur”
Pişkince dedi :
“Söyle bir şey olmaz”
Yavaşça;
- “Hatırla hani,
“Seccade masanda” hatırla beni
Belki hatırladı. Ama attı benzi
Yine de yılışarak
-“Ne diyorsun inan ki....”
Ben anlatınca :
“Hiç anlamıyorum ..”dedi
Kuyruğunu kıstırıp, toplumu terk etti
Hey kadir olan Allah, daha dünyada iken onu rüsva etti.
14.10 1997 Salı/Ankara

 

 
Necati ÇAVDAR
DİYEMEDİM
Gezdim dağı taşı, geçirdim yazı kışı
Akıttım teri yaşı, döktüm saçı ağarttım başı
Yıprandı vücudum, çektim çileyi yorgunum diyemedim
Nasıldır yemek lezzet ne bilmedim
Açlıktan açlığı terk ettim
Aç kaldım kimseye ;
-“Acıktım” diyemedim
Dudaklarım kurudu susuzluktan
Şerha şerha paralandı yangınlardan
Susadım susamayı kaldırdım;
-“Su” diyemedim
Kimine çok küçük, kimine fazla
Kasılır gerinir eller en ufak şeye nazla
Kendimce unvanı yok ettim;
- “Var” diyemedim
Garip sultan idim bazılarınca
Düştüm kör kuyulara ulu yazılarınca
Hakirliği dost bilip;
-“ Düştüm” diyemedim
Çalışır idim belli belirsiz bazı işlerde
Tutunmak için çabalar, dişlerim de

Olmadı, kaybettim;
-“İşsizim” diyemedim
Yardım edicilerden olmak en büyük arzum
Ağlamak namerde, dert yanmak merde olmadı tarzım
Yıkıldım yardıma muhtaç oldum;
-“ Muhtacım” diyemedim
Bezirgan olup, tezgaha mal alıp serdim

Hiçbir şey satmadım hep para verdim
Dostlara; “buyurun, gelin”;
-“Alın” diyemedim
Sorunlarım oldu aşılmaz dağlar gibi
Bildirmedim bilenler güldüler belki
Hep var idi, tükenmez cevher sanki
-“... Benim “ diyemedim.
Eser verdim;
-“ Bu benim” diyemedim
Kitap aldılar;
-“ Ederini verin” diyemedim
Gezdim çokça verdim ki bakın

Dükkanınıza bırakın da satın
-“Sonra aslını verirsiniz “ diyemedim
Suratıma bakıp; “Nereden, nereden..?
Geliyorsunuz ..! dediler cevap veremedim
-“Referansınız, dostunuz kim?” dediler
Bir o yana bir bu yana evirip çevirdiler
-“Meşrebiniz ne? “ dediler bilemedim
Kapağını kenarını kıvırdılar
Gözüme bakıp;
- ” Kim için yazıldılar ..!”
-“Dünya görüşü ne?” dediler bilemedim
İsim aradılar, hafızalarını yokladılar
-“Kim yazdı bunu? dediler
Başımı öne eğip;
-“Ben” diyemedim.
Sorular..Sorular; cevap veremedim
12.7.1997 Cumartesi 19.00

 
Necati ÇAVDAR
YÜREK KAÇ PARA?

Israrla sesliyor...
”Bir çare “der gibi..
Koşuyoruz ama..
Elinde bir deri çanta,
Diğerinde naylon poşet ..
Biri dışa yönelik, başkası ..
Diğeri içe yönelik, kendisi ..
“Kitap dostundan kitap dostuna “..
Hediye “Sevinç bir uzak düştü”
Çünkü;
Ümitlerin bittiği,
Dostların terk ettiği
Bildik ..”Bir an”
Ümit ..!
Yaşamak için ..
Yaşamak ne için?
Bilinmeyenin kurt gibi kemirdiği
Çınar gibi ümitleri bitirdiği bir an.
Güvende “Çınar altından”
Güven için,
Aranırken bir çatı altı.
Kuş gibi tünerken,
Açlığını gizleyerek
Umuda sarılış gibi
İnsan bu

Ummadığı karşısında ..
Bitirilemeyen servet
“Yüreğim var ağbi “ diyor
“Bu yeter bana
Otuz yıl didindim,
Ev yok, iş yok
Hiçbir şey yok.
Başarmak, insanca yaşamak için
Sadece verecek yüreğim var.”
Ve “Sen de yüreğini verdin”.
Ben, yüreğimi koyuyorum
Paraya tapılan yerde
Sahi .. ”Yürek kaç para?”
ANKARA 04.06.2000/ 17.00

 

Necati ÇAVDAR
KUL OLDU
Tükenmez zannedip,
Kuşağına kul oldu
Solmaz diye ,
Bir dilberin eteğine kul oldu
Gelmedi aklına ihtiyarlık,
Sözlerine gözlerine kul oldu
Bitmez diye,
bir ağanın parasına kul oldu
Beyni fikri felç oldu da,
Bir soytarının sözlerine kul oldu
Kurmaz cümleyi, bilmez dili;
Bir iki “entel” kelimeye kul oldu
Bunca yıl yapmaz sporu,
Hiç atmamış vücuttan teri
Sahalardakinin çalımına kul oldu
Okumaz kendi çokça meth eder,
Bilemez gerçeği bir cahile kul oldu
Başı gökte, ayağı bulutta gider
Göremez aczini, benliğine kul oldu
Kendini bilemeyip,
Özdeki o cevheri göremeyip
Fani, süflî arzulara,
Kararacak güneşlere kul oldu

 

 
Necati ÇAVDAR
GÜNEŞ DOĞUNCA BATAR
Mahpushane bir tuhaf bina
Süvariden kalma; hatıra, o gün bu yana
Ne izahı mümkün nede tarifi
Görkemli bina önün de bir uzun selvi
Dibinde asılan üç kişi en son ki
Karşıladı nazik bir bayan
İkinci katta; torba dolu bir oda.
Kapısında koskocaman bir balta,
Demir saplı bir baston.!
Tecrit ki, tecrit; tam zindan
Ufak yarıklı iki delikli tuvalet
İçerde b.. duvarla ayrı
Koku ki; ne koku anlayın gayrı.
Hava yok ki ne mümkün teneffüs
Çare yok üstüne kapanmış kapı
Çek pisliği içine .. Yutmuşsun hapı
Uyku mu? Ne mümkün bulursan yatağı
İmdada geldi: Sür, sür hacı yağı
Yatak .. On altı kişiye on şilte
Babanın evimi bura? Hapishane işte
Hemen başlıyorlar; yeni hayata, girişte
Af konuşuluyor; her harekette, işte
Bakıyorlar; biri birine şüpheli şüpheli
Bir kısmı; vurdumduymaz, hem de ümitli
Tecritten lutfile çıkardılar
İnsanlar sayılıp, dizildiler
Kelle adedine göre yazıldılar
Attılar, ahır bozması koğuşa

Gacırdayarak, kapandı kapılar
Yarın mı..? Ne ümit .. Hüzün ve keder
Burada başkadır haller
Burada gözler bir başka parlar
Zaman nasıl geçer?
Voltada sanki zikrini çeker
Çok işler ama
Bir a..duyunca durur diller
Mahkumun .. ışığı.. belki af çıkar
Güneş orada, doğunca batar
Batınca; ...düşse ne çıkar?
Mahkumun çilesi;
Çeker de belki çıkar

Bu gün tam on beş gün oldu
-“Yarın” dedim; hayal oldu
Her an hücrem; hırsız, cani ile doldu
Kimi bir gün, kimi üç günde gitti.
Acılar beni bu hücrede de buldu
Yalnızlık; sırdaşım, yoldaşım oldu
.......
Beklerim haberi gelmez
Gardiyan hiç halim bilmez
Evde bir buçuk yıllık yavrum
-“Geleceğim” diyen babası gelmez
......
Hücre kapısı...tak ....tak..
Hırsızı, canisi gitti tek tek
Onlar mı? Adi suçlu !
Bizimki düşünce...
Her dönem büyük tehlike
Aradaki en mühim fark...
1983

 

 

Necati ÇAVDAR
YILDIZLARI KATMAK
Bu yamaçlarda, kayalarda;
Biz yokken ot yoktu, it yoktu.
Geldik; şenlendi bozkırlar,
Çevresini sardı Ankara’nın yemyeşil surlar.
Evler yaptık, bize yetecek kadar
Ele muhtaç değildik! Mutluluk o kadar.
Engel olmasalardı; vururduk yama
İhtiyacımızdı sıcak bir yuva.
Bekledik yıllarca, kavuştuk suya..
Mama parasıyla; ağaçlar diktik,
Çocuklarımızdan ayırmadık büyüttük,
İşledik toprağı, taşları söktük.
Biraz fasulye, biraz begonya ektik,
Tabii..cam önlerine sarmaşık diktik.
Derdimiz ..! kalmamıştı....
Şehrin en ağır işlerini sırtlanacaktık,
Sanayileri işletip, evleri temizleyecektik,
Şehirlilerin işine karın tokluğuna gidecektik,
Akşamları cevize yaslanıp sohbet edecektik,
Söğüdün altında tavşan kanı çay içip,
Kuşları dinleyip yorgunluk atacaktık,
Yazın altında yatıp,
Rüyalarımıza yıldızları katacaktık
Hatırlar mı...!
İbrahim ..?
Güvercinin uçuşunu, kanat çırpışını,
Süzülüşünü, ördeğin paytak yürüyüşünü,
Nereden duyacak ibibiğin ötüşünü,
Ne bilsin.? seherde köpeklerin ürüyüşünü,
Horozların hep aynı saatte ötüşünü,
Güzüde yengesinden yumurta isteyişini,
Tavukların her mevsim yüksünmeden verişini...
Seyrediyoruz beraber mutluluğun bitişini,
Alkışlıyoruz! İnsanın yalnızlığa itilişini...
Bilir mi uçurtmayı?
Uçuracak; boşluğu,
Rüzgarı bulur mu,
Uçurmaya belediye izin verir mi..?
Yağmurun kokusunu; almaya ,
Fıskiyeler yeterli gelir mi..?
Yok ediyoruz....
Beraberlikten ferde
Toplumun acımasız geçişini,
Doğanın planlarla.! elimizden gidişini,
Hesaplamıyoruz. Havanın tükenişini...
Boşlukları bırakıp,
“Dolu”ları planladık.
Komşulardan selamı kesip,
Süflî salonlarda selamladık,
“Muhtacı olduğumuz külleri”
Birbirimize atıp,
Kapatıyoruz ufukları,
Kutulardan seyrediyoruz...
İnsanın ezilişini,
Üst üste dizilişini...
Park....! İnsanın;
Bir avuç ışık, yeşil, su uğruna
Sadizme gidişini ..
Anlayabilir mi Tuğba;
Kırlangıçların süzülüşünü ..
Bilir mi..?
Göçmen kuşların göçüşünü,
Seyrediyoruz yeşilin kazınarak
Sorunların çözülüşünü...
Umursamıyoruz;
Yükseltepe’nin, Keklikpınarı’nın,
Natoyolu’nun, Çaldağı’nın gidişini,
Hatırlamıyoruz;

Balgat’ın, Sokullu’nun,
Seyranbağları’nın tükenişini.
Güvenpark’ın ”Tayin”edilişini,
Ankara’nın ciğerlerini sökülüşünü...
Düşünemiyoruz....!
Vişnenin, kayısının,
Yerli üretilişini,
Penceremizde ki sakanın,
Bahçede ki son gülün,
Henüz öten bir iki bülbülün
Kendi elimizle yok edilişini ..
Yaptığımız “planların” bizi;
El kadar parka, kafese,
Mahkum edişini...
İnsanın;
Mezara bile ağaçla gidişini,
Çiçekle ziyaret edilişini...
9.8.l997

 

 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

08 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ÇAYCI Üzeyir Lokman 1949 <İç Mimar-Ressam-Yazar-Şair>
             Üzeyir Lokman ÇAYCI 1949 yılında Türkiye'nin yeşilliği ile meşhur Bor ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini aynı ilçede tamamladı. Sonra, üniversite giriş sınavı yanında ikinci bir sınav daha kazanarak Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Uygulamalı Endüstri Sanatları Yüksek Okulu'na girdi. Bu okuldan 1975 yılında iç mimar ve endüstri tasarımcısı olarak mezun oldu.
            Bunun haricinde Fransa'da da bir çok mesleki ve sosyal alanda eğitim gördü, çeşitli diplomalar ve sertifikalar almaya hak kazandı.
            Yaptığı özgün çalışmalar bilenlerin dikkâtini çekmekte gecikmemiş sergi, dergi ve mecmualarda kabul gördü. Mezuniyetinden sonra Koç Holding Demir Döküm Fabrikaları Araştırma-Geliştirme bölümünde çalıştı.
Deniz - Asteğmen olarak yaptığı askerlik hizmeti süresince, arkadaşları ile birlikte, çeşitli tarihi eserlerin (heykel, rölyef, vs…) kurtarılmasına ve daha sonra da Beşiktaş Deniz Müzesinde sergilenmesine katkıda bulundu. 14 yaşından itibaren yazdığı şiir ve hikâyelerle çeşitli gazete ve dergiler kendisine büyük ilgi gösterdi. Basın, dergi ve antolojiler onun içtenlik dolu kreasyonlarına kucak açtı. Tanınmış çağdaş Türk şairi Ümit Yaşar OĞUZCAN'dan gördüğü yakın ilgi onu önemli platformlara taşıdı. İstanbul Beyoğlu'nda emektar şairlerin de üyesi olduğu Esir Kulüp'ün müzikli şiir gecelerinde ve Kazaplanka Türkiye şairler derneği lokalinde şiirlerini yıllarca okudu ve takdir gördü. Bugün şiirleri Fransızcadan da Almanca, İtalyanca,Portekizce, İspanyolca, İngilizce ve Romanya dillerine kendisini sevenler tarafından çevrilmiştir. Halen, alçak gönüllü ve kompetan Yakup YURT' tan aldığı destek ile, Üzeyir Lokman ÇAYCI çalışmalarını Fransa'da sürdürmektedir.
 
Üzeyir Lokman ÇAYCI
BEN KAYBETTİĞİM YILLARIMI ARIYORUM

Ne değeri var,
Yırtılmış,
Mavi iş gömleğimin,
Pantolonumun
Ve eskimiş ayakkabılarımın ?
Ben kaybettiğim
Yıllarımı arıyorum...
Ne önemi var,
Açılmış mektuplarımın,
Dışlanışımın,
Kaybolan haklarımın?
Ben kaybettiğim
Yıllarımı arıyorum...
Ne önemi var,
Dostluğun, kardeşliğin,
Birlikte çalışmanın?
Ben kaybettiğim
Yıllarımı arıyorum...
Ne değeri var,
Yitirilmiş emeklerimin,
Alın terimin,
Hiçe sayılan gayretlerimin?
Ben kaybettiğim
Yıllarımı arıyorum... Paris – 2000

 

 

Üzeyir Lokman ÇAYCI
ÜZERİMİZE AĞLARI ÖRDÜLER
Yüreklerimizde
Acılara yakınlık duygusu
Yığınlaşan bir karışıklık içerinde
Gözlerimizle
Işık özünün boyutlarını küçültürken
Onlar
Üzerimize ağları ördüler.

Hayatın çilelerini çekerken
Asık yüzlü insanları göre göre
Yorgun düşüncelerle
Yıllarca
Kırbaç silkintilerini dinledik...

Öylesine gizli düşüncelerle
Onlar bizi hiç düşünmediler
Ve... acımadan
Üzerimize ağları ördüler.

 

 
Üzeyir Lokman ÇAYCI
SANCININ ÇOCUKLARI
Onlar sıcaklıklara karşı korkulu,
Dostluklara karşı ürkektiler...
Çıkar karşılığında
Değiştirirlerdi gerçekleri...
Alışmamışlardı
İçtenlik, dostluk gibi bir çok şeye...
Bu yüzden değer vermezlerdi
Açık sözlülüğe...

Tezgâh başı oyunları,
Çıkar satışları
Ve sevgisizliğe tutuklanmalar
Hepsi birer birer
Onların meziyetleriydi...

Her yıl mart aylarında
Kadeh tokuşturmalarıyla
Dökülürdü içlerinden
Geçmişin çarpıklıkları...

Yaptıkları kusurlar
Hoş karşılandıkça
Tek tek askıya alınırdı
Tuhaflıkları...
Onların aradıkları gibi
Kötülükleri gizleyen
Bir sığınak;
Ya da...
Karanlık bir tüneldi
Zaman...

Üzerlerinden
İşte böyle geçti yıllar...
Güzellikler karşısında
Asla uyanmadılar
Sancının çocukları...
Mantes La Ville – 03.03.2001

 

Üzeyir Lokman ÇAYCI
ÇÖPÇÜ KARDEŞ
Çöpçü kardeş, sokaklara düşen
Umutları süpürme...
Bilirsin,
Gözyaşlarıyla kirlenmez
Caddeler...

Çoğu zaman
Acılar
İçlerinde kalır insanların...
Onların
Evlerinden çıkmayan
Duygularını
Sen bilemezsin...

Yıllardır boşalttığın
Çöp kutuları
Şahittir duygularına...
Seni üzmesin
Sadece midelerini
Düşünenler...

Çöpçü kardeş,sakın yanlış anlama
Sözlerimi...
Amacım,
Seni küçük görmek değil...
Hiç farkım yok
Benim de senden...

Çöpçü kardeş,sokaklara düşen
Umutları süpürme...
Bilirsin,
Gözyaşlarıyla kirlenmez
Caddeler...
Paris – 10.05.1999

 

 
Üzeyir Lokman ÇAYCI
SEVGİ OLMAZSA…
Önünde engel
Arkanda çengel...
Bir hiç uğruna
20 yıl git... gel...
Değişmez bazı şeyler...

Sevda
İnce bir perde
Eğer bilinirse
Sevgi devadır
Her derde...
İnsan insanı
Sevmeyince
Değişmez bazı şeyler.
Magnanville – 09.06.2000

Üzeyir Lokman ÇAYCI
AĞZINA KADAR DOLU BİR DÜNYA

Yükü sırtında geçmişin
Büklüm büklüm
Yollarını aşarak
Ben nereden nereye gelmişim?...

Karla örtülü bekleyişler
Dantel gibi işlenirken
Şiir bağında
Nedense ben
Acılara gülmüşüm!...

Merak ettiğim şeyler
Döndükçe etrafımda
Zamanında ben
Aşk tarlalarına
Şiir ekmişim...

Akreplere,
Yılanlara rağmen
Susamışım çok kere
İnsanca yaşamaya...
Bizim için örülen
Duvarları aşmaya...

Çok etkiledi beni
Düzenbazlıklar...
Her defasında
Düşünce körlüğünü
Renk körlüğünden
Daha çekilmez görmüşüm...

Yükü sırtında geçmişin
Büklüm büklüm
Yollarını aşarak
Ben nereden nereye gelmişim?...
İstanbul – 05.04.2000

 

 
Üzeyir Lokman ÇAYCI
BEN YÜREĞİMLE YAZDIM ŞİİRLERİMİ

Ben yüreğimle yazdım
Şiirlerimi
Gurbette gezindim
Yazılarımla...
Özlemlerimi çizdim
Resimlerime
Üstüme gelen
Acılarla ezildim.
Sırtıma yüklendim
Yılları
Belleğimde sakladım
Sırları
Aşamadım çoğu kez
Yolları...
Beni tedirgin ettiler
İki yüzlüler
Gözlerimin önünde
Gözyaşı doğurdu
Analar
Acılar dağıttı
Yetimler ve öksüzler.
Ben yüreğimle yazdım
Şiirlerimi
Gurbette gezindim
Yazılarımla...
Özlemlerimi çizdim
Resimlerime
Üstüme gelen
Acılarla ezildim.
Rueil Malmaison – 10.12.2005

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

09 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Paşa ÇETEN 01-01- 1946   01-04-2007
1.1.1946 tarihinde Çorum Merkez Ahilyas köyünde doğdum.  İlkokulu  Albayrak  İlkokulunda bitirdim.  Orta okulu 1.sınıftan terk etmemin sebebi rahatsızlığımdan  dolayıdır. Köyümdeki arazimde çiftçilikle  uğraştım. 1966 tarihinde askerlik görevine gittim  terhis  olduktan sonra, 1.5.1969 Çorum 1. Noterliliğinde çalışmaya başladım. 1982 tarihinde noterlikteki  vazifemden  ayrıldım.  Bir ara serbest meslekle uğraştım.  1.7.1991 tarihinde  emekli olduktan sonra  Mersin Silifke'ye yerleştim. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Halen Silifke'de seracılıkla uğraşıyorum. 
İlkokul  sıralarında  herhangi bir meslekte hayalim olmamıştır.  Yukarıda belirttiğim gibi memurluk,çiftçilikle uğraştım.  Çiftçilikle  size iki kısa anımı anlatmak istiyorum. 
Birincisi: Çankırı-Çorum Kırsal Kalkınma bünyesinde deneme ekim yapmak  için o günlerde yer aranıyordu. O günkü çalışkan idarecisi Bekir Genç bizim oralarda yer aramış bulamamıştı. İsteği 1 dönüm nadasa bırakılmış  hazır tarla idi. Burada deneme  üretimi  yapılacaktı.  Bekir Beye bir dönüm yer yerine  3 dönüm  yer tahsis ettim. Onlarda gerekli işlemleri yaptılar,ektiler,gübreledilerse de ne hikmetse ekilen  tosun buğdayı  Çorum arazisine uyum sağlayamadı.
İkinci anım ise:Silifke'de aldığım araziyi sulamak için sondaj kuyusu yaptırmak gereğini duydum. Bir sondajcı ile anlaştık. Tarlam da su  umulduğundan  yakın bir seviyede çıkınca, sondajcı ustası ile yaptığımız anlaşma gereği yapılan işin çok  altında bir ücret vermem gerekiyordu. Adamcağız  sözünde  durmak  için fazla ücret talebinde bulunmadı.  Fakat  bu  durumda yaptığı masraf ve getirdiği işçilerin masrafını bildiğim için sondajcıyı  zarar uğratmak  istemedim ve sözleşmemizdeki ücretin iki katı ücretini ödedim bu davranışım hem ustayı sevindirdi,hem de şu anda kullandığım  suya kavuşmuş oldum. Böylece sondajcı ile sıkı bir dostluk kurmuş oldum. Halen Silifke' de bu dostluğumuz devam etmektedir. 
Birincisi: Çankırı-Çorum Kırsal Kalkınma bünyesinde deneme ekim yapmak  için o günlerde yer aranıyordu. O günkü çalışkan idarecisi Bekir Genç bizim oralarda yer aramış bulamamıştı. İsteği 1 dönüm nadasa bırakılmış  hazır tarla idi. Burada deneme  üretimi  yapılacaktı.  Bekir Beye bir dönüm yer yerine  3 dönüm  yer tahsis ettim. Onlarda gerekli işlemleri yaptılar,ektiler,gübreledilerse de ne hikmetse ekilen  tosun buğdayı  Çorum arazisine uyum sağlayamadı. İkinci anım ise:Silifke'de aldığım araziyi sulamak için sondaj kuyusu yaptırmak gereğini duydum. Bir sondajcı ile anlaştık. Tarlam da su  umulduğundan  yakın bir seviyede çıkınca, sondajcı ustası ile yaptığımız anlaşma gereği yapılan işin çok  altında bir ücret vermem gerekiyordu. Adamcağız  sözünde  durmak  için fazla ücret talebinde bulunmadı.  Fakat  bu  durumda yaptığı masraf ve getirdiği işçilerin masrafını bildiğim için sondajcıyı  zarar uğratmak  istemedim ve sözleşmemizdeki ücretin iki katı ücretini ödedim bu davranışım hem ustayı sevindirdi,hem de şu anda kullandığım  suya kavuşmuş oldum. Böylece sondajcı ile sıkı bir dostluk kurmuş oldum. Halen Silifke' de bu dostluğumuz devam etmektedir. 
Paşa Çeten 1 Nisan akşamı geçirdiği bir kalp krizi neticesi vefat etmiş,öğlen namazı Ulu cami'de kılınan cenaze namazından sonra Çorum Ulu Mezar'a defnedilmiştir. Allah Rahmet eylesin. 
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
 
 
Paşa ÇETEN
YALNIZ KALAN GÜNEŞ

Her fikir bedenimizde bir demet gül
Karanfiller rengini içine akıtır.
Umudun yüreğinde çırpınıyor ay
Canımda patlayan bomba senden şerefli
Bak çığlıklar gerili kalbimizde.

İşkenceler ibadetimiz,zindan cennetimiz
İnsanı uykusundan ölüm uyandırır
Kabustan geliyorum,vahşeti içiyorum
Merhameti yılanın vicdanına asıyorum
Kader olan günleri sokmaya gidiyorum.

Kan ve göz yaşlarımızdan medeniyet su içiyor
İnsanlık su almış gemi; alçaklığa batıyor
Dünyanın seyir defterine düşüyor tarih
Cinayetlerde hürriyetin parmak izleri var.
Ateş denizinde can simidimiz karınca !

Karanlığın beyninde ihanetin tacı
Dağlar kendi içinde rütbeli ve itaatkar,
Rüzgardan gümüş yüzüğü gölgelere takıyorum,
Ey şuur! Seninle gereken yerde olmalıyım
Karanlığın boğazına ateş olup duruyorum.

Devir: Canımıza basan bir kara firen
Sende isyanımızı doğuran zaferimiz ol
Bak toprak karnını açmış vaktini bekliyor
Kim bilir hangi sevgiliyi koynuna alacak
Bir yıldız düşüyor kirpiklerimizden.

Nehirlerin şaha kalktığı yerden bakıyorum
İki yeşil renk bir oluyor ayrılırken
Eskimez yeniye yerleşiyor fecrimiz
Alevler ortasına ekilen feryadımız
Aşktan yeşeren beyaz yağmur gibi şanlı

Sır kendini hakka adıyor,
Bir el dudaklarımızdan kilidi açıyor
Suları bağlıyor dokuz yerinden
Ecel, korkusundan nasılda eriyor
Rabbim dilerse güneş dürülüp huzura geliyor.

Ruhumun içine girdim bir yoldan
Sekiz kapılı ilahi yapıdan

 

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

10 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ÇOBAN Ayşe 1953-2006
1953 te Çorum'un Ovakarapınar köyünde dünyaya gelmişim. Evli  ve  üç çocuk annesiyim. İlkokulu doğduğum köyde bitirdim.Yıllar sonra Çorum Bahçelievler  Ortaokulunu dışarıdan bitirdim.
Halen Açıköğretim lisesine devam etmekteyim. İlkokul  sıralarında  hayalim öğretmen olmaktı.  Tüm çabalarıma rağmen nasip olmadı. Ama okuma hevesi hep içimde kaldı. Okumanın yaşı olmadığına inanıyorum. Meslek olarak seçim yapmadım. Ama güzel sanatlar dalında yetenekli olduğumu söylerler. Mimar Sinan Halk Eğitim Merkezinden  kuaförlük dalından 3 belgem var.  Yaşam tarzım bana sağlıklı kalmayı sağlıyor.  Görüyorum ki,buna yeni yetişen gençliğin ihtiyacı var.   Demek  istediğim gençliğin  şu beş önemli unsura ihtiyacı var.  Bunlar : azim, sevgi,saygı,inanmak ve güvenmektir.  Beni şiir yazmaya teşvik eden biri olmadı. Bu özelliğimin bana Allah'ın bir lütfü olduğuna inanıyorum.  İlk şiirim   Çorum Lider Gazetesinde yayımlandı.  Sayın  Abdullah  Ercan'ın derlediği Çorumlu  şairler  adlı kitabın 2. Baskısında 4 şiirime, Sayın Mahmut Selim Gürsel'in  Çorum  1997  adlı çalışmasının Çorumlular bölümünde   kısa  hayat hikayem ve  Şiirlerde Çorum   bölümünde iki şiirime yer vermiştir. Çorumlu 2000 Dergisinde ve mahalli basında şiirlerim çıkmaktadır. 
1995 in " Sevgi ve Hoşgörü Yılı "   olması nedeniyle " Bir Dünya İsterim "  adlı şiirim ödül almıştır. İdealimde çocuklarımın dürüst ve sağlıklı olması vardır. Allah'ın izniyle bunu başaracağıma inanıyorum.
" Çiğ Taneleri" adlı şiir dosyamın Temmuz 1999 tarihinde basılmıştır. Bu yıl içinde kitabımı geliştirerek 2. baskısını yapmak arzusundayım. Kafiyeli  ve  serbest  şiirlerin  yanı sıra henüz yayımlanmamış  anılar  ve  gerçek yaşamdan hikayeler olmak üzere düz yazılarımda bulunmaktadır.
Vaktin  nakit   olduğu günümüzde birazcık düşünülürse eğer,emeklide  olsak  yolun sonunda değil,başında olduğumuzu, daha çok  işlerin bizleri beklediğini göreceğiz. Diyorum ki;  bırakın  şu  adam sende boş ver  demeyi. Tembelliği  bırakın,pasiflikten kurtulun. Oysa  boş  vaktimiz de yok,geçirilecek zamanımız da.   Gafletten  sıyrılıp  bu  dünya hepimizin demeliyiz,bu  vatan bizim,bu bayrak ,bu devlet,bu millet  bizim.  Biz Türk Milletiyiz. Çalışkanız, çalışmalıyız. Bilinçsizce Türk Milleti değil mi diyen kendini bilmezler : Yüce Allah'ın  sırlarla  dolu olan bu güzel evrende sağlıklı  yaşamak için  aklı  başında  her insanın  aktif  olup,karınca  kararınca sen,ben demeden  yeni  yetişen  gençliğe güzel bir dünya bırakmamız hayırlı olur diyorum.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirleri yayınlandı.

Not: Bana yayınlamak için verdiği şiirlerini yayınlamaya devam edeceğim. Ruhun şad olsun ! Mahmut Selim GÜRSEL

 
 
Ayşe ÇOBAN
GÖNÜL DOSTLARINA

Ey yüce Allah’ım senin aşkınla,
Kabardı şu bağrım coştu vallahi.
Damarda hızlandı dolaşan kanım,
Gönül dostlarına koştu vallahi.

Hoş geldiniz bize gönül dostları,
Gönülden selamı verir üstleri,
Biz de muhabbetin sevgi izleri,
Bir yıl değil,bini aştı vallahi.

İlahi sevgidir şiir yazdıran,
Gece yarısında uyku bozduran,
Mecnun edip ilden ile gezdiren,
Gönül bir kuş olup,uçtu vallahi.

Unutulmaz saygı değer ozanlar,
Allah aşkı ile kitap yazanlar,
Gönül bahçesine girip gezenler,
Sizleri dinlemek,hoştu vallahi
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

11 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

DEMİRCİ Metin 1951 Şair Yazar
1951 yılında Çorum'un Osmaniye Köyünde doğdu. Çocukluğu köyde geçti. O günlerin zorluklarını yaşadı. O zamanlar köyde okul  olmadığı için Kırkdilim Köyüne gitti. Daha sonra öğrenimine kendi köyünde devam etti. 
Arkadaşı  Orhan Kuyu'nun deyimiyle,o etkilenen uzak taşranın kendine özgü havasıyla yetişti. 
Öğrenim yılları çok başarılı geçmiştir. İlköğretim ve lise yıllarında başlayan okuma  sevgisi Metin  Demirci'de  sonraları  bir  tutkuya dönüştü. Onunla konuşanlar onun,her konuda ve farklı anlayışlarında pek çok bilgiye sahip oluşunu,bu renkli okumalara bağlamak mümkündür. 
Şiirle ciddi olarak 1979'larda başlar. 1983' ten itibaren pek çok dergide şiirler yayınlanmıştır. Bunlardan  birisi 1979-1989 yılları arasında Ankara'da yayınlanan " Aylık Dergi"dir.  İlk  şiiri ise Çorum Meslek Yüksek Okulu  yayını  olan  "Mesleki Kültür" adlı dergide çıkmıştır.  Bu akış daha sonra İstanbul'da yayınlanan "Hüner","Bu Meydan","Kar delen"  gibi dergilerde devam etmiş,oradan da"Kırağı","Düş Çınarı"  gibi  dergilerde sürüp gitmiştir. Bu arada Metin Demirci'nin gazete ve başka dergilerde pek  çok deneme ve makaleleri yayınlanmıştır. 
Arkadaşlarıyla birlikte Çorum'da " Duruşma"  adlı bir dergi çıkarmıştır. Halihazırda "Çorumlu 2000" ve "Kilim" gibi dergilerde yazmaktadır.   Deneme ve makalelerini toplayıp yayınlamaya  gayret etmektedir. "Ne Sen Varmış Senden Sonra" adlı bir  şiir  kitabı  vardır. Ayrıca "Çorumlu Yazar ve Şairler" adlı bir oluşuma ön ayak olanlar dan birisidir. 
Metin  Demirci;şimdi emekli bir öğretmendir.   Kendi söylemleriyle memuriyet kokan düşüncelerden kurtulmuştur. Velhasıl;daha özgün ve da ha özgür eserler bekleyeceğiz Metin Demirci'den  Metin Demirci;tekrarı sevmeyen bir sanatçıdır. Şiir ve düz yazılarında  orijinalliğe  önem verir. Ona göre yeni bir fikri olmayan sanatçı susmalıdır.  Sanatçının   susması kendini tekrarlamasından ya da   başkalarını taklit etmekten daha iyidir. Metin  Demirci'ye göre: "Hukuk sanata sınır koymaz. Çünkü bu   ikisi çelişemez. Yani ; düşünce suçu olsa bile sanat suçu yoktur. Hukuk sanat suçunu  meşru  saymaz.  İyi  ve  güzeli  amaç edinen sanat nasıl olurda kötü ve  çirkini  kendine araç edinir " Açıkçası ; Metin  Demirci,halâ aramızda yaşamaktadır.  Onu  çok  çabuk tanıyabiliriz. Özel kişilerin, özel  tavırlarla  kendini belli etmesi kadar doğal ne olabilir ki ?
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
 
 
Metin DEMİRCİ
TAŞ DÜŞÜRÜR KASIMLAR

Korkuyu kokuyla korkuttuk
Ölü bahar çiçekleri ağır ağır
Kalem kırma ustalarına
Bakır yüklü adımlarla
Cümbür cemaat yanlışa tırmandık

Büyük boyun kırma gününde
Yalanın yanlışa poz verdiği anda
Kör ve sağır jüriye rağmen
Yolcum çölden geldi bir eli deniz
Taş başa bir söz söyledi
Oradan geçmedi bunca yıl

Ayaklara ağırlık kulluklar
Törenlerde kurban kurban yürüdüler
Ve yolcum çölden geldi bir eli deniz
Ve bir kez ve ilk kez batıla diklendi
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 

12 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

DUYGUN Erol 1957 <Fotoğraf Sanatçısıı Yazar-Şair>
1957  yılında  Gümüşhacıköy'de   doğmuşum. Bütün küçük yerleşim biriminde olduğu  gibi sakin ve mutlu bir  çocukluk  dönemim  oldu. Okul hayatım boyunca  çırak olarak (Tezgahtarlık, Terzilik, Fotoğrafçılık  gibi) çeşitli meslek dallarını öğrenmeye çalıştım.  Liseli yıllarda fotoğrafçılığı öğrendim. Askerlik  sonrası  1980  yıllarında kısa bir dönem kavafiye dükkanı  açarak  esnaflık yaptım. 1983 yılında   şu  andaki  görevim ile birlikte 1987 yılına kadar  Dodurga'da  fotoğrafçılıkla uğraştım. Bu ara Rıza Ilıman'ın gazetecilik yaptığı dönemde Dodurga muhabiri  olarak  çalıştım. 
Ticaret  lisesi mezunu olup,evli 2 çocuk babasıyım. 
Şiir yazmaya Halk Ozanlarının şiirlerini okuyarak ve  dinleyerek  başladım. Bu konuda herhangi bir teşvik gördüğüm  söylenemez.  İlk şiirim 1973  yılında  Merzifon'un Sesi  Gazetesinde yayımlandı. 
Muhabirlik yaptığım yıllarda  ormanlarımızın  katledilmesine   yönelik  Çorum Gazetesinde yazdığım  bir haber makale nedeniyle şu anda ismini anımsayamayacağım bir Kayseri yerel gazetesinde teşekkür mektubundan başka ödül almadım.
İdealim;şiir konusunda yetkin bir yere gelebilmekti, ama  bu idealim henüz gerçekleşmedi. Basılmış bir çalışmam bulunmamaktadır. Makaleler ve  denemeler yazıyorum. Osmancık Haberde ve ara sıra Çorum Merhaba ve Çorumlu 2000 Dergisinde şiirlerim yayınlanıyor. 
Son söz olarak,hiç riya yapmadan bir dergi çıkarmanın ne kadar zor bir uğraş olduğunu bildiğimden  sizi  gösterdiğiniz  fedakarlık  ve performansınızdan  dolayı kutluyor,bu derginin siz istediğiniz  sürece yaşamasını dilerken inceliğiniz için teşekkür ediyor,başarılarınızın devamını diliyorum.
Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info   ve Aylık Şiir Antolojisi  çalışmaları yayınlanmıştır.
 
 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Erol DUYGUN
SALDIN DİLİME

Gönül ne gezersin;seyran yerinde,
Bülbül safa bulun,gülün alında,
Hazana uğrayıp,güz aylarında,
Bir acı türküyü saldın dilime.

Gönlükle dostluğu candan özlerken.
Yaralarım göz,göz olmuş sızlarken.
Düz yollar da bile ben tökezlerken,
Yüce dağlar;sıraladın önüme.

Yarım günde ömrüm aldın on yıllık.
Bir ateş sinemde yakar ayrılık.
Felek pençesinden telleri kırık,
Çalmadığım sazı,verdin elime.

Nedendir;elinden çektiğim çile,
Bütün çabalarım gider nafile,
Yakamı bırakmaz ahrette bile,
Sen ağlama,dost ağlasın ölüme.

DUYGUNİ gönlüyle barışık değil,
Ben sana eğildim az da sen eğil,
Mecnuna dönmek ki;sendeki gönül,
Savurdun yel gibi,Gobi Çölüne

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

13 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

GÖKGÖZ Mustafa 1971 Şair
30 Temmuz 1971 de Çorum'da dünyaya geldim. İlk öğrenimimi Çorum Merkez Albayrak ilkokulu,Orta okulu Çorum Merkez İmam Hatip Lisesi Ortakısmı, Liseyi Çorum Merkez Atatürk Lisesi, Yüksek öğrenimimi ise Erciyes Üniversitesi Kayseri Meslek Yüksek Okulu Bilgisayar Programcılığı bölümünde 1991 yılında tamamladım.  Şu anda Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi Kamu Yönetimi 3. sınıfta öğrenimimi sürdürmekteyim. 1991 yılında üniversiteyi bitirdikten sonra bir süre Kayseri, Niğde, bulunan bazı öğretim kurumlarında bilgisayar öğretmenliği yaptım. 1993 yılında Çorum'da Gökgöz Bilgisayar'ı kurdum , o tarihten beri bu şirketle ticari faaliyetlerde bulunmaktayım. Programlama dilleri, veri tabanları ve web dizaynı konusunda uzman sayılırım. 2000 yılında bedelli askerlik görevimi Kütahya 2.Jandarma Er Eğitim Taburunda Jandarma Er olarak yaptım. 
Fanatik Fenerbahçe'li ve müzik tutkunuyum, bağlama, mızraplı ve yaylı tambur çalmakta, Mimar Sinan Halk Eğitim Merkezi T.S.M. korosunda görev yapmaktayım. Geçmişte bir süre yerel ve ulusal gazetelerde muhabir , köşe yazarı olarak çeşitli yazılar yazdım, bazı dergi ve gazetelerde şiirlerim yayınlanmıştır. 
Evli ve ikiz kız çocuk babasıyım. İngilizce biliyorum. 
Halen Liberal Demokrat Parti  Çorum İl Başkanlığı yaptım.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
 
 
Mustafa GÖKGÖZ
NİCE YILLARI

Nerede o mutlu, o güzel yıllar,
İçimde neşeyi zaman eskitti
Cehenneme çıkan bu taşlı yollar
Eşim ve dostlarım nereye gitti

Yağmurlu geceler, içli şarkılar
Ilık rüzgar beni boşluğa itti
Lav püskürdü gönlümde tüm yanardağlar
Lakin dizlerimde dermanım bitti
Artık meyve vermez bendeki bağlar
Rahmet yağmaz artık, bu fasıl yetti.

 

 

Mustafa GÖKGÖZ
BUNDAN GAYRI
Füsun kayboldu artık,
Cemre bu yıl düşmeyecek
Hüzünlenmek hakkın gönül,
Var git ağla bundan gayrı.

Umutlar son demde soldu,
Beklemek boş dönmeyecek,
Yolda kalan gözlerini,
Var git dağla bundan gayrı.

Arılara haram artık,
Çiçekten damlayan ballar,
Sevdadan eser kalmadı,
Sarmıyor açılan kollar,

Zemheride karla doldu,
Yare çıkan bütün yollar,
Dumanlı dağlara doğru,
Var git çağla bundan gayrı.
 

 

 
Mustafa GÖKGÖZ
GEREKMEZ

Karlar erken yağdı diye saçlara,
Bahardan ümidi kesmek gerekmez
Gıptayla bakıp da gür ağaçlara
Kadere talihe küsmek gerekmez

Yok var olur bir gün beklemek gerek
Tüm geceler gündüz olur giderek,
Savrulan yıllara sitem ederek,
Deli rüzgar gibi esmek gerekmez.

Fırtınalar diner elbet gönülde,
Bülbüle haz verir, solan bir gül de.,
Vefalı kalmadı diyerek elde,
Kapanan yarayı deşmek gerekmez.

Sulanan toprağa haset besleyip,
Yetişen buğdaya murdardır deyip,
Namerde el açıp aman dileyip,
Gururu ayağa sermek gerekmez.

Gözlerin yaşlarla dolsa da hatta,
Bahar gelir elbet, belki şubatta,
Ufacık ta olsa her maslahatta,
Gökgöz'ü incitip kırmak gerekmez

 

 

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

14 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

GÜLTEPE Şükrü 1950 <Yazarımız>
Çorum Merkez Ahmatoğlan köyünde 05,02,1950 yılında doğdu. Ilk okulu  köyünde tamamladı. Orta ve lise öğrenimini Çorum’da yaptı. Askerlik dönüşünde 06,04,1974 tarihinde Çorum Ortaköy ilçesinde göreve başladı. 20,07,1974 tarihinde Kıbrıs Çıkartmaları için ihtiyat olarak askere alındı. 
Bu görevden dönünce aynı görevde çalıştı. Çorum Merkez İlçe adliyesinde bir müddet çalıştıktan sonra emekli oldu. Evli ve üç çocuk babasıdır.
Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info  çalışmaları yayınlanmıştır
 
 
Şükrü GÜLTEPE
DELİ GÖNÜL

Deli gönlüm yücelerden uçarsın
Uçar uçar enginlerden geçersin
Sevgi muhabbetten geçersin
Benim hasretimle ey deli gönül

Deli gönül arzuladı yar seni
İçim kan ağlıyor kalbim kor beni
Yıllar geçse unutamam yar seni
Senin hasretimle ey deli gönül

Gözyaşlarım pınar oldu çağlıyor
Hasret gelip yollarında ağlıyor
İçip, içip karaları bağlıyor
Senin hasretimle ey deli gönül

GÜLTEPE ozanın gülüm kurudu
Bülbül konmaz oldu dallar çürüdü
Senin ile ahdumanım var idi
Senin hasretimle ey deli gönül
20/10/2011 Çorum

Şükrü GÜLTEPE
UNUTMADIM BACIM

Bir zamanlar seninle oynayıp coştuk
Okul yıllarında beraber koştuk
Tarlada çalıştık oraklar biçtik
Unutmadım seni unutmam bacım

Ders çalışırken bana öğüt verirdin
Hatamı görünce tokatlar vururdun
Gönül tahtımızda saltanat kurdun
Unutamadım seni unutamam bacım

Almanya’ya gittin mekan tuttun
Çalıştın didindin ömrünü yedin
Bir oğul bir kızı burada koydun
Unutamadım seni unutamam bacım

Ne kadar yaşasak sonu ölümdür
İman Kur’an ile gitmek yoludur
Kefene sarılıp giden salındır
Unutamadım seni unutamam bacım

Ozan şükrü der ki gelenler gider
Sorgu sual çoktur bilmem ne eder
Belli bir ömürle yaşar da gider
Unutamadım seni unutamam bacım

 

 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

15 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

GÜNDOĞAR Mehmet Şair
1932 yılında Çorum İline bağlı Çıkrık Köyünde doğmuşum. Çıkrık Köyü benim ata yurdumdur. Babam,dedem,daha büyük dedelerim hep burada doğmuş,burada yaşamışlar. 
Çocukluk yıllarımda babam,çiftçilik yapardı. Ben de  onun en yakın yardımcısıydım. Bu nedenle çiftçiliğin en ince ayrıntılarını babamdan öğrenmiştim. İlkokulu köyümde Çıkrık Bölge İlkokulunda bitirdim. O yıllar çevredeki  okulu   olmayan  köylerden de, okulumuza  öğrenci  gelirdi. Bu nedenle sınıflarımız kalabaydı.  Her  sınıfın bir öğret meni vardı. 
İlkokuldan  sonra Ladik Akpınar Köy Enstitüsüne gönderildim. 1951 yılında bu okulu bitirerek öğretmen oldum. İlk öğretmenliğime Amasya'nın Kovay Köyünde başladım. Birisi kız,dört çocuğum oldu. Hepsini yuvadan uçurdum. 
1965 yılına kadar çeşitli köylerde tek başına  öğretmenlik  yaptım  bu okulların hem baş öğretmeni,hem  beş  öğretmeniydim. 23 Ekim 1996 tarihinde Karşıyaka Evrenpaşa İlkokulundan ikinci kez emekliye ayrıldım.    Böylece  devletime otuz bir buçuk yıla yakın hizmet etmiş oldum. 
İlk okul  yıllarında   köyümüzde  amcalarımın  arkadaşı, harbiye  okulu  öğrencisi bir  genç  gelmişti. Ona hayran olmuş,  subay  olmayı; hatta pilot olmaya heveslenmiştim. Ama kısmette öğret men olmak varmış. Tekrar dünyaya  gelme  imkanım olsaydı,her  defasında gene öğretmenliği seçmekte hiç  ikilem  göstermezdim.  Öğretmenlikten emekli olduktan sonra, çeşitli işlere girdim, çıktım.  Bakkallıktan, piyango bileti satıcılığına,şehir içi otobüs  servisi  yazıhanesindeki telefon başı beklemekten, restoranta kasa fişi kesmeye  kadar  farklı işlerde  çalıştım. Bunlardan hiçbirini öğretmenlik  kadar onurlandırıcı değildi. Sevemedim hiçbirini. 
Öğretmenlik ; iyi bir  insan olmak,iyi bir insan yetiştirmek  sanatıdır.  Böyle  onurlu mesleğin bence dört tane anahtarı vardır: Sevgi, sabır, hoşgörü ve özveridir. Eğer insan;çocuğu sevmiyorsa, sabırlı davranıp,hoşgörülü davranamıyorsa,öğretmen  olmasın derim.  Tabii  bunu söylerken öğretmenin bilgi,kültür ve eğitimcilik kapasitesine değinmek  istemiyorum. Okulda  okurken;Balıkesirli bir öğretmenimiz vardı.  Meslek dersi öğretmenimizdi Ziya  Kozan. " Oğlum öğretmen  olmayın, öğreten  olun !" derdi. İnsan  öğretmenliği seçmişse " öğreten "olmalı. Zira öğretmenlik" bir tanrı mesleğidir.” 
Ta ; okul yıllarından bu yana şiir yazmaya çalıştım.  Hemen ,hemen her   konuda şiirler yazdım  Bu şiirlerimin birkaçı ilk  kez  yedek  subaylığım  sırasında Edremit'in Körfez Gazetesinde yayımlandı.1996 yılında "Osmanlı  Padişahları Kendini Anlatıyor" başlığı altında ders  için  şiir  diliyle padişahları konuşturdum. Diğer bazı şiirlerimle bi likte Çorum Yenigün Gaze tesirde  yayımlandı. 
Kardeşim;Eğitimci Yazar Muzaffer Gündoğar'ın teşvikiyle öykü ve roman denemelerine başladım. 1997-1998 de ilk roman denemem "Nar Çiçekleri "  Çorum  Haber  Gazetesinde yayımlandı. Okuyucularım  tarafından ilgiyle okunduğu söylenildi. Bundan cesaret alarak," Şarapnel " isimli roman denememi yaptım. Halen Çorum Haber Gazetesinde  yayını  sürmektedir. Bu arada bazı öykülerimden  bir  kaçı da yayımlanmıştır. Yazdıklarımdan dolayı bir ödül almışlığım yoktur. 
 İdealsiz kişi olmaz. Muhakkak ki;her insanın  gerçekleşmesini  istediği bir ideali vardır. Benim idealim de yazdığım  şiirlerimi, öykülerimi, romanlarımı  yayımlayarak  kitap haline getirmektir. 
Çıkarmış olduğunuz "Çorumlu 2000" isimli derginizin bazı sayıları kardeşim Muzaffer Gündoğar  vasıtasıyla  bana  ulaştırıldı.  Yaptığınız bu çalışmaları, Çorum'umuz ve   Çorumlu kardeşlerimiz açısından  büyük  bir  değer  taşımaktadır. Bu çalışmalarınızı taktir ve övgüye değer niteliktedir. Teşekkür eder,bu başarıyı daha uzun yıllar sürdürmenizi dilerim. 
Saygılarımla 
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , yayınlandı.
 
 
Mehmet GÜNDOĞAR
DEMEDİLER Mİ ?

Sana haber saldım,esen yellerle,
Nasıl özlediğim,demediler mi ?
Baharda açılan,gonca güllerle,
Nasıl özlediğin,demediler mi ?

Yıllar duvar ördü,yolaklarıma,
Aylar zincir oldu,ayaklarıma,
Mevsimler kelepçe,bileklerime,
Gurbette tutsağım,demediler mi?

Yokluğun zamansız,boynumu büker,
Hasretin çeki taşı,bağrıma çöker,
Ayrılan çaresiz,hasreti çeker,
Sevenler bilirler,demediler mi ?

Zaman bu ömürden,neler almadı,
Umudum tükendi,sabrım kalmadı,
Sana söylemeye,imkân olmadı,
Hâla sevdiğimi,demediler mi ?

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

16 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

GÜRSEL Mahmut Selim 1947 <Emekli Kütüphane Md. Yr. Gürsel Yayınevi Sahibi, Yazar, Çizer, Çeker>
1947 tarihinde babamın subay olarak bulunduğu Erzurum'da bir at arabasında doğum evine giderken doğmuşum. Babam Eminsu Ali Rıza Gürsel, annem ise Fahriye hanımefendi idi.  İlkokula İskenderun'da başladım. Ankara' da bitirdim. Ankara Yenimahalle Orta okulunun birinci sömestrsinde babamın emekli olmasından dolayı 1960 yılında Çorum'a gelince Atatürk Ortaokuluna devam ettim. Babamın "oku da oğlum ceketimi satar seni okuturum" diyerek bana yaptığı nasihatleri ters tepki yaptı, okumuyorum diyerek okulu birinci sınıfta bıraktım. Marangoz çırağı olarak Azmi Başar ustanın yanına girdim.  Askere gidene kadar ustanın yanında çalıştım. 1967 tarihin de askerlik dönüşü, Ankara Emniyet Müdürlüğüne teknisyen olarak göreve başladım.  Ortaokulu dışarıdan 2 yılda bitirdim 1972 tarihinde polis memuru olarak Ankara'da çeşitli şu beler ve kara kollarda çalıştım.
16 Eylül  1973  tarihinde  Selma (Kurşuncu) Hanımefendi ile evlendim.  1978 yılında ayında naklen Çorum İl Halk Kütüphanesine Memur olarak geçtim.  Dışarıdan Çorum Ticaret Lisesini iki yılda bitirdim. Kendi kendime Osmanlıca’yı öğrenmeye uğraştım, Hat sanatı ile biraz ilgilendim 150 ye yakın Ser levham var, Çorum Güzel  Sanatlar Galerisinde ve Kütüphane salonlarında bu levhaları sergiledim.
3.  8. 1988 tarihinde İl Halk Kütüphanesi Müdür yardımcılığına atandım.  1990 tarihinde  kütüphanelerdeki kitapların tasnifi ile ilgili 10 yıllık bir araştırmamı "Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey)"kitap haline getirip Kültür Bakanlığına sundum. Kitabımdan Türkiye'deki bütün Kütüphanelere dağıtılmak üzere 1000 adet satın aldılar.  Bitlis Tatvan’a tayin edilme olayım beni çok yıktı. Fakat bu üzüntümün boş olduğunu zamanla gördüm. Rabbimin izni ile Hacca gitmek nasip oldu, iki kitap daha yayımladım ve elinizde bulunan bu derginin çıkmasına vesile oldum. Mesleklerin insanlara sağladığı maddi avantaj olarak, evinizi geçindirecek, namerde muhtaç etmeyecek avantajından başka, manevi olarak; sizin yaptığınız işlerle ilgili karşılaştığınız problemleri değerlendirirseniz avantajların neler olabileceğini hayat okulundan öğrenmiş oldum.
İdealim: Çorum'a  tam teşekküllü bilgisayar ortamında bir kütüphane kazandırmaktır. Bu idealim yüzünden tayinim çıktı. Emekli Olunca Gürsel Yayınevini açtım. Yayımlanmış çalışmalarım bulunmaktadır. Bunlar: 
" Alfabetik Onlu Tasnif Fihristi (Dewey) ",  "Çorum'da Yatan Meşhur Yatırlar", 
"Çorum 97" ve  "Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergisi 63 sayı basıldı ve Bu sayfalardan Internet'te yayınlanmakta"“Çorum 2002”  
"Menakıb-ı Koyun Baba 2004 "Hacım 2007"İnternette yayımlanan sitelerim:
http://corum.name
http://corumlu.com
http://dergisi.info
http://buadresim.com
 
 
Mahmut Selim GÜRSEL
HIRİSTİYAN TÜRKİYE YER ÜLKE OLARAK "TURKEY"

Hey günler hey Avrupa da serbest gezildi de biz mi gezmedik.
Paraları yığdık yığdık koyacak yerler vardı da biz mi bulamadık.
Her kes “culuk” yedi yeni yılda da biz yapılan zamlardan alamadık. 
Elin Hıristiyan'ı TÜRKİYE yer Ülke olarak "TURKEY"İ sildiremedik!
 
Soruyorsun belki ”culuk” nedir bilmezsen isen hindi isine dedik.
Yeni yılı hep birlikte kutladık oturduk yedik içtik ve kutladık.
Her kes “culuk” yedi yeni yılda da biz yapılan zamlardan alamadık. 
Elin Hıristiyan'ı TÜRKİYE yer Ülke olarak "TURKEY"İ sildiremedik!
 
İşte bilgimiz bu kadar işimize geleni kendi bilgimize alır yazdık.
Doğru olanları işimize gelmez ise arkamıza atarız eğri işe baktık.
Her kes “culuk” yedi yeni yılda da biz yapılan zamlardan alamadık. 
Elin Hıristiyan'ı TÜRKİYE yer Ülke olarak "TURKEY"İ sildiremedik!
11/12/2015 Çorum  23,00

 

 

Mahmut Selim GÜRSEL
RAMAZAN

Erecek miyiz şüphesi çoktu
İçimiz şüphe ile doldu
On bir ayın sultanı oldu
Gönlümüzün ibadet aşkısın

Sende bütün nimetler var
Arayanlara hepsi kâr
Bilmeyenler eder zarar
Gönlümüzün ibadet aşkısın

Bir bilseler sende olanı
Hep isterler Ramazanı
Gözlerler inan yolların
Gönlümüzün ibadet aşkısın

Seni bize verene şükür
Bilmeyenler bilmez teşekkür
Ağlayarak Ya Rab’bi Şükür
Gönlümüzün ibadet aşkısın

Bu yılda erdik bu aya
Allah hepimize acıya
Yaptığımız bütün duaya
Gönlümüzün ibadet aşkısın
16/09/2007 01,00 ÇORUM
 
Mahmut Selim GÜRSEL
BİLEMEDİM

Bu yaşıma yaşayarak gelim de ben
Bu dünyanın düzenini bilemedim
Yaptım, işledim, eğerdim çalıştım
Bu düzenin inanın sonunu göremedim.

İstedim, adım, baktım, satım da ben
Sonucuna batkımda inan sevemedim
Ben istedim, istemedim verdi Rabbim
Verilenlerin kadrini kıymetini bilemedim.

Hayatı yaşadığımı sandım yaşadıkça
Yaşlandıkça yaşamadığı göremedim.
Sakallarım ağardı yıllarca önce
Yaşayarak gelim yaşlığımı bilemedim.
 
Mahmut Selim GÜRSEL
MERMER BİLGİ MERMER KAFA

Bindiler bir arabaya gidiyorlardı sordular mı gittiği yer nere diye?
Bazıları bir konuşanın dediği ile bazıları onu dinleyenin dediğiyle.
Çıktılar bu uzun yola mermer bilgi ile kafalarda olmuştu mermer işte;
Sonucun ne olduğu belli olmayan bir bilinmeyene yol alıyordu bu gidişle.
Baktıkları yoktu etraflarına hiç birinin yalçın kayaların yükseldiği bir yol ve de
Onlara örnek olması gereken bir komşu baktıkları yoktu dünya menfaatler için de
Geleceklerinin mirasının harcandıklarına yol alıyordu araba bütün yükü ilerlemekte
Kendileri ile birlikte istemeyenlerde mecbur yürüyorlardı arkadan araba ile birlikte
Gidiyordu bu toplum onu kurtaranın; onlarca yıl önce söyleyen büyüğüne;1
Satılacak bu vatan Ey Gençlik Uyan! demişti ta o zaman ülkesinin fertlerine
Görmüştü insanlarının isteklerini O; bu uyarı için güvendiği gençliğin vermişti eline
Ey gençlik oku o emri uyan sahip ol, gidilecek gösterilen yolu incele
Ülken gidecek birkaç yeni çıkartılan ile, olma Mermer bilgi mermer kafayı işle
Ülkemizin selametliği inanırsan sende uyanık ol yeni çıkan tek tip kafalara
Onları yıkadılar bakmadılar çoğalmalarına birbirini yemeye başlatacaklar ülkeni
En yakın komşu ülkende aynı oyunla gitti. Kukla azınlık olarak birilerinin elinde!
Olmanı istiyorlar senin de komşun gibi bölünmüş. Sonra geriye bir gidiş,
Senin Ülkeni, senin Milletini senden koparacak bu serseri ve hain gidiş!
Sen sen ol mermer kafanı artık kır. Çıkart at gözlüklerini ileri değil,
Bir de sağına, arkana, soluna, bak ki göresin parçalanmışların halini.
İşte sana benim yazacağım budur. Belki ne olduğunu bilmesin
Bilmezsen anlayan var mı diye bir bilene sorup anlamak istersen.
Mermer kafalı ve at gözlüklü olmaktan çık. Bak, gör. Oku anla;
Ne demişti gençliğe ileride olacaktır bunlar, onları sen önle!
Bu yazmakla bitecek bir söyleşi değil, öğüt ise hiç değil sana;
Bak yazmakla bunları Anlamanı istiyor bunları yazan inan sana. 24 Ocak 2011 Çorum
 
Mahmut Selim GÜRSEL
BAYRAM GELMİŞ

Baktık ki bir gün dediler
Kapımıza Bayram gelmiş;
Beklemiyorduk onu çoktan
O yine de bize gelmiş!

Bayram için denir ki;
Sevgi, saygı, özlem ile
Gelince yılda iki kere
O yine de bize gelmiş

Önce Ramazan ile geldin
Kıymetini bilemedim
Şimdi Kurban ile geldin
O yine de bize gelmiş

Sesiz ve zaman içinde
Bekleyeni oldukça çok
Kutlayanı ise hiç yok
O yine de bize gelmiş

Geldiği yer dinin gereği
Emreylemiş onu yaratanı
Kutlayınız birlikte demiş
O yine de bize gelmiş
20/10/2012 22,10

 

 

Mahmut Selim GÜRSEL
YENİ YILI BEKLERKEN
Gözlerimiz patlıyor gelesin diye
Farkında değiliz gidiyoruz ölüme
Sen gelince sanki ne değişecek
Sonumuz yıllar bitince toprak olacak

İsteriz ki yeni yılda her şeyimizle
Beklentilerimiz sanki değişecek seninle
“Aynı hamam aynı tas” demişler atalar
Bakmakla saatin yirmi dört olmasına

Gelince değişecek mi zaman?
Yepyeni sayfalar beklemek safsatasına
Bulamayacağımızı bilerek yeni yıl yalanına
Boşuna her güzel şey olacak diye hayal kurma!
01/01/2012 00.15 ÇORUM 2012 Yılınız dilediğiniz gibi olsun.

 

 
Mahmut Selim GÜRSEL
BEN SÖZÜMDE DURDUM

Bir söz verdim size en öndeki dergim
Gücüm yettikçe yayınlarım demiştim
O günden bu güne kaç yılı geçirdim
Ben sözümde durdum, söz verdiklerime!

Zaman oldu imkanımı zorladım
Darda kaldım başkasına sormadım
Arkadaşa bilgi bile vermedim
Ben sözümde durdum, söz verdiklerime!

Bilen bilir bu işlerin zorunu
Kamil olan sorar mı ki ki yolunu
Sizler yolladınız yazdıklarınız sonunu
Ben sözümde durdum, söz verdiklerime!
14/09/2014 ÇORUM

 

 

 

Mahmut Selim GÜRSEL
GÖRDÜK

Nasip ettin geldik gördük;
Sana şükürler olsun Rabbim!
Buraları gördük; seni bildik
Senden af, mağfiret diledik!
Hac eyledik burada emrin ile
Emrin rükünleri yaptık bir bir
Sana ulaşmaktı emelimiz bizim.
Geldik; gördük buraları senin için
Bitince rükünlerimiz görevimiz
Sevgili kulun için düştük yola
Vardık Muhammed Sallahu Aleyhisselam'a
Ziyaretimiz ile mutlu ve umutlu
sayende bulunduk O'ndan şefaati
Ravzasında bulunmamız nasip oldu
Rabbim Senden tekrar gelmemizi,
Kabe'ni, Ravza sahibini görmemizi
Diledik kalbimizle, dilimizle
Nasip ettin bize on beş yıl sonra
Peş peşe geldik eşimle huzuruna
Yazdım bu dizeleri Kurbanın birinde
Af senden, davet senden biz kullarına!
25/10/2012 Çorum Kurban Bayramı 1. gün saat 12,35
 
Mahmut Selim GÜRSEL
SON BAHAR

Bir yok oluş değildir;
Son bahar
Her yılın da inanın
Kışı var
Sonra dirilir dünya gelir;
İlk bahar
Kavrulur hayatlar,
İşte Yaz
İşte ömür için biçilen
Dört mevsim var.
İnsanda doğar,
Yaşar ve ölür.
Ölüm inanın olmaz bir son bahar.
Görülür burada anlayan için
Bir döngü dünya ile,hayat
Yaratan boşa yaratmamış
İnsan dünyaya boşa gelmemiş
Mevsimlerde de var bir nasihat.
"Anlayana sivri sinek saz,
Anlamaya davul zurna az"
12/10/2007Çorum 15,28

 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 

17 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

HARDAL Rıza 1937 <Folklorcu-şair>
 Rıza Hardal 1937 yılında Çorum Kuşsaray Köyü'nde doğmuştur.Küçük yaşlarda annesini 7 yaşında da babasını kaybetmiştir.Amcası tarafından 1945-50 yılları arasında ilkokulu Kussaray Köyü'nde bitirmiştir.1950 yılında Ladik Akpınar Köy Enstitüsüne girmiş, 1 hafta sonra okulu terk etmiştir.Köyde çiftçilik ve çobanlıkla geçimini sağlamıştır.
 
 15.12.1959'da evlenmiş.26.01.1960 da asker olmuştur.Vatani görevini İsparta' da yapmıştır.1962'de askerden dönmüştür. Döndüğünde çiftçilikle uğraşımsını sürdürmüştür.15.03.1970 yılında Halk Eğitim Merkezine 657 Devlet Memurluğu Statüsüne girmiş, Halk Eğitim Folklor ve sosyal faaliyetleri yürütmüştür.Oğlu Ali Hardal ile halk oyunları öğreticiliği yapmış, 26 yıl 3 ay yurt içi turnelerine Çorum'u temsilen Hitit Folklor topluluğunu götürmüştür. Festivallerden bazıları 26 Ağustos 1971 Malazgirt Savaşının 900.yıl dönümü Festivali, Erzurum, Sivas Kongre şenlikleri, Ağrı, Artvin İllerinin Kurtuluşları,Edirne Kırkpınar Şenlikleri vs... buna benzer 26 yıl 67 ili dolaşmıştır.1995'de emekli olmuştur. 
Rıza Hardal bir okuma meraklısı olduğu için 3 oğlan 2 kız 5'ini de okutmuş eğitim öğretim katarına katmıştır.
Rıza Hardal bir okuma meraklısı olduğu için 3 oğlan 2 kız 5'ini de okutmuş eğitim öğretim katarına katmıştır. 
İlkokul çağlarından itibaren yazı yazmaya başlamış 500'ü aşkın ürünü vardır.Bunlar Avrupa'da, Ankara'da, Çorum da  yerel gazete, dergi ve bültenlerde yayınlanmaktadır. Çocukları Anadolu'nun çeşitli yörelerinde görev yaptığından uğraşılarım arasında, yurt içi gezilerinde araştırma yaparak yerel gazete ve radyolarda ürünlerini sergilemektedir. 
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir
 
 

Rıza HARDAL
ÖĞRETMENİME

Elli beş yıl sonra buldum izini
Hayalledim sanki cansız yüzünü
Rastlamadım oğlan ile kızını
Bir ustamsın,çekiç,keser öğretmen

Bin dokuz yüz kırk beş,elli arası
Niçe fakirlerin sardın yarası
Şu Çorum’la Kuşsaray’ın arası
Yaya gelir gider idin öğretmen

Öğrenci gelmeden okul açardın
Öğrenci ruhuna bilgi saçardın
Bizimle oturup çorba içerdin
Bencil,kibirlenme yoktu öğretmen

Rahatladım senin ismin duyunca
Şiirlerinden de ilham alınca
Dünya benim oldu erdim sevince
İlim,irfan yuvasıydın öğretmen

ir yere giderken vekilim derdin
Önce soru sorar,cevap verirdin
Aç eliniz der,cetvel vururdun
Daim güleç yüzlü idin öğretmen

Bir baba misali hitap ederdin
Yaramazlık yapana dur oğlum derdin
Rıza’nın temelini sağlam kurdun
İlim,iran yuvasıydın öğretmen
1950 ilkokul anılarım

 

Rıza HARDAL
BEN DEĞİL MİYİM ?

Ey şirin Kuşsaray bakman yüzüme
Bağrında yaşayan ben değil miyim ?
Altmış yıldır kulak verdin sözüme
Senin öz evladın;ben değil miyim ?

Kısmet bizi böyle gurbete atan
Sağ olsa ses verse;mezarda yatan,
Sağmaca’da koyun,kuzu otlatan
Yazıda çüt süren,ben değil miyim ?

İhtiyar olanlar bükmüş belleri
Ninni söyler anaların dilleri,
Saatlerce uzun süren yolları
Yaya giden,gelen,ben değil miyim ?

Sağmaca,Kel Veli suların içip
Uykusuz kalarak serimden geçip,
Büyük göl yamaçlarında,ekini biçip,
Harmana getiren,ben değil miyim ?

Kardeş,bacı çalışırdı işinde
Bahçelikte çiçek açmış döşünde
Bir vefasız sevgilinin peşinde
Yıllarca dolaşan,ben değil miyim ?

Kazmayı,küreği,baltayı alan
Odun şeleğini sırtına saran
Kağnı,arabayla,at,öküz yoran
Kara saban süren,ben değil miydim ?

Kim görürdü bu nasırlı elleri
Yoluna feda ettim serleri
Sırımlı çarıkla bitmez yolları
Bağ,bahçe edenler,ben değil miydim ?

Kardeş,bacı çalışırdı işinde
Bahçelikte çiçek açmış döşünde
Bir vefasız sevgilinin peşinde
Yıllarca dolaşan,ben değil miyim ?

Kazmayı,küreği,baltayı alan
Odun şeleğini sırtına saran
Kağnı,arabayla,at,öküz yoran
Kara saban süren,ben değil miydim ?

Kim görürdü bu nasırlı elleri
Yoluna feda ettim serleri
Sırımlı çarıkla bitmez yolları
Bağ,bahçe edenler,ben değil miydim ?

Çalıştım emekli oldum.
Başıma bir yuva kurdum
Belli olmaz mesken yurdum
Seyyah olup gezdim böyle

Söyle garip RIZA söyle
Dünyanın ahvali böyle
Elli yıldır SEVİM ile
Hayatımı sürdürdüm böyle.
25/10/2010 Kuşsaray Köyü.

 

   
Rıza HARDAL
DEVRİ ÂLEM AZDI İNSAN BOZULDU

Devri âlem azdı insan bozuldu
Takdir ilahiden böyle yazıldı
Bir aileye beş mezar kazıldı
Bu bayramda böyle geçti karalı.

Daraldı da koca dünya daraldı
Ceviz kabuğunun içine girildi
Sandım İstanbul’um işgal edildi
Bu bayramda böyle geçti karalı

Her yıl böyle toplu olay oluyor
Trafik terörist canlar alıyor
Her ölene bir bahane oluyor
Ramazan’da böyle geçti karalı.

Kimi sevinçlidir, kimi yastadır
Aşağıdan gelen kanlı postadır
Ağrı’da, Bitlis’te, Van’da, Muş’tadır
Ramazan’da böyle geçti karalı.

Yüzü geçti ölü, beş yüz yaralı
Tabutlarda bir hizada sıralı
İki bin üç böyle geçti karalı
Bu bayramda böyle geçti karalı.

angınlar vurgunlar başını aldı
Ormanlar arsa oldu, villalar kondu
İki bin üç böyle geride kaldı
İki bin dört böyle girdi karalı

Vuran vurana, kıran kırana
RIZA sus diyorlar hesap sorana
Bakarsınız ortalıkta talana
İki bin üç böyle geride kaldı

 

Rıza HARDAL
BU BAYRAMDA

Arifeden sonra bayram
Biri Kurban,diğeri Ramazan
Barışalım ehli iman
Bu bayramda,bu bayramda.

Gurbet elden eş,dos gelir
Hemi doğar;hemi ölür
Kahi ağlar,kahi güler
Bu bayramda,bu bayramda.

Dağda çoban koyun kuzu
Aşıklar çalıyor sazsı
Ana,baba,oğlu,kızı
Bu bayramda,bu bayramda.

Küsülü,dargın barışır
Küçük büyüğe danışır
Tatlı yer,tatlı konuşur
Bu bayramda,bu bayramda.

ayır işler başı demek
Bir yıl boşa gitti emek
Sıkça giyinip eğlenmek
Bu bayramda,bu bayramda.

Cümle alem hayır duanız
Şen olsun,yurdun yuvanız
Biz günahkar kullarız
Bu bayramda,bu bayramda.

Deliye her gün bayram derler
Akıllı der malı neyler
Ziyaret edilir dede,nineler
Bu bayramda,bu bayramda.

Hastalara şifa olsun
Dertlilere deva olsun
RIZA eder ıslah olsun
Bu bayramda,bu bayramda.

 

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 

18 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BBİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

HARDAL Sevim 1950 Şair

            01.01.1950 tarihinde Çorum Mecitözü ilçesi Sorhoğlan köyünde doğdu. Babası Mustafa, annesi Dudu hanımdır Dudu hanımın 16’tıncı çocuğunu 7. çocuğu olduğunda ilkokuldan sonra babası tarafından tarlada yardım eder diye okutulmamıştır.

            İlkokulu bitirdikten sonra Rıza Hardal ile evlenerek Kuşsaray köyüne gelin gitti. 3 oğlan 2 kız çocuğu sahibi olan Sevim Hardal eşinin Memur olmasından sonra Çorum’a yerleşmiştir. Eşinde esinlenerek şiir yazmaya başlamıştır. Türkü, mani ve şiir yazan şair Çocuklarının bulunduğu şehirlere eşi ile gezmeye gitmektedir.

Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
 
 

Sevim HARDAL
DALLARIN AYIRDI BENİ

Kırk beş yıldır bir yaşadık
Zannetme yarim boşandık
Beş tane fidan aşıladık
Dalların ayırdı beni!

Yine birleşiriz korkma
Benden başkasına bakma
Hatır kırıp gönül yıkma
Sabırlı ol sen sevgilim!

Sabrın sonu selamettir
Ayrılma değil ziyarettir
Bu bize bir hidayettir
Sabırlı ol sen sevgilim!

Üç ay orda, beş ay burada
Eskiyene derler hurda
Yağmurda, çamurda, karda
Sabırlı ol sen sevgilim!

Allah diyen kalmaz naçar
Kara günler gelir geçer
SEVİM’İM der gönül uçar
Dalların ayırdı beni!
17,10,2008 Bursa 

 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 

19 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

İNCE Nihat  1954 <Yazarımız>
1954 yılında Artvin ilinde doğmuşum. İlk ve orta öğretimimi Artvin’de yaptım. 1974 yılında askere gittim. Muhabere Topçu Çavuşu olarak askerliğimi bitirdim. 1977 yılında Polis Memuru olarak İstanbul’da göreve başladım. Şark hizmeti için Malatya iline atandım.
1988 yılında şark hizmeti dönüşü Çorum’a atandım. 1997 yılına kadar Çorum’da görev yaptım.1997 yılında emekli oldum. 20 yıldır Çorum’da ikamet ediyorum. 1992 yılında eşimin kanser hastalığına yakalanması ve 1995 yılında eşimin Rahmetli olması neticesin çok sıkıntılı ve duygulu günler geçirdim. O tarihten bu tarihe kadar şiir yazıyorum.
2006 ve 2007 yıllarında Güzel Türkiye’m ve Özledim adlı iki adet şiir kitabım yayınlandı.Mahalle gazetelerde şiirlerim yayınlanmaktadır. Internet’te Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih Ve Edebiyat Dergisi’nde http://corumlu2000.corumlu.com  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.corumlu.com ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde http://ayliksiirantolojisi.dergisi.info  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir
 
 
Nihat İNCE
YENİ YILDA
Geçen günler sanki bir kuştur
Yalancı dünyanın her şeyi boştur
İnsanı sevmek her şeyden hoştur
Doğruları görün siz yeni yılda

İnsanları sevin yapmayın nazı
Doğruları görün siz bazı bazı
Sevgili aşıklar hep çalıyor sazı
İnsanları sorun siz yeni yılda

Türk örf adetinden sapmayın sakın
İnsanlara durun her zaman yakın
Yalanı bırakıp siz doğruya bakın
İnsanları sarın siz yeni yılda

Kendini bilen doğru söz söyler
Gurbette olanlar dostunu özler
Daima doğruyu görüyor gözler
Teröristi vurun siz yeni yılda

Nihat söylemiyor inanki yalan
Hırsızlar yapıyor daima talan
Huzur mutluluğu ülkemde bulan
Mutluluğa varın siz yeni yılda

 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

20 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KADAYIFCI Mehmet Ferit 1961 Şair
    24.12.1961 senesinde Çorumda doğdum aslımız İskiliplidir.
İlkokulu İnkilap'da 1968 senesinde bitirdim.1969 da Atatürk orta okuluna başladım 1972 senesinde 3.sınıfdan ayrılmak zorunda kaldım şayet okusaydım arkeleog olacaktım.Çalışma hayatına atıldım. Askerlikten sonra reklamcı olarak hayata devam ediyorum.
       Evliyim 1984 doğumlu bir oğlum 1993 doğumlu birde kızım var.
 
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
 
 
Mehmet Ferit KADAYIFÇI
ADINI SEN KOY

Ne yazık bir kere sevmiştim seni
Bu kadar insafsız bilmezdim seni
Bütün kalbimle aldattın beni
Gidersen gurbete unutamam seni
Uzun yıllar geçse bile aradan sensiz
Aşkım fışkırıyor yaradan
Evlenirsen mutlu etsin Yaradan
Yer yüzünde gülmez artık yüzüm
Alın yazım kara imiş neyleyim
Senden başkasını nasıl seveyim
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 

21 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KANDEMİR Rıza   1958 Şair
            01/01/1958 tarihinde merkeze bağlı Çağşak Köyünde Mehmet ve Nazengül’den dünyaya gelmişim. Çocukluk yıllarımı hayvanları otlatarak geçirdim. Doğa ve doğaüstü güzelliklerin hayranıyım.
            İlkokulu Çağşak Köyün İlk Öğretim Okulunda bitirdim. 1970-1971 yılında Orta Okula Sungurlu’da başladım. Orta Okulu bazı özel sebeplerden dolayı birinci sınıftan sonra bırakmak zorunda kaldım.
            1978-1979 yıllarında Vatani Görevimi Ağrı’nın On İkinci Topçu Alayı Uçaksavar Bataryasında yaptım.
            1981 tarihinde özel yaşamımı Yeter Hanımla evlendim. İkisi kız biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıyım.
            1971 yılının Mayıs ayında şiir yazmaya başladım. Halen şiir ve deyişler yazıyorum. Otuz altı yılın birikimini yayınlamış olduğum “ÇİÇEK DİYE KALEMİMİ KOKLADIM” isimli kitabım vardır.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
 
 

Rıza KANDEMİR
GELDİ

Bir nur gördü geceleyin düşünde
Uyandı Haceri’i buldu başında
Gurban etti İsmail’i düşünde
Ağardı saçları başa gış geldi

Hak emretti ol Musa’ya bilindi
Gurd donunda melekleri indirdi
Ol sürünün sahibine gönderdi
Mor koyun meledi goynu boş geldi

Hacer’den İsmail dünyaya geldi
Ona yedi yıllık süre verdi
Hüda Cebrail’den nida gönderdi
Terlere belendi gözden yaş geldi

İbrahim Hacer’in yüzüne baktı
Şevkatla gınayı eline yaktı
Cebrail gözüne sürmeyi çekti
Arafat’a duman durdu gış geldi

İsmail ataya elini verdi
Taşlayıp şeytanı gözünden vurdu
Gurban olacağını ona duyurdu
Vardı Hacer’den de eli boş geldi

Ol melekler fizan edip ağladı
Hem gözünü ellerini bağladı
Aşkından bıçağını gerdana salladı
Kesmez bıçak gazaba taş geldi

O günün şahidi Cebrail Celil
Bileyip bıçağı kükredi Halil
O günden bu yana yanar bu delil
Semada beslenen kuzu aç geldi

Musa koyun ile ciğer dağladı
KUL RIZA’DA o günlere ağladı
İlcil, Tevrat, Zebur Kur’an bağladı
İsmail’e gurban kuzu koç geldi

 

 

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 

22 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KARADAĞ Mehmet 1949 Aşık Şair
            1949 yılında Amasya Gümüşhacıköy Keçi Köyünde dünyaya gelmişim.
            Bir yaşımda Çorum Osmancık Mehmet Dede Tekke Köyüne dayımlara evlatlık verilmişim. Dayılarım Mehmet, İsmail ve Alidir.
            Babam beni yedi yaşına kadar tekrar köye geri getirdi. İlkokulu Köyümde bitirdim. Okulu bitirdikten sonra babam okutmadığım için köyden ayrıldım.
            Amasya, Çorum, Samsun, Ordu illerini gezdikten sonra İstanbul’a gittim. On beş yıl İstanbul’da kaldım. Çeşitli turnelere katıldım.
            1978 yılında tekrar Çorum’a döndüm. Devlet Su İşleri’nde göreve başladım.
            1980 tarihinde evlendim. Eşim Zeynep KARA Merkez İlçeye bağlı Kavacık Köyündendir.
            Ankara Devlet Su İşlerinde altı yıl çalışarak tekrar Çorum’a geldim.
            2003 yılında Emekli oldum. Üç oğlan babasıyım. İsimleri Çağdaş Ozan Makine Mühendisi, Çağlar Ulaş Sosyal Bilgiler Öğretmeni, Çağatay ise ilköğretim 7. sınıfta okumakta.
            Çeşitli yarışmalarda ödüller aldım. AŞDER’İN Yönetim Kurulunda Üye ve görev almaktayım. Mahalli basında yayınlanmakta ve
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
 
 
Mehmet KARADAĞ
NEREDESİN DOSTUM NEREDESİN

Her günün dost yılı geçti
Neredesin dostum neredesin?
Zalim felek beni seçti
Neredesin dostum neredesin?

Mekan oldu sana Bursa
Hasret çıktı gitti marsa
Canlar seni bana sorsa
Neredesin dostum neredesin?

Bülbül bile gülün özler
Kanlı yaşlı bende gözler
Susmaz dilim tatlı sözler
Neredesin dostum neredesin?

Ara sıra selam alsam
Dost yönünden dostça kalsam
Yaslı değil mutlu olsam
Neredesin dostum neredesin?

RIZA HARDAL derler dosta
Ne haber var ne de posta
Hasret çeken kalbim yasta
Neredesin dostum neredesin?

KARADAĞ’IM içten yanar
Gözyaşlarım oldu pınar
Sevgin büyük çınar
Neredesin dostum neredesin?
18/08/2010 Çorum

 

Mehmet KARADAĞ
HASRET KALDIK

Hasret kaldık dostlar çağdaş düzene
Sarmaş dolaş olman,fakir yüzüne
Toklar danslı yılı kutlar bize ne
Aşksız gençlik yılı olsa ne çıkar.

İşsizlik moda oldu gidiyor,
Çoban sürüsünü çölde güdüyor,
Zamlar zam üstüne sitem ediyor
Başsız gençlik yılı olsa ne çıkar.

Öz kültürün neden geldi askıya
Boyun eğmeyelim zalim baskıya,
Dostluk gülü aşlıyalım saksıya
Taşsız gençlik yılı olsa ne çıkar.

Yıllar sürdü çoğu okul bitirdi,
Taze baharında zaman yitirdi,
Yanlış hesap başa bela getirdi
İşsiz gençlik yılı olsa ne çıkar.
 
Tez elinde kalkma uyu demişler
Bile bile çokça haklar yemişler
Zalimler mazluma ferman vermişler
Dostsuz gençlik yılı olsa ne çıkar.

Ozan KARADAĞ’ım böyle seslenir,
Fakirin çocuğu nasıl beslerin,
Köylü kızı toprak ile seslenir
Saçsız gençlik yılı olsa ne çıkar.
11,05,1985 Ankara

 

 
Mehmet KARADAĞ
SÖMÜRÜYÜ İŞLEYEN YOK

Uyu,uyu yatta uyu
Sömürüyü işleyen yok
Yükselmemiz arpa boyu
Sömürüyü işleyen yok.

Boşa çalar güzel saslar
Belli değil bahar yazlar
Yola yıla biter kazlar
Sömürüyü işleyen yok.

Haber verir yazar basın
Ekmek çalmış hemen asın
Derdin çoktur bitmez Yasın
Sömürüyü işleyen yok.

Bahta batar çala çala
Böyle didar sessiz kola
Fakir muhtaç ete,bala
Sömürüyü işleyen yok.

Kimi baylar toprak satar
Kimi beyler aç aç yatar
Kimi beyler kayıp çatar
Sömürüyü işleyen yok.

Villa kondu oldu dağlar
Sahip oldu oldu çağlar
Murat almış beyler ağlar
Sömürüyü işleyen yok.

KARADAĞ’IM haller böyle
Söylersen de doğru söyle
Aram açık bütün köyle
Sömürüyü işleyen yok.
11/05/2005

 

 
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 

23 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KAYMAK Güner  1960
Ben Çorum ilinin Ortaköy İlçesine bağli Yaylacık köyünde günü ve ayı kesin olarak bilinmeyen 1960 yılında doğmuşum Rahmetli babam Halk Ozanı Aşık Hüseyin Kaymak Oğlum erken askere gitsin diye 01.01.1959 doğumlu olarak nüfusa kayıtımı yaptırmış.  Doğum hikayem böyle şiir'e olan tutkum küçük yaslarda türkülerle sazlarla destan ve atışmalarla iç içe geçti rahmetli babamın Sesi çok yanıktı çok güzeldi tezenesi bambaşka tamamen özeldi eğer ömrünü kültürümüzü yaymak duaz imam ve deyişlere ayirmasaydi Türkiyenin en populer sanatçisi olurdu sanirim.
Bulunduğum davet ve toplantılarda Bağlamayı getirir kucağıma verirlerdi çal söyle diye ısrar ederlerdi Lakin güzel ses Allah vergisiydi payıma düşmemişti bu yüzden şiir yazabileceğimi düşünüyordum. İlk şiir'imi Ölümünün 10. yılında Aşık Veysel için yazmıştım.
1982 yılında Kültür Bakanlığı yayınları arasinda yayınlandı o gün bu gündür şiirle olan kardeşliğim devam ediyor.
Arzu ve isteklerimi etkimi Tepkimi şiir'lerle duyurmaya çalışıyorum. Herkesi şiir dünyasına davet ediyorum.
Şiir tadında kalın  http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info   çalışmaları yayınlanmıştır.

 

 

 
Güner KAYMAK
ORTADOĞU ELDEN GİDİYOR

Katil Amerika işaret verdi
Uşağı Israil Lübnan'a girdi
Dönen oyunlari kör bile gördü
Ortadoğu elden gidiyor canlar

Nüklüer var dedi de Irak'a girdi
Arap milletini ayırdı böldü
Dostuz deyip Türk'ün yüzüne güldü
Ortadoğu elden gidiyor canlar

Amaç Israil'i güçlü kılmaktı
Engel olanları yakıp yıkmaktı
Filistin'i toprağından atmaktı
Ortadoğu elden gidiyor canlar

Suriye ve Iran sırada şimdi
Terörü koruyup besleyen kimdi
Yirmi yılda ülkem kaç şehit verdi
Ortadoğu elden gidiyor canlar

Bizde de öküz var kördür görmüyor
Amerika katil sanki bilmiyor
Yahudinin oyununa geliyor
Ortadoğu elden gidiyor canlar

Yıllardır Filistin gözyaşı döker
Çocuklar masumdur boynunu büker
Manevi değerler çok sürmez çöker
Ortadoğu elden gidiyor canlar

Türkiyem görüyor bundan zararı
Katillerin olmaz bize yararı
Avrupa birligi bizans pazarı
Ortadoğu elden gidiyor canlar

İnsan hakları nerede kaldı
Avrupa mazlumun ahını aldı
Bu sırtlanın yalnız bir dişi kaldı
Ortadoğu elden gidiyor canlar

İş işten geçecek böyle giderse
Bir kardeş ölürken biri izlerse
Tüm islam alemi birlik olmazsa
Ortadoğu elden gidiyor canlar

Bu gün ona olan yarin bizedir
Kardeş olan kardeşini gözedir
Dinimizce yaşam hakkı yücedir
Ortadoğu elden gidiyor canlar

Kör olası zalim rahat durmuyor
Filistin yurdunda huzur bulmuyor
Hitlerin artığı nankör oluyor
Ortadoğu elden gidiyor canlar

Ozan Güner der ki yüreğim yanar
Çocuk katledilir analar ağlar
Katliamdan sonra sefalet başlar
Ortadoğu elden gidiyor canlar
Amsterdam / 24.07.2006

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

24 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KILIÇ Haydar 1947 <Şair>
 
            Ozanımız 1947 tarihinde Çorum Merkez İlçe Eşençay Kışlacık Köyün’de İsmail ve Hatem Hatundan dünyaya gelmiştir. Ozan Galip mahlasını kulanlar. Türkülerinin sonunda Haydar Kılıç ismini kullanır. Askerlik dönüşü köyüne dönen Haydar KILIÇ, uzun yıllar çiftçilik yaptı. 1966 tarihinde evlendi. Bir oğlu ve üç kızı var.
            Küçük yaşlarda okula gitmeyen Haydar KILIÇ 1960 tarihinde açılan gece okumu-yazma kursuna giderek okuma yazmayı öğrenir.
Türkü çalmaya, şiir yazmaya da 1960 yıllarında başlar. Köy odalarında usta âşıklar yanında kendini yetiştirir.
2000 yılında köyden Çorum’a taşınır ve halen Çorum’da ikamet etmektedir.
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
 
 
Haydar KILIÇ
OLMAZ MI?

Yamaçtan yamaca sesi geliyor
Oturmuş türbeye direk dikiyor
Bana bakıp gizli gizli gülüyor
Gelip hatırımı sorsan olmaz mı?

Kara sevda hiç başımdan gitmiyor
Gönül bağım viran bülbül ötmüyor
Gözlerim bakıyor uyku tutmuyor
Bir gece rüyama girsen ne olur?

Uzun yıllar yollarını gözledim
O senin sevgini canda gizledim
Aramız uzadı seni özledim
Sevgini gönlüme versen olmaz mı?

Deli boyraz gibi hızlı esersin
Selama sabahı niçin kesersin
Ellerin sözüne kulak asarsın
Kolunu boynuma sarsan olmaz mı?

AŞIK HAYDAR yolum uzak varamam
Her zaman gelip de hatır soramam
Gidiyorum diyar diyar göremem
Gelip de yanımda dursan olmaz mı?

 

 

Haydar KILIÇ
KOCA DÜNYA

Koca dünya bilmem sana
Kimler gelmiş, kimler geçmiş.
Bir cevap versene bana
Niçin hap seni terk etmiş

Biri gelir, biri gider
Gidenlerden yok bir haber
Ne olur bana cevap ver
Er giden uzun yol tutmuş.

Süleyman tahtını kurmuş
Uzun yıllar hüküm sürmüş
İnsanlara önem vermiş
Yaşı olmuş üç yüz altmış

Dört Halife Devri gelmiş
İslam’ı ikiye bölmüş
Suni, Alevi ayırmış
Herkes bir yerden el tutmuş

AŞIK HAYDAR aydın ozan
Gelmiş geçmiş türlü düzen
İkiliktir beni üzen
Hoş görü nereye gitmiş?
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

25 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KILIÇ Yaşar
            Dedem köye İmam olarak durmuş. O yüzden köyde tarla, tapan hak getire imiş. Babam; babasından Kur’an-ı Kerim-i öğrenmiş. Köyümüzden okumak isteyenler başka yerlerde okurlarmış.
            Ben; Çorum’a bağlı Çakır Köyünde 1959 yılında doğmuşum. Çocukluktan beri tefekkürü, yalnızlığı, doğayı,mahlukatı severim.
            İlkokulu köyümüzde bitirdim. Ortaokula kayıt yaptırdım. Handa işçilerin içinde bir odada 10 kişi kaldık. Bu sıkıntılı ortamda ancak ortaokulu 25 gün okuyabildim, bırakmak zorunda kaldım.
            Köy yaşantımda çobanlık yaptım. Daha sonraları Çorum kiremit fabrikalarında çalıştım. Sonradan Tekirdağ’daki kiremit fabrikalarında askere gitmeden iki sene çalıştım. Askerliğimi Hava Eri olarak Malatya’da bitirdim.
            Şu anda Çorum Sancaktar camii yanında esans satıyorum. Yalnız kaldıkça kağıt kalemle hat çalışması eksersizleri ile şiir çalışmalarını sürdürüyorum.
            Dünyayı seyretmeye çalışıyorum ve bekliyorum.
Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info  Çorumlu2000 Aylık Kültür Sanat ve Tarih ve Edebiyat Dergimizde ve http://saricigdem.dergisi.info Sarı Çiğdem Şiir Defterinde yazıları yayınlanmaktadır.
 
 
Yaşar KILIÇ
BİZİM KÖYLÜ

Dağ yolunda,kağnılar gıcılar,
Tüttü ocak şimdi dindi acılar.
Küçücük kardeş,ihtiyar bacılar
Bahar ile köylü dermana geldi.

Eker ekinini,tutmuş sabanı,
Yeşermiş,kızarmış yazı,yabanı.
Tırmık almış çatalcayı,tırpanı
Duyarım bizim köylü,harmana geldi.

Allah can verince,bulur defarı
Eder duasını,bekler seheri.
Hazır tahıl ağarıyor tan yeri,
Şimdi sıra ata kervana geldi.

YAŞAR’i seyretti geçen yılları,
Dolanıp da diyar gezdin illeri,
Dereden çevrilmiş, akan selleri,
Değirmen çarkına devrana geldi.
11.07.1976

 

 

Yaşar KILIÇ
DÜNYADA

Bahara güvenme solur
Kara yerinme tez erir
Mevsimler yıllarla gelir
Yalan dünyada dünyada.

Güneşe sevinme yakar,
Zengin,fakirlik bel büker
Kader hep karşına çıkar
Yalan dünyada,dünyada.

Ağaca dayanma çürür
İnsana güvenme ölür
YAŞARİ ömürse dolar
Yalan dünyada,dünyada.
15.02.1977
 
Yaşar KILIÇ
GEÇEN YILLAR

Akıp geçti yıllar bir sel idiler.
Açtılar anlımda derin çizgiler.
Çekilen çileden imza gibiler.
Göz yaşım iz düşmüş silmeyeceğim !

Çöken omuzlarda yüklü yılların,
Ak saçlar şahidi bu masalların.
Belimde akisi kambur yolların.
Giderim bekleme,dönmeyeceğim !

Yelkovan dikeni gibi rüzgarda,
Savrulur hayretle tozlu yollarda,
Kırışık ellerim göğe kalkarda
Ya Rab ! YAŞARİYİ al diyeceğim
16.06.2003

 

 

Yaşar KILIÇ
BELKİ BİR GÜN BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ

Duyun beni ey yarenler
Hani ne geçti elime
Uzun sanılan ömürler
Aha şu iki kelime
Bir varmış,bir yokmuş.

Dünyaya basmıştı kadem
Bin sene yaşamış Adem
Nefse esirmiş iradem
Kısa günde dalar vadem
Bir varmış,bir yokmuş.

Uzunmuş ömrü Süleyman
Demişti iki kapılı han
Hani Nemrut,Fireun,Haman,
Eli Cehil,Karun,Ken’an ?
Bir varmış,bir yokmuş.

Kimi gelir,kimi gider
Boşa vaktin eder heder
Bağrılan çığlık akseder
Bir yıl,bin yıl ne fark eder ?
Bir varmış,bir yokmuş.

Kainat sebebi Ahmet,
Durmadı gitti Muhammed !
YAŞAR umar haktan meded
Yaşın olsa binler aded
Bir varmış,bir yokmuş.
01-09-2002

 

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

26 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KOÇAK Rıza 1926 Aşık Şair
Hayatı boyunca acı, tatlı günleri şöyle dile getirdim. ben Halk Ozanı Rıza KOÇAK 1926 Yılında Çorum'a Çorum Merkeze bağlı Çay Hatap Köyünde dünyaya gelmişim.
Fakir bir ailede yetiştim. Çiftçilik ve çobanlıkla geçimimi sağladım. İlk Okulu Köyümde ve Sarimbey Köyünde bitirdim. ben okuma meraklısı idim ama babam müsaade etmedi. Tahsilime devam edemedim. Küçük yaşta Arapça okudum. Yaşım evlenme çağına geldi evlendim. asker oldum dört yıl Vatani Görevimi yaptım. 
Evlilik hayatım ilk hanımla geçinemedim ayrıldım. Sonra ikinci evliliğimi yaptım. 1947'den 2004 yılına kadar iyi hayat yaşadım. 2004 yılında eşimi kaybettim.
Ben okuma, yazma meraklısı olduğum için şiir yazmaya başladım. Binin üzerinde şiirim var. Şiirlerim Yurtiçi ve Yurtdışında beğeni topladı. Gazete ve dergilerde yayımlanmaktadır. Maddi imkanım olmadığı için şiirlerimi kitaplaştıramadım. Şiirlerimde "Dertli Ozan" adı altında iki defterde topladım. 
Seksen beşi geçti yaşım
Ne belalı benim başım
Şu deftere bak kardeşim
Daha çilem dolmadı mı?
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
 
 
Rıza KOÇAK
NAZLI YARİM
Beş yıl oldu yarden haber gelmedi
Ne selamı geldi ne kendi geldi
Hastamı oldu da diyar kurbette
Nazlı yarden alamadım bir haber

Ateş oldu yerim yurdum duramam
Ölse gitse öyle karı bulamam
Adres yok ki ben yerini bulamam
Nazlı yarden alamadım bir haber

Gördüğüm dağların ormanı yandı
Çocuklar evimde ağladı kaldı
Ne kendi geldi ne haber saldı
Nazlı yardan alamadım bir haber

Bu talihsiz kader beni ayırdı
Geçti günler kaderime sayıldı
Evimizde parça parça dağıldı
Nazlı yardan alamadım bir haber
 
Bu yaşımda nerde gönül eyleyim
Komşulara dertlerime söyleyim
Evim battı uğrun uğrun ağlayım
Nazlı yardan alamadım bir haber

ocuklar anasız duramaz oldu
Ağlaya ağlaya yüzleri soldu
Çileler böylece beni de yordu
Nazlı yardan alamadım bir haber

RIZA KOÇAK der ki nettim neyleyim
Bu garip gönlümü nerde eğleyim
Hayırsıza nasıl gönül bağlayım
Nazlı yardan alamadım bir haber
17 Ağustos 2008
 

Rıza KOÇAK
DEVİR DÖNDÜ

Beyler ! Devir döndü,zaman bozuldu.
İşte şöyle,böyle günler geliyor
İnsan oğlu ibadetten soğudu
Fehlimize göre yıllar geliyor.

İnsanı azdırdı iplisi,ası
Ortalığa düştü benlik davası
Aman kardaş uyma nefsin havası
Nefsine göre göre yıllar geliyor.

Surette adam amma,manada hayvan
Gitti isimleri kalmadı cudan
Nefsinin peşine düşme ey Adem
Nefsimize göre yıllar geliyor

Arazi üstünde betonlar doldu
Kat kat üstünde evleri kondu
Komşudan komşuya varılmaz oldu
Fehlimize göre yıllar geliyor

Komşu olan bir birini bilmiyor
Hasta olsan garip halin sormuyor
Bencileyin yüzleri de gülmüyor
Nefsimize göre yıllar geliyor

Küçük büyüğünü tanımaz oldu
Yurduma bütünde çakallar doldu
Evlat babasını tanımaz oldu
Nefsimize göre yıllar geliyor

KOÇAĞIN gönlünde yaz oldu kışlar
Nefsimize göre oldu bu işler
Aman gafil kalman sizde kardaşlar
Silip süpürmeye,seller geliyor
16.10.2005

 

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 

27 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KURT Arap 1965 Şair
1965 yılında Çorum’un Alaca ilçesinde doğdu. İlkokulu orta ve liseyi Alaca’da bitirdi. 1985 yılında girdiği Anadolu üniversitesi iktisat fakültesinden 1988 yılında kendi isteği ile ayrıldı. Evli ve bir kız, iki erkek çocuk babası olan şair, ticaret ve tarım işleri ile uğraşmaktadır.
Şiire olan ilgisi ortaokul yıllarında başlamasına rağmen yazdıklarını paylaşmaya 2006 yılında başlamıştır. Serbest şiir ve kısa şiirler tarzı olmakla birlikte hece şiirleri de bulunan şairin eserleri çeşitli antolojiler de ve yerel gazetelerde yayınlamıştır Bunlar: Aya Düşen Seçkiler şiir antolojisi, Çorum Halk Şiiri Antolojisi, Kardaşlık dergisi, Ece dergisi, Kırık Kalemler, Birikim, ve Aşkın e- hali dergileri ile Alaca Birlik, Alaca Lider, Çorum Hakimiyet ve Malatya Hakimiyet gazeteleridir.  Gün batımı Düşleri Sanatçının ilk şiir kitabıdır.
ESERLERİ
Gün batımı Düşleri (2013) şiir kitabı;
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir
 
 
Arap KURT
İADE-İ ZİYARET


I.
Unutmak istediğim şeyleri hatırlatıyorsun
Hazandan sonra gelen kış/ım
Seni yaşamak istemiyorum artık
Aynı kaderi paylaşmak acı veriyor bana
Dayanamıyorum!
İçimdeki çocuğun ağlamalarına...

II.
Tam zamanında geldin bahar
Hafızamdan silinmek üzereydin nerede ise ,
Nasıl da anlam kattı hayata
Toprağın giyindiği rengârenk elbise!

Bilmem ki, ne diye gam etmişim,
Gelip geçici kışı,
Demek ki unutmuşum
Kardelenin ayazla yaptığı savaşı!

Ve
Gözlerinden dökülen yaşlar
Riyasız yağması yağmur gibi
Rahmet olsun istiyorum
Beddua bilmeyen o mahzun çocuğun duası gibi

II.
Ruhun yalnız bırakmaz beni biliyorum
Gidiyorum desen de üzülmem
O kadar eminim ki gitmeyeceğinden

Yine kırmızı güller açacak bahçemde
Yine kuş sesleriyle uyanacağım sabaha
Güneş yine doğacak elbet
Perdeyi araladığın an
Bayram olacak hanemde
Yine geldin demektir iadeyi ziyaretime…

Ey gönlümde yıllanan zemheri!
Vefalı sevgili üşümüşlüğüm
Aşkımın cevheri

Ve
Çocukluğumun sevgiden yoksun geçen günleri
Gidin artık öteye
Mutluluk benimde hakkım
Gelsin istiyorum
Adım adım beriye

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 

28 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

KURTBAŞ Ahmet
           1969 tarihinde Çorum'da dünyaya geldi. 
           İlkokul öğrenimini Holanda'da Orta ve Lise öğrenimini de Çorum Fatih Lisesinde tamamladı.
           Şiir yazmaya 1981 tarihinde Hollanda'da başladı.
           Şiirleri gazete,dergi ve kitaplarda yayınlandı. gazeteci olan şair şimdi ticaretle uğraşmakta olup  1994 tarihinde ŞİİRLERLE SESLENİŞ isimli basılmış bir kitabı bulunmaktadır.
Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirleri yayınlanmıştır.
 
 
Ahmet KURTBAŞ
HOŞ GELDİN

(Yeni Yıl)
Yepyeni bir yıl,yepyeni bir gün.
Belki neşe getirir,belki de hüzün.
Hayır getirsin gecen ile gündüzün.
Hoş geldin yeni yıl,hele hoş geldin.

Sevenler bekledi,mutluluk senden.
Hastalar kurtulmak istiyor dertten,
Benim gibi sesleniyorlar gurbetten,
Hoş geldin yeni yıl,hele hoş geldin.

Uzak tut bizden,hüznü,çileyi.
Milli şuur ile doldur gençliği.
Zehir etme sakın koca seneyi.
Hoş geldin yeni yıl,hele hoş geldin.

Dert yandı herkes geçen seneden.
Köylü,işçi,memur çıktı çileden.
Mutluluk,sağlık bekliyoruz senden,
Hoş geldin yeni yıl,hele hoş geldin.

Kabulü olsun yapılan duaların.
Zaferi olsun bu yıl tüm inananların.
Korkuları olsun bütün imansızların,
Hoş geldin yeni yıl,hele hoş geldin.

Bir gün göç vakti elbet gelecek.
Herkes ektiğini orda biçecek,
KURTBAŞ'im yeni yili kimler görecek
Hoş geldin yeni yıl,hele hoş geldin.

 

Ahmet KURTBAŞ
OLUR MU?

Karanlık dünyama bir ışık oldun
Söndürme yansın olur mu güzel
Yıllardır derdimle ağladım durdum
İstersen güldürme olur mu güzel

Dıştan bakan hep neşeli gördü
Dediler daim zevk sefa sürdü
Aslında felek derinden vurdu
Düşersem kaldırma olur mu güzel

Zenginlik,menginlik,para,pul yalan
Bilirim sensin tek dostum olan
Sensin yine benim gönlümü çalan
Sende çaldırma olur mu güzel

Kimi sevdimse bir hayal yıktı
Sevmekten usandı gönlüm de bıktı
Çünkü sevgiler hep yalan çıktı
Sevmezsen kandırma olur mu güzel

Hayatımız hep acıyla dolu
O kadar karışık ki;mutluluk yolu
Her şeyin mutlaka olacak sonu
Ölürsem aldırma olur mu güzel

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

29 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

ÖZBEKMEZ Hıfzı.
17 eylül 1964'te Çorum Sungurlu büyük Polatlı köyünde dünyaya geldim 1974 yılından beri Ankara'da ikamet ediyorum
Ankara Mamak Ortaokulu, Ankara Gazi akşam Lisesi, Ankara Gazi üniversitesi Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Teknoloji Öğretmenliği Mezunuyum.
Şiire merakım orta Okul yıllarına dayanıyor. o günlerden beri şiir yazmaya devam ediyorum.
Ben şairlik iddiasında değilim. Ben kendimi gönlümden geçenleri kağıda aktaran, yazdıklarını dostlarıyla paylaşan, bu sayede bir gün güzel şiirler yazmayı umut eden biri olarak görüyorum.
Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğünde 15 Nisan 1988' de başladığım memuriyet hayatım halen devam etmektedir.
Evliyim ve Allahın emaneti olan 4 çocuğa sahibim. Emrullah Eren ve Mücahit Emre Adında Dünya tatlısı iki torunum var. İki yıldır da şairim.
Internet’te Yazarımız http://corumlu-fikir.dergisi.info  Çorumlu Fikir Aylık Kültür Sanat ve Tarih ve Edebiyat Dergimizde  http://saricigdem.dergisi.info Sarı Çiğdem Şiir Defterinde yazıları yayınlanmaktadır
 
 
Hıfzı ÖZBEKMEZ
ARADIM

Yıllar geldi geçti bitmedi çilem
Ela göz üstünde kaşı aradım
Aman vermez kader bir defa gülem
Seherde gördüğüm düşü aradım
Aşkı yazdım yetmedi ki kelime
Gem vuruldu bülbül iken dilime
El acır, yar güler iken halime
Başımı vurmaya taşı aradım
Çektiklerim şu aleme ayandı
Feryatlarım semalara dayandı
Yar dediğim zulüm edip kıyandı
Ağustos ayında kışı aradım
Latifim derdimi yazdım söyleyip
Gözümden yaşları döküp ağlayıp
Gönlümü sevdadan azad eyleyip
Ömrün son deminde huşu aradım

 

 

Hıfzı ÖZBEKMEZ 
BU AKŞAM ÜSTÜ

Yıllarca ömrümü yedin yetmedi
Ukala budala dedin yetmedi
Çektiğim çileler demek bitmedi
Çok canımı sıktın bu akşam üstü
Dilerim Allah’tan çekersin cefa
Hayatın boyunca görmezsin vefa
Yüzüme gülecek sandım son defa
Alay edip baktın bu akşam üstü
Gönlümde hasretin beni yakarken
Gözümün yaşları durmaz akarken
Aşkına doymadan ne çabuk erken
Hayalimi yıktın bu akşam üstü
Hani yoktu aşkımızın emsali
Mecnunu da geçti latifin hali
Sanki çıngıraklı yılan misali
Ciğerime aktın bu akşam üstü
08 EKİM 2005 SAAT: 22:00
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 

30 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 SARIYÜCE Hasan Latif
         1929 yılında Sungurlu’ya bağlı Evci köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Ortaöğretimi Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde, yüksek öğretimi de Gazi Eğitim Enstitüsünde tamamladı. Ayrıca Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde kamu yönetimi uzmanlığı eğitimi gördü. Hacıbektaş, Sorgun ortaokullarında, Kırklareli, Ankara Balgat liselerinde, Bahçelievler Kız Meslek lisesinde Türkçe-edebiyat dersleri öğretmenliği ve okul yöneticiliği yaptı. 1965 seçimlerinde Çorum’dan milletvekili seçildi. Dönem sonu tekrar Ankara’da öğretmenlik görevini sürdürdü. 1979 yılında kendi isteğiyle emekli oldu. 
         Daha öğrenci iken şiir yazmaya başladı. Sonraları çocuk edebiyatında yoğunlaştı. Anadolu halk kaynaklarına dayalı bir çocuk edebiyatı yaratılması görüşünü savundu. Derlediği çok sayıdaki halk masalını yeniden kurgulayıp , yeni yeni motifler ekleyerek geleneksel masal dilimize uygun şiirli bir dille yazdı. Anadolu Masalları (2 cilt) isimli kitabı T. İş Bankası 1991 yılı Edebiyat Büyük Ödülü’ne lâyık görüldü. Ödül hükümet başkanının katıldığı devlet töreniyle kendisine verildi. Yazar çok sayıda başka ödüller de kazandı. Şimdiye kadar yayınladığı şiir, masal, fables, roman, öykü türünde yüz kitabı yayınlandı. Ayrıca yirmi kadar da ders ve kaynak kitapları basıldı.
          Yaşayan yazarlar arasında en çok yazan ve hâla bu işi sessizce sürdüren SARIYÜCE halen İzmir’de yaşamaktadır. Evli, üç çocuk babasıdır.  Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info    çalışmaları yayınlandı.
 
 
Hasan Latif SARIYÜCE
MENEKŞELER

Vadinin kuzey yakası,
Gür yapraklı meşeler,
Çağırır beni,
Mor menekşe ormanı.
Bir sevgilim vardı,
On beşti yaşı.
Menekşe toplardık,
Kara tavuklar uçardı.
Yürüyüp gittim,
Menekşeler kokuyordu.
Köy değirmeni yıkılmış,
Eteğindeydi bayırın.
Bir demet menekşe topladım,
Gözlerinin rengi
Mor mu siyah mıydı?
Aradan kırk yıl geçti.
Büyüsün oralarda
Mor menekşe ormanı.
Koklarken hatırladım,
Bir sevgilim vardı.
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

31 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

SEZER Ömer 1977 Şair
        17/08/1977 İstanbul doğumluyum aslen Giresun Bulancaklıyım!
   Şiirlere yürekten sevdalıyım aslında kendi hikayemi anlatınca hep sıkılmışımdır çünkü bir insanın kendini anlatması fazla inandırıcı gelmez başkalarına! Lakin filmlerde gerçek hayatlardan alıntılar değil midir?
  Bildiğim bir şey daha varsa bu hayatta herkesin size anlatacağı bir hikayesi vardır!
  Sözün özü yürektedir ve siz susarsınız yazdıklarınız sizi anlatmaya başlar şiirlerime hep yüreğimi yansıttım çünkü yaşanmadan hiç bir gerçek tad verici olamaz!
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  yayınlandı.
 
 
Ömer SEZER
HATIRAN VE RESMİN

Silinmiş anılar gönül defterlerinden!
Hatırına bakılan resimler yakılmış!
Susmak korkaklığa çekilen ruhsuz gönüllerin diline sakız!
Ve adanmışlığımla yinede susmuşum!
Hiç olamadım nankör riyakâr vefasız!
Dilim sitemli lakin kalbim kötülüksüz!
Ne unuttum yaşanmışlığı nede sevgi adına paylaşımları!
Sustum yıllarca lakin içimde haykırışlar uçsuz bucaksız!
Hudut koymadan sevebilmekmiş erdemli yüreklerin harcı!
Koparmadan koklayabilmekmiş gülü bilmekmiş incitmeden sunmayı!
Solmadan ömür boyu gönül suyuyla sulayıp!
Milyonlarca açmakmış sevgi bahçelerinde!
Bu sözlerde unutulur bir gün gelir!
Ve güleç alaycı bakışlarda kim bilir!
Sevgiler uğruna diktiğimiz üç beş karanfil!
Belki mezarımızda biter kim bilir!
 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 

32 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

TOMBUŞ Şevket 1911-
Çorum'un köklü ailelerinden İcra Memuru Elvan Efendinin torunu, Çorum Belediye Başkanı Rahmetli Nazmi TOMBUŞ’UN Büyük oğludur. 08 aralık 1911 Tarihinde doğdu. İlk ve orta tahsilini Çorum’da yaptı. 1929 yılında Ortaokulu bitirdikten sonra tahsile devam etmeyerek babasının yanında ticarete atıldı Daha sonra 1946 yılında Özel İdare Müdürlüğünde memur olarak çalıştı. 1954 tarihinde naklen Çorum Maden İrtibat Memurluğuna geçti. Daha sonra bu memuriyetin lağvı ile  yeni ihdas edilen Sanayi Bakanlığı Çorum Maden İşleri Memurluğunu yürüttü.
            1972 tarihinde kendi isteği ile emekli  olarak aynı yıl Hac Görevini yaptı.
“SEN VE BEN” İsimli bir şiir kitabı bulunmaktadır. Çorum İstem Basımevi baskısı olan kitabın basım tarihi bulunmamaktadır. Basılan bu kitabın içinde bulunan iki şiiri 1994 tarihi gözükmektedir.
            Emekli Memur olarak vefat edene kadar çorumda bulundu. Kitabını yeğeni şiirlerinin Gürsel yayınevi tarafından yayımlanmasını uygun gördüğünü belirterek tarafımıza verilmiştir. Bizde dergilerimde yayımladım.
 Çorumlu 2000 Aylık Kültür Sanat Tarih ve Edebiyat Dergimizde http://corumlu2000aylik.dergisi.info ile Sarı Çiğdem Şiir Defteri'nde http://saricigdemsiir.dergisi.info   ve Aylık Şiir Antolojisi Dergisi'nde  http://ayliksiirantolojisi.dergisi.info çalışmaları yayınlanmıştır
 
   
Şevket TOMBUŞ
ÖKSÜZ YAVRUYA

Ağlama yavrucak ağlama artık,
Gelen gider, giden gelmez dünyaya
Minik gözlerini incitme yazık,
Konan göçer, göçen dönmez dünyaya.

Ahi figanına kulak vermezler
Bakarlar yüzüne seni görmezler;
Senin için bir tek çiçek dermezler
Devam et yoluna bakma arkaya.

Talih kuşu uçtu gitti başından,
Göremezsin vefayı can yoldaşından
Eşinden, dostundan, öz kardeşinden
Beklersen sevgiyi kalırsın yaya.

İniş, yokuş bir çok yollar geçersin
Ecel şerbetini elbet içersin
Bir gün sende bu dünyadan göçersin
Gün, ay, mevsim ve yıl saya saya.

Şevket TOMBUŞ
ELVEDA

Derler ki; yaş otuz beş yolun yarısı.
Bitirdim yolumu dostlar elveda.
Yoktur bundan sonra yaşama hırsı,
Faydalı olmaktır kastım elveda.

Yalan gerçek hayat hep devam etti
Bu suretle yıllar uzadı gitti.
Nihayet bir şeyler böyle bitti.
Artık bu dünyaya küstüm elveda.

Arıyor olduk biz eski zamanı
Dinlemez bu ecel hiç bir fermanı,
Yoldaş et Allah’ım bana imanı,
Yalvarırım yakardım sustum elveda.

Bindirin götürün sessiz gemiye,
İndirin kalbime ya Allah diye,
Edin bir Fatiha bana hediye,
Yalandan gerçeğe bastım elveda.

   
Şevket TOMBUŞ
ABLAMA

Kalmış idik hatıra ikimiz bir anadan
İtiş, kakış büyüdük yıllar geçti aradan.
Nihayet sen evlendin gittin yeni yuvana,
Çocukların doğmuştu sen de olmuştu ana.

Yavrunu büyütürken bin bir itina ile,
Birisini kaybettin felekten yedin sille.
İkinci ve üçüncüsü aynı mival üzere,
Girdiler birer birer o menhus kara yere.

İşte seni çürütmüş, mahvetmişti bu keder,
Dedim ağlama abla; Dünyaya gelen gider!
Yavruların ateşi içimizde yanarken,
Kaybettik birden bire seni bir sabah erken.

Son verdin şu dünyanın derdine, mihnetine,
Yavruların uçurdu seni hak Cennetine.
Kavuştun mu Cennette o sevgili anaya?
Uçuyor mu ruhumuz meleklerle yan yana?

Dünyaları arasam bulamam bir eşini,
Bur daha öksüz koydun şu garip kardeşini.
İçimden çıkmayacak ömür boyu bu acı,
Genç yaşında kaybettim seni sevgili bacı.
 
Şevket TOMBUŞ
ABLAMA

Kalmış idik hatıra ikimiz bir anadan
İtiş, kakış büyüdük yıllar geçti aradan.
Nihayet sen evlendin gittin yeni yuvana,
Çocukların doğmuştu sen de olmuştu ana.

Yavrunu büyütürken bin bir itina ile,
Birisini kaybettin felekten yedin sille.
İkinci ve üçüncüsü aynı mival üzere,
Girdiler birer birer o menhus kara yere.

İşte seni çürütmüş, mahvetmişti bu keder,
Dedim ağlama abla; Dünyaya gelen gider!
Yavruların ateşi içimizde yanarken,
Kaybettik birden bire seni bir sabah erken.

Son verdin şu dünyanın derdine, mihnetine,
Yavruların uçurdu seni hak Cennetine.
Kavuştun mu Cennette o sevgili anaya?
Uçuyor mu ruhumuz meleklerle yan yana?

Dünyaları arasam bulamam bir eşini,
Bur daha öksüz koydun şu garip kardeşini.
İçimden çıkmayacak ömür boyu bu acı,
Genç yaşında kaybettim seni sevgili bacı.

 

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 

33 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Hasan TULUK
1943 yılında Çorum'da doğmuşum. Anka ra Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu Metalişleri bölümünden mezun oldum. Uzun süre değişik yerlerde  görev  yaptıktan sonra 1979 yılında Çorum Endüstri Meslek Lisesine atandım. Çelik, bakır ve  pirinç  gibi  metalleri çekiçle döverek rölyef, üç boyutlu ve mimari tarzda şekillendirdiğim eserlerimden kompozisyon olarak " Anadolu Kültürü " nü işledim. 
Yurt  içinde  birçok incelemeler ve araştırmalar yaptım  1983 yılında Mimar Sinan Üniversitesinde  misafir sanatçı olarak çalışmalarım izlenmiştir. Yurt içinde ve yurt  içinde bir çok karma ve kişisel sergilere katıldım. 1991 yılında Paris'te düzenlenen  uluslar arası "Les Mains D'or" (Altın Eller)  sergisine şeref  konuğu olarak davet edildim. 3 - 13  Mayıs 1996 tarihleri arasında Lyon-Fontaines Sur Saone beldesinde düzenlenen 3. Altın Eller Bienalinde; Halk oylamasında birincilik,Sanat otoritelerinden oluşan  jüri tarafından en büyük ödülü olan  birincilik madalyası ile iki dalda ödül aldım. 
18 -24 Mayıs 1998 tarihinde Cumhuriyetimizin 75. Yılı nedeniyle Kölh'de düzenlenen "Türk Haftası" kutlamalarına 80 parçadan oluşan koleksiyonumun  yanında;Karadeniz Teknik Üniversitesinde  Araştırma   Görevlisi oğlu,yüksek Mimar Ömer İskender Tuluk'un İstanbul Yalıları, Safranbolu,Kastamonu, Kütahya, Çorum ve Trabzon  evlerinin suluboya çalışmaları da yer aldığı 
Baba -Oğul Anadolu Kültürünün  tanıtıldığı  Cumhuriyetin  75, Yılı sergisi Kölh Baş Konsolosluğunun organizesi ile gerçekleştirdik. 
Internet’te Yazarımız   http://corumlu2000.dergisi.info  , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam etmektedir.
 
 
Hasan TULUK
ANILARDA SÖYLENECEK

Dün;yine hüzünlendi gönlüm dolaşıyorken,
Doğup büyüdüğüm,koşup oynadığım,
Kimi zaman tekerlek peşinde koştuğum,
Kimi zaman daşenek oynadığım,
Anılar canlandı gözümde,
Yorgun sokaklarda.
Yazları taş oluğunda serinlediğimiz,
Kışları donmasın diye sarıp sarmaladığımız
Sokak çeşmelerini aradım,köşe bucak,
Soluğu kesilmiş,nesli tükenmiş
Ve artık müzelik olmuş !
Birkaç tanıdık yüz aradım,
Akranlarımı sorup,özlem giderecek.
Kimi terk etmiş,virane olmuş yapısı,
Kimi göçmüş,kapanmış artık kapısı.
Kanatlı kapı aradı gözlerim,
Gül kurusu salkımlara bürünmüş,
İşte bu müze ! Dedim.
Çocukluk düşlerimin hatırası,
Sevinci,kederi,hülyası,
Kerpiçten örgüsü,kireçli sıvası,
Birkaç merdivenli çıkılır,
Önünde sundurması.

Arkada mutfağı,odalarda banyosu,
Bahçeye bakar,iki oturma odası,
Artık anılarda yaşayacak,
Göçtüğümüz o füsunkâr ocak !
Sokak kapısı değişmiş,
Asması yaşlanmış,
Kol budak salan dallar,
Şimdi solmuş,sararmış.
Yıl 1942,Mayıs'ın on altısı
Doğum günüm.
Günler,haftalar,aylar ve yıllar,
Daha neler eskitti kim bilir ?
Onca geçen zaman.
Gazipaşa'da okudum “Alfabeyi”
Sonra sanat okulu
Ve fakültedeki yıllar
Artık anılarda söylenecek
O güfte,o şarkılar.

 
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 
 

34 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

TÜRKMEN Adile Şair

      Şiirleri Mahalli basında yayınlanmakta ve Internet’te Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info , Sarı Çiğdem Şiir Defteri’nde http://saricigdem.dergisi.info  ve Aylık Şiir Antoloji Dergisi’nde  şiirlerim yayınlanma devam

 

 
Adile TÜRKMEN
ELVEDA DEMEYE GELDİM

Bir arar,bir sorardı insan giderken,
Söyle beni unutturan mı var.
Hakkımdı öğrenmek,her şey biterken,
Sanma ki sevdiğim ben sana geldim.

Şimdi yıllar sonra gelirken sana,
Korkma ellerim boş vedadan yana,
Nasıl göz koyarım mutluluğuna.
Yalnız elveda demeye geldim.

Bana dön diye dil dökmeye değil,
Önünde durup diz çökmeye değil.
Ümit çiçekleri ekmeye değil,
Sadece elveda demeye geldim

 

 

Adile TÜRKMEN
OLMUŞUM

Yıllar var ki ben senin,
Hasretinle solmuşum.
Sen sensin ya güzelim,
Ben ne olmuşum.

Mecnun,Mecnun olmuşta,
Senden öte ne olmuş,
Sen gideli hem deli,
Hem divane olmuşum.
 
Adile TÜRKMEN
İSMİNİ İSTERİM

Karşımda duran yüce dağlara
Saçıma düşen beyaz aklara,
Yaprak döken hazan bağlara,
Senin ismini yazmak isterim.

Ömrü olmayan kuru dallara,
Sonu olmayan uzun yıllara
Bu mutsuz geçen yıllarıma,
Senin ismini yazmak isterdim.

Güneşten yanan ıslak göllere,
Ot bitmeyen ıssız çöllere,
Mis gibi kokan beyaz güllere,
Senin ismini yazmak isterim.

Gözümden akan ılık yaşlara,
Kirpik üstünde hilal kaşlara
Yazılması çok zor olan taşlara
Senin ismini yazmak isterim.

 

 

Adile TÜRKMEN
HAYAL OLMUŞ

Bir rüya görmüşüm bunca yıl
Ama uyanmamışım geç olmuş
Kapılmasaydım rüzgarına,sesine
Onlar şimdi hayal olmuş.

Göz göze gelmişiz,
Sevdiğimizi söylemişiz,
Sevmeye yemin etmişiz,
Onlar şimdi hayal olmuşuz.

Neydi be o günler,o sevgiler.
Seviniyorum çünkü sevdiğim vardı.
Yalanmış bağlanmış gönül sesine
Onlar şimdi hayal olmuş.

Sevmek acıyla kadermiş
Adile bir daha mı yemin etmiş
Sevince çok şeyler kaybetmiş
Onlar şimdi hayal olmuş.
   
Adile TÜRKMEN
SENİ DÜŞÜNÜYORUM

Batınca güneş hüzünlü akşamları
Her şafak sökerken sabahları
Sensiz dolaştığım tenha sokakları
Yine dertli dertli seni düşünüyorum.

Sensiz olduğum yalnız gecelerde
Garip bülbülün seslendiği seherde,
Şimdi zalim gurbet ellerinde,
Yine dertli dertli seni düşünüyorum.

Maziler dolu geçen yıllarda,
Bitmek bilmeyen şu uzun yollarda
Şimdi yaşıyorum ıssız kuru çöllerde
Yine dertli dertli seni düşünüyorum.

 

 

Adile TÜRKMEN
KIRMIZI KARANFİL
Öyle bir kalabalıkta gördüm ki seni
Saçların ağarmış,hemen çökmüşsün
Öyle bir gelişin ver ki uzaktan
Kırımız karanfil vardı elide.

Öyle bir dalgın bakıp gidersin
Ne olur bir daha dönüp görseydin
Görünüşün hiçte mutsuz değildi
Kırmızı karanfil vardı elinde.

Keşke beni görmüş olsaydın
Tanır mıydın bilmem yıllar sonra,
Yıkılmış bir beden,kırık bir kalp,
Kırmızı karanfil vardı elinde.

 

   
Adile TÜRKMEN
ÖYLE GİT

Duydum ki ellere gönül vermişsin
Perişan halimi bil de öyle git.
Kalbime ektiğin gülü,çiçeği
Kökünden koparıp öyle git.

Tükenmez sanırdım aşkı sevdayı,
Artık neylemeli sensiz dünyayı,
Bendeki mektubu ve hatırayı,
Tenha bir köşede alda öyle git.

Kolay mı unutmak seni yıllarca,
Resmine bakarım efkarlanınca,
Akşamlar yaklaşıp gün kararınca
Gönül havuzuna dal da öyle git.

Olur ki geliriz bir gün yan yana,
Duygular dönüşür bir çağlayana,
Koskoca bir ömür verdim ben sana,
Gözlerime bakıp gül de öyle git.

 

 

Adile TÜRKMEN
BENİM GİBİ

Ayrılığın acısını hissedince yüreğimde,
Düşününce canlanacak anılar gözünde,
Ilık nefesimi hissedeceksin tenimde
Çaresiz ağlayacaksın benim gibi.

Ayrıldığımız o gün çekip giderken,
Yüreğime taş bastım inan sen gülerken.
Ölmek isteyeceksin çılgınca yaşarken,
Çaresiz ağlayacaksın sende benim gibi.

Anıların değeri hiç yok mu gözünde,
Ayrılık bir virüs olunca yüreğimde,
Kemirecek kalbini günün birinde,
Çaresiz ağlayacaksın sende benim gibi.

Haykıracaksın karşı koyup kalbine,
Lanetler okuyup küfredeceksin sevgime,
Sonunda yenilip pes edeceksin yüreğine,
Çaresiz ağlayacaksın sen de benim gibi.

Yakıcı olur artık geceler senin için,
Gündüzler gece olur ayrılığın için,
Hasret çekeceksin kaybolan yıllar için,
Çaresiz ağlayacaksın sen de benim gibi

Ayrılık perdeleyince gözünü
Yiteceksin kendinde benliğini özünü,
Dinlemeyeceksin kimsenin sözünü
Çaresiz ağlayacaksın,sende benim gibi

 

 
BBİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 
 
 
 
 
 
 

35 BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

TÜRKMEN Cuma
1962 yılında Çorum Büğet Köyünde dünyaya gelmişim. Büğet Köyü ilkokulunu bitirdim.Köyüm şehre 8 kilometre olduğu  halde  şimdiki  gibi ulaşım kolay olmadığı  için  ortaokulu okumam bir hayli zordu.  Neyse ki   Çorum'da  oturan teyzem vardı. Yanlarında kalmama razı oldular. Eti Ortaokuluna  kayıtımı yaptırdım. 1977 yılında ortaokulu bitirdim.  Aynı  yıl Çorum Ticaret Lisesine kayıtımı yaptırdım. 1978 yılı 3'ü ayında babamı kaybettim. Ağabeyimin  askerde olması sebebiyle köye dönmek zorunda kaldım. Liseyi 2. Sınıftan terk ettim.  1978 yılından itibaren baba mesleği çiftçilik yapmaya başladım.1981 yılında evlendim.1982    yılının 3'ü ayında  askere  gittim.  Askerlik dönüşü aynı işi devam ettirdim. 1989 yılında  Çorum Çiftçi Malları  Koruma Başkanlığında Katip olarak göreve başladım. Halen aynı görevde bulunmaktayım.
İlkokul sıralarında düşüm ya hakim,ya da doktor  olmaktı. Ama maalesef gerçekleşmedi. Okulda  tembel  öğrenci  olmadığımın aksine çok çalışkan olduğumu belirtmek isterim.   
İlkokul sıralarında düşüm ya hakim,ya da doktor  olmaktı. Ama maalesef gerçekleşmedi. Okulda  tembel  öğrenci  olmadığımın aksine çok çalışkan olduğumu belirtmek isterim. 
Mesleğim icabı Çorum yerel  basın ve yaygın   basını   takip  Etmem  kolay  olduğu  için  olaylar hakkında yorum yapabilme olanağım var. Bu  yüzden  şiir   yazarak Yanlış  bulduğum  toplumsal  olayları şiir  diliyle eleştiriyorum. Gençliğe önerim, basından  yabancı  kalmasınlar,güncel
olayları takip edip öz eleştirisini  yapabilsinler.  Yukarıda   anlattığım  sebepler  beni  şiir yazmaya itti.   İlk  şiirim Çorum Hakimiyet Gazetesinde  yayımlandı.   Diğer  yerel gazetelerde  zaman  zaman şiirlerim yayınlanmaya devam ediyor. Çorumlu 2000 Dergisinde şiirlerim yayımlanmakta. 
Şiir dosyalarım var fakat,şiirlerimi kitap haline getirmiş değilim. Kitap haline getirmeme para sal imkanım da yok zaten.Fikirlerimi şiir olarak yazıyorum.  Çorum  yerel günlük basında yayımlatıyorum. Şiirlerimde en çok dini,ekonomik  ve  siyasal konuları eleştiriyorum. 
Bu imkanı tanıyan Mahmut Selim Gürsel Beye ayrıca teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Mahalli basında yayınlanmakta ve Internet’te Yazarımız http://corumlu2000.dergisi.info  Çorumlu2000 Aylık Kültür Sanat ve Tarih ve Edebiyat Dergimizde ve http://fikir.dergisi.info Fikir Dergimizde yazıları yayınlanmaktadır.
 
 
Cuma TÜRKMEN
HEP TUZAK İMİŞ
Yıllardır karanlık zemin içinde
Vurmuş,vurulmuştuk hep tuzak imiş
Göz yaşı,işkence,hüzün içinde
Hakikat gerçeğe çok uzak imiş

Kalktıkça perdeler,alana gerçek
Fırsattır,ibreti alana gerçek
Açık unutmayın olana gerçek
Akan o kanlara çok yazık imiş

Kardeşin kardeşten farkı yok imiş
Geçmişi,geçmişim temiz pak imiş
Bu işte beyler menfi çok imiş
Çakılmak isteyen,bir kazık imiş.

TÜRKMENOĞLU tanı beni inceden
Hayır gelmez,cahil,bağnaz,kinciden
Ayrılmaz bülbüller,gülden,goncadan
Sevgi bizim için bir azık imiş

 

 

Cuma TÜRKMEN
KÖRFEZ KRİZİ
Yıllardır oynanan vahşi oyunun
Figüran senaryo artisti belli,
Kurt gösterip kestiğimiz koyunun
Vahşi katillerin elleri güllü

Anlaştın çıkarsın hır gür Saddam’la
Petrole konmanın yolu bir tür
Kana susadıkça Irak’a bir tur
Eli kanlı sözde insancıl dilli

Şaddülarap kızıl akar Basra’ya
Hazar petrollerini ver ki Rusya ya
Kurdun saltanatı hükmet dünyaya
Gırantuvaletli kafası kelli

Uyan hey insanlık tanı zalimi
Yetim çocuk dul bıraktın gelini
TÜRKMENOĞLU tutamam ki dilimi
Tezgahlar mimarı ah mason dölü

 

   
Cuma TÜRKMEN
DEDE
Yıllardır babama verdiğin bilgi
Bana yetmiyor söyle be dede
İmandandır sana duyulan saygı
İlim dağarcığın yokla be dede

Kara kış gelince gelirdin köye
Keserdin kurbanı toplardın ceme
Tarikat kısmından bakardın dine
Şeriatı başa ekle be dede

Edeple huzurda alan yerini
Sorardın herkese var mı sorunu
Açardın neşeyle Ali yolunu
Yönünü yanlışa çekme be dede

Verirdin vaazı inceden ince
Caferi’yiz derdin söze gelince
Caferilik nedir söyle bilimce
Olaya yüzeysel bakma be dede

Cafer’i Sadığın fıkıh ilimi
Anlata bulayım bende yerimi
Bana çatan münafığın sözünü
Boşa çıkarayım etme be dede

Bacım Fatma’yı çoktan unuttun
Hüseyin kıyamı hani kanıttı
Şu cahil kalışım beni delirtti
Akan suyu zora sokma be dede

Alevilikten kültür diyen oluyor
Ateist olanlar yerin alıyor
TÜRKMENOĞLU kaos düzen sürüyor
Sahtekarlara fırsat koma be dede

 

Cuma TÜRKMEN
BÜĞET KÖYÜ

Nasıl anlatayım köyüm ben seni
Anlatın gariptir,dinleyen garip
Tomurcuk gül gibi çekersin beni
Kır çiçeği gibi koklayan garip

Bin evlerden çıkıp yokuşa sardık
Asfaltı bırakıp ham yola kaldık
Kaç hükümet geldi,kaç mebus gördük
Bu sefil halini sormayan garip

Selam sana yedi abdallar tekkesi
Mana aleminde köyün bekçisi
Mezarda yatanın var mı bekçisi
Üç İhlas Fatiha bekleyen garip

Destur kalkan Baba köye girelim
Kimler gelmiş,kimler geçmiş soralım
Gökçe Sultan dergahına varalım
Cem evinde semah dönmeyen garip

Dülkadir oğluna mekan olmuşsun
Böğürtlen tikenden adın almışsın
Onlar gitmiş,sen geride kalmışsın
Yükseklerden seni horlayan garip

Devret tepesinin güzü yaylası
Soğuk olur Kuzoğlunun çeşmesi
Selam sana Ben Dağının tekkesi
Senin mekanına geleyim garip

Ayarık,ilice bağının bekçisi
Yaşlı amcam emektar tarihçesi
İstanbul Gebze genci kepçesi
Yılda bir gün köye gelmeye garip

Çirçir tepesinden esiyor poyraz
Çalışkandır köyüm sevilmez haylaz
Çomar üzümünden olur mu pekmez
Kavşut bağlarını görmeyen garip

Evliya nutuklu keykürün suyu
Askeri kışlada Türkmen’in beyi
Barajı besliyor köyümün çayı
Helaya kanalı yapmayan garip

Üç dere yatağı dalgalı alan
Yüzeli hanedir köyde oturan
Köyün nergisisin hey Deli Hasan
İçince Hasan’a gülmeyen garip

Kal altında sarı çiğdem çıkardı
Koyun otlar,kuzuları melerdi
Bağlar oluğundan sığır gelirdi
Simentel sütünü içmeyen garip

Al yeşili giymiş gelinler kızlar
İki bayram gelir barışır küsler
İlişkiler sıcak,samimi sözler
İçimden gümanı silmeyen garip

Bir ahlar alırsın hey esmer Cemal
Bir gün de ne olur kuşlukta gel
Gelecek nesili taşırsın Mürsel
Cuma kıymetini bilmeyen garip

Yeter TÜRKMENOĞLU hem hoca,hacı
Doğruyu söylersem sözlerim acı
Basında,medyada köyümüz önce
Radyo Merhabayı duymayan garip

 

   
BİR ÖNCEKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BİR SONRAKİ SAYFAYA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ

BU SAYI BAŞINA GİTMEK İÇİN TIKLAYINIZ!

 
DİKKAT !  BU BİLGİLER TELİF ESERİ OLUP YAZARINDAN  İZİN ALINMADAN KULLANILMAMALIDIR
Yazışma Adresi: corumlu2000@gmail.com